Fethiye ve Çevresi Antik Kentleri |
09-19-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
Fethiye ve Çevresi Antik KentleriFethiye ve Çevresi Antik Kentleri Xanthos, (Fethiyeye 55 km mesafededir) Fethiye – Kaş yolu üzerinde, kınık köyü’nün yakınında Eşen Çayı’nın ayırdığı Muğla – Antalya il sınırı üzerindedir Kınık Köyü’nün hemen yanından Xanthos harabelerine çıkılır Bizans döneminde bir piskoposluk merkezi olan Xanthos, Arap akınları başlayınca terk edilmiştir Xanthos’u ilk defa 1838 yılında Ch Fellows keşfetmiş, bu kişi bütün rölyefleri ve büyük mimari parçaları sökerek, Patara’ya yanaşan harp gemisiyle Londra’ya taşımıştır Bugün British Museum’un Lykia salonunda buradan götürülmüş olan birçok eser sergilenmektedir MÖ II yüzyılda Xanthos Lykia Birliği’nin başşehridir Tarihi boyunca büyük istilâlar ve felaketler geçiren Xanthos’u Roma döneminde MÖ 42 yılında Brutus işgal eder Lykia akropolünü yerle bir ederek Xanthosluları kılıçtan geçirir Xanthoslular Brutus’a teslim olmamak için yine topluca intihar ederler Kucağında çocuğu ile bir kadının ateşe atladığını gören Brutus çok üzülür ve askerlerine, Xanthosluları kurtaranları ödüllendireceğini söylerse de çok geç kalır Hemen bir yıl sonra ise Marcus Antoninus, Brutus’un açtığı yaraları sarmak için Xanthos’a elini uzatır ve şehri yeni baştan imar eder Pınara Fethiye – Kaş karayolu üzerinde Eşen yakınından ayrılan yol, bizi 6 km sonra Minare Köyüne götürür Pınara harabeleri de, bu köyün gerisinde bulunmaktadır Bugünkü Minare Köyü’nün ismi, minare biçiminde ve üzerinde kuş yuvasına benzeyen kaya mezarlarının yer aldığı bir kayadan gelmiş olmalıdır Şehrin Xanthos’tan gelme kolonistlerce kurulduğunu eski kaynaklardan öğrenmek mümkün Tarihi bölge ile beraber anılması gereken Pınara, İskender’e kapılarını açarak teslim olmuştur Pınara’nın tarihi İskender’den çok önceye, Troya’ya kadar gitmektedirTroya Savaşı’nda Pınaralı okçu Pandaros’tan bahsedilir Stroban ve daha sonraları Stephanos Byzantions Pınara’nın Lykia’nın çok önemli bir kenti olduğundan bahsederler Lykia Birliği içinde üç oy hakkına sahip 6 şehirden birisi olan Pınara İskender’in ölümüyle Bergama Krallığı’na bağlanmış daha sonra Roma’nın bir şehri olmuştur Bu dönemde canlanmış ve imar edilmiş ancak 141 ve 240 yılındaki depremlerden büyük zarar görmüş MS IX yüzyılda terk edilmiştir 1957′de görülen depremde de hasar gören dağdaki kayalar aşağı kaymıştır Telmessos Fethiye, Mendos Dağı’nın eteklerinde, adını verdiği körfezin kenarına eski Telmessos’un üzerine kurulmuştur Bu nedenle harabeler bugün bu şirin ilçenin altında kalmıştır Fethiye, konaklama tesislerinin fazla oluşu, birbirinden güzel koyları ve yat turizminin de gelişmesinden dolayı Batı Lykia bölgesi gezilerinin merkezini teşkil eder Kentin adını tanrı Apollon’un oğlu Telmessos’tan aldığı söylenir MÖV yüzyılın ortalarında Attik – Delos Birliği’ne katılan şehir daha sonra birlikten ayrılarak bağımsız kalmıştır MÖ IV yüzyılda Lykia Birliğini oluşturma gayreti içindeki Limyralı Perikles’in Telmessos’a sefer açtığını ve onun birliğin içine girmesini sağladığını biliyoruz Perikles’in (MÖ 360) hakimiyetine son veren İskender, Telmessos’u alarak kentin kralını yine şehrin başında bırakmış, ancak komutan Nearkhos’u da genel Lykia valisi atayarak yoluna devam etmiş, bu şekilde Telmessosluların gönlünü almaya çalışmıştır Ancak Kral Antipatrides bir müddet sonra Vali Niarkhos’a karşı çıkmışsa da Nearkhos bir kutlama için şehre müzisyenler göndermiş, müzisyenlerin aletleri arasına kılıçlar saklayarak şehri zaptetmiştir Tlos Fethiye – Korkuteli yolu üzerindeki Kemer bucağından, 13 km sonra Yaka Köyündeki, Kale Mahallesinde bulunan Tlos harabelerine gidilir Lykialıların MÖ 1200 yıllarında yapılan Troya savaşına katıldığını biliyoruz Ele geçen belgeler Lykia şehirlerinin tarihlerinin MÖ V yüzyıla kadar gittiğini göstermektedir Daha eski belgeler ele geçmediği için bu şehirlerin kuruluşlarını tam olarak bilememekteyiz Lykia’da hayat II binlerde başlamaktadır İşte Tlos’da tesadüfen bulunan bir baltanın, MÖ II bin yıla ait olması bu tezimizi kuvvetlendiren bir delildir MÖ II yüzyılda Tlos’un Lykia Birliği’ne girdiğini biliyoruz Bizans döneminde de varlığını sürdüren Tlos XIX yüzyıla kadar hayatiyetini sürdürebilmiş nadir ören yerlerinden birisidir Cadianda Kadyanda harabeleri Fethiye’den 18 km uzaklıktaki Üzümlü Köyü’nün 9 km kuzey doğu istikametindeki bir tepe üzerindedir Üzümlü’nün 400 m yukarısında ve denizden 915 m yükseklikteki harabelerde Roma İmparatorluk çağı eserleri görülür “Kadawanti” olarak da bilinen Kadyanda fazla önemi olmayan bir şehir olup yazıtların-dan en erken MÖ 5 yüzyıla tarihlenmekte-dir Ancak geniş alanı kaplayan kalıntılar şehrin Roma İmparatorluğu döne-mindeki ihtişamını göstermesi bakımın-dan ilginçtir Kadyan-da, etrafı iri taş bloklardan oluşan surlarla çevrilidir Bu surların bazı kısımları bugün dahi etkileyici bir görünümdedir Buradan Xanthos vadisi ve Fethiye Ovası panoramik bir görüntü arz eder Surların yanından Kadyanda’nın tiyatrosuna ulaşılır Akropolün güney yamacına yaslanmış tiyatro yıkılmasına rağmen eski görkemini yansıtır şekildedir Harabeden 1,5 km uzaklıkta bir dönemecin yanında, bir çukurun karşısından orman içine doğru 150 m kadar yüründüğünde büyük kaya bloklarına oyulmuş ev tipi mezarlara rastlanır Patara Patara antik kenti Fethiye – Kalkan arasındaki Xanthos vadisinin güneybatı ucunda yer alır Ana yoldan Gelemiş yoluna sapıldığında 5 kmlik yol Patara harabelerine götürür Son yapılan kazılarda MÖ VII yüzyıla ait seramiklerin ve paraların bulunması Patara’nın tarihini daha eskilere götürmemize sebep olmaktadır Patara, Lykia’nın en önemli ve en eski şehirlerinden birisidir Hitit Kralı IV Tudhaliya (MÖ 1250 – 1220) Lukka seferi sırasında “Patar Dağı’nın karşısında adaklar ve armağanlar yaptım, steller diktim, kutsal mekanlar inşa ettim” demiştir Bundan da anlıyoruz ki Hitit Çağı’nda Patara, Patar adıyla vardı Patara, Xanthos vadisinde denize açılabilecek tek yer olması nedeniyle tarih boyunca önemli kent olma özelliğini her çağda devam ettirmiştir Yeni kazılar onun eski tarihini de ortaya çıkarması bakımından çok önemlidir O nedenle şimdilik şehrin tarihini MÖ VI ve V yüzyıla kadar çıkarabiliyoruz İskender’e kapılarını açarak yıkılmaktan kurtulan şehir, İskender’in ölümüyle MÖ 315′te Antigonos’un ve MÖ 304′te Demetrios’un işgalinden kurtulamamıştır Daha sonra Mısır’daki Ptolemiaios, Philadelphos’un eline geçmiş, Mısar kralları döneminde ismi bir müddet Arsinoe olmuşsa da bu isim daha sonraları benimsenmemiş, Patara MÖ 190 yılında III Antiokhos tarafından zapdetilmiştir Livius’un MÖ II yüzyıla girerken yaşanan büyük Antiokhos dönemi olayları ile bağlantılı olarak Patara için söylediği “Caput gentis” deyimi, yani soyun başkenti deyişi onu diğer kentlerin en başına yüceltir Letoon-Letoum Kaş – Fethiye karayolunda, Kaş’a 50 km uzaklıkta, Kınık yakınından ayrılan 4 kmlik bir yol bizi Bozoluk Köyü’ndeki Letoon harabelerine götürür Leto adına kurulan Letoon kenti Lykia’nın kutsal merkezidir 1962 yılında başlatılan kazılar ile şehir gün ışığına çıkarılmaya çalışılmış, buluntular şehrin tarihinin MÖ VIII yüzyıla kadar gittiğini göstermiştir Letoon’un dikkati çeken en önemli kalıntıları burada bulunan üç tane tapınaktır Bunlardan batı kısmında, en başta bulunan Leto’ya ait tapınak MÖ IV – V yüzyılın sonuna doğru Kral Arbinas’ın girişimi ile inşa edilmiştir Bugün yıkıları görülen tapınak ise sözünü ettiğimiz tapınak üzerine MÖ 150 yıllarında İon düzeninde, 6×11 sütunlu olarak yapılmıştır Bu tapınağın yanında, ortada yer alan tapınak ise MÖ IV yüzyıla ait olup Artemis’e aittir Fethiye Müzesi Arkeoloji yönünden zengin olan ilçede yöreye ait eserlerin bir mekân içerisinde sergilenmesi fikri, 1960′lı yılların başında dönemin yetkililerince tasarlanmış müzenin ilk çekirdeği o yıllarda oluşturulmuştur Daha sonra çevreden toplanan büyük boyutlu taş eserler bir depoda korunmuş, 1987 yılında yeni yapılan bina ile birlikte çağdaş müzecilik anlayışı ön plana çıkarak eserler ziyaretçilere sunulmuştur Fethiye Müzesi biri arkeoloji diğeri etnografya olmak üzere iki salondan oluşmaktadır Bu iki salonda sergilenen eserlerin hemen hemen tamamı Fethiye ve çevresinden derlenmiştir Arkeoloji bölümünde sergilenen eserlerin büyük bir bölümünü seramik grubu eserler oluşturmaktadır Salondaki eserler kendi içerisinde belli bir kronolojik sıraya tabi tutulmuştur MÖ III binden Bizans Çağı sonuna kadar olan dönemi kapsayan eserlerden en önemlisi hiç kuşkusuz Likçe’nin çözümünde büyük katkıları olan steldir Bu stel üzerinde, üç değişik dilde yazılmış bir metin yer almaktadır Müzenin önemli bir başka eseride “Kumrulu Genç Kız Heykeli” ve yanındaki iki kadın heykelidir Kumrulu kız heykeli Artemis kültü ile ilgili olup, kentte antik dönemde bir Artemis tapınağının bulunduğunu göstermesi açısından önemlidir Etnografya salonunda yöreye has çeşitli el dokuma örnekleri, el işlemeleri, kaftanlar, üç etekler, gümüş takılarda yer almaktadır Bu bölümde ayrıca tüm üniteleri ile faal durumda ahşaptan yapılmış dastar tezgâhı sergilenmektedir Müzenin açık mekânında ise, büyük taş bloklu eserler, lahit mezarlar ile Likya kültürünün bir ürünü olan “Izraza Anıtı” sergilenmektedir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|