Şehitlerin Âhiretteki Sevabı |
07-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şehitlerin Âhiretteki SevabıŞehitlerin Âhiretteki Sevabı ŞEHİTLERİN ÂHİRETTEKİ SEVABI ŞEHİT OLANLARIN ÂHİRETTEKİ SEVABININ AÇIKLANMASI, KÂFİRLERLE SAVAŞIRKEN ŞEHİT OLANLAR DIŞINDA ŞEHİT HÜKMÜNE GİRENLERİN YIKANIP ÜZERLERİNE NAMAZ KILINMASI GEREKTİĞİ Hadisler 1356 Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şehitler beş kısımdır: Bulaşıcı hastalığa yakalanan, ishale tutulan, suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda savaşırken şehit olanlar" Buhârî, Cihâd 30; Müslim, İmâre 164 Ayrıca bk Buhârî, Ezân 32; Tirmizî, Cenâiz 65 Bir sonraki hadis ile beraber açıklanacaktır 1357 Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: – "Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?" diye sordu Sahâbîler: – Yâ Resûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir, dediler Peygamber Efendimiz: – "Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır" buyurdu Ashâb: – O halde kimler şehittir, yâ Resûlallah! dediler Resûl-i Ekrem: – "Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishalden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir" buyurdu Müslim, İmâre 165 Ayrıca bk, İbni Mâce, Cihâd 17 Açıklamalar Şehitlik ve şehitler hakkında pek çok sahih hadis vardır Bunlardan bazısı kitabımızın okumakta olduğumuz "Cihad" bölümünde yer aldı Şu ana kadar okuduğumuz hadisler de cephede savaşırken şehit olanlarla ilgilidir Sahâbe-i kirâm da şehid denince cephede can verenleri anlıyordu Bu sebeple Resûl-i Ekrem'in sorusuna bildikleri gibi cevap verdiler Peygamber Efendimiz onlara daha başka şehitler de bulunduğunu haber verdi Burada beş çeşit şehitten söz edilmektedir Daha başka sahih hadislerde bu sayı yedi, sekiz, dokuz hatta on olarak da geçer Bu rivayetler arasında bir zıtlık olduğu söylenemez Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz kendisine gelen vahye göre bunları zikretmiş olmalıdır Ayrıca benzeri durumlarda olduğu gibi, Peygamber aleyhisselam'ın bir cinsin bütün çeşitlerini bir defada saymadığı düşünülebilir Bu sahih naslardan hareketle İslâm âlimleri şehitleri üç kısma ayırmıştır: * Allah yolunda savaşırken öldürülen ve hem dünya hem âhiret ahkâmı itibariyle şehit sayılanlar * Âhiret ahkâmı itibariyle şehit sayılan, ancak dünyada kendilerine şehit muamelesi yapılmayanlar * Sadece dünya ahkâmı itibariyle şehit sayılanlar İlk sırada yer alanlar, harp esnasında savaş meydanında müşrikler tarafından öldürülen veya üzerinde yara bere olduğu halde harp alanında ölü bulunan kimselerdir Zulmen öldürülen müslümanlar da aynı hükme girer Harp meydanında şehit olanlar kefenlenir, fakat cenazesi yıkanmaz Hanefî mezhebi imamlarına göre şehidin üzerine cenaze namazı kılınır Fakat İmam Şâfiî ve İmam Mâlik'e göre şehitlerin üzerine cenaze namazı da kılınmaz İkinci sırada yer alanlar, dünyada kendilerine yapılacak muamele itibariyle birincilere yapılanın hiçbirine tabi olmadığı için, âhiret ahkâmı itibariyle şehittir İşte bunlar hadisimizde sayıldığı gibi, bulaşıcı hastalıktan, aşırı ishalden, suda boğulmaktan ve bir göçük altında kalmaktan dolayı hayatlarını yitirenlerdir Daha başka rivayetlerde bunlara ilave olarak zâtü'l-cenbden ölen kimselerin, yanarak ölenlerin, karnında çocukla ölen kadınların da şehit sayılacakları bildirilir Bazı hadislerde yol kesiciler tarafından öldürülenlerle, zulüm ve işkence edilerek öldürülenlerin de şehit sayıldığı görülür Bundan sonra gelecek hadislerde de şehit hükmünde olanların bir kısmını göreceğiz Bunların şehit hükmünde olmaları, yakalandıkları amansız hastalıklar karşısındaki çaresizlikleri, su ve sel baskını, toprak kayması ya da zelzele gibi tabiî âfetlere karşı koyamamaları ve karşılaştıkları bu güçlüklere göğüs germeleri, sabretmeleri sebebiyledir Üçüncü sınıfı oluşturanlar, harpten kaçarken veya çapulculuk yaparken ya da ganimetten bir şey aşırırken öldürülenlerdir İnsanlar bunların iç yüzünü bilmez, fakat onların şehit olduğunu zannederler Bunların halini yalnız Allah bilir ve kendilerine âhirette de hiçbir sevap verilmez Yani onlar şehit olmayıp öyle zannedilenlerdir Hadislerden Öğrendiklerimiz 1 Şehitlik, Allah katında en üstün mertebelerden biri olup, farklı dereceleri vardır 2 Allah yolunda savaşırken harp meydanında şehit düşenler dünya ve âhiret ahkâmı itibariyle şehittir 3 Bulaşıcı hastalık, ishal, göçük altında kalma, suda boğulma ve bunlar dışında şehit olarak nitelendirilenler âhiret şehididirler 1358 Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Malı uğrunda öldürülen kimse şehittir" Buhârî, Mezâlim 33; Müslim, Îmân 226 Ayrıca bk Ebû Dâvûd, Sünnet 29; Tirmizî, Diyât 21; Nesâî, Tahrîm 22, 23, 24; İbni Mâce, Hudûd 21 1360 numaralı hadis ile birlikte açıklanacaktır 1359 Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Ebü'l-A‘ver Saîd İbni Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Malı uğrunda öldürülen şehittir; kanı uğrunda öldürülen şehittir; dini uğrunda öldürülen şehittir; ailesi uğrunda öldürülen şehittir" Ebû Dâvûd, Sünnet 29; Tirmizî, Diyât 21 Saîd İbni Zeyd Sahâbe-i kirâmın önde gelenlerinden ve ilk müslümanlardandır Saîd cennetle müjdelenen on sahâbîden biridir Bu sebeple Saîd İbni Habîb şöyle demiştir: "Nebî sallallahu aleyhi ve sellem' in yanında Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Sa'd, Saîd, Talha, Zübeyr ve Abdurrahman İbni Avf'ın derecesi aynı idi Onlar, savaşta HzPeygamber'in önünde, namazda da arkasında idiler" Saîd İbni Zeyd, Hz Ömer'in amcasının oğlu, aynı zamanda kız kardeşi Fâtıma'nın kocasıdır Onların her ikisi de Ömer'den önce müslüman olmuşlardı Hz Ömer onların evinde müslüman oldu Saîd ilk muhacirler arasında yer aldı Hz Peygamber onu ensardan Übey İbni Ka'b ile kardeş yaptı Bedir Gazvesi'nden sonra Resûl-i Ekrem'in bütün savaşlarında bulundu Bedir'e özrü sebebiyle katılamamıştı Daha sonra Yermük Savaşı ile Dımaşk'ın fethine de katıldı Saîd, duası makbul olan bir sahâbî idi Saîd İbni Zeyd, Resûl-i Ekrem Efendimiz'den 48 hadis rivayet etti Ondan hadis nakledenler arasında sahâbeden Abdullah İbni Ömer, Amr İbni Hureys, Ebü't-Tufeyl; tâbiînden Ebû Osman en-Nehdî, Saîd İbni Müseyyeb, Kays İbni Ebû Hâzim gibi ileri gelen şahsiyetler vardır Saîd, 52 (672) senesinde Akîk'de vefat etti ve cenazesi Medine'ye getirilerek orada defnolundu Cenazesini Abdullah İbni Ömer yıkadı ve namazını da kıldırdı Allah ondan razı olsun Bir sonraki hadis ile beraber açıklanacaktır 1360 Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e bir adam geldi ve: –Yâ Resûlallah! Bir kişi gelip malımı almak isterse ne yapayım? dedi Resûl-i Ekrem: – "Ona malını verme" buyurdu – Benimle savaşmaya kalkarsa ne dersin? diye sordu; – "Sen de onunla savaş" cevabını verdi – Adam beni öldürürse? dedi; Peygamberimiz: – "Sen şehit olursun" buyurdu – Peki ben adamı öldürürsem? deyince, Efendimiz: – "O cehennemdedir" buyurdu Müslim, Îmân 225 Açıklamalar Malını başkasına vermemek ve onu korumak için mücadele ederken öldürülen kimsenin şehit sayılacağına dair hadis 20'ye yakın sahâbî tarafından rivayet edilmiş olup bütün güvenilir hadis kitaplarında yer alır Bir başkasının malına haksız yere tecavüzde bulunmak ve onu gasp etmek dinimizde haram kılınmıştır Bir atasözümüzde çok güzel ifade edildiği gibi, mal canın yongasıdır Bu koruma sadece malla ilgili olmayıp, Saîd İbni Zeyd hadisinde açıkça belirtildiği üzere, can, din, ırz ve namus da korunulması icab eden ve uğrunda gerekirse savaşılacak olan en aziz değerlerdir Bu sebeple, bunları müdafaa ederken öldürülen kimse şehit sayılmaktadır Öldüren kişiye de diyet ve kısas yoktur Hadis umûmî olduğu için, müdafaa hususunda malın azı ile çoğu arasında bir fark gözetilmemiştir Bu, İslâm âlimlerinin hemen tamamının görüş birliği içinde oldukları hususlardan biridir İmam Nevevî, mal müdafaasının vâcip değil câiz olduğunu söylemiştir Bir mü'mini dininden dönmeye veya bid'atler işlemeye zorlayanlara, ya da dininin icaplarını yerine getirmesine engel olanlara karşı da meşrû müdafaa hakkı kullanılır Aynı şekilde kişinin ailesinin namusunu koruması vâciptir Bütün bu korumaları yaparken, öldüğü takdirde şehit hükmünde olur; mütecâviz durumunda olanı öldürdüğü takdirde kendisine şer'î cezalardan herhangi biri uygulanmaz O halde netice olarak dini, canı, malı ırz ve namusu himâye edip korumak herkesin en tabiî hakkı ve görevidir İslâm devletinin fertlere yönelik en önemli görevlerinin başında onların can, mal, din, ırz ve namus güvenliklerini sağlamak gelir Bu konuda ruhsatla amel ederek kendini, ailesini ve malını düşmana teslim edenin işi Cenâb-ı Hakk'a kalmış olur; fakat cesaret ve kahramanlık gösterip öldürülürse o kimse şehitlik makamına ulaşır Şehitlik makamının çeşitli dereceleri bulunduğuna daha önce muhtelif vesilelerle temas etmiştik Hadislerden Öğrendiklerimiz 1 Malı, canı, dini, ırz ve namusu koruyup müdafaa etmek aslî görevlerimizin başında gelir 2 Malını, canını, din ve namusunu müdafaa ederken öldürülen kimse Allah katında şehitlik mertebesine ulaşır 3 Malı, canı, dini, ırz ve namusu müdafaa ederken mütecaviz durumunda olanı öldürene diyet ve kısas gerekmez 4 Kişilerin can, mal, din, ırz ve namus güvenliklerini sağlamak İslâm devletinin en önemli görevidir Riyazüs Salihin |
|