Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arşivinden, bediüzzamanın, çıktı, mektupları, yassıada

Yassıada Arşivinden Bediüzzaman'ın Mektupları Da Çıktı

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yassıada Arşivinden Bediüzzaman'ın Mektupları Da Çıktı



[Yassıada'nın karakutusu açılıyor -] Yassıada arşivinden Bediüzzaman'ın mektupları da çıktı
assıada arşivinden Bediüzzaman'ın mektupları da çıktı[/url]


Gizliliği 46 yıl sonra kaldırılan Yassıada arşivinden Bediüzzaman Said Nursî' ye ait mektup ve belgeler de çıktı

Başbakanlık'ın halka açtığı belgeler arasında Nursî'nin dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a gönderdiği mektuplar da var Büyük İslam alimi Nursî, Doğu'da 'fen ilimleri ile dini barıştıran bir üniversite kurulması'na yönelik talebini Menderes ve Bayar'a iletmişti 1955 yılında kaleme alınan üç sayfalık mektupta bir İslam Üniversitesi kurulması teklif ediliyor Van'da tesis edilecek darü'l-fünunun bütün Asya'ya hitap edeceğini belirten Bediüzzaman, gerekçesini şöyle açıklıyor: "Felsefe fünunu ile ulûm-u diniye birbiri ile barışsın ve Avrupa medeniyeti İslamiyet hakaiki ile tam musalâha etsin Ve Anadolu'daki ehl-i mektep ve ehl-i medrese tam birbirine yardımcı olarak ittifak etsin" Söz konusu mektup, Risale-i Nur külliyatının önemli parçalarından Emirdağ Lahikası'nda da yer alıyor

Bediüzzaman Said Nursi, Afrika ülkelerinden Mısır'da kurulan El Ezher Üniversitesi'nin bir benzerinin düşünülmesini istiyor Mektupta, özetle şunları dile getiriyor: "Ben 65 sene evvel Camiü'l-Ezher'e gitmek istiyordum Madem Camiü'l-Ezher âlem-i İslam'ın medresesidir Öyle ise, ben de o mübarek medresede bir ders almalıyım, diye niyet etmiştim; fakat kısmet olmadı Cenab-ı Hak rahmeti ile bir fikri ruhuma verdi ki, Camiü'l-Ezher'e Afrika'dan bir medrese-i umumiye olduğu gibi Asya, Afrika'dan ne kadar büyükse daha büyük bir darü'l-fünun da ve bir İslam üniversitesi de Asya'da lazımdır, dedim Ve felsefe-i fünun ile ulum-ı diniye birbiri ile barışsın ve Avrupa medeniyeti İslamiyet hakaiki ile tam müsellah etsin Ve Anadolu'daki ehl-i mektep ve ehl-i medrese tam birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye Velayet-i Şarki'nin merkezinde hem Hindistan'ın hem Arabistan'ın hem İran'ın hem Kafkasya'nın hem Türkistan ortasında Medresetü'z-Zehra manasında Camiü'l-Ezher üslubunda bir darü'l-fünun hem mektep hem medrese olarak vücuda gelmesi için tam 55 senedir Risale-i Nur'un hakikatine çalıştığım gibi ona da çalışmışım En evvel bunun kıymetini Allah rahmet etsin Sultan Reşat takdir etmiştir Yalnız binasını yapmak için 20 bin altın lira vermişti Sonra ben eski Harb-i Umumi'deki esaretimden döndüğüm vakit Ankara'da mevcut 200 mebustan 163 mebus, 150 bin lira o zaman paranın kıymetli vaktinde aynı o üniversite için vermeyi kabul ve imza ettiler Mustafa Kemal de içinde idi Şarkta 5 milyona yakın Kürt var 100 milyona yakın İranlı ve Hintliler var 70 milyon Arap var 40 milyon Kafkas var Acaba birbirine komşu ve kardeş ve birbirine muhtaç olan bu kardeşlere bu talebenin Van'daki medreseden aldığı ders-i dini mi daha lazımdır, yoksa o milletleri kaçıracak ve arkadaşlarından başkalarını düşünmeyen ve uhuvvet-i İslamiye'yi tanımayan ve sırf ulum-ı felsefeyi okuyup İslamî ilimleri nazara almamanın neticesi olan o merhum talebenin ikinci hali mi daha iyidir?"

Bu tecrit 30 senelik muhaliflerin yaptığından daha ağır geliyor

Yassıada evrakları arasında Bediüzzaman Said Nursî'ye ait çok sayıda mektup bulunuyor Bediüzzaman, Demokrat Parti'nin ilk yıllarında Menderes'e yazdığı mektuplarda onu 'İslam kahramanı' olarak nitelendirmiş Bazı mektuplarında hükümete öneri ve uyarılarda bulunmuş İktidarın son yıllarında ise Nursî, kendisi ve talebelerine yönelik sıkı takibattan dolayı duyduğu sıkıntıyı Menderes'e iletmiş Ölümünden iki ay önce İçişleri Bakanı Namık Gedik'in kendisine uyguladığı ev hapsini ağır sözlerle eleştirmiş Menderes'in kasasından çıkan 12 Ocak 1960 tarihli mektupta ev hapsinin 30 senelik muhaliflerin yaptığından daha ağır geldiği vurgulanıyor: "Bütün muhalifler ve siyasiler her yerde ve her tarafta serbest olarak gezerlerken Ankara'dan gelen bir emirle, 'Şimdi evinden dahi çıkmayacaksın' denilmesi bir haps-i münferit hükmündedir Otuz senelik muhaliflerin yaptığı istibdat lehine bu vaziyet çok ağır geliyor" Bu mektup, Menderes'e talebeleri Mustafa Sungur ve Avukatı Necdet Doğanata tarafından iletilmiş Üstad'ın rahatsızlığının had safhada olduğu günlerde yazılan mektubu Menderes saklamış Ancak darbeden sonra bu mektuplar 'Görevini Kötüye Kullanma Davası'nda delil olarak kullanıldı Mektup "Muhterem Başvekilimiz Adnan Menderes" diye başlıyor ve şöyle devam ediyor: "Son hadiseler dolayısıyle Üstad Bediüzzaman Said Nursî'nin Emirdağı'nda istirahat ve ikâmet eylemeleri Anadolu Ajansı vasıtasıyle ilan ve bu hususta kendilerine mahallî makamlarca tebliğ edilmiştir Bunun üzerine Üstadımız Said Nursî aşağıdaki hususu zat-ı âlilerine ve Dahiliye Vekili'ne duyurulmasını arzu etmişlerdir Şöyle ki; (Bütün muhalifler ve siyasiler her yerde ve her tarafta serbest olarak geziyorlar, Üstadımız'ın hareketine siyasi ve ne de muhalif olmadığı ve siyasete karışmadığı halde Ankara'dan gelen bir emirle, "Şimdi evinden dahi çıkmayacaksın" demeleri bir haps-i münferit hükmündedir Üstadımız zaten kimse ile görüşmüyor ve konuşmuyor hem sesi de kesilmiş, Risale-i Nur, Üstadımız'a ihtiyaç bırakmıyor Isparta'da ve Emirdağ'da iki senelik kirasını verdiği ikâmetgâhına gitmeye mecburdur Isparta ve Emirdağ'da birer ay tebdil-i hava için gidip gelmesi zarureti var Esasen hastalığı itibarıyle bir yerde durmaya tahammül edemiyor, yazın dağlarda kışın şehirlere gezmeye ve oturmaya mecburdur Risale-i Nur'un fevkalâde hizmeti için hariç memlekete gitmiyor Burada bu sıkıntıyı çekiyor, şimdilik bu hastalığında, otuz senelik muhaliflerin yaptığı istibdat lehine bu vaziyet çok ağır geliyor) Bu hususun nazara alınarak Üstadımız'a serbestiyet verilmesini arz ve talep ederiz"

Talebeleri mektup yağmuruna tutmuş

Son günlerinde dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik'in talimatları yüzünden büyük sıkıntılar çeken Said Nursî için sevenleri Ankara'yı telgraf yağmuruna tutmuş Mustafa Ramazanoğlu isimli bir vatandaş, Bediüzzaman'ın vefat ettiği gün Maraş'tan 5 bin kişi adına İçişleri Bakanı'na bir telgraf çekti 5 Kasım 1960'ta Yassıada evrakları arasına alınan telgrafta şu ifadeler yazılı: "Said-i Nursî hazretlerinin cenupta vaki seyahatine müdahale edildiğini haber aldık Hiçbir siyasi maksatla alâkası olmayan bu seyahate idarece müsamaha ve müsaade gösterilmesinin temini hususunda emirlerinizi istirham eder, ellerinizden öperim" Urfalılar da vefattan bir gün önce polisler tarafından şehirden götürülmek istenen Bediüzzaman'ı bırakmak istememiş Urfa Mezat Pazarı Başkanı Ahmet Atlı, İçişleri Bakanlığı'na şöyle bir telgraf göndermiş: "Bediüzzaman Said Nursi gayet hasta olup yola çıkacak halde değildir Bu mübarek misafirimizin ayrılması imkân haricindedir Bu seyahat hepimizi memnun edecekken ölüm halinde cebren buradan hareketini dünyada insan ve hiçbir kanun kabul etmeyeceğini, dolayısıyla bu müdahalenin kaldırılmasını arz ederiz"

Ziyaret eden vekili de fişlemişler

Bediüzzaman'ın nasıl takip edildiğini gösteren yazışmalar da Yassıada belgeleri arasından çıktı Isparta Valisi, Said Nursi ile irtibat kuran Demokrat Partilileri bile tespit etmiş Yassıada Mahkemeleri'nde delil olarak kullanılan belgelerden biri olan Isparta Valisi Mazlum Yükel'in 18 Aralık 1956'da İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği yazıda şu ifadeler yer alıyor:
Tarikatçılığından ötürü durumu A fişimizin 5 sayısına kayıtlı Said-i Nursi (Bediüzzaman) ile 15 Aralık 1956 günü Muş Milletvekili Gıyasettin Emre'nin temas ettiği tespit edilmiştir Adı geçenin geçmiş halleriyle siyasi temayülüne dair mevcut malumatın bildirilmesini rica ederim
Bilgi için Dahiliye Vekaleti'ne arz edilmiş, gereği için Muş Valiliği'ne yazılmıştır"

Risale-i Nur, bin emniyet müdürünün sağladığı asayişi temin eder

Bediüzzaman Said Nursi, Ankara'yı teşrifinin devlet ricaline bildirilmesi başlıklı bir mektupta Risale-i Nur'un asayişi bozan değil, asayişe yardımcı olan bir eser olduğunu anlatmış Verdiği örnekte, "Risale-i Nur bin tane emniyet müdürünün sağlayacağı asayişi temin etmezse Allah beni kahretsin" demiş

İşte Bediüzzaman'ın defin tutanağı

Bediüzzaman, 83 yıllık hayatında büyük sıkıntılar çekti Ömrünün çoğu hapis ve sürgünde geçti Hayata gözlerini kapadığında bile rahat bırakılmadı 23 Mart 1960'ta Urfa'da vefat etti ve oraya defnedildi Ancak, 27 Mayıs İhtilali'nden sonra buradan alınarak bilinmeyen bir yere götürüldü O günden beri mezar yeri sürekli tartışıldı Yassıada evrakları arasından defin belgesi de çıktı Belgeye göre, naaşı Urfa'dan alınan Bediüzzaman 12 Temmuz 1960'ta Isparta Şehir Mezarlığı'na defnedildi Ömrünü Bediüzzaman'ın hayatını araştırmaya adayan Necmettin Şahiner, bu belgenin tartışmalara son noktayı koyacağına inanıyor Şahiner, "Bu belge 40 yıllık birikimimi teyit ediyor Görmek için sabırsızlanıyorum" diyor Şahiner'e göre Isparta Şehir Mezarlığı'na defnedilen Nursi'nin naaşı daha sonra yakın talebeleri tarafından Isparta'da başka bir yere nakledildi Bir süre önce Nursi'nin naaşının denize atıldığı iddia edilmişti Bediüzzaman özellikle son aylarında çok sıkı takibat altına alınmıştı Ziyaret için geldiği Urfa'da kalmasına izin verilmiyordu İçişleri Bakanlığı'nın talimatıyla gönderilen polislerin baskısı altındaydı Bu tartışmalar yaşanırken gözlerini fani âleme kapadı Urfa'ya defnedildi Ancak halkın mezarına akın akın gitmesi bazılarını rahatsız ediyordu Demokrat Parti iktidarının devrilmesinin ardından Bediüzzaman'ın mezarı gündeme alındı Konya İmam Hatip Okulu'nda öğretmenlik yapan kardeşi Abdülmecit Ünlükul 4 Temmuz'da Konya Valiliği'ne bir dilekçe yazdı Dilekçesinde kardeşinin mezar yeri uzak olduğu için ziyaret edemediğini ve bulunduğu yere aldırmak istediğini iletti Darbe yönetimi bu dilekçeyi Üstad'ın mezarını Urfa'dan taşımak için kullandı 11 Temmuz'da açılan mezar önce Afyon'a, ardından Isparta'ya nakledildi Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nün gizliliğini kaldırdığı Yassıada belgeleri arasında bulunan 'zabıt varakası'nda defin işlemine ilişkin şu ifadeler yer alıyor: "Konya İmam Hatip Okulu Fehri Arabi hocası Abdülmecit Ünlükul'un Urfa'da medfun kardeşi Said-i Nursî'nin cesedini nakl-i kubur suretiyle Isparta'ya defnine müsaade olunmasına dair 4 Temmuz 1960 tarihli dilekçesi üzerine iş bu talebi is'af edilerek 12 Temmuz 1960 günü Afyon'a getirilmiş bulunan mevtaya ait tabut Afyon'dan teslim alınarak Isparta'ya getirilmiş ve aynı gün akşamı kardeşi Abdülmecit Ünlükul da hazır bulunduğu halde aşağıda imzaları bulunan kabre defnedildiğine dair iş bu zabıt mahallinde tanzim hep birlikte imza altına alınmıştır Hazır bulunanlar Isparta Vali Muavini Besim Ulcay, Emniyet Müdürü Zeki Vural, Vilayet Jandarma Komutanı Zekeriya Kantekin, Merkez Kumandanı Yarbay Atamer, Merkez Hükümet ve Belediye Tabibi, mevtanın kardeşi Abdülmecit Ünlükul"

Alıntı Yaparak Cevapla

Yassıada Arşivinden Bediüzzaman'ın Mektupları Da Çıktı

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yassıada Arşivinden Bediüzzaman'ın Mektupları Da Çıktı




Alıntı:






Üstad, Dost'a vuslat anının yaklaştığı o son demlerinde, yanındaki en sadık talebelerine: "Beni anlayamadılar" der, inler




Evet Anlayamadılar Bugün şarktaki yangının reçetesini o zamandan yazmıştı


Alıntı:






Bazı mebuslar dediler:
“Yalnız sen medrese usulüyle sırf İslâmiyet noktasında gidiyorsun Halbuki şimdi garplılara benzemek lâzım

Dedim: “O vilâyat-ı şarkiye âlem-i İslâmın bir nevi merkezi hükmünde, fünun-u cedide yanında ulûm-u diniye de lâzım ve elzemdir Çünkü, ekser enbiya şarkta ve ekser hükema garpta gelmesi gösteriyor ki, Şarkın terakkiyatı din ile kaimdir (HAŞİYE 1) (HAŞİYE 2) Başka vilâyetlerde sırf fünun-u cedide okutturursanız da, Şarkta herhalde millet, vatan maslahatı namına, ulûm-u diniye esas olmalıdır Yoksa Türk olmayan Müslümanlar, Türke hakikî kardeşliği hissedemeyecek Şimdi bu kadar düşmanlara karşı teavün ve tesanüde mecburuz






Alıntı:






"Ben 65 sene evvel Camiü'l-Ezher'e gitmek istiyordum Madem Camiü'l-Ezher âlem-i İslam'ın medresesidir Öyle ise, ben de o mübarek medresede bir ders almalıyım, diye niyet etmiştim; fakat kısmet olmadı Cenab-ı Hak rahmeti ile bir fikri ruhuma verdi ki, Camiü'l-Ezher'e Afrika'dan bir medrese-i umumiye olduğu gibi Asya, Afrika'dan ne kadar büyükse daha büyük bir darü'l-fünun da ve bir İslam üniversitesi de Asya'da lazımdır, dedim Ve felsefe-i fünun ile ulum-ı diniye birbiri ile barışsın ve Avrupa medeniyeti İslamiyet hakaiki ile tam müsellah etsin Ve Anadolu'daki ehl-i mektep ve ehl-i medrese tam birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye Velayet-i Şarki'nin merkezinde hem Hindistan'ın hem Arabistan'ın hem İran'ın hem Kafkasya'nın hem Türkistan ortasında Medresetü'z-Zehra manasında Camiü'l-Ezher üslubunda bir darü'l-fünun hem mektep hem medrese olarak vücuda gelmesi için tam 55 senedir Risale-i Nur'un hakikatine çalıştığım gibi ona da çalışmışım En evvel bunun kıymetini Allah rahmet etsin Sultan Reşat takdir etmiştir Yalnız binasını yapmak için 20 bin altın lira vermişti Sonra ben eski Harb-i Umumi'deki esaretimden döndüğüm vakit Ankara'da mevcut 200 mebustan 163 mebus, 150 bin lira o zaman paranın kıymetli vaktinde aynı o üniversite için vermeyi kabul ve imza ettiler Mustafa Kemal de içinde idi Şarkta 5 milyona yakın Kürt var 100 milyona yakın İranlı ve Hintliler var 70 milyon Arap var 40 milyon Kafkas var Acaba birbirine komşu ve kardeş ve birbirine muhtaç olan bu kardeşlere bu talebenin Van'daki medreseden aldığı ders-i dini mi daha lazımdır, yoksa o milletleri kaçıracak ve arkadaşlarından başkalarını düşünmeyen ve uhuvvet-i İslamiye'yi tanımayan ve sırf ulum-ı felsefeyi okuyup İslamî ilimleri nazara almamanın neticesi olan o merhum talebenin ikinci hali mi daha iyidir?"





Alıntı:






"Risale-i Nur bin tane emniyet müdürünün sağlayacağı asayişi temin etmezse Allah beni kahretsin"





Alıntı:






“Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi ittiba-ı Kur’an’dır








Alıntı:






Azametli, bahtsız bir kıt'anın; şanlı, talihsiz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi, ittihad-ı İslâmdır







Affet bizi Üstadım seni anlayamadık

Zaman ihtiyarladıkça Kur'an gençleşiyor

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.