Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dönemi, madalyaları, nişan, osmanlı

Osmanlı Dönemi Nişan Ve Madalyaları

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi Nişan Ve Madalyaları




Osmanlı Dönemi Nişan ve Madalyaları

Avrupa kültürüne ait bir gelenektir Bu sebeple Osmanlı'da kullanılmaya çok geç başlanmıştır
Askeri, Mülki ve idari personele, halktan kişilere ve üst düzey yabancılara, devlet adına göstermiş oldukları yararlılık ve üstün başarıdan dolayı onurlandırmak amacıyla, Padişah emriyle çıkarılmışlardır
Osmanlı' da ilk madalya, I Mahmud zamanında (1730) çıkarılan Ferahi dir Daha sonra Sikke-i Cedid ve Vak'a-i Mısrıyye madalyaları yapılır Madalya sayısı Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz döne- minde çok artar Madalyalar isminden de anlaşılacağı gibi, bir savaşın kahramanlarına, resmi ziyaretlerin, görüşmelerin anısını ve önemli tarihi olayları ölümsüzleştirmek için ilgili kişilere verilmek için belli sayıda yaptırılır ve kime verildiğini açıklayan beratlarıyla birlikte verilirdi
Nişanların ilk örnekleri,, III Selim zamanında Fransız Donanması'nı yakan İngiliz ,Amiral Nelson'a verilen ve bugün İngiltere'de National Maritime Museum'da bulunan mücevherli çelenk ve İskenderiye savaşlarında üstün başarı gösteren İngiliz kaptanı Hacenson'a boynuna asılmak üzere verilen ay şeklinde nakışlar ve elmasla süslenmiş bir nişandır
Avrupa'da haç şeklinde olan nişanlar, Osmanlı'da önceleri oval veya çelenkli askı şeklinde olup, Abdülmecid döneminde çıkarılan Nişan-ı İmtiyaz'la birlikte yıldız formunu almıştır
Nişanlar, devlet adına gösterilen üstün başarı ve yararlılıklarından dolayı hak eden kişileri onurlandırmak amacıyla belli sayıda yapılır Kişiye özel ve hayatta olduğu sürece kullanılmak üzere; ne için verildiğini açıklayan beratıyla padişah tarafından törenle takılırdı Her nişan için ayrı çıkarılan nizamnamelerde, nişanın kaç dereceli olduğu kimlere verileceği, nasıl kullanılacağı maddeler halinde yazılı olurdu Yüksek dereceleri elmaslı (murassa) olan nişanlar şemseleri ile birlikte kullanılırdı Sadece Şefkat Nişanı ve Hanedan-ı Âli Osman Nişanı ölüm halinde geri alınmaz ve kullanılmak kaydıyla varislere hatıra diye saklanmak üzere bırakılırdı
Yabancı devlet büyükleri için yapılan nişanlar nizamnamede belirtilen sayıların dışında tutulurdu

kültürgovtr


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi Nişan Ve Madalyaları

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi Nişan Ve Madalyaları




Avrupa kültürüne ait bir gelenektir Bu sebeple Osmanlı'da kullanılmaya çok geç başlanmıştırAskeri, Mülki ve idari personele, halktan kişilere ve üst düzey yabancılara, devlet adına göstermiş oldukları yararlılık ve üstün başarıdan dolayı onurlandırmak amacıyla, Padişah emriyle çıkarılmışlardır
Osmanlı' da ilk madalya, I Mahmud zamanında (1730) çıkarılan Ferahi dir Daha sonra Sikke-i Cedid ve Vak'a-i Mısrıyye madalyaları yapılır Madalya sayısı Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz döne- minde çok artar Madalyalar isminden de anlaşılacağı gibi, bir savaşın kahramanlarına, resmi ziyaretlerin, görüşmelerin anısını ve önemli tarihi olayları ölümsüzleştirmek için ilgili kişilere verilmek için belli sayıda yaptırılır ve kime verildiğini açıklayan beratlarıyla birlikte verilirdi
Nişanların ilk örnekleri,, III Selim zamanında Fransız Donanması'nı yakan İngiliz ,Amiral Nelson'a verilen ve bugün İngiltere'de National Maritime Museum'da bulunan mücevherli çelenk ve İskenderiye savaşlarında üstün başarı gösteren İngiliz kaptanı Hacenson'a boynuna asılmak üzere verilen ay şeklinde nakışlar ve elmasla süslenmiş bir nişandır
Avrupa'da haç şeklinde olan nişanlar, Osmanlı'da önceleri oval veya çelenkli askı şeklinde olup, Abdülmecid döneminde çıkarılan Nişan-ı İmtiyaz'la birlikte yıldız formunu almıştır
Nişanlar, devlet adına gösterilen üstün başarı ve yararlılıklarından dolayı hak eden kişileri onurlandırmak amacıyla belli sayıda yapılır Kişiye özel ve hayatta olduğu sürece kullanılmak üzere; ne için verildiğini açıklayan beratıyla padişah tarafından törenle takılırdı Her nişan için ayrı çıkarılan nizamnamelerde, nişanın kaç dereceli olduğu kimlere verileceği, nasıl kullanılacağı maddeler halinde yazılı olurdu Yüksek dereceleri elmaslı (murassa) olan nişanlar şemseleri ile birlikte kullanılırdı Sadece Şefkat Nişanı ve Hanedan-ı Âli Osman Nişanı ölüm halinde geri alınmaz ve kullanılmak kaydıyla varislere hatıra diye saklanmak üzere bırakılırdı
Yabancı devlet büyükleri için yapılan nişanlar nizamnamede belirtilen sayıların dışında tutulurdu


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlı Dönemi Nişan Ve Madalyaları

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Dönemi Nişan Ve Madalyaları




OSMANLI DÖNEMİ SİKKELERİ
Osman Gazi dünyanın sayılı imparatorluklarından biri olacak olan Osmanoğullarının ilk sikkesini kestirerek Anadolu'nun karmaşık ortamında adını duyurdu Gümüşten kesilen ve akçe adı verilen bu sikke, Osmanlı'nın para birimi olarak 15 yüzyıla kadar değerinden hiç bir şey kaybetmeden geldi Beyliğin sınırlarını başarılı akınlarla genişleten Orhan Gazi akçelerini önce Anadolu'daki İlhanlı baskısı yüzünden İlhanlı tarzında, vali Timurtaş'ın ölümünden sonra ise sadece kendi adının ve kısa bir duanın bulunduğu farklı bir tarzda kestirir
Osmanlı sikkelerde uzun dua cümleleri yer almaz Sultanın ve babasının adı, darphanenin adı ve darp tarihi rakamla yazılmış olarak bir de "hullide mülkehu" (mülkü devamlı olsun),"azze nasrehu" (yardımı aziz olsun) gibi kısa dua (temenni) yazılır
Orhan Gazi Bursa'yı aldıktan sonra ilk defa akçelerde darp yerinin yazıldığını görüyoruz Avrupa'ya ayak basan I Murad zamanında akçelerin yanısıra mangır denen bakır sikkelerin kesimine de başlandı Yöresel kullanım için ve akçenin alt birimi olarak darbedilen mangırlar çok çeşitli ve zengin süsleme motifleriyle Osmanlı sikkelerinin belki de en renkli malzemeleridir
Osmanlılar'ın 14 yüzyılda Anadolu'da ve Avrupa'da yaptıkları başarılı akınları ve kazandıkları toprakları gören diğer beyliklerden akıncıların da katılmasıyla Osmanlı Beyliği hızla büyüyordu 14 yüzyılın sonunda I Murad ve Yıldırım Bayezid'in yaptığı akınlarla sınırlar Fırat'tan Tuna'ya kadar genişlemişti
Kendisini İlhanlıların mirasçısı sayan Timur, doğuya ilerleyen Yıldırım'ı Ankara Savaşında (1402) esir etmiş ve Osmanlıların diğer beyliklerden aldıkları toprakları sahiplerine iade etmişti Kalan topraklarda Bayezid'in oğulları arasında paylaşılınca tam genişlemeye başlamış olan Osmanlı Beyliği bir kaosa sürüklendi Fetret Devri denilen bu döneme Çelebi Sultan Mehmed son verdi Bu dönemde Yıldırım Bayezid'in oğullarından Emir Süleyman'ın sikkelerinde Sultanın ve babasının isminin bir arada nakış gibi işlendiği ve Osmanlı'ya has olan tuğrayı, ilk defa kullandığı görülür
Çelebi Sultan Mehmed ve II Murad, saltanatları boyunca gerilemiş olan sınırları eski haline getirmeye çabaladılar Fatih Sultan Mehmed, hazırlanan bu ortamda hâlâ büyük bir imparatorluk olan Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis'i uzun ve zorlu bir kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453'de aldı Yerleşik belli bir yeri olmayan devlet merkezini topraklarının doğal başşehri olan bu şehre taşıdı, adına da Kostantiniye dendi
Beylikten devlete geçişi altın sikke kestirerek duyurdu dünyaya Fatih Sultan Mehmed Sultanî denen bu sikke ticarette zorluk çıkmasın diye Venedik Dükaları ayarında ve ağırlığında idi Bu dönemde Osmanlılar Anadolu'daki fetihlerin yanısıra Avrupa içlerine de yerleştilerAkçe ve mangırlar Serez, Novar, Ayasluk, Edirne, Amasya, Bursa ve Konya gibi şehirlerde, altın ise sadece Konstantiniye'de kesiliyordu Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethetmesinin yanında Osmanlı sikkelerinin tuğra ile birlikte belirgin özelliği olan "Karaların sultanı , denizlerin hakanı, sultan oğlu Sultan" ifadesini de torunlarına miras bıraktı
Şehzade Cem Sultan'ın Rodos Şövalyeleri tarafından rehin tutulmasına karşılık II Bayezid Avrupa'daki Osmanlı yayılmasına ara vermek zorunda kalmıştı II Bayezid'in Konstantiniye dışında bir taşra darphanesi olan Serez'de altın sikke kestirdiğini görüyoruz
Yavuz Sultan Selim, Osmanlı'nın yerleşik düzeninden ve kurallarından sıkılan Türkmen göçebelerin, siyasi bir güç kazanan Safevî'lere katıldığını görmüş ve bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için Çaldıran Savaşıyla (1514) Şah İsmail'i yenmişti Bu zaferden sonra I Selim sikkelerinde "Şah" ünvanını kullandı I Süleyman'ın da kullandığı bu ünvan daha sonra terkedilmiştir Yavuz Sultan Selim Portekizli denizcilerin ticaret yolu olarak Afrika yolunu keşfetmeleri üzerine tehlikeye giren Asya ticaret yolları için Ridaniye Savaşıyla (1517) Memlük Sultanlığı'na son verdi
İslamiyetin en kutsal iki şehri olan Mekke ve Medine de Osmanlı topraklarına katıldı Böylece Mısır, Amid (Diyarbakır), Dimaşk (Şam), Haleb, Ruha (Urfa), Mardin, Harput, Hısn Keyfa (Hasankeyf) ve Hicaz'da da sikke kesilmeye başlanmıştı
Kanunî Sultan Süleyman 1520'de tahta oturduğunda Osmanlı'yı yükselen Şii değerlere karşı, Sünniliğin önderliğini üstlenmiş ve Hint ticaret yollarını kontrol eder bulmuştu Belgrad'ı aldıktan sonra Avrupa'da güçlenen Habsburg Hanedanı ile arasında Budin'i alarak tampon bölge oluşturdu Osmanlı'nın Avrupa'da olmasını fırsat bilerek kıpırdanmaya başlayan Safevîlere Bağdad'ı alarak ağır bir darbe daha vurdu Türk kaptanı Barbaros Hayreddin Paşa'nın kuzey Afrika'daki bağımsız beyliğini bağışlamasıyla, Osmanlı Afrika'da ilk toprağına sahip oldu Bu seferlerin sonunda Cezayir, Bağdad, Zebid, San'a, Belgrad da Osmanlı darphaneleri arasına katıldı
Kanunî devri devletin ve halkın en zengin olduğu devirdi Kırktan fazla darphanede para basılıyordu Osmanlı fethettiği toprakların yönetiminde gösterdiği esneklik ve hoşgörü politikasını, o bölgelerde basılan sikkelerde de göstermiş ve her yörede farklı nakış ve istifte sikkeler basılmaya başlamıştı Ayrıca yabancı paralar da Osmanlı paralarıyla aynı anda İmparatorluk topraklarında kullanılıyordu
Osmanlı'yı 600 yıl boyunca bu kadar geniş topraklarda yaşatan bu hoşgörü politikasıdır
İspanyol ve Portekizli denizcilerin başarılı keşifleri sonunda Amerika'dan getirilen tonlarca gümüş ve altının Avrupa pazarlarına girmesiyle Avrupa'da oluşan zenginliğe karşın, Osmanlı'daki enflasyon neticesi akçenin değeri 1585-1640 arasında ardarda düşürüldü ve darphaneler birer birer kapanmaya başladı IV Murad zamanında akçeden daha hafif "para" adıyla yeni bir sikke çıkarıldı Artık sadece Kostantiniye ve güney illerinde sikke kesiliyordu
II Süleyman bu durum karşısında Avrupa'daki "grosso"larla aynı değerde olmak üzere gümüşten "kuruş" bastırdı Yeni mangır birimi de kullanılmaya başlandı IV Mehmed'in son dönemlerinden beri Avrupa'dan getirilen makinalarla darphanede altın para basılıyordu, II Süleyman altınlarla birlikte gümüş ve bakırları da makinalarda bastırmaya başladı
II Mustafa'nın tuğrayı gümüş ve bakırın yanında altınlarda da kullanmaya başladığını görüyoruz
18 yüzyılda, Osmanlı'da III Ahmed'in barışçı siyaseti dikkati çeker Karlofça ve Pasarofça antlaşmaları ile genişleme siyaseti bırakılmıştı Bu döneme, gelişen ince zevkin ve kültürel gelişmelerin simgesi olarak "Lale Devri" dendi ve bu sembolik lale motifi bitkisel süslemelerle birlikte bu devir sikkelerinin en belirgin özelliği oldu Ayrıca bu dönemde Venedik altınına eş değerde Cedid Zer-i İstanbul altını da basıldı
Sultan II Mustafa'nın Osmanlı sikkelerinde ilk defa olarak cülûs tarihinin yanında, saltanatın kaçıncı yılında bastırıldığını gösteren rakamı da eklemesiyle sikkelerin kesim tarihi kesin olarak anlaşılabilir oldu
18 yüzyıldan başlayarak Osmanlı bitmek bilmeyen savaşların masraflarını karşılıyamaz hale gelmişti ve yenilgilerden sonra gittikçe toprak kaybediyordu İç karışıklıkların ardı arkası kesilmiyordu Padişahlar saray entrikaları, sıkça görülen kısa saltanatlar ve sarayın müsrifliği yüzünden devlet kasasını kontrol edemiyordu Avrupa ortaçağı aşmış, her konuda âtılım yapıyordu Batıyı örnek almaya karar veren Osmanlı, III Selim ve II Mahmud'un yenilikçi politikalarıyla yeniden yapılanmaya başlamıştı Bu yenilikçi hareketin izlerini II Mahmud'un birim ve tipte hayli fazla çeşitte sikke bastırmasında görebiliyoruz 1818 yılında Osmanlı'nın kurulduğundan beri esas para birimi olan fakat uzun bir süredir adı sadece hesaplamalarda kâğıt üstünde kalan akçenin darbına son verildi
Abdülmecid döneminde "Tanzimat-ı Hayriyye" ıslahat planı dahilinde Londra'dan yeni makinalar ve ustalar Darphaneye getirildi Alınan "Tashih-i Ayar" kararları ile kuruş üzerine kurulu para sistemi belirlendi ve 100 kuruş = 1 liralık çıkarıldı
II Abdülhamid bugün bile bir gelenek olarak devam eden ziynet altınını çıkardı Çalışmalarına başlayan Islah-ı Meskükat Komisyonu, Sultan V Mehmed zamanında aldıkları kararlarını patlak veren I Dünya Savaşı nedeniyle uygulamaya koyamadılar Savaş sırasında Almanya ve Avusturya'dan borçlanarak para basıldı Savaş sonrasında yenik sayılan Osmanlı İmparatorluğu Hazine'si, toprakları gibi galip devletler tarafından talan edildi Bu dönemde Osmanlı'da ilk defa nikel para basılmıştır
600 yıl dünya siyasetini belirleyen Osmanlı İmparatorluğu, I Dünya Savaşı sonrasında içinden filizlenen yenilikçi bir hareketle kabuk değiştirmiş ve Türkiye Cumhuriyeti ni yaratmıştır İstanbul Darphanesi lirayı temel alan para basımını hâlâ sürdürmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.