Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anayasa, osmanlı, tarihi, türk

Osmanlı - Türk Anayasa Tarihi

Eski 07-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı - Türk Anayasa Tarihi



türk anayasa tarihi - osmanlı anayasa tarihi - anayasaların özellikleri - anayasaların birbirinden farkı - 1921 ve 1924 anayasaları arasındaki farklar


Osmanlı-Türk anayasa tarihinde bugüne kadar kaç anayasa yapılmıştır?
Bugüne kadar Osmanlı-Türk anayasa tarihinde beş anayasa yapılmıştır Bunlar sırasıyla, 1876; 1921; 1924; 1961; ve 1982 Anayasalarıdır

1876 Kanun-i Esasisi:


Osmanlı İmparatorluğu’nda ilan edilen ilk anayasa 1876 Kanun-i Esasidir Bu anayasa, padişahın tek taraflı iradesiyle yapılmış bir ferman anayasadır Anayasa, devletin monarşik ve teokratik yapısını korumaktadır Söz konusu Anayasayla iki kanatlı bir yasama organı oluşturulmuş (Meclis-i Umumi); bunlardan Heyet-i Ayan üyelerinin Padişah tarafından seçilip atanması, Heyet-i Mebusan üyelerinin halk tarafından seçilmesi yöntemi benimsenmiştir Böylece bu Anayasa ile ilk kez—kısmen de olsa—halkı temsil eden bir parlamento kurulmuştur Ancak Heyet-i Mebusan’a ne yasama süreci ne hükümeti denetleme açısından önemli bir yetki tanınmıştır Padişah’ın sorumsuzluğu ve kutsallığı anlayışı ile yasama-yürütme ilişkilerindeki üstünlüğü bu Anayasa’da sürdürülmüştür Padişahın Heyet-i Ayan üyelerini ve Meclis başkanlarını seçmesi; Meclis-i Umumi’nin ancak Padişah’ın izniyle yasa önerebilmesi; iki Meclis tarafından kabul edilen bir yasayı Padişah’ın mutlak olarak veto edebilmesi; Meclis’i toplantıya çağırma ve feshetme yetkisinin padişaha ait olması; Hükümet (Heyet-i Vükela) üyelerinin Padişah tarafından seçilmesi ve bunların yalnızca Padişah’a karşı sorumlu olması; Parlamento’nun Hükümeti denetleme yetkisinin olmaması Padişah’ın sistem içindeki ağırlığını gösteren düzenlemelerdir Bu hükümlere bakıldığında, 1876 Anayasası’nın anayasal monarşiyi benimsediğini söylemek güçtür Bunun dışında, 1876 Anayasası yasa önünde eşitlik; kişi özgürlüğü ve dokunulmazlığı; basın özgürlüğü; eziyet, işkence; müsadere ve angarya yasağı gibi çok sayıda hak ve özgürlükle önemli yargısal güvenceleri tanımıştır Ne var ki, tanınan bu hak ve güvenceler anayasada padişaha tanınan sürgün yetkisiyle etkisiz kılınmıştır



II Meşrutiyet’in ilanının ardından toplanan Meclis-i Umumi 8 Ağustos 1909 tarihli yasayla Kanun-i Esasi’de çok önemli değişiklikler yapmıştır Bu nedenle Kanun-i Esasi’nin yeni biçimi bazı yazarlarca “1909 Anayasası” olarak da adlandırılmaktadır 1909 değişiklikleri, 1876 Anayasası’nın ilk biçiminden farklı olarak, padişahın tek taraflı iradesiyle değil, parlamentonun girişimi ve katılımıyla gerçekleştirilmiştir Artık Bu düzenlemelerle Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçek anlamda anayasal monarşinin benimsendiği söylenebilir Söz konusu değişikliklerle padişahın yetkileri önemli ölçüde sınırlanmıştır Sadrazamı ve onun seçtiği Heyet-i Vükela üyelerinin Padişah tarafından atanmasına rağmen, Heyet-i Vükela bireysel ve toplu olarak Meclis-i Mebusan’a karşı sorumlu tutulmuş; bir konuyu görüşmek için Padişah’tan izin alma zorunluluğu kaldırılmıştır Parlamento’nun Padişah’ın daveti olmaksızın kendiliğinden toplanması ve Padişah’ın iznine gerek olmadan yasa önerebilmesi mümkün hale getirilmiştir Padişah’ın “mutlak veto” yetkisi “geciktirici veto”ya dönüştürülmüştür 1909 değişiklikleri, Parlamento’nun siyasal sistemde ağırlık kazanmasını sağlamanın yanı sıra, toplantı ve dernek haklarının tanınması, basına sansür yasağının konması gibi hak ve özgürlükler alanını genişletici düzenlemelere de yer vermiştir Padişah’a sürgün yetkisi veren hükmün metinden çıkarılması da, hak ve özgürlüklerin serbestçe kullanılmasını sağlamak açısından önemli bir adım olmuştur



1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu:


Bu Anayasa 24 maddeden oluşan çerçeve bir anayasadır “Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu” ilkesi ilk kez bu anayasada ifade edilmiştir Bu hüküm, iktidarın kaynağında köklü bir dönüşümü göstermesi açısından önemlidir Anayasa, millete ait olan bu egemenliğin tek ve gerçek temsilcisi olarak Büyük Millet Meclisini göstermektedir Meclis seçimlerinin iki yılda bir yapılması ve meclisin kendiliğinden her yıl Kasım başında toplanması öngörülmüştür Bu Anayasa, yasama ve yürütme yetkilerinin Parlamento’da toplanmasını öngören “meclis hükümeti” sistemini benimsemiştir Buna göre, Meclis kendi içinden bir başkan seçecektir Yürütme görevi de, Meclis’in kendi üyeleri arasından seçtiği İcra Vekilleri Heyeti tarafından yerine getirilecektir İcra vekilleri kendi aralarından bir başkan seçmekle birlikte, Meclis başkanı İcra Vekilleri Heyeti’nin de doğal başkanı olarak tanımlanmıştır 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, meclis hükümeti sistemine uygun olarak, ayrı bir devlet başkanlığı makamı öngörmemiştir Bu Anayasada nahiye şuraları ve idare heyetlerinin yargısal yetkilerinden söz eden düzenleme dışında yargı yetkisine de değinilmemiştir Buna karşılık, yerinden yönetime yönelik düzenlemeler bu Anayasa’da geniş yer tutmuştur Anayasa ülkeyi vilayetlere, kazalara ve nahiyelere ayırmış; bunlardan vilayet ve nahiyelere tüzel kişilik ve idari özerklik tanımıştır 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan en önemli değişiklik cumhuriyetin ilanıdır



1924 Anayasası:


Ulus-Devlet anlayışının ürünü olan 20 Nisan 1924 tarihli Anayasa, Esas Hükümler, Yasama Görevi, Yürütme Görevi, Yargı Erki, Kamu Hakları ve Çeşitli Hükümler olmak üzere altı bölümden oluşmaktadır Genel Esaslar bölümünde Türkiye Devletinin Cumhuriyet olduğu; egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu; TBMM’nin ulusun tek ve gerçek temsilcisi olduğu ve egemenliğini TBMM eliyle kullanacağı belirtilmiştir Yasama ve yürütme erkleri TBMM’de toplanmıştır TBMM yasama yetkisini bizzat kendisi; yürütme görevini ise cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu aracılığıyla yerine getirmektedir Yargı erki ise, millet adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır Tek meclisten oluşan TBMM dört yılda bir yapılan genel seçimlerle oluşmaktadır Milletvekillerine serbestçe çalışmalarını sağlamak için yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı sağlanmıştır Anayasa TBMM’ye, yasa yapmak, yorumlamak, para basmak, genel ve özel af ilan etmek gibi yasamaya ilişkin yetkiler yanında, soru, gensoru, soruşturma gibi hükümeti denetlemesini sağlayacak araçlar da vermiştir



Yürütme organının unsurlarından biri olan cumhurbaşkanı hem devletin hem de yürütmenin başıdır TBMM tarafından, kendi üyeleri arasından bir dönem için seçilir Anayasa, cumhurbaşkanına başbakanı seçme ve atama; başbakanın seçtiği bakanları atama; gerekli gördüğünde bakanlar kuruluna başkanlık etme; başkomutanlığı temsil etme; yasaları yayımlama; yasaları bir kez daha görüşülmek üzere Meclis’e geri gönderme gibi yetkileri tanımıştır Cumhurbaşkanı sorumsuzdur; yürütme ile ilgili işlemleri karşı imza kuralına tabidir, yani başbakan ya da ilgili bakan tarafından imzalanması zorunludur Yürütme görevini yerine getiren organ bakanlar kuruludur Cumhurbaşkanı tarafından atanan bakanlar kurulu meclisten güvenoyu almak zorundadır Başbakan ve bakanların meclise karşı kolektif ve bireysel sorumlulukları vardır Yargı erki bağımsız mahkemeler tarafından millet adına kullanılır Mahkemelerin yasayla kurulması; bağımsızlığı; yargı kararlarının bağlayıcılığı; savunma hakkı; yargılamanın herkese açık olması gibi yargı alanına ilişkin belli başlı ilkeler bu anayasada tanınmıştır Sonuçta, meclis hükümeti sisteminin bazı etkileri devam ediyor olsa da, yasama-yürütme ilişkisi açısından bu anayasanın parlamenter sisteme yakın bir düzenleme getirdiği söylenebilir



1924 Anayasası genel ve soyut bir özgürlük ve eşitlik anlayışı öngörmüştür İşkence, eziyet ve zoralım yasağı; düşünce; din; vicdan; sözleşme; dilekçe; yayın; mülkiyet; dernek; toplantı; seçme, seçilme; devlet memuriyetine girebilme gibi klasik ve siyasi hak ve özgürlükler genel olarak tanımıştır Buna karşılık, ilköğretimin devlet okullarında parasız olması dışında, sosyal ve ekonomik haklara hiç değinilmemiştir Anayasa, düzenlediği hak ve özgürlükler için güvenceler öngörmemiş; milletin tek ve gerçek temsilcisi olan TBMM tarafından yasa yoluyla söz konusu hak ve özgürlüklerin düzenlenip korunacağını varsaymıştır 1921 Anayasasının benimsediği yerinden yönetim ilkesi bu Anayasada öngörülmemiştir



1924 Anayasası önemli değişikliklere uğramıştır 1928’de devleti laikleştirme yönünde adımlar atılmıştır Bu doğrultuda devletin dininin İslam olduğu hükmü ile cumhurbaşkanıyla milletvekillerinin yeminlerinde yer alan “vallahi” sözcüğü metinden çıkarılmış; Meclisin şeriat hükümlerini uygulama görevi kaldırılmıştır 1934’te yapılan değişiklikle kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış; seçme yaşı 18’den 21’e çıkarılmıştır 1937 değişikliği ile de Cumhuriyet Halk Partisinin altı okunu simgeleyen ilkeler anayasaya eklenmiştir 1945’te Anayasa’nın dili sadeleştirilmiş, 1952’deki değişiklikle ise eski haline getirilmiştir



1961 Anayasası:


Önceki anayasalarımıza göre daha ayrıntılı ve uzundur 1961 Anayasası pek çok açıdan anayasa hukukumuza yenilikler getirmiştir Bu anayasa, 1921 ve 1924 Anayasalarından farklı olarak bir Başlangıç bölümüne yer vermiş ve bunu esas metinden saymıştır 2 maddesi cumhuriyetin niteliklerini sıralamıştır Bunlar içinde devletin insan haklarına dayanması, aynı zamanda sosyal bir hukuk devleti olması önceki anayasalarımızda yer almayan özelliklerdir 1961 Anayasası, 1924 Anayasasına göre çok daha geniş ve ayrıntılı bir hak ve özgürlükler listesi sunmaktadır Önceki Anayasadan farklı olarak sağlık, sosyal güvenlik, sendikal haklar gibi sosyal ve ekonomik haklar ilk kez bu anayasada yer bulmuştur Siyasal partiler de, bu anayasada “demokratik yaşamın vazgeçilmez unsuru” olarak düzenlenmiş; siyasal partilerin mali denetimleri ile gerektiğinde kapatılmaları görevinin Anayasa Mahkemesi’ne verilmesi gibi bazı özel güvenceler öngörülmüştür Bu anayasa, hak ve özgürlükleri saymakla yetinmemiş; hak ve özgürlüklerin kullanımının güçleştirilmesi ya da engellenmesini önleyici güvenceler de getirmiştir Bu güvencelerin en önemlerinden biri, hak ve özgürlüğün özüne dokunulamayacağına ilişkin hükümdür



1961 Anayasası’nın getirdiği bir başka yenilik egemenliğin kullanılışına ilişkindir TBMM artık egemenliğin tek ve yegane temsilcisi değildir Bundan böyle egemenlik, anayasanın koyduğu esaslara göre “yetkili organlar” eliyle kullanılacaktır TBMM, bu yetkili organlardan yalnızca biridir Yasama organının kuruluşu açısından bu anayasanın getirdiği yenilik çift meclis sistemidir TBMM’nin bir kanadı genel oyla seçilen üyelerden oluşan Millet Meclisi; diğer kanadı ise, genel oyla işbaşına gelenlerin yanında, tabii senatörlük, atama gibi halk tarafından seçilmemiş üyelerin de yer aldığı Cumhuriyet Senatosudur



Anayasa’nın yasama-yürütme ilişkileri açısından getirdiği yenilik, cumhurbaşkanı seçimi ile meclisin seçim döneminin birbirinden ayrılmasıdır Bir kişi TBMM tarafından ve kendi içinden yedi yıl için en çok arka arkaya iki kez cumhurbaşkanı olarak seçilebilir Ayrıca, cumhurbaşkanının tarafsızlığını sağlamak amacıyla seçilen kişinin varsa partisiyle ilişiğinin kesileceği ve TBMM üyeliğinin son bulacağı belirtilmiştir Meclis üyesi olmayanların da bakan olarak atanması bu anayasayla olanaklı hale gelmiştir Ayrıca gensoru yoluyla hükümetin düşürülmesi zorlaştırılmıştır Milli Güvenlik Kurulu anayasal bir kurum haline gelmiştir Anayasanın getirdiği bir başka yenilik de TRT ve üniversitelere özerklik tanınmasıdır



Yukarıda da belirtildiği gibi, hukuk devleti ilkesi ilk kez bu Anayasa’da ifade edilmiştir Devletin eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi tutulmasını gerektiren bu ilke, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu” biçimindeki hükümle Anayasada açıkça düzenlenmiştir Yargı alanındaki en önemli yeniliklerden biri olan Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu ve yasaların anayasaya uygunluğunu denetleme yetkisinin bu mahkemeye verilmesi de hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirilmesi açısından önemlidir Böylece yalnızca idarenin işlemleri değil, yasalar da yargı denetimi içine sokulmuştur Seçim yargısının da anayasal güvenceye kavuşturulması hukuk devleti ilkesiyle ilgili bu Anayasada yer alan bir diğer önemli yeniliktir Bundan başka yargıçların altmış beş yaşından önce kendi istekleri dışında emekliye ayrılamaması; yargıçların özlük işlerine bakmak üzere Yüksek Hakimler Kurulu’nun kurulması gibi mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıç güvencesine ilişkin düzenlemeler de hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesini sağlayan hükümler arasındadır



1961 Anayasası 1971 ve 1973 yıllarında önemli değişikliklere uğramıştır Bakanlar kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi; üniversite özerkliğinin zayıflatılması; TRT’nin özerkliğinin kaldırılması; Devlet Güvenlik Mahkemelerinin oluşturulması; Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kurulması ve asker kişilerle ilgili eylem ve işlemlerin yargısal denetiminin Danıştay’dan alınıp bu mahkemeye verilmesi; sivillerin askeri nitelikte olmayan suçlardan dolayı yargılanmasının olanaklı hale getirilmesi; bütün temel hak ve özgürlükler için geçerli olan genel bir sınırlama maddesi konması; sınırlama nedenlerinin artırılması söz konusu değişikliklere örnek olarak verilebilir




1982 Anayasası hangi şartlarda, nasıl bir ortamda yapılmıştır?


12 Eylül 1980’de yönetime el koyan Milli Güvenlik Konseyi (MGK), yeni anayasanın bir kurucu meclis tarafından yapılması ve halkoylamasına sunularak yürürlüğe girmesine karar vermişti 1982 Anayasasının yapımına ilişkin ilk somut adım, bu anayasayı yapacak Kurucu Meclis’e ilişkin yasanın 29 Haziran 1981’de çıkarılması ile atıldı



Söz konusu Kurucu Meclis Ekim 1981’de çalışmaya başladı Kurucu Meclis, MGK ve Danışma Meclisi olmak üzere iki kanatlıydı MGK, Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında kara, hava, deniz kuvvetleri komutanları ile jandarma genel komutanından oluşuyordu Sivillerden oluşan Danışma Meclisinin tamamı ise, esas olarak MGK tarafından atanmıştır Danışma Meclisine aday olmak için, 12 Eylül 1980’den önce herhangi bir siyasal partinin üyesi olmamak şartı getirildi



Danışma Meclisinde, Prof Dr Orhan Aldıkaçtı başkanlığında on beş kişilik bir Anayasa Komisyonu kuruldu Anayasa maddelerinin, önce Danışma Meclisinde sonra MGK’de görüşülmesi esası benimsendi MGK, Danışma Meclisinden gelen metni aynen ya da değiştirerek kabul edecek veya reddedecekti MGK’nın değiştirdiği metin üzerinde Danışma Meclisi, bu tür bir yetkisi yoktu Dolayısıyla, Kurucu Meclisin anayasa yapım sürecinde son sözü söyleyen kanadı MGK idi Meclisin seçimle oluşturulmamış bu sivil kanadı, anayasa yapım sürecinde MGK için bir ön çalışma yapmanın ötesinde bir etkiye sahip değildi



Danışma Meclisi 23 Eylül 1982’de Anayasa taslağını tamamladı MGK, kamuoyuna duyurulan bu taslak üzerindeki çalışmalarına devam etti Ne var ki, kamuoyu, taslağa son biçimini verecek olan MGK’nin taslak hakkındaki görüşlerini öğrenme olanağı bulamadı MGK, anayasa taslağını 18 Ekim 1982’de kabul etti Kabul edilen metin iki gün sonra Resmi Gazete’de yayımlandı Anayasanın yürürlüğe girmesi için atılacak son adım halkoylamasıydı Anayasanın yapım sürecine toplumun çeşitli kesimlerinin yeterince katılımı söz konusu olmadı MGK, halkoylamasından önce hangi yönde oy verileceği konusunda telkinde bulunmayı ve metnin eleştirilmesini de yasakladı Anayasanın devlet adına resmen tanıtılması görevini de, devlet başkanı ve MGK başkanı Orgeneral Kenan Evren üstlendi Basının sıkı denetim altında tutulduğu anayasa yapım sürecinde, toplumun başlıca katılım aracı olan siyasal partilerin, dernek ve sendikaların kapatılmış veya faaliyetlerinin askıya alınmış olması, anayasa konusunda kamuoyu oluşturma bakımından örgütlü bir etkinlik gösterilmesi olanağını ortadan kaldırdı Dolayısıyla, anayasa konusunda farklı görüşlerin kamuoyuyla paylaşılması mümkün olmadı Anayasanın halkoylamasında reddedilmesi durumunda ne olacağına ilişkin bir düzenleme 1981 tarihli Kurucu Meclis Yasasında yer almamıştı Bu da, söz konusu olasılığın gerçekleşmesi durumunda askeri rejimin sürüp gideceği düşüncesini akla getiriyordu



Sonuçta, halk, 1982 Anayasasına ilişkin ciddi bir tartışma ortamı olmadan, Anayasayı yapanların tek taraflı propagandasıyla 7 Kasım 1982’de sandık başına gitti Oylama, seçmenlerin %91,3’ü gibi büyük bir katılımla gerçekleştirildi Anayasa vatandaşların %91,4 evet oyuyla kabul edilerek yürürlüğe girdi




1982 Anayasası’nın temel özellikleri nelerdir?


Cumhuriyetin temel nitelikleri Anayasanın 2 maddesinde sayılmıştır Buna göre, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir



Başlangıç ilkeleri, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı: 1982 Anayasası Başlangıç bölümünü anayasa metnine dahil saymakta; 2 madde de başlangıçta belirtilen temel ilkelere atıfta bulunmaktadır Edebi bir dille yazılmış ve anayasa koyucunun dünya görüşünü yansıtan Başlangıç bölümünden çıkarılabilecek ulusal egemenlik, güçler ayrılığı, Atatürk milliyetçiliği anlayışı gibi ilkeler Cumhuriyetin nitelikleri arasında kabul edilmektedir “Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde” ifadesi ise somut bir içeriğe sahip olmadığından ancak Anayasanın diğer maddelerini yorumlamada göz önünde bulundurulabilir



Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet:


“Atatürk milliyetçiliğine bağlılık“ devletin hangi milliyetçilik anlayışına sahip olduğunu göstermektedir Bu milliyetçilik, ırk, din, mezhep esasına değil, kültür birliğine ve birlikte yaşama istek ve iradesine dayanır Dolayısıyla Atatürk milliyetçiliği ırkçı ve şovenist bir nitelik taşımaz Anayasanın 66 Maddesi de bunu desteklemektedir Bu madde uyarınca, “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür“ Bunun anlamı, ulusun parçası olmanın tek ölçütünün hukuki bir bağ olmasıdır “Atatürk milliyetçiliğine bağlılık“ aynı zamanda devletin ulusal (Ulus-Devlet) niteliğine de işaret etmektedir Bunun Anayasadaki yansımalarından biri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğuna yönelik düzenlemedir Bu hüküm, devletin tek bir ulusa, Türk Ulusuna dayanmasını ifade eder Türk Ulusu, yukarıda da belirtildiği gibi, sübjektif millet anlayışına göre tanımlanmıştır Söz konusu düzenleme uyarınca, Ülkenin ve ulusun birliği anayasa ile güvence altına alınmıştır Resmi dilin Türkçe olduğuna ilişkin düzenleme de, Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet ilkesinin bir başka hukuki sonucudur Bu düzenleme, resmi yazışma ve işlemlerin Türkçe yapılmasını zorunlu kılmakla beraber, vatandaşların özel yaşamlarında başka dilleri kullanmalarını yasaklamaz




İnsan haklarına saygılı devlet:


Anayasanın 2 maddesinde yer alan “insan haklarına saygılı devlet"in ne anlama geldiği, ancak Anayasanın diğer maddelerinde insan hakları konusunda yapılan düzenlemelere bakılarak anlaşılabilir Bu hükümler, Anayasanın en uzun bölümü olan ikinci kısmını oluşturmaktadır Anayasamızda temel hak ve özgürlükler üçlü ayrıma uygun olarak düzenlenmişlerdir: Kişinin hakları ve ödevleri, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler, siyasal haklar ve ödevler Bir temel hak ve özgürlük, ancak yasa ile ve Anayasada kendi maddesinde sayılan nedenlerle sınırlanabilir Bu sınırlamalar temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunamaz; aynı zamanda demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olmak zorundadır



Laik Devlet:


Laiklik ilkesi, yalnızca Anayasanın 2 maddesinde devletin nitelikleri arasında yer almamakta, aynı zamanda başka Anayasa hükümlerinin de konusunu oluşturmaktadır Laik devlet, vatandaşlarının dinsel inançları ve tercihlerine saygılı olan, bütün dinlere ve inançlara eşit mesafede duran ve aynı zamanda kutsal din duygularının kötüye kullanılmasını önleyen devlettir Laikliğin unsurlarından biri olan ve 1982 Anayasasında güvence altına alınan din özgürlüğü, herhangi bir dini inancı benimseme ve ibadet etme özgürlüğünü de içerir Resmi bir devlet dininin olmaması, devlet kuruluşları ile din kurumlarının birbirinden ayrılması, devletin işleyişini ve toplumsal ilişkileri düzenleyen kuralların dini kurallarına dayanmaması laiklikten anlaşılması gereken diğer unsurlar olarak sıralanabilir Devletin resmi bir dininin olmamasının bir başka önemli sonucu da, belli bir dinin ya da mezhebin öğretilmesinin zorunlu kılınamamasıdır Anayasanın, din özgürlüğünün kötüye kullanılmasını engellemeye ve devrim yasalarının korunmasına ilişkin olarak koyduğu düzenlemeler de laik devlet ilkesini gerçekleştirmeye yöneliktir



Demokratik Devlet:


Farklı ve tarihsel demokrasi anlayışları içinden 1982 Anayasasının kastettiği demokrasi türü, Batıda biçimlenmiş olan liberal demokrasi anlayışıdır Anayasanın 6 maddesine göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir Ulusal egemenlik ülkedeki yönetim biçiminin halkın kendi kendisini yönetmesi esasına dayanan demokratik sistem olmasını gerektirir Egemenliğin ulusa ait olduğunu söylemek, en üstün iktidarın bir tek kişi ya da gruba değil, bütün ulusa ait olduğu anlamına gelir Anayasa, egemenliğin kullanılmasının hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağını belirterek de bu noktanın altını çizmektedir Millet egemenliğinin anayasanın koyduğu esaslara göre kullanılacağının Anayasada düzenlenmiş olması, egemenliğin sınırsız kullanımına izin vermez Seçimlerin halk egemeliğini hayata geçirebilmesi için genel, eşit, serbest, gizli oy, açık sayım ve döküm gibi ilkeler esas alınarak yapılması gerekir Anayasa, seçimlerin dürüstlüğünün sağlanması görevini Yüksek Seçim Kuruluna vermiştir Çağdaş demokrasinin vazgeçilmez öğelerinden biri de Siyasal partilerdir Bu nedenle, Anayasa siyasal partilerin kuruluş ve çalışmalarını garanti altına alan düzenlemelere yer vermiştir Anayasa’da 1995 ve 2001 yıllarında yapılan değişikliklerle siyasal faaliyet ve siyasal partiler alanındaki yasaklar büyük ölçüde kaldırılmış ve özgürlükler genişletilmiştir Serbest seçimlerle siyasal partilerin anayasada güvence altına alınması, demokrasinin en önemli unsurlarından biri olan siyasal çoğulculuğun gerçekleştirilmesi açısından da önemlidir


Sosyal Devlet:


Bu ilke, sosyal adalet içinde refahı yaygınlaştırmayı amaçlamak olarak tanımlanabilir 1982 Anayasası, sosyal devletin gerçekleştirilmesi amacıyla bireylere tek başlarına veya toplu olarak kullanabilecekleri çeşitli haklar tanımıştır Bunların bir bölümü çalışma ve emeğin korunmasına ilişkin düzenlemelerden (çalışma hakkı ve ödevi; zorla çalıştırma ve angarya yasağı; ücrette adaletin sağlanması vb); bir bölümü gelir ve servet farklılıklarının azaltılmasına yönelik hükümlerden (vergi adaleti; özel mülkiyetin kamu yararı amacıyla sınırlanması; sosyal güvenlik; eğitim ve öğretim; sağlık; çevre ve konut hakkı vb) oluşmaktadır Ayrıca sendika, toplu sözleşme ve grev gibi toplu olarak kullanılabilen haklar da Anayasamızda düzenlenmiştir Anayasa, değişik 65 maddesinde, "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikler gözeterek mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" diyerek, devletin bu alandaki sorumluluğunun sınırını çizmektedir



Hukuk Devleti:


Anayasanın 2 maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, bireylere hukuk güvenliği sağlayan, yöneticilerin de hukuka bağlı olduğu devlet olarak tanımlanabilir 1982 Anayasasına göre, yürütme yetkisi ve görevi anayasa ve yasalara uygun olarak yerine getirilir Anayasa, ayrıca, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğunu belirterek devlet organlarının hukuka bağlılığını güvence altına almaktadır İdarenin işlemlerinin yanı sıra, yasaların anayasaya uygunluğunun da yargı organı denetimine tabi tutulmasının hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesi açısından büyük önemi vardır 1961 yılında hukuk sistemimize giren Anayasa Mahkemesi, 1982 Anayasasında da aynen korunmuştur Anayasa Mahkemesi, Anayasada belirtilen diğer yetki ve görevlerinin yanı sıra yasaların, kanun hükmünde kararnamelerin ve meclis içtüzüğünün anayasaya uygunluğunun denetimini yapma yetkisiyle donatılmıştır Anayasanın 10 maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik; 38 maddesinde sayılan suç ve cezalara ilişkin evrensel ilkeler; yargı organının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik düzenlemeler hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesini sağlayan güvencelerdir




1982 Anayasası bugüne kadar kaç kez değiştirilmiştir?


1982 Anayasası, yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar 14 kez değişikliğe uğramıştır Bu değişikliklerden özellikle 1995 yılında 4121 sayılı Kanun; 2001 yılında 4709 sayılı Kanun; ve 2004 yılında 5170 sayılı Kanun ile gerçekleştirilenler ayrı bir öneme sahiptir 4121 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerin altında yatan neden büyük ölçüde 1982 Anayasasının siyasal hakları son derece sınırlayan ve siyasal alanı oldukça daraltan düzenlemelerine karşı duyulan hoşnutsuzluktur 1990’ların hemen başında ilgili düzenlemeleri değiştirme yönünde başlatılan siyasi insiyatif, 1995 yılında sınırlı da olsa önemli değişikler yapılmasının önünü açmıştır 2001 yılında, 1982 Anayasasının temel hak ve özgürlükler genel rejimi bütünüyle değiştirilmiştir 2004 yılında ise, eşitlik ilkesini düzenleyen 10 maddeye, kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik bir hüküm eklenmiştir Yine bu değişiklikle, Anayasanın 90 maddesine, uluslararası anlaşmaların iç hukuktaki yeri sorununu, en azından temel hak ve özgürlüklere ilişkin antlaşmalar yönünden çözmeye yönelik bir düzenleme eklenmiştir



1982 Anayasasında değişiklik yapan Kanunlar:



1 17 Mayıs 1987 tarih ve 3361 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 18 Mayıs 1987, Sayı 19644 Mükerrer)

2 8 Temmuz 1993 tarih ve 3913 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 1071993, Sayı 21633)

3 23 Temmuz 1995 tarih ve 4121 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 2671995, Sayı 22355)

4 18 Haziran 1999 tarih ve 4388 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 18 Haziran 1999, Sayı 23729 Mük)

5 13 Ağustos 1999 tarih ve 4446 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 14 Ağustos 1999, Sayı 23786)

6 3 Ekim 2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 17 Ekim 2001, Sayı 24556, Mükerrer)

7 21 Kasım 2001 tarih ve 4720 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 1 Aralık 2001, Sayı 24600, Mükerrer)

8 27 Aralık 2002 tarih ve 4777 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 31 Aralık 2002, Sayı 24980, 3 Mük)

9 7 Mayıs 2004 tarih ve 5170 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 22 Mayıs 2004, Sayı 25469)

10 21 Haziran 2005 tarih ve 5370 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 23 Haziran 2005, Sayı 25854)

11 29 Ekim 2005 tarih ve 5428 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 9 Kasım 2005, Sayı 25988)

12 13 Ekim 2006 tarih ve 5551 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 17 Ekim 2006, Sayı 26322)

13 10 Mayıs 2007 tarih ve 5659 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 18 Mayıs 2007, Sayı 26526)

14 31 Mayıs 2007 tarih ve 5678 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 16 Haziran 2007, Sayı 26554) ve halkoyuna sunulan bu metinde değişiklik yapan 16 Ekim 2007 tarih ve 5697 sayılı Kanun (Resmî Gazete, 17 Ekim 2007, Sayı 26673)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.