Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anlatım, eser, mimari, or dünyanın, resimleri, resimleri or, tarihi

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım



İshak Paşa Sarayı


Ağrı Dağı'nın yakınında, Doğubeyazıt'ın 5 kilometre uzağında eski Doğubeyazıt yanında sarp kayalar üzerine kurulmuş, kartal yuvasını andıran 116 odalı bu saray aslında türbesi, camii, surları, iç ve dış avluları, divan ve harem salonları, koğuşları ile bir bey kalesidir
Sarayın yapımını 1685'de Doğubeyazıt Sancak Beyi Çolak Abdi Paşa başlatmış, oğlu Çıldır Valisi İshak Paşa ve onun oğlu Mehmet Paşa tarafından 1784'te bitirilmiştir 7600 metrekarelik bir sahada yapılan sarayın inşaası 99 yıl sürmüştür
Türk mimarisinin en güzel örneklerinden olan İshakpaşa Sarayı, Türkistan, Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini birleştiren bir yapıdır Camiinin kubbeleri Türkistan kubbeleri gibidir Sarayı Topkapı Sarayı'nı andırır, kapıları ise Selçuklu stilindedir









50x115 metre alanı kapsayan sarayın Harem Dairesi iki katlı, diğer bölümleri tek katlı idi Günümüzde ikinci kat tamamen yıkılmış durumdadır Saraya ancak doğudaki tepeden açılan bir kapıdan girilir Diğer tarafları 20-30 metre yükseklikte sağlam duvarlarla çevrilidir Kapıdan, önce dış avluya girilir Dış avlunun etrafında uşak ve seyis odaları ve tavlalar vardı Dış avludan iç avluya kemerli tak şeklinde büyük bir kapıdan girilir İç avluda çeşitli odalar ve koğuşlar vardı Ortadaki harem dairesinin duvarlarında İshak Paşa'yı öven yazılar bulunmaktadır Kapının iki yanında iki aslan heykeli vardır Divan odası (toplantı salonu) ise 20 metre genişlik ve 30 metre uzunluktadır
Ruslar, Doğubeyazıt'ı işgal ettiklerinde, burasını karargah olarak kullanmış ve saraya ait kıymetli eşyaları yanlarında götürmüşlerdir Bugün, sarayın 13x6,5 metre ebatlarındaki som altından yapılan kapısı Moskova Müzesi'ndedir
Eskiden sarayın olduğu yer, sarayın tam ortada bulunduğu bir yerleşim merkeziydi Ova tarafında evler, diğer yanlarda camiler, mezarlık ve diğer yapılar vardı Fakat bu yapıların hepsi yıkılmıştır Saray son yıllarda yapılan tamirat ile tamamen yıkılmaktan

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım








Galata Kulesi


Galata Kulesi, dünyanın en eski kulelerinden biridir 528 yılında Bizans İmparatoru Justinianus hükümdarlığı sırasında yapılmıştır 13 Yuzyılda cenevizliler tarafından kullanılmıştır 1453'te Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u Fethiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine geçmiştir
Yerden, çatısının ucuna kadar olan yüksekliği 77,25 metredir Yapılan statik hesaplamalara göre kulenin ağırlığı yaklaşık 10000 tondur Duvarlarının kalınlığı ise 3,75 metredir Derinliğinde bulunan çukurların altındaki kanalda birçok kafatası ve kemik bulunmuştur Orta boşluğun bodrumu zindan olarak kullanılmıştır Kulenin kalın gövdesi işlenmemiş moloz taşındandır
Galata Kulesi, Türklere geçtikten sonra kule hemen her yüzyılda daima tamir ettirilmiştir Sultan IIIMurat'ın müsadesiyle burada müneccim Takiyıddın tarafından bir rasathane kurulmuştu Bu rasathane 1579'da kapatılmıştır 1717'den itibaren kule yangın gözleme kulesi olarak kullanılmıştır Yangın, ahalinin duyabilmesi için büyük bir davul çalınarak haber verilirdi
Kulenin tarihinde bir intihar olayı kayıtlara geçmiştir 1876 tarihinde, bir Avusturyalı, nöbetçilerin dalgınlığından faydalanıp kendini kuleden aşağı atmıştır

Sultan Murat (1623-1640) zamanında HezarfenAhmet Çelebi tahtadan yaptırdığı kartal kanatlarını iki tarafına takarak Okmeydanı'nda rüzgarları kollayıp uçuş talimleri yaptıktan sonra Galata Kulesi'nden Üsküdar'a uçacağını ilan etmiş ve zamanın hükümetinden izin alarak uçmuştur O gün bütün İstanbul halkı dışarı fırlayarak seyre koşmuş, padişah Topkapı Sarayı'nın sahil köşkünden maiyetiyle beraber bu uçuşu seyretmiştir Hezarfen Ahmet Çelebi iki yanına taktığı tahta kanatlarla Galata Kulesi'nin tepesinden kendisini boşluğa bırakmıştır Sultan Murat, kendisine korkulacak bir adam nazariyle baktığından bir kese altın armağan ederek HezarfenAhmet Çelebi'yi Cezayir eyaletine sürgün etmiştir Bu uçuş Avrupa'da ilgi ile karşılanmış, İngiltere'de bu uçuşu gösterir gravürler yapılmıştır

Galata Kulesi, bugün Sultan II Mahmut'un tamirindeki görünümünden önceki haliyle restore edilmiştir Kuleden boğaz, haliç ve şehrin mükemmel panaroması izlenebilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım






Ayasofya

Adı, Kutsal Bilgelik anlamına gelen Ayasofya, ruhani havası ve insanı büyüleyen atmosferiyle en önemli kültür miraslarımızdanbiri Bizanslıların yaptığı, Türklerin yaşattığı mekanın tarihçesi,medeniyetlerin kutsal mekanlara davranış biçimlerini yansıtıyor
MUSTAFA AKKAYA


Yüzyıllara meydan okuyan Ayasofya, inşa edildiği tarihten itibaren her dönem için bir simge olmuştur Türkler için ise İstanbul'un fethiyle birlikte Orta Çağı kapatıp yeni bir çağı başlatan bir tarihin en önemli sembolü haline gelmiştir Osmanlı döneminde bir cihan imparatorluğunun merkezindeki en görkemli anıt yapı olarak korunan, Atatürk'ün emriyle müzeye çevrilen mekanın tarihçesi medeniyetlerin kutsal mekanlara bakış açılarını ortaya koyan güzel bir örnek

Bizans Dönemi:
İlk kilise, kente ismini veren Büyük Konstantin'in isteğiyle, eski bir pagan tapınağının üzerine inşa edilir Konstantin'in oğlu II Konstantius tarafından,15 Şubat 360 tarihinde ihtişamlı bir törenle açılan kilisenin planında Roma ta-
pınakları örnek alınır "Megale Eklesia" (Büyük Kilise) olarak tanımlanan ilk kilise, 404 yılında İmparator Arkadius'a karşı ayaklanan ayaklanan halk tarafından yakılır ve yıkılır
II Theodosius tarafından yaptırılan ikinci kilise, yine aynı yerde 10 Ekim 415 tarihinde ibadete açılır Mimar Ruf-finus'un yaptığı kilisenin planı da ilk yapıda olduğu gibi ba-zilikal tipte ve beş neflidir Duvarları taş, çatısı ahşap olan ikinci yapı, 13 Ocak 532'de çıkan Nika isyanında yanar İmparator Justinianus, beşinci saltanat yılında çıkan olaylarda yanan kilisenin yerine, bir daha hiç yanmayacak, tamamı taştan bir kilise yapılması emrini verir
III Ayasofya' nın inşası, Miletoslu Isidorus ve Trallesli ( Aydın ) Antemios adlı iki mimar tarafından yürütülürYapımı sırasında yüz usta ve on bin işçi çalışır İmparator Justinianus'un talimatı ile Anadolu, Suriye, Mısır ve Yunanistan'da ki antik şehirlerden getirilen seçme mimari parçalar III Ayasofya'nın yapımında kullanılır 23 Şubat 532'de yapımına başlanan III Ayasofya inanılması güç denebilecek kadar kısa bir sürede 5 yıl, 10 ay, 24 gün sonra bitirilerek 27 Aralık 537'de görkemli bir törenle ibadete açılır Dört atlı zafer arabasıyla törene gelen İmparator atriumda Patrik Menas tarafından karşılanır Patrikle el ele girdiklerinde, adeta havada duruyor hissi veren ana kubbenin altında çok duygulanan imparator Justinianus böyle bir ibadet yeri yaptırmayı nasip ettiği için Allah'a dua edip şükranlarını sunar
İçine girildiğinde hissedilen ruhani havası ve insanı büyüleyen atmosferi ile 700 m2'lik alanı işgal eden Ayasof-ya'da çeşitli ülkelerden ve bölgelerden getirilmiş toplam yüz yedi adet sütun yer almaktadır Yapıldıktan yirmi yıl sonra 557'de yaşanan büyük depremde hasar gören Ayasofya'nın ana kubbesi 562 yılında Miletoslu Isidorus'un yeğeni genç isidorus tarafından yeniden yapılırYapıldığında 49 m yükseklikteyken 5660 m' ye, 31 m olan kubbe çapı ise 325 metreye yükseltilir
Altın mozaikli duvarlarıyla Ayasofya zengin bir görünüme sahiptir Antik kaynaklarda yapının içinde görülen figürlü mozaiklerden övgüyle söz edilir Ancak, 726 - 843 yılları arasındaki ikona kırıcılık ( ikonoklazm ) döneminde bu figürlü mozaikler tahrip edilmiştir Yalnızca insan figürü bulunmayan iç narteksin tonozlu üst örtüsündeki mozaikler bırakılmıştır

Osmanlı Dönemi:
İstanbul'un fethinden sonra Türk devri olarak niteleyeceğimiz dönemde, Ayasofya'nın içine Sultan II Selim dönemine kadar fazla bir ilave yapılmamakla birlikte, Fatih döneminde batıdaki yarım kubbenin güney köşesi üzerine ahşap bir minarenin yaptırıldığı bilinir Kesin olmamakla birlikte güneydoğudaki tuğla minarenin de Fatih döneminde yapıldığı kabul edilmektedir Fatih'in Ayasofya'da ek olarak yaptırdığı tek bina kuzeybatı köşedeki Ayasofya (Fatih) Medresesi'dir
Kuzeydoğu köşedeki minarenin Sultan II Bayezid tarafından yaptırıldığı kabul edilmekle birlikte kesin değildir Batı köşelerdeki iki minare ise Sultan II Selim (hd 1566-1574) devrinde Mimar Sinan tarafından yapılan büyük onarımlar sırasında ahşap minarenin kaldırılmasıyla eklenmiştir Bu sırada Ayasofya'nın etrafı temizlenerek dış kısma yapıyı ayakta tutacak destek payandalar ve yapının içinde ve dışında gerekli onarımlar yapılmıştır Büyük Mimar Sinan'ın yaptığı bu çalışmalar yapının günümüze kadar gelmesini sağlayan en büyük etkendir
Vaaz kürsüsü, müezzin mahfili ile diğer dört mahfil 16yüzyıl sonlarına Sultan IIIMurad devrine tarihlenmek-tedir Bu eserlerde Türk taş işçiliği sanatının inceliğini görebiliriz
Yekpare mermerden oyulmuş iki küp Sultan III Murad (hp 1574-1595) devrinde Bergama' dan getirilerek içme kanın arka tarafına, orta nefin iki yanına konulmuştur Bu küpler Helenistik devre ait olup, ağız kısımlarındaki bilezik süsleri Türk devri işçiliğidir
Ayasofya'nın içinde, güneydeki iki payandanın arasında Sultan II Mahmud tarafından 1740 yılında bir kütüphane yaptırılmıştır Ayasofya Kütüphanesi barok üslupta çok güzel taş işçiliğine sahip tunç şebekelerinin yanı sıra, içindeki nakışlar ve 16 yüzyıldan itibaren imal edilmiş, aralarına İtalyan Faenza çinileri de yerleştirilmiştir Devrinin en önemli kütüphanelerinden olan Ayasofya Kütüphanesi 7274 cilt yazma ve basma eseri barındırmakta iken, bu eserler 1959-1960 yıllarında Süleymaniye Kütüphanesi'ne devredilmiştir
Ayasofya'nın güneyindeki avluda bulunan Sübyan Mektebi (ilkokul) 1740-41 yıllarında Sultan I Mahmud tarafından yaptırılmıştır Hemen yanında bulunan sekizgen revak-lı şadırvan köşelere oturulmuş mukarnas başlıklı sütunların taşıdığı sivri kemerlerden oluşur ve aynı döneme tarihlenir
Sübyan Mektebi'nin doğusunda, 1853 yılında Mimar Fossati'nin yaptığı Muvakkithane vardır Namaz vakitlerinin düzenli takip edilmesini sağlayan ve kullanıldığı devirde içinde saatler bulunan bu yapı günümüzde ofis olarak kullanılmaktadır
Sultan Abdülmecid'in emriyle 1847-1849 yıllarında isviçreli Mimar Gaspare Fossati tarafından Ayasofya'da geniş çaplı bir onarım başlatılmıştır Bu onarımla binanın sağlamlaştırılması yanında, mozaikler açılarak çizimleri yapılmıştır
Sultan II Selimin vefatı üzerine bu padişah için Mimar Sinan'ın Ayasofya'nın güney haziresine yaptırdığı türbe ile birlikte burası bir bakıma hanedan mezarlığı olma özelliği kazanmıştır Osmanlı türbe mimarisinin Kanuni Türbesi'ylebirlikte en önemli yapılarından biri olan II Selim Türbesi, çift çeperli kubbesi ile iç mekan düzeni ve zengin bezeme-siyle Osmanlı mimarisinin 16 yüzyılda ulaştığı doruk noktalarındandır II Selim Türbesinin batısında III Murad (1547-1595) bulunmaktadır Mimar Davut Ağa tarafından yapılmıştır III Mehmed Türbesi, ilk örnekleri Sinan döneminde yapılan I Süleyman Türbesiyle birlikte Ayasofya'nın haziresinde bulunan II Selim ve III Murad türbeleriyle birlikte gelişmiş bir mezar tipolojisinin en son örneğini ortaya koyar Bu guruba giren yapıların ortak özelliği biri yalnız dış, diğeri yalnızca iç mekanda algılanabilen iç içe ana iki ana kubbeden oluşmasıdır Dış kubbe dıştaki ana duvarlar tarafından, iç kubbe ise çokgen planlı bir baldeken tarafın</SPAN>dan taşınmaktadır
Sultan I İbrahim ile Sultan I Mustafa, Bizans döneminde vaftizhane, Türk devrinde ise kandil yağları ambarı olarak kullanılan yapının türbe haline getirilmesiyle buraya gömülmüşlerdir Türbelerin yapımı için bu kutsal mekanı tercih eden Osmanlı sultanları, Ayasofya'ya ne kadar önem verdiklerini göstermişlerdir Bilindiği üzere bizim Ayasofya dediğimiz "Hagia Sophia", "Kutsal Bilgelik" demektir Bu kelimenin anlam ve önemini iyi bilen Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'un fethinden sonra Ayasofya'yı camiye çevirmesine rağmen, adını değiştirmemiştir Fatih Sultan Mehmed'in Ayasofya'yı cami olarak kullanması, Ayasofya'nın dini önemini azaltmamış, bilakis kutsiyetini artırmıştırYapıyı süsleyen resimli Bizans mozaikleri yüzyıllar boyunca ihtimamla korunmuş, islami ibadete engel görülmemiş, kazınıp bozulmamış olması, Türklerin hoşgörüsü ve kültürlere karşı saygısını göstermektedir




Ayasofya içinde büyük payelere asılı olan 750 metre çapındaki dünyanın bilinen en büyük hat levhaları ile birlikte kubbede yazılı olan Nur Suresi Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin eseridir



Cumhuriyet Dönemi:
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Ayasofya'da bazı tehlikelerin belirmesi üzerine 1926 yılında yerli ve yabancı uzmanlardan yeniden raporlar istenmiş ve yukarı galerilerin duvarlarına, deprem kontrolü için camlar konulmuştur Kubbede ve bir payede bazı takviyeler yapılmış, su sızıntılarını önlemek üzere kurşunlar onarılmıştır
İsviçreli Mimar Fossati tarafından ince kireç tabakası ile kapatılmış olan mozaikleri açığa çıkarmak üzere Türk hükümetine başvuran Amerikalı Thomas VVhittemore, 1932 yılında Gregorini ve Benvenuti adlarındaki iki italyan mo zaikçinin katkısıyla İmparator kapısı üzerindeki panoyu temizlemekle işe başlamıştır Whittemore'un yönetimindeki çalışmalar sürerken Atatürk'ün isteği üzerine Ayasofya, 24 Kasım 1934 tarihinde Bakanlar Kurulu toplantısında alınan karar gereğince müzeye dönüştürülmüş, 1 Şubat 1935'de resmen ziyarete açılmıştır
Ayasofya'nın müzeye çevrilmesi, buradaki mozaik araştırma ve temizleme işlerini kolaylaştırırken Amerikan Bizans Enstitüsü üyelerinden RVan Nice, binanın son derece hassas rölövelerini çizmeye girişmiş ve bütün bir ömrünü bu çalışmaya ayırmıştır Diğer taraftan Alman Arkeoloji Enstitüsü İstanbul Şubesi de AMSchneider (1896-1952) yönetiminde 1936'da Ayasofya'nın batı cephesinde bir kazı (sondaj) yaparak burada II Theodosius döneminde yapıldığı kabul edilen ikinci Ayasofya'nın kalıntılarını ortaya çıkarmıştır Bu sırada çok harap olduğu gerekçesi ile kuzey taraftaki medrese binası (Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır) da tamamen yıktırılarak ortadan kaldırılmıştır 1947'de tuğla minare tamir edilmiş, dış cephelerin sıvaları yenilenmiş, sarı renkli badana vurulmuştur Bu tarihlerden sonrada, Ayasofya'nın içinde ve dışında onarımlar sürdürülmüş, avlusu ve çevresi temizlenmiştir Bu çalışmalar sırasında yeni bazı kalıntılar (Vaftizhane gibi) ile 1936 yılında Fatih Medresesi'nin temelleri ortaya çıkarılmıştır
Cumhuriyet Döneminde, Ayasofya Müzesi'nin onarım ve bakımına önem verilmekte, Kültür Bakanlığı bütçesinden tahsis edilen ödeneklerle gerekli restorasyon ve konservasyon çalışmaları yapılmaktadırAyrıca Unesco ve Dünya Anıt Fonu da Ayasofya Müzesi'nin onarımına katkıda bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım



Eiffel Kulesi




Fransa'nın olduğu kadar Paris şehrinin de sembolü olan Eiffel Kulesi, 1889 Dünya Fuarının Paris'te yapılmasına karar verilmesi üzerine Gustave Eiffel tarafından 1887-1889 yılları arasında yapılmıştır
Fransız hükümeti fuarın sembolü olacak ve demir-çelik mimarisinin meziyetlerini gösterecek bir eser yapılmasını istemişti Eiffel, bunu en iyi belirtecek eserin bir çelik kule olacağına karar verdi Bu amaçla Seine Nehri yakınlarındaki Askeri okulun karşısında kaya temeller atıldı Kulenin çeşitli parçalarının planları 40 desinatör tarafından hazırlandı Planlar, Clichy'de bu amaçla kurulan fabrikaya gönderilerek imal ettirildi
Önce kulenin 4 büyük ayağı, sonra bunların üzerine birinci kat platformu yapıldı Daha sonra da ikinci, üçüncü platformlar yapıldı Üçüncü platform üzerine madeni bir kubbe oturtularak kule tamamlandı Kulenin birinci platformu 57,63 metre, ikinci platformu 115,73 metre üçüncü platformu ise 276,13 metre yüksekliktedir Kubbenin yüksekliği ise 300,51 metredir 1959'da eklenen radyo - televizyon vericileriyle birlikte kulenin yüksekliği 320,75 metre olmuştur Kulenin yapımında kullanılan demirlerin ağırlığı 7175 tondur




Tepesinden bütün Paris'in ayaklar altında görülebildiği Eiffel Kulesi'nin katlarında turistler için lokantalar ve hediyelik eşya dükkanları bulunmaktadır




Alıntı Yaparak Cevapla

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım



PİSA KULESİ


İtalya'da Toskana bölgesinin Pisa şehrindedirYüksekliği 54m, çapı 16 m'dir Sekiz katlıdır Yapımına 1174 yılında başlanmış 1350 yılında bitmiştir Daha yapılırken eğilmeye başlamış, bittikten sonra da bir toprak çökmesiyle daha eğilmiş ve öylece kalmıştır Son yıllarda daha da eğildiği, bu eğilmenin her yıl arttığı tespit edilmiştir Eğriliği 4 metre 41 santimetre, yani en üstten bir dikey indirilirse bu dikeyle kulenin dip bedeni arasında 441 metrelik uzaklık vardır
Dünyanın şaşılacak şeyleri arasında yer alır Her yıl birçok turist bu kuleyi görmeye gelir Pisa Kulesi bir kilisenin çanı olarak yapılmıştır Her katı sütunlar üzerinde yükselir İlk katta 15 sütun, sonraki 6 katta 30�ar sütun bulunur Sekizinci katta 12 sütun vardır Hepsi mermer kaplıdır Kulenin temeli ancak üç metre derinliğe iner Kule bundan dolayı eğrilmişse de sonradan, dengesini bularak yıkılmadan kalmıştır




Büyük bilgin Galileo düşme kanunlarını ispat etmek için Pisa Kulesi�nden yararlanmıştır Galileo ağırlıkları ne olursa olsun bütün cisimleri yerçekimini aynı şekilde çektiğini iddia ediyordu Bunu ispat etmek için Pisa Kulesi�nden aşağı biri yarım kiloluk, diğeri 5 kiloluk iki ağırlık bıraktı İkisi de aynı anda aşağıya düştü Böylece iddia ettiği şeyi kanıtladı


Alıntı Yaparak Cevapla

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım





Anıtkabir


Türk Kurtuluş Savaşı'nın ve Türk İnkılâplarının büyük önderi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türk vatanının bağımsızlığını kazanması için giriştiği savaş ve Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak amacıyla gerçekleştirdiği inkılâplarla geçen yaşamı 57 yıl sürmüş ve Büyük Önder 10 Kasım 1938'de ebediyete intikal etmiştir Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'yi bütün kurumları ile çağdaş uygarlığın bir üyesi yapan, insanlık tarihine mal olmuş büyük bir önderdir O'nun yüceliğini her yönüyle temsil edecek, ilke ve inkılâpları ile çağdaşlaşmaya yönelik düşüncelerini yansıtacak bir anıtmezar yapma fikri, Atatürk'ü kaybetmenin derin hüznü içindeki Türk milletinin ortak isteği olarak belirmiş ve yapımına karar verilmiştir

RASATTEPE (ANITTEPE)

Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin ismi Rasattepe idiBu tepede, MÖ 12 yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı Bu tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir

ANITKABİR'İN İNŞAASI

Anıtkabir projesinin belirlenmesinden sonra, inşaatın başlayabilmesi için ilk aşamada kamulaştırılma çalışmalarına başlandı Anıtkabir'in inşaatı ise 9 Ekim 1944'de görkemli bir temel atma töreni ile başladı Anıtkabir'in inşası 9 yıllık bir süre içinde 4 aşamalı olarak yapılmıştır

Birinci Kısım İnşaat: 1944-1945
Toprak seviyesi ve aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944'te başlamış ve 1945'te tamamlanmıştır

İkinci Kısım İnşaat: 1945-1950
Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945'te başlamış, 8 Ağustos 1950'de tamamlanmıştır Bu aşamada inşaatın kâgir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması göz önünde tutularak, anıt kütlesinin "temel projesinin" hazırlanması kararlaştırılmıştır 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlanmış ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğinde betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına gelmiştirGiriş kuleleri ile yol düzeninin önemli bir kısmı, fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlanmıştır

Üçüncü Kısım İnşaat: 1950
Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, aslanlı yol, tören meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu

Dördüncü Kısım İnşaat: 1950-1953
Anıtkabir'in 4 kısım inşaatı ise şeref holü döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve şeref holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu Dördüncü kısım inşaat 20 Kasım 1950'de başlamış ve 1 Eylül 1953'te bitirilmiştir

"Anıtkabir Projesi"nde mozolenin kolonat üstünde yükselen tonoz bir bölüm vardı 4 Aralık 1951 tarihinde hükümet, şeref holünün 28 mlik yüksekliğinin azaltılması ile yapının daha çabuk bitirilmesinin mümkün olup olmadığını mimarlara sorduMimarlar yaptıkları çalışmalar sonunda şeref holünü taş bir tonoz yerine, bir betonarme tavan ile örtmenin mümkün olduğunu bildirdiler Böylece tonoz yapının zemine vereceği ağırlık ve bunun doğuracağı teknik mahzurlar da ortadan kalkıyorduAnıtkabir yapımında beton üzerine dış kaplama malzemesi olarak kolay işlenebilen gözenekli, çeşitli renklerde traverten, mozole içi kaplamalarında ise mermer kullanılmıştırHeykel grupları, aslan heykelleri ve mozole kolonlarında kullanılan beyaz travertenler Kayseri Pınarbaşı İlçesi'nden, kulenin iç duvarlarında kullanılan beyaz travertenler ise Polatlı ve Malıköy'den getirilmiştir Kayseri BoğazköGoogle Page Rankingü mevkiinden getirilen siyah ve kırmızı travertenler tören meydanı ve kulelerin zemin döşemelerinde, Çankırı Eskipazar'dan getirilen sarı travertenler zafer kabartmaları, şeref holü dış, duvarları ve tören meydanını çevreleyen kolonların yapımında kullanılmıştırŞeref holünün zemininde kullanılan krem, kırmızı ve siyah mermerler Çanakkale, Hatay ve Adana'dan, şeref holü iç yan duvarlarında kullanılan kaplan postu Afyon'dan, yeşil renk mermer Bilecik'ten getirilmiştir 40 ton ağırlığındaki yekpare lahit taşı Adana'nın Osmaniye İlçesi'nden, lahitin yan duvarlarını kaplayan beyaz mermer ise Afyon'dan getirilmiştir

ANITKABİR'İN MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Türk mimarlığında 1940-1950 yılları arası, "II Ulusal Mimarlık Dönemi" olarak adlandırılır Bu dönemde daha çok anıtsal yönü ağır basan, simetriye önem veren, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır Anıtkabir bu dönemin özelliklerini taşımaktadırBu dönem özellikleri ile birlikte Anıtkabir'de Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerine ve süsleme öğelerine sıkça rastlanır Örneğin dış cephelerde, duvarların çatı ile birleştiği yerde kuleleri dört yandan saran Selçuklu taş işçiliğinde testere dişi olarak adlandırılan bordür bulunmaktadır Ayrıca Anıtkabir'in bazı yerlerinde (Mehmetçik Kulesi, Müze Müdürlüğü) kullanılan çarkıfelek ve rozet denilen taş süslemeler Selçuklu ve Osmanlı sanatında da göze çarpmaktadırBütün bu özellikleriyle yapıldığı dönemin en iyi örneklerinden biri olan Anıtkabir yaklaşık 750000 m² lik bir alanı kaplamakta olup, Barış Parkı ve Anıt Bloku olarak iki kısma

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım






Tac Mahal


Bu ünlü Moğol anıtı, İmparator Şah Cihan'ın, karısı Mümtaz Mahal'in anısına yaptırdığı bir anıt-mezardır Mümtaz Mahal, 17 yıl evli kaldığı imparatora 14 çoçuğunu doğururken 1629 yılında ölmüş ve Şah Cihan'ı dayanılmaz acılar içine sürüklemiştir İmparator, bu acı kayıptan sonra 2 yıl süreyle yas tutmuş ve çok basit bir hayat sürmeye başlamıştır Bu tarihten sonra imparatorluğunu genişletmek ve yeni ülkeler fethetmekten çok mimari alanında sanat eserleri meydana getirmeye yönelmiştir Şah Cihan sevgisinin büyüklüğünü bütün dünyaya kanıtlamak için bu anıt-mezarı yaptırmaya karar vermiştirTac Mahal'in yapılmasına 1632 yılında başlanmış ve 21 yıl sonra 1653'de tamamlanmıştır Yapımında sadece Hindistan'dan değil Orta Asya'da birçok yerden getirilen toplam 20000 işçinin çalıştığı bilinmektedir 25 ton ağırlığındaki mermer bloklar 300 kilometre uzaklıktan taşınırken 1000 fil kullanılmıştır Bu blokların yapının tepesine çıkartılması için 32 km uzunluğunda bir rampa yapılmıştırTaj Mahal isminin nereden geldiği çok açık değildirTaj Mahal'in Mumtaz Mahal isminin bir başka versiyonu, 'Sarayın Yüce İnsanı' olduğuna inanılırTac Mahal, yüksek bir mermer platform üzerine oturtulmuş dört köşesinde birer minare bulunan kubbeli bir yapıdır Bu minarelerin her biri 41 metre yüksekliğindedir Minareler, ana yapının bulunduğu platform üzerinde simetrik olarak yerleştirilmiş değildir Bu, herhangi bir depremde minarelerin yıkılmasının ana kubbeyi etkilememesi içindir Tac Mahal'in tamamı çok ince kesilmiş mermerlerle işlenmiştir Mermerlerin içine yerleştirilen çeşitli yarı değerli ve değerli taşlarla yapılan çiçekler, dallar, süsler çok ilginç ışık oyunları yapmaktadır Örneğin gündüz göremediğiniz birçok şeyi akşam güneş batarken ve hatta gece ay ışığı altında fark edebilirsiniz Normalde geceleri kapalı olan Tac Mahal, dolunay zamanlarında gece yarılarına kadar açık tutulur ve ziyaretçi akınına uğrarTac Mahal 18 yüzyılın başında bir İngiliz Generali tarafından sökülerek İngiltere' ye götürülmesinin ve parça parça satılmasının planlandığını biliyor musunuz? Bu proje, ilk olarak Red Fort için gündeme getirilmiş ve Londra'daki müzayedeye götürülen parçalara kimsenin ilgi göstermemesi üzerine bundan vazgeçilmişti Daha sonraki genel vali olan Lord Curzon, Taj Mahal'in onarılmasını sağlamıştırTac Mahal hakkında son olarak üzücü birşey söylememiz gerekiyor Yüzyıllardan beri eşsiz güzelliği dillere destan olan bu anıt modern dünyanın yaşam koşullarına ayak uyduramamaktadır Sanayi kirlenmesi ve kimyasal gübreler gibi çevre etkileri Tac Mahal'in mermer temelli yapısı üzerinde onarılmaz etkiler yapmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım







Aspendos


Antalya ili Serik ilçesi'nde bulunan Belkıs köyünde yer alan anfi tiyatrosuyla meshur antik kentAspendos, Serik ilçesinin 8 Km doğusunda, KöGoogle Page Rankingüçayı'nın dağlık bölgesinden düzlüğe ulaştığı yerde MÖ 10 yüzyılda Akalar tarafından kurulmuş ve antik devrin mamur zengin kentlerinden biridir Buradaki Tiyatro MS2 yüzyılda Romalı'lar tarafından inşaa edilmiştir Kent biri büyük, biri küçük iki tepe üzerine kurulmuştur Coğrafyacı Strabon ve Pamponrus Mela, Kentin Agruslularca kurulduğunu yazarlar Bölgeye MÖ 1200'den sonra Yunan göçleri olmuştur oysa Aspendos adının kaynağı Gremlerden önceki yerli Anadolu dilidir Önemli bir ticaret yolu üzerinde olduğu ve KöGoogle Page Rankingüçay Irmağı ile limana bağlandığı için Aspendos, her çağda ele geçirilmek istenen kentler arasında yer almıştırAspendos'un en önemli yapısı tiyatrosudur Antik tiyatrolar arasında en iyi şekilde korunanarak gelmiş bir açık hava tiyatrosudur Bu tiyatro Anadolu'daki Roma Tiyatrolarının günümüze sahnesi ile ulaşabilen en eski ve sağlam bir örneğidir Mimarı Aspendos'lu Theodorus'un oğlu Zenon'dur Antonius Piu zamanında (138-164) yapılmıştır Tiyatro, kentin yerli tanrıları ile imparator ailesine sunulmuşturAspendos her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir ve birkaç sene öncesine kadar konserler ve aktivilerler için kullanılmaktaydı

Alıntı Yaparak Cevapla

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım

Eski 06-26-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mimari Eser Resimleri /Dünyanın Tarihi Mimari Resimleri/ Mimari Anlatım



Sultan Ahmet Camii







Mimari Harikalar, Mimari Harikalar Resimleri


Sultanahmet Camii

1609-1616 arasında I Ahmet tarafından Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılan Sultanahmet Camii, mavi, yeşil ve beyaz renkli çok güzel çinilerle bezendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami" olarak adlandırılır Türkiye'nin altı minareli tek camisi olan Sultanahmet'in ibadethane bölümü 64 x 72 m boyutlanandadır 43 m yüksekliğindeki merkezî kubbesinin çapı 334 m olup Ayasofya'nın kubbesinden 2,6 m daha büyüktür Caminin içi 260 pencereyle aydınlatılmıştır Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye oluşturur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.