Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
1915, çanakkale, mart, zaferi

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir

1914 yılında I Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler

Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar

24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü

19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti Boğaz'a iyice sokuldular Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı

İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan­mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi

Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı

18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu

İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu

İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:

«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu»

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor

«Saat 1345'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla­mayla sarsıldı Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti»

Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü Batanlar oldu Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler

İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar Artık Çanakkale kara savaşları başlı­yordu Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi

Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı 19 Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı Cephanesi biten askerlere:

— Süngü tak emrini verdi Daha sonra ;
— «Ben size taarruz emretmiyorum Ölmeyi emrediyorum Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı

Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti

Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir

Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu

Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer ör

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



18 Mart Çanakkale Zaferi

3 Kasım 1914 ve 18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazı'nda cereyan eden bir seri deniz savaşlarıyla Gelibolu Yarımadası'nda 25 Nisan 1915 - 8/9 Ocak 1916 tarihleri arasında yapılan kara savaşları, Türk tarihinin en şerefli sayfalarını dolduran birer zafer destanıdır

Çanakkale Zaferini, büyük Türk Ulusuna, Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir Türk bağımsızlık savaşının temelleri, Çanakkale'nin sularında, Conkbayırı'nda ve Anafartalar'da atılmış, bu zaferler Türk Kurtuluş Savaşına maya çalmıştır

Türk Ulusu; İstanbul'u kurtaran Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşayı Çanakkale'den tanımış; 19 Mayıs 1919'da O, Samsun'a çıktığı gün Suriye ve Filistin cephelerinden terhis olarak Anadolu'ya dönen Türk halkı, "bu benim kahraman komutanımdı" diyerek O'nun etrafında kenetlenip İstiklal Savaşı'na katılmıştır

Türk Ulusu ve dünya O'nu böylece tanırken, O da Conkbayırı'nın, Kocaçimen'in, kan deryası can pazarında ulusunun ve Türk askerinin asıl cevherini yakından tanıyarak daha sonra girişeceği Bağımsızlık Savaşını kesin zaferle sonuçlandıracağı kanaatini daha o zamandan edinmiştir 18 Mart zaferi kazanılmasaydı, düşman donanması, daha 1915'in Mart ayında İstanbul'a girerek Osmanlı İmparatorluğu'nu çökertebilecekti

Çanakkale Boğazı'nı denizden aşıp İstanbul'a giremeyen İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915'ten başlayarak 8-9 Ocak 1916'ya kadar süren Çanakkale kara savaşlarında Mustafa Kemal tarafından durdurulamasaydı, Birinci Dünya Savaşında Çarlık Rusyası en kısa yoldan müttefiklerinin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, muhtemelen Ekim 1917 Bolşevik İhtilali de olmayabilecekti Bu durumda Almanya'nın yenilgisi hızlanacak ve 1 Dünya Savaşı belki de 1915'te sona erecekti Çanakkale Zaferi; harbin 4 yıl sürmesine, üç imparatorluğun (Osmanlı, Çarlık ve Avusturya/Macaristan İmparatorlukları) tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur Gelibolu Yarımadası'nda düşmana kesin darbeler vurarak onları yenilgiye uğratan Alb Mustafa Kemal'in Anafartalar tepesinde yaktığı zafer meşalesi, Kurtuluş savaşımızın da yolunu aydınlatmıştır

Böylece 18 Mart deniz zaferimizi taçlandıran 25 Nisandan sonraki kara savaşlarında, Mustafa Kemal'in etkin liderliği sayesinde kazanılan zaferlerin, ulusal tarihimize ve dünya tarihine yön veren etkin rolünü yukarda belirtilen noktalarda toplamak mümkündür

18 MART 1915 ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞI VE ÖNCESİ

Boğaz savunması, girişten itibaren "Dış-Orta-İç Tabyalar" olmak üzere üç savunma grubu halinde tertiplenmişti Boğaz kıyıları boyunca 20 tabyamızda, çoğunluğu kısa menzilli ve eski model, 170 adet top mevzilendirilmişti İtilaf Devletlerinin savaş gemilerinde çoğunluğu büyük çaplı uzun menzilli 247 adet en modern toplar bulunmaktaydı

İtilaf Devletlerinin Akdeniz Başkomutanı Amiral Carden, Boğazı geçerek İstanbul'a girmek için üç aşamalı saldırı planı yapmıştı İstanbul'a bir ay içinde ulaşacağını hesaplamıştı Plan gereğince, 3 Kasım 1914 günü 7 zırhlı ile Boğaza bir keşif taarruzu yaptı Girişteki tabyalarımız zarar gördü İkinci saldırıyı 19-25 Şubat 1915 tarihleri arasında 7 gün süreyle devam ettirdi Türk topçusunun atış menzili dışından yapılan bombardımanlar etkili oldu 19 topumuz ve Boğaz girişindeki tabyalarımız kullanılamaz hale geldi 26 Şubat günü düşman donanması Boğaza girdi orta kesimdeki tabyalar 8 saat süreyle kesintisiz bombardımana tabi tutulup sarsıldı Bu başarılar üzerine Amiral Carden, Londra'ya çektiği bir telgrafta, 14 gün içerisinde İstanbul'a ulaşabileceğini müjdeliyordu Amiral, hazırlıklarını tamamlamaktaydı Son darbe 18 Martta indirilecekti Ne var ki, kağıt üzerinde yapılan bu savaş planında, Türk'ün kahramanlığı ve savaş azmi hesaba katılmadığı için evdeki hesap çarşıya uymayacaktı

18 MART 1915 GÜNÜ SAVAŞI

18 Mart günü, bundan 85 yıl önce, Çanakkale'de ufukları ümit ve zafer neşesi kaplayan bir gün daha doğdu İtilaf Donanması 18 savaş gemisiyle saat 1000'da boğazı yarıp geçmek üzere girmeye başladılar İlk ateşi TRIUMPH zırhlısı, Çanakkale'ye 12 Km mesafedeyken saat 1115'te açtı Savunma planımıza göre, gemiler topçularımızın ateş menziline girinceye kadar pusuda bekleyecek ve baskın tarzında ateş açılacaktı Nitekim böyle yapıldı Düşman; yaklaştıkça, topçularımızın giderek yoğunlaşan isabetli atışlarıyla karşılaşıyordu Saat 1200'ye geldiğinde orta kesimdeki 3 tabyamız ağır hasar almış, ama ayakta kalan diğer topçularımızın hedefini şaşmayan mermileri AGAMENNON zırhlısının çelik yeleğini parçalamış, INFLEXIBLE zırhlısının komuta köprüsü uçurulmuş ve bu arada düşman donanması Çanakkale'ye 7 Km kadar sokulmayı başarmıştı Savaşın en şiddetli anları yaşanıyordu Türk topçuları Boğazı cehenneme çeviriyor, düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimizi hallaç pamuğu gibi atıyor, kıran kırana bir savaş oluyordu

Bu sırada Fransız GAULOIS zırhlısı aldığı ağır yaralarla saf dışı kalmış, BOUVET zırhlısı yırtılan çelik gömleğini yenilemek üzere geriye kaçarken, bir gece önce Dz Yzb Hakkı'nın NUSRET mayın gemisiyle boğaza döşediği mayınlara çarparak 639 personeli ile birlikte karanlık limanın sularına gömülerek kayboluyordu BOUVET'in imdadına koşan SUFFREN ve GAULOIS da aynı akıbete uğramıştır Saat 1500'te IRRESISTIBLE ve onu takiben 1600'da INFLEXIBLE ve 10 dakika sonra OCEAN zırhlıları, tam ileri atılacaklarken onların da ayakları Yzb Hakkı'nın tuzağına takılarak batarken, INFLEXIBLE güçlükle kurtularak römorkör yedeğinde İmroz'a dönüyordu Böylece 6 saatte 3 büyük zırhlısını kaybeden, bir bu kadarı da ağır hasara uğrayan gemilerini acıyla seyreden Amiral De ROBECK, kalanları kurtarabilme telaşıyla saat 1730'da boynu bükük çekilme emrini veriyordu

ÇANAKKALE ZAFERİ

Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir

1914 yılında I Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havan topu ile dövdüler Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar

24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü

19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti Boğaz'a iyice sokuldular Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı

İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan*mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi

Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı

18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu

İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu

İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:

«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun*ları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu»

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor

«Saat 1345'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla*mayla sarsıldı Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti»

Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü Batanlar oldu Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler

İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar Artık Çanakkale kara savaşları başlı*yordu Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi

Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı 19 Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı Cephanesi biten askerlere:

— Süngü tak emrini verdi Daha sonra ;
— «Ben size taarruz emretmiyorum Ölmeyi emrediyorum Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı

Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır 19 - 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 - 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti

Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir

Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu

Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



KINALI ALİ VE DESTANSI ÇANAKKALE ZAFERİ

Üst teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu nerelisin gibi sorular soruyordu Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü Merakla
'adın ne senin evladım' der Çocuk
'Ali' diye cevap verir
Nerelisin? der Ali
Tokat Ziledenim der
Peki evladım bu kafanın hali ne?' Ali
'anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım der
Neden? der komutan Ali
'bilmiyorum komutanım' der:
Peki gidebilirsin Kınalı Ali' der O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer Kısa surede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır Bir gün ailesine mektup yazmak ister Ali'nin okuma yazması da yoktur arkadaşlarından yardim ister ve hep beraber başlarlar yazmaya Ali söyler arkadaşları yazar
'sevgili anne babacım ellerinizden öperim ben burada çok iyiyim beni merak etmeyin' diye başlar Kız kardeşini kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır Kendilerini merak etmemesini kendileri var oldukça düşmanın bir adim bile ilerleyemeyeceğini yazdırır

Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına NOT düşer: Alinin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır 'Anacağım kafama kına yaktın burada komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler sakin kardeşim Ahmet'e de yakma onla da dalga geçmesinler der ellerinden öptüm' diye bitirir Aradan zaman geçer İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu'ya yüklenirler
Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdi

Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış onların sayıları da epey azalmıştı Gelibolu düşmek üzereydi kınalı alinin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordu Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi Onlar yeni gelmişti onları insan bedeninin sungu ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere dua ediyorduKomutanların bu düşünceli hali gören ve durumun vahametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir

Kınalı Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur Aradan zaman geçer Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun cevabi gelir komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler
(bu mektubun asli Çanakkale müzesinde sergilenmektedir)

Babası anlatır Ali' nin 'oğlum Ali nasılsın iyi misin gözlerinden öperim selam ederim dedikten sonra öküzü sattık paranın yarısını sana yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz simdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da siz sakin bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin der koyu akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir ali ananın da sana diyeceği bir şey var' Anasını anlatır: ' oğlum ali yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin kardeşine de yaktım komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler bizde 3 şeye kına yakarlar
1- gelinlik kıza, gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye
2- kurbanlık koça, ALLAHA kurban olsun diye
3- askere giden yiğitlerimize, vatana kurban olsun diye
gözlerinden öper selam ederim ALLAHA emanet olun'

Mektubu okuyan Alinin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



ALL THE KING'S MEN (KRALIN ADAMLARI) ve 1/5 NORFOLK ALAYI

1999 yılında İngiltere'de bir film yapıldı Filmin adı "All the King's Men" Filmin öyküsü, Çanakkale Savaşları sırasında 12 Ağustos 1915'de Gelibolu Yarımadası'nda Küçük Anafartalar Bölgesi'nde Türklere karşı taarruza geçen, ancak başarısızlığa uğrayıp Türkler tarafından esir edilen ve de başlarından kurşunlanıp öldürülen bununla birlikte, yaralı olarak ele geçirilmiş oldukları halde "fazla acı çekmesin diye !" Türkler tarafından bir çiftlik evinde yakılan İngiliz askerleri üzerine kurgulanmışTürkiye'de bilinmeyen ama, İngiltere'de son birkaç yıldır üzerinde durulan bu olay, İngiliz kuvvetlerinden 54Tümen, 163Tugay ve1/5 Norfolk Alayı'na mensup Sandringham Bölüğü'nden askerlerin yaşamış olduğu iddia edilen doğruluğu kesinlikle kanıtlanamamış bir olay

İngiliz yetkililere göre, IDünya Savaşı bitiminde özellikle 1/5 Norfolk Alayı'nın askerlerinin kayıp olduğunu ve Türklerden bu askerlerin akıbeti konusunda bilgi verilmesini istemişler Ancak, Türk yetkililer bu konuda bilgi verememişler Nedeni ise, askerlerin yukarıda bahsedilen şekilde öldürülmüş olmalarıymış Oysa, olayın seyri daha farklıdır 12 Ağustos'ta Gelibolu Yarımadası'nda Küçük Anafartalar Ovası'nda Türkler ve İtilaf kuvvetleri arasında gelişen muharebede, İngilizlerin 163 Tugay'ı birlikleriyle, Türklere karşı taarruza girişmişler ancak, Türklerin kuvvetli top atışları ve keskin nişancılar (snayper) karşısında İngilizler büyük ölçüde zayiat vermişlerdir
54Tümen komutanı General Inglefield, 1/5 Norfolk Alayı'nın komutanı Yarbay Sir Horace Beauchamp, Sandringham Bölüğü'nün komutanı ise Yüzbaşı Beck'dir İngiliz kuvvetlerine orada müdahale eden, Türk kuvvetlerinden 36 Alay'dır Alay Komutanı Binbaşı Münib Bey'dir Askeri kaynaklarda Binbaşı Münib Bey, o günkü muharebeyi anlattığı Harp Ceridesi'nde İngiliz taarruzunun başarısızlığa uğratıldığı ve 35 esir aldıklarını ifade ediyor Bu esirlerden bazılarının ifadeleri de mevcuttur Bunlardan biri olan 3357 Sicil numaralı Er AGBrown (1/5 Norfolk Regt 54 Div 163 Brigade (East Anglian Division) yakalandıktan sonra Türk komutanlara verdiği ifadesi şöyledir

"10 Ağustos 1915'de Tuzla Göl civarında karaya çıktım İsmini bilemediğim bir tepeye hücumda tepenin ancak eteğinde mecruh düşerek 12'de esir oldum Kumandanın ismi Engelfild ( Inglefield ) idi, fakat fırkanınkini veyahut livanın kim olduğunu bilemiyorum Ben ancak iki gün Anafarta'da bulunduğum için hiçbir şeyden haberim yoktur" Bu ifade, esir olan askerlerden birine ait Bunun gibi birkaç tane daha ifade var Oysa, İngilizlerin iddiası bütün hepsinin esir edildikten sonra kafalarından kurşunlanarak öldürüldüğüdür

Bu olayın doğruluğu henüz kanıtlanamamış olsa da şunu vurgulamak gerekir ki, 12 Ağustostaki saldırıda Türkler, başarılı bir şekilde İtilaf saldırısını durdurmuşlardır İngiliz kuvvetlerine Türk sniperlerin müdahale etmiş olması ve savaş alanında ölenlerin kafalarından yada başka bir yerlerinden yara alıp ölmeleri kaçınılmaz görünüyor ki bazı İngiliz ordu mensupları da yakın bir çatışmada bunun normal olduğunu söyleyebiliyorlar Bununla birlikte, savaş Atatürk'ün dediği gibi "gerekli olmadıkça bir cinayettir" ancak, İngilizlerin Gelibolu Yarımadası'na yaptıkları saldırılara, Türklerin vatanlarını savunmak için müdahale etmeleri de kaçınılmazdır

Dolayısıyla, insanlar bu yarımada üzerinde ayakta kalabilmek için canhıraş bir mücadele vermişlerdir ve ortaya bir insanlık dramı çıkmıştır Norfolk Alayı'nın yaşadığı iddia edilen bu olayın belki de bu kadar üzerinde durulması, bu alaya dahil olan Sandringham Bölüğü'nün Kral VGeorge'un hizmetkarlarından oluşmuş olması ve bunların Oglander'in kitabında anlattığı gibi Inglefield'in hazır olmayan birlikleri, dikkatsizce gündüz ve Türklerin çok iyi savunduğu bir bölgeyi almakla görevlendirmesi ve toplara ve keskin nişancılara karşı ölümüne göndermesi ve belki de bu hatayı örtbas etmek için de Türklerin, İngiliz askerlerini yakalayıp öldürdüklerini iddia etmiş olmasıdır

Türklerin yakaladıkları esirlere kötü davrandığı ve öldürdüğü yolundaki hikayeler sürekli anlatılmıştır İtilaf kuvvetlerindeki askerlere komutanları belki de iyi savaşmalarını sağlamak için olsa gerek "aman dikkat edin Türkler sizi yakalarsa öldürür veya yer" gibi akıl vermişlerdir Oysa, bilinen bir gerçek var ki, Türkler esirlerine her zaman iyi davranmışlardır Askerleri esir edip sonra da öldürmek ise genelde olmayan bir davranıştırÖzellikle Çanakkale Muharebeleri'nde Türklerin tam bir centilmen gibi savaştığını, İtilaf kuvvet komutanları da dile getirmişlerdir Türkler, hasta veya yaralı bütün esirlerle ilgilenmişlerdir Örneğin arşiv kaynakları incelendiğinde diş problemi gibi basit bir problem yaşayan esirlerin sağlığı için emirle dişçi göndermek, Türk komutanlarının sıkça rastlanan centilmenliğinin bir göstergesidir Acaba, İngiliz, Fransız ve Ruslar da yakaladıkları esirlere böyle mi davranmışlardır? Onlar tarafından yakalanan Türk esirler bunun tersini söylüyorlar Yapılacak araştırmalar, belki çok daha fazla bilgi ve gelişmeyi ortaya koyacak ve Çanakkale Muharebeleri ve yaşananları bir kez daha gün ışığına çıkartacak ve suçlamalara iyi bir cevap olacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



ÇANAKKALE ZAFERİ (18 Mart)

Çanakkale Savaşları, 1 Dünya Savaşının seyrini değiştiren, Türkün gücünü dünyaya bir daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü yazdıran büyük bir destandır

1 Dünya Savaşının başlarında İngilizler ve Fransızlar, İtilaf Devletlerinin üçüncüsü olan Ruslara yardım etmek için Çanakkale Boğazından geçip Karadenize ulaşmayı planlamışlardı Amaçlarından biri de İstanbulu ve boğazları ele geçirmek, bu yolla Osmanlı Devletini etkisiz hale getirmektiİngiliz ve Fransızlar bu düşünceyi gerçekleştirmek için kurdukları güçlü donanma ile Çanakkale Boğazı önlerine geldiler Türk mevzilerini yoğun bir top ateşine tuttuktan sonra boğazı geçmeye çalıştılar ( 18 Mart 1915) Ne var ki Türk topçusunun düşman gemilerini bulan isabetli atışları ve Nusret Mayın Gemisinin boğaza yerleştirdiği mayınlar, düşman filosunu geri çekilmek zorunda bıraktı Bu arada düşman gemilerinden bir çoğu battı, bazıları da kullanılamayacak duruma geldi

Düşman, Çanakkale Boğazından geçemeyeceğini anlayınca, Nisan 1915te Gelibolu Yarımadasına asker çıkardı Amaçları, yarımadadaki Türk gücünü yok etmek ve boğazı denetimi altına almaktı İngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelenda askerlerinden oluşan 70 bin kişilik bir kuvvet; asker ve silah sayısı bakımından az, fakat kahramanlıkta eşsiz olan askerlerimize saldırdılar Mustafa Kemal komutasında 19 Kolordu, bu güçlü orduyu Anafartalar, Arıburnu ve Conkbayırında dize getirdi Çanakkalenin geçilmez olduğunu anlayan düşman, Gelibolu Yarımadasını boşaltmak zorunda kaldı (1916) Askerlerimizin, kendilerinden kat kat güçlü düşmana karşı hem karada hem de denizde kazandığı bu zafer karşısında bütün dünya, Hayranlığını dile getirmiştir

Çanakkale Zaferi, her yılın 18 Martında bütün yurtta kutlanmakta, başta Mustafa Kemal olmak üzere, tüm komutanları ve 251 bin Mehmetçiğimizi saygıyla anmaktayız

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



ÇANAKKALE DESTANI

Altı asır dünyaya nizam veren bu millet, bitab düşmüştü Trablusgarptan, Balkanlardan çekilmiştik Ricat, onur-gurur kırıcıydı ama mecburduk buna Düşman kaviyditalih zebundu dost vefasızdı

Batılı; “Başka milletlerin, müdafaadan ümidi kestiği anda, Türk milletinin taarruzu başlar!” diyor İşte Çanakkale savaşları, bunun destanıdır

Bu destanda; cephaneliğin infilak etmesiyle gözlerinden olan Memişin; komutanın: “Vah evladım vah! Gözlerinden mi oldun?” demesine karşılık: “Üzülme paşam, üzülme! Bu gözler göreceğini gördükten sonra bu hale geldi!” şeklindeki cevabı vardır

Bu destanda; Fransız zırhlısı Büvenin 610 mürettebatının denize saçıldığı anda; İngiliz zırhlısı Oşinın, sudaki karıncalar gibi çabalayan düşman askerlerini toplaması için ateş kesen Türk topçusunun civanmertliği vardır

Bu destanda; İntepe bayırında, bölüğünün tamamen bitmesine rağmen bir mehmetçiğin, sabaha kadar dişini sıkması ve sabahleyin takviye gelen bölük komutanına : “Akşam, batarya imamları “şehitliği” anlatmasalardı, vallahi dayanamazdık!” Demesi vardır

Bu destanda; yolunu şaşırıp, merkebiyle düşman içine düşen, dipçik darbeleri altında mendilini çıkarıp: “Beni komutanınıza götürün diyerek”, Anzak komutan karşısında da : “Bizim komutanın size selamı var! Bunlar düşman amma deniz suyu da içemezler! Dedi Size tatlı su yolladı!” hilesini yapıp mukabilinde çikolata, konserve alarak birliğine dönen, kıvrak Türk zekasının sembolü olan Saka Hüseyinler vardır

Bu destanda; birkaç kalas, birkaç metre halat ve 30 yardımcısıyla, 35,5 santim çapındaki 100 tonluk topu Çimenlik kalesi burçlarından indirip Hamidiye tabyalarına nakleden 65ini geçmiş imalat-ı harbiye ustası Ramazan ağalar vardır

Bu destanda Rumeli Mecidiyesi tabyasında 20 dakikalık baygınlıktan sonra 276 kilogramlık üç mermiyi peyderpey atıp İngilizlerin Oşin Zırhlısına boğazı dar eden ; Cevat Paşanın “Dile benden ne dilersen evladım” demesine karşılık “Bir şey istemem kumandanım diyen, Paşanın ısrarıyla “Tek tayınla doymuyorum komutanım” deyip “Çift tayın” alan ; fakat bir süre sonra “ Herkes tek tayın yerken bu ikinci tayın boğazımdan geçmiyor” diyerek tayını reddeden diğergam ruhlu “KOCA SEYYİT”ler vardır
Bu destanda; cephanesi bitmiş geri çekilen askerlere; “Düşmandan kaçılmaz! Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!” diyen Anafartalar, Conkbayırı muharebelerinin kahramanı “Mustafa Kemal”ler vardır

Ve yine bu destanda, Atatürkün Nutukta anlattığı:

“Siperler arasıdaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkakBirinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına kamilen düşüyorİkinciler onların yerine geçiyorFakat, ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz?Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok Okumak bilenlerin elinde Kuran-ı Kerim cennete gitmeye hazırlanıyorlar Bilmeyenler kelime-i şehadet getirerek yürüyorlar Emin olunuz ki, Çanakkale Savaşlarını kazanan bu yüksek ruhtur” Dediği bu ruhu taşıyan Anadolu yiğitleri vardır

88 yıldönümünü kutladığımız bu zaferimizin ardından şehitlerimizi rahmetle anıyor, onlara layık olma azminde olduğumuzu ifade ediyoruz

Saygılarımla

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



ÇANAKKALE CEPHESİNDE KADIN SAVAŞÇILARIMIZ

Çanakkale Savaşlarının henüz araştırılmayı bekleyen bir çok siyasal, sosyal ve askeri yönünün daha olduğu bir gerçek Örneğin; bu savaşların bizde belki de hiç bilinmeyen bir diğer yönü, Çanakkalede bazı kadın Türk kadın savaşçılarının da, Mehmetçik ile birlikte çarpıştıklarıdır

Konuyla ilgili ilk belgesel bilgilere Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde, Anzac askerlerinin Çanakkalede siperlerde yazdıkları günlük ve mektuplarda rastlanmaktadır Örneğin, The Age adlı Avustralya gazetesinde, 8 Eylül 1915 tarihinde şu başlıkta bir haber yer almaktadır

“Kadın bir keskin nişancı: ilk günkü çarpışmada vuruldu: J C Davies adlı bir asker annesine yazdığı mektupta şöyle demektedir: “ Vurulduğum 18 Mayıs günü, keskin nişancı bir Türk kızı vardı Güzel, iri yapılı ve 19-21 yaşları arasında görünüyordu Günün uzunca bir bölümünde sürekli olarak ateş etti Gerçi bir çok adamımızı vurdu ama gün bitiminden önce Avustralyalı bir asker tarafından vurulunca, gene de üzüldüm Ölüsünü ele geçirdiğimizde yanında bir Türk erkeğinin cesedini de bulduk Kadının vücudunda tam 52 kurşun vardı Bu savaş korkunç”

Arşivlerde aynı konuyu dile getiren birkaç mektup ya da günlük daha bulunmaktadır Gerçi bu tür haberlerin Anzak askerlerinin, zor siper koşullarında, aylarca süren çarpışmaların yıpratıcı etkisinde geliştirdikleri hayal ürünü şeyler olduğu da düşünülebilirAncak, “Keskin nişancı Türk kadınları” ve “Türk kadın savaşçılarını” anlatan diğer asker mektupları da incelenip, birbirleriyle karşılaştırıldığında, anlatılanların doğru olma olasılığının çok yüksek olduğu söylenebilir Kısacası, Çanakkale Savaşlarının daha birçok yönü, genç araştırmacılarımızın çalışmalarını ve aydınlatılmayı beklemektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #8
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



ALİ CENAB TÜRKLER

Ruşen Eşref ( Ünaydın), Karagah-ı Umumi Muhafız Piyade Bölüğü Kumandanı Mülazım-ı Evvel Ruhi ile gerçekleştirdiği mülakatında Mehmetçiğin ağzından şu hatırayı kaydeder:

Bizim mıntıka kumandanı Süvari Kaymakamı Mahmut Bey tayyarelere pek kızar efendim Daima ateş ettirir onlara ; katiyyen üzerimize sokmaz onun zaten tabiatı böyledir Bir tayyare geldi miydi,haydi ütün bataryaya ateş ettirirEvet efendim; tayyare düştü Hava hafif sisli olduğu için tabii gemiler bu sükutu( düşüşü) görmüyorlardı Tayyareciler kendilerini denize attılar Kendi gemilerini istikametine yüzmeye başladı Bunu gören bataryamız düşmanın kendi gemilerine iltihak etmemesi için efendim ,ateş etti ki tayyareciler geriye dönsünler O vakit gemilerde tayyarenin burada düştüğünü anladılar Onlar da ateş açtılar Tayyare tahrip edildi O vakit de bizim hiç olmazsa bir esire fevkalade ihtiyacımız vardı Çünkü düşmanın o dakikadaki vaziyetini anlamak istiyorduk Zira düşman Anafartalar'dan çektiği askeri Seddülbahir'e ihraç yapmak istiyor gibi göstertiyordu Yani açıkçası bunu blöf olarak yapıyordu Ve gemiler de ( eliyle işaret ederek) bakın işte böyle daima Seddülbahir etrafında bir kavis şeklinde duruyordu
Mıntıka kumandamız Kaymakam Mahmut Bey bu tayyarecinin neye mal olursa olsun mutlaka kurtarılmasını istiyordu Tayyareciler en nihayet bir buçuk kilometre kadar sahile yakın geldiler Tabii sahil mayın döşeli olduğundan kimse giremiyordu

Düşmanın vaziyetini öğrenmeye şiddetle ihtiyaç vardı Bu sırada bir düşman tayyaresi düşürülmüş ancak bizimkiler başka taraftan o tarafa hala ateş etmekte idiler Düşman tayyarecileri hem mayınlı hem de ateş altında ölüm kalım mücadelesi vermekte idiler

Bu noktada teessüratımı söylüyorum: o iki adam bağırıyordu Yani ölüyorlardı artık Ve sahilden hala imdat umuyorlardı Tabii bir kumandan emir verdiği vakit süngü üzerine top üzerine gidip ölmek vazifemizdir İşte o vakit mıntıka kumandanı Kaymakam Mahmut Bey " Kim girer?" diye bir sual sordu Bu İngilizlere sırf acıdığım için düşman olsalar da onları kurtarmak bana bir vazife-i vicdaniye oldu Yüzmek de bilirim

- Nerelisiniz efendim?

- Çanakkale'liyim Bir an evvel girmek için telaşımdan fanilayı da çıkarmamışım bir fanila bir iç donu kalmıştı Daldım O zaman arkadaşım Mülazım Kaşif'de : "Ben de girerim " diye bendenize refakat etti O çocuk aynı zamanda sınıf arkadaşımdır Şimdi Rusya'da esir zavallı Beraber girdik Muttasıl düşman topları ateş ediyor Monitörler,karşımızdan eksilmiyor Tayyareler tepemizde dönüyordu
Fakat biz tabii pek alçağa düşüyorduk Sular da biraz dalgalıydı Ne bizimkilerin nede onların makas atışları bizi kıstıramıyordu Gülleler hep ötemize berimize düşüyordu Bize hiç ziyan vermiyordu

Maateessüf o tayyarecilerden birisi boğuldu Çünkü bizde takat kalmamıştı Ötekini kurtardık beyim Mıntıka kumandanı Mahmut Bey kendisini aldı Mıntıkasına götürdü Orada İngilizce mesaj yapıldı Güzel baktılar sonra Beşinci Orduya teslim edildi

Giderken İngiliz mıntıka kumandanı Mahmut Bey 'e demiş ki:

"Türkleri şöyle cesurdurlar, böyle alicenaptırlar diye kitaplarda okurdum Bu defada cephede gördüm Fakat böyle şiddetli bir ateşe karşı bu derece fedakarlıklarını bilemezdim Bu derecesini bir İngiliz bile yapamaz"

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #9
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



"SAĞ KOLUMU KAYBETTİM AMA SOL KOLUM VAR"

Seddülbahir ve Conkbayır'ın büyük kahramanlarından biride Bombacı Mehmet Çavuş'tu Bu kahraman Anadolu çocuğu ,İngilizlerin siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar,karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları bir kaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş 'un iadesini önlemeye çalışmışlardı İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş 'un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu:

"Sağ kolumu kaybettim, zarar yok, sol kolum var Onunla da pekala iş görebilirim Beni müteessir eden ve yüne kıtama iltihak edip düşmanla çarpışmama mani olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır Hastahaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz, affedeniz muhterem kumandanım"

SAKA OLAYI

Çanakkale Savaşı benzersiz insanlık manzaralarına sahne olmuştur Muharebe esnasında taraflar karşılıklı mola vererek, yakın siperlerden şehitlerini ve cesetleri toplamak için çıkarlardı Bu molalarda taraflar arasında su, sigara ve yiyecek alışverişi olurdu Karşılıklı yapılan bu ikramlar,savaş alanında dahi insanlık ruhunun her şeyin üzerinde tutulduğunun kanıtlarıdır Bir gün, 57alayın sakası yolunu şaşırarak düşman mevzilerine düşer Şaşkınlığını gizlemeye çalışarak “Beni komutanım gönderdi, bu yaz sıcağında suya ihtiyacınız vardır, diye düşünmüş” der Buna çok sevinen karşı tarafın askerleri de, su dolu torbaları alıp sakanın katırını konserve ve çikolata ile yükleyerek geri gönderirlerBu sevecen olay, insani değerlerin milli vasıflara nasıl işlediğini gözler önüne sermektedir

BOMBA SIRTI OLAYI

“Bombasırtı Olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına hepsi düşüyor İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba şarapnel,kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor Sarsılma yok Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar Sıcak cehennem gibi kaynıyor 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor Ölüyor, öldürüyor İşte bu Türk askerinde ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur

Mustafa Kemal ATATÜRK

Alıntı Yaparak Cevapla

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

Eski 11-04-2012   #10
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi



BİR ÇANAKKALE ŞEHİDİNİN SON MEKTUBU

Valideciğim,

Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!
Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti Okudum, okudukça büyük dersler aldım Tekrar okudum Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı

Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu

İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:
-Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi
-Pekala, dedim Aldım baktım, sütlü çay
-Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim
-Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?
-Evet, dedim Evet ne kadar güzel
-İşte onun çobanından 10 paraya aldım
Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamış Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim
Fakat bu sırada düşünüyorum Ben validemin sayesinde onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?
Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: "Validen kaderine küssün, ne yapalım O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi"
Şevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görürFakat valideciğim, sen yine müteessir olma Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim Ve şu tabii manzarayı göstereceğim Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir
O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar güzeldi Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu
Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu Ezan bitti O dereden ben de bir abdest aldım Cemaat ile namazı kıldık O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm
Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum
Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim :
-Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin Yine Türklerde bırak Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur

"Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!"
Diyerek bir dua ettim ve kalktım Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi
Dünyanın en güzel yerleri burası imiş Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım
Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin
Çantayı al, sandığa koy Ben sana vaktiyle anlatmış idim, bu dünya böyledir
Fakat sen merak etme O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi Hani nasıl aldık Yalnız zaman ister

Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun

Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.