Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Şaşırtıcı / Ürpertici Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
garip, hikaye, mevlananın, mezarındaki

Mevlananın Mezarındaki Garip Bir Hikaye

Eski 07-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mevlananın Mezarındaki Garip Bir Hikaye



Mezarın bulunduğu odaya girmeyi düşünenlerin bile sonu felaket oldu

MEVLANA'NIN MEZAR ODASINA GİRMEYE KALKANLARIN BAŞLARINA KORKUNÇ OLAYLAR GELİYOR!

Mevlana'nın kabrinin altınaki 'mezar odası'na 700 yılda sadece bir kişi girebildi O da 7 yaşındaki bir kız çocuğuydu Çocuğun dili tutuldu ve bir daha konuşamadı O küçük çocuğun ne gördüğü bir sır olarak kaldı Ondan sonra girmeyi düşünenleri bile korkunç felaketler bekliyordu İşte, Mevlana'nın esrarengiz sırrı
müzenin kapısından içeri girerken, karşıma 'Da Vinci şifresi' gibi esrarengiz bir hikáyenin çıkacağını bilmiyordum
Bu, bir sanduka ve onun altındaki mezarın hikáyesi
Ama öyle basit bir hikáye değil
Hikáye 13'üncü yüzyılda başlıyor ve 1930'da esrarengiz bir aile trajedisine kadar uzanıyor
Hikáye beni çok etkiledi
Sizi de etkileyeceğini tahmin ediyorum
SAF TUTMUŞ SANDUKALAR ARASINDA
Geçen salı günüydü
Hayatımda ilk defa Konya'ya gitmiştim
Konya'da Mevlana Müzesi'nin kapısından ilk adımımı attığımda, belki de sadece benim hissettiğim mistik bir rüzgár esti ve beni içine alıp ***ürdü
Hayatımda hiçbir mekán daha ilk anda beni bu kadar etkilememişti
İçerden çok hafif bir ney müziği geliyordu
Sağ tarafta, sanki saf tutmuş sandukaları görüyordum
Yanımda Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı Dr Naci Bakırcı vardı
Mevlana'nın sandukasının önüne gelinceye kadar, mistik bir turistten farklı değildim
Ancak o sandukanın önünde Dr Bakırcı'nın anlattığı o müthiş hikáye başladı
Daha doğrusu, o sandukanın altındaki 'mezar odasının sırrı'

500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE

Nefesimi kestim ve onu dinledim
İşte ondan dinlediklerim
Anlatıldığına göre her şey 1273'te Konya'da kaldırılan bir cenazeden sonra başladı

mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat ediyor
Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış Naaşı, İplikçi Camii'nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte getirilebilmiş
Müslümanlar Mevlana'nın naaşını defnedebilmek için gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş Ancak onlar, 'Bize İsa'yı da Musa'yı da Mevlana öğretti' diyerek bunu reddetmişler
Mevlana'nın kabrinin altına bir 'mezar odası' bulunuyor

MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ

Eski Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı' denilen bir mezar odası yapılırmış
Mevlana'nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş
Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş
Sadece bir kişi hariç
Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş
Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler
Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış
Veya düşürmüş
Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız çocuğu mezar odasına indirilmiş
Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş
Kız çocuğu mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş
Dr Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor

KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ

İşte bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye başlanmış
Acaba kız çocuğu orada ne görmüştü de dili tutulmuştu?
Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu
Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu
Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış
Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu
Kız çocuğu orada yatan Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi
Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor
O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı
Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü

1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA

Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor
Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktır
Bu olayın iki tanığı vardı
Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri
Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca
1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir
İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir
Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır
O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ
Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer
Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir
Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler:
'Sakın oraya inmeyi düşünmeyin'
Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir
Halıyı kaldırır Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer:
'Müdür bey, yetiş evin yanıyor
Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur
İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur
Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir
KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA
Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdı
Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştır
Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu
Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı
Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur
Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir
Çocuk öteki dünyaya göçmüştür
Çocuğun başında duran ikinci ad************ başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır
O ad************ Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt'tur
Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir
MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER
Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar:
'Yetmedi mi? Affet artık'
Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi?
Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı?
Bunların cevabı yok
Ben bunları anlatan insanlardan dinledim
Bildiğimiz tek şey var Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor
Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder
Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak

Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var
Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.