Amasya Efsaneleri-Amasyanın Efsanesi |
09-01-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Amasya Efsaneleri-Amasyanın EfsanesiAmasyanın Efsanesi Amasya Efsaneleri, amasyanın efsanesi ferhat ile şirin İğneci Baba Efsanesi İğneci Baba ile kardeş olan Serçoban, Amasya merkeze bağlı Karasenir Köyü’ne yerleşir Çobanlık ile geçimini sağlayan, hal ve hareketleri, ibadetinin sadeliği ile tanınır Bir gün Amasya’da ayakkabıcılıkla geçimini sağlayan ağabeyi İğneci Baba’yı ziyarete gelir Beraberinde de koyunlarından sağdığı sütü bir mendiline çıkılayıp hediye olarak getirir Amacı, kendi mendiline koyduğu sütün, mendilden sızmadığını göstermektir Serçoban mendilini kunduracı dükkanının duvarındaki bir çiviye asar Bu sırada İğneci Baba dükkanında bir bayanın ayak ölçünü almaktadır Serçoban, bayanın topuklarını görünce, “ne kadar da güzel” diye aklından geçirdiğinde çiviye asılan mendilden süt yavaş yavaş damlamaya başlar İğneci Baba, kardeşinin niyetinde bozulmalar olduğunu sezer ama hiç birşey belli etmez Bayan ayak ölçünü verip dükkandan ayrılınca, İğnecibaba, kardeşi Serçoban’a “ Keramet dağ başında ermekte değil, keramet burada, çıkındaki sütü damlatmamakta” der Mezarı bugün özel bir mekan olarak hazırlanmış, Kocacık Çarşısı’ndadır Serçoban Efsanesi Serçoban, Amasya merkezdeki Kocacık Çarşısı’nda türbesi bulunan İğneci Baba ile kardeştir İğneci Baba ayakkabı tamiri, kardeşi Serçoban ise çobanlık yapar Serçoban, bir gün dağda sürülerini otlatırken kaçan oğlağı yakalamak ister, Serçoban kovalar, oğlak kaçar, iyice yorulan Serçobon "Seni yakaladığımda keseceğim" der Sonunda yakaladığı oğlağı sözünü yerine getirmek için tam kesmek üzere iken mahzun ve etkileyici bakışları ile karşılaşan Serçoban, duygulanır “ Beni de çok yordun mübarek ” der ve yakaladığı oğlağı serbest bırakır Serçoban öldüğünde, sürüdeki hayvanların her biri ağaca dönüşür ve bir orman oluşur Mezarın bulunduğu mevkii kendi adı ile adak ve mesire yeri olarak ziyaret edilir Yöre insanı oradaki ağaçları kesmenin kendilerine kötülük getireceğine inanır Ferhat ile Şirin Efsanesi Ferhat, nakkaşlık yapan, Şirin’e sevdalı yiğit bir delikanlıdır Saraylar süsler, fırçasından dökülen zarafetin Şirin’e olan duygularının ifadesi olduğu söylenir Amasya Sultanı Mehmene Banu’ya, kız kardeşi Şirin için, dünürcü gönderir Ferhat Sultan; Şirin’i vermek istemediği için olmayacak bir iş ister delikanlıdan “ Şehir'e suyu getir, Şirin'i vereyim” der, demesine de su, Şahinkayası denen uzak mı uzak bir yerdedir Ferhat'ın gönlündeki Şirin aşkı bu zorluğu dinler mi? Alır külüngü eline, vurur kayaların böğrüne böğrüne Kayalar yarılır, yol verir suya Zaman geçtikçe açılan kayalardan gelen suyun sesi işitilir sanki şehirde Mehmene Banu, bakar ki kız kardeşi elden gidecek, sinsice planlar kurarak bir cadı buldurur, yollar Ferhat’a Su kanallarını takip edip, külüngün sesini dinleyerek Ferhat’a ulaşır Ferhat’ın dağları delen külüngünün sesi cadıyı korkutur korkutmasına da, acı acı güler sonra da “Ne vurursan kayalara böyle hırsla, Şirin'in öldü Bak sana helvasını getirdim” der Ferhat bu sözlerle beyninden vurulmuşa döner “Şirin yoksa dünyada yaşamak bana haramdır” der Elindeki külüngü fırlatır havaya, külüng gelir başının üzerine bütün ağırlığıyla oturur Ferhat'ın başı döner, dünyası yıkılmıştır zaten “ŞİRİN !” seslenişleri yankılanır kayalarda Ferhat'ın öldüğünü duyan Şirin, koşar kayalıklara bakar ki Ferhat cansız yatıyor Atar kendini kayalıklardan aşağıya Cansız vücudu uzanır Ferhat'ın yanına Su gelmiştir, akar bütün coşkusuyla, ama iki seven genç yoktur artık bu dünyada İkisini de gömerler yan yana Her mevsim iki mezarda da birer gül bitermiş, sevenlerin anısına, ama iki mezar arasında bir de kara çalı çıkarmış İki sevgiliyi, iki gülü ayırmak için |
|