Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular > Sorularla İslamiyet

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
birlikteliğinde, dikkat, edilmesi, erkek, gereken, kadın, konular, nelerdir

Kadın Erkek Birlikteliğinde Dikkat Edilmesi Gereken Konular Nelerdir?

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kadın Erkek Birlikteliğinde Dikkat Edilmesi Gereken Konular Nelerdir?




Kadın erkek birlikteliğinde dikkat edilmesi gereken konular nelerdir?
Hakkında Kadın erkek birlikteliğinde dikkat edilmesi gereken konular nelerdir?




Olayın bir kaç boyutu vardır:

1- Müslüman kadının giyim şekli ve bakılması haram olan yerleri

Müslüman kadının giyiminde esas mesele, tesettürü sağlamasıdır Eli ve yüzü dışında bütün vücudunu örtmesi, açık kalmamasıdır Giyilen bir elbisenin tesettüre uygun olması için de altını göstermeyecek şekilde kalın ve avret yerlerini örtecek kadar uzun olmalıdır Bunun için altını gösterecek şekilde ince ve şeffaf olan bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz

Bu meseleye esas teşkil eden hadis-i şeriflerin meali şöyledir:

Hz Âişe'nin rivayetine göre, kız kardeşi Hz Esma birgün Peygamberimizin huzuruna gitti Üzerinde altını gösterecek şekilde ince bir elbise bulunuyordu Resulullah (asm) onu görünce yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ya Esma, bir kadın buluğ çağına erince—yüzünü ve ellerini göstererek—bunlardan başka bir tarafının görünmesi sahih olmaz" (Ebû Dâvud, Libas 31)

Sahih-i Müslim'de Ebû Hüreyre (ra} tarafından bir rivayette Peygamberimiz, giyindiği halde açık olan, yani ince ve şeffaf elbise ile dolaşan kadınların Cehennemlik olduklarını, Cennetin kokusunu bile alamayacaklarını bildirirler (Müslim, Libas,125)

Alkame bin Ebi Alkame annesinin şöyle dediğini rivayet eder:

"Abdurrahman'ın kızı Hafsa'nın başında, saçını gösterecek şekilde ince bir başörtüsü olduğu halde Hz Âişe'nin huzuruna girdi Hz Âişe başından örtüsünü alarak ikiye katladı, kalınlaştırdı (Muvatta', Libas:4)

Hz Ömer (ra) ise, cam gibi şeffaf olmasa da, giyindiği zaman altını iyice belli eden elbisenin kadınlara giydirilmemesi hususunda mü'minlere ikazda bulunmuştur (Beyhaki, Sünen, 2/235)

İmam Serahsî bu nakilden sonra, kadının giydiği elbise çok ince de olsa yine aynı hükmü taşır, şeklinde bir açıklama getirir Daha sonra da, "Giyindiği halde açık" olan mealindeki hadisi kaydeder ve şöyle der: "Bu çeşit bir elbise şebeke (ağ) gibidir, örtünmeyi temin etmez Bunun için yabancı erkeklerin bu şekilde giyinmiş bir kadına bakması helâl olmaz" (el-Mebsût, 10/155)

Elbisenin şeffaf olmasındaki ölçü, tenin rengini belli etmesidir Dışarıdan bakıldığı zaman elbisenin altından insanın teni görünüyorsa, elbise ince de olsa, kalın da olsa böyle bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz Bu mesele Halebî-i Sağir'de şöyle belirtilir: "Elbise altını, tenin rengini belli edecek şekilde ince olursa, bununla avret yeri örtülmüş olmaz Fakat kalın olsa da, uzva yapışsa ve uzvun şeklini alsa (uzvun şekli görünür hale gelse), bu durumda örtünme hasıl olduğu için men edilmemesi gerekir, namaz caiz olur (Halebî-i Sağır, s141)

Mesele diğer mezheplerde de aynı şekilde ifade edilir Mâliki mezhebinin görüşü şöyledir: Elbise şeffaf olur, cildin rengini hemen belli ederse, bununla örtünme olmaz Bu şekilde kılınan namazın mutlaka iade edilmesi gerekir İnce ve dar olduğu için azanın şeklini belli eden elbiseyi giymek de mekruhtur Çünkü bu bir şahsiyetsizlik sayılır ve selef ulemasının giyim tarzına muhalif hareket edilmiş olunur (Menânü'l-Celü, 1/156)

Hanbelî mezhebinin görüşü ise şu şekildedir:

Vacip olan örtünme, cildin rengini belli etmeyecek şekildeki örtünmedir Eğer giyilen elbise cildin rengini belli edecek tarzda ince olur da bedenin beyazlık ve kırmızılığı görünürse namaz caiz olmaz Çünkü bununla örtünme gerçekleşmiş olmaz Şayet rengini örter de, hacmini belli ederse namaz caiz olur Çünkü örtü kalın da olsa bundan kaçınmak mümkün değildir (İbni Kudâme el-Muğnî, 1/337)

Şafiî mezhebinin görüşü ise şöyledir:

Vacip olan, cildin rengini belli etmeyecek elbiseleri giyinmektir İnceliğinden dolayı cildin rengini belli eden bir elbiseyi giymek caiz olmaz Çünkü böyle bir elbise ile tesettür gerçekleşmiş olmaz Yani, inceliğinden dolayı cildin beyazlığını veya siyahlığını gösteren elbise tesettür için kâfi gelmez Yine, elbise kalın olsa da, dokunuşu itibariyle altından avret yerlerinin bir kısmını gösterse yine yeterli şekilde örtünme sağlanmamış olur Diz kapakları ve uyluklar gibi bedenin incelik ve kalınlığını belli eden bir elbise ile kılınan namaz sahihtir, çünkü tesettür sağlanmış demektir Fakat azaları belli etmeyecek şekilde bir örtü kullanmak müstehaptır (el-Mecmû, 3/170-172)

Bütün bu nakillerden şöyle bir neticeye varmak mümkündür:

Kadının kendine nikah düşen erkeklerin yanında giymiş olduğu tenin rengini belli edecek ve gösterecek şekilde ince ise bununla örtünme gerçekleşmiş olmayacağından giyilmesi caiz olmaz Bu giyecek, bir elbise, gömlek ve etek olduğu gibi, başörtüsü ve çorap da olabilir

Buna göre tesettürün dinen makbul olabilmesi için bazı şartları vardır, onlara dikkat etmek gerekir:

- Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince olmaması,

- Nazar-ı dikkati çekecek kadar süslü ve renkli olmaması,

- Vücudun hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerekir

Vücudun azalarını iyice belli edecek şekilde giyilen dar pantolon ve dar gömlekle namaz sahih olsa da, bakanların dikkatini çekip tahrik edeceğinden dinen helal olmaz Merhum İbn-i Âbidin de eserinde bu hususa işaret etmektedir (Reddü'l-Muhtar, 5/238)

Diğer taraftan kadınlar gerekli örtüyü sağlamak zorunda oldukları gibi, erkeklerin dikkatini çekecek bakışlardan, konuşmalardan ve yürüyüş tarzından da sakınmaları gerekir:

"Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz" (Nur Suresi 31)

İşte hür kadınların, bu istisna edilmiş kimselerden başkasına zinetlerini göstermemeleri, kendi iffet ve korunmaları ve güzel geçimleri noktasından gayet önemli olduğu gibi, yabancı erkekleri etkilememek, günaha sokmamak, edeb ve iffet telkin etmek noktasından da çok önemlidir Özellikle bu noktayı da düşündürmek ve tesettür emrinin kuvvet ve şumülünü bir daha hatırlatmak üzere, yürüyüş tavırlarının bile düzeltilmesi için buyuruluyor ki: gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar, yani baştan ayağa örtündükten sonra yürürken de edeb ve vakar ile yürüsünler Örtüp gizledikleri sunî veya doğal ziynetler bilinsin diye, bacak oynatıp ayak çalmasınlar, çapkın yürüyüşle dikkat nazarları çekmesinler; çünkü erkekleri tahrik eder, şüphe uyandırır Fakat unutulmaması gerekir ki, kadının bu konuda başarısı daha önce erkeklerin iffeti ve görevlerine dikkati ve toplumda olanların gayreti ve özeni ile de ilgili olarak, bunlar da Allah'ın yardımı ile ayakta durabilir Onun için bu noktada Resulullah (sav) den bütün müslümanlara hitap ve erkekleri zikredip kadınları da içine alacak bir şekilde buyuruluyor ki:

Ve ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz Demek ki bozuk bir toplulukta kurtuluş ümid olunmaz, toplumun bozukluğu da kadınlardan önce erkeklerin kusur ve hatalarındandır Bundan dolayı başta erkekler olmak üzere erkek dişi bütün müminler imana yaramayan ve cahiliyyet izleri olan kusur ve hatalarından tevbe ile Allah'a dönüp Allah'ın yardımına sığınıp emirlerine özen ve dikkat göstermelidirler ki, topluca kurtuluşa erebilsinler O halde herkesin kurtuluşu bakımından iş sahipleri ve ilgili şahıslar şu emirlere de özen göstermelidir (Elmalılı, Tefsir)

2- Kadının sesi hangi hallerde haram olur?

İslâmiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır Çünkü İslâmda insanın safiyet ve vakarının muhfazası ve bozulmaması esastır Bu tedbir ve koruma hem erkek için, hem de kadın için eşit seviyede düşünülür

Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır

Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir Esas itibariyle başta insan olmak üzere hiçbir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz Çünkü yaratılışında bir haramlık mevcut değildir Bunun içindir ki, hiçbir âyet ve hadis kadının sesini haram kılıcı bir hüküm bildirmez

Başta Hanefi ve Şâfiî imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarımızın kanaatleri de bu merkezdedir Hattâ bütün fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz: Cumhura göre kadının sesi avret değildir Yani bütün müçtehidlere göre kadının sesi haram değildir

Şâfiî mezhebi âlimleri ve diğer müçtehidler şöyle derler: “Kadının sesi avret değildir Çünkü kadın alış veriş yapar, mahkemede şahitlikte bulunur Bunun için sesini yükselterek konuşmak zorunda kalır (Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, 2/167)

Kadının sesinin avret olmadığının gerekçesi İslâmın ilk uygulamalı devri olan Saadet Asrıdır Yani Peygamber Efendimizin (asm) ve sahabilerin uygulayış biçimidir Bu uygulanış biçimi üç şekilde görülüyor:

Birincisi: Peygamber Efendimizin (asm) sahabi hanımlarla konuşması, onların sorularına cevap vermesi, şikâyetlerini dinlemesi, ihtiyaç ve taleplerini karşılamasıdır

Bir örnek olması bakımından şu hadis-i şerifi nakledelim:

Amr bin Şuayb rivayet ediyor:

Bir kadın yanında kızı ile birlikte Resulullaha (asm) geldi Kızın kolunda iki altın bilezik vardı Resulullah (asm) kadına sordu: “Bu bileziklerin zekâtını veriyor musun?”

Kadın, “Hayır, vermiyorum” diye cevap verdi

Bunun üzerine Resulullah (asm) tekrar sordu:

“Peki, kıyamette bu iki bilezik yerine Allah’ın sana ateşten iki bilezik taktırması hoşuna gider mi?”

Kadın iki bileziği hemen çıkarıp Resulullaha (asm) uzattı ve “Bunlar artık Allah ve Resulüne aittir” dedi (Tirmizî, Zekât, 12)

İkincisi: Sahabiler gerek Peygamberimizin hanımlarına, gerekse diğer hanım sahabilere hadis ve benzeri durumlarda soru sorarlar, konuşurlar ve bazı konularda bilgi alırlardı

Üçüncüsü: Yine Sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikâyetlerini dile getirirler veya dinî meselelerde diğer sahabilere bilmediklerini sorup öğrenirlerdi

Bu mesele için de bir örnek verelim:

Kadının biri Hazret-i Ömer’e gelerek, “Yâ Emîrelmü’minîn! Kocam geceleri ibadet eder, gündüzleri de oruç tutar” şeklinde şikâyette bulundu

Hazret-i Ömer, “Ne demek istiyorsun? Kocanı geceleri ibadet etmekten ve gündüzleri oruç tutmaktan alıkoymamı mı istiyorsun?”

Bunun üzerine kadın başka bir şey söylemeden çıkıp gitti ve biraz sonra bir daha gelip aynı şikâyetini dile getirdi Hazret-i Ömer, kadına yine aynı cevabı verdi

Bu durumu gören Kâ’b bin Sûr söze karıştı ve “Yâ Emîrelmü’minîn, kadının hakkı var Cenab-ı Hak erkeğe dört kadınla evlenebileceğine müsaade ettiğine göre, dördüncü gün kadının hakkıdır” dedi

Bunun üzerine Hazret-i Ömer kadının kocasını çağırtıp dört günde bir oruç tutmamasını ve her dört gecede bir kadının yanında yatmasını emretti (Hayâtü’s-Sahâbe, 3/349)

Ancak diğer bütün mübah meselelerin mahiyet değiştirip mahzurlu bir hal almasında olduğu gibi, kadının sesi meselesinde de aynı durum söz konusudur Kadının sesi mübah, masum ve meşru olmasına karşılık hangi sebeplerden dolayı “avret” olur, nasıl olursa yasak sınıfına girer, yabancı erkeklerin dinlemesi haram olur?

Kadının sesi yaratılışı icabı dikkat çekicidir Özellikle ses normalin dışında bir tonda çıkarsa birtakım mahzurları beraberinde getirmektedir ve dinî tabiriyle “fitneye” sebep olmaktadır Demek ki, haram olan sesin kendisi değil de, kontrol dışı bir mahiyet taşımasıdır

Ahzab Sûresinin 32 âyet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor:

“Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz Eğer halinize layık bir takva ile korunacaksanız, yabancılarla câzibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapılmasın Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin

Müfessir Vehbi Efendi bu âyeti tefsir ederken, “Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın Yani cazibeli ve ecânibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü istiğna ile söylemeyin” şeklinde izah getirmektedir Elmalılı’nın ifadesiyle “Yayılarak, kırıtarak, sınık, yılışık” olduğunda “kalbi çürük kötülüğe meyilli kimseler” bir ümide kapılırlar Bundan dolayı da günaha girilmiş olur

Vehbe Zühaylî bunu normal konuşmalardan ziyade dinî muhtevada da olsa aynı gerekçe ile mahzurlu görür: “Kadının, Kur’ân şeklinde de olsa, coşkulu ve nağmeli olarak okumakta iken seslerini işitmek haramdır Çünkü bunda fitneye sebep olma korkusu vardır” (İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, 1/467)

İbni Âbidîn ise meseleye şu şekilde bir açıklık getirir:

“Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir Yalnız zekâsı kıt olanlar zannetmesinler ki, ‘biz kadının sesi avrettir demekle konuşmasını kasdetmiyoruz İhtiyaç halinde ve benzeri durumlarda kadının yabancı erkeklerle konuşmasına cevaz veriyoruz Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını, yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz Çünkü bunlarda erkekleri kendilerine meylettirmek ve şehvetlerini tahrik etmek vardır Kadının ezan okuması da bundan dolayı caiz olmamıştır” (Reddü’l-Muhtar, 1/272)

Bizim de katıldığımız hükmü Faruk Beşer Hoca veciz bir şekilde şöyle dile getirir:

“Kadın her şeyiyle olduğu gibi sesiyle de çekici, büyüleyici ve tahrik edicidir ve aslında bu onun çirkin olduğunu değil, güzel olduğunu gösterir Birer nimet demek olan çekici yönlerini, bu arada sesini fitneye sebep olmak ve tahrik etmek için kullanırsa, yani konuşmasını kırıla döküle ve kadınsı biçimde yaparsa, ya da nağmeli sözlerle normal konuşurken zaten tahrik edici olan sesini daha da etkileyici hale getirirse, sesi avret olduğundan değil de, fitneye sebep olacağından haram olur Vakarlı ve karşısındakine ümit kestirici edayla konuşursa haram olmaz (Hanımlara Özel İlmihal, 314)

Son olarak zamanımızın müfessirlerinden Muhammed Ali es-Sabûnî’nin yorumuna yer verelim:

“Açıkça görüldüğü gibi, eğer fitneden emin ise kadının sesi haram olmaz Ancak, erkeklerin, kadınları fitne ve fesada götüren hallerden uzak tutmaları gerekir” (Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, 2/167)

Sorudaki unsurlara gelince, şiir ve ilahide ses incelip kalınlaştığı, nağmeli olduğu ve câzip bir mahiyete büründüğü için yabancı erkeklerin duyacağı şekilde söylemek beraberinde mahzurları taşımaktadır

Hanımların sesli olarak zikretmeleri de şayet yabancı erkekler duyacaksa, yine aynı kategoriye girmekte ve birtakım yanlış duyguların uyanmasına sebebiyet vereceğinden ezanda olduğu gibi müsaade edilmemektedir Ancak kendi aralarında sesli olarak Kur’ân okumalarında ilâhi söylemelerinde ve zikretmelerinde haliyle mahzur olmaz

3- Yalnız kalmak ve dokunmak:

Bir erkek ve kadının nikahsız olarak ellerinin bir birine değmesi ve yalnız kalmaları da caiz değildir

Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır Peygamber'e (sav) biat eden kadınlar dediler ki: Ey Allah'ın Resulü, biat ederken elimizi tutmadınız Peygamber (sav) kadınların elini tutup tokalaşmam, buyurdu (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, İbn Mâce) Hazreti Aişe (ra) biat ile ilgili şöyle buyuruyor: Allah'a yemin ederim ki Resûlüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı Sadece sözle onlardan biat aldı" (bk Buharî, Ahkâm, 49, Neseî, Bîy’a, 18; İbni Mâce, Cihad, 43)

Peygamber (sav) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor: "Sizden biriniz, başına iğne ile dürtülmesi kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır" İslâm dini, kadınla tokalaşmayı yasaklamakla kadını tezyif etmiyor Bilakis şerefini kurtarıyor Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasına engel oluyor (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II 170)

Bir kadının eli, yabancı bir erkeğin eline değmesi zaruret yokken haramdır Bu itibarla, hiçbir ihtiyaca dayanmayan tokalaşmada bu haramlık söz konusu olur Yabancı bir erkek yabancı kadınla tokalaşamaz, elini namahremin eline süremez Resûl-i Ekrem Efendimiz, yabancı bir kadının elini tokalaşmak için tutmanın ateş tutmaktan daha korkunç olduğunu haber vermiş, namahremin elini tutanın Cehennem ateşi avuçlayacağına işarette bulunmuştur

Bu mahzur, bilhassa genç kadın ve erkekler için daha büyük çapta variddir Hissî tarafları yok olmuş yaşlılar hakkında ise mahzur daha az nisbette variddir Hatta iki yaşlı kadın ve erkeğin (hislerinin yokluğu halinde) tokalaşmalarında beis olmayacağı ifade edilmiştir Bu sebeble, yaşlı kadınların elleri öpülebilir Yaşlılıkları, yâni hissi bakımdan ölmüş oluşları, böyle bir ruhsata sebeb olur Bir erkeğin yabancı bir kadınla tokalaşması ânında cinsî hislerin ayaklanması halinde, aralarında haramlık söz konusu olur, sıhriyet akrabalığı meydana gelebilir Bu bakımdan kadın-erkek münasebetlerinde çok titiz olmak gerekir Zira böyle lüzumsuz bir tokalaşma yahut el öpme anlarında doğabilecek hissî heyecan, karşı cinse duyulabilecek süflî duygu, haramlığa sebeb olabilir, bu kadının kızı bu kimseye haram hale gelebilir Böyle şüpheli halden uzak kalmak ise en sıhhatli bir tedbirdir Mümkün olduğu kadarıyla uzak kalmaya gayret edilmeli, süflî bir his doğduydu, doğmadıydı gibi vesveseye mahal vermemelidir

Hepimizin bildiği gibi bir kızla evlenmeyi düşünmek ve nişanlanmak evlenmek mânâsında değildir Bunun için kişinin nişanlısıyla gezip dolaşması ve onunla yalnız kalması kesinlikle haram ve büyük bir vebaldir Peygamber (sav): "Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır" buyurmuşlardır Bir çok nişanlılar, tenha yerde yalnız kaldıklarında istenmeyen ve meşru olmayan bir takım menfî neticeler meydana gelmekte ve sonunda herhangi bir nedenle nişan da bozulmaktadır Geride kalan şey vebal ve iffetsizliktir Bunun için dinini, dünyasını ve şerefini düşünen kimseler meşru olmayan bu gibi şeylere dikkat etmeleri gerekir (el-Fıkh'ul-İslâmî ve Edilletuha, 7/25;

Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II 112)



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.