|
|
Konu Araçları |
adler, alfred, avusturyalı, kişilikbilimci, ruhbilimci |
Alfred Adler - Avusturyalı Ruhbilimci Ve Kişilikbilimci |
07-06-2009 | #1 |
[KAPLAN]
|
Alfred Adler - Avusturyalı Ruhbilimci Ve KişilikbilimciAlfred Adler Avusturyalı ruhbilimci ve kişilikbilimcidir (Viyana, 1870 - Aberdeen, İskoçya, 1937) Freud'un ilk öğrencilerinden olan Alfred Adler, hocasının geliştirdiği psikanaliz yönteminin "bilinçaltının işlevi", "nevrozların nedenleri arasında çocukluğun ve ruhsal çatışmaların önemi", "kişiliğin oluşması" gibi temel kavramlarını benimsedi Ama 1911'den başlayarak Freud'un görüşlerinden ayrıldı ve nevrozun yalnızca cinsel açıdan açıklanmasına, içgüdülerin libidoya indirgenmesine karşı çıktı Ayrıca, hastalığın belirleyici etmenlerini geçmişte arayan Freud nedensel açıklamalara yönelirken, Adler erekçi bir yöntemi benimsedi ve her şeyden önce, bireyin bilinçli ya da bilinçsiz olarak bağlandığı amaçlarla ilgilendi Aşağılık duygusu ve ödünlenmesi Adler'in en büyük, en verimli buluşu, organik bir eksiklikten doğan aşağılık duygusunun ödünlenmesi (başka dilek, istek ve davranışlarla giderilmesi) kavramıdır Evrimci açıdan bakıldığında, insan "bütün öteki canlı türlerden daha çok tehdit altındadır" (yalnızca fiziksel düzlemde) İnsan türü her şeye karşın, bu duruma iyi kötü karşı koyabilmişse, bunun nedeni ödünleme yoluyla, doğaya egemen olmasını sağlayan zihinsel ve ahlaksal niteliklerini geliştirmiş olmasıdır (burada söz konusu olan ruhsal düzlemdir) Aynı olay, insanın bireysel yaşamında da ortaya çıkar Yetişkinlere oranla, her çocuk bir aşağılık ve bağımlılık durumundadır Ailedeki eğitim biçimi bu aşağılığı belirginleştirir ya da azaltır; ama hiçbir zaman bütünüyle ortadan kaldıramaz Öte yandan, birçok çocuk, organik ya da işlevsel eksik likle dünyaya gelir (bu eKsiklikler gerçekte, bireyin onları yaşama biçimi kadar önemli değildir) Üstelik, aşağılık duygusu çocuğun aile ya da toplum içindeki durumundan kaynaklanabilir (erkek ya da kız, büyük ya da küçük olma, vb) Her ne olursa olsun, çocukluk, çok küçük yaşlarda ortaya çıkan şiddetli bir aşağılık duygusuyla nitelenir Kendini değerlendirme ve yaşam çigisi Çocuk bu aşağılık duygusunu ödünlemeyle, "kişilik duygusunu yüceltmeyle", yani kesin bir amaca yönelmiş bir dizi davranış biçimiyle düzeltecektir Söz konusu kesin amaç, kendi kendini değerlendirmedir Bunun için en değişik yollardan yararlanılır: Yetişkinler üstünde etkili olma; çekici olma; kurnazlık; özür dileme; hastalığa sığınma ya da tersine, kendini kabaca ve bencil bir biçimde kabul ettirmeye çalışma Bu davranışlar, bireyin bütün öbür etkinliklerinin bağlı olduğu "yaşam çizgisi"ni oluşturur Birey önce çocukluk, sonra da yetişkinlik evresinde, kendine bazı düşsel amaçlar belirleyerek, kendini ya kendisi için ya da bağlı olduğu topluluk için değer taşıyan bir örnek kişiyle özdeşleştirerek bu "yaşam çizgisinin gerçekleşmesini kolaylaştırır Her bireyin davranışına temel olan bu "yönlendirici düşsel amaçlar", ruhbilimci için, bireyin kişiliğini çözmeye yarayan birer anahtar oluşturur Seçilen amaca doğru atılan her adım, bireyin kendisine saygı duymasını sağladığı gibi, ona güçlü bir kendine güven duygusu da verir Ama hiç kimse bundan uzun süre tad almaz ve yaşam bireye, benliğini sınaması için yeni olanaklar sunar Güçlü olma isteği ve toplumsal duygu Cinsel başarı duygusunun da içinde yer aldığı güçlü olma isteği, her insanda karşıt bir duyguyla çatışır: Evrensel geçerliliği ve kesin işlevi olan toplumsal duygu Genel çıkarların bireysel çıkarlara karşı olması gibi, toplumsal duygu da bireysel bencilliğe karjıdır Her bireyin yaşam çizgisi içinde, güçlü olma isteği ile toplumsal duyguyu uzlaştırma biçimi, onun kişiliğini belirleyecek ve bu kişiliği tanımasını sağlayacaktır Köklü bir eğitim reformundan yana olan Adler (bu nedenle, şımartılmış çocukların sorunlarıyla yakından ilgilenmiştir) önerilerini, bu görüşlerin ışığı altında ortaya atmıştır Batı'daki eğitimi, güçlü olma isteğini toplumsal duygu zararına geliştirdiği için eleştiren Adler'e göre, eğitimcinin bütün çabaları bu iki duyguyu dengelemeye yönelik olmalıdır Freudcular tarafından şiddetle eleştirilmesine karşın, Adler'in görüşleri çağdaş ruhbilim açısından kesin bir katkı sayılır, hattâ bu görüşlerin Freud'un yaklaşımını tamamladığı, ileri sürülür Gerçekten, "ödünleme" ve "değerlendirme" kavramları, günümüzde "libido" ve "bilinçaltına bastırma" kavramları kadar yaygınlaşmıştır |
|