Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bütünlüğü, madde, mana

Madde Ve Mana Bütünlüğü

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Madde Ve Mana Bütünlüğü



MADDE VE MANA İLMİ
Madde ve mana bütünlüğü

İnsanoğlu, var olduğu günden bugüne kadar maddelerin niceliğini ve niteliğini merak etmiş; sırrını çözebilmek için Allah’ın insanlara bahşettiği o muhteşem beş duyusunu kullanmıştır İnsanoğlunda var olan merak etme ve inceleme dürtüleri sayesinde ilimler inkişaf etmiş ve insanların kafasında oluşan soru işaretleri de böylece çözüme ulaşmıştır

İnsanoğlunun madde olarak anladığı her şey, atom parçalarından oluşmuştur Maddeler; atomlarından galaksilere, mikroplardan insanlara kadar mana ile bir bütün halindedir Bunun böyle olduğunu anlayabilmek için kafamızda oluşturduğumuz ön yargılarımızdan kurtulmamız şarttır
Müspet ilimler, maddenin yapısıyla ilgilenir ve kaynağı gözlem yapmaktır Her maddenin kendine özgü sertliği, yumuşaklığı, biçimi, ağırlığı ve kokusu vardır Müspet ilimler, kokuyu ölçü olarak alamazlar, zira koku soyut bir kavramdır Ancak kokunun cisimlere has bir özellik olduğu konusunda karşı bir duruş sergileyemezler Akıl, sevgi, tat alma, koklama ve dokunma duyuları da soyuttur ve kesinlikle inkâr edilemez Maddesi olmayan hiçbir şeye dokunulamaz Bu sebeple; maddeyi gerçek varlık, atomu olmayan maddeleri de hayali varlıklar olarak değerlendiririz Dolayısıyla esas olan madde değil, manadır Zira maddeler, manaların beş duyumuz tarafından algılanmasını sağlayan birer elbisedir Bu durumda manayı öz, maddeyi de kabuk olarak anlayabiliriz Bu sebeple; mana zaman ve mekân üstüdür, madde ise zamana, mekâna; yani fizik kanunlarına tabidir Mesela; canlıların temel yapıtaşı olan atomlar veya moleküllerde hayat diye bir unsur yoktur Yapıtaşında olmayanın bütününde olamayacağına göre hayatı madde olarak izah edemeyiz O halde hayat madde dışı bir kavramdır; zamana ve mekâna tabi değildir Öyleyse, evrende yaygın bir hayat katmanı veya ışığı vardır ve bu hayat ışığını alabilen her şey maddi vücudu olsun ya da olmasın canlıdır

Gözlemler, dünyadaki tüm canlıların ortak vasfının su içermeleri olduğunu gösteriyor Bu nedenle başka gezegenlerde veya galaksilerde hayatın olup olmadığını anlayabilmek için o galaksilerde veya gezegenlerde suyun bulunması gerekir Ancak su, hayatın kaynağı değildir Zira iki hidrojen bir oksijen atomundan oluşan su molekülünde hayat diye bir unsur bulunmaz Böyle olunca, kendisinde olmayan bir şeyin kaynağı da olamaz Yani yapısında su olan bir varlık hayat ışığını alabiliyorsa canlıdır, yoksa değildir
Benzer şeyler; görme, koklama, duyma, sevgi, şefkat, düşünme, bilgi, güzellik, şifa vb için de söylenebilir Çünkü bunlar, maddenin yapıtaşlarında bulunmaz Örneğin: Ezilmiş bir gülün çamurumsu maddesi ile canlı bir gülün maddesi aynıdır Ezilmiş gül ile canlı gül arasındaki tek fark güzelliği ve kokusudur Anlaşılıyor ki; gülü gül yapan güzelliği ve kokusudur, yani manasıdır Düşündüğümüzde gülü güzel yapanın atomlarının güzel olduğu fikrine kapılabiliriz Oysa gülü güzel yapan atomlarının güzelliği değildir Zira canlı bir güldeki bir hidrojen veya azot atomu ile ezilip çamurumsu haline getirilmiş bir güldeki hidrojen veya azot atomu tamamen aynıdır! Parçalarında olmayan bir şey, bütününde olamayacağına göre (Korunum Kanunu) gülün güzelliği kendisinden; yani maddesinden değil, dışarıdan gelir Bu durum aynen elmasın göz kamaştıran parıltılarının dışarıdaki bir ışık kaynağından geldiği gibidir Elmasların hakikati, parıltıların karbon atomlarından değil, elmas dışındaki bir ışık kaynağından geldiği an anlaşılır Yani; gül ve diğer güzel şeylerin özelliği, bu güzelliği alıp yansıtabilmeleridir Elmasın özelliğinin ışığı alıp büyüleyici bir şekilde yansıtabilmesi gibi Bu hal, evrende madde ve zaman ile ilgisi olmayan yaygın bir güzellik katmanının olmasını gerektirir Eski Yunanlılar bile bu manayı hissetmişler ki; bu katmanı “Güzellik Tanrıçası” Venüs veya Aphrodite olarak kutsal saymışlardır Bütün bunları, insan beyninin harikalarından olduğunu iddia edenler olsa da; belirtmek gerekir ki beynin de temel yapıtaşları elektron, proton ve nötron parçacıklarından oluşmaktadır Burada anlaşılması gereken husus; beyin ile taş parçasının malzemesi aynıdır; her ikisinde de elektron, proton ve nötron bulunur Bu sebeple beynin gösterdiği farklılık maddesinden olmayıp, alıp yansıttığı manasındandır

İnsanlar; sevgi, öfke, kuvvet, şuur, hayat, görme, koklama, işitme, gurur ve kibir gibi halleri ancak maddesine yansıdığında algılayabilirler Bunun tabi sonucu olarak her şeyin kaynağının madde olduğu yanılgısına düşebiliyoruz İşte bu durum, insanlığın içine düştüğü en büyük açmazların başında gelmektedir Çünkü her şeyin kaynağının madde veya onun eşdeğeri enerji olduğu ısrarla iddia edilir Bu mantıkla hareket eden bilim dünyası bile ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabilmektedir Oysa bilim dünyası şunu kabul etmelidir ki, maddenin temel yapıtaşı olan parçacık veya enerji dalgasında irade, hayat, şuur, görme, sevgi, güzellik, gurur ve kibir gibi özellikler hiçbir zaman mevcut olmamıştır Dolayısıyla temel yapıtaşlarında olmayan, bütününde de olamaz Bazı bilim adamları, evrenin madde-enerjiden oluşan tek katmanlı olduğunu savunur Oysa evren çok katmanlıdır Zira irade, kuvvet, hayat, şuur, görme, sevgi, güzellik gibi birbirinden bağımsız madde dışı katmanlar da mevcuttur ve asla göz ardı edilemez

Başta da belirttiğimiz gibi, madde elbise, mana ise özdür Buna bir örnek daha verelim Tüm canlıların ruhları vardır Bir insan veya bir hayvan cesedine baktığımızda onlar için “ölmüş” deriz Yani, hareket etmeyen, hiçbir hayat emaresi göstermeyen bir bedendir sadece Oysa bedene canlılık veren ruh değil midir? Şimdi; canlıları, ruhları yok sayarak bilimsel incelemelere tabi tutarak anlamaya veya tanımlamaya çalışmak ne kadar mantıklı olur? Burada anlaşılması gereken şey; gözle göremediğimiz ama canlılara hayat verdiği mutlak olan ruhun varlığı değil midir? Burada ceset elbise, ruh ise özdür; yani manadır Bir örnek de teknolojiden verelim: Televizyonun hakikati; değişik yayınların aletin içinden değil, dışarıdaki onlarca yayın katmanından geldiği görülünce, yani televizyon cihazının alıcısı olduğu fark edilince anlaşılır Eşyanın da hakikati maddedeki kuvvet ve hayat gibi onlarca madde dışı pırıltıların maddenin parçalarından değil, madde dışı katmanlardan geldiği fark edilince anlaşılır

Son söz olarak diyebiliriz ki; madde ile mana birbirini tamamlayan iki önemli unsurdur Ne maddeyi manadan ayrı, ne de manayı maddeden ayrı düşünemeyiz Öyle olsaydı, zahiri ve batini ilimler (madde ve mana ilmi) diye bir şey asla inkişaf etmezdi…

Halit DURUCAN

Alıntı Yaparak Cevapla

Madde Ve Mana Bütünlüğü

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Madde Ve Mana Bütünlüğü



Alıntı:

GeceYolcusu´isimli üyeden Alıntı

MADDE VE MANA İLMİ

İnsanoğlu, var olduğu günden bugüne kadar maddelerin niceliğini ve niteliğini merak etmiş; sırrını çözebilmek için Allah’ın insanlara bahşettiği o muhteşem beş duyusunu kullanmıştır İnsanoğlunda var olan merak etme ve inceleme dürtüleri sayesinde ilimler inkişaf etmiş ve insanların kafasında oluşan soru işaretleri de böylece çözüme ulaşmıştır

İnsanoğlunun madde olarak anladığı her şey, atom parçalarından oluşmuştur Maddeler; atomlarından galaksilere, mikroplardan insanlara kadar mana ile bir bütün halindedir Bunun böyle olduğunu anlayabilmek için kafamızda oluşturduğumuz ön yargılarımızdan kurtulmamız şarttır
Müspet ilimler, maddenin yapısıyla ilgilenir ve kaynağı gözlem yapmaktır Her maddenin kendine özgü sertliği, yumuşaklığı, biçimi, ağırlığı ve kokusu vardır Müspet ilimler, kokuyu ölçü olarak alamazlar, zira koku soyut bir kavramdır Ancak kokunun cisimlere has bir özellik olduğu konusunda karşı bir duruş sergileyemezler Akıl, sevgi, tat alma, koklama ve dokunma duyuları da soyuttur ve kesinlikle inkâr edilemez Maddesi olmayan hiçbir şeye dokunulamaz Bu sebeple; maddeyi gerçek varlık, atomu olmayan maddeleri de hayali varlıklar olarak değerlendiririz Dolayısıyla esas olan madde değil, manadır Zira maddeler, manaların beş duyumuz tarafından algılanmasını sağlayan birer elbisedir Bu durumda manayı öz, maddeyi de kabuk olarak anlayabiliriz Bu sebeple; mana zaman ve mekân üstüdür, madde ise zamana, mekâna; yani fizik kanunlarına tabidir Mesela; canlıların temel yapıtaşı olan atomlar veya moleküllerde hayat diye bir unsur yoktur Yapıtaşında olmayanın bütününde olamayacağına göre hayatı madde olarak izah edemeyiz O halde hayat madde dışı bir kavramdır; zamana ve mekâna tabi değildir Öyleyse, evrende yaygın bir hayat katmanı veya ışığı vardır ve bu hayat ışığını alabilen her şey maddi vücudu olsun ya da olmasın canlıdır

Gözlemler, dünyadaki tüm canlıların ortak vasfının su içermeleri olduğunu gösteriyor Bu nedenle başka gezegenlerde veya galaksilerde hayatın olup olmadığını anlayabilmek için o galaksilerde veya gezegenlerde suyun bulunması gerekir Ancak su, hayatın kaynağı değildir Zira iki hidrojen bir oksijen atomundan oluşan su molekülünde hayat diye bir unsur bulunmaz Böyle olunca, kendisinde olmayan bir şeyin kaynağı da olamaz Yani yapısında su olan bir varlık hayat ışığını alabiliyorsa canlıdır, yoksa değildir
Benzer şeyler; görme, koklama, duyma, sevgi, şefkat, düşünme, bilgi, güzellik, şifa vb için de söylenebilir Çünkü bunlar, maddenin yapıtaşlarında bulunmaz Örneğin: Ezilmiş bir gülün çamurumsu maddesi ile canlı bir gülün maddesi aynıdır Ezilmiş gül ile canlı gül arasındaki tek fark güzelliği ve kokusudur Anlaşılıyor ki; gülü gül yapan güzelliği ve kokusudur, yani manasıdır Düşündüğümüzde gülü güzel yapanın atomlarının güzel olduğu fikrine kapılabiliriz Oysa gülü güzel yapan atomlarının güzelliği değildir Zira canlı bir güldeki bir hidrojen veya azot atomu ile ezilip çamurumsu haline getirilmiş bir güldeki hidrojen veya azot atomu tamamen aynıdır! Parçalarında olmayan bir şey, bütününde olamayacağına göre (Korunum Kanunu) gülün güzelliği kendisinden; yani maddesinden değil, dışarıdan gelir Bu durum aynen elmasın göz kamaştıran parıltılarının dışarıdaki bir ışık kaynağından geldiği gibidir Elmasların hakikati, parıltıların karbon atomlarından değil, elmas dışındaki bir ışık kaynağından geldiği an anlaşılır Yani; gül ve diğer güzel şeylerin özelliği, bu güzelliği alıp yansıtabilmeleridir Elmasın özelliğinin ışığı alıp büyüleyici bir şekilde yansıtabilmesi gibi Bu hal, evrende madde ve zaman ile ilgisi olmayan yaygın bir güzellik katmanının olmasını gerektirir Eski Yunanlılar bile bu manayı hissetmişler ki; bu katmanı “Güzellik Tanrıçası” Venüs veya Aphrodite olarak kutsal saymışlardır Bütün bunları, insan beyninin harikalarından olduğunu iddia edenler olsa da; belirtmek gerekir ki beynin de temel yapıtaşları elektron, proton ve nötron parçacıklarından oluşmaktadır Burada anlaşılması gereken husus; beyin ile taş parçasının malzemesi aynıdır; her ikisinde de elektron, proton ve nötron bulunur Bu sebeple beynin gösterdiği farklılık maddesinden olmayıp, alıp yansıttığı manasındandır

İnsanlar; sevgi, öfke, kuvvet, şuur, hayat, görme, koklama, işitme, gurur ve kibir gibi halleri ancak maddesine yansıdığında algılayabilirler Bunun tabi sonucu olarak her şeyin kaynağının madde olduğu yanılgısına düşebiliyoruz İşte bu durum, insanlığın içine düştüğü en büyük açmazların başında gelmektedir Çünkü her şeyin kaynağının madde veya onun eşdeğeri enerji olduğu ısrarla iddia edilir Bu mantıkla hareket eden bilim dünyası bile ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabilmektedir Oysa bilim dünyası şunu kabul etmelidir ki, maddenin temel yapıtaşı olan parçacık veya enerji dalgasında irade, hayat, şuur, görme, sevgi, güzellik, gurur ve kibir gibi özellikler hiçbir zaman mevcut olmamıştır Dolayısıyla temel yapıtaşlarında olmayan, bütününde de olamaz Bazı bilim adamları, evrenin madde-enerjiden oluşan tek katmanlı olduğunu savunur Oysa evren çok katmanlıdır Zira irade, kuvvet, hayat, şuur, görme, sevgi, güzellik gibi birbirinden bağımsız madde dışı katmanlar da mevcuttur ve asla göz ardı edilemez

Başta da belirttiğimiz gibi, madde elbise, mana ise özdür Buna bir örnek daha verelim Tüm canlıların ruhları vardır Bir insan veya bir hayvan cesedine baktığımızda onlar için “ölmüş” deriz Yani, hareket etmeyen, hiçbir hayat emaresi göstermeyen bir bedendir sadece Oysa bedene canlılık veren ruh değil midir? Şimdi; canlıları, ruhları yok sayarak bilimsel incelemelere tabi tutarak anlamaya veya tanımlamaya çalışmak ne kadar mantıklı olur? Burada anlaşılması gereken şey; gözle göremediğimiz ama canlılara hayat verdiği mutlak olan ruhun varlığı değil midir? Burada ceset elbise, ruh ise özdür; yani manadır Bir örnek de teknolojiden verelim: Televizyonun hakikati; değişik yayınların aletin içinden değil, dışarıdaki onlarca yayın katmanından geldiği görülünce, yani televizyon cihazının alıcısı olduğu fark edilince anlaşılır Eşyanın da hakikati maddedeki kuvvet ve hayat gibi onlarca madde dışı pırıltıların maddenin parçalarından değil, madde dışı katmanlardan geldiği fark edilince anlaşılır

Son söz olarak diyebiliriz ki; madde ile mana birbirini tamamlayan iki önemli unsurdur Ne maddeyi manadan ayrı, ne de manayı maddeden ayrı düşünemeyiz Öyle olsaydı, zahiri ve batini ilimler (madde ve mana ilmi) diye bir şey asla inkişaf etmezdi…

Halit DURUCAN

Paylaşım için teşekkürler

[img]images/smilies/maxiiismile (11)gif[/img]

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.