Sivas |
05-04-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
SivasSivas Kurtuluş Savaşının temellerinin atıldığı, Selçuklu devrinin dev eserleriyle süslü, yüzölçümü bakımından Konya'dan sonra ikinci sırada yer alan bir il Sivas ili topraklarının büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi'nin yukarı Kızılırmak bölümünde diğer kısımları ise Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu bölgesinde olup, 35° 50' ve 38° 14' doğu boylamları ile 38° 32' ve 40° 16° kuzey enlemleri arasında yer alır Sivas'ın konumu Sivas Türk Kurtuluş Savaşının temellerinin atıldığı, Selçuklu devrinin dev eserleriyle süslü, yüzölçümü bakımından Konya’dan sonra ikinci sırada yer alan bir ilimiz Sivas ili topraklarının büyük kısmı İç Anadolu Bölgesi’nin yukarı Kızılırmak bölümünde diğer kısımları ise Karadeniz Bölgesi ve Doğu Anadolu bölgesinde olup, 35° 50’ ve 38° 14’ doğu boylamları ile 38° 32’ ve 40° 16’ kuzey enlemleri arasında yer alır KuzeydenGiresun, Ordu ve Tokat; doğudan Erzincan; güneyden Malatya, Kahramanmaraş, Kayseri; batıdan Yozgat illeriyle çevrilidir İl plaka numarası 58’dir Sivas isminin kökeni Şehrin ismi kentin antik dönemdeki adı olan Sebastia sözcüğünün değişerek türkçeleşmesiyle bugünkü halini almıştır Sebastia ismi de yunancada 'saygıdeger, yüce' anlamına gelir ki, Latince Augustus'un yunanca karşılığıdır Bu da pontuslar tarafından kurulan kentin Roma İmparatoru Augustus onuruna onun ismiyle adlandırıldığına delalet eder Halk arasindaki rivâyetlere göre ise Sivas kurulmadan önce ulu ağaçlar altında kaynayan üç pınar varmış Bu pınar Tanrıya şükür, ana ve babaya minnet ve küçüklere şefkat duygularını ifâde edermiş Bu üç pınara “Sipas Suyu” denirmiş Zamanla mukaddes sayılan bu üç pınarın etrâfında küçük bir yerleşim merkezi kurulmuş ve “Sipas” ismi verilmiştir Diğer bir rivâyete göre ise Sivas ismi eski kavimlerden“Sibasipler”den gelmektedir Sivas ilk çağlarda Talavra, Megalapolis, Karana ve Diyapolis isimleriyle anılmıştır Sivas ismi ile ilgili bir başka rivâyete göre ise, kentin adı Farsçada “üç değirmen” mânâsına gelen “Sebast” kelimesinden gelmektedir; Sebast ismi zamanla halk dilinde Sivas olarak yerleşmiştir Sivas ilk çağlarda Talavra, Megalapolis, Karana ve Diyapolis isimleriyle anılmıştır Yüzölçümü bakımından Türkiye'nin ikinci, yerleşim birimi sayısı bakımından birinci ili olan Sivas aynı zamanda Cumhuriyet Türkiyesi'nin önemli bir tarih ve kültür merkezidir Coğrafi Konum Sivas İli İç Anadolu'da yer alır İl topraklarının büyük bölümü Kızılırmak, bir bölümüde Yeşilırmak havzalarına girer 35 derece-50 dakika ve 38 derece-14 dakika doğu boylamlarıyla, 38 derece-32 dakika ve 40 derece-16 dakika kuzey enlemleri arasında kalan il, 28,488 km2 lik yüzölçümü ile Türkiye'nin toprak bakımından ikinci büyük ilidir Yüzey şekli Yüzölçümü itibariyle Sivas'ımız 28567m2 alan üzerindedir Konya'dan sonra Türkiye'nin ikinci büyük ilidir İç Anadolu'nun yüksek platoları üzerinde başlayan ve doğuya doğru yükselen il alanı; kuzey, doğu ve güneydoğuda daglik ve sarp bir kesimle son bulmaktadır Ortalama yükselti 1000 metrenin üzerindedir İl alanının %47,6 si dağlarla, %6,2 si ovalarla kaplıdır Dağlar İldeki dağlar, III Zamanda başlayan Alp Kıvrımlaşması sırasında Kuzey ve Güney Anadolu dağ sistemleri de belirgenleşmiştir Kuzey Anadolu Daığlarının güneye, Güney Anadolu Dağları’ nın kuzeye açılan uzantıları il alanının büyük bölümünü kaplamaktadır Kuzey Anadolu sistemine bağlı dağlar; Kelkit Vadisi ile Kızılırmak Vadisi arasını doldurarak batı-doğu doğrultusunda uzanır Tüm Güney Anadolu’yu batıdan doğuya doğru geçen Toroslara bağlı dağlar ise Şarkışla’dan başlayıp ilin ortalarına doğru sokulur Bu iki sıranın dışında kalan ve genellikle tek tek yükselen dağlar, ilin ikinci derecede kabartıları durumundadır Köse Dağları Tecer Dağları Akdağlar İncebel Dağları Yama Dağı Vadi ve Ovalar Sivas İlinde Vadi oluşumları çok önemlidir İlin kuzeydoğusu ve batısındaki yüksek kesimden kaynaklanan akarsular, genellikle batı ve güney yörelerinden akmaktadır Bu hızlı akışlı sular, dar ve derin oluklar açmıştır Vadiler il alanının batısında yer yer genişleyerek, il tarımında belirleyici rol oynayan alüvyonlu ovalara dönüşmektedir Sivas’ta vadilerin ikinci önemli rolü de, dağlar ve platolarla kaplı bu alanda belli başlı ulaşım kanallarını oluşturmalarıdır Yerleşim merkezleri arasındaki kara ve demiryolu ulaşımı, düzenli sıralar oluşturan yüksek ve sarp yapıyı kesintiye uğratan vadi boylarınca sağlanır Bunlardan en önemlileri şunlardır; Şarkışla-Gemerek Ovası Yıldızeli (Bedehdun) Ovası Suşehri Ovası Tohma Vadisi Çaltı Suyu Vadisi Kelkit Vadisi Kızılırmak Vadisi İklim Sivas İlinin büyük bir kesimi yazları sıcak ve kurak, kışları soguk ve karlı geçen karasal İç Anadolu ikliminin etkisinde kalmaktadır Fakat kuzeyde Karadeniz, doğuda Doğu Anadolu yüksek bölge ikliminin etkileri bulunmaktadır Bitki Örtüsü ve Doğal Yaşam İklim ve yer şekilleri özellikleri bakımından Sivas doğal bir orman alanı olması gerekirken; yüzyıllar boyunca devam eden ormanların tahribatı yüzünden bugün Sivas çevresinde orman alanları fazla geniş bir yer tutmaz İlin Koyulhisar bölgesi zengin çam ormanı ile kaplıdır Şerefiye yöresi Koyulhisar çevresi kadar olmamakla birlikte önemli bir orman bölgesidir Şarkışla-Yıldızeli sınırları içerisinde bulunan Ak Dağlar İç Anadolu Bölgesi’nin en önemli orman bölgesidir İlin geniş toprakları arasında fazla geniş bir yer tutmayan bu orman alanları dışında Sivas’ın asıl önemli bitki örtüsü (step) bozkırlardır İlkbahar ayında yağışlarla canlanan çoğunlukla boyları 20-25 cm’yi geçmeyen yaz aylarında yağış yetersizliği nedeniyle çoğunlukla kuruyup kaybolan bozkır bitkileri içinde kısa ömürlü olan çiğdem, navruz (kar çiçeği), gelincik, üvez türünden bitkiler yanında kuraklığa dayanıklı kökleri derine kadar inen keven, sığır kuyruğu, çoban döşeği, sütleğen, dağ yoncası, kekik, yavuşan gibi bitkiler geniş yer tutar Ancak yakacak sıkıntısı çekilen kimi bölgelerde bu bitkiler yakacak olarak kullanıldığı için hızla azalmaktadır İlde ormanların azalmasından doğan yakacak odun ve kereste ihtiyacının karşılanması için kavakçılığa büyük önem verilmiştir Özellikle Şarkışla, Zara, Divriği, Gemerek ve Yıldızeli’nde akarsu boyları söğüt ve kavak ormanı haline getirilmiştir Sivas İli, Coğrafi konumu itibariyle yabanil hayvan bakamından çok zengindir İlin Anadolu, Doğu Anadolu ve Karadeniz iklimleri arasında bir geçit yeri oluşu, il topraklarının engebeli ve sarp olması yabanil yaşamı çeşitlendirir Divriği İlçesi ile bu ilçeye bağlı Danişment ve Sincan Bucaklarında; Zara ilçesi ile bu ilçeye bağlı Beypınar ve Bolucan bucaklarında , Yıldızeli ilçesinde, Suşehri ilçesi ile bu ilçeye bağlı Gökçekent bucağı’nda bol miktarda keklik ve tavşan bulunmaktadır Merkez ilçe, Ulaş, Kangal, Hafik ilçeleri ile Çukurbelen köyü çevresinde bol miktarda kanatlı av hayvanlarından; şahin, bıldırcın bulunmaktadır Hafik, Çukurbelen, Merkez ilçe, Seyfebeli yörelerinde sazlık ve bataklıklarda yaban ördeği, ildeki tüm göllerin çevresinde yaban kazları yaşamaktadır Tödürge Gölü’ndeki iki küçük adacıkta turnalar yaşamaktadır Sivas’taki bütün akarsular ile Tödürge, Hafik, Lota ve Gürün Gökpınar Gölleri de bolca balık avlanan tatlı sulardır İlin iğne yapraklı ormanlarının yayıldığı Koyulhisar, Yıldızeli, Akdağlar, Zara ve Şerefiye yörelerinde bol miktarda yaban domuzu, tilki ve ayıya rastlanır Sosyal yapı Nüfus Sivas Genel nüfusu 638,464 - Sivas il merkezi nüfusu 335002 dir - Şehrimizde 62 mahalle mevcuttur Sivas 16 ilçesi ve 1245 köyü ile önemli bir idari yapıya sahiptir Eğitim-Öğrenim Fakülte 3 Enstitü ve il ve ilçelerde 15 Meslek Yüksek okulu ile dev bir eğitim yuvası olan Cumhuriyet Üniversitesi , 18000 öğrenci kapasite ile Sivas'ın Parlayan yıldızıdır Sivas Merkezinde 160 İlköğretim , 22 Lise ve dengi okul Sivas Genelinde 702 İlköğretim , 70 Lise ve dengi okul bulunmaktadır İlçeleri Yıldızeli Şarkışla Divriği Suşehri Kangal Hafik Koyulhisar Akıncılar Gölova İmranlı Zara Altınyayla Doğanşar Gemerek Gürün Ulaş Tarihçe Sivas'ın bugünkü sınırları içerisinde yer alan Hafik Gölü, Pılır Höyüğü, Zara Tödürge Gölü kıyısındaki Tepecik Höyüğü ile Kangal İlçesi Çukurtarla ve Kavak Nahiyesi Höyük değirmeninde Prehistorik buluntular elde edilmiştir Yıldızeli Argaz Höyük ve çevresinde Kalkolitik çağ (maden taş devri MÖ5000-3500) ile Tunç devri (MÖ3000-1500) buluntuları elde edilmiştir Sivas'ın yazılı tarihi MÖ2000 yılı başlarında Hititlerle başlamakta olup, merkez Tatlıcak Köyü ile Uzuntepe köylerinde bulunan höyük ve Gürün Şuğul Vadisindeki Hititçe yazılar başlıca Hitit yerleşim alanlarıdır Balkanlar üzerinden Anadolu'ya gelen Friglerin Hititleri ortadan kaldırmaları sonucu Sivas'ta Frig yerleşimi Hitit yerleşim alanlarının üst katlarında görülmektedir Lidyalılar zamanındaki meşhur Kral Yolu da Sivas'tan geçmektedir Anadolu'daki Pers egemenliğinden sonra kurulan şehir devletlerinin zamanla Roma İmparatorluğuna bağlandığı, önemli yol kavşağı üzerinde bulunan şimdiki şehir merkezinin iskan edildiği ve Sebasteia adını aldığı bilinmektedir Bu ad, rivayete göre Pontus Kralı Polemonos'un karısı Pitodoris'ce verilmiş ve Roma İmparatoru Augustus'a ithaf edilmiştir Roma İmparatorluğu hakimiyetine giren şehir, 395'te Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna ayrılan topraklar içerisinde kaldı1059'da Anadolu'ya giren Türkmen güçleri ve 1064'te Alparslan'ın önünden kaçan Selçuklu şehzadesi Elbasan Sivas yöresinde kısa süre hakimiyet sağlamışsa da, bölgenin Türk egemenliğine girmesi 1071 Malazgirt Zaferinden sonra gerçekleşti Kısa bir süre Selçuklu hakimiyetinde kalan Sivas'ta 1075'te Danişmend Beyliği kuruldu Danişmend Beyliğinin taht kavgaları ile zayıf düşmesinden sonra Anadolu Selçuklularını yeniden birleştiren IMesud, 1152'de Sivas'ı ele geçirdi Bizanslıların da karıştığı taht ve egemenlik kavgaları sırasında Anadolu Selçukluları ile Danişmendliler arasında sürekli el değiştiren Sivas, 1175'te IIKılıçarslan tarafından kesin olarak Selçuklulara bağlandı Daha sonra İzzeddin Keykavus Sivas'ı başkent yapmış, uzun müddet Sivas'ta kalarak günden güne genişleyen Sivas Şehri mamur edilmiş ve 1217 yılında Şifaiye Medresesini yaptırmıştır İlim adamlarını Sivas'ta toplayarak şehri büyük bir ilim merkezi haline getirmiştir İzzeddin Keykavus'un türbesi, yaptırdığı medrese içinde bulunmaktadır 1220 Yılında İzzeddin Keykavus ölünce yerine I Alaeddin Keykubat hükümdar oldu Bu dönem Anadolu Selçuklularının en parlak dönemi oldu Moğol istilasını dikkatle izleyen ve önlemler almaya çalışan sultan 1224'de Sivas'ı surlarla çevirerek korunaklı duruma getirdi Yerine geçen IIGıyasettin Keyhüsrev'in kötü yönetimi sırasında sıkıntı çeken halk, 1240 yıllarında ayaklanarak Sivas'ı yağmaladı Selçuklu askerlerinin sivilleri sindirmek için seferber olduğunu gören Moğollar Anadolu'yu ele geçirmek üzere harekete geçtiler Gıyasettin Keyhüsrev'i 1243'te Kösedağı Savaşında yenilgiye uğratan Moğol güçleri, Sivas'ı işgal ettiler Moğollara bağımlı duruma gelen Selçukluları, bir süre de Moğollar tarafından kurulan İlhanlı devleti ile idare etti Sivas ili bu dönemlerde büyük bir gelişme göstererek önemli bir ticaret ve bilim kenti olmuştur Anadolu'da yarım asır kadar devam eden İlhanlılar devrinde Vali Demirtaş Sivas'a yerleşmiş ve istiklalini ilan ederek Sivas'ta uzun yıllar saltanatını sürdürmüştür Demirtaş'tan sonraki Sivas Valisi sırayla, Alaeddin Eratna oğlu Gıyasettin Mehmet, Alaeddin Ali ve oğlu Mehmet Bey'dir Ali Bey'in ölümünden sonra yerine geçen yedi yaşındaki Mehmet Bey'i Kadı Burhaneddin saltanatından uzaklaştırarak Sivas'ta kendi adıyla anılan devletini kurmuştur Sivas'ı onarmak için de birçok çabalar göstererek surların etrafında hendekler kazdırılmış, kaleleri tamir ettirilmiştir Akkoyunlu aşireti reisi Kara Osman'la yaptığı muharebe sonunda katledilmiş yerine oğlu Alaeddin geçmiştir Bu sırada Timurlenk Anadolu'ya akınları başlamıştır Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıt Amasya'yı almış Sivas'a yaklaşmıştır Güneyde Karamanlıların baskısına dayanamayan Alaeddin, şehri Osmanlılara teslim etmiştir Bir davetle Sivas'ı teslim alan Yıldırım Beyazıt, şehri vali olarak tayin ettiği en büyük Şehzadesi Emir Süleyman'a vermiştir Sivas Osmanlıların eline geçtikten bir yıl sonra 1400 yılında Timur'un istilasına uğramış, bir süre sonra tekrar Osmanlı hakimiyetine geçmiştir Sivas Osmanlı İmparatorluğu döneminde eyalet merkezi haline getirilerek Amasya, Çorum, Tokat kısmi olarak Malatya ve Kayseri illeri Sivas'a bağlı birer sancak olmuştur Evliya çelebi Seyahatnamesi'nde belirtildiği gibi Sivas zamanının en önemli eyaletlerinden biridir (40 ilkokul, 1000 dükkan, 18 han, 40 kadar çeşmesi olduğundan bahsedilir) Sivas'a birçok vali atanmış, bunlar içinde belki de ismi hiç unutulmayacak olan Halil Rıfat Paşa'nın yaptırdığı yollar, köprüler, hanlar ve konaklar halen Sivas 'ta yaşayanların hizmetindedir Sivas üzerinde Tarih içinde süre gelmiş yönetimler; Danişmentliler Dönemi Sivas Selçuklular Dönemi Sivas Osmanlı Devrinde Sivas Önemli şahsiyetler Ahi Emir Ahmed (1244) Ebu Abdullah Ali Bin Mehmed Es-Sivasi ( – 1302) Kadı Ahmed Burhaneddin (1329 – 1384) Sıvaslı İbrahim Efendi Ahmed Bin Abdullah Es-Sivasi ( – 1384) Ahmed Bin Mahmud Es-Sivasi ( – 1387) Kemaleddin İbn-i Hümam Es-Sivasi (1374-1445) Şehabüddin Ahmed Es Sivasi ( –H860) Hüsrev Bin Mehmed Es-Sivasi (-1470) İbrahim Bin Hasan Es-Sivasi Et-Tennuri (-1471) Molla (Mehmed) Hüsrev (-1480) Sivaslı Hasan Paşa (-1566) Muharrem Es-Sivasi (-1584) Behram Paşa (16YY) Feyzullah Bin Şemseddin Ahmed Es-Sivasi (-1616) İsmail Bin Sinan Es-Sivasi (-1632) Abdülmecid Bin Muharrem Es-Sivasi (-1633) Abdulkerim Bin Abdullah El-Vaiz Es-Sivasi ( –1633) Recep Sivasi (-1640) Abdülahad Sivasi (-1645) Ebus-Sena Şeyh Şemseddin Ahmed Es-Sivasi (-1650) Sivaslı Müftüoğlu (-1748) Numan Efendi (Sarı Hatipzade) (-1768) İvazzade Halil Paşa (-1804) Durak Baba (1831-1916) Mur Ali Baba (-1885) Fazlullah Moral (1878-) Nüzhet Efendi (Deli Nüzhet Sivasi) ( – 1888) Abdulkadir Bin Kör Ali (-1894) Halil Rıfat Paşa (-1907) Vali Muammer Bey (1874 - ) İhramcızade İsmail Hakkı Efendi (1880-1969) Mehmet Samih Fethi (1886 - ) Hayri LÜTFULLAH (1899 – 1930) Mehmet Şükrü AKKAYA (1894-1971) Eflatun Cem GÜNEY (1896-1981) Muzaffer SARISÖZEN (1899-1967) Ömer ALTUĞ (1905 – 1965) Vehbi Cem AŞKUN (1909-1979) İbrahim ARSLANOĞLU (1920-1995) ProfDr M Kaya BİLGEGİL (1921 – 1987) İlhan BAŞGÖZ (1924 - ) Prof Dr Sedat Veyis ÖRNEK (1927-1980) Hasan Hüseyin KORKMAZGİL (1927-1984) Şemsi (Şemseddin-i) Sivasi (1520 - 1597) Muhlis Akarsu Pir Sultan Abdal Abdulkadir Galâmi (1854 - 1886) Aşık Veysel (1894 -1973) Külhaşzade Rahmi (1870 - 1910) Abdulahad Sivasi (Nuri-i Sivas-i (1594 - 1650) Kul Himmet Üstadım (XIXYüzyıl) Feryadi (1914 – 1987) Emsalî (1900 – 1978) VELİ (? – 1853) İbrahim ASLANOĞLU (1920 - 1995) RUHSATİ (1835 - 1911) MİNHACI (1862 - 1901) Talibi COŞKUN Âşık Ali İzzet ÖZKAN Mesleki Serdari Vehbi Cem AŞKUN Osman Hikmet IŞIK Reşad Şemseddin SİRER Seyyid YALÇIN Mustafa ÇAĞRICI (1950 - ) MKaya BİLGEGİL Seyit TÜRK Deneme Kemaleddin İbnü'l-Hümam Zaralı Halil Söyler (İnce Halil ) (1906-1964) |
Sivas-Tarihi-Ekonomisi |
12-24-2009 | #2 |
Şengül Şirin
|
Sivas-Tarihi-EkonomisiSivas-Tarihi-Ekonomisi Sivas ili topraklan Anadolu'nun orta kesiminde, dağlık ve engebeli bir alanda yer alır Büyük bölümü İç Anadolu Bölgesi'nde olan ilin daha küçük bölümleri Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinin sınırları içinde kalır İlin ve il merkezi kentin adı bazı haritalar ile kaynaklarda Sivas olarak da geçer Tarihinin çok eskilere dayandığı bilinen bir yörede başlıca yerleşim yeri olan Sivas kenti eskiden beri bir ulaşım ve konaklama merkezidir Anadolu'nun çeşitli yörelerini birbirine bağlayan yollar burada kesişir SİVAS İLİNE İLİŞKİN BİLGİLER YÜZÖLÇÜMÜ: 28488 km2 NÜFUSU (1990): 767481 İL MERKEZİ: Sivas İLÇELER VE NÜFUSLARI (1990): Merkez ilçe (270329), Akıncılar (11085), Altınyayla (15739), Divriği (33105), Doğanşar (8324), Gemerek (48453), Göl-ova (6699), Gürün (31038), Hafik (28280), İmranlı (21530), Kangal (48068), Koyulhisar (21894), Suşehri (46843), Şarkışla (49116), Ulaş (13801), Yıldızeli (74902), Zara (38275) BAŞLICA KENT VE NÜFUSU (1990): Sivas (221512) BAŞLICA YÜKSELTİLER: Kızıldağ (3025 metre), Köse Dağı (2812 metre), Çalgan Tepesi (2735 metre), Göktepe (2719 metre) SICAKLIK: Sivas kentinde en düşük -34,6°C (2011972), en yüksek 38,3 (1971962), ortalama 8,6°C YAĞiŞ MİKTARI: Sivas kentinde yıllık ortalama 419,9 mm İL TRAFİK NO: 58 İLGİ ÇEKİCİ YERLER: Fidanlık ve Eğriçimen orman içi dinlenme yerleri; Sıcakçermik, Soğukçermikve Ba-lıklıçermik; Divriği Kalesi;, Sivas Ulucamisi, Divriği Ulucamisi ve Darüşşifası; İzzeddin Keykâvus Darüş-şifası; Gök Medrese (Sahibiye Medresesi), Burueiye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese; Meydan, Kale (Sivas), Ali Ağa, Ali Baba ve Kale (Divriği) camileri; Ahi Emir Ahmed, Kadı Burhaneddin ve Abdülvahap Gazi türbeleri, Güdük Minare (Şeyh Hasan Bey Türbesi); Sitte Melik ve Kameriddin kümbetleri; Boğazköprü, Eğriköprü, Kesikköprü ve Şahruh Köprüsü; Behram Paşa Hanı; Meydan Hamamı; Sivas Müzesi, Sivas 4 Eylül Atatürk Müzesi 11 yüzyılın ortalarından sonra doğudan Türkmenler'in gelip yerleşmesi ve Danişmendliler'in yörede etkili olması kentteki toplumsal ve kültürel yapıda bazı değişimlere neden oldu Anadolu Selçuklularının güçlenmesi, tarım ve ticaret etkinliklerinin gelişme göstererek Anadolu' nun zenginleşmesine yol açtı Bundan en çok yararlanan kentlerden biri de Sivas'tı Bu dönemde Sivas kenti Ceneviz, Rus ve Arap tüccarların buluştuğu önemli bir ticaret merkeziydi Zenginleşmesi, bilim ve kültür yaşamı açısından da gelişmesine yol açtı 1217'de yaptırılan İzzeddin Keykâvus Darüşşifası, bir sağlık kurumu olmasının yanı sıra tıp derslerinin verildiği bir yüksekokuldu Kentte yeni cami, misafirhane ve hanlar yapıldı; medrese, kitaplık, zaviye ve imaretler kuruldu 13 yüzyılda başlayan Moğol saldırılarından kaçan dönemin bazı ünlü bilim adamlarının sığındığı Anadolu kentlerinden biri de Sivas' ti Mevlana'nın {bak Mevlana) babası Baha-eddin Veled'in Konya'ya yerleşmeden önce bir süre Sivas'ta kaldığı bilinir Eretna Beyliği'ne bir süre başkentlik yapan kent, Kadı Burhaneddin Devleti'nin de merkeziydi Osmanlı döneminde yöre halkı Ermeni, Rum, Kürt ve Türkmenler'den oluşuyordu 19 yüzyıl sonlarına doğru Kafkasya'dan gelen Çerkez göçmenlerin bir bölümü Uzunyayla' ya yerleştirildi Yörede yaşayan Müslüman halkın bir bölümü günümüzde de olduğu gibi Alevi'ydi {bak ALEVİLİK) Eskiden Aleviler başlarına "taç" denen kırmızı bir sarık giydiklerinden, halkın öteki kesimleri tarafından "kızılbaş" adıyla anılırlardı Doğal Yapı Sivas ili Anadolu'nun en dağlık ve engebeli kesimlerinden birinde yer alır Yalnızca bazı akarsu vadilerinde 1000 metreden alçak alanlara rastlanır Sivas ili topraklarının yaklaşık yarısı dağlık alanlardan, öteki yarısı da yüksek yaylalardan oluşur Yükseltisi fazla olmayan, ova denebilecek düzlüklerin kapladığı alan ise çok azdır Sivas ilinin kuzey kesimini Kuzey Anadolu Dağları {bak Kuzey Anadolu Dağlari), doğu kesimini Doğu Toroslar {bak Toroslar), güney kesimini de Orta Toroslar engebelendi-rir Karadeniz Bölgesi sınırlarının içinde kalan kuzey kesimdeki başlıca yükselti, doruğu 2812 metreye erişen Köse Dağı'dır Sivas ilinin güney ve güneydoğusunda yer alan bazı toprakları Doğu Anadolu Bölgesi'nin sınırlan içinde kalır Bu kesimdeki başlıca yükselti Yama Dağı'dır (2735 metre) Bu kütle, Karasu-Aras Dağları adıyla tanınan Doğu Toroslar'ın bir parçasıdır İlin batı kesimini engebelendiren başlıca dağ dizileri Çamlıbel ve İncebel dağları ile Akdağlar'dır Tecer Dağları ilin orta kesiminde, güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda uzanır Sivas ilinin en yüksek noktası, Kızıldağ'da 3025 metreye erişen Peynirlitepe'dir Kızıldağ, İç Anadolu Bölgesi'nin en doğudaki topraklarını oluşturur İlin önemli bir bölümünde yükselti yaklaşık 1500 metre dolayında olduğundan dağların çoğu fazla yüksekmiş gibi görünmez Kuzey kesimde ise bu görüntü bozulur Dorukları 2800 ve 3000 metreyi aşan yükseltilerin yer aldığı bu kesimdeki dağlık alanlardan biraz kuzeye doğru gidilince 800 metre yükseklikteki Kelkit vadisine inilir Sivas ilinde hayvancılık açısından büyük önem taşıyan yüksek düzlükler geniş alanları kaplar Bu dalgalı düzlüklerin başlıcaları, doğu kesimi il sınırları içinde yer alan Uzun-yayla ile Sivas kentinin kuzeyindeki Meraküm Yaylası'dır Orman örtüsünden yoksun olduğundan şiddetli bir aşınıma uğrayan bu yaylaların deniz düzeyinden yüksekliği yaklaşık 1500 metre kadardır Üstünde bazı dağlar yükselen Uzunyayla ile Meraküm Yaylasındaki akarsu vadilerinde yükselti daha azdır Sivas ili topraklarından kaynaklanan sular büyük akarsulara katılarak Karadeniz, Basra Körfezi ve Akdeniz'e ulaşır Kuzey kesiminden doğan suları Karadeniz'e taşıyan başlıca akarsu Yeşilırmak ve bu kesimden aşağı yukarı doğu-batı doğrultusunda geçen Kelkit Irmağı'dır Bu ırmağın genel olarak Çoruh-Kelkit Vadi Oluğu adıyla bilinen vadisi, Doğu Karadeniz Sıradağlarının bir bölümü il sınırlan içinde kalan kıyı dağları ile iç sıralarını birbirinden ayırır Karadeniz'e dökülen Melet Çayı'nın başlangıç kolları da bu kesimden çıkar Tüm çığırı ülkemiz topraklarında olan Kızılırmak (bak KIZILIRMAK), Kızıldağ'ın yamaçlarından kaynaklanarak Sivas ilinde aşağı yukarı kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda akar Kızılırmak'a il sınırları içinde katılan başlıca akarsular Tavra ve Tecer sularıdır Fırat Irmağı'nın (bak Firat IrmaGi) önemli kollarından biri olan Karasu Irmağı'na katılan Çaltı ve Tohma suları ile Kuruçay il topraklarından kaynaklanır Akdeniz'e dökülen Ceyhan ve Seyhan ırmaklarının bazı başlangıç kolları da il topraklarından çıkar Sivas ilinde yer alan başlıca göller Kızılırmak vadisinin kuzeyinde, Zara ile Hafik arasında yer alır Genellikle Hafik Gölleri adıyla anılan ve alçıtaşından (jips) oluşan arazide yer alan çukurlukların içinde suların birikmesi sonucunda ortaya çıkan bu göllerin suları tuzludur Kuzey ve güney kesimdeki bazı kuytu alanlarda Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinin yumuşak ikliminin etkileri duyulursa da, Sivas ili genel olarak sert bir kara ikliminin etkisi altında kalır En çok ilkbaharda yağış alan Sivas'ta il merkezine düşen yağışın yıllık ortalama miktarı 500 milimetreyi bulmaz Sivas ili en az yağışı yazın alır Karla örtülü olduğu süre yılda ortalama iki ayı geçen Sivas'ta kışın � 30°C'nin altına düşen soğuklara, yazın da 35°C'yi aşan sıcaklara rastlanır Sivas orman açısından ülkemizin en yoksul illeri arasında yer alır Ormanları büyük ölçüde yok edilmiş olan Sivas ilinde doğal bitki örtüsü bozkır (step) görünümündedir Kuzey ve batı kesimindeki dağlık alanlarda yer yer sarı çam ve ardıç topluluklarına, akarsu boylarında da kavaklara rastlanır Tarih Bu topraklardaki ilk yerleşim yerlerinin günümüzden 7500 yıl önce başlayan Bakır Çağı'n-da (Kalkolitik Çağ) kurulduğu bilinmektedir İÖ 2000'li yılların ortalarında Hattiler'in yurdu olan topraklar arasında yer alan Sivas, İÖ 17 yüzyılda Eski Hitit Devleti'ne (bak HİTİTLER) bağlıydı İÖ 7 yüzyıla kadar Hititler'in hüküm sürdüğü yöre, daha sonra Kimmerler ile İskitler'in saldırısına uğradı İÖ 6 yüzyılda Lidyalılar'la bir antlaşma yapan Medler, Kızıl-ırmak'ın doğusundaki toprakları egemenlikleri altına aldılar Pers yönetimi sırasında Kapadokya Satraphğı'nın sınırları içinde yer alan Sivas yöresi, Büyük İskender'in Anadolu'yu Makedonya Krallığı'na bağladığı sırada kurulan Kapadokya Krallığı'nın (bak KAPADOKYA) yönetimine girdi Daha sonra Pontos Krallığı ve bir süre de II Dikran'ın denetiminde kalan yöre, İS 17'de Roma İmparatorluğu'na bağlandı Yöre bir süre Romalılar ile Partlar arasında el değiştirdi 11 yüzyılda Bizans İmparatorluğu'nun Seoasteia Theması'nın (yerel yönetim birimi) sınırlan içinde yer alan yöreye bu yüzyılın ortalarında Türkmenler gelmeye başladı 1071'den sonra doğu kesimi Mengücükler, öteki kesimleri Daniş-mendliler tarafından yönetilen yöre, 12 yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti'nin egemenliğine girdi Anadolu Selçukluları yönetiminde önemli bir bölümü bayındır bir yöre haline gelen Sivas, İlhanlı, Eretna Beyliği ve Kadı Burhaneddin Devleti yönetiminden sonra Timur tarafından büyük bir yıkıma uğratıldı; Moğol askerleri binlerce Sivaslı'yı kılıçtan geçirdi 15 yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti'nin topraklarına katılan Sivas yöresi, 1472'de bu kez Akkoyunlular tarafından yağmalandı 16 yüzyıl başlarında yöreyi de etkileyen bir ayaklanma Yavuz Sultan Selim tarafından, çoğu Sivaslı olmak üzere 40 bin Alevi'nin katledilmesiyle bastırıldı Celali Ayaklanmaları (bak CELALİ AYAKLANMALARI) ve kıtlıklardan Osmanlı döneminde en çok zarar gören yörelerden biri de Sivas'tı Bugünkü il toprakları 19 yüzyıl sonunda Sivas vilayetinin sınırlan içindeydi O zamanlar Amasya, Tokat ve günümüzde Giresun'a bağlı olan Şebinkarahisar (Karahisar-ı Şarki) bu vilayetin sancaklanydı I Dünya Savaşı'n-dan sonra başlayan işgallere karşı ulusal direnişin ilk adımlarından birinin atıldığı yer olması bakımından Sivas kentinin Kurtuluş Savaşı tarihinde önemli bir yeri vardır (bak Erzurum ve Sîvas Kongreleri) Ekonomi Kışlan kar yağışlı, sert ve uzun geçen, bunun yanı sıra topraklarının engebeli olması ve şiddetle aşınıma uğraması nedeniyle ekime elverişli alanları kısıtlı olan Sivas ilinde halkın önemli bir bölümü geçimini hayvancılıktan sağlar Çok miktarda koyun yetiştirilen Sivas' ta sığırcılık da yapılır Elde edilen başlıca hayvansal ürünler et, süt, yün ve deridir Bu ürünler yöredeki bazı işletmelerde işlenerek değerlendirilir Yaygın olarak arıcılık da yapılan Sivas ilinde önemli miktarda bal elde edilir Yetiştirilen başlıca bitkisel ürünler buğday, şekerpancarı, arpa, patates, çavdar, yulaf, kavun ve karpuzdur Yüzölçümü açısından Konya ve Ankara'dan sonra ülkemizin üçüncü büyük ili olan Sivas'ta toplam ekili alanlar 1985 verilerine göre il topraklannın yüzde 16'sını kaplar Oysa bu oran Konya ilinde yaklaşık yüzde 40, Ankara ilinde de yüzde 38'dir 1987'de üretilen buğday miktarı ise Konya'da 1,8 milyon ton, Ankara'da 1,7 milyon tonken, Sivas'ta 460 bin tonu bile bulmuyordu Başlıca tarımsal kuruluşlar olan Hafik ve Ulaş tanm işletmelerinin yaptığı çalışmalara karşın hayvansal ve bitkisel üretimde yeterli gelişme sağlanamamıştır Bunun yanı sıra sanayi kuruluşlarının da yeterli düzeyde olmaması nedeniyle Sivas ilinde nüfus artış hızı genel olarak çok düşüktür Sivaslılar'ın bir bölümü yeni iş olanakları bulmak umuduyla ya yurtdışına gider ya da büyük kentlerimize göç eder Sivas ilindeki en önemli sanayi kuruluşu, Devlet Demiryolları İşletmesi'ne (TCDD) bağlı olan ve vagon üretiminin yanı sıra çeşitli dökümler yapan, beton travers üreten fabrikalardır Bundan başka et ve süt ürünleri, un ve unlu ürünler, dokumacılık ürünleri, yem, yedek parça, metal eşya, çimento, tuğla ve kiremit üreten fabrikalar da vardır Küçük sanayi etkinliği ise oldukça yaygın ve canlıdır Sivas ili yeraltı kaynaklan açısından oldukça zengindir İl topraklarında gümüş, demir, linyit ve manganez cevheri yatakları vardır Ülkemizin demir cevheri gereksiniminin önemli bir bölümü Divriği'deki yataklardan karşılanır Sivas ülke ulaşımında önemli bir konumu olan illerimizdendir Başlıca yerleşme merkezlerini birbirine bağlayan kara ve demiryolları il topraklarından geçer Toplum ve Kültür Eskiden beri ulaşım ve ticaret açısından önemli bir konumda olmasının yanı sıra tarihi boyunca birçok yönden gelen değişik halkların kültüründen etkilenen bir yöre olan Sivas, güçlü devletlerin ele geçirmek için savaştığı başlıca alanlardandı Birçok kez yağmalanarak yıkıma uğramasına karşılık sonradan gene kendisini toparlayan Sivas, Osmanlı döneminde önce eyalet, sonra da vilayet merkezitions */ pMsoNormal, liMsoNormal, divMsoNormal {mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:0001pt; mso-pagination:none; mso-layout-grid-align:none; text-autospace:none; font-size:100pt; font-family:"Times New Roman"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} @page Section1 {size:6120pt 7920pt; margin:7085pt 7085pt 7085pt 7085pt; mso-header-margin:354pt; mso-footer-margin:354pt; mso-paper-source:0;} divSection1 {page:Section1;} --> olarak önemini korudu Ama gerek devletin, gerek yerel yöneticilerin halkı ağır bir vergi yükü altında bıraktığı Sivas'ta zaman zaman tüm Anadolu'yu da etkileyen ayaklanmalar çıktı Bazı dönemlerde görülen kıtlıklar nedeniyle büyük güçlükler çeken Sivaslılar din ve mezhep ayrımcılığı nedeniyle uygulanan baskılardan da çok zarar gördü Aleviler kendilerine özgü bir yaşama biçimi içinde kaldılar ve kendilerine özgü bir kültür geliştirdiler Bu baskılardan çok zarar gören yörenin en acılı günlerinin yaşandığı 16 yüzyılda bu kesimin sözcülüğünü üstlenmiş olan Pir Sultan Abdal'ın {bak PİR Sultan Abdal) şiirleri, günümüzde de canlılığını koruyan Alevi kültürünün başlıca ürünlerindendir Cumhuriyetten sonra laikliğin {bak LAİKLİK) benimsenmesi, Aleviler'in üzerindeki baskıların hafiflemesi açısından da büyük önem taşır 19 yüzyıl sonlarında Sivas yöresinde birçok Müslüman ve Hıristiyan okulu vardı Bu okullarda 20 binden fazla çocuk eğitim görüyordu Bunlardan başka Sivas'ta Amerikalılar' ın ve Fransızlar'ın okulları da vardı Günümüzde Sivas ilinde yüksek düzeyde başlıca eğitim ve kültür kurumu Cumhuriyet Üniversitesi'dir Sivas ilinin geleneksel el sanatları dokumacılık, bakırcılık, çubukçuluk ve bıçakçılıktır Sivas'ta halı ve kilim dokumacılığının geçmişi Selçuklular'a dayanır Sivas halılannın başlıca özçlliği sık dokulu ve tümüyle yün olmasıdır En az 12 rengin kullanıldığı bu halılar günümüzde de Selçuklu motifleriyle süslenir Daha çok siyah ve kırmızı renklerin egemen olduğu Sivas kilimlerinde geometrik desenler kullanılır Eskiden özellikle Gürün'de gelişme göstermiş olan çorap örücülüğü yaygınlığını yitirmektedir Bu çoraplarda kullanılan başlıca motifler "yârimi eller aldı", "eli mektuplu", "âşık kirpiği" ve "gönül kilidi" adlarıyla anılır Bakırcılık eski önemini yitirmiş durumdadır Sigara ağızlığı yapımcılığına "çubukçuluk" denir Çubukçuluk günümüzde turistik açıdan değer taşır Eskiden kılıççılığın yaygın olduğu yörede daha sonralan çakı ve bıçak yapımcılığı gelişmiştir Sivas'ın siyah kemik saplı bıçakları ünlüdür Ünlü halk şairi Âşık Veysel {bak ÂŞIK Veysel) ile tanınmış şairlerden Hasan Hüseyin (Korkmazgil) Sivas ili doğumludur İl Merkezi: Sivas Kentin bilinen en eski adı Kaberia ya da Kabeira'dır Daha sonra "tann Zeus'un kenti" anlamında Diopolis ve "büyük kent" anlamında Megalopolis adlanyla anıldı Roma döneminde verilen Sebasteia adının anlamı "imparatorun kenti"ydi Megalopolis-Sebasteia olarak da adlandınlan kentin bugünkü adının Sebasteia'dan kaynaklandığı sanılmaktadır Stratejik açıdan önemli bir konuma sahip olması nedeniyle eskiden devlet, eyalet ve vilayet merkezi olarak seçilmiş olan Sivas kenti, ilin orta kesiminde yer alır İç Anadolu Bölgesi'nin doğu kesimindeki önemli bir ticaret, hizmet ve kültür merkezi olma özelliğini koruyan kent, Kızılırmak vadisinin kuzey kesiminde, Tavra Suyu'nun iki kıyısında gelişmiştir Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerindeki başlıca merkezleri birbirine bağlayan kara ve demiryolları kentten geçer Ulaşım açısından en önemli yol, doğuda Gürbulak sınır kapısından gelip batıda Ankara'da E-5 Karayolu'yla kesişen E-23 Karayolu'dur Kentin kuzeybatısında bir havaalanı da vardır Kentin nüfusu 198553'tür (1985) |
Sivas İlinin Tarihçesi |
12-24-2009 | #3 |
Şengül Şirin
|
Sivas İlinin TarihçesiSİVAS İLİNİN TARİHÇESİ Sivas'ın bugünkü sınırları içerisinde yer alan Hafik Gölü, Pılır Höyüğü, Zara Tödürge Gölü kıyısındaki Tepecik Höyüğü ile Kangal ilçesi Çukur Tarla ve Kavak nahiyesi Höyük değirmeninde Prehistorik buluntular elde edilmiştir Yıldızeli Argaz Höyük ve çevresinde Kalkolitik çağ (maden taş devri MÖ 5000-3500) ile Tunç Devri (MÖ 3000-1500) buluntuları elde edilmiştirSivas'ın yazılı tarihi MÖ 2000 yılı başlarında Hititlerle başlamakta olup merkez Tatlıcak Köyü ile Uzuntepe Köyündeki Höyükler, Divriği Maltepe Köyünde bulunan höyük ve Gürün Şuğul vadisindeki Hititçe yazılar başlıca Hitit yerleşim alanlarıdır Balkanlar üzerinden Anadolu'ya gelen Frig’lerin Hititleri ortadan kaldırmaları sonucu Sivas'ta Frig egemenliğine girmiştir Frig yerleşimi Hitit yerleşim alanlarının üst katlarında görülmektedir Lidya’lılar zamanındaki meşhur Kral Yolu da Sivas'tan geçmektedir Anadolu'daki Pers egemenliğinden sonra kurulan şehir devletlerinin zamanla Roma İmparatorluğuna bağlanması sonucu, önemli yol kavşağı üzerinde bulunan şimdiki şehir merkezinin iskan edildiği ve Sebasteia adını aldığı görülmekte veya ilin isminin Hitit Kavmi olan sibasip adından geldiği gibi, Roma İmparatoru Aguste tarafından şehre yunancada şehir manasına gelen "Sebasteia" adının verildiği ve yine Selçuklular zamanında üç değirmen anlamına gelen "Sebast" kelimesinden geldiği rivayet edilmektedir Bu yörede Roma hakimiyeti tam olarak yerleştikten sonra şehre "Diyapolis" yani Mebud şehri adı verilmiştir Roma İmparatorluğu hakimiyetine giren şehir 395'te Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna ayrılan topraklar içerisinde kaldı1509'da Anadolu'ya giren Türkmen güçleri ve 1604'te Alparslan'ın önünden kaçan Selçuklu şehzadesi Elbasan Sivas yöresinde kısa süre hakimiyet sağlamışsa da, bölgenin Türk egemenliğine girmesi ancak 1071 Malazgirt Zaferinden sonra gerçekleşti Kısa bir süre Selçuklu hakimiyetinde kalan Sivas'ta 1075'te Danişmend Beyliği kuruldu Danişmend Beyliğinin taht kavgaları ile zayıf düşmesinden sonra Anadolu Selçuklularını yeniden birleştiren IMesud, 1152’de Sivas'ı eline geçirdiBizanslılarında karıştığı taht ve egemenlik kavgaları sırasında Anadolu Selçukluları ile Danişmend’liler arasında sürekli el değiştiren Sivas, 1175'te II Kılıçarslan tarafından kesin olarak Selçuklulara bağlandı Daha sonra İzzetdin Keykavus Sivas'ı başkent yapmış, uzun müddet Sivas'ta kalarak günden güne genişleyen Sivas Şehri mamur edilmiş ve 1217 yılında Şifaiye Medresesini yaptırmıştır İlim adamlarını Sivas'ta toplayarak şehri büyük bir ilim merkezi haline getirmiştir, İzzetdin Keykavus Türbesi" yaptırdığı medrese içinde bulunmaktadır 1220 yılında İzzettin Keykavus ölünce yerine I Aladdin Keykubat hükümdar oldu Bu dönem Anadolu Selçuklularının en parlak dönemi oldu Moğol istilasını dikkatle izleyen ve önlemler almaya çalışan Sultan 1224'te Sivas'ı surlarla çevirerek korunaklı duruma getirdi Yerine geçen II Gıyasettin Keyhüsrev'in kötü yönetimi sırasında sıkıntı çeken halk,1240 yıllarında ayaklanarak Sivas'ı yağmaladı Selçuklu askerlerinin sivilleri sindirmek için seferber olduğunu gören Moğollar, Anadolu'yu ele geçirmek üzere harekete geçtiler Gıyasettin Keyhüsrev'i 1243'te Kösedağı Savaşı'nda yenilgiye uğratan Moğol güçleri, 'Sivas'ı işgal ettiler Moğollarca bağımlı duruma gelen Selçuklular, Moğollar tarafından kurulan İlhanlı Devleti ile idareye hakim olunmuş Sivas ili bu dönemlerde büyük bir gelişme göstererek önemli bir ticaret ve bilim kenti olmuştur Anadolu'da yarım asır kadar devam eden İlhanlılar devrinde Vali Demirtaş Sivas'a yerleşmiş ve istiklalini ilan ederek Sivas'ta uzun yıllar saltanatını sürdürmüştür Demirtaş'tan sonraki Sivas Valileri sırayla, Alaattin Ertana oğlu Gıyaseddin Mehmet, Alaattin Ali ve oğlu Mehmet Bey Sivas'ta saltanatı sürdürmüşlerdir Ali Bey'in ölümünden sonra yerine geçen yedi yaşındaki Mehmet Bey'i Kadı Burhaneddin saltanatından uzaklaştırarak Sivas'ta kendi devletini kurmuştur Bu arada Kadı Burhaneddin Sivas'ı onarmak için birçok çaba göstermiştir Surların etrafında hendekler kazdırılmış, kaleleri tamir ettirmiş ama Akkoyunlu aşireti reisi Kara Osman'la yaptığı muharebe sonunda katledilmiş yerine oğlu Alaattin geçmiştir Bu sırada Timurlenk Anadolu'ya akınlar yapmıştır Yıldırım Beyazıt Amasya'yı almış Sivas'a yaklaşmış, güneyde Karamanlıların baskısına dayanamayan Alaattin, şehri Osmanlılara teslim etmiştir Bir davetle Sivas'ı teslim alan Beyazıt, şehri en büyük şehzadesi Emir Süleyman'a vermiştir Sivas Osmanlıların eline geçtikten bir yıl sonra 1400 yılında Timur'un istilasına uğramış, bir süre sonra tekrar Osmanlı hakimiyetine geçmiştir Sivas Osmanlı İmparatorluğunda eyalet merkezi haline getirilerek Amasya, Çorum, Tokat kısmi olarak Malatya ve Kayseri illeri Sivas'a bağlı birer sancak olmuştur Evliya Çelebi Seyahatnamesinde belirtildiği gibi Sivas zamanının en önemli eyaletlerinden biridir (40 ilkokul, 1000 dükkan, 18 han, 40 kadar çeşmesi olduğundan bahsedilir Sivas'a birçok vali atanmış, bunlar içinde belki de ismi hiç unutulmayacak olan Halil Rıfat Paşanın yaptırdığı birçok yollar, köprüler, hanlar ve konaklar halen halkımızın hizmetindedir Tarihin kaydedildiği zamandan beri önemli bir yerleşim merkezi olan Sivas, asırlar boyunca önemini korumuş ve özellikle Milli Mücadele yıllarında milli mücadeleye başlangıç olması ona tarihin en kıymetli değerini vermiştir MİLLÎ MÜCADELEDE SİVAS Sivas Kongresi Niçin Toplandı? Kasım 1914'de girdiğimiz Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıktık Savaş sona erdiğinde milyonlarca kilometrekare toprağı ve yüzbinlerce insanımızı kaybetmiş olarak Anadolu topraklarına çekildik Türkleri, Anadolu'dan da atma projesi devreye sokuldu Mondros Ateşkesinin uygulamaya konulması sonucu Musul, İstanbul, Boğazlar, Doğu Trakya, İskenderun, Maraş, Urfa, Antep, Batum, Adana, Antalya, Kuşadası vd Anlaşma( İtilaf) devletleri'nin işgaline uğradı Anadolu içlerine ve kıyılarına askerî birlikler çıkardılar Ermeni ve Rum azınlık, işgal ordularını çoşku ile karşıladıkları gibi ülkenin çeşitli yörelerinde taşkınlıklarını, katliamlarını sürdürdü Paris Barış Konferansı kararı gereğince Yunanlıların İzmir'i işgali, bardağı taşıran son damla oldu Henüz Balkan ve Birinci Dünya Savaşı yaralarını sarmadan Anadolu topraklarının da işgale uğraması, Türk halkını karamsarlığa düşürdü İşgaller ve azınlıkların tutumu karşısında, ülke yöneticileri siyaset yoluyla sorunu aşacaklarını düşünürken, aydınlar arasında Amerikan, İngiliz, Fransız ‘manda' eğilimleri baş gösterdi Manda düşüncesini savunanlara göre: “ Alman desteği altında Anlaşma devletlerine yenilen Osmanlı Devleti, bu güçlü devletlere karşı tek başına bir mücadele yürütemezdi ” Mevcut durum karşısında ulusa olan güven duygusunu yitirenler: “ işgallere karşı direniş, yeni işgallere yol açar ” diye düşünüyorlardı Ulusal tepki ve direnişler İstanbul basınında eleştirilmekte, İstanbul Hükümeti tarafından ise şiddetle uyarılmaktaydı Atatürk, bu durum karşısında Türk ulusuna duyduğu güvenle: “ Memleketi bu müthiş badireden kurtarmak için yalnız bir kuvvetin temini lazımdır: milletin birliği ” diyerek, bağımsızlık yolunda ilk yöntemi açıklıyordu Birliği sağlamanın yolu ise ulusal bir kongreden geçiyordu Ulusun temsilcileri bir araya gelecek ve ülkenin içinde bulunduğu duruma bir çözüm getirecekti Bu çözümün kararları Sivas Kongresi'nde (4-11 Eylül 1919) alınacaktır Sivas Kongresi Nerede Kararlaştırıldı? 9 Ordu Müfettişi olarak, asayişi düzeltmek göreviyle Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa Ali Fuat (Cebesoy), Rauf (Orbay) ve Refet (Bele) ile Amasya'da buluştu Amasya Genelgesi için Kazım Karabekir Paşa ve diğer ilgililerin onayı alındı 21 / 22 Haziran 1919'da yayımlanan genelge, illerin askerî ve mülkî yöneticilerine telgrafla, İstanbul'daki bazı devlet adamları ve komutanlara ise özel mektup ekinde ulaştırıldı Amasya Genelgesi “ Vatanın Bütünlüğü Milletin Bağımsızlığı Tehlikededir ” uyarısı ile başlıyor ve “ Milletin Bağımsızlığını Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır ” çözüm önerisi ile sürüyordu Sivas Kongresi kararı, genelgede şöyle belirtiliyordu: “ Milletin istiklâlini kurtarmak için, her türlü tesir ve baskıdan uzak bir millî heyetin kurulması gerekmektedir Bunun için yazışmalar sonunda, Anadolu'nun en güvenilir yeri Sivas'ta Millî Kongre'nin toplanması kararlaştırılmıştır Fırka (parti) anlaşmazlıkları gözetilmeden her sancaktan, halkın güvenini kazanmış üç murahhasın (delegenin ), mümkün olan çabuklukla yola çıkarılması gerekir Her ihtimale karşı bunun bir ‘millî sır' olarak tutulması ve gereken yerlerde yolculuğun değişik adla ve kılıkla yapılması lâzımdır Müdafaai Hukukı Millîye Cemiyetleri ve Belediye Başkanlıklarınca murahhasların seçilmesi ve yola çıkarılması hakkında, vatanseverlikle yardımcı olmanızı; ve onların adlarıyla yolculuk tarihlerinin telgrafla bildirilmesini istirham eylerim ” Mustafa Kemal Paşa Sivas'ta ( 27 Haziran 1919) Erzurum Kongresi'ne katılmak üzere Erzurum'a gitmekte olan Mustafa Kemal Paşa, 27 Haziran 1919 günü Sivas'a geldi Israrla İstanbul'a çağırıldığı, emirlerinin dinlenilmemesi için genelgeler yayımlandığı, tutuklama söylentilerinin dolaştığı bir sırada geldiği Sivas'ta halk ve askerler tarafından çoşkuyla karşılandı O anı kendisi Nutuk'ta şöyle anlatır: “ Sivas şehrine girerken, caddenin iki tarafı büyük bir kalabalıkla dolmuş, askeri birlikler tören düzenini almış bulunuyordu Otomobillerden indik Yürüyerek askeri ve halkı selamladım Bu manzara, Sivas'ın saygıdeğer halkının ve Sivas'ta bulunan kahraman subay ve askerlerimizin bana ne kadar bağlı ve sevgi ile dolu olduğunu gösteren canlı bir tanık idi ” 27 Haziran günü Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yöneticilerine şu direktifleri verdi: “ Halkın çoğunluğunu, özellikle okumuş ve genç unsurları amaç etrafında toplayınız fiili direnişe hazırlanın Olumsuz propaganda ve akımlara karşı önlemler alın Kolordu Komutanı ve Kurmay Başkanı ile çok sıkı ve sürekli ilişki içinde bulununuz, onların şifresi ile önemli konular ve durumlar hakkında bilgi alış verişi yapın Vali ile de iyi ilişkileri geliştirerek iki merkezin vilayete yapacağı duyurulardan bilgi sahibi olunuz Sivas merkezinden Erzurum Kongresi için iki delege seçerek derhal yola çıkarınız ” Bu direktifler, Sivaslı vatanseverler üzerinde kıvılcım etkisi yaptı Ulusal mücadele yolundaki çabalarını artırdılar M Kemal, 28 Haziran sabahı, Ramazan Bayramının birinci günü, erkenden Erzurum'a doğru yola çıktı Sivaslılar Mustafa Kemal Paşayı Karşılıyor ( 2 Eylül 1919) Ermeni tehdidine karşı Doğu illerinin birliğini sağlamak amacıyla toplanan Erzurum Kongresi amacına ulaşmış, Kongreye başkanlık eden ve yönlendiren Mustafa Kemal Paşa, beraberindeki arkadaşları ve üç Temsil Kurulu üyesiyle birlikte Sivas yolundadır 2 Eylül günü Sivas, tarihinin en mutlu günlerinden birine uyanır Sivas halkı, Erzincan yönüne doğru, erken saatlerde akın etmeye başlar Atlı – yaya yola çıkanlar Kılavuz tepesinde toplanır Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını getiren otomobillerin Seyfebeli'nden görülmesi ile Sivaslıları büyük bir sevinç dalgası kaplar Halkın büyük sevgi gösterisinden sonra güneş batarken hep birlikte şehre girilir Karşılamaya çıkamayanlar caddenin iki yanını doldurmuş, alkış tufanı arasında Mustafa Kemal Paşayı selamlar Sivaslılar, misafirleri için Mekteb-i Sultanî'yi (Kongre Binası-Lise) hazırlamışlardı Akşam onurlarına yemek verilir Dinlenmeye çekilirler Sivas Kongresi'nde Sivas Delegesi Var mıydı? Sivas Vilayeti, ‘Altı Doğu İli”nden biri olması nedeniyle Erzurum Kongresi'nde temsil edildi Erzurum Kongresi'ne katılan 13 delegeden ikisi Sivas Merkez Sancağı'nı temsilen Erzuruma gitti Erzurum Kongresi sonunda dokuz kişilik Temsil Kurulu belirlendi Sivas (merkez) delegeleri, Mustafa Kemal Paşanın bütün ısrarlarına rağmen Temsil Kurulu'nda görev almadı Bunun üzerine, Sivas Vilayeti adına Temsil Kurulu'na Bekir Sami (Kunduk) ve Rauf (Orbay) Beyler seçildi Erzurum Kongresi'ne katılan yaklaşık 56 delege, Sivas Kongresi'ne katılmak için memleketlerinden yetki almamışlardı Ayrıca bu delegeleri Sivas Kongresi'ne getirmek pratik olarak da mümkün değildi Bu durum karşısında, Temsil Kurulu üyelerinin, Doğu illerini ve Trabzon vilayetini temsilen Sivas Kongresi'ne katılması kararlaştırıldı Bu nedenle, Sivas Kongresi'nde - Temsil Kurulu üyeleri dışında - Doğu illerinden ve Trabzon'dan delege yer almamıştır Böylece, Bekir Sami (Kunduk) ve Rauf (Orbay) Bey, Sivas Vilayeti kontenjanından seçildikleri Temsil Kurulu Üyeliği ile hem doğu illerinin, hem de dolayısıyla Sivas'ın temsilcisi olarak Sivas Kongresi'nde yer almışlardır Sivas Kongresi Delegeleri Delegenin Adı : Temsil Ettiği Yer: Mesleği: Mustafa Kemal (Atatürk) Temsil Kurulu Başkanı (Erzurum) Ordu Müf İstifa Hüseyin Rauf (Orbay) Temsil Kurulu Üyesi (Sivas) Em Deniz subayı Bekir Sami (Kunduk) Temsil Kurulu Üyesi (Sivas) Mülkiyeli - Vali Fevzi (Baysoy) Temsil Kurulu Üyesi (Erzincan) Din adamı -Şeyh Raif (Dinç) Temsil Kurulu Üyesi (Erzurum) Hukukçu- Yargıç Refet (Bele) Canik (Samsun)(TKÜ) Asker (Albay) Kara Vasıf Antep Emekli Albay İsmail Hami (Danişment) İstanbul Mülkiyeli- Tarihçi İsmail Fazıl (Cebesoy) İstanbul Emekli General Hikmet (Boran) Ask Tıb Öğr Tem(İst) Tıbbiye Öğrencisi Ahmet Nuri Bursa İlmiye sınıfı Hocası Osman Nuri (Özpay) Bursa Hukukçu- Avukat Hüseyin (Bayraktar) Eskişehir Tüccar Hüsrev Sami (Kızıldoğan) Eskişehir Subay Halil İbrahim (Sipahi) Eskişehir Tüccar- Bld Bşk Mehmet Şükrü (Koçzade) A Karahisar Hukukçu Salih Sıtkı (Kesrioğlu) A Karahisar Mülkiyeli Bekir (Gümişioğlu)) A Karahisar Öğretmen Abdurrahman Dursun (Yalvaç) Çorum Öğretmen Mehmet Tevfik (Ergun) Çorum Öğretmen İbrahim Süreyya (Yiğit) Alaşehir (Saruhan) Mutasarrıf Macit (Suner) Alaşehir (Manisa) Hakim (Yargıç) Mehmet Şükrü (Dalamanlı) Denizli Hukukçu Yusuf (Başağazade) Denizli Hukukçu - Zıraatçı Necip Ali (Küçüka) Denizli Hukukçu -Yargıç Hakkı Behiç (Bayiç) Denizli Mülkiyeli Sami Zeki Kastamonu Emekli Subay Nuri (Tatlızade) Kastamonu Tüccar Halit Hami (Mengi) Bor (Niğde) Tüccar- Beld Bşk Mustafa (Soylu) Niğde Öğretmen Yusuf Bahri (Tatlıoğlu) Yozgat Çiftçi Osman Remzi (Öğüt) Nevşehir Memur Mazhar Müfit (Kansu) Denizli (Hakkari) Valilikten istifa Hasan ? ? Süleyman (Boşanlı – Boşnak) Samsun(Canik) Çiftçi - Denizci Aşağıdaki isimler ise Sivas Kongresi'ne delege olarak seçilmişler, ancak kongre çalışmaları sona erdikten sonraki günlerde Sivas'a gelebilmişlerdir Nuh Naci (Yazgan) Kayseri Tüccar Ahmet Hilmi (Kalaç) Kayseri Kaymakam Ömer Mümtaz (İmamzade) Kayseri Tüccar İhsan Hamit (Tigrel) Diyarbakır Eğitimci Bursa delegeleri gösterilen askerlikten istifa etmiş Necati (Kurtuluş) ve hukukçu Asaf (Doras)'a kongre tutanaklarında rastlanmadığı halde, bazı eserlerde isimleri geçmektedir Sivaslılar Kongre için neler yaptı? Sivaslı Rasim (Başara) Bey, Müftü Abdürrauf Efendi, Emir (Marşan) Paşa ile 3Kolordu Komutanı Selahattin(Çolak) ve MKemal Paşanın özel temsilcisi AskDr İbrahim (Tali) Bey, ‘lise' binasının Kongre için düzenlenmesiyle ve diğer hazırlıklarla ilgilendiler Hayri (Sığırcı)Bey ve Şekercizade İsmail Efendi, evlerinden getirdikleri eşyalar ile Mustafa Kemal Paşa'nın kalacağı odayı ve Kongre salonunu döşediler Mustafa Kemal Paşa, Erzurum'dan gönderdiği haberle gelen delegelerin otellerde kalmasını yasaklayınca, Şekercizade İsmail Efendi çok sayıda delegeyi evinde uzun süre misafir etti Rasim Bey ve Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin diğer yöneticileri, Hürriyet ve İtilaf Partisi Sivas örgütünün olumsuz propagandalarını boşa çıkararak, halkı millî mücadeleye ısındırdılar Sivas Kongresi delegelerinin yemekleri ilk günlerde Sivas Belediyesi tarafından karşılandı Belediye Başkanı Abdulhak Bey sadece yemekle değil, bütün sorunlarla yakından ilgilendi Daha sonra masrafları kısmak amacıyla, yemekler Kongre binasının alt katındaki mutfakta çıkarıldıYemek giderleri belli ölçüde Sivas'ın varlıklı aileleri tarafından karşılandı Şehrin ileri gelenleri ve yöneticileri sık sık kongre binasına giderek, Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekileri ziyaret ettiler, gece sohbetlerine katıldılar Böbreklerinden rahatsız olan Mustafa Kemal Paşaya sık sık kepenek suyu getirilerek iyileşmesine yardımcı olundu Fransızların Güneyden, İngilizlerin Kuzeyden şehri işgal edeceği tehdit ve söylentilerine, Elazığ Valisi Ali Galip'in Kongreyi basarak dağıtma girişimlerine, İstanbul Hükümeti'nin baskılarına rağmen vatansever Sivas halkı Sivas Kongresine, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına tam bir ev sahipliği yapmıştır 12 Eylül 1919 günü Kongre salonunda halka açık bir toplantı yapıldı Davetli Sivaslılar tam kadro bu toplantıya katıldığı gibi, aynı gün Ulu Cami'de yapılan toplantıya Sivas halkı büyük bir ilgi ile katılarak, heyecanlı konuşmaları can kulağı ile dinlemişlerdir Mustafa Kemal Paşa, arkadaşları ve Temsil Kurulu üyeleri 108 gün kaldıkları Sivas'ta huzur içinde çalışmalarını yürütmüşlerdir Kongre sonrası Sivaslı vatansever kadınların yaptıkları çalışmalar her türlü övgünün üstündedir Sivas Kongresi'nin Açılışı ve Başkanlık tartışması 4 Eylül 1919 Perşembe günü Sivas, tam bir bayram sevinci içindeydi Sivas halkı, saatler öncesinden Mekteb-i Sultanî'nin önünde toplanmış, binaya giden yolları doldurmuştu Açılış saati olan 1400'e beş kala Mustafa Kemal Paşa odasından çıkıp toplantı salonuna girdi Doğruca Başkanlık kürsüsüne çıktı Çünkü bu toplantının düzenleyicisi ve davetçisiydi Açış konuşmasına şu cümlelerle başladı: “ Muhterem Efendiler; Vatan ve milletin kurtuluşunu amaçlayan zorlayıcı sebepler, sizleri bunca sıkıntı ve engeller karşısında Sivas'ta topladı Yiğitçe azminizi kutlar, sizlere hoş geldiniz demekle mutlu olduğumu arz ederim ” Kongrenin açılışından bir gün önce Bekir Sami (Kunduk) un evinde yapılan toplantıda Mustafa Kemal Paşanın Kongre Başkanlığına getirilmemesi kararlaştırıldı Açılış günü kongre salonuna girilirken Mustafa Kemal Paşanın “ Kimi Başkan yapalım? ” sorusuna Rauf Bey: “ Sen Başkan olmamalısın ” cevabını verdi Kongre açıldıktan sonra söz alan İsmail Fazıl Paşa, işin içine kişisellik karışmaması, eşitlik ilkesine uyulmasının dışarıya karşı olumlu etki yapacağı gerekçesiyle, başkanlığın birer gün veya birer hafta devam etmek üzere sırayla yapılmasını ve üyelerin temsil ettikleri il veya sancağın adlarının baş harfleri esas alınarak alfabe sırasına göre yapılmasını teklif etti Teklif Kongre tarafından kabul edilmedi Gizli oyla yapılan seçim sonucunda üç olumsuz oya rağmen, Mustafa Kemal Paşa Kongre Başkanlığına getirildi Mustafa Kemal Paşanın Kongre Başkanlığına itirazlarının sebebi, kongreden önce hazırladıkları manda isteklerini içeren raporlarını kolaylıkla kongreye kabul ettirmekti Erzurum Kongresi Kararlarında Yapılan Değişiklikler 5 Eylül günü bayram kutlama mesajları gönderildi 6 Eylül Kurban Bayramının ilk günü olduğu için kongre toplanmadı Bayram günü Sivas Belediyesi'nden bir kurul, Kongre binasına gelerek kutlamada bulunduğundan, 7 Eylül günkü toplantıda ziyaretin iadesi için karar alındı 7 Eylül günü kutlama telgrafları okundu, verilecek cevaplar belirlendi Sonra gündemin önemli maddelerinden olan Erzurum Kongresi Tüzük ve Bildiri değişikliği ile ilgili görüşmelere geçildi Mustafa Kemal Paşanın önceden hazırladığı değişiklik paketi Kongre Genel Kurulu tarafından kabul edildi: Cemiyetin (derneğin) adı “ Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ” iken “ Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ” oldu “ Heyet-i Temsiliye (Temsil Kurulu) , bütün Doğu Anadolu'yu temsil eder ” yerine “ Heyet-i Temsiliye bütün vatanı temsil eder ” denildi “ Her türlü işgal ve müdahaleyi Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine bağlı sayacağımızdan, topyekûn (hep birlikte) savunma ve direnme ilkesi kabul edilmiştir” cümlesi “Her türlü işgal ve müdahalenin özellikle Rumluk ve Ermenilik kurma gayesine yönelmiş faaliyetin reddi konularında topyekûn savunma ve direnme ilkesi kabul edilmiştir ” şeklinde değiştirilmiştir Bu iki cümle arasında anlam bakımından büyük fark vardır Birincisinde Anlaşma devletlerine karşı düşmanca tavır alma ve direnmeden söz edilmiyor, ikincisinde bu konu açıklık kazanıyordu Tüzüğün dördüncü maddesinde geçen “ Osmanlı Hükümeti'nin yabancı devletlerin baskısı karşısında, buraları (Doğu illerini) bırakmak ve ilgilenmemek zorunda kaldığı anlaşılırsa, alınacak idarî, siyasî, askerî önlemlerin belirlenmesi ”, – geçici bir yönetim kurma–ile ilgili olarak Sivas Kongresi “ buraları ” yerine , “ yurdumuzun herhangi bir parçasını bırakmak ve ilgilenmemek ” ifadesini kabul etmiştir Bu değişikliklerle yerel bir kongre olan Erzurum Kongresi tüzük ve bildirisi, Ulusal bir kongre olan Sivas Kongresi tarafından genelleştirilerek vatanın tümünü kapsar bir hale getirilmiş oldu Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulması ile bütün yerel cemiyetler bir çatı altında toplanarak, bu cemiyetin şubeleri konumuna getirilmiş oldular Böylece Millî mücadele merkezi bir örgütlenmeye gidiyor; ulusal birlik ve ortak mücadele sağlanmış, dağınıklık giderilmiş oluyordu Erzurum Kongresi kararıyla kurulmuş olan Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Temsil Kurulu, yerini 11 Eylül 1919 günü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Temsil Kuruluna bırakmış oluyordu Sivas Kongresi'nde Manda Tartışmaları Paris Barış Konferansı'nda Anlaşma Devletleri temsilcileri dünyayı paylaşmaya kalktılar Ancak çatışık istekler ortaya çıktı Bazı milletleri tümden esaret altına alamayacaklarını düşünerek, işgal politikalarını örtmeye yarayan yeni bir sömürü yöntemi geliştirdiler ve adına ‘Manda Yönetimi' dediler Paylaştırılacak yeni topraklar, doğrudan devletlerin eline verilmeyecek, uygun görülecek büyük bir devlet, Milletler Cemiyeti adına bir yörede vekaleten yönetimle görevlendirilecekti Bu vekaleti alan devlet, sömüreceği ulusun bağımsızlığı hak etme süresini belirleyecekti Türkiye dışında, Osmanlı toprakları üzerinde kurulmuş bütün devletler galip devletlerin mandası altına girdi ve uzun süre sömürüldü Atatürk'ün önderliği altında girişilen ulusal Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştığı için ‘Tam Bağımsız' Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur Manda altına girmekten başka çare düşünemeyen Osmanlı aydınları, tarihi ilişkileri dikkate alarak Amerikan mandası üzerine yoğunlaştılar Amerika'ya mektuplar yazdılar Mustafa Kemal Paşaya gönderdikleri mektup ve telgraflarla onu da etkilemeye çalıştılar Erzurum'da bulunduğu sırada, Halide Edip (Adıvar) tarafından gönderilen ve Amerikan mandasının ekonomik ve medeni destekten ibaret olduğu sözleri ile dolu mektubu okuduğunda sinirlenen Mustafa Kemal Paşa, yanındakilere şöyle seslenir: “ Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler hayır, hayır hanımefendiler hayır, manda yok Ya istiklal, ya ölüm var Amerikan mandası diye çırpınanlar, düşman işgali altında bulunan sinirleri ve zaafları ile bu millete ve bize inanmayanlardır Bizim hayal ve macera peşinde koştuğumuzu sananlardır Eğer, bunlar Anadolu'nun ve Türk milletinin gerçek duygularını bilseler, bizim çalışmalarımızın hedefini kavrayabilseler, Erzurum Kongresi kararlarının nasıl bir millî vicdan ürünü olduğunu takdir edebilseler, bu sakim (hastalıklı) fikirlerinden dolayı utanç duyarlar Bunlar, ümitsizlik ve bozgunluk içinde realitelerden uzak olarak yaşayan ve ne yapacaklarını, ne yapılmakta olduğunu bilmeyen insanlardır Kongre hissiyatını açıklıkla belirtmiştir Heyet-i Temsiliye (Temsil Kurulu) kararını vermiştir Millî irade şuur ve istikametini bulmuştur Davamız yürümektedir ve yürüyecektir Başarılı olmamak için hiçbir sebep yoktur Hiçbir olumsuz kararı tanımayacağız Tek ve değişmez parola şudur: Tek tepe, tek kurşun kalıncaya kadar mücadele, yahut da: Ya İstiklal, Ya Ölüm! ” Erzurum'da, Sivas'a gelme hazırlıkları yapıldığı bir sırada kendisine sorulan: “ Paşam, Sivas'ta galiba manda meselesi bizi çok üzecek ve yoracak ” sorusuna heyecanla şu cevabı verir: “ Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar Kendi rahatlarını temin etmek için bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklalini feda ediyorlar ” Kongre için Sivas'a erken gelen İstanbul delegeleri diğer delegeleri de etkileyerek, Amerikan mandasını isteyen bir muhtıra (rapor) hazırladılar Bu rapor Sivas Kongresi gündemine alındı 8 Eylül 1919 günü Kongre mandayı tartışmaya başladı Özellikle İstanbul'dan gelen Kara Vasıf Bey, İsmail Fazıl(Cebesoy) Paşa, İsmail Hami (Danişment) Bey ve Refet (Bele) Bey, Kongre salonunu etkileyecek uzun konuşmalar yaparak, Amerikan mandasını savundular Kara Vasıf Beyin konuşması sırasında delegelerden biri : “ İstanbul'dan mandayı mı bize hediye getirdiniz? ” diye bağırdı Refet Beyin konuşmasının delegeler üzerinde o kadar etkili olmuştu ki, oylamaya geçilmesi durumunda manda kararı çıkacağından korkan Mustafa Kemal Paşa, toplantıya on dakika ara verir Ahmet Nuri Bey (Bursa) ve Raif(Dinç) Efendi mandayı savunanları eleştirdiler Bağımsızlıktan yana tavır koydular Mandayı savunanları Bağımsızlığa karşı olmakla suçladılar Bunun üzerine İsmail Fazıl Paşa “Yanlış anlaşıldığı için raporumuzu geri çekiyoruz Hiç verilmemiş saydık” dedi 8 Eylül gecesi evlerde ve Kongre binasında manda üzerine konuşmalar ve tartışmalar sürdü Ertesi gün Kongre manda tartışmalarına devam etti Rauf(Orbay) Beyin teklifi ile : “Amerika'da yıllardan beri aleyhimizde yapılmakta olan olumsuz propagandaların doğurduğu yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için Amerika'dan bir kurul istenmesine ve inceleme sonucunda gerçeklerin gösterilmesi” kararına varıldı Böylece hem manda istekleri gömüldü, hem de mandayı savunanlar küstürülmeyerek bu sorun çözüme kavuşturuldu Manda konusundaki görüşmelerin sonucu Sivas Kongresi kararlarına şöyle yansıdı : “ Devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü saklı kalmak şartıyla, altıncı maddede yazılı sınırlar içinde, milli ilkelere saygılı olan ve vatanımıza karşı saldırı ve yayılma amacı gütmeyen herhangi bir devletin teknik, sanayi, ekonomik yardımını memnuniyetle karşılarız ” Mustafa Kemal Paşa, mandayı savunanları karşısına almadan Sivas Kongresi'ni başarı ile yönetmiş ve mandanın reddedilerek, bağımsızlık kararının çıkmasını başarıyla sağlamıştır Gösterdiği liderlik sabrıyla, Kongrenin birlik ve beraberlik içinde çalıştığını ve sonuçlandığını dost, düşman herkese göstermiştir Manda İsteklerine karşı Bir Türk Gencinin Haykırışı Manda tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı 8 Eylül gününün gecesi Mustafa Kemal'in odası her zamankinden daha kalabalıktı Özellikle Denizli delegeleri olan Necip Ali, Yusuf Beylerle, Şeyh Fevzi Efendi, Hikmet, Osman Nuri, Ahmet Nuri Beyler lise binasında delegelere ayrılan koğuşta kaldıklarından, onların da katılımıyla Paşanın odasında toplananların sayısı çoğalmıştı Mustafa Kemal Paşa etrafındakilere hitaben: “ İstanbul'dakiler ve buradakiler nevmid (ümitsiz ) ve hasta insanlardır Ecnebi işgal etkisi altında cesaret ve ümitlerini kaybetmiş olmanın verdiği teessürle ( keder – üzüntü ) ve marazi (hastalıklı ) bir haleti ruhiye ( ruh hali- psikoloji ) içinde hareket ediyorlar Bunun başka türlü izahı yoktur” “Bir milletin istiklâl hakkını aramasından ve bu yolda gerekiyorsa son damla kanını akıtmasından daha tabiî ne tasavvur edilebilir? Şerefsiz, istiklâlsiz, esir bir millet çocukları olarak yaşamak yerine, efendice ve kahramanca ölmek elbette ki şayanı tercihtir ( seçilmeye değerdir) Bunu anlayamamak ne garip mantıktır?” dedi Delegeler de konuşuyor, manda aleyhinde söz ediyorlardı Hikmet ismindeki Askeri Tıbbiye öğrencisi, Sivas Kongresi'nde öğrenci arkadaşlarının temsilcisi olarak bulunuyordu Aralarında topladıkları para ile onu Sivas'a göndermişlerdi Heyecanlı, atak bir vatanseverdi Gece, Paşanın odasında Hikmet Bey de vardı Gündüz yaşanan tartışmaların etkisiyle olsa gerek titriyordu Sanki birdenbire ateş ve heyecan kesilmiş olarak, yüksek sesle: “- Paşam, delegesi bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler Mandayı kabul edemem Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun şiddetle red ve takbih ederiz (çirkin görürüz) Farzı Muhal (var sayalım) , manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal'i ‘ vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı' olarak adlandırır ve tel'in (lanet okuma, protesto etme ) ederiz ”diye bağırdı Bu gencin yürekten kopup gelen bu sözleri karşısında orada bulunanların gözleri yaşarmıştı Mustafa Kemal Paşa da duygulanmıştı Heyecanlı bir sesle: “ Arkadaşlar gençliğe bakın, Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin” dedi , sonra Hikmet Beye dönerek: “ Evlat, müsterih ol ‘ rahat ol' Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum Biz, ekalliyette ‘ azınlıkta' kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklâl, ya ölüm ” Tıbbiyeli genç, hemen yerinden fırladı: “ Var ol paşam ” diyerek Mustafa Kemal'in elini öptü Mustafa Kemal, kongreye aydın Türk gençliğinin ve tıbbiyenin temsilcisi olarak üniformasıyla katılan bu yiğit delikanlının alnından öptü: “ Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır” dedi Sivas Kongresini Engelleme Çalışmaları ve Ali Galip Olayı Kongrenin İngiliz ve Fransızlar tarafından baskına uğrayarak Sivas'ı işgal edecekleri tehditleri boşa çıktı Mustafa Kemal Paşa bu tehditlerin boş olduğunu henüz Sivas'a gelmeden Vali Reşit Paşaya bildirmişti Sivas Kongresine delege seçilenlerin Sivas'a gelişleri sırasında bin bir engelle karşılaştıkları, kılık değiştirdikleri bilinmektedir İşgal altındaki yerlerden delege gelemeyişi nasıl bir baskı altında kalındığının en büyük işaretidir Bütün bunların yanında Ali Galip olayı ayrı bir tehdit oluşturmuştur: Elazığ Valiliğine özel görevle atanan Kurmay Albay Ali Galip, 27 Haziran günü Sivas'a gelecek olan Mustafa Kemal Paşayı tutuklatmak için Sivas Valisi Reşit Paşayı baskı altına almıştır Ancak şehre gelen Mustafa Kemal Paşa tarafından, Kolordu binasında ayakta bekletilerek, ağır sözlerle karşı karşıya kalır |
|