|
|
Konu Araçları |
cellatlar, cellatları, hakkıbnda, osmanlı |
Osmanlı Da Cellatlar. / Osmanlı Cellatları / Osmanlı Da Cellatlar Hakkıbnda |
08-16-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Da Cellatlar. / Osmanlı Cellatları / Osmanlı Da Cellatlar HakkıbndaÖlülerden ve ölümden bahsetmek her zaman korkutmuştur insanoğlunu Düşünsenize ölümden bu kadar korkan insanların cellatlar için neler düşündüğünü? Cellatlar ayrı yerlere defnedilmiş Her toplumda cellatlar korkulan hatta kimilerince lanetlenen kişiler olmuşlardır Öyle ki Osmanlı döneminde cellatlar sadece yaşarken değil, öldükten sonra bile toplum tarafından dışlanmış ve mezarları bile ayrı tutulmuş Mezar taşlarında yazı yok Eyüp Mezarlığı'ndaki, Pierre Loti kahvesinin çevresinde yer alan ve başlarında dikdörtgen taşlar bulunan bu mezarlık dünyada tek cellat mezarlığı olma özelliğini taşıyormuş Cellatlar üzerine büyük araştırma Peki Osmanlı'da cellatlar nasıl seçilirdi? Onlar neden böyle bir mesleği seçerlerdi? Tüm bu soruların cevabını Yaşar Karaduman'ın araştırmasında bulabilmek mümkün Sarayda cellatlar her zaman hazır bulunurdu Osmanlı'da adam asmak, boğmak ve kelle kesmek, bir ceza şekliydi ve bunun için de sarayda her zaman cellatlar bulundurulurdu Bir gurup cellat, padişah ve diğer yüksek rütbeliler için her an hazır durumda beklerlerdi İnfazlar nerelerde yapılırdı Sarayda verilen ölüm cezaları, Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi, cellatlar infazdan sonra kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı, bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edildiği kelle taşları vardı bu taşlara ibret taşları da denirdi İnfaz çeşmesi Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi veya siyaset çeşmesi idi, cellatların kaldığı yer ise çeşmenin bulunduğu duvarın arakasındaydı Bu çeşme halen Topkapı Sarayı'nın ön bahçesinde bulunmakta, her gün önünden ne olduğunu bilmeden yüzlerce kişi geçmektedir Yedikule Zindanları İnfazlar bazen de Yedikule Zindanları'nda yapılırdı (Bu zindanlar ziyarete açıktır idamların ve işkencelerin yapıldığı yerler gezilebilir) İnfaz şekilleri, yani öldürme şekilleri, kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça göre değişirdi Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan Şamanizm’den geliyordu Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Tarihi” adlı eserinin ikinci cildinde:” Şamanist Türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, Osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der Kelleler padişaha sunulurdu İnfaz edilecek halktan biri ise, kelle kesme şekli uygulanırdı İstanbul dışında, imparatorluğun uzak vilayetlerinde idam edilen devlet adamlarının öldürüldüklerini ispat etmek için, kesilen başları meşin bir kırbaya (torba ) konur, torba balla doldurulur, İstanbul’a getirilir, gümüş bir tepsinin içinde padişaha sunulur, beden ise öldürüldüğü yere gömülürdü İki yerde mezarı olan devlet adamları Bu nedenle, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde İstanbul’daki sultana gönderilen ve sonradadenize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idi Kesilen başlar halka sergilenirdi Bu kesilen başlar bazende Topkapı Sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi Bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır Kafalar üç gün kalırdı burda, bazen yüzlerce kafa olurdu Gayrimüslimlerin infazı Cellatlar, Müslüman olan kişilerin infazdan sonra başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına , Müslüman olmayanları ise yüzü koyun yatırarak, başlarını kıçlarının üzerine koyardı Öldürülenin üzerinden ne çıkarsa celladın Öldürülen kişinin cesedi ve üzerindeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı Cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki, rutbe ve konumuna göre parayla satardı Dilsiz ve sağır olurlardı Osmanlıda cellatlar dilsiz ve sağır olurlardı, bu iş için seçilen kişilerin dilleri kesilirdi Osmanlı tarihinde en hazin boğarak öldürme olayı 28 Ocak 1595 te gerçekleşmiştir iş yaptıklarını mezar taşlarına bakarak anlamak mümkündür, vezir mi, denizci mi, subay mı yeniçeri mi ,ulema mı, kadı mı? hepsi mezar taşlarından anlaşılır Yan yana iki Cellat Mezarı Cellat mezar taşlarının üzerinde ise, isim, doğum tarihi, ölüm tarihi gibi hiçbir yazı ve işaret yoktur Bu taşlar iki metre yüksekliğinde 40-50 cm genişliğinde dikdörtgen şeklindedir Birçok insan bu taşların bu mezarlıkta ne aradığını, niye dikildiklerini bilmez, ama normal mezar taşları ile yan yana öylece dururlar Lanetli mezarlık - dokunanlar ölür Kuş uçmaz kervan geçmez bu mezarlığa, zamanında mahallelinin "lanetli mezarlık" dediği, gündüzleri dahi buradan geçmeye korktuğu biliniyor Hatta bu mezar taşlarına lanetli olduklarına inandıkları için dokunamazlarmış bile Çünkü buraya gömülenlerden birinin geride kalan aile fertleri birer hafta arayla bilinmeyen bir hastalıktan öldüler Dünyada eşi benzeri yok Eyüp semtinin girişinde bulunan bu mezarlar günümüze ulaşanlardan en iyileridir Cellat Mezarlarından diğer örnekler: Dünyada bir örneği daha bulunmayan bu mezarlık bir açık hava müzesi gibi korunması gerekirken kaybolup gitmiştir, birkaç sene sonra tamamen yok olacaktır Cellatların normal mezarlıkları alınmamasında ise, insana saygı, iyilerle kötüleri aynı kefeye koymama felsefesi yatar Halk bu insanların cesetlerini aralarına almamakla bunu anlatmaya çalışmıştır Yakınları bulamasın diye mezar taşlarında yazı yok Mezar taşlarında hiçbir yazı ve işaret bulunmaması ise anlaşılır bir durumdur Bu, öldürülen kişinin geride kalan yakınlarının, bunları mezar taşlarından bulup, mezarlarını tahrip etme eş ve çocuklarına kötülük veya başkaca bir hatalı tutum ve davranış içinde olmamaları için alınan bir koruma önlemi olsa gerektir Böylece en azından, cellat baba seçmeme şansı olmayan günahsız çocukların kimler oldukları, varsa annesi, babası, akrabaları bilinmeyecek, cellat yakınları diye dışlanmayacaktır |
|