Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aldık, düşene, osmanlı, terbiyesi, vurmayız

Biz Osmanlı Terbiyesi Aldık, Düşene Vurmayız!

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Biz Osmanlı Terbiyesi Aldık, Düşene Vurmayız!



Müslüman Türk’ün kültüründe düşene vurmak yoktur Kültürümüz yenileni ezmeye, kazanılan zafer sonucu büyüklenmeye izin vermez Düşene vurulmaması ise hem sağlam bir ahlakî yapının sonucudur, hem de “insan” denen kıymetin kıymetini kavramayla ilgili bir keyfiyettir “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” (Şeyh Edebali) anlayışı ile insan kalbini kırmayı Kâbe yıkmakla aynı sayan anlayışın kaynağı da budur
iz Osmanlı terbiyesi aldık, düşene vurmayız![/url]
Kültürümüzde, düşene vurmak yoktur!
Yenileni ezmek, paramparça etmek de yoktur!
Kültürümüz zafer karşısında büyüklenmeye de izin vermez
Bu kültürün çocuğu olarak, Osmanlı padişahları, her zaferden sonra, işte bunun için şükür secdesine varmış, bir “ikram-ı İlâhi” olarak gördükleri zaferin şükrünü eda etmeye çalışmışlardır
Düşene vurulmaması ise hem sağlam bir ahlakî yapının sonucudur, hem de “insan” denen kıymetin kıymetini kavramayla ilgili bir keyfiyettir
Osmanlı’yı mağluplar karşısında müsamahakâr yapan, hatta hafif bir mahcubiyete düşüren sebep, insan denen varlığın muhtevasına vâkıf olmasıdır
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” (Şeyh Edebali) anlayışı ile insan kalbini kırmayı Kâbe yıkmakla aynı sayan anlayışın kaynağı da budur
Bu yüzden Osmanlı ceddimiz elinde rakipsiz güçler bulunduğu dönemlerde bile insana zulmetmemiş, insanı aşağılamamış, tam tersine esir ve kölelere bile “insanca” muamele etmiştir
Bunun yüzlerce örneğini zikretmek mümkündür Bunlardan biri, tam bir ibret tablosudur
Güçlünün zayıfı, zenginin fakiri, büyüğün küçüğü ezmeye çalıştığı günümüzde, Namık Kemal’e, “Bir zamanlar biz ne millet, hem ne milletmişiz/Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz” dedirten mert duruşun bu örneğine hepimizin ihtiyacı var

Güçlüyken köle, zayıfken zalim
1910 yılları
Osmanlı Devleti her taraftan kırpılmış Yabancılar, devlet içinde devlet olmuşlar
En şımarıkları da Rusya Rus Sefiri’nin iki dudağı arasından çıkan her kelime, Osmanlı yönetimini hop oturtup, hop kaldırır
Osmanlı Hükümeti bıkkın, lâkin derdini kime yanmalı?
Gücünün zirvesinde olduğu yıllarda yaltaklanan Rus, en zayıf anında Osmanlı’yı yüreğinden vurmak için fırsat gözler, durur Osmanlı devlet ricali de bu fırsatı Rus’a vermemek için aşırı temkinli davranır, bu uğurda devlet ricali bazen dokuz takla atar
Babıâli’nin kapalı kapıları arkasında en çok duyulan cümle şudur:
“Aman aradığı bahaneyi Moskof’a vermeyelim!”
Eski Erzurum Valisi Tahsin Bey, o sıralar Beyoğlu Mutasarrıfı Hayırlı bir işe teşebbüs edip Beyoğlu’ndan Büyükdere’ye telefon hattı çektirir
Lâkin aksilik bu ya, telefon direklerinden birkaçı Rus Sefareti’nin önüne rastlamıştır…
Rus Sefiri hemen ültimatomu Babıâli’ye (hükümete) dayar:
“Ya bu direkler kaldırılır veya
Gerisi bir sürü tehdit, tazyik vesaire
Babıâli yine çaresizdir Kendi topraklarına diktiği birkaç telefon direğini korumak gücünden mahrum görüntüsünden kendisi bile ürker Zira saldırmak için Rusya’nın bahane aradığını bilmekte, bu bahaneyi vermemek için tedbirli ve temkinli davranmaktadır
Hatta zaman zaman bunu oldukça abartmaktadır
Beyoğlu Mutasarrıfı Tahsin Bey, Babıâli’ye (hükümete) çağırılır:
“Vaziyet çok nazik, Tahsin Bey Rus sefiri, sefaret önüne diktirdiğimiz telefon direklerinin kaldırılmasını istiyor
Tahsin Bey vakur ve ciddi, eski zaman paşalarını andıran bir azametle dim dik ayakta Yüzü gölgeli “Yüreklerine bayrak dikebilecekken, dikmemenin bedelidir bu!” diye düşündüğü o kadar belli ki, Sadrazam ürkerek susar
Sadrazam susunca, Tahsin Bey tane tane konuşarak Sadrazam’a sorar:
“Merakımı mazur görün ama birkaç telefon direğini korumaktan âciz hallere düşmüş bir devlet, lüzum hâsıl oldukta kendini nasıl koruyacaktır?”
Fakat Sadrazam Paşa böyle bir suale cevap verecek durumda değildir, işi tatlıya bağlamaya çalışır:
“Canım, böyle basit bir meseleyi büyütüp Rusya ile bozuşmayalım Sefirle görüş, direkleri kaldırtacağını söyle, mesele kapansın gitsin
Tahsin Bey’in bakışları donar, yüzü tastamam kararır:
“Benden cidden istenen bu mudur Sadrazam Hazretleri?”
“Beli, budur Çok kolay değil mi?”
Tahsin Bey’in başı âdeta önüne düşer Bunu kafa sallama olarak algılayan Sadrazam yarı zorla Tahsin Bey’in elini sıkıp görevine uğurlar
Tahsin Bey ise bir enkaza dönmüştür Bacaklarına ağır gelen bedenini âdeta sürükleyerek Sadaretten (Başbakanlıktan) çıkar Kendisini tanıyıp selam verenleri görmeden Sarayburnu’na yürür
“İnsanların neden kendilerini öldürdüklerini anlayabiliyorum” diye mırıldana mırıldana saatlerce denize bakar:
“Hey koca Osmanlı, bu hallerini de mi görecektim!”

Sadrazam’ı gelip rica etsin
Ertesi gün, Tahsin Bey, karamsar, üzgün, bezgin, yorgun bir durumda Rus Sefareti’nin kapısındadır
Öyle utanır ki, titremektedir
Küçülmüş, bitmiştir sanki Ayakta zor durur
Kapıdaki görevliye maksadını söyleyip sefarete girdiği sırada, Rus sefiri merdivenlerde belirmiştir Bir an bakışırlar:
“Kim bu adam?“ diye sorar Sefir, “Niçin geldi?”
Sefaret görevlisi Tahsin Bey’i tanıştırır:
“Kendileri Beyoğlu Mutasarrıfı Tahsin Bey’dir, şu telefon direkleri mevzuunu ekselanslarıyla görüşmeye geldiler
Ekselânslarının burnu Kaf Dağı’nda
Gözleri küçümseyici, duruşu alaycı
Mutasarrıf’ı bakışlarıyla kırbaçlar gibidir
Ama asıl kırbaç şakırtısını kelimelere gömer:
“Bir mutasarrıfla görüşmem Söyle ona, Sadrazam’ı gelip rica etsin
Hızla kapıdan çıkıp gider
Tahsin Bey, olduğu yerde dona kalmıştır Yer yarılsa seve seve içine girecek kadar bıkkın, bir anda buharlaşmayı isteyecek kadar yorgundur
Derin bir utançla kızaran yüzünü indirir, ateş saçan gözlerini kısar, tırnakları avucuna batıp kanatıncaya kadar yumruklarını sıkar
Dudaklarına çıkan yüzlerce kelimeyi güçlükle yutkunup tek cümle fısıldar:
“Aman Allah’ım, bu günleri de mi görecektim!
Sendeleyerek sefaretten çıkar

“Biz Osmanlı terbiyesi almışız, düşene vurmayız!”
Yıl 1918
Rusya’da bir yıl önce gerçekleştirilen komünist ihtilâli yüzünden ülkelerini terk etmek zorunda kalan Beyaz Ruslardan bir grup İstanbul’a sığınmıştır
Sefil, perişan, bir lokma ekmeğe muhtaçtırlar Ancak hayırsever İstanbulluların yardımlarıyla hayatlarını devam ettirebilmektedirler
Beyoğlu Mutasarrıfı Tahsin Bey yine sahnededir Bu sefer Beyaz Rusların arasında dolaşmaktadır Fransızca bilen bir Beyaz Rus bulup oğluna öğretmen tutacaktır
Birini gözü ısırınca yaklaşır Tanıdığında ise, irkilmekten kendini alamaz:
“Aman Allah’ım!”
Bu adam, vaktiyle kendisini küçümseyip sefaretten kovan Rus Sefiri’nden başkası değildir Bir farkla ki, eski Sefir perişan haldedir Üstündeki elbise çaput yumağına dönmüş, avurtları çökmüş, gözlerinin feri sönmüştür
Tahsin Bey, adamı alıp evine götürür
Yedirir, giydirir
Bir güzel ağırlar
Cebine de hatırı sayılır miktarda para koyduktan sonra, eskiye dair tek kelime söylemeden adamı uğurlar
Yıllar sonra Tahsin Bey, hadiseyi bir yakınına anlattığında, yakını, şu soruyu sormaktan kendini alamaz:
“Azizim, vaktiyle sana yaptıklarını niçin yüzüne vurmadın?”
Tahsin Bey’in dudaklarında acı bir tebessüm yalpalar:
“Biz Osmanlı terbiyesi almışız, düşene vurmayız!”
Şimdikiler hem çelmeleyip düşürür, hem de vurabildikleri kadar vururlar ya, aldırmayın
“Düşenin dostu olmaz” derler ya, ona da aldırmayın
Biz düşene hep dost olduk, Allah da bu yüzden bize dost oldu!

“O dost ise, her şey dosttur
(Bediüzzaman)

Yavuz Bahadıroğlu

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.