Kur'an Fihristi-H |
11-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an Fihristi-HHİLE Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır (3/120) İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır (4/76) Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli- düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkarları kıldık Oysa onlar, hileli-düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar (6/123) Onlara ne zaman bir ayet gelse, derler ki: "Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız" Allah, elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir Bu, suçlu-günahkarlara, kurdukları hileli-düzenleri nedeniyle şiddetli bir azab ve Allah katında bir küçüklük isabet edecektir (6/124) İşte size böyle� Gerçekten Allah, kâfirlerin hileli-düzenlerini boşa çıkarıcıdır (8/18) İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmak (bir entrika çevirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim)dir De ki: "Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar" (10/21) Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı Çünkü O, işitendir, bilendir (12/34) Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin" Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) "Efendine (Rabbine) dön de ona sor: "Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir" (12/50) (Yusuf aracıya şunu söyledi:) "Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi" (12/52) Bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin (12/102) Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular De ki: "Bunları adlandırın (bakalım) Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır, inkâr edenlere kendi hileli-düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur (13/33) Onlardan öncekiler de hileli-düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir Her bir nefsin ne kazandığını O bilir Bu yurdun sonu kimindir, inkâr edenler pek yakında bileceklerdir (13/42) Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır (14/46) Onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti (16/26) Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme (16/127) Böylelikle Firavun arkasını dönüp gitti, hileli düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya getirdi, sonra geldi (20/60) Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz" (20/69) Onlar hileli bir düzen kurdu Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk (27/50) Artık sen, onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik (27/51) Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; biz de inkâr edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (34/33) (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın (35/43) Böylece, o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın" Ancak kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir (40/25) Göklerin yollarına Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum" İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu Firavun'un hileli-düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı (40/37) Sonunda Allah, onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun'un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi (40/45) Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) 'o inkâr edenler hileli-düzene düşecek olanlardır (52/42) O gün, ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak, ne yardım görecekler (52/46) Ve büyük büyük hileli-düzenler kurdular" (71/22) Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa, durmaksızın bana karşı kurun (77/39) Doğrusu onlar, hileli bir düzen planlayıp kuruyorlar; (86/15) HORTUM Yakında biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız (68/16) HOŞGÖRMEK Kadınlara mehirlerini gönülden isteyerek (ve bir hak olarak) verin fakat onlar gönül hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa onu da afiyetle iç huzuruyla yiyin (4/4) Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık Onlar kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular İçlerinden birazı dışında onlardan sürekli ihanet görür durursun Yine de onları affet aldırış etme Şüphesiz Allah iyilik yapanları sever (5/13) Biz gökleri yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran (15/85) Sizden faziletli ve varlıklı olanlar yakınlara yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar affetsinler ve hoşgörsünler Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayandır esirgeyendir (24/22) Ey iman edenler gerçek şu ki sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar Şu halde onlardan sakının Yine de affeder hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız artık elbette Allah bağışlayandır esirgeyendir (64/14) HUD (AS) VE AD KAVMİ Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik) (Hud kavmine:) "Ey kavmim Allah'a kulluk edin sizin O'ndan başka ilahınız yoktur Hala korkup-sakınmayacak mısınız?" dedi (7/65) Kavminin önde gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: "Gerçekte biz seni 'aklî bir yetersizlik' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz" (7/66) (Hud:) "Ey kavmim" dedi "Bende 'akıl yetersizliği' yoktur; ama ben gerçekten alemlerin Rabbinden bir elçiyim" dedi (7/67) "Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm" (7/68) "Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikr'in gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh kavminden sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluş bulasınız" (7/69) Dediler ki: "Sen bize yalnızca Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarınızı bırakmamız için mi geldin? Eğer gerçekten doğru isen bize vadettiğin şeyi getir bakalım" (7/70) "Andolsun" dedi "Rabbinizden üzerinize iğrenç bir azab ve gazab gerekli kılındı Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın isimlendirdiği (düzüp uydurduğu) birtakım isimler (düzme tanrılar ve kurallar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun; şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim" (7/71) Böylece onu ve onunla birlikte olanları katımızdan bir rahmet ile kurtardık Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların kökünü kuruttuk (7/72) Ad (halkına da) kardeşleri Hud'u (gönderdik) Dedi ki: "Ey kavmim Allah'a ibadet edin sizin O'ndan başka ilahınız yoktur Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz (11/50) "Ey kavmim ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir Akıl erdirmeyecek misiniz?" (11/51) "Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O'na tevbe edin Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin" (11/52) "Ey Hud" dediler "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz Sana iman edecek de değiliz" (11/53) "Biz: 'Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır' (demekten) başka bir şey söylemeyiz" Dedi ki: "Allah'ı şahid tutarım, siz de şahidler olun ki, gerçekten ben sizin şirk koştuklarınızdan uzağım" (11/54) "O'nun dışındaki (tanrılardan) Artık siz bana toplu olarak dilediğiniz tuzağı kurun, sonra bana süre tanımayın" (11/55) "Ben gerçekten benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim O'nun alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur Muhakkak benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır)" (11/56) "Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz Doğrusu benim Rabbim, herşeyi gözetleyip-koruyandır" (11/57) Emrimiz geldiği zaman tarafımızdan bir rahmet ile Hud'u ve O'nunla birlikte iman edenleri kurtardık Onları şiddetli-ağır bir azabtan kurtardık (11/58) İşte Ad (halkı): Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler O'nun elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler (11/59) Ve bu dünyada da kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı) Rablerine (karşı) inkâr ettiler Haberiniz olsun; Hud kavmi Ad'a (Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi) (11/60) "Ey kavmim bana karşı gelişiniz sakın Nuh kavminin ya da Hud kavminin veya Salih kavminin başlarına gelenlerin bir benzerini size de isabet ettirmesin Üstelik Lut kavmi size pek uzak değil" (11/89) Ad'ı, Semud'u, Ress halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri (yok ettik) (25/38) Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz? Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz? Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz? Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edinBildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının Size hayvanlar çocuklar (vererek) yardım etti Bahçeler ve pınarlar da Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum" Dediler ki: "Bizim için farketmez; öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da Bu geçmiştekilerin 'geleneksel tutumundan başkası değildir Ve biz azab görecek de değiliz" Böylelikle onu yalanladılar biz de onları yıkıma uğrattık Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir (26/123-140) Ad'ı ve Semud'u da (yıkıma uğrattık) Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu Oysa onlar görebilen kimselerdi (29/38) Bu durumda eğer onlar yüz çevirirlerse, artık de ki: "Ben sizi, Ad ve Semud (kavimlerinin) yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım" (41/13) Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: "Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?" Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı (41/15) Ad'ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o, Ahkaf'taki kavmini: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım" diye uyarmıştı Dediler ki: "Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir" Dedi ki: "İlim ancak Allah katındadır Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ ediyorum; ancak sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum" Derken, onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz şeydir Bir rüzgar; onda acı bir azab vardır Rabbinin emriyle herşeyi yerle bir eder Böylece meskenlerinden başka, hiçbir şey(leri) görünemez duruma düştüler İşte biz, suçlu-günahkar bir kavmi böyle cezalandırırız Andolsun, biz onları, sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkanlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme, görme (duygularını) ve gönüller verdik Ancak ne işitme, ne görme (duyuları) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı Alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşattı (46/21-26) Ad (kavmin)de de (ayetler vardır) Hani onların üzerine köklerini kesen (akim) bir rüzgar gönderdik (51/41) Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp-kül gibi dağıtıyordu (51/42) Doğrusu, önce gelen Ad (halkın)ı O yıkıma uğrattı (53/50) Ad (kavmi) de yalanladı Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış? (54/18) Biz o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik (54/19) İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi (54/20) Semud ve Ad (toplumları) kâria'yı yalan saydılar (69/4) Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler (69/6) (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün (69/7) Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi? (89/6) HUDEYBİYE BARIŞI Şüphesiz Biz sana apaçık bir fetih verdik (48/1) Ve Allah sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin (48/3) Hayır siz Peygamberin ve mü'minlerin ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz (48/12) (Savaştan) Geride bırakılanlar siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim" Onlar Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar De ki: "siz kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz Allah daha evvel böyle buyurdu" Bunun üzerine: "Hayır bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler Hayır onlar pek az anlayan kimselerdir (48/15) Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman olurlar Bu durumda eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz sizi acı bir azab ile azablandırır" (48/16) Andolsun Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken mü'minlerden razı olmuştur kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu ve huzur' indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir (48/18) Ve alacakları birçok ganimetleri de Allah üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir (48/19) Allah alacağınız daha birçok ganimetleri size va'detti bunu size hemencecik verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki (bu) mü'minler için bir ayet olsun ve sizi dosdoğru bir yola yöneltsin (48/20) Ve (daha) başka (nice nimetler de ki) siz henüz onlara güç yetirmiş değilsiniz; (ama) gerçekten Allah onları kuşatmıştır Allah herşeye güç yetirendir (48/21) Kafir olanlar sizinle savaşmış olsalardı arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra ne bir veli (koruyucu dost) ne bir yardımcı bulamazlardı (48/22) Onlara karşı size zafer verdikten sonra Mekke'nin göbeğinde ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O'dur Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir (48/24) Ki onlar inkâr ettiler sizi Mescid-i Haram'dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları) yerlerine varmaktan alıkoydular Eğer kendilerini bilmediğiniz mü'min erkekler ve mü'min kadınları bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size 'dayanılmaz bir sıkıntı' dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu Durumunun böyle olması) Allah'ın dilediğini rahmetine sokması içindir Eğer (karışık yaşayan mü'minler) seçilip ayrılmış olsalardı muhakkak içlerinden inkâr edenleri acı bir azab ile azablandırırdık (48/25) Hani o inkâr edenler, kendi kalplerinde 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti) cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp-kışkırttıkları zaman hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları takva sözü üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu Zaten onlar da buna layık ve ehil idiler Allah herşeyi hakkıyla bilendir (48/26) Andolsun Allah, elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı Eğer Allah dilerse mutlaka siz Mescid-i Haram'a güven içinde saçlarınızı tıraş etmiş (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz Fakat Allah sizin bilmediğinizi bildi böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı (48/27) Ki O elçilerini hidayetle ve hak din ile diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi Şahid olarak Allah yeter (48/28) Ey Peygamber mü'min kadınlar Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak hırsızlık yapmamak zina etmemek çocuklarını öldürmemek elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak) ma'ruf (iyi güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste Şüphesiz Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir (60/12) |
Kur'an Fihristi-H |
11-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an Fihristi-HHUNEYN GÜNÜ Andolsun Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti Hani çok sayıda oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı fakat size bir şey de sağlayamamıştı Yer ise bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti sonra arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz (9/25) (Bundan) Sonra Allah elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur' indirdi sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkâr edenleri azablandırdı Bu inkârcıların cezasıdır (9/26) HURİ İşte böyle; ve biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir (44/54) Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz (52/20) Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar (55/72) Ve iri gözlü huriler (56/22) HURMA Hangi biriniz ister ki, altından ırmaklar akan hurmalardan, üzümlerden bir bahçesi olsun, içinde kendisinin olan bütün ürünler de bulunsun; fakat kendisine ihtiyarlık gelip çatsın, (üstelik) zayıf ve küçük çocukları olsun (böyle bir durumda iken) ona (bahçesine) ateşli bir kasırga isabet etsin de yanıversin İşte Allah size ayetleri böyle açıklar, ki düşünesiniz (2/266) Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir Onlar, 'bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar (4/49) Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksİnız" (4/77) O, gökten su indirendir Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır (6/99) Asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez- yaratan O'dur Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasad günü hakkını verin; israf etmeyin Çünkü O, israf edenleri sevmez (6/141) Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır (13/4) Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır (16/11) Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır (16/67) Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar (17/71) Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmalısın" (17/91) Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik (18/32) Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim" (19/23) Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin" (19/25) (Firavun) Dedi ki: "Ben size izin vermeden önce O'na inandınız öyle mi? Şüphesiz o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım Siz de elbette, hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız" (20/71) Böylelikle, bununla size hurmalıklardan, üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik, içlerinde çok sayıda yemişler vardır; sizler onlardan yemektesiniz (23/19) Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?" (26/148) Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık: (36/34) Ay'a gelince, biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner) (36/39) Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da (50/10) İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi (54/20) Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var (55/11) Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız, (bu) Allah'ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir (59/5) (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün (69/7) Zeytinler, hurmalar, (80/29) HUŞU Sabır ve namazla yardım dileyin Bu, şüphesiz huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır (2/45) Onu bir Kur'an olarak insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha safha bir indirme ile indirdik (17/106) De ki: "İster ona inanın ister inanmayın: O daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler" (17/107) Çeneleri üstüne kapanıp ağlıyorlar ve (Kur'an) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor (17/109) O'nun ayetlerinden biri de senin gerçekten yeryüzünü huşu içinde (solmuş boynu bükülmüş ve kupkuru) görmendir Ama Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman deprenir ve kabarır Şüphesiz onu dirilten ölüleri de elbette dirilticidir Çünkü O herşeye güç yetirendir (41/39) HUTAME Hayır; andolsun o, 'hutame'ye atılacaktır (104/4) "Hutame"nin ne olduğunu sana bildiren nedir? (104/5) Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir (104/6) HÜDHÜD Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum yoksa kaybolanlardan mı oldu?" (27/20) "Onu gerçekten şiddetli bir azabla azablandıracağım ya da onu boğazlayacağım veya o bana apaçık olan bir delil getirmelidir" (27/21) Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim" (27/22) "Gerçekten ben onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var" (27/23) "Onu ve kavmini Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar" (27/24) "Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (yapmaktadırlar)" (27/25) "Bu mektubumla git onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş böylelikle bir bakıver neye başvuracaklar?" (27)28) (Hüdhüd'ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs:) Dedi ki: "Ey önde gelenler, gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı" (27/29 |
Kur'an Fihristi-H |
11-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an Fihristi-HHÜKÜM - HÜKMETMEK Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın" (2/32) Sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız" (2/63) Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir (2/106) Yahudiler dediler ki: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler Oysa onlar, Kitabı okuyorlar Bilmeyenler (bilgisizler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir (2/113) "Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin" (2/129) Size, apaçık belgeler (ayetler) geldikten sonra yine ayağınız kayarsa, bilin ki Allah, gerçekten üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (2/209) İnsanlar tek bir ümmetti Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir (2/213) Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda) Ve sana yetimleri sorarlar De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder) Eğer Allah dileseydi size güçlük çıkarırdı Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir" (2/220) İçinizde ölüp de (geride) eşler bırakanlar, (evlerinden) çıkarılmaksızın, bir yıla kadar yararlanmaları için eşlerine vasiyet (bıraksınlar) Ama onlar, (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların maruf (meşru) olarak kendileri için yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur Allah güçlü ve üstün olandır Hüküm ve hikmet sahibidir (2/240) Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi "Öyleyse, dört kuş tut Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır Sana koşarak gelirler Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir" (2/260) Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur O'ndan başka ilah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (3/6) Kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında Allah'ın Kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor Onlar, işte böyle arka dönenlerdir (3/23) Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim" (3/55) Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir Allah'tan başka ilah yoktur Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (3/62) Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur Fakat o, "Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre Rabbaniler olunuz" (deme görevindedir) (3/79) Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı 'Yardım ve zafer' (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın katındandır (3/126) Çocuklarınız konusunda Allah, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder Eğer onlar ikiden çok kadın ise (ölünün) geride bıraktığının üçte ikisi onlarındır Kadın (veya kız) bir tek ise, bu durumda yarısı onundur (Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır Onun kardeşleri varsa o zaman annesi için altıda bir'dir (Ancak bu hükümler, ölenin) Ettiği vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır Babalarınız, oğullarınız, siz onların hangilerinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz (Bunlar) Allah'tan bir farzdır Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır (4/11) Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının yarısı sizindir Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir'de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar (Bu size) Allah'tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır (4/12) Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir) İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır (4/17) Sağ ellerinizin malik olduğu (cariyeler) dışındaki kadınlardan 'evli ve özgür' olanlarla da (evlenmeniz haramdır) Bunlar, Allah'ın üzerinize yazdığıdır Bunların dışında kalanı iffetlerini koruyup fuhuşta bulunmamak üzere mallarınızla (mehir vererek) evlenecek kadın aramanız size helal kılındı Öyleyse onlardan hangi şeyle (veya ne kadar) yararlandıysanız, onlara ücret (mehir)lerini tesbit edildiği miktarıyla ödeyin Miktarın tesbitinden sonra, karşılıklı hoşnud olduğunuz bir şey konusunda üstünüze bir sorumluluk yoktur Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır (4/24) Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek ister Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (4/26) Ayetlerimize karşı inkara sapanları şüphesiz ateşe sokacağız Derileri yanıp döküldükçe, azabı tadmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz Gerçekten, Allah, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (4/56) Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor! Doğrusu Allah, işitendir, görendir (4/58) Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar (4/65) Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında- bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir diyeti vermesi gerekir Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka Eğer o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir Şayet kendileriyle aranızda andlaşma olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır Bu, Allah'tan bir tevbedir Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (4/92) (Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin Siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da, sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar Oysa siz, onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (4/104) Şüphesiz, Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için biz sana Kitabı hak olarak indirdik (Sakın) Hainlerin savunucusu olma (4/105) Kim bir günah kazanırsa, o ancak kendi nefsi aleyhinde onu kazanmıştır Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (4/111) Eğer ikisi ayrılacak olurlarsa, Allah her birine 'genişlik (rızık ve ihsan) kaynaklarından' kazandırır (ihtiyaçlardan korur) Allah, (rahmetiyle) geniş olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (4/130) Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı, mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez (4/141) Hayır; Allah onu kendine yükseltti Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (4/158) Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderildi) Öyle ki elçilerden sonra insanların Allah'a karşı (savunacak) delilleri olmasın Allah, üstün ve güçlü olandır, hikmet ve hüküm sahibidir (4/165) Ey insanlar, şüphesiz elçi size Rabbinizden hakla geldi Öyleyse iman edin, sizin için hayırlıdır Eğer inkara saparsanız, şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah'ındır Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (4/170) Senden fetva isterler De ki: "Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelale'nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar Allah, her şeyi bilendir (4/176) Ey iman edenler, akitleri yerine getirin İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir (5/1) Hırsız erkek ve hırsız kadının, (çalıp) kazandıklarına bir karşılık, Allah'tan, 'tekrarı önleyen kesin bir ceza' olmak üzere ellerini kesin Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (5/38) Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiç bir şeyle kesin olarak zarar veremezler Aralarında hükmedersen adaletle hükmet Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever (5/42) Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış değildir (5/43) Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik Teslim olmuş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır (5/44) Biz onda, onların üzerine yazdık: Can'a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır (5/45) İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleriyle hükmetsinler Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, fasık olanlardır (5/47) Sana da (Ey Muhammed,) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir Artık hayırlarda yarışınız Tümünüzün dönüşü Allah'adır Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir (5/48) Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır (5/49) Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir? (5/50) Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun Allah geçmişte olanı bağışladı Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir (5/95) Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir (6/83) Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz" (diyecek) İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlandı ve bizim için tesbit ettiğin süreye ulaştık" (Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere, ateş sizin içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir" Şüphesiz Rabbin, hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir (6/128) O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar, sonra kendi zanlarınca: "Bu Allah'ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah'a aid olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer Ne kötü hüküm veriyorlar? (6/136) Bir de dediler ki: "Bu hayvanların karınlarında olan, yalnızca bizim erkeklerimize aittir, eşlerimize ise haramdır Eğer o, ölü doğarsa onlar da bunda ortaktırlar" Allah, (bu) düzmelerinin cezasını verecektir Şüphesiz O, hüküm sahibi olandır, bilendir (6/139) "İçinizden bir grup, kendisiyle gönderildiğim şeye inanmışken diğer bir grup inanmadığına göre, artık Allah, aramızda hüküm verenlerin en hayırlısıdır" (7/87) "Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak iş değildir Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır Biz Allah'a tevekkül ettik 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın" (7/89) Allah, bunu, yalnızca bir müjde ve kalblerinizin tatmin bulması için yapmıştı; (yoksa) Allah'ın katından başkasında nusret (zafer ve yardım) yoktur Hiç şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (8/10) Münafıklar ve kalblerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: "Bunları (müslümanları) dinleri aldattı" Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (8/49) Ve onların kalblerini uzlaştırdı Sen, yeryüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalblerini uzlaştıramazdın Ama Allah, aralarını bulup onları uzlaştırdı Çünkü O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (8/63) Hiç bir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması yakışmaz Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz Oysa Allah (size) ahireti istemektedir Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (8/67) Eğer sana ihanet etmek isterlerse, onlar daha önce Allah'a da ihanet etmişlerdi; böylece O da, "bozguna uğramaları (için) sana imkan vermişti' Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (8/71) Nasıl olabilir ki! Eğer size karşı galip gelirlerse size karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip-tanırlar Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, kalbleri ise karşı koyar Onların çoğu fasık kimselerdir (9/8) Onlar (hiç) bir mü'mine karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hükümlerini' gözetip tanırlar İşte bunlar, haddi aşmakta olanlardır (9/10) Ve kalblerindeki öfkeyi gidersin Allah dilediğinin tevbesini kabul eder Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (9/15) Ey iman edenler, müşrikler ancak bir pisliktirler; öyleyse bu yıllarından sonra artık Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi kendi fazlından zengin kılar Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (9/28) Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir Hani kafirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir" Böylece Allah O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkara edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı Oysa Allah'ın kelimesi, yüce olandır Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (9/40) Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (9/60) Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (9/71) Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (9/97) Diğer bir kısmı, Allah'ın emri için ertelenmişlerdir O, bunları, ya azablandıracak veya tevbelerini kabul edecektir Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (9/106) Onların kalbleri parçalanmadıkça, kurdukları bina kalblerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (9/110) Eğer Allah, onların hayra ulaşmak için çarçabuk davrandıkları gibi, insanlara şerri de çabuklaştırsaydı, mutlaka ecellerine hüküm verilirdi İşte bize kavuşmayı ummayanları biz böylece taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşır bir durumda bırakırız (10/11) İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu (10/19) De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mı?" De ki: "Hakka ulaştıracak Allah'tır Öyleyse, hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibidir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?" (10/35) Her ümmetin bir resulü vardır Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar (10/47) Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir (10/54) Onlara Nuh'un haberini oku Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin (10/71) Andolsun, biz İsrailoğullarını, hoşlarına gidecek güzel bir yerde yerleştirdik ve temiz şeylerden kendilerine rızık verdik Kendilerine ilim gelinceye kadar anlaşmazlığa düşmediler Şüphesiz Rabbin, aralarında anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda kıyamet günü hüküm verecektir (10/93) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret O, hükmedenlerin en hayırlısıdır (10/109) Elif, Lam, Ra (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır (ki:) (11/1) Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı Gerçekten onlar, bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler (11/110) "Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (12/6) Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz (12/22) "Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiç bir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir Hüküm, yalnızca Allah'ındır O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler" (12/40) Ve dedi ki: "Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin Ben size Allah'tan hiç bir şeyi sağlayamam (gideremem) Hüküm yalnızca Allah'ındır Ben O'na tevekkül ettim Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler" (12/67) Ondan umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler Onların büyükleri dedi ki: "Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır" (12/80) (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) "Hayır" dedi "Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın kendisidir" (12/83) Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar Dedi ki: "Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O'dur" (12/100) İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik Andolsun, sana gelen bu ilimden sonra, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir yardımcı, dost, ne bir koruyucu vardır (13/37) Andolsun, senden önce de elçiler gönderdik, onlara eşler ve çocuklar verdik Allah'ın izni olmaksızın (hiç) bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi Her ecel (tesbit edilmiş süre) için bir kitap (yazı, hüküm, son) vardır (13/38) Onlar görmüyorlar mı ki, gerçekten biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz Allah hüküm verir Onun hükmünün peşine düşecek yoktur Ve O, hesabı pek çabuk görendir (13/41) |
Kur'an Fihristi-H |
11-04-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an Fihristi-HBiz hiç bir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (14/4) İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır" (14/22) Ve şüphesiz senin Rabbin, O, onları haşredecektir Gerçekten O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir (15/25) Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı, yoksa toprağa gömecek mi? Bak, verdikleri hüküm ne kötüdür? (16/59) Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır, en yüce örnekler ise Allah'a aittir O, güç sahibi olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (16/60) Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir (16/124) Kitapta İsrailoğullarına şu hükmü verdik: "Muhakkak siz yer(yüzün) de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz (17/4) De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir Göklerin ve yerin gaybı O'nundur O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir O'nun dışında onların bir velisi yoktur Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz" (18/26) İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar (19/39) Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla 'tercih edip-seçmeyiz" Neyde hükmünü yürütebileceksen, durmaksızın hükmünü yürüt; sen, yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin" (20/72) Lut'a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık Şüphesiz onlar, bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi (21/74) Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı Biz onların hükmüne şahid idik (21/78) Biz bunu (hükmü) Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik (Bunları) Yapanlar biz idik (21/79) (Resulullah) Dedi ki: "Rabbim, hak ile hükmet Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır" (21/112) İşte böyle; kim Allah'ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının (22/30) Biz senden önce hiç bir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki, o bir dilekte bulunduğu zaman, şeytan, onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın Ama Allah, şeytanın katıp-bırakmalarını giderir, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir Allah, gerçekten bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (22/52) Mülk, o gün yalnızca Allah'ındır O, aralarında hükmedecektir Artık iman edip salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler (22/56) "Allah, kıyamet günü, kendisinde ihtilafa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir" (22/69) (Bu,) İndirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir İçinde, umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz diye apaçık ayetler indirdik (24/1) Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)? (24/10) Allah size ayetleri açıklıyor; Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (24/18) Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onlardan bir grup yüz çevirir (24/48) Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: "İşittik ve itaat ettik" demeleridir İşte felaha kavuşanlar bunlardır (24/51) Ey iman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar, (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında olabilirsiniz İşte Allah, size ayetleri böyle açıklamaktadır Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (24/58) Sizden olan çocuklar, erginlik çağına erdikleri zaman, kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi, bundan böyle izin istesinler İşte Allah, ayetlerini size böyle açıklar Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (24/59) "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı" (26/21) "Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;" (26/83) "Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar" (26/118) Hiç şüphesiz, bu Kur'an, sana, hüküm ve hikmet sahibi olan, (ve her şeyi gerçeğiyle) bilen (Allah'ın) katından ilka edilmektedir (27/6) "Ey Musa, gerçekten Ben, güçlü ve üstün, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ım" (27/9) "Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var" (27/23) Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında kendi hükmünü verecektir O, güçlü ve üstün olandır, bilendir (27/78) O, erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona bir 'hüküm ve hikmet' ve ilim verdik Biz iyilikte bulunanları işte böyle ödüllendiririz (28/14) O, Allah'tır, kendisinden başka ilah yoktur İlkte de, sonda da hamd O'nundur Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz (28/70) Ve Allah ile beraber başka bir ilaha tapma O'ndan başka ilah yoktur O'nun yüzünden (zatından) başka her şey helak olucudur Hüküm O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz (28/88) Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar? (29/4) Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben, Rabbime hicret edeceğim Çünkü şüphesiz O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir" (29/26) Allah, kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (29/42) Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (30/27) Orada ebedi olarak kalıcıdırlar Allah'ın va'di haktır O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (31/9) Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (31/27) Şüphesiz, senin Rabbin, ihtilafa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü aralarında 'hükmünü verip ayıracaktır' (32/25) Ey Peygamber, Allah'tan sakın, kafirlere ve münafıklara itaat etme Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (33/1) Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur Kim Allah'a ve Resûlü'ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır (33/36) Hamd, göklerde ve yerde olanların tümü kendisine ait olan Allah'ındır; ahirette de hamd O'nundur O, hüküm ve hikmet sahibidir, haber alandır (34/1) De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi bir arada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir" (34/26) De ki: "O'na (kulluk etmede) eklemekte olduğunuz ortakları bana gösterin Asla (onlar ona gerçek ortak olamazlar); hayır, O, güçlü ve üstün olan, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'tır" (34/27) Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa, artık onu kısıp-tutacak yoktur; her neyi kısar-tutarsa, artık onu da ondan sonra salıverecek yoktur O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (35/2) Her şeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne yücedir Siz O'na döndürüleceksiniz (36/83) Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? (37/154) Davud'a girdiklerinde, o, onlardan ürkmüştü; dediler ki: "Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet" (38/22) "Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah'ın yolundan saptırır Şüphesiz Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azab vardır" (38/26) (Bu) Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (katın)dandır (39/1) Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) "Biz, bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez (39/3) De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah'ım Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin" (39/46) Yer, Rabbi'nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar (39/69) Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: "Alemlerin Rabbine hamdolsun" denilmiştir (39/75) "Rabbimiz, onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından, eşlerinden ve soylarından salih olanları da Gerçekten Sen, üstün ve güçlü olansın, hüküm ve hikmet sahibisin" (40/8) "Sizin (durumunuz) böyledir Çünkü bir olan Allah'a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz O'na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız Artık hüküm, yüce, büyük olan Allah'ındır" (40/12) Allah hak ile hükmeder Oysa O'nu bırakıp taptıkları hiç bir şeye hükmedemezler Şüphesiz Allah, işitendir, görendir (40/20) "Ey Kavmim, bugün mülk sizindir, yeryüzünde hüküm sahibi kimselersiniz Fakat bize Allah'tan dayanılmaz bir azab gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek?" Firavun dedi ki: "Ben, size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum" (40/29) Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: "Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah, kullar arasında hüküm verdi (artık)" (40/48) Dirilten ve öldüren O'dur Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: "Ol" der, o da hemen oluverir (40/68) Andolsun, biz senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini anlatmadık Herhangi bir elçiye, Allah'ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir Allah'ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır (40/78) Batıl, ona önünden de, ardından da gelemez (Çünkü Kur'an,) Hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen (Allah)tan indirilmedir (41/42) Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, fakat onda anlaşmazlığa düşüldü Eğer Rabbinden (daha önce) bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti Gerçekten onlar, bundan yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler (41/45) Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey; artık O'nun hükmü Allah'ındır İşte Rabbim olan Allah Ben O'na tevekkül ettim ve yalnızca O'na dönüp-yönelirim (42/10) Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'tecavüz ve haksızlık' dolayısıyla ayrılığa düştüler Eğer Rabbinden, adı konulmuş bir ecele kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti Şüphesiz onların ardından Kitaba mirasçı olanlar ise, her halde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler (42/14) Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır (42/21) Kendisiyle Allah'ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka Gerçekten O, yüce olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (42/51) Şüphesiz o, Bizim katımızda olan Ana Kitap'tadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur (43/4) Göklerde ilah ve yerde ilah O'dur O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir (43/84) Kitabın indirilmesi, üstün ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah'tandır (45/2, 46/2) Andolsun, biz İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik, onları temiz ve güzel şeylerle rızıklandırdık ve onları alemlere üstün kıldık (45/16) Ve onlara bu emirden açık belgeler verdik Fakat onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan' dolayı ihtilafa düştüler Şüphesiz Rabbin, hakkında ihtilafa düştükleri şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir (45/17) Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar (45/21) Göklerde ve yerde büyüklük O'nundur O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (45/37) Mü'minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (48/4) Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (48/7) Ve alacakları birçok ganimetleri de Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (48/19) Allah'tan bir fazl (bir ihsan ve lütuf) ve bir nimet olarak Allah, bilendir hüküm ve hikmet sahibidir (49/8) Bu, size vadolunandır; (gönülden Allah'a) yönelip-dönen (İslam'ın hükümlerini) koruyan, (50/32) Dediler ki: "Öyle (Bunu) Senin Rabbin buyurdu Çünkü O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir" (51/30) Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, Bizim gözlerimizin önündesin Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et (52/48) Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık Derken su, takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti (54/12) Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (57/1) Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir (59/1) "Rabbimiz, bizi inkar edenler için bizi fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz Şüphesiz Sen, üstün ve güçlüsün, hüküm ve hikmet sahibisin" (60/5) Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin Allah, onların imanlarını daha iyi bilendir Şayet (gerçekten) mü'min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin Onlar da (mü'min kadınlara) harcadıklarını istesinler Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (60/10) Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (61/1) Ve henüz kendilerine ulaşıp-katılmamış olan diğerlerine de (peygamber gönderilmiştir); O (Allah), üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir (62/3) Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (içindeki derin anlamları, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir Allah'ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez (62/5) Gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, Aziz (üstün ve güçlü), Hakim (hüküm ve hikmet sahibi)dir (64/18) Allah, yeminlerinizin (keffaretle) çözülmesini size farz (veya meşru) kıldı Allah, sizin mevlanız (sahibiniz, yardımcınız)dır O, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (66/2) Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? (68/36) Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye (68/39) Şimdi sen, Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o, içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu (68/48) Oysa o (Kur'an), alemlere bir zikr (öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref)den başka bir şey değildir (68/52) Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme (76/24) Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (76/30) Bu, hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'bir arada topladık'(77/38) Şüphesiz o hüküm (fasl) günü, belirlenmiş bir vakittir (78/17) Allah hükmedenlerin hakimi değil midir? (95/8) Onların içinde dosdoğru 'yazılı-hükümler' vardır (98/3) |
Kur'an Fihristi-H |
11-04-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an Fihristi-HHÜKÜMDAR Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi" Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir" (2/247) Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır" (2/248) Hükümdar:" Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru Ey önde gelen (kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin" dedi (12/43) Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin" Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) "Efendine (Rabbine) dön de ona sor: "Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir" (12/50) Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım" Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: "Sen bugün bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilir (bir danışman-yönetici)sin" (12/54) Dediler ki: "Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır Ben de buna kefilim" (12/72) Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı İşte biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı Ancak Allah'ın dilemesi başka Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır (12/76) Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır" (20/114) Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar" (27/34) HÜSRAN Siz ise, bundan sonra da yüz çevirdiniz Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı, siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz (2/64) Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır Kim de onu inkâr ederse, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir (2/121) Ey iman edenler, eğer inkâr edenlere itaat ederseniz, sizi topuklarınız üzerinde gerisin-geri çevirirler, böylece büyük hüsrana uğrayanlara dönersiniz (3/149) Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim" Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır (4/119) Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır O ahirette hüsrana uğrayanlardandır (5/5) Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu (5/30) İman edenler: "Olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır" derler (5/53) De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" De ki: "Allah'ındır" O, rahmeti kendi üzerine yazdı Sizi kendisinde şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır Nefislerini hüsrana uğratanlar, işte onlar inanmayanlardır (6/12) Bizim kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu, çocuklarını tanır gibi tanırlar Kendilerini hüsrana uğratanlar; işte onlar inanmayanlardır (6/20) Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, doğrusu hüsrana uğramışlardır Öyle ki, saat (kıyamet günü) apansız onlara geliverince, günahlarını sırtlarına yüklenerek: "Onda (dünyada) sorumsuzca yaptıklarımızdan dolayı yazıklar olsun bize�" derler Dikkat edin, o işleyip-yüklendikleri ne kötüdür (6/31) Çocuklarını hiçbir bilgiye dayanmaksızın akılsızca öldürenler ile Allah'a karşı yalan yere iftira düzüp Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve doğru yolu bulamamışlardır (6/140) Kimin tartıları hafif kalırsa, bunlar da ayetlerimize zulmedegeldiklerinden dolayı nefislerini hüsrana uğratanlardır (7/9) Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız" (7/23) Onlar, onun tevilinden başkasına bakmazlar mı? Onun tevilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar, diyecekler ki: "Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı getirmişlerdi Şimdi bize şefaat edecek şefaatçiler var mıdır? Veya geri çevrilsek de işlediklerimizden başkasını yapsak" Gerçek şu ki onlar, kendilerini hüsrana uğratmışlardır, uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuşlardır (7/53) Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orda 'hiç refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular: Şuayb'ı yalanlayanlar, asıl büyük hüsrana uğradılar (7/92) (Veya) Onlar, Allah'ın tuzağından güvende mi idiler? Allah'ın bir tuzak kurmasından, hüsrana uğrayan bir topluluktan başkası (akılsızca) güvende olmaz (7/99) Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler (7/149) Allah kime hidayet verirse o artık hidayeti bulmuştur; kimi şaşırtıp-saptırırsa artık onlar da hüsrana uğrayanlardır (7/178) Bu, Allah'ın murdar olanı temizden ayırdetmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır (8/37) Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar Allah'a kavuşmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramışlardır Onlar hidayete ermiş (kimseler) değildi (10/45) Ve Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma; yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun (10/95) İşte bunlar, kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurdukları (düzme tanrılar da) onlardan uzaklaşıp-kaybolmuşlardır (11/21) Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır (11/22) Dedi ki: "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum" (11/47) De ki: "Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?" (18/103) Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık (21/70) Eğer sizin benzeriniz olan bir beşere boyun eğecek olursanız, andolsun, siz gerçekten hüsrana uğrayanlar olursunuz" (23/34) Kimin tartısı hafif gelirse, işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar, cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır (23/103) De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter O, göklerde ve yerde olanı bilir Batıla inanan ve Allah'ı inkâr edenler ise, işte onlar hüsrana uğrayanlardır" (29/52) Siz, O'nun dışında dilediklerinize ibadet edin" De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir" (39/15) Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur Allah'ın ayetlerine (karşı) inkâr edenler ise; işte onlar, hüsrana uğrayanlardır (39/63) Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın (39/65) Andolsun, biz senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini anlatmadık Herhangi bir elçiye, Allah'ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir Allah'ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır (40/78) Ama Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı (Bu,) Allah'ın kulları arasında sürüp-giden sünnetidir İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır (40/85) İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız" (41/23) Biz onlara birtakım yakın-kimseleri 'kabuk gibi üzerlerine kaplattık,' onlar da, önlerinde ve arkalarında olanları kendilerine süslü gösterdiler Cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce gelip-geçmiş ümmetlerde (yürürlükte tutulan azab) sözü onların üzerine hak oldu Çünkü onlar, hüsrana uğrayan kimselerdi (41/25) Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır" dediler Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azab içindedirler (42/45) Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır Kıyamet-saatinin kopacağı gün, (işte) o gün, batılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır (45/27) Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur İşte onlar, şeytanın fırkasıdır Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir (58/19) Ey iman edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın'; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir (63/9) Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu bir hüsran oldu (65/9) |
|