Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
nutuktamamı

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #121
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



İNSAF VE MERHAMET DİLENMEKLE MİLLET İŞLERİ, DEVLET İŞLERİ GÖRÜLEMEZ

İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri, devlet işleri görülemez Milletin ve devletin şeref ve bağımsızlığı korunamaz

"İnsaf ve merhamet dllenmek gibi bir ilke yoktur Türk milleti Türkiye'nin gelecekteki çocukları, bunu bir an akıllarından çıkarmamalıdırlar"

Efendiler, Cemal Paşa'ya komuta değişikliği ile ilgili noktalarda verdiğimiz cevabı bilginize surımuŞtum Müsaade ederseniz, o cevabın baş tarafını oluşturan diğer noktalar üzerindeki görüşlerimizi de özetleyeyim:

Temel noktalar üzerindeki gÖrüşlerimiz şunlardı:

1- İtilâf Devletleri'nin her biri, bütün Türkiye'den en büyük çıkarlarını sağlamak peşindedirler Bu da, Türkiye'de güvenilir bir dayanak noktasının elde edilmesini gerekli kılmaktadır Yabancılann açıktan açığa aleyhte görünmelerinin ve hoşnutsuz olmalarının sebebini, kabinenin tarafsız tutumunda aramalıdır

2 - Kabine bildiri yayınlamakta acele etmemelidir Bildiri, kabine durumunu sağlamlaştırdıktan sonra yayınlanmalıdır Kabinenin güçlü olması, her bakımdan Kuva-yı Milliye'ye dayandığı inancını verecek bir davranış tarzını benimsemesiıve ve bunu bütün dünyaya göstermesine bağlıdır

Meclis toplandıktan ve orada kuvvetli bir "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu" meydana geldikten sonra, bildiriye sıra gelebilir Bildiri, her halde, Barış Konferansı'na gidecek delegeler yola çıkmadan önce, fakat grupla görüş birliğine varılarak düzenlenmelidir Çünkü, böyle olmazsa hiçbir önem ve değeri olmayacaktır Bir de, işe, kabul edilecek yenilikleri duyurmakla başlamak doğru değildir Aksine, bildiride milletin bağımsızlığından ve ülkenin bütünlüğünden başlamak ve ancak bunun sağlanması şartına bağlı olmak üzere, hükûmet işlerinin ana çizgilerini tespit etmek yerinde olur

Bu bildiriye temel olacak önemli noktalar Sıvas Genel Kongresi'nin bildiri ve tüzüklerinde yer almıştır Orada, gelecekteki sınırlar, devlet ve milletin bağımsızlığı, azınlıklann haklan, yabancı himayesinin milletçe nasıl karşılandığı gibi hususlar açıklanmıştır Böyle bir bildiri şimdiden hazırlanır ve Meclis'in açılışında çoğunluk grubuyla görüşüldükten sonra ilan edilir Uygun olanı budur

3 - Dahiliye Nâzırı'nın çekilmesiyle kabinede bir bunalım doğmasına sebep görülmemektedir Böyle bir düşünceden, Dahiliye Nazırı'nı sadrazam olarak kabul ettiğiniz anlamı çıkar Bir kabinede bunalım ancak hükûmet başkanının çekilmesiylo çıkabilir Kabinenin Dahiliye Nazırı Şerif Paşa' ya, onun da Ferit Paşa'ya bağlı olduğu anlaşılıyor

Meclis açıldıktan sonra, Dahiliye ve Hariciye Nâzırlan'nın kesin olarak değiştirilecekleri yolundaki işareti anlayamadık Bu nâzırlar şim diden böyle bir söz verdiler mi?

Düşmanların Meclis'i açtırmak istemeyecekleri tabiîdir Yalnız, Padişah'ın, Meclis'i dağıtma ihtimali de düşünülebilir mi? Eğer böyle bir ihtimal varsa, o halde Meclis'i, İstanbul'da dağıtmak ve milleti Meclissiz bırakmak için mi topluyoruz? Bu bakımdan, Padişah'ın bu konudaki görüşlerinin hey'etimizce kesin olarak şimdiden bilinmesi gerekir ki, milletvekillerini İstanbul dışında güvenli bir yerde toplamak için teşebbüslerde bulunalım Aksi halde, Meclis İstanbul'da toplanmak yüzünden yukarıda belirtilen durumlara düşerse, bunun sorumluluğu İstanbul'da toplanmasını ısrarla isteyenlere ait olacaktır

4 - Milletvekillerinin görüşmelerde bulunmak üzere Ankara'ya gelmeleri yararlıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #122
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



ANKARA HALKI İLE YAKINDAN TANIŞMAK İÇİN VERDİĞİM KONFERANS

Efendiler, beni gerçekten samimî, parlak ve güven verici duygularla karşılamış olan sayın Ankara halkı ile daha yakından tanışmak ve onlarla börüşmek bir görev hükmünde idi Onun için, görüşmek üzere davet ettiğimiz milletvekillerinin gelınelerini beklediğimiz günlerde, toplanmış olan sayın Ankaralılara, bir konferans vermiştim (Belge: 220)

Bu konferansın temel noktaları üzerinde kısaca konuşayım:

W i l s o n prensipleri: Bu prensiplerin 14 maddesinden Türkiye ile ilgili olanları vardı Zaten yenilmiş ve Ateşkes Anlaşması imzalamış Osmanlı Devleti, bu prensiplerin gönül okşayıcı ve göz aldatıcı manzarasıyla bir süre oyalandı

30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondoros Mütarekesı'nin maddeleri ve bu maddeler arasında özellikle yedincisi, beyni yakan ateşten bir zehirdi Yalnız bu madde, vatanın geri kalan kısmını düşmanların işgal ve istilâsına hazır bulundurmaya yeterdi

İstanbul'da biribiri ardınca gelen ve âciz kimselerden kurulmuş olan kabineler, şerefsiz, haysiyetsiz ve aşağılık görünüşleriyle, suçsuz ve Tanrı'ya bel bağlamış olan milletin sembolü olarak tanındı; değer vermeye lâyık görülmemeye başlandı Bu yüzden dünyanın medenî devletleri medeniyetin gereklerini unutacak kadar saygısız oldular Öteden beri Türk milleti aleyhinde bütün dünyada yapılan en mantıksız propagandalar, her zamankinden çok kulak vermeye değer bulundu

Dokuz aydan beri, başlayan milli uyanış ve faaliyet, durumu ve görünüşü değiştirdi ve daha, çok değiştirecektir Millet kurulmuş olan birliği korur ve bağımsızlığı için fedakârlıktan çekinmezse başarı muhakkaktır Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde alınmış olan kararlar, milletin gerçekleştireceği amaçların temelini oluşturur

Ferit Paşa Kabinesi'ni düşüren millettir Fakat Ali Rıza Paşa Kabinesi'ni iktidar mevkiine getirmiş olma sorumluluğu millete ait değildir Bununla birlikte anlaşma durumundavız

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #123
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



ANKARA'YA GELEN MİLLETVEKİLLERİYLE YAPTIĞIM TEMASLAR

Efendiler, şimdi Ankara ya gelen milletvekilleriyle ya pılan temas ve görüşmelere gelelim:

Milletvekilleri, aynı günde veya günlerde toplu olarak bulunamadılar Teker teker veya küçük gruplar haünde gelip gittiler Bu zatların veya hey'etlerin hepsine, ayrı ayrı ve hemen hemen aynı temel noktaları günlerce üst üste tekrarlamak zorunda kaldık

Herşeyden önce, manevî gücün, kalp ve vicdan gücünün yüksek tutulması şarttır Bunu bilirsiniz Biz de bu gücü artırmak üzere:

Önce içteki ve dıştaki duzumun güven ve ferahlık verici nitelikte gelişen noktalarını ve yönlerini araştırarak açıklamaya ve ispata çalıştık Snnra, belirli bir amaç etrafında bilinçli ve azimli olarak birleşmenin sarsılmaz bir güç olduğu gerçeğini, yorulmaksızın tekrar ettik

Bir toplumun yaşamasının ve mutluluğunun, ancak gayelerinde ve gayelerinin gerçekleştirilmesinde tam bir birlik halinde bulunmasına bağlı olduğunu açıkladık "Vatanın kurtuluşu, istiklâlin kazanılması" hedefine yönelmiş bulunan millî birliğimizin, köklü ve düzenli bir teşkilâtın varlığına ve bu teşkilâtı iyi yürütüp yönetebilecek yetenekli kafaların ve enerjilerin, bir tek beyin ve bir tek enerji halinde birleşmiş ve kaynaşmış olmasına bağlı bulunduğunu söyledik Bu münasebetle İstanbul'da açılacak Meclis-i Meb'usan'da güçlü ve dayanışmalı bir grubun kurulması zaruretini ortaya koyduk

Millet, tarihin, ancak devletlerin yıkılış ve çöküş gibi bunalımlı zamanlarında kaydettiği çok önemli ve tehlikeli anları yaşıyordu Böyle anlarda, talih ve kaderini doğrudan doğruya kendi eline almakta gaflet gösteren milletlerin, gelecekleri karanlık ve felâketlerle doludur

Türk milleti bu gerçeği anlamaya başlamıştı Bu kavrayış sonucuydu ki, kurtuluş ümidi vaadeden her samimî işarete koşmaktaydı Ancak , bir toplumun, uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve terbiyesinin etkisinden bir günde, bir yılda kurtulup serbest kalabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir

Bu sebeple, durumu ve gerçeği bilenler, ellerinden geldiği kadar, bağlı bulundukları millete ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluş hedefine yürümekte önderlik etmeyi en büyük insanlık görevi bilmelidirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #124
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



TÜRK MİLLETİNİN EN BELİRGİN İSTEK VE İNANCI: KURTULUŞ

Türk milletinin kalbinden, vicdanından doğan ve ilham alan en köklü en belirgin istek ve inancı belli olmuştu: Kurtuluş

Bu kurtuluş feryadı Türk vatanının bütün ufuklarında yankılanmaktaydı Milletten başka bir açıklama beklemeye gerek yoktu Artık bu isteği dile getirmek kolaydı Nitekim, Erzurum ve Sıvas Kongrelerinde millî istek açıkça ortaya konmuş ve dile getirilmişti

Bu kongrelerde alınan kararlara bağlı olduklarını bildirdikleri için milletçe vekil seçilen kimseler, her şeyden önce, bu kararlara bağlı şahıslardan oluşan ve bu kararları ilân eden dernekle ilişkili bulunduklarını gösterir ad taşıyan bir grup kuruculardı: "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu" İşte bu grup, millî teşkilâta ve dolayısıyla millete dayanarak, her nerede olursa olsun, milletin kutsal gayelerini cesaretle dile getirecek ve savunacaktı

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #125
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



MİSAK-I MİLLİ HAZIRLANIYOR

Efendiler, milletin emel ve gayelerinin kısa bir programın temelini oluşturacak şekilde topluca ifadesi de görüşüldü Misak-ı Millî adı verilen bu programın ilk müsveddeleri de, bir fikir vermek maksadıyla kaleme alındı İstanbul Meclisi'nde bu ilkeler gerçekten toplu bir şekilde yazılmış ve tespit olunmuştur

Efendiler, görüştüğümüz her şahıs veya bütün şahıslar, bizimle düşünce ve görüş birliği yaparak ayrılmışlardı Fakat, İstanbul Meclisi'nde, "Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu" diye bir grubun kurulduğunu işitmedik dik Niçin?! Evet, niçin? Buna bugün cevap isterim!

Çünkü, Efendiler, bu grubu kurmayı vicdan borcu, millet borcu bilmek durum ve kabiliyetinde bulunan efendiler inançsız idiler korkak idiler cahil idiler

İnançsız idiler; çünkü, millî dâvânın ciddiliğine ve kesinliğine ve bu dâvanın dayanağı olan millî teşkilâtın sağlamlığına inanmıyorlardı

Korkak idiler; çünkü, millî teşkilâttan olmayı tehlikeli görüyorlardı

Cahil idiler; çünkü, tek kurtuluş dayanağının millet olduğunu ve olacağını takdir edemiyorlardı Padişah'a dalkavukluk ederek, yabancılara hoş görünerek, yumuşak ve nazik davranarak büyük gayelerin gerçekleşleştirebileceği gafletini gösteriyorlardı

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #126
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



MİLLİ ÜLKÜ VE MİLLİ TEŞKİLATIN KISA BİR ZAMANDA SAĞLADIĞI ŞEREF VE VARLIĞI KÜÇÜMSEYENLER

Bundan başka, Efendiler, nankör ve bencil idiler Millî ülkü ve millî teşkilâtın kısa bir zamanda sağladığı şeref ve varlığı küçümsüyorlarâı Ortaya çıkmış olan durum ve varlığın kolayca elde edilmiş olduğu zan ve vehmine kapılmakla çirkin gururlarını tatmin sevdasına düşüyorlardı

Erzurum'da, Sıvas'ta söylenmiş ve tespit edilmiş bir adı, olduğu gibi kabul etmek küçüklük olmaz mıydı?! O addan daha anlamlı bir ad mı yoktu?!

Evet, işittik Efendiler; varmış: "Fellâh-ı Vatan Grubu"

Efendiler, geçmişe ait safhaları ve olayları burada anlatabileceğim çerçeve içinde, gerçeğe uygun olarak tespit etmek kararındayım Bu sebeple, tam üzerinde durduğumuz noktayla ilgili bir konuyu da büyük bir samimiyetle bilgilerinize sunacağım

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #127
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



ANKARA'DA TOPLANMA DÜŞÜNCESİ

Ben, Meclis-i Mebusan'ın, İstanbul'da saldırıya uğrayacağını, dağılacağını, kesîn olarak bekliyordumBöyle bir durum karşısında alınacak tedbiri kararlaştırmıştım Hazırlığımız ve gerekli düzenlemelerimiz de başlamıştı: Ankara'da toplanmak

İşte bu görevi yaparken, milletçe yanlış anlaşılmaya yol açmamak için, tedbir olarak da bir şey düşünmüştüm: Meclis-i Mebusan Başkanlığına seçilmek Bundan beklediğim, dağıtılan milletvekillerini Meclis-i Mebusan Başkanı sıfat ve yetkisiyle yeniden davet etmekti Gerçi bu tedbir, ancak görünüşü kurtarmak için ve geçici olarak işe yarayabilirdi Fakat böyle bunalımlı zamanlarda, yararı geçici de olsa, her türlü tedbirin alınmış olması her halde gereksiz sayılamazdı

Gerçekte İstanbul'a gitmeyecektim Fakat bunu açığa vurmaksızın, zaman kazanacak ve durum bir süre için uzakta bulunuyormuşum gibi ayarlanarak, Meclis, başkan vekilleri vasıtasıyla idare olunacaktı

Bu tedbirin uygulanması, elbette, Meclis'e giden ve gerçek durumu kavramış olması gereken arkadaşların yardım ve gayretleri ile mümkün olabilecekti

Efendiler, bu konuyu gereken kimselere açtım Düşünce ve görüşlerimi uygun buldular Bu yolda çalışacaklarına söz ve güvence vererek İstanbul'a gittiler

Ancak, pek az, belki bir veya iki arkadaştan başkasının, bu düşüncenin sözünü bile etmediklerini öğrendim

Bu konuda hâkim olan düşünce ve mantık şuymuş: Bunca milletvekilleri içinde Meclis Başkanı olabilecek değerde bir adam bile yok mudur ki, Meclis'te bulunmayan bir milletvekilini kendi yokken başkan seçeceğiz Meclisi oluşturan sayın üyeleri bu kadar yetersiz göstermek, yabancılar üzerinde kötü etki yapmaz mı?

Bir başka mantık da, Meclis Başkanlığı'na Kuva-yı Milliye Başkanı'nı seçmek, daha ilk günden, Meclis üzerine şüphe ve saldırıyı çekme fırsatı vermektir Bu da akıl kârı olamaz

Böyle düşünen ve mantık yürütenlerin, bana pek de uzak insanlar olmadığını görenler, susmayı tercih etmişler

Efendiler, itiraf etmeliyim ki, bu tedbirin alınmamış olması, Meclis dağıldıktan sonra beni küçük bir güçlükle karşılaştırmıştır Bu noktayı da sırası gelince bilginize sunacağım

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #128
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



HARBİYE NAZIRI CEMAL PAŞA'NIN İŞTEN UZAKLAŞTIRILMASI TEKİFİ KARŞISINDA ALİ RIZA PAŞA KABİNESİ

Efendiler, Meclis-i Mebusan 12 Ocak 1920 tarihinde açılmıştı Aşağı yukarı on gün sonra, Harbiye Nâzırı'nın 21 Ocak 1920 tarihli telgrafını aldım Olduğu gibi bilginize sunuyorum:

Geciktirilmesi sorumluluğu gerektirir Harbiye, 2ll1920

Ankara'da 20' nci Kolordu

Komutanlığı'na

Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne:

İngilizler, hükûmete verdikleri bir notada, benimle Cevat Paşa Hazretleri'nin görevden çekilmemizi istediler Kabinece şiddetli bir ret cevabı verildiyse de,durum kabinenin yerinde kalmasını ve yalnız benimle Cevat Paşa'nın çekilmemizi gerektirdi Harbiye Nezareti'ne Salih Paşa vekâlet edecektir Kabineyi güç duruma sokacak bir davranışta bulunulmamasını rica ederim Aksi halde, durum, tasavvur buyurduğunuzdan daha tehlikeli olur

Harbiye Nazırı

Cemal

Bu telgraf 22 Ocakta elimize geçmişti Hemen telgraf başında, saat 1130'da şu telgrafı yazdım:

Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne 2211920

1 - Verilen notayı olduğu gibi lûtfeder misiniz?

2 - Yapılan teklifi yerine getirmekte acele etmeyiniz Notayı inceledikten sonra görüşlerimizi arz edeceğim

Mustafa Kemal

Cemal Paşa 'nın, imzasını gizleyerek verdiği karşılık şuydu:

Çok ivedi Kadıköy, 2211920

Ankara'da 20' nci Kolordu Komutanlığı'na

Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne:

Notanın kısaltılmış sureti aşağıdadır:

1 - Özel olarak seçilmiş subayların Kuva-yı Milliye kurmaylıklarına göderilmeleri,

2 - 14' ûncü Kolordu'dan bir kısım erleri ayırıp terhis etmek suretiyle Kuva-yı Milliye'ye asker gönderilmesi,

3 - Top kaması ve diğer malzemenin kaçırılması,

4 - Zonguldak'tan İstanbul'a gelen taburun geri gönderilmesini geciktirmek,

5 - Afyonkarahisar'dan Alaşehir'e alay nakletmek,

6 - Bursa'dan Bandırma'ya bir alay nakletmek,

7 - Bu işlerde, Harbiye Nâzırı ile Genelkurmay Başkanı'nın şahsen rolleri olduğu anlaşılmıştır Kırk sekiz saat içinde bu iki şahsın görevlerinden uzaklaştırılması

Dikkat buyurulursa, Aydın cephesi meselesi bu notada söz konusu bile değildir Bu notaya cevap olarak: "bir, iki, üçüncü maddeleri yalandır Dördüncü maddenin konusu benim zamanımda değildir Ben, müracaatları üzerine geri gönderdim Beşinci madde ile ilgili konuda, türrıen komutanını değiştirdim Altıncı maddedeki Ahmet Anzavur konusu da güvenlikle ilgilidir Bu konuda yazışmalarımız vardır Şimdi de dosyalar incelenirse anlaşılır" denildi Kabul etmediler Bunun üzerine üç şık üzerinde duruldu: Notaya birinci cevaptan sonra cevap vermemek ve hükümlerine kulak asmamak, kabinenin toptan görevden çekilmesi, benim görevden çekilmem Birinci şık uygulanacak olursa, burada bir rezalet çıkmasından korkulurdu İkinci şıkkın kabulü durumunda, zaten istediklerinin olacağı ve Ferit Paşa'nın kabinenin başına geleceği düşünüldü, Bu bakımdan benim görevden çekilmem ve Nezaret'in vekâletle idare edilmesi tercih edildi Her halde, kararınızın önce bana bildirilmesini rica eder, sizlere üstün saygılarımı sunarım efendim (Ferik Cemal),

Başyaver Salih

Cemal Paşa, bu notada, Aydın cephesinin söz konusu edilmediğini diğini işaret etmekle bilmem ne demek istiyor? Şüphe yok ki, söz konusu olan Aydın cephesidir, ona yardımdır ve Kuva-yı Milliye'dir Yalnız, Cemal Paşa dolaylı yoldan bütün bunlara Hey'et-i Temsiliye'nin sebep olduğunu anlatmak sevdasındadır

Cemal Paşa'ya, bu telgrafına karşılık olarak verdiğim cevapta, şu emri verdim:

Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne 2211920

Görevden çekilmek suretiyle İngilizlerin isteğine uymanız, öyle tehlikeli bir durum yaratır ki, sizin görevden çekilmemekle ortaya çıkacağını düşündüğünüz tehlikeden daha ağırdır Bundan başka, Hey'et-i Temsiliye'nin bir temsilcisi durumunda olan zâtıdevletlerinin, haberi olmaksızm ve onun görüşüne uymayarak çekilmeniz kabul edilemez İngilizlerin, sizi zorla görevden ayırmaları ihtimali bile bizce hesaba katılmış ve hemen tedbirleri alınmıştır Bu duruma göre önce notayı olduğu gibi bildiriniz sonra durum hakkında bligi vererek kararımızı beklemeniz ve sarsılmaz bir dayanıklılıkla göreviniz başında kalmanız kesin isteğiınizdir

Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal

Ali Rıza Paşa 'ya da şu telgrafı yazdım:

Ankara, 2211920

Sadrazam Hazretleri'nin Yüksek Katına

İngilizlerin, Harbiye Nâzırı'nın ve Genelkurmay Başkanı'nın değiştirilmesini istemeleri, devletin siyasî bağımsızlığına kesin bir tecavüzdür Bu tecavüz, bir süreden beri vatanımızın bölûşûlmesi ve siyasi varlığımızın yok edilmesi yolunda, dünya kamuoyunda süregelen tartışmalann kesin bir karara bağlanmış olması sonucu mudur? Yoksa, siyasî varlığımızı yok etme yolunda yapılacak teşebbüslerin ne sonuç vereceğini anlamak için yapılmış bir deneme midir? Yoksa, İtilâf Devletleri'nin alıştıkları gibi, birbirinin olurunu ve kararını alma gereğini duymaksızın, tek başına nüfuz kullanma yolunda bir davranış mıdır? Bunlan ayırt edebilecek bilgilere sahip değiliz ve sahip olamayız Yine, Yunanlıların Salihli cephesinde başlayan taarruzlannın, bu teşebbüslerle ilişki derecesini de kestiremeyiz Ancak, siyasî bağımsızlığımıza karşı yapılan bu açık tecavüze devletçe ses çıkarmaz, milletçe susarsak, siyasî varlığımız aleyhindeki en kötü karar ve uygulamalara kendimizin yol açmış olacağına hiç şüphemiz yoktur Bu bakımdan, İngilizlerin İstanbul'da yapabilecekleri saldınlar ne şekil ve dereceye varacak olursa olsun, içeride ve 'dışarıda Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne dayandığı bilinen hükûmetin, bu teklifi şİddetle reddetmesini, Nâzır ile Genel Kurmay Başkanı'nı mutlaka yerlerinde bırakılmasını kesinlikle istiyoruz Bunun dışında gösterilecek bir uysallık, yalnız milletin bağımsızlığına ve varlığına ters düşmez, aynı zamanda, hükûmeti millete karşı vermiş olduğu sözden dönmüş ve bağımsızlık uğrundaki millî mücadelemizi geciktirmiş ve gûçleştirmiş bir duruma da sokar Bu bakımdan Hükümet kabul etmiş olsa bile, biz Hükûmet'in Hey'etimize karşı üstlenmiş olduğu görevi yerine getirmemekle, milletten almış olduğu gücü tamamen kaybetmiş olduğunu ve bağımsızlığımızı tehlikeye düşüren tavır ve hareketlerinden dolayı Hükûmet'i sorumlu saydığımızı ilân etmek zorunda kalırız Hükûmetin direnmesi karşısında, İngilizler, Harbiye Nâzırı'nı zorla görevden uzaklaştınna ve bütün hükumeti düşürme yoluna bile başvursalar, bu durum, gerek dışarıya gerek içeriye karşı, onların emriyle Nâzır'ı feda etmekten daha elverişlidir Durumun gelişme sathaları üzerine bir iki saate kadar siz Sadrazam Hazretleri'nin cevap vermelerini istirham ederiz İstanbul ile haberleşme İngilizler tarafından engellenirse, milli bağımsızlık uğruna millî ve dinî cihat ilân etme yolunda ilerleyeceğiz

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk

Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına

Mustafa Kemal

O gün Cemal Paşa 'ya da şu telgrafı yazdım:

Kişiye özel, çok ivedi 2211920

Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretleri'ne

İngilizlerin emri üzerine Harbiye Nezareti görevinden ayrıldıkları anlaşılıyor Devlet ve milletmizin bağımsızlığını tehlikeye düşüren bu çekilme durumunu, ne olursa olsun, kabul etmemek sizin ve bizim görevimiz gereğidir Biz görevimizi sonuna kadar yerine getirmek için her türlü tedbiri alıyoruz Sizi de, makamınıza oturup nâzırlığınızı yürütmek suretiyle görevinizi yerine getirmeye davet ediyoruz Eğer şahsl bir sebep veya başka bir düşünceyle kalmak istemiyorsanız, İngilizlerin notası üzerine değil, hür bir milletin nâzırına yaraşır şekilde ayrılırsanız Konuyu, şahsi bir görüş açısından değil, bu müdahale, vatanımız için hatıra gelebilecek ağır felâketlerin başlangıcı olabilir, görüşünden hareket ederek değerlendirmenizi rica ederiz Nezaret'ten bu şekilde çekilmeniz, İngilizlerin müdahalesini ve millî bağımsızlığın tehlikeye düşnıesini kolaylaştıracaktır Eğer görev başına gelmemekte ısrar ederseniz, İngilizlerin milletin bağımsızlığına tecavüz ettiklerini ilân ederken, Harbiye Nazırı'nın da vatanî görevini yerine getirınemek ten sorumlu olduğunu ağır bir dille eklemek zorundayız Notada yazılanları bir gün sonra bildirmeniz ve şimdi de Hey'et'imizle ilişki kuramayacak şekilde uzaklaşmanız, durumu ağırlaştırmaktadır Cevap vermenizi diler ve rica ederiz

Hey'et-i Temsiliye adına

Mustafa Kemal

Sadrazam ile telgraf başında şu yazışmalar yapıldı:

Bâbıâli, 2211920

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Hey'et-i Temsiliyesi'ne

Harbiye Nâzırı Cemal Paşa'nın kabineden çekilmesi ve Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa'nın değiştirilmesi, yalnız İngilizler tarafından istenmiş değildir İngiliz, İtalyan ve Fransız temsilcileri, Bâbıâli'ye ortak bir ültimatom vererek ve gerekçe göstererek, kırk sekiz saat içinde bu talebin yerine getirilmesini istemişlerdir Bu ağır teklif karşısında, kabinece durumu enine boyuna tartışan uzun görüşmelerden sonra, toptan çekilmeye karar verildi Meclis-i Meb'usan toplanmış olsaydı, kabinece başka türlü hareket edilmek mümkündü Tekliflerini geri aldırmak üzere, üç devlet tezrısilcisi nezdinde, ileri sürdükleri gerekçeler çürütülerek gerekli teşebbüslerde bulunuldu Temsilciler isteklerinde direndiler Kabinenin istifası kesinleşınişken, Cemal Paşa, Meclis-i Meb'usan'ın daha görüşmelere başlayamadığı bir zamanda, kabinenin çekilmesinin vatanın yüksek çıkarlarına akırı düşeceğini belirterek ve böyle bunalımlı bir zamanda kabinenin istifasının, İstanbul'u Anadolu'dan ayırmaya kadar varan tehlikeli sonuçlar doğuracağını ileri sürerek, kendisinin istifası ile işin çözüme bağlanmasını tercih etmiştir Konunun gelişme safhaları bundan ibarettir, Meclis-i Meb'usan'ın en geç bir iki güne kadar çoğunluğu sağlayarak toplanması kesinleşmiş olduğundan, hükûmet bütün sorunları Meclis'in gözleri önüne serecektir, Tarafınızdan bu konuda hiçbir girişimde bulunulmaması gerekir Çünkü, söz sahibi Meclis-i Meb'usan'dır Nâzırlar durumun ağırlığını kavradıklarından ve yaptıklarının doğru olduğuna inandıklarından, en az zararlı olanı seçmişlerdir Müdahalelere son verileceği, Cumartesi sabahına kadar bildirilmediği takdirde, kabinenin iktidardan çekileceği ve bundan doğacak olayların sorumluluğunun kendisine ait olazmayacağı bildirilir (Sadrazam)

Efendiler, Sadrazam Paşa kendilerine hakaret edene değil de bize dehşetli bir ültimatom veriyor

Sadrazam Paşa Hazretleri'ne Kongre, 2211920

Yüksek şahsiyetlerinin telgrafları üzerine, Hey'et-i Temsiliye'ce bir karar alınmak için, öncelikle üıltimatom suretinin olduğu gibi bilinmesine kesin bir ihtiyaç vardır Bunun lûtfen bildirilmesini arz ve rica ederim

Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal

Erenköy, 22/23l1920

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Hey'et-i Temsiliyesi'ne

C: Görüşüldükten sonra bildirilecektir

Sadrazam Ali Rıza

Burada söylemeliyim ki, hükûmet bu nota suretini bize olduğu gibi vermek istememiş ve vermemiştir

Sadrazama verdiğim cevap şudur:

Sadrazam HazretIeri'nin Yüksek Katına 2211920

Ültimatom suretini gördükten sonra kesin kararı sınacağız Ancak, durum değerlendirilirken dayanılan ilkelerde, hükûmetle aramızda görüş ayrılığı vardır Önce onu ortadan kaldırmak isteriz Hükûmet bizim arz ettiğimiz hususları kendi işlerine müdahale olarak kabul etmiş, yani dıştan gelen müdahaleleri bir yana bırakarak, bir iç mes'ele karşısında bulunduğunu sanmıştır Olayı, yalnızca, yabancıların bir nâzırı değiştirebilmesi açısından düşünmek gerekir Üstelik, burada Harbiye Nâzırı'nın şahsı da söz konusu değildir Aynı durumda başka bir nâzır veya herhangi bir şahıs bulunnıuş olsaydı, olay yine bu şekilde yorumlanacaktı Öte yandan, nâzırın değiştirilmesini emreden kuvvetin, Meclis-i Meb'usan'ın toplanmasına ve hükûmetin yapacağı açıklamadan sonra Meclis'in bir karar almasına müsaade edip etmeyeceği de şu anda belli değildir Meclis-i Meb'usan söz sahibi olmadan önce, oldubittiler birbirini kovalar ve dış olayların niteliğine uygun tedbirlerin alınması gecikirse, bundan doğacak sorumluluğun da hey'etimize ait olmayacağı kabul buyurulur Meclis-i Meb'usan gerçekten toplanır ve çalışmaya başlarsa, hükûmete hiçbir şey için başvuramayacağımız tabiîdir Notayı yalnız İngilizlerin değil, İtilâf Devletleri'nin birlikte vermiş olmaları, bu konunun önemini kavramak için ayn bir sebeptir

Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal

C e m a l P a ş a, son telgrafımıza, 23/24 Ocakta verdiği karşılıkta, çekilmesinin zaruri olduğundan ve Millî Meclis'in nasıl bir davranış içinde olacağını beklemek gereğinden söz ediyordu (Belge: 221 )

Efendiler, aynı gün öğle vakti, Ankara, Erzurum, Sıvas, Diyarbakır, Bandırma, Balıkesir, Konya, Edirne, İstanbul ve Bursa'da bulunan komutânlara durum ve görüşümüz bildirilerek dikkatleri çekildi ve düşünceleri soruldu (Belge: 222)

İstanbul'daki 10'uncu Kafkas Tümeni Komutanı Kemalettin Sami Bey'e de (Berlin Büyükelçisi Kemalettin Sami Paşa'dır), ayrıca şu emri verdim:

10' uncu Kafkas Tümeni Komutanlığı'na 22ll920

Hemen Rauf Bey'i bularak durumu birlikte ve güvenlik tedbiri alarak takip etmenizi rica ederiz İngilizlerin isteğini yerine getinnek kesinlikle doğru olmaz Buraca o bakımdan âcil tedbirler alındı İstanbul'daki telgraf haberleşlerini güven altına almanız gerekir (Belge: 223)

Efendiler, Rauf Bey, Bekir Sami, Cami Bey ve bütün tün milletvekillerine de Kafkas Tümeni Komutanı Kemal, Müstahkem kem Mevki Komutanı Şevket ve Harbiye Nezareti Başyaveri Salih Bey 'ler vasıtalarıyla ve şifreli telgrafla şu tebliğde bulundum:

2211920

İngilizler, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa'nın görevden çekilmesini istemişlerdir Bu teşebbüs, devletin bağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelmiş kesin bir harekettir O halde, bu teşebbüse karşı milletin göstereceği tepki ve girişeceği hareketler, bağımsızlığın korunması için yapılacak kutsal bir mücadele niteliğindedir Bu mücadelenin ilk basamağında görev, milletin vekillerinindir Milletvekilleri, kabine üyelerinin durumlarına müdahale ve etkide bulunmak suretiyle, devletin siyasî bağımsızlığı aleyhine, İngilizlerin girişmiş oldukları tecavüzleri, içeriye ve dışanya karşı kesinlikle ve hemen reddetmek zorundadırlar Bunun nasıl yapılacağını kararlaştırarak buraya bildiriniz Fakat, uygulamada şu noktaların mutlaka yerine getirilmesi gerekir:

Önce, Meclis'in dağıtılması ile ilgili olarak, Meclis'te ansızın bir iradenin okunması ihtimali ile karşı karşıya kalınmamalıdır Eğer bu ihtimalin gerçekleşmesi kesin olarak önlenemezse, milletvekillerinin çalışmalarını özel toplantılar halinde devam ettirmeleri de yeterlidir İkincisi, devletin siyasî bağımsızlığı aleyhine kesin bir müdahalede bulunulduğunu, Barış Konferansı'na, Avrupa milletlerine, İslâm dünyasına ve memleketin her bir yanına ilân etmek gerekir İngilizlerin tecavüzü geri alınmadığı takdirde, Meclis'in görevi, Anadolu'ya geçmek ve milletin idaresini üzerine almaktır Bu hareket, bütün milletin gücünü kendi varlığında toplamış olan Kuva-yı Milliye tarafından her bakımdan desteklenecektir Gerekli tedbirler şimdiden alınmıştır

Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal

Bu tebliğin sureti olduğu gibi bütün komutanlara bildirildi

Efendiler, Ayrıca Rauf Bey'e de 23 Ocak 1920'de, 10'uncu Kafkas Tümeni Komutanı vasıtasıyla yazdığım şifrede, "Harbiye Nâzırı'nın görevden çekilmesi bir oldubitti olmakla birlikte, işin önemi devam etmektedir" dedim İtilâf Devletleri'nin temsilcileri, hükûmeti istedikleri gibi kurma yolunu tutmuş oluyorlardı Yarın, Meclis'in güvenoyu vereceği bir hükûmete karşı da aynı şekilde davranmalarına böyle bir örnekle yol açılmış bulunuyordu Hükûmetin, millete ve basına bilgi vermeksizin ve toptan çekilme yoluna gitmeksizin buna boyun eğmesi, milletin bağımsızlığını tehlikeye düşürüyordu Olayı kapatmamak, hükûmeti Meclis-i Meb'usan'da milletin bağımsızlığını koruyamadığı gerekçesi ile açıkça düşürmek gerekirdi İşte, bütün bunları Rauf Bey'e yazdım (Belge: 224)

Aynı tarihte,10'uncu Kafkas Tümeni Komutanı ile Rauf Bey'e şu ortak talimatı vermiştim:

Hükûmetin, İtilâf Devletleri temsilcilerinin tekliflerini kabul etmemekte direnerek; Barış Konferansı'nı, İtilâf Devletleri'nin Kuva-yı Milliye'den dolayı Türk hükûmetini düşürmeye karar verdiğini, bütün dünyaya karşı ilâna mecbur etmesi gerekir Kabinenin önceki kabinelerde olduğu gibi millî bağımsızlıktan sezsizce fedakârlık etmesi, kendi yetkisi bakımından güçsüzlüğünü, anlayış ve kavrayış bakımından da asla güven verici olmadığını bir daha açıkca göstermiştir Bu kadar çetin sorunları, karakter ve düşünce yapısı bakımından bu derece güçsüz olan kimselerle çözüme götürmeye çalışmak artık mümkün değildir Bu bakımdan, kabinenin, son durum dolayısıyla düşürülmesi gerekir Bütün milletin güvenine lâyık bir kabinenin iktidara gelmesi yolunda çalışınız (Belge 225)

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #129
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



ANADOLU'DA BULUNAN YABANCI SUBAYLARIN TUTUKLANMASI KARARI

Efendiler, yabancıların İstanbul'da saldırılarını artırarak nâzır veya milletvekillerinden bazılarını tutuklamaları ihtimaline karşı, Anadolu'da bulunan yabancı subaylann tutuklanmalarına karar verdim Bu kararımı ve buna göre tedbirler alınması gereğini, 22 Ocak 1920 tarihinde, Ankara, Konya, Sıvas ve Erzurum'daki kolordu komutanlarına "kişiye özel" olarak şifre ile emrettim (Belge: 226)

Efendiler, milletvekillerine yazdığım telgrafa, Vasıf, Rauf , Bekir Sami Beyler 'in ortak imzasıyla cevap geldi Bu cevapta: Meclis resmi olarak çalışmalara başlayınca, söz konusu mesele dolayısıyla kabine çekilecektir O zamana kadar durumun emniyeti bakımından kabinenin işbaşında kalması gerekir Siz, bir teşebbüste bulunmayınız ve müdahale etmeyiniz Emirlerinizi bize bildiriniz Görüşlerinizin her makam önünde gereği gibi savunulacağına güveniniz denilmekteydi (Belge: 227)

Ben, ne Hükûmet'e ne de Meclis'e birşey yazmamaya karar vermiş ve işi artık sayın milletvekili arkadaşlarımıza bırakmıştım (Belge: 228)

Efendiler, İstanbul'daki şahısların hareketlerini hangi tavsiyelere göre ayarladıklarını belirtebilmek için şu kısa bilgiyi arz edeyim:

Filân siyasî temsilci, çok namuslu ve doğru sözlü ve Türk dostuymuş muş Bu zat, çok içten ve dokunaklı bir dille demi ki "eğer Harbiye Nâzırı ile Cevat Paşa çekilmeseydiler, Harbiye Nezareti işgal edilecekti: Kuva-yı Milliye'nın gösterdiği suskunluk ve kararlı tutum, bazılarını çıldırtıyor Fakat acele etmeyin, ezilirsiniz Bana güvenin Hakaret varsa yapanlar utansın Belki daha başka delilikler olacaktır Fakat siz sakın delilik etmeyin"

İstanbul'daki şahıslar, abiz bu sözlerin samimiyetle söylendiğinden şüphe etmiyoruz diyorlardı (Belge: 229)

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #130
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



MECLİS-İ MEBUSAN'IN BAŞKANI SEÇİLMEM SAKINCALI GÖZÜKÜYOR

Efendiler, milletvekilleri, İstanbul'da toplandıktan bir hafta sonra, Başkanlık Divanı ve dolayısıyla Meclis Başkanlığı seçimi ile ilgili görüşmelere başlamışlar Bir yerde işaret etmiştim ki, ben Meclis Başkanı seçilmeyi, bazı yararlarından dolayı lüzumlu bir tedbir saymış ve gereken kimselere bu konudaki düşüncelerimi de bildirmiştim İşte arz ettiğim gibi, bu konu üzerinde görüşülmeye başlandığı günlerde, 28 Ocak 1920 ve 1 Şubat 1920 tarihlerinde, Rauf Bey tarafından göderilen yazılarda birtakım görüşlerden sonra, "biz pek büyük bir sakınca doğuracak olan bu konuyu ileri sürmekten vazgeçiyoruz" denmekte (Belge: 230) ve "özel gizli bir toplantıda yeniden söz konusu edildi Şeref Bey seçilmenizin yararlarını anlattı Seçim sırasında oyların dağılacağı yeniden kesin olarak hissedildiğinden, sizin, milletin başında, Millî Meclis'in koruyııcusu olarak kalmayı zaten tercih buyurduğunuz tarafımızdan söylendi Yüksek şahsiyetiniz hakkında alkışları içten gösterilerin yapıldığı görüldü Genel toplantıda, Reşat Hikmet Bey Meclis Başkanı, Hüseyin Kâzım Bey birinci ve Hoca Abdülaziz Mecdi Efendi ikinci başkan vekili seçildiler" haberi verilmekteydi

Efendiler, benim başkanlığımı ortaya atan demek ki, yalnız Şeref Bey oluyor Gizli olarak yapıldığı bildirilen toplantıda, öteki şahıslar tarafından benim başkanlığa seçilmemin ne maksatla söz konusu edildiği, üstü kapalı olarak bile söylenmiyor Önce, ciddî gerekçelere dayanarak benim başkanlığımı ileri sürmeliydiler Ondan sonra da oyların dağılıp dağılmayacağını incelemeliydiler Yalnız, Şeref Bey 'in konuşması üzerine oyların hangi tarafa kayacağı konusunda bir karara varmakta isabet olmayabilirdi

Efendiler, Rauf Bey 'in başkanlık konusundaki açıklamasına verdiğim cevapta demiştim ki: "İleri sürülen sakıncalar, daha önce etraflıca düşünülen şeylerdir Benim başkanlığımı gerektiren sebepler bellidir Bunlar, Kuva-yı Milliye'nin millet tarafından kabul edildiğini göstermek, Meclis dağıtıldığı takdirde başkanlıkla ilgili görevleri güven içinde yapabilmek, millî varlığımızla bağdaştırılamaz bir barı$ teklifi karşısında milletçe bir ayaklanma, Meclis'in başkanı sıfatıyla, milletin maddî ve manevî güçlerini savunma durumuna geçirme düşünceleridir SözIerinizden, savunma ile ilgili olan bu durumların, bugün İstanbul çevresince önemli sayılmadığı anlaşılıyor Eğer, görüşlerdeki isahetsizlikten dolayı vatan ve milletin savunulmasında bugün için ve yarın aksaklıklar ortaya çıkarsa, sorumluluk bu yanlışlığı yapanlara düşer Bunlann benim şahsî isteklerimle ilgili olmadığını temine gerek yoktur"

Efendiler, Harbiye Nâzırı'nın ve Genelkurmay Başkanı'nın zorla düşürüldüğünü biliyoruz Meclis Başkanlığı'na seçilen merhum Reşat Hikmet Bey 'in, bir uydurma sebeple yabancılar tarafından tutuklandığını haber almıştık İstanbul'da bulunan Hey'et-i Temsiliye üyelerinin tutuklanmalarının düşünüldüğü, Rauf Bey'in 28 Ocak 1920 tarihli yazısında bildiriliyordu Bu durumlardan, Kuva-yı Milliye aleyhtarlığının, Meclis'in dağıtılma ihtimalinin ve dolayısıyla milletçe savunmaya geçme zamanının daha da yaklaştığn meydanda idi Fakat bu gerçeği sezebilen azdı

Efendiler, Reşat Hikmet Bey 'in kurtarılması için de Ankara'dan çalışmak gerekiyordu (Belge: 231 )

Rauf Bey'in, Meclis'in durumunu anlatan 27 Ocak 1920 tarihli şifreli telgrafında endişe verici bazı cümleler vardı Söz geiişi, kabine başlangıçta çekilmeyi düşünmüş, fakat çekilmemiştir Meclis,in bugünkü durumu, bu işi çözüme bağlamaya elverişli değildir, Buradaki milletvekilleri, milletin Maraş bölgesi ile ilgili olarak gönderdiği telgrafları, genel kurulda okumak cesaretini bile gösteremiyorlar İtilaf Devletleri'nden filânın falanın isteklerine uygun olarak davranmamızı tavsiye ediyorlar Toplanacak yerimiz yoktur (Belge: 232, 233) gibi

Rauf Bey'e, 7 Şubat 1920'de gönderdiğimiz bir yazıda, şu düşüncelerimizi bildirdik: Milletvekilleri, İstanbul'daki iç ve dış etkilere kapılarak, barışa yönelme gayesini ihmal edip, kölelik, mevkî kapma hırsı, kıskançlık, kuruntu vb sebeplerle anlaşmazlığa düşmüşlerdir Arkadaşlanmız, çok sayıda milletvekilini içine alan bir çoğunluk saağlayabilmek mek için, kendi düşünce ve inançlarından sürekli olarak fedakârlık yapmışlar ve uysal olmak sevdasıyla, hükûmet ve bilinen çevreler üzerindeki etkilerini büsbütün kaybetmişlerdir Uyumsuzluk yaratmamak kaygısıyla bu davranışa devam edilecek olursa, millî dâvâya aykırı emellere ve türlü türlü ihtiraslara âlet olunmaktan, millî meseleler aleyhinde kararlar alınmasına engeI olunamamaktan korkulur Bu duruma karşı alınacak tedbir şudur: Azınlıkta olsalar bile, ilkelerimize her bakımdan bağlı arkadaşlardan kurulu bir grupla yetinmek Bunun sakıncası uysallıktan azdır Hükûmeti mutlaka düşürmek ve kesin mücadele durumuna geçmek gerekir (Belge: 234)

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #131
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



HÜKÜMETİ MUTLAKA DÜŞÜRMEK VE KESİN MÜCADELE DURUMUNA GEÇME GEREĞİ

Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi ekilmemiş, Meclis de bir problem çıkarmaktan sakınarak, onu düşürmek yoluna gidememiş ve bazı üyeleri değiştirilmiş olan Ali Rıza Paşa Kabinesi'ne güven oyu vermiştir

Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin Meclis huzurunda okuduğu hükûmet programını bilmem hatırlar mısınız? Bu programda:

Sadrazam Paşa, yaptığı en önemli görevi sözlerine başlangıç olarak alıyor; İstanbul Hükumeti ile Anadolu arasında haberleşmenin kesilmesine kadar varan anlaşmazlığın giderilmesini başardığını, bundan böyle millî iradenin yüce Meclis'te tecellî edeceğini, artık meşrutiyet ilkelerine tam olarak uyulabilmesi için bir engel tasavvur etmediğini söylüyordu

Efendiler, bu sözlerle, Hey'et-i Temsiliye'nin millî irade adına hareket etmesine ve meşrutiyet ilkelerine uygun hareketlere engel olmasına artık yer olmadığı gibi bir anlam sezdirilmek isteniyor Daha dün Millî Meclis'in, İstanbul da toplandığı bir sırada, millı iradeye de milletlerarası kurallara da aykırı olarak, bizzat kendilerinin ve kendileriyle birlikte Meclis'in ve milletin ne kadar ağır bir saldırıya uğradığını açıklama gereği duymayan sadrazam, halâ Hey et-i Temsiliye yi jurnal etmekle durumunu kurtarmaya çalışıyor ve bizim sayın milletvekili arkadaşlarımız da, bu sözleri büyük bir sessizlikle dinleyebiliyorlar

Hükûmet, siyasî zümrelere karşı tarafsızlıktan ayrılmadığını ve ayrılmayacağını bir kere daha belirttikten sonra, bugüne kadar elde ettiği başarıların derecesinin takdirini Meclis'e bırakıyor

Sadrazam, devlet idaresinin düzeltilmeye muhtaç olduğunu söyleyerek Osmanlı Devleti'nin, her yabancı devlet baskısı karşısında kaldıkça başvurduğu eski politikasını yeniden canlandırarak, dünyaya yeni düzeltmeler yapılacağı sözünü veriyor: "Yabancıların imtiyazlarını genişleteceğiz Azınlıkların haklarını korumak için nisbî temsil yönetimini uygulayacağız Adalet, maliye, bayındırlık ve güvenlik işlerinde ve hattâ sivil yönetimde yabancılara yeteri kadar kontrol yetkisi vereceğiz" diyerek düşündükleri düzeltmelerin esaslarını sayıyor

Sadrazam Paşa, dışişlerinden bahsederken de "Ateşkes Anlaşması hükümlerinden ayrılmamak, hükûmetçe gerekli görülmektedir" taahhüdünde dünde bulunurken, "İzmir'in işgalinden dolayı meydana gelen kaynaşma ma ve karışıklığa son verecek olan, ancak barıştır" demekle yetiniyor; kararlılık ve ileri görüşlülüğün güçlükleri yeneceğine tam bir inancı bulunduğunu söyleyerek, programını bitiriyor (Belge: 235)

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #132
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



ALİ RIZA PAŞA VE KABİNESİ'NİN İÇ YÜZÜ

Efendiler, Meclis-i Meb'usanca kabul edilen bu programı tahlil ve yorumdan geçirerek burada vakit kaybetmeyi gereksiz sayarım

Yalnız Efendiler, Sadrazam Ali Rıza Paşa'nın ve kabinesinin içyüzünü ve utanmazlığını gösteren bir belgeyi aynen bilginiz sunmama müsaadenizi rica edeceğim:

Çok ivedi İstanbul,1421920

Valiliklere ve Müstakil Sancaklara

Son olarak Meclis-i Meb'usan'da okunan ve büyiik bir çoklukla kabul edilerek hükûmete güvenoyu verilmesini sağlayan programın önemli noktalanndan birinde belirtildiği üzere, her tûrlû milli d,vâların tek tecellî yeri olan Meclis Genel Kurulu, Allah'a şükür artık toplanıp çalışmaya başladığına göre, meşrutiyet ilkelerinin her türlü engel ve etkilerden uzak olarak yürürlük kazanması gereken memleketimizde, bu Meclis'ten başka yerde, millî irade adına konuşmaya ve istekler ileri sürmeye artık sebep ve imkân kalmadığından, hükûmet işlerine müdahale şeklindeki her türlü faaliyet ve hareketlerin cezalandınlacağı duyurulur ( Sadrazam Ali Rıza)

Efendiler, böyle bir genelgeye ne gerek vardı? Hey'et-i Temsiliye'yi millet gözünde küçük düşürmekte, onun cezalandırılabileceğinden bahsetmekte ne yarar vardı? Eğer Hey'et-i Temsiliye zaman zaman hükûmetin dikkatini çekmeyi gerekli görüyor idiyse, bu hareketinin ne kadar temiz ve yüksek düşüncelere dayandığından ve ne derece vatanla ilgili zaruretler yüzünden yapıldığından hâlâ $üphe edilebilir miydi? Hey'et-i Temsiliye'yi, dolayısıyla milletin birlik ve dayanışmasını yok etmeyi asıl hedef olarak kabul eden hükûmet, Aydın, Adana, Maraş, Urfa Antep cephelerinde sürüp gitmekte olan çarpışmalardan ise, asla duygulanmış görünmüyordu Yabancı devletlerin, doğrudan doğruya kendi kabinelerine yapmış olduğu baskıdan üzüntü duymuyordu Şunu da açık olarak belirtmeliyim ki, her türlü millî davanın belirdiği tek yer olmak gereken Milli Meclis'in, Sadrazam Paşa'nın Tanrı'ya şükrederek söylediği gibi, çalışmalara başladığı da ne yazık ki daha görülmüyordu

Efendiler, Sadrazam'ın bu genelgesi üzerine biz de şu genelge ile milletin dikkatini çekmeyi gerekli bulduk

Genelge 1721920

Milll iradenin kanun3 olarak varlığını gösterdiği yer olan Meclis-i Meb'usan'ı açarak millî hakimiyeti ispatlayabilen Cemiyetimizin, en önemli ve başlıca görevlerinden biri de, milli dâvâya uygun ilkeler çerçevesinde bir banş yapılıncaya kadar, milli birliği korumaktır Cemiyetimizin, her güçlüğe göğiis bererek, vatanı ve mill? varlıı koruma yolundaki kurtancı çalışmalanna, millî gaye gerçekleştirilinceye kadar, daha büyük bir azim ve iman ile devamı şarttır Bu bakımdan, milletin yaşama ve varlığını devam ettirme temeline dayanan millî teşkilâtın, vatanın her köşesinde, geniş çapta ve yaygın bir biçimde kökleşmesine, eskisi gibi devam edilmesini bütün merkez ve idare hey'etlerinden bir kere daha önemle rica ederiz

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk

Cemiyeti Hey'et-i Temsiliyesi adına

Mustafa Kemal

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #133
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



ALDATICI SÖZ VERMELER, AĞIR İTİRAFLAR

Efendiler, İstanbul'dan gönderilen 19 Şubat 1920 tarihli yazıda, "İngiliz Dışişleri Bakanlığı'ndan İstanbul'daki siyasi temsilciliğine gelen ve siyasî temsilcilik tarafından da resmen hükûmete yapılan sözlü tebligatta, padişahlık başkentinin Osmanlı Devleti'nde bırakıldığı bildirilmiş; fakat bununla birlikte, Ermeni katliamının durdurulması ve Yunanlılarla bütün İtilâf Devletleri'nin kuvvetlerine karşı olan tutumumuzun değiştirilmesi istenmiş; aksi takdirde, barış şartlarının değiştirilmesinin muhtemel bulunduğu da ayrıca ifade edilmiştir" denilmekte ve bazı hususlar, özellikle "şikâyete yol açacak en küçük olaylara bile meydan bırakılmaması" tavsiye edilmekteydi

Efendiler, bu sözlü vaadin arkasındaki anlam ve maksat ne olabilirdi? Yunanlıların, Fransızların ve daha başkalarının işgali altında bulunan vatan topraklarından başka, İstanbul'un da alınması kararlaştırılmıştı Ancak, ileri sürülen şarta uyulursa, İstanbul'u almaktan vazgeçeriz mi, denilmek isteniyordu? Yoksa, Yunanlıların, Fransızların, İtalyanların işgalleri zaten geçicidir, İtilâf Devletleri, yalnız İstanbul'u alacaktı, fakat teklif ettikleri şarta uyarsak, onu da bırakacaklardır, anlamı mı çıkarılıyordu?

Veyahut da Efendiler, İtilâf Devletleri Kuva-yı Milliye'nin rşgal bölgelerinde, işgal kuwetlerine karşı kurduğu cepheleri bozdurmaya ve açtığı savaşları, giriştiği hareketleri durdurmaya, İstanbul Hükûmeti'nin gücünün yetmeyeceğini çok iyi anladıklarından, Yunanlılar da dahil olmak üzere, İtilâf Devletlerine karşı ·yapılan saldırının önlenememiş ve aslı olmayan Ermeni katliamına son verilmemiş olduğu bahanesiyle İstanbul'u da mı işgal etmek niyetindeydiler?

Daha sonraki olaylar, bu son tahminin doğru olduğunu göstermiştir tir, sanırım Ne var ki, İstanbul Hükûmeti'nin İngiliz temsilciliğinin teklifinden böyle bir anlam çıkarmaya yanaşmamış, aksine ümide kapılmış olduğu görülüyordu

Efendiler, yapılmış olan teklifin ne derece yersiz olduğu hususunda bir fikir verebilmek için, biz de o günlerle ilgili bazı durumları hatırlayalım Şüphe edilmemek gerekirdi ki, Ermeni katliamı konusundaki sözler, gerçeğe uygun değildi Aksine, güney bölgelerinde, yabancı kuwetler tarafından silâhlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cür'et alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler İntikam düşüncesiyle her tarafta insafsız bir şekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler Maraş'taki feci olay bu yüzden çıkmıştı Yabancı kuvvetleri ile birleşen Ermeniler, top ve makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarını korumak için karşı koymuş ve kendilerini savunmuşlardı Yirmi gün süren Maraş katliamında, Müslümanlarla birlikte şehirde kalan Amerikalıların, bu olay hakkııvda İstanbul'daki temsilcilerine çektikleri telgraf, bu faciayı yaratanları, yalanlanamayacak bir şekilde ortaya koymakta idi

Adana ili içindeki Müslümanlar, tepeden tırnağa kadar silâhlandırılmış olan Ermenilerin süngülerinin baskısı altında her dakika öldürülmek mek tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyorlardı Canlarının ve bağımsızlıklarının korunmasından başka bir şey istemeyen Müslümanlara karşı uygulanan bu zulüm ve yok etme politikası, medenî insanlığın dikkatini çekecek ve onları insafa getirecek nitelikte iken, aksinin yapıldığını iddia ederek ondan vazgeçilmesini isteme gibi bir teklif nasıl ciddî olarak kabul edilebilirdi?

İzmir ve Aydın dolaylarında durum buna benzer ve belki daha da acıklı değil miydi? Yunanlılar, her gün kuvvet ve vasıtalarını artırıyor ve ; taarruz hazırlıklarını tamamlıyorlardı Bir yandan da oraya buraya saldırmaktan geri durmuyorlardı O günlerde İzmir'e yeniden bir piyade alayı ile tam teçhizatlı bir süvari alayı ve yirmi dört adet yük otomobiliyle çok sayıda nakliye arabası, altı tane top ve birçok savaş malzemesi çıkarıldığı, cephelere bol miktarda cephane gönderilmekte olduğu anlaşılmıştı Gerçek şu idi ki, milletimiz, sebepsiz olarak hiçbir yerde hiçbir yabancıya saldırmış değildi

Bu durum karşısında, Efeıldiler, vatanımızın işgal edilmiş yerlerinden düşmanların çekildiklerini görmeden veya hiç olmazsa çekileceklerine tam bir güven duymadan, aldatıcı sözlere gereğinden fazla değer vermek akıl kârı mıydı? Memleket kaderinin tek dayanak noktası olarak kalmış bulunan Kuva-yı Milliye'yi dağıtma gayesi güden bu gibi teklif ve teşebbüsleri anlamakta güçlük var mıydı? Geleceğin şüphe ve belirsizliği uğruna, millî dâvâdan hemen vazgeçmek doğru olur muydu? Yalnız İstanbul'un değil, Boğazlar'ın, İzmir'in, Adana bölgesinin, kısacası millî sınırlarımız içindeki bütün vatan topraklat-ının egemenliğimiz altında kalması millî gayemiz değil miydi? Bu duruma göre, yalnız İstanbul'un, Osmanlı Devleti'ne bırakılacağı vaadi karşısında, Osmanlı Devleti'nin sadrazamı Ali Rıza Paşa memnun olsa da, Türk milletinin memnun olacağı ve bununla yetinerek susup oturmayı tercih edeceği nasıl düşünülebilirdi? Vahdettin'in sadrazamı, Kuva-yı Milliye'yi dağıtmayı hedef alan bütün bu teşebbüslerin tarihî sorumluluğunu düşünmek istemiyor muydu?

Efendiler, yabancıların teklifine ve onu gerçekleştirmeye kalkışan hükûmetin istek ve emrine, milletçe de Kuva-yı Milliyece de boyun eğilmeyeceği şüphesizdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #134
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



MİLLİ BİR KABİNE KURULMASININ İMKANSIZLIĞI

Saygıdeğer Efendiler, Rauf Bey, 19 Şubat 1920 tarihli bir şifre ile, hükûmet ve Meclis hakkında üzerinde durup düşünülmeye değer bilgiler veriyordu Bu bilgileri özetleyeyim:

"Şubatın on dokuzuncu günü, Sadrazam, Dahiliye Nâzırı, Bahriye Nâzırı Felâh-ı Vatan Grubu'nun toplantısına gitmişler Sadrazam, Kuva-yı Milliye'nin ikinci bir hükûmet şeklinde görünmemesi, hükûmet işlerine karışmaması ve Maraş taraflarındaki çatışmaların daha ilerilere götürülmeyerek durdurulmasını, düzen ve güvenliğin sağlanması gereğini siyasî bakımdan yararlı gördüğünü söylemiş miş, Ziya Paşa' nın vali ve Ahmet Fevzi Paşa'nın da kolordu komutanı olarak Ankara'ya gönderileceğini bildirmiş Dahiliye Nazırı da serbestçe iş görmesine karışılmamasını istemiş Polis Müdürü ile Jandarma Komutanı'nın değiştirilmesine güçlerinin yetmediğini anlatmış Eskiden beri dostu olan Keşfî Bey'in dürüstlüğünden ve onu Bursa'ya vali, Faik Ali Bey'i de müsteşar yaptığından bahsetmiş Salih Paşa da, Maraş ve dolaylarında boşaltılan yerlere, hükûmetçe el koymayı siyasî bakımdan müınkün görmemiş, Fransiz basınını aleyhimize çevirir, demiş Padişah, hükûmete, Meclis'ten çok hâkim imiş Meclis'in ruh haline göre, bu hükûmeti düşürmek ve yerine gerekli şartları taşıyan millî bir kabineyi getirmek mümkün değilmiş" (Belge: 236)

Bu bilgileri, Anadolu ve Rumeli'de bulunan tekmil komutanlara bildirirken, şunu da ekledik:

Hey'et-i Temsiliye, işgal ve çeşitli yabancı etkilerin baskısı altında bulunan İstanbul'da, daha millî ve fedakâr bir hükûmetin işbaşına getirilmesindeki güçlükleri takdir ettiğinden, Sadrazam Paşa'nın bilinen bildirisine karşılık, 17 Şubat 1920 tarihindeki genelgeyle görüşünü bütün teşkilâtına duyurmuştu Millî birliği bozma düşüncesi ile yapılacak her teşebbüs ve saldırıyı, akıllıca davranışlarla başarısızlığa uğratmak şarttır Milli dâ,vâ,ya uygun bir barış yapılmadıkça, Kuva-yı Milliye'nin faaliyetine son vermesinin mümkün olamayacağı hususunda ilgililerin yeniden dikkati çekilmekle birlikte, millî birlik ve dayanışmayı güçlendirme ve devam ettirme konusunda, her zamankinden daha ileri görüşlü ve uyanık bulunulmasını özellikle rica eder ve bekleriz (Belge: 237)

Rauf Bey'e de cevap olarak şunu yazdım:

Harbiye Nezareti Başyaver Salih Bey'e 2121920

Rauf Bey'e

İlgi: 1921920 tarihli şifre:

Felâh-ı Vatan Grubu'nun Sadrazam Paşa ve arkadaşlarıyla yaptığı tartışmalardan genellikle anlaşıldığına göre, bugünkü hükûmetin Millî Meclis'ten aldığı güven oyuna dayanarak, Kuva-yı Milliye'nin memleketteki nüfuz ve etkisini yok etmeye çalıştığı açıkça görülüyor Millî Mücadele'ye karşı tutumundan dolayı azledilen Faik Ali Bey'i müsteşarlığa, Ferit Paşa ve Ali Kemal ile birlikte çalışan Müsteşar Keşfî Bey'i, Bursa valiliğine atanması ve daha önce memuriyetleri milletçe kabul edilmeyen Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa'yı da Ankara'ya göndermek hususunda ısrar etmesi, açıktan açığa Kuva-yı Milliye aleyhine hareket edildiğinin kesin bir belirtisidir Hükûmetle milletin tam bir birlik içinde çalışarak tespit edilen ilkeler çerçevesinde millî dâvâya uygun bir barış yapılması gereğini her zamandan daha çok takdir etmekte olduğundan, hükûmet işlerine karşı her türlü muhalefetten ve güçlük çıkarmaktan kaçınmayı bir vatan görevi sayıyoruz Her şey bitmiş, millî gayeye ulaşılmış değildir Arada pek korkunç ihtimaller vardır Geleceğin sonsuz bilinmezlikleri içinde, Kuva-yı Milliye'nin kurtarıcı çalışmalarına değer verip vermediğinin hükûmetten sorulması gerekir Bize gelince: Tarihin bu memlekette şimdiye kadar yaratmadığı bu millî birlik ve dayanışmayı bozmaya yeltenen her hareketi bir vatan hainliği sayarak ona göre gerekli tedbirleri almaktan çekinmeceğiz Bu mecburiyet ve zaruretlerin hükûmet üyelerince bilinmesi pek yararlı olacaktır Hükûmet ile aramızdaki uyum ve birliğin korunması, ancak bugünkü durumun devam ettirilmesiyle mümkün olabilir Gereksiz atama ve görevden almaların yapılması ve özellikle Millî Mücadele'ye karşı geldikleri için görevden alınmış olan memurlar üzerinde ısrar edilmesi, Kuva-yı Milliye aleyhinde bir düşmanlık sayılacağından, bu gibilerin memuriyetlerine göz yumulmayacaktır Hele Ahmet Fevzi Paşa ile Ziya Paşa'nın, gönderildikleri takdirde hemen geri çevrilmelerinin bir oldubitti sayılması gerekir

Bugünkü durumun ağırlığını kavramış olan Millî Meclis'teki arkadaşların bile, böyle anormal olaylar karşısında susmayı tercih etmesi, her taraftan kışkırtılan ve teşvik gören hükûmeti cesaretlendireceğinden, gayeye bağlı arkadaşlann bu konuda da kesin ve açık bir tavır takınmalan gerekmektedir Hükûmetin Meclis'e hâkim olması, denetleme görevini güçleştireceğinden, böyle bir durum ortaya çıktığı takdirde, vatanın kurtuluşu için yerinde kararlann alınamayacağı ve sonunda millî gayenin gerçekleşemeyeceği· şüphesizdir Bütün milletçe benimsenen ve kutsal sayılan Kuva-yı Milliye gayelerinin, Meclis'çe de benimsenip gerçekleştirilmesinin sağlanması ve hükûmet işlerinin bu gayeler açısından denetlenmesi konusunda, vatanseverlik görevinin sonuna kadar esirgemeden yerine getirilmesini önemle rica ederiz

Hey'et-i Temsil'iye adına Mustafa Kemal

R a u f B e y'in bir başka yazısına verdiğimiz karşılığı da arz edeyim:

Şifre 2121920

Harbiye Nezareti Başyaveri Salih Bey'e

Rauf Bey'e:

İlgi: 2021920 tarihli şifre:

Hükümetin Millî Meclis'teki gruba karşı gözdağı verici bir tavır takınmasının, grubun, dayanışma halinde bir siyasî güç olarak gelişip varlığını gösterememesinden ileri geldiği açıkça anlaşılmaktadır Her şeyden önce, grubun bu bakımdan bilinçli bir denetim gücü haline getirilmesi gerektiği belli oluyor Hükumetin sonradan gönül almak maksadıyla sizleri davet etmesi, bugünkü güçsüzlüğünü anlamasından ve giiç kazanıncaya kadar oyalayıp vakit kazanmak düşüncesinden kaynaklanmaktadır Hükûmete karşı kesin bir durum alma zamanı gelmiştir Sadrazama ve Dahiliye IIâzın'na açıkça söylemek gerekir ki, Kuva-yı Milliye, sonuç alınıncaya kadar çalışmalannı sürdürecektir

Memleketi işgal eden ve milletimizi tam bir kölelik derecesine düşürmek isteyen düşmanlarımız, Kuva-yı Milliye'nin faaliyetini istememekte kendilerini haklı bulabilirler Fakat, devlet ve milletin kurtarılmasına çalışan bir millî kuvvete, kendi hükûmetimiz tarafından hücum ve saldınya geçilmesi görülmemiş bir şeydir

İtilâf Devletleri'nin, İstanbul'un Osmanlı hâkimiyetinde bırakılması ile ilgili görüşü ne kadar sevinçle karşılanmış ise, İzmir ve Adana cephelerinde savaştan vazgeçilmesi konusundaki istekleri de o kadar hayretle karşılanmıştır Harbiye Nâzırı'na, İzmir ve Adana`nın da Osmanlılar'ın elinde kalması sağlanıncaya kadar silâhların bırakılamayacağı, Ermenilere karşı bizim tarafımızdan bir saldınnın yapılmadığı, Fransızlar tarafından silâhlandınlan ve kışkırtılan Ermenilerle aramızda bazı olaylar çıkmışsa, bunun sorumluluğunun Ermeni milliyetçilerine ve onları kışkırtanlara ait olacağı bildirilmiştir

Hükümetin, Maraş ve Urfa'dan ileriye geçilmemesi yolundaki teklifine karşı, millete güven vermek ve Kuva-yı Milliye'yi durdurabilmek için, Fransızların Adanayı derhal boşaltmaya başlamaları istenmelidir, Aksi takdirde, Kuva-yı Milliye'yi, memleketi kurtarma mücadelesinden alıkoymanın mümkün olamayacağını, bu ateşin Halep ve Suriye'ye sıçramak üzere bulunduğunu; Fransızlann, Adana ve dolaylarının boşaltılmasında ne kadar çabuk davranırlarsa, o kadar karlı çıkacaklarını kendilerine açıkça anlatmalıdır Anadolu basınının kullandığı sert dilin hafifletilmesi, İtilâf Devletleri'nin zulüm ve saldırılarına son vermeleriyle mümkündü Bunca haksızlıklara, zulümlere, hattâ katliamlara karşı feryat eden suçsuz bir milleti susturmak zulmünü bizden istemelidir Aslında, dünyanın her yerinde basın, bu türlü sıkı kayıtlardan kurtulmuş olup hür ve serbesttir Akbaş cephesinden bir kısmının İngilizlere geri verilmesi için hiçbir yardımda bulunmamanızı isterdik Boş bir fişek kovanının bile İngilizlere geri verilmemesi daha yerinde olur, düşüncesindeyiz

Hükûmet, İtilâf Devletleri'ne karşı böyle sahte yaranma hareketlerinde bulunarak merhamet uyandırmayı başarabileceği ve iki yüzlü davranışların, barış şartlarının değişmesini etkileyeceği zannını besliyorsa, kendilerinin gafletine acırız Kısacası, barışımızın söz konusu olduğu şu çetin günlerde, Kuva-yı Milliye'yi zayıf gösterecek her hareketin, milletimizin kaderi üzerinde uğursuz bir etki yapacağı şüphesiz olduğundan, Meclis'teki arkadaşlara düşen denetleme görevinin her türlü fedakârlığa katlanarak yerine getirilmesini özellikle rica ederiz

Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal

Alıntı Yaparak Cevapla

Nutuk...Tamamı..

Eski 10-10-2012   #135
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nutuk...Tamamı..



KUVAYI MİLLİYE'NİN MÜCADELEYE DEVAMI KONUSUNDA KAMUOYUNU YOKLANMASI

Efendiler, bugünlerde duyulan ihtiyaç üzerine Rauf Bey'e, aynı tarihte şu telgrafı da yazdım Bu ihtiyaç, Hey'et-i Temsiliye'nin ve Kuva-yı Milliye'nin mücadeleye devamı konusunda kamuoyunu yoklamaktı Rauf Bey'e yazdığım bu telgrafı, Erzurum'daki Kâzım Karabekir Paşa'ya da çektirmiştim

Çok ivedi ve günlüdür 212I920

Rauf Bey'e özel:

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin durumunu değiştirmeye yetkili olacak kongrenin toplanması, tüzüğünün sonuncu maddesi gereğince, Meclis-i Meb'usan'ın yasama görevini tam bir güvenlik ve serbestlik içinde yerine getirdiğinin Meclis'çe açıklanmasına bağlıdır Hey'et-i Temsiliye'nin genel teşkilâtının başında, barış yapılıncaya kadar eski şeklini koıuması gereği, bütün arkadaşlarımızın onayı ve ısrarı üzerine kabul edilıniştir Oysa, hükûmet tarafından âdeta teşvik edilen muhalif gazetelerin hücumlan, Ayân Meclisi'nin açık saldırıları, hükûmetin tutum ve işleri ve özellikle Sadrazam Paşa'nın bildirisi, Meclis-i Meb'usan'da Kuva-yı Milliye'nin kanun dışı olduğunu alkışlattıran nutuklar, kamuoyunu millî teşkilât aleyhine çevirmekte ve Hey'et-i Temsiliye'mizi güç bir duruma sokmaktadır

Bir yandan Padişah'ın isteğine uyarak Zeynelabidin, Hoca Sabri, Sait Molla gibi kimselerin, sırf Kuvayı Milliye'yi yok etme maksadıyla her tarafta kurmaya çalıştıkları Teâlî-i İslâm Cemiyeti adı altındaki kuruluşlar, milli teşkilâta doğrudan doğruya saldırılara başlamışlardır Söz gelişi, Niğde ve Nevşehir'de, bu ayın on dokuzuncu günü, "Meclis-i Meb'usan açıldı Millî teşkilatı padişahımız istemiyor" gibi sözlerle, halkı açık toplantı ve gösterilere sürüklemişlerdir Bu durum Sadrazam Paşa'nın bildirisini alan bazı memurlar tarafından da teşvik edilmiştir Bu olayın Konya'ya ve daha başka yerlere de yayılması uzak bir ihtimal değildir Bu bakımdan:

1- Hükûmetin, Kuva-yı Milliye'nin devamına taraftar olup olmadığını kesin olarak bildirmesini kendisinden istemek gerekir

2 - Felâh-ı Vatan Grubu'nun, söz konusu edilen tam bir güvenlik ve serbestliğe sahip olduğunu, bu bakımdan, Kuva-yı Milliye'yi dağıtınak lüzumuna inanıp inanmadığını bildirmesi gerekir Eğer bu kuwetin devamına lüzum görüyorsa, ona göre hükûmetin dikkatini çekmekle birlikte, bunu, Meclis'te de gerektiği şekilde savıuı naiıdır Bu konunun, grupça görüşülmesi ve tartışılması düşüncesindeyiz

3 - Vatanın çıkarlan açısından, millî teşkilâtın ve Kuva-yı Milliye'nin ortadan kaldınlması tercih edildiği takdirde, İzmir, Maraş ve öteki cephelerde bulunan düşman kuwetlerine karşı da hükûmetçe gerekli tedbirlerin alınmasını sağlama bağlamak söz konusudur

Yukarıda arzedilen düşüncelerin büyük bir önem ve ciddiyetle dikkate alınıp gereğinin yerine getirilmesini, bizi şahsen de güç durumdan kurtarmak için, sonucun bir an önce bildirilmesini rica ederiz İstanbul'daki bazı arkadaşların, bunca emeklerle meydana getirilmiş olan millî birliğe ve Kuva-yı Milliye'ye vurulan darbelere karşı kesin tedbir alma konusunda, sonuna kadar gayret ve ciddiyet göstermekten çok, dışarıdaki uzak kuvvetlerden büyük ümitlere kapılarak teselli buldukları zannı uyanıyor Biz, elimizdeki kuweti iyi koruyamadığımız takdirde, dış kuvvetlerin de bize değer vermeyeceklerini hatırlatmak isteriz

Hey'et-i Teınsiliye adına Mustafa Kemal

Kâzım Karabekir Paşa, bu telgrafa verdiği 23 Şubat 1920 tarihli cevabında, İstanbul'da Meclis-i MiIlî'de beliren akıma karşı, Hey'et-i Temsiliye'nin ve Kuva'yı Milliye'nin ters ve hükmedici bir tavır almasını hiç de uygun bulmuyorum Yalnız, Hey'et-i Temsiliye'nin bu işin içinden vekarla çekilmesini, işin sorumluluğunu ve durumun takdirini , Meclis-i M:llî'nin namusuna ve vatanseverliğine bırakmayı sürdürmelerine "Kuva-yı Milliye'nin ve Hey'et-i Temsiliye'nin varlığını sürdürmelerine Meclis-i Millî taraftar olmazsa Kongrelerin aldığı kararlar gereğince, tam bir güvenlik içinde yasama ve denetleme yetkisine sahip ve hâkim olduğundan, Hey'et-i Temsiliye, kararların uygulanmasını Meclis-i Millî' ye bırakarak dağılır, faaliyetine son verdiğini yazar ve bir de teşekkür eder""Fakat, Meclis-i Millî'nin, böyle bir sorumluluğu yüklenerek, durumunun ve geleceğinin güvenilir olduğu yolunda bir karar alarak bunu duyuracağı pek şüphelidir Rauf Beyefendi bu teklifi yapar ve bu kararları aldırır da, Hey'et-i Temsiliye'nin işbaşından çekilmesi gereğini bildirirse, o zaman Hey'et-i Temsiliye bunu isteyerek kabul eder Basına ve millete ilân ederek faaliyetten uzaklaşır Şerefli ve onurlu yerini de meşru bir şekilde korumuş olur Şüphesiz ki, bir yıldan beri milletin ısrarı ile kurulmuş olan Aydın cephesi, ne dağılıp kendi kaderini Yunanlıların eline teslim eder ve ne de hükûmet bunları dağıtabilir O mücahitler kendiliklerinden ve eskiden olduğu gibi savaşa devam ederler Fakat, bu durum o cepheye bağlı kalır ve kolordu komutanları kendi bölgelerinde bunu durum ve maksada göre iyi bir şekilde yürütürler Ondan sonra da gelecekteki durum ve faaliyetlerimizde olayların akışına ayak uydurulur İşte benim âciz görüşümün bundan ibaret olduğu arzedilir diyor (Belge: 238)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.