Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
>islami, sözlük

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #121
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük





İSTİ'DÂD:
Bir şeyin alınmasına, elde edilmesine ve kazanılmasına olan yatkınlık, doğuştan gelen kâbiliyet, kavrayış, anlayış
İsti'dâd Allahü teâlânın ihsânıdır Hazret-i Ebû Bekr isti'dâdı sebebi ile Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem bir şey sormadan inanıverdi Ebû Cehl'de isti'dâd kuvveti bulunmadığından, o kadar alâmet ve mûcizeler (peygamberlere mahsus âdet dı şı hâdiseler) gördüğü hâlde, Peygamberliğe inanmak seâdeti (mutluluğu) ile şereflenemedi (İmâm-ı Rabbânî)
Kur'ân-ı kerîmi anlamak için yetmiş iki yardımcı ilmi ve sekiz temel ilmi öğrenmek lâzımdır Ancak bundan sonra Kur'ân-ı kerîmi anlamağa isti'dâd hâsıl olup cenâb-ı Hak ihsân ederse anlaşılabilir Herkes anlamalıdır demek dinde müdâhene yâni gevşekli k olur Kur'ân-ı kerîmi anlamak için isti'dâdı çok olan on sene, orta olan elli sene çalışmak lâzımdır (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)





İSTİDLÂL:
Delîl getirme Akıl ile, düşünerek, inceleyerek eseri (yapılan işi) görerek yapanı; yaratılmışları görerek yaratanı anlamak
Fen bilgilerini iyi öğrenen, aklı başında bir kimse, yalnız düşünmekle, Allahü teâlânın var olduğunu anlar Îmâna kavuşur Eseri görerek müessirin, yâni eseri yapanın varlığını anlamamak ahmaklık olur Her insanın böyle düşünerek îmâna gelmesini dîni miz emretmektedir Selef-i sâlihîn (ilk iki asrın müslümanları), bu emri sözbirliği ile bildirmişlerdir Hicretin 400 senesinden sonra çıkan bâzı sapık fırkadakiler, nazar (inceleme) ve istidlâl etmeye lüzum yoktur dediler ise de bunların sözlerinin kıymeti yoktur (Hâdimî)
İstidlâl ile kazanılan bilgiler kesbîdir yâni çalışmak, sebeblere yapışmak, düşünmek, aklı kullanmak sûretiyle elde edilir Meselâ; duman görülen yerde ateşin bulunduğunun veya ateşin bulunduğu yerde dumanın da bulunacağının bilinmesi istidlâl yoluyl a bilmektir (Teftâzânî)





İSTİDRÂC:
Kâfir ve fâsıklarda görülen hârikulâde, olağanüstü haller
Allahü teâlâ, her şeyi bir sebeb altında yaratmaktadır Allahü teâlâ sevdiği insanlara, iyilik ve ikrâm olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için bunlara âdetini bozarak sebebsiz şeyler yaratıyor Bunlar kâfirlerden, fâsıklardan ve günâhı çok ol anlardan zuhûr ederse, istidrâc olur ( Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Bir kimse peygamberlere tâbi olmadan doğru yolda yürümek isterse, muhakkak eğri yola sapar Eğer eline birşeyler geçerse, istidrâcdır Sonu zarar ve ziyândır ( İmâm-ı Rabbânî)





İSTİFSÂR:
Açıklanmasını istemek, sormak
Melekler, Allahü teâlâdan Âdem aleyhisselâmın niçin yeryüzünde halîfe olduğunu istifsâr ederek anlamak istediler; "Yâ Rabbî! Yeryüzünde fesâd çıkaracak ve kan dökecek olan kulları mı yaratacaksın? Biz seni tesbîh ediyoruz, hamd ediyoruz Seni her türlü aybdan, kusurdan takdîs ediyoruz, her türlü noksanlıktan uzak tutuyoruz" dediler (Bekara sûresi: 30) (Kurtubî)




İSTİGÂSE:
Şefâat dileme, yardım isteme; Allahü teâlâdan bir isteğin, dileğin yerine gelmesi için, Peygamberleri ve evliyâyı, sevdiği kullarını vesîle ederek (araya koyarak) isteme, yalvarma, duâ etme (Bkz Tevessül ve Teşeffü')
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
O vakit Rabbinizden istigâsede bulunuyordunuz da; O size; "Gerçekten ben arka arkaya bin melâike ile imdâd ediyorum" diye duânızı kabûl buyurmuştu (Enfâl sûresi: 9)
Kıyâmet günü insanlar, önce Âdem ile, sonra Mûsâ ile ve sonra Muhammed (aleyhimüsselâm) ile istigâse ederler (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Buhârî)
İstigâse olunan, yardım istenilen yalnız Allahü teâlâdır Ancak peygamberler, velîler, sâlih kullar ve benzerleri vâsıtadır, vesîledir (sebebdir) İstenilen şeyi yaratan, îcâd ederek yardım eden ise yalnız Allahü teâlâdır (Yûsuf Nebhânî)

__________________
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #122
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İSTİĞRÂK:
Tasavvuf yolunda bulunan kimsenin içinde bulunduğu mânevî hallere dalması sebebiyle kendisini ve çevresinde olanları unutması




İSTİĞFÂR:
Mağfiret (bağışlanmak) istemek Allahü teâlâdan kusurlarının ve günâhlarının affedilmesini bağışlanmasını dilemek Tövbe etmek
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruluyor ki:
Biri günah işler veya kendine zulm eder, sonra pişman olup, Allahü teâlâya istiğfârda bulunursa, Allahü teâlâyı çok merhametli, afv ve mağfiret edici bulur (Nisâ sûresi: 109)
Günâh işlemiş kimse, abdest alır, iki rek'at namaz kılar, sonra istiğfâr ederse günâhı affolur ( Hadîs-i şerîf-Kurret-ül-Ayneyn)
İstiğfâr, belâ ve sıkıntıların giderilmesi için faydalıdır ve denenmiştir (Muhammed Ma'sûm)
İstiğfâr, insanı her murâda (arzuya), âfiyete kavuşturur (Hâdimî)
Üç kimse şeytanın ve askerinin şerrinden korunmuştur Onlar da, gece gündüz çok zikr edenler, Allahü teâlâyı ananlar, seherlerde (sabah namazı vakti girmeden önce) kalkıp istiğfâr edenler ve Allahü teâlânın korkusundan ağlayanlardır (Dârendeli Hilmi Efendi)
Sıkıntısı olan kimse çok istiğfâr okusun (Hazret-i Ömer)



İSTİHÂRE:
Hayır istemek
1 Bir işin hakkında hayırlı olup olmadığını anlamak için abdest alıp iki rek'at namaz kıldıktan sonra bu husustaki duâyı okuyarak o işle ilgili rüyâ görmek üzere hiç konuşmadan uykuya yatmak
İstişâre eden (danışan) pişmân olmaz, istihâre eden zarar etmez (Hadîs-i şerîf-el-Ikd-ül-Ferîd)
Dört şeyi yapan dört şeyden mahrum kalmaz Şükreden, nîmetin artmasından; tövbe eden, kabûlden; istihâre eden, hayırdan; istişâre eden, doğruyu bulmaktan, hakîkate ulaşmaktan mahrûm olmaz (İmâm-ı Gazâlî)
Her mü'minin istihâre yapması sünnettir İstihâre yedi gece yapılır Rüyâda beyaz veya yeşil görmek hayra, siyâh veya kırmızı görmek şerre alâmettir (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
2 Her gün evden çıkmadan iki rek'at namaz kılıp Allahü teâlâdan o günün ve işinin din ve dünyâsı için hayırlı olmasını istemek




İSTİHÂZA:
Kadınlarda âdet ve lohusalık dışında gelen ve oruç ile namaza mânî olmayan kan
Hanefî mezhebinde, üç günden (72 saattan) beş dakika bile az olan ve yeni başlayan için on günden çok sürünce, onuncu günden sonra ve yeni olmayanlarda âdetten çok olup, on günü de aşınca, âdetten sonraki günlerde gelmiş olan ve hâmile ve âyise (ihti yâr) kadından, dokuz yaşından küçük kızlardan gelen kan hayz olmaz Buna istihâza veya fâsid kan denir İstihâza günlerinde bulunan bir kadın, idrârını tutamayan ve sık sık burnu kanayan kimse gibi, özür sâhibi olur Orucunu tutar, namazlarını kılar (İbn-i Âbidîn)
İstihâza kanı hastalık alâmetidir Uzun zaman akması tehlikeli olur Tabîbe mürâcaat etmelidir Kardeş kanı (sang-dragon) denilen kırmızı sakız toz edilip, sabah-akşam birer gram su ile yutulursa, kanı keser Günde beş gram alınabilir (M Sıddîk Gümüş)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #123
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İSTİKÂMET:
Allahü teâlânın beğendiği, doğru, hak yolda bulunma
Kim ki hac eder, kötü söz konuşmaz ve istikâmetten ayrılmazsa, annesinden yeni doğmuş gibi, bütün günâhlarından sıyrılır (Hadîs-i şerîf-İhyâ-u Ulûmiddîn)
Allahü teâlâ kendisine Hûd sûresinde; "Emr olunduğun gibi istikâmet üzere ol!" buyurunca, Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, istikâmetin zorluğuna işâretle; "Beni Hûd sûresi ihtiyarlattı" buyurdu Yâsîn sûresinde; "Ey Resûlüm! Sen elbette istikâmet üzeresin" buyurulunca, Resûlullah efendimiz rahatlamışlardır (Seyyid Tâhâ)
Kıyâmet günü Sırat köprüsünden geçebilmek için istikâmet üzere bulunmak gerekir (Muhammed Hâdimî)
İstikâmet, kerâmetin üstündedir (İmâm-ı Rabbânî)
Lâ ilâhe illallah kelimesini söylemekle kalb düzelir ve o kimsenin hâllerinde ve işlerinde istikâmet hâsıl olur Zâhirin (bedenin) ve bâtının (kalb ile rûhun) istikâmeti ele geçince de, sonsuz seâdete kavuşulmuş olur Zâhirin istikâmette olması demek , dindeki emir ve yasaklara uymaktır Bâtının, kalb ve rûhun istikâmeti ise, hakîkî îmâna kavuşmaktır Yüksek hocamız, hakîki îmânı, kalbi Allahü teâlâdan alıkoyan bütün fayda ve zararlardan temizlemektir, diye açıkladılar (Ya'kûb-i Çerhî)





İSTİKBÂL-İ KIBLE:
Kıbleye yönelme; namazda Mekke-i mükerremedeki Kâbe-i muazzamaya doğru durma
Namaz kılarken istikbâl-i kıble farzdır Yâni namaz, Kâbe-i muazzama tarafına dönerek kılınır Namaz, Allah için kılınır Secde yalnız Allah için yapılır Kâbe'ye karşı yapılır Kâbe için yapılmaz (İbn-i Âbidîn)




İSTÎLÂM:
Selâmlamak Hac ve umre ibâdetinde Kâbe'yi tavafa (etrâfında dönmeye) başlarken veya tavaf sırasında Hacer-ül-esved (Cennet'ten indirilen taşın) önüne gelindiğinde, elleri namaza durur gibi kaldırıp tekbir, tehlîl getirerek (Allahü ekber, lâilâhe ill allahü vallahü ekber diyerek) onu selâmlamak ve el sürüp öpmek İzdihâm (kalabalık, sıkışıklık) dolayısıyle el sürülemiyorsa, uzaktan elleri kaldırıp, işâret yapmak, sonra avucunun içlerini öpmek
İstîlâm, haccın sünnetlerindendir ( İbn-i Âbidîn)




İSTİMDÂD:
Yardım isteme, yardıma çağırma
Peygamberlerin ve evliyânın, Allahü teâlânın sevgili kullarının ve sâlih (iyi) mü'minlerin rûhlarından, her kim nerede ve ne zamanda ve her ne hâlde istimdâd ederse, Allahü teâlânın izniyle orada bulunur, yardım ederler Hızır aleyhisselâmın, sıkıntı da olanların imdâdına (yardımına) yetişmesi böyledir Resûlullah efendimizin, ümmetinin (kendine inananların) her birine, hele ölüm zamânında imdâda (yardıma) yetişmesi de böyledir (Ahmed Fârûkî)



İSTİMNÂ:
El ile menîyi dökme, masturbasyon
El ile istimnâ, zevk için olursa haramdır Ta'zîr olunur Sükûnet bulmak için câiz, zinâ tehlikesi olursa vâcib olur (İbn-i Âbidîn)
Günâhların hepsi, Allahü teâlânın emrini yapmamak olduğundan büyüktür Fakat bâzısı, bâzısına göre küçük görünür Meselâ, yabancı kadına şehvetle bakmak, zinâ yapmaktan daha küçüktür El ile istimnâ her ikisinden daha küçüktür Bir küçük günâhı yapma mak, bütün cihânın nâfile (farz ve vâcib olmayan) ibâdetlerini yapmaktan daha sevâbdır Çünkü nâfile ibâdet farz değildir Günahlardan kaçınmak ise herkese farzdır (Muhammed Rebhâmî)




İSTİMRÂR:
Kadından âdet hâlinde gelen kanın devâm etmesi
Bir kadından; on beş gün içinde hiç temiz gün olmadan, kan istimrâr ederse, âdetine göre hesâb olunur Yâni, âdetinden sonra başlayarak bir evvelki ay içindeki temizlik günü kadar temizlik ve sonra âdeti kadar hayz kabûl edilir Âdeti beş gün kan, yi rmi beş gün temizlik olan kadında kan istimrâr ederse, ilk görülen beş gün kan hayz, peşinden gelen yirmi beş gün temiz kabûl edilir Kızda ilk görülen kan istimrâr ederse, ilk on gün hayz, sonra yirmi gün temiz kabûl edilir (İbn-i Âbidîn)




İSTİNBÂT:
Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmemiş hükümleri, bilgileri, açıkça bildirilenlere benzeterek, meydana çıkarmak
Eshâb-ı kirâmdan radıyallahü anhüm ecmaîn sonra gelen müctehidlerin en büyüğü İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'dir (raleyh) Bu büyük imâm, her hareketinde, her işinde Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem tam mânâsı ile tâbi idi İctihâd ve istinbâtta öyle yüksek bir dereceye yükselmişti ki, buraya ondan başka kimse varamadı (Abdülhakîm Arvâsî)
Bâzısını görürsün, insanlarıKur'ân-ı kerîmden ve Sahîh-i Buhârî'den dînî hükümleri istinbât etmeye çağırır Bu büyük cehâlete, bilgisizliğe ve açık dalâlete dikkat et! Sakın ey kardeşim çok sakın, bu tür ahmaklarla bir araya gelip görüşmekten kaçın! Mezhebine sarıl; Dört mezheb imâmından birine uy! (Yûsuf Nebhânî)
Allahü teâlânın kitâbını(Kur'ân-ı kerîmi) açıklayan Resûlullah efendimizden başkası olmadığı gibi, Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerden dînî hükümleri istinbât edenler de ancak ümmetin büyük imâmlarıdır (Yûsuf Nebhânî)






Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #124
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İSTİNCÂ:
Önden ve arkadan necâset çıkınca bu yerleri yıkamak, temizlemek
Başkasının yanında avret yerini açmadan su ile istincâ yapamayan kimse, pislik fazla olsa bile su ile istincâdan vazgeçer Avret yerini açmaz Namazı öyle kılar Açarsa fâsık (günâhkâr) olur Haram işlemiş olur Tenhâ bir yer bulunca, su ile istincâ yapar ve namazı iâde eder (İbn-i Âbidîn)
İstincâ ederken, önünü, arkasını kıbleye dönmek tenzîhen mekrûhdur ( Alâüddîn Haskefî)
Kemik, gübre, tuğla, saksı ve cam parçaları, muhterem yâni para eden şeyler ve câmiden atılan şeyler, zemzem suyu, yaprak ve kâğıd ile istincâ tahrîmen (harama yakın) mekrûhtur (Hasan bin Mansur)






iSTİNKÂ:
İstincâdan sonra, hiçbir pislik kalmadığına kalbde kuvvetli bir kanâat hâsıl olması
Erkeklerin, idrârını yaptıktan sonra istinkâ etmedikçe abdeste başlaması câiz olmaz (Muhammed Zihni Efendi)





iSTİNŞÂK:
Abdest ve boy abdesti (gusül) alırken burna su çekme
On şey sünnettir: Bıyığı kısaltmak, sakalı uzatmak, misvâk kullanmak, mazmaza (abdestte ağıza su almak) , istinşâk, tırnak kesmek, ayak parmaklarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, kasıkları temizlemek, su ile istincâ (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Müslim)
Guslün (boy abdestinin) sünnetlerinden birisi de; mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşâkta mübâlağa etmek Hanefî mezhebinde ağızda ve burunda iğne ucu kadar kuru ye




_______________

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #125
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




KABA KUŞLUK (Dahve-i Kübrâ):
Oruç müddetinin yarısı, öğleden bir saat evvelki zaman (Bkz Dahve-i Kübrâ)

KABA NECÂSET:
İnsandan çıkınca abdesti veya guslü gerektiren her şey, eti yenmeyen hayvanların, (yarasa hâriç) ve yavrularının yüzülmüş, dabağlanmamış derisi, eti, pisliği ve bevli ile süt çocuğunun pisliği, bevli ve ağız dolusu kusmuğu, insanın ve bütün hayvanlar ın kanı ile şarab, leş, domuz eti ve kümes ve yük hayvanlarının, koyun ve keçinin pisliği (Bkz Necâset)
Deride, elbisede, namaz kılınan yerde, dirhem miktarı veya daha çok kaba necâset yoksa, namaz sahîh olur ise de dirhem miktarı bulunursa tahrîmen mekruh olur ve bunu yıkamak vâcibdir Dirhemden çok ise yıkamak farzdır Az ise sünnettir Şarabın damla sını da yıkamak farzdır, diyen âlimler de vardır Necâset (pislik) miktarı bulaştığı zaman değil, namaza dururken olan miktarıdır Dirhem miktarı kaba necâsette dört gram ve seksen santigram ağırlıktadır Akıcı necâsetlerde açık el ayasındaki suyun y üzü genişliği kadar yüzeydir (İbn-i Âbidîn)

KÂBE-İ MUAZZAMA:
Yeryüzünde yapılan ilk mâbed Müslümanların kıblesi Arabistan'ın Mekke-i mükerreme şehrindeki Mescid-i Harâm'ın ortasında bulunan taştan yapılmış dört köşeli binâ Beytullah, Beyt-ül-haram, Bekke, Beyt-ül-atîk, Hâtime, Basse, Kadîs, Nâzır, Karye-i K adîme adları ile de anılmıştır
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Allahü teâlâ, Kâbe'yi, o Beyt-i Harâm'ı insanlar için din işlerinde bir düzen ve dünyâda cinâyetten emin bir yer kıldı (Mâide sûresi: 97)
Kâbe-i muazzamaya bakmak sevâbdır İlk görüldüğünde yapılan duâlar kabûl olunur Peygamber efendimiz aleyhisselâm Kâbe-i muazzamayı gördüğü zaman; "Ey Allah'ım! Bu beytin şerefini, saygısını, heybetini arttır Hac ve umre yapanların da şerefini, din gayretini, azametini (büyüklüğünü) ve keremini (cömertliğini) ziyâde et" diye duâ ederdi (Ezrâkî)
Kâbe-i muazzamayı, ilk olarak meleklerin yardımıyla Âdem aleyhisselâm inşâ etti Nûh aleyhisselâm zamânındaki tûfana kadar zaman zaman tâmir edildi Tûfandan sonra, İbrâhim aleyhisselâmın, zamânına kadar yeri belirsiz olarak kaldı İbrâhim aleyhissel âm oğlu İsmâil aleyhisselâmla birlikte Allahü teâlânın emriyle Kâbe-i muazzamayı yeniden inşâ etti İbrâhim aleyhisselâmdan sonra zaman zaman yıkılıp yeniden inşâ edilen Kâbe-i muazzama, Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem otuz beş yaşınd ayken, Mekkeliler tarafından, 683 (H64)te Eshâb-ı kirâmdan (Peygamber efendimizin arkadaşlarından) Abdullah bin Zübeyr ve Emevî halîfelerinden Abdülmelik bin Mervân'ın Mekke vâliliğine tâyin ettiği Haccâc bin Yûsuf tarafından tekrar inşâ edildi (Ezrâkî)
Kâbe-i muazzama 17 metre yükseklikte olup, dört köşe ve taştandır Kuzey duvarı 8,8, güney duvarı 7, doğu duvarı 11,9, batı duvarı 12,8 m uzunluğundadır Doğu ve güney duvarları arasındaki köşede Hacer-ül-esved taşı vardır Kâbe-i muazzamanın doğu d uvarında bir kapı vardır (Eyyûb Sabri Paşa)

KÂBE KAVSEYN:
Peygamber efendimizin Mîrac gecesinde bilmediğimiz bir şekilde Allahü teâlâya yakınlığından kinâye olan bir tâbir
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
O (Muhammed aleyhisselâm) Rabbine Kâbe Kavseyn veya daha yakın oldu (Necm sûresi: 9)
Ehl-i sünnet âlimleri buyurdu ki: "Mîrâc, ruh ve cesed birlikte olarak Mekke-i mükerremeden Kudüs'e ve oradan yedi kat göke, sonra Sidre denilen yere ve Sidre'den Kâbe Kavseyn makâmına uyanık olarak, gece bir anda götürülmüş ve getirilmiştir Bunu ya pan, Allahü teâlâdır ve ancak O yapabilir (Abdülhakîm Arvâsî)
Peygamber efendimiz Kâbe Kavseyn makâmına varınca ne Cebrâil aleyhisselâm ve ne de başka hiçbir vâsıta olmadan doğrudan doğruya Allahü teâlâ O'na vahyetti, bildireceğini bildirdi Beş vakit namaz bu sırada Farz kılındı (Fahreddîn Râzî) Kâbe Kavseyn tahtının Sultânı sen, ben bir hiçim, Misafirinim dememi saygısızlık sayarım
(Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #126
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




KÂBİD (El-Kâbid):
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) Ölürken rûhları bedenlerden alan, verdikleri sadakaları zenginlerden kabûl eden
El-Kâbid ism-i şerîfini söyleyen, elem ve sıkıntılardan kurtulur (Yûsuf Nebhânî)

KABR (Kabir):
Ölen insanın defnedilmesi, gömülmesi için kazılan yer, mezar
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, rüzgârı, rahmeti olan yağmurdan önce müjdeci gönderir Rüzgârlar, ağır olan bulutları sürükler Bulutlardan ölü olan toprağa su yağdırırız O yağmurlu yerden meyvalar çıkarırız Ölüleri de kabirlerinden böyle çıkaracağız (A'râf sûresi: 56)
Kabir, Cennet bahçelerinden bir bahçe, yâhut Cehennem çukurlarından bir çukurdur (Hadîs-i şerîf- Ahvâl-ül-Kubûr)
Meyyit kabre konduğu zaman, amelleri onun etrâfını sararlar Allahü teâlâ, o amelleri konuşturur Ameller şöyle der: "Ey bu kabirde yapayalnız kalan kul! Dostların, çoluk-çocuğun senden ayrılıp, gittiler Bugün senin benden başka bir arkadaşın ve yak ının yok (Yezîd Rakkâşî)
Kabir hergün beş defâ; "Ben, yalnızlık yeriyim Bana gelecek kişi Kur'ân-ı kerîm okuyarak kendine arkadaş edinsin Ben karanlık yeriyim, bana gelecek kişi, namaz kılarak beni aydınlatsın Ben, altı-üstü toprak olan bir yerim Bana gelen sâlih amel il e gelip yatağını hazırlasın Ben, yılanı ve çıyanı içimde barındıran bir yerim Bana gelen tiryâk ile gelsin O tiryak da; Besmele-i şerîf ve çok gözyaşı dökmektir Ben, Münker ve Nekir adındaki suâl meleklerinin suâl soracakları bir yerim Bana gele n onlara cevap verebilmek için (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) sözünü çok söylesin diye seslenir (Muhammed bin Selâme el-Mısrî)
Kabre yılanlar, dışardan gelir sanma Sizin kötü amelleriniz, sizin için engerek yılanıdır Dünyâda iken yediğiniz haramlar da kabre yılan olarak gelir (Ebû Mansur Abbâdî)

Kabr Azâbı:
Îmânsız ölenin ve günahkâr müslümanın kabre konulduktan sonra çektiği, nasıl olduğunu bilemediğimiz azâb, cezâ
Üzerinize idrâr sıçratmayınız! Çok kimseye kabir azâbı bundan olacaktır (Hadîs-i şerîf-Tezkire-i Kurtubî)
Gizleyebilseydiniz, bu kabirlerdeki azâbı duymanız için Allahü teâlâya duâ ederdim (Hadîs-i şerîf-Ahlâk-ul-Ulemâ)
Kabir azâbı, şu üç şeydendir: Gıybet, koğuculuk ve üzerine idrâr sıçratmak (Hadîs-i-şerîf-Letâif-ül-Meârif)
Ölmek istemeyiniz Kabir azâbı çok acıdır Ömrü uzun olup İslâmiyet'e uymak büyük seâdettir (Hadîs-i şerîf-Berîka)
Kabir azâbı rüyâ gibi değildir Kabir azâbı, azâbın görüntüsü değildir, azâbın kendisidir, âhiret azâblarındandır Dünyâ azâbına benzemez Dünyâ azâbları, âhiret azâbları yanında hiç kalır (İmâm-ı Rabbânî)
Kabir azâbı vardır Kabir azâbı hem rûha, hem de bedene olacaktır (İmâm-ı Muhammed bin Hasen Şeybânî)

Kabr Hayâtı:
İnsanın ölüp kabre konmasından, kıyâmet koparak, mahlûkların diriltilmelerine kadar geçen zaman
Kabir hayâtı, dirilerin hayâtı gibi değildir Dünyâ hayâtında hayâtın nizâmı için hem his yâni duygu, hem de irâde ile hareket vardır Kabir hayâtında ise, hareket etmek lâzım değildir Hattâ, kabir hayâtında hareket olmaması lâzımdır O hayatta bulu nanların, elem ve azâb duymaları için, yalnız his etmeleri yetişir (İmâm-ı Rabbânî)
Kabir hayâtı insanlara göre değişir "Peygamberler, kabirlerinde namaz kılarlar" buyruldu Peygamber efendimiz Mîrâc gecesinde Mûsâ aleyhisselâmın kabri yanından geçerken, kabirde namaz kılarken gördü Kabir hayâtı şaşılacak bir şeydir (İmâm-ı Rabbânî)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #127
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İRTİCÂ:
Geriye dönme, geri dönücülük, gericilik
Müslümanların, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri hakîki doğru müslümanlıktan bahsetmesine ve Muhammed aleyhisselâmın yolunu göstermesine irticâ ve taassub (tutuculuk) gibi isimler takarak bölücülük şeklini vermeğe ve bu mâsûmları lekelemeye kalk ışmak, irticâ ve yobazlık değil midir? (M Sıddîk bin Saîd)
Bir cemiyetin, dînine, diline, târihine, kültür ve medeniyetine sâhib çıkması, yabancılaşmadan muâsırlaşmak istemesi irticâ mıdır? Fuhşa, edepsizliğe, soysuzlaşmaya karşı tepki duymak irticâ değil, bilakis iffet ve ilericiliktir (S Ahmed Arvâsî)



İRTİDÂD:
Dinden çıkma Müslüman iken, İslâm dînini terk etme
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
İçinizden kim irtidâd eder de kâfir olarak ölürse, yaptığı (iyi) işler dünyâda da âhirette de boşa gitmiştir Onlar o ateşin (Cehennem'in) arkadaşlarıdır Onlar orada (bir daha çıkmamak üzere) ebedî (sonsuz) kalıcıdırlar (Bekara sûresi: 217)
Doğru yol gösterildikten sonra Peygambere (aleyhisselâm) uymayan ve îmânda ve amelde mü'minlerden ayrılan kimseyi küfr ve irtidâdda bırakır ve Cehennem'e atarız O Cehennem çok kötü bir yerdir (Nisâ sûresi: 104)
Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) vefâtından hemen sonra bütün Arabistan Yarımadası'nı saran irtidâd hareketleri, Allahü teâlânın izniyle, hazret-i Ebû Bekr'in üstün azmi, sarsılmaz irâdesi ve orduda yaptığı isâbetli düzenlemelerle bir sene gibi kısa bir zaman içinde bastırıldı Böylece İslâm birliğini bozmaya yönelik büyük bir fitne ateşi söndürülmüş oldu (İbn-ül-Esîr)
Müslüman kâfir olursa, yâni irtidâd ederek İslâmiyet'ten çıkarsa, önceki ibâdetleri ve sevâbları yok olur Tekrâr îmâna gelirse, yeniden hac etmesi lâzım olur Namazlarını, oruçlarını zekâtlarını kazâ etmesi lâzım olmaz Önceden kazâya bırakmış olduk larını kazâ etmesi lâzımdır Çünkü irtidâd edince, önceki günahlar yok olmaz İrtidâd edenin nikâhı fesh olur, gider (Muhammed Hâdimî)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #128
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




ÎSÂ ALEYHİSSELÂM:
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden Yeni bir din getiren peygamber olup, kendisine dört büyük kitaptan biri olan İncîl verildi (Bkz İncîl) Annesinin adı Meryem'dir Allahü teâlâ onu babasız yarattı
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
(Nûh ve İbrâhim aleyhimesselâmdan) sonra onların arkalarından Peygamberlerimizi ard arda gönderdik Hepsinden sonra da Meryem oğlu Îsâ'yı (aleyhisselâm) onlara tâbi kıldık, peygamber olarak gönderdik Ona İncîl'i verdik Ona tâbi olan mü'minlerin kalblerinde birbirlerine şefkat ve merhamet ihsân ettik (Hadîd sûresi: 27)
Bir vakit Meryem oğlu Îsâ (aleyhisselâm) şöyle demişti: "Ey İsrâiloğulları! Ben size Allahü teâlânın peygamberiyim Benden evvel Mûsâ'ya (aleyhisselâm) nâzil olan Tevrât'ı tasdîk edici ve benden sonra gelecek Ahmed (Muhammed aleyhisselâm) ismindeki peygamberin müjdecisiyim (Sâf sûresi: 6)
Vallâhi Meryem'in oğlu Îsâ (aleyhisselâm) âdil bir hakem olarak mutlaka (yeryüzüne) inecek ve mutlaka haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, genç-dişi develer başıboş bırakılacak, onlara rağbet edilmeyecek, bütün düşmanlıklar, küsüşmeler ve hasedlikler muhakkak sûrette kalkacak Îsâ aleyhisselâm insanları mala dâvet edecek fakat malı hiçbir kimse kabûl etmeyecek (Hadîs-i şerîf-El-Cem'u Beyn-es-Sahîhayn)
Îsâ bin Meryem, Muhammed'i dîni üzere tasdîk ettiği hâlde iner Deccâli öldürür Sonra kıyâmet kopar (Hadîs-i şerîf-Ahmed bin Hanbel, Bezzâr, Taberânî)
Îsâ aleyhisselâm, insan ve peygamber idi Allahü teâlâ onu babasız yarattı Kudüs'ün Beyt-i Lahm kasabasında doğdu Annesi, hazret-i Meryem'dir Roma İmparatorunun Şam vâlisi, babasız doğduğu için onu ve annesini öldürmek istedi Annesi onu alarak Mı sır'a götürdü Hazret-i Îsâ on iki yaşına gelinceye kadar Mısır'da kaldılar Sonra tekrar Kudüs'e gelerek Nâsıra şehrine yerleştiler Otuz yaşına girince, Allahü teâlâ tarafından İsrâiloğullarına peygamber olarak gönderildi Kendisine dört büyük kita bdan biri olan İncil verildi (Bkz İncil) İnsanların Allahü teâlâya inanmalarını ve O'nun emirlerini yapıp yasaklarından sakınmalarını ve isyânda bulunmamalarını istedi İsrâiloğulları bu dâveti kabûl etmediler Îsâ aleyhisselâm var gücü ile gayret göstermesine rağmen pek az kişi inandı İsrâiloğulları ona inanmadıkları gibi, dâvetine karşı çıktılar ve günden güne hırçınlaştılar Îsâ aleyhisselâmın yumuşaklığını görerek inanmadılar Hattâ daha da ileri giderek hazret-i Îsâ'yı öldürmeye teşebbüs ettiler Bunun üzerine hazret-i Îsâ, kendisine îmân edenler arasından seçtiği havârî adı verilen on iki kişiden Allahü teâlâya îmân ve ibâdet edeceklerine ve kendisine yardımcı olacaklarına dâir söz aldı İnanmayanlara mûcizeler gösterdi
Yahûdîlerden bir topluluk, Îsâ aleyhisselâm ve annesi hazret-i Meryem'e dil uzattılar Îsâ aleyhisselâm bunu duyunca onlar hakkında bedduâda bulundu Allahü teâlâ bu duâyı kabûl edip, hazret-i Îsâ'ya ve annesine dil uzatanları maymun ve domuza çevird i Bu durumu gören yahûdîler, hâdiseyi aralarında görüştüler Hepsi hazret-i Îsâyı öldürmek üzere anlaştılar Hazret-i Îsâ'yı aramaya başladılar Îsâ aleyhisselâmın havârîlerinden Yehûda (Judas) birkaç kuruş karşılığı Îsâ aleyhisselâmın yerini haber verdi Îsâ aleyhisselâmı yakalamak için yahûdîlerle berâber eve girince, Allahü teâlâ, Yehûda'yı Îsâ aleyhisselâma benzetti Yahûdîler de onu Îsâ aleyhisselâm diye yakaladılar ve haça (çarmıha) gererek öldürdüler Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâmı göğe kaldırdı Îsâ aleyhisselâm bu sırada otuz üç yaşındaydı Îsâ aleyhisselâm göğe kaldırıldıktan kırk sene sonra, Romalılar Kudüs'e hücum etti Yahûdîlerin çoğunu öldürüp, bir kısmını esir ettiler Şehri yağmaladılarKitaplarını yaktılar Îsâ aleyhisse lâma yaptıklarının cezâsı olarak yahûdîler hakîr ve zelîl oldular
Hıristiyanlar Îsâ aleyhisselâmın haça gerilip orada öldüğüne, fakat sonra dirilip göğe çıktığına inanırlar Müslümanlar ise, Îsâ aleyhisselâmın haça gerilmediğine, doğrudan göğe kaldırıldığına inanırlar Bu husus Kur'ân-ı kerîmde Nisâ sûresi 158 âye tinde meâlen şöyle bildirildi: "Onu asmadılar, onu öldürmediler Bilakis Allahü teâlâ onu katına yükseltti" (Nişancızâde, Taberî, İbn-i Neccâr, Harputlu İshâk Efendi)
Îsâ aleyhisselâm kıyâmet yaklaşınca, Şam'da Ümeyye Câmii minâresine inecek Muhammed aleyhisselâmın şerîatine göre amel edecek Evlenecek ve çocukları olacak Hazret-i Mehdî ile buluşacak, kırk sene yaşadıktan sonra Medîne'de vefât edecek Hücre-i Se âdete yâni Peygamber efendimizin kabrinin bulunduğu odaya gömülecektir (Yûsuf Nebhânî ve İbniHacer)
Îsâ aleyhisselâm, bu ümmetin imâmına uyup arkasında namaz kılacaktır (Muhammed Ma'sûm)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #129
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İSÂBET-İ AYN:
Nazar, göz değmesi (Bkz Nazar)




ÎSÂR:
Başkasının ihtiyâcını kendi ihtiyâcından önce düşünmek Muhtac olduğu hâlde, elindeki malı muhtâc din kardeşine verip, yokluğa katlanmak
İnsana lâzım olan şeylerde îsâr yapılır Kurbet ve ibâdetlerde îsâr yapılmaz Meselâ tahâretlenecek kadar suyu, setr-i avret edecek kadar örtüsü olan, bunları kendi kullanır Muhtâc olana vermez (İbn-i Nüceym Mısrî)
Resûlullah'ın Eshâbının hâli cömerdlikten öte, îsâr idi (İmâm-ı Rabbânî)
Kerem ve ihsân sâhiblerinin âdeti, îsâr etmektir (İmâm-ı Rabbânî)
Îsârın en güzel örneği, Peygamber efendimizin mübârek sohbetinde yetişen Eshâb-ı kirâmda görülmüştür Eshâb-ı kirâmdan Huzeyfe hazretleri şöyle anlatmıştır: "Yermük savaşında yaralılar arasında amcamın oğlunu arıyordum Yanımda biraz su vardı Onu bu ldum, su ister misin deyince, isterim dedi Tam suyu vereceğim sırada biraz ilerden bir yaralı "Su!" diye inledi Amcamın oğlu îsâr edip suyu ona götürmem için işâret etti Gittim baktım ki, Hişâm bin Âs Suyu tam ona vereceğim zaman biraz ilerden bi r başka yaralı; "Su!" diye feryâd etti Hişâm bin Âs da îsâr edip suyu ona götürmem için işâret etti Bu sefer suyu ona vermek için yanına gittim Yanına varıncaya kadar vefât etti Hişâm'ın yanına geri döndüm O da vefât etmiş! Amcamın oğlunun yanına koştum, onu da vefât etmiş buldum Su elimde kaldı Allahü teâlâ hepsine rahmet etsin (İmâm-ı Gazâlî)



İSBÂT:
1 Sağlamlaştırma, dayanıklı hâle getirme Delil ve şâhit göstererek bir sözün ve fikrin doğruluğunu ortaya koyma
Bütün varlıklar Allahü teâlânın varlığına alâmet olduğu, O'nun varlığını isbat ettiği için mahlûkların (yaratılmışların) hepsine âlem denilmiştir (Teftâzânî)
Müslümanlar, maddelerin ve sıfatlarının hâdis (sonradan yaratılmış) olduğunu çeşitli yollarla isbât etmektedirler Bunlardan birisi şöyledir: Maddeler ve bütün zerreler hep değişmektedir Değişmekte olan şey kadîm (başlangıçsız) olamaz, hâdis (sonrad an yaratılmış) olması lâzımdır Çünkü her maddenin kendinden öncekinden meydana gelmesi, sonsuz öncelere kadar gidemez Bu değişmelerin bir başlangıcı olması, yâni ilk maddelerin yoktan var edilmiş olmaları lâzımdır (Seyyid Şerîf Cürcânî)
Allahü teâlânın var ve bir olduğu, hattâ Muhammed aleyhisselâmın, O'nun resûlü olduğu ve O'nun getirdiği her emrin ve haberin doğru olduğu güneş gibi meydandadır Düşünmeye ve isbât etmeye hiç lüzum yoktur Fakat, bunu görmek, anlamak için, kalbin bo zuk olmaması, mânevî hastalığı bulunmaması lâzımdır (İmâm-ı Rabbânî)
2 Tasavvuf yolunda ilerlerken Lâ ilâhe dedikten sonra illallah demek
Tasavvuf ehli Nefy ve isbât zikri denilen "Lâ ilâhe illallah" kelimesini söylemekle yükselir Lâ ilâhe "Nefy zikri" makâmında bulundukça yolcu mertebesindedir "La ilâhe"yi tamamlayıp Allahü teâlâdan başka hiçbir şey görmeyince, yolu tamamlamış ve fe na makâmına yetişmiş olur Nefyden sonra isbât makâmına gelir ve Bekâ hâsıl olur (Ahmed Fârûkî)
Allahü teâlâya teveccüh, nefy ve isbât ve murâkabe, Resûlullah efendimizin zamânında da vardı (M Ma'sûm Fârûkî)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #130
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




ÎSEVÎ:
Îsâ aleyhisselâmın getirdiği hak dîne inanan kimse
Hıristiyanlık çıkmadan ve putperestlik karışmadan önce, îsevîler müşrik değildi (Allah'a eş, ortak koşmazlardı) Bolüs adındaki bir yahûdî, îsevî görünüp, havârîler (Îsâ aleyhisselâma inananlar) arasına karıştı Îsâ aleyhisselâmdan sonra ilk işi, hak îkî İncîl'i yok etmek oldu (Harputlu İshâk Efendi, Mevlânâ Hâlid-iBağdâdî)




ÎSEVÎLİK:
Îsâ aleyhisselâmın bildirdiği hak din, nasrânîlik
Mûsâ aleyhisselâmın dîni, Îsâ aleyhisselâm zamânına kadar devâm etti Fakat, Îsâ aleyhisselâm gelince, bunun dîni, Mûsâ aleyhisselâmın dînini nesh etti, yâni Tevrât'ın hükmünü kaldırdı Bundan sonra, Mûsâ aleyhisselâmın dînine uymak câiz olmayıp, tâ Muhammed aleyhisselâmın dîni gelinceye kadar, Îsâ aleyhisselâmın dînine uymak lâzım oldu Fakat, İsrâiloğullarının çoğu, Îsâ aleyhisselâma îmân etmeyip, Tevrât'a uymakta ısrar ettiler İşte yahûdîlik ile Îsevîlik böylece ayrıldı (İshakEfendi-Ahmed Cevdet Paşa)
Yahûdîlerin ileri gelenlerinden ve Îsevîlerin en büyük düşmanlarından olan Paul, Îsevîliği kabûl ettiğini, Îsâ aleyhisselâmın kendisini, yahûdî olmayan milletleri Îsevîliğe dâvet için şâkirt (talebe) tâyin ettiği yalanını uydurdu İsmini Pavlos (Bolü s) olarak değiştirdi Çok iyi bir Îsevî görünerek, Îsâ aleyhisselâmın dînini bozdu Tevhîdi (tek Allah inancını), teslîse (üç tanrı inancına= Baba-oğul-kutsal rûh); Îsevîliği hıristiyanlığa çevirdi İncîl'i değiştirdi Îsâ, Allah'ın oğludur dedi (Harputlu İshâk Efendi)




İSFÂR:
Sabah namazını ortalık aydınlanıncaya kadar geciktirmek
Sabah namazını isfâr ediniz Bunun ecri, sevâbı çoktur (Hadîs-i şerîf-Nasb-ur-Râye)
Sabah namazını her mevsimde isfâr etmek, müstehabdır Bu geciktirmeler, hep cemâat ile kılanlar içindir Evinde yalnız kılan, her namazı vakti girer girmez kılmalıdır (Mergînânî-Halebî)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #131
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İSFİRÂR-I ŞEMS VAKTİ:
Güneşin sararması vakti Tozsuz, dumansız, berrak bir havada güneş ışığının geldiği yerlerin veya kendisinin bakacak kadar sararmaya başlamasından (güneşin alt kenarının görünen ufuktan bir mızrak boyu yükseklikte olduğu vakitten) güneş batıncaya kad ar geçen zaman İslâm astronomi âlimleri, bir mızrak boyunu, güneş merkezinin hakîki ufka 5 derece yaklaşması olarak tesbit etmişlerdir
İkindi namazının vakti, öğle vakti bitince başlayarak, güneşin üst kenarının ufk-i mer'i (görünen ufuk) den kaybolduğu görülünceye kadardır İsfirâr-ı şems vaktinden sonra her namazı kılmak ve ikindiyi bu vakte geciktirmek haramdır Fakat o günün iki ndi namazı gecikmiş ise yine bu vakitte de kılınır Kazâya bırakılmaz Önceden hazırlanmış cenâzenin namazı, secde-i tilâvet de bu vakitte câiz değildir Hazırlanması bu vakitlerde biten cenâzenin namazını, bu vakitlerde kılmak câiz olur (İbn-i Âbidîn)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #132
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İSHÂK ALEYHİSSELÂM:
Şam ve Filistin ahâlisine (halkına) gönderilen peygamberlerden İbrâhim aleyhisselâmın ikinci oğlu olup, annesi hazret-i Sâre'dir İbrâhim aleyhisselâmın dînini insanlara tebliğ etti İsmi, Kur'ân-ı kerîmde on yedi yerde bildirilmiştir
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Biz İbrâhim'e oğlu İshâk'ı ve İshâk'ın oğlu Yâkûb'u hibe ettik ve herbirine hidâyet ve nübüvvet (peygamberlik) verdik (En'âm sûresi: 84)
Kullarımız İbrâhim, İshâk ve Yâkûb'u da zikreyle (hatırla, an) Onlar tâat ve ibâdette kuvvet, kudret ve dinde basîret (anlayış) sâhibleridir (Sâd sûresi: 45)
İbrâhim aleyhisselâm hazret-i Hâcer ve oğlu İsmâil'i aleyhisselâm Mekke'ye bıraktıktan sonra, rüyâsına sadâkat, bağlılık gösterip, İsmâil aleyhisselâmı kurban etmekle ilgili imtihânda başarılı olunca, Allahü teâlâ ona ihtiyar yaşta bulunan hazret-i S âre'den İshâk adlı bir oğul ihsân etti Şam diyârında (Filistin ve Sûriye) doğan İshâk aleyhisselâm büyüyünce babası ve annesiyle Mekke'ye gitti Kâbe-i muazzamayı ziyâret edip ağabeyi İsmâil aleyhisselâmla görüştükten sonra, üçü birlikte Filistin'e döndüler İshâk aleyhisselâm anne ve babasına hizmet etti Her sene hac zamânında Mekke'ye giderek hac ibâdetini yerine getirdi Şam ve Filistin ahâlisine peygamber olarak gönderildi İbrâhim aleyhisselâmın dîninin hükümlerini insanlara anlattı Altmış yaşındaykenAllahü teâlâ ona Iys ve Yâkûb adında ikiz olan iki oğul ihsân etti Iys, amcası İsmâil aleyhisselâmın kızı ile evlendi Babasının duâsı bereketiyle, soyu bereketli olup, kısa zamanda çoğaldı Yâkûb aleyhisselâma da peygamberlik verildi İshâk aleyhisselâm yüz yirmi sene veya daha fazla yaşadı Vefât edince Filistin'de Halîlürrahmân civârında baba ve annesinin de kabrinin bulunduğu mağaraya defnedildi ( İbn-ül-Esîr-Sa'lebî, Nişancızâde)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #133
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İSKÂT VE DEVR:
Müslüman bir kimsenin ölünce, namaz, oruç ve diğer bâzı borçlarından kurtulması için yapılan muâmele (Bkz Devr)
Tutulmamış oruçların ve ölüm hastalığına yakalanmış bir kimsenin kazâ edemediği namazları için iskât ve devr yapmanın lâzım olduğunda bütün âlimlerin söz birliği vardır Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; "Ümmetim dalâlet üzerinde birleşmez" ve " Mü'minlerin güzel gördüğü şey, Allah indinde de güzeldir" buyurdu (Tahtâvî, İbn-i Âbidîn, Ebû Bekr Ali, Muhammed Hâdimî, Halebî, Alâüddîn Haskefî, İmâm-ı Birgivî)
Bugün, hemen her yerde, iskât ve devr işleri, dînimizin bildirdiği şekilde yapılmamaktadır İslâmiyet'te iskât yoktur diyenler, böyle söylemeyip de, bugün yapılmakta olan iskât ve devrler dînimize uygun değildir deselerdi, çok iyi olurdu (M Sıddık Gümüş)



İSLÂM:
Boyun bükerek teslim olmak Allahü teâlânın Muhammed aleyhisselâm vâsıtasıyla bildirdiği emirler ve yasakları (Bkz İslâmiyet)

İslâm Ahlâkı:
İslâm dîninin bildirdiği ahlâk (Bkz Ahlâk)
Müslümanlar birbirine hürmet eder, yardımlaşırlar Din ve dünyâ işlerinde birbirlerinin sıkıntılarını giderirler Kul ve hayvan haklarını gözetirler Kânunlara karşı gelmezler İslâm ahlâkı üzere yaşayarak herkesin sevgi ve saygısını toplarlar (Ali bin Emrullah)

İslâm Âlimi:
Dînî ilimleri bütün incelikleri ile zamânın fen bilgilerini de lüzûmu kadar bilen âlim (Bkz Âlim)
Emr-i ma'rûfu (iyiliği emr) ve nehy-i münkeri (kötülükten menetmeyi) el ile yapmak hükûmet adamlarına, dil ile yapmak İslâm âlimlerine, kalb ile yapmak da her müslümana farzdır (Taşköprüzâde)

İslâm-ı Hakîkî:
Nefsin itminâna (Allahü teâlânın emirlerine itâate) kavuşmasından sonraki müslümanlık
Bir müslüman Allahü teâlânın ihsânı ile şerîatin (İslâmiyet'in) hakîkatine kavuşur, İslâm-ı hakîkî ile şereflenirse, peygamberlere tam uyar ve o büyüklere vâris olur (İmâm-ı Rabbânî)
Cümle âlem bir yere gelse ve Rabbini inkâr etse, İslâm-ı hakîkî sâhibi olan inkâr etmez ve kalbine aslâ şek ve şüphe gelmez (İmâm-ı Rabbânî)

İslâm-ı Mecâzî:
Nefsin, itminâna gelmeden yâni Allahü teâlânın rızâsına uygun hareket etmeye başlamadan önce, kişide bulunan ve Cennet'e girmek için yeterli olan İslâmiyet
Vilâyet-i hâssa (evliyâlığın en yüksek makâmı) ile şereflenmedikçe, İslâm-ı mecâzîden kurtulup, İslâm-ı hakîkiye kavuşulmaz (İmâm-ı Rabbânî)

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #134
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük




İSLÂMİYYET (İslâmiyet):
Allahü teâlânın Cebrâil ismindeki melek vâsıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların dünyâda ve âhirette râhat ve mes'ûd olmalarını sağlayan usûl ve kâideler, emirler ve yasaklar
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:
Allahü teâlâ Peygamberini hidâyet ve hak din İslâmiyet ile gönderdi İslâm dînini diğer dinler üzerine üstün kıldı (Muhammed aleyhisselâmın hak) peygamber olduğuna şâhid olarak Allahü teâlâ yeter (Feth sûresi: 28)
Bir zaman gelir ki, İslâmiyet'e yapışmak, elinde ateş tutmak gibi güç olur (Hadîs-i şerîf-Sünen-i Beyhekî)
Dünyâ lezzetlerine kavuşmak için, İslâmiyet'in dışına çıkan kimse, âhiret lezzetlerine kavuşamaz (Hadîs-i şerîf-İzâlet-ül-Hafâ)
İzzet (şeref, îtibâr, üstünlük) İslâm'dadır İslâmiyet'in ahkâmına (hükümlerine) uyan azîz olur Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, huzûru, saâdeti, başka şeylerde arayan zelîl olur (Hazret-i Ömer)
Bütün üstünlükler, faydalı şeyler, İslâmiyet'in içindedir Eski dinlerin görünür görünmez bütün iyiliklerini, İslâmiyet kendisinde toplamıştır Bütün seâdetler, muvaffakiyetler ondadır ( Abdülhakîm Arvâsî)
Îmân muma benzer, dînimizin emir ve yasakları mum etrâfındaki fener gibidir Mum ile birlikte fener de İslâmiyet'tir ve din-i İslâm'dır Îmânsız mum çabuk söner, îmânsız İslâm olmaz İslâm olmayınca, îmân da yoktur (Abdülhakîm Arvâsî)





İSM (İsim):
Varlıklara ad olan kelime
Sizler kıyâmet günü kendinizin ve babalarınızın adları ile çağırılırsınız Öyle ise çocuklarınıza güzel isimler veriniz (Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce)
Ana-babanızı isimleri ile çağırmayınız Onları yalanlamayınız Onlarla yumuşak konuşunuz Onlara boş söz söylemeyiniz ( İmâm-ı Mücâhid)
Doğduğu zaman çocuğa güzel bir isim koymak, aklı erdiği zaman Kur'ân-ı kerîmi öğretmek ve evlenecek yaşa gelince evlendirmek çocuğun babası üzerindeki üç hakkıdır (Muhammed Rebhâmî)
Çocuk dünyâya gelince, yedinci günü isim koymak ve başını kazıyıp, saçının ağırlığı kadar, erkek için altın veya gümüş, kız için gümüş sadaka vermek ve erkek için iki, kız için bir akîka hayvanı kesmek, Hanefî mezhebinde müstehabdır Akîka, her zaman kesilebilir (Muhammed Rabhâmî)

İsm-i A'zam:
En büyük isim Allahü teâlânın bütün sıfatlarını kendinde toplayan ism-i şerîfi Hadîs-i şerîfte İsm-i A'zamın Bekara ve Âl-i İmrân sûrelerinde olduğu bildirilmiştir Bâzı âlimler, İsm-i A'zamın "Allahu lâ ilâhe illâ huvel hayy-ul-kayyûm" bâzıları "L â ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn", bâzıları "Yâ ze'l-Celâli ve'l-ikrâm", bâzıları, sâdece "Allah" ism-i şerîfi olduğunu bildirmişlerdir
Mûsâ aleyhisselâm zamânında Bel'âm-ı Baûrâ, ism-i a'zamı biliyordu Her duâsı kabûl olurdu İlmi ve ibâdeti o derecede idi ki, sözlerini yazıp istifâde etmek için, iki bin kişi hokka, kalem ile yanında bulunurdu Bu Bel'am, Allahü teâlânın az bir har a(**YASAK KELIME)na meyl ettiği için îmânsız gitti (Senâullah Dehlevî)

İsm-i Celâl:
Allah ism-i şerîfi (Bkz Allah Celle Celâlühü)





İSMÂİL ALEYHİSSELÂM:
Yemen'den gelip Mekke ve civârına yerleşen Cürhüm kabîlesine gönderilen peygamber Kur'ân-ı kerîmde ismi geçen peygamberlerden Peygamber efendimizin dedelerindendir Cürhüm kabîlesine peygamber olarak gönderildi İbrâhim aleyhisselâmın oğludur Anne si Hacer Hâtun'dur
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
(Yâ Muhammed!) Biz Nûh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahy ettiğimiz gibi, sana da vahy ettik ve İbrâhim'e, İsmâil'e, İshâk'a, Yâkûb'a ve oğullarına, Îsâ'ya, Eyyûb'e, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleymân'a da vahy ettik ve Dâvûd'a Zebûr'u verdik (Nisâ sûresi: 163)
Allahü teâlâ Âdemoğullarından hazret-i İsmâil'i seçti İsmâil'in evlâdından (oğullarından) Kinâne'yi, Kinâneoğullarından Kureyş'i seçti ve ayırdı Kureyş'ten Hâşimoğullarını, Hâşimoğullarından da beni seçti ve ayırdı (Hadîs-i şerîf-Kâdızâde)
İsmâil aleyhisselâm, Peygamber efendimizin dedelerindendir Şam diyârında doğdu Babası İbrâhim aleyhisselâm, Allahü tealânın emriyle, annesi Hâcer Hâtun'la berâber onu Mekke'ye götürdü Yanlarına bir miktâr yiyecek ve su ile birlikte, şimdiki Kâbe'n in bulunduğu yere bırakarak Şam'a döndü Annesi su ararken, şimdiki zemzem kuyusunun yerinde yatan çocuk tepindi Ayaklarını vurduğu veya Cebrâil aleyhisselâmın vurduğu yerden Zemzem suyu çıktı
Hâcer Hâtun bu vâdide yaşarken, Yemen tarafından Cürhüm kabîlesi gelip Mekke'nin bulunduğu yere yerleştiler İbrâhim aleyhisselâm gördüğü bir rüyâ üzerine oğlu İsmâil aleyhisselâmı kurban etmek istedi Allahü teâlâ rüyâsına sadâkat (bağlılık) gösterm esi üzerine ona bir koç ihsân buyurdu İsmâil aleyhisselâm böylece kurban edilmekten kurtuldu İsmâil aleyhisselâm gençlik çağına gelince, Cürhümlülerden iki defâ evlendi Daha sonra tekrar Mekke'ye gelen İbrâhim aleyhisselâmla birlikte Kâbe-i muazza mayı inşâ edip, hac ibâdetini yaptılar Cürhüm kabîlesine peygamber olarak gönderildi İnsanlara babası İbâhim aleyhisselâma bildirilen dînin hükümlerini bildirdi ve dâveti elli yıl sürdü Buna rağmen pek az kimse îmân etti İsmâil aleyhisselâm vefâtına yakın kardeşi İshâk aleyhisselâmı yanına dâvet edip, kızını onun oğlu Iys'a nikâhladı ve bâzı vasiyetlerde bulundu 133 veya 137 yaşlarında iken Mekke'de vefât etti Rivâyetlerin çoğuna göre Mescid-i Haram'da Kâbe-i muazzamanın kuzey duvarı önünde bulunan Hatîm denilen yere defnedildi
İsmâil aleyhisselâmın on iki oğlundan çoğalan torunları, zamanla Arabistan Yarımadası'nın her tarafına yayıldılar Peygamber efendimizin yirminci dedesi Adnan ile İsmâil aleyhisselâm arasında otuz baba vardır (Molla Miskin-Nişancızâde)





Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : =>İslami Sözlük

Eski 01-03-2008   #135
gülgüzeli
Varsayılan

Cevap : =>İslami Sözlük





İNFÂK:
Malı, Allahü teâlânın yolunda harcama Nafaka zekat gibi verilmesi lâzım olan malı hak sâhibine verme
Allahü teâlâ âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:
(Ey Resûlüm!) Onlar, hangi şeyi nafaka olarak vereceklerini sana soruyorlar De ki: "Maldan infâk edeceğiniz şey, (öncelikle) ananın, babanın, akrabânın, yetimlerin, yoksulların, yolcunundur Her ne hayır işlerseniz, şüphesiz Allah onu çok iyi bilen (mükâfâtını veren) dir (Bekara sûresi: 215)
Onlar ki, (sırf) Rablerinin rızâsını isteyerek (her zorluğa) katlanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve âşikâr (hayır yoluna) infâk ederler, kötülüğü de iyilikle savarlar İşte bunlar (adı geçenler var ya), âhiret seâdeti onlar içindir (Ra'd sûresi: 22)
Onlar ki, infâk ettikleri zaman isrâf etmezler, sıkılık (cimrilik) da yapmazlar (Harcamalarında) bu ikisi arası orta bir yol üzerinde bulunurlar (Furkân sûresi: 67)
Yâ Ebâ Hüreyre! Mü'minlerin büyüğü, benden sonra o kimsedir ki, Allahü teâlâ ona mal verir, o da gizli ve âşikâre Hak yoluna infâk eder ve yaptığı iyilikleri kimsenin başına kakmaz (Hadîs-i şerîf-Kimyây-ı Seâdet)




İNFİTAR SÛRESİ:
Kur'ân-ı kerîmin seksen ikinci sûresi
İnfitâr sûresi Mekke'de nâzil oldu (indi) On dokuz âyet-i kerîmedir İlk âyetinde geçen ve göğün yarılması mânâsına olan infitar kelimesi sûreye isim olmuştur Sûre, kıyâmet ve âhiret hâllerini anlatmaktadır (İbn-i Abbâs, Senâullah Dehlevî)
Allahü teâlâ İnfitâr sûresinde meâlen buyuruyor ki:
Göğün yarıldığı ve yıldızların dağılıp yok oldukları zaman, insanoğlu yaptıklarını ve yapmadıklarını bir bir anlar (Âyet: 1-5)
Kim kıyâmet gününe, sanki gözleriyle görüyormuşçasına bakmak isterse, Tekvîr, İnfitar ve İnşikâk sûrelerini okusun (Hadîs-i şerîf-Tirmizî)





iN'İKAS:
Tasavvufta bir büyüğün kalbindeki feyz denilen mânevî ilimlerin talebenin kalbine yansıması




İNKÂR ETMEK:
İnanmamak, kabûl etmemek
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Bu bizim indirdiğimiz Kur'ân-ı kerîm insanlar için çok hayırlı ve faydalı bir kelâmdır (sözdür) (Ey Mekkeliler!) Şimdi onu inkâr mı ediyorsunuz (Enbiyâ sûresi: 50)
Kötülüklerin en kötüsü, Allahü teâlâyı inkâr etmek, dinsiz olmaktır İnanılması lâzım olan bir şeyi inkâr etmek, dinden çıkmaya sebeb olur (Hâdimî)
Bir kimse, İslâm'ın beş şartından birini inkâr ederse, yâhut alay eder, saygı göstermezse, neûzü billâh (Allahü teâlâya sığınırız) îmânı gider (M Hâlid-i Bağdâdî)





İNKIYÂD:
Boyun eğme, itâat etme
İnkıyâd, nefsin nehyedildiğinde (dînimizin yasak olarak bildirdiği şeyleri yapmaması emredildiğinde) nefsânî arzûları bırakıp öğütleri kabûl etmesi ile mümkündür (İmâm-ı Mâverdî) Fermân-ı aşka cân ile var inkıyâdımız Hükm-i kazâya zerre kadar yok inadımız
(Bâkî)





İNKİSÂR:
Kırıklık, kırılma Allahü teâlânın huzûrunda kalbin kırık olması
Ben, kalbleri benim için inkisârda olanların yanındayım (Hadîs-i kudsî-Keşf-ül-Hafâ)
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki, Allahü teâlâ ilim ve kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsân buyurmuştur Fakat, yalnız üç sıfatı kendine mahsûstur Bu üç sıfatı hiçbir mahlûkuna vermemiştir Bunlar; kibriyâ, ganî olmak ve yaratm ak sıfatlarıdır Kibriyâ, büyüklük, üstünlük demektir Ganî olmak, başkalarına muhtâç olmamak, her şey O'na muhtaç olmak demektir Buna karşılık kullarına üç aşağı sıfat vermiştir Bunlar da, zül (aşağılık) ve inkisâr ile ihtiyâç ve fâni olmak, yok olmaktır Bunun için kula kibirlenmek yakışmaz En büyük günâhtır Hadîs-i kudsîde; "Azamet ve kibriyâ bana mahsustur Bu iki sıfatta, bana ortak olmak isteyenlere, çok acı azâb ederim" buyruldu (Osman bin Nâsır)





İNNÂ LİLLAH VE İNNÂ İLEYHİ RÂCİ'ÛN:
Belâ ve musîbet gelince veya kötü bir haber duyunca okunan, Bekara sûresinin; "Biz Allahü teâlânın kullarıyız (vefât ettikten sonra diriltilip yine) O'na döneceğiz" meâlindeki yüz elli altıncı âyet-i kerîmesi (Bkz İstirca')
Bir belâ gelince; "İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn" demek yalnız bu ümmete mahsûs bir ihsândır Geçmiş ümmetlerden hiç birisine verilmemiştir Yoksa Yâkûb aleyhisselâm, Yûsuf aleyhisselâmın ayrılığı musîbeti başına gelince; "Ey Yûsuf'un firâkıyla (ayrılığı ile) beni kaplayan hüzün ve hasretim" demez; "İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râci'ûn" derdi (Hadîs-i şerîf-Taberânî)
Abdullah bin Abbâs'ın kızı öldüğünde "İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn" dedikten sonra; "Bu mahrem idi, Allahü teâlâ bunu örttü, yardıma muhtâc idi, himâyesine aldı; bizim için de bir mükâfât idi onu bizden önce gönderdi" dedi İki rek'at namaz kıl dıktan sonra, Allahü teâlânın; " Sabır ve namaz ile yardım isteyin " (Bekara sûresi 45) meâlindeki emrini yerine getirdik" dedi (İmâm-ı Gazâlî)
Namazda kötü habere "İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râci'ûn" demek namazı bozar Bunu, namaz dışında söylemek, sünnettir (Alâüddîn Haskefî)








İNNÎN:
İhtiyârlık, tenâsül hastalığı veya sihir sebebi ile cimâ yapamayan İktidârsız erkek
Kendinde bir mâni, kusur bulunmayan kadın, kocanının innîn olduğunu anlarsa, nikâhın feshi (bozulması) için, çok zaman sonra bile dâvâ açabilir (İbn-i Âbidîn)





İNSÂF:
Adâlet, doğruluk Hakkı gözetip adâletten ayrılmama
İnsâf, dînin yarısıdır (Hadîs-i şerîf-İhyâ)
Allah korkusu kalbine yerleşmiş olan kimse, insanlar hakkında insâflı muâmelede bulunur İnsanlar ise, kendilerine insâf ile iyi muâmelede bulunan kimseyi severler İşte bunun için, insanların sevgisi, kişinin kalbinde Allah korkusunun mevcûd olduğun a ve o kişinin iyiliğine; insanların buğzu (kini) ise, o kimsenin kötülüğüne ve kalbinde Allah korkusunun az olduğuna delîl gösterilmiştir (Mâverdî)








Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.