![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#106 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarSancak-ı Şerif Peygamberimiz zamanında kullanılan mukaddes sancak ![]() Topkapı Müzesinde Mukaddes Emanetler arasında muhafaza edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zamanla Sancak-ı şerif eskiyince, Devlet-i Aliyye’de (Osmanlı Devleti) aslına göre üç sancak işletilmiş ve Sancak-ı şerif parçaları bunların üzerine konmuştur ![]() ![]() Sancak-ı şerif, padişahla veya onlar bizzat sefere katılmadıkları zaman Sadrazam ve Serdâr-ı ekremle birlikte sefere gönderilirdi ![]() ![]() Sultan Üçüncü Mehmed Han (1595-1603), Sancak-ı şerifin yanında seyyid ve şeriflerden meydana gelen üç yüz kişilik bir evlâd-ı Resûlullah’ı beraber götürmüştü ![]() ![]() Sefere çıkılacağı zaman (veya İstanbul’daki bazı isyanlarda) Sancak-ı şerifin yerinden alınıp teslimi, bizzat padişah tarafından olurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sancak-ı şerife, Osmanlılar büyük kıymet vermişler, açıldığında yediden yetmişe herkesin onun altında toplanarak gazaya (savaşa) gitmesinin en büyük vazife olduğuna inanmışlardı ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#107 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarSefâretnâme Osmanlı Devletinde yabancı ülkelere gönderilmiş olan sefirlerin (elçilerin), İstanbul’dan hareket etmelerinden başlayarak, gittikleri yerlerde gördükleri olayları, yaptıkları diplomatik görüşmeleri, gezip gördükleri yerlerin idârî, sosyal, askerî, ilmî ve kültürel hayatları hakkında bir takım önemli bilgileri toplayarak pâdişâha veya sadrâzama takdim ettikleri rapor, yazılı belge ![]() Osmanlıların yabancı ülkelere elçiler göndermeleri, kuruluş devrinden îtibâren başlamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yabancı ülkelerle siyâsî ve kültürel münâsebetlerin mâhiyetini ortaya koyan en eski belgeler olan Sefâretnâmeler, bu devletlerin sosyal ve ekonomik durumlarını, teşrifat (protokol) usullerini, hayat biçimlerini, Osmanlıların onlara karşı tutum ve düşüncelerini de yansıtmaktadırlar ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlılar yalnız Avrupa’ya değil, Şarka ve İslâm memleketlerine de sefir göndermişler, onlar da diğer sefirler gibi Sefâretnâmeler hazırlamışlardır ![]() ![]() Sefâretnâmeler yabancı ülkelerdeki ilmî ve teknik gelişmeleri yansıtarak, ülkemizde de birçok ilmî, idârî ve teknik yeniliklere sebep olduğu gibi, bu ülkelerin sosyal, ahlâkî ve kültürel özelliklerinden bahsettiği için de ülkemizde başka ülkeleri taklit etme özentisi başgöstermiştir ![]() ![]() Adet olarak kırktan fazla olan Sefâretnâmeleri konuları bakımından ikiye ayırmak mümkündür: Birinci kısımdakiler; sefirlerin (elçilerin) doğrudan doğruya vazifeleriyle ilgili sefâretnâmelerdir ![]() İkinci kısımdakiler ise; sefirlerin gezip gördükleri yerlerin idârî, sosyal, ahlâkî, askerî, kültürel ve teknik hayatları hakkında önemli bilgiler veren sefâretnâmelerdir ![]() Elde bulunan ilk yazılı sefâretnâme Kara Mehmed Çelebi’nin 1655 târihli Viyana Sefâretnâmesi, son sefâretnâme ise Abdürrezzak Bahir Efendinin 1845 yılında kaleme aldığı, Paris-Londra Sefâretnâmesi’dir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#108 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarSelanik Vakası 6 Mayıs 1876 târihinde Selanik’te Fransa ve Almanya konsoloslarının linç edilmesiyle neticelenen olay ![]() Avrethisarlı bir Bulgar kızı İslâmiyet'i inceleyerek Müslüman olmaya karar vermişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ertesi gün İslâmiyet'i kabul eden bir kızın zorla kaçırılıp tutulamayacağını ve bu işe hükümetin karar vermesi gerektiğini belirten Müslümanlar Saatli Câmide toplandılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Selanik olayları üzerine Osmanlı Devletiyle Fransa, Almanya ve İtalya devletlerinin ilişkileri gerginleşmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dünyânın her tarafına binlerce misyoner göndererek, insanların Hıristiyanlaştırılması için milyarları sarf eden, inanç ve vicdan hürriyetini, insan haklarını savunuyor görünen Avrupa devletleri, İslâm dînini kendi isteğiyle kabul eden bir Bulgar kızının Müslüman olmasını kabul edememişlerdir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#109 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarSened-i İttifak İkinci Mahmud Han devrinde 1808’de âyân ile hükümet arasında yapılan sözleşme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında hükümet, kazâ merkezlerinde idâreyi ele geçirmiş olan âyân ve mütegallibeye baş vurarak para ve asker teminine çalıştı ![]() ![]() Sultan Üçüncü Selim Han, Rusçuk Âyânı Alemdâr Mustafa Paşa gibi devlete faydalı olanlara rütbeler verdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1 ve 4 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() 6 ![]() ![]() 7 ![]() ![]() Bu vesîkanın altındaki ekte ise, özetle şöyle deniliyordu: Yapılacak işlerde bu şartların esas tutulması gerektiğinden, zamanla değişmesini önlemek üzere, bundan sonra sadrâzam ve şeyhülislâm olacaklar, bu makâma geçtikleri zaman bu senedi imzâlayacaklar ve harfi harfine uygulanmasına çalışacaklardır ![]() ![]() Devletin âyâna ipotek edildiği, pâdişâhın yetkilerinin kısıtlandığı bu senedi imzâ edenler arasında, bir tarafta en yüksek derecedeki ulemâ (şeyhülislâm, nakîb-ül-eşraf ve kazaskerler), devlet ricâli (yeniçeri ağası, sipâhîler ağası) öbür tarafta o zaman pâyitahtta hazır bulunan belli başlı âyânlar (Cebbârzâde, Karaosmanoğlu, Sirozlu İsmâil Bey ve Çirmen mutasarrıfı) vardı ![]() Pâdişâhın tuğrası konulan bu senet, pâdişâhın âyânlara taahhütleri şeklindeydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alemdâr Mustafa Paşa, birkaç aylık iktidârında Sekbân-ı cedîd adıyla bir askerî teşkilât kurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sened-i ittifâkla, 1839’da Mustafa Reşit Paşa tarafından îlân edilen Tanzîmât fermânı arasında bâzı benzerlikler vardır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#110 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarSerasker Osmanlılarda önceleri seferdeki orduya kumanda eden vezir, sonraları da Millî Savunma Bakanına verilen ad ![]() Sadrâzamlardan gayri vezirlerden birinin orduya kumanda ettiği zaman vezire serasker adı verilirdi ![]() ![]() 1845’e kadar seraskerler ek bir vazife olarak İstanbul’un zabıta işleri ve yangınlara karşı lüzumlu tedbir almakla da vazifeliydiler ![]() ![]() ![]() 1879-80 senesinde yapılan teşkilâtla seraskerlik lağv olunarak Harbiye Nezâreti kuruldu ve Hüseyin Hüsnü Paşa Harbiye Nazırı oldu ![]() ![]() ![]() ![]() “Serdar-ı ekrem” unvânıyla sefere memur edilen Sadrâzam ve Serasker olarak sefere katılacak vezirlere verilen fermana Seraskerlik Beratı veya Serdarlık Berâtı denilirdi ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#111 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarSoykırım Aynı milletten, soydan, ırktan ve dinden olan insanlardan meydana gelen bir topluluğu plânlı bir şekilde yok etme, ortadan kaldırma ![]() 1096-1270 seneleri arasında Müslümanlara karşı düzenlenen Haçlı Seferleri sırasında kadın, ihtiyar, çocuk denilmeden yüzbinlerce Müslüman öldürüldü ![]() ![]() Bizans İmparatoru Alexis Comnen’in kızı Anna Comnen yazdığı Alexis Comnen’in Hayâtı adlı eserinde Haçlıların Müslüman çocuklarına uyguladıkları soykırımı şöyle anlatır: “En büyük eğlencelerinden biri rastladıkları Müslüman çocukları öldürmek, kızartmak ve yemekti ![]() Antakya kuşatmasında Firuz isimli bir Ermeni Türklere etmiş olduğu sadâkat yemininden dönerek müdâfaa ve kumandanlığını üstlendiği kalenin burçlarından birinden gece aşağıya ipler sarkıtarak Haçlıların şehre girmelerini sağladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meb’ûsan ve Âyân Meclisi Reisi Ahmed Rızâ Bey Batının Doğu Politikasının İflâsı adlı eserinde Haçlı Seferleriyle ilgili olarak; “Godefroy’nın kumandasındaki Haçlı ordusunu teşkil eden şövalyelerden, râhiplerden, köylülerden meydana gelen karışık grup yola çıkışlarından 3 yıl sonra Kudüs önüne ulaştılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Asya kavimlerinden olup göçebe hayat süren, avcılık ve yağmacılıkla geçinen ve kan dökmeyi seven Moğollar 13 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cengiz Hanın torunlarından olan Hülâgü de 1258’de Abbâsî Halîfeliğinin merkezi olan Bağdat’ı istilâ ederek yakıp yıktırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Asırlarca Osmanlı Devletinin âdil himâyesi altında yaşayan gayri müslim (Müslüman olmayan) topluluklar, Osmanlı Devletinin siyâsî ve ekonomik bakımdan zayıflamasından ve Tanzimat adıyla gayri müslimler lehine yapılan yeni düzenlemelerden faydalandılar ![]() ![]() ![]() ![]() Doksanüç Harbi adıyla bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Ruslar ve bunların emrindeki Bulgarlar şehirleri topa tuttular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doksanüç Harbinden sonra 1912-1913 Balkan savaşları sırasında Bulgar zulmü giderek arttı, Müslüman halk Hıristiyanlaştırılmaya zorlandı, câmiler ve diğer İslâmî eserler yıkıldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Balkanlarda yaşayan çeşitli milletler bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra da daha şiddetli soykırıma devam ettiler ![]() ![]() Osmanlı himâyesinde huzûr ve sükun içinde yaşayan Ermeniler de Osmanlı Devletinin son zamanlarında komiteler kurarak devlete karşı çıktılar ![]() ![]() ![]() Hınçak ve Taşnaksutyun adlı ihtilal komiteleri; Erzurum Olayı, Kumkapı Gösterisi, Merzifon, Kayseri, Yozgat Olayları, Sasun İsyânı, Bâb-ı Âli Gösterisi, birinci ve ikinci Zeytun isyanları, Van İsyânı, Osmanlı Bankası Saldırısı, Sultan İkinci Abdülhamîd Hana karşı tertiplenen Yıldız Suikastı (21 Temmuz 1905) gibi olaylar ve isyanlar tertipleyerek pekçok Müslümanı öldürdüler ![]() ![]() ![]() ![]() Birinci Dünyâ Savaşı ve İstiklâl Savaşı sırasında Ruslarla ve diğer işgalcilerle birlikte hareket eden Ermeniler Doğu ve Güney Anadolu bölgelerinde Müslüman ahâliye karşı akla gelmedik işkence usulleri tatbik ederek soykırımda bulundular ![]() Birinci Dünyâ Savaşında umûmî seferberlik îlân edilince, askere gitmekten kaçan Ermeniler Erzurum ve Erzincan havâlisinde terör havası estirerek geceleri evlere baskınlar düzenleyerek kadın ve çocukları öldürdüler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Erzurum vilâyetine bağlı kazâ ve köylerde Ermenilerin işledikleri mezâlim de tüyler ürperticidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O sıralarda Tiflise gelen Rum göçmenleri Kars’taki Müslümanların durumunu şöyle anlattılar ![]() ![]() ![]() Ermeniler Diyarbakır, Urfa, Adana, Muş, Bitlis, Van, Elazığ, Sivas, Trabzon gibi yerlerde de işgalcilerle berâber hareket edip savunmasız Müslüman ahâliye karşı soykırım uyguladılar ![]() ![]() Gerek Çarlık döneminde gerekse Bolşevikler döneminde Rusya’daki, Türkistan ve Kafkasya’daki Müslüman-Türklere karşı uygulanan soykırım da akıl almaz ölçülerdedir ![]() ![]() ![]() Kıbrıslı Rumlar Enosis yâni Kıbrıs’taki Türk halkını yok edip, adayı Yunanistan’a bağlamak için çeşitli hareketlerde bulundular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dünyânın dört bucağında insanlara inançlarından, soy veya ırklarından dolayı, yapılan baskı, zulüm ve toplu öldürmeler, medenî sayılan Hıristiyan Avrupa milletleri ile Rusya ve Amerika’nın taraflı tutumları sebebiyle günümüzde de devam etmektedir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#112 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarSurre Alayı Osmanlı pâdişâhlarının her yıl hac mevsiminde Haremeyn-i şerîfeyn ahâlisine, zâhidlere, mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan Mekke şeriflerine ve Hicaz bölgesinde yaşayanlara gönderdikleri para ve değerli eşyâlara surre; bunları götüren topluluğa da surre alayı denirdi ![]() Bilinen ilk surre alayları, Abbâsiler devrinde (750-1258) gönderildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Surre-i hümâyûn, Haremeyn evkafı nâzırı olan dârüsseâde ağalarının sorumluluğu altında hazırlanırdı ![]() ![]() ![]() Bundan sonra Pâdişâhın Mekke Emîrine hitâben yazdırdığı nâme-i hümâyûn, kızlarağası tarafından surre emînine teslim edilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() Surre alayı Haremeyn’e doğru ilerlerken, geçtiği yerlerde ihtişamlı merâsimler yapılır, surre hediyeleri yüklü yeni yeni katarlarla birlikte hacı adayları da katılırdı ![]() Surre-i hümâyunla gönderilen paralar, Harameyn’in masraflarına sarf edilirdi ![]() Surre-i hümâyûnda paralar dışında gönderilen ve nâdir bulunan kıymetli halılar, seccâdeler, murassa avîzeler, şamdanlar, paha biçilmez mushaf-ı şerifler, levhalar, puşideler (örtüler), gümüş perde halkaları, okkalarla buhurlar, elbiseler, Mekke Emîrine mahsus sırmalı ve işlemeli kaftan, mücevherli kılıç, inciden tesbih ve daha pekçok kıymetli hediyeyse, Mekke ve Medîne’deki mübârek makâmlara, seyyidlere, şerîflere, fakirlere, zâhidlere hediye edilirdi ![]() ![]() Bu arada Kahire’den gönderilen surre alayında yer alan yeni Kâbe örtüsü merâsimle eskisiyle değiştirilirdi ![]() ![]() ![]() Surre alayları, 1864 yılına kadar kara, bu târihten 1908’e kadar deniz, daha sonra da demiryoluyla gönderildi ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#113 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarSultan İslâm devletlerinde hükümdara verilen unvan ![]() ![]() Sultan tâbiri, Müslüman hükümdarlarının bilhassa Sünnî kısmına âit bir unvandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hilâfet, Emevî ve Abbâsî sultanlarında bulunduğundan, bunlara mecâzen halîfe, diğer büyük İslâm devletlerinin emirlerine, hükümdarlarına sultan denildi ![]() Sultanlık Gaznelilerden, Selçuklulara ve onlardan da Osmanlılara geçti ![]() ![]() ![]() Osmanlı Sultanları, Orhan Gaziden îtibâren kitâbelerinde hep sultan tâbirini kullandılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abbâsî Halifesi, Sofya’nın fethi üzerine Murâd Hüdâvendigâr’a yazdığı mektupta “Sultan-ül-Guzât, El-Mücâhidin” diye hitap ediyordu ![]() Batı dillerinde mutlak mânâda Sultan kelimesi, yalnız İstanbul’da oturan pâdişâh mânâsına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() Pâdişâh, Türk imparatoru sıfatıyla hâkan, İslâm imparatoru sıfatıyla sultandı ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#114 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarŞehzade Osmanlı pâdişâh sülâlesinin erkek evlâtları ![]() ![]() ![]() ![]() Şehzâde veya sultan doğduğunda sarayda özel merâsimler yapılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı şehzâdesi beş, altı yaşına gelince kendisine bir hoca tâyin edilerek merasimle okumaya başlardı ![]() ![]() ![]() ![]() Şehzâde sünnetleri büyük şenliklerle yapılır, fakir fukarâ günlerce karınlarını doyurur, dağıtılan bahşişleri alırlardı ![]() ![]() ![]() Şehzâdeler, babalarının sağlığında eğitimlerinin yanında ata binmek, ok atmak, avlanmak, gürz kullanmak gibi spor hareketlerinde ve silâh kullanmakta egzersiz yaparlardı ![]() ![]() ![]() Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde şehzâde sancakları vardı ![]() ![]() Sultan İkinci Selim Handan îtibâren yetişkin şehzâdelerin sancaklara çıkarılma usûlleri terk edilerek bunlardan yalnız büyük ve pâdişâhlığa aday şehzâdeye sancak verilmesi kararlaştırılmış ve Manisa sancağı veliahd şehzâde sancağı olmuştur ![]() Sultan Üçüncü Mehmed Han (1595-1603) zamânından îtibâren büyük şehzâdelerin de sancağa çıkmaları kânunu tamâmen kaldırılmış, fakat veliahd şehzâdelere Anadolu’da ismen sancak verilmiş, bunun bir vekille idâre edilmesi gibi bir usûl konmuştu ![]() ![]() Yetişkin şehzâdelerin sancağa çıkarılmayıp, yalnız büyük şehzâdenin sancak beyi olmasının kabûlüne, şehzâde Bâyezîd ile Selim arasındaki mücâdele; büyük şehzâdenin sancağa çıkarılmak usûlünün kaldırılmasına da Üçüncü Mehmed’in oğlu olan ve babası tarafından öldürülen şehzâde Mahmûd hâdisesi sebep olmuştur ![]() Şehzâde sancaklarının çoğu Anadolu Beyliklerinden zaptedilen sancaklardı ![]() ![]() ![]() Osmanlı şehzâdelerinin muayyen hasları vardı ![]() ![]() ![]() ![]() Şehzâdelerin maiyetlerinde dîvân-ı hümâyundaki vazife sâhipleri gibi dîvân hey’eti ve pâdişâh maiyeti gibi lalaları, kapı halkı, sulak, peyk ve sâirleri vardı ![]() Sancak beyliğinde bulunan şehzâdeler eskiden beri Anadolu’daki bu şehirleri kültür ve ilim muhiti hâline getirmişlerdir ![]() ![]() Devlet işlerine ve devlet idâresine tecrübe sâhibi olmak için sancaklara gönderilen şehzâdelerin sancaklarda iyi bir şekilde yetiştirilmeleri kendilerinin hükümdarlıkları zamânındaki başarılarında önemli rolleri olmuştur ![]() Şehzâdelerin fırsat buldukça saltanat iddiası ile meydana çıktıkları ve başarılı olamayıp yakalananların öldürüldükleri ve bir kısmının da memleket dışına kaçtıkları görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer Türk devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Pâdişâhları da Türk ordusunun bizzat başkumandanı olup, oğulları da gerektiğinde bu ordunun sağ veya sol kolundaki kuvvetleri idâre ederlerdi ![]() ![]() Kânûnî, sefere gittiğinde şehzâdelerini bâzan yanında götürür ve bâzan da Rumeli’nin muhâfazası için Edirne’de oturturdu ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#115 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarŞer'iye Sicilleri Osmanlı Devletinde mahkemelerde görülen dâvâlarla ilgili muâmelelere yer veren defterler ![]() ![]() Selçuklulardan sonra Anadolu’da güçlü bir siyâsî teşekkül olarak ortaya çıkan ve kısa zamanda büyük bir devlet hâline gelen Osmanlı Beyliğinin kurucusu Osman Gâzi, idâreyi ele alır almaz adâlet işlerine büyük bir titizlikle eğilerek fethettiği şehirlere kâdılar tâyin etti ![]() ![]() ![]() Osmanlı şer’î mahkemelerinde, kuruluşundan kapatıldığı 1924 târihine kadar bütün mahkeme kararları mahkemenin yetkisine giren her türlü muâmeleyle resmî vesika sûretleri, kâdılar veya nâipleri tarafından mahkeme defterlerine kaydedildi ![]() ![]() ![]() Siciller 16 ![]() ![]() ![]() ![]() Şer’iye mahkemelerinin 1924’te kaldırılmasından sonra yüzyıllar boyu arşivlerde birikmiş şer’iye sicillerinin değerlendirilmesi için bir araya toplanması ve Millî Eğitim Bakanlığına verilmesi kararlaştırıldı ![]() ![]() ![]() Bir misal verilecek olursa; Konya Mevlâna Müzesi Arşivinde varak (yaprak) sayıları birbirinden farklı, toplam 348 adet şer’iye sicil defteri bulunmaktadır ![]() ![]() Bugün mevcut bulunan şer’iye sicilleri; 15 ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#116 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarTahrir Osmanlı Devletinde toprağın mülkiyet ve tasarruf hukûkunun, reâyânın yükümlülüklerinin ve vergi cins ve miktarlarının belli usûl ve kâidelere göre tesbit ve kaydedilmesi ![]() Arâzi tahrirleri Osmanlılardan evvelki Türk-İslâm devletlerinde de yapılmıştır ![]() ![]() ![]() Osmanlı idâresine geçen bölgeler, nizâm ve teşkilât içerisinde, tımar sisteminin gereği olarak, gelir kaynaklarının tespiti maksadıyla tahrîre tâbi tutulurdu ![]() ![]() ![]() Fethi müteâkip yapılan ilk tahrirden sonra, zaman zaman yeni bir pâdişâhın tahta çıkması, umûmî olarak meydana gelen değişiklikler, vergi gelirlerinin herhangi bir sûrette artmış veya eksilmiş görünmesi ve defter hârici kalmış yerlerin deftere sokulması gibi muhtelif sebeplerle tahrirler yenilenirdi ![]() ![]() Arâzi tahriri işinin sorumluluğunu üstlenen kişiye; emîn, mübâşir, muharrir, il yazıcısı, vilâyet kâtibi gibi isimler veriliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Tahrir emîni, bölgenin eski defterleriyle muhtemelen bir önceki tahrirden beri, tımar sâhiplerinin vaziyetlerinde ve gelirlerinde meydana gelmiş değişiklikleri gösteren bir icmâl defterini, yanında bulundurur ve ona göre tahrire başlardı ![]() ![]() Tahrir tamamlandıktan sonra, timarların yeni vaziyetini aksettiren timar icmâl defterleri hazırlanır, ayrıca o bölgenin bütün teferruâtını belirten mufassal defterler temize çekilerek pâdişâh katına sunulurdu ![]() Bu yeni tahrir defterine Nişancı tarafından hükümdârın tuğrası konulduktan sonra, bir sûreti Defterhâne hazînesinde Defter emini nezâretinde saklanır, bir sûreti âit olduğu vilâyetlere gönderilir ve yeni tahrir mûcibince hareket edilmesi emrolunurdu ![]() ![]() ![]() Bir bölgenin tahriri oranın yalnızca has, zeâmet ve timar gelirlerinin tespitinden ibâret değildi ![]() ![]() ![]() Tahrir usûlünün 16 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#117 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarTarkan (Tarhan) Tarhan da denilen eski Türk unvanlarından ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#118 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarTuğ Ucuna at kuyruğu bağlanmış ve tepesine altın yaldızlı top geçirilmiş mızrak ![]() ![]() ![]() Tuğ, at kuyruğu kıllarından sanatkârane bir şekilde yapılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Pâdişâh tuğuna “Tuğ-ı Hümâyun” denilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Pâdişâhlar 18 ![]() ![]() Bir sefer esnâsında veziriâzamın tuğlarından birisi Paşakapısı önüne ve binek taşına dikilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#119 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarTuğra Pâdişâhın ismi ve lakabı bulunan alâmet, imzâ ![]() ![]() ![]() Türk İslâm devletlerinde en gelişmiş tuğra nümûnelerine Osmanlılarda rastlanmaktadır ![]() ![]() Osmanlı pâdişâhlarında ilk tuğra, Orhan Gâzi tarafından kullanıldı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tuğralara duâ cümlesi olarak el-muzaffer dâimâ ibâresi konulmasına ilk defâ İkinci Murâd Han zamânında başlandı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed Han devrinde standart seviyeye eriştiği kabul edilen tuğranın yazılması şu şekilde olurdu ![]() Hükümdârın ismi tuğranın en altına yazılır ve bu ismin son harfinin az yukarısından başlayarak sola doğru gidip bir kavis teşkil eden “ibin=oğul” kelimesi ve hükümdâr isminin üzerine de, babasının adı konur ve “han” kelimesinin nûn’u da ikinci bir kavis teşkil ederdi ![]() ![]() ![]() Pâdişâhların tuğraları ahitnâme, nâme-i hümâyun, ferman, berat üstüne ve ortaya konulurdu ![]() ![]() ![]() Son devirlerde berat, menşur, ferman, ahitnâme ve sâire üzerine çekilen tuğra, paralarda ve defterhâne defterlerinin (arâzi, timar vs) başlarına da çekilmiş olup, daha sonraki târihlerde ise, bir arma olarak senetlerde, pullarda, bayraklarda, nüfus kâğıtları üzerlerinde, binâlarda, yapılan çeşme, câmi, imâret kitâbeleri üzerinde de görülmek sûretiyle umûmileşti ![]() Tuğra yapı olarak dört bölümden meydana gelir: 1 ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() 4 ![]() ![]() Pâdişâh vesikalarında “tevki-i hümâyun, nişan-ı hümâyun, nişan-ı şerif-i âlişan, misâl-i meymun, alâmet-i şerif, tugra-ı garra” gibi isimlerle zikredilen tuğra, Osmanlılarda tuğrakeş ve hattatlar eliyle yüzyıllarca işlenerek güzelleşti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlılarda tuğra çekmek yalnız pâdişâhlara mahsus bir hak değildi ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca lüzumu hâlinde, hudutlardaki eyâletlerde bulunan vezirlerin, aradaki mesâfenin uzaklığına ve siyâsî duruma göre mühim meselelerde tuğra çekmelerine müsâade olunmuştur ![]() ![]() Hükümdâr ve şehzâde tuğralarından başka, veziriâzamın ve eyâletlerdeki vezir ve beylerbeyi ile sancakbeylerinin, mütesellimlerin hükûmet ve eyâlet işlerine âit yazışmalarda imzâ yerine geçmek üzere kullandıkları, pençe ismi verilen ve tuğraya benzeyen alâmetleri vardı ![]() Osmanlılarda tuğrayı; ilk devirlerde dîvân-ı hümâyun dâiresinin âmiri olan tuğrâî, daha sonraları ise, nişancı ve tevkıî denilen kimseler çekerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#120 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarTürkistan Asya kıtasında, Türklerin yurdu mânâsına gelen büyük bir ülke ![]() Tabiî coğrafyası, etnoğrafik ve târihî mânâsıyla Türkistan’ın hudutları şöyledir: Güneyden Gürgan Nehri, Horasan Dağları, Kopet Dağı, Kuhî Baba, Mezdûran, Tapcak ve Ak Dağları, Hindukuş Sırtları, Mustag-Kuenker Sıradağları; doğudan, Doğu Türkistan’ın doğu hudutları, Sucav civârında 98°50’ kuzey paraleli, 40°50’ doğu meridyeni noktası; kuzeyden Cungarya ve Kazakistan’ın kuzey hudutlarını meydana getiren İrtiş Havzası ve Aral-İrtiş su ayırımı hattının kuzey yamaçları; batıdan Kuzey Ural Dağı, Yayık Nehri, İdil’in denize döküldüğü yer olan Bökey Orda ve Hazar Deniziyle çevrilidir ![]() ![]() Türkistan; Batı Türkistan, Doğu Türkistan, Afgan yâhut Güney Türkistan ve İran Türkistan’ı olmak üzere dört bölüm hâlinde incelenir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türkistan, Türklerin yurdu mânâsınadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|