Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alanı, biyografi, biyografisi, filozof, filozoflar, paylaşım

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #106
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Kleanthes

(MÖ 331 - 232) Okul yönetimi Zenon'dan sonra Kleanthes'e geçmiştir Bir rivayete göre, Kleanthes köleymiş Geceleri efendisinin işini görüp, gündüzleri de Zenon'un derslerini izlermiş İlkçağda beden işinin aşağılandığını biliyoruz

Bunun için, şimdi sözünü ettiğimiz dönemde bir düşünce değişimi olduğuna tanık oluyoruz Nitekim Stoacıların gözünde bu gibi ayırımlar artık bir anlam taşımaz Onlar, insanlar arasında yalnızca akıllılar ve budalalar diye bir ayırım yapar

Chrysippos (MÖ 280 - 206) Kleanthes'ten sonra Stoa okulunun yönetimi Chrysippos'a geçmiştir Töreler, Chrysippos'u Zenon'dan sonra ve onun yanında Stoa okulunun "ikinci kurucusu" olarak gösterir Chrysippos Stoa'nın özellikle bilgi teorisini işleyerek tanımlamış ve çok sayıdaki eserlerinde özellikle septikleri eleştirmiş, onlara karşı tutum belirlemiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #107
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Konfüçyüs

Çinli filozof (MÖ 551-479) Cizvit misyonerlerin, adını «Konfüçyüs» olarak Latinleştirdikleri Kung Fu Dzı, Çin kültürünü derinden etkilemiş bir felsefe ve politika öğretisinin yaratıcısıdır

«İyi insanlar» yetiştirmeyi amaçlayan bir küçük okulun kurucusuydu, felsefe öğretiyordu Ona göre erdem, soyaçekim yoluyla aktarılan bir nitelik değil, kişisel bir çabanın ürünüdür Bunun için, dürüst olmalı, çevresiyle ahenk içinde yaşamalı ve başkalarına güven göstermelidir Hareketlerine, davranışlarına ve duygularına hâkim olmak, atalarına saygı göstermek ve toplumun kurallarına uymak da gereklidir

Ahlâk Kuralları

Topraklarında düzenin kurulmasını arzulayan imparatorlar tarafından benimsenen Konfüçyüs ahlâkı, sonradan, gelenekçilikle eş anlam kazandı Bu niteliğiyle çoğu zaman törelere önem vermeyen bir öğreti sayılan Taoculuğa karşı çıkartıldı Gerçekte ise, bu iki düşünce, birbirleriyle çelişkili değil, birbirinin tamamlayıcısıdır: yüzyıllar boyunca Konfüçyüsçülük Çinlilerin toplum yaşamını yönetti, Taoculuk ise kişisel kaygılarına (özellikle dinsel) yön verdi

Çin Komünizmi ve Konfüçyüs

XX yy başlarından itibaren Çin devrimcileri, Konfüçyüsçülük ile de, onun tutucu yönleriyle de mücadeleye giriştiler Gene de, çağdaş Çin toplumunda devletin önemi ve ahlâkın oynadığı rol hakkındaki inançlar, bu eski ustanın felsefesini garip bir biçimde andırmaktadır Bu yüzden, 1974 başlarında, bir devrimci eleştiri akımı, Çin halkının düşüncesinden Konfüçyüsçülüğü kesinlikle silip atmağa girişti



Konfüçyüs ve öğrencileri, XIV yy Kore resmi Kendi evinde açtığı okulda eğitici ve sonradan Çin imparatorunun adalet bakanı ve danışmanı olarak Konfüçyüs, toplumsal ve siyasal reform düşüncelerini uygulama alanına koymağa çalıştı Deyişlerinden birine göre: «Eğer insan kendini yönetmeyi biliyorsa, devleti yönetmekte de hiç bir güçlükle karşılaşmaz demektir»

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #108
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Kritias

(MÖ 450 - 404) Yunan filozofu Otuzların en çok bilineni, Sokrates'in öğrencisi ve adını diyaloglarından birine veren Platon'un dayısıdır Peloponnesos savaşı süresince, Atina'dan sürüldü, Lisandros Atina'yı alınca geri döndü (MÖ 404); vahşeti ve çapulculuğuyla ünlüdür Peiraieus'u Thrasybulos'un elinden almak isterken öldürüldü İnsanları hor görmesi onu tanrısızlığa sürükledi

Hatip, filozof, şair ve tarihçi olan Kritias, Halikarnassos'lu Dionysisos, Sextus Empiricius ve Cicero tarafından övülmüştür Eserlerinden yalnız Sisyphos ve Peirithoos tarjedilerinin birkaç bölümü kaldı; bu eserlerdeki fikir ve üslup, bazen bu eserlerin Euripides'e mal edilmesine yol açmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #109
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Lukianos

(MS 125- 192) Yunan filozofu ve belagatçisi İlk olarak öğrenimini tamamlamak için İonia okullarına gitti Gezgin sofistlere duyduğu yakınlık yüzünden konferanslar vererek çeşitli ülkeleri gezdi 161'e doğru yeniden Doğuya dönerek önce İonia'da sonra Antakya ile Samosata'da kaldı (163) Bir yıl sonra Atina'ya gitti ve orada yirmi yıl kaldı Hayatının son yıllarında yeniden gezici sofistliğe başladı, sonra Mısır'da yüksek memur olmak için sofistliği bıraktı ve orada öldü

Lukianos imzasını taşıyan seksen iki eser ve bir de taşlamalar derlemesi vardır Bu eserlerin bir kısmının gerçekliği tartışma götürür Lukianos önce bir süre belagat kitapları yazdı Bunun yanında felsefi, ahlaki eserler ve hicivli taşlamalar yazdı Bu çok zengin ve çok çeşitli eserlerinde Lukianos değişik üsluplar kullandı, çağının bütün fikirlerini didikledi, gelenekleri ve ön yargıları alaya aldı Böylece hiciv diyalogu türünü yarattı ve tam anlamıyla Atinalılara özgü olan arı bir üslup içinde, zekası ve atılganlığıyla bu diyalogu geliştirdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #110
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Marcus Aurelius

(MS 120 -180) Marcus Aurelius "Kendi Kendine Düşünceler" isimli eserinde Epiktet'ten sıkça söz eder Bu son iki Romalı Stoacıda Eski Stoa ruhunun bir daha canlandığına tanık oluyoruz Bunlar bireyin amacını, devlet içinde bir hizmette bulunmak olarak anlar

Marcus Aurelius'a göre her bireyin kendisini görev başında bulunan bir asker gibi, yani komutanın kendisine verdiği emri yerine getirmekte olan bir asker gibi anlaması gerekir Bir sipere belli bir görevle yerleştirilen bir asker, üzerine düşeni, elinden geldiğince yapmalıdır

Kendisine verilen görevin doğru olup olmadığını tartışmaya askerin hakkı yoktur Aynı bunun gibi her insana doğa ve devlet tarafından belli bir "görev" verilmiştir Herkesin kendisine verilen görevi elinden geldiğince yapması gerekir Sonraki Stoacıların ahlakında gittikçe artan bir değer kazanan bu görev düşüncesinin Roma dünya görüşünde önemli bir yeri vardır Roma en parlak dönemlerine görev düşüncesine dayanarak ulaşmıştır

Stoacılık yanında Epikürcülüğün de, yani sert bir görev ahlâkı yanında bir haz felsefesinin de Roma'ya girmiş olduğuna burada işaret etmeliyiz Buna, haz felsefesini kolay anlaşılır bir biçimde dile getiren ünlü Lâtin şairi Lecretius'tu örnek gösterebiliriz Lecretius (MÖ 91 - 55) şiirsel biçimde yazılmış bir eğitim eseri olarak anabileceğimiz "Eşyanın Doğasına Dair" adlı eseriyle tanınır

İşte Romalıların felsefe alanındaki başarılan, hemen hemen, bunlardır Eski Stoacılar ulusal Yunan dinini olumlu karşılarlar Nitekim Eski Stoacılar gerek astrolojiyi, gerek geleceği okumayı (kehaneti) benimsemişlerdi Panaitios Eski Stoaya bu noktada eleştiri yöneltir Ona göre astroloji (ilmi nücûm), geleceği okumak (kehanet) birer uydurma inanç (batıl itikat)tan başka bir şey değildir

Panaitios'un bu karşı çıkışı etkili olmamıştır O kadar ki, Panaitios, bu gibi inançlarla uğraşanların sonuncusudur Çünkü bu türden inançlar, özellikle astrolojiye inanma, bundan sonraki dönemde daha da önem kazanmıştır Bu dönem için, özellikle iki düşünürden söz etmeliyiz: Bunlardan ilki Poseidonios'tur

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #111
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Menippos

(MÖ III yüzyıl) Yunan filozofu Ürdün Gadara kentinde doğan Menippos, Diogenes'in Kinik felsefesini izledi Menippos yergisi adıyla bilinen yarı gülünç, yarı ciddi bir edebiyat türü geliştirmiştir Yunanlı ve Latin yazarların öykündüğü bu tür Latin yergi sanatının gelişmesinde etkili olmuştur Menippos'un yazıları günümüze kadar ulaşmamıştır, ama ona öykünen Latin yazarlardan, özellikle de Varr, Seneca ve Lukianos'tan yapıtlarının niteliğiyle ilgili bir fikir edinilebilir

Menippos'un eleştiri yaklaşımı felsefi düşüncelerin sergilenmesinde bir yenilikti Olabildiğince geniş bir okur kitlesine ulaşmak amacıyla, diyalog biçiminin yerine, kurumları, düşünceleri ve gelenekleri alaya alarak düzyazı ve şiir karışımı bir yergi biçimi kullandı

Yapıtlarında Hades'e iniş, müzayede ya da şölen gibi alışılmamış mekanları çarpıcı biçimde kullandı Latin yazarlarda aynı yolu izlediler Petronius'un MS I yüzyılda yazdığı Satyricon, Menippos geleneği içinde yer alır Daha sonraki bir başka örnek, birkaç kralcının, Katoliklerce kurulan Kutsal Birlik üzerine yazdığı düzyazı ve şiir karışımı Fransızca Satire Menippee'dir (1594)

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #112
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Miletli Thales

(MÖ 640 - 550) Aristo bu fizikçilerin ilki olarak Milet'li Thales'ten söz eder Eski bir İonia kolonisi olan Milet, Batı Anadolu kıyılarının zengin bir ticaret kentidir Bir söylentiye göre Thales MÖ 585 yılında güneşin tutulacağını önceden haber vermiş Eğer söylenti doğru ise, Thales'in düşünüş biçimiyle ilgili bir kaynak bazı geometri konularını Thales'in bulmuş olduğunu haber verir Bu söylenti, bizi Thales'in Mısırlıların geometrisini bildiği ve belki de Mısır'da bulunduğu düşüncesine götürüyor

Tüm bu bildirilenlere inanmak gerekirse; Thales'i, pek çok geziler yapmış ve bu gezileri rastgele değil de bilgi edinmek için yapmış bir insan olarak benimsemek gerekir Belki de bu gezilerinde Thales, zamanının iki büyük bilim merkezine, yani geometrinin vatanı olan Mısır'a ve zengin astronomi gözlemleri olan Babil'e de gezi yapmış olabilir Mısırlıların geometrisi ile Babillilerin astronomisi, Yunanlıların eski Doğu kültüründen miras olarak aldığı iki önemli bilimdir Yunan düşüncesinin gelişmesinde bu iki bilimin çok büyük etkisi vardır

Thales'in felsefesi ile ilgili olarak Aristo tek bir yargıdan söz eder: "Herşeyin kaynağı su'dur" Bir başka deyişle: Herşey ıslak bir maddeden çıkmıştır Thales acaba bu yargıya nasıl ulaşmıştır? Aristo bu konuda bazı tahminlerde bulunuyor Çünkü o Thales'in yapıtlarını kendisi görmüş değildi Aristo'nun tahminine göre Thales bu tezini doğanın gözlemlerinden çıkarmış olsa gerekir

Aristo'nun bu tahmini büsbütün yanlış sayılmaz Çünkü Thales, büyük bir olasılıkla, Mısır'da bulunmuştur Mısır'daki tüm yaşam, bilineceği gibi, her yıl yinelenen Nil'in taşkınlarından etkileniyordu Belki de Thales Nil'in taşkınlarından sonra bitki ve hayvan yaşamlarının nasıl birdenbire fışkırdığına kendisi tanık olmuştur İşte bu gözlemdir ki Thales'e suyun yaratıcılığını ilham etmiş olabilir

Ayrıca Thales'in kendisi de bir sahil kenti olan Milet'lidir Bu ve benzeri tezlerin eski dönemlerden beri var olduğunu da dikkate almak zorundayız Nitekim Homer, herşeyin temelinde okyanusun bulunduğunu savunuyordu Başlangıçta yalnız su vardı, karalar sonradan oluşmuştur İşte eskiden beri var olan bu düşüncelere, Mısır'daki gözlemlerini de eklersek Thales'in herşeyin aslının "su" olduğu tezine nasıl ulaştığını anlamak daha bir kolaylaşır

Burada şu noktaya dikkat etmelidir: Thales tüm varlığı, temel görevini üstlenen tek bir temel unsura "Arche"ye, yani suya dayandırmaktadır Bu temel unsur yalnızca herşeyin başlangıcında bulunmaz, aynı zamanda tüm varlıkları da oluşturur

Thales'e göre herşeyin başlangıcı belirli bir unsurdur Gerek sonraları ve gerekse günümüzde bu madde, bu unsur, edilgen birşey olarak anlaşılmaktadır Edilgen maddenin karşıtı olan etken maddeyi, "canlı" olarak benimseyebiliriz Ancak Thales için maddenin karşısına konacak başka birşey yoktur Çünkü ona göre, maddenin kendisi, doğal olarak canlıdır Nasıl canlı bir varlık hareket eder ve biçimini değiştirirse, canlı olan bu madde de hareket eder ve değişim halinde bulunur

Bunun içindir ki Thales: "Nasıl oluyor da sudan tüm varlıklar meydana gelebiliyor?" sorusunu sorma gereksinimi duymaz Çünkü temel olan unsur "su"dur ve de su canlıdır Her canlı gibi o da öteki varlıkları kendisinden yaratmak gücüne sahiptir Daha sonraları bu maddeyi canlı ve yaratıcı var sayma görüşüne "Hylozoizm" denmiştir Aristo'nun aktardığına göre bu görüş, aynı zamanda, her şeyde Tanrıların gizli olduğuna da inanır Yani herşey Tanrılarla dolu demek, herşey canlı demek oluyor

Thales'de farklı olan şey; birtakım gözlem ve düşüncelere dayanarak evrenin kaynağını açıklamak için, bir denemeye girişmiş olmasıdır Bu açıklama, suyun organik yaşam için gerekliliğiyle ilgili gözlem ve deneylere dayanır Bu dönemde yapılan gözlemlerden başka, Thales'in kendine ait, tümüyle teorik olan düşünceleri vardır

Bu teorik görüşler, evrenin bir başlangıcı olması gerektiği düşüncesinden hareketle: "Hiçten hiçbir şey mey dana gelmez "kuramına dayanır Hiçten hiçbir şey meydana gelmeyeceğine göre bu evrenin başlangıcında yaratıcı bir varlığın bulunması gerekir

Thales'in evrenin oluşumu ile ilgili başlıca görüşleri bunlardır Onun bu görüşlerini bir yana bırakırsak, Thales'in evren düşüncesi eski şairlerinkinden pek farklı değildir Thales'te de, aynı eski şairler gibi, evreni bir okyanusun kapladığı ve dünyanın bu okyanus ortasında düz bir tekerlek (kurs) gibi yüzdüğü görüşü, güçlü bir olasılık olarak vardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #113
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Miletoslu Anaksimenes

(MÖ 550 - 480) Yunan doğa filozofu Miletos'da doğan Anaksimenes, Anaksimandros'un öğrencisi ve Miletos okulunun son temsilcisidir Eserlerinden hiç biri günümüze kadar ulaşamamıştır Düşüncelerini ancak Diogenes Leartios'un bir açıklamasından öğreniyoruz Bu açıklama da, Theophrastos'un Anaksimenes üzerine yazdığı bir incelemeye dayanmaktadır

Anaksimenes'e göre her şeyin esası, Thales'in düşündüğü gibi su değildir; Anaksimandros'un söylediği gibi bir sonsuzlukta değildir; fakat sudan daha etkili ve daha belirli olan "hava" (aer) olduğunu kabul etmiştir Ona göre her şey havadan gelir ve havaya döner Onun genişlemesi ve yoğunlaşmasıyla su ve toprak meydana gelir Ayrıca, Anaksimenes'in, Anaksimandros'un bulduğu güneş saatini geliştirdiği söylenir

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #114
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Moses Maimuni

(1135 -1204) Ortaçağın ilk gerçek Aristocusu olan İbni Rüşd'ün izini Moses Maimuni (Lâtince söylenişi: Miamonides, Doğudaki söylenişi ile: İbni Me'mun) isimli bir "Yahudi" filozofu sürdürmüştür ki, onun Ortaçağın belli bir dönemi üzerinde etkisi büyük olmuştur Maimuni için de "gerçek filozof" Aristo'dur ve hiç kimse Aristo kadar gerçeğe yaklaşamamıştır

Aynı şekilde o da Hıristiyanlığın ve öteki dinlerin Aristoculuk ile yorumlanabileceğine inanır Maimuni İbni Rüşd ile birleşerek, din ile felsefe arasında önemli bir ayrılık olmadığını, yalnız dinin daha çok anımsatıcılarla, felsefenin ise kavramlarla düşünüldüğünü söyler

Maimuni bazı noktalarda İbni Rüşd'den ileri giderek onu aşar Maimuni'ye göre din ile felsefenin "ayrılığa" düştüğü her yerde, daha çok felsefeye inanmak gerekir Bir başka deyişle: Vahye dayanan din kuralları ile felsefi bilgiler arasında bir anlaşmazlık olduğu zaman, dini "sembolik" karşılamak gerekir Burada ilk kez, "akla dayanan bir din" anlayışı ile karşılaştığımızı söylemeliyiz

İskenderiyeli Clemens "anlamak için inanıyorum" diyordu Maimuni'ye göre ise, yalnızca imana dayanan din, ancak bir ilk aşamadır Bundan sonra, akla dayanan bir din doğacaktır Ancak bir felsefî bilgi halinde olan dini kurallar bizi kutsal gerçeklere ulaştırabilir Maimuni de, aynı İbni Rüşd gibi, sonraları Skolastiğin parlak dönemine temel olacak olan, gerçek Aristoculuğun temsilcilerindendir

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #115
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Numenios

(MS II yüzyıl) Yunan filozofu Platoncu idealizmden Hellen, Pers ve Yahudi düşünce sistemlerinin Yeni Platoncu sentezine geçişte önemli rol oynamış, özellikle sonul varlık ya da Tanrı kavramı ve onun maddi dünya ile ilişkileri üzerinde durmuştur Platoncu düşüncenin kökenini Doğu düşüncesinde aradı; Hinduizm'deki ruh göçü, Yahudilikteki mutlak tek tanrı ve tanrısal işlevlerin üçlü yapısı, gnostik ve hermetik kültürlerdeki içkin dualizm öğretileriyle bağlantı kurdu Eski Sami dinlerinin Yunan düşüncesini etkilediğini gözlemleyerek Platon'u "Musa'yı Atinalılaştıran" biri olarak andı

İlkel ilahiyat biçimleri üzerindeki araştırmaları, sonraları Rönesans hümanistlerinin ilgisini çekti Numenios'un düşüncesinin temelinde dualistik bir sonsuz tanrı ile sonsuz madde karşıtlığı yer alır Numenios'un görüşlerinin MS III yüzyılda başlıca temsilcisi Plotinos olan Yeni Platonculuğun gelişimini etkilediği kabul edilir Peri tes ton Akademaikon pros Platona diastaseos (Platon ile Akademiacılar Arasındaki Farklılıklar Üzerine), Peri ton para Platoni aporrheton (Platon'un Gizli Öğretileri Üzerine), Peri tagathou (İyi Üzerine) ve Peri aphtharsia psykhes (Ruhun Yok Edilemezliği Üzerine) adlı incelemelerinden günümüze bazı bölümler kalmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #116
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Occamlı William

(? -1349) Skolastiğin son döneminin en büyük ve en tipik temsilcisi İngiliz Occam'lı William'dır Occam'lı William tam anlamı ile bir isimcilik (nominalist) temsilcisidir Tüm Ortaçağda süren "tümeller tartışması"nı hatırlayalım Acaba tümel kavramlar reel olan objeler midir, yoksa yalnızca eşyaya benzerlikleri yönünden takılan isimlerden mi ibarettirler?

Skolastiğin ilk dönemi, Eflâtun'un anladığı anlamda, bir kavram realizmini temsil eder Orta dönem ise, Aristo gibi, aracı bir tutum takınır, yani "tümel vardır, yalnız bireyin içindedir" der Oysa son dönemin en belirgin temsilcisi olan Occam tam bir isimcidir (nominalist)

Ona göre insan ve at diye bir şey yoktur, ancak tek tek insanlar ve tek tek atlar vardır Yalnız tek tek insanların ya da tek tek atların aralarındaki benzerlikler, bizi bunları aynı bir kavram ile isimlendirmeye yönlendiriyor Fakat bu kavram ya da isim ne tek tek atların dışında, ne de içinde ayrı bir realiteye sahiptir At kavramı, yalnızca tek tek atların dahil edildiği bir "benzerlik sınıfı "nın adıdır

Bu görüşlerin sonucu olarak: Önce bilgi, sonra da insanın anlaşılması yönünden belli sonuçlar çıkar Occam'ın anlayışına göre bilgi, tek tek eşyayı gözlemlemek ve arkasından bunların aralarındaki benzerlikleri belirlemektir Bu nedenle bilginin biricik kaynağı "algı"dır Çünkü tek tek objeleri bize algılar bildirir

Bunun içindir ki bu görüş için artık madde üstü bir evrenin varlığı konusunda rasyonel kanıtlar bulmak söz konusu olamaz O kadar ki Occam, Allah'ın varlığını kanıtlamak için kanıtlar bulmayı bile reddeder Kuşkusuz Occam gibi bir Ortaçağ insanı için bu anlayış, Allah'ın varlığını reddetmek anlamına gelmez Occam aklın ve bilginin yolundan gidilirse Allah'ın kanıtlanabileceğinden kuşkuludur Occam'ın öğrencilerinden biri, nedensellik ilkesinin de rasyonel bir biçimde kanıtlanamayacağını savunur

Occam'a göre de yalnız "birey" reeldir Bu noktada o, kendisi gibi bir Fransisken rahibi olan, Duns Scotus ile birleşiyor Aynı şekilde Occam, Duns Scotus'un "fiil ve davranışı"^ da katılır ve bu anlayış onun bilgi varsayımında önemli rol oynar Bilgi, Occam'a göre, "objelere üstün olmaktır"

Sonuç olarak; "fiil ve davranış", bireycilik (individüalizm) ve bir de isimcilik (nominalizm), Skolastiğin son dönemindeki karakterini belirleyen üç ana akım olmuştur Fakat, Ortaçağın sonundaki bu görüş, aynı zamanda, "Rönesans"ı da hazırlamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #117
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Origenes

(185 - 254) Yunan dünyasının Doğu bölümünde yetişmiş olan Origenes İskenderiye'de Clemens'in okulunda görev almıştır Hıristiyanlığın ilk dönemi için çok önemli ve karakteristik bir düşünürdür Ammonios Sakkas'ın öğrencisi olan Origenes'in karakteristik yanı, Hıristiyanlık ile Yeni Eflâtunculuk arasında sallanmasıdır Nitekim bu "kararsızlığı" kendisini Kilise ile anlaşmazlığa düşürmüş ve sonunda Hıristiyan cemaatinden kovulmasına neden olmuştur

Yeni Eflâtunculuk ile Hıristiyanlık arasında başlıca farklardan birini, "Allah anlayışı" oluşturur Hıristiyanlık Allah anlayışını Yahudilikten almıştır, yani Allah, Hıristiyanlığa göre de, evreni yoktan yaratmış olan bir "Yaratıcı "dır Oysa Yeni Eflâtunculuk evreni Allah'ın bir görüntüsü olarak düşünür Evren, ışığın güneşten çıkıp yayılması gibi, "kutsal anlamın bir yayılması"dır Origenes de Allah anlayışında daha çok Yeni Eflâtunculuğa yakındır

Hıristiyanlık ile Yeni Eflâtunculuk bir de "Allah ve insan" ilişkisi konusunda farklı düşünürler Hıristiyanlığa göre insan Allah'ın "yarattığı" bir yaratıktır ve bundan dolayı Allah ile insan arasında yaratan ve yaratılan ilişkisi geçerlidir Bu nedenle ikisinin arasında "aşılamaz bir uçurum" bulunur Oysa Yeni Eflâtunculuk için insan, Allah'ın bir görünüşüdür İnsan kendinden geçme (cezbe) durumunda yeniden Allah ile "birleşme" imkanına sahip olur, ancak bu kendinden geçmenin (cezbenin) kutsal anlamda olması şarttır

Sonuç olarak Hıristiyanlık evrenin "belli bir zaman içinde", yani, zamanın başlangıcında yaratılmış olduğuna inanır Ayrıca Hıristiyanlığa göre Allah'ın insan biçimine girmesi, "bir kez" olmuştur ve bu belli bir tarihte olmuştur, bir daha yinelenmeyecektir

Origenes ise Hıristiyanlığın bir kez olan olayını, "zamanın üstünde" olan olay olarak ve de sonsuz olay olarak anlama eğilimindedir Bu eğilim onu, evreni "yinelenen bir gelişim" olarak anlamaya götürmüştür Origenes'e göre Allah'ın yarattığı bir yaratık olan insan, yalnızca zayıf olduğu için günah işleyip Allah'tan ayrılmıştır

O halde "günah" Allah'a başkaldırmanın bir sonucu olmayıp, yalnızca insanın zayıf olması yüzünden meydana gelir Ancak Allah bu düşkün yaratığına yardım edecek, ona şefaat (bağışlama) ederek onu düştüğü günah çukurundan çıkaracaktır Nitekim insan yalnızca ceza olarak, daha doğrusu, günahtan "arınsın" diye bir bedenle yaratılmıştır

Ceza bir düzelme (ıslâh) aracı olduğu için, günahkârların tümü sonunda günahlarından temizlenerek Allah'a dönmek olanağına sahiptir Nitekim tüm yaratıklar (şeytan da dahil) sonunda kurtulacak ve yeniden Allah ile birleşecektir Ancak yaratılanların zayıf olmaları devam edeceğinden, bunlar Allah'tan yeniden ayrılacaklar ve bu hareket bu şekilde sayısız kez yinelenerek sürecektir

Origenes'in, evrenin sürekli bir döngü içinde olduğu görüşü, Hıristiyanlığa hiç uymayan, daha çok Gnosis'e uyan bir düşünüştür Bu ve bunun gibi Hıristiyanlığa aykırı fikirleri, Origenes'in Kilise ile arasının açılmasına neden olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #118
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Panaitios

(MÖ 180 - 109) Yunan filozofu Rodos'da Lindos kentinde doğan Panaitios, orta dönem Stoa felsefesinin kurucusudur Atina'da Seleukeialı Diogenes'in ve Tarsuslu Antipatros'un öğrencisi oldu Platon ve Aristoteles'in felsefelerini inceledi Uzun yıllar Roma'da kaldı ve Scipio ile birlikte MÖ 140 yılında Doğu gezisine çıktı Antipatros'dan sonra okulun başına geçti ve yaşamının son yirmi yılını Atina'da geçirdi Stoa öğretisinin temel ilkelerine bağlı kalmakla birlikte, eski Stoacılığın katı yanlarını yumuşatarak hümanist bir içerik kazandırdı

Öteki önde gelen Stoacılara göre daha az yazdığı sanılan Panaitios'a verilen beş incelemeden hiç biri günümüze kadar ulaşmamıştır Etikle ilgili konuları ele aldığı Peri tou Kathekontos (Ödev Üzerine) adlı yapıtı Cicero'nun De Officiis'inin (Ödevler Üzerine) esin kaynağıdır Öteki yapıtları arasında Peri Apatheias (Duygusuzluk Üzerine) ve Peri Ekpyroseos tou Kosmou (Dünyanın Ateşle Son Bulması Üzerine) sayılabilir Panaitios'un en önemli öğrencisi Apameia'lı Poseidonios'tur

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #119
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Parmenides

(MÖ 540 - 450) Elea okulunun kurucusu olan Yunan filozofu Sokrates'den önceki düşünürlerden olan ve Pythagorasçı okuldan yetişen Parmenides'in "Doğa Üzerine" adlı manzum felsefi yapıtından günümüze ancak 160 dize ulaşmıştır Felsefesinin temeli ünlü "var olan vardır, var olmayan yoktur" cümlesine dayanan Parmenides'e göre var olan her şey ezelden beri varola gelmişti Fakat, hiç bir şey kendinden başka bir şey olamazdı Parmenides, gördüğüne de inanmıyordu

Duyularımızın bizi yanıltıp dünyayı yanlış, mantığımıza uymayan bir şekilde algılattığını düşünüyordu Filozof olarak görevinin de "duyunun aldatmacalarını" bulup ortaya çıkarmak olduğuna inanıyordu Ona göre duyular dünyasından farklı olan varlık, sınırlıdır ve küre biçimindedir Duyular dünyasının varlığı, açıklanamaz, çelişmelerle dolu bir şeydir

Alıntı Yaparak Cevapla

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''

Eski 08-23-2012   #120
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Filozoflar ( Biyografi ) '' Filozof Biyografisi Paylaşım Alanı ''



Paulus

(10 - 67 ?) Aynı şeyi dört incilden sonra yazılmış olan Paulus'un mektupları için de söyleyebiliriz Kendisine, haklı olarak, Hıristiyanlığın ikinci kurucusu diyebileceğimiz Paulus, mektuplarında insanın günahtan arınması için, İsa'nın yolunda yürümesi, yani ölüp sonra yeniden dirilen Allah'a inanması gerektiğine dikkat çeker Ölüm günahın sonucudur; o halde ölümden kurtulmak, ancak günahtan kurtulmakla mümkündür Paulus mektuplarında bu nokta üzerinde özellikle durur

Bu mektuplardaki ikinci önemli düşünce, insanın "tek basına" günahkâr yapısını hiçbir zaman yenemeyeceği inancıdır Paulus'a göre insan iyiliğin neyde olduğunu bilir; fakat buna rağmen onda, bir türlü önüne geçemediği, kötüye karşı bir eğilim vardır

Bu görüş ile Sokrat'ın görüşlerini bir karşılaştıralım: "Erdem bilgidir" ve "hiç kimse bilerek kötülük yapmaz" diyen Sokrat'ın bu iki ana görüşünde; temelde günahın ve suçun bir hatadan ileri geldiği düşüncesi gizlidir Bunun için, gerçek mutluluğun nerede ve neden oluştuğunu bilen bir insan, hataya düşmez, bunun sonucu olarak da hiçbir zaman kötülük yapmaz

Sokrat'ın bu ana görüşü sonraları Stoacılara, Epikürcülere ve dahası Yeni Eflâtunculara hâkim olmuştur Özellikle bu noktada, kuruluş durumunda bulunan Hıristiyanlık ve bu yeni dini kurmakta büyük rol üstlenen Paulus, Sokrat'ın tam karşıtı bir inanç taşır İlk Hıristiyanlığa göre insan "iyi"yi bilir; fakat buna rağmen iyi olamaz

Yeni doğmakta olan Hıristiyanlığın en önemli misyonerlerinden biri olan Paulus, pekçok Hıristiyan cemaatleri kurmuş ve sonunda Neron'un kovuşturmasına uğramış ve yaşamını yitirmiştir Hıristiyanlığın ilk müminleri; aydın insanlardan çok, yoksul halk kitlelerindeki cahil kimselerdi Hıristiyanlığın Allah'ının aşağılanan bir insan biçiminde görünmesi (tecelli), özellikle işçileri kendine çekmiştir Başlangıçta böyle olmasına rağmen, sonraları durum değişmiş, öteki sosyal tabakalar ve sonunda filozoflar da Hıristiyanlığa katılmışlardır

Milâdın aşağı yukarı (takribi) ilk iki yüzyılında, yalnızca Hıristiyanlığın "savunması" için yazılmış olan birtakım eserlerle karşılaşıyoruz Bu eserler Hıristiyanların Roma devletinin resmî kulları (tab'a) olmadıkları konusundaki görüşleri yanıtlamaya çalışırlar İkinci olarak da bu savunmalar, Hıristiyanları ateistlik, yani Allah'ın varlığını reddetme suçlamalarına karşı dururlar

Hıristiyanların Allahsızlık!? suçlanması, yeni dinin öteki dinlerin Allahlarını benimsemeyişi yüzünden oluyordu Üçüncü olarak bu savunmalarda Hıristiyanlığın ahlâkına ait yapılan eleştiriler yanıtlanır Sonuç olarak bu savunma yazıları Hıristiyanlığın, felsefenin en yüksek görünüşlerine, söz gelişi bir Stoa ya da Yeni Eflâtunculuğa hiç de aykırı olmadığını vurgularlar

Bu arada Hıristiyanlıkta ruhun ölümsüzlüğü düşüncesinin bulunduğuna değinilir ve aynı düşüncesinin, Hıristiyan dinindeki biçimde olmasa bile, Stoa'da ve Yeni Eflâtunculukta da var olduğu ileri sürülür Birinci dönemdeki bu savunma çabalarından sonra, Hıristiyanlık düşünüşünün ikinci döneminde, Hıristiyan dininin ilkelerini "felsefi açıdan temellendirmek" denemelerinin başlatıldığına tanık oluyoruz

Bu ikinci dönemde özellikle bir konu ile, "iman ile bilgi" arasındaki, yani Hıristiyanların dogmaları ile felsefe arasındaki ilişki konusuyla uğraşılır Hıristiyanlık vahiy yolu ile indirilmiş olan birtakım dogmalara dayanır Bu dogmaların mümine yakışan bir inançla, benimsenmesini ister Acaba saf bir inançla benimsenmesi istenen bu dogmaların felsefe ile ilişkileri nedir? İşte bu dönem, temelde, bu konuyu ele alır

Bu dönemde bu soruya "değişik" yanıtlar verilmiştir İlk yanıtı, MS I-II yüzyıllarda rastlanan ve öteki hellenistik dinlerde de görülen, "Gnosis" doktrininde buluruz Gnosis, (kelime anlamı), dinsel bir bilgi, yani seçkin ve mistik yapılı insanlara has olan bir bilgidir

Bu nedenle Gnostikler "doğa üstü" bir bilgiye sahip olan ayrıcalıklı insanlardır İşte bu Gnostikler dinin dogmalarına yalnızca inanmanın yetmediği, dogmaların Gnostik bir yorumlamasının şart olduğunu ileri sürerler Böylece Gnostikler, kişisel ve mistik bilginin dogmadan üstün olduğunu benimsemiş oluyorlar

Bu Gnosis akım bütüncül (vahdet) olmayıp, çeşitli kollara ayrılmıştı Ayrıca Gnosistler, sistemlerine Hıristiyanlığınkinden başka dogmaları da almaya eğilimlidirler Bu bakımdan Gnosis, dönemin eğilimlerine uygun olan bir akımdır Şayet bu akım üstünlük sağlanabilseydi, belki de Hıristiyanlık bu akımın dinsel eğilimleri içinde kaybolur giderdi Gittikçe güçlenen Hıristiyan kilisesi tehlikeyi görmüş ve Gnosis akımı ile şiddetli bir kavgaya girişmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.