![]() |
![]() |
![]() |
#76 |
[KAPLAN]
|
![]() ABDURRAHMÂN NESÎB EFENDİ Rufâî tarîkatinin Gülşenî koluna mensup evliyâ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Üsküp Nâibi Halil Fevzi Efendinin oğlu, Tırhala kâdısı Ahmed Sâdık Efendinin torunudur ![]() ![]() ![]() ![]() Âilenin Liphova'ya taşınması üzerine ilk tahsîlini orada yaptı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() diye bağlanarak sohbetlerine devâm etti ![]() ![]() 1863'te İstanbul'a giderek Fâtih dersiâmlarından Mustafa Şevket Efendinin derslerini tâkib eden Abdurrahmân Nesîb Efendi, daha sonraRumeli sadâreti Dâiresinde zabıt kâtipliğinde bulundu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Nesîb Efendi, altmış seneye yaklaşan memuriyet hayâtında bulunduğu yerlerde dürüstlüğü ve çalışkanlığı ile iyi bir intibâ bıraktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1) İlmiye Sâlnâmesi; s ![]() 2) Son Devir Osmanlı Ulemâsı; c ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#77 |
[KAPLAN]
|
![]() ABDURRAHMÂN SÂMİ NİYÂZİ Anadolu'da yetişen mutasavvıflardan ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir Ramazân gecesi rüyâsında Resûlullah efendimizi gördü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sâmi Efendi, İstanbul'a geldikten sonra Kasımpaşa'daki Yahyâ Efendi dergâhına şeyh tâyin edildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân SâmiEfendi, bir gün evinde yumurta gibi bâzı şeyleri önüne almış, onlarla meşgûl idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Sâmi Efendi 1935(H ![]() ![]() Sâmi Efendi tasavvuf yoluna dâir çeşitli eserler yazmıştır ![]() ![]() 1) En Yakın Yol (Sıddık Nâci Eren); s ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#78 |
[KAPLAN]
|
![]() ABDURRAHMÂN SULTAN Horasan'da yetişip Anadolu'da yaşayan velîlerden ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#79 |
[KAPLAN]
|
![]() ABDURRAHMÂN TAFSÛNCÎ Meşhûr velîlerden ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tafsûncî, evliyânın büyüklerinden olup, âriflerin gözbebeği, evliyânın baştâcı, yüksek ve kıymetli hâllerin sâhibi, kerâmetleri açık ve tasarrufu kuvvetli bir zâttı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir gün bir adam ona gelip; "Ey efendi! Benim, on bir seneden beri meyve vermeyen hurmalarım ve üç seneden beri yavrulamayan ineklerim var ![]() ![]() ![]() ![]() Ona duâ etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tafsûncî'nin talebelerinden biri anlatır: Hocam Irak sahralarının birinde bulunuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra; "Ey yüce Allahım! Kuşların yuvalarında, seni tesbîh ettiği gibi, ben de seni tesbîh ediyor, bütün noksanlıklardan tenzîh ediyorum!" dedi ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra; "Ey fırtınaların kendisini tesbîh ettiği Allahım! Ben de seni tesbîh ediyorum!" der demez, hemen dört bir taraftan, rüzgârlar esmeğe başladı ![]() ![]() Sonra yine; "Ey Allahım! Şu kocaman ve yüksek dağların, seni tesbîh ettiği gibi, ben de seni tesbîh ediyorum!" dediğinde, o anda, üzerinde bulunduğu dağ sallandı ve ondan büyük kayalar, Allah'ı zikrederek düşmeye başladılar ![]() Oğlu, Şeyh Ebû Hafs Ömer anlatıyor: Bir defasında, babam sefer niyeti ile evden dışarı çıktı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir gün adamın birisinin, ezân okunurken şiir söylediğini işitti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Evliyânın büyüklerinden olan Abdurrahmân Tafsûncî; "Ben, evliyânın arasında turna kuşu gibiyim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bağdâd'a gidip, Şeyh Abdülkâdir-i Geylânî'ye varınız ve kendisine selâmımı söyleyiniz! Ayrıca ona; "Şeyh Abdurrahmân, kırk senedir Hak kapısında imiş ![]() ![]() Şeyh Abdurrahmân, bu sözleri söyleyip talebesini yola çıkarırken, Bağdâd'da Abdülkâdir-i Geylânî de, yanında bulunan Muzaffer-ül-Cemâl, Abdülhak el-Harîmî ve Osman es-Sarifînî'ye buyurdu ki: Sizler, hemen yola çıkınız! Yolda Şeyh Abdurrahmân-ı Tafsûncî'nin talebelerine rastlayacaksınız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Onlar, bu emri alıp, yarı yolda karşılaştıkları talebeleri ile Şeyh Abdurrahmân'ın huzûruna gelerek, Şeyh Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin sözlerini tam tamına anlattılar ![]() Şeyh Abdülkâdir, doğru söylemiştir ![]() ![]() Bir gün Cumâ namazını kılmak için evinden çıkmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tafsûncî'nin vefâtı yaklaştığı zaman, oğlu, kendisine vasiyette bulunmasını istedi ![]() ![]() Babası vefât edince, oğlu, Şeyh Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin yanına geldi ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tafsûncî'nin (r ![]() ![]() ![]() "Nefsinin ayıplarını, kusurlarını görmeyen kimse, azıp doğru yoldan ayrılır ![]() "Dünyâda haram, günah olan işlerle meşgûl olan kimseler, herkesin yanında zelîl olur, aşağılanır ![]() "İlimlerin en faydalısı, kulluk vazîfesi ile ilgili hükümleri öğrenmektir ![]() ![]() "Dinde farz ve vâcib olan emirler yerine getirilince, tevâzu sâhibi olmakla berâber, kahramanlık göstermenin bir zararı olmaz ![]() ![]() DAĞLARIN TESBİHİ Abdurrahmân Tafsuncî, evliyâdan, büyük zât, Hazret-i Abdülkâdir Geylânî ders verdi ona bizzat ![]() Bir gün o havâlîde, bir sahrâya gitmişti, Allahü teâlâyı, şöyle tesbîh etmişti: "Ey vahşîlerin bile, tesbih ettiği Rabbim, Bütün noksanlıklardan, seni tenzîh ederim ![]() O anda, her taraftan, cümle vahşî hayvanlar, Grup grup gelerek, yanında toplandılar ![]() Arslan ile ceylânlar, geliyordu, yan yana Hiç zarar vermiyordu, bir arslan, bir ceylâna, Hepsi kendi diliyle, Hakk'ı zikrediyordu, Öyle ki, âvâzları, göğe yükseliyordu ![]() Daha sonra dedi ki: "Yâ İlâhî, yâ Rabbî, Seni, bütün kuşların, tesbîh ettiği gibi, Ben dahi tesbîh eder ve seni zikrederim, Bütün noksanlıklardan, seni tenzîh ederim ![]() Ve mübârek başını, kaldırınca yukarı, Gördü kendine doğru, akın eden kuşları ![]() O civarda ne kadar kuş cinsi varsa eğer, Gelip, başı üstünde, toplandı birer birer ![]() Hem de kısa zamanda, öyle çok toplandı ki, Gökyüzünü tamâmen, örttüler bulut gibi ![]() Allah Alah dediler, hepsi kendi diliyle, Öyle ki, o gün yer gök, inledi kuş sesiyle ![]() Sonra dedi:"Yâ Rabbî, rüzgârların tesbîhi, Nasılsa, onlar gibi, zikrederim ben dahi ![]() O anda, dört bir yandan, serin, latîf rüzgârlar, Tatlı nağmeler ile, esmeğe başladılar ![]() Önceden o beldede, rastlanmazken rüzgâra, O gün esti ve sonra, esmez oldu bir daha Sonra dedi:"Yâ Rabbî, şu dağlar, şu tepeler, Muhakkak ki onlar da, seni tesbîh ederler, Nasıl zikrede ise, onlar senin ismini, Öyle tesbîh ederim, ben dahi şimdi seni ![]() O böyle söyleyince, etrafta olan dağlar, Sallanıp, yüksek sesle, tesbîhe başladılar ![]() Bu zâtın hürmetine, affeyle yâ Rab bizi, Onun sevgisi ile, tenvîr et kalbimizi ![]() 1) Kalâid-ül-Cevâhir; s ![]() 2) Tabakât-ül-Kübrâ; c ![]() ![]() 3) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c ![]() ![]() 4) Nefehât-ül-Üns; s ![]() 5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c ![]() ![]() 6) Nesâim-ül-Mehabbe; s ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#80 |
[KAPLAN]
|
![]() ABDURRAHMÂN TÂGÎ (Tâhî) On dokuzuncu yüzyılın büyük velîlerinden ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Asîl ve temiz bir âileden gelen Abdurrahmân Tâgî'nin bulunduğu ev, halk arasında Sûfî evi olarak şöhret buldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Küçük yaşta tavrı ve hareketleri ile dikkat çeken Abdurrahmân Tâgî hakkında anne ve babası; "Cenâb-ı Allah'ın bize lutfettiği bu çocuk başka çocuklara benzemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âilesinin de teşvik ve desteğiyle küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Abdurrahmân Tâgî, Kur'ân-ı kerîm okumayı öğrendi ![]() ![]() ![]() "Annemin güzel terbiyesi yüzünden rûhlar âlemiyle ilişkim kesilmezdi ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tâgî on yaşına basınca, annesi vefât etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Asıl gâyesi, cenâb-ı Hakk'ın rızâsını kazanmaktı ![]() "Bana yol gösteren bir mürşid-i kâmil, yol gösterici rehbere bağlı olduğum bir tarîkat, yol olmadığı hâlde cenâb-ı Allah beni günahlardan koruyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanâat sâhibi, gönlü tok bir kimse olan Abdurrahmân Tâgî dünyâ mal ve rütbelerine gönül vermezdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sırada büyük evliyâ Seyyid Sıbgatullah Arvâsî hazretleri Külat'da oturuyor, insanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için çalışıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kısa bir müddet içinde yüksek evliyâlık derecesine ulaşan Abdurrahmân Tâgî bir gün sabah vakti hocasının huzûruna giderek; "Efendim! Ben her şeyde Lafza-i Celâl'in (Allahü teâlânın isminin) zikrini duyuyorum ![]() ![]() ![]() ![]() Hocasının emri üzerine iki yıl müddetle Ispahart kâdılığı vazifesini yürüttü ![]() ![]() ![]() İki sene sonra kâdılık vazîfesinden ayrılarak dünyâdan tamamıyla uzaklaşıp, Sıbgatullah Arvâsî hazretlerinin hizmet ve sohbetlerine döndü ![]() ![]() ![]() ![]() Tasavvufta insanları yetiştirmeye başlamadan önce bütün arâzisini satarak Allahü teâlânın rızâsı için harcadı ![]() ![]() ![]() ![]() İrşâd için vazîfelendirildikten sonra talebesi Şeyh Fethullah-ı Verkânîsî'nin dedesi Şeyh Muhammed'in Verkânîs köyündeki türbesini ziyâret etti ![]() ![]() ![]() ![]() Bir ara hac ibâdetini îfâ etmek için Mekke-i mükerremeye gittti ![]() ![]() ![]() ![]() Hocasının vefâtından sonra insanlara Allahü teâlânın dîninin emir ve yasaklarını anlatmaya devâm etti ![]() ![]() Zikirle ilgili olarak talebelerinin sorduğu bir suâl üzerine şöyle buyurdu: "Bu Hâlidiye büyükleri sesli zikir yapmazlar, talebe kıbleye karşı edeple oturmalıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tâgî hazretleri halka açık olan sohbetlerinin birisinde buyurdu ki: "Bir defâ keşif yoluyla elimde bir böcek gördüm ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Talebelerinden biri ona; "Efendim bu hayvan neye işârettir?" diye sorunca; "O domuz kılığına sokulmuş bir insandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Talebelerinden biri o akrebin ne olduğunu sordu ![]() "Aynı domuz olan kimsedir ![]() ![]() ![]() Olgun bir mürşidin, yol gösterici rehberin durumuyla ilgili olarak sorulan bir soruya da şöyle cevap verdi: |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#81 |
[KAPLAN]
|
![]() Mürşid-i kâmil talebesinin her türlü hastalığını tedâvi eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendisine dînini öğreten hocasına "neden" ve "niçin" diyen talebe iflâh olmaz ![]() ![]() ![]() Sâdık bir talebe hocasının bütün fiillerini teslimiyet ile karşılar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tâgî hazretleri güzel amelleri teşvik etmek için bir sohbetinde şöyle buyurdu: "Farz namazlarınızı vaktinde ve cemâatle kılınız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu Sıddîkiyye yâni Hâlidiyye yolunda halvete girmek yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tâgî, birçok talebe yetiştirdi ![]() ![]() Bunlardan Fethullah Verkânîsî'nin halîfesi Muhammed Ziyâüddîn Nurşînî, Abdurrahmân Tâgî'nin oğludur ![]() ![]() ![]() ![]() Yüksek hâl ve kerâmetler sâhibi olan Abdurrahmân Tâgî vefâtına yakın buyurdu ki: "Bana Hac mevsiminde Mina'da olduğum gösterildi ![]() ![]() ![]() ![]() Anadolu'da yetişen evliyânın büyüklerinden olan Abdurrahmân Tâgî hazretleri bir gün talebelerinden birine bir hizmeti yapmasını emretti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İnsanoğlu daraldığı zaman bir işi yapması, yapmamasından daha zor olur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanlara Allah rızâsı için iyiliği emr ederek ve kötülüklerden sakındırarak tasavvuf yolunda ilerlemelerine çalışan Abdurrahmân Tâgî, on sekiz yıl kaldığı ve irşâd vazîfesinde bulunduğu Nurşîn beldesinin insanlarını dâvet etmekten bir an geri kalmadı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hastalığı sırasında kendisini ziyâret için gelen talebelerine şu edeplere uymalarını tavsiye etti: "Ziyâretime gelenler, tam bir edep ve huzûr içinde yanıma girsinler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abdurrahmân Tâgî hazretleri vefât etmeden önceki son gecenin seher vaktinde Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) açıkça kendisine görünerek bal yemeyi ve şerbet içmeyi emrettiğini söyledi ![]() Bu sözlerinden sonra kendisine; "Aklınızdan yolculuk geçiyor mu?" diye sorulunca; "Evet geçiyor ![]() ![]() ![]() O günün ikindi vakti sıralarında yanına gelen zevcesi Seyyide Kadriye Hanımın eteğinden tutarak şu beyti okudu: Kâbe hareminin harîmine vâsıl olamazsın Eğer evlâd-ı Alî'nin eteğine yapışmazsan ![]() Bu beyti şefâat dilemesi gâyesiyle okuduğu mübârek yüzündeki ifâdeden açıkça anlaşılıyordu ![]() Abdurrahmân Tâgî hazretleri son hastalığı sırasında, ağır hastalığına rağmen âilesine ve yakınlarına: "Allahü teâlâyı ve O'nun Resûlünü sevmeyi, İslâmiyetin emirlerine sıkıca bağlanmayı, yasaklarından şiddetle kaçınmayı ve şeyh Fethullah Verkânîsî'ye itâat etmeyi ve ona tâbi olmayı ihmâl etmeyin ![]() ![]() Son zamanlarında çevresindekilere ve bağlılarına şefkatle muâmele etti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir ara kendisinden geçti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonra talebelerinden Molla Abdülkahhâr'a dönerek; "Güzel sesinle üzerime Kur'ân-ı kerîm oku ![]() ![]() ![]() Gece yarısına doğru çok sevdiği bir âile ferdini çağırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HAYATTAKİ GİBİ! ![]() ![]() Abdurrahmân bin Yûsuf Rûmî'nin vefâtından sonra, sevdiklerinden birisi şöyle anlatmıştır: Bir gece, rüyâmda Abdurrahmân Rûmî'yi gördüm ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() YOLUMUZ SOHBET YOLUDUR Abdurrahmân Tâgî hazretleri bir sohbetinde, sohbetin fazîleti ile ilgili olarak, buyurdu ki: Yolumuz sohbet yoludur ![]() ![]() ![]() Cehrî, açıktan Kur'ân-ı kerîm okumak ve sohbet evlerden zulmeti giderir ![]() ![]() Sohbet peşinde koşmayı severim ![]() ![]() ![]() 1) İşâretler (İbrâhim Çukruşî) 2) El-Minah (Halid Ölehî) 3) Eshâb-ı Kirâm |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Evliyalarımız |
![]() |
![]() |
#83 |
merve16
|
![]() Cevap : Evliyalarımızpaylaşım için teşekkürler çok faydalı bir şey oldu tekrar tekrar teşekkürler ![]() ![]() ![]()
__________________
İMAN İNSANI İNSAN EDER,BELKİ DE İNSANI SULTAN EDER ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Evliyalarımız |
![]() |
![]() |
#85 |
su perisi
|
![]() Cevap : EvliyalarımızSevgili Kaplan Umarım devamı gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
AHMET YESEVİ |
![]() |
![]() |
#86 |
fatmanur
|
![]() AHMET YESEVİBüyük Türk Mutasavvıfı Ahmet Yesevî, Kazakistan'ın YESİ şehrinde, yaygın görüşe göre 1093 yılında doğmuş ve 1166 yılında ölmüştür ![]() ![]() Yesevî, Arapça ve Farsça'yı çok iyi bilmesine rağmen TÜRKÇE'yi seçmiştir ![]() Yesevî, eski Türk inanışlarının kalıntılarını İslâmiyet ile uzlaştırmaya çalışan, İslâm'ı yeni kabul etmiş insanlara bu dinin sıcak, samimi, hoşgörülü, insan ve tanrı sevgisine dayalı gerçek yüzünü tanıtmıştır ![]() HİKMET adını verdiği dörtlüklerinde Yesevî; Benim hikmetlerim hadîs hazinesidir Kişi pay görmese, bil habistir Benim hikmetlerim süphanın fermanı Okuyup bilsen, hepsi Kur'an'ın anlamı demektedir ![]() Büyük Türk mutasavvıfı Ahmet Yesevî, Türk dünyasının yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden ve Türklüğün sembol isimlerinden biridir ![]() Ahmet Yesevî'nin Türk tasavvuf geleneğinin kurucusu olması ve kendisinden sonraki büyük mutasavvıflar, Yunus Emre, Mevlâna, Hacı Bektaş-ı Veli ve diğerleri üzerindeki etkisi, böylece Anadolu'nun bir Türk Yurdu haline gelmesindeki manevi rolü, İslamiyet'i dosdoğru anlayan ve anlatan, sade ve temiz üslubu, güzel Türkçe'mizin mimarlarından oluşu, insanlığın ihtiyacı olan yüksek değerleri daha o zamanlar dile getirdiği kardeşliğe, dostluğa, sevgi ve hoşgörüye dayalı düşünceleri bilinmektedir ![]() Türk'lerin İslâmiyeti anlama ve algılama noktasında YESEVÎ bir ekoldür ![]() ![]() ![]() Karahan'lı Hükümdarı Saltuk Buğra Kara Han'ın 950 yılında İslâmiyet'i resmî devlet dini olarak kabul etmesi, TÜRK dünyasının önemli bir dönüm noktasıdır ![]() ![]() "Pir-i Türkistan" Ahmet Yesevî, Güney Kazakistan'da, Çimkent şehrine 7 km ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yesevî, mürşidi Hemedanî'nin ölümünden sonra bir süre Buhara'da irşad postuna oturursa da, şeyhinin vaktiyle işaret ettiği şekilde YESÎ'ye döner ![]() ![]() Menkıbeye göre tekkesinin bahçesinde bir çilehane kazdırır ve ömrünü burada tamamlar ![]() ![]() Ahmet Yesevî'nin türbesini Sultan Timur'un yaptırdığı bilinmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kazakistan bağımsızlığını kazandıktan sonra, Türkistan şehrindeki bu türbenin restorasyon çalışmaları Türkiye tarafından 1992 yılında başlatılmış ve 2 senede bitirilmesi ön görülmüşse de çalışmalar Temmuz 2000 e kadar sürmüş ve türbenin açılışı Ekim 2000 de Türkistan şehrinin 1500 ![]() ![]() Ahmet Yesevî, Anadolu'ya hiç gelmemiş olmasına rağmen Anadolu'da tanınmış ve sevilmiştir ![]() ![]() Anadolu'ya gitmediği bilinmesine rağmen Pülümür'ün Kangallı Köyü'nde Ahmet Yesevî’ye atfedilen bir türbe vardır ![]() ![]() Bundan başka, Baskil ilçesinin Tabanbükü Köyü'nde Ahmet Yesevî kolundan gelen Hasan Dede'nin mezarının bulunduğu biliniyor ![]() ![]() Şimdi, Yesevî ve Türk diline etkisinden söz etmek istiyorum ![]() Selçuklular, tarihimizin çok uzun bir dönemini doldurmuş, büyük bir devlettir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün bu olumsuzluklar arasında Yesi'de bilinçli bir Türk ortaya çıkmış, Arapça ve Farsça'yı çok iyi bilmesine rağmen Türkçe'yi seçmiştir ![]() Yesevî, İslâm tasavvufunu esas alan, bilim, edebiyat ve san'ata önem veren bir medrese kurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sevmiyorlar bilginler sizin Türkçe dilini Erenlerden işitsen açar gönül dilini Ayet - hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar Anlamına erenler başı eğip uyarlar Miskin hafız Hoca Ahmet yedi atana rahmet Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçe'yi Daha sonra, Cengiz'ler, Osmanlı'lar dönemlerinde Türkçe egemen olmuştur ![]() ![]() ![]() Burada, Ahmet Yesevî'nin ilme ve bilgiye verdiği önemi bir, iki Hikmet'i ile dile getirmek istiyorum: Ey dostlar, cahil ile yakın olup Bağrım yanıp, candan doyup öldüm ben işte ![]() Bir başka hikmetinde ise: Cahil ile geçen ömrüm nar sakar Cahil olsan cehennem ondan çekinir Cahil ile cehenneme doğru kılmayın sefer Cahiller içinde yaprak gibi soldum ben işte demektedir ![]() Şimdi de Yesevî'nin din anlayışını irdelemek istiyorum ![]() Tarih devirlerinde milletimiz bir çok dini kabul etmiştir ![]() ![]() ![]() Şamanizm, sadece Türklerin değil, Asya'nın birçok halklarının ortak inanç sistemidir ![]() ![]() Göktürk kitabelerinde, Atalarımızın, bir din anlayışı bulunduğu açıklaması vardır ![]() ![]() ![]() ![]() Bilinen bir gerçektir ki, bir toplumun kabul ettiği yeni bir din, eski inançları tümüyle ortadan kaldıramaz ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün, büyük çoğunluğu Müslüman olan Dünya Türklüğünün İslâmi anlayışında binlerce yıllık geçmişlerini görmekteyiz ![]() ![]() ![]() ![]() Ahmet Yesevî, eski Türk inanışlarının kalıntılarını İslâmiyet ile uzlaştırmaya çalışan ve dolayısı ile kitaplı dinin, yani İslâmın emirlerini tam yerine getiremeyen yeni Müslüman olmuş insanlara, İslâmın sıcak, samimi, hoşgörülü, insan ve Tanrı sevgisine dayalı, gerçek yüzünü tanıttı ![]() Ahmet Yesevî, içinde yaşadığı dönemin Türk toplumunun, bozkırlarda at koşturan yarı göçebe insanlar olduklarını, kadın - erkek, genç - ihtiyar, hareketli, kendi gelenek ve göreneklerini diri tutma yolunda başarılı ve mücadele ile geçen bir hayatın içinde olduklarını çok iyi biliyordu ![]() ![]() ![]() Nitekim, Yesevî Benim hikmetlerim hadis hazinesidir Kişi pay görmese, bil habistir Benim hikmetlerim Süphan'ın fermanı Okuyup bilsen, hepsi Kur'an'ın anlamı demektedir ![]() Hoca da öteki mutasavvuflar gibi, âlemi ve âlemde var olan herşeyi ilâhi aşkın eseri olarak gördüğü içindir ki, her şeyi gönülden sevmektedir ![]() ![]() ![]() Üstelik Aşk'sız kişi gerçek insan değildir ![]() Dertsiz insan insan değil, bunu anlayın Aşk'sız insan hayvan cinsi, bunu dinleyin Gönlünüzde Aşk olursa, bana ağlayın Ağlayanlara gerçek Aşk'ımı hediye eğledim ![]() Aşk'sızların hem canı yok, hem imânı, Resûlullah sözün dedim mânâ hani ![]() Diyen Yesevî 140 numaralı hikmetinde, ilâhi aşk hakkındaki görüşlerini, insanın samimi inancı ile bağlantılıyarak anlatır ![]() Aşk davasını bana kılma, sahte aşık, Aşık olsan, bağrın içinde göz kanı yok, Muhabbetin şevki ile can vermese, Boşa geçer ömrü onun, yalanı yok ![]() Aşk bağı sıkıntı çekip yeşertmesen, Hor görülse nefsini öldürmesen, "Allah" diyerek içe nuru doldurmasan, Vallah, billah sende aşkın eseri yok ![]() Hak zikrini can içinden çıkarmasan, Üçyüz altmış damarlarını kımıldatmasan, Dörtyüzkırkdört kemiklerini kul eylemesen, Yalancıdır Hakk'a aşık olduğu yok ![]() Rahatı bırakıp can sıkıntısını hoşlayanlar Seherlerde canını incitip çalışanlar, Hay-u heves, ben-benliği terk edenler, Gerçek aşıktır, asla onun yalanı yok ![]() Kul Hoca Ahmet, candan geçip yola gir, Ondan sonra erenlerin yolunu sor, Allah diyerek, Hakk'ın yolunda canını ver, Bu yollarda can vermesen, imkânı yok ![]() "İlâhi Aşk" Allah'dır ve bu Aşk'a düşen kişi, bencillik, gösteriş, iki yüzlülük, kişisel çıkar gibi küçük hesapları düşünmemek gerekir ![]() Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol, Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol, Mahşer günü dergâhına yakın ol, Ben - benlik güden kişilerden kaçtım ben işte ![]() Demektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yesevî, asıl kavgasını, sahte şeyhler ve mollalara karşı yapar ![]() "Talibim" deyip söylerler vallah, billah insafsız Namahreme bakarlar, gözlerinde yok insaf; Kişi malını yiyerler, çünkü gönülleri değil saf Arslan Baba'nın sözlerini işittiniz teberrük ![]() Zâkirim deyip ağlar, Çıkmaz gözünden yaşı; Gönüllerinde gamı yok, her an ağrıya başı; Oyun-hile kılarlar, malûm Hüda'ya işi, Arslan Baba'nın sözlerini işittiniz teberrük ![]() Gibi bir çok Hikmet söylemiştir ![]() Yesevî, ilim üzerinde çok durmuş, inananların aydın kişiler olduğunu, bunların bilgisizlikten ve bilgisizlerden kısaca cahillikten uzak durduklarını anlatmıştır ![]() ![]() ![]() İlim, iki inci, beden ve cana rehberdir Can âlimi Hazret'ine yakındır Muhabbetin şarabından içer Öyle âlim, gerçek âlim olur dostlarım, demiştir ![]() Özetle, Yesevî okulunun ana ilkelerini: Allahın varlığına ve tekliğine inanmak, Kur'ana uymak, İslâm'a dayalı yolda yürümek, İnsanın kendisini disipline etmesi, Belli zamanlarda benlik muhasebesi yapmak olarak özetliyebiliriz ![]() Ayrıca, Yesevî'liği kabul eden kişinin de : >Hakk'ı bilmek, Kalbinde Allah ve İnsan sevgisi taşımak, ">Cömert olmak, Gerçekleri kabul etmek, Geçer ve doğru bilgili olmak, Kanaatkar olmak, Nefsine hakim olmak, Kendini bilmek, Gönül gözü ile görmek, Felsefeye yatkın olmak gibi hasletleri kendisinde toplaması gerekiyordu ![]() Dikkat edilirse, 1000 yıl önce yaşamış bir Türk düşünür, kendini bilmeyi, hurafelerden uzak durmayı, Tanrı'ya inanmayı, kendini geliştirmeye çalışmayı, özellikle hoşgörülü olmayı büyük bir açıklıkla ifade etmiştir ![]() Yazımı Ahmet Yesevî'nin büyük takipçisi YUNUS EMRE'nin Pirinden öğrendiğini veciz bir şekilde anlattığı dörtlükle bitirmek istiyorum ![]() Çalış, kazan, ye, yedir, Bir gönül ele getir Bin kâbe'den iyrektir, Bir gönül ziyareti ![]()
__________________
Ya Rahman!
Sen öyle rahmet edersin ki rahmetinin bir cilvesi cennetim olur Rahmetinden bir parıltı sonsuz mutluluğumdur Rahmetinin bir damlası herkesin rızkına kefil olur Su çorak gönlüme merhametini indir Su fani ömrümü sonsuzluğa eriştir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|