Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
antlaşmalar, savaşlar, seferler, tarihindeki, türk

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #61
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Çeşme Vakası

6 Temmuz 1770’te Çeşme limanında Osmanlı donanmasıyla Rus donanması arasında yapılan deniz muharebesi

1768’de Başlayan Osmanlı-Rus Savaşında Rusların Baltık donanması İngiltere’ye uğrayıp İngiliz Amirali Elfinstan ile bir miktar kuvvet alarak Akdeniz’e gelmiş ve Ege Denizinde harekâta girişmişti Kapdân-ı deryâ Hüsâmeddîn Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması Çeşme’den Çanakkale’ye dönmek için Koyun Adaları civarından geçerken kalyonlardan birinin direği kırıldı Bunun üzerine bütün donanma bu direğin tamiri için Toprak Adası önünde durdu (4 Temmuz 1770) Ertesi gün sabahın erken saatlerinde 18 parçadan meydana gelen Rus Donanması Koyun Adaları önünde görüldü Otuz parçadan ibaret Osmanlı Donanması Çeşme’nin kuzeyindeki Kayalık Burun ile Toprak Adası civarında demirlemişti Üç fırka Osmanlı Donanmasının sağ kanadına hücum etti Amiral Spiridov ve Orlov’un bindikleri kalyon ile Cezayirli Hasan Bey'in kalyonu arasında şiddetli bir çarpışma oldu Ağır yara alan Rus gemisi kendini idare edemeyerek Osmanlı kalyonunun üzerine düştü İki taraf askerleri arasında şiddetli bir vuruşma başladı Ruslar Osmanlı gemisini ateşe verdiler Fakat kendi gemileri de ateş almıştı Biraz sonra iki gemi birbirinden ayrılmış Rus kalyonu havaya uçmuş ve Türk gemisi de alevler içinde Osmanlı gemilerine doğru gitmeye başlamıştı Bunun üzerine Osmanlı donanması Çeşme limanı yönüne çekildiği gibi Elfinstan’ın gemileri de açılmaya mecbur kaldı Cafer Bey filosunun Çeşme limanına girdiğini gören bütün Osmanlı gemileri onu takip ederek limana girip birbirlerine yakın demir attılar Hüsameddin Paşa bazı tedbirlerle emniyet altına aldığı donanmaya düşmanın artık taarruz edemeyeceğini zannediyordu Cezayirli Hasan Bey donanmanın tehlikede olduğunu Kapdân-ı deryâya söylemiş fakat onu ikna edememiştir

Öte yandan Rus donanması komutanı Orlov İngilizlerin derhal Osmanlı donanmasına hücum edilmesi teklifini kabul etti 6 Temmuz 1770 gecesi Rus donanması Çeşme limanı gönüne gelerek Osmanlı gemilerini topa tuttular İngiliz subaylarından Greig’in hazırladığı ateş gemileri limana girdi Greig filosundan atılan bir humbaradan Osmanlı gemileri tutuştu Bu suretle başlayan yangın gemilerin birbirinin üstüne düşmesinden dolayı süratle ilerlediğinden birkaç saat içinde hemen hemen bütün donanma mahv oldu 7 Temmuz sabahı ateşten kurtulan bir kalyon ile birkaç küçük gemi limandan çıkarken Rusların eline geçti Kapdân-ı deryâ Hüsameddin Paşa gemisiyle Sakız Adasına sığındı Çok geçmeden de görevinden azledildi Cezayirli Hasan Paşa gemisinin havaya uçmasına rağmen kurtulmayı başardı Çeşme Savaşının ardından Limni Adasını kuşatan Orlov Cezayirli Hasan Paşaya yenilerek çekilmek zorunda kaldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #62
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Navarin Savaşı (Fâciası)

20 Ekim 1827 tarihinde Fransa İngiltere ve Rusya müttefik filolarının Navarin’deki Osmanlı-Mısır donanmasına baskını

On dokuzuncu yüzyılda İslâm âleminin en büyük dünyanın ise büyük güçlerinden olan Osmanlı Devleti'nin varlığı Hıristiyan ve sömürgeci devletleri rahatsız ediyordu Sömürgeci devletlerin dünya hakimiyetine; sultanları aynı zamanda İslâm âleminin lideri demek olan halifelik sıfatına da sahip Osmanlı Devleti engel oluyordu Osmanlı Devletini bölüp parçalayıp yıkmak için tebaadan olan Rumları; Türklere karşı kışkırtıyorlardı Rumların yaptıkları vahşetleri sanki Osmanlılar yapmış gibi propaganda yaparak lehlerinde kamuoyu meydana getirdiler Bütün Hıristiyan ahaliye olduğu gibi Yunanistan’daki Rumlara da kavmiyetçilik ideolojisiyle isyan fikrini aşıladılar

Masonik esaslara ve şifrelere göre teşkilâtlanan ve faaliyetlerini arttıran fesat cemiyetleri Avrupa’da ve Rusya’da bulunan Rum sermâyedarlar tarafından destekleniyordu Neticede Osmanlı İmparatorluğu yerine Bizans'ı diriltmek hayaliyle Yunan isyanları başladı Osmanlı Devleti içişlerindeki gelişmeleri kontrol etmek için Yunanistan’daki tedbirlerini arttırdı 1821 yılında Mora’da Rum isyanı çıktı Devrin Osmanlı Sultanı İkinci Mahmud Han Mora İsyanını bastırmakla Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı vazifelendirdi Mehmed Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa; Mora’daki Rum âsileri Rus subay ve askerleriyle Avrupa devletlerinin gönüllü hümanistlerini mağlup edip bölgeden attı Bu durum Fransa İngiltere ile Rusya’nın birlik olarak Osmanlı Devletine karşı cephe almalarına yol açtı Mora’dan Osmanlı askerinin çekilmesini isteyen notayı Sultan Mahmud Han hükümranlık prensibiyle uyuşmadığı için reddetti Zira bu durum Osmanlıların bir iç meselesiydi

Baltık Denizine açılan Rus donanmasından bir filo İngilizlerle birleşip Akdeniz’e girdi Rus-İngiliz gemilerine Fransız filosu da katıldı İngiliz amirali Cangrington kumandasındaki Fransa İngiltere Rusya müttefik donanması Mısır’daki Kavalalı İbrahim Paşa kuvvetlerine karşı deniz harekâtı başlattı Mora İsyanında Osmanlı ve Mısır gemileri Navarin limanında bulunuyordu Müttefik donanması Navarin Limanını kuşattı Osmanlılar ile deniz muharebesi yapmaya cesaret edemediler Amiral Cangrington müttefikler adına Osmanlı ve Mısır askerlerinin Yunanistan’dan çekilmesini istedi Kabul edilmedi Navarin’in açıklarındaki müttefik donanması gayelerinin savaş olmadığını ileri sürerek limana girmek istediler 20 Ekimde dostane bir havayla Navarin Limanına girdiler Osmanlı ve Mısır gemileri hilâl şeklinde birbirine rampa etmiş üç sıra hâlindeydiler Limana giren müttefik gemileri savaş için bahane aramaya başladılar Ateş gemisinin başka yere alınmasını istediler Kabul edilmeyince Mısır gemilerinden kendilerine ateş açıldığını ileri sürerek savaşı başlattılar Müttefik gemilerinin âni ateşi üç saat devam etti Elli yedi Osmanlı-Mısır gemisiyle altı bin asker kaybedildi Müttefiklerin kaybı ise bin askerdi

Navarin Fâciasını Osmanlı hükümeti protesto edip Fransa İngiltere ve Rusya’dan tazminat istedi Avrupa basını fâciayı örtmek için Osmanlı Devleti aleyhine kampanya açtılar Fransa İngiltere Rusya’nın elçileri İstanbul’u terk ettiler Faciaya Osmanlı Devletinin sebep olduğunu ileri sürüp Rusya Osmanlı Devletine harp ilan etti İngiltere parlamentosundaki sert tenkitler üzerine İngiliz Amirali Cangrington görevinden alındı Rusların Balkanlardan ve Kafkaslardan saldırmaları üzerine iki cephe açıldı Fransa Mora’ya asker çıkardı 1826 yılında Yeniçeri Ocağı kaldırılıp ordusu teşkilatlanıp kadrosunu bütünüyle tamamlayamayan Osmanlı Devleti bütün imkânları seferber ederek düşmanlarla mücadele etti Fransa ve Rusya’nın Orta-Doğu ve Akdeniz’de güçlenmesini menfaati icabı istemeyen İngiltere’nin araya girmesiyle anlaşma yapıldı

Navarin Fâciası neticesinde; Avrupa devletleri Osmanlı Devletini rahat bırakmayarak kısa zaman sonra Yunanistan'ın istiklâl kazanmasını sağladılar

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #63
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Kırım Savaşı (Kırım Harbi)

Osmanlı Devleti ve müttefikleri İngiltere Fransa ve Piemento ile Rusya arasında 1853-1856 yıllarında yapılan savaş

1800’lü yıllarda dünyada iki büyük İslâm devleti vardı Biri Osmanlı Devleti diğeri ise Hindistan’daki Gürgâniye (Babür) Hükümdarlığıydı İslâmiyet'in büyük düşmanı olan İngilizler ise devamlı bu iki devleti nasıl yok edebileceklerini planlamakla meşguldüler Önce Gürgâniye Devletini parçalamaya karar verdiler Böylece hem Asya’daki Müslümanları başsız bırakacaklar hem de Hindistan’ın hazinelerine ve ticaretine hakim olacaklardı Fakat Osmanlı Devletinin buna mâni olmasından korkuyorlardı Bunun için Osmanlı Devletiyle Rusya arasında savaş çıkarmaya çalıştılar Sıcak denizlere inme hayaliyle yanıp tutuşan Rusya’yı devamlı tahrik ettikleri gibi sadrazam Mustafa Reşid Paşa'yı da kandırarak Rusya’ya karşı düşmanca tavır takınmasını temin ettiler İngilizlerin asıl maksadını anlayamayan Rus Çarı Birinci Nikola İngilizlerle Osmanlı toprakları hakkında görüşmeye karar verdi 9 Ocak 1853’te Sen-Petersburg’un kışlık sarayında verilen bir baloda İngiliz elçisine Osmanlı Devletinin topraklarını paylaşmayı teklif etti Ancak İngiltere bu teklifi reddettiği gibi durumu Bâbıâli’ye de bildirdi Bunun üzerine Rusya Osmanlı Devleti hakkında tek başına tedbirler almaya kalkıştı İstanbul’a prens Mençikof’u elçi olarak gönderip Fransa’nın Kudüs’te daha önceleri Katolikler adına sağladığı imtiyazların Ortodokslar için de tatbik edilmesini Ortodoks tebaanın himayesinin Rusya’ya verilmesini istedi Fakat Mustafa Reşid Paşa bu teklifleri reddedip meselenin diplomatik yollardan çözümünü önledi Bunun üzerine Avusturya İmparatorluğu ile Prusya Krallığı İstanbul ve Petersburg’a kendi hakemliklerinde bir konferans toplanıp savaşın önlenmesini teklif ettiler Rusya bu teklifi kabul ettiği halde Mustafa Reşid Paşa İngilizlerin tahriki ile reddetti Böylece iki devlet arasında münasebetler tamamen kesildi Rusya savaş ilan etmeden Eflak ve Boğdan’ı işgal etti Bunun üzerine Osmanlı Devleti 4 Ekim 1853’te Rusya’ya harp ilan etti

Tuna cephesinde savaş Türk topçu ateşiyle başladı (23101853) İlk gün Ruslar 300 asker kayıp verdiler Ömer Paşa 27 Ekim’de Vidin’den doğuya doğru Tuna dirseğini geçerek Romanya’ya girdi Kalafat’ı aldı Tutrakan ve Yerköyü’nden de Romanya’ya asker sokan Ömer Paşa Oltenisa meydan muharebesinde Rus kuvvetlerini bozdu (5111853) Binlerce ölü ve yaralı veren Ruslar bozgun hâlinde Bükreş’e kaçtılar

Anadolu cephesinde de Müşir Abdülkerim Nâdir Paşa Kafkasya’da harekâtta bulunup Şeyh Şâmil ile irtibat kurdu Şeyh Şâmil vasıtasıyla Kafkasya’daki yerli ahaliden Ruslara karşı destek sağlandı Fakat Tuna cephesindeki başarı bu cephede sağlanamadı Bunun üzerine Abdülkerim Nâdir Paşanın yerine erkân-ı harbiye reisi olan Ahmed Paşa cephe kumandanı oldu

Bu arada Rus Karadeniz Donanması Sinop’ta yatan 12 parçalık Türk filosunu bastı (30 Kasım 1853) Filonun tamamı imha edilince iki binden fazla Osmanlı bahriyelisi şehid oldu Sinop’un Müslüman mahalleleri bombardıman edilerek tahrip edildi Birçok sivil de şehid oldu

Bunun üzerine İngiltere Rusya ile diplomatik münasebetlerini kesti Rus çarının Kudüs’te Katoliklere karşı Ortodoksları ayaklandırdığını ileri sürerek Rusların Akdeniz’e inmesini istemeyen Fransa’yı da yanına alıp 1854 Mart’ında Rusya’ya resmen savaş ilan etti İki devlet Osmanlı Devletinin yanında yer aldı

Müttefik kuvvetleri 31 Mart’ta Gelibolu’da toplandı İngiliz kuvvetlerine Lord Raglen Fransız kuvvetlerine Mareşal Arnard Tuna boyundaki Osmanlı Ordusuna ise Ömer Lütfi Paşa kumanda ediyordu Ömer Paşa 17 Nisan’da Küçük Eflak ve Sırbistan arasındaki Kalafat Muharebesinde Rus taarruzunu püskürtüp düşmanı Karayova’ya kadar seksen kilometre kovaladı Müttefik donanmasına Odesa’dan ateş edilmesi üzerine şehir topa tutuldu Sekiz gemilik müttefik filosu on beş Rus gemisini batırıp istihkâm ve tahkimatlarını mühimmat depolarını tersane tesislerini tahrip ederek on üç gemiyi de ele geçirdi

15 Mayıs’ta Ruslar Güney Dobruca’da mühim bir Türk kalesi olan Silistre’yi muhasaraya başladılar 80 000 kişilik Rus ordusu kaleyi savunmakta olan Musa Paşanın emrindeki 10 000 kişilik kuvvet karşısında bozguna uğradı 41 gün içinde yaralanma ve ölüm sebebiyle birkaç defa kumandan değiştirmek zorunda kalan Ruslar 25 Haziranda 15 bin ölü 25 000 yaralı vererek muhasarayı kaldırdılar Ömer Paşanın kuvvetleri karşısında da duramayan Ruslar 6000 kayıp verdikten sonra Romanya’yı boşaltıp Boğdan’a çekildiler Rus kuvvetlerinin yerine 6 Ağustos’ta Türk kuvvetleri girdi Rus zulmünden bıkan Romanyalılar Osmanlı kuvvetlerini sevinçle karşılayıp büyük merasimler tertip ettiler Hıristiyan olmalarına rağmen Büyük Bükreş kilisesinde dua edip Osmanlı hakimiyetinde bulunmalarına sevinçle şükrettiler

Osmanlı Devleti ve müttefikleri Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile antlaşma yapıp Eflak Boğdan ve Tuna’nın güvenliğini bunlara vererek Kırım’a saldırmaya karar verdiler İngiliz ve Fransız donanması Baltık’a açılıp Rusları taciz etti Temmuz ayından beri Varna’da bulunan 55 000 kişilik müttefik kuvvetleri Eylül ayında Kırım’a hareket etti 14 Eylül 1854’de Kırım’a çıkarma yapıldı

Müttefik kuvvetlerin hedefi Rusların Karadeniz’deki en kuvvetli ve müstahkem liman şehri Sivastopol’du 19 Eylülde Eskihisar mevkiinden hareket eden müttefik kuvvetleri Prens Mençikof idaresindeki 50 000 Rus askeri ile Alma’da muharebeye tutuştu Rus kuvvetleri beş bin ölü on iki bin yaralı verip bozguna uğrayarak Sivastopol’a çekildi Orada çok çetin bir savunmaya başladılar Sivastopol’u kuşatan müttefik kuvvetler şehir yakınındaki Balaklava limanını işgal ettiler 25 Ekim’de Balaklava ve 5 Kasım’da İnkerman savaşlarında Ruslar 90 000 askerle savaşmalarına rağmen Osmanlı kuvvetlerinin kahramanca çarpışması sebebiyle yenildiler Bu yenilgileri hazmedemeyen Prens Mençikof kederinden ölünce yerine general Gorçokof atandı

Tuna cephesinde Rusları bozguna uğratıp bu taraftan gelebilecek tehlikeleri bertaraf eden Ömer Paşa Şubat başında Kırım’a gelip 17 Şubat 1855’te Gözleve Meydan Muharebesinde Rus ordusunu bozdu

Bu arada Rus Çarı Birinci Nikola ölmüş yerine oğlu İkinci Aleksandr geçmişti Kırım’da bulunan toplam müttefik kuvveti 202 000 kişiye ulaşmış Osmanlı Devletiyle yaptığı antlaşma ile Sardunya Krallığı da müttefiklerin yanında savaşa girip 16 000 askerini Kırım’a göndermişti

24 Mayısta Kerç’i ve 28 Mayısta Anapa’yı alan müttefik kuvvetleri 7 Haziran’da Sivastopol’a yaptıkları umumî taarruzla Ruslara 20 000 asker zayiat verdirip 73 top ele geçirdiler Müttefik kuvvetlerin verdiği kayıp 5000 idi

Bu savaşın maddî kaynaklarını karşılamakta güçlük çeken Osmanlı Devleti Mustafa Reşid Paşanın sadareti zamanında ilk defa dış borçlanmaya girdi İngiltere ve Fransa’dan 5000000 altın borç alındı Bundan sonra dış borçlanmanın sonu gelmeyecek ve 20 yıl geçmeden Türk maliyesi iflasın eşiğine adım atacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #64
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Müttefikler 1855 baharında büyük hazırlık yaparak Kırım’ın asker mühimmat ve erzak stokunu takviye ettiler Komuta kademesinde de değişiklik oldu Fransız kuvvetlerinin başına general Pelisier Lord Raglan’ın hastalıktan ölmesiyle de yerine İngiliz generali Simson tayin edildi 24 Mayısta Rusların Sivastopol’a asker sevkiyatı yaptığı stratejik önemi olan Kerç Boğazına müttefiklerin asker çıkartmasıyla harekât başladı Buharlı savaş gemilerinden meydana gelen yirmi iki gemilik filo Azak Denizine gönderildi Rusların Karadeniz sahilleri işgal edilerek pek çok kayıp verdirildi

Yaz boyu bütün şiddetiyle devam eden çarpışmalardan sonra Sivastopol’a karşı umumi hücuma geçildi Ruslar büyük yardım almalarına rağmen 8 Eylülde Malakit istihkâmlarının zapt edilmesi üzerine dayanamayacaklarını anlayıp şehri terk etmeye başladılar Müttefik kuvvetleri 9 Eylülde Sivastopol’a girdiler 11 ay süren kuşatma çok kanlı olmuş iki taraf da büyük kayıp vermiş ve Sivastopol harabeye dönmüştü

Müttefikler harekâta devamla Kılburnu Zaferini kazanıp Özi Kalesini zaptettiler Bu cephede de Rusların savaşacak gücü kalmadı

Kafkas cephesinde ise Ruslar Doğubeyazıt'ı alarak Kars’ı kuşattılar (15 Temmuz 1855) Kars’ın tahkimatı pek iyi olmamasına rağmen Müşir Mehmed Vâsıf Paşa 15 000 askeriyle 40 000 kişilik Rus kuvvetlerine başarıyla karşı koydu Devamlı takviye alan Ruslar 29 Eylülde umumî taarruz yapıp 7000 ölü 10 000 yaralı verdilerse de geri çekilmediler Kırım’da savaşın bitmesinden yararlanan Ömer Paşa Kafkas cephesine yardım için Sohumkale’ye çıktı İngur Meydan Muharebesinde Rus ordusunu dağıttı (6 Kasım 1855) ve Kars üzerine yürüdü Fakat uzun süredir ikmal alamayan Kars açlıktan düştü (28 Kasım 1855)

Kars’ın düşmesiyle harp fiilen bitti ise de Ruslar sulha yanaşmadı Ancak Avusturya’nın ültimatomu üzerine sulhu kabul etti 1856 Şubat ayında Viyana protokolü ile sulhun ana hatları kabul edildi ve savaş sona erdi Savaşa askerî güçleriyle yardım eden İngiltere ve Fransa bu yardımlarına karşılık Osmanlı Devletinden Tanzimat fermanını teyid eden ve onu tamamlayan Islahat fermanının yayınlanmasını istediler Devrin sadrazamı Âlî Paşa ile Fransız ve İngiliz elçilerinin ortaklaşa hazırladıkları yeni ferman antlaşma imzalanmadan önce ilan edildi Binlerce şehid dayanılmaz malî külfet ve sıkıntılara mâl olan başarıların meyvesini Osmanlılar değil göstermelik olarak savaşa giren Osmanlı müttefikleri topladı Osmanlı Devletinin iç ve dış siyasetinde yabancı müdahalesine her zaman açık kapı bırakan bu ferman Osmanlı toplumu ve ekonomisini Avrupa ekonomisinin nüfuz sahası içine sokarak bağımlı hâle getirdi Bu ferman sayesinde çeşitli mezheplere bağlı Hıristiyan tebaaya Rusların harp öncesi teklif ettiği haklardan daha fazlası verildi Bu fermanın yayınlanmasından sonra görüşmelere Paris’te devam edildi Osmanlı Devleti Rusya İngiltere Fransa İtalya Avusturya-Macaristan ve Prusya’nın katıldığı Paris görüşmeleri 30 Mart 1856’da sonuçlandı (Bkz Paris Antlaşması)

Kırım Savaşı Osmanlı Devletinin toprak kaybına sebep olmamasına rağmen siyasî olarak aleyhine oldu Devlet iktisaden çöktü Müttefikler kârlı çıktı Osmanlı Devletini Rusya ile meşgul eden İngiltere az bir kuvvetle savaşa girip asıl maksadını gizledi ve büyük devletlerin dikkatini o yöne çekerek Hindistan’daki Gürgâniyye (Babürlüler) Devletini yıktı Topraklarını işgal ederek Hindistan hazinelerine sahip oldu ve ticaretini geliştirdi Ayrıca Ortadoğu ve Hindistan yolunda rakibi olan Rusya’yı Osmanlı'yla çatıştırarak zayıflattı Islahat fermanıyla gayrimüslimlere verilen haklar sonunda birçok yerde bağımsızlık hareketlerinin çıkmasına sebep olundu Fransa ise Ortadoğu’yu karıştırarak günümüze kadar süren hadiselere sebebiyet verdi İtalya müttefiklerden siyasî yardım alarak birliğini kuvvetlendirip tamamladı Rusya savaştan mağlup ayrılmasına rağmen antlaşmaya aykırı hareket edip büyük idealini önce siyasî olarak sonra da her türlü hareketlere teşebbüs ederek devam ettirdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #65
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı)

Son asır Türkiye tarihinin dönüm noktalarından birini teşkil eden ve Rumî 1293 tarihine rastladığından tarihimize “Doksanüç Harbi" diye geçen 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı

Çarlık Rusyası; asırlık emellerini gerçekleştirmek için Osmanlıları Avrupa’dan atmak İstanbul’u ele geçirerek sıcak denizlere inmek Hıristiyanları ve özellikle Slavları korumak bahanesiyle Osmanlı Devleti'nin iç işlerine karışmaktaydı Bu husus harbin en önemli sebebini teşkil edecektir Osmanlı ülkelerine saldırmayı millî bir hedef kabul eden Rusya Kırım Hanlığını istilâ etmiş Karadeniz’in kuzey ve doğu kıyılarını almış Volga boylarındaki Türk ülkelerini istilâ ederek Türkistan’a ilerleyip kuzey kısımlarını elde etmişti 1853 Kırım mağlûbiyeti Rusların bu emellerini bir müddet için durdurmuştu Ancak Rusya büyük bir gayretle eski birliğini sağlamış ve Kırım mağlûbiyetinin acısını çıkarmak için fırsat gözetmeye başlamıştı Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğüne en çok taraftar olan Fransa’nın 1870 yılında Prusya karşısında ağır bir mağlûbiyete uğraması kuvvetler dengesinin Osmanlılar aleyhine bozulmasına yol açmış ve Rusya beklediği fırsatı elde etmişti Bunu değerlendiren Rusya Paris Antlaşması'nın Karadeniz’de donanma ve tersane bulundurulmaması hakkındaki maddelerini tanımadığını resmen ilan edip bu teşebbüsünü Londra Konferansı'nda tescil ettirdi Böylece Rusya Karadeniz’de kuvvetli bir donanma meydana getirme imkânına sahip oldu

Bu gelişmeden sonra Rusya Panislavizm fikirlerini Balkanlarda yaymak için Moskova’da bir kongre topladı Rus Panislavistleri Bosna-Hersek ve Bulgaristan Slavlarını ayaklandırmak için Balkanlarda yoğun propagandaya giriştiler Ayrıca Romanya ve Karadağ’da birer teşkilat kurdular Rusya bu tür faaliyetlerinden başka Osmanlı Devletine de baskı yapmaktaydı Sadrazam Mahmud Nedim Paşa Bulgarların Fener Rum Kilisesi'nden ayrılarak millî bir kilise kurmalarını kabul etti Böylece Bulgarların siyâsî bağımsızlıklarına yol açıldı

Çok geçmeden Panislavizm propagandası etkisini gösterdi İlk olarak Bosna-Hersek eyaletindeki Hıristiyanlar ayaklandı Daha bu isyan bastırılmadan yine Rus tahrikiyle Karadağlılar ve Sırplar da ayaklandılar Osmanlı Devleti bu iki isyanı bastırınca bunlar Avrupa devletlerinden yardım istediler İşe karışan Rusya Osmanlı Devletine Karadağ ve Sırbistan’la anlaşma yapması için ültimatom verdi Bunun üzerine muhtemel bir savaştan çekinen Avrupa devletleri Balkan meselesini görüşmek üzere İstanbul’da bir konferans tertip ettiler (23 Aralık 1876) Aynı gün Osmanlı Devleti Konferansın çalışmalarına mâni olmak için Kânun-i Esâsî’yi ilan etti Çalışmalarına devam eden Tersane Konferansına Osmanlı Devletinden başka İngiltere Fransa Rusya Avusturya Almanya ve İtalya katıldı Yabancı delegeler önceden hazırladıkları metni Osmanlı delegelerine sundular Buna göre Osmanlı askeri Karadağ ve Sırbistan’dan çekilecek Bulgaristan’da doğu ve batı Bulgaristan adı ile iki ayrı eyalet kurulacak ve Bosna-Hersek’le birlikte bu iki eyalete muhtariyet verilecekti Osmanlı Devletinin bu şartları kabul etmemesi üzerine konferans dağıldı Konferansa katılan İngiltere Başmurahhası Hindistan Nazırı Lord Salisbury savaşı önlemek hususunda çok gayret gösterdi O Midhat Paşa'nın aksine bir savaş çıktığında İngiltere’nin Osmanlı Devletine yardım etmeyeceği kanaatindeydi Lord Salisbury Sultan İkinci Abdülhamid’le de görüşerek durumun vahametini izah etti Padişah savaş istemiyordu fakat savaş isteyen devlet adamlarının baskısı altında idi Bunların başında Sadrazam Midhat Paşa ve Harbiye Nazırı vekili Müşir Redif Paşa geliyordu Midhat Paşanın teşvikiyle yüksek medrese talebesi sokaklara dökülüp Padişahın penceresi altına kadar giderek “Harb istiyoruz!” diye bağırdı

Tersane Konferansında müspet bir netice alınamayınca Londra’da bir konferans daha toplandı Bu konferansta Bâbıâlî’ye Tersane Konferansının kararlarından daha hafif ıslahat şartları teklif edildi ancak Osmanlı devlet adamları bu teklifi de reddettiler Londra protokolünün Osmanlılar tarafından reddedilmesinden sonra Çar Karadağ’a sadece Nikşik kazası bırakılırsa savaşı önleyebileceğini Bâbıâlî’ye bildirdi Ancak bu teklif de sadrazam İbrahim Edhem Paşa tarafından reddedildi

Avrupa devletlerinin savaşa mâni olma teşebbüsleri başarısız kalınca Rusya 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devletine savaş ilan eti Sırbistan Romanya ve Karadağ prenslikleri de Osmanlı Devletine isyan ederek Rusya’nın yanında yer aldılar Yunanistan da düşmanca bir tavır takınınca Osmanlı Devleti savaşta yalnız kaldı

93 Harbi Tuna ve Kafkasya cephelerinde cereyan etti Tuna cephesi başkumandanı Serdâr-ı ekrem Müşir Abdülkerim Nâdir (Abdi) Paşa idi Emrindeki kuvvetler üç orduya ayrılmıştı Bunlardan Garp ordusunun başında Müşir Osman Paşa Şark ordusunun başında Müşir Ahmed Eyüp Paşa Cenup ordusunun başında ise Müşir Süleyman Paşa bulunuyordu Bu cephedeki denge Osmanlıların hayli aleyhineydi


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #66
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Abdülkerim Nâdir Paşanın düşmanın Tuna’yı geçmesine seyirci kalmasıyla harp yarı yarıya kaybedildi Halbuki Osmanlılar için en büyük ümit Rusları Tuna seddi üzerinde durdurabilmek ve bu seddi aşmalarına engel olabilmekti Bu zafiyetinden dolayı Serdâr-ı ekrem bir müddet sonra Dîvân-ı harbe verilip mahkum olacaktır

7 Temmuz’da Tırnova 16 Temmuz’da Niğbolu’yu alan Ruslar Şıpka Geçidine hâkim olup Balkan Dağlarını aşmaya başladılar Abdülkerim Nâdir Paşanın azledilip yerine çok genç müşir Mehmed Ali Paşanın başkumandan olması ve ordu içindeki diğer ayrılıklar müşirler arasında rekabeti artırdı Bu husus savaşın kaybedilmesinde önemli sebep teşkil etti Müşir Süleyman Paşa Şıpka Geçidini ele geçirmek için bir hafta gece-gündüz demeden taarruzda bulundu ancak muvaffak olamadı Bu defa Şıpka’yı geçmek için Müşir Mehmed Ali Paşa taarruza geçti Ayazlar Karahasan Ablova ve Kaçılova Meydan Muhârebelerini kazandı ise de devamlı takviye alan Rus kuvvetlerini söküp atamadı Müşir Osman Paşa ise savunma savaşına yeni prensipler getirerek Plevne’de düşmanı üç defa mağlup etti Üçüncü Plevne Zaferinden sonra Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından “Gâzi” unvânı verildi Yeni takviyelerle güçlenen düşman karşısında Osman Paşa yardım alamadığından Plevne de düştü Plevne’nin düşmesi ile sayıca pek fazla olan Rus birlikleri serbest kaldılar Bu sırada Sırplar Niş’e girmişler Karadağlılar da İşkodra çevresine kadar ilerlemişlerdi İleri harekâtlarına devam eden Ruslar Sofya Niş ve Vidin’i aldıktan sonra Edirne’ye ve burayı da alıp Yeşilköy’e ulaştılar Grandük Nikola sulh şartlarını dikte etmek üzere umumî karargâhını burada kurdu Böylece Tuna cephesindeki savaş Osmanlıların aleyhine netîcelendi

93 Harbi’nin ikinci cephesi Kafkasya idi Kesin neticenin alınacağı ve alındığı Tuna cephesi kadar mühim olmamakla beraber burada da pek büyük savaşlar oldu Cephe kumandanı Ahmed Muhtar Paşa idi 125000 kişilik Rus ordusunun başında ise Ermeni asıllı Melikof bulunuyordu

Devamlı takviye alan Ruslar 30 Nisan’da Doğu Bayezid’i ele geçirdiler Muhtar Paşa Ruslara karşı 21 Haziranda Halyaz 25 Haziranda Zivin 25 Ağustosta Gedikler Meydan Muhârebelerini kazandı Ahmed Muhtar Paşaya bu zaferlerden sonra “Gâzi” unvanı verildi 4 Ekimde Yahniler Meydan Muharebesi de kazanıldı ancak takviye alan Rusları durdurmak mümkün olmadı 15 Ekim 1877 Alacadağ Meydan Muharebesi Kafkas cephesinin dönüm noktası oldu Ahmed Muhtar Paşa fazla zayiat vermemek için Erzurum’a çekilmek zorunda kaldı Kars açıkta kaldığından 18 Kasım’da Rusların eline geçti Fakat Ruslar Erzurum halkının da katıldığı destanlaşan savunma karşısında Erzurum’u alamadılar Bu sırada Ahmed Muhtar Paşa Padişah tarafından İstanbul’un muhafazası ile görevlendirilip İstanbul’a çağrılınca yerine Müşir Kurd İsmail Paşa getirildi

93 Harbi Osmanlı Devletinin ağır mağlûbiyetiyle neticelendi Rumeli Türklüğü Rus birlikleri ve Bulgarların büyük katliamı sebebiyle büyük sarsıntıya uğradığından Türk nüfusu azınlığa düştü Son asır Türk tarihinin en büyük göç faciâsı vuku buldu Balkanlardan Anadolu’ya uzanan yollar göçmen kafileleriyle doldu Bunların büyük bir kısmı yine Ruslar ve Bulgarlar tarafından imha edildi

Rusların Yeşilköy’de karargâh kurmalarından sonra Babıâlî 19 Ocak 1878’de Rusya’dan mütareke istedi 9 ay 7 gün süren savaşa 31 Ocak 1878’de imzalanan Edirne Mütarekesi son verdi Sonradan 3 Mart 1878’de Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması imza edildi ancak yürürlüğe girmedi Abdülhamid Han siyasî dehasıyla bu antlaşmayı yürürlüğe koydurmadı Ayrıca bu antlaşma Rus nüfuzunu son derece arttırdığından Avrupa devletlerini telaşa düşürmüştü Avrupa devletlerinin iştirakleriyle tertiplenen Berlin Antlaşması'na göre (13 Temmuz 1878) önceki antlaşmanın bazı maddeleri hafifletildi Ancak Osmanlı Devleti bu antlaşmaya göre bugünkü Türkiye’nin üçte birine yakın toprak ve büyük nüfus kaybına uğradı Ayrıca 800 milyon altın franklık savaş tazminatı ödeme mecburiyetinde bırakıldı Balkanlarda ise Sırbistan Karadağ ve Romanya bağımsız birer devlet oldular

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #67
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Dömeke Savaşı

Osmanlı-Yunan savaşı

Berlin Antlaşması'na dayanarak Türk yağmasından Teselya ile Arta kazasını ele geçiren Yunanistan bu sefer de Yanya vilâyetiyle Girit’e göz dikmişti Bu bölgede halkın üçte ikisini meydana getiren Rumlar daimî olarak Yunanlılar tarafından Osmanlılar'a karşı kışkırtılmaktaydılar Çıkan ayaklanmaların Türkler tarafından bastırılması Yunanlıların daha çok hoşuna gidiyor ve bu kez de Avrupa devletlerini Rumlar eziliyor bahanesiyle tahrik ediyorlardı

Nitekim 3 Şubat 1897’de Girit’te Hıristiyanların soykırıma tâbi tutulduğu iddiasıyla Avrupalı devletler Girit sularına zırhlılar göndermişlerdi Bu zırhlılar aynı zamanda Türk-Yunan çatışmasına engel olacaklardı Ne yazık ki Albay Vassos komutasındaki Yunan filosu Girit’e çıkarma yaparken bunlar sadece seyrettiler Ancak son derece tedbirli hareket ederek Avrupa devletlerini yanına çekmeyi başaran Sultan İkinci Abdülhamid Han onlara ortak abluka teklifi yaptı ve kabul edildi

Girit’in elden çıkmasına sinirlenen Yunanlılar Teselya ve Makedonya’daki Osmanlılara saldırmaya başladılar Nihayet Osmanlı hükümeti de 17 Nisan 1897’de Yunanistan’a harp ilan etti İki taraf kuvvetleri arasında esaslı bir fark yoktu Ancak Yunanlıların bilhassa arızalı bölgelerde Osmanlı ordusunu uğraştıracağına ve bilhassa Dömeke mevkiinde ağır kayıplar verdireceğine ihtimal verilmekteydi Osmanlı kuvvetleri Müşir Edhem Paşa komutasında 45000 kişilik Osmanlı askerine karşılık Kralın kardeşi Konstantin’in kumanda ettiği Yunan ordusu ise 40000 kişilik bir kuvvetten meydana geliyordu

18 Nisanda Milano mevkiindeki savaşı Osmanlılar kazandılar Ancak savaşın ağır cereyan etmesi üzerine büyük devletlerden her an gelebilecek bir müdahaleye fırsat vermemek için Sultan İkinci Abdülhamid Han yıldırım harbi istediğini Edhem Paşaya bildirdi Bu durum üzerine 25 Nisan’da Yenişehir 26 Nisan’da Tırhala zaptedildi Asıl vuruşmanın Dömeke’de olacağı ve bu savaş sonunda galip tarafın ortaya çıkacağı belli olmuştu Çünkü Yunanlılar bu müstahkem mevkie çok güvendikleri gibi çok fazla yığınak da yapmışlardı Savunma savaşı yapacak olan Yunanlılar Türkleri püskürteceklerine kesin inanıyorlardı 17 Mayıs günü çok şiddetli geçen muharebe sonunda Osmanlılar parlak bir zafer daha kazandı Yunan ordusu tamamen dağıldı Yunan başkomutanı gece karanlığından yararlanarak canını zor kurtarabildi

Artık Osmanlı ordusunun Yunan başkentine girmesine engel olacak ciddî bir mukavemet beklenemezdi Lâkin Yunanlıların imdadına burada da Avrupa’nın büyük devletleri yetişti ve 20 Mayıs 1897’de Türk ordusunun fethettiği yerler elinde kalmak şartıyla mütareke imzalandı Türk-Yunan Harbi Sultan İkinci Abdülhamid Hanın dünya politikasında ve iç politikada itibarını artırmış ve Osmanlı toplumunun maneviyatı yükselmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #68
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Aziziye Müdafaası (Savunması)

Doksanüç Harbi diye tarihe geçen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında Erzurum’daki Aziziye Tabyasında Ruslara karşı gerçekleştirilen müdafaa

24 Nisan 1877’de Ruslar Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmişler batıda Tuna boyundan ve doğuda Kars cihetinden saldırıya geçmişlerdi Doğu cephesinde ordumuzun başkumandanlığını Gazi Ahmed Muhtar Paşa yapıyordu Kabiliyetli ve cesur bir asker olan Ahmed Muhtar Paşa Kars’ı alan Rus ordusu karşısında askerini muhafaza ederek programlı bir şekilde Erzurum’a çekilmişti Bu çekilme sırasında yaptığı Halyaz Zivin Gedikler ve Yahniler meydan savaşlarında zafer kazanmış hatta Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından taltif görerek “Gazi” unvanını almıştı Askerimiz kuvvet ve teçhizat yönüyle üstün Rus ordusu karşısında silah ve yiyecek bakımından iyi şartlarda olmaması sebebiyle Erzurum’a kadar çekilmeye mecbur kalmıştı

Erzurum’a yaklaşan Rus ordusu kumandanı Ahmed Muhtar Paşaya elçi göndererek teslim olmasını istedi Paşa komutanları ile yaptığı istişareden sonra “kesinlikle hayır” cevabını verdi Teslim teklifi şehirde duyulmuş halk galeyana gelmişti Çocuğundan ihtiyarına kadınından hastasına kadar halkın kanlarının son damlasına kadar Moskof kâfirlerine karşı savaşıp vatan ve namuslarını şehid oluncaya kadar müdafaa edeceklerine karar aldıklarını Gazi Ahmed Muhtar Paşaya bildirmişlerdi Göz yaşlarını tutamayan kumandan heyet başkanının alnından öptükten sonra Sultan İkinci Abdülhamid Hanın gönderdiği telgrafı gösterdi Padişah telgrafında; “Şu anda bulunduğunuz yer Asya’nın en mühim noktası ve düşmanın göz diktiği yerdir Bu sebeple Erzurum’u büyük bir tehlike beklemektedir Allahü teala muhafaza eylesin epeydir ordumuzda görülen dağılma ve çöküntüler bu sefer de meydana gelir Erzurum’a bir zarar olur istilaya duçar olursa böyle elemli bir olayın devletimizin maddi ve manevi varlığında açacağı yarayı size anlatmaya lüzum yoktur Şu halde asıl iş görecek ve devletin üzerindeki nimet hakkını gözetip milletimizin sizden beklediği şerefi ispat edecek gün bugündür Namus ve şerefimizi muhafaza edemezsek bu kıyamete kadar tarihimizden silinmeyecek ve askerlik şerefimize sürülmüş acıklı bir leke olacaktır” diyordu

Bu telgraf halka duyuruldu Herkes balta satır kılıç süngü tüfek tabanca ne bulduysa tedbirini alıp büyük bir heyecan içinde Rusların Erzurum’a yaklaşmasını bekliyordu Bu arada halkın içinde gizliden gizliye faaliyet gösteren Osmanlıyı içten vurmaya çalışan Ermeni ve Yahudiler menfi propaganda yaparak halkın savaş azmini kırmaya çalıştılar Teslim olunduğunda can ve mal emniyetinin olacağını aksi halde herkesin kılıçtan geçirileceğini söyleyerek Rusların vaatlerini tekrar ediyorlardı Fakat buna aldıran olmadı Ne pahasına olursa olsun savaşacaklardı!

Gazi Ahmed Muhtar Paşa da savunma tedbirlerini almış tabyalara güvendiği komutanları vazifelendirmişti

Anadolu içlerine doğru yürümelerine Erzurum’u tek engel olarak gören Rusların başlıca gayesi şehri ele geçirmekti Ayrıca yerli Ermeni ve Yahudilerden de faydalanıyorlardı Hacibey adlı bir hainin kumandasında 8 Kasımı 9 Kasıma bağlayan gece saat ikide harekete geçen düşman Aziziye Tabyasına baskın düzenledi

Baskın için Müdürge ve Tasmahur köylerinin Ermenilerini ve Vank kilisesi papazlarını kullandılar Müslüman kılığına giren ve Osmanlıca'yı çok iyi bilen bu hainlerin yardımıyla Vank Deresindeki nöbetçileri şehid ettiler Büyük bir sessizlik içinde Aziziye Tabyasına girerek ikinci ve üçüncü kesimlerinde uyuyan yüzlerce askerimizi şehid ettiler Tabyanın birinci kesimi biraz kenarda kalıyordu ve komutanları kaymakam (Yarbay) Bahri Bey uyanıktı İkinci ve üçüncü kesimlerdeki gürültüyü işitmiş baskına uğradıklarını anlamıştı Derhal silah başı ederek şiddetli bir müdafaaya başladı Türk askerini toplu katliamdan kurtaran kaymakam Bahri Bey yaralanmasına rağmen bunu askerden gizleyerek müdafaaya devam etti

Gece yarısı top ve tüfek seslerini duyan Erzurumlular müezzinin; “Ey Erzurumlular! Ey ahali! Moskof kâfirleri Aziziye’yi bastı Allah’ını seven eli silah tutan herkes askerimizin yardımına koşsun! Vatanını seven yetişsin!” nidası üzerine gece karanlığında sokaklara döküldüler Bunlar arasında Nene Hatun da vardı

Askerini silah başı eden Gazi Ahmed Muhtar Paşa Aziziye istihkâmından telgrafla haber almaya çalışıyor fakat; “Harb oluyor!” cevabından başka bir şey öğrenemiyordu Paşa üç tabur alarak Topdağı’na çıktı Oranın kumandanı Müşir Hasan Tahsin Paşa ile birleşti Ortalık iyice aydınlandıktan sonra Aziziye istihkâmlarından birinde şiddetli çarpışmaların olduğunu diğer iki tabyada ses seda çıkmadığını gördü Ahmed Muhtar Paşa Kaptan Mehmed Paşa kumandasındaki iki tabur askeri Aziziye’ye gönderdi Kaptan Mehmed Paşa askerleriyle Aziziye istihkâmının ortasındaki kışlaya doğru yaklaşınca Ruslar tarafından ele geçirilmiş olan kışlanın mazgallarından şiddetli bir tüfek ateşine tutuldu Bunun üzerine Kaptan Mehmed Paşa kışlayı kuşattı Üçüncü kısımda çarpışma hâlâ devam ediyordu Artık Erzurum halkı da yetişmişti Hücum ederek istihkâmın içine girdiler Düşmanla muharebe göğüs göğüse cereyan ediyordu

Bu arada tabyanın birinci kısmından hâlâ çarpışmaya devam eden Bahri Beyden Ahmed Muhtar Paşaya; “Gece baskın anında yaralandığını askere belli etmeden çarpışmaya devam ettiğini acele yardıma gelinmesini” bildiren bir haber geldi Yardıma gönderilen Kaptan Mehmed Paşa ve halk Bahri Beyin bulunduğu kısma geçti İki ateş arasında kaldığını gören düşman bozguna uğrayarak kaçmaya başladı Halk ve asker takibe başladılarsa da Rusların ateşi karşısında durakladılar Hadiseyi dikkatle takip eden Topdağı’ndaki istihkâmlarımız Ruslara karşı ateşe başladılar Bu durum karşısında başarı elde edemeyeceklerini anlayan Ruslar geri çekildiler

O gün Aziziye kurtarılmış asker ve halktan 1000 civarında şehid verilmiş 2300 civarında Rus öldürülmüştü

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #69
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Trablusgarp Savaşı Osmanlı-İtalyan Harbi

İtalya birliğini kurunca diğer Avrupa devletleri gibi sömürge siyaseti takibine başladı Kendi toprakları karşısına düşen Trablus ve Bingazi’yi ülkesine katmak istiyordu Bu topraklar o devirde Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetinde olduğundan doğrudan saldırıya cesaret edemedi Destekçi ve ittifak aradı Bu gayeyle; 1902’de Avusturya ve Fransa 1904’te İngiltere 1909’da Rusya ile antlaşmalar imzaladı Antlaşmalara göre; İtalya Trablus ve Bingazi'de serbest hareket edecekti İtalya’nın bu faaliyetlerine karşı devrin Osmanlı Sultanı İkinci Abdülhamid Han (1876-1909) dahiyane siyasî tedbirler aldı Ayrıca muktedir ve seçme kumandanlar tayin ettiği Trablusgarp Tümenini silah ve mühimmat bakımından takviye ettirdi Sultan Abdülhamid Han siyasî askerî ve merkezî tedbirlerin yanında bölgenin kuvvetli itibarlı sülalelerinden Bingazi’deki Senûsîleri de silahlandırdı Osmanlı Sultanının merkezî ve mahallî tedbirleri sayesinde İtalya denizaşırı sömürgeleri de olan İngiltere Fransa Avusturya ve Rusya’yla ittifak antlaşmaları imzalamasına rağmen saldırmaya cesaret edemedi Bu planın tatbikatına Sultan Abdülhamid Hanın tahttan indirilmesinden sonra başlanıldı

12 Ocak 1910’da Roma sefirliğinden sadrazamlığa getirilen Hakkı Paşa İttihat ve Terakki Partisi programı istikametinde siyaset takip etti Hakkı Paşa İtalya’nın topraklarına yakın Kuzey Afrika ülkelerine karşı emellerini bilmesine rağmen Trablus’taki Osmanlı Tümenini kaldırıp Yemen’e sevk etti Tümenin mühimmatını da birçok ihtarlara rağmen İstanbul’a getirtti Bölge bütün müdafaa tedbirlerinden mahrum bırakılınca; İtalya’nın teşebbüsleriyle Trablusgarp vali ve kumandanı Müşir İbrahim Paşa vazifesinden alındı Bütün bunlar İttihat ve Terakki Partisinin akıl almaz bir dış siyaset takip etmesinin neticesiydi İtalya ile mesele çıkarmamak düşüncesinden hareket ettiklerini iddia eden İttihatçılar sonunda işi ihanete kadar götürdüler İtalya 14 Şubat 1910 tarihinde Avrupa devletleriyle yaptığı antlaşmalara dayanıp Akdeniz’deki kuvvet dengesi bakımından Kuzey Afrika’daki bu toprakların İtalya için son derece önemli olduğunu belirterek Trablusgarp’ta imtiyazlar istedi Osmanlı Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Rıfat Paşa müstakil bir devletin hakimiyet telakkisine aykırı İtalyan teklifini reddetti Yüzyıllardır Osmanlı hakimiyetinde yaşayan bölge halkı da sadakatle İtalyan teklifi aleyhine cephe aldılar İtalya sömürgeci teklifini dünyaya kendi siyaseti istikametinde bildirdi İtalya 23 Eylül 1911 tarihli ilk notasında; İttihat ve Terakki Partisinin Trablusgarp ve Bingazi’de halkı İtalyanlar aleyhine tahrik ettiğinden ve Osmanlı vapurlarıyla bölgeye asker ve mühimmat sevk olunduğundan şikâyet edip İtalyan tebaasının ertesi gün o havaliyi terk edeceklerini bildirdi Bölgedeki durumun vahim bir hâl alacağı belli olunca da İstanbul’a daha önce getirtilen mühimmat hatasını telafi edici mahiyette bir vapurla bir miktar cephane gönderildi Bundan sonra İtalya’nın cüretkâr teklif ve icraatları bitmez tükenmez bir şekilde devam etti

İtalya 28 Eylül 1911 tarihinde verdiği yirmi dört saatlik ültimatomda Trablus’la Bingazi’nin tahliye ve teslimini istedi Hakkı Paşa bu ültimatomu gayrimüslim ve Türk jandarma müfettişliğiyle Osmanlı hizmetinde bulunan İtalyan generali Robilant Paşanın evinde briç oynarken aldı Sadrazam brici bırakıp ültimatomu okumak hareketinde dahi bulunmayınca ev sahibesi bayan Robilant meselenin vahâmetini bildiğinden ısrarla okuttu Ültimatoma 29 Eylül 1911 tarihinde verilen cevapta; Osmanlı Devleti toprak bütünlüğünün tanınması şartıyla İtalya’ya bu bölgede iktisadî ve kısmen siyasî imtiyazlar verilmesini kabul ettiğini bildirdi İtalya ültimatomun cevap tarihi olan 29 Eylül 1911’de Osmanlı Devletine harp ilan ettiğini notayla bildirdi

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #70
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Harp için önceden bütün hazırlıklarını tamamlamış olan İtalya modern şekilde teçhiz edilen 36 000 kişilik bir orduyu çıkarma yapmak için bölgeye gönderdi İtalyan donanması 1 Ekim 1911 tarihinde Libya sahillerini abluka altına aldı 4 Ekim’de karaya çıkarılan bir İtalyan müfrezesi boş bulduğu Hamidiye Tabyasını işgal etti Bu kolay işgalden cüretlenilip 5 Ekim’de 1700 bahriye askeri daha karaya çıkarıldı Kara askerlerinin de sahile çıkarılmasıyla başlayan harekât neticesinde Trablusgarp vilayetinin sancak merkezlerinden Humus kasabası 18 Ekimde işgal edildi 19 Ekim 1911 tarihinde Bingazi sahiline çıkarma yapan ilk işgalci kuvvetler 20 Ekimde şehre girdi Fakat bütün bunlara rağmen İtalyanların hakimiyeti daha çok donanmasının bulunduğu sahil boylarındaydı

Vali vekili ve kumandanlığı üstüne alan Miralay Neşet Bey şehirdeki çok az sayıdaki kuvvetler ve Sultan Abdülhamid Hanın silâhlandırdığı Senûsîlerle elbirliği ederek her türlü mahrumiyetler içinde müdafaa cephesi kurdu Bölgeye İstanbul’dan kara kuvveti göndermek mümkün değildi Bunun için Tunus ve Mısır yoluyla gizli olarak ve ayrıca subay para ve mühimmat gönderildi Bunlarla Tobruk ve Derne ve diğer kuvvetli müdafaa hatları kuruldu

İtalyan ordusu bütün taarruzlarına rağmen sahilden içeri pek giremedi Birçok taarruzunun püskürtülmesi İtalyan kumandan ve askerlerini ümitsizliğe düşürdü İtalyan ordusunun askerî itibarı dünya kamuoyunda sarsıldı İtalya bunu telâfi etmek için donanmayla Rodos Oniki Adalar ve Boğazları işgal etmek istedi Bununla Osmanlı Devletini tehdit ederek bölgeye yardım gönderilmesini engellemeyi düşünüyordu İtalya Osmanlı donanmasının bölgeye hareket etmemesinden faydalanarak Rodos ve Oniki Adayı 1912 baharında işgal edebildi İtalyan donanması 1912 yazında Çanakkale Boğazını zorladıysa da kuvvetli müdafaa karşısında geri çekilmek zorunda kaldı

Trablusgarp Harbi devam ederken 8 Ekim 1912’de Balkan Harbi çıktı İtalya’nın bütün başarısızlıklarına rağmen Balkan Harbi çıkınca Osmanlı Devleti cephe sayısını azaltmak ve Trablusgarp meselesini halletmek üzere Londra’da İtalya ile görüşmeleri başlattı Osmanlı-İtalyan görüşmeleri antlaşmayla neticelendi Osmanlı-İtalyan Antlaşması 15 Ekim 1912 tarihinde Lozan’ın iskelesi olan Ouchy’de (Uşi) imzalandı Trablusgarp Harbine son veren Antlaşma üç parçası gizli olmak üzere dört parça hâlindeydi Açık parça on bir madde olup şunları ihtiva ediyordu:

Türkiye Trablusgarp ve Bingazi’yi İtalya da işgal ettiği adaları derhal boşaltacaktır İtalya bölgede İslâm dininin serbestiyetini kabul edip hutbelerde Halifenin isminin zikredilmesine padişahın "Nâib-üs-Sultan" unvanıyla bir temsilci bulundurmasına bu temsilcinin tahsisatını mahallî gelirlerden almasına Trablusgarp ve Bingazi kadısının Meşîhat (Şeyhülislamlık) makamı tarafından tayin edilmesine ve bu kadının seçeceği naiplere mahallî gelirlerden aylık verilmesine evkafın (vakıflar) istiklâline yerli eşrafın da iştirak edeceği bir meclis tarafından yeni idare esaslarının tanzimine izin verildi Nâib-üs-Sultan ile kadı'nın tayininde Osmanlı ve İtalyan hükümetlerinin izni alınacaktı Trablus ve Bingazi’den Düyûn-u Umumiye'ye para verilmeye devam edilecek ve yıllık taksit miktarı iki milyon İtalyan liretinden yani takriben 90 000 Osmanlı altınından aşağı olmayacaktı Kapitülasyonların kaldırılmasında İtalya hükümeti Türkiye’ye yardım edecekti (Bkz Uşi Antlaşması)

Trablusgarp ve Bingazi İttihat ve Terakki Partisinin affedilmez gaflet ve hıyanetiyle kaybedilmesine rağmen harbe katılan gönüllü subaylardan Binbaşı Enver Bey parti yayın organlarınca “Bingazi kahramanı” unvanıyla tanıtıldı

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #71
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Balkan Savaşları

Osmanlı Devletinin Balkanlar’daki dört devlete karşı yaptığı savaşlar

Birinci Balkan Savaşı

1789 Fransız İhtilâlinin dünyaya yaydığı milliyetçilik akımı neticesinde imparatorluklar dahilinde bulunan milletler bağımsızlık için harekete geçmişler ve bazı devletlerin destek ve yardımları ile ayaklanmışlardı Osmanlı tarihinde 19 yüzyıl bu tür ayaklanmalar dönemidir Balkan Yarımadasında çok çeşitli milletler yaşadığı için milliyetçi ayaklanmalar en fazla burada görüldü

Balkanlarda çıkan ayaklanmaları daha çok 17 yüzyılda gelişmeye başlayan ve en büyük gayesi Baltık Denizine ve özellikle Akdeniz’e çıkmak olan Rusya kışkırtıyordu Akdeniz’e inmek için önce Karadeniz’i sonra İstanbul ve Çanakkale boğazlarını ele geçirmesi gerekiyordu İşte Rusya bu gayeye ulaşmak için her yola başvurmaktan geri kalmamıştır Bu yollardan biri de ırk ve din bakımından akraba olduğu Balkan prensliklerini alet olarak kullanıp bu genç devletleri Osmanlı Devleti'nin varlığını sona erdirmeleri için kışkırtmaktı Osmanlılar Trablusgarp’ta savaşırlarken Sırbistan’ın başkenti Belgrat’taki Rus elçisi harekete geçerek Balkanlarda Osmanlı Devletinin elinde kalan son toprak parçalarının Sırbistan ile Bulgaristan arasında paylaşılması için teşebbüste bulundu Buna karşılık Sırbistan Bulgaristan’ı bir tarafa iterek kendi menfaatlerini temin için Babıali ile anlaşmaya uğraşıyordu Balkan devletleri arasındaki menfaat çatışmalarından gafil olan zamanın İttihat ve Terakki hükümeti Sırbistan’ın bu çok müsait teşebbüslerine aldırış bile etmedi Üstelik İkinci Abdülhamid Han'ın Balkan ülkelerinin birleşmesini önlemek için tahrik ettiği kilise ihtilafı çıkarılan ittihad-ı anasır kanunuyla halledildi Bu durum ise Bulgaristan ve Yunanistan’ın arasındaki ihtilafı çözdüğü için şimdi her ikisi için de ortak düşman Osmanlı Devleti olmuştu Neticede kısa bir müddet için önce Sırbistan ve Bulgaristan arasında kurulan ittifaka Karadağ ve Yunanistan da katıldı Böylece Balkanlarda Osmanlı Devletine karşı harekete geçme hazırlıkları tamamlanmış oldu

Bu sırada Türk ordusu subayları iki partiye ayrılmış durumdaydı Hükümet ise Rusların Balkanlarda savaşa müsaade etmeyeceği hususundaki yalan teminatına inanmıştı Nitekim Sofya elçiliğinden hariciye nazırı olan Asım Bey 15 Temmuz’da Meclis-i Mebusan'da; “Balkanlardan imanım kadar eminim!” tarihi cümlesini ihtiva eden bir nutuk söyleyerek harp ihtimalinin bulunmadığını iddia etmişti Ayrıca Asım Beyin yerine gelen yeni Hariciye Nazırı Ermeni Gabriel Noradingiyan da Rusya’nın teminatının kesin olduğunu hükümete bildirmişti Bu inandırıcı teminatlar neticesinde Rumeli’ndeki en iyi 120 tabur asker terhis edilmişti

Balkan devletleri ittifaktan sonra Osmanlı Devletine isteklerini bildirdiler Bu ittifaktan haberi olmayan İttihatçılar savaş için yüksek öğrenim talebesini kışkırtarak Babıali önünde “Harb” diye bağırtmış ve hükümet aleyhinde nümayiş yaptırmışlardı Harbin kolay geçeceğini zannediyorlardı Halbuki müttefikler Türkiye’ye karşı uygulayacakları savaşı ve taksim projelerini en ince teferruatına kadar tespit etmişlerdi

8 Ekim 1912’de Karadağ Prensliği Osmanlı Devletine savaş açtı Onu 18 Ekim’de Bulgaristan ve Sırbistan birkaç gün sonra da Yunanistan takip etti

İkmal ve Levazım Teşkilatının bozulduğu Osmanlı ordusu seferberliğini çok geç yapabildi Terhis edilip Anadolu’ya gönderilen 120 taburu savaşın sonunda bile yeniden silah altına alamadı

Bulgaristan’a karşı çıkacak kuvvetler 5 kolordu halinde “Şark Ordusu” namıyla toplandı ve Birinci Ferik Abdullah Paşanın kumandasına verildi Edirne mevkiindeki bağımsız kuvvetler Şükrü Paşa'nın emrindeydi Yunanistan’a karşı Selanik’te bir kolordu ve Yanya Kalesindeki kuvvetler bırakılmıştı Karadağ’a karşı kuvvetler İşkodra Kalesinde toplanmıştı Sırbistan’a karşı Makedonya’yı “Garb Ordusu” kumandanı müstakbel sadrazam Birinci Ferik Ali Rıza Paşa savunacaktı

Savaşı idare kabiliyetinden mahrum Nazım Paşanın hiçbir hazırlığı olmayan orduyu hemen Bulgarlara karşı taarruza geçirmesiyle hezimet başladı ve artık arkası alınamadı Osmanlı orduları Bulgarlara karşı bütün Trakya’yı bırakarak Çatalca’ya kadar çekilmek zorunda kaldığı gibi Sırbistan’a karşı Kumova'da yenilmişti 6 Kasım’da Preveze’yi alan Yunanlılar Veliahd Konstantin idaresindeki büyük kuvvetlerini Selanik üzerine gönderdiler Selanik’i savunmakla görevli jandarma paşası Tahsin Paşa tek silah atmadan muazzam kolordusunu bütün silahları ile beraber Yunanlılara teslim etti Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde ihtilas (devlet malını zimmetine geçirmesi) suçu tespit edilmiş olan Tahsin Paşa o devirde menkub (rütbe ve haysiyetten düşmüş) olduğu gerekçesiyle Selanik kolordusunun başına getirilmişti Bütün Kuzey Arnavutluk da Sırp-Karadağlılar tarafından işgal edildi

Selanik’in düşmesinden 8 gün önce artık “Hakan-ı sabık” diye anılan Sultan İkinci Abdülhamid Han İstanbul’a getirilmişti Sultan Abdülhamid Hanı Selanik’ten almaya nazırlarından Vezir Damat Germiyanoğlu Arif Hikmet ve Damat Çavdaroğlu Mehmed Şerif paşalar gitmişlerdi Sultan Abdülhamid Han'ın muhafızlarının yanında ikisi de bilgin ve değerli eserler sahibi damatlarıyla konuşması meşhurdur Gazete okuması yasak olduğu için kulaktan aldığı bilgi dışında siyasi durumu etraflı bir şekilde bilmeyen “Sabık Hakan” dört Balkan devletinin ittifakına ve bu ittifakın haber alınmamasına hayret etmiştir Makedonya’da kiliseler meselesinin İttihatçılar aracılığıyla ortadan kaldırıldığını öğrenince Balkanların ittifakını bununla izah etmiş fakat ittifakın öğrenilmesi karşısında elçilerin ataşelerin ne iş yaptıklarını sormuştur “Allah bu hallere sebep olanları Kahhar ismiyle kahretsin; devleti batırdılar!” diyerek büyük bir teessürle gemiye binmiştir

Selanik’i ele geçiren Yunanlılar daha sonra Ege adalarından Bozcaada Limni Somatraki ve Taşoz adalarını işgal ettiler

22 Ekim 1912 tarihinden beri Şükrü Paşa kumandasında Edirne’yi müdafaa eden Osmanlı birlikleri İstanbul ile bağlantı kesik olduğu için silah mühimmat noksanlığı ve açlık gibi sebeplerle teslim olmak zorunda kaldılar

Üst üste gelen mağlubiyetler üzerine Osmanlı Devleti Bulgaristan’a müracaat ederek ateşkes istedi Böylece 3 Aralık 1912’de imza edilen ateşkes antlaşması (mütareke) ile silahlı çatışma durmuş oldu Balkan devletleri ile Osmanlı Devleti arasında antlaşma 30 Mayıs 1913’te Londra’da imzalanmıştır Bu barış antlaşması ile Osmanlı Devleti Ege adalarının durumunun tayinini ve Arnavutluk’un sınırlarının çizilmesi işini büyük devletlere bırakmakta Girit’i hukuken Yunanistan’a terk etmekte ve Midye-Enez hattının batısında kalan toprakları da Balkan devletlerine vermekte idi Bu antlaşma ile kendisini kahramanca savunmasına rağmen yiyecek sıkıntısından düşman eline geçen Edirne de Bulgaristan sınırları içerisinde kalıyordu Böylece Bulgaristan Kavala ve Dedeağaç arasındaki toprakları da alarak Ege Denizine ulaşıyordu

2500 yıllık Türk tarihinin büyük felaketlerinden biri olan Balkan Savaşında Türkler Anadolu’dan sonra ikinci anayurt haline gelmiş olan Rumeli’ni bıraktılar Rumeli 550 yıldır Türk yurduydu Birçok bölgede Türkler ezici ekseriyet halindeydiler

93 Harbi'nde görülen göç ve göçmen felaketinin daha şiddetlisi Balkan Harbinde cereyan etti Yüz binlerce Türk bütün varlıklarını bırakarak eriye eriye İstanbul’a eriştiler ve Anadolu’ya dağıldılar Balkanların bilhassa Bulgarların yaptıkları zulüm tüyler ürpertici idi Onbinlerce sivil Türk kadın ihtiyar çocuk ve bebekler dahil olmak üzere her türlü işkencelerle doğrandı

İkinci Balkan Savaşı

Birinci Balkan Savaşında Osmanlı Devletinin ağır mağlubiyete uğrayıp Balkanlardan çekilmesi sonucunda Balkanlarda siyasi bakımdan büyük bir boşluk ve dengesizlik meydana geldi Ganimetin paylaşılmasında anlaşamayan Balkan devletleri birbirine düştüler

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #72
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Sırbistan askeri hareket dolayısıyla Sırp-Bulgar ittifakının çizdiği ve kendisine ayırdığı arazi parçasından daha büyük bir bölgeyi ele geçirmişti Sırpların bu arazi bölgelerini geri vermemesi anlaşmazlığın düğüm noktasını teşkil ediyordu Diğer taraftan Londra Konferansı'nda en büyük payı Bulgaristan’ın alması diğer müttefiklerin hoşnutsuzluğuna sebebiyet vermişti Bulgarların Ege kıyısına ulaşmış olmasını Yunanlılar sert tepki ile karşılamışlardı Bu husus Yunanistan ile Sırbistan’ı birbirine yaklaştırmış ve aralarında ittifak anlaşması akdine sebep olmuştu Sırbistan ile Yunanistan’ın birbirlerine yaklaştıklarını gören Bulgaristan bu iki devlete tam hazırlıklarını yapmadan önce 29-30 Haziran 1913’te saldırdı Ancak Bulgar ordusu Yunanlılar ve Sırplar tarafından Makedonya’dan çıkarıldı Bu sırada Bulgaristan’dan pay almak isteyen Romenler de savaşa girdiler ve kısa zamanda Bulgar Dobruca’sını ele geçirdiler Bulgar orduları birkaç cephede savaşmak zorunda kaldığı için yenilmeye başladı

Osmanlı Devleti de bu fırsatı kaçırmadı ve bütün özellikleri ile bir Türk şehri olan Edirne’yi geri aldı

Bu yenilgiler üzerine Bulgarlar bir yandan Romanya kralına başvurarak Balkan devletleriyle bir yandan da Babıali’ye başvurarak Osmanlı Devletiyle barış yapmak istediler

İkinci Balkan Savaşı sonunda Bulgaristan’la diğer Balkan devletlerinin imzaladıkları 10 Ağustos 1913 tarihli Bükreş Antlaşması Romanya ile Bulgaristan’ın yeni sınırını belirliyor Tuna’nın güneyinde kalan önemli bir arazi parçasını Güney-Dobruca dahil Romanya’ya bırakıyordu

Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında 29 Eylül 1913 tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşması ile Bulgaristan; Kırklareli Dimetoka ve Edirne’yi Osmanlı Devletine geri verdi Antlaşmada Bulgaristan’da kalan Türklerin de durumu ele alınmakta Türklerin mülkiyet haklarına saygı gösterileceği de belirtilmekteydi

Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında imzalanan 14 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşması ile Girit kesin olarak Yunanistan’a bırakıldı Ege adalarının ne olacağı da büyük devletlerce kararlaştırılacaktı Büyük devletler ancak 1914 Şubatında Londra’da bu adalardan İmroz Bozcaada ve Meis bir yana diğerlerinin Yunanistan’a ve İtalya işgalinde olanları da İtalya’ya kalmasına karar verdiler Ancak bu karar üzerinde henüz bir anlaşmaya varılamadan Birinci Dünya Harbi çıktı Sırbistan’la antlaşma ise 13 Mart 1914’te İstanbul’da imza edildi Sırbistan’la Osmanlı Devletinin artık ortak sınırı olmadığından sadece Sırbistan’da kalan Türklerin durumları düzenlenmiştir

Böylece Sultan İkinci Abdülhamid Hanın 1909’da tahttan indirilmesinin üzerinden henüz dört yıl geçmeden Osmanlı İmparatorluğu Afrika ile ilgisini kesmiş Balkanlarda ağır toprak kaybına uğramış Bulgaristan’dan geri aldığı Edirne ile Doğu Trakya’da kalabilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #73
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Çanakkale Savaşı (Çanakkale Zaferi)

I Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin Çanakkale Boğazı'nı geçmek isteyen İtilâf kuvvetleriyle yaptığı savaşlar (1915)

Bahriye Nazırı Churchill'in teklifleri ve İngiltere'nin ısrarıyla İtilâf devletlerince girişilen harekâtın amacı Rusya ile doğrudan temasa geçmek onlara silâh ve malzeme yardımı yapabilmekti Bu yolla Süveyş Kanalı ve Hint yolu üzerindeki Türk baskısı da kaldırılmış olacak; savaşa katılmak istemeyen Balkan devletleri İtilâf devletleri yanında yer almağa zorlanacaktı

Yapısı bakımından savunmaya elverişli olan boğaz Türkler tarafından mayınlanmıştı Tabyalar toprak ve taştandı Zırhlı veya betondan tabya yoktu; ayrıca birçok sahte mevzi yapılmıştı Savunma düzeni dış orta ve iç bölgeler olmak üzere üçe ayrılmıştı Bunların kumandası Miralay Cevdet Bey'de idi Savaş ilânından birkaç gün sonra 3 Kasım 1914'te İngilizler Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa tuttular 19 Şubat 1915'te boğazın dış tabyaları tahrip edildi Ayrıca karaya çıkarılan askerler tahrip işini tamamladılar Bu harekâtta Türkler 19 top kaybetti Dış savunmanın düşmesi bazı ülkelerde büyük yankılara yol açtı Bulgaristan çekingen bir durum aldı İtalya İtilâf devletlerine meyletti Yunanlıların İstanbul'a girmelerini istemeyen Ruslar 40 bin kişilik yardımcı bir kuvvet göndermeyi teklif etiler Bunun üzerine İngilizler ve Fransızlar boğazları Ruslara vermeyi vaat ettiler Bundan sonraki büyük taarruzun Marmara Denizi'ne geçmek amacıyla Fransız ve İngiliz savaş gemileri tarafından 18 Mart 1915'te yapılması planlandı Orta savunma tabyaları sürekli olarak bombardıman edildi Dış hatlara komandolar çıkarıldı Boğazdaki mayın tarama ve temizleme işi başarıyla yürütüldü Fakat 7-8 Mart gecesi Yüzbaşı Hakkı Bey kumandasındaki Nusret mayın gemisi karanlık limana sezdirmeden tekrar mayın döşedi İtilâf kuvvetlerinin 16 harp gemisi 18 Mart 1915'te boğaza girerek tabyaları ateşe tuttular Gerek mayınlar ve gerekse bataryaların atışları ile İtilâf kuvvetleri birçok gemi kaybederek geri çekildi

18 Mart hücumu Çanakkale'nin karadan yardım görmedikçe geçilemeyeceğini gösterdi Bunun üzerine İngiliz Fransız ve Anzaklardan (Avustralya Yeni Zelanda ordusu) kurulan 70 000 kişilik kuvvet 25 Nisan 1915'te Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinde karaya çıkarıldı Düşman kuvvetleri 109 harp ve 308 nakliye gemisi ve özel çıkarma araçlarıyla denizden desteklenmekteydi Bu çıkarmaya karşı savunma görevi 5 Orduya verildi

İlk çıkarmalar Seddülbahir Arıburnu ve Kumkale'ye yapıldı Bazı yerlerde başarı kazanan düşman kesin sonuca gidemedi Seddülbahir ve Arıburnu'nu almayı başaramadı Binbaşı Mahmud Bey idaresindeki Türk kuvvetleri düşmanın içi bölgelere sızmasını engelledi İlk çıkarma günü 19 Tümen kumandanı Mustafa Kemal Bey (Atatürk) 17 Piyade Alayını Conkbayırı'na vaktinde yetiştirerek Kocaçimen tepesinin düşman eline geçmesini önledi Düşman 25 Nisan 1915 harekâtında büyük kayba karşılık küçük bir köprübaşı elde edebildi orada tutundu Türk kuvvetleri gecenin karanlığından faydalanarak düşmanı denize dökmek istediyse de bu harekâtta yer alan Arap askerlerinin başarısızlığı ve çıkarttıkları gürültü buna imkân vermedi Öte yandan 15 000 kişilik Anzak kuvveti de karaya çıkarılmıştı Aynı günlerde düşman Saros Körfezi'ne Beşike Limanı'na gösteriş çıkarmaları yaptı Sonraki günlerde de Alçıtepe ve Arıburnu'nda Kocaçimen tepesini elde etmek için harekete geçti Fakat 5 Ordu kuvvetleri büyük kayıplara rağmen düşmanı püskürttü Bu arada yapılan Seddülbahir Arıburnu ve deniz savaşları çok kanlı geçti Düşman Seddülbahir'e 26 Nisan günü top ateşiyle hücuma başlamıştı 1 Mayıs gecesi ve daha sonraki günlerde 17 000 kişilik Türk kuvveti karşı saldırıya geçti Fakat bunda başarı kazanılamadı ve Türkler 16 000 kayıp verdiler İngilizlerin kaybı 14 000 kişiydi


Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #74
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Düşmanın ikinci hücumu 6-8 Mayıs arasında Alçıtepe'yi ele geçirmek oldu Birkaç kere siperlere giren Fransızlar püskürtüldü Sadece birinci hat siperleri düşman elinde kaldı 26 Nisan'da ve daha sonraki günlerde denizde savaşlar oldu Türklerin Nurulbahir adlı gemisi battı Gülcemal vapuru yara aldı Buna karşılık İtilâf kuvvetlerinin Goliath zırhlısı batırıldı

14 Mayıs'ta İngiliz harp komitesi savaşa devam kararı aldı ve İngiliz kabinesinde bazı vekiller değiştirildi 18 Mayıs'a kadar nemli çarpışma olmadı Haziran ayında kanlı siper muharebeleri yapıldı 4 Haziran'da 50 000 kişilik İngiliz ve Fransız ordusu 25 000 kişilik Türk ordusu üzerine top ateşi desteğinde taarruza geçti Taarruzda zırhlı araçlar da kullanıldı Bu hücum Çanakkale'deki en kanlı muharebe oldu Düşman bazı Türk siperlerine girdi 9 Temmuz'da Seddülbahir kumandanlığına Vehip Paşa getirildi Biraz sonra Kerevizdere savaşları başladı Çıkarmanın başlamasından 70 güne kadar Türk ordusu 100 000 kayıp verdi Her şeye rağmen düşman ilerlemeyi başaramadı yeni bir çıkarma yapmaya karar verdi Amaç Anafartalar platosunu ve Kocaçimen'i ele geçirmekti Taze kuvvetler Ağustos başında Suvla kıyılarına baskın halinde çıkarma yaptılar Bunun üzerine Mustafa Kemal'in emriyle 28 ve 41 alaylar 10 Ağustos'ta hücuma hazırlandı Kumandanın kısa bir konuşmasından sonra süngü hücumu başladı Düşman siperlerinde bastırıldı Türkler Şahinsırt'a kadar ilerledi Savaş sırasında Mustafa Kemal'in göğsüne bir şarapnel parçası çarptı Düşman Mustafa Kemal'in yönettiği bu harekâtla ağır kayıplar vererek püskürtüldü

1915 yılının sonbahar ayları kanlı fakat sonuç alınamayan çarpışmalarla geçti Türk başkumandanlığı 1 Orduyu Gelibolu'ya yolladı Böylece Türk ordusu 21 tümene çıktı Başlangıçta üç gün içinde Çanakkale Boğazını geçeceklerini sanarak giriştikleri savaşı bir an önce sonuçlandırmak isteyen İtilâf Devletleri yeni kuvvetler sağlamağa çalıştılarsa da sonuç alamadılar General Charles Monroe Çanakkale'nin boşaltılması gereğini belirten bir rapor verdi Bunun üzerine 5 Aralık tarihinde iki İngiliz tümeni Selânik'e gönderildi Kasım ayında başlayan yağmur ve kar fırtınası siperlerde birçok askerin boğulmasına sebep oldu Bu felâkette düşmanın kaybı da çoktu

Limanda birçok küçük gemi battı Neticede çıkarma sahaları düşman tarafından boşaltıldı Gizlice yapılan boşaltma harekâtı sonucu Ocak 1916'da Gelibolu yarımadası tamamen bırakılmış oldu Bu arada bazı çarpışmalar da oldu Anafartalar ve Arıburnu çekilmesi sırasında dikkati dağıtmak için düşman 19 Aralık günü Seddülbahir bölgesine saldırdı Buraya döşenmiş olan mayınlar Türklerin düşmanı takibine imkân vermedi

Çanakkale I Dünya Savaşında Türkiye'nin çarpıştığı on cepheden biriydi Türk kara ordusu savaş araç ve gereçleri bakımından çok zayıftı Burada görev alan Türk deniz kuvvetleri 1911-1912 İtalyan ve 1912-1913 Balkan savaşlarında yıpranmış durumdaydı Savaş sırasında Türkiye müttefiklerinden beklediği yardımı göremedi Sadece Alman subayları Türk subayları yanında görev aldılar Avusturya'nın yardımı iki bataryadan ibaret kaldı Beklenen silah ve malzeme yardımı sağlansaydı sonuç çok daha farklı olabilirdi

Çanakkale savaşları 85 ay sürdü Türk ordusunun karşı koymasıyla Çanakkale Irak Filistin cephelerinde bir milyona yakın İngiliz ve Fransız askeri batıdaki ana cephelerinden uzak tutulmuş oldu Savaşlar iki taraf için de büyük kayıplara sebep oldu İtilâf devletleri Çanakkale'ye önce 70 000 kişi göndermişlerdi Sonradan bu kuvvet 500 bin kişiye çıkarıldı Bunun 400 000'i İngiliz 79 000'i Fransız ordusundandı İngilizlerin kaybı 115 000'i ölü yaralı esir ve memleketine gönderilen 90 000'i hasta olmak üzere 205 000 idi Fransızların kaybı 47 000'di Türklerde ise şehid yaralı ve hasta sayısı 252 300'ü buldu

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...

Eski 10-10-2012   #75
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...



Sarıkamış Harekâtı

Birinci Dünya Savaşında felâketle neticelenen askerî harekât

Osmanlı Devleti harbe; 1878’den beri Rus işgalinde bulunan Kars Sarıkamış Ardahan gibi doğu illerimizi geri almak Doğu Avrupa’da Ruslarla harp hâlinde olan Almanlara yardım etmek kazanılacak bir zaferle Kafkaslar ve Orta-Asya’daki Türk illerinin kapısını açmak maksatlarıyla başta Enver Paşa olmak üzere iktidarda bulunan İttihatçılar tarafından sokuldu

Türk bayrağı çekilip Yavuz ve Midilli adı verilen iki Alman zırhlısı Karadeniz’deki Rus limanlarını bombardıman etti Rusya da buna karşılık olarak 30 Ekim 1914 tarihinde Türkiye’ye taarruz etti Rus-Kafkas ordusu Karadeniz’den Ağrı Dağındaki hudut üzerinden yedi kol hâlindeki saldırısıyla Pasinler’e kadar ilerledi Rus ordusunun taarruzu Köprüköy’de durduruldu Üçüncü ordu 3-9 Kasım 1914 günlerinde meydana gelen Köprüköy Meydan Muharebesinde Rus ordusunu yendi Üçüncü Ordu Komutanı mevsim şartlarını dikkate alıp ayrıca askerin kaput başta olmak üzere giyim ve iâşesinin yetersizliğini top ve süvari atlarının azlığını hesaba katarak sıcağı sıcağına düşmanı takip etmedi Köprüköy Meydan Muharebesinin raporlarını alan yarbaylıktan paşalığa terfi ettirilen Harbiye Nazırı (Millî Savunma Bakanı) Enver Paşa Alman kurmay ve generalleriyle Erzurum’a geldi Enver Paşa Erzurum ve Köprüköy’de birer taburu teftiş etmişti; ancak ordu birliklerinin tamamı hakkında yeterli bilgiye sahip değildi Üstelik ordu kumandanı Hasan İzzet Paşanın bu mevsimde harekât yapılamayacağı taarruzun bahara bırakılması tavsiyesine karşılık onu vazifesinden azletti ve taarruza karar verdi Üçüncü Ordu Komutanlığı vazifesini de üzerine alan Enver Paşa 18 Aralık 1914 tarihinde kıtalara taarruz emrini verdi

Taarruza iştirak eden birliklerin büyük bir kısmı özellikle Arabistan’dan geri çekilen ve Güneydoğu Anadolu’dan sevk edilenler sıcak iklime alışık olup teçhizatları yönünden kış şartlarına hazırlıksızdı Üçüncü Ordunun üç kolordusu (9 10 11 Kolordular) 24 Aralık 1914 günü -39 derece soğukta Büyük Sarıkamış Çevirme ve Kuşatma (İhâta) Harekâtına başladı Ayrıca gerilla harbi yapan yarı resmi Türk çeteleri de Ardahan’a hareket etti Üçüncü Ordudan bazı kıtalar 24-25 Aralık gecesi Sarıkamış’a ulaşmayı başardı Ancak Allahü Ekber Dağlarını aşarken çetin zorluklar ve kış şartları sebebiyle gerek miktar gerekse mevcut silahları yönünden çok zayiat ve kayıp verdiler Allahü Ekber Dağlarını aşan Mehmetçiklerden bir kol da Sarıkamış’ın doğusundaki Selim İstasyonuna vararak demiryolunu tahrip edince Sarıkamış’taki Rus kolorduları paniğe uğradı Gayriresmî Türk çeteleri de 1915 yılı başında Ardahan’a girdi Rus Kafkas Ordusu Başkumandanı Üçüncü Ordunun ilerleyişi üzerine; 2-3 Ocak 1915 günlerinde telsiz-telgraf ile müttefikleri Fransa ve İngiltere’ye günde birkaç defa yalvarırcasına başvurarak:

“Telefon konuşmalarını durduran soğuk ve kış Türk ordusunu engelleyemiyor İkinci bir cephe açarak Türk ordularının ilerlemesi durdurulamaz ise zengin Bakü petrolleri Osmanlı-Alman ittifakının eline geçecek ve Hindistan yolu onlara açık bulunacaktır!” haberini gönderiyordu

Kış 3-4 Ocak 1915 gecesi daha da şiddetlendi Fırtına ile yağan kar yolları tıkayıp çadırları yıktı Arkasından da dondurucu soğuklar bastırınca 150 000 kişilik ordunun 90 000’i (veya 60 000’i) donma dizanteri ve tifo gibi hastalıklarla mahvoldu Sarıkamış İstasyonuna giren Enver Paşa bu felaket karşısında Üçüncü Orduyu yüzüstü bırakıp İstanbul’a döndü Bu harekâtta Ruslar 32 000 kayıp verdiler

Sarıkamış Harekâtı; kuşatma harekâtıyla düşman kuvvetlerinin arkasına düşmeyi hedef alan başarılı bir plândı Ancak stratejinin faktörlerinden zaman iyi değerlendirilmediği kuvvetler de böyle bir harekâtı yapacak şekilde teçhizatlandırılmadığı için başarısızlıkla sonuçlandı

Ordunun kış şartlarına hazır olmaması ve olumsuz iklim şartları sebebiyle ikmal ve iaşe hizmetlerinin yapılmayışı kıtalarda açlığa hayvanların telef olmasına dolayısıyla birliklerin dağılmasına sebep oldu Enver Paşanın şuursuzca verdiği gece taarruzu emirleri kayıpları daha da arttırdı

Sarıkamış Harekâtı sonunda Doğu Anadolu kapıları Ruslara açıldı 13 Mayıs 1915’te Ermenilerin işbirliği yaptığı Rus kuvvetleri önce Van’a bilâhare Muş ve Bitlis’e girdi Ermenilerin harp esnasında Ruslara yaptıkları büyük hizmetin karşılığı olarak bu illerin valilikleri Ermenilere verildi Harpten sonra Ermeni-Rus işbirliği sonunda bölge halkına karşı müthiş bir soykırıma girişildi Van Gölünün ortalarına kayıklarla taşınıp öldürülen suya dökülen çocuk kadın genç ve ihtiyar Türklerin sayısı kesin olarak tespit edilmemesine rağmen çok fazladır Esasen bu harp sırasında Ermeni Komitacıları hemen her tarafta isyana hazırlanarak birçok yerde depolar dolusu silah ve cephane biriktirdiler Bu silah teçhizat ve destekle katliam yapıp Doğu Anadolu’yu harabeye çevirdiler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.