![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#46 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarGureba (Gurebâ, Garipler) Osmanlı ordu teşkilâtında, kapıkulu süvarisini teşkil eden altı bölükten, Gurebâ-i Yemin ve Yesar bölüklerinin adı ![]() ![]() Gureba bölüklerine Galata, İbrahimpaşa ve Edirne saraylarından çıkan acemiler, savaşta yararlık gösteren Arap ve Acem gibi yabancılar ve yeni Müslüman olmuş gençler alınırdı ![]() ![]() Sefer esnasındaki yürüyüşlerde sağ garibler sağ ulûfecilerin sağında; sol garibler, sol ulûfecilerin solunda giderlerdi ![]() ![]() ![]() Gurebâ-ı Yemînin bayrakları sarı ile beyaz; Gurebâ-i Yesarınkiler ise, yeşil ile beyazdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her iki bölük, hükümdarın bizzat katıldığı savaşlara katılırlardı ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#47 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHâcegân Osmanlılar zamanında devlet dairelerindeki yazı işlerinin başında veya defterdarlık, nişancılık gibi vazifelerde bulunanlara verilen sivil bir rütbe ![]() ![]() Hâcegânlığın, Osmanlı Devleti'nde ne zaman kurulduğuna dair kesin bir bilgi olmamakla beraber, Fatih Kanunnamesi’nde hâcegânların rütbesinin belirtilmesi, bu memuriyetin önceleri de varlığına işaret etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() On sekizinci asırda hâcegân rütbesini haiz memurlar şunlardı: Şıkk-ı Evvel, Şıkk-ı Sânî, Şıkk-ı Sâlis Defterdarları; Nişancı, Defter Emîni, Reisül Küttâb, Büyük ve Küçük Tezkireci, Rûznâmeci-i Evvel, Beylikçi, Baş Muhasebeci, Mektupçu, Şehremini, Tersane, Darbhâne, Matbah ve Arpa Eminleri; Teşrifâtçı, Anadolu Muhasebecisi, Atlı Muhasebecisi, Yeniçeri Kâtibi, Sipahi Kâtibi, Silahtar Kâtibi, Cizye Muhasebecisi, Maliye Tarihçisi, Maliye Tezkirecisi, Büyük ve Küçük Rûznameciler, Piyade Muhasebecisi, Dîvân Çavuşları, Cebeciler Kâtibi, Küçük Evkaf, Kalyonlar Kâtibi, Garibler Kâtibi, Tophane Nazırı, Baş Muhasebe Kesedârı, İstanbul ve Selânik Baruthaneleri Nazırı, Sergi Nazırı, Sadrazam Kethüdâsı ve Çavuşbaşı ![]() On dokuzuncu asrın başında maliyeden bazı Mukâtaa Memurları ile Enderûn ve Bîrûn Kâtibi Eminleri ve Asâkîr-i Mansûre Ordusu Nâzırı da, hâcegân sınıfına dâhil edilmiştir ![]() Bir senelik müddetle tayin edilen hâcegânların tayinleri Şevval ayı içinde yapılırdı ![]() ![]() ![]() Sadrazam, ordunun başında serdar-ı ekremlikle İstanbul dışına çıktığında, kendisine mensup hâcegânlarla, diğer hâcegân da mühim defterlerle sefere katılırlardı ![]() ![]() ![]() On sekizinci asırda hâcegânlık unvanı dört sınıf olarak mütalaa olunurdu ![]() ![]() Hâcegânlıktan vezirliğe terfi edilebildiği için, hâcegânlık mühim bir rütbeydi ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#48 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHakan Eski Türk ve Moğol imparatorlarına verilen unvan ![]() Osmanlı padişahları hakkında hürmet için kullanılan unvanlardan biri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâmiyet'in kabulünden evvel hakanlık, Türkler için çok ulvî bir mevki idi ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#49 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHan Eski Türklerde hükümdarlık unvanı ![]() ![]() Han kelimesinin eski kullanılış şekli “hang” olup, en çok kullanılan manâsı, Farsça'da “şah” kelimesinin karşılığıdır ![]() ![]() Kaşgarlı Mahmud, Dîvânü Lügât-it-Türk’ünde Uygur oymaklarının “kan” şeklinde kullandığını yazıyor ![]() ![]() ![]() Türklerde, Müslüman devletlerden ilk defa Karahanlılar, paralarında “Han” tabirini kullandılar ![]() ![]() ![]() Orta Asya’da Hive Hanlığı, Buhara Hanlığı gibi küçük Türk devletlerinin hükümdarları ile Delhi Türk İmparatorluğunda hükümdar, vezir ile ileri gelen devlet adamları bu unvanı kullanmışlardır ![]() Osmanlı padişahları ise, Çelebi Sultan Mehmed’den itibaren, devletin yıkılışına kadar, diğer hükümdarlık unvanlarının yanında “Han” tabirini de kullandılar ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#50 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHarbiye Nazırı Askerlik işleriyle alâkalı dairenin başı ![]() “Millî Müdafaa Vekili” ve şimdi de “Millî Savunma Bakanı” isimleriyle karşılanan bu unvan, Osmanlı hükümetine 1908 Temmuzunda kurulan Said Paşa kabinesiyle girmiştir ![]() ![]() ![]() Harbiye Nazırlığına (Nezaretine), askerliğin en yüksek rütbesi olan müşirler (orgeneral) tayin olurlarken, 1908 inkılabından sonra, feriklerden (korgenerallerden) Harbiye Nazırı olanlar olduğu gibi, orduyu gençleştirmek fikriyle bir aralık rütbesi mirliva olan Enver Paşa, bu göreve getirilmiştir ![]() ![]() Harbiye Nazırlığı, Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar devam etmiştir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#51 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHaremeyn Kendisine “Seyyidü’l-Harameyn (Haremeyn’in Efendisi)” diye iltifat edilince; “Ben Seyyidü’l-Haremeyn değil, Hâdimü’l-Haremeynim (Haremeyn’in hizmetçisiyim)” diyen Yavuz Sultan Selim Han zamanında, Osmanlı hakimiyetine giren Haremeyn’e (Mekke ve Medine), Osmanlı sultanlarının hepsi, büyük hizmetlerde bulundular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlılar zamanında Haremeyn’le ilgili vakıflar kurularak gelirleriyle Haremeyn’e hizmet götürüldüğü gibi, her yıl hac mevsiminde düzenlenen Surre Alaylarıyla, devlet adamlarının ihsanları ve halkın hediyeleri Haremeyn’e gönderildi ![]() ![]() Ayrıca Mekke ve Medîne’de vazife yapan ilmiye sınıfı mensuplarına veya diğer devlet vazifelilerine, başka yerlerde çalışanlara göre, daha yüksek derece veya pâyeler verildi ![]() Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra Suudoğullarının idaresine geçen Haremeyn’de, çevre düzenlemesi ve genişletme bahanesiyle yapılan çalışmalar sırasında, pekçok Osmanlı eseri yıkılmıştır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#52 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHas Osmanlı Devleti toprak rejiminde, yıllık geliri 100 ![]() ![]() ![]() Osmanlılarda yeni fethedilen yerlerin tahriri yapılırken arazi; timar, zeamet ve has olarak üç kısma ayrılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sefer vukuunda, bütün has sahibi paşalar ve sancak beyleri, hassının miktarına göre, Anadolu’da her 3000 akçesi için, Rumeli’nde 5000 akçesi için, tam teçhizatlı ve savaşmaya kadir bir atlı askeri savaşa götürmeye mecburdular ![]() ![]() ![]() ![]() Has, zeamet ve timar arasındaki tek fark şuydu: Has, memuriyetin bitmesiyle sahibinin elinden alınır, fakat zeamet ve timar, evlâda intikal edebilirdi ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#53 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHaseki (Hasekiler) Hükümdarların hizmetinde bulunan şahıslara verilen isim ![]() Saray teşkilâtında haseki ismi verilen zümre, İslâm devletleri içinde yalnızca Memlûk ve Osmanlılar'da mevcuttu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı devlet teşkilâtında üç grup haseki vardı ![]() ![]() Harem-i hümâyûnda padişahın yakın hizmetindeki kadınlara “hünkâr hasekisi” denilirdi ![]() ![]() ![]() On sekizinci asırda sayısı 300’ü bulan, küçük bostancı zâbiti rütbesinde ve haseki ismi verilen bir sınıf mevcuttu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hasekiler, merasimlerde başlarına mahturî külah, arkalarına kırmızı çuhadan dolama (kaput) ve bellerine “gaddâre” denilen hançer sokarlardı ![]() ![]() Bostancı hasekilerinin on ikisi “tebdil hasekisi” ismini alır ve padişah, tebdîl-i kıyafet ederek saray dışına çıktığında beraberinde bulunurdu ![]() ![]() Yeniçeri hasekileri: Ocağın 14, 49, 66 ve 67 ![]() ![]() ![]() ![]() Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481) devrinde kurulan yeniçeri hasekiliğinin vazifeleri şunlardı: Padişahla ava giderler ve av köpeği beslerlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#54 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHattı Hümayun (Hatt-ı Hümâyûn) Osmanlılarda, padişahlar tarafından herhangi bir iş için çıkarılan yazılı emir ![]() ![]() Hat, Arapça yazı demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sultan Üçüncü Murad Han, hükümdar olduktan sonra, hatt-ı hümâyunu bizzat kendisi yazdı ![]() Osmanlı sultanlarının dört çeşit hatt-ı hümâyunları olurdu: 1) Enderûn-ı Hümâyun nakil ve tayinleri ile Enderun’dan dışarı bir hizmet verilme hakkındaki yazılar ![]() ![]() ![]() ![]() Padişahların hatt-ı hümâyunları; tâlik, tâlik kırması, nesih ve rik’a ile yazıldığı halde, Sultan İkinci Mahmud’dan sonra yalnız rik’a ile yazılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#55 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHidiv Mısır'daki Osmanlı valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın torunu İsmail Paşa ve haleflerine verilen unvan ![]() Sadrazam hakkında da, hürmet ifadesi olarak kullanılırdı ![]() ![]() ![]() ![]() Mısır valileri, 8 Haziran 1867'de İsmail Paşanın Sultan Abdülaziz Han'dan aldığı fermana dayanarak, 1914'e kadar bu unvanı taşıdılar ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#56 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarHil'at (Hilat) Hükümdarların, taltif için bir kimseye verdikleri elbise ![]() ![]() Hil'at verme, İslâm devletlerinde bulunan bir usuldür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm dünyasında hil'at verme, Emevîlerden itibaren görülmektedir ![]() ![]() Osmanlılar'da hil'at, padişahlar tarafından sarayda, sadrazamlar tarafından da Bâbıâlî'de giydirilirdi ![]() ![]() ![]() Hil'at, giyecek şahsın sıfat ve mevkiine göre değişirdi ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#57 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen KavramlarIslahat Fermanı Kırım Savaşının son yıllarında, Batılıların etkisiyle Sadrazam Âlî Paşa tarafından, gayrimüslimlere daha fazla hakların verilmesi için hazırlanıp, 1856’da yayınlanan ferman ![]() ![]() ![]() Kırım Savaşı'nı doğuran olaylar, Osmanlı Devleti içindeki Hıristiyan ahalinin imtiyazları (hakları) meselesine de bağlı olduğundan, barışı düzenleyen Paris Kongresi'nde bu mesele de ele alındı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rus tezi: “Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Hıristiyanların hak ve imtiyazları, Avrupa devletlerinin müşterek garantileri altına alınmalıdır ![]() İngiliz tezi: “Tam ölçüde bir din serbestliği ve hukuk eşitliği sağlanmalıdır ![]() Fransız tezi: “Müslüman tebaa ile Hıristiyan tebaa arasında cemiyet, haklar, vergiler, millî eğitim ve devlet memurluklarına geçme bakımından sürüp gelen farklar, bir ferman ile kaldırılarak Gülhane Hattı’nda (Tanzimat Fermanı) işâret edilen tebaa eşitliği tam manasıyla geliştirilmelidir ![]() Bâbıâlî, Rusya’nın teklifini, hükümranlık haklarına müdahale, İngiliz teklifini de İslâmiyet'i küçültücü gördüğü için, Fransız teklifini kabul etti ![]() ![]() ![]() Âlî Paşa hükümeti tarafından ilan edilen bu fermanın hazırlanmasında, İngiliz ve Fransız elçileri de bulunmuştu ![]() ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() 5 ![]() ![]() 6 ![]() ![]() 7 ![]() ![]() 8 ![]() ![]() 9 ![]() ![]() 10 ![]() ![]() 11 ![]() ![]() 12 ![]() ![]() 13 ![]() ![]() 14 ![]() ![]() Islahat Fermanı da, maddelerinden anlaşılacağı üzere, Tanzimat Fermanı gibi, Osmanlı İmparatorluğu içerisindeki gayrimüslimleri, özellikle Hıristiyanları, Müslümanlarla aynı haklara kavuşturmayı esas almıştır ![]() ![]() ![]() Bu ferman, konu olarak, sadece Müslüman olmayan uyruğun ayrıcalıklarını genişletmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islahat Fermanı, Gülhâne Hatt-ı Hümâyûnu gibi, sessizlikle karşılanmamış ve çeşitli yönlerden eleştirilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islahat Fermanı’nda gayrimüslim vatandaşların lehine olduğu kadar, onları tedirgin eden hükümler de bulunmaktaydı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mustafa Reşid Paşa tarafından hazırlanan Tanzimat Fermanı ile, onun yetiştirmesi Âlî Paşa tarafından hazırlanan Islahat Fermanı arasındaki fark, hazırlık safhasında kendisini gösterir ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı batı tarzı kuruluşların ülkeye girmesi ile, cemiyetteki kuruluş ve anlayış farklılaşması, İslâmî müesseselerin yanında batı taklitçisi bir anlayış ve batı taklidi kuruluşların tesisine sebep olmuştur ![]() ![]() Meselâ, Suriye’de büyük bir galeyan başladı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#58 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlarİçoğlanı Saray hizmetine alınıp, devlet hizmetleri için yetiştirilen devşirmelere verilen ad ![]() Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk defa içoğlanı yetiştirilmesine, Yıldırım Bayezid döneminde (1389-1402) başlandı ![]() ![]() ![]() Bunlardan başka, Bosna’dan devşirilen ve potur oğlanları denilen Müslüman Boşnak çocukları da, saray için alınırlardı ![]() ![]() ![]() ![]() Edirne, Galata ve İbrahim Paşa saraylarında tahsil ve terbiye gördükten sonra, kabiliyet gösterenler, çıkmalarda ya asker olarak, kapıkulu süvari ocaklarına geçerler, yahut Yeni Saray’daki (Topkapı Sarayı) Enderûn-ı hümâyûna alınırlardı ![]() İçoğlanların, oda denilen koğuşları muntazamdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#59 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlarİkindi Dîvânı Osmanlı Devleti'nde Dîvân-ı Hümâyûn'un mutad toplantılarının dışında veziriâzamın başkanlığında kurulan dîvân ![]() ![]() Bâbıâlî’de, Dîvân-ı Hümâyûn, belli günlerde toplanırdı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sadrazam seferde bulunduğu zaman da, özel bir merasim ve duadan sonra, kendi otağında, ikindiden sonra dîvân kurulurdu ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlar |
![]() |
![]() |
#60 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Türk Tarihinde Bilinmeyen Kavramlarİrade-i Seniyye Osmanlı Devleti'nde özel veya resmî bir iş hakkında verilen padişah emri ![]() Önceleri sadrazamların arzları üzerine, yani telhis ve takrirlerin üst kenarlarına yazılan padişah mütalaalarına hatt-ı hümâyûn denilirdi ![]() ![]() Hatt-ı Hümâyûnda, konu ile ilgili belge, ekleriyle birlikte padişaha sunuluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() İradeler, sadrazamlardan başka diğer nazırlara da tebliğ olunurdu ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|