Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfiile, harfiosmanlıca, ilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #46
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MİŞ'AL (C: Meşâıl) Köylülerin deriden yaptıkları ayaklı küp
Mİ'ŞAR Mat: Onda bir (1/10) * Bâzılarınca da binde bire denir
MİŞ'AR Şan, şeref, haysiyet ve vakar
MİŞAR Testere
Mİ'ŞAR (MİŞÂR) (C: Meâşir) Dülger testeresi
MİŞAT (Meşt C) Taraklar, baş taramağa mahsus taraklar
MİŞATİYE Tarak kılıfı
MİŞ'AT (C: Meşâi) Kuyunun toprağını çıkardıkları zenbil
MİŞCEB (C: Meşâcib) Üzerinde çamaşır kuruttukları kafes * Yüksek yere erişmek için yapılan sandalye
MİŞCER (C: Meşâcir) Çamaşır asacak yer * Mahfe ağacı * Ağaçlık
MİŞEZAR f Küçük koruluk, ağaçlık, meşelik
MİŞHAZ Bileği taşı
MİŞİN f Meşin
MİŞK Aşı dedikleri kızıl toprak
MİŞKA Tarak
MİŞKAS (C: Meşâkıs) Ensiz uzun demir
MİŞKAT İçine lâmba konan küçük hücre Duvarda içine ışık konulan yer * Kandil
MİŞMAA Şamdan
MİŞMAK Kağnının iki kolu * Bir nevi araba
MİŞMEL Kaftan altında götürüldüğü hâlde görünmeyen küçük kılıç
MİŞMİŞ Zerdali yemişi
MİŞRAK Her zaman güneşli olan yer
MİŞRAT (C: Meşârit) Keskin bıçak
MİŞTAT Kış günlerinde oturulacak yer
MİŞVAR Tarz, tavır, gidiş, gidişât * Gümeçten bal peteği sağılan âlet * Davar satılacak yer
MİŞVARE Testi, çömlek
MİŞVARGÂH f Gösteri yeri * Pehlivanların güreştikleri saha * At pazarı Satılık atların koşturulduğu meydan
MİŞVAZ Sarık
MİŞVEL Orak
MİŞVERE Minder
MİŞVEZ (C: Meşâviz) Tülbend
MİŞYA' Boşboğaz Çok konuşan
MİŞYE Bir yürüme çeşidi
MİŞZEB Dişli orak * Bağcıların asma çubuğu kesecek âletleri
MİTA' Bir şeyin son bulduğu yerin sonu * Geniş yol * Yolların birleştiği yer
MİTADE Matkap başı
MİT'AM (C: Matâim) Çok yemek yiyen Yemeği bol olan
MİTAM Her zaman ikiz doğuran kadın
MİTAN (C: Meyâtın) At yarıştırdıkları yer
MİTAT (Bak: Midhat)
MİTE Bir nevi ölmek
MİT'EM Bir defalık ikiz doğuran kadın
MİTHARA (Tahâret den) Matara
MİTİN f Taşları kayaları paçalamada kullanılan büyük çekiç
MİTİNG İng İçtimaî ve siyasî bir mes'ele için yapılan büyük toplantı
MİTOLOJİ Fr Efsane bilgisi
MİTRALYÖZ Fr Makinalı tüfek
MİTRES Kapı ardınca koydukları ağaç
MİV f Kıl
Mİ'VAN Ahâliye yardım eden, halka yardımı çok olan kimse
MİVE Meyve kelimesinin aslıdır
Mİ'VEL (C: Meâvil) Büyük taşları ve kayaları parçalamaya yarıyan sivri kazma
Mİ'VEZ(E) (C: Meâviz) Çocuk sardıkları bez, kundak * Eski kaftan
MİYAH (Mâ C) Sular
MİYAH-I CÂRİYE Akar sular
MİYAH-I HÂRRE Kaplıca suları gibi olan sıcak sular
MİYAH-I MALİHE Tuzlu sular
MİYAH-I MERRE Acı sular
MİYAN f Orta, ara, vasat, meyan
MİYANBEND f Kemer, kuşak
MİYANBESTE f Bel bağlamış * Mc: Hemen işe hazır
MİYANE f Ara * Orta, vasat * Helva gibi bazı yemeklerin pişme kıvamı * Ortaya serilen halı * Gerdanlığın ortasındaki büyük inci
MİYANÎ (Minâ C) Limanlar
MİYANSER f Yarısı kıymetli taşlarla süslü bir cins taç
MİYANSERA (Miyânserây) Avlu Ev meydanı
Mİ'YAR Ölçü Bir şeyin kıymet ve vasfını gösterir olan
MİYERE Taam, yemek
MİYSERE (C: Mevâsir) Eyer yastığı * Eyer altına koydukları keçe * Çul içine koyulan keçe * Yatacak döşek, yatak
MİZ Misâfir * Sofra, mâide * Temiz, pak
MİZ'A Ayıracak alet Kesecek alet
Mİ'ZA Ufak taşlı sert yapılı sağlam yer
Mİ'ZAB (C: Meâzib) Dam oluğu
MİZAB (C: Meâzib) Oluk, su yolu
MİZAB-I BÂRÂN Yağmur oluğu
MİZAC Huy, tabiat, fıtrat, bünye * Bir şeyle karıştırılmış olan başka bir şey
MİZAC-I NÂZİK İnce yaradılış Nâzik tabiat
MİZ'AC Bir yerde karar etmeyen kadın
MİZAC-DAN f Mizac bilen, mizaçtan anlıyan
MİZACGİR f Mizâc ve keyiflere göre hareket eden
MİZAD Sürur, sevinç, neşe
Mİ'ZAD Ağaç veya tahta budama bıçağı * Pazvant, kolçak
MİZAE Abdest alacak kap
MİZAH Şaka, lâtife * Edb: Bâzı düşünceleri nükte, şaka veya takılmalarla süsleyip anlatan bir yazı çeşidi Hoş, nükteli söz (Zıddı ciddiyettir)
MİZAHÎ Mizahlı, eğlenceli
MİZAH-NÜVİS f Eğlenceli mizahlı yazılar yazan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #47
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) Mİ'ZAL (C: Meâzil) Zayıf ahmak adam * Silâhsız kimse * Davarını halktan ayırıp uzak yerlerde otlatan kimse
MİZAN Terazi, ölçü, tartı * Akıl, idrak, muhakeme Mikyas * Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakiki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir * Mat: Yapılan hesabın doğruluğunu anlamak için yapılan diğer bir hesap Sağlama
MİZAN-ÜL HARARE Sıcaklığı, soğukluğu ölçen âlet Termometre (Mikyas-ul hararet de denir)
Mİ'ZAR (C: Meâzir) Örtü, perde
MİZBAH Bıçak
MİZBAN (C: Mizbanân) f Ev sahibi Misafir kabul eden kimse
MİZBANÂN (Mizban C) Misafirleri ağırlayanlar, ev sahipleri
MİZBED (C: Mezâbid) Hayvan ahırı
MİZBER (C: Mezâbir) Kamış kalem
MİZCEL "Harbe" denilen küçük kılıç
MİZDEA Yüz yastığı
MİZEBBE Yelpaze
MİZEC Küçük süngü
Mİ'ZEF (Mi'zefe Azf) Çalgı âleti, saz vs
MİZEFFE Gelin mahfesi
MİZEK f İdrar, sidik
Mİ'ZENE (MİZENE) Ezan okunacak yer
Mİ-ZENEND (f Fiil) Söylüyorlar, vuruyorlar " : Zeden" vurmak" masdarındandır
Mİ'ZER (C: Meâzir) Peştemal
MİZKÂR Dâima erkek doğuran dişi
MİZLAC (MİZLÂK) El ile açılan kilit
MİZLAKA Uzun burunlu ışık fitili makası
MİZMAN f Misâfiri ağırlıyan, misâfire ikram eden ev sâhibi
MİZMAR (C: Mezâmir) Meydan At yarıştıracak ve at oynatacak yer * İnce belli at
MİZMAR Düdük, kaval * Mukaddes Zebur Kitabının her bir suresi * Hançere, nefes borusu (Bak: Mezâmir)
MİZMAR-ZEN f Düdük çalan
MİZR Bir nevi meşrubat * Ahmak kimse
MİZRA (C: Mezâri) Yaba, kürek
MİZRAK (C: Mezârık) Harbe, kısa kılınç
MİZRAKA Küçük şırınga
MİZVAC Çok koca değiştiren kadın Çok kocalı kadın
MİZVED Dil, lisan
MİZVED (C: Mezâvid) Azık koyacak kab
MİZZ Bir şeyin diğeri üzerine olan fazlı, üstünlüğü
MODA Fr Geçici yenilik Elbise ve süslenmede geçici hevesler ve fantezi düşkünlüğü sebebiyle çıkartılan yeni tarz ve şekiller Bunlar israfı artırır ve iktisada aykırıdır
MODEL Fr Biçim, örnek, şekil * Resim yâhut heykel yapılırken bakarak benzetilmeğe çalışılan şey veyâ şahıs
MODERN Fr şimdiki zamana uygun, asri (Bak: Medeniyet)
MOĞOL Turâni milletlerinin en büyüklerinden bir kabile olup Türkler ve Mançurlarla cinsi yakınlıkları vardır Asyanın ortalarında bugün Çin Devletine tâbi olan ve Moğolistan ismiyle bilinen geniş bir çölde ve Sibirya ve Türkistan'ın da bazı taraflarında bulunurlarCengiz Hanla beraber Asyanın batı taraflarına akın ettikleri zaman, Asyanın büyük bir kısmıyla Avrupanın da bir kısmını yakıp yıkmışlardır
MOLA İstirahat için işe ara vermek ve duraklamak * Denizcilike: Gevşetme, koyverme manâsındadır
MOLEKÜL Fr Kim: Vasıflarını kaybetmemek şartıyla ayrılabilen herhangi bir maddenin en küçük cüz'ü, parçası
MOLLA Eskiden büyük âlimlere verilen isim * Büyük kadı * Efendi, hoca, Medrese talebesi
MOLLA CÂMİ (Bak: Câmi)
MOLLAYANE Mollaya yakışır şekilde Mollaca
MOLOZ Yapılardan artan veya viranelerden çıkartılan ufak taşlar * Bir işe yaramaz insan
MONARŞİ Fr Hâkimiyetin kaynağı birtek şahısta (Kral, padişah, han vs) olduğu kabul edilen devlet şeklidir Bu şahsın, yani devlet başkanının yanında bir meclis (parlamento) olursa; meşruti monarşi; olmazsa; mutlak monarşi ismini alır Ayrıca devlet başkanının iş başına gelmesi şekline göre, irsi veya seçimli monarşi adlı çeşitleri de vardırMonarşi, istibdat demek değildir 1877 yılına kadar Osmanlı Devletinde bir parlamento yoktu Fakat kanunlar âdil bir şekilde tatbik ediliyordu Bu tarihte mutlak monarşi sona ermiş, meşruti monarşi devri başlamıştır Asırlardır İngiltere de, meşruti monarşi devlet şekline sâhiptir Monarşi, bir devlet şekli olduğu için, hükümet şeklinden ayrıdır Yâni monarşik bir devlette, hükümetin kurulması ve vazife görmesi hukuk ve adâlete uygun olabilir Eğer meşruti monarşi ise, hükümetin teşkili ve faaliyeti, parlamenter demokrasi esaslarına uygun olarak tanzim edilebilir ve yürütülebilir
MUABBİR (İbâret den) Rüyâ tabir eden Görülen rüyalardan mânâ çıkaran
MUABBİRÎN (Muabbir C) Görülen rüyalardan mânâ çıkaranlar Rüya tabir eden kimseler
MUACCEL Acele olunmuş, ta'cil edilmiş, mühletsiz Peşin Va'desiz
MUACCELÂNE Acele olarak Peşin olarak
MUACCELAT (Muaccel C) Peşin ödemeler
MUACCELE Beylik ve evkaf kiralarından peşin alınan kısım
MUACCELEN Peşin olarak * Çabuk ve acele olarak
MUACCİZ Sıkıcı Bıktırıcı Usandırıcı Taciz edici Rahatsız eden Yapışkan Sırnaşık
MUAD Geri çevrilmiş, iâde edilmiş, döndürülmüş
MUADADAT Yardım etme, muvavenet etme
MUADAT Karşılıklı düşmanlık, karşılıklı husumet
MUADD Hazırlanmış İdâd olunmuş
MUADDEL Tadil edilmiş Eski hâli değiştirilmiş
MUADDIL (Muazzıl) Güçleştiren, güç duruma sokan, daraltan
MUADDİL Tadil eden * Düzelten Müsâvi ve beraber kılan Denkleştiren
MUADELAT (Muâdele C) (Adl den) Beraberlikler, musâvilikler
MUADELE Müsâvilik, eşitlik İki şey arasında mikdarca, vasıfca beraberlik * Karşılıklı anlayış * Adâlet * Mc: Anlaşılmaz iş Muammâ
MUADELET Müsâvilik, denklik Karşılıklı uygunluk Eşitlik
MUADİL Müsâvi, eşit, denk * Fiz: Eş değer
MUAF Afvolunmuş İstisna edilmiş, ayrı tutulmuş Bağışlanmış Serbest
MUAFAT Afvetmek * Sıhhat vermek * Sıhhat ve âfiyet bulmuş, iyileşmiş kimse * Hastalık veya belâdan korunma Musibetlerden muhafaza olunma
MUAFESE Tedavi etmek
MUAFÎ Afiyet verici * Belâ ve musibeti def eden
MUAFİR Yavaş yürüyen kişi
MUAFİYYET Bir hastalığa $karşı aşı ile elde edilen hâl * Afvolunmuş olma Bağışlanmış olma
MUAFNAME f Afv kâğıdı Bir şeyin muaf tutulup afvedildiğini gösteren kâğıt
MUAHAT Kardeşlik edinme
MUAHED Zimmi kâfir
MUAHEDAT (Muâhede C) Muâhedeler, antlaşmalar
MUAHEDE Karşılıklı yeminleşme, anlaşma Devletler arasında andlaşma
MUAHEDE-İ İTTİFAKİYYE Bir savaş çıktığında birbirlerini desteklemek üzere iki veya daha fazla devletler arasında yapılan andlaşma
MUAHEDE-İ TİCARÎ Yalnız ticâret işleriyle alâkalı olmak üzere devletler arasında yapılan andlaşma
MUAHEDE-NAME f Ahdleşmenin yazıldığı ve imzalandığı kâğıt
MUAHEZ Muâheze olunan Tenkid edilen, çekiştirilen
MUAHEZAT (Muâheze C) (Ahz den) Tenkid ve itirazlar * Azarlama ve paylamalar Çıkışmalar
MUAHEZE Azarlama Çıkışma Darılma Alay eder tarzda karşısındakini küçümseme Tenkid
MUAHEZEKÂR f Tenkid ve itiraz edici * Azarlayıp çıkışan Paylayan
MUAHHAR Sonraya bırakılmış, te'hir edilmiş, geriye bırakılmış Sonradan
MUAHHAREN Sonradan, bilâhare Muahhar olarak
MUAHİD Andlaşma yapanlardan her biri Yeminli ve anlaşmalı olanlardan her biri * İslâm hükümetine vergi ödeyerek kendini himâye ettiren gayr-ı müslim (Resul-i Ekrem'in (ASM) Arab müşriklerinden muâhid ve halifleri vardı, beraber harbe giderlerdi)
MUAHİZ (Ahz den) Çekiştiren, muâheze eden Tenkid edip itiraz eden

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #48
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUAKAB Cezalandırılmış
MUAKABE Bir kimseyi cezalandırma Cezaya çarpma
MUAKADE (Akd den) Mukavele yapma Akid yapma Anlaşma
MUAKARA Nefret etmek
MUAKIB Cezalandıran * Takibeden
MUAKİD Birbiriyle akid yapan, sözleşen
MUAKKAB (Akab dan) Ardına düşülmüş, tâkib olunmuş, peşinden gidilmiş
MUAKKAD İnce ve müşkil olan Zor anlaşılan söz * Ukdeli, düğümlü
MUAKKID Düğümleyen, sihir yapan, cadı
MUAKKİB Ardına düşen, takib eden, ardından koşan * Tağyir ve ibtal eden
MUAKKİBÂT Gece ve gündüz melâikesi * Namazı müteakib otuz üçer defa tekrar edilen tesbih (Bak: Tesbih)
MUAKKİBÎN Tâkipçiler, arkasından koşanlar, ardından gelenler
MUALEBE Erkeğin, karısı ile oynaması
MUALECAT Tedâviler, ilâç kullanmalar * Bir hususta çalışmalar
MUALECE Bir hususa çalışıp devam etmek * Hastaya bakmak İlâç kullanmak, ilâç vermek * Bir işe teşebbüs, bir işe girişmek
MUALLA Yüksek, yüce, âli Makamı ve rütbesi yüksek
MUALLAK Askıda Hakkında karar verilmemiş, hallolunmamış * Havada boşta duran * Sürüncemede kalmış iş * Edb: Açık hece, bir vokalle okunan hece (Bak: Müsned)
MUALLEKA (C: Muallekat) Askılar Henüz karar verilmemiş olanlar * Kocası kaybolan kadın * İslâmiyet'ten evvel Arabların meşhur edib ve şâirlerinin Kâbe duvarına astıkları yazılar ve şiirler
MUALLEKAT-I SEB'A (Yedi askı) Kur'ân henüz nâzil olmadan, câhiliyet devrinde meşhur Arap şâirlerinin en beğenilmiş şiirlerinden, Kâbe'nin duvarına astıkları yedi meşhur kaside(Ceziret-ül Arab ahalisi o asırda ekseriyet-i mutlaka itibariyle ümmi idi Ümmilikleri için mefâhirlerini ve vukuat-ı tarihiyelerini ve mehâsin-i ahlâka yardım edecek durub-u emsâllerini kitabet yerine şiir ve belâğat kaydiyle muhafaza ediyorlardı Mânidar bir kelâm, şiir ve belâgat cazibesiyle eslâftan ahlâfa hafızalarda kalıp gidiyordu İşte şu ihtiyac-ı fıtri neticesi olarak o kavmin mânevi çarşı-yı ticaretlerinde en ziyade revac bulan, fesâhat ve belâgat metâı idi Hattâ bir kabilenin beliğ bir edibi, en büyük bir kahraman-ı millisi gibi idi En ziyâde onunla iftihar ediyorlardı İşte İslâmiyetten sonra âlemi zekâlariyle idare eden o zeki kavim, şu en revaçlı ve medar-ı iftiharları ve ona şiddet-i ihtiyaçla muhtaç olan belâgatta akvâm-ı âlemden en ileride ve en yüksek mertebede idiler Belâgat, o kadar kıymetdar idi ki, bir edibin bir sözü için iki kavim büyük muharebe ederdi ve bir sözüyle musâlaha ediyorlardı Hattâ onların içinde "Muallekat-ı Seb'a" nâmiyle yedi edibin yedi kasidesini altınla Kâbe'nin duvarına yazmışlar, onunla iftihar ediyorlardı İşte böyle bir zamanda, belâgat en revaçlı olduğu bir anda Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan nüzul etti Nasılki, zamân-ı Musâ Aleyhisselâm'da sihir ve zaman-ı İsâ Aleyhisselâm'da tıb revaçta idi Mu'cizelerinin mühimmi o cinsten geldi İşte o vakit bülegâ-yı Arabı, en kısa bir suresine mukabeleye dâvet etti: $ fermaniyle onlara meydan okuyor Hem der ki: "İman getirmezseniz mel'unsunuz Cehennem'e gireceksiniz" Damarlarına şiddetle vuruyor Gururlarını dehşetli surette kırıyor O kibirli akıllarını istihfaf ediyor Onları bidâyeten idam-ı ebedî ile ve sonra da Cehennem'de idâm-ı ebedî ile beraber dünyevî idam ile de mahkûm ediyor Der: "Ya muâraza ediniz, yahut can ve malınız helâkettedir"İşte eğer muâraza mümkün olsaydı acaba hiç mümkün mü idi ki, bir iki satırla muâraza edip dâvâsını ibtal etmek gibi rahat bir çare varken, en tehlikeli, en müşkilâtlı muharebe tariki ihtiyar edilsin! Evet o zeki kavim, o siyasi millet ki, bir zaman âlemi, siyasetle idare ettiği halde, en kısa ve rahat ve hafif bir yolu terketsin! En tehlikeli ve bütün mal ve canını belâya atacak uzun bir yolu ihtiyar etsin, hiç kabil midir? Çünki: Edipleri, birkaç hurufatla muâraza edebilseydi; Kur'an, dâvasından vazgeçerdi Onlar da maddi ve mânevi helâketten kurtulurlardı Halbuki, muharebe gibi dehşetli, uzun bir yolu ihtiyar ettiler Demek, muâraza-i bilhuruf mümkün değildi, muhaldi Onun için muharebe-i bissüyufa mecbur oldular Hem, Kur'anı tanzir etmek, taklidini yapmak için gayet şiddetli iki sebep var Birisi, düşmanın hırs-ı muârazası; diğeri, dostlarının şevk-i taklididir ki, şu iki sâik-ı şedid altında milyonlar Arabi kitablar yazılmış ki hiçbirisi ona benzemez Âlim olsun, âmi olsun her kim O'na ve onlara baksa kat'iyyen diyecek ki: "Kur'an, bunlara benzemez Hiçbirisi onu tanzir edemez" Şu hâlde, ya Kur'an, bütününün altındadır Bu ise bütün dost ve düşmanın ittifakıyla battaldır, muhaldir Veya Kur'an, o yazılan umum kitabların fevkindedir S)
MUALLEKİYYET Muallak olma, askıda oluş, boşta durma
MUALLEL Sakat, eksik, noksan * Hasta, illetli
MUALLEM Ta'lim görmüş, ta'limli
MUALLEM ASKER Tâlim görmüş asker
MUALLÎ Yücelten, yükselten * Sağılır davarın sağ tarafından sağmaya varan kişi
MUALLİL Ta'lil eden Sonradan bir sebeb ve bahane ileri süren * Eyyam-ı acuzdan bir gün
MUALLİM Ta'lim eden, öğreten, ilim öğreten
MUALLİMÂT Öğretici kadınlar, kadın hocalar
MUALLİME Hanım hoca Öğreten ve tâlim eden kadın veya kız
MUALLİMÎN Muallimler Hocalar, ta'lim edenler, öğretenler
MUAMELAT (Muâmele C) Muameleler
MUAMELE (C: Muâmelât) Hatt-ı hareket Davranma, davranış Birbiri ile iş görme, amel etme Alış veriş * Resmi dairelerde yapılan herhangi bir iş
MUAMERE İmaret etmek
MUAMİL (Amel den) İş yapan Muamele yapan Muameleci
MUAMMA (Amâ dan) Anlaşılmaz iş Karışık şey Bilinmeyen hâl
MUAMMEM Başı sarıklanmış İmamelenmiş Sarıklı olan
MUAMMER Ömür süren Çok yaşamış Uzun ömürlü, bahtlı
MUAMMERÎN (Muammer C) (Ömr den) Muammerler Uzun ömürlü kimseler
MUANAKA Birbirinin boynuna sarılma Kucaklaşma
MUAN'AN An'aneli Senedli Kimden kime haber verildiği şâhid ve râvilerin isimleri ile bildirilmiş olarak
MUANAT Bir şeyin zahmetini çekme * Bir nesneyi dikkatle göz altında bulundurma Ona göz kulak olma
MUANBER (Anber den) Güzel kokan Güzel kokulu
MUANEDE (Anud dan) İnad etme, ayak direme
MUANIK Birbirinin boynuna sarılan Kucaklaşan
MUANİD İnadcı Kimseye uymayan Dediğini yapmak isteyen
MUANİK (Unk dan) Birbirinin boynuna sarılan, kucaklaşan
MUANNE Muhâlefet etmek, karşı gelmek
MUANNİD İnadcı Muânid
MUANNİF Ta'nif eden Şiddetle azarlayan
MUANVEN İsim sahibi Ünvanlı Ünvan verilen Meşhur Tantanalı
MUAR Ödünç alınmış olan mal
MUARAZA Bir şeyden yan verip sapmak * Biri ile yarışmak * Birbirine karşı gelmek Sözle karşılıklı mücadele Söz mücadelesi
MUARAZA-İ BİL-HURUF Söz, yazı veya fikir ile birisine karşı gelmek Sözlü mücâdele (Bak: Muallekat-ı seb'a)
MUARAZA-İ BİS-SÜYUF Kılınçla, kuvvetle, silâhla mücadele etmek Silâhla karşı koymak
MUARE Zarar etmek
MUAREFE Karşılıklı görüşme ve tanışma * Gr: Nekre olmayan kelime Muayyen ve harf-i târifli olmak (Bak: Lâm)
MUAREKAT (Muâreke C) (Ark dan) Vuruşmalar, savaşlar, kavgalar
MUAREKE (C: Muârekât) Kavga Vuruşma Muharebe Döğüşme
MUARIZ Bir şeyden yan çizen Muâraza eden Karşı gelen (Bak: Münâkaşa)
MUARIZ-ÜL KELÂM (Bak: Maarîz-ül kelâm)
MUARIZÎN (Muârız C) Muârızlar, muhalifler Karşı gelenler
MUARRA Fenalıktan uzak Boş Beri Yüksek Temiz Çıplak
MUARREB Arablaştırılmış Arablaşmış
MUARREF Târif edilmiş, anlatılıp bildirilmiş Bildik Belli Bilinen * Gr: Harf-i târifli kelime * Mat: Sınırlı Hududlu
MUARRES Çömlek koyacak yer Gecenin geç vakitlerinde inilecek yer
MUARRIK (Arak dan) Tıb: Terletici ilâç
MUARRIZ Dokunaklı söz söyliyen
MUARRİF Târif edici Anlatıcı İzah edip bildirici Tanıtan Tercüman
MUARRİFÂN (Tesniye şeklindedir) İki tarif edici * f Tarif ediciler Muarrifler
MUARRİYE Hekim bıçağı
MUASAME Hıfzetmek, korumak
MUASARA (Muâsarat) (Asr dan) Muâsır olma Aynı asır ve zamanda yaşama
MUASAT İtâatsizlik etme Baş kaldırma İsyân etme
MUASERE Fakirlik * Zorluk, güçlük
MUASFER Usfur ile boyanmış nesne

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #49
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUASIR Bir asırda yaşayanlardan herbiri Hem asır olan Aynı devirde yaşayan
MUASIRÎN (Muasır C) (Asr dan) Aynı asırda yaşayanlar Bir asırda yaşamış olanlar
MUASÎ İtaatsiz, isyan eden, baş kaldıran
MUASKER (Asker den) Ordu yeri, asker karargâhı Ordunun muharebe zamanında toplandığı yer
MUASSEL İçine bal katılmış Ballı
MUAŞAKA Sevişme Ziyadesiyle arz-ı muhabbet etme Birbirini sevme Karşılıklı aşk ve muhabbet
MUAŞERE Karışmak
MUAŞERET Birlikte yaşanılanlar * Sünnet dâiresinde insanlarla iyi münâsebet
MUAŞIK (Işk dan) Seven, âşık olan Muhabbet eden
MUAŞİR Muâşeret eden ve birbiriyle iyi geçinir olan
MUAŞİRÂN (Muaşir C) Muaşirler Birbirleriyle iyi geçinen kimseler
MUAŞŞER (Aşr dan) Onlu, onluk On kısma bölünmüş * Edb: Onar mısralık bendlerden teşekkül eden manzumeler
MUAŞŞEŞ Ağaçlarında kuş yuvası çok olan yer
MUAŞŞİR (Aşr dan) Ondalıkçı Öşürcü Aşar memuru
MUATAT Birbirine atâ etmek, karşılıklı hediyeleşmek * Vermek
MUATEB(E) Azarlanılan Tekdir olunan Azarlanmış * Paylamak, çıkışmak
MUATİB (İtâb dan) Tekdir eden, paylıyan, azarlıyan
MUATTAL Tatil edilmiş Kullanılmaz olmuş Battal edilmiş Terkedilmiş * İşsiz Tenbel
MUATTAR Itırlı, kokulu * Güzel kokulu bir lâle çiçeğinin adı
MUATTIL Atıl bırakan İşsiz eden İşe yaramaz hâle getiren
MUATTILA Boş bırakılmış Atâlete atılmış * Hâlık'a itikat etmeyen (Bak: Ta'til)
MUATTIŞ (Atş dan) Susatan, susatıcı
MUATTİS (Ats dan) Aksırtan, aksırtıcı
MUÂVAZA İki tarafın da ivaz vererek, anlaşarak yaptığı akit Sayışma Bir şeyi diğer bir şeye bedel, ivaz olarak vermek Aslı olmadığı halde menfaat celbi için hususi bir surette müzakere ile yapılan hileli iş Yapmacık
MUÂVAZATEN Değiş yapma ile İki tarafın da rızası dâhilinde değiştirme ile * Hileli, dalavereli
MUAVEDE(T) (Avdet den) Dönüş, geri dönme, avdet etme * Adet edinme
MUAVEME (Ağaç) bir sene meyve verip, bir sene vermeme * Bir seneliğine tutma
MUAVENAT (Muâvenet C) Muâvenetler, yardım etmeler
MUAVENET Yardımcılık Yardım Teâvün
MUAVENET-İ NAKDİYE Para yardımı
MUAVİD Geri dönen, avdet eden
MUAVİN Yardımcı Yardım eden Vekil * Mekteblerde ve resmi dairelerde müdürden sonra gelen idare memuru
MUAVİYE (Mi: 603 - 682) Sahabe-i Kiramdan olup Şam'da yirmi seneden ziyade valilik yaptı, sonra hilâfetini ilân etti Yirmi sene de halifelik yaptı Resul-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâmın kayın biraderi ve vahiy kâtibi idi Beni Ümeyye sülalesinden olan bu zattan itibaren İslâm Devletine, Emevi Devleti denmiştir (Bak: Emevi Devleti)(Eğer denilse: Neden hilâfet-i İslâmiye Al-i Beyt-i Nebevide takarrur etmedi? Halbuki en ziyade lâyık ve müstehak onlardı?El-Cevab: Saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır Al-i Beyt ise hakaik-ı İslâmiyeyi ve ahkâm-ı Kur'aniyeyi muhafazaya memur idiler Hilâfet ve saltanata geçen, ya Nebi gibi mâsum olmalı veyahud Hulefâ-i Râşidin ve Ömer ibn-i Abdulaziz-i Emevi ve Mehdi-i Abbasi gibi harikulâde bir zühd-i kalbi olmalı ki; aldanmasın Halbuki, Mısır'da Al-i Beyt nâmına teşekkül eden Devlet-i Fatımiyye hilâfeti ve Afrikada Muvahhidin hükümeti ve İranda Safeviler devleti gösteriyor ki; saltanat-ı dünyeviye Al-i Beyte yaramaz, vazife-i asliyesi olan hıfz-ı dini ve hizmet-i İslâmiyeti onlara unutturur Halbuki saltanatı terk ettikleri zaman, parlak ve yüksek bir surette İslâmiyete ve Kur'ana hizmet etmişler M)
MUAVİYE Tilki eniği
MUAVVAK (Avk dan) Ta'vik edilip geriye bırakılmış iş
MUAVVEC (İvec den) Eğik, eğri, eğilmiş
MUAVVEZ Gerdanlık Nazarlık Nüsha geçirilecek yer * Evin etrafındaki mer'a
MUAVVEZETÂN (Muavvezeteyn) Kur'ân-ı Kerim'in son iki suresi (Dâima okunacak gâyet lüzumlu dersleri verdiği ve her çeşit şerli işlerden Allah'a sığınmayı tavsiye ve emrettiği için bu isim verilmiştir)
MUAVVIK Ta'vik eden Geriye bırakan Oyalanan
MUAVVİZAT (Bak: Felak)
MUAYEDE (Îd den) Bayramlaşmak
MUAYENE Zâhir ve âşikâre olmak, görünmek, belli olmak * Gözden geçirme, yoklama, kontrol etmek
MUAYENEHANE f Hekimlerin, hastaları muayene ettikleri yer
MUAYERE Ayarlama
MUAYEŞE Beraberce hoşça geçinme
MUAYİN (Ayn dan) Kat'i ve kesin olarak belli olan Görülmüş olan
MUAYYEB (C: Muayyebât) (Ayb dan) Ayıplanmış
MUAYYEBAT (Muayyeb C) Ayıp ve iğrenç şeyler
MUAYYEN Görülmüş olan, kat'i olarak belli olan, belli, ölçülü, tayin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış
MUAYYİN (Ayn dan) Tâyin eden, belirten, belirtici
MUAZADE Yardım etme
MUAZALE Bir sözün mânasını başka sözle bağlayıp kelâmı arka arkaya getirme * Kafiyeyi ayrılmıyacak şekilde mâkabliyle bağlama * Sözde kelimeleri tekrarla kullanma
MUAZERE Ma'zeret, özür dileme
MUAZERE İnadlaşmak * Yardımlaşmak * Birbirinden kaçmak * Ekin kuvvetlenmek
MUAZID Yardım eden
MUAZ İBN-İ CEBEL (Ebu Abdurrahman el Ensarî) Ashâb-ı Kirâm arasında hürmetle yâd olunan büyük fakihlerdendir Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sağlığında Kur'an-ı Kerim'i cem'edip ezberleyen bahtiyarlardandır Peygamberimiz, "Kur'ânı, Muaz İbn-i Cebel'den alınız" buyurmuştur 157 hadis rivâyet etmiştir Ürdün nâhiyesinde otuz yaşında olduğu hâlde ebediyete intikal etti (RA)
MUAZZAM Büyük, iri, cesim, mükerrem, mübeccel, koskoca
MUAZZAMÂT Büyük ve ağır işler Muazzam şeyler
MUAZZEB Eziyet çeken, azap içinde bulunan Sıkıntıda kalan
MUAZZEF Nefsin arzularını terkeden, zühd sâhibi
MUAZZEL Ayıplanmış, ta'zil edilmiş Azarlanmış, paylanmış
MUAZZEZ Çok aziz Muhterem Çok sevgili, kıymettâr, izzetlendirilmiş
MUAZZEZEN İzzet ve ikram ile, ikram olunarak, ağırlanarak
MUAZZİ Sabredici
MUAZZİB Ta'zib edin, azapla eziyet veren
MUAZZİR (Özür den) Ta'zir eden, sahte özür süren
MUBADİL (Bak: Mübâdil)
MUBAH (İbâhe den) İşlenmesinde sevab ve günah olmayan şey * Fık: Yapılması ve yapılmaması şer'an câiz bulunan şey (Yemek, içmek, uyumak gibi)
MUBAHASE (Bak: Mübâhese)
MUBAHAT (Mubah C) Mübahlar Günahı, sevabı olmayan, işlemesi ne haram, ne de helâl olan şeyler
MUBAHHAL Cimri, tamahkâr, pinti
MUBAHHAR Tütsülenmiş * Buhar hâline gelmiş, buharlanmış
MUBAREK (Bak: Mübârek)
MUBAREZE (Bak: Mübâreze)
MUBASARA Görme yarışına çıkma İki kişinin, "hangimiz evvel görüyor" diye bir yere bakması
MUBASSIR Gözetici, bekleyici, bakıcı * Eskiden gümrüklerde muhafaza memuru ve mektebte talebenin inzibatına bakan memur
MUBAŞERET (Bak: Mübâşeret)
MUBATAŞA İki kişi elleriyle birbirlerini kucaklamağa çalışma
MUBATTIN Kin tutan, hased eden * Karnı zayıf ve içine çökük olan
MUBEMU f Tel tel, kıl kıl Birer birer İnceden inceye, çok dikkatle
MUBEND f Saç bağı
MUBİD Zerdüşt Mecusi din adamı * Tedbirli, akıllı adam
MUBİK (C: Mubikat) Helâk edici * İsyan * Büyük günah
MUBİKAT (Vebk den) Helâk edici şeyler Mühlik
MUBİKAT-I SEB'A İnsanı felâkete götüren yedi kebâir, yedi büyük günah: Katil, zinâ, şarab içmek, ukuk-ı vâlideyn (yâni; sılâ-yı rahmi terk), kumar oynamak, yalan şâhidliği, dine zarar verecek bid'alara tarafdarlık (Bak: Kebâir)
MU'BİLE (C: Meâbil) Yassı, uzun ok temreni
MU'BİR Terkolunmuş, bırakılmış, terkedilmiş
MUBSIR Görücü, gösterici, görünen, bilici, bildirici, vazıh ve âşikâr * Mantık Kelâm ve seyrin mutediline denir
MUBSIRÂT (Mubsır C) Görünenler, görünen âlem
MUBTAL İptal edilmiş
MUBTIL İptal eden

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #50
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUCEB İcâb etmiş, lâzım gelmiş Bir söz veya emrin icâb ettiği şey, netice * Büyük bir memurun, kendisine sunulan evrakı tasdik için ettiği işaret
MU'CEM İ'câm edilmiş, noktalanmış, noktalı * Hadis şeyhlerinin herbirisi * Harf-ı heca sırasına konularak, her birisinin tarikından müellife kadar gelen rivayetleri toplayan kitaba denir
MUCER (Ecr den) Kiraya verilmiş olan şey
MUCEZ (İcaz dan) İcaz yoluyla Muhtasar ve mücmel bir tarzda Kısaca
MUCÎ (Vecâ dan) Acıtan, ağrıtan
MUCİ' (Vecâ' dan) Elem ve acı veren
MU'CİB (Aceb den) Taaccübe, hayrete düşüren Şaşkınlık veren
MUCİB (Mucibe) İcâb eden, lâzım gelen * Bir şeyin peydâ olmasına vesile ve sebep olan Gereken Gerektiren, lâzım gelen
MUCİB-İ BİZZAT İster istemez kendisi işi yapmaya mecbur olan Serbest ve istediği gibi hareket edemeyen (Meselâ: Güneş ışığının, güneşin kendi zâtının zaruri neticesi olması gibi)
MUCİB-İ İSTİKRAH Nefrete, sevmemeye sebeb olan
MUCİB-İ TEYAKKUZ Teyakkuzu, yâni uyanıklığı icâb ettiren
MUCİBE-İ KÜLLİYE Man: Müsbet ve umumi (şumüllü) olan kaziye
MUCÎB (Cevab dan) İcabet eden, uyan Kendisinden istenilen iş ve suali cevaplandıran
MUCİBAT (Mucib C) Sebepler
MU'CİBE Taaccüb edilecek, şaşılacak şey
MUCİD Yeni bir şey icad eden, meydana getiren, bulan * Yaratan Yoktan var eden(Ve keza, bu fâni dünyadan da çıkacaksın Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış Vücudunu Mucidine fedâ et Mukabilinde büyük bir fiat alacaksın! MN)
MUCİD-İ HAKİKÎ İcad etme iktidarının yegâne sahibi mânasında olarak (Allah) hakkında kullanılır
MUCİR (Ecir den) İcar eden, kiraya veren (Bak: Mücir)
MU'CİR Bir çeşit kadın başörtüsü Eşarp
MUCİZ Kısa Muhtasar Özlü Az sözün çok mânâ ifâde edeni
MUCÎZ İcâzet veren, izin veren
MU'CİZ İnsanı âciz bırakan iş Aynısını yapmakta başkalarını acze düşüren, kudretsiz kılan, kimsenin yapamıyacağı yolda olan
MU'CİZ-ÜL BEYAN Beyanı herkesi âciz bırakan
MU'CİZAT Mu'cizeler Allah tarafından verilip, yalnız peygamberlerin gösterebilecekleri büyük harika işler
MU'CİZAT-I AHMEDİYE (ASM) Hz Muhammed'in (ASM) mu'cizeleri (Bak: Mu'cize)
MU'CİZAT-I SEB'A Yedi meşhur mu'cize, yedi külli i'caz esasları
MU'CİZBEYAN f Anlatış tavrı herkese benzemeyen Tarz-ı beyanı mu'cize olan Kur'an-ı Kerim
MU'CİZE İnsanların, yapmasında âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan hârika Kerametten yüksek, fevkalâde hâdise * Mu'cize, Halik-ı Kâinat tarafından peygamberlerin hakkaniyetine ait bir tasdiktir Sahih hadislerle mu'cizeler haber verilmiş ve tesbit edilmiştir( Mu'cize davâ-yı nübüvvetin isbatı için münkirleri ikna etmek içindir İcbâr için değildir Öyle ise davâ-yı Nübüvveti işitenler için ikna edecek bir derecede mu'cize göstermek lâzımdır S)
MU'CİZ-EDA f Mu'cize gösteren Başkalarının yapamıyacağı kadar mu'cize derecesinde iş ortaya koyan Edası mu'ciz olan
MU'CİZEGU(Y) f Mu'cize gibi söz söyleyen
MU'CİZEKÂR f Mu'cizeli, mu'cize hâlinde, başkalarını âciz bırakan
MU'CİZNÜMA f Mu'cize gösteren
MUÇİNE f Cımbız
MUDA' Fık: Emâneten kendine bir şey bırakılan kimse * Serkeş ve oynak olmayıp, mazlum ve sâkin olan at
MU'DAL (Mu'dıl) Güç, içinden çıkılmaz, girift
MUDAREBAT (Mudarabe C) Mudarebeler, döğüşmeler, vuruşmalar
MUDAREBE (Darb dan) Döğüşme, vuruşma * Bir taraftan sermaye diğer taraftan emek ile kurulan ticaret şirketi (OL)
MUDARİB (Darb dan) Döğüşen Birbirlerine vuran
MUDCER (Ducret den) Sıkıntılı olan Sıkılmış
MUDCİR (Ducret den) Sıkıntı veren, sıkan, gamlandıran
MU'DEM Bir şeyi yitiren, kaybeden
MUDGA Et parçası, bir çiğnem et
MUDHAK Kendisine gülünen Soytarı Gülünç hâle düşen
MUDHİK Güldürücü, güldüren, maskaralık ederek halkı güldüren
MUDHİKÂT (Mudhike C) (Dıhk den) Gülünecek şeyler Mudhikeler
MUDHİKE Gülünç şey, gülünecek hâl Komedya
MUDİ' Fık: Malının muhâfazasını başkasına emânet ve havâle eden
MUDÎ Işık verici, parlak ve ruşen olan
MU'DÎ Sirâyet edici, bulaşıcı, sâri
MUDÎK (Bak: Muzîk)
MU'DİL(E) (C: Mu'dilât) Zor, güç ve çetin
MU'DİLAT (Mu'dal C) Büyük, ağır, çetin ve zor işler
MUDİLL İdlâl edici, yoldan çıkaran, eğri yola teşvik edici
MUDİLLE (Dalâlet den) Baştan çıkaran, azdıran, doğru yoldan saptıran
MU'DİM Öldüren, idam eden
MUDİYYEN Giderek, geçerek
MUFAD (Bak: Müfad)
MUFADALA (Bak: Mufâzala)
MUFADDEL Faziletlendirilmiş, diğerlerinden ayrıca fazilet itibarıyla temayüz etmiş, yükselmiş
MUFADDIL Faziletlendiren, iyilik eden ve nimet veren
MUFADDILÎN Faziletliler Yüksek ve büyük zatlar
MUFAHHAM Büyüklük kazanmış, kerem sahibi, itibarlı, azim, büyük
MUFAHHAM (Fahm dan) Kömürleşmiş, kömür halini almış
MUFARAKAT Ayrılık, ayrılmak
MUFARRİT (Fart dan) Kusur yapan, eksik işleyen Aşırı giden
MUFASALA Ayrılma
MUFASSAL Tafsilli, tafsilâtlı, izahlı Geniş mâlumatlı, kısımlara ayrılıp anlatılmış
MUFASSALAN Geniş, izahlı olarak Tafsilâtlıca Kısımlara ayrılıp anlatılmış olan
MUFASSIL Kısımlara ayrılan, fasıl fasıl ayıran, adalet eden
MUFAVVAZ Yapılması ısmarlanmış
MUFAVVİZ Bir kimseye bir vazifeyi veren Yapmasını ısmarlıyan
MUFAZ Çok, bol Bereketli, feyizli
MUFAZALA Fazilet ve meziyetle birbiri ile yarışma
MUFAZZAL (Fazl dan) Başkalarına üstün tutulmuş Tafdil edilmiş
MUFAZZAZ Gümüş kaplamalı, gümüşlü
MUFAZZİH Rezil eden
MUFÎ İfa eden, ödeyen, yerine getiren
MUFSİH Fesâhetle ve düzgün olarak konuşan
MUFTIR (Fıtr dan) Oruç açan, iftar eden
MUG (C: Mugan) Mecusi Ateşperest Ateşe tapan Zerdüşt dininde olan
MUGABBER Tozlu nesne
MUGABENE (Gabn dan) İki taraf birbirini aldatma
MUGABESE Karıştırmak
MUGADDÎ (Mugazzi) Gıdalı, besleyici, gıdası çok, faydalı
MUGADERE (Mugaderet) Bırakmak, salıvermek
MUGAFAZA Ansızdan tutmak
MUGALAKA Diğerleri karışmayarak iki kişinin atlarıyla yarışması
MUGALATA (Galat dan) Karşısındakini yanıltmak için söz söylemek Doğruya benzer yanlış sözler Safsata Hatalı ve yanlış söz Demagoji * Man: Vehimlerden terekküb eden kıyastır
MUGALATAT (Mugalata C) Safsatalar Demagojiler Mugalâtalar
MUGALAZA Düşmanlık, husumet, adâvet
MUGALEBE Üstün olmağa, galib gelmeyeğe çalışmak Birisine galib gelmek
MUGALGAL Haber
MUGALLAT(A) (Galat dan) Yanlış telâffuz edilmiş
MUGALLEB Defâlarca mağlup olan kişi
MUGALLÎ (Galeyân dan) İyice kaynatılmış * Ihlamur, papatya gibi çiçeklerin kaynatılmış suyu

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #51
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUGAMERE (Ga, uzun okunur) Nefsini zorluğa ve şiddete zorlama
MUGAMESE Suya daldırışmak, birbirini suya daldırmak
MUGAMEZE Birini göz işaretiyle zemmetme
MUGAMİR Nefsini tehlikeye koyan kişi
MUGAMMED (Gamd dan) Örtülü, kılıflı Kınına konmuş
MUGAMMER İşten anlamıyan bön kimse
MUGAN (Mug C) f Mecusiler, ateşe tapanlar Zerdüştler
MUGANE Ateşe tapan mecusilerin âyini
MUGANNÎ Nağmeli ve çeşitli sesle okuyan, ahenkle okuyucu * Hoş sesle öten
MUGANNİYE Şarkıcı kadın
MUGAR Düşman üzerine hücum etmek
MUGARRAK (Gark dan) Suya daldırılmış * Gümüşle süslü
MUGARRİD Pek güzel öten kuş * Yüksek sesle nefse hoş gelen şarkılar söyliyen
MUGAS Yaban narının kökü
MUGASMER Kaba dokunmuş kötü bez
MUGASSAS Kalıba dökülmüş
MUGAŞŞÎ (Gaşy den) Bayıltıcı, bayıltan
MUGATTÎ Perdelenmiş, örtülmüş Üstü örtülü
MUGAVELE Bir kimseyi azdırıp yoldan çıkarmak * Helâk etmek
MUGAVERE Yağma, çapul
MUGAYEBE Kaybolma * Bir kimseyi arkasından zemmetme Gıybet etme
MUGAYERET (Gayr den) Aykırılık Uymazlık Başka türlü olma
MUGAYİR Aykırı Uymaz Zıd Başka türlü
MUGAYLAN Çölde yetişen bir nevi dikenli çalı Deve dikeni
MUGAYLANGÂH f Dünya
MUGAYLANZAR f Dünya * Deve dikeni biten yer, dikenlik
MUGAYYEB (C: Mugayyebât) (Gayb dan) Kayıp Kaybedilmiş
MUGAYYEBAT (Magibât) Zâhir duygularla bilinmeyen, bizce gaip olan, bilinmeyen şeyler
MUGAYYEBÂT-I HAMSE Beş bilinmeyen Bizce gaib olan beş şey:1- Kıyamet vakti, 2- Yağmurun ne zaman yağacağı, 3- Ana rahmindeki çocuğun mahiyeti ve ceninin isti'dadı ve mânevi simasının ne olduğu, 4- Yarın insan hayr ve şer olarak ne kazanacağını, 5- İnsanın nerede öleceğini Allah bildirmedikçe kimse bilemez Bunlara mefâtih-ül gayb da denir("Mugayyebât-ı Hamse"ye dair Sure-i Lokman'ın âhirindeki âyetin hakkında mühim sualinize gayet mühim bir cevap isterken, maatteessüf şimdiki hâlet-i ruhiyem ve ahvâl-i maddiyem o cevaba müsaid değildir Yalnız sualinizin temas ettiği bir iki noktaya gayet mücmel işaret edeceğiz Şu sualinizin meâli gösteriyor ki, ehl-i ilhad tarafından tenkid suretinde mugayyebât-ı hamseden yağmurun gelmek vaktine ve rahm-i mâderdeki ceninin keyfiyetine itiraz edilmiş Demişler ki: "Rasathânelerde bir âletle yağmurun vakt-i nüzulü keşfediliyor Onu da Allah'dan başkası da biliyor Hem röntgen şuâiyle rahm-i maderdeki ceninin müzekker, müennes olduğu anlaşılıyor Demek mugayyebat-ı hamseye ıttıla' kabildir"?Elcevap: Yağmurun vakt-i nüzulü bir kaideye merbut olmadığı için, doğrudan doğruya meşiet-i hâssa-i İlâhiyye ile bağlı ve hazine-i rahmetten hususi iradeye tâbi olduğunun, bir sırr-ı hikmeti şudur ki: Kâinatta en mühim hakikat ve en kıymetdar mahiyet, nur, vücud ve hayat ve rahmettir ki, bu dört şey; perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya Kudret-i İlâhiyye ve meşiet-i hassa-i İlâhiyyeye bakar Sair masnuatta zahiri esbab; kudretin tasarrufuna perde oluyorlar Ve muttarid kanunlar ve kaideler, bir derece irade ve meşiete hicab oluyor Fakat vücud, hayat ve nur ve rahmette o perdeler konulmamış Çünki; perdelerin sırr-ı hikmeti o işte cereyan etmiyor Madem vücudda en mühim hakikat rahmet ve hayattır; yağmur, hayata menşe ve medâr-ı rahmet, belki ayn-ı rahmettir Elbette vesait perde olmıyacak Kaide ve yeknesaklık dahi, meşiet-i hassa-i İlâhiyyeyi setretmiyecek; tâ ki, her vakit herkes herşeyde şükür ve ubudiyete ve sual ve duaya mecbur olsun Eğer bir kaide dahilinde olsaydı, o kaideye güvenip şükür ve rica kapısı kapanırdı Güneşin tuluunda ne kadar menfaatler olduğu mâlumdur Halbuki muttarid bir kaideye tabi olduğundan, Güneşin çıkması için dua edilmiyor ve çıkmasına dair şükür yapılmıyor Ve ilm-i beşerî, o kaidenin yoluyla yarın Güneşin çıkacağını bildiği için, gaibden sayılmıyor Fakat yağmurun cüz'iyatı bir kaideye tâbi olmadığı için, her vakit insanlar rica ve dua ile dergâh-ı İlâhiyyeye ilticaya mecbur oluyorlar Ve ilm-i beşerî, vakt-i nüzulünü tayin edemediği için, sırf hazine-i rahmetten bir nimet-i hassa telâkki edip hakiki şükrediyorlarİşte bu âyet, bu nokta-i nazardan yağmurun vakt-i nüzulünü, Mugayyebat-ı Hamse'ye idhal ediyor Rasadhanelerdeki âletle, bir yağmurun mukaddematını hissedip vaktini tayin etmek, gaibi bilmek değil, belki gaibden çıkıp âlem-i şehadete takarrubu vaktinde bazı mukaddematına ıttıla' suretinde bilmektir Nasıl, en hafi umur-u gaybiye vukua geldikte veyahud vukua yakın olduktan sonra hiss-i kabl-el-vukuun bir nev'iyle bilinir O, gaybı bilmek değil; belki o, mevcudu veya mukarreb-ül-vücudu bilmektir Hatta ben kendi âsâbımda bir hassasiyet cihetiyle yirmi dört saat evvel, gelecek yağmuru bazen hissediyorum Demek yağmurun mukaddematı, mebâdileri var O mebâdiler, rutubet nev'inden kendini gösteriyor, arkasından yağmurun geldiğini bildiriyor Bu hal, aynen kaide gibi, ilm-i beşerin gaibden çıkıp daha şehadete girmiyen umura vüsule bir vesile olur Fakat daha âlem-i şehadete ayak basmayan ve meşiet-i hassa ile rahmet-i hassadan çıkmıyan yağmurun vakt-i nüzulünü bilmek, ilm-i Allâm-ül-Guyub'a mahsusturKaldı İkinci Mes'ele: Röntgen şuâiyle rahm-ı mâderdeki çocuğun erkek ve dişisini bilmek ile $ âyetinin meâl-i gaybîsine münafi olamaz Çünki: Âyet yalnız zükuret ve ünuset keyfiyetine değil, belki o çocuğun acib istidad-ı hususisi ve istikbalde kesbedeceği vaziyetine medar olan mukadderat-ı hayatiyesinin mebâdileri, hatta simasındaki gayet acib olan sikke-i Samediyet muraddır ki, çocuğun o tarzda bilinmesi, ilm-i Allâm-ül-Guyub'a mahsustur Yüzbin röntgen-misal fikr-i beşerî birleşse, yine o çocuğun umum efrâd-ı beşeriyeye karşı birer alâmet-i fârikası bulunan yalnız hakiki sima-yı vechiyesini keşfedemez Nerede kaldı ki sima-yı veçhisinden yüz defa daha harika olan istidadındaki sima-yı mâneviyi keşfedebilsin Başta dedik ki: Vücud ve hayat ve rahmet, bu kâinatta en mühim hakikatlardır ve en mühim makam onlarındır İşte onun için o câmi hakikat-ı hayatiye, bütün incelikleriyle ve dekaikiyle irade-i hassaya ve rahmet-i hassaya ve meşiet-i hassaya bakmalarının bir sırrı şudur ki; hayat, bütün cihazatiyle ve cihâtiyle şükür ve ubudiyet ve tesbihin menşe' ve medârı olduğundandır ki, irade-i hassaya hicab olan yeknesaklık ve kaidelik ve rahmet-i hassaya perde olan vesâit-i zahiriye konulmamıştır Cenab-ı Hakkın rahm-ı mâderdeki çocukların sima-yı maddî ve mânevîlerinde iki cilvesi var:Birisi : Vahdetini ve Ehadiyetini ve Samediyetini gösterir ki, o çocuk âzâ-yı esasîde ve cihazat-ı insaniyenin envâında sair insanlarla muvafık ve mutabık olduğu cihetle, Hâlık ve Sâniinin vahdetine şehadet ediyor O cenin bu lisan ile bağırıyor ki: "Bana bu sima ve âzâyı veren kim ise, bütün esasat-ı âzâda bana benzeyen bütün insanların sânii dahi O'dur Ve hem bütün zihayatın sânii O'dur"İşte rahm-i mâderdeki ceninin bu lisanı, gaybî değil, kaideye ve ıttırada ve nev'ine tâbi olduğu için mâlumdur, bilinebilir Âlem-i şehadetten âlem-i gayba girmiş bir daldır ve bir dildirİkinci Cihet : Sima-yı istidadiye-i hususiyesi ve sima-yı veçhiye-i şahsiyesi lisaniyle Sâniinin ihtiyarını, iradesini ve meşietini ve rahmet-i hassasını ve hiçbir kayd altında olmadığını, bağırıp gösteriyor Fakat bu lisan, gayb-ül-gaybdan geliyor İlm-i ezeliden başkası, kabl-el-vücud bunu göremiyor ve ihata edemiyor Rahm-i mâderde iken bu simanın binde bir cihazatı görünmekle, bilinmiyor!Elhasıl: Ceninin sima-yı istidadîsinde ve sima-yı veçhiyesinde hem delil-i vahdaniyet var, hem ihtiyar ve irade-i İlâhiyyenin hücceti vardır L)
MUGAYYEBE Gizli şey Görünmeyen ve saklı olan nesne
MUGAYYER (Gayr dan) Değiştirilmiş, başkalaştırılmış Tağyir edilmiş
MUGAYYİR Tağyir eden, değiştiren
MUGAZANE Gözün yanlarında olan büklüm
MUGAZEBE Karşılıklı olarak birbirini kızdırıp gazaba getirme
MUGAZELE (Ga, uzun okunur) Aşıkane şakalaşma, lâtifeleşme
MUGAZIB Gadap etmek, kızmak, hiddetlenmek
MUGBEÇE (C: Mugbeçegân) f Meyhaneci çırağı * Mecusi çocuğu
MUG-BEÇEGÂN (Mugbeçe C) f Mecusi çocukları * Meyhâne çırakları
MUGBER (Gubar dan) Gücenmiş, darılmış, küskün * Tozlanmış, tozlu
MUGBERR-ÜL HÂTIR Hatırı kalmış, gücenmiş
MUGBİR Gücenmiş İğbirar sahibi * Toz koparan
MUGF Uyuyan
MUGFEL (Guful den) Aldatılmış, iğfâl olunmuş Kandırılmış
MUGFİL Aldatan, iğfal eden
MUGİDD Gadap edici, kızgın, hiddetlenici
MUGÎS Yardım eden, yardıma koşan Medet edici Muin
MUGİŞŞ Birisini fenalığa bırakan, aldatan
MUG-KEDE f Meyhane * Ateşe tapanların ibadethanesi
MUGLAK (Galak den) Kapalı, kilitli * Anlaşılmaz, çapraşık söz
MUĞLAKAT (Muğlak C) Kapalı ve anlaşılması zor olan şeyler
MUĞLAKİYYET Muğlak olma hali Anlaşılmazlık
MUGLİYY Kaynamış çiçek, papatya veya ıhlamur suyu
MUGNAT İhtiyaç
MUGNÎ Def'edici, kovan * Zengin eden, müstağni kılan * Doyuran gönlünü tok eden
MUGRAK (Gark dan) Batmış veya batırılmış (suya) Gark edilmiş
MUGRE Bulanıklık
MUGREM Âşık, tutkun
MUGREMUN Ağır borca uğratılmış olanlar
MUGRİB Anka kuşu
MUGRÎL şişmiş maktul
MUGŞA (Gaşy den) Bürünmüş, örtülmüş
MUGTAB Gıybet söyleyici, gıybet eden
MUGTANEM Ganimet olarak alınmış olan, alınan
MUGTASIB Gasb eden, zorla alan
MUGTEBIT Gıbta olunmuş, hâli iyi olan kimse
MUGTEDÎ (Gıda dan) Gıda alan, gıdalanan Beslenen
MUGTELİM Hırs ve şehveti çok olan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #52
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUGTEMİZ Gammazlıyan
MUGTENEM (Ganimet den) Ganimet olarak alınmış
MUGTENİM Ganimet olarak alan Bedava alan Ganimet bilen
MUGTERİB (Gurub dan) Batan, gurub eden * Gurub * (Gurbet den) Gurbete giden Gurbete çıkan
MUGTERİF Elini daldırarak avucuyla su alan
MUGTERİK Batan, suda boğulan, garkolan
MUGTESİL (Gusl den) Yıkanan, gusleden
MUGVE (C: Mugveyât) Canavarı düşürüp yakalamak için kazıp ağzını örttükleri kuyu
MUGZİB (Gazab dan) Gazaba getiren, kızdıran
MUHAB Kendisinden ürkülüp korkulan
MUHABA Korku, perva, havf, çekingenlik
MUHABBET Sevgi, sevme * Sohbet Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi (Zıddı: Buğzetme ve adavettir)(Eğer denilse: Al-i Beyt'e muhabbeti, Kur'an emrediyor Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm çok teşvik etmiş O muhabbet, Şialar için belki bir özür teşkil eder Çünki ehl-i muhabbet, bir derece ehl-i sekirdir Ne için Şialar hususan Râfızîler, o muhabbetten istifade etmiyorlar; belki, işâret-i Nebeviye ile o fart-ı muhabbetten mahkûmdurlarElcevab: Muhabbet iki kısımdır:Biri : Mâna-yı harfiyle, yâni; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hesabına, Cenab-ı Hak nâmına, Hazret-i Ali ile Hasan ve Hüseyin ve Âl-i Beyt'i sevmektir Şu muhabbet Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muhabbetini ziyadeleştirir Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine vesile olur Şu muhabbet meşrudur, ifratı zarar vermez, tecavüz etmez, başkalarının zemmini ve adavetini iktiza etmezİkincisi : Mâna-yı ismiyle muhabbettir Yâni: Bizzat onları sever Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ı düşünmeden Hazret-i Ali'nin kahramanlıklarını ve kemâlini ve Hazret-i Hasan ve Hüseyin'in yüksek faziletlerini düşünüp sever Hattâ Allah'ı bilmese de, Peygamber'i tanımasa da yine onları sever Bu sevmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muhabbetine ve Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine sebebiyet vermez; hem ifrat olsa, başkaların zemmini ve adavetini iktiza ederİşte işaret-i Nebeviye ile, Hazret-i Ali hakkında ziyade muhabbetlerinde, Hazret-i Ebu Bekir-is Sıddık ile Hazret-i Ömer'den teberri ettiklerinden hasârete düşmüşler Ve o menfi muhabbet, sebeb-i hasârettir M)
MUHABBETDARANE Muhabbete yakışır şekilde
MUHABBETKÂR Muhabbetli, sevgi gösteren
MUHABBETNAME f Sevgisini bildiren yazılı kâğıt Aşkını bildiren yazı
MUHABBETULLAH Cenab-ı Hakk'a karşı beslenen ihlâslı sevgi(Sende, senin nefsine olan şedid muhabbetin O'nun zâtına karşı muhabbet-i zâtiyedir ki, sen su-i istimal edip kendi zâtına sarfediyorsun Öyle ise, nefsindeki eneyi yırt, hüveyi göster Ve kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, O'nun esmâ ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbettir Sen su-i istimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun Çünkü yerinde sarfolunmayan bir muhabbet-i gayr-i meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir Rahman-ür-Rahim ismiyle hurilerle müzeyyen Cennet gibi senin bütün arzularına câmi' bir meskeni, senin cismani hevesatına ihzar eden ve sair esmâsiyle senin ruhun, kalbin, sırrın, aklın ve sair letâifin arzularını tatmin edecek ebedi ihsanatını, o cennette sana müheyya eden ve her bir isminde mânevi çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbub-u Ezelinin, elbette bir zerre muhabbeti, kâinata bedel olabilir Kâinat O'nun bir cüz'i tecelli-i muhabbetine bedel olamaz S)(Velâyet yollarının ve tarikat şubelerinin en mühim esası ihlâsdır Çünkü, ihlâs ile hafi şirklerden halâs olur İhlâsı kazanmıyan, o yollarda gezemez ve o yolların en keskin kuvveti, muhabbettir Evet muhabbet; mahbubunda bahaneler aramaz ve kusurlarını görmek istemez Ve kemâline delâlet eden zayıf emâreleri, kavi hüccetler hükmünde görür Dâima mahbubuna tarafdardırİşte bu sırra binaendir ki, muhabbet ayağı ile marifetullaha teveccüh eden zâtlar şübehata ve itirâzata kulak vermezler, ucuz kurtulurlar Binler şeytan toplansa, onların mahbub-u hakikisinin kemâline işaret eden bir emareyi, onların nazarında ibtal edemez Eğer muhabbet olmazsa, o vakit kendi nefsi ve şeytanı ve harici şeytanların ettikleri itirazât içinde çok çırpınacak Kahramancasına bir metanet ve kuvvet-i imân ve dikkat-ı nazar lâzımdır ki, kendisini kurtarsınİşte bu sırra binaendir ki, umum meratib-i velâyette, mârifetullahtan gelen muhabbet, en mühim mâye ve iksirdir Fakat muhabbetin bir vartası var ki, ubudiyyetin sırrı olan niyazdan, mahviyetten, naza ve dâvaya atlar, mizansız hareket eder Mâsiva-yı İlâhiyeye teveccühü hengâmında, mâna-yı harfîden mâna-yı ismîye geçmesi ile, tiryak iken zehir olur Yâni gayrullahı sevdiği vakit Cenab-ı Hak hesabına ve onun nâmına, onun bir âyine-i esmâsı olmak ciheti ile rabt-ı kalb etmek lâzım iken; bazan o zâtı o zât hesabına kendi kemâlât-ı şahsiyesi ve cemâl-i zâtîsi nâmına düşünüp, mâna-yı ismîyle sever Allah'ı ve Peygamber'i düşünmeden yine onları sevebilir Bu muhabbet, muhabbetullaha vesile değil, perde oluyor Mâna-yı harfî ile olsa, muhabbetullaha vesile olur, belki cilvesidir denilebilir M)( $ âyetinde i'cazlı bir îcaz vardır Çünki çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir Şöyleki: Şu âyet diyor ki: "Allah'a (Celle Celâluhu) imanınız varsa elbette Allah'ı seveceksiniz Mâdem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zâta benzemelisiniz Ona benzemek ise, ona ittiba etmektir Ne vakit ona ittiba etseniz Allah da sizi sevecek Zâten siz Allah'ı seversiniz, tâ ki, Allah da sizi sevsin" L)
MUHABERAT Muhabereler Haberleşmeler Haberleşme yapan dâireler
MUHABERE Haberleşme Karşılıklı birbirine haber verme
MUHABERE MEMURU Telgrafçı
MUHABİR Haber veren, haberci * Gazeteye havadis gönderen kimse
MUHACAT (Hecv den) Birbirini hicvetme Karşılıklı olarak birbirlerini yerme
MUHACAT Bilmece hususunda birbiriyle zekâ yarışına çıkma
MUHACCE (Hüccet den) İddiâ edip münakaşa ederek deliller ve hüccetler gösterme İsbatlar gösterme
MUHACCEB Perdelenmiş, tecrid edilmiş Perde ile ayrılmış
MUHACCEL Ayağı sekili, beyazlı at * Gerdeğe konulmuş
MUHACERE Birbirini men'etmek, birbirine engel olmak
MUHACCİL (Haclet den) Utandıran, tahcil eden
MUHACEMAT Hücumlar, üşüşmeler Her taraftan ve birden hücum etmeler
MUHACEME Hücum etme, saldırma
MUHACERAT Göç etmeler, hicretler Muhacirlik
MUHACERET (Hicret den) Hicret etme, göç etme, göçme
MUHACET (Hecv den) Karşılıklı olarak birbirini hicvetme, yerme
MUHACEZE Fısıldamak
MUHACİM Hücum eden, saldıran
MUHACİMÎN (Muhâcim C) Hücum edip saldıranlar, üşüşenler
MUHACİR Göç eden, bir memleketten kalkıp, başka bir yere yerleşen * Mc: Allah'ın yasak ettiğinden uzaklaşan
MUHACİRÎN Göç edenler, hicret edenler İslâmiyetin ilk zuhurunda İslâm olanlardan Mekke'den Medine'ye hicret eden sahâbeler (Bak: Ensar)
MUHADAA(T) (Had' dan) Aldatma, hile yapma, oyun etme
MUHADAT Hediyeleşmek Karşılıklı olarak hediyeler vermek
MUHADDA' Aldana aldana bilgi ve tecrübe sâhibi olan
MUHADDAB Boyanmış
MUHADDAR Yeşil renkle boyanmış Rengi yeşil yapılmış
MUHADDE (Hadde den) Bilenmiş * Sınırlanmış, belirlenmiş, hudutlandırılmış
MUHADDE Muhâlefet, uyuşmazlık
MUHADDEB Kamburlu, tümsekli, üstü yumru olan Dürbin camı gibi yumru olan
MUHADDED Sınırı belirtilmiş olan Sınırlanmış, tahdid edilmiş
MUHADDED Eti buruşmuş olan
MUHADDER (Muhaddere) Kapalı, örtülü * Nâmuslu müslüman kadını
MUHADDES Haber verilmiş Tahdis olunmuş, şükranla bildirlimiş Sadık-ül hads olan kimse * Her zan, tahmine feraseti isabetli olan * Nakil ve rivayet edilmiş olan
MUHADDİD Keskinleştirici, bileyici * Sınırlıyan, sınırını tâyin eden Tahdid eden Hududlandıran
MUHADDİR Şişiren, kabartan
MUHADDİR(E) Uyuşturucu ilâç
MUHADDİRAT (Muhaddire C) Uyuşturucu ilâçlar
MUHADDİS Hadis ilminin bir çok usul ve füruunu bilen zât Peygamber Efendimizin (ASM) hâl ve sözlerini bize nakleden ve hadis ilminin mütehassısı
MUHADDİSÎN Hadis ilmiyle uğraşan eskiden gelmiş büyük ve kâmil zâtlar Peygamberimizin (ASM) sözünü işiterek bildirenler (Bak: Hâfız)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #53
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUHADDİSÎN-İ MUHADDESÛN Allah tarafından kendilerine ilham olunan muhaddisler
MUHADDİŞ Kulağı tırmalıyan Tahdiş eden
MUHADEA Aldatmak, hilecilik, oyun etmek
MUHADEME Hizmet etmek
MUHADENET Yakın ahbablık, samimiyet Dostluk
MUHADENET Barışma * Veda etme
MUHADERE Sür'at etmek
MUHADESE (Hadis den) Konuşma Birbirine hikâye söyleme
MUHADEŞE Tırmalama Sıkıntı ve zahmet verme
MUHADİ' (Had' dan) Aldatan, kandıran Hile eden, oyun yapan
MUHADİANE f Aldatarak, hile yaparak
MUHADİŞ Zahmet, ıztırab ve sıkıntı verici Tırmalayıcı
MUHAFAZA Zarar ve ziyandan sakınıp korumak * Himâye ve hıfzetmek Gözetlemek * Bir şeye devamlı olmak
MUHAFAZAKÂR f Koruyucu * Dinî amel ve işlere muhabbet eden Dinî inanışında sağlam olan ve değiştirmeden muhafaza eden yüksek ve sâdık insan
MUHAFAZAT Muhafızlık, koruyuculuk
MUHAFETE Söyleme, yavaş okuma
MUHAFFEF Hafiflendirilmiş, hafif edilmiş olan
MUHAFFİF (Hıffet den) Hafifleten, hafifletici
MUHAFIZ Muhafaza eden Değiştirmeyen Saklayan Koruyan Bekçi
MUHAFIZÎN (Muhafız C) Muhafızlar, bekçiler Bir yeri koruyup bekleyen kimseler
MUHAHA Kemikten çıkan nesne
MUHAK (Mahâk - Mihâk) Her arabi ayın son üç gecesi
MUHAKAT Bir kimseyi ahmak yerine koyma
MUHAKAT Müşabehet eylemek Bir kimseyi taklid etmek * Birbirine hikâye söylemek
MUHAKEMAT (Muhakeme C) Muhakemeler
MUHAKEME (C: Muhakemât) (Hüküm den) Dava için iki tarafın mahkemeye baş vurması * İki tarafın mahkemeye baş vurması * İki tarafı dinleyip hüküm vermek * Düşünmek * Zihinde inceleme yapmak * Karar vermek için iyice düşünmek
MUHAKEME-İ GIYABİYE Dâvâcılardan biri veya her ikisi de bulunmadıkları hâlde mahkemece verilen karar
MUHAKÎ Benzeyen, benzer olan
MUHAKKA Çekişme * Hak iddia etme
MUHAKKAK(A) (Hakk dan) Hakikatı ve gerçeği belli olmuş Tahkik edilmiş Doğru * Mutlaka ne olursa olsun
MUHAKKAR Hakir görülen Hakarete uğramış
MUHAKKİK Hakikatı araştırıp bulan İç yüzüne inceliyerek vakıf olan * Hakikat âlimi Hakikatlara hakkı ile vakıf ve ehl-i tahkik olan büyük İslâm âlimi
MUHAKKİKANE f Gerçeği ve hakikatı araştıran bir kimseye yakışır surette Muhakkik olan bir insana yakışacak şekilde
MUHAKKİKÎN Hakikatı bulup meydana çıkaranlar * İç yüzünü araştırıp bulan büyük İslâm âlimleri ve velileri Hakikat araştıran, hak âlimleri
MUHAKKİR Hakir gören, zelil ve hor gören
MUHAKKİRÂNE f Tahkir edercesine Hakarette bulunurcasına
MUHAL İmkânsız, vukuu mümkün olmayan Bâtıl, boş söz * Hurâfe olan nazariye
MUHAL-İ ÂDİ Herkesin anlayabileceği imkânsızlık ve muhal Az düşünenlerin de bilebileceği, mümkün olmayan iş
MUHALAA (Muhâlaat) Birbirlerinden resmen ayrılma (karı-koca)
MUHALAT (Muhal C) Mümkün olmayanlar Muhaller Muhal ve bâtıl olan şeyler
MUHALATA (Halt dan) Karışma, güzel uyuşma, anlaşma
MUHALATÂT Güzel anlaşmalar, karışmalar, uyuşmalar
MUHALE Dostluk, sadâkat
MUHALEBE Beraberce süt sağmak
MUHALEFET Kabulsüzlük Karşı durma Uyuşmazlık Zıt gitmek Zıddiyet Muvafık olmamak
MUHALEFET-ÜN Lİ-L HAVADİS Cenab-ı Hakk'ın ne zâtında ne sıfâtında (mevcud olsun, mevhum olsun, muhayyel olsun), hiç bir şeye hiç bir cihette benzememesi
MUHALESE Bir şeyi alıp kaçmak
MUHALESET (Hulus dan) Birbirlerine iyi muamele etme Birbirleriyle dostça geçinme
MUHALHİL Havayı hafifleten
MUHALİB Süt sağan * Devrin hayır ve şerli işlerini tecrübe eden
MUHALİF Uymayan Birbirine benzemiyen Birbirine zıt olan * Başka şekilde düşünen * Karşı duran
MUHALİFÎN Muhalif olanlar Muhalifler
MUHALİF Yardımcı
MUHALLA Tahliye olunmuş Boşaltılmış * Serbest bırakılmış
MUHALLA Süslenmiş Süs yapılmış
MUHALLAK Tıraş olmuş * Hacıların Mina'da tıraş oldukları yer
MUHALLASA Mevruz otu denilen bir nevi ot
MUHALLEB Nakışı ve güzelliği çok olan elbise * Cam * Aldanmış
MUHALLED (Huld dan) Ebedî Dâimî Bâki Sürekli olarak kalan
MUHALLEDAT (Muhalled C) Dâimî olarak kalacak şeyler * şâheserler
MUHALLEDÎN (Muhalled C) Sürekli ve dâimî olarak kalan şeyler
MUHALLEDÛN Bâki ve dâimî olanlar * Dâimî surette Cennet'te kalacak olanlar
MUHALLEF Bir ölünün bıraktığı mal * Geride kalan
MUHALLEFAT (Muhallefe C) Ölen bir kimsenin bıraktığı şeyler Metrukât
MUHALLEFE Ölen bir adamın dul kalan karısı
MUHALLES Kurtarılmış Tahlis olunmuş
MUHALLIK Tıraş eden * Tıraş olan
MUHALLÎ Süslendiren, yaldızlayan
MUHALLÎ Boşaltan Tahliye eden
MUHALLİD (Huld den) Ebedîleştiren Devamlı, sürekli ve ebedî kılan
MUHALLİL (Hall den) Eriten Analiz yapan, tahlil eden * Fık: Üç talakla boşanan ve iddetini bitiren bir kadınla evlenen erkek (Karıyı boşayan birinci kocaya: Muhallelün leh denir) * Tıb: Şişlere, iltihablara yarıyan ilaç
MUHALLİM Halim selim eden Yavaş kılan (Öfkeli birisini) yumuşatan
MUHALLİS (Halâs dan) Kurtaran, halâs kılan, tahlis eden
MUHALLİT (Halt dan) Karıştıran, tahlit eden
MUHALÜN ALEYH Fık: Havaleyi ödeyecek kimse Üzerine havale yapılan şahıs
MUHALÜN BİH Fık: Birine havale olunan mal
MUHALÜN LEH "Lehine gönderilen" Alacaklı olan kişi
MUHAMAT Korumak * Avukatlık etmek * Birinden birşeyi def etmek
MUHAMERE Karışmak * Gizlemek
MUHAMESE Fısıldaşma
MUHAMÎ Avukat * Himaye eden
MUHAMMAT Kızdırılmış nesne
MUHAMMED Pek çok tekrar tekrar övülmüş, medhedilmiş meâlinde bir isim olup ilk olarak Peygamberimize (ASM) verilmiştir (Allahımızın bütün insanlara son peygamberi olan Hz Muhammed (ASM) Efendimiz, Arabistan'da Mekke-i Mükerreme şehrinde milâdi 571 tarihinde dünyaya teşrif etmişlerdirFahr-i Âlem Efendimiz, Kureyş kabilesinden ve Haşim âilesindendir Muhterem pederinin adı Abdullah, dedesinin adı Abdülmuttalib, vâlidesinin adı ise Amine'dirPeygamberimizin (ASM) baba cihetinden mübarek nesebleri şöyledir Hz Muhammed İbn-i Abdullah, ibn-i Abdulmuttalib, Haşim, Abdi Menaf, Kusey, Hakim, Mürre, Keab, Lüey, Galib, Fihr, Mâlik, Nazr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Mirar, Mead, Adnan Adnan da İsmâil Aleyhisselâm'ın oğlu Kıyzar'ın neslindendir Adlarını yazdığımız bu zatlardan her birinin evlâdı birçok kabilelere ayrılmış, Mâlik'in oğlu Fihr'in evlâdından da Kureyş kabilesi teşekkül etmiştirResul-i Ekrem Efendimizin (ASM) vâlidesi cihetinde yüksek nesebleri de şöyledir: Hz Muhammed ibn-i Amine Bint-i Vehb, ibn-i Abdi Menaf, ibn-i Zühre, ibn-i HâkimPeygamber Efendimizin (ASM) babası tarafından mübârek nesebiyle anası tarafından nesebi, Mürre oğlu Hâkim'de birleşirlerPeygamber Efendimizin dedesi ve zamanında Kureyş kabilesinin reisi bulunan Abdülmuttalib, Kâbe-i Muazzama'nın mütevellisiydi Ebu Tâlib, Ebu Leheb, Hâris, Zübeyr, Hamza, Abbas, Abdullah vs adında onüç oğlu vardı Fakat bunların içinde en fazla Abdullah'ı severdi Çünki onda başka bir güzellik, başka bir nuraniyet vardı Abdülmuttalib, bu sevgili oğluna Benî Zühre reisi Vehb'in kızı Amine'yi nikâhla aldı Abdullah Hazretleri, Peygamber Efendimiz doğmadan iki ay evvel bir ticaret kafilesiyle Medine-i Münevvere'ye gidip orada vefat etti ki, daha yirmibeş yaşında bulunuyordu Bu cihetle Fahr-i Âlem Efendimiz (ASM) yetim kaldıPeygamber Efendimizin çocukluk devresi pek kudsi bir halde geçmiştir Daha doğar doğmaz bir takım hârikalar meydana gelmiştir (Bak: Delâil-i Nübüvvet) Süt anası, Beni Sa'd kabilesinden Haris'in refikası Halime idi Dört sene onun yanında kaldı Annesi Hz Amine ile birlikte Medine-i Münevvere'ye dayı-zâdeleri bulunan Neccar oğullarını ziyarete gittiler Sonra Mekke-i Mükerreme'ye dönerlerken Hz Amine, Ebva denilen yerde daha yirmi yaşında olduğu halde vefat etti Altı yaşında öksüz kalan Peygamberimizi, Ümmieymen adındaki dadısı alıp, Mekke-i Mükerreme'ye getirip dedesi Hz Abdülmuttalib'e teslim etti İki sene sonra da dedesi vefat edince amcası Ebu Tâlib'in yanında kaldıPeygamber Efendimiz gençliğinde Kureyş kabilesi arasında büyük bir şeref ve şânı haiz bulunuyordu Kendisine "Muhammed-ül Emin" deniliyordu Yirmibeş yaşında iken, pek yüksek bir ruha sahib, pek şerefli bir hânedana mensub olan ve daha genç iken dul kalmış olup çok zengin olan Huveylid kızı Hatice ile evlendi Peygamber Efendimiz, tam kırk yaşlarına girince Peygamberlik şerefine nâil oldu Kendisine peygamberlik verilince ilk evvel çevresinde bulunan kişileri hususi surette İslâm dinine dâvet etmişti Bu dâveti ilk önce Hz Hatice vâlidemiz kabul etti Sonra Kureyşin büyüklerinden olan Hz Ebubekir-is sıddık ile Peygamberimizin âzatlısı olan Zeyd ibn-i Harise ve peygamberimizin amcası Ebu Tâlib'in oğlu olup, henüz dokuz-on yaşlarında olan Hz Ali kabul ettiler Bir müddet sonra da Hz Ebubekir'in vasıtasıyla Osman bin Affan, Abdurrahman ibn-i Avf, Sa'd ibn-i Ebu Vakkas, Zübeyr ibn-ül Avvam, Talha-t-übnü Ubeydullah Hazretleri İslâmiyetle müşerref oldularBi'setin ondördüncü senesinde Mekke'deki müslümanlar, Medine-i Münevvere'ye hicret ettiler Peşinden de Peygamberimiz Hz Ebubekir ile birlikte hicret etti (Bak: Hicret)Peygamberimiz (ASM) hicretin onbirinci senesinin Rebiülevvel ayının onikisinde pazartesi günü Medine-i Münevvere'de hücre-i saadetinde vefat etti) (Bİİ)(Şu kâinatın Sâhib ve Mutasarrıfı, elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor Ve her tarafı görerek tedvir ediyor Ve her şeyi bilerek, görerek terbiye ediyor ve her şeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faydaları irade ederek tedvir ediyor Mâdem yapan bilir; elbette bilen konuşur Mâdem konuşacak, elbette zişuur ve zifikir ve konuşmasını bilenlere konuşacak Mâdem zifikirle konuşacak; elbette zişuurun içinde en cem'iyetli ve şuuru külli olan insan nev'i ile konuşacaktır Mâdem insan nev'i ile konuşacak, elbette insanlar içinde kabil-i hitab ve mükemmel insan olanlarla konuşacak Mâdem en mükemmel ve istidâdı en yüksek ve ahlâkı ulvi ve nev'-i beşere muktedâ olacak olanlarla konuşacaktır Elbette, dost ve düşmanın ittifakı ile, en yüksek isti'datta ve en âli ahlâkta ve nev-i beşerin humsu ona iktida etmiş ve nısf-ı arz onun hükm-ü mânevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyası ile bin üçyüz sene ışıklanmış; ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip, ona dua-i rahmet ve saadet edip, ona medh ve muhabbet etmiş olan Muhammed (ASM) ile konuşacak ve konuşmuş ve Resul yapacak ve yapmış; ve sair nev-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır M) (Bak: Fahr-i Kâinat ve Resulullah ve Mefhar-ı mevcudat)(Zât-ı Zülcelâl (CC) demiş: $ Bütün ümmet, hattâ düşmanları da dahil olduğu halde icma etmişler ki, bütün ahlâk-ı haseneye câmi'dirNübüvvetten evvel ondaki ahlâk-ı hamidenin kemâline tercüman olan Muhammed'ül Emin ünvaniyle iştihar etmişlerHazret-i Aişe (RA) her vakit derdi: $ Demek Kur'an tazammun ettiği bütün ahlâk-ı haseneye câmi idi İşte o Zât-ı Kerimde icma-ı ümmetle tevatür-ü mânevî-i kat'îyle sabittir ki; insanların sîreten, sureten en cemili ve en halimi ve en sâbiri ve en şâkiri ve en zâhidi ve en mütevazii ve en afifi ve en cevâdı ve en kerimi ve en rahimi ve en âdili, herkesten ziyade mürüvvet, vakar, afv, sıhhat-ı fehim, şefkat gibi ne kadar secâya-yı âliyye varsa en mükemmel bir fihriste-i nuranîsidir Bunların içindeki nokta-i i'caz şudur ki: Ahlâk-ı hasene çendan birbirine mübayin değil, fakat derece-i kemâlde birbirine müzaheme eder Biri galebe çalsa öteki zayıflaşır Meselâ: Kemâl-i hilm ile kemâl-i şecaat, hem kemal-i tevazu ile kemal-i şehamet, hem kemal-i merhamet ve mürüvvet, hem tam iktisat ve itidal ile tamam-ı kerem ve sehavet, hem gayet vakar ile nihayet haya, hem gâyet şefkat ile nihayet Elbuğzu fillah, hem gayet afv ile nihayet izzet-i nefs, hem gayet tevekkül ile nihayet içtihad gibi mecâmi-i ahlâk-ı mütezahime birden derece-i âliyyede bir zâtta içtimâı müzayakasız inkişafları mu'cizelerin mu'cizesidir Bediüzzaman)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #54
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi)
MUHAMMED SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 47 Suresi olup Kıtal Suresi de denir Medine-i Münevvere'de nâzil olmuştur
MUHAMMEDÎ Hz Muhammed'e (ASM) mensub olan Müslüman (Ecnebi dillerinde geçen bu mânadaki tabirlere göre Muhammedî, Muhammedîlik: Müslüman ve Müslümanlık mânasına gelmektedir)
MUHAMMEDİYYUN Müslümanlar Hz Muhammed'in (ASM) ümmetinden olanlar
MUHAMMEN (Hamn den) Tahmin edilen Ortalama olarak bir değer kabul edilen Sanılan
MUHAMMER (Hamr dan) Mayalanmmış, ekşiyip kabarmış * Yoğurulmuş
MUHAMMER (Himâr dan) Kendine eşek denilmiş Eşeğe benzetilmiş Tahmir olunmuş
MUHAMMERE Başı beyaz, cesedi siyah olan koyun * Örtülmüş nesne
MUHAMMES Ateş üzerinde kızdırılıp kurutulmuş (Kavrulmuş kahve gibi)
MUHAMMES Beşli Beş katlı Tahmis edilmiş * Edb: Her bendi beş mısrâlı olan manzume * Birbiri ardından gelen ve kapalı olarak uç uca eklenmiş beş kenarın meydana getirebileceği çeşitli şekillerden her biri Beşgen
MUHAMMES-İ MUNTAZAM Geo: Düzgün beşgen
MUHAMMEZ (Hamz dan) Oksitlenmiş, paslanmış
MUHAMMIS Mısır, kahve gibi şeyleri kavuran veya kavurarak satan kimse * Tava
MUHAMMİN Tahmin eden, sanan, karar veren, değer biçen kimse Eksper
MUHAMMİR (Hamr dan) Tahmir eden Mayalayan Ekşitip kabartan Yoğuran
MUHAMMİR Kızdırıcı ilâç
MUHAN Kendine ihanet olunmuş * Alçak kimse
MUHANNA Çarpık, bükük, eğri * Kınalanmış
MUHANNES Kadınlaşmış erkek Alçak tabiatlı * Korkak Nâmerd Kalleş
MUHANNET Mumyalanmış, tahnit edilmiş
MUHANNİT Mumyalayan, tahnit eden
MUHAREBAT (Muhârebe C) (Harb den) Harpler, muhârebeler Harbetmeler, savaşmalar
MUHAREBE (C: Muharebât) Harbetmek Karşılıklı cenk Cidal
MUHARECE Parmaklarıyla hesap edip taksim etmek
MUHAREDE Men'etmek, engel olmak
MUHAREF Fakir
MUHARESE(T) (Hirâset den) Muhâfaza, koruma
MUHAREŞE Kışkırtma, halkı birbirine düşürme
MUHAREZE Saklamak
MUHARİB Harbeden Cenkci Cengâver * Cesur Atılgan Kahraman * İyi harbeden Harb usullerini iyi bilen
MUHARİBEYN İki savaşçı, iki cengâver, iki muhârib
MUHARRAK (Harik den) Yakışmış, yanmış Tahrik olunmuş
MUHARRECE Boynunda tasması olan köpek
MUHARREF (Harf den) Tahrif edilmiş Değiştirilmiş kalem karıştırılmış Bozuk İfsâd ederek tahrib edilmiş
MUHARREFAT (Muharref C) Tahrif edilmiş ve değiştirilmiş şeyler
MUHARREM Arabi ayların başı, birincisi * Haram edilmiş olan * Bu muharrem ayında Müslümanlıktan evvel Arablar arasında muharebe yasaktı Bundan dolayı bu isim verilmiştir * Haram kılınmış, tahrim olunmuş (Bak: Eşhür-ü hurum)
MUHARREMÂT Haramlar Haram edilen şeyler Dinimizce helâl olmayan şeyler
MUHARRER Tahrir olunmuş * Yazılmış Yazılı(Muharrer : İyice azadlanmış, tam hürriyetine kavuşturulmuş demektir ki; ibadette muhlis veya mâbed hâdimi yahut da dünyadan azade mânalarıyla da tefsir edilmiştir ET)
MUHARRERÂT Yazılı şeyler Yazılmış kâğıtlar Mektuplar
MUHARRERÂT-I RESMİYE Resmi mektublar veya yazılar
MUHARRİB Tahrib eden Harâb eden Yıkan Bozan Perişan eden
MUHARRİBÎN (Muharrib C) Yıkıp yok edenler Harab edenler
MUHARRİC (Bak: Tahric)
MUHARRİF Tahrif eden Bozan Silen Hilecilik yapan
MUHARRİK (Hark dan) Tahrik eden, çok yakan * Çok susatan, çok harâret veren * Yakıp yıkan
MUHARRİK Harekete getiren Hareket veren Tahrik eden Teşvik eden Ayaklandıran
MUHARRİKE Hareket veren duygu
MUHARRİR Yazan Tahrir eden Kâtib Kitab te'lif eden Gazetede yazı yazan
MUHARRİRÎN (Muharrir C) Muharirler, yazarlar Eser sâhipleri, müellifler
MUHARRİS Hırslandıran Tamah ve hırsı artıran
MUHARRİSÂNE f Hırslandırırcasına
MUHARRİŞ Tırmalayan, azdıran, tahriş eden
MUHARRİT İshâl verici bir ilâç
MUHARRİZ Kışkırtan Teşvik ve tahriz eden
MUHASAMA (Muhasamet) (C: Muhâsamât) Muhalefet İki taraf arasındaki düşmanlık Birbiri ile çekişmek Birbirine husumet etmek
MUHASAMAT (Muhasama C) Düşmanlık İki taraf arasındaki husumet
MUHASAMET (Bak: Muhasama)
MUHASARA Etraftan çevirmek Kuşatmak Düşmanı etraftan sarmak Abluka etmek
MUHASARA Bir kişinin, diğer kimsenin elini tutup yürümesi veya ellerini birbirinin kuşağına sokup yürümeleri
MUHASEBAT (Muhasebe C) Hesap işleri, hesap görme işleri Hesap dâireleri
MUHASEBE Hesablaşmak Hesab görmek Hesab işi ile uğraşmak Hesab işini gören resmi makam
MUHASEDE (Hased den) Birbirini çekememe, hased etme, kıskanma
MUHASIM Düşmanlık eden Düşman olan taraflardan biri Hasım olan Birbirini dâva edenlerden her biri Karşı tarafı tutan
MUHASIMEYN Bir dâvâ veya çekişmede birbirine karşı olan iki kimse
MUHASIMÎN (Muhasım C) Düşmanlar, muhasımlar
MUHASIR (C: Muhasırîn- Muhasırûn) (Hasr dan) Etrafının kuşatıp saran Muhasara eden
MUHASIRÎN (Muhâsır C) Muhasara edenler, etrafını kuşatanlar
MUHASIRÛN (Muhasırîn) Düşmanı etraftan kuşatanlar Muhasara edenler
MUHASİB Hesab eden Hesap işi ile uğraşan Muhasib
MUHASSAL Netice Husule gelen Tahsil olunan Hâsıl olmuş bulunan Toplanılmış, cem'olunmuş Hülâsa Sözün kısası
MUHASSAL-İ KELÂM Sözün kısası
MUHASSALA (Husul den) Elde edilen netice, hâsıl olan sonuç * Fiz: Bileşke
MUHASSAN (Hısn dan) Kuvvetlendirilmiş, istihkâmlandırılmış
MUHASSAS Birine âid kılınmış Tahsis edilmiş Has kılınmış Ayrılmış Tâyin edilmiş
MUHASSASAT (Muhassas C) Devlet bütçesinden, devlet dâireleri için ayrılan para * Bir kimseye verilmiş olan maaş veya tayın
MUHASSENAT (Muhassene C) Üstünlük sebepleri * Güzel, hayırlı ve faydalı işler
MUHASSER Hasret kalmış, tahsir olunmuş
MUHASSIL Husule getiren Hâsıl eden Meydana getiren
MUHASSIN Kale gibi mahfuz ve sağlam kalan ve kendini haramdan koruyan (Bak: Muhsın)
MUHASSIR Hasrette bırakan * Mina ile Arafat arasında Muhassir vadisi Ebrehe'yi mağlub eden Ebabil kuşlarının taş yağdırdıkları mevki
MUHASSİL Sütü çok emdiğinden hasta olan çocuk
MUHASSİN (Hasen den) Güzelleştiren, güzellik veren
MUHASSİR (C: Muhassirîn) (Hasar dan) Zarara uğratan Hasar ve ziyan verdiren
MUHASSİRÎN (Muhassir C) Zarar ve ziyan verdirenler Hasara uğratanlar
MUHASSİS Tahsis eden Has kılan Hususileştiren
MUHAŞ Yanmış nesne
MUHAŞŞA Hâşiye yazılmış Tahşiye olunmuş
MUHAŞŞEM Sarhoş, mest
MUHAŞŞİ Hâşiye yazan Hâşiyeliyen
MUHAŞŞİ' Kibirli bir kimsenin kibir ve gururunu kıran
MUHAŞŞÎ (Haşyet den) Korkutan, ürküten
MUHAŞŞİD Tahşideden Bir yere toplayan
MUHAŞŞİM Keskinliği dolayısıyla sarhoş edici şey
MUHAŞŞİN Öfkelendiren, kızdıran Gücendiren
MUHAT İhâta olunmuş Etrafı çevrilmiş Etrafı kuşatılan Bir şey içinde bulunan
MUHAT Burundan akan sümük * Sümük gibi ve yapışkan cisim
MUHATAB Söyleyeni dinleyen Kendisine hitab edilen * Gr: İkinci şahıs
MUHATABA Birbirine söz söyleme, hitabetme * Mc: Çekişme
MUHATABAT (Muhâtaba C) Konuşmalar
MUHATAB İTTİHAZ ETMEK Karşısındakilerini dinleyen * Dinleyici kabul edip, sözünü dinliyor bilmek * Konuşmaya lâyık görmek
MUHATARA Tehlike Korkulacak hâle tutulmak * Zarar Ziyan Korku * Tehlike ve zarar ihtimali olan
MUHATARA-İ İZMİHLÂL Dağılma tehlikesi
MUHATARAT (Muhatara C) Zararlar, ziyanlar, hasarlar * Korkular Tehlikeler
MUHATIB (Hutbe den) Birine söz söyliyen Hitâbeden
MUHATTAT (Hatt dan) Çizilmiş, resmi yapılmış
MUHATTATA İstasyon
MUHATTIT (Hatt dan) Çizen, resmini yapan
MUHAVELE İsteme, taleb etme Bir şeyi yapmaya girişme
MUHAVERAT (Muhavere C) Konuşmalar Muhâvereler Karşılıklı görüşüp konuşmalar
MUHAVERE (C: Muhaverat) Konuşma Görüşerek konuşma
MUHAVEZE Muhalefet, uyuşmazlık
MUHAVVEF Korkulu Korkutulmuş
MUHAVVEL Hâvâle edilmiş Ismarlanmış Tebdil ve tağyir edilmiş Değiştirilmiş Bırakılmış
MUHAVVEN Hâinleşen Tahvin edilen
MUHAVVET Etrafına sur ve duvar çekilmiş yer
MUHAVVIT Duvar çeken, tahvit eden
MUHAVVİC Muhtaç edici
MUHAVVİF Korkutan Korkutucu
MUHAVVİFÂNE f Dehşetlice Korkutucu bir vaziyette Korkutmak suretiyle
MUHAVVİL Başka hâle koyan Değiştiren Tahvil eden
MUHAVVİL-ÜL HAVLİ VE-L AHVÂL Havli, kuvveti ve hâlleri değiştiren, başka şekle sokan Cenâb-ı Hak (CC)
MUHAVVİLE (Havl den) Fiz: Elektrik cereyanını, akımını başka hâle koyan Transformatör
MUHAYA Bölünemiyen bir şeyi nöbetleşe ve sıra ile kullanma
MUHAYEE Pay edilmesi ve bölünmesi mümkün olmayan bir şeyi sıra ile nöbetleşe kullanma
MUHAYENE Belirli bir zaman için kiralama
MUHAYYA Yüz, vech

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #55
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUHAYYEB Yoksun bırakılmış, mahrum kılınmış
MUHAYYEBEN Mahrum ederek Yoksun bırakarak
MUHAYYEL Tahayyül edilmiş Hayâl olarak düşünülmüş Zihinde tasarlanmış
MUHAYYELAT (Muhayyele C) Hayâl edilmiş olan şeyler Muhayyel olan şeyler
MUHAYYEM (Hayme den) Çadırı kurulmuş ordugâh * Kurulmuş çadır * Çadırda yatan insan Kamp yeri
MUHAYYEMGÂH f Ordu çadırlarının kurulduğu yer Ordugâh
MUHAYYER (Hayr dan) Seçilmesi serbest olan Seçmece Beğenmece
MUHAYYİB Yoksun bırakan, mahrum kılan
MUHAYYİBÂNE f Mahrum ve yoksun bırakırcasına
MUHAYYİL Tahayyül eden Hayal kuran Zihinde olmayacak şeyleri düşünen
MUHAYYİLE Kuvve-i hayâliye Hayâl kurma merkezi Zihinde bulunan hayal kuvveti
MUHAYYİR Hayret veren Hayrette bırakan Şaşkınlık veren
MUHAYYİR-ÜL UKUL Akıllara hayret veren Akılları şaşırtan, akılları durduran
MUHAYYİR İlmî şeyler arasında seçim yaparak beğenmeyi serbest eden Muhayyer kılan
MUHAZAH Mukabele olmak, karşılık olmak
MUHAZANE Çocuklara şaşırtıp sevindirecek şeyler söylemek
MUHAZARA Yemiş olmadan henüz ham iken satmak
MUHAZARA (C: Muhazarât) (Huzur dan) Hatırda tutulan şeyler * Tarihi ve edebi fıkra ve hikâyeler anlatma * Konferans verme
MUHAZARÂT (Muhazara C) Akılda tutulan faydalı bilgiler veya hikâyeler
MUHAZAT Aynı hizâda bulunmak, karşı durmak, karşı olmak
MUHAZAT-I NİSA Fık: Kadınlarla erkeklerin namazda aynı hizada aynı safta beraber durmaları (ki, bazı şartlar müvacehesinde namazı ifsad eden bir haldir)
MUHAZAT Yüz yüze gelme, karşılaşma
MUHAZELE Hakirlik, aşağılık, rezillik
MUHAZERE Birbirini korkutmak * İhtiraz etmek * Uyanık olmak
MUHAZÎ (Hiza dan) Birbirinin karşısında ve bir hizada bulunan Paralel
MUHAZREB Katı bükülmüş ip
MUHAZZA Birbirini tahrik edip bir işe kandırmak
MUHAZZAB Boyanmış, tahzib olunmuş
MUHAZZAR Yeşile boyanmış Yeşil renk ile renklendirilmiş
MUHAZZİ' Saman ve ot kesmekte kullanılan bir çeşit ziraat makinesi
MUHAZZİL Alçaklık ve bayağılık içinde bırakan Tahzil eden
MUHAZZİLÂNE f Alçaklık ve bayağılıkla
MUHAZZİL Korkutucu
MUHAZZİR Tahzir eden Sakındıran Çekindiren
MUHBİR Haber veren Haberci Haber toplayan * Birisinin fenâlığını alâkadar makama haber veren Jurnalcı
MUHBİR-İ SÂDIK Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) bir ismi Diğer Peygamberlere de denebilir Çünkü hepsi sâdık, sağlam, doğru haberleri insanlara ulaştırmışlar, kendilerine bildirilenleri aynen bildirmişler, insanları doğruluğa, felâha, hakka, hakikata, imana dâvet etmişlerdir
MUHBİT Alçak gönüllü, mütevazi Mütezellil
MUHCEN Kısa boylu ve suyu az olan bir bitki çeşidi
MUHDA' (MIHDA') Kiler
MUHDAR (Muhzar) Hazırlanmış * Amellerinin sâhifelerini müşâhede etmiş olarak
MUHDEC İçine esvap koydukları küçük ev, kiler * Azâsı noksan olan
MUHDES İhdas edilmiş Sonradan meydana gelmiş, eskiden olmayan * İlm-i Hâlde: Şer'î temizliği gitmiş, abdest veya guslü lâzım gelmiş olan
MUHDÎ (Bak: Mühdi)
MUHDİS Hâdiseye sebeb olan İhdas eden Yeni bir şey ortaya çıkaran
MUHEYH Beyincik
MUHFES Seri, hızlı
MUHH (C: Mihâh) İlik * Beyin * Cevher, madde
MUHH Yumurtanın sarısı * Eskiyip köhne olmak
MUHIKK (Muhik) Haklı Hakkı yerine getiren Haklı olan
MUHIKKANE f Haklı olarak Haklı olmak suretiyle İhkak-ı hak etmek suretiyle
MUHİBB Seven Muhabbet eden Dost Hayrı isteyen
MUHİBBAN f (Muhibbin) Dostlar Muhabbet edenler Sevilenler Sevgi besleyenler Bir kimsenin taraflıları
MUHİBBANE f Severek Dostça Dosta yakışır surette
MUHİBBE Kadın sevgili Kadın dost
MUHİBBÎ Muhibb ile alâkalı * Kanuni'nin nazımda kullandığı mahlâs
MUHÎF (Muhife) Korkunç Korkutucu
MUHÎL İhâle eden Havâle eden * Fık: Borcunu başkası ödemesi için havâle eden kimse Başkasının borcuna nakleden
MUHÎLÎ Hilekârlık Sahtekârlık Hile
MUHİLL (Halel den) İhlâl eden Bozan Sakatlayan Karıştıran
MUHİLL-İ ÂSÂYİŞ Asâyişi ihlâl eden Güvenliği bozan
MUHİLL-İ NÂMUS Nâmusa zarar veren, nâmusa dokunan
MUHİN Zayıflatan, hor ve hakir eden İhanet eden
MUHÎS Zindan
MUHİSS (Hiss den) Hissettiren, duyuran
MUHİŞ Korkutan, korku veren
MUHİT İhata eden Etrafını kuşatan, çeviren * Etraf Çevre * Büyük deniz Okyanus * Mc: Büyük âlim
MUHİT-İ ARZ Dünyanın çevresi
MUHİT-İ DÂİRE Mat: Daire çevresi Çember
MUHİT-İ NİGÂH Göz çevresi
MUHİTAT (Muhit C) Çevreler, muhitler
MUHKEM Sağlam Metin Sıkı sıkıya Kuvvetli Tahkim edilmiş Sağlamlaştırılmış * Fık: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz İhtimalli olmayan söz
MUHKEMAT Muhkem olanlar Sağlam ve kuvvetli olanlar * İçinde hüküm bulunan ve mânası açık olanlar
MUHKEMAT-I KUR'ANİYYE Mânası açık ve te'vile ihtiyacı olmayan âyetler Başka bir mânaya ihtimali olmayıp sarih emir ve nehiyleri müştemil olan âyetler Bu âyetler mensuh veya anlaşılmayan şekilde müteşabih ve muhtemel olmayıp muhkem ve mübeyyin olmakla aslâ te'vile muhtaç olmazlar Bâzı şeylerin haram olması veya enbiya kıssaları (Ekasis-i enbiya) gibi
MUHKEM KAZİYE Huk: Kat'i ve sağlam bozulmaz hüküm Mahkemenin en sonunda vermiş olduğu kararlar Temyiz mahkemesince tetkik ve tasdik edildikten sonra veyahut temyiz müddeti geçen bir mahkeme kararının, mevzuunu teşkil eden hâdise hakkında, kat'i bir karine ve delil ve kanunen değişmez bir hüküm olarak kabul edilmesi (Bak: Kaziye-i muhkeme)
MUHKİM Kuvvetleştiren, sağlam kılan, ihkâm eden
MUHLA Ot biçecek âlet, orak * Nalbantların tırnak yonacak âleti
MUHLED Saçı ve sakalı geç ağaran kişi
MUHLES İhlâsı dâimi olan Devâmlı hâlis olan
MUHLES Orta yaşlı kimse
MUHLEVLAK Düz kaypak nesne
MUHLİK (Bak: Mühlik)
MUHLİS Saç ve sakalına kır düşmüş olan kimse
MUHLİS Hâlis olan İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samimi ve itikadı doğru olan Her hâli içten ve riyâsız olan Katıksız
MUHLİSÂNE f Hâlisâne Samimi olarak Dostlukla Riyâsızlıkla
MUHLİSEN Hâlis olarak Muhlis olarak
MUHMEL Tüylü ve saçaklı nesne
MUHMİD Ateşin alevini bastıran
MUHNAK (C: Mehânik) Zayıflamış davar
MUHNİK (Hank dan) Boğucu, boğan
MUHNİS Birine verdiği sözü geri alan
MUHNİS Yumuşak kimse; yâni şiddeti ve katılığı olmayan Mülâyim
MUHRAZA (C: Mehârız) Çöğen koyacak kap
MUHREC (Huruc dan) Dışarı çıkarılmış, ihrâc olunmuş * Bir şeyin sureti çıkarılmış
MUHRENBIK Başını eğip tınmayan, sükut eden, susan ve fırsat bulduğu gibi fevri söyleyen kimse
MUHRENŞİM Azametli, kibirli kimse * Zayıf ve rengi değişmiş kişi
MUHRENZİM Gadaplı, hışımlı, kızgın
MUHREZ Kazanılmış, elde edilmiş * Sudaki balık, av hayvanları vs gibi, kimsenin malı olmayıp herkesçe faydalanılan bir şeyin ele geçirilmesi
MUHRİB Harp gemisi Torpidoları avlayan ve hızla giden bir nevi harp gemisi
MUHRİB Tahribeden Yıkan Muharrib Harâb eden
MUHRİBÎN (Muhrib C) Muhribler Yıkıp yok edenler Harâb edenler
MUHRİCE Çıkrıkçı
MUHRİK Yakan Yakıcı * Çok acıtan İhrak eden
MUHRİK-DEM f Nefesi yakıcı olan Âşık
MUHRİZ (İhraz dan) Elde eden, kendi payına alan, kazanan
MUHSAN Fık: Akıl Büluğ İslâmiyet Hürriyet Nikâh-ı sahih ile teehhül vasıflarını câmi olan kimse
MUHSANAT (Muhsana C) Muhsan olan kadınlar
MUHSANE Muhsan olan kadın Temiz ve namuslu kadın
MUHSAR (Bak: İhsar)
MUHSIN Kale gibi mahfuz ve sağlam olan Kendini haramdan saklayan
MUHSÎ Sayı sayan
MUHSİN İhsan eden, iyilik eden Kerim Cömert * Allah'ı görür gibi O'na ibadet eden
MUHSİNÎN (Muhsin C) Muhsinler
MUHTAC İhtiyacı olan Akşam evinde yiyeceğini bulamayacak derecede fakir olan Bir şey kendine lâzım olan kimse Bir eksiğini tamamlamak isteyen Fakir
MUHTAC-I TA'RİF Tarif edip anlatmağa muhtaç
MUHTACÎN (Muhtac C) Muhtaç kimseler İhtiyaç sâhibleri Fakirler, yoksullar
MUHTACİYET İhtiyaç sahibi olmak Muhtaçlık, fakirlik, sefalet, yoksulluk
MUHTAL (Hile den) Hilekâr, dalavereci, hileci
MUHTAL Mütekebbir Kibirli
MUHTALE Hileci ve dalavereci kadın
MUHTAN Kendisine hıyanet edilen kimse * Hâin Hıyanet eden
MUHTAR İhtiyar eden Seçilmiş olan * Hareketinde serbest olan İstediğini yapmakta serbest olan Hür * Köyde veya şehrin mahallesinde seçimle o semtin idâre ve hükümet işlerini üzerine alan kimse * Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) bir ism-i şerifi
MUHTARİYET Muhtarlık Kendi kendine hareket edebilme İhtiyar ve iradesi kendi elinde olma
MUHTASAR Az Kısa Uzun olmayan * Tekellüfsüz * İhtisar edilmiş Kısaltılmış
MUHTASARAN Kısa olarak Muhtasar olarak Kısaltılmış tarzda
MUHTASID (Hasad dan) Ekinci, çiftçi İhtisâd eden, ekin biçen
MUHTASIM Düşmanlık yapan Adavet eden Husumet eden
MUHTASIRA Kısaltma Hülâsa
MUHTASS (C: Muhtassin) (Husus dan) Bir şeye veya bir kimseye ait olan
MUHTASSAN Ençok, bilhassa Daha ziyâde
MUHTASSÎN (Muhtass C) (Husus dan) Bir şeye mahsus olanlar, bir kimseye ait olan şeyler
MUHTATİB Nikâhla isteyen
MUHTATİF Göz kamaştıran * Kapıp götüren
MUHTAZAR Hazırlanmış * Ölüme hazır
MUHTAZI' Boyun eğen Tevâzu yapan Alçak gönüllülük gösteren
MUHTAZIÂNE f Alçak gönüllülükle Tevâzu ve mahviyetle Boyun eğerek
MUHTAZIB Renklenen, boyanan
MUHTAZIR Can çekişen
MUHTAZIRANE Can çekişiyormuşcasına
MUHTEBA Dizlerini yere dikip ellerini dizlerine kavuşturup oturan; dizlerini iple bağlayıp oturan kimse
MUHTEBER Tecrübe ve imtihan eden, deneyen
MUHTEBES (Habsden) Hapsedilmiş
MUHTEBIT Gece vakti dilenen
MUHTEBİL Delirmiş olan
MUHTEBİR Yoklayan, deneyen, tecrübe eden * Sağlam haberi olan İyice bilen
MUHTEBİRÂNE f Yoklar ve denercesine Tecrübe eder tarzda
MUHTEBİS Zorla alan
MUHTECİB Hicablanmış Perdeli Örtülü Örtülmüş Saklanan Gizlenen
MUHTED (Hadd dan) Hiddetlenmiş, kızmış * Keskin Keskinleşmiş
MUHTEDİ' Hilekâr Dolandırıcı
MUHTEDİÂNE f Hile ve dalaverecilikle
MUHTEFÎ Gizlenen Saklı, gizli * İftira eden
MUHTEFİD Seri kesici olan
MUHTEKİR Hakir ve hor gören Aşağı ve adi kabul eden İhtikar eden
MUHTEKİR İhtikâr yapan Vurguncu, ihtiyaç mallarını kıymeti artsın da satayım diye saklayan Halkın zararına çalışarak malı saklayan (Bak: İhtikâr)
MUHTEKİRÂNE f Vurgunculukla, ihtikârcılıkla
MUHTEKİR Yardımcı
MUHTEKİRÎN (Muhtekir C) İhtikâr edenler Vurguncular
MUHTELEF Uyuşmamış Birbirine uymamış İhtilâf olunmuş

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #56
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUHTELEF-ÜN FİH Hakkında ihtilâf olunan mes'ele
MUHTELİ' Kocasından boşanan kadın İhtilâ eden kadın
MUHTELİB Hilekâr, aldatıcı, hile yapan, dalavereci
MUHTELİC (Halecân dan) (Kendi elinde olmıgirsin bir tarafına !!!) titreyen
MUHTELİF(E) Çeşitli Bir türlü olmayan Birbirine uymayan
MUHTELİF-ÜL CİNS Çeşit çeşit cinste Muhtelif cinste
MUHTELİK Tıraş eden
MUHTELİK Yalancı Yalan uyduran
MUHTELİM İhtilâm olmuş
MUHTELİS Beylik maldan çalan Çalıp çırpan
MUHTELİSÂNE f Çalarcasına Çalıp çırparcasına
MUHTELİT Karışmış Karışık Karma
MUHTELL Bozuk Berbâd Karışmış İşgal ve ihlâl edilmiş * İntizamsız Nizamsız olmuş * Fakir kimse * Çok susuz kalmış olan
MUHTELL-ÜS SIHHA Sıhhati bozulmuş
MUHTEMEL (Haml den) Olabilir Mümkün Ümid edilir Kabil Me'mul
MUHTEMEL-ÜZ ZIDDEYN Edb: Birbirine zıt ve iki mânâya da gelebilen ifadelere denir
MUHTEMELAT (Muhtemel C) Olabilir ve umulur şeyler İhtimâl dahilindeki şeyler
MUHTEMER Mayalandıran Ekşiyip kabartan
MUHTEMÎ Perhiz yapan İhtima eden
MUHTEMİR (Hamr dan) Mayalanan Mayalanarak ekşiyip kabaran * Örtü ile örtünen Yaşmaklanan
MUHTENİK (Hank dan) Nefes alamayıp boğulan Boğuk Boğulmuş
MUHTER Yol, tarik
MUHTERA' İcad edilmiş İhtira' olunmuş Uydurulmuş
MUHTERAAT Yeni icad edilmişler Yeniden meydana çıkarılmış olanlar İhtira' olunmuşlar
MUHTEREM Hürmet görmüş İhtiram olunmuş Kıymetli ve şerefli kimse
MUHTERİ' Misli görülmedik bir şey icâd eden İcâd eden Yeni bir şey bulan Yeni bir şey meydana getiren * Uydurma şeyler ortaya atan Müfteri
MUHTERİÂNE f Yeni bir şeyler icad ederek Yenilikler ortaya koyarak * İftirada bulunarak
MUHTERİB (C: Muhteribin) (Harb den) Savaşan, harbeden, muhârib
MUHTERİBÎN (Muhterib C) Harbedenler, savaşanlar, muhâribler
MUHTERİF(E) (Hiref den) Sanatkârlar İş sâhibleri
MUHTERİK Ateşle yanmış olan Yanan
MUHTERİS İhtiras sahibi Çok fazla hırslı istiyen
MUHTERİS (Muhteriz) Sakınan Çekinen Çekingen
MUHTERİZ Sakınan Çekinen Çekingen
MUHTERİZÂNE f Sakınarak, çekinerek Çekine çekine
MUHTESİB (Hisab dan) Belediye işlerine bakan memur * Kanundan ziyâde idâri ve örfi işler için karar veren İhtisâb ağası (Bak: İhtisab)
MUHTEŞEM Büyük, debdebeli, tantanalı * Etraflı ve taraftarlarının çokluğu ile büyük
MUHTEŞİ' Kendini aşağı gören
MUHTEŞİD Biriken, toplanan
MUHTETIB (Hatab dan) Koruluk, orman, meşelik * Odun toplıyan
MUHTETİM Sona erdiren Hitâma vardıran
MUHTETİN Sünnet olmuş
MUHTEVA Bir şeyin içindekiler Kaplanan, içine alınan İçindeki şey
MUHTEVÎ İhtivâ eden Bir yere toplayan İçine alan Kaplayan
MUHTEVİYYÂT İçindekiler Kapladığı şeyler
MUHTEZEN Biriktirilip ambar veya hazineye konmuş
MUHTEZİN Kederli, hüzünlü, mahzun, mükedder
MUHTEZİR Sakınan, çekinen (Bak: Muhteriz)
MUHTIR (Hatır dan) Hatıra getiren, hatırlatan
MUHTIRA Hatırlatmak veya hatırlamak için yazılan tezkere
MUHTÎ Hatâ işleyen Günahkâr Hatâlı * Hatâya düşürten Yanıltan
MUHVİL Bir yaş tamamlamış
MUHYÎ Maddî mânevî hayat veren, dirilten, canlandıran, can ve ruh veren mânalarında olup, Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir(Ehl-i dünya küfür ve dalâlet karanlığında mânen ölü gibi iken Resul-i Ekremin (ASM) mübarek irşadları ve iman nurları ile dirilmelerine ve o mânevî ölümden kurtulmalarına binaen Peygamberimize de (ASM) Muhyî denilmiştir)
MUHYİDDİN-İ ARABÎ (Hi: 560 - 638) İspanya'da doğmuş, Anadolu ve Arabistan'ı gezmiştir Mutasavvıf ve büyük âlim idi Birçok ilmi eserler yazmıştır Kendisine Şeyh-i Ekber de denir Fütuhat-ı Mekkiye, Füsus-ül Hikem adlı eserleri meşhurdur Şam'da vefat etmiştir (KS)
MUHYEM (C: Mehâyim) İkâmet yeri, oturma yeri
MUHZAR İnce belli Beli ince olan
MUHZIR (Huzur dan) Eskiden şeriat mahkemelerinde mübâşir hizmetini gören kimse Alâkalı kimseleri mahkemeye çağırmaya memur kişi
MUHZİN (Hüzn den) Hüzün verici Acıklandırıcı Kederlendirici
MUÎD Yardımcı Mubassır * Dersi iade eden, tekrar ettiren Muallim yardımcısı * Geri çevirtici * Bir şeyi âdet edinmiş olan * Tecrübeli Hâzık * Güçlü Kuvvetli * Arslan * Gazâ ve cihad eden kimse
MUİDD Hazırlayıcı Amâde edici * İâde eden * Sayan
MUÎL Evlâd ü iyâli, yâni çoluk çocuğu çok olan kimse
MUİLL Hasta eden
MUÎN Yardımcı Muâvin İane eden
MUÎR Ödünç olarak veren Borç veren Karz-ı hasen tarzında veren
MUİZZ İzzet ve ikram eden Ağırlayan Aziz ve şerif eyleyen
MUJE f Musibet, belâ * Keder, gam, tasa, hüzün
MUJİK (Rusça) Rus köylüsüne verilen isim
MUK Göz pınarı * Akılsızlık * Kanatlı karınca * Mest üzerine giyilen çizme
MUK f Diken
MUKA Islık çalmak
MUKA'AR (Ka'r dan) Oyuk, çukur, çökük
MUKA'ARİYET Çukurluk, oyukluk
MUKABBEB (Kubbe den) Kubbeli
MUKABBEL (Kabl dan) Öpülmüş, takbil edilmiş
MUKABBIZ (Kabz dan) Sıkan, daraltan
MUKABBİL (C: Mukabbilîn) Öpen, takbil eden
MUKABBİLÎN (Mukabbil C) Öpenler, takbil edenler
MUK'ABE Kadeh gibi çukur göbek
MUKABEDE şiddet ve zahmet vermek
MUKABELE Karşılık, karşılamak * Mücadele * Karşılaştırmak Karşılıklı yapılan iş, karşılıklı yapılan okuma * Camide Kur'ân-ı Kerimi okuyup halka dinletmek* Yüz yüze olmak * Düşmanın şerrinden kurtulmak ve onun şiddetini kaldırmak için onu yıldıracak tedbirde bulunmak
MUKABELE-İ BİLHURUF Söz ile konuşmak ve hakikatı müdafaa etmek suretiyle karşı çıkıp mukabele etmek (Bak: Muaraza-i bilhuruf)
MUKABELE-İ BİLMİSİL Karşılaştığı aynı muameleyi sahibine iade etmek, o kimseye aynı muameleyi yapmak Mukabil hareketi karşısındakine icra etmek
MUKABELE-İ BİSSÜYUF Silâha, kılınca sarılmak suretiyle karşı koymak
MUKÂBELE Hapsetmek * Sonraya bırakmak, tehir etmek * Meşveret etmek, danışmak * Bir kimsenin evi yanında bir ev satıldığında; "başka kimse satın alsın, ben ondan şüf'a yolu ile alayım" diye şirâsına muhtaç iken tehir etmek
MUKABİL Karşılık olan Karşı taraf İvaz, bedel, karşılığı
MUK'AD Kötürüm
MUKAD Ağır yüklü
MUKADDED Parçalanmış
MUKADDEM Zaman ve mekân cihetiyle daha evvel olan * Askerin ön tarafına sevkedilen karakol * Değerli, üstün * Küçükten büyüğe sunulan, takdim edilen
MUKADDEM-ÜL AYN Gözün kenarı Gözün pınarı
MUKADDEMA Önce Evvelce Eskiden Bundan evvel
MUKADDEMAT (Mukaddeme C) Başlangıçlar Mebde'ler İleride bulunanlar
MUKADDEMÂT-I İHZARİYE Bir şeyi hazırlamak için önceden yapılan işler
MUKADDEME İlk söz Başlangıç * Önde gelen Medhal Giriş * Man: İki kaziyeden ibaret olan sözün evvelki kaziyesi
MUKADDEME-İ İSTİSNAİYE Man: İçinde istisnâ edatı olan evvelki kaziye "Eğer güneş doğarsa gündüz olacak Güneş doğmuştur" kaziyelerinde: "Eğer güneş doğarsa" kaziyesi Mukaddeme-i istisnâiyedir
MUKADDER Tâyin olunmuş * Kısmet Kader Miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan * Kazâ * Kıymeti biçilmiş * Beğenilmiş * Yazılmış olan * Edb: Yazılı olmayıp da sözün gelişinden anlaşılan Lafzan zikredilmeyip, mânen murad edildiği anlaşılan Meselâ: Kur'an-ı Kerim'de, her sureden evvel "Bismillâh" yazılı olması, bize her işimizde veya her okumaya başlarken Bismillâh diye emir olduğu "mukadder" dir Meselâ: Kur'an-ı Kerim'de ( De ki mânasındaki Cenab-ı Hakk'ın hitabında: "Ya Muhammed (ASM), Sen kullarıma de ki!" mânası, mukadder olarak vardır Aynı zamanda Peygamber'in (ASM) yolunda olanlara ve bütün vâris-i nebi olabilen büyük hakikatlı ve veli kullara aynı emir mukadderdir Çünkü, emir olarak hitabdır Hitab ise muhakkak bir muhataba söylenir Vahiy hitabında birinci muhatab ise, Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dır (Bak: Kader)
MUKADDERAT (Mukadder C) Kader Ölçü ve miktarı tâyin olunan şeyler Alın yazısı (Bak: Kader)(Hayat, "İman-ı Bil'kader" rüknüne bakıyor; remzen isbat eder Çünki, madem hayat, âlem-i şehadetin ziyasıdır ve istilâ ediyor; ve vücudun neticesi ve gayesidir; ve Hâlik-ı Kâinat'ın en câmi âyinesidir; ve faaliyet-i Rabbaniyenin en mükemmel enmuzeci ve fihristesidir, temsilde hata olmasın, bir nevi programı hükmündedir Elbette âlem-i gayb yani mâzi, müstakbel yani geçmiş ve gelecek mahlukatın hayat-ı mâneviyeleri hükmünde olan intizam ve nizam ve mâlumiyet ve meşhudiyet ve taayyün ve evâmir-i tekviniyeyi imtisâle müheyyâ bir vaziyette bulunmalarını sırr-ı hayat iktiza ediyor Nasılki bir ağacın çekirdek-i aslîsi ve kökü ve müntehasında ve meyvelerindeki çekirdekleri dahi aynen ağaç gibi bir nevi hayata mazhardırlar Belki, ağacın kavânin-i hayatiyesinden daha ince kavânin-i hayatı taşıyorlar Hem nasılki bu hazır bahardan evvel geçmiş güzün bıraktığı tohumlar ve kökler, bu bahar gittikten sonra, gelecek baharlara bırakacağı çekirdekler, kökler, bu bahar gibi cilve-i hayatı taşıyorlar ve kavânin-i hayatiyeye tâbidirler Aynen öyle de; şecere-i kâinatın bütün dal ve budaklariyle herbirinin bir mâzisi ve müstakbeli var Geçmiş ve gelecek tavırlarından ve vaziyetlerinden müteşekkil bir silsilesi bulunur Her nevi ve her cüz'ünün ilm-i İlâhiyyede muhtelif tavırlar ile müteaddit vücudları bir silsile-i vücud-u ilmî teşkil eder Ve vücud-u hârici gibi o vücud-u ilmî dahi, hayat-ı umumiyenin mânevi bir cilvesine mazhardır ki, mukadderat-ı hayatiye, o mânidar ve canlı elvâh-ı kaderiyeden alınır Evet âlem-i gaybın bir nevi olan âlem-i ervah, ayn-ı hayat ve madde-i hayat ve hayatın cevherleri ve zâtları olan ervah ile dolu olması, elbette mâzi ve müstakbel denilen âlem-i gaybın bir diğer nev'i de ve ikinci kısmı dahi, cilve-i hayatîye mazhariyetini ister ve istilzam eder Hem herbir şeyin vücud-u ilmîsindeki intizam-ı ekmeli ve mânidar vaziyetleri ve canlı meyveleri, tavırları; bir nevi hayat-ı mâneviyeye mazhariyetini gösterir Evet, Hayat-ı Ezeliye Güneşinin ziyası olan bu gibi cilve-i hayat, elbette yalnız bu âlem-i şehadete ve bu zaman-ı hâzıra ve bu vücud-u hâriciyeye münhasır olamaz; belki, herbir âlem, kabiliyetine göre o ziyanın cilvesine mazhardır; ve kâinat, bütün âlemleriyle o cilve ile hayattar ve ziyadardır Yoksa nazar-ı dalâletin gördüğü gibi muvakkat ve zâhirî bir hayat altında herbir âlem, büyük ve müdhiş birer cenaze ve karanlıklı birer virane âlem olacaktı S)(Eşyanın mürur-u zamanla giydikleri suretler ve ettikleri harekât ile hâsıl olan vaziyetler dahi, bir intizam-ı kadere tâbidir Evet, bir çekirdekte, hem bedihî olarak, irade ve evâmir-i tekviniyenin ünvanı olan "Kitab-ı Mübin"den haber veren ve işaret eden, ham nazarî olarak emir ve ilm-i İlâhinin bir ünvanı olan "İmam-ı Mübin" den haber veren ve remzeden iki kader tecellisi var Bedihî kader ise, o çekirdeğin tazammun ettiği ağacın, maddi keyfiyat ve vaziyetleri ve hey'etleridir ki, sonra göz ile görünecek Nazarî ise, o çekirdekte, ondan halkolunacak ağacın müddet-i hayatındaki geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller, hareketler, tesbihatlardır ki, tarihçe-i hayat namiyle tâbir edilen vakit-bevakit değişen tavırlar, vaziyetler, şekiller, fiiller; o ağacın dalları, yaprakları gibi intizamlı birer kaderî miktarı vardır Mâdem en âdi ve basit eşyada böyle kaderin tecellisi var Elbette umum eşyanın vücudundan evvel yazılı olduğunu ifade eder ve az bir dikkatle anlaşılır Şimdi; vücudundan sonra herşey'in sergüzeşt-i hayatı yazıldığına delil ise âlemde "Kitab-ı Mübin" ve "İmam-ı Mübin"den haber veren bütün meyveler ve "Levh-i Mahfuz"dan haber veren ve işaret eden insandaki bütün kuvve-i hâfızalar birer şahittir, birer emâredir Evet herbir meyve, bütün ağacın mukadderat-ı hayatı onun kalbi hükmünde olan çekirdeğinde yazılıyor İnsanın sergüzeşt-i hayatiyle beraber kısmen âlemin hâdisat-ı mâziyesi kuvve-i hâfızasında öyle bir surette yazılıyor ki, güya hardal küçüklüğünde bu kuvvecikte dest-i kudret, kalem-i kaderiyle insanın sahife-i a'mâlinden küçük bir senet istinsah ederek, insanın eline verip, dimağının cebine koymuş Tâ, muhasebe vaktinde onunla hatırlatsın Hem, tâ mutmain olsun ki; bu fena ve zeval herc ü mercinde beka için pek çok âyineler var ki, Kadir-i Hakîm, zâillerin hüviyetlerini onlarda tersim edip ibka ediyor Hem, beka için pek çok levhalar var ki, Hafîz-i Alîm, fânilerin mânalarını onlarda yazıyor S) (Bak: İmam-ı mübin)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #57
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUKADDERAT-I HAYATİYE Bütün canlıların hayatları müddetince geçirdikleri ve geçirecekleri tavır, hareket, şekil ve amelleri gibi hususiyetleri
MUKADDES (Kuds den) Takdis edilmiş olan Temiz ve pâk Noksan ve kusurdan müberra ve uzak olan Her çeşit noksan, ayıp ve kusurlardan münezzeh ve uzak olan Kudsi
MUKADDESÂT (Mukaddes C) Kudsi olanlar Mukaddes olanlar
MUKADDİM (Kıdem den) Takdim eden Sunan Öne, ileriye geçiren Öne koyan * Cür'etli çeri kimse * Gözün pınarı, ("mukdim-ül ayn" da derler)
MUKADDİMAT (Mukaddime C) Mukaddimeler İlk gelenler İlk sözler
MUKADDİME Evvel gelen Öne geçen Her şeyin evveli * Bir kitapta asıl maksada başlamadan evvel kitapda olan bahisler hakkında ve kitabın muhteviyatına dâir yazılan makale, önsöz * Alın Nâsiye Alındaki perçem
MUKADDİME-İ KÜBRÂ Büyük başlangıç
MUKADDİR Takdir eden Bütün mahlukatın ve her şeyin esaslarını tanzim ve takdir edip sıralayan Allah (CC) Bir şeyin kıymetini biçen, takdir eden Beğenen
MUKADDİRÂNE f Takdir edercesine, kıymetini bilircesine, kıymetine göre sıralarcasına Mukaddire yakışır hâlde
MUKADDİRÎN (Mukaddir C) Kıymet ve paha biçenler Takdir edenler
MUKAFFA Kafiyeli, kafiyelenmiş Birbirini tâkib eden
MUKAFFEL (Kufl den) Kilitlenmiş, kilitli
MUKAFFÎ Resul-i Ekremin (ASM) bir ismidir (Çünkü, O'nu dünyanın hiç bir şeyi Allah'a tâbi olmaktan ayıramamış ve bütün enbiyâ ve resullerin iyi yollarını da tâkib etmiştir)
MUKAHHİR (Kahr dan) Kahreden, tahkir eden, yok eden
MUKALKAL Kararsız * Şarap, hamr
MUKALKALE şişe Sürahi
MUKALLED (Kald dan) Boynuna gerdanlık takılmış * Padişah tarafından nişan takılan kimse * (Taklid den) Taklid edilen Örnek tutulan Misal alınan
MUKALLEF Kalafatlanmış, taklif edilmiş
MUKALLİB (Kalb den) Başka tavra geçiren Başka hâle değiştiren Bir başka tarafa döndüren
MUKALLİD Benzemeye veya benzetmeğe çalışan Taklid eden * Bir şeyi boynuna takan, asan * Kuşatan
MUKALLİDÂNE f Benzetmeğe, taklide özenircesine Taklid edercesine Benzemeğe çalışırcasına
MUKALLİDÎN (Mukallid C) Taklidçiler Örnek ve misâl alanlar * Takınanlar Boyuna takanlar
MUKALLİS Ağaç oynatıcı
MUKAM Durduracak mekân İkamet mevzii * Durmak, ikamet
MUKAME İkamet, oturma * İkamet yeri, vatan * Ümmet
MUKAMEHA Başını yukarı kaldırmak
MUKAMERE Kumar oynama
MUKAMİK Sözü boğazı içinden söyleyen
MUKAMİR Kumarbaz Kumar oynatan
MUKANAT Karıştırmak
MUKANFEZ Üzeri yumuşak dikenlerle örtülü olan hayvan Kirpi
MUKANNA' Peçeli
MUKANNEN (Kanun dan) Muntazam Tertibli * Kanun ile vâcib ve mukarrer olan * Zaman ve miktarı hiç şaşmayan Tertibe dahil olarak kararlaşmış olan
MUKANNİBE Gelin süsleyen kadın
MUKANNİN Kanun yapan İntizama koyan Kanun tertib ve ihdas edici olan
MUKANNİT Yer altından kanalla su akıtan kişi * Muti kimse, itaat eden, emre boyun eğen kişi
MUKANTAR(A) (Kantara dan) Kemer şeklinde olan köprü * Birbiri üstüne yığılmış çok şey * Muhkem
MUKANTARAT (Mukantara C) Köprüler Kemer şeklinde olan yapılar
MUKARAA (Kur'a dan) Ad çekişme Karşılıklı kur'a çekme * Kılınç kullanarak döğüşmek Cenkte, muharebede kahramanların birbiriyle vuruşmaları * Bir şeyin taksiminde atışmak
MUKARAZA Kazanca ortak olup zararı sermâyeye ait olmak üzere bir kimseye belirli bir miktar sermaye verme
MUKAREBET (Kurb dan) Akrabalık, yakınlık
MUKARENET (A, uzun okunur) Yakınlık Ayrılmayıp musâhebe etmek * Bitişmek Birleşmek * Uygunluk * Bir yere gelmek
MUKARİB Birbirine yakın ve karib olan İyi ve kötü ortasında orta hâlli olan
MUKARİB-ÜL VÜCUD Olması yakın, vücuda gelmesi yakın
MUKARİN Yakın olan Bitişen Ulaşan Ulaşmış olan
MUKARNES Kubbe biçiminde olan * İşlemeli, nakışlı ve rengarenk olan * Merdiven şeklinde dereceleri olan kubbe
MUKARR (Karâr dan) İkrâr olunmuş "Vardır, öyledir evet" denilmiş
MUKARRE Göz yaşının durması
MUKARREB (Kurb dan) Yakınlaşmış Yakınlaştırılmış Yakın * Büyük zât veya padişah gibi kimselere hizmette yaklaşmış olan
MUKARREBUN (MUKARREBÎN) Büyük meleklerden bir zümre * Takva ve ubudiyyet ile evliya derecesine gelmiş, Cenab-ı Hakk'ın indinde çok kıymetli ve mübarek büyük zâtlar * Yakınlaşmış olanlar
MUKARREN Bağlanmış nesne
MUKARRER Kararlaşmış Takrir edilmiş Karar verilmiş Kat'i Şek ve şüpheden beri olan Muhakkak ve müsellem olan Anlatılmış Bildirilmiş
MUKARRERÂT Kararlaştırılan şeyler, kararlar
MUKARRİ' Azarlıyan, paylıyan, başa kakan
MUKARRİB Takrib eden Yaklaştıran
MUKARRİB-ÜL VÜCUD Vücudunu yakın eden, yaklaştıran
MUKARRİH (C: Mukarrihât) Yara açan ilâç
MUKARRİHAT (Mukarrih C) Yara açmakta kullanılan etkili ilâçlar
MUKARRİN Birlikte bulunduran
MUKARRİR (Karar dan) Yerleştiren Takrir eden Sabit kılan * Tekrar eden Dersi tekrar ederek anlatan müderris
MUKARRİZ (C: Mukarrizin) (Karz dan) Medheden, öven Bir eseri medheden
MUKARRİZÎN (Mukarriz C) Medhedenler, övenler Medih yollu yazı yazanlar Bir eseri medhedenler
MUKARRÜN-BİH Başka birisine âit olduğu, birisi tarafından haber verilen hak İkrâr olunan hak
MUKASAT Zahmet ve eziyet çekme
MUKASEME (Kısm dan) Paylaşma, bölüşme, taksim etme
MUKASIM (Kısm dan) Paylaşan, bölüşen, taksim eden
MUKASMEL Asâsı çok şiddetli olan
MUKASSA Kısas etmek * Üzerlerinde olan borcu birbirine takas edişmek
MUKASSAT (Kıst dan) Taksitli
MUKASSATAN Taksitli olarak, taksitle
MUKASSEM (Kısm dan) Ayrılmış, bölünmüş, taksim edilmiş * Güzel yüzlü
MUKASSIR Taksir eden, yapabilir iken yapmayıp çekinen * Kusur işleyen * Gücü yetmediği için yapmayan
MUKASSÎ (Kasvet den) Kasvet verici Sıkıntılı, kasvetli Sıkıcı, dar
MUKASSİM (Kısm dan) Ayıran, bölen, taksim eden
MUKAŞŞER (Kışr dan) Kabuğu soyulmuş
MUKATAA (Kat' dan) Kesişmek * Ülfeti terk eylemek * Birbirinden kesmek ve kesişmek * Muayyen bir kira karşılığında arazinin kesime verilmesi * Ekilen toprak için verilen muayyen vergi
MUKATANE Mukim olmak, oturmak, ikamet etmek
MUKATELAT (Mukatele C) (Katl den) Muharebeler, savaşlar, kavgalar, dövüşler * Vuruşmalar, düello yapmalar
MUKATELE (A, uzun okunur) Birbirini vurmak, öldürmek Vuruşmak, kavga, döğüş
MUKATİL (Katl den) Birbirini öldüren, birbiriyle vuruşan Düello yapan
MUKATİLUN (Mukatil C) Düşmanla muharebe eden mücâhidler
MUKATTA' Kesilmiş * Parçalanmış
MUKATTAA (Kat' dan) Bitişik olmayan Kesik, ayrı
MUKATTAAT (Mukattaa C) Kat' edilmiş, kesilmiş şeyler * Kısaltmalar * Çeşitli gazel ve kasidelerden seçilmiş beyitler * Herbiri bir kelimeye delâlet eden harfler
MUKATTAAT-I HURUF Edb: Matlâsız şiir parçaları Muhtelif olarak alınmış şiir parçaları * Kısaltmalar Tamamlanmamış cümleler (Bak: Huruf-u mukattaa)
MUKATTAR (Katr den) İnbikten geçirilmiş saf su Taktir edilmiş Damıtılmış su
MUKATTARAT (Mukattar C) Taktir edilmiş, damıtılmış sular
MUKAVELAT (Mukavele C) Mukaveleler
MUKAVELAT MUHARRİRİ Noter Kâtib-i adl
MUKAVELE Kavilleşmek Karşılıklı anlaşmak Sözleşmek * Anlaşmada imzalanan ve karar altına alınanların yazıldığı kâğıt
MUKAVELENAME Anlaşma yazılı olan kâğıt Mukavele yapılan kâğıt
MUKAVEMET Karşı durmak, dayanmak Karşı koymak Muhalefetle kıyam etmek
MUKAVEMET-SUZ f Dayanmayı te'sirsiz hâle koyan Tahammülsüzlük veren Mukavemeti kıran
MUKAVEMET-ŞİKEN f Mukavemeti kıran
MUKAVERE Zayıflamak

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #58
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUKAVİM Sağlam Dayanıklı Mukavemet eden Direnen Karşı duran
MUKAVİMÎN (Mukavim C) Karşı koyanlar, direnenler
MUKAVVA (Kuvvet den) Sağlamlaştırılmış, kavileştirilmiş
MUKAVVER Ziftle karışık veya ziftle kaplı * Yuvarlak kesilmiş
MUKAVVES (Kavs den) Yay gibi bükülmüş ve eğri olan * Kavis teşkil etmiş, bükülü
MUKAVVÎ Takviye eden Kuvvetlendiren Kuvvet veren Takviye eden ilâç
MUKAVVİM Kıvama getiren Biçimine koyan Tesviye ve tanzim edici Eğriyi doğrultucu
MUKAYAZA Trampa etme, değişme Mübadele
MUKAYEFE Firâset etmek * Bir kimsenin ardınca gitmek
MUKAYESAT (Mukayese C) Mukayeseler Kıyas etmeler
MUKAYESE (Kıyas dan) Kıyas etme Ölçme Karşılaştırma
MUKAYYED Kayıtlı Serbest olmayan Sınırlı Bağlı * Deftere geçmiş, kaydedilmiş olan Bağlanmış El veya ayağında zincir, kelepçe bulunan Mevkuf olan * Bir işe ehemmiyet veren İşine önem verip bakan
MUKAYYİ Kay ettiren, kusturan
MUKAYYİAT (Mukayyi C) Kusturucu ilâçlar
MUKAYYİD Kayd eden Kayıt me'muru Kayıt takan
MUKAYYİDÎN (Mukayyid C) Kayıt memurları, mukayyidler
MUKAZEFE Sövüşmek
MUKAZZEZ Heyeti hafif olan kimse
MUKBİL Mübârek İkbali kutlu, mutlu Mes'ud Bahtiyar
MUKBİLAN (Mukbil C) (Kabl den) Mutlular, bahtiyarlar, mes'ud kimseler
MUKBİLÎN (Mukbil C) (Kabl den) Bahtiyarlar, mutlular, mes'udlar
MUKDİM İşine düşkün, gayret ve fedakârlıkla çalışan Cüretli ve cesaretli olan
MUKDİMÂNE f Gayret ve dikkatle
MUKES'AL İyi yonulmamış ok
MUKHEM Cümle arasındaki lüzumsuz ve fazla kelime
MU'KIB Ökçeli ayakkabı
MÛKID Ateş yakan
MUKILL Malı az olan Fakir
MUKILLÎN Fakirler Muhtaç olanlar
MÛKIN Şüphesiz ve kat'i olarak bilen
MÛKINÛN Yakîn sahibi olanlar Şüphesiz ve tereddüdsüz olarak imanî ve Kur'anî hakikatlara vâkıf olanlar (Bak: Yakin)
MÛKIR Yemişinin çokluğundan dolayı dalları sarkmış olan ağaç
MU'KIR Malı mülkü çok olan kimse
MUKIRR (Karâr dan) Doğruyu ve gerçek olanı söyliyen Kabahat veya ayıbını gizlemeden söyliyen * Fık: Birinin, kendisinde hakkı olduğunu haber veren kimse
MÛKIZ (Yakaza dan) Uyandıran, ikaz eden * Gaflet ve dalgınlıktan kurtaran
MUKİBB Lüzumlu olan, icab eden
MUKÎL Hataları, yanlışları afveden
MUKÎM İkamet eden Ayakta duran * Okuyan * Bir memlekette devamlı duran * Fık: Vatanında veya vatanı sayılan bir yerde onbeş günden fazla kalan kimse (18 saatlik uzağa gidene "Misâfir" denir) * Esmâ-i İlâhiyyeden olup "Her şeyi ayakta tutan, devam ettiren ve kayyumiyet sırrıyla bir an bile hiç bir şeyden alâkasız olmayan" meâlindedir
MUKÎM-ÜS SÜNNET Hz Muhammed'in (ASM) Tevrat ve Zebur'daki ismi, sünnet ikame eden
MUKÎT Muhafaza eden Hâfız Amelleri zâyi' etmeyip koruyan Gizliyi bilen Gıda ve rızık veren
MUKKA (C: Mükâyâ-Mükâki) Hicaz diyarında yaşıyan bir cins beyaz kuş
MUKLE (C: Mukul) Gözün karası Göz bebeği * Göz * Su taksimi için kullanılan taş
MUKMAH Başını kaldırıp gözünü bir yere dikip duran kişi
MUKMEHUN Elleri boyunlarına bağlı veya boyunlarından zincir takılı olarak azab çekenler * Başı yukarı kalkmış, gözleri bir yere dikilmiş ve etrafa bakamayan somurtmuş kimseler
MUKMİR(E) (Kamer den) Mehtaplı Ay ışığıyla aydınlanmış
MUKNİ' İkna eden Kanaat veren Kâfi derecede izah ve isbât eden * Başını kaldırıp gözünü önüne dikip duran
MUKNİA Kurbağa yavrusunun, yumurtadan çıktığı ilk hâli
MUKRAZ (Karz dan) Ödünç verilmiş, borç verilmiş İkrâz olunmuş
MUKREM Bir kavmin ulusu, seyyidi
MUKRİ' Kur'an-ı Kerimi kaidelerine uygun okuyan
MUKRİB (MUKREB) Nöbete tutulmuş at
MUKRİF Babası köle, anası hürre olan kimse * Anası arabi, babası arabi olmayan deve
MUKRİN Birlikte Berâber
MUKRİZ (Karz dan) Ödünç veren Borçla emânet para ve sâir şeyler veren
MUKSA Uzaklaştırılmış Uzak kalınmış
MUKSEM (Kasem den) Yemin edilmiş, kasem edilmiş
MUKSİM (Kasem den) Yemin edilecek yer * Yemin eden, kasem eden
MUKSİT Adaletle iş gören Haklı hareket eden * Nefsine lâyık görmediği zararlı şeyi başkasına da münasib görmeyen
MUKSİTÎN (Muksit C) Haklı iş görenler Hakkı edâ edenler
MUKŞA Kabuğu çıkarılmış * Derisi soyulmuş
MUKŞAİRR Ürperen
MUKTASIR Kısa kesen, uzatmıyan
MUKTATAF (C: Muktatafât) (İktitaf dan) Toplanmış, devşirilmiş * Derleme, toplama Derlenmiş
MUKTATAFAT (Muktataf C) (İktitaf dan) Derlemeler, toplamalar Derlenmiş şeyler
MUKTATIF (İktitaf dan) Derleyen, toplayan
MUKTEB (C: Mekâtib) Yazı talim eden kimse
MUKTEBES İktibas olunmuş olan Bir yerden alınan, bir kitab ve sâir yerden istifade ederek alınan
MUKTEBESAT (Muktebes C) (Kabs dan) Muktebes olan şeyler İktibas edilmiş ve faydalanmak üzere alınmış olan şeyler
MUKTEBİS (C: Muktebisîn) (Kabs dan) İktibas eden Faydalanmak üzere aktaran Birinin bilgisinden faydalanan
MUKTEBİSÎN (Muktebis C) (Kabs dan) Aktaranlar, iktibas edenler Faydalanmak için alanlar
MUKTEDA Kendisine uyulan Önde giden * Müçtehid Pişivâ Peşivâ * Namazda kendine uyulan imam
MUKTEDÂ-BİH Kendisine tebaiyyet edilen Kendisine uyulan
MUKTEDÎ Tâbi olan, uyan İmama uyan
MUKTEDİR Güçlü, kuvvetli, becerikli İşe gücü yeten İktidarlı
MUKTEDİRÎN (Muktedir C) İktidar sahibleri Muktedirler, gücü yetenler
MUKTEF "Kendine uyulmuş, kendisi tâkib edilmiş" meâlinde olup, Hz Resul-i Ekreme (ASM) verilen isimlerden biridir
MUKTEFA (Kafâ dan) İzinden gidilmiş Ardına düşülmüş Misâl alınmış, örnek tutulmuş
MUKTEFÎ Ardından giden İzinden giden İktifâ eden Misâl alan, örnek tutan
MUKTEHİM Mülâhazasız bir işe hücum edip giren * (Bak: İktiham)
MUKTELA' (Kal' den) Kökünden koparılmış Kökünden koparan
MUKTELİ' (Kal' den) Kökünden koparan
MUKTERİH Bir şeye kasd eden, araştıran * Yeniden meydana çıkaran * Düşünmeden, aklına geldiği gibi söyleyen, iktirah eden
MUKTERİN (İktiran dan) Yaklaşan, yakın gelen, iktirân eden
MUKTESEB (Bak: Mükteseb)
MUKTESİD İktisadlı, tutumlu Malını, ömrünü, vaktini boşuna geçirmeyen, lüzumsuz masrafta bulunmayan (Bak: İktisad)
MUKTESİDAN (Muktesid C) Muktesidler Lüzumsuz masrafda bulunmayan ve vaktini boşa geçirmeyenler İktisadlılar, tutumlular
MUKTESİR Kısa kesen, iktisar eden
MUKTEZA Lâzım getirilmiş Lüzumuna binaen istenmiş İcab eden Lâzım gelen (Bak: Dâll-i bi-l iktiza)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #59
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUKTEZA-İ HÂL Duruma göre İcabına göre Hal ve vaziyetin gerektirdiğine göre
MUKTEZA-İ HİLKAT Yaradılışın gerektirdiği şey Yaradılış itibariyle olan hal ve netice
MUKTEZÎ (Muktazî) Lüzumlu olduğu taayyün etmiş, anlaşılmış * İktiza eden Gerekli Lâzım
MUKTEZİYYAT İktiza eden şeyler Gerekli olan ve icab eden şeyler
MUKTİR Dar hâlli, durumu sıkıntılı * Kocasını nafaka bakımından sıkıştıran kadın
MUKVERE İnce, zayıf kadın
MUKZA Tamamlanmış * Lüzumlu görülmüş
MUKZA' Seri, hafif nesne
MUKZI' Fuhşiyat söyleyen, ahlâksızca şeyler konuşan
MUKZÎ Gerekli görülmüş * Hüküm ve kazâ olunmuş * Tamamlanmış
MU'LAT (C: Meâli) şeref kazanmak * Yüksek derece
MULEKKIN (Bak: Mülekkın)
MU'LEM (İlm den) Belirtilmiş, işâretlenmiş
MULİ' Tutkun, düşkün, ihtiraslı
MULİF (Ülfet den) Alışık, alışmış Ülfet etmiş
MULİM (Elem den) Elem ve keder verici
MU'LİN İlân eden Herkese bildiren
MUM f Yumuşak * Mum
MUMAHELE Hile etmek * Oyunla aldatmak Hilekârlık
MUMA-İLEYH (Mumâileyhâ) Kendisine işâret edilen İsmi evvelce geçen
MUMA-İLEYHİM İsmi evvelce geçenler * İmâ edilenler, yukarıda anlatılmış olanlar
MUMA-İLEYHİNN (Mumâ-ileyhâ C) Adı geçen kadınlar, yukarıda anılan kızlar, imâ edilenler
MUMATELE (Bak: Mümatala)
MUMDAR f Mum tutan Işık veren Işık tutan
MUMÎL Bir tarafa doğru eğen Meylettiren
MUMİYAN f Belleri ince olan güzeller Kıl belliler
MUMYA f Uzun müddet çürümemesi için ilâçlanmış ölü İnsan ve hayvan ölüsünün kurusu * Çok zayıf (kimse)(Kur'anda çok tekrar edilen kıssa-ı Musa Aleyhisselâm'ın cümleleri ve cüz'leridir ki, herbir cümlesi, hattâ herbir cüz'ü, bir düstur-u küllînin ucu olarak gösterilmiş ve o düsturu ifade ediyor Meselâ: $ Fir'avun, vezirine emreder ki: "Bana yüksek bir kule yap, semâvatın hâlini rasad edip bakacağım Semanın gidişatından acaba Musa'nın (AS) dâva ettiği gibi semada tasarruf eden bir İlâh var mıdır?" İşte Î kelimesiyle ve şu cüz'î hâdise ile, dağsız bir çölde olduğundan dağları arzulayan ve Hâlik'ı tanımadığından tabiat-perest olup Rububiyyet dâva eden ve âsâr-ı ceberutlarını göstermekle ibka-yı nâm eden şöhret-perest olup dağ-misâl meşhur ehramları bina eden ve sihir ve tenâsuha kail olup cenazelerini mumya edip dağ misillu mezarlarda muhafaza eden Mısır fir'avunlarının an'anesinde hükümferma bir düstur-u acibi ifade ederMeselâ: $ Gark olan Fir'avuna der: "Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim" unvaniyle umum Fir'avunların tenâsuh fikrine binaen cenazelerini mumyalamakla mâziden alıp müstakbeldeki ensal-i âtiyenin temâşâgâhına göndermek olan mevt-âlud, ibretnüma bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Fir'avunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahali-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu'cizâne bir işaret-i gaybiyye, bir lem'a-yı i'cazı ve bu tek kelime bir mu'cize olduğunu ifade eder S)
MUMZA (Mazâ dan) İmza edilmiş olan
MU'NAN Su arkı, su mecrâsı
MUNASSAB (Nasb dan) Birbirinin üzerine tertiplenmiş olan
MUNAZZAF (Nazif den) Temizlenmiş, arınmış, tanzif edilmiş
MUNAZZAMA Tanzim olunmuş, yoluna konulmuş olan İntizamlı teşkilât Nizamlı Adaletli
MUNAZZIM Sıralayıp dizen, tanzim eden * Nazm yazan Vezinli, kâfiyeli, tertibli yazan
MUNDAK Dövülüp ufalanmış
MUNFASIL İnfisal etmiş Birbirinden ayrılmış Yerinden ayrılmış, fasl olmuş İşinden ayrılmış
MUNFASILAN Ayrı ayrı olarak Ayrılmış olarak Munfasıl tarzda
MUNFASIL ZAMİR Gr: Başka kelimeye bitişik olmayan zamir Ene, Ente: Ben, sen gibi
MUNFASIM Kırılan, kırılmış olan, kırık Eksilen
MUNFASÎ Bir şeyden ayrılıp kurtarılmış olan
MUNFATIR Yarılan, infitar eden
MUNFAZİH Rezil ve kepaze olmuş
MUNİKA Hoşa giden, beğenilen şey Güzel
MUNİS Alışılmış Ehlileşmiş Cana yakın Sevimli Ünsiyyet edilmiş
MUNİSE Hayat yoldaşı Can yoldaşı
MUNKABIZ Sıkıntılı Mânevi sıkıntı * Çekilmiş Büzülmüş Daralmış Toplanmış * Barsakları sıkışmış Kazâ-i hâcet edemeyen Kabız
MUNKALİB İnkılâb eden Dönen Dönmüş Başka bir şekle ve kılığa girmiş olan Değişmiş, değişen
MUNKARIZ İnkıraz bulmuş Batmış Bitmiş Son bulmuş Mahvolmuş Sönmüş
MUNSABB (Bir denize veya nehire) dökülen, karışan
MUNSABİG (Sıbg dan) Boyanan, insibâg eden
MUNSADI' Yarılmış, bölünmüş
MUNSALİH Sulh üzere olan Barış hâlinde olan
MUNSAMÎ Dökülüp akıtılmış
MUNSARIM Kesilen, kat edilen
MUNSARİF (Sarf dan) Geri dönen, çekilip giden * Gr: Esre ve tenvin kabul eden isim
MUNSARİH (Sarâhat dan) Açık, meydanda, zâhir
MUNSIF İnsaflı Merhametli Hakkı kabul eden Hakka riayet eden
MUNSIFÂNE İnsaflıca İnsaflılıkla
MUNTABI' (Tab dan) Yaradılışdan olan, fıtraten * Basılmış, tab' edilmiş, damgalanmış * Hoş görülen, güzel
MUNTABIH (Tabh dan) Pişmiş, pişen
MUNTABIK İntibak eden Birbirine uyan Uygun
MUNTAFİ Sönmüş Sönen * Bastırılmış
MUNTALİK (Talâk dan) Salıverilmiş, bırakılmış * Bağsız * Kederi, hüznü ve gamı olmıyan Sevinçli, mesrur, neşeli
MUNTAMIS Belirsiz olan İntımâs eden
MUNTASIF (Nısf dan) Orta, yarı * Yarıya varılmış, yarılanmış
MUNTASIF-I SENE Yılın ortası Senenin yarısı
MUNTASIH (Nush dan) Nasihat dinliyen Öğüt dinliyen
MUNTASIHÂNE f Nasihat dinliyerek
MUNTASIR Öç alan İntikam alan
MUNTAVÎ (Tayy dan) Dürülmüş, dürülüp bükülmüş, devşirilmiş
MUNTAVİ' Söz dinler Muti
MUNTAZAM Düzenli Tertibli İntizamlı Düzgün sıralanmış Her şeyin yerli yerinde olması Derli toplu olma
MUNTAZAMAN İntizamlı ve düzgün olarak Muntazam bir tarzda * Devamlı ve sürekli olarak Dâima
MUNTAZAR Ümid ile gözlenen Beklenen Gözetilen
MUNTAZIR Bekleyen Gözleyen Birisinin gelmesini bekleyen
MUNTAZIRAN Bekliyerek, intizâr ederek
MUNTAZIRÂNE f Bekliyerek, muntazıran, intizâr ederek
MUNTAZIRÎN (Muntazır C) Bekliyenler, gözliyenler İntizar edenler
MUNZACIR Yüreği sıkılmış
MUNZALİM Kendi isteğiyle veya istemiyerek zâlimin zulmüne boyun eğen

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #60
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUNZAMM Zamm edilen İlâve edilen * Ek Üste konan, katılan
MUNZAR Geciktirilmiş, te'hir edilmiş Sonraya bırakılmış
MUNZİC Hazmettirici, sindirici * Tıb: Yara veya çıbanı cerahatlendiren * Kemâle eren, inzâc eden
MUNZİCÂT Yaranın iltihabını yok edici, irinini akıtıcı (ilâçlar)
MUR f Karınca Neml
MURA Kedi sesi Kedi miyavlaması
MURABAA Yazlığa çıkmak üzere mukavele yapma
MURABAHA Bir malı kâr ile satmak * Bir miktar ilâve ederek ödünç para alıp vermek * Fâiz ile para alıp vermek
MURABATA Düşmanla karşılaşılacak yerlerde gözetip sebatla nöbet beklemek * Mülâzemet etmek * Bağlamak
MURABBA Terbiye görmüş * Kaynatıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş * Meyve suyu tatlısı Reçel Ezme
MURABBA' Dört köşeli şekil * Dörde çıkarılmış Dörtlü Dört şeyden olmuş * Geo: Kare
MURABBA-İ TÂMM Geo: Tam kare
MURABBANİŞİN f Bağdaş kurup oturan
MURABBAYAT (Murabbâ C) Kaynatılıp kıvamına getirildikten sonra dondurulmuş meyve suyu tatlıları
MURABIT Kalbini Allah'a bağlayan * Düşmanla karşılaşılacak yerlerde gözetip nöbet bekleyen
MURABITÎN (Murâbıt C) Kalblerini Allah'a bağlayanlar * Şeyhler, dervişler
MURAD İstenerek, ümid ederek beklenen Arzu edilen şey * Gâye Maksad Emel
MURAD-I HAK Allah'ın isteği ve muradı
MURAFAA Karşılıklı hak iddia ederek konuşmak * Bir dâvâ için birisini hâkim huzuruna celb ettirmek Yüzleşerek muhakeme olunmak
MURAFAKAT Beraberlik, arkadaşlık
MURAFIK Refakat eden, beraber bulunan, yoldaş, arkadaş
MURAFİ' (Ref' den) Murâfaa eden
MURAGABET Arzu etme, dileme
MURAGIB Rağbet eden
MURAHHAM Kısaltma * Son harfleri veya heceleri düşürülmüş
MURAHHAS Devlet veya herhangi bir teşekkül nâmına, salâhiyyetli olarak bir yere bir vazife ile gönderilen kimse * Terhis edilen İzin verilen Tâlimat verilen kimse
MURAHHASA Ermeni piskoposu
MURAHHASİYET Murahhaslık, delegelik
MURAHHİL (Rıhlet den) Bir yerden diğer bir yere göçüren Terhil eden
MURAÎ Riayet eden Bakıp gözeten
MURAÎ (Bak: Mürâi)
MURAKABE Kontrol etmek İnceleyip vaziyeti anlamak Teftiş etmek * Kendini kontrol etmek İç âlemine bakmak Gözetmek * Hıfz etmek * Beklemek İntizar * Dalarak kendinden geçmek * Tas: Kendisini tamamen nâfile ibâdet ve itaate vermek için mâbede kapanmak
MURAKASA (Raks dan) Raksetme, dans
MURAKIB Murakabe eden Teftiş ve kontrol eden kimse * Hıfzeden * Allah'a (CC) bağlanmış olan
MURAKKA' (Ruk'a dan) Yamalı, yamanmış
MURAKKAK (Rikkat den) İnce İncelmiş
MURAKKAM (Rakam dan) Yazılı, yazılmış * Numaralanmış, numara konulmuş, sayı konulmuş
MURAKKAN Bozulmuş, aradan çıkarılmış
MURAKKIK Tecvidde bir harfi ince okumağa; terkik, ince okunan harflere ise; murakkık denir ki, şunlardır: Elif, nun, şın, ra, ha, dal, yâ, se, ayın, lam, mim, kef, sin, vav, fe, te, cim, he, ze, bâ, zel
MURAKKIM (Rakam dan) Pusulanın iğnesi
MURAN (Mur C) Karıncalar
MURANE f Karıncavâri, karınca gibi
MURASADE (Rasad dan) Rasad etme, gözetleme * Dikkatle bakma
MURASSA' Süslü Kıymetli taşlarla süslenmiş Sırmalı * Birbirine yanaştırılmış Oturtulmuş * Edb: İki mısra veya iki fıkrası birbiri ile aynı vezin ve kafiyede olan söz veya beyit * Bir nevi yazı
MURASSAAT (Murassa' C) Murassâlar Cevher ve inciler gibi şeylerle Süslenmiş olanlar Takdir edilip yerleştirilmiş süslü ve kıymetli şeyler
MURASSAS Lehimlenmiş * Kurşun veya kalayla kaplanmış
MURAVAGA Güreşme
MURAVAZA Bir kimseyi kahır veya hile ile iknâ etme, aldatma, kandırma
MURAZAA (Rızâ dan) Emzirme
MURÇE f Küçük karınca
MURD f Mersin ağacı
MURDAR f Pis Kirli Mülevves Temiz olmayan * İslâmiyetin gösterdiği kaidelere uygun olmıgirsin bir tarafına !!! kesilmiş hayvan
MURDİA Süt emziren Süt anası
MU'REB Gr: Sonu her çeşit harekeyi alabilir olan Mebni olmayan İrablanmış Sonu harekelenmiş olan kelime
MU'RİB İzhar edici, izhar eden, gösteren
MURİS Getiren Veren Kazandıran * Fık: Miras bırakan
MU'RİZ İ'raz eden Yüz çeviren Başka tarafa dönen Ta'riz eden Dokunaklı konuşan
MURTABİT Bağlı İrtibatlı Birbirine bitişik Ekli
MURTAD (Bak: Mürted)
MURTAZ Alıştırılmış, tâlimli hayvan
MURTAZI' (Rızâ dan) Süt emen, irtiza eden
MURTEZA Beğenilmiş Seçilmiş Makbul Rağbet gören Beğenilen * Hz Ali'nin (RA) bir lâkabı
MURZI' (Rızâ dan) Çocuk emziren
MURZİA (Rızâ dan) Çocuğa süt emziren Meme veren Sütnine Bebeğe süt vermek üzere para ile tutulmuş kadın
MUS Bıçak
MUSA Beni İsrâil peygamberlerinden Hz Musa'nın (AS) ismi Dört büyük kitaptan birisi olan Tevrat, vahiy yoluyla kendisine gelmiştir Yahudilerin en büyük peygamberidir Şeriatı, İsa'ya (AS) kadar devam etti Yusuf'un (AS) soyundan Yuşa nâmındaki peygamberi yerine tâyin ederek vefat etmiştir Mısır firavununa karşı mücadele etti Harun (AS) kardeşi ve kendi veziri hükmünde idi(Mısır Kıt'ası, kumistan olan Sahra-yı Kebir'in bir parçası olduğundan Nil-i Mübarek'in feyziyle gâyet mahsuldâr bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahra komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraatı, ahalisinde pek mergub bir surete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki ziraatı, kudsiye; ve vasıta-ı ziraat olan "Bakar"ı ve "Sevr"i mukaddes, belki mâbud derecesine çıkarmış Hattâ o zamandaki Mısır milleti, sevr'e, bakar'a ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler İşte o zamanda Benî-İsrail dahi, o kıt'ada neş'et ediyordu ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, "İcl" mes'elesinden anlaşılıyorİşte Kur'an-ı Hakîm, Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidatlarına işlemiş olan o bakar-perestlik mefkuresini kesip öldürdüğünü, bir bakar'ın zebhi ile ifham ediyor S)
MUSA Vasiyet olunan mal * Menfaat
MUS'A (C: Musu) Böğürtlen otunun meyvesi * Bir kuşun adı
MU-SA(Y) f Ustura
MUSAARA Büyüklük taslayarak birisinin yüzüne bakmayıp başını çevirmek
MUSAB Kendine bir şey isabet eden Hasta Musibetzede Musibete uğrayan
MUS'AB Aygır at * Her nesnenin erkeği
MUSAB Sevab kazanmış olan Ameline karşılık ecir kazanmış olan
MUSABBAG Boyalı, boyanmış
MUSABE Musibet, belâ, âfet
MUSABERET Karşılıklı sabır Sabırlılık Katlanmak
MUSA BİH Vasiyyet olunan şey
MUSABİYET Bir hastalığa tutulma Bir musibete giriftar olma
MUSADAKAT (Sıdk dan) Karşılıklı dostluk
MUSADDA' (Sad' dan) Başı ağrıtılmış, rahatsız edilmiş
MUSADDAK Doğruluğu tasdik edilmiş Sadakati ve doğruluğu tanınmış, isbat edilmiş olan(Hem zâtiyle, hem lisâniyle, hem delâlet-i hâliyle, hem kaliyle kâinatın Sâniine delâlet eden şu delil; hem hakikat-ı kâinatça musaddak, hem sâdıktır Çünkü bütün mevcudatın vahdâniyete delâletleri, elbette vahdaniyeti söyleyen Zâtı tasdik hükmündedir Demek söylediği da'vâ da umum kâinatça musaddaktır M)
MUSADDAR (Sudur dan) Çıkmış, sudur etmiş
MUSADDE Muhâlefet, uyuşmazlık, zıtlık
MUSADDIK Tasdik eden İmzalayan * Doğruluğunu kabul eden
MUSADDİ' Tasdi' eden Baş ağrıtan Rahatsız eden
MU'SADE (İ'sad dan) Sımsıkı kapatılmış, kilitlenmiş olan
MUSADE Avlanan canavar
MUSADEFE Bulmak * Yetişmek
MUSADEKA Dostluk
MUSADEMAT Çarpışmalar Vuruşmalar Müsademeler
MUSADEME İki şeyin birbiriyle çarpışması Çarpışmak Vuruşmak
MUSADERE Zulüm ve cebir etmek (Bak: Müsadere)
MUSAF Cenk, harp

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.