Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Beslenme, Diyet ve Sağlık

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ansiklopedisi, sağlık

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #46
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi





Meme ağrısı, adet öncesi dönemde görülen ortalama 4-5 gün kadar süren ve tamamen normal sayılan gerginlik ağrısından ayırt edilmelidir

Meme Ağrısı hastalık belirtisi midir?
Kadınların en büyük korkusu bu ağrının bir kanser işareti olmasıdır Gerçekten de meme kanseri bazen ağrı ile kendini belli edebilir Hatta bazen ağrı meme kanserinin tek bulgusu olabilir Ancak doktor tarafından incelenmiş ve altta yatan nedenin kanser olmadığına karar verilmiş olanlarda meme ağrısının kanser riskini artırdığı söylenemez
Meme ağrısının tipleri nelerdir?

- Adet düzeni ile ilişkili ağrılar: En sık görülen ağrı tipidir Ağrıların %70'i bu tiptedir Genellikle adet öncesi dönemde ortaya çıkan, hemen adet görmeden önce en yüksek seviyesine erişen ve adet kanaması ile birlikte kaybolan ağrılardır Normal adet öncesi ağrılara göre daha şiddetlidir Otuzlu yaşlarda daha sık görülür Bazen menopoza yakın dönemde alevlenme gösterir Sıklıkla menopoza yakın dönemde kendiliğinden kaybolur Memenin daha ziyade üst ve dış taraflarında daha fazla hissedilirler Bazen koltuk altına doğru yayıldığı da olur Ağrı ile birlikte memelerde hassasiyet de artabilir

- Adet düzeni ile ilişkisiz ağrılar: Kırklı yaşlarda daha sık görülür Adet düzeni ile ilişkili olanlara göre daha kısa sürer ve hastaların yarısında kendiliğinden kaybolur Genellikle tek taraflıdır Memenin bir noktasında olabileceği gibi tamamına yayılan bir ağrı da olabilir Bu tip ağrıların esas sebebi memede bulunan bir kist, fibroadenom, kanal genişlemesi, lipom yada fibrokistik değişiklikler olabilir

- Aslında meme ile ilgisiz bir olaydan kaynaklanan ama ağrının memede hissedildiği olgular:
Burada ağrı göğüs duvarındaki kaslardan, kaburga eklemlerinden, kıkırdak dokulardan ve boyundaki sinir köklerinden kaynaklanabilir
Meme ağrısının nedenleri nelerdir?

Memede bariz bir hastalık tespit edilmeyen ağrıların oluş mekanizmaları tam olarak bilinmemektedir Ancak ağrının meme hücrelerinde bulunan ve reseptör denen bazı algılayıcıların aşırı hassaslaşması sonucu oluştuğu düşünülmektedir Bu hassaslaşmayı yapan sebeplerden birisi "metilksantin" denen ve bazı ilaçların içinde ve çay- kahve- çikolata ve kolalı içeceklerde bulunan bir kimyasal maddedir Ayrıca kahve vücutta ürettiği yüksek adrenalin seviyesi ile de bu reseptörlerin hassaslaşmasını arttırmaktadır Bir de şarapta bulunan "tiramin" denen bir madde bu ağrıların sebebi olabilmektedirAğrılarda rolü olan bir diğer konu sigara kullanımı ve strestir Her iki faktörün de meme hücrelerindeki aşırı hassaslaşmanın nedenlerinden olduğu bilinmektedir Doymuş ve doymamış yağlar arasındaki denge, doymuş olanlar lehine kaydığında meme hücre zarları normal çalışmasını yitirmekte ve aşırı hassas hale gelmektedir
Meme ağrısı nasıl teşhis edilir ve tedavisi nasıl yapılır?

Normal olan ve adet öncesi hafif gerginlik şeklinde olan meme ağrıları haricinde ağrısı olan hastalar mutlaka doktor kontrolünden geçmelidir Ağrıya sebep olan bir faktör varsa o ortadan kaldırılmalıdır

Ağrısı olan ve olmayan her kadın kendi kendini muayene etmeyi alışkanlık haline getirmelidir Bazen ağrının nedeni uygun olmayan çamaşır kullanımı olabilir Ağrısı olan kadın kendi meme ölçülerine uygun, çok sıkı olmayan sutyen kullanması gerektiğini akılda tutmalıdır
Meme ağrısı olan hastalar diyetlerine dikkat etmeli, çay, kahve, çikolata, kolalı içeceklerle, şarap gibi gıdaları çok daha az tüketmeli, sigara kullanmamalı, stresten olabildiğince uzak durmalı ve bitkisel yağları tercih etmelidirler
Doç Dr Gürsel R Soybir

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #47
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Metabolik sendrom, birden fazla kalp damar hastalığı risk faktörünün kümelendiği hastalıklar grubudur

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşam şekli değişiklikleri nedeni ile bir salgın haline gelerek, ateroskleroza bağlı kalp damar hastalıkların sıklığında artışa yol açmaktadır

Kilo fazlalığı ve bel çevresi kalınlığı fazla olduğu kişilerde görülen metabolik sendrom kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi hastalıkların habercisidir Bu hastalık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygınlaşmaktadır Metabolik sendromlu hastalarda, kan damarlarındaki sertleşmeler ve tıkanmalar inme ve kalp krizi riskini yükseltmektedir Metabolik sendromlu kişilerde kalp damar hastalıkları çok sık görülür ve ölüm riski artar Kan şeker düzeyi diyabet sınırında değilse bile ileride bu hastalığın gelişme riski çok fazladır Gerekli toplum sağlığı önlemleri ivedilik ile alınmadığı takdirde, metabolik sendrom önümüzdeki yıllarda, ölüm nedenleri içinde birinci sıraya oturacak bir tehlike sinyali olarak tanımlanıyor
Sendroma en yatkın kişiler, masa başında oturan, beslenmesi düzensiz, yoğun stres altında çalışanlardır Hareketsiz yaşam tarzı, "ayaküstü atıştırma" yani "fast-food" alışkanlığı, sigara kullanımı ve özellikle stres, sendromun giderek daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına sebep olmaktadır Bu yüzden sendroma "Yeni Dünya Sendromu" adı da önerilmektedir
Metabolik sendromun temelinde insülin direnci yatar İnsülin direnci ise vücudun insülin salgılamasına rağmen, insülinin hücre içine girip glukozu taşıyamaması durumudur İnsülün etkisinin yetersiz olduğu bu durumlarda kanda ve organlarda yağ miktarı artar İnsülin direncini arttıran temel faktörler; hareketsiz yaşam biçimi ve yüksek kalori alımı sonucu oluşan aşırı kilodur Özellikle de karın bölgesinde yağlanma artışı, psikososyal stres ve kadınlarda menopoz sonrası hormonal değişikliklerdir

Genetik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığı metabolik sendrom ve ilişkili sorunlardan; obezite, hipertansiyon, şeker hastalığı, yağ metabolizması bozukluğu, polikistik over sendromu, ürik asit yüksekliği (hiperürisemi), uyku apne sendromu sorumludur Yakın gelecekte hem kanseri hem de kalp damar hastalıklarını önlemede metabolik sendromla mücadele giderek öne çıkacaktır

Nasıl oluşur?
Genetik eğilimi olan kişiler metabolik sendrom gelişimine daha fazla yatkındır Eğer kişinin ailesinde kilo fazlalığı, tansiyon yüksekliği, kan yağlarında dengesizlik gibi sorunlar var ve buna çevresel faktörler de eklenmişse metabolik sendrom'un gelişmesi kaçınılmazdır
Modern şehir hayatının getirdiği hareketsiz yaşam ve yüksek kalorili beslenme, sendromun ortaya çıkmasını etkileyen en önemli faktördür Metabolik sendrom basit olarak; insanın yaşı ilerledikçe kalp-damar hastalığı veya şeker hastalığına yakalanma olasılığını arttıran bir durumdur 20 yüzyıl başında adından bile söz edilmeyen bu sendrom günümüzde bir çığ gibi büyüyüp salgın bir hal almıştır

Metabolik sendrom, temelinde insülin direncinin bulunduğu, şişmanlık, tansiyon yüksekliği, trigliserid (bir tür kan yağı) yüksekliği, HDL-kolesterol (iyi kolesterol) düşüklüğü ve açlık kan şekerinin normal değerlerden yüksek olmasıyla karakterize bir durumdur İlk olarak erişkinlerde tanımlanmış ve metabolik sendrom olanlarda hem erişkin tip şeker hastalığının hem de kalp/damar hastalıklarının sık olduğu gösterilmiştir

Nelere yol açıyor?
Metabolik sendromların komplikasyonlarını kısaca özetleyecek olursak:
İnsülin direnci
Şeker hastalığı
Hipertansiyon
Kanserde artış
Böbrek hastalığında artış
Kan yağlarında bozukluk (dislipidemi)
Şişmanlık (obezite)
Koroner damar hastalığı
Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer yağlanması
Polikistik over sendromu
Damar endoteli bozukluğu
Kan pıhtılaşma eğilimi artışı (hiperkoagülabilite)
Nasıl tedavi edilir?
a Kilo verilmesi:
b Fiziksel aktivite:
c İnsülin direncinin azaltılması:
d Şişmanlığın tedavisi:

Prof Dr Yavuz Baykal

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #48
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Mitral kapak, kalbin sol kulakçığı ile sol karıncığı arasında yer alır ve kanın geriye kaçmasını engeller

Mitral kapağın 4 komponenti vardır Mitral kapağa ait bu komponenetlerden birinde herhangi bir nedenle meydana gelen hasar, kapakta darlık ya da yetmezliğe neden olabilir Mitral kapakta darlık ya da yetmezlik sonucu istirahat halinde ya da iş yapmakla ortaya çıkan çarpıntı, nefes darlığı, yorgunluk ve kanlı balgam şikayetlerinin belirmesine, mitral kapak hastalığı denir Mitral kapak hastalıkları ülkemizde en sık romatizmal kalp hastalığına bağlıdır ve mitral darlığı şeklindedir Batı ülkelerinde ise genellikle yaşlılarda görülen mitral kapak yetmezliği şeklindedir Mitral kapak hastalıkları;

Ateşli romatizmal hastalık: Bizim ülkemizde olduğu gibi özellikle gelişmekte olan ülkelerde mitral kapak hastalığının en sık nedenidir Beta mikrobu olarak bilinen bakteri sıklıkla boğaz enfeksiyonuna neden olur ve yaklaşık 3 hafta sonra eklemlerde şişlik ve kızarıklık ortaya çıkar Eğer mikroba bağlı gelişen vücuttaki savunma sistemi kalp kapağını da tutarsa kapakta hasarlanma meydana gelir Mitral kapakta meydana gelen hasar yaprakçıklarda yapışıklıklara neden olur ve genelde darlık şeklinde ortaya çıkmaktadır

Mitral kapağın sol kulakçığa sarkması: Gelişmiş batı ülkelerinde en sık görülen nedendir Ailesel geçişli olup, kadınlarda sık olarak görülür Mitral kapak yaprakçıklarına tutunan ipliksi dokularda uzamadan dolayı yaprakçıkların sol kulakçığa sarkması sonucu oluşur Mitral kapakta yetmezliğe bağlı hastalık oluşturur, darlık görülmez

Geçirilmiş kalp iltihabı: Geçirilmiş kalp iltihabı diğer kapaklarda hasara neden olabileceği gibi mitral kapakta da hasara neden olabilir Ölüm oranı yüksektir ve sıklıkla direnci düşmüş, yaşlı, şeker hastaları ve uyuşturucu bağımlılarında görülür

Doğumsal nedenler: Doğumsal olarak mitral kapaktaki komponentlerdeki anormalliklere bağlı darlık ya da yetmezlik şeklinde meydana gelebilir En az görülen nedenlerdendir

Geçirilmiş kalp krizi: Mitral kapağın beslenmesi kalp damarları tarafından olmaktadır Özellikle sol karıncığı besleyen kalp damarlarında tıkanma sonucu, mitral kapağın sol karıncığa tutunmasını sağlayan kas dokunun ölümü meydana gelebilir Bu kas dokusunun ölmesi sonucu mitral kapak yaprakçıkları açılıp kapanamaz ve yetmezlik meydana gelir

Mitral kapak hastalıklarının belirtileri nelerdir?

Mitral kapak hastalığında hastaların şikayeti olabilir Belirtiler genelde iş yaparken ortaya çıkabildiği gibi, istirahat halinde de görülebilir İstirahat halindeki şikayetler hastalığın ilerlediğinin göstergesidir Bu tip hastalarda kalbin kas yapısında bozulma olabileceğinden, ameliyattan fayda görüp görmeyeceği yapılan tetkiklerle detaylı değerlendirilmelidir Hastalar genelde iş yaparken göğüs ağrısı, nefes darlığı, çabuk yorulma, çarpıntı ve kanlı balgam şikayetlerinden yakınırlar Mitral yetmezliğinde sol kulakçığın fazla genişlemesine bağlı ritim bozukluğu sıklıkla görülür Bu tür ritim bozukluğunda hastaların kalbi, sanki güvercin kanadı çırpıyormuş hissi verircesine çarpar Oldukça sıkıntıya sokar ve beraberinde akciğerlerde sıvı birikimine bağlı nefes darlığına neden olur Mitral darlığında ise sol kulakçıktaki kanın akışkanlığının yavaşlamasından dolayı pıhtı oluşabilir Bu pıhtının yerinden oynaması sonucu vücuttaki kol, bacak ya da beyin damarlarını tıkayabilir ve hayatı tehdit eden çok ciddi tablolara yol açabilir
Mitral kapak hastalıklarının tedavisi nasıl yapılmaktadır?: İlaç tedavisi genelde hastalığın cerrahi tedavi sınırına ulaşmadığı, 6 ay süre ile düzenli olarak yapılan takipleri boyunca uygulanır Romatizmal nedenli mitral kapak hastalığında, hastalar boğan enfeksiyonundan korunmalıdır Kalp kapağında özellikle romatizmal hastalık nedenli hasarı olan hastalar, ufak cerrahi girişimlerden önce mutlaka doktoruna danışmalı ve uygun antibiyotik tedavisi planlanmalıdır Sol kulakçığın genişlemesinden dolayı ortaya çıkan ritim bozuklukları uygun aritmi önleyici ilaçlarla tedavi edilir

Cerrahi tedavi

Mitral kapak hastalığında tedavi darlık ya da yetmezliğe göre değişebilmektedir Mitral kapak hastalığında cerrahi tedavi, kapağın onarımı ya da değiştirilmesi şeklindedir Onarım cerrahisi kapağın şekli çok bozulmamış uygun olan vakalarda ve sıklıkla da çocuk sahibi olmamış genç anne adaylarında tercih edilir Çıkarılan mitral kapağın yerine ise metal kapak veya başka canlıdan (insan, domuz, sığır ) alınan işlem görmüş doku kapakları takılır
Doç Dr Harun Arbatlı

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #49
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Mitral kapak darlığı ya da tıptaki adıyla mitral stenozu olan kişilerin çoğu için bir tehlike söz konusu değildir ama şiddetli vakalarda kalp ameliyatı gerekli olabilir

Mitral kapak, kalbin sol karıncığı ile sol kulakçığı arasında bulunur Görevi, akciğerlerden kalbe gelen temiz kanın tek yönlü olarak geçişini sağlamaktır Mitral kapak darlığı, kapağın akut eklem romatizması nedeniyle hasar görmesi sonucu oluşur Kapak kalınlaşıp sertleşir ve işlev göremez Hafif vakalarda ilaç tedavisi yeterlidir Ancak şiddetli vakalarda açık kalp ameliyatı gerekli olur
Mitral stenozu'un sebepleri nelerdir?
Vakaların çoğu akut eklem romatizmasının komplikasyonu olarak kalp kapağının hasar görmesiyle oluşur Akut eklem romatizması, A grubu beta hemolitik streptokoklar tarafından oluşturulan boğaz iltihabından sonra ortaya çıkar ancak boğaz enfeksiyonu uygun antibiyotikler ile zamanında tedavi edilirse akut eklem romatizmasına yol açmaz Penisilinin bulunuşundan sonra mitral kapak darlığı vakalarında önemli ölçüde azalma olmuştur Boğaz enfeksiyonu tedavi edilmediğinde hastaların bazılarında akut eklem romatizması oluşur ve komplikasyon olarak kalbin duvarlarında iltihap (kardit) ortaya çıkar İltihap sırasında hastanın çarpıntısı olur ve kalp atışları hızlanır, ayrıca iltihap geçtikçe azalan bir 'üfürüm' sesi duyulur İltihap kalp kapakçıklarında hasar ve daralma yapar, kapak tam olarak çalışamaz Bu da karıncığın kanla dolması sırasında tam açılmasını, yani işlev görmesini önler
Mitral stenozu'un belirtileri nelerdir?
Mitral kapak darlığının en açık belirtisi solunum güçlüğü ve çabuk yorulmadır Bu yakınmalara çoğu kez çarpıntı da eşlik eder Aşırı egzersiz sonucu olabildiği gibi ağır vakalarda dinlenme sırasında bile bu yakınmalar olabilir Soluk kesilmesinin nedeni, kapakçığın işlev yapamaması ve akciğerden gelen kanın geriye kaçması nedeniyle akciğerde basınç artışıdır Ani hareket sırasında bu etki çok belirginleşir, çünkü kalp atışı ve kan akımı artar Hastaların çoğunda, akciğer toplardamarları, artan basınca uyarlanıp kalınlaşır ama bazılarında damarlar patlar ve akciğer keseciklerine kan yayılır (bu kesecikler oksijenin kana geçtiği yerlerdir) Hasta parlak ve temiz kan tükürür Şiddetli egzersiz sırasında, gebelik ve çocukluk çağında (kan dolaşımına fazladan yük bindiği dönemlerde) bu sistem bütünüyle bozulabilir ve neredeyse bütün akciğer kesecikleri sıvıyla dolar Bu acil tedavi gerektiren durum, "pulmoner ödem" ya da "akciğer ödemi" diye adlandırılır Hasta öksürükle çok miktarda köpüklü pembe renkte balgam çıkarır Bu, tipik kalp yetmezliği belirtisidir Üçüncü etki, "atrial fibrilasyon" olarak adlandırılan, kalp atışlarının düzensizleşmesi ve aynı zamanda hızlanması durumudur (bir tür titreşme) Hasta hızla kötüleşir, en basit işleri bile soluğu kesildiği için yapamayacak hale gelir Son olarak, mitral kapak darlığı garip, kendine özgü bir üfürüm sesi oluşturur Bu, kalp atışları arasında kanın mitral kapaktan geçerken çıkardığı sestir En büyük tehlike akciğerde kan basıncının yükselmesi ve akciğer keseciklerine kan sızmasıdır Bu, çok ani olarak oluşabilir ve hemen tedavi edilmezse öldürücüdür
Mitral stenozu'un tedavisi nedir?

Belirtilerin şiddetlenmesi ve yaşamı tehdit etmesi durumunda açık kalp ameliyatıyla zarar gören kapak değiştirilir Bazen kireçlenme ve hasarın fazla olmadığı durumlarda kapağın tamir olasılığı da vardır Ameliyat kararı, belirtilerin şiddetine ve özel bir röntgen yöntemi olan kalp kateterizasyonu (kalp boşluklarındaki kan basıncının damarlardan uzatılan bir tüple incelenmesi) sonuçlarına göre verilir Kan basıncındaki yükselmeye dayanamayan ve akciğer ödemi olan hastalara acil ameliyat gereklidir Hastalığın çok ilerlemediği durumlarda kalp kateterizasyonu yolu ile kapaktaki darlığın balon ile genişletilmesi mümkündür Mitral kapak darlığı hemen her zaman A grubu beta hemolitik streptokoklar tarafından oluşturulan boğaz enfeksiyonundan sonra, bir tür özbağışıklık tepkisi sonucu oluştuğundan, özellikle bademcik iltihaplanmalarında tedavi konusunda erken davranmak gerekir Bademciklerinde sık enfeksiyon gelişen bireylerin çok dikkatli olması gerekir
Doç Dr Harun Arbatlı

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #50
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Multipl Skleroz (MS) santral sinir sisteminin yani beynin ve omuriliğin inflamatuar (yangısal) bir hastalığıdır

Özellikle santral sinir sistemindeki beyaz madde yapıları hastalanır Beyaz madde, santral sinir sisteminin kendi içerisinde ve bu bölüm ile vücudun diğer bölümleri arasında iletişimi sağlayan sinir liflerinden oluşur

MS'li hastalarda santral sinir sistemindeki bu beyaz maddede plak veya lezyon diye adlandırılan hasarlı alanlar görülür Bu hasarlı alanlarda siniri çevreleyen myelin denilen bir maddede kayıp gözlenir MS'de olabilecek olaylar önceden tahmin edilemez ve oldukça değişkenlik gösterir Bu nedenle MS'i tanımlayabilmek çok zor bir durumdur Sinir sisteminde etkilenen yere ve etkilenme derecesine göre, hastalığın tipi ve şiddeti hastadan hastaya değişebilir

Tıpatıp aynı şekilde gelişen ve aynı bulgularla seyreden iki MS'li hasta bulabilmek mümkün değildir Hastalığın bireyin kendisinde ve hastalar arasında farklı seyretmesi, hastalığın zamanlamasını, beyinde tuttuğu yeri ve bulguların şiddetini farklı kılmaktadır

Genel olarak MS'li olgularda, beynin veya omuriliğin kontrol ettiği her hangi bir fonksiyonun tam veya yarı tam kaybı gözlenir
MS'in nedeni olarak birkaç teori vardır, fakat bunlarla hastalık oldukça zayıf bir şekilde anlaşılabilmektedir Hastalık hakkındaki her yeni bilgi, daha fazla soruyu beraberinde getirmektedir Araştırmalar hızlı bir şekilde sürmektedir MS'in nedeni, kompleks bir konudur Geçerli olan teoriler, şöyle özetlenebilir:

1 Otoimmunite: MS'in otoimmün bir hastalık olduğu, bilim ve tıp dünyasında önde gelen teorilerdendir Oto kendisi için demektir ve otoimmünite kendine karşı bağışık anlamındadır MS'e uyarlandığında, vücudun doğal defans güçlerinin kendisine ait myeline karşı davranması, saldırmasıdır Myelinin hasarlanmasında immün sistemin rol oynadığını gösteren pek çok kanıt gösterilmiştir

2 Patojenler: MS'in nasıl olduğu hakkında diğer bir bilimsel teori patojen ile oluşmasıdır Patojen, virus, bakteri, fungus gibi küçük mikroplar için kullanılan genel bir kelimedir Bazı istatistikler viruslarla ilgili önemli sonuçlar getirmektedir

3 Genetik: Aile çalışmaları, MS'lilerin 1 derece akrabalarının, normal kişilerden 20-40 kez daha fazla risk altında olduğunu göstermiştir Yine de bu ilişki, diğer genetik hastalıklara göre zayıftır İkizlerin biri MS ise diğerinin MS olma olasılığı %30'dur
4 Kan ve beyin arasındaki bariyerin hasarı
5 Anne karnında oluşan biokimyasal olaylar
6 Diyet ve vitamin yetmezlikleri
7 Alerjik reaksiyonlar
Bulguları:
MS'li hastalar, tam veya yarı tam olarak aşağıdaki problemlerin her hangi birini ataklar ve düzelmeler veya yavaş kötüleşen bir seyir izleyerek yaşayabilirler:
Uyuşukluk, karıncalanma, iğnelenme,
Güç kaybı, spazm, kas sertliği, kramp, ağrı Güç kaybı vücudun bir tarafındaki kol ve bacakta veya her iki bacakta birden olabilir
Görme kaybı, çift görme,
İdrar kaçırma ve idrar aciliyeti,
Kabızlık,
Konuşma bozukluğu,
Cinsel fonksiyon bozuklukları,
Denge kaybı, bulantı,
Yorgunluk,
Depresyon,
Kısa süreli hafıza problemleri,
Yutma zorluğu…
Tanı ve tedavi:
MS için özel bir test yoktur MS tanısı koymak, bir yerde diğer olasılıkları elimine etmek
anlamındadır
MRI: MRI filmleri beyin ve omurilik hakkında detaylı bilgi verir MS lezyonları bu filmlerde soluk alanlar olarak görülürler
Beyin omurilik sıvısının incelenmesi: Bu sıvıda, bağışıklık sisteminin aktivitesini gösteren oligoklonal bandlar, myelin proteini saptanabilir
Uyarılmış yanıtlar: Bu testler, sinirlerin ileti hızlarını ölçme teknikleridir Myelin kılıfı hasarlanmış sinirler, iletileri daha yavaş iletirler 3 ana tipi vardır:
Görsel uyarılmış yanıtlar: Görme ile ilgili sinirleri inceler
İşitsel uyarılmış yanıtlar: İşitme ile ilgili sinirleri inceler
Somatosensoriyel uyarılmış yanıtlar: Kol ve bacaklardaki duyusal sinirleri inceler
Bu gün için MS'in tedavisi yoktur Fakat hastalığın seyrini yavaşlatmak ve etkilerini azaltmak için yapılan tedaviler vardır

Kaynak: Uz Dr Abdullah Özkardeş

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #51
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi





Aynı zamanda bir hastalığa adını veren bu virüs insanlarda, sindirim sistemini (mide ve bağırsaklar) tutan, bulantı, kusma, ishal ateş ve baş ağrısı şikayetlerine yol açan bir enfeksiyon hastalığına sebep olmaktadır

Aynı zamanda bir hastalığa adını veren bu virüs insanlarda, sindirim sistemini (mide ve bağırsaklar) tutan, bulantı, kusma, ishal ateş ve baş ağrısı şikayetlerine yol açan bir enfeksiyon hastalığına sebep olmaktadır

Belirtileri nelerdir? Norovirüs'ü alan kişilerde 24-48 saat sonra; şiddetli bulantı, kusma, ishal, kimi zaman baş ağrısı ve ateş gibi belirtiler meydana gelmektedir Hastalık 2-3 gün içerisinde kendiliğinden geçmekle birlikte özellikle küçük çocuklarda, yaşlılarda, düşkünlerde ve vücut direncinin düşük olduğu; kalp hastalığı, akciğer hastalığı, şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı gibi hastalıkları bulunanlarda şiddetli seyredebilmektedir Hastalık sağlıklı bireylerde özel bir tedavi gerektirmemekle birlikte, kaybedilen sıvı ve tuzun ağız yoluyla alınmasıyla iyileşme, kendiliğinden olmaktadır Ancak hastalığı ağır seyredenlerde hastanede yatarak destek tedavisi uygulanması gerekli olabilmektedir

Nasıl bulaşır?

Hastalık, sağlıklı insanlara, etkenin ağız yoluyla alınması sonucunda, bulaşmaktadır Daha çok gıda hazırlayıcıları ve sunucularından (restoran, cafe, tabldot yemekhaneleri, oteller, hastaneler vb mutfak ve yemekhanelerinde çalışanlar) yayılmakta ve bu yerlerde kontamine yiyecek ve içecekleri yiyen içen insanlara bulaşma olmaktadır Bundan başka, hasta olan insanlardan, onların çıkardıkları ile temas eden hastalara da bulaşma olabilmektedir

Virusten korunma yöntemleri nelerdir? Deniz ürünlerinin yenmesi ile de salgınlar meydana geldiği bilinmektedir Etken virüs soğukta canlılığını koruduğundan, dondurulmuş besinlerden kaynaklanan salgınlar da bilinmektedir Bir gıda maddesine Norovirüs karıştığı olduğu biliniyorsa bunun tüketilmemesi ve imha edilmesi önem taşır Ayrıca lağım suları ile kirlenme ihtimali olan çiğ sebze ve salata malzemelerinin çok iyi yıkanması ve bunlardan arta kalan çöplerin ortada bırakılmayıp, hemen çöpe atılması gerekmektedir

Çok az miktarda virüs alınması, hastalık oluşumu için yeterli olduğu için hastalık, hızla yayılma ve salgın oluşturma eğilimi göstermektedir Özellikle gıda hazırlayan ve sunanların tuvaletten çıktıklarında mutlaka ellerini yıkamaları, sık sık banyo yapmaları, kısacası kişisel hijyen kurallarına riayet etmeleri büyük önem taşımaktadır Hastaların kullandığı çamaşır, masa örtüsü ve benzeri tekstil ürünlerinin ise yüksek sıcaklıkta yıkanması gerekmektedir Bundan başka hasta olanların uygun süre (norovirüs enfeksiyonu tanısı konulan gıda hazırlayıcı ve sunucularında iki hafta) işlerine ara vermeleri, diğer bireylerin ise hastalık süresince evde istirahat etmeleri uygun olmaktadır

Bir kişi bu hastalığa birden çok kez yakalanabilir, çünkü virüsün farklı serolojik tipleri (farklı antijen yapısına sahip tipler) bulunmakta ve bunlardan birisi ile hastalanan kişilerde, o tipe karşı oluşan antikorlar, diğer tiplere karşı koruyuculuk sağlamamaktadır Etken virüsün bu özelliği nedeniyle bir koruyucu aşısı da geliştirilememiştir
Kaynak: Doç Dr Kenan Keskin

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #52
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Organ Nakli ile ilgili tüm merak edilenleri Memorial Hastanesi Organ Nakli, Genel Cerrahi ve Çocuk Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof Dr Münci Kalayoğlu ve Genel Cerrahi Bölümü Başkan Yardımcısı Prof Dr Koray Acarlı ile Organ Nakli ekibi uzmanları yanıtladı

10 Soruyla Organ Nakli Hakkında Merak Edilenleri Öğrenin
Bağışladığım organlar para ile başkasına satılabilir mi?

Hayır! Satılamaz Bir insan öldükten sonra organları bağışlandığında, Organ Nakli koordinasyon sistemi devreye girer Bu sistem gereğince bağışlanan organlar Sağlık Bakanlığı'nın Bölge Koordinasyon Merkezine (BKM) ve oradan da Ulusal Koordinasyon Merkezine (UKM) bildirilirler Organların merkezlere dağıtımı bu bildirimler sonucunda belirlenir

Organ nakli iyi bir tedavi yöntemi midir?

Organ nakli, kronik organ yetmezliği olan hastalara yapılır Organ bulunamadığında bu hastalar için tek sonuç; Ölümdür Böbrek hastalarının diyaliz makinesi sayesinde yaşamaları mümkünse de bu yaşam, makinaya bağlı olduğundan çok zordur Bu durumdaki hastalarda yaşam süresi belirgin ölçüde kısalır Organ nakli yapıldığında ise hastalar içimizden herhangi birisi kadar sağlıklı bir konuma gelirler

Organ nakli ameliyatında cenazenin bütünlüğü bozulur mu ?

Kadavradan organ çıkarma işlemi herhangi bir canlı ameliyatı kadar büyük bir özenle yapılır Organlar çıkarıldıktan sonra mümkün olduğunca estetik dikişlerle dikilerek, bedenin hiçbir şekilde zarar görmemesine büyük özen gösterilir O bedenler organların kıymetini çok iyi bilen hekimler için kutsaldır ve çok büyük bir saygıyı hak etmektedirler

Organ bağışı için yaş sınırı nedir?

Organ bağışı için yaş sınırı yoktur Kullanılacak organa göre organın yaşı belli bir risk oluştursa da yarını göremeyecek alıcılar için her yaşta ve koşuldaki organları kullanabilmek mümkün olabilir

Hayattayken organlarını bağışlayan bir kişi daha sonra bundan vazgeçebilir mi?

Tabii ki EVET Yakınlarınıza söylemeniz yeterli Çünkü günü geldiğinde bağışınızı değerlendirecek olanlar yakınlarınızdır Bugün ülkemizdeki uygulamaya göre bağış kartınız olsa bile yakınlarınız izin vermedikçe organlarınız alınamaz

"Ben sadece böbreklerimi bağışlamak istiyorum" diyebilir miyim?

Çok kolay… Organ bağış karıtınızda bunu belirtecek seçenekler bulunmaktadır Ayrıca yakınlarınıza bunu söylemeniz de yeterli olacaktır
Sağlık sorunum olduğunda üzerimde organ nakli kartı bulunursa bir sorun çıkar diye tedirgin oluyorum Bu endişemde haklı mıyım?
Tababet ilkelerine göre hiç kimsenin hayatı hiç kimse için feda edilemez Bir kişinin hayatı bütün insanlık uğruna bile feda edilemez O nedenle hiç bir endişeye gerek yok "Suistimal olabilir mi?" diye düşünenler için ise; organ nakli kalabalık bir ekibin işidir Kaldı ki organların alınabilmesi için kişinin hayattayken bağış yaptığı halde yine de ailenin izninin alınması gerektiği unutulmamalıdır
Organ bağışı bilgileri organ mafyasının eline geçebilir mi?

Organ bağışı sırasında alınan bilgiler hiç bir zaman bir nakil için yeterli bilgiler değildir Kişinin sağlık durumunu değil, niyetini belirten bir iki kimlik bilgisi dışında bir özellik taşımazlar

Ülkemizin organ nakillerindeki başarı oranı nedir?

Ülkemizde organ nakilleri dünya standardında yapılmakta ve hatta dünya standardının üzerine sonuçlanmaktadır Karaciğer ve böbrek gibi önemli organların nakillerinde başarı oranları % 90'nın üzerindedir

Organ nakli sistemi nasıl kontrol edilir?

Sistem otokontrolden kurtulamayacak kadar komplekstir ve kalabalık bir ekip gerektirir Olası bir satış durumunun üstünü örtemeyecek kadar çok kişi sistemin içinde bulunmaktadır O nedenle özellikle kadavra organ bağışlarında bir suistimal olması düşünülemez ve nitekim adli kayıtlara geçmiş hiç bir olay da yoktur Canlı vericili nakillerdeki suistimaller de gizlenemez Kaldı ki organ nakli ekibinin yanısıra hastanelerin etik kurulları da gereken durumlarda devreye girmektedir Yani bir organ nakli için yaklaşık 15 kişi bilgi sahibi olmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #53
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Orthorexia, son yıllarda çok tartışılan ve kısaca sağlıklı yemek yeme takıntısı şeklinde tanımlanan bir yeme bozukluğudur Burada amaç kilo kaybı değil, sadece sağlıklı yemek yemeye çalışmaktır

Nervosa ''Ortho'' Yunanca'da 'doğru' ve 'normal' anlamına geliyor Sürekli diyet yapıyorsanız, kilo almak korkusuyla çok sevdiğiniz yiyeceklerin tadına bile bakmıyorsanız,her gün tartılmak sizin için vazgeçilmez bir hal aldıysa; bu durum, sağlıklı beslenme takıntınız olduğu anlamına geliyor olabilir Saplantı haline gelen sağlıklı gıda bağımlılığı yani sağlıklı beslenme takıntısı aşırı kilo kayıpları ile sağlığınızı kaybetmeye kadar varabilir
Amerikan Diyetisyenler Derneği'nin son yayınlarında bu sorunun10 yıl içinde yaygınlaşacağı söylenmektedir
İngiltere'deki Beslenme Bozuklukları Derneği (EDA) ortorexianın gelecek yıllarda insanlığı tehdit edeceğini öngödüklerini açıkladı Çünkü saplantı halinde sağlıklı gıdalara bağımlılık geliştiren kişilerin sürekli diyet yapan bir insandan farkı yoktur Bu kişiler yediklerinin içinde zararlı bir madde bulma korkusundan çok seçici davranırlar İlerlemiş vakalar tıpkı anoreksiya nervoza hastaları gibi hızla kilo kaybederler Zararlı maddeye karşı duyulan derin korku yüzünden öyle çok yiyecekten vazgeçerler ki sonunda bir iki tür yiyeceğe kalırlar Bu da oldukça sağlıksız bir durumdur
BELİRTİLERİ:
" Sürekli bir sonraki öğünü düzenlemek
" Günler öncesinden menü planlamak
" Sürekli market dolaşmak, doğal ürünleri araştırmak
" Dışarıda yemek yememek
" Sürekli diyet yapmak ve zararlı olduğu düşünülen bir şey yendiğinde suçluluk hissetmek
" Yemeğin lezzetinden çok sağlıklı olduğunu düşünmek
" Sağlıksız beslenenleri eleştirmek
" Korkular yüzünden birçok yiyecekten vazgeçmek
" Gıda katkı maddesi içeren tüm yiyeceklerden uzak durmak
" Sürekli yemek hazırlamak
" İleriki dönemlerde kilo kayıpları
" İnternetten, gazete vb kaynaklardan sürekli sağlıklı belenme bilgilerini takip etmek
" Sürekli tartılmak
NELER YAPILABİLİR?
Orthorexia Nervosa'ya sahip olan kişiler belli bir süreden sonra tek tip beslenme şekline dönebilmektedirler Bu da hem kilo kaybına neden olmakta hem de dengesiz ve sağlıksız beslenmeye neden olmaktadır

Öncelikle psikolojik destekle birlikte sağlıklı besin seçimlerinin nasıl olabileceği, neler olabileceği hakkında beslenme uzmanlarından yardım alınmalıdır
" Sevilen yiyeceklerin belirli dozlarda tüketildiğinde bir zararının bulunmayacağı hakkında bilgi verilmelidir
" Dışarıda sağlıklı menülerin nasıl oluşturulacağı öğretilebilir
" Sağlıklı beslenmenin sürekli diyet yapmak anlamına gelmediği vurgulanmalıdır
" Sağlıklı fakat lezzetli besinler seçmeye özen gösterilmelidir
" Besinlerin kalori değerlerini değil içerisinde ki besin öğelerini öğrenmek ve sağlığa yararlarını bilmek gerekir
Dyt Oya Yüksek

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #54
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Osteoporoz, kemiklerin dayanıksız hale gelmesine yol açan kemik kütlesi azalması olup, kemiklerin basit bir düşme sonucu bile kırılabilmesine neden olan bir hastalıktır

Özellikle kadınlarda ve menopozdan sonra daha sık görülür Bunun nedeni menopozdan sonra kadınlık hormonunun azalmasıdır
Osteoporozun belirtileri nelerdir?
Osteoporoz başlangıçta hiçbir belirti vermeyebilir Ancak hastalık ilerlediği zaman kemik kırıkları ortaya çıkar En sık kırılan kemikler omurga, kalça, el ve ayak bileği kemikleridir Omurga kırıkları sırt ve bel ağrılarına, boyda kısalmaya, hatta kamburlaşmaya neden olur Ancak omurga kırıkları, her zaman ağrıya neden olmayabilir Bu nedenle omurga kırığı olup hiçbir şeyden habersiz yaşamını sürdüren hastalar da bulunabilir
Tanı:

Osteoporoz, öncelikle düzgün bir öyküleme ve fizik muayene ile tanınır Bu öykülemede osteoporoz, sizdeki bazı ilişkili tıbbi durumlar ile sizde ve diğer akrabalarınızda kırık öykülerinin bulunup bulunmadığına ilişkin sorular bulunur Hekim öykünüzü değerlendirip olası kırıklar ve bulguları saptamak için bir dizi fiziksel muayene işlemi ve testten sonra varsa kırık tespiti için röntgen filmleri ve kemik mineral yoğunluğunuzu saptamak için "Kemik Dansitometrisi" denilen ölçümü yaptırmanızı isteyecektir Kemik dansitometrisi, röntgen çektirmek gibi, ağrısız bir işlemdir Dansitometri işlemi sırasında röntgen ışınları veya ses dalgaları kullanılarak ölçüm yapılan bölgedeki kemiklerinizin mineral yoğunluğu saptanır Saptanan değer, sağlıklı genç erişkinlerin değerleri ile kıyaslanarak T skoru denilen bir değer elde edilir ve ölçüm yapılan kemiklerin sağlıklı kemik ölçümüne nazaran ne durumda olduğu saptanır

Kemik dansitometrisi testi ancak kişinin taşıdığı risk faktörleri gözönüne alınarak ve ölçüm sonuçları tedavi kararı vermede yardımcı olacaksa yapılmalıdır Hali hazırda menopoz için hormon replasman tedavisi alıyorsanız kemik dansitometrisi yapılması gereksiz olabilir Ancak tedavi kararı verilmeden önce yapılacak bir kemik dansitometrisi, tedavi kararında kişisel risk durumunuzu belirleyerek yardımcı bilgiler sağlayabilir Ek olarak tedavi altında olduğunuz yıllarda 18 - 24 ay aralarla yapılacak kemik dansitometri ölçümleri tedaviye cevabınızı izlemek adına yararlı olacaktır
Osteoporoz nasıl tedavi edilir?
Osteoporoz önlenmesi ve tedavisinde kullanılan bir grup ilaç mevcuttur Ne var ki bu ilaçlar bir dereceye kadar kemiğin kendisini yenilemesine yardımcı olmalarına karşın osteoporozu "tedavi" etmezler Bu nedenle ilaç tedavisini altındaki hastalarda kemik sağlığı için diğer önlemlere uymak zorundadır Tedavide kullanılan ilaçlar kalsiyum, D vitamini, bisfosfonatlar, hormon tedavileri ve kalsitoninler gibi değişik ilaç gruplarını içermektedir Bu ilaçlar hekim tarafından hastanın durumuna uygun biçimde seçilerek kullanılırlar
Prof Dr Yavuz Baykal

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #55
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Öpücük hastalığı yani infeksiyöz mononükleoz (İM), daha çok çocuk ve genç erişkinlerde rastlanan; boğaz ağrısı ve lenf bezlerinde büyüme ile kendini gösteren bir hastalıktır Ebstein Barr virüsü (EBV) tarafından oluşturulan enfeksiyon, tükürük ve boğaz salgısıyla çıkarılır, yakın temasla (öpücük), kan yolu ile veya enfeksiyonlu eşyalarla kişiden kişiye geçer Yakın temasla sık bulaştığı için "öpüşme hastalığı" olarak da adlandırılır

İM, kötü hijyene sahip ve kalabalık bölgelerde yaşayanlarda, daha çok buluğ çağında ve küçük çocuklarda görülür Gelişmiş ülkelerde ise 15-19 yaşlar arasında daha sıktır Hastalık, okul ve askeri birliklerde daha yaygın olup; ayrıca aile içi geçiş de sıktır Bazı toplumlarda, annenin ağzında öğüttüğü gıdaları daha sonra bebeğine verdiği ailelerde daha kolay ortaya çıkar İnfeksiyöz mononükleoz, her iki cinsiyette ve yılın her mevsiminde görülür

EBV'nin konakçısı oldukça sınırlıdır Virüs'ün enfekte edebileceği iki hücre tipi olup, bunlar; B lenfositler ve epitel hücreleridir Virüs, tükürük ve salya ile çıkarılarak ve yakın temas ile bulaştırılarak, boğaz mukozasından vücuda girer Önce boğaza ve tükürük bezi hücrelerine daha sonra da gırtlakta bulunan duyarlı B lenfositlere ulaşır EBV, kan verilmesi ve kemik iliği nakli ile de bulaşır ancak bu yolla bulaşma sık değildir

Belirtiler:

Hastanın yaşı, klinik belirtilerde önemlidir Özellikle çocukluk çağında; lenf bezlerinde büyüme, bademcik iltihabı gibi tipik bulguların yanı sıra; boğaz iltihabı, kulak iltihabı, karın ağrısı ve ishal gibi belirtilere de neden olabilir Genç ve erişkinlerde ise; yüksek ateş, boğaz ağrısı, lenf bezlerinde şişme ve kanda atipik hücreler görülür Genellikle 3-5 gün kadar süren halsizlik, iştahsızlık, bulantı ve sigaradan tiksinme, batında dolgunluk hissi, kas ağrıları, ateş basması, üşüme, titreme, terleme gibi belirtileri görülebilir Hastalar en sık boğaz ağrısı şikayeti ile doktora başvururlar

Hastaların büyük bir çoğunluğunda öğleden sonra 40°C'yi bulan ateş görülür Ateşli dönem ortalama 10-14 gün kadar sürer Bedemcikler büyük, boğaz kızarık görünümlü ve bezen beyaz zar ile kaplı olabilir Boğaz ağrısı şikayeti 7-10 gün kadar devam eder Bazı hastalarda yumuşak-sert damak birleşim yerinde 1-2mm çaplı kırmızı lekeler görülebilir Bazı hastalarda göz etrafında şişlik görülebilir Olguların çoğunda arka boyun kısmında lenf bezi büyümesi vardır Bazı hastalarda karaciğer ve dalak büyümesi görülebilir Bazı hastalarda ise; gövde, el ve ayakların üst tarafında döküntüler görülebilir Ampisilin kullananlarda yaygın döküntü ortaya çıkabilir ve ilacın kesilmesi ile bu döküntüler kaybolur

Hastaların yüzde 90'ında karaciğer enzimleri normalin 2-3 katına çıkar Yaşlılarda ender görüldüğü için, hastalığın tanısı hayatın geç dönemlerinde güçlükle konulur 40 yaşın üzerindeki toplumun yüzde 6'sı EBV infeksiyonuna yatkındır Yaşlı kişilere gençler ve çocuklara göre belirti ve bulgular daha farklıdır

Tanı ve tedavisi:

Hastalığın tanısı klinik bulgular yanında, kan tahlilleri ile konur

Ortalama 1-4 haftada kendiliğinden iyileşen olgularda büyük ölçüde destekleyici tedavi yapılır Hastaya, ateşinin olduğu ilk 2-3 hafta süresince istirahat önerilir Parasetamol, ateş ve ağrılar için verilebilir Reye sendromuna yol açabileceğinden aspirin tercih edilmez Hastalar dalak rüptürlerine karşı, 3-4 hafta süreyle riskli hareketlerden kaçınmalıdır

Hastalığın komplikasyonları oldukça nadir olup, en sık görülen komplikasyonlardan biri, bir nevi kansızlık olan otoimmün hemolitik anemidir Bazı hastalarda; bedemciklerde büyüme, boğazda lenfoid hiperplazi ve beyaz zar oluşumuna bağlı üst solunum yolu tıkanıklığı gelişebilir Dalak yırtılması çok nadir; ancak akılda tutulması gereken bir komplikasyonudur Nörolojik koplikasyonlardan olan beyin iltihapları bu yolla ölümlerin en önemli nedeni olmasına rağmen; vakaların büyük kısmı iyileşme ile sonlanır
Hastalık ile ilgili olarak aşı çalışmaları vardır, ancak henüz uygulanan bir bağışıklama yolu yoktur
Prof Dr Yavuz Baykal

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #56
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi





Erkekler yaşlandıkça prostat bezleri büyür "Benign Prostat Hiperplazisi( BPH) " adı verilen "iyi huylu prostat büyümesi" prostat vakaları arasında en sık rastlanılanıdır 50 yaşın üzerindeki erkeklerin %50'sinde, 60-70 yaş arasında %65'inde, 80 yaş üzeri erkeklerin %90'ında iyi huylu prostat büyümesi gelişmektedir Hastaların yaklaşık %20-30'unda 80 yaşından önce medikal veya cerrahi bir tedavi gerekli olmaktadır

Prostat büyümesinin sebebi tam olarak bilinmemektedir Ancak prostat bezi, testosteron uyarısına oldukça duyarlı olduğu için prostattaki büyümenin yaşla değişen hormonal duruma bağlı olduğu sanılmaktadır Büyümeye yol açan asıl neden, testosteron miktarındaki artmaya bağlı değildir İlerleyen yaşla beraber testosteron düzeylerinde düşüş gözlenmektedir

Bu nedenle prostat büyümesi, bu bezdeki testosteron reseptörlerinin sayısının yaşla artmasına bağlanmaktadır Bununla beraber, iyi huylu prostat büyümesinin östrojen hormonu düzeylerinde görülen değişiklikler nedeniyle geliştiğini kabul edenler de bulunmaktadır ***Prostatın iyi huylu büyümesini prostat kanseri ile karıştırmamak gerekir Her ikisinde oluşum mekanizması farklıdır, fakat %15 oranında ikisi beraber bulunabilir
Prostat dokusu, her erkekte bulunan bir seks organı olup çocuk yapımı ile direkt ilgili bir bezdir Mesane boynunda yer alan bu bez, yaşla beraber büyüyerek bulunduğu bölgeyi daraltır ve mesaneden dışarı doğru rahatça gidebilecek olan idrar aynı rahatlıkla dışarı atılamaz Bunun sonucunda hastalıkla ilgili belirtiler ortaya çıkmaya başlar
Belirtiler:
İyi huylu prostat büyümesi, genellikle yavaş gelişir ve uzun süre, önemli sorun çıkarmayabilir Bu hastalarda; idrar yapmayı hemen başlatamama ve bekleme, idrar akım hızının yavaş olması, idrar kalınlığının azalması, mesaneyi tam boşaltamama hissi, kesik kesik idrar yapma gibi belirtiler görülür Diğer belirtiler arasında; sık idrar çıkma, gece sık tuvalete kalkma, çok acil idrar yapma hissi, idrar kaçırma veya çok ileri olgularda idrarın tam olarak tutulması sayılabilir İlerlemiş olgularda idrar atılamadığı için böbreklerde önceleri şişme ve büyüme meydana gelir Bunun sonucunda, idrarın basıncı ile böbrek dokusu erir En son safhada ise; böbrek dokusu çok fazla incelerek balon gibi şişer Fonksiyonunu kaybettiği için atması gereken zararlı maddeleri atamaz Kanda ürenin yükselmesi ile böbrek yetmezliği oluşur Orta yaş ve üzerinde, bu şikayetler görüldüğünde mutlaka bir üroloji uzmanına başvurulması gerekir
Tanı: Makattan yapılan prostat muayenesi, prostat kanser tarama testi olan PSA düzeyi, ultrasonografi ve "üroflovmetri" denilen işeme testi ile prostat büyümesinin teşhisi konulur Muayene ve tetkikler neticesinde, prostat büyümesinin iyi veya kötü huylu olduğu büyük ölçüde anlaşılabilir Prostat kanseri şüphesi olursa, prostat biyopsisi yapılarak kesin tanı konulabilir
Tedavi:
Bu hastalıkta tedavi 2 ana başlık altında değerlendirilir:
1- Medikal ve koruyucu tedavi: Prostat hastalığı olanların yiyecek ve içeceklerine dikkat etmesi gerekmektedir Alkollü, asitli, gazlı içeceklerden ve baharatlı yiyeceklerden uzak durmaları önerilir Özellikle soğuk havalarda çok dikkatli olunmalıdır Aksi takdirde şikayetler ciddi şekilde artar Şikayetlerin arttığı bu dönemlerde sıcak oturma banyoları oldukça faydalıdır Prostat hastalarının kabız kalmaması önerilmektedir Kabızlık, şikayetleri daha çok artırarak idrar yapmayı güçleştirebilir Prostat büyümesinde genellikle ilk olarak ilaç tedavileri uygulanmaktadır
2Cerrahi tedavi: İyi huylu prostat tedavisinde kesin tedavi, cerrahi yöntemle sağlanır Çünkü ilaçlar çoğu zaman yeterli değildir Yıllarca ilaç kullanan bir hasta, ilacı kestiği gün tedavi açısından başa dönmüş demektir Yani bu tedaviler yapıldığı gün etkilidirler

Cerrahi tedaviler genel olarak açık ve kapalı ameliyatlar olarak 2 gruba ayrılırlar:

1 Açık ameliyatlar 2 Kapalı ameliyatlar Açık ameliyatlar genellikle 100 gramdan daha büyük prostatlar için uygulanır Hastanede yatma süresi 5-7 gündür
Prostat tedavisinde çok değişik kapalı ameliyatlar mevcut olup bunlardan 2 tanesi şu an için gündemdedir
1-TUR- Prostat: "Rezektoskop" denilen optik bir cihazla penisten mesaneye girilir Mesane boynunu tıkayan prostat dokuları, elektrik akımı ile küçük parçalar halinde kesilir ve vücuttan çıkartılır
2-Greenlight-lazer prostatektomi: Ameliyat sırasında ve sonrasında görülen komplikasyonlar nedeniyle, prostat büyümesinin tedavisinde olumsuz etkileri olmayan yöntemler üzerinde çalışmalar devam etmektedir Bugün için bunlar arasında en sık kullanılan yöntem, lazerle prostat ameliyatlarıdır Greenlight-Lazer, genellikle küçük prostatlarda ve ameliyatın risklerini kaldıramayacak kadar yaşlı hastalarda tercih edilen bir yöntemdir
Op Dr Erdal Alkan

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #57
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Rahim ağzı kanseri, gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanserdir Dünyada yılda 500000 yeni rahim ağzı kanseri çıktığı ve tahminen 1500000 kadar da bu kanserle yaşayan olduğu tahmin edilmektedir

Genellikle 50 yaş civarında ortaya çıksa da son yıllarda genç kadınlarda görülme oranı artmıştır
Sık görülme nedenleri
Çok sayıda doğum yapmış, erken yaşta cinsel ilişkiye girmiş, sigara içen kadınlarda ortaya çıkmaktadır Hastalığı, kötü sosyo-ekonomik durum, HPV enfeksiyonu geçirme de tetiklemektedir Rahim ağzı kanserli hastaların yüzde 98'inde HPV enfeksiyonu saptanmıştır
HPV (İnsan Papilloma Virüsü) genellikle cinsel ilişki ile bulaşmaktadır Nadiren cinsel ilişki dışındaki yollarla da bulaşabilir (Cilt teması, kirlenmiş materyal ile temas vb) HPV tip 16 - 18 özellikle rahim ağzı kanseri yaparken, tip 6 - 11 dış genital organlarda siğillerin oluşmasına neden olur
Rahim ağzı kanserinin belirtileri
Erken dönemde hemen hemen hiçbir belirtisi yoktur Çıplak gözle de jinekolojik muayenede rahim ağzında sorun görülmeyebilir Ancak "Vaginal Smear" denilen akıntı tahlili ile veya "kolposkop" denen rahim ağzını büyüterek gösteren aletlerle değişiklikler fark edilebilir Kesin tanı ancak şüpheli yerden alınan biyopsi ile konulabilir Hastalığın ilerlemesi durumunda klinik belirtiler de ortaya çıkar Kanlı akıntı, ilişki sonrası kanama, düzensiz kanama gibi Ayrıca ilerlemiş vakalarda hastanın muayenesinde rahim ağzındaki tümörde görülebilir Hastalık daha da ilerlediğinde idrar problemleri ve bacak ağrıları ortaya çıkar
Hastalığın tedavisi
Erken dönemde basit bir operasyon (konizasyon) ile sadece rahim ağzındaki hastalıklı bölge çıkarılarak hasta tedavi edilebilirken, hastalık ilerlediğinde rahim ve etrafındaki çevre dokuları ile lenf ganglionlarının çıkarılacağı büyük bir operasyona ihtiyaç duyulur Ayrıca operasyon sonrası tümörün yaygınlık derecesine göre radyoterapi de vermek gerekebilir Daha ilerlemiş vakalarda operasyon yapılamaz, radyoterapi ve kemoterapiden yardım beklenir Erken dönemde yakalandığında tedavide başarı oranı yüzde 100'dür Hastalık ilerledikçe bu oran düşmektedir
Rahim Ağzı Kanseri Aşısı
Kadınları rahim ağzı kanserinden koruyan ve 9-26 yaş grubundaki kadınlara uygulanabilen rahim ağzı kanseri aşısı, genel olarak koruma amaçlı bir aşıdır

Rahim ağzı kanseri için geliştirilen 2 aşı vardır Bunlardan biri sadece kanserden korurken, diğeri HPV'nin neden olduğu siğillerden de korumaktadır

Bunun için ideal olan 9-12 yaşındaki kız çocuklarının aşılanmasıdır Yaş ilerledikçe (Özellikle 25-26 yaştan sonra ) vücutta gelişen bağışıklığın azaldığı görülmektedir Aşı olan biri kontrollerini yaptırmaya mutlaka devam etmelidir
Prof Dr Derin Kösebay

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #58
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Sedef, toplumun yüzde1-3' ünü etkileyen, süreklilik gösteren ve kırmızı zeminde sedef rengi kabuklarla seyreden bir deri hastalığıdır

Alerjik ya da mikrobik bir hastalık değildir Sedef, ömür boyu alevlenme ve iyileşme dönemleri ile seyreden bir hastalık olarak tanımlanmaktadır

Hastalığın sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte; kalıtımsal geçiş ve bağışıklık sistemi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir Sedef hastalığında bağışıklık sistemi bir şekilde tetiklenir ve bu durum deri hücrelerinin büyümesini hızlandırır Normal deri hücreleri 28-30 günde olgunlaşıp deri yüzeyinden fark edilmeden dökülürken; sedef hastalığında deri hücreleri sadece 3-4 günde olgunlaşır ve hücreler yüzeyde yığılarak deriden kalkık, kırmızı lezyonlar oluşturur

Hastalığın seyri: Sedef hastalığı bulaşıcı değildir Sedef lezyonları göze hoş görünmeyebilir, fakat mikrobik bir hastalık veya açık bir yara olarak düşünülmemelidir Sedefli bir kişi, diğer insanların sağlığını tehdit etmez

Sedef hastalığı eğer şiddetli bir tutulum yoksa sadece kozmetik bir soruna neden olur Ancak bazen bu lezyonlar toplum tarafından bulaşıcı bir hastalık gibi yanlış algılandığından hastaların ruh sağlığını olumsuz yönde etkiler Bu döküntüler bazı çiftlerin özel yaşamlarını dahi etkileyebilir Hastalarda gerginlik, kızgınlık, utangaçlık ve depresyon gibi ruhsal problemler görülebilir Sedef eğer hastalık görünür yerlerde ise hastanın çalışma hayatını bile etkileyebilir Dolayısıyla başvurulan dermatoloji uzmanının bir psikyatrist ile işbirliği içinde olmasında fayda vardır Sedef hastalığı stres ve depresif duyguları tetikleyebilmektedir

Deriyi kaşımak sedef döküntüsüne yol açar Özellikle alevlenme dönemlerinde deriyi kaşımak, ovmak, kabukları koparmak yeni döküntülere yol açabilir

Sedef hastalığının tedavisi nedir?

Sedef lezyonlarının kaybolmasını sağlayan yüzeysel uygulanan kremler, sistemik olarak alınan ilaç tedavileri ve bugün için çok iyi sonuçlar aldığımız PUVA ve dar Bant UVB tedavileri gibi çok sayıda tedavi seçenekleri bulunmaktadır Sedef şikayeti olan kişilerde aylar hatta yıllar süren, kendiliğinden iyileşmeler dahi görülebilir; ancak kişide sedefe yatkınlık devam eder Bu yüzden döküntüler tedavi edilse bile yıllar sonra bile tekrar ortaya çıkabilir

Doğal güneş ışığının sedef üzerine olumlu etkisi vardır Ancak yanacak kadar güneşlenmek sedefi alevlendirebilir

Sedef Hastalığında PUVA ve Dar Bant-UVB tedavileri son derece etkilidir
- PUVA tedavisi ağızdan psoralen yani çok sayıda bitkide mevcut olan deriyi ve gözü güneş ışığına daha hassas hale getiren ilaçlar tablet şeklinde alınarak UVA(suni güneş ışığı) ile birlikte uygulanan - bir tedavidir

- Dar-bant UVB tedavisi ise ağızdan ilaç alınmadan güneş ışığının özel bir dalga boyunda hasta bir kabine alınarak uygulanması yöntemidir
Genellikle sedef, atopik egzama, vitiligo ve benzeri pek çok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır

- Uzman hekimlerin ve yeterli teknolojik donanımın olduğu merkezlerde uygulanabilecek olan bu yöntemde güneş ışınındaki ultraviyole A ve B'nin gücünden faydalanılır

- Özel kabinlerde haftada 3-4 seans ve birkaç dakika ile başlanılan; giderek sürenin artırıldığı ışık tedavisi yapılmaktadır

- Seans sayıları tedavinin etki durumuna göre azaltılarak sonlandırılır

- Dar Bant-UVB tedavisi; ağızdan bir ilaç gerektirmemesi, gebelik, emzirme, karaciğer ve böbrek hastalarının da kullanabilmesi, çocuklarda güvenli olması, tedavi sonrası göz korumasının gerekli olmaması, deri kanseri riskinin çok az olması ve hastaneye yatış gerektirmemesi sebebiyle giderek önem kazanmıştır
Uz Dr Ayfer Aydın

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #59
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Sistit; mesanenin (idrar kesesi) iltihaplanmasıdır Anatomik olarak erkeklerden farklı olmalarından dolayı kadınlarda daha sık görülen sistit, ihmal edildiği takdirde kronikleşebilir ve üriner sistemde (mesane ve böbreklerde) kalıcı hasara neden olabilmektedir

Bakteriyel sistitler genellikle 20-40 yaşları arasındaki genç kadınlarda daha sık görülür Her 5 kadından biri yaşamının herhangi bir döneminde en az bir kez sistit geçirmektedir Kadınlarda sistitin daha fazla görülmesinin en sık sebebi üretranın daha kısa olmasıdır Sistitin en sık görülen etkeni, vakalarının yüzde 85'inden sorumlu olan Koli basilidir Normalde bu bakteriler kalın barsakta bol miktarda bulunurlar Bazı risk faktörlerinin varlığında bu bakteriler mesaneye ulaşarak sistite neden olurlar

Sistite neden olan risk faktörleri:

" Kötü genital temizlik
" İdrar akımının engellendiği durumlar (üriner sistemde taş, tümör veya sonda gibi yabancı cisim bulunması)
" Nörolojik olarak mesanenin boşalamaması
" Şeker hastalığı
" Hamilelik
" Yaşlılık
" Düzensiz cinsel ilişki ( sistit yeni evlilerde daha sık görülür ki, buna 'balayı sistiti' denir )
" Menopoz dönemi
" Erkeklerde prostat ve üretra hastalıkları
Sistitin belirtileri nelerdir?
" Dizüri(idrar yaparken yanma, sızı, ağrı)
" Pollaküri (sık idrara çıkma) ve az idrar yapma
" Acil idrar yapma hissi
" Tam boşalamama hissi
" Kötü kokulu ve bulanık idrar
" Disparoni (cinsel ilişki sırasında ağrı duyulması)
" Kasıklarda ve göbek altında ağrı olması
" Hematüri (idrarda kan olması)

Tanısı:

Sistitin tanısında en önemli bulgu anamnezdir Hastaların çoğunda yukarıda bahsedilen şikayetlerden birçoğu vardır Bu şikayetlerle gelen bir hastaya ilk yapılacak tetkik, idrarın mikroskobik incelenmesidir Sistitli bir hastanın idrarında alyuvarlar, akyuvarlar ve bakteriler görülmelidir Enfeksiyona neden olan bakteriyi tanımlayabilmek için de idrar kültürü gerekebilir Sistite sebep olan birincil bir hastalık düşünülüyorsa hastaya üriner ultrason, İVP (ilaçlı böbrek filmi) ve sistiskopi (ışıklı bir aletle mesaneye bakma işlemi) de yapılabilir Sistit ve altta yatan neden tedavi edilmezse, kronikleşebilir ve hastayı zayıf ve bitkin bırakabilir
Tedavisi:

Bakteriyel bir hastalık olduğundan dolayı tedavide antibiyotikler kullanılmalıdır Kültür sonuçları çıkana kadar tedaviye gram negatif basillere etkili ilaçlarla başlanmalıdır Daha sonra tedavi kültüre göre düzenlenmelidir

Sistitten korunmak için…

Günlük su alımı en az 2 litre olmalıdır Su bakterilerin mesaneye tutunmasını engeller ve dışarı atılmasını sağlar

" Kahve, koyu çay, alkol gibi içecekler ve acılı baharatlı yiyecekler en aza indirilmelidir Bunların mesane üzerine uyarıcı etkileri vardır

" Mümkün olabildiği kadar sık idrara çıkılmalıdır İdrarı tutmak mesanedeki bakterilerin mesane duvarına yapışmasını ve enfeksiyon oluşmasını kolaylaştırır

" Tuvaletten sonraki temizlik doğru olmalıdır Temizlik önden arkaya doğru yapılmalıdır Böylece bakterileri idrar kanalına doğru taşımamış olursunuz Sadece kağıtla silinmek yeterli değildir Anal bölge mutlaka bol suyla yıkanmalıdır Ancak aşırı hijyen takıntısı normal vajinal florayı bozabileceğinden dikkatli olunmalıdır

" Vajinal deodorant, parfümlü sabun, pudra kullanımı idrar kanalını tahriş edebileceğinden dolayı bu tür ürünler kullanılmamalıdır

" İç çamaşır tercihi doğru yapılmalıdır Sıkı, dar pantolonlar ve naylonlu iç çamaşırları giymeyin Bahsedilen giysiler genital bölgenin nemlilik oranını artırarak bakterilerin üremesini kolaylaştırır

" Pamuklu iç çamaşırlar tercih edilmeli ve her gün değiştirilmelidir

" Cinsel ilişkiden sonraki erken dönemde idrara çıkılmalıdır Bu durum bakterilerin yayılmasını önlemektedir

" Menopoz sonrası dönemde östrojen kremleri kullanılmalıdır

" Özellikle yaz aylarında havuz sistitine dikkat edilmelidir Kalabalık ve kirli havuzlara girmekten kaçınılmalıdır
Op Dr Erdal Alkan

Alıntı Yaparak Cevapla

Sağlık Ansiklopedisi

Eski 08-17-2012   #60
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sağlık Ansiklopedisi



Şaşılık, gözlerin istenilen hedefe birlikte bakamaması durumudur Gözlerin bir tanesi hedefe bakarken; diğeri başka bir yere yönelmiştir

Şaşılık tek gözde ise; kayan göz daha az görür ve tembel kalır Şaşılık durumunda derinlik hissi ve 3 boyutlu algılama yoktur veya çok az gelişmiştir

Şaşılıklar çocukluk çağı şaşılıkları, ikincil şaşılıklar ve paralitik şaşılıklar olarak 3 ana sınıfa ayrılabilirler Çocukluk çağı şaşılıkların en sık rastlanılanı ise içe şaşılıktır Bazen tek, bazen çift taraflı olabilirler İçe şaşılıklar genellikle hipermetrop gözlerde gözlenir ve bazıları yalnızca uygun gözlük kullanımıyla düzelebilir Gözlükle tam olarak düzelmeyen şaşılıkların ise ameliyatla düzeltilmeleri gerekir Sürekli kayan göz görmeyi öğrenemez ve az görür Bu yüzden diğer göz kapatılarak tembel gözün görme kuvveti arttırılmaya çalışılır Şaşılık düzelse bile göz tembelliğinin tedavisi 7 yaşına kadar sürdürülür
Çocukluk çağında dışa kayan gözler çoğunlukla miyopturlar Dışa kayma bazen gizli bazen aşikar olabilir Bu tip şaşılıkta güneş ışığı gizli şaşılığı aşikar hale getirebilir Dışa şaşılıklar da bazen tek bazen de çift taraflı olabilirler
Tek taraflı kaymalarda tembellik de gelişebilir Gözün optik medyasında bir engel varsa görmeyen göz kayar Özellikle çocuklarda katarakt ve göz içi tümörleri, yaşlılarda da ihmal edilmiş kataraktlar gözlerin dışa ya da içe kaymasına neden olabilir Bu durum ikincil şaşılıktır Gözlerinin kaydığından şüphelenilen çocukların ve özellikle göz bebeği aralığında beyazlık fark ediliyorsa hemen göz muayenesinden geçirilmeleri gerekir
Şaşılıkların en önemli tiplerinden biri de sinirlerin felcine bağlı olarak gelişen paralitik şaşılıklardır Paralitik şaşılıklar bazen doğuşta bile mevcuttur Doğum travmaları bu tip paralitik şaşılıklardan sorumlu tutulabilir Sonradan gelişen paralitik şaşılıklarda ise travma, nörolojik hastalıklar altta yatan nedenler olabilir
Doğumsal paralitik felçlerde öncelikle göz tembelliği ve baş-boyun tutukluğu önlenmeye çalışılır Sonradan gelişen paralitik şaşılıklarda çift görme çok rahatsız edicidir Hasta tek gözünü kapatarak yaşamını sürdürmeyi tercih edebilir Özel tip prizmatik camlar veya toksin iğneleriyle felcin geçmesine kadar vakit kazanılır Felç ve çift görme şikayetleri 6 ay içinde geçmezse ameliyat kararı verilir
YALANCI ŞAŞILIK

Birçok çocukta burun kökü geniş olduğundan gözlerinin içe kayıyor olmasından şüphelenilir Yalancı şaşılık diye adlandırılan bu durumda gözler paralel bakmakta, ama burun kökü geniş olduğundan gözler buruna yakın, yani içe doğru şaşıymış gibi görünmektedirler Yalancı şaşılık şüphesini mutlaka göz doktoru gidermelidir
GİZLİ ŞAŞILIK

Gizli şaşılık ise gözlerden birisinin önü örtüldüğünde örtülen gözün kayması ile tespit edilir Özellikle dalgın bakışlarda ortaya çıkan bu durum en sık miyopların uzağa dalgın bakarken gözlerinin dışarı kayması şeklinde görülür Gizli şaşılıklar çoğunlukla sorun yaratmazlar, ama nadiren de olsa aşikar şaşılığa dönebilirler
ŞAŞILIĞIN TEDAVİSİ

Çocukluk şaşılıklarında önce en iyi gözlükler verilir
Gözlüklerle düzelme sağlanamamışsa cerrahi tedavi uygulanır
İkincil şaşılıklarda önce görmeyi etkileyen sorun çözülür, sonra en iyi gözlük verilir, yine düzelmezse cerrahi tedavi uygulanır
Paralitik şaşılıklarda ise akut dönemde önce prizmatik camlar ile düzeltme sağlanır; eğer 6 ay içinde sonuç alınmazsa cerrahi tedavi yapılır
Şaşılıklarda cerrahi:
Amaç gözleri paralel bakar hale getirmektir Kayma miktarı belirlenerek gözlerin etrafındaki kaslardan az çalışanı kısaltılarak daha kuvvetli, fazla çalışanı ise geriletilerek daha zayıf hale getirilip bir denge yaratılır Şaşılık ameliyatları gözün görme merkezlerinin dışında yapıldığı için görme ile ilgili risk taşımazlar
Önemli noktalar:
Şaşılık kayan gözün tembel olmasına neden olur Bu nedenle kayma şüphesi varsa mutlaka göz doktoruna başvurulmalıdır
Kayan bir göz çok önemli bir göz içi hastalığının habercisi olabilir
Şaşılığın düzeltilmesi göz tembelliğini düzeltmez, tembellik tedavisi mutlaka 7 yaşına dek yapılmalıdır
Op Dr Mustafa Temel

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.