Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dersleri, tefsir

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #46
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Âyetlerden Alınacak Dersler



1 Talak-ı ric'i ve Talak-ı bâln iie iddetin farz oluşundaki sebep, ne*sep (soy) karışıklığı olmaması için, kadın rahminin temiz olduğunun bilin*mesidir


2 Kadının hamileliğini saklaması yani inkar etmesi haram, iddeti hu*susunda doğru söylemesi ise farzdır


3 Taiak-ı ric'î ile ailesini ayıran bir kimsenin, henüz iddet müddeti dolmadan karısına dönmesi hakkıdır


4 Kadın ve erkek, evlilik hayatındaki bütün haklarda eşittirler Yal*nız yedirme, giydirme ve İskân ettirme hususunda erkeğin, kadına bir de*rece üstünlüğü vardır


5 Talak-ı ric'î de, erkek iki defa hanımından ayrıldığı takdirde dönme hakkına sahiptir Üç talakla hanımından ayrılan bir erkeğin, tekrar onun*la evlenmesi haramdır Yalnız bir diğer erkekle evliliği devam ettirme kas*tıyla sahih bir nikah yaptıktan sonra, eski kocasına helal olmak amacıy*la değil, normal bir şekilde boşanırsa, bilahare eski kocasıyla kadının ev ienmesi helaldir


6 Ayrılmalarını icabettiren şer'İ bir maslahat varsa, kadının kocast-na kendisini boşatmak için mal vermesi ve onun da alması caizdir


7 Erkeğin karısından mal almak kastıyla, işkence yapması haramdır [465]




Âyetlerdeki Teşrii Hikmetler



İslâm, kadından ayrılmayı mubah kılmış ve helal şeyler içersinde en çirkin olan şeyin de o olduğunu beyan etmiştir Yalnız talak, Islâmda is*tisnai hallerde, geçimsizlikten kurtulmak için, zaruri olarak meşru kılın*mıştır Çünkü geçimsizlik çoğu kez, karı-koca arasında olduğu kadar, het İki tarafın ailelerine de cehennem azabını tattırır


İslâm, boşamayla ailenin yıkıldığını, fertlerin dağıldığını, hatta zara*rından çocukların dahi etkilendiğini görür Çünkü çocuğun, annesinin himayesinde olduğu müddetçe daha güzef terbiye ve baktma sahip


bir gerçektir: Anne sevgi ve terbiyesinden uzak Kalan çocufcfiar, tabii ki


dağılmaya ve terbiyesiz yetişmeye elverişli duruma gelirler


Bununla beraber islâm, daha büyük bir zararı aniemek rçtrr lalakt meş*ru kılmıştır Çünkü ailelerde geçimsizliğin çoğu kez, facialara yol açtığı görülmektedir: Ailede esas olan nefret değil, karşılıklı: sevgi-,, saygı ve istikrardır Karı-koca arasındaki anlaşma, saffedilerr çabalara rağmen te*min edilemezse, ayrılma kaçınılmaz bir zaruret olur Ayrılma sebeplerinden: bazıları şunlardır: Ailenin (hanımının) yaşantısından şüphelenme, doğru*dan doğruya hainliğini görme, çocuk doğurmayacağı veya doğurmadığını kesinlikle bilme, bulaşıcı bir hastalık olur ve kendisine bulaşma ile dün*yaya gelecek Gocuklara geçeceğini iyice tesbit etmedir Bu gibi sebeplerle erkeğin, ailesin* boşaması elbette zaruridir


Allah (cc), Kur'anda iki defa birer talak ile kadının ayrılmasını ay ha*linde değil, temiz olduğu zaman meşru kılmıştır Nitekim Resuluilah (sav)'-ın hadisleri de buna delalet eder Erkek, hanımını bir veya İki talakla ayır*dığı takdirde, dilerse iddet müddeti içersinde ricat ederek harrımıyla tek*rar birleşebilir Eğer aile hayatını devam: ettirmek istemiyorsa üçüncü kez hanımını boşayarak tamamen ayrılır


Üstad Ahmed Muhammed Cemâl, «İslâm Kültürü» isimli eserinde; «Islâmın talak-t rfc'î'yi anmasındaki hikmet, evlilik hayatındaki bağların yeniden onarıtması, çocukların aile sevgi ve terbiyesinden) yoksun olma*maları ve iddet müddeti içersinde her iki tarafın, iyi düşünerek ayrılığın verdiği pişmanlıkla tekrar birbirlerine dönmeleri içindir


İslâm cahiliyet devrinde ezilen, ortada kalan ve çiğnenen kadın hak*larını düzeltme ve yartılışlanndaki haklarını tekrar iade etmek için Talak-ı ric'î'yi meşru kttm+ştır Çünkü Araplar, karılarından bir kaç talakla ayrıl*dıktan sonra iddetleri dolmadan tekrar alırlar, hemen sonra; talakla yine ayrılırlardı Maksatları karılarına İşkence, eza ve cefa yapmaktı Çünkü kadın, iddet in in sonuna doğru ne evli, ne de ayrılarak evlenebilecek bir durumda, askıda birvaziyette kalırdı İşte bunun için İslâm, kadınlara yapılan zulüm ve anarşiyi öntemek için, talak adedini sınırlandırmıştır» [466] der [467]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #47
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




18 DERS ÇOCUK EMZİRME



233 — Anneler çocuklarını iki bütün yıl •m*f',annelerin) maruf vec-meyl tamam yaptırmak Isteyen(ler) İçindir Onların Qj a|tti| f^so ta-hile yiyeceği, giyeceği, çocuk kendisinin olan (bö*7 cocuğU yüzünden, ne katinden ziyadesiyle mükellef tutulmaz Ne bir anıt^' b}yla 2arGra sokulma-de bir çocuk kendisinin olan (bir baba) çocuğu seP f (anQ ve baba) ora*sın Mirasçıya düşen (vazife) de bunun gibidir *9 0ne do|madan) meme-larında rıza ve müşavere ile (biiittifak çocuğu iki * yoktur çocuklarınızı den kesmeyi arzu ederlerse İkisinin üzerine de «^2trme ücretin)! teslim emzirtmek isterseniz meşru surette verdiğiniz (sf^ Allah'tan korkun ve etmek (ödemek) şartıyla yine uhdenize vebal yokt^ bilin ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla görendir




Ayetin Lafzî Tahlili



(Velvâlldâtü): Vâlidetin çoğulu vâlidotü kelime*si, anneler manasınadır Vâlld ise, babaya denir


(Havlayni): Havleyni kelimesi, iki sene demektir :


(El mevlûdi lehü): Baba anlamındadır (Fteâlen): Fisâl kelimesi, ayrılma ve sütten kesilme


(Teşâvürin): İstişare etmek demektir


(Testerdlû): Çocuk emzirmeyi isteme anla-


(Bİlmagrufl): Dinin emrettiği şekilde yapmak de-(Basirun); Allah (cc)'ın bir sıfatıdır O, her şeyi [468]




Ayetin İcmali Manası



Allah (cc) icmâlen şöyle diyor: «Allah (cc) boşanan anneye tam iki yıl çocuğunu emzirmesini emretmiştir Şüphesiz Cenab-ı Hak annenin üzerine yüklediği bu mükellefiyete karşılık, çocuğun babasına da baz vazifeler emretmektedir Çocuğunun, annesinin yiyeceğini, giyeceğini ma*ruf olan vech üzere, iyilikle ve gücünün yettiğince tekeffül etmesini em*retmiştir Her ikisi de mesuliyette ortaktırlar Her ikisi de güden dahilin*de vazifelerini yerine getirecektir


Cenab-ı Allah (cc), anne ve babadan her birisine, yavruyu diğerine zarar verecek şekilden kaçınmayı emretmiştir Baba, annenin duygusunu yavrusuna karşı şefkatini, onu tehdit etmek için veya karşılıksız emzirt*mek için kötüye kullanmamadır Anne de babanın çocuğuna karşı şefkat ve sevgisini, istekleriyle babanın omuzupa ağır yük vurmak için kötüye


kullanmamalıdır Annenin çocuğu emzirmekten kaçınması İse haramdır Boşonan kadının, çocuğun babası eski kocasına, «Çocuğunu artık emzir-miyorum Başka bir süt annesi bularak emzir» demesi veya çocuğun, an*nesini emme arzusunda olmasına rağmen, yavruyu babasının (annesine) emzirtmeyip başka bir süt anneye vermesi, haramdır


Anne ve baba veya mirasçısı, çocuğun memeden Kesilmesinde, sıh*hi ve benzeri sebeplerden dolayı fayda mülahaza ederlerse iki yıl bitme*den önce çocuğun memeden kesilmesinde üzerlerine bir vebal yoktur Himayesi üzerlerine yüklenen, korunması kendilerine verilen çocuğun maslahatına uygun olarak müşavere ve iki tarafın rızası İle bu İş biterse hic bir beis yoktur


Ey babalar, boşadığınız hanimin Jsyan etmesi, evlenme arzusunda bulunması veya emzirmekten aciz olması halinde, başka bir süt annesi bulmanızda üzerinize hiçbir vebgı yoktur Bulacağınız süt annesinin ücre*tini gücünüz nisbetinde maruf bir/şekiide vermeniz farzdır Çünkü İkram edilmeyen bir süt annesinin, çocuğa layıkıyla bakması ve emzirmesi müm*kün değildir Sfz onlara iyi bakarsanız, onlarda sizin çocuklarınıza İyi ba*karlar


Ey müminler, Allah (cc)'tan korkun ve bilin ki, şüphesiz Allah (cc), yaptığınız şeyleri hakkıyla görendir O, sizin bütün hallerinize vakıftır En İyi görücüdür Ahtrette sizi yargılayıcıdır Ve herşeye maliktir» [469]




Mevzumuz Âyetin, Önceki Âyetlerle Münasebeti



Allah (cc), daha önceki âyetlerde, nikah, talak ve rlcatle İlgili hüküm*leri zikrettikten sonra, (mevzumuz) âyetle de çocuk emzirme hükmünü be*yan etmiştir Çünkü talakla bir ayrılık meydana gelir Çoğu kez karısını boşayan bir erkeğin, süt emen çocuğu olur Kocasından intikam almak is*teyen boşanmış kadının, emzirmediği çocuğun ortada kalarak zayi olma*ması için Allah (cc), (mevzumuz) âyette, kocasından ayrılan kadınların çocuklarını emzirmelerin) ve bakımlarını yapmalarını emretmiştir [470]




Ayetin Tefsirindeki İncelikler



Birinci İncelik: (Mevzumuz) âyette, İlahi emir, doğrudan doğruya de*ğil, hober şeklinde gelmiştir, ilk bakışta bir hadiseyi haber verecek gibi zannedilmesine rağmen, gerçekte bir emirdir Ayet, «Anneler çocuklarını iki bütün yıl emzlrirler» şeklinde gelmişse de, «Anneler çocuklarını iki bü*tün yıl emzirsinler» tarzındadır Ayetin emir değil, haber şeklinde gelişi,


annelerin çocuklarına karşı aşırı bir sevgiye, sahip oldukları içindir (Mevzumuz) âyette, «Boşanan kadınlar» değil, «Anneleri* tabirinin kullanılma*sından maksat, kocalarından ayrılan kadınların, çocuklarına karşı annelik duygularını kaybetmemeleridir


İkinci İncelik: Âyette, «baba» tabiri yerine, «çocuklar kendisinin olan» ifadesinin kullanılmasında ince ve derin bir hikmet vardır Çocuklar soy bakımından anneye değil, babaya tabidir Annelere veya süt annelerine maruf olant yedirmek, giydirmek gibi şeylerin babalara farz olmasının hik*meti, çocukların annelerin değil, babaların tekellüfü altında olduğundan dolayıdır Bunun için emme müddeti içinde, emziren kadının nafakası İle, sütten kesilen çocukların nafakasını temin etme, babaların üzerine farz*dır


Allâme Zemahşerî bu hususta; «Âyette niçin «Baba» denilmiyor do «Çocuk kendisinin olan» tabiri kullanılıyor?» sorusu okla gelebilir Bu soru şöyle cevaplandırılabilir: Anneler, yalnız kocalan (babaları) için çocuk do*ğurmuşlardır Çünkü çocuk annesine değil, babasına isnat edilir» [471] der


Üçüncü İncelik: Ebu Hayyan: «Âyette, «iki sene» tabirinin, «bütün» kelimesiyle vasıflandırılmasındaki hikmet, ihtimali bir mecazın akla gelme*mesi içindir «Bütün» kelimesiyle, «iki sene» vasıflanmamış olsaydı, iki seneyi tamamlamanın şart olmadığı akla gelebilirdi Konuşma sırasında, «filan yerde iki sene oturdum» diyen kimsenin sözleri tetkik edildiği zaman çoğu kez, iki seninin tamam olmadığı görülür» [472] demektedir


Dördüncü incelik: Allah (cc), «Ne bir anne çocuğu yüzünden, ne de bir çocuk kendisinin olan (bir baba), çocuğu sebebiyle zarara sokulmasın»


âyetiyle, çocuğu, anne ve babanın her ikisine izafe etmiştir Maksatta, her ikisinin çocuğa karşı şefkatli olmaları, bakımlarını temin etmeleri ve en güzel şekilde terbiye etmelerini toleb etmek içindir Çünkü çocuk yabancı değildir Birisi annesi, diğeri ise babasıdır Karı-kocanın ayrılmalarına ve*sile olan düşmanlığın, çocuğa zarar vermeye vesile olmaması lazımdır


Allâme Ebussuud; «Âyette, çocuğun anne ve babaya izafesi, çocuğun yetiştirilmesi hususunda her ikisinin (karı-koca) anlaşmalarının gerekli ol*duğu ve boşanmanın çocuğa zarar vermeye değil, çocuk yüzünden zarara sokulmalarının doğru olmadığını beyan içindir» [473] diyor


Beşinci İncelik: Arap dili ve edebiyatıyla İlgili olduğundan alınma*mıştır [474]




Âyetteki Şer'i Hükümler


Birinci Hüküm: Âyette, «Anneler» Kelimesinden Maksat Nedir?



A Bazı alimlere göre âyette, «anneler» tabirinden murat, yainız koca*larından boşanan annelerdir Bu da, Mücahid, Deh hâk ve Es-Süddî'nin gö*rüşleridir Boşanan kadınların hükümlerini beyan eden âyetten hemen son*ra gelen (mevzumuz) âyet, onun hükümlerini tamamlamak için gönderil*miştir Şüphesiz Allah (cc), âyette, «anneler» tabiri kapsamına girenlerin, yemeleri ve giymelerinin, çocuk babalarına farz olduğunu açıklamıştır E-ğer âyette, «anneler» tabirinden halen evli anneler kastedllseydi, yeme ve giymenin çocuk babalarına bu âyetle farzedilmesine lüzum kalmazdı Evli bir kadının yeme ve giymesini temin, zaten evlendiği günden itibaren çocuk olsun veya olmasın, babanın üzerine farzdır


Allah (cc), (mevzumuz) âyetteki hükmün ilfet (neden) ve hikmetini be*yan ederken, her ikisinin de zarara sokulmasını yasaklamıştır «Çocuğu yüzünden, ne de bir çocuk kendisinin olan (bir baba), çocuğu sebebiyle zarara sokulmasın» âyeti, buna işaret eder Âyette, «anneler»den maksa*dın, boşanan anneler olduğu görülür Çünkü evli bir kadının çocuğuna zarar vermesi düşünülemez


B Diğer bazı alimlere göre ise, âyette «anneler» tabirinden murat, kocalarının yanında olan evli annelerdir İmam Fahreddin er-Râzî ve A1-lâme Kurtubî'nin naklettikleri gibi, el-Vâhidî'nin de görüş ve tercihi bu*dur Onların delilleri ise şudur: Boşanmış bir kadının, çocuğu emzirmesi halinde dahi elbisesini temin, çocuğun babasına farz değildir Kadın ço*cuğunu emzirmekle ancak emzirme ücreti alır «Çocuk emziren kadının yiyeceği, giyeceği çocuk kendisinin olan babaya aittir» buyruğu delalet ediyor ki, âyette «anneler» den maksat, evli annelerdir


C Bir kısım alimlere göre de, âyette «anneler» kelimesinden amaç, evli veya kocalarından boşanmış tüm annelerdir Çünkü âyette tevli veya boşanmış anne» ile tahsis değil, umumi bir ifade vardır Bu da Kadı Ebu Ya'la, Ebu Süleyman ed-Dımişki ile diğer alimlerin tercih ettikleri görüş*tür Bunların görüşleri, A ve 6 , maddelerinde görüşlerini naklettiğimiz alimlerin görüşlerinden daha tercihlidir Ebu Hayyan da bu görüşte oldu*ğunu, «Bahr-ı Muhit» isimli tefsirinde anmıştır [475]




İkinci Hüküm: Çocuğu Emzirmek, Anneye Farz Mıdır?



Bazı alimlere göre, annenin çocuğunu emzirmesi farzdır Çünkü, «Anneler, iki bütün yıl emzirirler» âyetinin zahiri, buna işaret eder Âyet, her ne kadar haber şeklinde varit olmuşsa da, emri ifade eder Yani «İki bütün yıl emzirsinler» mealindedir İmam Malik (ra)'in görüşü de budur Evli veya kocasından boşanmış bir kadının, başka bir kadının memesini emmeyen çocuğunu emzirmesi, kendisine farzdır


Kocasından tamamen ayrılan bir kadının, çocuğunu emzirmesi farz'de*ğildir Çocuğu emzirtmek, babaya aittir Yalnız ayrılan kadın, çocuğunu emzirmek isterse, elbette onun emzirmesi daha iyidir Emzirme ücretini de, çocuğun babasından o günkü rayiç üzerinden alır [476]


Fukaha-i cumhur'a göre, «emzirirler» ifadesi emri değil, sünneti (an*nenin çocuğu emzirmesi farz değil, sünnettir) ifade eder Yalnız çocuk, başka bir kadının memesini almıyorsa, babanın da' süt anne tutma gücü yoksa veya gücü olupta buiamıyorsa, o zaman annenin emzirmesi farzdır


Çocuğu emzirmek, kadına farz olsaydı İslâm, anneleri çocuklarını em*zirtmekte mükellef tutardı Yalnız çocuğu emzirmek, kadına sünnettir Çünkü onun sütü, çocuk bünyesine daha uygun ve bakımı hususunda şefkatlidir [477]




Üçüncü Hüküm: Haram Olmayı Gerektiren Süt Emme Süresi, Ne Kadar*dır?



Fukaha-i Cumhur (Maliki, Şafii, Hanbelî)'a göre haram olmayı ge*rektiren süt emme süresi, tam iki yıl olarak tesbit edilir Tam iki yıl süt anne emen çocuk, (o) kadının nesebinden olan çocuk gibi haramlığı ica-bettirir Çünkü Resulullah {sav} «Nesep ile haram olan süt ile de haram*dır» buyurmuştur Süt ile haram olma İçin, çocuğun doğumundan itibaren tam iki yaşını dolduruncaya kadarki sürede emmesi lazımdır


Fakihler, «Anneler, çocukları İkt bütün yıl emdirirler w âyetine dayanarak, süt emzirme müddetinin tam iki yıl olması lazım geldiğine hükmet*mişlerdir Bu hükme varışlarını Resulullah (sav)'ın, «Süt hükmü, ancak çocuk İki yaşını dolduruncaya kadarki zamanda tesbit edilir» hadisi te'yid eder- Blr çocuğa, iki yaşını dolduruncaya kadar, emdiği kadının çocukları, kızkardeşleri, annesi veya kocasının kızkardeşleri, erkek kardeşleri haramdır Çünkü kadının büyük ve küçük çocukları ile yakınları, emen çocuğun süt kardeşleri, süt teyzeleri, süt halaları ve süt babaanneleri olurlar


İmam-ı Azam Eb'u Hanife (ra)'ye göreyse, haram kılan süt müddeti İki yıl altı aydır Çünkü Allah (cc), «O'nun bu taşınması İle sütten kesil*mesi (süresi) otuz aydın* (Ahkâf: 15) buyurmuştur Âyetten anlaşılan, sü*tün geçerlilik müddetinin tam otuz ay olduğudur Bu da ikibuçuk sene eder


Allâme Kurtubî bu hususta şöyle der: «Sahih olan, cumhur'un görü*şüdür Çünkü Allah (cc), âyette «tam İki yıl» buyurmuştur, iki yıldan fazla süt emmenin hiçbir hükmü olmadığına âyet delâlet etmektedir Nitekim Resulullah (sav) da, aSüt hükmü, ancak çocuk iki yaşını dolduruncaya ka*dar ki, sürede tesbit edilir» buyurmuştur Hz Aİşe (ra) ile Leys bin Saad (ra) da aynı görüştedirler [478]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #48
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Dördüncü Hüküm: Çocuk Emziren Kadının Nafakası, Nasıl Tesbit Edilir?



«Onların (annelerin) maruf veçhile yiyeceği, giyeceği, çocuk kendi*sinin ofan (babaya) aittir» âyeti, çocuk emziren kadının yiyecek ve gi*yeceğinin temin edilmesinin, çocuk kendisinin olan babaya farz olduğuna delâlet eder Yiyecek ve giyecek miktarı ise, çocuk babasının mali gücü*ne göre ayarlanır Çünkü «Allah, hiç bir kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez» (Bakara: 286) ve «(Hali vakti) geniş olan nafakayı genişliğine göre versin Rızkı kendisine daraltılmış bulunan (fakir de) na*fakayı Allah'ın ona verdiğinden versin» (Talâk: 7) âyetleri buna delâlet eder


Fakihler, «Yiyeceği, giyeceği, çocuk kendisinin olan (babaya) aittir» âyetini delil getirerek, çocuk nafakasının babasına farz olduğuna hükmet*mişlerdir Çünkü boşanan bir kadın nafakasının, çocuğu emzirdiği sürece babaya farz olduğu beyan edilmiştir Bu farz oluş, kadın, çocuğu emzirdiği içindir, öyleyse çocukların nafakaları buluğa erinceye kadar babalarına farzdır


Cessâs, «Ahkâmü'l Kur'an» isimli tefsirinde; «(Ders mevzumuz) âyet, İki ayrı anlamı ihtiva eder


1 Tam iki yaşına kadar çocuğu emzirmeye, annesi daha layıktır An*ne çocuğunu emzirmeye razı olursa, diğer bir süt annesi aramaya, ba*banın şeriata göre hakkı yoktur


2 Baba doğumundan itibaren tam iki yıl, çocuğun emzirilme ücretini vermekle yükümlüdür İki yıldan sonra da, çocuk emmek isterse, babası bir ücret vermekle mükellef değildir Anne, çocuğun emzirilme ücretine ortak değildir Çünkü Allah (cc), bu ücreti, anne emzirdiği takdirde (anne-baba) çocuğa varis oldukları halde, babaya farz kılmıştır Çocuğun mira*sına anne ve baba ortak oldukları halde, emzirilme ücretinin temini babaya aittir Süt emzirme ücretinin babaya farz olması gibi, buluğ cağına (15 yaş) gelmeyen küçük çocuklar ile yaşları büyük sakat çocukların nafaka*larını temin etmede babalarına aittir Çünkü âyet, açıkça buna işaret eder» [479] der [480]




Beşinci Hüküm: «Mirasçıya Düşen (Vazife) De Bunun Gibidir» Âye*tinden, Maksat Nedir?



Müfessirler, âyette «mirasçı» kelimesinden maksadın ne ve kim oldu*ğu hususunda ihtilaf ederek birkaç görüşe ayrılmışlardır


A «mirasçudan maksat, öldüğü takdirde çocuğun mirasçılarıdır Bu, Atâ, Mücâhid ve Said bin Cübeyr'in görüşüdür Bu görüş sahipleri de ken*di aralarında İhtilaf etmişlerdir Bir kısmına göre, «mlrascısdan maksat, yalnız hayatta olan çocuğun nafakasını temin eden erkektir Diğer bir kıs*mına göre de, «mirasçıdan murat, çocuğun varisleri olan kadın ve er*keklerdir Bu da, Ahmed bin Hanbeı (ra) ve İshak (ra)'ın görüşüdür Bir başka guruba göre ise, «mirasçından amaç, çocuğun yakın akraba*larıdır Bu da, İmam-ı Azam'ın (ra}, talebeleri İmam Yusuf (ra) ve İmam Muhammed (ra)'ln görüşleridir


B Bazı alimlere göre, «mirasçıdan murat, ölen çocuğun baba mi*rasçılarıdır Bu da, Hasan ve Suddî'den rivayet edilmiştir


C Diğer bazı alimlere göre ise, «mirasçıdan maksat, çocuğun anne ve babasından biri öldüğü takdirde, diğeridir Bu da Süfyan-ı Sevri {rof'nin görüşüdür


D Bir gurup alime göre de, âyette, «mirasçımdan gaye, çocuğun ken*disidir Çünkü malı olan çocuk nafakasının, kendi malından verilmesi farz*dır Taberî bu görüşler içersinde, en son görüşü tercih etmiştir [481]




Âyetten Alınacak Dersler



1 Çocuklarını emzirmek, annelerinin görevidir Çünkü anne sütü, ço*cuğun bünyesine daha uygun ve daha şefkatlidir


2 Çocuklar, neseb olarak babalarına isnat-edllir Onun için çocuğa bakmak, yedirmek, giydirmek, barındırmak ve terbiye etmek, babaya aittir ve daha uygundur


3 Çocuğun nafakası, varsa süt annesinin ücreti, babasının mali du*rumuna göre ayarlanır Allah (cc), hiç kimseye gücünün yetmeyeceği bir


şeyi yüklemez


4 Babası ölen çocuğun nafakası, yavrunun varislerine aittir


5 Çocuğun İki seneden önce memeden kesilmesine karar vermek, anne ve babanın aralarında istişare ederek razı olmalarına bağlıdır [482]




Âyetteki Teşriî Hikmetler



Allah (cc), anneleri çocuklarını emzirmek için teşvik, etmekte ve em*me süresini de tam iki yılla sınırlandırmaktadır Çünkü bu süreden sonra çocuk, anne sütüne ihtiyaç duymaz Yalnız İkj sene zarfında anne sütüne bedel başka bir gıdanın olmadığı ve o sütün çocuk İçin en uygun ve en üstün gıda olduğu tesbit edilmiştir Çocuğun anne rahmindeki gelişmesi, annenin kanıyladır Rahimde çocuğu geliştiren kan, çocuğun doğumuyla hemen süte dönüşür Çocuğun bünyesini oluşturan parçalara o süt, daha uygundur Dünyaya gelen çocuğun gelişmesi oranında, anne sütü de ge*lişir


Zaruret halinde başka bir süt anne tutulacaksa, ahlak ve huylarının iyice araştırılması lazımdır Çünkü süt, çocuğun ahlak ve huylan üzerine büyük ölçüde tesir eder Çocuk bünyesine etki yapan sütün, kişilik ve karekter oluşumuna da etki yaptığı müşahede edilmiştir Mesela, yalancı bir kadın sütünü emen çocuğun, yalancı olması büyük ölçüde imkan da*hilindedir


Çocuğunu emziren kadın, yalnız süt değil, sütle beraber iyi huy, rah-' met ve şefkat gibi duygular da verir Mesela; hayırsever bir kadın sütünü emen çocuğun, büyük ölçüde hayırsever olması mümkündür Ahlaksız ve huysuz bir kadın sütü emen çocuğun, kötü huy sahibi olması kesindir


Terbiye alimleri, eserlerinde bu hususu uzun uzun incelemişlerdir Ta*rihte büyük devlet adamları, çocuklarının yetişmesi için bizzat annelerine emzlrtirlerdi Ne yazık ki, günümüzde bu durum hiç düşünülmeden çocuğuv emzirmemek bir moda haline gelmiştir Çocukları emzirmeyi terketmedeki amaç, annelerin göğüs zerafetlerinln bozulmamasıdır Çağımızın zengin


hanımları, doğumdan hemen sonra çocuklarını çeşitli gıdalarla besleyerek sütten kesmektedirler Bununla yetinmeyerek, zevk ve eğlencelerine mani olmamaları İç-in, çocuklarını ana okullarına koyarak orada terbiye ettir*mektedirler


Geçmişte yetişen çocukların anne ve babaya gösterdikleri saygı ile günümüzde yetişen çocukların anne ve babaya gösterdikleri saygı muka*yese edildiği zaman, geçmişte yetişenlerin anne ve babaya ne kadar say*gılı oldukları ortaya çıkar İşte bundan dolayı Allah (cc) bizzat annelerin çocuklarını emzirmelerini emir ve tavsiye etmiştir [483]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #49
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




19 DERS KOCASI ÖLEN KADININ IDDET SÜRESİ



234 — İçinizden ölenlerin (geride) bıraktıktan zevceler, kendi kendi*lerine dört ay on (gün) beklerler İşte bu müddeti bitirdikleri zaman artık onların kondiîeri hakkında meşru vech ile yaptıkları şeyden dolayı size günah yoktur Allah, ne işlerseniz (hepsinden) hakkıyla haberdardır




Ayetin Lafzı Tahlili



(Yüteveffevne): ölürler, manasınadır


(Yezerûne): Terkederler anlamındadır


(Ezvâcen): Ezvâc kelimesi, âyette «kadınlar» mana*sında kullanılmıştır


(Yetarabbesne): Beklerler demektir,


(Belağne ecefehünne): Ecel kelimesi, tayin edilen süre manasındodır Ayette ise, «iddetinl dolduranlar» anlamında kullanılmıştır


(Habirin): «Her şeyin gizil ve açık olanını bilen» anlamındadır [484]




Ayetin Icmali Manası



Allah (cc), icmalen şöyle buyuruyor; «İçinizde ölen erkeklerin geride bıraktıkları hanımların, kendi kendilerine dört ay on gün beklemeleri farz*dır Bu bekleyiş müddeti içersinde, kadınların güzel elbise giymemelerini, koku sürmemelerini, hiçbir toplantıya katılmamalarını ve erkeklerin de İddet bekleyen kadınlara evlenme teklifi yapmamalarını Allah (cc) emret-1 mistir


Allah (cc)'ın emrettiği şekilde İddet müddetlerini kocalarının evlerin*de tamamlayan kadınların velileri İçin, onları evlendirme hususunda hiç bir günah yoktur O süreden sonra kadınların güzel koku sürünmeleri ve güzel elbise giymeleri de serbesttir


Allah (cc), iş ve amellerinizi en iyi bilendir Sizin gizli yaptıklarınızı dahi sizden daha iyi bilir O'ndan sakınınız ve emrettiğini, mutlaka em*rettiği şeklide yapınız» [485]




Ayetin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Arap dili ve edebiyatıyla İlgili olduğundan alınmamış*tır


İkinci İncelik: Âyetteki, «zevç» kelimesi, hem erkeğe, hem kadına de*nir Gerçekten İki şeyden meydana gelen şeye «2evc» denir Bunun için kadın ve erkeğin birleşmesine de «zevç» denmektedir


Zevciyet (evlilik)'(en maksat, ikisinin de her hususta birlik olmaları*dır Bu birliği Allah (cc), âyette tek bir kelime olan «zevç» ile ifade et*miştir


Üçüncü incelik; Ibn-i Cerir et-Taberl; «Ümmü Seleme (ra)'den varit olan rivayete göre, kocası ölen bir kadın, gözünün ağrıdığını, bunun İçin gözüne sürme çekip çekmeyeceğini sorunca, Resulullah (sav), «Sizler cahiliyet devrinde en pis elbise İle bir sene beklerdiniz'Sonra da yanınız*dan geçen köpeğe, bir koyun veyd deve dışkısı atardınız Cahiliyet devrin*de bir sene bekliyordunuz da, şimdi dört ay on gün beklemeye dayana*mıyor musunuz?» buyurdu» [486] der


Dördüncü incelik: Kocası ölen bîr kadın için, dört ay on gün gibj bir süre tayin edilmesi ve o müddet İçersinde güzel elbise giymeyi ve koku sürmeyi terketmesinln talep edilmesinden maksat şudur: Kadının dört ay on gün iddet beklemesindekj gaye, hamile olup olmadığının bilinmesidir Çünkü cenin anne rahmine düştükten sonra İlk kırk günde nutfe, ikinci kırk günde kan halini alır Üçüncü kırk günde ise çocuğun uzuvları te*şekkül eder ve tam bir çocuk şeklini alır Bu hususa Resulullah (sav)'ın sarih ve sahih hadisi de delalet eder Yüzyirmi günden sonra çocuğa ruh verilir İşte bu on gün de çocuğun canlanma müddeti olarak sayıldığın*da toplam 4 ay on gün olur [487]




Âyetteki Şer'ı Hükümler



Birinci Hüküm: (Mevzumuz) Âyet, Kocası Ölen Kadının Bir Sene İddet Beklemesini Emreden Âyeti Nesheder Mi?



Cumhur'a göre, mevzumuz âyet, «Sizden zevceler(inl geride) bırakıp ölecek olanlar eşlerinin (kendi evlerinden) çıkanimayarak yılına kadar fa [delen meşin İ (bakılmasını) vasiyet (etsinler)» (Bakara: 240) âyetini nes-hetmlştir Günkü iddet, önce bir yıldı Sonra o hüküm neshedilerek, dört ay on güne indirildi Okuma sırasına göre her ne kadar mevzumuz âyet, neshedilen âyetten önce ise de, Allah (cc) tarafından inzal buyurulduğun-da önce neshedilen âyet, daha sonra da neshedici ayet gelmiştir Çünkü Kur'an'ın bu tertibi, nüzul sırasına göre değil, Resuiuliah (sav)'ın emri ile sıralanan şekildir, öyleyse (mevzumuz) âyetin, kendisinden altı âyet son*ra gelen 240 âyeti neshetmesi doğrudur Bazı alimlere göre de 240 âye*tin hükmü neshedilmemiş, yalnız ihtiva ettiği bir yıllık iddet süresi, 234 âyetle noksanlaştırılarak dört ay on güne indirilmiştir Yolcu bir kimsenin namazlarının dörtten tki'ye indirilişi, nesh değil, noksanlaştırma olduğu ve*ya müddetleri bakımından iki âyetin ihtiva ettiği hükümlerin biri diğerini nesh değil, hükmünü bir yıldan noksanlaştırarak dört ay on güne indirdiği gibi Buna nesh değil, hafifletme denir


Kurtubî'ye göre, bu görüş açık bir yanılgıdır Çünkü iddetin bir yıldan dört ay on güne indirilişi nesh'tir Yolcunun, yolculukta kıldığı iki rekat namazın buna benzer tarafı yoktur Bunlar birbirleriyle kıyaslanmazlar Zira namaz yolcu için dört rekattan iki rekata kısaltılmış değil, yolcu için zaten farz olan iki rekattır [488]




İkinci Hüküm: Kocası Ölen Hamile Kadının, İddet Süresi Ne Kadardır?



Kocası ölen hamile bir kadının İddet müddeti, doğumuyla sona erer Çünkü Allah (cc), «Yüklü kadınların İddetleri ise, yüklerini vaz' etme*leri ile (biter)» (Talâk: 4) buyurmuştur Kİ bu âyet, «İçinizden Ölenlerin (geride) bıraktıkları zevceler, kendi kendilerine 4 ay 10 (gün) beklesinler»


âyetindeki umumi ifadeden, hamile kadınlar ite ilgili hükmü, istisna etmiş*tir Bu da cumhur'un görüşüdür Hz Ali (ra) ve Hz İbn-i Abbas (ra)'dan varit olan rivayete göre hamile kadın, en uzun iddeti bekler Yani kocası Öldüğü zaman hamile olan kadın, henüz dört ay on günü tamamlamadan doğum yapsa dahi, dört ay on günü beklemek zorundadır veya 4 ay on günü doldurduğu halde henüz doğum yapmayan kadının, doğumu bekle*mesi mecburidir Bu surette en uzun süreyi beklediğinden iddet hakkında nazil olan her iki âyetinde hükümünü yerine getirmiş otur Kadın, «Doğum*la iddetlm bitmiştir Âyet böyle söylüyor» derse, kocası ölen kadınların dört ay on gün İddet beklemelerini emreden âyetin hükmü ile amel etmemiş olur


Kadının her iki âyetin emirleriyle amel etmesi, birini tercih etmesin*den daha iyidir


Kürtubî bu hususta, «Hz Ali (ra) ve Hz İbn-i Abbas (ra)'in görüşü Resulullah (sav)'ın sahih hadisi -cumhurun delillerinde anılacaktır- olma*saydı, güzel bir görüştü» der


Cumhurun delilleri:


«Kocası ölen hamile bir kadının iddet süresi, doğumu ile sona erer» görüşlerini Kur'an ve hadisten getirdikleri delillerle isbat ederler


A Kur'an'dan delili: «Yüktü kadınların İddetleri ise, yüklsrlnj vaz etmeleri İle (biter)» (Talâk: 4} âyetidir Umumi bir hükmü ifade eden âyet, kocası ölen hamile kadın veya kocası tarafından boşanan hamile kadını da kapsar


B Hadisten delili:


«Bedir savaşma iştirak eden Saad İbn-i Halet (ra)'tn Sübeyat ei-Es-lemiyye (ranha) isimli bir hanımı vardı Hamile İdi Veda Haccında İken kocası vefat etti Kocasının ölümünden hemen sonra doğum yaptı Lohu-salıktan temizlendikten sonra güzel elbiseler giyindiğini gören Ebu Senâ-bll bin Bağlebek O'na, «Seni çok süslenmiş görüyorum Evlenmek* mi isti-


yorsunuz? 4 ay 10 günü dolduruncaya kadar evlenemezsiniz» dedi Kadın, durumu Resulullah (sav)'a anlattı O, «Evlenmek istiyorsanız evlenebilir*siniz» buyurdu» [489] hadisinde, Resulullah (sav)'ın «Evlenmek istiyorsanız evlenebilirsiniz» buyruğundan, hamile bir kadının iddet süresinin, doğumla sona ereceği anlaşılır Bunun sayılı bir günü ve zamanı yoktur


İbn-i Abdülber, İbn-i Abbas (ra)'ın naklettiği hadisi gördükten sonra, görüşünden dönerek, hamile bir kadının doğumla iddetinin sona ereceğini kabul etmiş ve bu husustaki tüm fetvalarını bu hadisin muhtevasına göre vermiştir Zaten bütün İlim adamlarının görüşü de bu doğrultudadır [490]


Kurtubî, bununla ilgili olarak şöyle demektedir: «İbn-i Abbas (raj'ın naklettiği hadis ile, «Yüklü kadınların iddetleri ise, yüklerini vaz' etme*leri İle (biter)» (Talâk: 4) âyeti, umumi olarak kocasından boşanan ve kocası ölen kadınların İddet hükümlerini ihtiva eder Âyette, dört ay on gün olarak îesbit edilen İddet süresi, kocası ölüpte hamile olmayan ka*dınlara mahsustur» Kurtubî'nin bu görüşlerini, İbn-i Mesud (ra)'un görüşü takviye eder Günkü kocaları ölen hamile kadınların iddet süreleri, husu*sunda nazil olan âyet, kocaları Ölen kadınların iddet süreleri hususunda nazil otan âyetten daha sonra nazil olmuştur [491]




Üçüncü Hüküm: İhdâd Nedir? Kocası Ölen Kadın, Ne Kadar Tahdid Ya*par?



İslâm, kocası ölen hamile kadının doğuma kadar, hamile olmayan ka*dının ise, dört ay on gün tahdid yapmasını farz kılmıştır Yalnız bir kadı*nın kocası değil, bir yakını vefat ederse, üç gün tahdid yapması lazımdır Üç günden fazla yaparsa, haramdır Günkü Buharı ve Müslim'de olan: «Ben (Zeynep binti Ümmü Selemete), Resulullah (sovj'ın zevcesi Ümmü Habibete (ra)'ye, babası Ebu Süfyan (ra)'ın ölümünden üç gün sonra ta*ziye için gittim Cariyesinden istediği kokuyu süründükten sonra, «Allah {ccj'a yemin ederim ki, güzel koku sürmeyi şu anda hiç arzulamıyordum Fakat Resuiultah (sav)'tan İşittim ki «Allah'a ve ahiret gününe İnanan ya*kın akrabası ölen bir kadının, üç günden sonra koku sürmemesi ve güzel elbise giymemesi haramdır» buyurdu» hadisi bunu teyid eder


İhdâd, süslenmeyi, koku sürmeyi, ellere kına yakmayı terketme, yani kocası öten bir kadının bunlarla beraber gelecekte muhtemelen evlenebiİeceği erkeklerden de kaçınması anlamındadır Kocası ölen bir kadına, dört ay on günlük bir süre içersinde bunları terketmesini, yalnız kocasının, kendisi üzerindeki büyük hakkından ötürü Allah (cc), farz kılmıştır


Şüphesiz evlilik bağı, en kutsal bir bağdır Kadının ne islâmi, ne de ahlaki bakımdan, kocasının kendj üzerindeki hakkı ile evlilik bağını unut*ması, hiç te doğru değildir Cahiliyet devrinde kadın, ölen kocası için bir sene koku sürmeyi, güzet elbise giymeyi ve kına yakmayı terkederdi İs*lâm ise, bir senelik tahdidi neshederek, dört ay on gün beklemeyi farz kıl*mıştır


Resulullah (sav)'m zevcelerinden Ümmü Seleme (ra)'den varit olan rivayete göre; bir kadın gelerek; «Ya Resulullah (sav), kızımın kocası öldü O'nun ise gözleri hastadır Gözlerine sürme çekebilir miyim?» deyince Resulullah (sav), «Hayır, hayır, dört ay on gün bekledikten sonra dediği*nizi yapabilirsiniz Siz cahiliyet devrinde bir sene bekliyordunuz da, şimdi dört ay on gün bekliyemiyor musunuz?» [492] buyurdu


Zeynep binti Ümmü Selemete (ra) şöyle rivayet ediyor,; «Cahiliyet dev*rinde kocası ölen bir kadın, küçük karanlık bir odaya kapanarak, en kötü bir elbiseyi giyer, hatta bir sene hiç yıkanmadan beklerdi Bir senelik sü*reden sonra kendisine verilen davar ve keçi dışkısını atardı Bundan mak*sat da, çileli ve çirkin bir vaziyette kocası için geçirilen bir yıllık sürenin, dışkı kadar kıymetinin olmadığım göstermek idi» [493]


Bazı alimler, «İşte bu müddet* bitirdikleri zaman artık onların ken*dileri hakkında meşru veçhile yaptıkları şeyden dolayı size günah yoktur»


âyetinden, kadının tahdidle iddet beklemesini anlamışlardır, Bu ince ve güzel bir anlayıştır Diğer bazı alimlere göre de, ihdâd'tan maksat, güzel koku sürmemek, süstü elbise giymemek ve kına yakmamak değil, özel*likle evlenmemektir Yalnız bu görüş, çok zayıftır


İbn-i Kesir'e göre ihdâd'dan murat, güzel kokuyu terketmek, tezyi-natlı elbise giymemek ve mücevherat takmamaktır Bu ihdâd, kocası ölen kadın için farzdır Talak-ı rtc'i ile kocasından ayrılan bir kadının, iddet süresinde bunları terketmesj farz değildir Talak yoluyla kocasından ta*mamen ayrılan bir kadının, koku sürmesi, güzel elbise giymesi ve mücev*herat takıp takmaması hususunda iki görüş vardır Sahih olan görüş şu*dur: Kocası ölen kadının, iddet müddetindeki gibi, talak yoluyla kocasından tamamen ayrılan kadının da mücevherat takmayı, koku sürmeyi ve güzel elbise giymeyi terketmes! farz değildir Terketme hali, ancak kocası ölen kadınlara mahsustur


Kocası ölen yaşı küçük, adetten kesilmiş, hür ve cariye kadından han*gisi olursa olsun zineti, kokuyu ve güzel elbiseyi terketmesi farzdır Çünkü âyet, umumu ifade etmektedir [494]




Dördüncü Hüküm: Kadının İddet Beklemesi, Neden Farzdır?



Alimler, kadının iddet beklemesinin hikmeti hususunda, bir cok neden Jer saymışlardır Bunları kısaca aşağıya alıyoruz,


1 Kadının hamile otup olmadığının bilinmesidir Bu da, nesep karışık*lığı olmaması içindir Çünkü kocası ölen bir kadına iddet beklemek farz olmasa da, kadın hemen evlense, hamile kaldığı takdirde doğuracağı ço*cuğun babasının hangi kocası olduğu bilinmezdi Bu bilgisizlik, çocuğa karşı bir ilgisizlik meydana getireceğinden, islâmın emrettiği kurallar çer*çevesinde yavrunun yetiştirilemeyeceğl, herkes tarafından bilinen bir ger*çektir Tüm bu ihtimallere karşı islâm, kadının iddet beklemesini emret*miştir


2 Allah (cc), yalnız mü'min kadınların iddet beklemesini emretmiştir Bu emre uymak ibâdettir


3 Kadınların, ölen kocalarına acıdıklarını ve aile hayatlarının unutul*maz bir yaşantı olduğunun bilinmesi içindir


4 Talak-ı ric'î ile ayrılan kadınlar, müracaat yoluyla eski kocalarına tekrar dönebllme ve kocalarında bu sürede, hanımlarına tekrar ricat et*me veya tamamen ayrılma fırsatı verilmesi içindir


5 NİJcahın büyüklüğünü ve onun için uzun bir süre beklenmesinin lazım geldiğini, insanların idrak, etmesi içindir İddet olmasaydı, kadınların evlenip ayrılmaları çocuk oyuncağına benzerdi [495]




Âyetteki Teşrii Hikmetler



Altah (cc), aile şerefinin korunması, dağılmaması ve nesebin karış*maması İçin mü'min kadına iddet beklemeyi farz kılmıştır Kocası ölen kadınlara Iddetle birlikte, aile hayatına saygı duyulması, evliliğin çok fa*ziletli ve güzel bir şey olduğunun açıklanması için Allah (cc), zînet tak--fmamayı,ve koku sürmemeyi emretmiştir


Halbuki cohiliyet devrinde Iddet bir sene olduğu gibi kadın, en çirkin bir elbiseyle, en karanlık bir odada oturur, zlnetf ve kokuyu terkederek yıkanmaz, suya elini sürmez, tırnaklarını kesmez ve saçlarını da taramaz-dı Bu çileli bir yılı bitirdikten sonra en kötü bir koku ve elbiseyle ortaya ;i çıkar, kendfsine verilen koyun veya deve dışkısını, bir köpeğe atardı Mak*sat da, ölen kocasının hakkının çok büyük olduğunu sözüyle değil, yaşan*tısıyla göstermekti


İslâm, cahiliyet devrindeki bu çirkin durumu düzelterek kadının, yalnız güzel koku sürme ve güzel elbise giymeyi terketmesini istemiş, iddet sü*resinin çirkin ve pis bir şekilde değil, intizamlı ve düzenli bir şeklide geçi*rilmesini emretmiştir Çünkü temizlik, islâmın şfarındandir Kadınlar bu iddet süresini, dilediği evde geçirebileceği gibi yakınları yanında da geçi*rebilir Hatta kadınlar arasındaki toplantı günlerine dahi katılabilirler


Bugünkü kadınlar, islâmın bir çok emirlerine uymadıkları, özellikle şeriatın yasak ettiği fahiş bir sesle ağlama, bağırma, yeme, İçme ve gi*yinmeyi dahi terkediyorlar Bunlar yalnız kocalarının ölümünde değil, ba*ba, kardeş ve çocuklarının ölümlerinde de bunu yapıyorlar Hatta bir çok kadınlar, kocalarının ölümlerinden hemen sonra güzel elbise giyme, koku sürünme ve yabancı erkeklerle konuşacak kadar kendilerinde cesaret bu*luyorlar Halbuki bu hususta en iyisi cahiliyet adetlerini değil, islâmın emrettiğini yapmaktır Günkü islâm, söz İle değil, öz ile her haliyle bir ya*şama nizamıdır [496]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #50
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




20 DERS İDDET SÜRESİNDE KADINA İŞARETLE DÜNÜR OLMA

VE KADININ EVLİLİKLE MİHRE HAK KAZANMASI



235 — (Vefat İddetini bekleyen) kadınları nikahla isteyeceğinizi çıt*latmanızda, yahut böyle bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızda sizin ü-zerinfce bir vebal yoktur, Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka hatırlaya*caksınız Ancak kendileriyle gizlice vaadleşmeyin (Çıtlatmak suretinde) meşru bir söz söylemeniz ise başka (Farz olan iddet sonunu), buluncaya kadar da nikah bağını bağlamaya azmetmeyin Ve bİİİnki Allah kalblerl-nlzde olanı muhakkak biliyor Artık ondan sakının ve yine bilin ki, şüphe*siz Allah çok yarlığayıcıdır, gerçek hilim sahibidir (cezada acele edici de*ğildir)


236 — Kendileriyle temas etmediğiniz, yahut kendilerine bir mehir ta*yin eylemediğtnİz kadınları boşamışsanız (burda) üzerinize vebal yoktur Onlar -zengin olan(ınız) kudretlnce, darda buluna(nınız) da halince (olmak üzere- maruf bir fa ide ile faidelendirinlz Bu iyilik etme şiarında bulunan*ların üzerine bir borçtur


237 — Eğer siz onları kendilerine temas etmeden önce boş ar (fakat daha önceden) onlara bir mehir tayin etmiş bulunursanız, o halde tayin ettiğiniz (o mehrrpn yansı onlarındır Meğer ki kendileri vazgeçmiş olsun*lar, yahut nikah düğümü ellerinde bulunan kimse bağış yapmış olsun (Ey erkekler) sîzin bağışlamanız takvaya daha yakındır Aranızdaki üstünlüğü unutmayın Şüphesiz ki Allah, ne yaparsanız hakkıyla görücüdür




Âyetlerin Lafzi Tahlili



(Arredtüm): Arredtüm kelimesi, tariz kökünden türemiştir Bir şeyi açıklıkla değil, imâ yoluyla söylemek manasınadır


(Hıtbetinnisâi): He'nin esresiyle okunduğu zoman hitbe, bir kadını nikahlomayı talep etmek anlamındadır


(Eknentüm): Setretme yani örtme manasınadır


(La tüvaMuhünne sırren): Burada sırdan maksat nikahtır Çünkü nikah Karı-koca arasında gizli yapılır Âyet*teki bu cümlenin anlamı şudur: İddet bekleyen kadınlarla evlenme iste*ğiniz) açıkça değil, üstü kapalı olarak söyleyebilirsiniz


(Ukdetennikâhı): Ukde kelimesi, düğüm anlamındadır Nikah kıyımında, kart-koca arastnda icab ve kabul yoluyla ya*pılan anlaşmaya akit denir Düğüm, bir şeyin yapılmaması için olduğu ka dar, nikahta karı-kocayı birbirine bağlamak için de kullanılır


(Ecelehü): Ecel, yazılı olan bir şeyin sonu manasına*dır Buradaki anlamı şudur: Allah (cc)'m kadına farz kıldığı iddet müddeti


(Fahzerûhü): Allah (cc)'ın azabından korku*nuz ve emrine muhalefet etmeyiniz


(Haiîmün): «Allah (cc), vereceği azabı erteler» anlamındadır


(El-Mûsıı): Genişlikte olan, İstediğini istediği zaman yapabilen kimse demektir İlim lisanında, zengin kişiye musiğ de*nilmesi; her istediğini, istediği zaman yapabildiği içindir


(El-Muktiri): Sıkıntı ve darlıkta olmak manasındadır Daracık bir yere sıkışan insanın hiç bir şey yapamadığı gibi, fakir bir İnsanda dar bir yere sıkışmış gibi bir şey yapamaz Bunun için Kur'an lisanında fakire «muktir» denilmiştir


(Temessuhünne): Mess, bir şeyi elle tutmak anlamındadır


(Feridaten): Fariza, aslında Allah (cc)'in kullarına farzettiği emirlerdir Burada fariza'dan maksat, evlenen kadının meh-ridir Çünkü O da Allah (ccj'ın emriyle farz kılınmıştır


(Yoöfûna); Âyetteki anlamı, vazgeçer manasınadır [497]




Ayetlerin İcmali Manaları



Allah (cc), ıcmâlen şöyle buyuruyor: «Allah (cc), kocaları öldükten sonra iddet bekleyen kadınlarla, erkeklerin evlenme arzusu hususunda, hükmünü beyan ederek,«Ey erkekler, iddet bekleyen bir kadınla evlenme arzusunda bulunmanızda bir günah ve vebal yoktur Yalnız evlenme ar*zusunu İddet bekleyen kadınlara bildirmeniz açıktan açığa değil, çıtlatma ile'olur Çünkü evlenme arzusunu gizleyen kişiyi Allah (cc}, muaheze et*mez, hakkıyla bilicidir Evlenme arzusu, fahiş ve terbiyesizce bir kelimenin olmaması şartıyla yapılırsa, doğrudur Kadınların iddetleri doluncaya ka*dar, onlarla nikah akdi yapmayınız Şüphesiz Allah (ccj, gizli hallerinize muttali olduğu gibi, hesabını do soracaktır


Daha sonra Allah (cc), men ir konuşulmadan yapılan nikah akdinden sonra erkeğin cinsi münasebette bulunmadan kadını boşaması hükmünü açtklar Böyle bir kadının ayrılmasının günah olmadığını bildiren hükmü beyan etmesindeki hikmet, böyle bir kadını boşamakta hiçbir mahzur ol*madığını açıklamaktır* Bu tür ayrılan kadınlara verilen emsal mehrin yarı*sı ile gönüllerinin hoşedllmesini Allah (cc) emretmiştir Erkeğin, ayırdığı kadına para vermesi, ayrılmadan doğan üzüntüyü atması ve ayırma olayı*nın bizzat erkek tarafından yapıldığının halk arasında bilinmesi içindir


Bir miktar mehrin konuşulup nikah akdinin yapılmasından sonra, cin*si münasebette bulunmadan, erkeğin, kadını boşaması halinde, konuşulan mehrin yarısının kadına verilmesi farzdır Ancak kadın veya velisi olan babasının hakkından vazgeçmesinde bir günah yoktur


Allah |cc), kadınların boşanmasından sonra onlara İyilik yapılmasının unutulmamasını emretmiştir Çünkü talak, her ne kadar zaruri bir sebep*ten dolayı olmuşsa da, bunun dünürlerle, insani bağların kesilmesine se*bep olmaması lazımdır [498]




Ayetlerin Nüzul Sebebi



Hâzin tefsirinde: «Kendileriyle tema* etmediğiniz, yahut kendilerine bir men İr tayin eylenıedl&lniz kadınları boscrmssamz (bunda) üzerinize ve*bal yoktur» âyeti, Ensarlı bir kimsenin, hanımını boşaması üzerine nazil olmuştur Çünkü o Beni Han I f ete kabilesinden bir kadınla hiç mehir ko*nuşmadan evlenmişti Sonra bu kadınla cinsi münasebette bulunmadan boşa m iş ti İşte bunun üzerine, bu âyet nazil oldu Resululloh (sav), o adama, «Boşadığınız kadının gönlünü hoş etmeniz için ona biraz mal ve para veriniz» buyurdu» [499] denir [500]




Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: Kur'an, İddet bekleyen kadına, çıtlatma yoluyla talip olmayı mubah kılmıştır Çıtlatma şöyle olabilir: Erkek, kadına, «Cok güzel*siniz, iyi bir ev kadınısınız, bir çok kimse sizinle evlenmek ister» gibi söz*lerle hitap edebilir Erkek, kadına kendi vasıflarını anlatmak suretiyle de bu olabilir


İbn-i Mübarek Abdurrahman bin Süleyman'dan, O'da teyzesi Sükey-nete binti Hanzele'den şöyle rivayet eder: «Kocamın vefat iddetini bekler*ken, yanıma Ebu Cafer Muhammed bin Ali gelerek, «Resulullah (sav)'a yakınlığımı, Hz Ali (ra)'nin torunu olduğumu ve İslâmdakj yerimi biliyor*sunuz» dedi O'na, «İddette olduğumu bildiğiniz halde benimle evlenmek mi istiyorsunuz? İddet süresinde evlenmenin haram olduğunu ve Allah (cc)'ın seni muaheze edeceğini bilmiyormusunuz?» dedim O «Ben öyle bir şey söylemedim Yalnız İslama ve Resulullah (sav)'a yakınlığımı ifade ettim Bİlmiyormusunuz ki, Resulullah (sav), kocası Ebu Seleme'nin vefatı üze*rine İddet bekleyen, Ümmü Seleme (raj'nfn yanma giderek Allah (cc} ya*nındaki yerini anlatmıştı O'nun bu anlatışı, eğer evlenmek talebi olsaydı, onu yapmazdı» dedi» [501] Bu hadis ve hadiseden anlaşılıyor ki iddet bek*leyen bir kadına dvlenme teklifinde bulunmak haram, evlenme arzusunu çıtlatmak ise mubahtır


İkinci İncelik: Zemahşerİ; ««Ancak kendileriyle gizlice vaadleşme-yin» âyetinde, «gizlice» kelimesinden maksat, cinsi münasebettir Yal*nız cinsi münasebet denilmeyîp, kinaye bir ifade ile «gizlice» denilmiştir Çünkü o iş, mutlaka gizli yapılır Sonra Aliah (cc)'ın «cinsi münasebet» yerine «nikoh» tabirini kutlanması o işin, sahih bir nikahla yapıldığında meşru olacağı içindirn [502] demektedir


Üçüncü incelik: «Nikoh bağını bağlamaya azmet (meyin» âyetinde «azim» kelimesinin anılması, iddet halindeki kadının bilfiil nikah yapmak*tan şiddetle kaçınmasına delalet eder Çünkü bir şeyi yapmaya azmetmek onu yapmaktan öncedir Allah (cc)'m nikah akdi azmini yasaklamasından, akdinde kesinlikle yasak olduğunu görürüz,


Dördüncü incelik: «Kendileriyle' temas etmediğiniz» âyetinde, «cin*si münasebet» yerine, «temas etmeme* tabirinin kullanılması, Kur'an üs-lubundaki edebi gösterir


Ebu Müslim bu hususta; «Allah {cc)'ın «cinsi münasebet» yerine «te*mas etmeme» tabirini kullanmasından kastı, kulların aralarındaki konuş*malarda edebli olmaları lazım geldiğini göstermek içindir» [503] diyor


Beşinci İncelik: «Sizin bağışlamanız takvaya daha yakındır Aranızdaki üstünlüğü unutmayın» âyetinde hitap, kadın ve erkeğin her ikisine bir*dendir Yalnız erkeklere değildir, imam Fahreddin er-Râzî, «Kadınlar ve erkekler arasında müşterek hükmü ifade eden âyet ve hadîslerde hitap, yalnız erkekleredir Çünkü asıl olan, erkeklerdir» [504] der


Altıncı İncelik: Mehir konuşmaksızın akdedilen nikahtan sonra cinsi münasebete bulunmadan ayrılan kadına, erkeğin bir miktar mal verme-sindekl hikmet, kadını malla taltif etme, haysiyet ve şerefinin rencide edil*memesi İçin boşamanın kadın tarafından değil, yalnız erkek tarafından ya*pıldığını herkesin bil m es j içindir


ibn-i Abbas (ra)'a göre, kadını boşayan erkek, zenginse, ayırdığı ka*dına bir cariye, fakir ise üç adet elbise vermelidir


Yedinci incelik: Hasan bin Ali (ra)'nin boşadığı bir kadına taltif ola*rak on bin dirhem para verdiği rivayet edilir Hz Hasan (ra)'nın hanımını boşama nedenini tarihçiler şu şekilde aktarırlar: Aişe el-Has'amiyye (ra), Hz Hasan (ra)'ın zevcesi idi Hz Ali (ra)'nın şahadetinden sonra Hz Ha*san (ra)'a biat edildiğinde hanımı O'na, «Hilafet seni zayıflatır» dedi Bu*nun üzerine Hz Hasan (ra), «Babam şehit edildi, diye sevincini mi açık*lıyorsun? Git, benden üç talak ile boşsun» dedi Kadın, iddeti bitinceye kadar bir odaya çekildi Hz Hasan (ra) nikah akdi sırasında borçlu kal*dığı meblağ ile on bin dirhem parayt boşadığı hanımına gönderdi Parayı alan kadın, «Sevgilimden ayrılma karşılığı gönderilen bu para azdır» diye*rek ağlamaya başladı Kadının bu hali elçi vasıtasıyla Hz Hasan (ra)'a bil*dirilince, «Eğer onu üç talakla ayırmasaydım, ricat ederek tekrar alırdım» dedi»[505]




Ayetlerdeki Şer’i Hükümler


Birinci Hüküm: Iddet Bekleyen Kadına, Evlenmek Maksadıyla Talepte Bulunmanın Hükmü Nedir?



İddet bekleyen kadınlara üç türlü evlenme isteğinde bulunulabilir


1 Çıtlatma veya açıktan isteme: Bu tür evlenme isteğinde bulunu*lan kadın, hiçbir erkeğin nikahında olmayan ve iddette bulunmayan ka*dındır Böyle bir kadınla nikah akdi yapmak veya nikah talebinde bulun*mak caizdir Yalnız dul veya bakire bir kadına, bir şahsın evienme isteğin*de bulunması halinde, müsbet veya menfi bir cevap alıncaya kadar ikinci bir erkeğin, aynı kadına evlenme teklifinde bulunması dinen yasaktır Çün*kü Resulullah (sav); «Hiç kimse, müslüman kardeşinin evlenme isteğinde bulunduğu kadından müsbet veya menfi bir cevap alıncaya kadar, evlen*me talebinde bulunmasın» [506] buyurmuştur


2 Doğrudaı doğruya ve çıtlatma: Bu çeşit evlenme talebinin, evli bir kadına yapılması, caiz değildir Çünkü'bu tür evlenme teklifi, kadının evlilik hayatını yıkacağından haramdır


Talak-ı Ric'i ile kocasından ayrılan bir kadına, evlenmek arzusunun doğrudan değil, ima yoluyla bildirilmesi de caiz değildir Çünkü kadın her ne kadar kocasından Talak-ı Ric'î ile ayrılmışsa da yine evli kadın hük*mündedir Kocası, iddet süresinde ricat ederek ona dönebilir


3 Çıtlatma ve imâ yoluyla: Bu şeklide evlenme arzusu, kocası ölen veya üc talakla tamamen ayrılan kadınların iddet süreleri içinde yapılır Çünkü Allah, «(Vefat iddetini bekleyen) kadınları nikahla İsteyeceği*nizi çıtlatmanızda bir vebal yoktur» âyetiyle bunu be/an etmiştir


Yukarıda vasıfları açıklanan kadınlarla evlenme arzusunda bulunma*nın haram olması ise, âyetin mefhumundan bilinmektedir Çunku Allah (cc)'ın «Çıtlatmanızda bir vebal yoktur» emrinden, evlenme talebinin açık*tan yapılmasının haram olduğu anlaşılmaktadır Bu durum, İmam Şafiî (ra)'nin görüşüne göredir [507]




İkinci Hüküm: İddet Bekleyen Kadınla Yapılan Nikah Sahih Midir Yoksa Fasit Midir?



İddet süresinde kadının nikah akdi yapmasını haram kılan Allah (cc) kocası ölen veya üc talakla ayrıian kadınlara, iddet müddetlerinin bitirümesini farz kılmıştır Çünkü Allah (cc),: (Farz olan Iddet) sonunu bulun*caya kadar da nikah bağını bağlamayı azmetmeyin» buyurmuştur Âyet-[ ten anlaşılıyor ki, iddet bekleyen bir kadına, nikah akdi değil, nikaha az*metme dahi haramdır


Bütün alimler kidet bekleyen kadına yapılan nikah akdinin, fasit ol*duğuna kesinlikle hükmederek İttifak etmişlerdir İddet müddetinde yapı*lan bir nikah akdi ile cinsi münasebette bulunulsa dahi nikah feshedilir Bu kadın ve erkeğin tekrar evlenmeleri İmam Malik ve İmam Ahmed bin Hanbel'e göre, ebediyyen haramdır, yani evlenemezler Çünkü o akit, helal olacak bir şeyi, haram kılmıştır Babasını öldüren kimsenin, baba mira*sından mahrum kalışı gibi, bu kadınla erkeğin, tekrar evlenmeleri de ebe*diyyen haramdır Hz Ömer (ra), iddet süresinde evlenen kadın ve erke*ğin birbirlerine ebediyyen haram olduğuna dafr hüküm vermiştir, İmam Malik (ra) ve İmam Ahmed bin Hanbel (ra) de onun bu hükmüne daya*narak ebediyyen birbirlerine haram olduklarına hükmetmişlerdir


İmam-t Azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Şafiî (ra)'de, iddet süresinde akdedilen nikahın feshedilmesine hükmetmişlerdir- Çünkü Allah (cc)'ın; «(Farz olan iddet) sonunu buluncaya kadar da nikah bağını bağlamaya azmetmeyin» âyeti, açıkça buna delalet eder Fasit nikahla evlendiği erkekle, cinsi münasebette bulunan bir ködının İddet başlangıcı, eski iddetinin başlangıcı değil, nikahın feshedilme tarihinden itibaren ki müddet*tir Bu şekilde iddetlnf tamamlayan bir kadın, başka erkeklerle evlenebi*leceği gibi, fasit nikahla evlendiği erkekle de evlenebilir Aslında fasit ni*kahla değil, doğrudan doğruya kadınla İddetİ dolduktan sonra evlenmek, helaldir Bir şeyin helal oluşu da Kur'an, hadis ve Icma İle tesbit edilir Bu mesele de âyet, hadis ve icmâ'dan bir delil yoktur


Zinanın hükmü ve günahı, iddet süresinde akdedilen nikahtan büyük olduğu halde, kişinin zina yaptığı kadınla daha sonra evlenmesi haram olmadığı gibi, fasit nikahla evlenen bir kadının, nikah feshinden itibaren iddet bitiminde, aynı erkekle evlenmesi de haram değildir Hz Ömer (ra)'ln, nikahları birbirine ebediyyen horam olanlar hususundaki hükmü, her ne-kadar doğru İse de daha sonra bu hükmünden döndüğü kesinlikle tesbit edilmiştir Hz Ömer (ra)'in iddet süresinde evlenenlerin nikahlarının fes*hine ve birbirleriyle ebediyyen evlenemeyeceklerine dair hüküm verdiği olayı, aynen aşağıya alıyoruz:


Ibn-i Mübarek, senediyle Mesruk'tan şöyle rivayet eder: «İddet müd*deti dolmayan Kureyşll bir kadın, Arapların Sakif kabilesinden bir erkekle evlendi Haber Haz Ömer (ra)'e ulaşınca, her ikisini getirterek nikahlarını feshetti Her ikisine de işkence yaptırarak ebediyyen evlenemeyeceklerine hükmetti ve kadının nikah mehrini de Beytü'l Mal'den verdirdi Hz Ömer (ra)'in bu uygulaması halk arasında yayıldığı zaman, Hz Ali (ra): «Allah (cc) müminlerin emlrlni bağışlasın Beytü'l Malden hiç mehir verilir mi? O kadınla erkek cahilce bir iş yapmışlardır Uygun olan hareket, onların yaptığını Resulullah (sav)'ın sünnetiyle reddetmektir» deyince, kendisine, «Sîz olsaydınız nasıl hükmederdiniz?» diye soruldu O'da: Kadının erkek*ten mehrini alması lazımdır İşkence yapmadan birbirinden ayırmak ge*rekir Kadının iddeti dolduktan sonra erkek isterse, sahih bir nikahla yeni*den evlenebilir» dedi Hz Ali (ra)'nin bu husustaki fetva ve hükmü Hz Ömer (ra)'e ulaşınca, «Siz, bilmeyerek yaptığımız şeyleri, Resulullah (sav)'-ın sünneti İte düzelttiniz» buyurdu» [508] Hz Ömer {ra)'in bu ifadesinden, «ebediyyen birbirleriyle evlenemezler» hükmünden döndüğü anlaşılmak*tadır [509]




Üçüncü Hüküm: Evlendikten Sonra Cinsi Münasebette Bulunmadan Boşanan Bir Kadının Hükmü Nedir?



Tajpk âyetleri, boşanan kadınların hükümlerini beyan ederken, nevi*lerini de izah etmektedir


1 Nikah akdi sırasında bir mehir tayin edilen ve cinsi münasebette bulunulan boşanmış kadın


2 Nikah akdi sırasında bir mehir tayin edilmeyen ve cinsi rrünasebet-te bulunulmadan boşanan kadın


3 Nikah akdinde mehir tayin edilen ve cinsi münasebette bulunulmak-sızın boşanan kadın


4 Nikah akdinde mehir tayin edilmeyen ve cinsi münasebette- bulu*nulan boşanmış kadın


1 Nikah akdi sırasında bir mehir tayin edilen ve cinsi münasebette bulunulan boşanmış kadının hükmünü; Allah (cc), «Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler (beklesinler)»


(Bakara: 228) âyetiyle beyan etmiştir Erkek, kadını boşadığı takdirde, meh-rlnden hiç bir şey alamaz Çünkü Allah (cc), «(Ey zevçler) onlara (ka*dınlara) verdiğiniz bir şeyi (mehrl, geri) almanız size helal olmaz» (Baka*ra: 229) buyurmuştur Âyetten anlaşılan şudur: Erkek, birlikte hayat sürdüğü hanımım zaruret gereği veya kendj arzusuyla boşadığı takdirde, ni*kah akdi sırasında verdiği mehri ve yaptığı masrafları alması haramdır Hatta erkeğin nikah akdi sırasında tayin edilen mehrin verilmeyen kısmını, hanımını boşadığı zaman ödemesi farzdır


2 Nikah akdi sırasında bir mehlr tayin edilmeyen ve clnst münase*bette bulunulmadan boşanan kadının hükmünü; Allah (cc), (mavzumuz) âyette beyan etmiştir Bu tür bir kadının boşanması halinde, kocasının mehir vermesi gerekmez Yalnız kadını bilinen bir şekilde menfaatlendir-mek (bir miktar para vermek) daha iyidir Çünkü Allah (cc), «Kendileriyle temas etmediğiniz (cinsi münasebette bulunmadığınız), yahut kendilerine bir mehir tayin eylemedlğintz kadınları boşamışsanız (bunda) üzerinize bir vebal yoktur Onları -Zengin olan(ınız) kudretince, darda bulunan(ınız) da halince (olmak üzere)- maruf bir faide İle faidelendiriniz» buyurmuştur Bu âyet, erkeğe, kadını boşadıktan sonra gönlünü almak için bir miktar para veya mal vermesini tavsiye ediyor Bu ise sünnettir


İslâm alimlerinin ittifakına göre, bu tür kadınlara mehir verilmediği gibi, iddet beklemelerine de lüzum yoktur Çünkü Allah (cc), «Ey iman eden*ler, mü'min kadınları nîkahlayipta, sonra kendilerine dokunmadan (cinsi münasebette bulunmadan) onları boşodığınız zaman sizin İçin üzerlerine sayacağınız bir İddet yoktur» (Ahzâb: 49) buyurmuştur


3 Nikah akdinde mehir tayin edilen ve cinsi münasebette bulunma*dan boşanan kadının hükmünü; (Allah (cc}, «Eğer siz onları kendilerine temas etmeden (cinsi münasebette bulunmadan) önce boşar, (fakat daha evvelden) onlara bir mehir tayin etmiş bulunursanız, o halde tayin ettiği*niz (o mehrjin yarısı onlarındır» (Bakara: 237) âyetiyle beyan etmiştir Kendisiyle cinsi münasebette bulunulmayan kadının, kocası için bekle*yeceği bir İddet süresi yoktur Yalnız erkeğin, nikah akdi sırasında tayin edilen mehrin yarısını, boşadığı kadına vermesi farzdır


4 Nikah ckdinde mehir tayin edilmeyen ve cinsi münasebette bulu*nularak boşanan kadınrn hükmünü, Allah (cc), «O halde onlardan hangi*siyle faidelendiysenlz (cinsi münasebette bulunduysanız) ücretini takdir edildiği vech İle verin» (Nisa: 24) âyetiyle beyan etmiştir Nikah akdi sı*rasında miktarı tayin edilmeyen mehrin, boşanılan kadına verilmesi farz*dır Mehlr miktarı, boşanılan kadının annesi, kızkardeşlerî, halaları ve tey*zelerinin nikah akidlerinde tayin edilenden aşağı olmamalıdır Hatta imam Fahreddin er-Râzî'ye göre, bu tür kadınlara ödenecek mehlr meblağı, Al*lah (cc) tarafından farz kılınmasaydı dahi kıyas yoluyla ödenmesi lazım*dır Şüpheli bir nikahla cinsi münasebette bulunan kadına, boşandıktan


veya nakının feshinden sonra, emsal kadınlara verilen mehir miktarı ka*dar verilmesine icma halinde alimler hükmetmişlerdir Öyleyse sahih bir nikahla, mehir tayin edilmeden evlenen ve cinsi münasebette bulunan ka-' dinin, şeriatın zaruret saydığı sebeplerden dolayı boşanması halinde, em*saline verilen mehir miktarının, erkek tarafından kendisine verilmesi farz*dır [510]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #51
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Dördüncü Hüküm: Mut'a (Nakit Para Veya Mao'mn Her Boşanan Ka*dına Verilmesi Farz Mıdır?



Allah (cc), «Onları -zengin olan(ınız) kudretlnce, darda bulunan(ınız) da halince (olmak üzere)- maruf bir faSde ile faidelendirintz» âyetiyle, ni*kah akdinde bir mehir tayin edilmeyen ve cinsi münasebette bulunulmayan her kadına, boşayan kocanın, faideleneceği miktarda nakit para veya mal vermesini farz kılmıştır Yalnız faklhler, boşanan her kadına bir mik*tar para veya mal vermenin farz olup olmadığı hususunda ihtilaf etmiş*lerdir


Hasan-ı Basri (ra)'ye göre, boşanan her kadına nakit para veya mal—nikah akdinde mehrin tayini ve cinsi münasebet Önemli değildir— veril*mesi farzdır Çünkü Allah (cc), «Boşanan kadınlarında meşru surette faidelenmeleri haklarıdır ki bu, Allahtan korkanlar İçin bir vazifedirı (Bakara: 241} âyetinde umumi bir ifade ile emretmiştir


İmam Malik (ra)'e göre ise, boşanan her kadına nakit para veya mal verilmesi farz değil, müstehaptır Çünkü Allah (cc), «Bu Al tahtan korkan*lar İçin bir vazifedir», «Bu İyilik yapanlar İçin bir vazifedir», buyurmakta*dır Eğer ödenecek mehir miktarı farz olsaydı, Allah (cc) mutlak bir ifade ile bunu buyururdu


Cumhur (Hanefî, Şafiî ve Hanbeli)'a göre de, boşanan her kadına ni*kah akdinde bir mehir tayin edilmemiş İse, nakit para veya mal verilmesi farzdır Eğer nikah akdinde bir mehir tayin edilmiş ise, bunun verilmesi müstehabtır Bu görüş, ibn-i Ömer (ra), İbn-i Abbas (ra), Ali (ra)'den rivayet edilmiştir Bunların toplayıcı olan delillerinin tercih edileceğini ümit edi*yorum Allah (cc) en iyi bilendir [511]




Beşinci Hüküm: Mut'a Nedir Ve Miktarı Ne Kadardır?



Boşanılan kadına yardım, ikram ve boşanmadan duyulan üıüntünün telafisi İçin verilen mal, nakit para ve elbiseye mut'a denir Mut'a miktarı İse boşayan kocanın mali durumuna göre ayarlanır


İmam Malik (ra)'e göre, boşanılan kadına verilen mut'a miktarı için az veya çok diye bir sınır yoktur


İmam Şafiî (ra)'ye 9Öre İse, boşanılan kadına, zengin olanın bir mik*tar malla birlikte bir cariye vermesi müstehaptir Orta halli bir İnsanın 30 dirhem, fakir bir kişinin de bir çarşaf vermesi lazımdır [512]


İmam-ı Azam Ebu Honife (ra)'ye göre de, boşanılan bir kadına mut'a olarak, en az namazda bütün vücudunu örtecek kadar bir elbise verilmesi lazımdır İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'den nakledilen İkinci bir görüşe gö*re, mut'a, kocanın fakirlik ve zenginlik durumuna göre ayarlanır Bu da zamanın hakiminin içtihadıyla belirlenir Bu görüş, hepsinden daha tercih-İldir [513] Allah (cc) en iyi bilendir [514]




Ayetlerden Alınacak Dersler



1 Kocasının vefat Iddetinİ bekleyen veya üç talakla ayrılan bir kp-dına, İddet süresi içinde çıtlatma yoluyla evlenme talebinde bulunmak caizdir


2 İddet bekleyen kadınla, nikah akdj yapmak haramdır ve akltde fa*sittir


3 Mehir tayini yapılmayan her kadına, boşanması halinde nakit para veya mal vermek farzdır Eğer nikah akdi sırasında mehlr tayin edilmişse kadın boşandığında, onu menfaatlendirmek müstehoptır


4 Evlendiği bir kadınla cinsi münasebette bulunmadan şeriatın zaru*ret kabul ettiği bir sebepten ötürü erkeğin boşanması mubahtır


5 Nikah akdi sırasında bir mehir tayin edilen ve cfnsi münasebette bulunulmadan boşanan kadına, mehrin yarısının verilmesi farzdır [515]




Âyetlerdeki Teşriî Hikmetler



Mehir tayin edilmeyen ve ctnsi münasebette bulunulmadan boşanan kadına nakit para veya mal verilmesi farzdır


Nikah akdi sırasında mehir tayin edilen ve cinsi münasebette bulu*nulan veya bulunulmayan kadına, nakit para veya mal verilmesi müstehab-tır


Bir kimsenin, evlendiği kadınla cinsi münasebette bulunmadan bo*şanması halinde, nikah akdinde mehir tayin edilmişse emsal kadınların ni*kah akidierinde tayin edilen mehrin yarısını vermesinin hikmeti nedir? Şüphesiz nikah akdinden sonra cinsi münasebette bulunmadan kadının erkek tarafından boşanılması, ona hakarettir Halk içersinde kadın hakkın*da şüpheler uyandıracağından Allah (cc), tamamen suçsuz olduğu ve boşanmanın tamamen erkek tarafından yapıldığının bilinmesi için, meh*rin yarısının verilmesini emretmiştir Halk içersindeki, «Filankes, filan ka*dından ayrıldığında şu kadar para verdi Eğer kötü bir kadın olsaydı ve*ya başka bir suçu olsaydı verir miydi?» sözleri, bir yerde boşanan ka*dının temizliğine, İffetine şehadettir Kadına verilen menfaat, yaraya sü*rülen merhem gibidir Merhemin yarayı tedavi etmesi gibi-menfaatlendir-me de, kadının duyduğu ayrılık ızdırabını tedavi eder


İslâm, iffet ve namusumuzu korumayı emrettiği kadar, müslümanla-rın haysiyet ve şereflerini de korumamızı emreder Bunun içindir ki ço*ğunlukla karı-koca arasında ayrılıklar, geçimsizlikten olur Ayrılma anla*rında dahi iyilik yapmayı ve herkesin iyi olmasını düşünmeyi unutmama*mız lazımdır Çünkü Allah (cc), «Aranızdaki üstünlüğü unutmayın,» (Bakara: 237) buyurmuştur Şüphesiz nikahla oluşan dünürlük bağları, mukaddestir Bir aileden birisiyle evlenene düşen, boşandığı zaman dahi, onların haklarını ve sevgisin) unutmamaktır Bu günkü müslümanların ya*şantısı nerede? Kur'anın emrettiği yaşama tarzı nerede? Yaşantımızla, Kur'anın emrettiği hayat tarzının bir olması lazımken ne kadar ayrı ol*dukları gözler önündedir [516]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #52
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




21 DERS FAİZİN SOSYAL ZARARLARI



275 — Riba (faiz) yiyenler, kendilerini şeytan çarpmış (birer mecnun) dan başka bir halde (kabirlerinden) kalkmazlar Böyle olması da onların; «alım satım da ancak riba gibidir» demelerindendir Halbuki Allah alış*verişi helal, ribcyı (faizi) haram kılmıştır (Bundan böyle) kim Rabbinden kendisine bir Öğüt gel ipte (faizden) vazgeçmezse ona ve işi (hakkındaki hüküm) de Allah'a aittir Kim de tekrar (faize) dönerse onlar o ateşin ya*nanıdırlar ki orada onlar (bir daha çıkmamak üzere) ebedj kalıcıdırlar


276 — Allah ribanın bereketini tamamen giderir Sadaka(sı verilen)-lerl ist arttırır Allah (haramı helal tanımakta ısrar eden) çok kafir, çok günahkar hiç bir kimseyi sevmez


277 — İman eden, iyi iyi amel (ve hareketlerde bulunan, namazı(nı) dosdoğru kılan, bir de zekatı(nı) veren kimselerin (evet), onların Rableri İndinde mükafatları vardır Onlara hiçbir korku yoktur Onlar mahzun da olacak değillerdir


278 — Ey iman edenler, (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, faizden (henüz alınmamış olupta) kalanı bırakın (almayın)


279 — İşte (böyle) yapmazsanız Ailaha ve peygamberine karşı harb(e girmiş olduğunuzu) bilin Eğer (tefeciliğe) tevbe ederseniz, mallarınızın başları (sermayeleriniz) yine sizindir (Bu suretle) ne haksızlık yapmış ne de haksızlığa uğratılmış olmazsınız


280 — Eğer (borçlu) darlık İçinde bulunuyorsa ona geniş bir zamana kadar mühlet (verin) Sadaka olarak bağışlamanız ise sizin için daha hayırlıdır Eğer bilirseniz


281 — öyle bir günden sakının ki (hepiniz) o gün Allah'a döndürü*leceksiniz Sonra herkese kazandığı tastamam verilecek, onlara haksızlık edilmeyecektir




Âyetlerin Lafzî Tahlili



(Erribâ): Lügatta riba, mutlak artış manasınadır' Şeriat*ta İse, para sahibinin, borçludan ana paranın dışında aldığı fazla paraya denir,


(Yetehabbeduhû): Tehabbüd Kökünden türeyen yetehabbedühû fiili, dengesiz vuruşa denir


(El messi): Lügatta messi kelimesinin asıl manası, ot sürmektir Âyette ise, deli anlamında kullanılmıştır


(Mevızatün): Hayrı hatırlatma manasındadır


(Selefe); Geçmiş demektir


(Yemhagu): Bir şeyin azar azar tükenmesine denir


(Ve yürbî essadakâti): «Allah, sadakayı arttırır ve ürettirir»


(Esimin): Günahtan dönmeyen ve İsrar eden kimse anlamındadır


(Fe'zenû biharbin): ilan etmek manasınadır


(Zû usretln); Lügatta usret, fakirlik ve yoksulluk manasınadır


(Feneziretün): Ertelemek anlamındadır


(Meyseretin): Zengin olmak manasınadır [517]




Âyetlerin İcmali Manaları



Allah (cc) icmâlen buyurur: «Ailah (cc), halkın kanını emen faizcilerin kıyamet günü kabirlerinden, şeytan çarpmasıyla sara'ya tutulan insanlar nasıl kalkarsa, öyle kalkacaklarını haber veriyor Çünkü onlar şeytanla-


rın aldatması sonucu yedikleri faiz yüzünden, adeta deli gibi olurlar O gündeki baygınlık halleri İse, haram olan faizi helal bilerek yemeleri ve, «Faizde ne var? O, alış-veriş gibidir Alış-veriş haram değil de o, neden haram olsun?» demelerindendir


Onların dayanmış oldukları şüpheli nokta şurasıdır: Alış-verîşte bir takım kârlar vardır Faiz de aynen onun gibi kâr getirmektedir Aslında bu boş bir şüpheden ibarettir Ticari muamelelerde kâr olduğu kadar, zararında bulunması muhtemeldir Ticarette kar ve kazanca tesir eden sebepler farklıdır Halbuki faiz böyle değildir Faiz de her halükarda ka*zanç mevzubahistir İşte alış-veriş ile faiz arasındaki en Önemli fark bu*radan doğmaktadır Birinin helal, diğerinin haram kılınmasına sebep olan da bu husustur Yalnız kazanç mevzuu bahis olan alış-verişlerin tümü de faizin kapsamına girer ve haramdır Çünkü kazanç mahdut ve garantilidir Alış-veriş ile insanların alınteri, kanı pahasına kazanılan paranın faiz ola*rak alınması eşit olabilir mi?


Kim Ailah (cc)'tan gelen öğüdü dinler ve faizden vazgeçerse, daha önce almış olduğu faizler kendisinden tekrar alınmaz Eğer daha önce faizcilik yaptıysa Allah (cc), onu muaheze etmez Allah (cc)'ın faizciliği ya*sakladığını bilerek yapanlar, ahirette şiddetli bir azaba duçar olacaklar ve orada ebedi kalacaklardır Çünkü onlar, Allah (cc)'ın keslnllkie yasak*ladığı bir şeyi helal kılmışlardır


Muhakkak Allah (cc), faizi ve faizle uğraşan kimselerin servetlerini eksiltir ve yok eder Bu yokoluş, ya servetin tamamen elden çtkması veya bereket ve huzurun kayboluşu şeklinde tezahür eder Tecrübeler göster*miştir ki, faizle iştigal ederek kazanılan servetler mutlaka yok olmaktadır Nitekim Resulullah (sav), bu hususu açıkça bildirmiştir Allah (cc)'ta: «De*ki: Murdarla temiz -murdarın çokluğu hoşunuza gitse d9- (hiçbir 2aman) bir olmaz Onun için ey salim akıl sahipler) (murdarı İhtiyar etmek hususun*da) AHahtan korkun (temiz olun) Olur ki kurtuluşa erersiniz» (Mâide: 100) âyetinde faizin murdar olduğunu, hiçbir zaman temiz ve helal kazanılan bir servetle ölçülemeyeceğini, faizle kazanılan malın ilk bakışta çok gibi görünse de, mutlaka yok olacağını kesin bir İfade ile zikretmiştir


Zekat ve sadaka ile ortaya çıkan islâmi yardımlaşma ve dayanışma neticesi, ferdin malı azalıyor gibi görünse de gerçekte bereketli, sıhhati yerinde, gönlü huzurlu, zihni sükunetti olur Bu durum nesilden neslle bile İntikal eder


Şüphesiz Allah (cc), küfranı nimette Dulunan günahkarları sevmez Allah (cc)'m haram kıldığı şeyleri helal kabul edenler için en uygun vasıf, küfranı nimet ve günahkarlık sıfatlarıdır Faizi helal kabul edipte cemiyet hayatını faiz esası üzerine İkame etmek, günahkarlıktan ve küfürden baş*ka bir şey değildir Çünkü iman ile küfür bir arada bulunmaz Netice de Allah (cc), faizle iştigal eden ve cemiyet hayatını faizli nizam temelleri üzerine oturtanlara savaş açmıştır: «İşte (böyle) yapmazsanız Allah'a ve peygamberine karşı harb(e girmiş olduğunuzu) bilin Eğer (tefeciliğe) tev-be ederseniz mallarınızın başları (sermayeleriniz) yine sizindir (Bu suretle) ne haksızlık yapmış ne da haksızlığa uğratılmış atmazsınız»


Hangi müslüman, bu âyeti duyduktan sonra faizle iş yapabilir? Yarab-fei bizi böylesine murdar bir iş yapmaktan muhafaza eyle Yediğimiz mur*dar, pis şeyler varsa, bizi temizle! Şüphesiz duamızı işiten ve cevap veren*sin [518]




Âyetlerin Nüzul Sebebi



Cahiliyet devrinde Abbas (ra) ve Halid bin Velid (ra), ortak olarak Sakjf kabilesinden bazı kişilere faizle para veriyorlardı «Ey iman edenler (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, faizden (henüz alınmamış olup ta) katanı bırakın (almayın)» âyeti nazil olduğu sırada onların faize veril*miş büyük paralan vardı Bunun üzerine Resulullah (sav) müminlere, «Ha*berdar olunuz Faizle para alış-veriş usulleri, cahiliyet devrinde tesis edilmiştir Bunu Allah (cc), yasaklamış (haram kılmış)tır Şimdi Abbas (ra)'a faizden gelecek (artan) parayı aldırtmayacağım Cahiliyet devrindeki kan gütme davası da İslömda yoktur İslâmda ilk kaldıracağım kan davası, Rebia bin el-Harls bin Abdulmuttalib'in kan davasıdır» buyurdu [519]




Âyetlerin Tefsırindeki İncelikler



Birinci incelik: (Mevzumuz) âyette, sriba yiyenleri ifadesinden mak*sat, faiz almak ve tasarruf etmektir Bu İfadenin kullanılmasındaki asıl amaç, servetten yemek, yani harcamaktır Çünkü servetten yemekten gaye, yemek ve yedirmektir Tasarruf dahi yapılsa, sonuçta yemek, harcamak İçin tasarruf yapılır Âyetin başlangıcında da bu tabirin kullanılması bun*dandır" Gasp ve dolandırıcılık yoluyla halkın parasını, tasarrufuna geçi*ren kimseye de, «halkın parasını yedi» denir


İkinci incelik: Allah (cc), faizcileri, cin ve şeytanlar tarafından çarpı*lan insanlara benzetir Bu benzetişte bir incelik vardır Dünyada faizli pa*ra yiyenlerin kıyamet günü haşir meydanına çağrıldıklarında, kabirlerinden kalkmak İstedikleri zaman, Cenab-ı Hak tarafından karınları o kadar büyü*tülüyor ki, taşımaya güçleri yetmiyor, düşüyor ve sürünerek gidiyorlar İşte kıyamet günü onların bu halleri, herkes tarafından görülecek ve bl-Ünecektir Sahabi Said bin Cübeyr'den varit olan rivayete göre Kıyamet günü karınlarının taşınamayacak kadar büyük olması, faizcilerin alamet-l farikasidır [520]


Üçüncü incelik: «Alım satım da, ancak riba gibidir» cümlesinde yük*sek seviyede çok güzel bir teşbih vardır Çünkü ribanın alış-verişe teşbih edilmesi gerekirken aksine helal olan alış-verişin ribaya teşbih edildiği görülür Onlar, «Faiz, saf ve temizdir Bunda haram olacak taraf neresi*dir?» diyorlardı Hatta faizin helal olduğuna İnanan kişiler, kıyas yaparak alış-verişinde riba gibi helal olduğuna hükmediyorlardı


Dördüncü İncelik: Şüphesiz faizci, alacağı faiz ile malının artmasını ister Zekat vermeyen de, malının çoğalması için vermez «Allah ribanın bereketin) tamamen giderir Sadaka(sı verilen mal)ları İse arttırır» âyeti ise, faizin malın artmasına değil, noksanlaşacağına İşaret eder Sadaka*lar, malların noksanlaşma değil, bereketlenip çoğalmalarına sebeptir Ar*tış veya noksanlık, dünya ve ahirette verilecek menfaat ile göz önünde tutulur Bugün çok büyük müesseselerin faiz belası yüzünden küçüldük*leri ve zamanla yok oldukları görülmektedir Hatta faiz yüzünden cemi*yette bunalım ve ekonomik buhranların olduğu müşahede edildikçe, âyete inanç daha da kuvvetlenir


Beşinci incelik: «İşte (böyle) yapmazsanız Altaha ve peygamberine karşı harb(e girmiş olduğunuzu) bilin» âyetindeki «harb» İfadesi, Kur'an-daki yasakların hiçbirinin sonunda yoktur ve görülmez Çünkü parasını faiz*le çalıştıran insan, islâmın getirmiş olduğu kardeşlik, eşitlik, adalet ve yardımlaşma kurallarına baştan sona kadar karşı olduğu gibi, Allah (cc)'a da savaş açmıştır İslâm, yardımlaşmayı tavsiye ederken, karşılıksız alı*nan paranın da zulüm olduğunu bildirmektedir Zulüm İse haramdır


Faizciler, ölünceye kadar çok kötü bir akibetle karşılaşırlar Hatta İbn-İ Abbas (ra); «Kıyamet günü faiz yiyenlere, «Silahlarınızı alın da savaşın bpkglım Çünkü sizler, dünyada Allah (cc) ve Resulüne (sav) harb ilan etmiştiniz» denilecek» diyor


Altıncı incelik: «Allah (haramı helal tanımakta ısrar eden) çok kafir, çak günahkâr hiçbir kimseyi sevmez» ayeti, faizin çok çirkin birşey oldu*ğunu, faizciliği de ancak müslümanların değil, çok kâfir kimselerin yapa*cağını bildiriyor


Yedinci incelik: Allah (cc) alacaklıdan; ödeyemeyecek kadar yoksul olan itişinin borcunu, Ödeyecek güce yetişeceği zamana kadar tehir etme*sini istemektedir Çünkü Allah (cc), «Eğer (borçlu) darlık içinde bulunu*yorsa ona geniş bir zaman kadar mühlet (verin)» buyurmuştur Allah (cc), önce borç sahibini isterse gönüllü olarak borcunu sadaka yerine say*maya davet eder Borcunu sadaka olarak kabul etmesi, hem borç sahibi için hem de borçlu bulunan kimse için daha hayırlıdır Borç sahibi (ala*caklı) için, onu bağışlamak büyük sevaptır (Mevzumuz) âyette, şart ve ^evap şeklinde olan ifade bir taraftan borçluya, bolluğa ulaşıp ödeye*bilecek duruma gelinceye kadar beklemeyi emrederken, diğer taraftan darda kalan müslüman kardeşinin borcunun bir kısmını veya tamamını sadaka mukabilinde düşmeyi de hoş göstermektedir Resulullah (sav)'ın hadisleri de bize bunu bildirmektedir Çünkü Buharî'nin Ebu Huzeyfe'den yaptığı rivayete göre, Resulullah (sav), «Bir kimse, halka borç para verdi Daha sonra bunları toplamak için göndereceği elçisine, «Borçluların yanına gittiğiniz de, Ödeme gücü olmadığını gördüğünüz takdirde, borçlarını be*nim hesaba yazarak almaktan vazgeçin Kj Allah (cc)'ta bizim günahları*mızı affetsin» dedi Bu alacaklı kimse ölüp Allah (cc)'ın huzuruna çıktığın*da, onun affıyla karşılaşacak ve kendi günahlarının affedildiğini görecek*tir,» buyurdu


Alim Muhâyimî; «Alacaklı kimse, yoksul bir borçluyu sıkıştırarak uta*cağını alırsa, Allah (cc)'ta kıyamet günü, alacaklının hesabını görürken sıkıştırarak alır Eğer alacaklı kimse, yoksul ve Ödeme gücü olmayan borç*luya müsamaha eder, borçlarını ertelerse Allah (cc)'ta hesap günü elbet*te müsamaha edecektir» der [521]


Sekizinci incelik: Bazı alimlere göre bir kimse, faizcilerin görecekleri cezayı, helal bilerek yiyenlerin sonlarını âyetlerin ışığında düşünürse, kı*yamet günü kabirden kalkıp haşir meydanına gidecekleri zaman, şeytan çarpmasıyla sara'ya tutulup ayakta duramayacak hale geleceklerini,- ce*hennem azabına devamlı duçar olacaklarını ve üzerlerine devamlı lanet yağdırılacağım elbette bilir, Çünkü faizci, öleceği güne kadar tevbe etme*diği takdirde Allah (cc) ve Resulü (sav) ile savaşmıştır Ondan Allah'ın adalet sıfatı düştüğünden, halka karşı çok katı davranan, yalntz kendini düşünen, hiç kimseye acımayan bir insan tipi ortaya çıkar Faizcilik, kişinin malından hayır ve bereketin silinmesine sebep olur Kendisine borcu olan kimsenin daima beddualarına maruz kalır Faizciyi bu kadar çtrkinleştiren, günahını büyüten ve sonunu kötüleştiren sebep nedir? Elbette onun gad*darca, hiç bir şeyi düşünmeksizin faiz yoluyla insanların kanını emme*sidir


Dokuzuncu İncelik: Faiz âyetlerinin, «Öyle bir günden sakının W (he*piniz) o gün Allah'a döndürüleceksiniz Sonra herkese kazandığı tasta*mam verilecek Onlara haksızlık edilmeyecektir» âyetiyle [522] son bulması, Allah (cc)'tn huzurunda ifade vermeyi hatırlatma içindir Çünkü Allah {cc), «O günde ki, ne mal faide eder, ne de oğuttar Meğer ki Allaha tamamen salim bir kalb ile gelenler ola» (Şuarâ: 88-89) buyurmuştur Bu emri ilahi, dünya için kazanılan şeylerin dünyada kalacağını, yalntz Allah (cc) hu*zurunda insana menfaat verecek olan şeyin, sallh amel olduğunu bildir*mektedir


İnsanların Allah (cc)'a döndürüldüğü, herkesin kazandığının tama*mıyla ödendiği o gün çok zor bir gündür O günün, mümin kalblere apayrı bir tesiri vardır O günün manzarası, müminin kalbine girince harama girebilir mi? Ancak ahirete inanmayan, ölümden sonrasını düşünmeyen*ler istediklerini yaparlar Ama neticede herkes, yaratıcı Allah (cc)'ın hu*zuruna çıkıp hesap verecektir [523]




Faizin, Haram Oluş Merhaleleri



Faizin haram oluş dönemlerini, şer'i kanunların sırlarını ve içtimaî hastalıklara karşı tedavi usullerini idrak etmek İçin, hatırlamamız ve ha*tırlatmamız gerekmektedir


Bilindiği gibi islâm kanunları, hükümlerin karara bağlanması süresin*de kademeli bir yol izlemiştir İçkinin, dört dönemde kademeli olarak ha*ram edilişi gibi, faizin de, dört dönemde kademeli olarak haram kılındığı görülür [524]




Birinci Merhale:



«insanların mallarında artış olması İçin faiz (cinsinden) verdiğiniz şey nakd, mal, sadaka ve saire) Allah katında artmat Allah in rızasını dfleyerefc verdiğimiz zekat ise, sevaplarını kot kat artıranlar onlar (onu veren-


leerjdir» (Rum Suresi: 39) âyeti, Mekke'de nazil olmuştur Âyette, faizi ha*ram kılacak herhangi bir işaretin olmadığı, yalnız Allah (cc)'ın faizi ve faizciyi sevmediğine ve buğzettiğine bir işaret vardır Şüphesiz faizle ka*zanılan bir paradan, hayır işlerine yapılan harcamalara Allah (cc) katın*da sevap yoktur Bu âyet, ancak insana faizden sakınmak için bir Öğüttür Faizle kazanılan para ile hayır işlerine yapılan harcamalarda bir sevap ol*madığını düşünen müslümanlar, elbette faizle iş yapmaktan çekinecekler*dir [525]




İkinci Merhale:



«Yahudilerden (taşan) bir zulüm, onların (İnsanlardan) bir çoğunu Al*lah yolunda alıkoymaları, (Tevrat'ta) nehiy edilmelerine rağmen riba (faiz almaları), halkın mclfanm haksız yere yemeleri sebebiyledir ki, biz (evvel*ce) kendileri için, helal kılınan temiz ve güzel şeyleri üzerlerine haram ettik İçlerinden kafirlere pek acıklı bir azab hazırladık» (Nisa: 160-161) âyetleri, Medine'de nazil olmuştur Âyet, kendilerine haram kılınan faizi yiyen yahudilerin, Allah (cc)'ın lanet ve gazabına uğradıklarını bildiren bir derstir Burada faizin haram olduğu acık olarak değil, imâ yoluyla bil*dirilmektedir Ancak müslümanlara faizin kesinlikle haram olduğuna bir işaret yoktur Bu âyetin faizi imâ yoluyla haram kılışt, içkinin ikinci mer*halede İma yoluyla haram kılınışına benzer Allah (cc) içki hakkında da, «Sana içkiyi ve kuman sorarlar De ki: Onlarda hem büyük günah, hem İnsanlar için faidsler vardır Günahları ise fatdelerinden daha büyüktür» buyruğuyla açıktan değil, imâ yoluyla haram olduğuna işaret etmiştir İşte faiz hususunda gelen ikinci âyet, hernekadar yahudilerin inanç, yaşayış vs amellerini bildiriyorsa da, faizin müslümanlara haram olduğuna İmâ yoluyla işaret etmektedir [526]




Üçüncü Merhale:



«Ey İman edenler, ribayı öyle kat kat artırılmış olarak yemeyin, AJlah-tan korkun Tâ ki, muradınıza ereslnlz» (Âli İrnrân: 130) âyeti, Medine'de nazil olmuştur Bu âyet, açıklıkla az faizi değil, yalnız çok yüksek faizi ha*ram kılmaktadır Ana paraya eklenen faiz, asıl parayı çok geçtiğinden borçlu kimse, hiçbir zaman ödeyemeyecek duruma düşer İşte faizin bu şekilde haram oluşu, İçkinin üçüncü merhalede haram oluşuna benzer Çünkü içki de, yalnız namaz vakitlerinde içilirse haram oluyordu Bunu, «Ey iman edenler, siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bİİİnceye kadar na-maza yaklaşmayın» (Nisa: 43) âyeti bildirmektedir Üçüncü merhalede1 İçki ve faizin haram kılınışı, tıpkı birbirine benzemektedir [527]




Dördüncü merhale:



Faizin azı da, çoğu da bu son merhalede tamamen haram kılınmak*tadır İşte faizin haram oluşuna delalet eden âyetler: «Ey iman edenler (gerçek müminler) iseniz Allah'tan korkun, faizden (henüz alınmamış olup-ta) kalanı bırakın (almayın), işte (böyle) yapmazsanız Allah'a ve peygam*berine karşı harb(e girmiş olduğunuzu) bilin Eğer (tefeciliğe) tevbe eder*seniz mallarınızın boşları (sermayeleriniz) yine sizindir (Bu suretle) ne haksızlık yapmış, ne de haksızlığa uğratılmış olmazsanız» Faizi tamamen haram kılan bu âyetler, içkiyi tamamen haram kılan âyetler gibidir Çün*kü Allah (cc), içki hakkında dördüncü merhalede; «Ey İman edenler içki, kumar, dikili taşlar, fal ok I an, ancak şeytanın amelinden birer murdardır Onun için bunlardan kaçının ki muradınıza ereslnlz» (Mâide: 90) buyur*muştur İşte İçki ile faizin kademeli olarak İslârnda haram kılınması, Allah (cc)'ın sosyal hastalıkları nasıl tedavi ettiğinin hikmetini açıkça göster*mektedir [528]




Âyetlerdeki Şer'ı Hükümler


Birinci Hüküm? İslâm'da Haram Kılınan Riba Nedir?



Islâmın haram kıldığı faiz şekli, iki türlüydü


1 Riba nesie


2 Riba fadl[529]




1 Riba Nesie:



Cahiliyet devrinde halk içersinde en meşhur olan faiz şeklidir Cahiliyet devrinde bir adamın borcu olurdu Adam «Borcumu te*hir edersen sana şu kadar fazla para veririm» derdi Bunun üzerine de borç sahibi alacağını tehir ederdi, fbn-i Cerir et-Taberi, bu hususta şöyle der: «Cahiliyet devrinde faize para veren kimse, tayin edilen süre için borçludan bir ücret alırdı Eğer borçlunun vade sonunda Ödeme gücü ol*mazsa, alacaklıya, «Ödeme gücüm yok, borcumu yeniden ertelersen faz*la para veririm» derdi Alacaklı kabul ettiği takdirde borç, ilave edilen yeni faizle birlikte tehir edilirdi İşte buna kat kat faiz denmektedir Çünkü va*de uzadıkça alınan faizin yüzde oranı da yükselmektedir Allah (cc), bu tür faizi kesinlikle haram kılmıştır» [530] Günümüzde faiz müesseselerinde takip edilen faiz uygulaması, cahiliyet devrindeki faiz uygulamasına ben*zemektedir [531]




2 Rlba Fadl:



Bir eşyayı nevi nevine fazlasıyla satmaktır Resulullah (savj'ın izah ettiği faiz şeklidir Bir ölçek buğdayın, diğer bir buğday türünden iki ölçeğe, tereyağının, diğer bir tereyağı türünden iki kata sa*tılması gibi Usul-ü fıkıh teamülünde satılan malın satış bedelinin aynı olma*sı ve satışta bedel veya malın fazla alınması kesinlikle haramdır Çünkü Resulullah (sav), aynı cinsten iki şeyin fazlasıyla değiştirilmesini rlba olarak tavsif buyurmuştur Ve katiyyetle nehyetmiştir Değiştirilmek İste*nen aynı cinsten iki şeyin önce birisinin paraya tahvil edilmesini, sonra aranan şeyin para ile alınmasını emrederek alış-verişteki riba şüphesini tamamen ortadan kaldırmıştır Zeytinin zeytinle, buğdayın buğdayla, üzü*mün üzümle, hurmanın hurmayla eşit olarak değiştirilmesi helaldir Yal*nız araya bir fazlalık girerse haram olur Cinsleri muhtelif olan malların satışında bedel eşit oiduğu gibf fazla, da olabilir Bir Ölçek buğdayın, iki Ölçek arpa ile satılması veya satınalınması gibi Bu tür ahş-verlşlerin pe*şinen, anında teslim edilmesi veya alınması şarttır Çünkü Resulullah (sav), «Altın'ın altın'la, gümüş'ün gümüş'le, buğday'm buğday'la, arpa1-nın arpa'yfa hurman'ın hurmay'la, tuz'un tuz'la aynı ölçüde, aynı evsaf ve aynı kalitede alınması ve satılması mubahtır Artık kim bundan fazla ar-tırırsa veya artırmak İsterse faiz istemiş olur Ve faizi alan da, veren de bunda ortaktır» Diğer bir hadisi şerifinde de, «Altın gümüş'le, buğday arpa İle satıldığı veya alındığı takdirde, mal ve bedel aynı anda alınıp verilirse helaldim [532] buyurdu [533]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #53
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




İkinci Hüküm: Faiz Miktarı Az Olursa Mubah Mıdır?



«Ey iman «tenler rlbayı öyle kat kat yemeyin» âyetinden maksat nedir?


Çağımızın zayıf İmanlı İnsanları, «Allah (cc), yalnız yüksek orandaki faizi horam kılmıştır Eğer faiz oranı yüzde iki, üç, beş gibi düşük olursa haram değildir Çünkü «Çenob-ı Hak, yüksek orandaki faizi haram kılmış*tır Allah (cc), âyette «Faizi kat kat yemeyin» buyurmaktadır, öyleyse faiz ancak kat kat olursa haramdır Yoksa düşük orandaki faiz haram de*ğildir Haramlığına da gerek yoktur» İddiasındadırlar Bu sapık İddia ve görüşlere, icmaı ümmetin görüşleri ve faiz hakkındaki âyetlerle şöyle ce*vap verilebilir:


1 Âyetteki, «kat kat» ifadesi, faizin ne kaydı ne de şartıdır Bu ifada, öahiliyet devrinde Arapların faiz muamelelerlndeki şekil göstermektedir


Ayetin nüzul sebebinde de görüldüğü gibi, bu tabir onların faiz muamele*lerinin zulüm ve düşmanlığı ifade ettiğini beyan etmektedir


2 Müslümanlar, faizin azının da, çoğunun da haram olduğu husu*sunda icma yapmışlardır Şeriat usullerini bilmeyen bu sapıkları, görüş*leri islâm'dan çıkarmaktadır Şüphesiz az bir faiz, çok faiz almaya sebep olur İslâm, bir şeyi haram kıldığı zaman, haram kapılarını kapatmak İçin, azını da çoğunu da haram kılar Çünkü azını mubah kılarsa, o azlık çok*luğa vesile olur Faiz de aynen İçki gibidir Hiçbir müslüman, «İçkinin azı mubah, çoğu haramdır» diyemeyeceği gibi, «Faizin azı mubah, çoğu ha*ramdır» da diyemez


3 Siz, kitabın bazı âyetlerine inanıyor, bazı âyetlerine de İnanmıyor musunuz? tRibayı (faizi) öyle kat kot arttırılmış olarak yemeyin» âye*tini, niçin batıl davanızı isbat için yanlış tefsir ediyor ve inanmıyorsunuz da, neden, «Allah, alış-verişl helal, ribayi haram kılmıştır», «Ey İman edenler, (gerçek) müminler İseniz Allahtan korkun, Faizden (henüz alın*mamış olup ta) kalanı bırakın (almayın)», «Allah rlbanm hareketini giderir, sadakaları İse artırır» âyetlerini okumuyor ve düşünmüyorsunuz? Bu âyetlerde faizin azlık ve çokluğuna delalet eden küçük bir işaret varmı ki, öyle diyorsunuz? Şüphesiz naklettiğimiz bu âyetler, faizin kesinlikle haram olduğunu gün ışığı gibi ortaya çıkarır Nitekim Çabir bin Abdul*lah (ra)'tan mervi bir hadis-I şerifte; «Resuiullah (sav) faiz yiyeni, ona vekalet edeni, ona şahit olanı, katiplik vazifesi yapanı lanetledi ve hep*sinin de müsavi olduklarını söyledi» denmektedir


Bütün çeşitleriyle faiz -az veya çok- haram bakımından aynıdır Ve kati nasslarda buna delâlet eder: «Allah rfbanın bereketini tamamen giderir, sadakaları ise artırır Allah kâfir, çok günahkar hiçbir kimseyi sev*mez» âyeti, cemiyet olaylarını ne güzel izah eder, Tüm müesseseleri faiz esasına göre düzenlenmiş toplumlarda bütün fertler, Allah (cc)'ın lanetine muhataptır Hepsi de melun ve Allah (cc) tarafından ilan edilen harbe maruzdurlar Allah (cc}'a ve Resulüne (sav) harb ilan edenler dünya ha-yatmda, şeytan tarafından çarpılmış muvazenesiz ve kararsız insanlardır Yeryüzünde huzur ve sükundan mahrumdurlar Kurulan faiz müesseseleri ve kurucularına asırların tecrübesi fle baktığımızda, faize dayalı servetlerin ve huzurun yok olduğu, toplumun buhranlara düştüğü görülür Halbuki faize bulaşmayan ve zekat verilerek temizlenen servetlerin, azalacak yer*de çoğaldığı, bu kişilerin vücut verdiği toplumlarda huzur ve sükunun ol*duğu müşahede edilir Bu tür servetlerin nesilden nesile İntikal ettiği de bir vakıadır Faizle çalışan müesseselerin zekatı yaçok az veya hiç verilmediği için Alloh (cc), bereketlerini de gidermektedir İşte: Allah (cc)'ın, «Rlbanın bereketini tamamen giderir, sadakaları ise artırır» âyetindeki hikmet, buradadır [534]




Ayetlerden Alınacak Dersler



1 Sosyal bir suç olan faiz, dinen de yasaktır


2 İnsana Cehennem azabını kazandıran büyük günahlardan biri, faiz-


3 Faizin azı da, çoğu da haramlık yönünden birbirine eşittir


4 Mü'minin vazifesi, Allah (cd'ın çizmiş olduğu hududlara riayet ede*rek haramlardan mutlaka kaçınmaktır


5 Müslümanı her türlü fenalıktan koruyacak en büyük silah, takvadır [535]




Ayetlerdeki Teşri’ Hikmetler



İslâm, İçtimaî ve dini büyük günahlardan olan faize karşı savaş ilan etmiştir Kur'an, faizle iş yapanfann dünya ve ahirette çok büyük bir aza*ba uğrayacaklarını vaad etmektedir Bizim için faizoilerfn halini en şeni bir şekilde tasvir yeterlidir Çünkü Allah (cc), faizcilerin hallerini, kıyamet günü kabirlerinden şeytan çarpmasıyla kalkan insanların kalkış ve sürü nüsüne benzetmektedir


Kur'an, gerek fert gerekse toplum hayatındaki bütün cahili adet ve İşleri ortadan kaldırmıştır Özellikle faizin kaldırılışı ve yasaklanışındakl hükümler kadar hiç bir cahili adetde tehdit bu kadar büyük olmamıştır İslâm nazarında faiz bütün kötülüklerin temeli, bütün günahların ve ni*zamı bozan şeylerin köküdür Bunun karşılığı olan zekat ve sadaka İle or*taya çıkan islâmi yardımlaşma ve dayanışma ortamında, sevgi, şefkat ve müsamaha duygularının hakim olduğu ve her zaman Allah'ın nimet ve İhsanını düşünen bir cemiyet Evet, bu esaslar üzerine kaim olan top*lumlarda huzur ve sükun olur Faiz, kardeşliği düşmanlığa, sevgiyi nef*rete, iyiliği kötülüğe, temizliği murdarlığa, cömertliği cimriliğe, muaveneti bencilliğe sevkederek toplumu buhrana, bunalıma, anarşiye ve kaosa götürür


Kur'an, sadaka ve zekat İle faiz üzerinde önemle durur Sadaka ve zekat, müminin mümine hiçbir karşılık beklemeden verdiği maldır İslâm devleti, fertlerden aldığı zekat gelirleri ile ihtiyaçlarını karşılayamayacak


durumda olan müslümanlara yardım eder Her müslüman, zekat müesse*sesi sayesinde her halükarda kendisinin ve evladının hayatının teminat altında olduğunu bilerek kendisini emniyette hisseder


Halbuki faize dayalı toplum hayatında faizcilerin gayesi, toplumu ala*kadar eden problemlerin halledilip giderilmesi değil, sadece kendi servet*lerine yeni servetler ilave etmek, toplum üzerinde söz sahibi olmaktır İn*sanların aç, açık kalması, hoyat standartlarının altında yaşaması, onları ilgilendirmemektedir İşte fert ve toplum hayatını böylesine buhranlara, bunalımlara, dengesizliklere, ahlaksızlıklara iten faizi, islâmın sosyal gü*nahlardan soymasında hayret edilecek bir şey yoktur Hatta Allah (cc),; «İşte böyle- yapmazsanız Allah'a ve peygamberine karşı harb(e girmiş ol*duğunuzu) bilin» âyetiyle faizcilere harb açmıştır Toplumların yok ol*masına, çürümesine faiz sebep olduğundan Alloh (cc), faiz yasağının so*nunda hiçbir yasağın ardından belirtmediği, «Siz, faizi bırakmazsanız Allah (çc) ve Resulüne (sav) karşı harbe girmiş olduğunu bilin» âyetiyle harb ilan edildiğini bildirmektedir Hiç bir yasağın sonunda böylesine ağır bir tehdit yoktur Bu tehdit, faizin ne kadar büyük sosyal bir günah olduğunu gözler önüne sermektedir


Faiz belasının fert ve toptum hayatına verdiği zararları icmali bir şe*kilde şöyle göstermemiz mümkündür


1 Faizin ferdî zararları


2 Faizin sosyal zararları


3 Faizin ekonomik zararları [536]




1 Faizin Ferdi Zararları:



Faizle muamele ferdin ahlakını, vicdanını ve müslüman kardeşine karşı duygularını ifsat eder Genel olarakta fertler arasına çekişme, egoistlik ve kendini beğenmişlik emarelerini soktuğu, fertleri birbirine karşı düşman durumuna düşürdüğü için, toplum içersinde yardımlaşma esasını yıkıyor ve berbat ediyor Faizcinin bütün düşüncesi halk-n kanını emmek ve mal biriktirmektir Bunun için, her yol mubahtır


Nitekim ahlakı ifsat edici ve insanoğlunun manevi hayatını yıkmak İsteyen her hareketin gerisinde faizle iştigal eden kimseler vardır Faiz onlara göre kazançtır Kazanç getirecek her şey mubahtır Bu tipler günümüzde


en açık bir şekilde görülmektedir [537]




2 Faizin Sosyal Zararları:



Şüphesiz faiz, fertler arasında bencilliği, çekişmeyi, düşmanlığı do*ğurduğu gibi, toplumlarında dağılmasına ve birbirlerine düşman olmasına da vesile olur Halbuki islâm, fertlerin birbirine karşt şefkatli ve yardım*sever olmalarını ister Faiz ise, insanların kalbine hased ve düşmanlık tohumlarını diker, sevgi ve kardeşlik bağlarını yıkar Faizcide, sevgi, mer*hamet, yardımlaşma ve kardeşlik bağları olmadığı gibi, toplumda da o esasların yok edilmesi için en çok çalışan kişidir Fert ve cemiyetin baş düşmanı olan faizciler, halkı sömürmekten başka bir şey düşünmezler [538]




3 Faizin Ekonomik Zararları:



Faiz, toplumda sınıflaşma vakıasını ortaya Çıkarır Bir tarafta müref-' feh yaşayan, ezilenlerin, sömürülenlerin kanıyla, parasıyla geçiren insan*lar Diğer yandan ezilen, sömürülen, muhtaç ve mağdur edilmiş, dünya nimetlerinin birçoklarından mahrum fert ve toplumlar


İşte bu iki sınıf arasında maddeten olduğu kadar manen de bir çar*pışma vardır Faize dayalı ekonomik yapı, ülke içersinde huzursuzluğa, mal, can, nesil ve din emniyetinin ortadan kalkmasına sebep olan en bü*yük amillerdendir


Faizin girdiği toplumlarda, sınıf kavgaları, anarşik olaylar, aile ve toplumsal sıkıntılar giderek artar Faizcilik bu gün insanlığı yok etmeğe götüren en büyük belalardan biri haline gelmiştir, önceki asırlarda bor*salar veya ferdi zenginler halinde ortaya çıkmış olan faizciler, günümüzde modern banka ağalan, kapitalistler ve tröstler olarak kendini göstermek*tedir Bugün yeryüzünde hemen hemen bütün paralar çok az olan faize) _ zenginlerin veya bankaların elinde toplanmaktadır Borç veren faizci her halü karda kazanç sahibidir Bu kazançlarını artıran ve büyük paralan te*kelinde toplayan faizciler, ekonomik hayatı istedikleri gibi ayarlamakta, sevk ve idare etmekte, toplumun kültür ve siyasi hayatına yön verebil*mektedir Öyle ki bunlar ihtilallere dahi vesile olmaktadırlar Müminlere düşen vazife, Allah (cc)'ın yasağından kaçınmak ve hayrı İkame etmektir [539]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #54
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




[1] Keşşaf Tefsiri C 1


[2] Zadü'l Mesir fi llmüt Tefsir C 1 S 120 Kurtubl Tefsiri C 2 S 42


[3] Ibn-i Menzür Lisanü'l Arap sihir maddesi


[4] Alusi Tefsiri c 1 s 338


[5] Cessas-Ahkâmu’l-Kur’an c 1 s 50


[6] Lisanu’l-Arab-Feten Maddesi Sıhah ve Kamusu’l-Muhit’e bak


[7] Cessas-Ahkâmu’l-Kur’an c 1 s 57


[8] Seleften maksat Hicri 1 yüzyılın yarısından sonra gelen zevat-ı kiramdır Yoksa bugünkü sakat düşünceleriyle “biz de selefiyiz” diyenler değil (çev)


[9] Alusi, ruhu’l-Meani c 1 s 345


[10] İbni Cevzi Tefsiri c 1 s 125


[11] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/48-51


[12] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/51-52


[13] Ibn i Cevzl - age C 1 S 120


[14] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/52-53


[15] Ebu Hayyan - Bahru'l Muhit C 1 S 336


[16] Seyyid Kutub - Fizilali 1 Kuran C 1, S 126


[17] akim, bu hadisi şerife sahih der Taberi Süddi'den naklen rivayet etmiştir Alüsi - Ruhu I Maani C 1 Sh 338


[18] Küfür tabiri Hacc'ın farz olduğunu inkar etmeyi değil, gücü yetipte terk etmenin büyük günah olduğunu açıklamak içindir (Çeviren)


[19] Cessas - ag e ClS 42 Alûsi - age C 1, S 344 56


[20] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/53-56


[21] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/56


[22] Cessas - age! C 1 S 48


[23] Cessas • age C 1 S 48


[24] Kurtubi El-Camiu li Ahkamı 1 Kur'an C 1 S 47


[25] Ebu Hayyan - age C 1 S 327


[26] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/56-61


[27] Buharı ve Müslim 62


[28] Alûsi - A ge C 1 S 339


[29] Ebu Hayyan - A ge C 1 S 328


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/62-63


[30] Cessas - A ge C 1 C 61


[31] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/63-65


[32] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/65


[33] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/65-66


[34] Alûsl - age C 1, S 352


[35] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/68-69


[36] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/69-70


[37] Fahreddin er-Razi ve Ebussuud Tefsirleri


Yeni musluman olan bir gurup Resulullah (SAV)'den; kendileri için müş*riklerin üzerine yenilecek ve içilecek bir takım şeyleri koyup sonrada ona ibadet ettikleri ağaç gibi bir ağaç tayın etmesini istediler


[38] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/70


[39] Keşşaf Tefsir C I S 131 Alûsi - age C 1 S 357


[40] Fahreddin er-Razi - age - C 3 S 235 Kurtubi - Tefsir - C 2 S 62


[41] Tirmizi - Babüt Tefsir İsrail oğulları Hz Musadan (sav) gökten bir sofra indirmesini istediler Hz Musa'nın dilediğini kabul eden Allah (cc), lcmtl«m -Size gökten mutlaka bir sofra gönderirim Sofra gönderildikten sonr» bun» kim inanmazsa, alemde şimdiye kadar kimseye vermediğim cezayı veririm-buyurdu Bu ayetin tefsiriyle ilgili olarak Resulullah (SAV): -Üzorlnd» «t ve ekmek bulunan bir sofra, gökten indirildi Onlara, ertesi gün sofradan bir şey bırakmamaları emredilmesine rağmen, bu emre karşı gelerek blr»»ı nı yediler, birazını da bir sonraki güne bıraktılar Bunun üzerine Allah (cc), onların fiziki yapılarını değiştirerek bazısını domuz, bazısını maymun süra*tine soktu- dedi


[42] Süyûti, Ed-Dürrü 1 Mensur C 1 S 107


[43] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/71


[44] Taberi Tefsiri C 1 S 479 Fahreddin er-Razi -a g e C 3 S 231


[45] Kurtubl Tefsiri C 2 S 62


[46] Cessas - Age- C 1 S 68


[47] Şeyhül Cemal - Celaleyn Tefsirinin haşiyesi Fütuhatı llahlyye C 1


[48] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/71-74


[49] Neshin uygun olacağını Ebu Müslim el-lsfahaninin dışındaki müslimanların tümü kabul etmiştir )


[50] Fahreddin er-Râzi - Age- C 3 S 227


[51] Cessas - Age- C 1 S 67


[52] Şeyh Zekeriya Yusuf'un -İman ve Eserleri- isimli eserinde, neshi inkâr eden bilgisiz, beyinsiz kişilerin görüşlerini redde dair, uzun bir kısım vardır


[53] Kurtubi Tefsiri C 2 S 57 (Bu konunun geniş izahı, kelâm ve Usul i Fıkıh kitablarında bulunabilir)


[54] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/74-78


[55] Fahreddin er-Razi age C 1 S 230 İmam Şafii (ra)nin okunması nesholu man ayetin hükmünün devam edeceğini kabul etmesi ile ondan sonra gelen Safi sunilerinin tümü aynı görüşü kabul etmişlerdir Safi mezhebinin fıkıh kitaplarında bu konu mevcuttur (Çeviren)


[56] Sahihi Buharı


[57] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/78-80


[58] Zerkeşi - El Burhan fi Ulumil Kur an 80


[59] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/80


[60] Buhari ve Müslim


[61] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/80-82


[62] Fahreddin er Razi age C 3 S 232


[63] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/82-83


[64] Bu sure ve ayet Mekke'de nazil olmuştur O zaman içki haram kılınmamıştı O, Medine'de nazil olan (el-Mâide) süresindeki 90 91- inci âyetlerlo tahılın edilmiştir Bununla beraber bu ayetteki -sekr-ın «rızkı hasen- mukabilindi! zikredilmesi, içkinin o zaman da iyi bir telakkiye mazhar olmadığını vu unun bir gün olup ta yasak edileceğini ihsas etmektedir (Çev )


[65] Mecelle i Hacc- isimli kitabımızda •İslam şeriatında hükümlerin neshi- unvanı altında yazdığımız mecmuaların 78910 sayılarına ve H 1388 tarihinde yayınlanan dergilere bak


[66] Kurtubi Tefsiri C 12 S 59


[67] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/83-84


[68] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/84


[69] Mekke devrinde, içkinin mubah, kadın kıyafetinin serbest ve Ramazan oru*cunun farz olmadığını görürüz Halbuki Medine devrinde içkinin kesin ola*rak yasak edildiği, kadınların örtünmeleri hakkında tesettür hükümlerinin gönderildiği ve Ramazan orucunun hicretin 2 vılında farz kılındığıbillnmek-tedir (Çeviren)


[70] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/84-85


[71] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/85-86


[72] Şeyh Cem&leddin el-K&simi - Mehâsin et-Tevil C 2, S 219 86


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/86


[73] Lisanü’l-Arab, Sehhâhi Cevheri ve Tacûl Aruz gibi Lügat kitaplarının sefe-he maddesi


[74] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/88-90


[75] İmam Suyuti - Ed-Dürrü'l Mensur - C 1, S 147


[76] Et-Tabersi - Mecmuü'l Beyân - C 1 S 227


[77] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/90-91


[78] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/91


[79] İmam Suyuti - Agc - C 1 S 141 Şeyh Cemaleddin el Kasimi - Ag e - C 2 S 270 tbn i Kesir Tefsiri - C 1 S 189


[80] Ibn i Kesir Tefsiri - C 1 S 189 İmam Suyuti - A ge - C 1 S 142


[81] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/92


[82] Zemahşeri - Kessaf Tefsiri - C 1, S 148


[83] Teberi Tefsiri - C 2 S e Ibn i Cevzi - Zadü'l Mesir - C 1 S 154


[84] Kurtubi Tefsiri C 2 S 141 Taberi Tefsiri C 2, S 9 Keşşaf Tefsiri C 1 S 149 Sahihi Buhari


[85] Kurtubî Tefsiri C 2, S 133; Taberi Tefsiri, C 2, S 13


[86] Taberi Tefsiri, C 2 S 13 Keşşaf Tefsiri C 1 S 150


[87] Bu hndis-i şerifi Ahmed bin Hanbel HAkim ve Tilmizi rivayet etmişlerdir


[88] Kurtubi Tefsiri C 2 S 144


[89] Er-Ragıb Mehasin et-Te’vil el-Kasimi C 2 S 300


[90] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/93-97


[91] İmam Ahmed bin Hanbel, bu hadis i şerifi Câbir’den sahih bir senetle rivayat etmiştir


[92] uharı, müslim ve Ebu Davud, mıısib oğlu Said'den bu hadis i şcriTi rivayet etmişlerdir


[93] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/97-98


[94] Fahreddin er-Râzi - Tefsirü'l Kebir - C 4, S 128 Kurtubi Tefsiri C 2, S 146Cessas - Ahkâmü'l Kur'an - C 1 S 99


[95] lbn-i Mâce, Tirmizi Ebü Hüreyre'den bu hadisi rivayet etmişlerdir Tirmizi ayrıca -güzel ve sahih hadisdir- demiştir İmam Suyut' - Dürrü'l Mensur C 1, S 140 Kurtubi Tefsiri C 2 S 145


[96] Beyhâki, bu hadisi süneninde lbn-i,Abbas (ra) dan merfû'an rivayet etmiştir


[97] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/98-103


[98] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/103


[99] Kurtubi Tefsiri C 2, S 147 Ibn-i Arabî - Ahkamü'l Kur'an - C 1, S 43 Cossâs - Ahk&müi Kuran - C 1, S 105


[100] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/103-104


[101] Hz İbrahim (SAV)'e: Peygamberlerin babası denmesi, kendisinden sonra gelen tüm peygamberlerin, onun soyundan gelmesinden dolayıdır


[102] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/104


[103] Allah (cc)'ın âyetteki «benim beytim» buyruğunda Türkçe karşılığı -Evim- kelimesinden maksat, mecazi manadır Yoksa Allah'a mekân isbat etme değil*dir Zira o mekândan münezzehtir Yalnız Allah (cc), cemal sıfatıyla mü'*minler Ka'bede toplandıklarında tecelli ettiğinden «beytim» demiştir (Mütercim)


[104] İmam Fahreddin er-Râzi - Tefsirü'l Kebir C 4, S 105


[105] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/104-106


[106] İbn-i Manzûr - Lisanü'l Arab Safa Maddesi


[107] Cevheri - Sıhhah Alusi - Ruhu'l Maani C 2 S 25


[108] Tacül Arûs


[109] Menasik-i Hacc, Hacc'da yapılan tüm ibadetlere verilen isimdir


[110] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/107-108


[111] Bu icmali manayı, birçok tefsirlerden özetleyerek, özellikle Taberi tefsirine dayanarak yazdım (M Ali Sâbûni)


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/109


[112] Buhari, Müslim, Nesâi, Ebû Davud ve Dürrü'l Mensur, C 1 S 159


[113] İmara Suyuti - Dürrü'l Mensur - C ı S 159 Kurtubi Tefsiri - C 2, S 46 Sahihi Buhari - Hacc bahsi


[114] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/109-110


[115] İmam Fahreddin er-Râzi - Tefsirü'l Kebir C 4, S 176


[116] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/110-111


[117] İbn-i Mâce, Ahmed bin Hanbel ve İmam Şafii Geniş bilgi için Kurtubi Teftir!, G 2, S 167'ye bakınız


[118] Müslim H7 Aişc (rnn hnVdnn


[119] C^snAs ■ ngc • C 1 S III


[120] Ibn i Cevzi - Zftdü'l Mesir Tefsiri C 1 S 164


[121] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/111-113


[122] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/114


[123] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/114-115


[124] Er-R&gib • El-Mufredat, S 428 116


[125] Âlûsi Ruhü'l Maani C 2, S 27


[126] Er-Râgıb age S 69


[127] Ebussuud Tefsiri C 1 S 141


[128] El-Garra Maani'l Kuran C 1, S 94


[129] Beyhaki - Şüübi İman bahsi Mücahid'den rivayet edilmiştir Alüsi - age — C 2 S 27 Fahreddin er-Razi - Tefsirül Kebir, C 4 S 185


[130] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/116-118


[131] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/118


[132] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/118-119


[133] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/119


[134] İbn-i Mace Hâkim İmam Suyûti - Dürrü'l Mensur - C 1, S 162


[135] Ebu Hayyân - Bahru'l Muhit - C 1 S 162


[136] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/119-120


[137] Cessâs - Ahkâmül Kuran - C 1, S 125


[138] Fahreddin er-Râzi - Tefsirü'l Kebir C 4, S 185


[139] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/120-121


[140] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/121


[141] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/122


[142] lbn-i Menzûr - Lisânu'l Arab, Helel maddesi İbn i Kuteybo - Garibu I Kur'an S 69 Zemâhşeri Keşşaf Tefsiri - C 1, S 161


[143] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/123-124


[144] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/124


[145] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/125


[146] Ahmet b Hanbel Ira) Müslim, Tirmizi, Ebu Hüreyre (rat'dan rivayet et*mişlerdir


[147] Haşimiyetü'l Cemel alel Celaleyn C 1, S 138


[148] Ebussuud Tefsiri C 1 S 147


[149] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/125-126


[150] Cessâs - Ahkâmul Kur'an - C 1, S 132

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #55
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/126


[151] Ahmed b Hanbel, tbn-i Mace ed-Dar'ü Gudnl Ibn-i Kesir Tefsiri C 1, S 20i 7


[152] İmam Malik - Muvatta lbn-i Arabi - Ahkâmul - Kuran C ı, S 52


[153] Buhari ve Müslim


[154] Müslim


[155] Cess&s - Ahkâmül Kuron - C 1, S 125


[156] Kurtubi Tefsiri


[157] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/127-128


[158] Kim Davud


[159] Kurtubi Tefsiri C 2 S 201 Fethül Beyin, Ruhul Maanl


[160] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/128-129


[161] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/129-130


[162] Kurtubi Tefsiri C 2 S 204


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/130


[163] Ehli Sünnet dışındaki sapık mezheplerden biri


[164] Kurtubi Tefsiri C 2 S 205


[165] Cessâs - Ahkamu'l Kurban - C 1 S 145 tbn-l Arabi - age - C 1 S 54 Kurtubi Tefsiri C 2 S 208


[166] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/130-131


[167] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/131-132


[168] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/132


[169] Cahiliyet devrinde Araplar, bir deve üst üste beş defa yavru yapar ve hotlnci yavrusu da erkek olursa, o devenin bir kulağını ikiye ayırarak ona blnmaıltr kesip etini de yemezlerdi Onu kendilerine haram kılmışlardı iti* buna BAHİRET adı verilirdi


[170] Cahiliyet devrinde Araplardan biri uzak bir sefere çıktığında -yolculuktu» sağ ve selametle dönersem» veya ■hastalıktan kurtulursam devemi lâlbai yapacağım- derdi Bu deve kesildiği zaman etini kendisine haram kılar va etini de yemezdi Buna da SAlBpT adı verilirdi (M AÜ Sabünl • Saffolu I Tefasir C 1, S 368 38fl)


[171] Seyyi4 Kutub • Fizil&li'l - Kur'an - C 2, S 55 134


[172] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/132-134


[173] Ferrâ - Maani'l Kuran - C 1 S 110


[174] Taberl Tefsiri - C 2, S 106 Kurtubl Tefsiri, C 2, S 226


[175] Taberi age, C 2, S 106


[176] Taberl age C 2, S 107


[177] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/136-137


[178] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/137


[179] Süyûti - Dürrü'l Mensur • C 1 S 173 Kurtubi Tefsiri C 2 S 226 İbn-i Cevzi - Zadü'l Meslr - C 1 S 160, Tabert Tefsiri, C 2 S 103


[180] Süyûti, age C 1 S 172, tbn-i Kesir C 1 S 209 Taberi Tefsiri C 1, S 104


[181] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/137-138


[182] Buharı Nesai Taberi Tefsiri C 2, S 110, S 110, Süyûti - aga - C 1 S 173


[183] İbn-i Cevzi - Zadü'l Mesir - C ı S 181


[184] Fahreddin er-Razi - age - C 2 S 158


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/138-140


[185] Zımmi İslam Devletinde yaşayan, devlete vergisini veren ve her hususta! onun teminatı altında bulunan gayr-» müslim kişidir


[186] İbn i Selâm, >Bu hadisin Senedi yoktur» der 142


[187] Şeyh es-SAyis - Ahkam Âyetlerinin Tefsiri, C 1 S sı


[188] lbn-l Kesir Tefsiri C 1 S 200


[189] İbn-i Kesir - age - C 1 S 210


[190] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/140-144


[191] İbn-i Arabi - Ahkâmü'l-Kur'an - C 1 S 61-62


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/144-145


[192] Cessâs - age - C 1 S 168 Kurtubi Tefsiri C 2 S 231


[193] Cessâs - age - C 1 S 168 lbn-i Arabi - age - C ı, S 168 Kurtubi – age C 1, S 231


[194] Kurtubi - age - C 1 S 231 lbn-i Arabi - age - C ı, S 65


[195] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/145-146


[196] lbn-i Kesir Tefsiri C 1 S 210


[197] Tirmizi Ebu Hüreyre'den rivayet etmiştir Kurtubi age C 2, S 232


[198] lbn-t Arabi - ago ■ C 1 S 65 Cess&s age - C ı, S 170 Kurtubi - age - C 2


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/146-148


[199] Cessas - ngo - C 1 S 188 tbn-i Cevzl - Za'dü'l Mesir - C 1 S 181


[200] Cessas - uge ■ C 1 S 28ü


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/148


[201] Kurtııbi Tefsiri C 2 S 237


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/148-149


[202] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/149


[203] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/149-150


[204] Ragıp el Isfahani - El-Müfredâlü'l - Kuran, S 325


[205] Kurtubi - age - C 2 S 261


[206] Lisanü'l Arab Duk maddesi


[207] Ragıp el Isfahanı - age - S 203


[208] Zemahşeri - Keşşaf Tefsiri - C 1, S 171 İbn-i Cevzi - age ■ C 1, S 187 Mecmaul-Beyân C 1 S 275


[209] İbn-i Cevzi - age - C 1, S 191


[210] Zoccac - age -


[211] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/153-155


[212] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/155-156


[213] Tuborl - Mocmuü'l - Beyan - C 2 S 132 SüyuU - age - C 1 S I7U


[214] Mulmri Müslim Tlrmizi Solmcte bin el EkvıVdnn rivayet etmişlerdir Sılytı age C 1 S 177


[215] Tnberl - age - C 2 S 198 Kurtubl Tefsiri - C 2 S 288 Süyutl - orp ■ C I S 194 İbn-i Cevzl - age - C 1 S 89


[216] Buharl, Kurtubi Tefsiri - C 2 S 294 Taberi Tefsiri C 2 S 1C4


[217] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/156-158


[218] islam dininde ibadetlerin vakit ve mevsimlerini tayin etme hakkı yalnız Alah (cc)'indir Ayetin metninde de görüldüğü gibi orucun mevsim ve zama*nını Allah (cc) tayin etmiştir İnsanlar hristiyanların yaptığı gibi tuttukları oruca istedikleri bir zamanı tahsis etseler, bu oruç değil, isyan olur Çünkü ibadet Allah'ın emriyle yapılan amellerdir İbadetin vaktini değiştirmenin altında Allah'a isyan etme vo vakit tayinini yalnız kendilerinin bileceğini sanma duygusu vardır Bu duygu, düşünce ve davranış ibadet değil, isyan hatta küfür olur Onlar fiilleriyle Kur'an'ın emrini reddederler Bu red ise küfürdür (Mütercim)


[219] Taberi - age - C 2 S 129 Süyutl - age - C 1, S 176


[220] Fahreddin er-Razl - ajre - C 2, S 77


[221] islâm ülkelerinden herhangi birisinde bir kimse nyî gordugune dair İslam kadısının huzurunda islâm hukukundaki şeh'adet kurallarına uygun şuhu lik yapar ve kadı da bunu yayın organları (Radyo Ty diğerleri) ile tüm müslümanlara duyuruna herkesin oruç tutması gerekir (Mütercim)


[222] ifernohsevi - Keşşaf Tefsiri - C 1, S 172:'


[223] Fohreddin er-Razi - age - C 2, S 200


[224] Arap dili ve edebiyatında bir kelimenin, asıl manası dışında bir kullanılmasına İSTİARE denir Meselâ: Sabah beyazlığına ak IplIH, karanlığına kara iplik denilmesi gibi Buradaki ak ve kara iplik tabirlerindin maksadın, sabah beyazlığı ve gece karanlığı olduğunu -mlnel fecri» kelim*-■İnden anlıyoruz (Mütercim)


[225] Şerif er-Radi - Telhisü 1 Beyan fi Mucizfttül Kuran - C 2 S 172


[226] Buharl Müslim Ahmed b Hanbel Taberi - age - C 2 S 172, KeıjşAf Ttfalrl C ı S 175 Fahreddln er-Razi - age - C 5 S 120 lbn-1 Cevzl - age - C 1, S IH


[227] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/158-161


[228] Taborl - age • C 2 S 112 162


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/162


[229] Kurtubi - age - C 2, S 256


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/162-164


[230] Bir fersah takriben 8 km'dir 8x18=128 km'lik yolculuk yapılması oruç yemeyi mubah kılar


[231] 1 bürd 4 fersahtır 4x4 = 16 fersah eder 16 x 8 = 128 km'lik bir yolculuk gerekir


[232] Şafii İbn-i Abbas tan rivayet etmiştir Fahreddin er-Razi - age - C S, S, II


[233] İmam Şafii Atadan rivayet etmiştir Fahreddin er-Razi - age - C 8, 9 N


[234] İmam Şafii Atadan rivayet etmiştir Fahreddin er-RAzl - age - C S, S M


[235] İbn-i Arabi - age - C 1 S 77


[236] Cessfts - age ■ C 1 S 204


[237] Buharl, Kasrı Salat babında Abdullah b Ömer'den rivayet etmiştir


[238] İbn-i Arabi - age - C 1 S 78


[239] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/164-166


[240] özetle azimet, ibadet şekillerinin asıl olanım yapmaktır Ruhsat ise Sonradan kolaylık için bazı zamanlarda hükmün değiştirilmesi veya kısaltılmasıdır Mesela; Abdest alırken ayağını yıkamak azimettir Soğuk zamanlarda abdesüi iken mesh giyerek üzerine meshetmek ruhsattır (Mütercim)


[241] Bu fiili hadis, ibn-i Abbas Ebu Said el-Hudri Enes bin Malik, Cablr b Alı dullah Ebu Derda(ra) ve diğer bir çok sahabiden rivayet edilmiştir


[242] İmam Malik, Enes b Melikten rivayet etmiştir Müslim'de Ebu Said «I lluıl rlden -Ramazan ayının 16'sında Resulullah ile savaşa gitmiştik Banlarının oruç tutuyor bazılarımız da yiyorduk» rivayetini yapmıştır


[243] İbnül-Arabi-age-C 1 S 78 168


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/166-168


[244] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/168-169


[245] Fahreddin er-Razi - age - C 5 S 85


[246] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/169-170


[247] Fahrcddin er-Râzi - TefsirûT ■ Kebir - C 1 S 80 Âlusi - Ruhul ■ Mııani C 2, S 58 İbn-i Cevzi - oge - C 1 S 180


[248] Ed-Dar Cutni ve Hâkim İbn-i Abbas (RA)'dan rivayet yapmışlardır Hadisin isnadı da sahihtir


[249] Sahihi Buhari ■ Babü t - Tefsir


[250] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/170


[251] Cessâs age - C 1 S 211 Fahreddin er-Râzi • a?e - C 1 S 87 Kurlubi upe- C 2 S 269


[252] Kitabul Fıklı Ala I Mczahibi I Erbaa Kitab es Savm


[253] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/171-172


[254] Buhari ve Müslim


[255] Ebu Davud Hâkim ve Ebu Hayyan


[256] Kurtııbi Tefsin C 2 S 274


[257] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/172-173


[258] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/173


[259] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/173-174


[260] CessAs - age S 1 S 272 174


[261] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/174-175


[262] Cessâs age C 1 S 278


[263] HAkim -İsnadı sahihtir- demiştir


[264] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/175-176


[265] Fahreddin er-Razi - age - C 1 S 125 Kurtub! - age - C 2 S 88, Âlusl-Bft- C 2, S 68, Zemahşeri - age - C 1 S 17e


[266] Cessas - age - C ı, S 285


[267] Ed-Darül Cudni ■ Süveyd b Abdulaziz'den, O'da ez-Zehri'den O'da Urvete'den Oda Hz Aişeden rivayet etmiştir


[268] Ebu Davud Abdullah b Bediiden rivayet etmiştir


[269] Fahreddin er-Râzi - age - C 5 S 25


[270] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/176-178


[271] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/178-179


[272] Buharl, Müslim


[273] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/179-180


[274] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/182-183


[275] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/183-184


[276] Suyutl-age C 1 S 206 tbn-t Cevzl-age-C 1 S 197 Kurtubi Tefsiri-C 2 S 326 Fahreddin er-Razi - age • C 5, S 140


[277] tbn-i Cevzi age - C 1, S 201 Kurtubi - age - C 2, S 333


[278] Taberi - age C 2, S 106 Suyuti - age - C 1, S 206 Kurtubi • age - C 2, S 3^3


[279] Ebu Davud, Tirmizi Taberi - age - C 2 S 204 Kurtubi ■ age - C 2 S 339


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/184-185


[280] Cemü'l Fevaid


[281] Zemahşeri • age - C ı, S 176


[282] Buharı Müslim Ebu Davud Tirmizi ve İbn-i Mâce Ebu Hüreyre den rivayet etmiştir


[283] Hnfız İbn-i Asakir Abdullah b Mübarek (RA)in Menakıb'ındnn yuzmıştır


[284] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/185-186


[285] l'aberl Tefsiri -C 8 S 549 Hftkim Müstedrekinde rivayet etmiştir


[286] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/186-188


[287] lbnü'l-Arabi -age- C 1, S 107, Kurtubl -age- C 2, S 231


[288] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/188-189


[289] Taberi - age - C 2 S 192


[290] Ibn-i Cevzl -age- C 1, S 199, Kurtubl -age- C 2 S 330, Taberi Tefsiri C i, S 193


[291] Kurtubl - age ■ C 2 S 330 190


[292] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/189-190


[293] İbnül-Arabi - age - C 1, S 107 Kurtubi Tefsiri, C 2, S 331


[294] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/190-191


[295] Müslim Ahmed bin Hanbel tbn-i Kesir Tefsiri C 1 S 228


[296] Kurtubl Tefsiri - age - C 2 S 327


[297] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/191-192


[298] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/192


[299] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/193


[300] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/197-198


[301] lbn-i Ebi Hâtem lbn-i Abbastan rivayet etmiştir Süyûtl-age-C 1, S 231


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/198-199


[302] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/199


[303] Buhari ve Müslim İbn-i Kesir Tefsiri C 1, S 332


[304] Buhari Ebu Davud ve Nesai


[305] Buhari Müslim, Ebu Davud ve Tirmizi


[306] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/200


[307] Hacca giden ve Mikata vardığında yalnız Umre niyetiyle ihramlanan kimse


[308] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/200-201


[309] Allâme Şevkâni - age - C 1, S 195


[310] Müslim, Cabirin Veda h&ccı bahsindeki uzun hadisinden rivayet etmiştir


[311] İbn-i Ebİ Şeybe, Abd bin Hamid, ibn-i Mace ve Şafiinin Üm kitabı


[312] Tirmizi, Şevkâni - age - C i S 195


[313] Allâme Şevkâni - ağe - C 1, S 195


[314] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/201-203


[315] imam Tahâvi - Abdurrahman bin Zeyd'den rivayet etmiştir


[316] Taberi - age - C 2 S 215


[317] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/203-204


[318] İmam Fahreddin er-Ratî - age C 5, S 163


[319] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/204-206


[320] Buhari Hz Aişe'den rivayet etmiştir 206


[321] Cessâs - age - C 1 S 197


[322] Cessas - age - C ı S 346 Fahreddin er-Râzi -age-C 5 S 170 Kurtubl - age - C 2 S 278 Taberi - age - C 2 S 252


[323] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/206-207


[324] Fahreddin er-Razi -age-C 5 S 168


[325] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/207-208


[326] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/208


[327] Allâme Şevkânı - age C 1 S 200


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/208-209


[328] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/209


[329] Kurtubi - age - C 2 S 384, İbn-i Arabi - age - C S 134, Abdurrahman Cezeri -Dört Mezhebin Fıkıh Kitabı


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/210


[330] İmam Ahmed bin Hanbel (ra)'in Müsnedi ve Kütüb-ü Sitte


[331] Kurtubi Tefsiri c 2, s 393


[332] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/210-211


[333] Ragıp el Isfahani - El-Müfredat S 538


[334] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/213-214


[335] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/214-215


[336] Fahreddin er-Râzi - age - C 6 S 31 Kurtubî - age - C 3 S 40, Taberİ - nge - C 2, S 347, Zemahgeri-age-C 1 S 298, Ibn-i Kesir-age- C 1 S 253


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/215-216


[337] Kurlubi - age C 3 S 39


[338] Kurtubi • age - C 3 S 46 İbn-İ Kesir -age- C 1 S 255


[339] Zemahşerî -age- C l S 196


[340] Zemahgeri -age- C 1 S 196


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/216-217

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #56
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




[341] Fahreddin er-Râzi -age- C 6 S 33 Zemtıhşerî -age- C 1, S 296


[342] İbnul-Arabi -age C 1 S 147 218


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/217-218


[343] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/218-219


[344] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/219


[345] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/221


[346] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/221-222


[347] Süyuti -age- C 1 S 225, Taberi -age- C 2, S 370, tbn-i Kesir -age- C I, S 256 Zemahşeri - age - C 1 S 200


[348] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/222-223


[349] Ebussuud Tefsiri C 1 S 187, Taberl -age- C 2, S 363 Fahreddin er-Razi -age- C 2, S 48


[350] M Ali Sabünl -Et-Tıbyan fi Ulumil-Kur'an S 43


[351] Kurtubi age- C 3 S 57


[352] Kurtubi -age- C 3 S 55 Nesâl Ebu Ömer-tstiab


[353] Cahiliyet döneminde Kays içkiyi kendine haram kıldı Çünkü İçkili oldugugu zaman kızına saldırmaya, anne ve babasına kötü sözler söylemeye başlamış içkinin tesiri geçince yaptıkları kendisine anlatılmış O zaman İçki İçmemeye karar vermiş


[354] ZemahşerJ -age- C 1 S 198


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/223-226


[355] Kurtubl -age- C 3 S 81


[356] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/226


[357] Cessâs -age- C 1 S 382


[358] Ebu Davud-lbn-i Ömer'den rivayet etmiştir


[359] Müslim, Ebu Hüreyre'den rivayet etmiştir


[360] Buhari, Enes bin Malik'ten rivayet etmiştir


[361] Ebu Davud, Fahreddin er-Razl -age- C e, S 43


[362] Ebu Davud Ümmö Selemeden rivayet etmiştir


[363] Fahreddin er-Razl -age- C 6, S 43


[364] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/227-229


[365] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/229


[366] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/229-230


[367] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/231-232


[368] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/232


[369] İbn-i Cevzl -age- C 1 S 245, Alûsi -age- C2 S 117 Zemahşeri -age- C 1 S 200 232


[370] İbn-i Cevzi -age- C 1 S 246 Süyütt -age- C 1, S 258 Alusl -age- C 2 S 11B -Es-Sedİ,- İbn-i Abbas (ra)'dan rivayet etmiştir


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/232-233


[371] İbn-i Mace ve Said bin Mensur -Ibn-İ Ömer (raiden rivayet etmişlerdir


[372] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/233


[373] lbn-f Hamid, Taberi -age- C 2, S 377


[374] Alusi -age- C 2 S


[375] Taberi -age- C 2, S 37a Fahreddin er-Razi -age- C 8 S 61 Kurtubi -age- C 3 S 81


[376] Kurtubi -age- Kütüb-ü Sitte Fahreddin es-Râzi -age- C 8 S 61


[377] Taberi -age- C 2 S 77-78


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/233-236


[378] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/236


[379] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/237


[380] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/238-239


[381] Bu âyetin incâli manası Taberf Tefsirinden iktibas edilmiştir (M A Sabuni)


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/239-240


[382] Müslim Tirmizi Et-Tâc, C 4 S 62


[383] Buharı, Tirmizi Süyûti -age- C 2 S 396 Ali Nasif-et-Tâc- C 4, S 62


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/240


[384] İbnü'l-Arabi -age- Kurtubl age- C 3, S 88


[385] Taberi -age- C 2 S 395


[386] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/240-241


[387] Kurtubl -age- C 3, S B7


[388] Buhari, Müslim Tirmizİ ve et-Tâc C 1 S 117


[389] Her iki hadiste de •menfaatlenmekten- maksat, sarılma ve öpmedir Yoksa pcştemal üzerinden cinsi münasebette bulunmak değildir (Çeviren)


[390] Buhar! ve Müslim


[391] Müslim, Tirmizİ, et-Tâc C 4 S 62, Enes bin Malik (ra)ten rivayet edilmiştir


[392] Taberi -age- C 2 S 383, Mesruk bin el-Ecdft'dan rivayet edilmiştir


[393] Taberi -age- C 2, S 383


[394] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/241-243


[395] Kütüb-ü Sitte Tflc C 1 S 119


[396] Kurtubî -ege- C 3, S 88


[397] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/243-244


[398] Cessâs -age- C l S 400


[399] Kurtubi -age- C 3 S 83, er-R&zi -age- C e S 68 Cessâs -age- C ı, S 401


[400] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/244


[401] Şemanı -age- C 1 S 226, Taberi -age- C2, S 387, Ibnu'l-Arabİ -age-Cl, Kurtubi -age-C 3 S 89


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/245-246


[402] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/246


[403] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/246-247


[404] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/247


[405] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/249


[406] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/249-250


[407] Alet Celaleyn C ı S 180


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/250


[408] Fahreddin er-Razi -age- C 6 S 80


[409] Cessas age- C 1 S 418


[410] lift, bir erkeğin karısıyla cinsi münasebetle bulunmayacağına Allah (cc) ismiyle yemin etmesidir (Çeviren)


[411] Ali Tan'tAvi-Ahbarul Ömer Kurtubi -age- C 3 S 108


[412] Fahreddin er-Razî -age- C 6, S 85


[413] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/250-252


[414] Taberi -age- C 2 S 406, Şevkâni -age- C 3 S w 9, Kurtubi -age- C i S 23i 252


[415] Taberi-age-C 2 S 413


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/252-253


[416] Kurtubi -age- C 3 S 103


[417] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/253-254


[418] Taberi -age- C 2 S 421254-255


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/254-255


[419] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/255


[420] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/256


[421] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/256


[422] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/258-259


[423] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/259


[424] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/260


[425] Bu hadisi İmam Malik Muvattada İmam Şafii, Ümm'de, imam Beyhakİ, Süneninde rivayet etmiştir Kurtubi -age- C 3 S 126


[426] Taberi -age- C 2 S 480 Şevk&ni -age- C 1, S 242


[427] Et-Tftc El-Camiul Usûl C 4 S 83


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/260-261


[428] Nesâi, İbn-i Mâce ve Tirmizi


[429] Fahreddin or-RazI -age- C 8 S 101 Alûsi -age- C 2, S 135


[430] Hül'ü, herhangi bir sebepten dolayı araları açık olan karı-kocadan, kadının, razı olduğu bir mal veya para vererek, boşama ve boşanma hakkını koca*sından satın almasına denir (Çeviren)


[431] Alûsi -age- C 2 S 140 Hadiste geçen kadmm ismi Cemile binti Abdullah'tır,


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/261-264


[432] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/264


[433] Fahreddin er-Razi age- C 6, S- 94, tbııi Arabi age- C 1 S 185


[434] İbn-i Cevzi -age- C 1 S 259


[435] Ed-Dârü'l Gudnl Zemahşeri -age- C 1 S 205


[436] Cessas -age- C 1 S 435


[437] tbnu'l-Arabl -age- C l S 185 Cessâs -age- C 1, S 434, Fahreddin er-BazI -age- C 8 S 96 Zemahşeri -age- C I, S 206


[438] İbn-i Kayyım-Za'dii'l Meftd- C 3 S 96


[439] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/264-267


[440] Ibnül-Arabi -age- C 1 S 186 268


[441] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/267-268


[442] Ibn-İ Kesir -Tefsir- C I S 271


[443] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/268-269


[444] Şevkani-Neylül-Evtâr- C 6 S 214


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/269


[445] Cessas -age- C l S 452


[446] Sahih-i Buhari, İbn-i Arabi -age- C ı, S 189 El-Camiu li Ahkftmül Kuran C 3 S 128


[447] Sahihi Müslim Kurtubl Tefsiri C 3 S 132 Şevkftni-Fethü'l Kadir C 1 S 238 272


[448] Nesâi, Müslim ve İbn-i Mace 274


[449] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/270-274


[450] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/274-275


[451] Sahih-i Buharı, Alûsi -age- C 2 S 140


[452] İmam Şafii (ra)'nin kavl-i kadim (eski görüş) vs kavli cedid (yeni görüş» olmak üzere iki görüşü vardır Kavl-i hadimi, henüz İrak'ta gençliğindeki ictihadi görüşlerine denir Kavl-i cedid ise Mısır'a gittikten sonra verdiği hüküm ve fetvalardır


[453] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/275-276


[454] Kurtubi -age- C 3 S 147


[455] İbn-i Kesir Tefsiri C 1, S 277


[456] Fahreddin er-Razi -age- C 6, S 112


[457] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/276-278


[458] Ibh-i Mace, Hâkim, Beyhakl, Alûsi -age- C 2, S 141, İbn-i Kesir Tefsiri C ı, 4,


[459] Ahmed bin Hanbel Tirmizi ve Nesâi


[460] İbn-i Kesir -Tefsiri- C 1 S 280, Ebu tshak el-Cürcanî İbn-i Abbastan rivayet etmiştir


[461] Hakim-Müstedrekinde rivayet ederek İsnadının sahih olduğunu söyler


[462] İbn-i Kesir-Tefsir - C ı S 278


[463] Reşid Rıza-Menftr Tefsiri - C 2, S 3B4


[464] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/278-281


[465] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/281


[466] Üstat Ahmed Muhammed Cemal-Es-Sekafetü’l İslamiyye, s 288


[467] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/281-282


[468] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/284


[469] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/284-285


[470] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/285


[471] Zemahşeri, age, C l S 212


[472] Ebu Hayyan, Bahrü'l Muhit, C 2, S 212


[473] Ebussuud Efendi, İrşadü'l Akli es-Selim, C 1, S 176


[474] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/285-287


[475] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/287


[476] lbnü'l-Arabl -a«e- C 1, S 2M, Kurtubi -ege- C 3, S 161 288


[477] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/288


[478] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/288-289


[479] Cessâs -age- C ı S 478


[480] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/289-290


[481] Taberi -Tefsiri- C 2, S 504


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/290


[482] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/290-291


[483] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/291-292


[484] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/293-294


[485] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/294


[486] Taberi -Camiü'l Beyân- C 2, S 512 294


[487] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/294-295


[488] Kurtubi -age- C 3 S 174, Ebu Hayyan-Bahrül Muhit C 2 S 224


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/295


[489] Buharı, Müslim, Nesâi ve Ebu Davud


[490] Ibn-i Kesir -Tefsir- C 1 S 285 Kurtubi -Tefsir- C 3 S- 175


[491] Kurtubi -age- C 3 S 175


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/296-297


[492] Buharı ve Müslim


[493] Buhari ve Müslim


[494] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/297-299


[495] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/299


[496] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/299-300


[497] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/302-304


[498] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/304


[499] Hâzin Tefsiri C 1, Cemaleddin el-Kâsimi-Mehâsin et-Tevİl C W S ı'-iü


[500] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/304-305


[501] Taberi -age- C 2, S 519, Zemahşerl -age- C 1, S 214


[502] Zemahşerİ -age- C 1 S 215


[503] Cemaleddin el-Kâsimi-Mehasin et-Te'vil-C 4 S 260, Fahreddin er-Razf -age- C 6, S 147


[504] Fahreddin er-Razi -ago- C 8, S 154


[505] Kurtubi Tefsiri - C 3, S 202 Bu tarihi oiayı Darü'l Gudni, Süveyd bin Gaflet'ten rivayet etmiştir


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/305-306


[506] imam Şafii (ra>, Malik (ra)'ten, O'da Nafi (ra)den Oda İbn-i Ömer (Ya)'den rivayet etmiştir


[507] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/307


[508] Cessas -age- C 1 S 504, Kurtubi -age- C, 3 S 184


[509] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/307-309


[510] İmam Fahreddin er-Râzi -age- C 6 S 145


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/309-311


[511] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/311


[512] İmam Fahreddin er-Razl -age- C 6 S 149


[513] İmamların görüşlerine göre boşanılan kadına, erkek tarafından verilecek


Allah (cc), boşanılan bir kadını, zenginlik ve fakirlik durumuna göre kocanın menfaatlendirmesini meşru kılmıştır Nikah akdi sırasında bir memeblağın zamanla değişmesi dinen caizdir Çünkü ayetten, bunun her za*mana, yere milletlerin gelenek ve adetlerine göre ayarlanabileceği anlaşılır Islamda -zamanın değişmesiyle hükümler de değişebilir» genel kaidesi de bunu teyid eder Yalnız Kuran ve hadisten nass kesin İcma ve fakihlerin kıyasıyla tesbit edilen hükümlerde, değişmenin olmayacağı kesindir (Çeviren)


[514] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/311-312


[515] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/312


[516] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/312-313


[517] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/316


[518] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/316-318


[519] Mecmau'l-Beyan C 2, S 392, Za'dû'l Mesir C ı, S '332 El-Vahidi Es-Süddi'den rivayet etmiştir


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/318


[520] Ebusuud-Tefsir-C 1 S 202 İbn-i Cevzi -age- C 1, S 330


[521] Şeyh Cemaleddin el-Kâsımi - Mehâsin et-Te*vil - C 3 S 716 320


[522] tbn-i Kesir tefsirinde: -İbn-i Abbas (ra)'a göre en son nazil olan ayet budur* ,İ denilir, Ibn-i Cerir ise -Bu âyetin nüzulünden sonra Resulullah (sav) 9 gün yaşamıştır- demektedir


[523] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/318-321


[524] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/321


[525] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/321-322


[526] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/322


[527] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/322-323


[528] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/323


[529] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/323


[530] Taberi -age- C 4 S 90


[531] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/323-324


[532] Butıari-Riba bahsi


[533] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/324


[534] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/324-326


[535] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/326


[536] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/326-327


[537] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/327


[538] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/327-328


[539] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/328

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #57
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




22 DERS KÂFİRLERLE DOSTLUĞUN YASAKLANIŞI 2

Âyetlerin Lafzi Tahlili 2

Mevzumuz Âyetin, Önceki Âyetlerle Münasebeti 2

Âyetlerin Nüzul Sebebleri 2

Âyetlerin İcmali Manaları 2

Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 2

İkinci Hüküm: Ayette «Taklyye» Kelimesinin Anlam Ve Hükmü Nedir? 3

Üçüncü Hüküm: Kafirleri Dost Edinmek Ve Onlan İslâm Devletinde Çalıştırmak Caiz Midir? 4

Dördüncü Hüküm: Kâfir Ve Fasrklarla, Idare-İ Maslahat Yapmanın Hükmü Nedir? 4

Ayetlerden Alınacak Dersler 4

23 DERS İSLÂM'DA HACCIN FARZ OLUŞU 4

Ayetlerin Lafzi Tahlili 5

Ayetlerin İcmali Manaları 5

Ayetlerin Nüzul Sebebi 5

Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 6

Ayetlerdeki Şer’i Hükümler 6

Birinci Hüküm: Harem-i Şerif (Ka'be)'De Cinayet İşleyen Kimsenin Hükmü Nedir? 6

İkinci Hüküm: Fakir Ve Kölenin Hacc Yapma Hükmü Nedir? 7

Üçüncü Hüküm: Kadının Mahreminin Yanında Bulunması, O'nun İçin Hacc Farzının Şartlarından Mıdır? 8

Mühim Bir Uyarı 8

Dördüncü Hüküm: Haccı Farz Kılan Şartlar Nelerdir? 8

Beşinci Hüküm: Birden Fazla Hacc Yapmak, Farz Mıdır? 9

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #58
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




22 DERS KÂFİRLERLE DOSTLUĞUN YASAKLANIŞI



28 — Mü'minler, mü'minleri bırakıp ta kafirleri dost edinmesin Kim bunu yaparsa (ona) Allahtan hlc bir şey (hiçbir yerdim) yoktur Meğer k| onlardan, gelebilecek bir tehlikeden dolayı, sakınmış olasınız Allah size (asıl) kendisinden korkmanızı emrediyor Nihayet gidiş te ancak Allah'a dır


29 — De ki; göğüslerinizin İçinde olanı gizlesenizde, onu açıklosa-nizda Allah bilir onu Göklerde ne var yerde ne varsa (hepsini) o bilir Allah her şeye hakkylo gücü yetendir




Âyetlerin Lafzi Tahlili



(Evllyâe): Velinin çoğulu olan evliya kelimesi, yardımcı, yardım edici anlamındadır


(Tugâten): Lügatte tügâten kelimesi, korunma, sakınma manasınadır Âyetteki anlamı ise şudur: Şerrinden korkulan in*sana karşı, idare-i maslahat yapmaktır


(El meşini): Ism-i mekan olan ef-mesir, dönülecek yer manasınadır [1]




Mevzumuz Âyetin, Önceki Âyetlerle Münasebeti



Allah (cc), önceki âyetlerde bütün mülklerin kendisinin olduğunu, yü*celten ve alçaltanın yalnız kendisi olacağını, dünyada her şeyi kendi İra*desiyle tasarruf ettiğini, dilediğine mal, mülk ve mevki vermeye muktedir olduğunu, dilediğinde de her şeyi kulların ellerinden alacağını beyan et*miştir (Mevzumuz) âyette ise, dünyadaki mal ve mevkiye özenerek kafir*lerle dost olmak yasaklanmaktadır Arzu edilecek olan, Allah (cc) yolundan gitmek, kâfir ve müşriklerden kaçınmaktır [2]




Âyetlerin Nüzul Sebebleri



1 (Mevzumuz) âyet, yahudileri dost edinen müslümanları uyarmak için nazil olmuştur Çünkü Sahabiler, yahudileri dost edinen müminlere, «Yahudilerin dost ve arkadaşlığından sakınınız Onlar sizi Hak yolundan saptırır,» nasihatlan yaptıkları halde, tesirli olamadılar Bunun üzerine, «Mü'minler, mümînferf bırakıp ta kafirleri dost edinmesin» âyeti nazil ol*du [3]


2 Kurtubî tefsirinde, İbn-i Abbas (ra)'dan rivayetle; «(Mevzumuz) â-yet, Ubbade bin Sâmit e! Ensâri hakkında nazil olmuştur Onun yahudi-lerden bir çok dostları vardı Hendek muharebesine hazırlanan Resuiullah (sav)'a O, «Ya Resuiullah (sav), benim beş yüz tane Yahudi dostum var, Onların bize yardım için savaşa gelmelerini uygun görüyorum Ne buyu*rursunuz?» dedi Resuiullah (sav)'a yapılan bu teklif üzerine, «Müminler, müminleri bırakıp ta kafirleri dost edinmesin Kim bunu yaparsa (ona) Al*lah'tan başka hiç bir şey yoktur» âyeti nazil oldu» denmektedir [4]




Âyetlerin İcmali Manaları



Allah (cc) müminleri, kafirlere dost olmaktan, sevgi ile yaklaşmaktan, akraba olmaktan ve uzun zaman arkadaşlık yapmaktan menetmiştir Cünkü mü'mine uygun olan, Allah düşmanlarından uzaklaşmak ve yüz çevir*mektir Kafirleri sevmek ve dost edinmek, aynı kalbde barınabilecek, be*raberce varlığını devam ettirebilecek duygulardan değildir Bu dostluk İster kalbi bir dostluk olsun, ister ona yardım etmek şeklinde olsun, ister onun yardımını taleb etmek tarzında tecelli etsin, hepsi eşittir Yani aynı-dtr Mü'mlnle kafir arasında yakınlık, akrabalık, dfn, akide, rabıta ve dost*luğun hepsi yok olmalıdır Çünkü imanla küfür arasında hiçbir bağ yok*tur


Bazı durumlarda düşmanın şerrinden ve zararlarından emin olmak İçin dostluğa müsade edilmiştir Yalnız müsaade edilen bu dostluk, Hsanl bir dostluktur Yoksa ne kalbi ve ne de fiili dostluğa asla müsaade edil*memiştir


Doha sonra (mevzumuz) âyet, Allah (cc) düşmanlarını dost ve sevgili yapan ve emre muhalefet eden kimselerin, çok büyük günahta olduklarına işaret eder [5]




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci incelik: (Mevzumuz) âyette, «kim bunu yaparsa» tabirinin, «kim mü'minleri bırakıpta, kafirleri dost edinirse» ifadesi yerine kullanılmasın*dan maksat, dost edinilen kafirlerin tekrar anılmaması, tekrar görünümü*nün olmaması ve âyetteki vecizliğln müşahede edilmesidir Çünkü kafir*leri dost edinmekten daha çirkin ve kötü bir şey düşünülemez


İkinci İncelik: «Allah'tan hiçbir şey yoktur» âyetinden murat, az veya çok, kafirlerden dost edinmenin islâm'da yerinin olmadığıdır Çünkü Allah (cc) dostu mümin İle Allah (cc) düşmanı kafirin bir araya gelmesi mümkün değildir Birinde Allah (cc) sevgisi, diğerinde Allah (cc) düşman*lığı Tamamen birbirine zıt Ikj unsur Ateş i!e yanacak bir maddenin bira-rada durması nasıl mümkün değilse, mümin olarak kafirleri dost edinme ve onları sevmenin biraraya gelmesi de imkansızdır


Üçüncü ve dördüncü incelik: Arap dili ve edebiyatıyla İlgili olduğun*dan yazılmamıştır


Kafirleri dost edinmenin haramlığına delalet eden âyetler


Kafirleri dost edinmenin haramlığına delalet eden {mevzumuz} âyet gibi diğer bir çok âyetler vardır Bu âyetlerin bir kısmı ehil kitap kafir-'eri, diğer bir kısmı da bütün kafirleri -kitap ehil ve müşrikleri- dost edin


menin haram olduğunu bildirmektedir Biz burada, bu âyetlerden bazıları*nı yazmakta yetineceğiz


1- «Ey İman edenler, yahudllert de, nasranilerl de kendinize yâr (ve üstünüze hakim) edinmeyin Onlar (ancak) birbirinin yaranıdırlar, içi*nizden kim onları dost (ve hâkim) edinirse o da onlardandır Şüphesiz Al*lah o zalimler güruhuna muvaffakiyet vermez» (Mâide: 51)


2- «Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız (olanları) dostlar edinmeyin (Kendileriyle aranızdaki) sevgi yüzünden onla*ra (Peygamberin maksadını) ulaştırırsınız, (değil mi?) Halbuki onlar Hak'*tan size gelene küfretmişlerdir Peygamberi de, sizi de Rabbiniz oian Al*lah'a iman ediyorsunuz diye (yurtlarınızdan) çıkarıyorlardı onlar Eğer siz benim yolumdan savaşmak, benim rızamı aramak İçin çıkmışsanız (bunu yapmazsınız) Halbuki ben sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da çok iyi bilenim İçinizden kim bunu yaparsa muhakkak ki yolun ta ortasından sap*mış olur» (Mümtehine: 1)


3- «Ey iman edenler, sizden evvel kendilerine kitap verilenlerle ka*firlerden dininizi bir eğlence ve bir oyun (yerine) tutanları dostlar (ve üze*rinize hâkimler) edinmeyin Allah'tan korkun, eğer (ona) inanmış kimse-ferseniz» (Mâide: 57)


4- «Ey iman edenler, kendi (din kardeşlerinizden başkasını (dost ve) sırdaş edinmeyin (Çünkü) onlar size şer ve fesat yapmakta hiç bir kusur etmezler, size sıkıntı verecek şey(fer)'i arzu ederler Hakikat onların (kin ve) buğzları ağızlarından (taşıp) meydana vermiştir Göğüslerinde giz*lemekte oldukları (düşmanfık) ise daha büyüktür Size âyetlerimizi (kati surette) açıkladık, eğer düşünürseniz» (Âl'i İmrân: 118)


5- «Allah'a ve ahiret gününe imanda sebat eden hiçbir kavmin, Al*lah'a ve Resulüne muhalefet eden insanlarla -velev ki onlar, bunların ba*baları, oğulları, biraderleri veya soysoptarı olsunlar- dostlaşacaklannt gör*mezsin» (Mücâdele: 22)


İşte bu âyetlerde müslümanın kafiri —kitap ehli veya müşrik— içten sevmesi, dost edinmesinin kesinlikle yasak olduğu görülür Bunlar Allah (cc)'a ve Resulüne (sav) düşmandırlar Bir müsiümanın kalbinde hem pey*gamber sevgisi, hem de O'nun düşmanının sevgisi beraber olabilir mf? Ateş ve barutun biraraya gelmesi nasıl uygun olursa, onların o derece biraroya gelmesi uygun olur[6]




::::Eksik, Sayfa 333:::




İkinci Hüküm: Ayette «Taklyye» Kelimesinin Anlam Ve Hükmü Nedir?



İbn-i Abbas (ra)'a göre, taklyye, düşman şerrinden korkan mü'minln, kalbi imanla mutmain olduğu halde lisanen küfrü Icabettiren bir sözü söy*lemesidir İslâm hukukuna göre, böyle bir kimse, günahkar değildir ve öldürülemez


Bazı alimlere göre de taklyye şudur: Şahsını ve malını düşmanlardan korumak için kalben değil, Ijsanen küfrü gerektiren sözlerin kullanılması*dır


Cessâs bununla ilgili olarak: «(Mevzumuz) âyete göre, şahsını ve et*rafındaki müslümanları, düşman şerrinden korumak için, kalbi imanla mutmain olan kimsenin, küfrü gerektiren bir şeyi açıktan yapması veya söylemesidir (Mevzumuz) âyet gibi, t Kalbi iman üzere (sabit ve bununla) mutmain olduğu halde (cetor ve) ikraha uğratılanlar müstesna» (Nahl: 106) âyeti de, düşman korkusundan diliyle küfrü İcabettlren sözler söy-ieyen, fakat kafbf iman İle mutmain olan kimseye günah olmadığını beyan eder Böyle hallerde takiyye yapmak, Allah (cc) tarafmdan müminlere ve*rilen bir ruhsattır Yalnız takiyyeyi terketmek daha hayırlıdır


Alimlere göre de, kalbi İmanla dolu bir kimseye, kafir olması için ö-lünceye kadar zor kullanılsa, lisanıyla küfür söz söylememesi daha ha*yırlıdır Çünkü müşrikler, kalbi imanla dolu sahabi Hübeyb bin Adiyye'ye (ra) küfre dönmesi için ölünceye kadar işkence yaptıkları halde, lisanından küfrü gerektiren bir söz duymadılar İşte bu sahabi, müsiümanlara göre kalbi imanla mutmain olan ve küfre dönmesi için kafirler tarafından iş*kence yapılınca, takiyye yaparak küfrü gerektiren sözler söyleyen Ammar bin Yasir (ra)'dan daha faziletlidir


Resulullah (sav), Ammar bin Yasir (ra)'e, «Küfrü gerektiren sözler söylediğiniz zaman kalbiniz nasıldı?» diye sorduğunda, «İmanla mutmain İdi» dedi Bunun üzerine Resulullah (sav), «İmanınızdan ötürü kafirler tek*rar İşkence yaparlarsa kalbini bozmadan küfrü gerektiren sözler söyleye*bilirsiniz» buyurdu Peygamber Efendimizin, Ammar bin Yasir (ra)'e tav*siyeleri, hiç bir zaman farz değil, bir ruhsattır» [7] der,


Mevzumuza ışık tutan yalancı peygamber İle bazı sahablter arasından ki kıssa


Yalancı peygamber Müseyleme, İki sahabiyi yakalattı Bunlardan biri*sine, «Muhammed (sav)'in, Allah (cc)'ın elcisi olduğuna şahitlik yapar mısınız?» diye sordu «Evet» cevabını alınca, «Benimde Allah (cc)'m elcisi ve peygamberi olduğuma şehâdet eder misiniz?» diye sorunca, öldürül*mek korkusuyla o sahabi, «Evet» dedi Hiç bir şey demeyen Müseyleme, o sahabiyi serbest bıraktı


Bu defa ikinci sahabiyi çağırarak «Muhammed (sav)'in, Allah (cc)'ın kulu ve elcisi olduğuna şehadet eder misiniz?» diye sordu «Evet» cevabı alınca, bu defa, «Benim de Ailah (cc)'ın elcisi olduğuma şehâdet eder misiniz?» diye sorunca, sahabi «Ne dediğinizi duymuyorum Kulağım sa*ğırdır» cevabını verdi Müseyleme, İkinci ve üçüncü kez aynı soruyu sordu Aynı cevabı alınca sahabinin boynunu vurdurarak öldürdü


Sahabilerin haberi kendisine ulaşınca, Resulullah (sav), «öldürülen kimse, dinine bağlılığından şehadetin en yüksek mertebesine ulaşmıştır O'na müjdeler olsun, gözleri aydın olsun» Kalbi imanla dolu olduğu halde ölüm korkusuyla yalancı peygamberi tasdik eden diğer sahabi, Allah (cc)'-ın kullara tanıdığı ruhsat İle amet ettiğinden O'na da, «Hiçbir günahı yok*tur» buyurdu[8]




Üçüncü Hüküm: Kafirleri Dost Edinmek Ve Onlan İslâm Devletinde Çalıştırmak Caiz Midir?



Bazı alimler, (mevzumuz) âyete dayanarak, «Müslümanların işlerini kafirlere yaptırması, onları İşçi ve hizmetçi olarak çalıştırması caiz de*ğildir Hatta onlara bir mecliste saygı gösterilmesi ve ayağa kalkılmasi haramdır,» derler Çünkü, «Ey iman edenler müşrikler ancak bir neclstir Onun İçin bu yıltanndan sonra onfar Mesctd-1 Harama yaklaşmasınlar Eğer fakirlikten korkarsanız, Allah dilerse, sizi yakında kendi fazlından zenginleştirir Çünkü Allah, gerçek bilicidir, tam hüküm ve hikmet sahibi*dir» (Tevbe: 28) buyurmuştur


İbnü'l-Arabİ bu hususta şöyle der: «Hz Ömer ıra), Ebu Musa el Eşa-ri (ra)'yi tebliğci ve idareci olarak Yemen'e gönderdi Ebu Musa el Eşari (ra), bir Zimmiyi kendi işlerinde katip olarak çatıştırıyordu Hz, Ömer (ra) bunu duyunca, «Çalıştırdığınız zimmiyi derhal bırakınız» diye emretti»


Cessâs ta şöyle demektedir: «(Mevzumu2) âyet ve benzeri âyetler, kâfirin hiç bir hususta, müslüman üzerinde hâkimiyet ve yönetimi olama*yacağına delalet eder Hatta bir kâfirin, hanımının müsJüman oluşuyla is*lâm kabul eden küçük erkek çocuğun malından tasarruf yapması ve bü*yüdükten sonra evliliği hususunda, velilik hakkına sahip olması, mümkün değildir Hiçbir hususta kafir babanın, müslüman olan çocuğu üzerinde etkinliği yoktur


Cinayet işleyen bir müslümanın diyetini, zımmî bir kafir veremediği gibi, cinayet işleyen bir ztmmî kafirin diyetini de müslüman veremez Çün*kü müslüman katilin diyetini vermekle zımmî kafire bir velayet hakkı ta*nınmış olur: Kafirin velayeti İse müslüman için asla kabul edilmez Bir Vnüslümanın, katil zımmî kafir için diyet vermesi, kafire yardtm ettiği an*lamına gelir Bu ve buna benzer hallerde müslümanlann kafirlere ztmmi dahi olsalar yardım etmeleri kesinlikle haramdır Allah (cc)'tn, «/Ulah ka*firlere müminlerin aleyhinde (galebeye) asla bir yol (ve imkan) bahşetme» (Nisa: 141) buyruğu da, bu görüşü te'yid ve tercih eder» [9]




Dördüncü Hüküm: Kâfir Ve Fasrklarla, Idare-İ Maslahat Yapmanın Hük*mü Nedir?



Kâfir ve fasıklarla, idare-î maslahat yapmak caizdir Bu Allah (cc)'ın (mevzumuz) âyette haram kıldığı velayet ve dostluğun içersine girmez Onlara velayet hakkı tanımak, sevip dost edinmek başka şeydir Idare-i mashat etmek, başka şeydir Çünkü Resulullah (sav), «Bir kavme karşı-(yahudi ve müşrik) yüzümüz gülse de kalblerimiz onlara Janet eder» bu*yurmuştur


Bazı alimlere göre, kâfir ve müşriklerle idâre-f maslahat yapmak, müs-lümaniara zarar vermemek ve islâma aykırı olmamak şartıyla caizdir Bu dostluk ve idare-i maslahatçılık, adam Öldürme, hırsızlık yapma ve yalan şahitliğe sebep olursa, elbette caiz değildir [10]




Ayetlerden Alınacak Dersler



1 Kafirleri dost edinmek, sevmek ve meyletmek islâmda haramdır


2 Mal, can ve işkence korkusuyla takiyye yapmak caizdir


3 Baskı yapma ve ölümle tehdit hallerinde1 kalbin İmanla mutmain olması kaydıyla küfrü gerektiren bir sözün söylenmesi mubahtır


4 Mü'min ile kafir arasında velayet, yardımlaşma ve veraset bakı*mından hiç bir boğ yoktur


5 İnsanların kalbinde gizil her şeye vakıf olan Allah (cc)'tan, Hiç bir şey gizlenemez [11]

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #59
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




23 DERS İSLÂM'DA HACCIN FARZ OLUŞU



96 - Şüphesiz âlemler İçin, çok feyizli ve oyn-ı hidayet olmak üze*re, konulan ilk ev (mabed) elbette Mekke'de olandır


97 — Orada apaçık alametler, İbrahim'in makamı vardır Kim oraya girerse (taarruzdan) emin olur Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yeten*lerin) Beyt'f hacc (ve ziyaret) etmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkı*dır Kim küfrederse şüphesiz ki Allah âlemlerden gani (müstağni) dlr




Ayetlerin Lafzi Tahlili



(Evvele beytin): İbâdet için yapılan Hk ev anlamındadır


(Bekkete): Mekke demektir İbn-i Arabi; «Mekke'ye, Bekke denilmesi, Aiıah (cc)'m oraya (Mekkeye) kötülük yapmak İsteyen diktatörlerin başını gövdesinden ayıracağını belirtmek İçindir» der


(Mütâreken): Hayırlı bir şeyin cok oluşu anlamındadır


(Hüden III alemine): Hidayet yani Beytullahın İnsanlık için İlahi nur ve doğru yol kaynağı olması anlamındadır


(Aminin): Nefsine ve malına emin olmak manasınadır


Lafzen haber İfade eden bir kelime ise de emir ifade eden bir fiil şeklinde*dir Bu kelimenin bulunduğu cümlenin anlamı Özetle şöy/edir: «Kim, Mes*cid-i Haram'o girerse, siz ona emniyet verin»


(Sebilen): Bir şeye kavuşturan güç anlamındadır Lügatta yol manasınadır [12]




Ayetlerin İcmali Manaları



Allah (cc) Icmâlen buyurur: «Allah (cc), Beytullah'm kutsal mevkisi-ni, fazilet ve meziyetlerini beyan etmiştir


Yeryüzünde Kabe'yi emniyet ve sığınak mahalli olarak ilk defa Hz İbrahim (sav) ile Hz İsmail (sav) inşa etmiştir Mescid-i Aksa'yı ise, Ka*be'nin İnşaatından bir kaç asır sonra Hz Süleyman (sav) yapmıştır Dola*yısıyla yeryüzünde peygamberlerin yaptığı ilk kıble ve flk mabed Kabe'dir Kabe, bütün mescid ve mabedlerden üstündür Emniyet ve istikrar beldesi Kabe'de Allah (cc)'ın, Safa, Merve, Zemzem, Hatim (Kabeye bitişik hilal şeklinde etrafı mermer duvarla çevrili yer), Hacerü'l Esved ve Makam-ı İbrahim gibi bir çok âyetleri vardır Orası aynı zamanda bir hidayet ve nur merkezidir Ve Beytullah, her renk, ırk ve dilden müslümanların yönel*dikleri kıbledir Tanışma ve sosyal meselelerin halledildiği bir büyük top lantı mahallidir Allah (cc) isminin muayyen günler topluca anılmasına vesile olan yerdir Özellikle mukaddes Hacc farizasının eda edildiği me*kandır


Bütün bu meziyetlerden dolayı Kâ'be, mabedlerin hepsinden daha üs*tündür Ve müslümanlara kıble olmaya daha layıktır [13]




Ayetlerin Nüzul Sebebi



Kurtubî; «Mücahid'den varit olan rivayete hudller arasında Ka'be ve Mescid-I Aksa'^v ^müslümanlar ile ya- n ->inln daha faziletli olduğuna dair konuşmalar oluyordu Yahudiler, «Mescid-i Aksa, Kâ'be'den daha büyük ve üstündür Bütün peygamberler onun etrafında toplanmış ve yaşamışlardır O, en mukaddes topraklarda kurulmuştur» derlerdi Müs*lümanlar da, yahudilere karşı, «En saygı değer, fasiletll yer Kâ'be'dir» diyorlardı Bu konuşmalar üzerine Allah (cc), (mevzumuz) âyeti inzal bu*yurdu» [14] der (Mevzumuz) âyetin, daha önceki âyetlerle münasebeti


Âl'i imrân suresinin başlangıcından, (mevzumuz) âyete kadar Hz Mu-hammed (sav)'İn peygamberliğinin delilleri, Allah (cc)'ın vahdaniyetinin isbatr, ehl-i kitabın gerçek durumu ile, onların Hz Muhammed (sav) ve ashabına karşı yaptıkları mücadeleleri beyan eden, Allah (cc)'ın dininden inhiraf ederek, Medine'deki islâm cemiyetine karşı takındıkları tavrı ve bu tavnn gerisindeki gizil duygularını anlatmaktadır Onların şüpheleri ve mücadelelerini anlatan âyetlerin başlangıcı «Tevrat indirilmezden evvel -Yokub'un kendisine horam kıldığı şeylerden başka- yiyeceğin her türlüsü İsrail oğullan (cin helaldir» {Âl'i İmrân: 93) âyetinden (mevzumuz) âyete kadardır, işte bu âyetler, müslümanlann İnançlarını yıkmak ve bozmak İs*teyen yahudilerin şüphelerini gidermek için gelmiştir


Yahudilerin birinci şüpheleri: Onlar, Peygamber Efendimiz (sav) hak*kında şu şüpheleri ileri sürüyorlardı: «Hz İbrahim milletinden olduğunuzu, getirdiğini iddia ettiğiniz dinin, Onun suhuflarmın tekamül etmiş bir şekli olduğunu iddia ettiğiniz halde, O'na uymuyorsunuz Çünkü deve ett yemek ve sütünü içmek Hz, İbrahim (sav)'in dininde haramdır Bunları nasıl yer ve içersiniz? Hz İbrahim'e haram olan şeylerin helal olduğunu söylemek*le, O'na uymuyor ve tasdik etmiyorsunuz «Ben ona halkın en yakınıyım» demeniz doğru değildir Çünkü siz, her şeyinizle açıktan açığa O'na mu*halefet ediyorsunuz»


İşte Allah (cc), yahudilerin bu İddia ve yalanlarını reddederek, bütün yiyeceklerin İsrail (Hz YakubJ ve oğullarına helal olduğunu, «Tevrat İndi*rilmezden evvel -Yakub'un kendisine horam kıldığı şeylerden başka- yiye*ceğin her türlüsü İsrail oğullan İçin helaldir» (Âl'İ İmrân: 93) âyetiyle bil*dirmektedir


Peygamber Efendimiz (sav), Hz İbrahim (sav)'in dinine hiç bir za*man muhalif değildi Bilakis bütün yönleriyle O'na uyuyordu Çünkü bütün semavi dinlerin kaynağı vahiy ve ilhamdır Onlar ise, Allah (cc) tarafından geldiğinden birbirine tamamen uygundur Yahudilerin ortaya attıkları şüp*heler1, Benî İsrail peygamberlerinin kitaplarında yoktur Kendileri kitapla-rını tahrif ederek O'na şüphe ve desiselerini İlave etmişlerdir Allah (cc), bu âyetle yahudllerin bu yalan iftira ve desiselerini böylece reddetmekte*dir


Yahudilerin İkinci şüpheleri: Yahudiler, kıblenin Mescid-I Aksa'dan Ko'be'ye dönüş emrini vesile yaparak, Resuluilah (sav)'ın nübüvvet ve ri-saletinl inkar etmeğe ve halkı islâm'dan soğutmak, şüpheye düşürmek İçin, «Mescid-i Aksa, Ka'be'den daha faziletlidir Kıble olmaya daha layık*tır Çünkü Orası, Kabe'den önce yapılmıştır Hz İshak (sav)'ın soyundan gelen bütün peygamberler O'raya tazim ederek, O yöne namaz kılmış*lardır» Bizzat Resuluilah (sav)'a da, «Onların yolunda olduğunuzu iddia ediyorsunuz Onların saygı gösterdikleri yere tazim ederek yönelir, na*maz kılardınız Kıbleyi Kabe'ye çevirmezdiniz samimi olsaydınız» İddia ve İftiralarında bulunuyorlardı


Onların bu tutum ve davranışları üzerine: «Şüphesiz âlemler için, çok feyizli ve ayn-ı hidayet olmak üzere, konulan ilk ev (mabed) elbette Mek*ke'de olandır» âyeti nazil oldu Böylece Allah (cc), yahudilerin müslüman-lan islâm'da şüpheye düşürmek için ortaya atmış oldukları iftiraları red*detti [15]




Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler



Birinci İncelik: Hacc farzının eda mahalli olarak Kabe'nin Allah (cc) tarafından İhtiyar (seçilme) edilmesinde bir takım hikmetler vardır, önce*likle Kabe, Ailah (cc)'m insanlar için seçtiği kıblegahttr Yeryüzünde Hz ibrahim (sav)'in ibâdet için yaptığı İlk evdir Ka'be, semadaki Beytü'l Ma-mur'un tam istikametindedir İnsanların yeryüzündeki tavaf yeri nasıl Ka'*be İse, Meleklerin de semada tavaf ettikleri yer, Beytü'l Mamur'dur Tüm bunlardan dolayı Allah (cc|, hacc'ın orada yapılmasını emretmiştir


İkinci İncelik: İmam Fahreddin er-Râzİ, Kabe'nin yapımı hususunda: «Allah (cc), Hz İbrahim (sav)'e Kâ'benin yapılmasını emretmiştir O, bu emrini Cebrail (sav) vasıtasıyla Hz İbrahim (sov)'e bildirmiştir Bundan dolayı dünyada Ka'be'den daha şerefli bir bina yoktur ve olamaz da Çün*kü O'nu bizzat emreden Alfan (cc), yeri ve şeklini çizen bizzat Hz Cebrail, yapan Hz İbrahim (sav), çırak ta Hz İsmail (sav) dır» der [16]


Üçüncü İncelik: Ka'be, yeryüzünde bir emniyet ve sığınak yeridir Böy*le olması da Hz İbrahim'in Beytullaht inşa ettikten sonra yapmış olduğu, «Hani İbrahim, ya Rab, burasını emniyetli bir şehir yap» (Bakara: 126) duası bereketiyledir Ka'be, her korkanın sığınak yeridir Oraya giren her kes emin olurdu Yeryüzünde böyle bir yer yoktur Hz İbrahim'in ve Hz İsmail'in yaptığı zamandan beri bu böyledir Hatta Arapların cahilfyet dö*neminde bile Evet, bu devre de dahi bu Kabe'nin hürmeti devam etmiş*tir Bu hürmetin olduğu yerde (Ka'be) yaşayan insanların mal, can, nesil emniyetleri diğer bölgelerde yaşayan insanların mal, can ve nesil emni-yetleriyle mukayese edilemeyecek derecede iyiydi Denebilir ki, Ka'be'de yaşayan Kureyş kabilesinin, diğer putperest Arap kabilelerine bir üstün*lüğü, bir hakimiyeti vardı Bunun yegane sebebi, putperest olmalarına rağ*men Ka'be'ye göstermiş oldukları tazimdir, İşte bu hususu apaçık beyan eden âyet-i kerime: «Çevrelerinde İnsanların zorla (yakaîanıp) kapılmakta olmasına rağmen (Mekke'yi) korkusuz (ve emin bir yer) yaptığımızı onlar görmediler mi? Hala batıla İnanıyorlar da Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?» (Ankebut: 67)


Hatta Hz Ömer (ra): «Babam Hattab'ın katilini Mescid-İ Haram (Ka'*be) de yakaladığım zaman çıkıncaya kadar değil öldürmek, elimi dahi sür*mem» buyurmuştur Zira oraya sığınan kati! için Ka'be, emniyet ve istik*rar yeri olur


Dördüncü incelik: Allâme Ebussuud: «(Mevzumuz) âyette, «Kim küf*rederse» cümlesinin aslında, «Kim hacc yapmazsa» cümlesi yerine gel*mesinde ki hikmet; Hacc'ın farz oluşunu te'kid ve gücü olduğu halde hacc yapmayan kimsenin ne kadar büyük günah işlemiş olacağının bildirilmesi içindir Çünkü Resululiah (sav), «Gücü olduğu halde hacc farizasını yap*madan ölen kimse; yahudilik ve hristiyanlık dinlerinden birisi üzere ölsün» buyurmuştur


Hacc'ı farz kılan âyet, bir taraftan bu vazifeyi ifa ederken, yapılması gereken dikkat ve itinayı bildirirken, bir taraftan da gücü yettiği halde hacc yapmayan kimseyi, en yüksek seviyede tenkid ve tahkir etmiştir Çünkü âyet, Arap dili ve edebiyatına göre hakikati İfade eden haber cüm*lesi değil, devamı ifade eden isim cümlesi ile haccı emretmiştir Ki, hacc kullan-ı uhdesinden ayrıimayacak bir haktır Ancak hacc eda edildiği tak*dirde, bu haktan kurtulunur Yoksa namaz ve oruç gibi bir fidye İle öde*necek bir borç değildir» [17] demektedir [18]




Ayetlerdeki Şer’i Hükümler


Birinci Hüküm: Harem-i Şerif (Ka'be)'De Cinayet İşleyen Kimsenin Hük*mü Nedir?



Fakihlere göre Ka'be'de -öldürme, uzuv kesme ve diğer bir şekllde-cfnayet işleyen kimsenin kısas, hükmü, yine Ka'be'de İnfaz edilir Kabe'ye karşı saygısızlık yapan katili, Ka'be kısastan kurtaramaz Çünkü Allah (cc), «Onlar Mescid-i Haram yanında, orada sizinle döğüşünceye kadar, (yani döğüşmedikçe) siz de orada kendlterlyle döğüşmeyin Fakat (orada sizi öldürürlerse siz de onları öldürün Kâfirlerin cezası böyledir» (Ba*kara: 191) buyurmuştur


Yalnız Ka'be'de cinayet İşleyen kimsenin, kısasının Kabe'de İnfaz edil*mesi konusunda İttifak eden fakihler, Kabe dışında cinayet işleyip daha sonra Ka'be'ye sığınan kimsenin kısasının Ka'bede yapılıp yapılamayacağı hususunda İki görüşe ayrılmışlardır


Birinci görüşe (Hanefi ve Hanbelilere) göre; şer'î had gerektiren bir günah işleyen kimsenin daha sonra Kabe'ye sığınması halinde, fiilin hük*mü -zina, hırsızlık ve İlh- Kabe'de İcra edilemez Çünkü Allah (cc), «Kim oraya girerse (taarruzdan) emin olur» buyurmaktadır Ka'be'ye giren şah*sa orada bulunduğu müddetçe emniyet sağlanması farzdır Bu âyet, her nekadar bir şeyi haber verme tarzında gelmişse de kastedilen emirdir Âyetin anlamı özetle şöyledir: «Her kim oraya girerse, ona emniyet ve*rin»


«Artık hacc da kadına yaklaşmak, günah İşlemek, kavga etmek yoktur» (Bakara: 197) âyeti de, yukarıdaki âyette andığımız gibi haber şeklinde gelmesine rağmen, emri ifade eder Çünkü bu âyetin de asıl an*lamı şöyledir: «Hacc esnasında kadınlara yaklaşmayınız Günah İşleme*yiniz ve kavga yapmayınız»


Bu görüş büyük alim Abdullah bin Abbas (ra)'dan nakledilmiştir Kİ O, «Dışarda cinayet işleyip daha sonra Harem-i Şerife sığınan kimsenin kısas hükmü, orada icra edilemez Katil orada kaldığı müddetçe hiçbir kim*se yanında oturamaz, alış-veriş yapamaz ve konuşamaz Çıkıncaya kadar bu böyle devam eder Çıktığı zaman da kısas hükmü infaz edilir» der


Ibn-i Abbas (ra)'ın bu görüşü, Hanefj alimlerinin mezhep görüşüdür Onlar aynen bunu kabul eder ve «Harem-i şerifin kendisine has bir say*gınlığı vardır Herkes tarafından bu saygının gösterilmesi farzdır Oraya sığınan herkesin, kaldığı müddetçe korunması lazımdır Çünkü Allah (cc), «Her kim oraya girerse (taarruzdan) emin olur» buyurmuştur» derler


İkinci görüşe (Maliki ve Şafiî) göre; de Kabe dışında -öldürme, uzuv kesme veya diğer bir şekilde- cinayet işleyen kimse, daha sonra Harem-I Şerife sığınırsa, kısas hükmü hemen orada infaz edilir Delilleri ise şun*lardır :


A Resulullah (sav)'in; «Bazı müşrikleri Mekke'nin fethinden sonra Harem-i Şerif ie dahi görseniz öldürünüz» hadisidir


B Resulullah (sav)'ın müşrik İbn-i Hatel için, «O'nu öldürünüz Ka*be'nin örtülerine sarılmış olarak görseniz dahi, öldürünüz» buyurmastdır


C Resulullah (sav)'ın, «Şüphesiz Harem-i Şerif, asî (halifeye karşı), hırsız ve adam öldüren katili, kendisine siğınsa dahi korumaz» buyruğudur


Bu hadislerden anlaşılan şudur: Dışarda cinayet işleyen kimseler, Ha*rem-i Şerife dahi sığınsalar, mühlet tanınmayarak haklarındaki şer'î hü*küm hemen İnfaz edilir Maliki ve Şafüler, «Her kim oraya girerse (taar*ruzdan) emin olur» âyetini de şu şekilde tefsir ederler: Cahillyet devrinde bir kimse ne kadar cinayet işlerse İşlesin, Kabe'ye sığındığı takdirde ona çıkıncaya kadar taarruz edilmezdi Bu da emniyet ve istikrar beldesi hal*kına Allah (cc)'ın bir lütfudur Yalnız islâm, cinayetlerin önlenmesi bakı*mından -adam öldürme, hırsızlık, uzuv kesme, zina ve diğer bir şekilde-suç işleyenin, Ka'be dahil nereye sığınırsa sığınsın derhal hakkındaki hük*mün infaz edilmesini emreder Günkü islâm dini, kuvvet dinidir


Delilleri daha sağlam olduğundan ikinci görüş (Şafiî ve Malikî) tercih edilir Eğer birinci görüş tercih edilseydi, şöyle bir durum ortaya çıkardı: Harem-i Şerif canilerin, suçluların toplandığı bir merkez haline gelir ve can emniyeti ortadan kalkardı «Harem-i Şerife sığınır ve orada kalırsam kurtulurum» düşüncesiyle suçlular, Ka'be'ye sığındıkları takdirde, şer'İ hü*kümler de icra edilmezse, Harem bir suçlular merkezi olurdu Halbuki Al*lah (cc) Harem-i Şerifi, «emniyet ve istikrar beldesi» olarak vasıflandır-mıştır Bundan dolayı tercih edilen görüş, ikinci görüştür Allah (cc), en İyi bilendir [19]




İkinci Hüküm: Fakir Ve Kölenin Hacc Yapma Hükmü Nedir?



Âyette belirtilen mali güce sahip olmayan fakire, hacc yapmak farz değildir Eğer fakir kimse hacc yaparsa, hacc farizasını eda etmiş olacağı İcma ile sabittir Fakihlerin ihtilaf ettiği husus, hacc yapan köleden, bu farzın kalkıp kalkmayacağıdır


İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra)'ye göre, köle hacc yaparsa, nafile hacc yapmış olur Azot edildikten sonra zengin olursa yeniden hacc yapması farzdır Baliğ olmayan çocuk hacc yapsa dahi, buluğdan sonra hacc yap*masının farz olduğu gibi Çünkü çocukluk döneminde yapılan İbadetlerin -biri de hacctir- hepsi nafiledir Bunun için kölelik devrinde yapılan hacc da nafile hacctır Bilahare hacc yapması faredir


İmam-ı Azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Malik (ra)'in görüşlerine muhaliftir, ğil, farz olan haccı eda etmiş olur Çünkü hacc vazifesini eda eden fakfr-den hacc sakıt olduğu gibi, hacc vazifesini yapan köleden de, hacc sakıf olur Kölelik, fakirlik, haccın farz olması hususunda eşittir Köleye cuma namazı da farz değildir Camiye giderek cuma namazı kılsa Öğle nama*zının farzı üzerinden sakıt olur Bu görüşte zayıftır Çünkü Şafiî Mezhebi-, nin İmam Şafiî (ra)'den sonra en büyük imamı İmam-ı Nevevl'den bu hu-; susta yukarıdaki Şafii görüşüne aykırı bir görüş nakledilmiştir Çünkü O: < «Şafiî mezhebine göre, hacc niyetiyle ihrama giren köle, Arafat vakfesini yapmadan önce azat edilirse haccı, eda edilmiş bir hacc olur Bu da İrnam-i azam Ebu Hanife (ra) ve İmam Malik (ra)'İn görüşlerine muhaliftir Azat edilme olayı Arafat vakfesinden sonra olursa o hacc, farz hacc değil, nafile hacc sayılır, imam Şafiî (ra)'nin yanında en sahih görüş îe budur ! Görülüyor ki, her iki mezhep arasındaki İhtilaf şeklidir, hakiki değildir Çünkü her iki mezhepte kölenin azat edilmesi, haccın en büyük rüknü Arafat vakfesinden sonra tahakkuk ederse, onun nafile hacc yapmış ola*cağı ve zengin olduktan sonra hacc yapmasının da farz olduğu hususun*da ittifak etmişlerdir»[20]




Üçüncü Hüküm: Kadının Mahreminin Yanında Bulunması, O'nun İçin Hacc Farzının Şartlarından Mıdır?



Bazı fakihlere göre mahreminin yanında bulunması, kadın İçin haccın farz olma şartlarındandır Bu Hanefî mezhebinin görüşüdür «Allah (cc)'a ve ahiret gününe inanan bir kadına, yanında kocası ve mahremi olmak*sızın ücgünden fazla yolculuk yapması haramdır» hadisi ve Ibn-i Abbas (ra)'tan rivayet edilen, «Resulullah (sav) bir gün hutbede, «Kadın, mah*remi olmaksızın yolculuk yapmasın» buyurdu Bir sahabî ayağa kalkarak, «Ya Resulullah (sav) orduya katılmak için hazırlanıyorum Hanımım İse hacc yapmak İstiyor,» deyince, «Sen, hanımınla hacc yap» buyurdu» ha*dislerini delil getirirler Bir kadın ancak yanında kocası veya mahremi oldu*ğu takdirde hacc yapabilir Tek başına yapamaz Çünkü Resulullah (sav) cihat yapmak İsteyen kimseye, o'nu (farz olduğu halde) terketmesini ve hanımıyla hacc yapmasını emretmiştir Eğer kadının hacc yolunda bir mah-


reminln bulunması, haccın vücup şartlarından olmasaydı Resulullah (sav), o adama cihadı terketmesini ve hanımıyla hacc yapmasını emretmezdi


Şafiî ve Hanbelilere göre de bir kadın, haccda birkaç kadınla birlikte olursa -namus emniyeti sağlanmıştır- yanında mahremi ve kocasının bu*lunması haccın vücup şartlarından değildir


Nafile haccı hiçbir kadın yalnız başına yapamaz Ancak kocası veya bir mahremi olursa yapabilir Şafiiler ile Hanbelilerin yukarıda andığımız hadisten haberdar olmadığını zannediyorum Hadislerin ışığında meseleye baktığımız zaman, yanında mahremi veya kocası bulunmayan kadına hacc farz değildir Bulunursa farzdır Tercih edilen de bu görüştür [21]




Mühim Bir Uyarı



İslâm, hacc gibi bir farzın edasını, kadının yalnız başına yapmasına


müsade etmemiştir Ancak mahremiyle yapabilir Islâmın beş temel şartın*dan biri olan hacc, hem kadına hem de erkeğe farzdır Günümüz kadınları bırakınız haccı, okumak ve çalışmak İçin ülke içi ve dışına gidiyor Açık, saçık geziyor Yanlarında mahremleri olmaksızın yemek yiyor ve içiyor Tabii bir görünüm alan bu durum, islâm terbiye, edep ve ahlâkından uzak olduğu gibi, erkeklik gururunu ve namusunu, kıskanma duygusunu orta*dan kaldırmaktadır [22]




Dördüncü Hüküm: Haccı Farz Kılan Şartlar Nelerdir?



Haccı farz kılan şartlar beştir


1 İslâm olmak


2 Akıllı olmak


3 Baliğ olmak


4 Gücü olmak (para ve sıhhatin olması)


5 Kadın mahreminin yanında bulunması


Bazı alimler bu şartlara yol emniyetini de İlave etmişlerdir Halbuki yol emniyeti vücup şartlarından değil, eda şartlarındandır İlk üç şart yal*nız haccın değil oruç, namaz gibi diğer islâm rükünlerinin de şartlanndandır


Dördüncü şartı -güçtür- Allah (cc), «Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin) Beyti hacc (ve ziyaret) etmesi Allah'ın İnsanlar üzerinde bir hakkıdır» âyetinde beyan etmiştir Bu şart, Resulullah (sav)'ın hadisin*de, «binek ve yol azığı» olarak açıklanmıştır Çünkü Resulullah (sav), «Bir kimsenin yol azığı ve kendisini Beytullah'a kavuşturacak bir bineği olur da hacc yapmazsa, öldüğü zaman hrlstiyan veya yahudi olarak Ölür ; Bunu da şüphesiz Allah (cc), «Ona bir yol bulabilenlerin (gücü yetenlerin), Beyt-i hacc (ve ziyaret) etmesi Allah'ın İnsanlar üzerinde bir hafckıdır» âyetiyle beyan etmfştfr» buyurdu


İbn-i Ömer (ra)'den varit olan bir rivayete göre Resulullah (sav)'a âyetteki «Ona bir yol bulabilenler» cümlesinden maksat nedir?» diye soruldu Peygamber Efendimiz de, «Ondan maksat, azık ve binektir» buyur*du


Cessas'ta bu hususta: «Ayetteki «gücü yetenler» ifadesi, yalnız binek ve azığa, hasredilmemelidir Çünkü hastalığından korkan hasta, sakat ve Vj binek üzerinde duramayacak kadar ihtiyar olan kişilerin binek ve azıkları olsa dahi hacc vazifesini eda edebilmeleri cok zor ve müşküldür


İşte bu görüş delalet ediyor ki, Resulullah (sav), âyetteki «gücü yetenler» tabirini açıklarken gücü, yalnız azık ve binek olarak kastedmiyor


Bunu daha geniş bir manada kullanıyor Azık ve binek güc yetmenin kapsamına giren şeylerden sadece ikisidir Yalnız bunlar değildir Bu İse «Yürümeye gücü yeten bir insan için azık ve binek olmasa dahi ona hacc farzdır» diyen kimselerin görüşlerinin batıl olduğunu ifade eder Çünkü Resulullah (sav) haccın farziyyetini beyan ederken bineğin farz olduğunu beyan etmiştir Yürüyerek değil» [23] der


Beşinci şartı tafsilatlı olarak üçüncü hükümde beyan ettik [24]




Beşinci Hüküm: Birden Fazla Hacc Yapmak, Farz Mıdır?



(Mevzumuz) âyetin zahiri, haccın ömürde bir defa yapılmasının farz olduğunu beyan eder Cumhur da bu görüştedir Zira haccın birden fazla yapılması hususunda âyette bir işaret yoktur Ebu Hüreyre (ra)'nin riva*yet ettiği hadis bu hususu tekit eder: «Resutullah (sav), bir gün hutbede, «Ey insanlar Allah (cc) size haccı farz kıldı Kimin gücü yeterse haccını yapsın» buyurdu Sahabilerden biri ayağa kalkarak, «Ya Resulallah (sav), her sene hacc yapılacak mı?» diye üc kez sorduğu halde her defasında Peygamber Efendimiz (sav) sükut etti ve sonra, «Ey insanlar, eğer «Evet» deseydlm, size her sene hacc farz olacağından gücünüz,buna yetmezdi» Hutbesine devamla «Benim söylemediklerimi siz sormayın Çünkü sizden önceki ümmetlerin helaki, peygamberlerine cok soru sormaları ve onlara muhalefet etmeleri yüzündendir Size bir şeyi emrettiğim zaman, gücünüz ntsbetinde onu yapın Nehyettiğim şeyleri de yapmayınız,» buyurdu Ve bu hadis haccın ömürde bir defa yapılacağını tekit eder [25]






--------------------------------------------------------------------------------


[1] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/329-330


[2] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/330


[3] Taberl-Camİul Beyan - C 3, S 228 330


[4] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/330


[5] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/330-331


[6] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/331-332


[7] Cessâs -age- C 2 S 11 334


[8] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/334-335


[9] Cessâs -age- C 2, S 290


Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/335-336


[10] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/336


[11] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/336


[12] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/337-338


[13] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/338


[14] Kurtubi -agc- C 4 S 134


[15] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/338-340


[16] Fahreddin er-RâzI -age- C 8, S 155 340


[17] Ebussuud- Tefsir - C 1 S 255


[18] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/340-341


[19] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/342-343


[20] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/343-344


[21] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/344-345


[22] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/345


[23] Cessas -age- C 2 S 30B 346


[24] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/345-346


[25] Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/346-347

Alıntı Yaparak Cevapla

Tefsir Dersleri...

Eski 08-04-2012   #60
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tefsir Dersleri...




Nisa Suresi

24 DERS İSLAM'DA TAADDÜDÜ ZEVCAT VE HİKMETİ 3


Ayetlerin Lafzı Tahlili 3


Ayetlerin İcmali Manaları 3


Ayetlerin Nüzul Sebebleri 3


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 4


Âyetlerdeki Şer'ı Hükümler 5


Birinci Hüküm: Rahimle Birşey Dilemenin Hükmü Nedir? 5


Ikinel Hüküm, Bani Olmayan Vslme „„„ ,Esllm Edı)İr Ml? 5


Üçüncü Hüküm: Ayetteki «Nikah Edin» Tabiri Nikah Akdinin Farz Mı, Yoksa Mubah Mı Olduğuna Delalet Eder? 6


Dördüncü Hüküm: Âyetteki «İkişer, Üçer, Dörder» Kelimelerinin Manaları Nelerdir? 6


Âyetlerden Alınacak Dersler 7


Âyetlerdeki Teşri'ı Hikmetler 7


25 DERS YETİM MALLARINA VERİLEN ÖNEM 8


VE KORUNMASI HUSUSUNDA GÖSTERİLEN YOLLAR 8


Âyetlerin Lafzi Tahlili 8


Ayetlerin Icmali Manaları 9


Âyetlerin Nüzul Sebebleri 9


Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler 9


Ayetlerdeki Şeri'ı Hükümler 10


Birinci Hüküm: Ayetteki «Sefihler» Kelimesinden Maksat Kimlerdir? 10


İkinci Hüküm: Sefih, Malım Tasarruftan Alıkonur Mu? 11


Üçüncü Hüküm: Yaşlı İnsanların Mallarına Elkonur Mu? 11


Dördüncü Hüküm: Vasilerin, Yetimlerin Mallarından Yemeleri Mubah Mıdır? 12


26 DERS NİKAHLARI HARAM OLAN KADINLAR 13


Âyetlerin Lafzi Tahlili 13


Âyetlerin İcmali Manaları 14


Bu Ayetlerin Geçmiş Âyetlerle Münasebeti 14


Âyetlerin Nüzul Sebebleri 14


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 15


Âyetlerdeki Şer'î Hükümler 15


Birinci Hüküm: Kadına Evlilikte Verilecek Mehir Ne Kadardır? 15


İkinci Hüküm: Âyetteki «Kuvvetti Teminat» (Misak-T Golizjden Maksat- R Nedir? 16


Üçüncü Hüküm: Kendileriyle Evlenilmesi Haram Olan Kadınlar Kimlerdir? 17


1- Neseb Yoluyla Haram Olan Kadınlar: 17


2- Süt Yoluyla Haram Olan Kadınlar : 17


3- Dünürlük Yoluyla Haram Otan Kadınlar; 17


Dördüncü Hüküm: Bir Kimse Evliliğinden Önce Veya Sonra Kayınvalidesi İle Zina Yaparsa Karısı Kendisine Haram Olur Mu? 18


Âyetlerden Alınacak Dersler 20


Âyetlerdeki Teşri'î Hikmetler 20


Nesep Yoluyla Haramlığın Hikmeti: 20


Dünürlük Yoluyla Haramlığın Hikmeti: 21


27 DERS KARI-KOCA ARASINDAKİ GEÇİMSİZLİĞİ GİDERME YOLLARI 21


Âyetlerin Lafzı Tahlili 21


Ayetlerin İcmali Manaları 22


Âyetlerin Nüzul Sebebi 22


Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler 22


Ayetlerdeki Şer’i Hükümler 23


Birinci Hüküm: Serkeş Bir Kadını İrşad Etmenin Merhaleleri Nelerdir? 23


İkinci Hüküm: Serkeş Kadına Verilecek Cezalar Âyetteki Tesbtte Göre Mi Yapılmalıdır? 24


Üçüncü Hüküm: Hakemlerin Qkraba Dışından Olması Caiz Mtdlr? 24


Dördüncü Hüküm: «(Eğer"Kan Ue Kocanın) Aralarının Açılmasından Endişeye Düşerseniz» Âyetinin Mufratablan Kimlerdir? 25


Ayetlerden Alınacak Dersler 26


Ayetlerdeki Teşri'ı Hikmetler 26


28 DERS CÜNÜP VE SARHOŞLARA NAMAZ KILMANIN HARAM OLUŞU 27


Âyetin Lafzı Tahlili 27


29 DERS ADAM ÖLDÜRMENİN GÜNAH VE CEZASI 31


30 DERS SAVAŞTA NAMAZ KILMA 37

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.