Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Gezelim, Görelim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eserlerimiz, istanbuldaki, tarihi

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-07-2009   #46
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Sultan I Ahmet Türbesi (Eminönü)
Sultan IAhmed’in (1603–1617) Türbesi, Sultanahmet Külliyesi’nin kuzeydoğu köşesinde bulunmaktadır Duvar ile çevrili olan türbenin arkasında bir darülkurra, revakların önündeki köşede daha önce sebil olan ve XIX yüzyılda muvakkithaneye dönüştürülen, günümüzde Türbeler Müzesi Müdürlüğü olarak kullanılan bir yapı bulunmaktadır

Sultan IAhmed’in 1617’de ölümünden sonra Sultan IMustafa (1617–1618/1622–1623) döneminde 1617–1618 yıllarında türbenin yapımına başlanmış, Sultan II Osman (1618–1622) döneminde 1619’da tamamlanmıştır

Türbe XVI yüzyıl türbelerinden ayrı bir mimari üslup göstermektedir Bu yapıda iç koridorlu mekân düzeninden ve çift cidarlı kubbeden vazgeçilmiştir Girişin karşısına bir çıkıntı yapılmıştır Kare planlı olan yapının cepheleri mermerle kaplanmış olup, köşeler pahlanarak yumuşatılmıştır Bu pahlanan kısımlar üstte mukarnas dolgular ile son bulmaktadır Türbe cephelerdeki üç sıra pencere ile aydınlatılmıştır Alt sıra pencereler ahşap kapaklı dikdörtgen söveli, üst sıra pencerelerse sivri kemerli ve şebekelidir Türbenin yan cephelerine açılan farklı boyuttaki bu pencereler asimetrik bir görünüme sahiptir Sultan I Ahmed’in sandukasının hizasına rastlayan pencereler diğerlerinden daha büyük tutulmuş ve böylece farklı bir görünüm elde edilmiştir

Türbenin üzeri çokgen bir kasnak üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür Türbe girişi üç bölümlü bir revak görünümündedir Bu revakın üst örtüsü önde dört, arkasında duvarlara gömülü iki sütun üzerine oturmaktadır Buradaki mukarnas başlıklı mermer sütunlar iki ayrı renkli taştan örülmüş ve bunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmıştır Bu kemerlerin ortasında ayna tonoz, iki yanında da birer kubbe bulunmaktadır Üst örtünün içerisi bitkisel kalem işleri ile bezenmiştir Türbe giriş revakı daha geniş tutulmuş ve iki yanına da mermer korkuluklu sekiler yerleştirilmiştir Türbe girişi basık kemerli bir kapı olup, bunun üzerinde üç satırlık on iki kartuşlu bir kitabeye yer verilmiştir:

“Hüsrev-i Cennet-mekân hakan-ı Firdevs-i aşiyan
Daver-i Cemşid ferdray-ı hurşid i’tila
Yani Sultan Ahmed ol Şah-ı Süleyman kadr kim
Şahlar olurlar idi dergehine çehresa
Gördü kim bu alem-i fani değil Cay-i karar
Can atıp firdevse kıldı azm-i aklim-i beka
Şahbaz ruh-ı paki arşa pervaz eyledi
Oldu cism-i pakine bu merkad-i ca dilguşa
Habgahın adın kıl ya Rab o şah-ı adilin
Cennet-i a’lada lutfunla müyesser kıl lika
Türbe-i ulyasının ihtimamına tarihdir
Türbe-i Sultan Ahmed evc-i ı’lliyyin ola
1028 (1619)

Türbenin ahşap kapı kanatları üç bölüm halindedir Bu kapıda kündekari teknik uygulanmış, geçmelerin içerisi sedef, fildişi ve bağa ile kaplanmıştır Türbenin girişi üzerine bir mahfil yerleştirilmiş, buraya çıkışı sağlayan merdiven giriş kapısı ile dolap nişi arasına yerleştirilmiştir Türbenin üzerini örten kubbeye geçiş duvarlardan dışarı taşan sekiz sivri kemer ve bu kemerlerin mukarnaslı üçgenleri üzerine oturtulmuştur

Sultan I Ahmet Türbesi çini, kalem işi ve ahşap işçiliğinin güzel örneklerini bir araya getirmiştir Alt sıra pencerelerin üzerlerine kadar zeminden çiniler ile kaplıdır XVII yüzyıl sıratlı tekniğindeki bu çinilerde bitkisel kompozisyonlara ağırlık verilmiştir Çini panoların üzerini lacivert zemine beyaz sülüs hat ile yazılmış Mülk suresine yer verilmiştir Bu ayet kuşağı bütün türbeyi çepeçevre dolaşmaktadır Çinilerin üzerinde kalan bölüm ise zengin kalem işleri ile bezenmiştir Kubbenin ortasına madalyon içerisine Fâtır suresinin 41 ayeti; pandantiflerdeki madalyonlar içerisine de Esma-ül Hüsna yazılmıştır

Türbede Sultan I Ahmet, oğulları Sultan II Osman, Sultan IV Murad, Kösem Valide Sultan (Mahpeyker Sultan), I Ahmed’in, II Osman’ın, IV Murad’ın ve Sultan İbrahim’in kızları ile oğulları gömülüdür

Türbe İstanbul Türbeler Müdürlüğü’nün yönetiminde olup, müze olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-07-2009   #47
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Mihrimah Sultan Medresesi (Üsküdar)

İstanbul Üsküdar ilçesi, İskele Meydanı’nda Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) kızı Mihrimah Sultan tarafından Mimar Sinan’a 1548 yılında yaptırılmış olan, cami, türbe, sıbyan mektebi ve handan meydana gelen külliyenin bir bölümünü oluşturan medrese külliye ile birlikte aynı tarihte yaptırılmıştır Medresenin giriş kapısı üzerinde kitabesi bulunmamaktadır Medresenin on dokuz kubbesi kurşunla kaplı olduğundan Kurşunlu Medrese ismi ile de tanınmaktadır

Kaynaklardan öğrenildiğine göre medresenin yapımından sonra devrin ünlü müderrislerinden İmamzade Mehmet Efendi burada ders vermiştir Onun ardından Şemseddin Ahmet Efendi, Arapzâde Mehmet Efendi, Şah Mehmet Çelebi, Hacı Muradzâde Dursun Efendi, Şeyhülislâm Çivizâde Mehmet Efendi de burada ders vermiştir Mihrimah Sultan’ın vakfiyesinden öğrenildiğine göre medresede belirli günlerin dışında mazereti olmaksızın öğrenimi terk etmeyecek müderrise günde 50 akçe, öğrenciler arasında en bilgili olanına günde 5 akçe, medresede talebe olan ve mazereti olmaksızın dersi terk etmeyen 14 öğrencinin her birine günde 2’şer akçe, sabah namazından önce kapıyı açarak yatsıdan sonra kapayacak kapıcıya da günde iki akçe ve temizlik işlerine bakan ferraşa günde bir akçe verilmesi şart koşulmuştur

Mihrimah Sultan Camisi’nin kuzey yönünde yer alan medrese kesme köfeki taşından yapılmıştır Caminin avlusuna bakan görkemli giriş kapısının iki yanına birer üzeri stalaktitli mihrabiye yerleştirilmiştir Giriş kapısı kırmızı ve beyaz mermerlerin alternatifli sıralanması ile oluşmuş yuvarlak kemerlidir Medrese avlusunun iki uzun cephesine on dört oda yerleştirilmiştir Bu odaların önünde baklava başlıklı mermer sütunların yuvarlak kemerlerle birbirine bağlandığı, üzerleri kubbeli bir revak bulunmaktadır Medrese hücreleri kare planlı olup, içlerinde birer ocak ve dolap nişleri vardır Üzerleri kubbe ile örtülmüştür

Medrese avlu girişinin karşısına gelen mekâna kare planlı dershane yerleştirilmiştir Dershanenin üzerinde kitabesi bulunmamaktadır Dershanenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Dershane beş adet pencere ile aydınlatılmıştır

Medrese Cumhuriyetin ilk yıllarında Çocuk Dispanseri ve Ruh Sağlığı binası olarak kullanılmıştır Günümüzde özel bir tıp merkezidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-07-2009   #48
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Şemsi Paşa Medresesi (Üsküdar)

İstanbul ili Üsküdar ilçesi, Şemsi Paşa Semtinde, cami, türbe, sıbyan mektebinden meydana gelen Şemsi Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medrese, külliye ile birlikte 1580 yılında Şemsi Ahmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır

Şemsi Ahmet Paşa, Sultan II Selim (1566–1574) ve Sultan III Murad (1574–1595) dönemlerinde vezirlik yapmıştır İsfendiyar ailesinden Kastamonu Beyi Kızıl Ahmet Bey’in torunu, Mirza Paşa’nın da oğludur Osmanlı Saray Okulu olan Enderun’da yetişmiştir Avcıbaşı, Bölük Ağası, Müteferrika ve Sipahiler Ağası olmuştur 1554 yılında Anadolu, bir süre sonra da Rumeli Beylerbeyliği yapmıştır Sultan II Selim tarafından vezirliğe yükseltilmiştir

Yapı topluluğunun avlusunun kuzeybatı yönüne medrese hücreleri bir şerit gibi yerleştirilmiştir On iki medrese hücresinden meydana gelmiş olan bu bölüm bir sıra kesme taş dizisi ve üç sıra tuğladan yapılmıştır Hücrelerin ön kısmında baklava başlıklı on yedi sütunun taşıdığı bir revak bulunmaktadır Buradaki sütunlar birbirlerine sivri kemerlerle bağlanmışlardır Ancak medrese hücrelerinin duvarları üzerinde bu revaklarla ilgili kemer bağlantılarının izlerine onarım sırasında rastlanmamıştır Revakların üzeri düz bir çatı ile örtülmüştür Revak sütunlarında yeşil ve siyah porfir sütunlara da yer verilmiştir Üsküdar İskele Meydanı’nın düzenlenmesi sırasında yeşil bir sütunun bulunarak cami avlusuna getirildiği, bunun bir benzerinin de itfaiye binasında bulunarak aynı yere taşındığı dikkate alındığında revaklarda kullanılan sütunların ne şekilde olduğu da ortaya çıkmaktadır Bu bakımdan revakların orijinalinde yeşil ve siyah porfir olduğu sanılmaktadır

Günümüzde medrese hücrelerine revakların kenarından ve ortasında bir de sütun bulunan bir kapıdan girilmektedir Medrese hücreleri 295x295 m ölçüsünde kare planlı olup, duvar kalınlıkları 080 m dir Hücrelerden her birinin içerisinde birer ocak ile bir veya iki niş bulunmaktadır Hücreler altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır Köşe odalarında cephe görünümü olduğundan buradaki pencere sayısı daha artmıştır

Medresenin dershane-mescidi hücrelerin ortasında, yapı topluluğunun da kuzeybatısındadır Yuvarlak kemerli bir kapıdan girilen bu bölüm 700x700 m ölçüsünde kare planlıdır Üzeri basık sekizgen bir kasnağa oturtulmuş kubbe ile örtülüdür İçerisi altlı üstlü on altı pencere ile aydınlatılmıştır Yapı topluluğunun diğer bölümlerinde olduğu gibi burada da süsleyici bir elemana rastlanmamıştır

Şemsi Paşa Külliyesi ile birlikte medrese de 1894 depreminde hasar görmüş ve İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü YMimarı Süreyya Yücel tarafından 1940 yılında onarılmıştır Medrese 1953 yılından itibaren Şemsi Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-07-2009   #49
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Fatih Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Fatih Sultan Mehmet’in (1444–1446/1451–1481) 1463–1470 yıllarında yaptırmış olduğu külliyesinin bir bölümünü oluşturan medreseleri İstanbul’un fethinin hemen arkasından Ayasofya’daki medresesinden sonra yaptırmıştır

Caminin iki yanında sıralanan medreselere “Sahn-i Seman” isimleri verilmiştir Bu medreselerin dışında ve yine caminin iki yanında, arazinin meyilli olmasından ötürü daha aşağıda olduğundan “Tetimme” denilen öğrencilerin eğitime hazırlık medreseleri bulunuyordu Bu medreselerden caminin Marmara Denizi yönünde olanlar Fatih’ten Edirnekapı’ya kadar uzanan Fevzi Paşa Caddesi’nin genişletilmesi sırasında yıktırılmış, Haliç tarafındakilerin yerlerine de bir ilkokul yapılmıştır Bu medreselerden Haliç tarafındakilere Karadeniz Medreseleri ismi altında “Bahr-i Siyah”, Marmara tarafındakilere de Akdeniz anlamına gelen “Bahr-i Sefid” isimleri verilmişti Saraçhanebaşı’ndan Edirnekapı’ya doğru uzanan yol üzerinde “Baş Kurşunlu”, “Baş Çifte Kurşunlu”, “Ayak Çifte Kurşunlu”, “Ayak Kurşunlu” şeklinde de isimlendirilmişlerdir

Fatih Sultan Mehmet, caminin kuzey ve güneyine iki sıra halinde sekizer yapıdan meydana getirdiği Semaniye Medreselerinde sekiz ayrı müderrisin ders okutmasına karar vermiştir Bunların arkasındaki yüksek derecede öğretim kurumu olan Semaniyeye öğrenci yetiştirmek amacı ile de Tetimme Medreselerini yaptırmıştır Medreselerin yapımında Veziri Azam Mehmet Paşa’yı derslerin düzenlenmesinde Molla Hüsrev ile Ali Kuşçu’yu görevlendirmiştir Bu medreselerde Tusi, Hocazade Musluhiddin Mustafa, Molla Abdülkerim, Kadızade Molla Kasım gibi devrin âlimleri müderrislik görevini üstlenmişlerdir Semaniye Medreselerinde Mantık, Fıkıh, Kelam, Tefsir gibi ilimlerin yanı sıra Matematik, Geometri, Astronomi ve Tıp da okutulmuştur

Kesme köfeki taşı ve tuğladan yapılmış olan bu medreselerin her biri on dokuzar hücre ve bir de dershane mescitten meydana gelmiştir Medrese hücreleri kare planlı olup, avluya birer kapı ve pencere ile açılmışlardır Ayrıca arka cephelere de altlı üstlü birer pencereleri bulunmaktadır Bunların üzerleri kasnaklı kubbelerle örtülmüştür Dershane olarak nitelenen bölüm ise yine kare planlı olup, diğer hücrelerden daha yüksek ve gösterişli biçimdedir Dershanenin üzeri de kasnaklı kubbe ile örtülüdür

Medreselerin ortak özelliği ortalarında revaklı birer avlularının bulunmasıdır Tetimme Medreseleri ise günümüze gelemediğinden bunların mimarisi hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır Bazı kaynaklara dayanılarak bunların üzerlerinin çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır

Fatih Külliyesini oluşturan medreseler 1766 depreminde cami ve diğer yapılarla birlikte zarar görmüşse de kısa süre içerisinde yeniden onarılmışlardır Tetimme Medreselerinin yıktırılması ve temel altı toprak tabakasının ortaya çıkması üzerine Akdeniz Medreseleri yıkılma tehlikesi ile karşılaştığından bunlar kalın gergi demirleri ile desteklenmiştir Bu medreseler 1955 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş ve bir bölümü öğrenci yurdu olarak kullanılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-07-2009   #50
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi (Fatih

İstanbul ili Fatih ilçesi, Saraçhanebaşı’nda, Mimar Ayas Mahallesi’nde bulunan Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi, dershane-mescit, kütüphane, sıbyan mektebi, on altı medrese hücresi, sebil ve sonradan bunlara eklenen bir çeşmeden meydana gelmiş olup, 2580 m2’lik bir alana yayılmıştır Medreseyi Sultan II Mustafa (1695–1703) devrinin sadrazamı Köprülüzade ailesinden Amcazade Hüseyin Paşa yaptırmıştır

Amcazade Hüseyin Paşa, Sultan IV Mehmet (1648–1687) zamanında Osmanlı devletinin çeşitli görevlerinde bulunmuş, 1683’te Viyana’yı ikinci kez kuşatan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın yanında bulunmuştur Viyana Kuşatması’nın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine diğer devlet yöneticileri gibi tüm yetkileri alınarak Rikab-ı Hümayun’a gönderilmiştir Daha sonra Gelibolu yakınındaki Çardak’a muhafız olmuş, Suyolcuzade Vezir Ali Paşa’nın 1688’de ölümü üzerine Seddülbahir muhafızlığına vezir unvanı ile getirilmiştir Bundan sonra bir süre sadaret kaymakamlığı, yeniden Seddülbahir muhafızlığı ve kaptan-ı deryalık görevlerinde bulunmuştur Bu dönemde Sakız Adası Osmanlı topraklarına katılmıştır Ardından Anadolu’da çıkan ayaklanmaları bastırmaya çalışmış, Sultan II Mustafa döneminde Macaristan’da Alman ordusu ile savaşmış, sadrazamlık makamına getirilmiştir Kendi arzusu ile bu görevden ayrıldıktan sonra Silivri’deki çiftliğinde 1702’de ölmüştür

Amcazade Hüseyin Paşa Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıfladığı ve gerilemeye başladığı zor döneminde sadrazamlık yapmıştır Paşanın bu medreseden başka Boğaziçi’nde yalısı, Edirne’de Buçuktepe’de yaptırdığı kasır ve Bursa’da bir tekkesi bulunmaktadır Ayrıca Edirne’de başta çeşmeler olmak üzere çeşitli hayır eserleri de vardır

Amcazade Hüseyin Paşa Medreseyi 1697–1702 yıllarında devam eden sadareti sırasında yaptırmıştır Mimarbaşı İbrahim Ağa tarafından yapılmıştır Yapı topluluğu doğal afetlerden ve yangınlardan ötürü zaman zaman harap olmuştur Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1940 ve 1957, 1958 yıllarında onarılmıştır Yapı topluluğunun yıkılan bölümleri, özellikle medrese hücreleri, kütüphane ve sıbyan mektebi yeniden onarılmış ve 1966 yılı sonlarında orijinal görünümüne uygun biçimde restore edilmiştir Yapı topluluğunu ilk defa 1940 yılında Ekrem Hakkı Ayverdi 1957–1958 yıllarında da Y Mimar Fikret Çuhadaroğlu restore etmiştir

Medresenin yuvarlak kemerli girişinin yanında 1739 yılında eklenmiş Şeyhülislâm Mustafa Efendi Çeşmesi ile altında dört dükkân bulunan sıbyan mektebi bulunmaktadır Kapının diğer yanında da üç ayrı bölüm halinde hazire ve sebil bulunmaktadır Yuvarlak kemerli giriş kapısı köfeki taşından olup, profilli silmelerle daha belirgin bir şekle sokulmuştur Kapının üzerine kartuşlar içerisine alınmış on iki mısralık sülüs yazılı Arapça bir kitabe yerleştirilmiştir

Kitabe:

Lillâhi darun benahu
Lil ilmi sardun mücedded
Nizâmu ikdil meani
Fi ısrı hayrın muarded
Hayfu tefada yakinen
Annalgana imâ suyed
Fâzet simahu münibin
Hüsnü’l mesâi tezevved
Tarih-i tekmil-ia kad
Alhâ tamamen bimuhrad
Şedel Hüseynu vezirân
Lil ilmi dâran veceddet

Giriş kapısından külliyenin ortasında şadırvan bulunan oldukça geniş bir avluya girilmektedir Avlunun sağ tarafında kütüphane ile sıbyan mektebi ve dört medrese hücresi, girişin karşısında on bir medrese hücresi, sol tarafta da iki medrese hücresine yer verilmiştir Böylece medrese on yedi hücreden meydana gelmiştir Avlunun sol tarafında ise dershane-mescit bulunmaktadır

Medrese hücreleri dershane-mescit ile kütüphane arasında kalan alanda, avluyu U şeklinde çevrelemektedir Amcazade Hüseyin Paşa vakfiyesinde on altı medrese hücresinin ismi geçmesine rağmen bugün on yedi medrese hücresi bulunmaktadır Bunlardan on yedinci hücre kuzey ve doğu medrese hücrelerinin birleştiği köşede üzeri açık bir mekândır Bunun on yedinci hücre olup olmadığı da tartışmalıdır

Medrese hücrelerinin önünde baklava başlıklı, yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanmış, üzerleri kubbeli bir revak bulunmaktadır Bunların üzeri kubbelerle örtülmüştür Medrese hücreleri 400x400 m ölçüsünde kare planlı olup, üzerleri küçük kubbelerle örtülüdür Bu kubbelerin birbirleri ile eş olmadıkları dikkati çekerse de bu durum büyük olasılıkla değişik dönemlerde zarar gören yapının onarımı sırasında meydana gelmiştir Köfeki taşından basık kemerli bir kapı ile içerisine girilen hücrelerin her birinin içerisinde iki veya üç dolap nişleri ve bir de ocak bulunmaktadır

Medresenin dershane-mescidi üç taraftan yirmi iki mermer sütunun çevrelediği bir revakla görkemli bir konumdadır Bu revakların üzerleri kubbe, çapraz ve ayna tonozlarla örtülmüştür Bunların da üzerlerini düz ve meyilli bir çatı örtmektedir Revakları meydana getiren sütunlar beyaz mermerden olup, başlıkları stalaktitlidir Yalnızca güneydeki üç başlık baklavalıdır Dershanenin girişi özellikle belirtilmiş ve burada içten malakâri sıvalı bir kubbeye yer verilmiştir Girişin iki yanına da birer niş yerleştirilmiştir Girişin üzerinde koyu mavi zemine yaldızlı bir sülüsle bir kitabe konulmuştur

Kitabe:

Kad bena hâzihil buk’at-ül mübâreket-ül hasenete fid devlet-i Sultan Mustafa Han veziri-ül âzam Hüseyin Paşa fi seneti İsnâ aşere ve miete ve elf h1112 (1700)

Dershane kesme köfeki taşından olup, her kenarı 450–700 m arasında değişen sekizgen planlı olup, üzeri 1100 m çapında merkezi bir kubbe ile örtülüdür Kubbe kasnaksız olup, tamamen duvarlar üzerine oturtulmuştur Altlı üstlü iki dizi halinde ve sekizgenin her kenarında ikişer tane olmak üzere yirmi sekiz tane pencere ile aydınlatılmıştır Alt sıra pencereler dikdörtgen mermer söveli, üst sıradaki pencereler ise sivri kemerlidir Giriş ekseni üzerinde bulunan mihrap yedi köşeli mermerden olup, mukarnaslı olarak sonuçlanır Mihrabın üzerine sülüs yazı ile “kalellâhu taâlâ küllemâdahale aleyha zekeriyyel mihrap” yazılıdır

Medrese avlusunun sağında dershane karşısında iki katlı kütüphane bulunmaktadır Ampir üslubuna yakın kütüphanenin üzerindeki h 1168 (1755) tarihli kitabesinden öğrenildiğine göre 1755 depreminden sonra Amcazade Hüseyin Paşa’nın kızı Rahmiye Hatun tarafından buraya eklenmiştir

Külliyenin ön cephesinde bulunan sıbyan mektebine dış cephedeki dükkânların arasında bulunan yuvarlak kemerli bir kapıdan küçük bir girişe, oradan da merdivenle çıkılmaktadır Dikdörtgen planlı olan, üzeri tonozlu sıbyan mektebi iki bölümden meydana gelmiştir

Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi 1966 yılı onarımından sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün “Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi” haline getirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-07-2009   #51
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Gazenfer Ağa Medresesi (Fatih)

İstanbul ili Fatih ilçesi, Kırkçeşme Mahallesi, Atatürk Bulvarı üzerinde, Bozdoğan Kemeri’ne bitişik olan Gazanfer Ağa Medresesi 1596 tarihli vakfiyesinden öğrenildiğine göre Sultan III Mehmet’in (1595–1603) Kapı Ağalarından, Hasodabaşısı Gazanfer Ağa tarafından yaptırılmıştır XVI yüzyılın sonlarında yapılan bu medrese Davut Ağa’nın mimarbaşılığı sırasında yapılmıştır

Medrese türbe ve sebilden meydana gelmiştir Girişteki ön avlunun karşısına medrese hücreleri, kuzeydoğu köşesine Gazanfer Ağa’nın türbesi, güneydoğu köşesine de dışarıya taşkın biçimde sebil yerleştirilmiştir Avlu duvarı ile türbenin arasına sonradan yapılan gömülerle küçük bir de hazire meydana gelmiştir

Medrese 1782 yangınında harap olmuş, çeşitli zamanlarda onarılmış, son olarak da 1943–1944 yıllarında onarılmış ve günümüze iyi bir şekilde gelebilmiştir Ön avlunun batısında yer alan medresenin avlusu kare planlıdır Kesme köfeki taşı ile yapılmış olup, batı yönündeki duvarları taş ve tuğla dizilerinden oluşturulmuştur Medresenin doğu cephesinin ortasındaki kapı basık kemerlidir Ön avludan iki basamakla çıkılan sahanlığın üzeri ahşap bir saçakla örtülmüştür Baklava başlıklı on iki sütunun taşıdığı revakların üzeri pandantifli geçişlerle on altı kubbe ile örtülmüştür Revakların arkasındaki giriş dışında medrese U şeklinde on dört hücreden meydana gelmiştir Güneybatı köşesine ise bir oda daha eklenmiştir Medrese hücreleri kare planlı, üzerleri de pandantifli kubbelerle örtülmüştür Bu odalar birer kapı ve pencere ile avluya açılmışlardır Avlunun kuzey ve güneyindeki odalar ikişer üst pencere ile aydınlatılmıştır Kuzey ve güneydeki odalar alt ve üst pencerelerle arkadaki iç avluya da açılmıştır Odaların içerisinde birer ocak nişi ile onun iki yanında da birer dolap nişine yer verilmiştir

Girişin karşısına gelen dershane-mescit kare planlı olup, zeminden 050 m yükseklikte ve dışarıya taşkın olarak yapılmıştır Avluya iki renkli taşın alternatifli sıralanması ile meydana gelmiş bir yay kemerle açılmıştır Dershanenin üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür İkisi altta, üçü de üstte olmak üzere revaklara, altlı üstlü beşer pencere ile de arkadaki iç avluya açılmıştır

Dershanenin içerisinde karşılıklı birer niş iki yan duvara yerleştirilmiştir Bu nişlerden biri mihrap nişi olarak kullanılmıştır Bu nişlerin yanına da birer dolap nişi yapılmıştır

Gazanfer Ağa Medresesi 1943–1944 onarımından sonra Belediye Müzesi olarak kullanılmıştır Günümüzde Büyükşehir Belediyesi tarafından Karikatürcüler Derneği’ne 1989’da kiralanmış olup, günümüzde Karikatür ve Mizah Müzesi olarak hizmet vermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #52
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Fatih (Eyüp Sultan Cami Medresesi) Medresesi (Eyüp)

İstanbul Eyüp ilçesi, Eyüp Camisi’nin avlusunda bulunan bu medrese Fatih Sultan Mehmet (1441–1446/1451–1481) döneminde Eyüp Sultan Külliyesi ile birlikte yaptırılmıştır Neşri Tarihi’nde “Ebu-Eyyüb-ı Ensari’den bir imaret ve bir medrese ve bir cami ve bir hamam yapılmıştır” yazılıdır Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinde de “cami hariminde her neci güzelliklerle bezenmiş ve kubbelerle süslü, altı hücreli değerli bir medrese bina etti” yazılıdır

Ekrem Hakkı Ayverdi bu medrese odalarının on altı tane olduğunu belirtmiştir Bu medresenin hücreleri cami revakından başlayarak türbenin sağ ve soluna kadar uzanıyordu Sağ taraftaki medrese odalarının bulunduğu yere sonradan Beşir Ağa Türbesi, Cüzhane; sol tarafındaki hücrelere de Kıbrıs Fatihi Lala Mustafa Paşa’nın türbesi yapılmıştır

Medrese cami ile birlikte 1766 depreminde zarar görmüş, 1798 yılında cami yenilenmişse de medrese odaları tamamen ortadan kaldırılmış ve bugün avluya dönüştürülmüştür

Küçük Emir Efendi 1528 yılında ölümüne kadar bu medresede ders vermiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #53
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Şehzade Mehmet Medresesi (Eminönü)
İstanbul ili Eminönü ilçesi, Şehzadebaşı’nda Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) kendisinden sonra padişah olmasını arzu ettiği Şehzade Mehmet’in ölümü üzerine yaptırmış olduğu külliyenin bir bölümünü medrese oluşturmaktadır Caminin kitabesinden öğrenildiğine göre külliyenin yapımına 1544 yılında başlanmış ve 1548 yılında da tamamlanmıştır Medresenin giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1546–1547 yıllarında yapıldığı anlaşılmaktadır

Medrese kesme köfeki taşından yapılmış olup, yapı topluluğunun dış avlu kuzey duvarını oluşturmaktadır Klasik Osmanlı medrese mimarisinden simetrik olmayışından ötürü ayrılmaktadır Dershane ve 20 medrese hücresinden meydana gelmiştir Medrese hücrelerinin önünde yuvarlak mermer sütunlar baklava başlıklı olup, birbirleri ile yuvarlak kemerlerle birleştirilmişlerdir Bunların üzeri kubbe ile örtülüdür Revakların arkasındaki medrese hücreleri kubbeli olup, avluya bir kapı ve bir de dikdörtgen söveli pencere ile açılmaktadır İçlerinde ocak ve dolap nişleri bulunmaktadır Girişin karşısına bir eyvan ve helâlar yerleştirilmiştir Dershane kısmının içerisinde bulunan mihrap burasının aynı zamanda mescit olarak da kullanıldığını göstermektedir

İstanbul medreseleri arasında üst düzey eğitim veren bir kurum olup, zamanla harap olmuş, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir 1950 yılından sonra da Yüksek Eğitim Kız Öğrenci Yurdu olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #54
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Sinan Paşa Medresesi (Eminönü)

İstanbul ili Eminönü ilçesi, Beyazıt Çarşıkapı’da Yeniçeriler Caddesi ile Bileyciler Sokağı’nın kesiştiği noktada bulunan Sinan Paşa Külliyesi’ni Sadrazam Koca Sinan Paşa Mimar Davut Ağa’ya 1593 yılında yaptırmıştır Yemen Fatihi Sinan Paşa’nın yaptırmış olduğu bu külliye medrese, dershane-mescit, türbe ve sebilden meydana gelmiştir

Külliye simetrik olmayan bir plan düzenine göre avlu içerisinde yer almaktadır Külliyeyi oluşturan medrese, türbe ve sebil güney ve batı yönlerindeki kesme taş duvarlar içerisine alınmıştır Ayrıca ana caddeye bakan avlu duvarının türbe hizasına sivri kemerli demir şebekeli pencereler açılmıştır Avlu duvarı ile medrese arasındaki bahçe XVIII yüzyılın sonlarında hazireye dönüştürülmüştür Böylece içerideki mezarların dışarıdan görünebilmeleri için duvarın bir bölümü yıktırılmış ve barok üslupta bir kemerle yükseltilmiştir Yapı topluluğunun basık kemerli avlu giriş kapısı da bu cephenin üzerindedir Bunun biraz ilerisinde cadde ile sokağın kesiştiği yere de sebil yerleştirilmiştir

Medrese Klasik Osmanlı üslubunda yapılmıştır Dikdörtgen planlı, revaklı avlulu olan medresenin üç tarafı hücrelerle çevrilmiştir Dershane-mescit ise Osmanlı medrese planlarının geleneksel düzeninden ayrı olarak medrese hücrelerine bitiştirilmiştir Böylece dershane revakı hem medreseye, hem de dershaneye girişi sağlamıştır Avlu çevresindeki medrese hücresi on altı adet olup, hepsi kare planlıdır Üzerleri kubbe ile örtülüdür Hücreler avluya birer kapı ve birer pencere ile dışarıya ise altlı üstlü iki pencere sırası ile açılmıştır Bunlardan alt sıra pencereler dikdörtgen söveli, üst sıradakiler de alçı şebekeli sivri kemerlidir Hücrelerin önündeki baklava başlıklı on dört sütun birbirlerine kemerlerle bağlanmış, üzerleri de kubbelerle örtülmüştür

Medresenin iç avlusunda sekizgen planlı bir şadırvan bulunmaktadır Bu şadırvan baklava başlıklı sekiz sütunun taşıdığı bir çatı ile örtülüdür Şadırvanın ortasına sekizgen planlı mermerden yapılmış bir de havuz eklenmiştir Ayrıca avlu içerisine bir su kuyusu ile mermerden su teknesi de eklenmiştir

Medresenin batısında bulunan dershane-mescit Erken Osmanlı mimarisini anımsatacak biçimde ters T planı göstermektedir Önünde iki sütun ve bir paye üzerine oturmuş üç gözlü bir revaka yer verilmiştir Bu revakların iki bölümü kubbe diğerleri de tonozla örtülüdür Dershanenin duvarları bir sıra taş ve üç sıra tuğlanın alternatifli olarak örülmesinden meydana gelmiştir Dershanenin üzeri sekizgen kasnaklı tromplu bir kubbe ile örtülmüştür Kubbe içerisindeki kalem işleri XIX yüzyılın sonlarında yapılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #55
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Cedid Mehmet Efendi Medresesi (Eminönü)
İstanbul Eminönü ilçesi, Kabasakal Caddesi ile Mimar Mehmet Ağa Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunan, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun restore ederek otel olarak kullanılan Yeşil Ev’in bitişiğindeki Cedid Mehmet Efendi Medresesi aynı zamanda Kabasakal Medresesi olarak da tanınmaktadır Medresenin tarihi geçmişi ile ilgili kaynaklarda yeterli bilgi bulunmamaktadır Banisi olarak söylenen Cedid Mehmet Efendi’nin kim olduğu konusunda da Sicil-i Osmanî’de bu isme rastlanmamıştır Bu nedenle Cedid Mehmet Efendi’nin halktan bir kişi olduğu ve bu medreseyi yaptırdığı sanılmaktadır Medresenin mimari yapısı da XVIII yüzyılda yapıldığını göstermektedir

Cedid Mehmet Efendi Medresesi’nin kitabesi bulunmamaktadır Medresenin bütünü tamamlanmadan öğrenime açıldığı avlu revaklarının sütun başlıklarından yalnızca birinin işlenip, diğerlerinin eksik bırakılmasından anlaşılmaktadır Büyük olasılıkla da banisi medreseyi tamamlamadan ölmüş olmalıdır Bu medrese ile ilgili Ceride-i İlmiye ve Ders Vekâleti Medrese ve Müderris Defteri’nde ismi geçmektedir Buna göre, Cedid Mehmet Efendi Medresesi Taliyye üç sınıftan oluşmuş ve 30 öğrencisi bulunuyordu Bunun yanı sıra Esin Yücel’den öğrenildiğine göre Ders Vekâleti Medrese ve Müderris Defteri’nde medrese ile ilgili bir kayıt bulunmaktadır:

“Cedid Mehmet Efendi
Sultanahmed Hücre sayısı:12

Zemînî harabca, cereyân-ı havâya müsâ’id değil ise de, nufûz-ı ziyâya müsâ’idce 12 odası ve harab bir dershâne ile muhtâc-ı tathîr ve kûfi vüs’atde bir havli ve şadırvan ve bir de kuyusu mevcûd olup, abdesthâne, gusûlhâne, çamaşırhânesi ta’mîr olunduğundan kâfidir Lâyıkıyla ve mükemmel bir ta’mîr-i fennî ile talebe iskân edebilir Hâl-i hâzırdı pek iyi değildir 7 talebesi vardır 12 kadar talebe ikâmet edebilir Fî 20 ağustos 1330

Müderrisleri:
Ders-î âmmdan Kastamonulu
Mustafa Âsım Efendi
Ders-î âmmdan Filibeli Ahmed
Cevded Efendi

……77 İshak Paşa
Boş olub, biraz ta’mir edilir ise, talebe ikamet eder Birkaç zâbid namzedi vardır, memlekete gitmek üzeredir Fi 19 Kanun-ı evvel Sene 334

Medrese İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğü’nün mülkiyetinde olup, 4 Nisan 1984 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu ile yapılan protokol ve Bakanlar Kurulu’nun 8 Mayıs 1983 gün ve 6506 Sayılı Kararı ile on yıllığına kuruma tahsis edilmiştir Bu tarihte bakımsız olan medrese Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nca YMimar Mustafa Pehlivanoğlu ve YMüh Vasıf Pehlivanoğlu tarafından yapılan restorasyonu 1987 yılında tamamlanmıştır

Medrese kesme taştan avlulu plan tipindedir Medreseye Kabasakal Caddesi üzerinde sıralanmış dükkânların arasından girilmektedir Mermer söveli, basit bir girişten sonra beşik tonozlu bir geçitten avluya ulaşılmaktadır Bu avlu dikdörtgen planlıdır İçerisinde kime ait olduğu bilinmeyen bir mezar, kuyu ve su haznesi bulunmaktadır Avlu üç taraftan dokuz sütunun taşıdığı sivri kemerli bir revak ile çevrelenmiştir Revaklardaki ince ve mermer sütunlar birbirleri ile sivri kemerlerle bağlanmıştır Bu revakların arkasında 12 adet üzeri kubbeli medrese hücresi bulunmaktadır Bu medrese odaları kare planlı olup, birer pencere ve kapı ile avluya açılmaktadır Medresenin Kabasakal Caddesi’nin köşesine rastlayan yerine yine kare planlı ve hücrelerden daha büyük bir dershane-mescit yapılmıştır

Günümüzde medrese Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’nun yönetiminde Osmanlı kültürünü yansıtan İstanbul El Sanatları Çarşısı olarak hizmet vermektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #56
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Cafer Ağa Medresesi (Eminönü)


İstanbul Eminönü ilçesi, Alemdar Caddesi üzerinde bulunan bu medrese, Kanuni Sultan Süleyman dönemi (1520–1566) Babüs-Saade ağalarından Cafer Ağa tarafından 1554–1557 yıllarında yaptırılmıştır Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Teskiretü’l Ebniye, Teskiretü’l Bünyan ve Tuhfetü’l Mimarin’e göre Mimar Sinan’ın eseridir Cafer Ağa’nın 1557’de ölümünden sonra kardeşi Gazenfer Ağa tarafından 1559’da tamamlanmıştır

Cafer Ağa Medresesi Osmanlı mimarisindeki bağımsız medreseler grubundan bir örnektir Arazi eğiminden ötürü Alemdar Caddesi yönünde, altında dükkânları olan bir bodrum katı üzerine yapılmıştır Ayrıca yol üzerindeki dört hücrenin üst kat ile bağlantısı bulunmamaktadır Medresenin Alemdar Caddesi’ne açılan birer kapısı ile alt ve üst penceresi ile ocağı bulunan, üzerleri basık beşik tonozlarla örtülmüş alt kat odaları bulunmaktadır

Medrese düzgün kesme köfeki taşından yapılmıştır Ancak daha az önemli görünen arka cephelerde kaba yontma taş örgü tekniği, Alemdar Caddesi yönünde ise bir taş, üç tuğla dizisi ile duvarlar işlenmiştir

Medresenin asıl girişi Soğukkuyu Sokağı’nın, Soğukkuyu Çıkmazı’ndadır Buradaki basık kemerli bir kapıdan dikdörtgen planlı avluya girilmektedir Bu avlunun çevresinde 15 medrese hücreleri ile dershaneye yer verilmiştir Medrese hücreleri aynı ölçülerde yapılmamış, doğudakiler kareye yakın, batıdakiler de dikdörtgen planlıdır Üzerleri tonoz veya kubbe ile örtülü olan bu hücrelerin revaklara açılan dikdörtgen birer penceresi bulunmaktadır Dış cephelere yönelik pencerelerin üzerinde ikinci sıra pencereye yer verilmiştir Her odanın ayrı birer ocağı ve nişi vardır

Medresenin uzun ekseninde, kuzey-güney doğrultusunda avluya giriş arazi konumundan ötürü dershane ile hücrelerin doğu kanadı arasındadır Bu nedenle de doğu yönündeki hücrelerin sayısı azaltılmış ve burada kolları birbirine eşit olmayan bir U plan düzeni ortaya çıkmıştır Dershane U planının açık ucu üzerinde ayrı bir yapı görünümündedir Ön kısmına saçaklı bir sundurma eklenmiştir Dershane 600x600 m ölçüsünde kare planlı olup, üzeri kasnaksız bir kubbe ile örtülmüştür Dershane giriş kapısı dışında altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır

Giriş cephesine biri kapı üzerinde, diğer ikisi de yanlarda olmak üzere üç kitabe yerleştirilmiştir Bu kitabelerden 1560 tarihli olanında Yerebatan Sarnıcı içerisindeki suyun bu medreseye bağlanması için padişahın izin verdiği belirtilmiştir Diğer iki kitabeler ise medresenin kandillerine zeytinyağı satın alınması ve hayırsever kişilerin yaptığı bağışlarla ilgilidir

Medrese avlusunun ortasında bir kuyu ile mermer bir su haznesi bulunmaktadır Cafer Ağa Medresesi değişik dönemlerde onarılmış, son olarak 1989 yılında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından onarılmış ve medrese Kültür Merkezi ismi altında Geleneksel Türk el sanatlarının üretildiği, öğretildiği ve satıldığı bir turizm merkezine dönüştürülmüştür

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #57
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Süleymaniye Medreseleri (Eminönü


İstanbul Eminönü ilçesi, Süleymaniye’de Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520–1566) 1550–1557 yılında yaptırmış olduğu külliye cami, medreseler, türbeler, hamam, imaret, darülkurra, darüşşifa, tabhane, sıbyan mektebi, arastalardan meydana gelmiştir Külliyenin mimarı Mimar Sinan’dır

Külliyenin medreseleri Evvel, Sani, Salis, Rabi, Darü’l-Hadis ve Tıp Medresesi’nden meydana gelmiştir Kanuni Sultan Süleyman ordusunun mühendis ve doktor ihtiyacının yanı sıra eğitim ve bilim için bu medreseleri yaptırmıştır Bunlardan Darü’l-Hadis Müderrisliğine daha önce Bağdat kadılığı yapan ünlü âlim Molla Yahya Bin Mureddin’i getirmiştir Onun yanı sıra devrin ulemasından Kadızade Şemseddin Ahmet, Mimarzade Musluhiddin Mustafa, Karahisarlı Şeyh Mehmet Efendi de burada ders vermiştir Tetüme Medresesinde Süleymaniye medreselerinde yüksek tahsillerini yapacak için de olanak sağlamıştır

Süleymaniye Medresesinin yapımı ile birlikte o zamana kadar devrin ünlü kültür yuvarlarından Fatih Medreseleri ikinci planda kalmıştır XVII yüzyılda Süleymaniye Medreselerinde yapılan düzenleme ile burası 12 dereceye kadar yükseltilmiş ve bu düzen Osmanlıların son zamanına kadar sürmüştür Süleymaniye Medreselerindeki eğitim İptidai’den başlayarak eğitimin en yüksek derecesi olan Darü’l-Hadis’le son bulmuştur

Yapı topluluğunun meyilli bir arazide oturtulması için arazinin meyline uydurularak medreselere en üst kottan girilmiş ve bu kota dershaneler yerleştirilmiştir Hücrelerin önüne kademeli revaklar yerleştirilmiş, revak dışındaki yerlere de iki yandan merdivenlerle inilmiştir Avluya doğru bir cumba ile uzanan dershanelerin altına da birer çeşme yerleştirilmiştir Medreselerde 21’er hücre, birer nişli medrese odası ve helâlar bulunmaktadır Medrese hücreleri kare planlı olup, üzerleri kubbe ve tonozlarla örtülmüştür İçlerine ocak nişleri ile dolap yerleri eklenmiştir Ayrıca bunlar önlerindeki revaklara ve dışarıya dikdörtgen söveli birer pencere ile açılmıştır

Süleymaniye Medreseleri kesme taştan, avlu etrafında sıralanmış medrese hücreleri ile dershaneden meydana gelmiştir Simetrik düzende bir iç avlu ile birbirlerinden ayrılan Salis ve Rabi medreseleri Osmanlıların yapmış olduğu medreseler içerisinde mekân yönünden en zengin kuruluşlardır Caminin girişinin batısında Salis, güneyinde de Rabi medresesi yer almaktadır Bu medreselerin altında dükkânları ile Tiryaki Çarşısı bulunmaktadır Bu medreseler kare planlı bir avlunun çevresinde, kare planlı olarak yapılmışlardır 20 medrese hücresi önlerindeki kubbeli revakların arkasına simetrik olarak sıralanmıştır Rabi ve Salis medreseleri birbirine simetrik düzende yerleştirilmiştir

Darü’l-Hadis Medresesi külliyenin cami mihrabının karşısında yapılmıştır Kesme taştan yüksek kubbesi ile dikkati çeken bu bölümde Hadis ilimleri ile ilgili eğitim verilmekte idi Caminin girişinin doğusunda Evvel, kuzeyinde de Sani Medresesi bulunmaktadır Dar bir yolun iki tarafına simetrik olarak yerleştirilen bu medreselerin altında öğrenci hücreleri bulunmaktadır Bu yapılarda 23 hücre bir dershane, helâlar ve müderrisler için bir ev bulunmaktadır

Tıp Medresesi yapı topluluğuna 1552 yılında eklenmiş olup, Darü’l-Hadis ve Salis medreselerinin arasındadır Bu medrese de dükkânlar üzerine oturtulmuştur Tiryaki Çarşısının doğusunu oluşturan bu medresenin arkasına doğumevi yapıldığından özgün durumu hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır Günümüze bu medreseden yalnızca Tiryaki Çarşısı üzerindeki bir sıra hücresi gelebilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #58
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Beyazıt Medresesi (Eminönü)



İstanbul Eminönü ilçesi, Beyazıt Meydanı’nda Sultan II Beyazıd’ın (1481–1512) yaptırmış olduğu külliye cami, medrese, sıbyan mektebi, imaret, tabhane, hamam ve kervansaraydan meydana gelmiştir Külliyenin yapımına 1500 yılında başlanmış, 1505 yılında da tamamlanmıştır Mimar Hayreddin’in eseridir

Sultan II Beyazıd Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medrese camiden biraz daha uzakta, bağımsız bir yapı olarak yapılmıştır Sultan II Beyazıd Vakfiyesinde bu medresenin ismine rastlanmamıştır Ancak, Osmanlı arşivinde bulunan 1506 tarihli bir belgeden medresenin caminin yapımı bittikten sonra yapıldığı öğrenilmiştir Bu belgeye göre de medresenin mimarı Yusuf Bin Papas, bina emini de Solakoğlu Ali’dir Buna dayanılarak medresenin 1507 yılında yapımının tamamlandığı sanılmaktadır

Medrese yapımından kısa bir süre sonra 1509 depreminde zarar görmüş, büyük bir bölümü yıkılmış, ardından onarılmıştır Osmanlı eğitiminde önemli bir yeri olan bu medresede şeyhülislâmların ders verdikleri kaynaklardan öğrenilmektedir Ayrıca devrinin ünlü kişilerinden Zembilli Ali Efendi, İbni Kemal de burada ders vermiştir

Medrese 1911–1915 yılları arasında harap bir durumda kalmıştır 1940 yılında İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından onarılmış, 1943 yılında Belediye Şehir Kütüphanesi olarak hizmet vermiştir Belediye Şehir Kütüphanesi Taksim’deki yeni binasına 1983 yılında taşınmıştır Günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı Vakıf Hat Sanatları Müzesi olarak hizmet vermektedir

Medrese ilk yapıldığı yıllarda önündeki meydandan taş bir duvarla ayrılıyordu ve meydana açılan klasik üslupta bir kapısı vardı 1940 yılında yapılan onarımdan sonra buradaki avlu duvarının bir bölümü ile avluya giriş kapısı yıktırılmıştır 1956–1959 yılında Beyazıt Meydanı’nın düzenlenmesi ile de bu duvarlar tamamen kaldırılmış ve medrese ortada kalmıştır

Kesme taştan yapılmış olan medrese 4400x3660 m ölçüsünde dikdörtgen planlıdır İç avlunun çevresini üç taraftan kubbeli revaklar çevrelemektedir Buradaki revakların kemerleri taş payeler üzerine oturtulmuştur Avlunun dördüncü kenarında dershane-mescit bulunmaktadır Dershanenin üzeri 740 çapında bir kubbe ile örtülmüştür Medresenin bütününde kesme taş kullanılmış olmasına rağmen dershane taş ve tuğla dizilerinden meydana gelmiştir

Medresenin giriş kapısı sivri kemerli büyük bir eyvan içerisindedir Bu eyvanın üst kısmında da camilerdeki giriş kapılarına benzer silmeler bulunmaktadır Medresenin revakları arkasında kare planlı, üzerleri kubbeli 20 odası vardır Odaların içerisinde ocak, dolap ve dışa yönelik pencereler bulunmaktadır Medrese avlusunda bir şadırvana yer verilmiştir Ayrıca bu avluda bir de güneş saati bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #59
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Sultan Ahmet Medresesi (Eminönü)


İstanbul ili Eminönü ilçesi, Sultanahmet Meydanı’nda, Sultan I Ahmed’in (1603–1617) 1610–1617 yıllarında yaptırmış olduğu yapı topluluğu cami, hünkâr kasrı, türbe, darü’l-hadis medresesi, darü’l-kurra sıbyan mektebi, çeşme, sebiller, darüş’şifa, imaret, hamam ve arastadan meydana gelmiştir Yapı topluluğunun mimarı Sedefkâr Mimar Ağa’dır

Bu yapı topluluğunun bir bölümünü oluşturan Darü’l-Hadis Medresesi külliyenin kuzeydoğusunda, türbenin yakınında yer almaktadır Medrese kıbleye paralel olarak dikdörtgen planlı bir avlu çevresinde yapılmıştır Medrese revaklar, hücreler ve dershane-mescitten meydana gelmiştir Ayrıca türbenin girişi hücrelerin arasındaki bir geçit ile revaklara bağlanmıştır Kesme taştan yapılan medresenin dikdörtgen planlı avlusunun ortasına da yuvarlak mermer bir havuz yerleştirilmiştir Bu havuzun üzerinin altı sütunla taşınan bir çatı ile örtüldüğü sanılmaktadır Avlu etrafında sıralanmış 24 hücre bulunmaktadır Osmanlı mimarisinde medreselerde genellikle 12 veya 16 hücre olmasına karşılık bu medresede hücre satısının 24’e çıkması yaptıranın padişah ile bağlantılı olduğunu düşündürmektedir

Medrese hücrelerinin çoğunda dışarıya ve revaklara açılan pencereleri bulunmaktadır Hücreler içerisinde nişler ve bir de ocağa yer verilmiştir Hücrelerin üzerleri küçük kubbelerle örtülmüştür Hücrelerin kuzey köşesine yerleştirilen dershaneye kuzeydoğudan girilmektedir Zeminden üç basamakla yükseltilmiş olan bu dershanenin mescit olarak kullanıldığı da kıble duvarındaki mihraptan anlaşılmaktadır Kütlevi görünümdeki dershane kuzeybatıdan hücrelerle birleşmektedir Cephelerinde iki katlı pencerelerin bulunduğu dershanenin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür

Medrese 1924 yılına kadar faaliyetini sürdürmüş, 1935 yılında onarılmış ve avlusu camlı bir çatı ile örtülmüştür Günümüzde Başbakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü’nün deposu olarak kullanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz

Eski 01-11-2009   #60
KRDNZ
Varsayılan

Cevap : İstanbul'daki Tarihi Eserlerimiz




Ayasofya Medresesi (Eminönü)


İstanbul Eminönü ilçesi, Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Ayasofya Medresesi Fatih Sultan Mehmet’in (1444–1446; 1451–1481) Ayasofya’yı camiye çevirdikten sonra kuzeyine bir de medrese yaptırmıştır Evliya Çelebi’nin “Ebu’l Feth Sultan Han binası olan Ayasofyayı kebir medresesi” olarak sözünü ettiği bu yapı Ayasofya ile Topkapı Sarayı dış avlu surları arasında yer alıyordu Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre de daha önce bu alanda patrik ve keşişlerin İncilhaneleri bulunuyordu

Ayasofya çevresindeki bu yapılar 1493 yılına ait eski bir Alman tasvirinde görülmektedir PGİnciciyan Ayasofya Medresesi’nin yapım tarihi olarak h857 (1453) yılını işaret etmiş, caminin kuzeyine odalar, darü’l hadis ve 150 talebenin devam ettiği medrese inşa ettirmiştir demektedir Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinde de bu medreseden söz edilmiştir Hüseyin Ayvansarayi Hadikat’ül Cevami isimli eserinde Fatih Sultan Mehmet’in camiyi temizletip, minber koyduğunu, bir tuğla minare ve bir medrese bina eylediğini belirttikten sonra şöyle demiştir: “Ba’dehu medrese höceratının üzerine bir tabaka dahi bina olup, höcerat tarh olunmak Sultan Beyazıd Han’ın’dır ve Bab-ı Hümayun köşesine bir minare dahi onlar icad eylemiştir Müderris vazifesinin nısfı usül-ı vakfından ve nısfı dahi Sultan Beyazıd vakfından verilir

Ayasofya Medresesi dış narteksten avluya açılan yan kapı ile Sultan IIIMurad’ın yaptırdığı minare yanından başlayarak Soğukçeşme Sokağı’ndaki avlu duvarına kadar uzanıyordu Medresenin camiye bitişik olmadığı, Ayasofya ile medrese arasında üstü örtülü bir yol olduğu da Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinden öğrenilmektedir Bu medresenin planının bir örneği Prof Dr ASüheyl Ünver tarafından yayınlanmıştır Ayrıca CGurlitt’in planından öğrenildiğine göre de 5000x4700x3500 m ölçüsünde bir plan şeması göstermektedir Medresenin iç avlusu 1400x2300 mdir Bu plan düzenine göre uzun tarafında on ikişerden otuz dört, küçük avlusunda ise on iki hücre yer alıyordu Büyük avlunun ortasında da tonozlu bir su mahzeni dikkati çekiyordu

Ünlü Osmanlı âlimlerinden Ali Kuşçu, Fatih Sultan Mehmed’in Uzun Hasan üzerine yaptığı sefere katılmış, dönüşünde de burada müderrislik yapmıştır Onun bu medresede verdiği matematik dersleri epey rağbet görmüş ve devrin ünlü âlimleri de Onu dinlemiştir İl kuruluşunda Müderris Molla Hüsrev, Mehmet Biri Feramürz da burada ders vermiştir

Fatih Sultan Mehmet, Fatih Külliyesi’ni yaptırıp, Semaniye Medresesi’ni 1471’de yapı topluluğuna ekledikten sonra bütün öğrenimi burada toplamıştır Bundan sonra Ayasofya Medresesi ikinci planda kalmış, 1479 yılında da terk edilmiştir Ayasofya’da yapılan ilk medresenin ne zaman yıkılarak ortadan kalktığı bilinmemektedir XVII yüzyılda burasının düz bir alan halinde olduğu bazı gravürlerde görülmektedir Sultan Abdülmecit (1839–1861) zamanında toprakla dolu olan bu alana Ayasofya’nın onarımını yapan İtalyan Mimar GFosatti’ye 1847–1849 yıllarında yeni bir medrese yaptırmıştır İlk medresenin temellerinden yararlanılarak yapılan bu yapının planı da OrdProfDrASüheyl Ünver ile YMühEkrem Hakkı Ayverdi tarafından yayınlanmıştır Plan şeması olarak iki medrese karşılaştırıldığında arada büyük bir fark olmadığı da açıkça görülmektedir

İkinci Ayasofya Medresesi ayrı ayrı avlular etrafında on beş hücreli, bir büyük yedi hücre ve bir de küçük bölümden meydana gelmiştir Sonraki dönemlerde Ayasofya Medresesinin üzerine ahşap bir ilave kat yapılmıştır Üst kata çıkışı sağlamak amacı ile birer hücre merdivene dönüştürülmüştür Üst katta ahşap gezinti yerleri meydana getirilmiş, bunun için de alt kata onları taşımak amacı ile ahşap direkler yerleştirilmiştir Böyle olunca da medresenin tümü değişmiş, üzeri çatılı ahşap revaklı, yuvarlak kemerleri taşıyan ahşap sütunların arkasına odalar sıralanmıştır

Ayasofya Medresesi Dârü’l-Hıl’atü’Aliyye Medresesi olarak 1924 yılına kadar kullanılmış, 1934 yılında da yıktırılmıştır

Ayasofya Müzesi’nin 1982–1983 yıllarındaki onarımı sırasında temelleri tamamen toprak altında kalan bu medresenin kazısı YMühMimar Alparslan Koyunlu ve Arkeolog Erdem Yücel tarafından yapılmış, plan düzeni tümü ile ortaya çıkarılmıştır Bundan sonra medresenin yeniden yapılması için restitüsyon planları çizilmiş, Anıtlar Yüksek Kurulu’nca da onaylanmıştır Ancak, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü bilinmeyen bir nedenle medresenin yapımına izin vermemiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.