![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#31 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'Osmanlılarda İLİM ve İLMİYE TEŞKİLATI İLİM Osmanlilarda bütün dînî, fennî, sosyal ilimler ve teknik bilgiler kurulusundan sonuna kadar her seviyede ögretilip, tatbik edilerek, yayildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarin kurulusundan îtibâren dînî ve hukûkî sahada yetisen meshur ilim adamlari ve eserlerinden bâzilari: Serefüddîn Dâvûd-i Kayserî (vefâti 1350), Iznik Medresesi müderrislerindendi, on üç kadar eser yazdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#32 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'Ilmiye Teskilâti; Osmanli Devletindeki bütün ilmî faaliyetler, Islâm Dîni esaslarina göre müesseseleserek teskilâtlar kuruldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#33 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'Osmanlılarda SOSYAL HAYAT ve İMARET SOSYAL HAYAT Osmanlilarda sinifsiz toplum hayâti vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#34 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'İMARET Osmanli Devleti'nde yer alan hayir kurumlarindan biri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Imâret, ilk defa asr-i saadette kurulmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cami, hastahâne, kervansaray, köprü, han, hamam ve çesme gibi içtimaî müesseselerden biri de imaretler olup, bunlarin cemiyete ne kadar hayirli olduklari yakin zamanlara kadar görülmüstür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda ilk imareti 1336' da kuran Orhan Gazi, müessesesinin açilisini yaparak fakirlere bizzat, yemek dagitti ![]() ![]() Iznik ve Bursa'da pâdisâhlar ile hayirsever zengin kimselerin kurdugu imaretler yirmi dörde ulasmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Imaretlerin vakfiyelerinde vakfin idâresinin kimler elinde ve nasil olacagi da belirtiliyordu ![]() ![]() Imaretler bir tek yapi olabildigi gibi, külliye hâlinde teskil edilenleri de vardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fâtih Sultan Mehmed Han'in cami, medrese ve dârüssifâ ile beraber yaptirdigi imarette, günde iki defa yemek piser ve medrese talebeleriyle hastahâne ve kütüphane me'murlari ile külliyenin bütün hizmetlileri, misafirler ve fakirler olmak üzere, her ögünde bin kisi yemek yerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Imaretler Osmanlilarin hayirseverliligini, adalet ve insafini, insanlik anlayisini, kültür ve medeniyet seviyesini gösteren yüzlerce müesseselerden biri idi ![]() "Hüner, bir sehir bünyâd eylemektir ![]() beytindeki anlayis ve davranisla bayindirlik ve sosyal yardim mes' eleleriyle mesgul olan Osmanli sultanlari, günümüzde hastalik hâlini almis dilencilik, kötü yola düsme ve intihar gibi fiillerin önünü kesmislerdi ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#35 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'MALİYE Osmanli Devleti, beylik döneminden itibaren sistemli bir malî teskilâta sahip olmustu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi Osmanli maliye teskilâtinin basinda "Defterdâr" adi verilen bir görevli bulunmaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kurulus döneminde gelirler, daha fazla bir yekûn tutuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli maliyesi, "Miri hazine" (veya dis hazine) ile Enderûn (veya iç hazine) hazinesi olmak üzere iki kisimdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bundan bir müddet öncesine kadar ilk Osmanli sikkesinin Orhan Bey'e ait oldugu biliniyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() VERGİLER Osmanli maliyesinin farkli gelir kaynaklari vardi ![]() ![]() ![]() ![]() Siyasî bir çevre içinde ortaya çikan Islâm, kendisinden önceki din ve toplumlarda mevcud olup tatbik edilen vergilerle karsilasti ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli devlet rejiminin, kendinden öncekilerden devr alip tatbik ve inkisaf ettirdigi vergi sistemi, amme idaresi ve devletin iktisadî tarihi bakimindan önemli bir yer tutar ![]() ![]() Kurulusundan itibaren Müslüman bir toplumu ifade eden Osmanli Devleti, inkisâf ettirip kemâl mertebesine ulastirdigi müesseseleri ile, tebeasindan tahsil ettigi verginin temeli, Islâm hukukunun kaynaklarina dayaniyordu ![]() Siyasî bir birlik olarak tarih sahnesinde görünmesinden itibaren birçok vergi kalemi tarh etmek zorunda kalan Osmanli Devleti'nin bu uygulamasi, yüzlerce vergi ismi gösteren cetvellerle tasvir edildigi kadar karmasik ve anlasilmaz degildir ![]() ![]() Bilindigi gibi Osmanli devlet sisteminin önemli müesseselerinden biri olan mâliyenin, temel dayanagini teskil eden vergi, genel mânâda iki ana bölüme ayrilir ![]() ![]() ![]() Müslüman bir cemiyete istinad eden bünyesi ile ser'î hukuku hem nazarî hem de amelî bir sekilde ve her sahada uygulamaya koyan Osmanli Devleti, diger Müslüman devletlerin bu konudaki tatbikatlarini gözden irak tutmuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli vergi sisteminin özelliklerinden biri de tebeadan alinan verginin kendisini (tebea) ne malî, ne de hukukî yönden rencide etmemis olmasidir ![]() ![]() ![]() ![]() Ana hatlari ile Osmanli vergi sisteminden bahs ettikten sonra artik vergi çesitlerini görebiliriz ![]() ![]() ![]() ŞER'Î VERGILER (TEKÂLIFI ŞER'IYYE) Osmanli Devleti'nde "Tekâlif-i Ser'iyye"nin temelini teskil eden vergilerin tarh, cibâyet vs ![]() ![]() ![]() ![]() ZEKAT Bilindigi gibi zekât, Islâm'in üzerine bina kilindigi bes esas rükünden birini teskil etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HARAÇ Osmanlilarda daha ziyade gayr-i müslim tebeayi ilgilendiren vergilerden biri, Harac adini tasimaktadir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Harac-i Muvazzaf, arazi üzerine maktu bir sekilde konmus bulunan akça olup zaman ve mintikalara göre farkli isimler aliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÖŞÜR Bilindigi gibi Islâm vergi hukukuna göre, ziraî mahsullerden belli nisbetler sartlar dahilinde Müslüman tebeadan alinan vergiye Ösür denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, Ösür kelimesi yerine baska tabirler de kullaniliyordu ki bunlar, son dönemlerde ortaya çikmisti ![]() ![]() ![]() ![]() CİZYE Islâm hukukuna göre cizye, devletin, müslüman olmayan vatandasini (tebeasini) yakindan ilgilendiren bir vergidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli vergi hukukunun "Tekâlif-i Ser'iyye" bölümüne dahil olan cizye, maliyenin en önemli gelir kaynaklarindan birini teskil ediyordu ![]() ![]() Devletin, idaresinde bulunan gayr-i müslimlerin haklarim korumak, onlara gelebilecek zararlari ortadan kaldirmak ve askerlik hizmeti karsiliginda aldigi bu vergi, önemsiz denebilecek kadar az bir seydir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda, padisahlarin cizye ile ilgili bütün resmî tahrirleri seriatin cizyeye ait kararlarina dayaniyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde bu vergiyi vermekle yükümlü tutulan kimseler, sadece ergenlik (bulûg) çagina gelmis akil ve vücutça saglam olan erkeklerdir ![]() ![]() ![]() Baslangiçta, devletin bütün bölgelerinde ayni miktarda cizye alinmiyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kismen toplumun sosyoekonomik durumundan kaynaklansa bile büyük ölçüde devlet müsamahasinin bir neticesi olarak cizye mükellefinin tabi bulundugu siniflamada en az cizye verenler (ednâ sinifi), her zaman öbür siniflardan daha fazla olmuslardir ![]() A'la: 27 Evsat: 147 Ednâ: 166 ![]() Daha önce de belirtildigi gibi, Müslüman devletlerde cizye mükellefi, bütün insanî hak ve vecibelerden rahatlikla istifade edebilmekteydi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde hazine için tahsil edilen cizye, her senenin Muharrem ayinda degisik müesseselerce toplaniyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu uygulamada cizye mühürleri ile birlikte cizye kagitlarinin renkleri de degisiyordu ![]() ![]() Osmanlilarda cizye uygulamasi, 1272 (1855) senesinde cizyenin, "Bedel-i askeriye"ye tebdili zamanina kadar devam etti ![]() ÖRFÎ VERGILER (TEKALIFI ÖRFIYYE) Osmanlilarda ser'î vergilerin yaninda, temeli ihtiyaçlardan dogan ve örfe dayanan bir verginin daha bulunduguna temas edilmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi, devlet için ser'î vergilerden ayri olarak örfî vergi tarh etmek, bir zaruret halini almisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Normal olarak geçici olmasi gereken ve fakat bir biri ardi sira gelen muharebe ve ekonomik sikintilar neticesinde devamlilik kazanan örfî vergileri de iki kisma ayirmak mümkündür: 1- Tekâlifiâdiye 2- Tekâlif-i sakka 1- Tekâlif-i Âdiye: Ser'î hukuka göre malî bir terim olarak "ca'l" adi da verilen bu vergi türü, araliksiz devam eden harp ve malî krizlerin bir sonucu olarak ortaya çikmisti ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Tekâlif-i Sakka: Bu, harp, malî kriz ve tabii âfet gibi bir zarurete bagli olmadan tekâlif kaideleri disina çikilarak konmus bulunan vergilerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarda, Tanzimat'a kadar devam eden örfî vergilerin bu ikinci kismi olan "sakka"nin olmadigini, tebea üzerine böyle bir verginin tarh edilmedigi, ancak bazi vergilerin buna benzemelerinden dolayi "sakka" zannedildikleri belirtilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Örfî vergilerin tahsili, ser'î vergilerin tahsilinden farkli idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zaman ve mintikalara göre isimleri ile birlikte çesitleri de degisen örfî vergiler, hazinenin vaz geçemiyecegi bir malî yardim halini almisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muharebeler esnasinda, bosalan devlet hazinesinin (beytü'l-mal) ihtiyaci olan parayi tedarik etmek ve askerin donatilmasini saglamak için konulan imdadiye vergisi, bazan hazineye gönderilir, bazan da dogrudan dogruya orduya memur olan serdarlara verilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, örfî vergiler kismina giren vergi kalemlerinden biri de "Avânz" adini tasiyan vergidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu verginin 4-5 yilda bir defa alindigini belirten Lütfi Pasa, bunun Yavuz Sultan Selim (1512-1520) döneminde sadece bir defa alindigini kaydeder ![]() Devlet, fevkalade bir vaziyetin icab ettirdigi masraflar ile muayyen vasiflan haiz yiyecek maddelerini, harp levazim ve masraflarini, belirü vergi kaynaklarindan karsilayamayacagini anladigi zaman, özel bazi tedbirler ile memleketin bütün imkânlarini seferber etmeye karar verirdi ![]() ![]() Halk arasinda "salgun" diye de adlandirilan bu vergi XIX ![]() ![]() ![]() "Avâriz" vergisi, degisik isimlerle zikr ediliyordu ![]() ![]() Diger bütün vergilerde oldugu gibi, bazi sinif ve zümreler avârizdan muaf tutulmuslardir ![]() ![]() Osmanli örfî vergilerinden bir kalem de "Harçlar" adi altinda zikredilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#36 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'NİŞANCI Osmanli devlet teskilatinda, divan-i hümayunda bulunan önemli vazifelilerden biri ![]() ![]() ![]() ![]() Islâmiyetin ilk devirlerinde, halifelere verilen istidalara, devlet reisi tarafindan verilen cevaba, "tevhi" denilirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli devletinde, nisancilarin Orhan Gazi zamanindan itibaren, bu padisaha ve haliflerine ait berat ve tugralarin mevcudiyeti ile anlasilmaktadir ![]() ![]() Nisanci'ya ait ilk topluca bilgiye Fatih Kanunnâmesi'nde rastlanir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tesbit edilebilen ilk, nisanci olan Muhammed Asgarü'l-cezerî'den itibaren, bu memuriyette vazife yapan bütün nisancilar, devletin nizamlarina, teskilatina ve müesseselerine dair kanunlarin toplanmasinda, nesredilmesinde baslica rolü oynadilar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Onyedinci asir sonlarinda kaleme alinmis Tevhiî Abdurrahman Pasa Kanunnâmesinde, Nisancilara mahsus olan kiyafe't söyle tarif edilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli merkez teskilatindaki bu mühim memuriyet, 1836'da kaldirildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tazminattan sonra ise, nisanciligin vazifeleri birkaç memuriyete dagitildi ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#37 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'ORDU TEŞKİLATI Osmanli ordusu, kurulusundan 20 ![]() ![]() ![]() Osmanlilarin kurulusunda ordu, asiret kuvvetlerinden meydana geliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Deniz kuvvetleri (Donanma): Osmanli Deniz Kuvvetleri, Karesi, Mentese, Aydin gibi denizci beyliklerin hâkimiyet altina alinmasiyla sâhip olunan gemi ve personeliyle kuruldu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli ordusunda atessiz, atesli, koruyucu silâhlar kullanilmaktaydi ![]() ![]() ![]() 1839 Tanzimat ilânina kadar ordu-yu hümâyûnda mülkî vazifeleri de olan askerî rütbeler sunlardir: Sadâret, vezir, beylerbeyi, ülâ, sancak beyi, alaybeyi, kaymakam, binbasi, sagkolagasi, yüzbasi, mülâzim-i evvel, mülâzim-i sânî, zâbit vekili, basçavus, onbasi, nefer ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#38 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'SARAY TEŞKİLATI Osmanli Devletinin kurulusundan sonra, saray teskilâti da diger müesseseler gibi gelisme gösterdi ![]() ![]() ![]() Bu saraylar pâdisâhlarin hem ikâmet ettikleri yer ve hem de bütün devlet islerinin görüsülüp karar verildigi en yüksek devlet dâiresiydi ![]() Osmanli Devletinde saray teskilâti üç kisimdan meydana gelmekteydi: 1) Bîrûn adi verilen dis kisim, 2) Enderûn adi verilen iç kisim, 3) Harem-i hümâyûn ![]() Sarayin Birûn adi verilen kismi sarayin disi, yâni Babüs'saâde hâricindeki teskilâtidir ![]() ![]() Burada görevli olan ilmiye sinifi ile Birûn agalari denen agalar, sarayin hem harem ve hem de enderûn kisminin hâricindeki yerlerde ve dâirelerde bulunup, vazifelerini yaparlar ve aksamlari evlerine giderlerdi ![]() ![]() Enderûn: Sarayin bu kismi yüksek dereceli devlet memuru yetistiren bir mektep ve terbiye yeriydi ![]() ![]() Küçük yastaki devsirme denilen çocuklar, saraya alinmadan sivil Müslüman Türk âilelerin yaninda büyük bir îtinâ ile yetistirilerek, Müslüman Türk terbiyesi görürlerdi ![]() ![]() ![]() Osmanli Sarayi, hem devletin en yüksek idâre organi ve hem de en yüksek idârecilerini yetistiren bir müessese idi ![]() ![]() ![]() Harem-i Hümâyûn: Pâdisâhin âile efrâdinin; pâdisâh kadinlarinin, pâdisâhin kiz ve erkek çocuklari ile harem agalarinin ve muhâsiplerinin oturdugu yerdi ![]() ![]() ![]() Osmanli sarayinin harem bölümü, hânedan mensuplarinin husûsî âile hayatlarini yasadiklari yerdi ![]() ![]() ![]() Asirlar boyunca cihan-sümûl Osmanli Devletini idâre etmis, ülkeler fethetmis, ilim ve irfânin ilerlemesine, medeniyetin yükselmesine ve yayilmasina hizmet etmis pâdisâhlarla, mümtaz ahlâk, iffet, sefkat, merhamet ve hamiyet nümûnesi hanim sultanlar, hep bu Harem-i Hümâyûnda terbiye edilerek yetismislerdir ![]() ![]() ![]() Harem-i Hümâyûnda bulunan câriyeler, Islâm ordularinin düsmanlarla yaptigi harplerde esir edilen kadin ve kizlarla, pâdisâha hediye edilenlerden hizmetçi olarak sarayda bulunanlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eski ve ortaçaglardaki krallik ve imparatorluk saraylarinda yasanan zevk ve safâhat âlemleriyle, bilhassa saraya mensup kadinlarin karistigi entrikalarin sehvetleri kamçilayan hikâyelerini dinleyip yazmaga alismis bâzi Avrupali muharrirlerle, onlari taklit eden yerli isimler, hiçbir yabancinin girmemis, hiçbir uygunsuz haber duyulmamis olan Osmanli sarayinda da bu kâbil olaylari çok arastirmislar, yazacak hiçbir sey bulamamislardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#39 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'TOPRAK İDARESİ Osmanli Devleti'nin kurulus döneminde ve bu devletin ekonomik, sosyal ve askerî gelismesinde önemli derecede rol oynayan etkenlerden biri de süphesiz ki toprak sistemidir ![]() ![]() ![]() Bir toplumun, devlet olabilmesi için, bazi hususiyetleri tasimasi gerekir ![]() ![]() ![]() Islâm öncesi Türklerinde toprak, biri fertlerin digeri de cemaatin olmak üzere iki kisma ayriliyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türklerin Islâm'i kabul edip Islâm medeniyeti içindeki yerlerini almalarindan sonra, dinî, iktisadî ve ictimaî hayatlarinda degisiklikler meydana geldi ![]() ![]() ![]() a)Islâmiyetin baslangicindan Hz ![]() b)Hz ![]() c)Abbasi ve Selçuklu devri, d)Osmanli devri ![]() Islâm medeniyeti içerisinde basli basina bir devreye konu olabilecek olan Osmanli toprak uygulamasi, gerçekten toprak hukuku bakimindan büyük bir önem arz eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Islâm âleminde bir gelenek olarak, Osmanlilardan önceki müslüman devletlerde ve özellikle Büyük Selçuklularda görülen ikta sistemi, Büyük Selçuklulardan sonra gelen bütün Türk Islâm devletlerinde uygulanmistir ![]() Selçuklularin, askerî mukataalar ihdas etmeleri, hanedanin, kendi baslica dayanagi olan Türk unsuruna mensup kütleleri yabanci sahalarda yerlestirmek, onlara hem toprak vermek hem de lüzumunda askerî bir kuvvet olarak faydalanmak fikrinden dogmustur ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlilarin, kendilerinden önceki Müslüman Türk devletlerinden mâhirâne bir usul ile alip tatbik ettikleri timar sistemi, Osman Gazi ile baslar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1- Sebepsiz yere hiç kimsenin timari elinden alinamaz ![]() 2-Timar sahibinin ölümü halinde timari ogluna intikal eder ![]() 3-Ogul sefere gidemeyecek kadar küçükse, harbe gidecek yasa gelinceye kadar onun yerine hizmetkârlari sefere gideceklerdir ![]() Anadolu'da, Osman Gazi ile baslayan timar sistemi, ondan sonra gelen torunlari tarafindan devam ettirildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Baslangiçta "Has" ile "Timar" seklinde ikiye ayrilmis olan birlikler, I ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Avrupa'da topraga yerlestirilmis olan köle (serf, çiftçi) bazi isleri hür insanlar gibi yapamaz ![]() ![]() ![]() a- Istedikleri ile evlenemezler, baska senyörlerin serfleri veya hürlerle evlenemez ![]() b- Serflerin mirasi hür olan insanlarinki gibi vârislerine intikal etmez, sahipleri istedikleri gibi mirasa müdahale edebilirler ![]() > c-Istedikleri meslegi seçme, çalisip çalismamada serbestlikleri yoktur ![]() d-Efendilerinin angarya islerinde çalismak ve belli zamanlarda onlara hediye takdim mecburiyetleri var ![]() e- Serfleri cezalandirmak efendilerine aittir ![]() f-Serfler, ruhban sinifi ve manastirlara giremezler, mahkemelerde hür bir insana karsi sahidlikleri kabul edilmez ![]() Serflerin içinde bulundugu bu duruma karsilik Osmanli reâyâsi hür insanlardi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti kuruldugu ve daha sonra feth ettigi memleketlerde, bir çesit toprak köleliginin mevcud oldugu düzensiz bir derebeylik nizami ile karsilasmistir ![]() ![]() ![]() ![]() Baslangiçta, arazinin mülk ve mirî olarak ikiye ayrildigi Osmanli Devleti'nde, bilahare arazinin tamamina yakin bir kismi mirî rejime tabi tutulmustur ![]() ![]() "Bilâd-i Islâmiyede olan arazi, muktezay-i seriat-i serife üzre üç kisimdir: Bir kismi arz-i ösriyyedir ki hin-i fetihte (fetih esnasinda) ehl-i Islâm'a temlik olunmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kismi dahi arz-i haraciyedir ki, hin-i fetihte keferenin ellerinde mukarrer kilinup kendilerine temlik olunub üzerlerine hasillarindan ösür yahut sümün yahud subu', yahud südüs, nisfa degin (1/10, 1/8, 1/7, 1/6, 1/2) arzin tahammülüne göre harac-i mukaseme vaz' olunup yilda bir miktar akça dahi harac-i muvazzaf vaz' olunmustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir kisim dahi vardir ki, ne ösriyyedir ne de vech-i mezbûr üzerine haraciyyedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu diyar-i bereket siarin arazisi dahi bu uslûb üzerine arz-i memlekettir ki, arz-i mîrî demekle mâruftur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldügü gibi devlet, reâyânin elindeki topragin miras yolu ile parçalanmasi, serbest alisveris usûlü ile gelisigüzel sahip degistirmesi ve borç için hacz edilmesi gibi sebeplerie müstakil küçük köylü isletmelerinin mevcudiyetini tehlikeye düsüren muameleleri önleyici hükümler koymustu ![]() ![]() Müslüman Devletlerde arazinin mîrî olus sekillerini söyle siralayabiliriz: a) Fethedilen arazi, gâliplere (fâtihlere) tevzi, veya mahallî halk elinde birakilmayarak devlete (beytü'l-mal) mal edilmek suretiyle ![]() ![]() b) Fetih esnasinda nasil muamele gördügü belli olmayan arazi ![]() c) Mülk araziden olan topragin, mâlikinin mirasçi birakmadan ölmesi ve vasiyette bulunmamasi halinde arazinin hazineye intikal etmesi ile ![]() d) Topragin, mururu zaman (zaman asimi) ile sahibi bilinememek yüzünden hazineye intikali suretiyle ![]() e) Rakabesi devlete ait olmak üzere ihya edilen ölü (mevat) toprak ![]() Osmanli toprak sisteminde "emîriyye" denilen arazi de iki kisma ayrilmaktadir ![]() 1- Arazi-i emirîye-i sirfa (beytü'l-male ait) 2- Arazi-i emirîye-i mevkufa (vakfa ait) Tafsilatina girmeden,sadece kaç kisim olduguna isaret ettigimiz arazi-i emirîye, 1274/1858 tarihli arazi kanunnâmesinin 3 ![]() "Arazi-i emirîyye, beytü'l-male ait olarak ihale ve tefvizi, taraf-i Devlet-i Aliyye'den icra olunagelen tarla ve çayir ve yaylak ve kislak ve korular ve emsali yerlerdir ki, mukaddema ferag ve mahlulat vukuunda sahib-i arz itibar olunan timar ve zeamet ashabinin ve bir aralik mültezim ve muhassillarin izin ve tefviziyle tasarruf olunur iken, muahharan bunlarin ilgasi hasebiyle el-haletu hazihi taraf-i Devlet-i Aliyye'den bu hususa memur olan zatin izin ve tefviziyle tasarruf olunup mutasarriflari yedlerine bâlâsi tugrali tapu senetleri verilir ![]() 1858 tarihli arazi kanununa göre Osmanlilarda arazi: a- Arazi-i Memlûke, b- Arazi-i Emîrîye, c- Arazi-i Mevkufa, d- Arazi-i Metrûke, e- Arâzi-i Mevât olmak üzere bes gruba ayrilmaktadir: a- Arazi-i Memlûke: Mülkiyet yolu ile tasarruf edilen topraklar olup dört kisimdan ibarettir: 1- Kasaba ve köylerdeki arsalar olup yarim dönümlük yerlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Arazi-i Memlûkeye mâlik olanlar, mallarini diledikleri gibi kullanir, isler, satar, hibe veya vakf edebilir ![]() ![]() b- Arazi-i Emirîye: Devlete ait olup fertlere, tarla, otlak, yaylak, kislak vs ![]() ![]() ![]() c- Arazi-i Mevkufa: Toplumun menfaati göz önünde bulundurularak vakf edilmis olan topraklardir ![]() ![]() d- Arazi-i Metrûke: Toplumun menfaati için yapilan yollar, köprüler ile köy ve kasaba halkinin birlikte istifade edebilmesi için birakilan mera, koru vs ![]() ![]() e- Arazi-i Mevât: Köy, kasaba ve fertlere tahsis edilmemis bulunan ve imar bölgeleri disinda birakilmis olan topraklardir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#40 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'Bu sistem, devlete ait mîrî arazinin, savaslarda yararliligi görülen, kale yapim ve tamirinde bulunan, devlete hizmet eden mücahidlere, askerlere ve diger bazi hizmet erbabina dagitilarak, bu kimselerin, kendilerine verilen araziye ait örfî ve ser'î vergileri toplamasi seklinde belirlenebilir ![]() ![]() ![]() Osmanli Devleti'nde, mirî arazi rejiminin sonucu olarak timar (dirlik) adi verilen bir sistem ortaya çikti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Devlette, büyük bir fonksiyonu bulunan timar sistemi, Osmanli toprak rejiminin temelini teskil ediyordu ![]() ![]() ![]() Toprak taksimatinin en küçük bölümü olan timar, geliri 3 bin ila 20 bin akça arasinda degisen askerî dirliklere verilen bir isimdir ![]() ![]() ![]() "Osmanli Imparatorlugunda geçimlerini veya hizmetlerine ait masraflari karsilamak üzere bir kisim asker ve memurlara, muayyen bölgelerden kendi nâm ve hesaplarina tahsil selâhiyeti ile birlikte tahsis edilmis olan vergi kaynaklarina ve bu arada bilhassa defter yazilarindaki senelik geliri 20 bin akçaya kadar olan askerî dirliklere verilen isimdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sipahî, reâyâdan miktar ve cinsleri kanunlarla tesbit ve tâyin edilmis olan bir kisim vergiden fazlasini tahsile selâhiyetli degildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sipahî, mîrî arazinin halka tefvizinde, devletin bir temsilcisi olarak vazife görmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#41 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'TIMAR SİSTEMİNİN TEKAMÜLÜ Osmanlilarda, Osman Gazi ile baslayan timar sistemi, Yildirim Bâyezid zamaninda Timur'la yapilan savastan dolayi bir duraklama devresine girmisti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() II ![]() ![]() ![]() Timar teskilâti, Kanunî Sultan Süleyman devrinde tekâmülünün zirvesine ulasmistir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toprak düzeninde dirlikler, üç kisma ayriliyordu ![]() a) Has: Padisah, vezir ve ileri gelen devlet adamlarina tahsis edilip, senelik hâsilati 100 bin akçadan fazla olan yerlere (dirliklere) denirdi ![]() ![]() ![]() b) Zeâmet: Senelik hâsilati 20-100 bin akça arasinda degisen dirliklerdir ![]() ![]() ![]() ![]() c) Timar: En küçük kategoriyi teskil eden ve senelik geliri 3 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanli toprak rejiminde her dirligin çekirdegini teskil eden ve "kiliç" adi verilen bir kisim vardir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#42 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'TIMAR ÇEŞİTLERİ Osmanli toprak düzeninde, timarlari siniflandirmak güç ve ince bir is olmakla birlikte onlari tiplerine göre birkaç kisma ayirabiliriz ![]() 1 ![]() a) Mülk timarlar: Anadolu'nun bazi vilâyetlerinde mevcud olan bu tip timar sâhipleri, sefer aninda yerlerine "cebelû"lerini gönderebiliyor, kendileri ise sefere istirak etmeyebiliyorlardi ![]() ![]() ![]() ![]() b) Mülk olmayan timarlar: Bunlar, hizmet mukabili vâridatinin bir kisminin tahsisi suretiyle verilen timarlardir ki, Osmanli timarlarinin çogu bu nevi'dendir ![]() 2 ![]() a) Eskinci timarlari: Bunlarin sahipleri alay beyinin sancagi altinda sefere eserler (giderler) ![]() ![]() ![]() b) Mustahfiz timarlari: Bu timarlarin sahipleri, mensubu bulunduklari kale muhafazasinda bulunurlardi ![]() c) Hizmet timarlari: Bâzi serhadlerde bulunan câmilerin imâmet ve hitâbetinde bulunanlar ile saraya hizmet edenlere verilen timarlardir ![]() 3 ![]() ![]() a) Tezkireli: Beylerbeyilerin, bir tezkire ile devlet merkezine teklif ettikleri timarlara bu isim verilirdi ![]() b) Tezkiresiz: Beylerbeyilerin, kendi beratlari ile verdikleri timarlara da tezkiresiz adi verilir ![]() Küçük timarlarin dagitilmasinda beylerbeyilerin selâhiyetleri büyüktü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dogrudan dogruya beylerbeyi tarafindan verilen tezkiresiz timarlarin defter geliri düsüktür ![]() ![]() ![]() Osmanli timar sisteminde dikkat edilen hususlardan biri de tezkireli timarlarin bozulup tezkiresiz hâle getirilemeyisidir ![]() 4 ![]() a) Serbest timarlar: Timar sahibinin "resm-i arûs", "resm-i tapu", "kislak", "yaylak", "cürüm, cinayet" vs ![]() ![]() ![]() ![]() b) Serbest olmayan timarlar: Böyle bir timari tasarruf eden sipahînin, serbest timar tasarruf eden gibi bir yetkisi yoktur ![]() ![]() Çesitli yönleri ile tedkik ettigimiz timar sisteminin geçirmis oldugu merhaleler ile farkli sebeblere bagli olarak aldiklari degisik isimleri gördük ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#43 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'TIMAR SISTEMININ BOZULMASI VE ORTADAN KALKMASI Kanunî Sultan Süleyman devrinde, tekâmülünün zirvesine erisen timar sistemi, bu pâdisahin ölümünden sonra bozulma temâyülü göstermeye baslamis olacaktir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#44 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'Mondoros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Türk topraklarının hızla işgalini övünerek anlatan İngiliz Devlet adamı Sir W ![]() ![]() “Subaylarımız bütün Anadolu’da ikişer üçer gruplar halinde mütareke hükümlerince silah ve cephane toplanmasına nezaret ediyorlardı ![]() ![]() ![]() Padişah Vahdettin ise Mondoros Ateşkes Antlaşması’nın ağır koşulları altındaki çaresizliğini yansıtan şu sözleri söylemiştir: “Bu şartları, çok ağır olmasına rağmen, kabul edelim ![]() ![]() ![]() Padişah Vahdettin’in bu sözleri söylemesi elbette Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasıyla bağdaştırılamaz ![]() ![]() ![]() “1800’lü yılların ikinci çeyreğinden sonra, Osmanlı egemenliği altındaki topraklarda; Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, Rus jeologlar sessiz sedasız tıpkı bir köstebek edasıyla dolaştılar ![]() “Bitmeyen Oyun” adlı yapıtında Peter Hopkirk bu yıllara ilişkin olarak şunları yazıyor; “ İngiltere 1895 yılında, Osmanlı imparatorluğu’nun parçalanması için bir teklif hazırladı ve Almanya’ya cömert bir parça sundu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı topraklarıyla ilgilenenler sadece Almanlar değildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı’nın Batı tarafından diz çöktürülme süreci 1830’da Amerika ile imzalanan Ticaret ve Seyrüsefer Antlaşması ve 1838’de İngilizlerle imzalanan Balta Limanı Antlaşması ile başlamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “1870’lere doğru, borç veren yabancılar, Osmanlı’nın yeni borç istemleri karşısında “iyi ama nasıl ödeyeceksiniz, bugüne kadar aldıklarınızın faizini bile ödeyemez durumdasınız, borcunuzun karşılığında bize bir güvence gösterin ki borç vermeyi sürdürebilelim” deyince, ülkenin topraklarından başka verebileceği bir güvencesi kalmayan Osmanlı, tıpkı bugün yapıldığı gibi yabancı uyruklulara toprak satışı için yasa çıkardı ![]() Abdülaziz’in çıkardığı 7 Safer 1284/10 Haziran 1867 günlü “Tebayı Ecnebiyenin Emlâke Mutasarrıf Olmaları Hakkındaki Kanun” ile birlikte yabancılara Osmanlı ülkesinde toprak satınalma hakkı tanınmış, böylece borç veren yabancılar, alacakları ödenmediğinde karşılığını topraklara el koyarak alabilme hakkına kavuşmuşlardı ![]() Osmanlı’nın yabancılara toprak satın alma hakkının verilmesiyle birlikte zengin Anadolu coğrafyası adeta yabancıların talanına sahne olur ![]() ![]() Abdülaziz’in yabancıların toprak alımıyla ilgili kanunu yayınlamasının ardından ilk olarak zengin maden yataklarının envanteri çıkarılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Madenler üzerindeki yağma ve talan stratejisi petrol yarışında da geçerlidir ![]() ![]() “Petrol alanlarına sahip olma hırsının en belirgin olduğu 1900’lerin başında İngiliz D’Arcay Co ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı borç para bulmak için toprak satışlarına izin vermiş ve bununla birlikte maden yağması Anadolu coğrafyasında kesintisiz devam etmiştir ![]() ![]() “ ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1800’lerin ilk çeyreğinde başlayan teslimiyet süreci, 1919 yılında Osmanlı yönetiminin Batı’ya tamamen teslimiyeti bizzat istemesi Osmanlı’nın devlet yönetimi iflasının net göstergesi idi ![]() ![]() ![]() “1- İngiltere Hükümeti kendi kumandası altında Türkiye’nin tamamiyet ve istiklalini deruhte eder ![]() Osmanlı Padişahları bir taraftan emperyalistlere teslim olma yolundan başka çıkış yolu bulamazken diğer yandan da ne pahasına olursa olsun tahtta kalma savaşı veriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Zamanın en kudretli donanmalarından biri olan Osmanlı Donanmasının bir gün başkaldırarak kendisini tahttan indireceği düşüncesine saplanan II ![]() ![]() ![]() ![]() Donanmanın çürümeye bırakılması sonucunda 1897 yılında çıkan Osmanlı-Yunan savaşında Yunan savaş gemilerine karşılık verecek tek sağlam gemi ayakta kalmadığı gibi çoğu zırhlı geminin kazanları Haliç’ten çıkamadan patlamış, Marmara’ya açılabilen birkaç gemi ise top atışı yaparken henüz ilk atışlarında top kızakları parçalanmıştı ![]() Donanmanın parasız kalması ve çürümeye terk edilmesi, memurların maaşlarının aylardır ödenmemesi, subayların maaşlarının belli belirsiz dönemlerde ve eksik bir şekilde ödenmesi ekonominin büyük bir çöküntü ile dışa bağımlılığının göstergesiydi ![]() ![]() Avrupa’nın buharlı makineleri icat etmesi ve sanayisinde kullanmasıyla birlikte hızla hammade ihtiyacına yönelmesiyle Osmanlı’nın iç piyasasında kendini korumak için satışını yasakladığı pamuk,ipek,bakır gibi hammaddelerin önünü açan anlaşmalar Osmanlı’nın elindeki malların değerinin çok altında hızla dışarıya çıkmasına neden olmuştur ![]() İngiltere ile 1838’de imzalanan Ticaret Anlaşması aynı yıl Fransa ile de imzalanmıştır ![]() ![]() ![]() Avrupalı devletler artık ürettikleri malları Osmanlı’ya kolayca satarak ucuz hammaddelerini Anadolu coğrafyasından karşılıyorlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Yabancılar tamamen ülke dışı sayılırlar ve anavatanlarının yasalarına bağlı kalırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türk polisi yabancıları, hatta bir yabancı elçilik veya konsolosluğunun himayesin altında bulunduğunu bir belge ile ispat eden kendi yurttaşlarını bile tutuklayamaz ![]() ![]() Bu konuda en çirkin örnek şudur: Dostlarımdan İstanbul Belediye Başkanı, İstanbul’u kendi deyimiyle “civilization of syphilization” dan (İstanbul Belediye Başkanı uygarlık anlamına gelen “civilization” kelimesi ile frengi anlamına gelen “syphilization” kelimelerinin okunuşlarındaki yakın ses uyumundan yararlanarak “civilization of syphilization” (frengi uygarlığı) demek suretiyle yabancı uyruklu Avrupalı ******ler ile Avrupa uyarlığı arasında ince bir bağlantı kurmak istemektedir) kurtarmak istemişti ![]() ![]() Yabancı devletler kendi posta ulaşımlarını yönetmekte ve denetlemektedirler ![]() ![]() ![]() ![]() Eğitim işlerinde de durum böyledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı İmparatorluğu sadece ekonomik ve ticari bir kıskaç ile değil ayrıca misyoner faaliyetlerinin yoğunlaştığı Anadolu’nun hristiyanlaştırılması tehlikesine maruz kalmıştır ![]() ![]() ![]() “Amerika Birleşik Devletleri 304 eğitim misyoneri ve 65,104 kilise elemanı ile başta gelmektedir ![]() ![]() İngiltere’nin Türkiye’deki eğitim misyoneri sayısı 51, kilise elemanı sayısı 23 tür ![]() ![]() Türkiye’deki Alman misyonerlerin sayısı 79 eğitim elemanı ve 791 rahip olmak üzere 870’dir ![]() ![]() Osmanlı toprakları üzerindeki katoliklerle Fransa ilgilenmiş, Rusya imparatorluk sınırlarındaki ortodoksların koruyuculuğunu yüklenmiş ve her ülke ırk ve din bağı için ayrı çıkarlar elde etmeye çaba göstermiştir ![]() ![]() Rumeli ve Ege bölgesindeki demiryolları Fransız ve İngizlilerin egemenliğine, boraks madenleri yine İngiliz egemenliğine, Zonguldak ve Ereğli kömür yataklarının büyük bölümü Fransız şirketlerine verilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na kadar kabul ettiği tüm şartlar ile Anadolu’nun emperyalistler tarafından istilasına gözyummakla kalmamış adeta bunu teşvik etmiştir ![]() ![]() Birinci Dünya Savaşı öncesinde tüm kaynaklarını yabancıların kontrolüne bırakan 42 dış borçlanma ve toplam 402 milyon Osmanlı altın lirası tutarındaki ağır borç yükü altında ezilen Osmanlı, devlet yapısının tüm kurumları ile birlikte çöktüğü diğer uluslar tarafından bilinmekte ve adına “hasta adam” ünvanı yakıştırılmakta idi ![]() ![]() ![]() Bununla birlikte, Kurtuluş Savaşı’nın başarı ile sonuçlanmasının ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti “ulus-devlet” yapısını kurmuş ve tarihte yerini almıştır ![]() ![]() ![]() ![]() “REFİK HALİT KARAY: “Bizim için tutulacak tek kurtuluş yolu, İngiltere ile beraber yürümektir ![]() ![]() ![]() ![]() ADLİYE NAZIRI ALİ RÜŞTÜ: “Yunan Ordusunun muzafferiyeti için dua ediniz ![]() ![]() ![]() İSKİPLİ ATIF HOCA’NIN BAŞINDA BULUNDUĞU TEALİ İSLAM CEMİYETİ BİLDİRİSİ: “Kim milliyetçilerle birlikte Yunan’a karşı giderse şer’an kafîrdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ALİ KEMAL: “Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki biz başarabilelim ![]() DAMAT FERİT PAŞA: “Limanda yetmiş tane yabancı gemi varken, Kuvayı Milliye ayaklanmasından korkulmaz ![]() REFİ CEVAT ULUNAY: “Tek çare galiplerle uyuşmak ve anlaşmaktır ![]() RIZA TEVFİK: “Medeniyei temsil eden İngiltere gibi bir devlete itiraz etmek küstahlıktır ![]() HARİCİYE NAZIRI MUSTAFA ŞERİF PAŞA: “Umumun arzusu, İngiltere tarafından idare edilmekliğimizdir ![]() Sonuç olarak, 1800’lü yılların başından itibaren Osmanlı toprakları üzerinde mücadele eden İngiltere, Amerika, Almanya, İtalya, Rusya gibi ülkeler önce antropolog, jeolog, akademisyen ünvanları altında imparatorluk topraklarındaki maden ve petrol yataklarının envaterini çıkarmış; misyonerlik faaliyetleri için önemli ulaşım noktaları, su havzaları, verimli tarım arazileri seçilmiş; hammadde kaynaklarına hızla ulaşmak için ticaret anlaşmalarıyla elde ettikleri imtiyazlarla kendi sanayileşmelerinin önünü açarken, Osmanlı İmparatorluğu’nu sürekli borçlandırmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kemalist Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal’in hayatta olduğu dönemde siyasi, ekonomik ve askeri açıdan tam bağımsız bir şekilde yaşamış, 1938 Mustafa Kemal’in ölümüne kadar dış politikasından ödün vermemiş, yabancı devletleri iç işlerine karıştırmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
'Osmanlı Tarihi' |
![]() |
![]() |
#45 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() 'Osmanlı Tarihi'Osmanlı'nın Genişleme Stratejileri Kuruluş dönemi Orta ve Güney-batı Asya'daki Büyük Selçuklu hakimiyetinin 1157'de sona ermesi üzerine, bölgedeki dengeyi, özellikle Haçlıların kendi lehlerine değiştirme çabalarına, belki de kendini aşan bir kapasite ile karşı koyan Anadolu Selçuklularının 1243'de Kösedağ savaşında Moğollara mağlup olması, Anadoluyu bile küçük devletçikler öbeği haline gelmişti ![]() ![]() ![]() ![]() Osman Bey, 1303'de, İznik şehrini baskı altında tutarak, İstanbul boğazı istikametinde ilerlemeye çalışırken, Bizans'ın İznik'i kurtarma çabası, Koyunhisar savaşının Osmanlılar tarafından kazanılmasıyla başarısızlığa uğramıştı ![]() ![]() Hem doğu hem batı (Anadolu-Balkan) yönündeki stratejileri Orhan Bey daha önceki politikaya uygun olarak, 1326'da Bursa'yı ele geçirdikten sonra, İznik(1331), Gemlik(1333) ve nihayet 1337'de İzmit'in ele geçirilmesi ile Osmanlılar Karadeniz'e ulaşarak, Üsküdar'a kadar olan Kocaeli yarımadasına sahip olmuşlar ve neredeyse Bizansı İstanbul Boğazı'na kadar olan Anadolu topraklarından uzaklaştırmışlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bizans'taki taht kavgalarından faydalanan Osmanlılar, Çanakkale Boğazı'ndan Trakya'ya geçerek 1354'te Gelibolu ve çevresini feth etmişlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() Orhan Bey döneminde, Anadolu'da Ankara'yı alarak sağlam bir zemine dayanan Osmanlılar, Trakya'da Marmara Denizi'nin Avrupa yakasını kontrol edecek ve Balkan istikametinde kilit rol oynayacak olan Edirne'yi ele geçirmişlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() I ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Filibe'nin Osmanlıya geçişi, Papa V ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() I ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Germiyanoğullarından bazı toprakları alan Osmanlı Devleti Konya'ya doğru bir ilerleme sağlamıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sırp kralı Lazor kumandasında Osmanlıya karşı kurulan Sırp, Bulgar, Bosna kuvvetlerine karşı ilk defa Karaman, Saruhan, Aydınoğulları kuvvetlerinin katılması ile Kosova savaşında Lazor kumandasındaki ittifakı yendi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yıldırım Bayezid, Sırplarla vergi vermek, askerlik yapmak şartı ile anlaşma yoluna giderken, Üsküp şehri alınarak buraya Türk ahali yerleştirildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu gaye ile Saruhan, Aydın, Menteşe ve Germiyan Beyliklerini kısa sürede (1389-1390) ele geçirilerek Kütahya merkezli Anadolu eyaletini kurdu ![]() ![]() ![]() ![]() Bizans üzerindeki baskıyı artıran Yıldırım Bayezid, İstanbul'da camisiyle beraber, yüz haneli, bir Türk mahallesinin kurulmasını kabul ettirerek, İstanbul'un içerisine barış yolu ile yerleşmede önemli bir adım atmıştı (1391) ![]() Anadolu birliği için en büyük engeli oluşturan Karamanoğulları üzerine bir sefer düzenleyen (1391) Bayezid, bu beyliğin önemli bir kısmını Osmanlıya bağlarken, Mısır'daki halifeden “Sultanu'r-Rum (Roma)” (Anadolu Sultanı) ünvanını alarak (1392) Selçuklu Sultanlarının varisliğini halifeye tasdik ettirmişti ![]() ![]() Osmanlıların Macar sınırlarına dayanmasından rahatsız olan Macar Kralı Sigismund'un isteği ile Fransa, İngiltere, İskoçya, Lehistan Avusturya, İtalya, İsviçre ve Güneydoğu Avrupa ülkelerinden gelen Haçlı kuvvetlerini Niğbolu'da yenen (1396) Bayezid, Anadolu'da karışıklık çıkaran Karaman Beyliği üzerine yürüdü ve Beylik, Osmanlılara bağlandı (1397) ![]() ![]() ![]() ![]() 1403'ten 1448 tarihine kadar başlangıçta iç mücadele yapılırken, daha sonra ise özellikle II ![]() ![]() ![]() Güçlü merkezin tesisi Fatih'le yeni bir döneme giren Osmanlı da Balkan politikasının devam ettirildiğini görüyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fatih, Anadolu'nun tartışmasız ve problemsiz hale getirilmesi için, Anadolu'nun bir kısmını da ellerinde tutan Batı Asya ve Doğu Akdeniz'deki büyük devletler yani Akkoyunlu ve Memluklular ile müca-delelerin neticelenmesi için yeni bir dönem başlattı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kuzey stratejisinin başlaması Fatih'in Trabzon'un fethiyle Karadeniz'in güney sahillerini Osmanlıya bağlaması neticesinde Osmanlıların yeni bir politikaya başladıklarını görüyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Avrupa-Akdeniz politikasının deklarasyonu Fatih Dönemi politikalarında yeni bir açılım de batı istikametinde yaşanmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doğu Avrupa politikası Mevcudu koruma ve eski siyaseti devam ettirme niteliğinde ve oldukça sakin geçen II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doğu, Güney ve Kuzey Afrika stratejileri II ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sömürgeleştirme tehdidi sadece doğudan değil, batı istikametinden de yaşanıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Batı'nın dünyayı keşfetmesi-sömürmesinin başladığı bir sırada, Yavuz Sultan Selim, Osmanlı tahtına geçiyordu (1512) ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Merkezi Avrupa politikası Devletin süper bir güç haline dönüştüğü bir sırada başa geçen Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde, Osmanlı Devleti'nin bütün yönlerde uyguladığı stratejilere devam edildiğini, bazı boşlukların doldurulduğunu ve yeni tehditlere karşı yeni projeler geliştirdiğini görüyoruz ![]() Macaristan üzerine defalarca sefer düzenleyerek ele geçiren, Viyana'yı kuşatarak merkezi Avrupa'daki en büyük gücü etkisiz hale getiren Kanuni, Fransa'ya yardım ederek Batı Avrupa'da belirleyici konuma gelmişti ![]() Doğu Avrupa politikası Doğu Avrupa'da Boğdan-Basarabya ile Kırım arasındaki Bucak ve Yedisan'ı alarak kuzeybatı Karadeniz'deki boşluğu kapatmış ve Karadeniz ve doğu Avrupa'da Kuzeyden beliren Rus tehdidine karşı Lehistan-Baltık istikametinde politikalara geliştirerek Rusya'yı sınırlamaya Avusturya ile Rusya arasını tahkime çalışmıştı ![]() Rusya'ya karşı kuzey stratejisi 1522'de Kazan'ı alarak doğu istikametinde yayılmaya başlayan Rusya, 1556-57'de Astrahan'ı alarak Hazar Denizi'ne ve Kuzey Kafkasya'ya ulaşmıştı ![]() ![]() ![]() Rusları, Hazar ve Azak denizlerinden çok yukarda, Don-Volga nehirlerinin birbirlerine yaklaştığı yerden daha ileride tutmak ve bu sınırın güneyindeki Nogay, Çerkez, Çeçen, Kabartay ve sairleri Rus tehlikesinden korumak, Rusya'yı kuzeyde büyük bir tehdit haline dönüşmeden bertaraf etmek için, Don-Volga (Ten-İdil) Kanal projesi 1563 tarihinde ortaya atılmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanuni döneminde Azerbaycan istika-metine genişlemek suretiyle Hazar'a ulaşılacak, Türkistan ile doğrudan bağlar kurulmaya çalışılacaktır ![]() Güney ve kuzey Afrika stratejiler tahkimi Hürmüz'ü ele geçirerek Basra Körfezi'ni tehdit eden Portekizlilerin oluşturduğu tehlikeye karşı, Kanuni döneminde Irak ele geçirildiği (1538) gibi, Körfezin Batı ve Güney kısımları Osmanlı himayesine girmişti ![]() ![]() ![]() Hint Denizi'ndeki Portekiz hakimiyetine karşı mücadeleye devam eden Kanuni, Süveyş limanı merkez olmak üzere donanma oluşturmuş ve bir Mısır Kaptanlığı kurmuştu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanuni döneminde Trablusgarb, Tunus, Cezayir'in tamamı ele geçirilirken, 1550'lerde Fas'ı ele geçirmeye çalışan İspanyollara karşı mücadeleye iştirak edildiği görülmektedir ![]() ![]() Akdeniz Büyük bir deniz gücü haline gelen Osmanlılar, Haçlı seferlerinin bakiyeleri olan Akdeniz adalarındaki Avrupalıların hakimiyetlerine son verilmesi ile yeni gelişen Avrupa sömürgecileri ile birleşmelerine engel olunduğunu görmekteyiz ![]() ![]() Doğu Avrupa Kanuni sonrasında Doğu Avrupa'da Rusya'nın büyük bir güç olarak belirmesi karşısında kadim Osmanlı politikası çerçevesinde 1573'te Lehistan (Polonya) Osmanlı himayesine alınarak iki büyük güç olan Avusturya-Rusya arasındaki bölge Baltık Denizine kadar Osmanlı nüfuz bölgesine alınmış, bu iki düşman gücün Osmanlıyı kuzeyden tehdit etmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır ![]() ![]() Sonuç Osmanlının bir beylik halinde iken başlattığı stratejik uygulamaları, yükseliş döneminin şahıslara bağlı olmaksızın uygulandığını görmekteyiz ![]() ![]() Genişleme, bir alan veya yönle sınırlandırılmadan doğru biçimde bütün istikametlerde, tehdit-açılım önceliğine göre yapılmıştır ![]() Selçukluların Haçlı Seferlerine karşı koymalarından sonra, ikinci dalga olarak, Balkanlar üzerinden gelen Haçlı tipi toplu saldırılara da Osmanlılar, başarılı bir şe-kilde karşı koymuşlardır ![]() Avrupa'nın yükseldiği ve sömürge politikalarına başladığı bir dönemde Adriyatik Denizi-Kırım Hanlığı, Hazar çizgisinde, Avusturya-Rusya tehdidine karşı bir hat oluşturulmuştur ![]() Sömürgecilik ve emperyalizmin Kanarya Adalarından Hindistan'a kadar alandaki bölgede yayılma ve yerleşmesi hengamında Osmanlı müdahalesi ile bu dönem 300 yıl gibi bir süre geciktirilmiş ve bölgenin, siyasi, dini, hatta bazı kısımların etnik yapısının bile değişmesine engel olunmuştur ![]() Osmanlı, Halifeliği de uhdesine almasıyla, İslam dünyasının temsilcisi ko-numuna gelmişti ![]() ![]() ![]() Osmanlı'nın uyguladığı strateji, ters bir istikamette, farklı unsurların katkısı ile uygulanarak, iç zaafın büyük ve belirleyici faktörü sayesinde başarılı olmuş ve Osmanlının çöküşü gerçekleşmiştir ![]() |
![]() |
![]() |
|