Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfikelimeler, harfiosmanlıca, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #31
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TESNİYE Bir şeyi kolaylaştırma
TESRİ' Hızlandırma Sür'atlendirme Acele ettirme
TESRİAN Hızlandırarak Çabuklaştırmak için
TESRİÂT (Tesri' C) Çabuklaştırmalar, hızlandırmalar
TESRİB Esasen işkembeden içyağını ayırmak demek olup, mecâzen: Tekdir ve muaheze mânasına kullanılır * Darılma Ayıplama * Başa kakma
TESRİB (Sürub dan) (Asker) gönderme, yollama * Atı ve deveyi bölük bölük edip yollamak
TESRİC Kandil yakmak * Güzelleştirmek * Hayvanı eyerleme Hayvana eyer vurma
TESRİD Davar boğazlandığında daha soğumadan bir yerini kesmek veya kırmak
TESRİD Sahtiyan dikmek * Kırba dikmek
TESRİH Talâk Boşanma, ayrılma * Halâs etme, kurtarma * Bırakma, salıverme * Kıl tarama * Asan etme, kolaylaştırma
TESRİH-İ LİHYE Sakal bırakma
TESRİK (Sirkat den) (C: Tesrikat) Bir kimseye hırsız deme
TESRİR (C: Tesrirât) (Sürur dan) Sevindirme
TESRİYE Gam ve kederi bırakma Kederi yok etme
TESTİH Yassı ve düz yapmak * Eşit yapmak, beraber etmek
TESTİH Yün ve pamuk tepmek
TESTİR Gizleme, saklama, setretme, örtme
TESVİB Sevab vermek demektir Sevab da ceza gibi, hayır veya şer herhangi bir şeyin karşılığıdır Sevab, hayırda meşhur olmuştur Lisanımızda da ceza, şerde kullanılmıştır (ET)
TESVİD Karartma Yazı ile karalama Yazmak, müsvedde yapmak
TESVİF (Sevf den) (C: Tesvifât) Sebepsiz olarak atlatma, geciktirme
TESVİG Cevaz verme * Kolaylaştırma * Tecavüz etmek, haddini aşmak
TESVİK (Sevk den) Sürme, ileri gütme
TESVİK (Misvak dan) Dişleri misvaklama
TESVİL (C: Tesvilât) Kötü bir şeyi güzel göstererek aldatma * Tezyin etmek, süslemek
TESVİM Davarı otlamaya salmak * İşaretlemek, nişan etmek * Dağlamak
TESVİR Büyük derecelere çıkma, büyük işlere yükselme * Koluna bilezik yapma
TESVİR Toz kaldırma * Derin ve gizli mânayı araştırma
TESVİS Buğdaya bit düşmek
TESVİT Karıştırmak
TESVİYE Seviyelendirme Düzleme Beraber etme İki şeyi müsavi etme * Bir neticeye bağlama
TESVİYE-İ DEYN Borç ödeme
TESVİYE-İ UMÛR İşlerin görülüp neticelendirilmesi
TESYAR Gönderme, gönderilme (Eşya hakkında) (Tisyâr şekli yanlıştır)
TESYİL Akıtma Akıtılma Sel gibi akıtılma
TESYİR (Seyr den) (C: Tesyirât) Gönderme, yollama Seyrettirme * Sürmek * Bezi yol yol alaca edip dokumak
TEŞABÜH Benzeşme Birbirine benzeme
TEŞABÜK Şebekelenme Karışık, dolaşık hâl alma
TEŞABÜR Birbiriyle karışlarını ölçmek * Kavga etmek için birbirine karşı gelmek
TEŞACÜR (şecer den) Sopalarla vuruşma Birbirine girme kavga, dövüş
TEŞAFF Kap içinde olan suyu içmek
TEŞAHH Bahillik edişmek
TEŞAHHUB Akmak, seyelan etmek
TEŞAHHUM (Şahm dan) Yağlanma, semirme, şişmanlama
TEŞAHHUS (C: Teşahhusât) Şahıslanma, belirlenme Tarif edilebilir hâle gelme
TEŞAHUS Deprenmek Muhtelif etmek, çeşitli yapmak
TEŞAHÜD Hazır olmak
TEŞAKİ (Şekvâ dan) Birbirinden şikâyet etme * Dertleşme
TEŞAKK Muhalefet edişmek, uyuşamamak * Zor ve meşakkatli olmak
TEŞAKKUK (Şakk dan) Yarılma, ikiye ayrılma
TEŞAKÜL (şekl den) şekil ve suretçe bir olma Birbirine uyma
TEŞAKÜS Husumet edişmek, düşmanlık yapmak
TEŞAM Yılışmak, gülüşmek * Koklaşmak
TEŞAMUH (şemh den) Yüce, büyük, yüksek olmak Yükselmek
TEŞANÜ' Buğz edişmek, kin gütmek
TEŞARÜK Ortaklık etme Birbirine ortak olma
TEŞA'ŞU' Şaşaalanma, parıldama
TEŞATÜM (şetm den) Sövüşme
TEŞA'U' Fiz: Işığın merkezden etrafa doğru dalgalanması
TEŞAUB Şubelenme Ayrılıp kol kol olma Çatallaşma Kısımlara ayrılma
TEŞA'UB Perâkende ve kol kol olup bölükler ve şubeler sahibi olma * Bozuk bir şeyin düzelmesi * Iraklaşmak
TEŞA'UB-U AKVAM Kavimlerin kısım kısım, şube şube olması
TEŞA'UBÂT (Teşa'ub C) Şubeler Bölük bölük, kısım kısım olmalar
TEŞA'UL (şu'l den) Parlama, tutuşma
TEŞAUR şâirlik taslamak Kendini şâir gibi göstermek
TEŞA'UR (Şa'r dan) Kıllanma, tüylenme
TEŞA'US Tozlu topraklı olmak Kirlenmek Paslanmak
TEŞAÜM şom tutmak
TEŞAÜN Eskimek
TEŞAVÜR (Şurâ dan) Danışma, müşâvere etme
TEŞAVÜS Gururlanıp gözücuyla bakmak
TEŞAYU' Birbiriyle yâr olmak
TEŞBİ' Karnını doyurma
TEŞBİB Saç ve sakal ağarmak * Ateş yakma * Kasidede mahbubdan bahsetme
TEŞBİH (C: Teşbihât) Benzetmek, benzetilmek Benzetiş Bir vasıfta vehmetmek (Bak: Müşebbihe) *Edb: Aralarında maddi veya mânevi bir münasebet bulunan iki şeyi birbirine benzetmek san'atı Erkân-ı teşbih: (Teşbihin rükünleri) : 1- Müşebbeh (Benzetilen), 2 - Müşebbehün bih (Kendisine benzetilen), 3 - Vech-i şebeh (benzetme ciheti), 4 - Edât-ı teşbih (Teşbih edatı) Birinci ve ikinciye (Yâni, müşebbeh ve müşebbehün bih) "tarafeyn : İki taraf" denir Meselâ: "Nuri şecâatte Hazret-i Ali gibidir" denildiğinde: "Nuri" müşebbeh, "şecâatte" vech-i şebeh, "Hazret-i Ali" kelimesi ise müşebbehün bih'dir "Gibi" kelimesi ise edat-ı teşbihtir Edât-ı teşbih olanlar: "gibi, meselâ, misâl, sanki, meğerki, mesel, mânend, andırır, âdetâ, çü, çün, tek, benzer, zannolunur, veş" (gibi kelimelerdir)(Pekçok teşbih ve temsiller bulunuyor ki, mürur-u zamanla veya ilmin elinden cehlin eline geçmesiyle hakikat-ı maddiye telâkki ediliyor Hatâya düşer Meselâ: "Sevr" ve "Hut" isminde ve âlem-i misâlde sevr ve hut timsâlinde berri ve bahri hayvânat nâzırlarından iki melâiketullah, âdeta bir koca öküz ve cismani bir balık zannedilerek Hadise ilişilmiş Hem meselâ: Bir vakit huzur-u Nebevide derin bir ses işitildi Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti ki: "Bu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp ta ancak bu dakika cehennemin dibine düşen bir taşın gürültüsüdür " İşte bu Hadisi işiten, hakikata vâsıl olmıyan inkâra sapar Halbuki, yirmi dakika o Hadisten sonra kat'iyyen sabittir ki: Biri geldi Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a dedi ki: "Meşhur münafık, yirmi dakika evvel öldü " Yetmiş yaşına giren o münafık cehennemin bir taşı olarak bütün müddet-i ömrü tedennide esfel-i sâfiline küfre sukuttan ibaret olduğunu gayet beligane bir surette Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm beyan etmiştir Cenâb-ı Hak, o vefat dakikasında o sesi işittirip ona alâmet etmiştir S)(Teşbih ve temsiller, havastan avama geçtikçe, yani ilmin elinden cehlin eline düştükçe, mürur-u zamanla hakikat telâkki edilir RN)
TEŞBİHÂT (Teşbih C) Benzetmeler, teşbihler, benzetilmeler
TEŞBİH-PERESTLİK Kelâmda lüzumundan fazla teşbihe yer vermek
TEŞBİH Yassı ve enli yapmak
TEŞBİK (Şebeke den) Şebekeleştirme, ağ biçimine koyma
TEŞBİR Karışlama * Ölçme
TEŞBİT Bir kimseyi işinden geciktirme, mani olma
TEŞBİT Dağıtmak, perâkende etmek
TEŞCİ' Şecâatlandırma, cesaret verme Bahadırlık etme
TEŞCİR (Şecer den) Ağaçlandırma
TEŞDİB Arıtmak, temizlemek * Tımar etmek
TEŞDİD Şiddetlendirme, sağlamlaştırma, kuvvet verme * Gr: Harfi iki defa okuma Harfi şeddeli okumak
TEŞDİH Baş yarmak
TEŞEBBU' Tok değilken kendini tok göstermek
TEŞEBBÜB şap haline gelme, şaplaşma
TEŞEBBÜH Benzemek, müşâbehet etmek Zorla benzemeğe çalışmak
TEŞEBBÜH-Ü Bİ-L VÂCİB (Bak: Aristo)
TEŞEBBÜK (Şebeke den) Ağ şeklini alma Şebekeleşme * Parmaklarını birbirine giriştirmek
TEŞEBBÜS Bir işe girişmek Bir işi ilk olarak teklif etmek * Sağlam bir niyetle bir şeye başlamak * El ile yapışıp bırakmamak
TEŞECCU' Bahâdırlık göstermek, kahramanlık yapmak
TEŞECCÜR Ağaçlanma, ağaçlaşma
TEŞEDDUK Ağzın köşesiyle konuşmak
TEŞEDDÜD Sertleşme Kuvvet ve dayanıklık kesbetme Şiddetlenme Çok şiddetli olma * Keskinleşme
TEŞEFFİ Rahatlamak Şifâ bulmak * Öc almak Öc veya intikam almakla yüreği soğumak(Tenkidin sâiki ya nefretin teşeffisidir veya şefkatin tatminidir Dostun veya düşmanın ayıbını görmek gibiRN)
TEŞEFFİ-İ GAYZ Öfkesinin öcünü alarak rahatlamak İntikam alarak yüreğini soğutmak
TEŞEFFU' şafiî mezhebine geçmek şafiî olmak
TEŞEHHİ Hırsla istemek İştahlanmak
TEŞEHHUT Maktulün kan içinde yuvarlanması
TEŞEHHÜD Şehadet getirmek * Namazdaki şehadet miktarı oturmak ve "Et-tahiyyât" okumak
TEŞEKKİ (C: Teşekkiyât) Şekvada bulunma Kötü ahvalini ihbar ile şikâyet etme
TEŞEKKÜK şek ve şüphe etme
TEŞEKKÜL şekillenme şekil alma * Meydana gelme
TEŞEKKÜLÂT (Teşekkül C) Teşekküller şekillenmeler * Kuruluşlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #32
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TEŞEKKÜLÂT-I ARZİYE Dünyanın ilk yaratılışı( $Ey Arkadaş! Bu âyet, arzın semadan evvel yaratılmış olduğuna delâlet eder ve $ $ âyeti de semavatın arzdan evvel halkedildiğine dâlldir Ve $ âyeti ise ikisinin bir maddeden beraber halkedilmiş ve sonra birbirinden ayırd edilmiş olduklarını gösteriyor Şeriatın nakliyatına nazaran, Cenab-ı Hak bir cevhereyi, bir maddeyi yaratmıştır, sonra o maddeye tecelli etmekle bir kısmını buhar, bir kısmını da mâyi kılmıştır; sonra mâyi kısmı da, tecellisiyle tekâsüf edip köpük kesilmiştir; sonra arz veya yedi küre-i arziyeyi o köpükten halketmiştir Bu itibarla, herbir arz için hava-i nesimiden bir sema hasıl olmuştur; sonra o madde-i buhariyeyi bastetmekle yedi kat semavatı tesviye edip yıldızları içine zer'etmiştir; ve o yıldızlar tohumuna müştemil olan semavat, in'ikad etmiş, vücuda gelmiştirHikmet-i cedidenin nazariyatı ise şu merkezdedir ki: Görmekte olduğumuz manzume-i şemsiye ile tâbir edilen güneşle ona bağlı yıldızlar cemaati, basit bir cevhere imiş; sonra bir nevi' buhara inkılâb etmiştir; sonra o buhardan, mâyi-i nâri hasıl olmuştur; sonra o mâyi-i nâri, bürudet ile tasallüb etmiş, yani katılaşmış; sonra şiddet-i hareketiyle bazı büyük parçalarını fırlatmıştır, o parçalar tekâsüf ederek seyyarat olmuşlardır; şu arz da onlardan biridir Bu izahata tevfikan, şu iki meslek arasında mutabakat hasıl olabilir Şöyle ki:"İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik" mânasında olan $ nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i Esiriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş Madde-i Esiriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir $ âyeti, şu madde-i Esiriyeye işarettir ki: Cenab-ı Hakk'ın Arş'ı, su hükmünde olan şu Esir maddesi üzerinde imiş Esir maddesi yaratıldıktan sonra, Sâniin ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur Yani Esiri halkettikten sonra, cevâhir-i ferd'e kalbetmiştir Sonra bir kısmını kesif kılmıştır ve bu kesif kısımdan, meskûn olmak üzere yedi küre yaratmıştır Arz, bunlardandır İşte arzın, hepsinden evvel tekâsüf ve tasallüb etmekle acele kabuk bağlıgirsin bir tarafına !!! uzun zamanlardan beri menşe-i hayat olması itibariyle hilkat-i teşekkülü semavattan evveldir Fakat arzın bastedilmesiyle nev'-i beşerin taayyüşüne elverişli bir vaziyete geldiği semavatın tesviye ve tanziminden sonra olduğu cihetle, hilkatı, semavattan sonra başlarsa da, bidayette, mebde'de ikisi beraber imişler Binâen alâhâzâ, o üç âyetin aralarında bulunan zahirî muhalefet, bu üç cihetle mutabakata inkılâb eder İİ)
TEŞEKKÜR Yapılan iyilikten memnun kalındığını bildirmek için söylenen şükür ifadesi * Şükür etmek * Birisine karşı "Sağ ol, var ol, ömrüne bereket" gibi söylenen minnet sözleri
TEŞEKKÜRÂT (Teşekkür C) Teşekkürler
TEŞELŞÜL (C: Teşelşülât) Suyun yüksek bir yerden aşağı şarıltı ile dökülmesi, çağlayan oluşturması * Soğuk su banyosu yapma, duş yapma
TEŞEMMÜL İhrama bürünme
TEŞEMMÜM (şemm den) Koklama
TEŞEMMÜR İşe hazırlanma
TEŞEMMÜS (Şems den) Güneşleme, güneşe çıkma * Güneş çarpması
TEŞEMMÜT Hayırla ve bereketle duâ etmek
TEŞENNÜC (Şenc den) (C: Teşennücât) Buruşuk olma, buruşma * Adalelerin gerilip büzülmesi, kasılması * Korkmak * Titremek
TEŞENNÜF Küpe takınma * Süslenme
TEŞENNÜN Adamın ihtiyarlıktan dolayı derisinin buruşup kuruması * Eskimek
TEŞERRU' şeriata uygun davranma
TEŞERRUK Güneşte oturmak
TEŞERRÜB Suyu kendine çekme, içme * Meşreb sahibi olma
TEŞERRÜF şereflenme şeref bulma Ulviyete erişme
TEŞERRÜFÂT (Teşerrüf C) Şeref duymalar, şereflenmeler Saygı göstermeler, hürmet etmeler
TEŞETTİ (Şitâ dan) Kışlama Kış mevsimi boyunca bir yerde oturma Kışı geçirme
TEŞETTÜT Dağınık olma Dallara ayrılma Çatallaşma Dağılma Perişan olma
TEŞE'UB Budaklanmak * Perâkende olmak, dağılmak, saçılmak
TEŞE'ÜM Kötüye yorma Uğursuz sayma Bu anlayış dinimizde men edilmiştir * Sola dönme * Sola yatma
TEŞEVVUK şevklenme, istek gösterme, arzu etme, sevinme
TEŞEVVÜH Çirkinlik
TEŞEVVÜŞ Karma karışık olma * Bulanıklık, karışıklık
TEŞEYTUN Yaramazlık etmek
TEŞEYYU' Şiilik taslamak Şii olma (Bak: Şia) * Vedalaşmak * Ardınca ve peşinden gitmek
TEŞEYYUH Şeyh olduğunu iddia etmek Şeyhlik taslama * İhtiyarlama, yaşlanma
TEŞEYYÜB (C: Teşeyyübât) İhmalcilik, kayıtsızlık
TEŞEYYÜD Yükseltme Sağlamlaştırma
TEŞEYYÜH (Şeyh den) İhtiyarlama * Şeyhlik iddiasında bulunma
TEŞEZZİ Pâre pâre olmak Pârelenmek
TEŞEZZÜB Dağılma, dağınık olma
TEŞEZZÜN Yoğun ve katı olmak
TEŞEZZÜR Ayrılmak * Korkmak * Hazırlanmak * Davara binmek
TEŞFİ' Şefaat etmek, affı için sebep olmak
TEŞFİYE (Şifâ dan) İyileştirme, şifalandırma
TEŞHİR Göz önüne serme, gösterme Sergi serip âleme ilân etme * Meşhur ve nâmdâr kılmak * Kılıç sıyırma
TEŞHİR-İ SİLÂH Silâh çekme
TEŞHİRGÂH f Sergi yeri, herkese gösterme yeri
TEŞHİRGÂH-I ENÂM f Mahlukatın herkese gösterildiği yer, dünyâ
TEŞHİS Şahıslandırma Şekil ve suret verme Seçme, ayırma, ne olduğunu anlama Tanıma * Hastalığın ne olduğunu anlayıp bilmek * Edb: Canlılandırmak, suretlendirmek * Eşyaya şahsiyet vermek
TEŞHİT Kana bulaştırmak
TEŞHİYE "Gönlün ne isterse sana vereyim" demek
TEŞHİZ (C: Teşhizât) (Şahz dan) Sivriltme, keskinleştirme * Bileme * Gücünü, kuvvetini artırma *Uyandırma
TEŞ'İB (C: Teş'ibât) Şubelere ayırma, dallandırma
TE'ŞİB Kandırmak
TEŞ'İL (Şu'l den) Parlatma Tutuşturma, alevlendirme
TE'ŞİR Gedik etmek
TEŞKİH Hurma koruğu renklenmeye başlamak
TEŞKİK (Şakk dan) Parça parça yarma İkiye ayırma Yarmak
TEŞKİK Şüphede bırakmak Şüpheye atmak
TEŞKİKÂT Şek ve şüpheler Şüphede bırakmalar
TEŞKİL Vücud vermek Suretlendirmek Şekil vermek Meydana getirmek * Atın iki önayağı ve art ayağının birisinin beyaz olması
TEŞKİLÂT Tertipli ve düzenli çalışan birlik
TEŞKİLÂT-I ESASİYE Anayasa Kanun-u esasî Devletin temel kuruluş şeklini tayin eden ve teşrinin yani meclisin, hükümetin ve mahkemelerin salâhiyetleri nasıl kullanılacağını; vatandaşların umumi hak ve hürriyetlerini gösteren temel kanunlardır
TEŞMİ' (Şem' den) Mumlama, bal mumuna batırma
TEŞMİL Şâmil kılmak İhata eylemek Kaplamak İhrama bürünmek ve sür'atle yürümek
TEŞMİM (Şemm den) Koklatma Koklatılma
TEŞMİR (Şemr den) Sıvama veya sıvanma
TEŞMİR-İ SÂİD Kolları sıvama * Mc: Bir işe iyice adamakıllı girişme
TEŞMİS (Şems den) Güneşe tutma, güneşe serme * Güneşe tutup hasta etme
TEŞMİT Aksıran kimseye: "Yerhamükâllah: Allah sana merhamet etsin" deme
TEŞMİYET Aksırana karşı hayır ve bereketle duâ etmek(Yerhamükümullâh: Allah size merhamet ve rahmet ihsan etsin) meâlinde dua etmek
TEŞNE f Susamış * Mc: İstekli, çok arzulayan, heveskâr
TEŞNEDİL (C: Teşnedilân) Candan ve yürekten isteyen
TEŞNEGÂN (Teşne C) f İstekliler * Susamışlar
TEŞNEGÎ f Susama
TEŞNELEB f Dudağı kurumuş, çok susamış Yanık, susuz
TEŞNİ' Başa kakmak * Davara binmek * Silâh takınmak * Kötülük yapmak Kötü göstermek Ayıplamak * Birisinin çok şeni' olduğunu söylemek
TEŞNİÂT (Teşni' C) Ayıplamalar, çirkin bulmalar
TEŞNİF Küpe takma Küpe takınma * Süslenme Küpe ile süsleme
TEŞNİR Ayıp vermek
TEŞRİ' Yolu açık ve vâzıh kılma * Şeriata isnad ve nisbet eylemek * Kanun vaz' ve tenfiz eylemek * Peygamberimizin (ASM) şeriata dair emretmesi * Havuza su getirmek
TEŞRİ'-İ EVAMİR Emirleri, işleri şeriata göre yürütme, idare etme, işleri şeriata uygun kılma
TEŞRİ' EYLEMEK Dinî emir ve yasakları bildirmek Kanun bildirmek Bir emrin kanun gibi tatbikini istemek
TEŞRİC Cem'etmek, birbiri üstüne yığmak * Kerpiçi yerinden ayırmak
TEŞRİD Ayırma, dağıtma Dilim yapıp kesmek * Nefyetme, kovalama * Belâya atma Ürkütüp kaçırma Sevketme * Birisinin ayıbını teşhir eylemek
TEŞRİF Şereflendirmek Yüksek yere çıkmak Şeref vermek * Bir yere buyurmak
TEŞRİFAT (Teşrif C) Resmî kabul ve ziyaretlerdeki kabul merasimi Protokol
TEŞRİH Bir kitap veya ibareyi anlaşılır şekilde açıklamak, tafsilât vermek İnceden inceye didikleyip araştırmak * Tıb: Bir cesedi kesip parçalara ayırarak incelemek
TEŞRİHAT Açıklamak, tafsilât vermek, inceden inceye araştırmak
TEŞRİHAT-I HİKEMİYE Hikmet ve felsefe nazarıyla yapılan araştırma, açıklama
TEŞRİÎ (Teşriiye) Şeriatla, kanun ile, kanun yapma ile alâkalı, şeriata müteallik, kanuna dair
TEŞRİÎ MASUNİYYET (Masuniyyet-i teşriiye) Milletvekillerinin Meclis'te izhar ettikleri fikir ve verdikleri reylerden, mes'uliyete tâbi olmamaları
TEŞRİK Güneşlendirme Güneşte kurutma * Eti parçalayıp güneşte kurutma * Doğu tarafına gitme
TEŞRİK Ortak etme İştirak ettirme
TEŞRİK-İ MESAÎ Birlikte çalışmak İşbirliği etmek Bir işi beraber yapmak
TEŞRİK TEKBİRLERİ Zilhiccenin dokuzuncu günü, yani Kurban Bayramının arefe günü, sabah namazından başlayarak, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar olan, her farz namazın selâmından sonraki alınan tekbirler
TEŞRİM Yarmak * Yırtmak
TEŞRİN Eskiden yılın on ve onbirinci aylarına verilen ortak isim
TEŞRİN-İ EVVEL Ekim ayı
TEŞRİN-İ SÂNİ Kasım ayı
TEŞRİR Güneşte bez serip kurutmak
TEŞT Tekne, teşin, leğen, kap
TEŞTİR Edb: Bir gazeli teşkil eden beyitlerin beher mısraı arasına ikişer mısra ilâve etmek
TEŞTİR Bir nesneye ayıp vermek, noksanlık vermek
TEŞTİT Dağıtma, dağıtılma Perişan etme
TEŞTİYE Kışın uyuyan hayvanların uykusu
TEŞVİF Tezyin etmek, süslemek* Haberli olmak, anlamak, muttali olmak * Bakmak, nazar etmek
TEŞVİH Çirkin yapmak
TEŞVİK Şevklendirme Şevke getirme Kışkırtma Kaldırma Cesaret verme
TEŞVİK Diken bitmek * Ağacın dikenli olması
TEŞVİKAT (Teşvik C) İsteklendirmeler, şevke getirmeler Kışkırtmalar
TEŞVİR İçinde bulunma İçine alma, içine alıp gizleme * Satılık olan hayvanı pazara çıkarıp gösterme
TEŞVİŞ Karıştırma Karma karışık etme Bulandırma
TEŞVİŞİYYET Karışıklık, bozukluk
TEŞVİT Tüyü ve kılı gitsin diye ateşe tutmak
TEŞVİYE Kebap yapmak Kebap vermek
TEŞYİ' Uğurlamak Gideni selâmetlemek Yolcu etmek * Cesaretlendirmek
TEŞYİD Müşeyyed etmek Binayı yükseltip sağlamlaştırmak
TEŞYİE Dilemek, istemek
TEŞZİB Ağaç budamak
TETABBUB (Tıbb dan) Hekim olmadığı hâlde hekimlik yapma
TETABU' Fasılasız birbiri ardından gelmek Aralıksız birbirini takib etmek
TETABU-U İZAFAT Bir çok kelimenin birbirine muzaf ve muzafün ileyh olması Zincirleme isim takımı (İhtizazat-ı esvat-ı beşeriye misalinde olduğu gibi)
TETABUK Birbirine uygun ve muvafık olmak Uymak Birşeye uygun düşmek
TETAFFUL (Tufl dan) Dalkavukluk
TETAHHUL Tıb: Dalak şişmesi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #33
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TETAHHUR Temizlenme * Günah işlemekten uzaklaşma
TETAHHURÂT (Tetahhur C) Temizlenmeler
TETALLU' Boynunu uzatarak başını kaldırma
TETA'UM (Ta'm dan) Tatma, tadına bakma
TETAVÜL Uzun olma, uzama * Zulüm etme * Birbirine muhalefet, kibir ve taazzum etme * Musallat olma * Mugayeret eylemek
TETAVVU' (Bak: Tatavvu')
TETAVVUAN Nafile olarak, nafile tarzında
TETAVVUF Tavaf etme Ziyaret maksadıyla bir şeyin veya bir yerin etrafını dolanma
TETAVVUK Boyuna gerdanlık gibi şeyler takma
TETAVVUS Tavus gibi renk renk elbise giyme
TETAYÜR (Tayeran dan) Uçuşma Uçuşup dağılma
TETBİ' Peşini bırakmayıp iyice araştırma * Uyma, tâbi olma
TETBİN Fikrinde ve görüşünde dikkat etmek
TETBİR Helâk etmek, mahvetmek
TETBİT Zarar ve ziyan yapma
TE'TE Tekebbürlenmek, gururlanmak Ululanmak
TETEBBU' Araştırıp tetkik etme Derinliğine inceleyip tanıma, öğrenme Öğrenmek için okuma
TETEBBUÂT Araştırıp incelemeler Arayıp öğrenmeler
TE'TEE Söylerken dilini, "tâ" lâfzına döndürmek
TETELLU' Kalkmak için boynunu uzatmak
TETERRÜB Toz toprak içinde kalma
TETERRÜS Kalkanla siper yapmak
TETEVVÜC Tac giyme
TETFÜL Tilki eniği
TETİM Aşkla söylemek
TETİMME (Tetümme) (C: Tetümmat) Tamam etme Tamamlama * Ek Noksanını tamamlamak için ilâve edilen
TE'TİYE Su yolunu vermek
TETKİK (Bak: Tedkik)
TETLİYE Nezretme Adağı yerine getirme * Farzdan sonra nafile namaz kılma
TETMİM Tamamlama, bitirme * Edb: Bir şiiri tamam etmek
TETNİH Sallanmak * Gururlanmak, tekebbürlenmek
TETRA Birbiri ardınca olmak Birbirinin peşinden gelmek
TETRE' (Tarae den) Ârız olur, meydana gelir (meâlinde)
TETRİB Toza toprağa bulaştırma
TETRİH Tasalandırmak Hüzünlendirmek, üzmek
TETRİS Muhkem etmek, sağlamlaştırmak
TETVİBE Tevbe etmek
TETVİC (C: Tetvicât) Tac giydirme
TETYİB Helâk etmek, mahvetmek
TEVA Mâlın helâkı Mülkün helâk olması
TEVABİ' (Tabi' C) Maiyyet Bir kimseye tâbi olanlar İman ve İslâmiyet veya herhangi bir hususta birisine bağlı bulunanlar * Uşaklar * Bir merkeze bağlı olan yerler * Gr: Evvelki kelimeye göre hareke alan kelimeler
TEVABİL (Tâbel ve Tâbil C) Yemeklere katılan nâne, karanfil, tarçın ve biber gibi şeyler Baharat
TEVABİT (Tâbut C) Tabutlar, sandıklar
TEVACÜD Kişinin kendini vecd suretinde göstermesi
TEVACÜH (Vech den) Yüz yüze olma Karşı karşıya gelme
TEVADD Muhabbet etmek, sevmek
TEVADU' (İki taraf düşmanlıktan vazgeçip) barışma
TEVAFFUK (Vefk den) Muvaffak olma, başarma
TEVAFİ Tamam olmak, tamamlanmak
TEVAFUK Birbirine uygunluk Muvâfık oluş Rast gelme hali Nizamlanmış biçimde birbirine uygun olmak
TEVAFUKAT (Tevâfuk C) Uygunluklar Tevafuklar
TEVAFUKAT-I GAYBİYE Göze görünmeyen ve bizim için gaybi olan tevafuklar Kur'an veya kıymetli dinî eserlerde, bir kısım kudsi kelimelerin, yazılışlarında İlâhî bir takdir ile, altalta ve yanyana dizilişleri(Elbette böyle mübarek bir cemaatte ve tevafukat-ı gaybiyeden daha ziyade kuvvetli bir işaret-i gaybiye var ve ben görüyorum fakat herkese ve umuma gösteremiyorum M)
TEVAFÜR (C: Tevafürât) Artma, çoğalma
TEVAFÜRÂT (Tevafür C) Artmalar, çoğalmalar
TEVAGGUL Çok uğraşma, meşgul olma Bir işin çok ilerisine varmak
TEVAGGULÂT (Tevaggul C) Tevagguller Devamlı olarak uğraşmalar
TEVAGGUN Cenk içinde ikdam etmek Savaşta sebat edip ilerlemek
TEVAGGUZ Çok sıcak olmak
TEVAHHİ Daha çabuk, acele, sür'atli
TEVAHHİ Talep etmek, istemek
TEVAHHUD Vahid, tek olmak
TEVAHHUŞ Korkmak Ürkmek Kaçmak * Hâli, tenhâ ve ıssız olmak
TEVAHUK Cemaat olup gitmek Topluluk hâlinde gitmek
TEVAİF (Bak: Tavaif)
TEVAK İstekli kimse
TEVAKİ' (Tevki' C) Fermanlar
TEVAKKİ Çekinme, hazer etme, sakınma, korunma
TEVAKKU' (C: Tevakkuât) (Vuku dan) Bekleme, umma, ümid etme İsteme, arzu etme
TEVAKKUD Tutuşup yanma
TEVAKKUF Durma Eğlenip kalma Duraklama
TEVAKKUFÂT (Tevakkuf C) Beklemeler, durmalar, eğlenmeler
TEVAKKUL Dağ üstüne çıkmak
TEVAKKUR (Vekar dan) Vakar peydâ etme Vakarlanma
TEVAKKUS Şiddetle basmak * Atın seyri
TEVAKUN Noksan etmek, eksiltmek
TEVAKÜL (Vekl den) Birbirini vekil etme
TEVALİ Uzayıp gitmek, devam etmek Birbiri ardınca sıra ile gelmek Sürmek
TEVALİYEN Tevali etmek suretiyle
TEVALÜD Doğma, doğurma
TEVAMÜR Danışmak, istişare etmek
TEVANA (Tüvânâ) f Güçlü, kuvvetli, iktidarlı
TEVANİ f İşde tembellik etmek * Kusur işlemek Usançlık, bezginlik göstermek
TEVARİ Gizlenme, kaybolup göze görünmeme
TEVARİ-İ KAMER Ayın gizlenmesi, görünmez olması
TEVARİH (Târih C) Tarihler Hâdiselerin zuhur zamanını kaydeden kitaplar
TEVARÜD Vârid olma, gelme Yetişme, vâsıl olma * Arka arkaya gelmek * Edb: Birbirinden habersiz olarak iki şâirin aynı beyti veya mısrayı söylemeleri
TEVARÜS Mirasa konmak, birisine diğerinden irsen geçmek Miras yemek
TEVARÜSÂT (Tevarüs C) Tevarüsler, mirasa konmalar * İrsen geçmeler, irsî olarak geçmeler
TEVASİ (Vasiyet den) Vasiyetleşme Birbirine tavsiye etme
TEVASSUL Ulaşma, kavuşma, bitişme * Nikâh yolu ile hısımlık, münasebet peydâ etme
TEVASUK (Vusuk dan) Birbiriyle andlaşma Birbirine güvenip itimad ederek andlaşma
TEVASÜL Birbirine ulaşma
TEVATÜR Kuvvetli haber * Müteaddid şeyler birbiri ardınca zâhir olmak * Bir hususun söylenmesi hemen herkesin ağzında olup, gezmek Şâyia * Fık: İçinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemâate dayanan kuvvetli haber, ferdî olmayıp cemaate ait olan sağlam haber(Mâlumdur ki; üç dört muhtelif yoldan gelenler, aynı bir hâdiseyi söyleseler, yakini ifâde eden tevâtür derecesinde o hadisenin kat'i vukuuna delâlet ederİşte, meşrebce ve meslekce ve isti'dâdca ve asırca gayet muhtelif ayrı ayrı bütün muhakkikinin muhtelif tabakatından ve evliyânın muhtelif turuklarından ve asfiyanın muhtelif mesleklerinden ve hükema-i hakikiyenin muhtelif mezheblerinden olan bütün ehl-i keşif ve zevk ve şuhud ile ittifak etmişler ki: kâinat mezâhirinde ve mevcudat âyinelerinde görülen mehâsin ve kemâlât, bir tek Zât-ı Vâcib-ül Vücud'un tecelliyat-ı kemalidir ve cilve-i cemal-i esmasıdır S)(Sahabeler, Kur'anın ve âyetlerin hıfzından sonra en ziyade, Resul-ü Ekrem'in (ASM) ef'al ve akvalinin muhafazasında, bâhusus ahkâma ve mu'cizata dair ahvâline bütün kuvvetleriyle çalıştıklarını ve sıhhatlerine pek çok dikkat ettiklerini, tarih ve siyer şehadet ediyor Resul-ü Ekrem'e (ASM) ait en küçük bir hareketi, bir sireti, bir hali ihmal etmemişler Ve etmediklerini ve kaydettiklerini, kütüb-ü ehadisiyye şehâdet ediyor Hem asr-ı saâdette, mu'cizatı ve medar-ı ahkâm ehadisi, kitabetle çoklar kaydedip yazdılar Hususan Abadile-i Seb'a kitabetle kaydettiler Hususan Tercüman-ül Kur'an olan Abdullah İbn-i Abbas ve Abdullah İbn-i Amr İbn-i As, bahusus otuz kırk sene sonra, Tabiînin binler muhakkikleri, ehadisi ve mu'cizatı yazı ile kaydettiler Daha ondan sonra, başta dört imam-ı müçtehid ve binler muhakkik muhaddisler naklettiler, yazı ile muhafaza ettiler Daha hicretten ikiyüz sene sonra başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sitte-i Makbule, vazife-i hıfzı omuzlarına aldılar İbn-i Cevzî gibi şiddetli binler münekkidler çıkıp; bazı mülhidlerin veya fikirsiz veya hıfızsız veya nâdanların karıştırdıkları mevzu ehadisi tefrik ettiler, gösterdiler Sonra ehl-i keşfin tasdikiyle; yetmiş defa Resul-ü Ekrem'in (ASM) temessül edip, yakaza halinde Onun sohbetiyle müşerref olan Celâleddin-i Süyutî gibi allâmeler ve muhakkikler, ehadis-i sahihanın elmaslarını, sair sözlerden ve mevzuattan tefrik ettiler İşte bahsedeceğimiz hâdiseler, mu'cizeler; böyle elden ele (kuvvetli, emin, müteaddit ve çok, belki hadsiz ellerden) sağlam olarak bize gelmişİşte buna binaen; "Bu zamana kadar uzun mesafeden gelen, şu zamandan tâ o zamana kadar bu hâdiseleri nasıl bileceğiz ki, karışmamış ve sâfidir?" hatıra gelmemelidir M)(Naklolunan haberler eğer tevatür suretinde olsa, kat'idir Tevatür iki kısımdır Biri: "Sarih Tevatür" biri: "Manevî Tevatür" dür Manevî tevatür de iki kısımdır Biri: "Sükûtî" dir Yâni, sükût ile kabul gösterilmiş Meselâ: Bir cemaat içinde bir adam, o cemaatin nazarı altında bir hâdiseyi haber verse, cemaat onu tekzib etmezse, sükût ile mukabele etse, kabul etmiş gibi olur Hususan haber verdiği hâdisede cemaat onunla alâkadar olsa, hem tenkide müheyya ve hatâyı kabul etmez ve yalanı çok çirkin görür bir cemaat olsa, elbette onun sukûtu o hâdisenin vukuuna kuvvetli delâlet eder İkinci kısım tevatür-ü manevî şudur ki: Bir hâdisenin vukuuna, meselâ "Bir kıyye taam, ikiyüz adamı tok etmiş" denilse; fakat onu haber verenler, ayrı ayrı surette haber veriyor biri bir çeşit, biri başka bir surette, diğeri başka bir şekilde beyaân eder fakat umumen, aynı hâdisenin vukuuna müttefiktirler İşte, mutlak hâdisenin vukuu; mütevatir-i bilmânadır, kat'idir İhtilâf-ı suret ise, zarar vermez M)
TEVATÜRÂT (Tevatür C) Tevatürler, ağızdan ağıza dolaşıp yayılan haberler
TEVATÜREN Ağızdan ağıza yayılarak Tevatür suretiyle
TEVA'UL Yüksek yere çıkmak
TEVA'UN Davarın, beslenip semizlemek hususunda nihayet hududu bulması
TEVAÜD (Va'd den) Birbirine söz verme Va'dleşme
TEVAZİ (Vezy den) İki çizginin birbirine değmeden sonsuza kadar yanyana uzaması, paralellik
TEVAZU' Alçak gönüllülük Kibirsizlik Mahviyet hâli (Bak: Küfran-ı nimet)(Her adam için, hey'et-i içtimaiyede görmek ve görünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır O pencere kamet-i kıymetinden yüksek ise, tekebbür ile tetâvül edecek; eğer kamet-i kıymetinden aşağı ise, tevâzu' ile tekavvüs edecek ve eğilecek Tâ, o seviyede görsün ve görünsün İnsanda büyüklüğün mikyası, küçüklüktür; yani, tevâzudur Küçüklüğün mizânı büyüklüktür; yani, tekebbürdür M)
TEVAZU'KÂR f Tevazulu, alçak gönüllü
TEVAZÜF Birbiriyle sallanıp yürümek
TEVAZÜN Denklik Müvâzene hâsıl olmak Aynı tartıda olmak Karşılıklı iki taraf da vezinde müsâvi olmak Denkleşmek
TEVAZZU' Konulma, konulmuş Bir şeyin bir yere konuşu
TEVAZZUH (Bak: Tavazzuh)
TEVBE (Tövbe) Yaptığı fenalığa pişman olmak Allah'dan afv dilemek Bir daha işlememeye azmetmek Estağfirullah deyip, pişmanlık duymak (Bak: Afv)
TEVBE-İ NASUH Sâdık tevbe Nasuh tevbesi Rücu' ettiği günaha bir daha dönmemek veya tevbe eylediği günahı bir daha yapmamak için kasd ve niyet etmek ve bunda tam kararlı olmak

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #34
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TEVBEKÂR f Tevbeli, yaptığına pişman olmuş olan
TEVBE SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 9 suresidir Berae Suresi de denir Medenîdir
TEVBEŞİKEN f Tevbesini bozan
TEVBİH Azarlama Levm etme
TEVBİHAT (Tevbih C) Azarlamalar, tekdirler
TEVBİHAT-I ŞEDİDE Şiddetli tekdir ve azarlamalar
TEVBİS Köpek yavrusunun gözlerini açması
TEVCİB (Vücub dan) Lüzumlu yapma, lâzım etmek, gerektirmek * Bir iş için vakit belirlemek
TEVCİH Döndürmek, yöneltmek * Tefsir etmek * Birisini bir tarafa göndermek * Rütbe vermek * Bir kimseye söz atmak * Edb: İki zıd mânaya gelebilen ve birbirinin zıddı mânada söz kullanmak
TEVCİH-İ KELÂM Sözle işarette bulunmak * Birbirinin zıddı muhtelif mânaya gelebilen kelimeyi sözde kullanmak
TEVCİHÂT (Tevcih C) Verilmiş rütbeler Tevcihler * İşaret eden mânalar
TEVDİ' Emanet vermek, bırakmak * Misafirin veda etmesi Giderken kalanlara: Allah'a ısmarladık gibi veda etmesi, bolluk hoşluk duasıyla bırakıp gitmesi * Mutlaka terkedip bırakmak
TEVDİAN Vererek, bırakarak, teslim ve emanet ederek
TEVDİÂT Emânetler Emânet bırakmalar Emniyetli bir yere kıymetli bir şeyi teslim etmek
TEV'EBAN Davar memesinin iki yanı
TEVECCU' (C: Teveccuât) Ağrıma, vecâlanma Acımak
TEVECCÜD (Vecd den) Coşma, vecde gelme
TEVECCÜH Bir şeye doğru yönelme, bir tarafa dönme Çevrilme * Mânen üzerine düşme * Ait olmak * Hoşlanmak * Sevgi, alâka
TEVECCÜH-Ü NÂS İnsanların, bir kimseyi beğenip, ona teveccüh etmeleri ve medh ü senâ etmeleri(Teveccüh-ü nâs istenilmez; belki verilir Verilse de onunla hoşlanılmaz Hoşlansa ihlâsı kaybeder, riyaya girer Şan ü şeref arzusiyle teveccüh-ü nâs ise; ücret ve mükâfat değil, belki ihlâssızlık yüzünden gelen bir itab ve bir mücazattır Evet, amel-i salihin hayatı olan ihlâsın zararına teveccüh-ü nâs ve şân ü şeref, kabir kapısına kadar muvakkat olan bir lezzet-i cüz'iyeye mukabil, kabrin öbür tarafında azâb-ı kabir gibi nâhoş bir şekil aldığından; teveccüh-ü nâsı arzu etmek değil, belki ondan ürkmek ve kaçmak lâzımdır Şöhretperestlerin ve şan ü şeref peşinde koşanların kulakları çınlasın L)
TEVECCÜHÂT (Teveccüh C) Teveccühler
TEVECCÜS Karnını boşaltmak
TEVEDDÜD Tedricen kendini sevdirmek Dostluk etmek * Cenab-ı Hakk'ın çeşitli ve lezzetli nimetler vererek insanlara kendisini sevdirmesi
TEVEFFİ Ölme, vefat * Bütününü aldırma
TEVEFFUK Tevfike mazhar olmak Cenab-ı Hakk'ın rızasına uygun tarzda hareket edebilmek
TEVEFFÜR Çok olmak, artmak
TEVEHHUK Boynuna kement bağlamak
TEVEHHÜC Deprenmek, hareket etmek
TEVEHHÜL (Vehle den) Yanıltmağa çalışma
TEVEHHÜM Evhamlanmak Az tehlike ihtimâli olsa çok korkmak Yok olanı var zannetmekle ye'se ve korkuya düşmek
TEVEHHÜM-İ EBEDİYET Ebedî yaşayacağını zannedip Allah'ın emirlerinden ve âhiret için hazırlanmaktan gaflet etmek Hiç ölmeyecekmiş gibi evhâm ile sâdece bu dünyayı ve dünya menfaatlerini düşünmek(Dünyada, tevehhüm-ü ebediyet hükmünce gaflet veya dalâlet neticesinde; mevti adem ve firakı ebedî tasavvur ettiğinden, yumuşak döşeğine bedel kabrin toprağını düşünüp gaflet ve dalâlet cihetiyle, Erhamürrâhimîn'in Cennet-i Rahmetini ve Firdevs-i Nimetini düşünmediğinden ne kadar me'yusane bir hüzün ve elem çektiğini kıyas edebilirsin M)
TEVEHHÜN Gevşeme Kuvvetsiz hale gelme
TEVEHHÜS Bir işe dikkat ve itina ile koyulma
TEVEKAN İstekli olma
TEVEKÂN Sormamak
TEVEKKELNA Tevekkül ettik (meâlinde fiil)
TEVEKKELTÜ ALALLAH Allah'a tevekkül ettim (meâlindedir)
TEVEKKUH şiddetli ve haşin olmak
TEVEKKÜ' Dayanmak
TEVEKKÜL İşi başkasına ısmarlamak * Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah'a bırakmak Allah'tan gelene razı olmak Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah'dan istemek Kadere razı olmak Hakka güvenmek * Yeis ve kederden uzak olmak * Âcizlik göstermek(İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder Fakat yanlış anlama Tevekkül, esbabı, bütün bütün reddetmek değildir; belki esbabı, dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek; esbaba teşebbüs ise, bir nevi dua-i fiilî telâkki ederek; müsebbebatı, yalnız Cenab-ı Hak'tan istemek ve neticeleri O'ndan bilmek ve O'na minnettar olmaktan ibarettirTevekkül eden ve etmeyenin misalleri, şu hikâyeye benzer:Vaktiyle iki adam hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler Birisi girer girmez yükünü gemiye bırakıp üstünde oturup nezaret eder Diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan yükünü yere bırakmıyor Ona denildi: "Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et" O dedi: "Yok, ben bırakmıyacağım Belki zâyi olur Ben kuvvetliyim Malımı, belimde ve başımda muhafaza edeceğim" Yine ona denildi: "Bizi ve sizi kaldıran şu emniyetli sefine-i Sultaniye daha kuvvetlidir Daha ziyade iyi muhafaza eder Belki başın döner, yükün ile beraber denize düşersin Hem gittikçe kuvvetten düşersin Şu bükülmüş belin, şu akılsız başın gittikçe ağırlaşan şu yüklere tâkat getiremiyecek Kaptan dahi eğer seni bu halde görse, ya divânedir diye seni tardedecek Ya haindir, gemimizi ittiham ediyor, bizimle istihza ediyor, hapis edilsin, diye emredecektir Hem herkese maskara olursun Çünkü ehl-i dikkat nazarında, zaafı gösteren tekebbürün ile, aczi gösteren gururun ile, riyayı ve zilleti gösteren tasannuun ile kendini halka mudhike yaptın Herkes sana gülüyor" denildikten sonra o biçârenin aklı başına geldi Yükünü yere koydu, üstünde oturdu "Oh! Allah senden râzı olsun Zahmetten, hapisten, maskaralıktan kurtuldum" dediİşte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi aklını başına al, tevekkül et Tâ bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisenin karşısında titremekten ve hodfuruşluktan ve maskaralıktan ve şekavet-i uhreviyyeden ve tazyikat-ı dünyeviyye hapsinden kurtulasın S)
TEVEKKÜL-İ İMANÎ İman edenlere yakışır tevekkül İman kuvvetinin ve hakikatının neticesi olan tevekkül
TEVEKKÜN Musibet anında yüksek sesle bağırıp feryad etmek
TEVELLA (Tevelli) Birisini dost edinme * Bir işi üzerine alma * Dönme, yönelme, i'raz etme * Ehl-i Beyt'e tam sevgi * Akrabalık Karabet Yakınlık beslemek
TEVELLU' Sevme Alâka ve aşk peydâ etme
TEVELLÜC Dühul etmek, dâhil olmak, girmek * Vahşi canavarların yatağı
TEVELLÜD Doğma Doğum
TEVELLÜDAT (Tevellüd C) Belli bir zaman içinde doğum Umumi doğumlar
TEVELLÜH (C: Tevellühât) (Veleh den) Şaşakalma Şaşırıp sersemleşme * Hayran etme * Kadını çocuğunden ayırma
TEVELVÜL (C: Tevelvülât) (Velvele den) Gürültü patırdı etme
TEV'EM İkiz Çift doğan çocuklar * Mc: Benzer, eş, mümasil
TEV'EME İki kız
TEV'EMÎ İkizlik
TEVENNUK Dikkatle bakmak
TEVERRİ Gizlenmek * Belirsiz etmek
TEVERRU' Haramdan ve şüpheli şeylerden sakınmak
TEVERRUK (C: Teverrukat) (Varak dan) Yapraklanma
TEVERRUT Zor bir işe rastlama Vartaya düşme
TEVERRÜD Vâridolma, gelme * Gül gibi kızarma
TEVERRÜK Sol yanı üstüne oturup iki ayaklarını sağ tarafından uzatmak
TEVERRÜS (Veraset den) Mirasçı olma Vâris olma
TEVESSU' (Bak: Tevessü')
TEVESSUH (Vesah dan) Paslanma, kirlenme
TEVESSUK (Vüsuk dan) İnanıp güvenerek ve itimad ederek dayanma
TEVESSUL (Bak: Tevassul)
TEVESSÜ' (C: Tevessüât) Genişleme, yayılma Vüs'at bulma * Zahmetsiz herkese yer bulunma
TEVESSÜÂT (Tevessü' C) Genişlemeler
TEVESSÜB (Vesb den) Atlama, sıçrama
TEVESSÜD Dayanma, istinad * Yastığa dayanma
TEVESSÜEN Genişleme suretiyle Tevessü ederek
TEVESSÜL Allah'ın dergâhına yaklaştıracak amel işlemek * Sarılmak * Baş vurmak * İnanmak * Sebeb tutmak * Hırsızlık
TEVESSÜLEN Başvurarak, girişerek Sebep tutarak
TEVESSÜM Bir şeyin işaretlerine bakarak iyice anlamak
TEVEŞŞİ Saç ve sakalı kır olmak, alacalanmak
TEVEŞŞUH (C: Teveşşuhât) Süslenme, takıp takıştırma * Kadın gerdanlığını takma
TEVETTÜR Gerginleşme, gerilme
TEVETTÜR-Ü A'SAB Sinirlerin gerilmesi, sinirlenme (Bak: Tevtir)
TEVETTÜR-Ü HABL İpin gerilmesi
TEVE'UR Bir şeyin güçlenerek halli ve yenilmesi müşkil olması * Bir hususta çetin zorlukla karşılaşmak * Konuşanın çapraşık söylemesinden ve anlaşılmadığından dolayı, dinleyenin hayrette kalması
TEVEYYÜL (C: Teveyyülât) Vâveylâ etme Çığlık koparma
TEVEZZUG Hareket etmek
TEVEZZÜ' Yer tutma * Dağılma Bölünme, taksim olunma
TEVEZZÜF Kabuğunu soymak
TEVEZZÜF Sallanmak * Evmek, acele etmek
TEVEZZÜL Kesilmek
TEVFİK Uygun düşürme * Uydurma Muvafık kılma * Cenab-ı Hakkın kuluna yardım etmesi
TEVFİK-İ HAREKET Bir şeyin olmasına ve bir nizamın icablarına uygun düşen hareket
TEVFİK-İ İLÂHÎ Cenab-ı Hakk'ın insanı doğru yola lütfu ile sevketmesi(Ey evliyâ-i umur! Tevfik isterseniz kavanin-i âdetullaha tevfik-i hareket ediniz Yoksa tevfiksizlikle cevab-ı red alacaksınız H)
TEVFİKAN Uygun olarak Uyarak
TEVFİR Artırma, çoğaltma * Bir kimsenin hakkını tam olarak verme
TEVFİYE Tamam vermek
TEVFİZ Evdirmek, acele ettirmek
TEVGİR (Mübalağa ile) Sıcaklatmak
TEVHİD Birleme Bir Allah'tan başka İlâh olmadığına inanma Lâ ilahe illallah sözünü tekrarlama Her yerde ve her şeyde Allah'tan başkasının te'sir hâkimiyeti olmadığını anlamak, bilmek ve bilerek yaşamak * Edb: Allah'ın varlığına ve birliğine dair yazılan manzumeİnsanlar, Allah'ın birliğine inananlar ve birliğine inanmayanlar olarak ikiye ayrılır Allah'a inanmayanlar sözü, aslında Allah'ın birliğine ve sıfatlarına inanmayanlar sözünün kısaltılmış şeklidir Çünkü insanı ve kâinatı kim yaratmıştır? Sorusuna inananlar da inanmıyanlar da cevap vermektedir İnanmayanların verdikleri cevaplardan "kendi kendine olmuştur" sözü hem mantıksızlık, hem de varlığı bir ilâh gibi tasavvur ettiklerinden kâinatta mevcut varlıklar kadar ilâh edinmiş olurlar "Muhtelif sebepler ve şartların bir araya gelmesiyle yaratılmıştır" diyenler, sebepleri ilâh olarak kabul etmiş ve kendisine kâinattaki sebeplerin sayısı kadar ilâhlar edinmiş olur "Tabiat yaratmıştır" diyenlere gelince: Tabiattaki varlıklar atomlardan meydana geldiğinden hem atomu bir ilâh yerine koymuş olur ve atomlar sayısınca ilâh edinmiş olur Demek ki Allah'ın birliğine inanmayan inkârcılar, kendi düşüncelerinin ürünü olan ilâhlara tapan putperestlerden başka birşey değildir(Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan, tevhid ve ferdiyeti pek çok tekrar ile, kuvvetli bir hararetle, yüksek bir halâvetle ders verdiği gibi, bütün enbiyâ ve asfiyâ ve evliyâ en büyük zevklerini ve saadetlerini kelime-i tevhid olan Lâ ilahe illallah'da buluyorlar L)(Arkadaş! Tevhid iki çeşit olur: Birisi âmiyâne tevhiddir ki, -Allah'ın şeriki yok ve bu kâinat Onun mülküdür - der Bu kısım tevhid sahiplerinin fikirce gaflet ve dalâlete düşmeleri korkusu vardır İkincisi hakiki tevhiddir ki, -Allah birdir, mülk onundur, vücud onundur Her şey Onundur der Lâyetezelzel bir itikada sahiptirler Bu kısım tevhid sahipleri her şeyin üstünde Cenab-ı Hakk'ın sikkesini görür ve her şeyin cephesinde bulunan mührünü, damgasını okur Ve bu sâyede huzurî bir tevhid melekesi mâliki olurlar ki, dalâlet ve evhamın taarruzundan kurtulurlar MN)(Tevhid, yalnız tasavvurdan ibaret bir marifet değildir Belki İlm-i Mantık'ta, tasavvura mukabil ve marifet-i tasavvuriyeden çok kıymettar ve bürhanın neticesi olan ve ilim denilen tasdiktir Ve tevhid-i hakiki öyle bir hüküm ve tasdik ve iz'an ve kabuldür ki; her bir şeyle Rabbini bulabilir ve her şeyde Hâlıkına giden bir yolu görür ve hiç bir şey huzuruna mâni olmaz Ş)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #35
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TEVHİD-İ KIBLE Sadece bir yere müteveccih olmak Bir kıbleden başka kıble kabul etmemek * Mc: Sadece bir üstad kabul etmek
TEVHİD-İ ŞUHUD Her nereye bakılırsa Allah'ın birliğini anlamak, hissetmek * Görüş birliği
TEVHİDEN Birleştirerek, tevhid olarak
TEVHİD SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 112 Suresidir İhlâs Suresi gibi çok isimleri de vardır (Bak: İhlâs Suresi)
TEVHİF Sopa ile vurmak
TEVHİM (C: Tevhimât) (Vehm den) Vehme düşürme Vehimlendirme
TEVHİM Bir nesneye gönül vermek * Hâmile olmak ricâsını etmek
TEVHİN (Vehn den) Zayıf kılmak, zâfiyete duçâr eylemek veya edilmek * Zayıfa nisbet etmek veya edilmek
TEVHİŞ Ürkütme, kaçırma, korkutma
TEVHİŞÂT (Tevhiş C) Ürküp kaçmasına sebep olmalar, ürkütmeler
TEVHİYE Acele etmek
TE'VİB Tesbih etmek * Sabahtan akşama kadar seyretmek
TE'VİD Eğriltme
TEV'İD (C: Tev'idât) Sözle korkutma
TE'VİL (Tef'il veznindendir) Bir nesneye redd ve irca' etmek Döndürmek Te'vil kelimesi, bazı müfessirlere göre, rücu' mânasına olan "Evl: " den alınmıştır Müfessirlerce: Bir âyet-i kerimenin mânasını bir nesneye irca' ile beyan etmektir Bazılarınca da (Evvel: ) lâfzından alınmış olup kelâmı evveline sarf ve irca' eylemektir Bazılarınca da hükümet ve siyaset mânasına olan (İyalet: ) den alınmıştır ki, te'vil eden kimse, zihin ve fikrini kelâmdaki sırrın tetebbuuna taslit etmekten ibarettir ki, kelimeden maksud olan mâna zâhir ve söyleyenin muradı aşikâr ola Tefsir ve te'vil beynindeki fark ise: Tefsir: Nüzul-ü âyetin sebebinden bahs ve lügat cihetinden kelâmın mevzuuna müteallik maddeye mübâşerettir Te'vil ise: Âyetlerin sırlarını ve istar-ı kelimatı (kelimeler perdesini ve zarını) inceden inceye araştırmak ve âyetin mâna ihtimâllerinin birini tâyin etmekten ibarettir ki, muhtelif vecihlere muhtemel olan âyetler olur Kur'anın anlaşılmasında birinci mertebe tenzil, ikinci mertebe te'vildirTe'vil, bundan başka "rüya tâbir etmek" mânasına gelir ve "hoş kokulu bir nebat" adıdır (Kamus Tercemesi)
TE'VİLÂT (Te'vil C) Te'viller Zâhiren yakın mâna ve delil nakletmek sebebiyle başka mâna vermeler
TE'VİM Tâzim etmek, hürmet etmek
TE'VİYE Haz duyup "oh" demek
TEVKÂF (Ev) damlamak
TEVKIYE Çok sakınmak
TEVKİ' Alâmet, işaret, belirti, nişan * Sultan * Kılıca nakış yapmak
TEVKİD Ateş tutuşturma
TEVKİD Sağlamlaştırma
TEVKİF Alıkoyma, tutma Hapis olarak bekletme Vakfetme * Arafatta mevkaf olan yerde durdurmak * Bir kimsenin koluna bilezik takmak
TEVKİFHÂNE Hapishane
TEVKİL Kendine birisini vekil etmek Vekil tâyin etmek
TEVKİM Zelil etmek * Katletmek, öldürmek * Hıfzetmek, korumak
TEVKİT Vakit tayin etmek Vakitlendirmek
TEVKİR Tazim Hürmetle anmak İhtiram etmek
TEVKİR Bina için yemek pişirip yedirmek Ziyafet vermek
TEVKİS Küçük odun parçalarını ateşe atmak
TEVKİŞ Tahrik etmek
TEVKİT Hurmanın kararmaya başlaması
TEVLA' Eğrilik
TEVLE Sihir, efsun
TEVLİ' Bir nesneye beyaz noktalar yapmak
TEVLİD Çocuğu doğarken almak Doğurmak Doğurtmak * Mc: Sebep olmak, vücuda getirmek * Beslemek Terbiye etmek
TEVLİDÂT (Tevlid C) Meydana getirmeler, sebep olmalar * Doğurmalar, doğurulmalar; doğurtmalar
TEVLİH Şaşırtma Sersemleştirme
TEVLİYET Bir vakfın işlerine bakma vazifesi Mütevellilik * Yüz çevirme, yüz döndürme * Fık: Sâhib olunan malı peşin değeri ile başkasına tevcih etme
TEVR (C: Etvâr) Ağzı büyük gönden olan bardak * Su bardağı Abdest ibriği
TEVRAT Hz Musâ Aleyhisselâm'a nâzil olan kitab-ı mukaddesin nâm-ı celili (Hakiki Tevrat, Kur'an-ı Kerim ile barışıktır Şimdiki ise, çok yerleri değiştirilmiş, tahrif edilmiştir Bu kitabın aslından az bir şey kalmıştır Aklı başında ve İslâmiyeti, Kur'an-ı Kerim'i tetkik eden Yahudiler de hidayeti seçmişler ve müslüman olmuşlardır)
TEVREB (TEVÂRİB) Toprak
TEVRİB Bir nesnenin uzunluğuyla eni arası
TEVRİD Gülgün etmek * Ağacın çiçek vermesi
TEVRİH Bir hâdisenin veya konuşmanın tarihini yazmak Vakit bildirmek
TEVRİK Davarın üstüne oturmak
TEVRİK Ağacın yapraklanması
TEVRİM Gazaba getirme, öfkelendirme * Verem etme, verem edilme * Bedenin azâsını şişirip kabartmak
TEVRİS Vâris kılmak, mirâs bırakmak Malının faydasını birisine âid kılmak * Ateşi yakmak, alevlendirmek için tahrik etmek (LR)
TEVRİS Zaferana benzer bir ot
TEVRİŞ Kandırmak
TEVRİT Tehlikeye düşürme, vartaya düşürme
TEVRİYE Örtüp gizlemek * Sözünü veya bir haberi izah etmeyip gizlemek * Edb: Birkaç mânası olan bir kelimenin en uzak mânasını kasdetmek
TEVSEN f Azgın, başı sert at * Mc: Dikbaşlı adam
TEVSİ' Genişletme Bollaştırma
TEVSİB Sıçratmak * Yastık dikmek
TEVSİD Yastığa dayandırma * Dayatma, dayandırma
TEVSİH (Vesah dan) Kirletme, murdarlama, pisletme * Paslandırma
TEVSİK Vesikalandırmak Vesikalamak Sağlamlaştırmak Yazılı hale koymak * Bir kimse hakkında -bu emindir, mutemeddir- demek
TEVSİM Hacıların hac zamanı toplanmaları * Dağlamak sureti ile ten üzerine işaret koyma, döğme yapma * İsimlendirme, ad verme
TEVSİR Yumuşak etmek, yumuşatmak
TEVSİT Birini araya koyma Ortaya koyma Vâsıta etme
TEVŞİ' Süsleme
TEVŞİH (Vişah dan) (C: Tevşihât) Süslü elbise giydirme Süsleme veya süslendirme * Kur'ân-ı Kerimi usul ve kaidelerine göre okuma * Bir kimseye mücevher gerdanlık takmak * Ist: Bir eseri, büyük bir adamın adıyla süsleme Eski ilim adamları, bazı kimselerin adına kitap yazarlar, kitabın baş tarafında onların adını zikrederler, bunu yapmakla da eseri süslemiş olurlardı * Boyun bağı * Urgan ve sicim asmak
TEVŞİM (C: Tevşimât) (Veşm den) Bedene döğme yapma İğne ile yazı yazma veya şekil yapma
TEVŞİYE Koğuculukta mübâlağa etmek Dedikoduculukta mübâlağa yapmak
TEVTİD Kazık kakma
TEVTİNE Yumuşak etmek, yumuşatmak
TEVTİR Yay gibi germek Yaya kiriş germe
TEVV Tek
TEVVAB (Tevbe den) Tevbe edenlerin tevbesini kabul eden Allah (CC) * Çok tevbe eden
TEVZİ' Dağıtmak Herkesin hisselerini ayırıp vermek Pay ederek dağıtmak
TEVZİÂT (Tevzi' C) Tevziler, dağıtmalar * Herkese payını vermeler
TEVZİG Depretmek, hareket ettirmek
TEVZİN Tartmak Ölçülü hâle koymak * Zihinde düşünüp kararlı hâle koymak*
TEY' Kusmak * Yere akmak
TEYAKKUN İyiden iyiye araştırıp şüphesiz tam olarak bilmek * Tam yakınlık hâsıl etmek
TEYEKKUNÂT (Teyekkun C) Tam olarak ve iyice bilmeler
TEYAKKUZ Uyanık olma * Uykudan kalkma * Göz açıklığı
TEYAMÜN Her nesneyi sağından tutmak ve sağından başlamak
TEYASÜR Bir nesneyi solundan tutmak
TEYBİS Kurutma, kurulama
TE'YE Eğlenmek, durmak, oyalanmak
TEYEBBÜS (C: Teyebbüsât) Kuruma, kuru olma
TEYEFFU' Yüce olmak, yükselmek
TEYEFFÜN Çok yaşamak
TEYEMMÜM Kasd * Fık: Su bulunmadığı veya su bulunup da kullanılması mümkün olmadığı takdirde temiz olan toprak cinsinden bir şey ile, abdestsizliği veya gusülsüzlüğü -hadesi- gidermek maksadiyle yapılan bir ameliyedir
TEYEMMÜN Uğur sayma Bir şeyle teberrük eylemek Bir şeyi mesut ve uğurlu saymak * Ölüyü kabirde sağ yanına yatırmak * "Ben Yemenliyim" demek
TEYEMMÜNEN Uğur sayarak Teyemmün ederek
TEYETTÜM Kulluk etmek * Aşkın insanı hor ve zelil etmesi
TEYETTÜN İncir yemek
TEYESSÜR Kolaylıkla husule gelme * Muvaffakiyet ve başarı ile bitme
TEYH (Teyhâ) Şaşkınlık * Hayran olmak * Tekebbürlenmek, gururlanmak
TEYHA' Issız yer
TEYHÜR Yar gibi çöküp yığılmış kumluk
TE'YİD (C: Te'yidât) Kuvvetlendirme Sağlamlaştırma Metânet verme * Doğrulama, doğru çıkarma Destekleme
TE'YİS (Ye's den) Me'yus etme, ye'se düşürme Umutsuzlaştırma
TEYKAN Çok sıçrayan kişi Çok sıçrayan kimse
TEYKİN (C: Teykinât) Tam olarak ve iyice bildirme
TEYMA' Sahra, çöl, yaban
TEYMİM Teyemmüm ettirme
TEYS (C: Tüyüs-Tiyese-Etyâs) Erkek keçi, teke
TEYSİR (Yüsr den) Kolaylaştırma Kolaylaştırılma
TEYYAR Hazırlanmış * Dalga
TEYYAS Teke besleyen ve teke tutan kişi
TE'Z Yara * Cenk edip döğüşürken birbirine yakın olup yoldaşını gözetmek
TEZABÜH Bir karış miktarı yeri yarmak * Birbirini boğazlamak
TEZACÜR Birbirini kandırıp bir iş üzerine ümitlendirme
TEZAD İki şeyin birbirine zıt olması Aksilik Terslik * Edb: Mânaca birbirine zıt olan kelimeleri bir arada toplamak
TEZADD-I TÂBİ' Sonradan gelenin, tâbi olanın zıt olması Tâbi olanın zıt oluşu
TEZA'FUR Elbiseye ve gövdesine za'ferân sürmek
TEZAFÜR Birbirine yardımcı olma * Bir yere toplanma
TEZAGGUM Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak
TEZAHHUL Irak olmak, uzaklaşmak
TEZAHHÜR Arkalanmak
TEZAHÜF Muharebede iki taraf askerlerinin karşılaşıp çatışması
TEZAHÜM Birbirine sıkıntı vermek Halk kalabalık edip birbirine sıkıntı vermek
TEZAHÜR Meydana çıkma, belirme, görünme Gösteriş * Birbirini korumak, birbirine arka olmak * Arkalaşmak; yâni birbirine yardım etmek * Avretine zıhar etmek, yani zevcesinin arkasını validesinin arkasına teşbih ederek "zuhruki kezuhri ümmî" demek
TEZAHÜRÂT (Tezahür C) Görünüşler Gösterişler Gösteriş için toplanmak
TEZAHZUH Uzak olmak
TEZAKİR (Tezkire C) Tezkereler
TEZAKKUF Bir şeyi sür'atle alıp yemek
TEZAKKUM Lokma lokma etmek * Kaymak ile hurmayı karıştırıp yemek (O taama "zekkum" derler)
TEZAKÜR Birbirini zikretmek
TEZALLÜM Birisinin zulmünden şikâyet etme (Bak: Tazallüm)
TEZALÜM Zulm edişmek
TEZAMÜR Birbirini kandırmak
TEZARÜF Zarif olmak isteme
TEZAUF (Zı'f dan) Kat kat olmak, bir misli artmak İki kat olmak
TEZA'UM Yalan olmak
TEZAVÜL Bir şeyi ortaya çıkarma, bir şeyi meydana getirme
TEZAVÜR (C: Tezâvürat) Birbirini ziyâret etme, gidip görme * Vazgeçme, yoldan çıkma, udul etmek * Eğilip meyletme
TEZAYUG Meyledişmek, haktan dönmek
TEZAYUK Sıkışma
TEZAYÜD (Ziyadet den) Ziyadeleşme, artma, çoğalma * Söz ve sair şeyleri tekellüfle çoğaltma
TEZAYÜDÂT (Tezayüd C) Artmalar, ziyadeleşmeler, çoğalmalar
TEZAYÜL Ayrılmak
TEZA'ZU' Mâni olma, önleme, engel olma
TEZBİB Bir şeyin içine kuru üzüm koyma * Yaş meyveyi kurutma
TEZBİH Çok boğazlatmak
TEZBİL (Toprağı) gübreleme
TEZBİR (C: Tezbirât) (Zebr den) Yazma veya yazılma * Bez kenarına saçak yapmak
TEZCİYE Az nesne
TEZEBBU' Kişinin hulku yaramaz olmak, kötü huylu olmak
TEZEBBÜD Köpürme, köpüklenme Kaymaklanma, kaymak bağlama
TEZEBZÜB Karışıklık Mütereddit olmak Kararsızlık
TEZECCÜC (Kaş) İnce olmak
TEZEHHUK Bâtıl olmak * Helâk olmak, mahvolmak
TEZEHHUR Denizin köpürüp taşması
TEZEHHÜD Kendini dindar göstermek Sun'i surette dindar olmak * Dünyevî ve nefsanî şeylerden elini çekmek, ibadet etmek
TEZEHHÜR (C: Tezehhürat) Çiçeklenme * Yıldıramak, parlamak
TEZEKKİ Mânevi temizlenme Ahlâken yükselme * Zekât verme
TEZEKKÜR Unuttuktan sonra hatıra getirmek Zikretmek * Bir şeyi ders gibi tekrar ile ezbere almak * Birkaç kişi toplanıp iş üzerine görüşmek
TEZEKKÜRÂT (Tezekkür C) Tezekkürler
TEZELLUK Kayma, sürçme
TEZELLUK Dayanmak
TEZELLÜL Zillete katlanmak Aşağılanmak Alçalmak Hor ve hakir olmak Kendini alçak tutmak
TEZELLÜLÂT (Tezellül C) Alçalmalar, küçülmeler, zillete katlanmalar
TEZELZÜL Sarsıntı * Sarsılma, deprenme
TEZELZÜLÎ Sarsıntı ile alâkalı Sarsıntı nev'inhden
TEZEMMÜL Bürünmek Sarılmak Örtünmek (Bak: Müzzemmil)
TEZEMMÜM Kişi kendi üzerine hak lâzım kılmak * Ahd ü eman etmek * Arlanmak Utanıp çekinmek
TEZEMMÜN Sür'atle gitmek
TEZEMMÜR Savaşmak
TEZEMRÜM Çağrışmak
TEZENBÜR Kibirlenme
TEZENDUK Zındıklaşma Hak yolundan dönme Kâfir olmak
TEZENNÜB Kuyruk sallandırmak
TEZENNÜR Zünnar kuşanmak
TEZERRİ Üstüne binmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #36
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TEZERRU' Elle tartmak Bir nesneyi kolla oranlamak * Yemeği çok yemek * Çok konuşmak
TEZERRUK Ayrılmak, dağılmak
TEZEVVUK (C: Tezevvukat) (Zevk den) Tad alma, zevk alma Tatma
TEZEVVÜC (C: Tezevvücât) (Zevc den) Evlenme, kadın eş alma, zevce edinme
TEZEVVÜCÂT (Tezevvüc C) Evlenmeler, zevce edinmeler
TEZEVVÜD Azıklanma Yanına yiyecek alma
TEZEYYUG Haktan ayrılmak * Kadının süslenip dışarı çıkması
TEZEYYÜB Ağzının köpüğü kenarına yığılmak * Yaş üzümün kuruması
TEZEYYÜD Ziyadeleşme, çoğalma, artma * Tekellüfle sözü uzatma
TEZEYYÜN Süslenme Bezenme
TEZEYYÜN-ÜL EZHÂR Çiçeklerin tezeyyünü, ziynetlenmeleri
TEZEYYÜNÂT (Tezeyyün C) Süslenmeler, ziynetlenmeler
TEZE'ZÜ' Kendini hor göstermek
TEZFİF Hazırlamak * Katli sür'atlendirmek
TEZFİT Ziftleme, zift sürme
TEZGÂH f Dokuma âleti * Ticaret masası İş yeri
TEZHİB (Zeheb den) (C: Tezhibât) Yaldızlama işi, yaldızlama sanatı * Süsleme * Altın sürme * Dişlere altın dolgu yapma, çürümüş dişleri altınla doldurma
TE'ZİN Ezan okutma * Bağırıp ilân etme
TE'ZİYE Eziyet etme, cefa çektirme
TEZKÂR (Tizkâr) Zikretme, hatırlatma, anma, yâdolunma
TEZKERE (Tezkire) Pusula * Herhangi bir iş için izin verildiğini bildirmek üzere alınan resmî vesika * Bazı meslek sahipleri için yazılan, o şahsın şahsî ve meslekî durumu hakkında bilgi Biyografi
TEZKİK Davarın derisini hilâf-ı âdet üzerine başı tarafından yüzmek
TEZKİN Teşbih etmek, benzetmek
TEZKİR Hatırlatma * Vazifeyi veya Cenab-ı Hakk'ın emirlerini hatırlatma Vaaz ve nasihat etme Tenbih ve ikaz etme * Gr: Bir kelimeyi müzekker kılmak
TEZKİR-İ MÜSELLEMÂT Müsellematı, hakikat olduğu aşikâr bilinen şeyleri, hususları hatırlatmak, tekrar etmek(Talim-i nazariyattan ziyade tezkir-i müsellemâta ihtiyaç var S)
TEZKİRE (Bak: Tezkere)
TEZKİT Doldurmak
TEZKİYE Tamam etmek * Boğazlamak * İhtiyarlamak * Ref'etmek (Lügatta zebhetmek, yani boğazlamak mânasınadır Bu maddenin aslı, lügatta bir tamamlanmak mânasıyla beyan olunuyor Nitekim ateşin parlamasına "zeku-zekâ-zekâ'" denilir ki, tamam iştial etmektir Kezâlik fehme "zekâ" denilir ki, tamam-ı fehim demektir Sonra sinnin "yaşın" kemâline zekâ denilir ki, şebabın nihayetine gelip tamam olması demektir İşte hayvanı boğazlamak da kanını akıtarak ve hararet-i gariziyesini teskin ederek olduğundan zekâ ve zekât tesmiye olunmuştur İşte kelimenin lügat mânası ve esası budur) (ET)
TEZKİYE Doğruluğuna şehadet etmek * Zekât vermek * Zekât almak * Pak ve temiz etmek * Övmek, medhetmek * Birisinin durumu hakkında soruşturmak
TEZKİYE-İ NEFS Nefsini temiz bilmek Kusuru üzerine almamak Nefsini kusursuz addetmek * Nefsi kötü şeylerden temizlemek, hayra yöneltmek
TEZLİK (C: Tezlikât) Sürçtürme, kaydırma * Başın saçını yolmak
TEZLİK Keskin yapmak * Dayandırmak
TEZLİL Birisini tahkir etme, aşağılatma Zelil ve hakir bulma
TEZLİM Beraber etmek * Yumuşatmak * Değirmen döndürmek
TEZMİL Gizlemek Bir şeyi elbiseye sarmak Esvaba sarınıp bürünmek * Örtü
TEZMİM Yular takma
TEZMİM Zemmetmek
TEZNİB Bir şeye ilâve, ek, zeyl takma, yazmak Zeyl ve ilâve Kuyruk takmak
TEZNİBÂT (Teznib C) İlâveler, eklemeler Ekler
TEZNİD Çakmakla ateş yakma * Başını devamlı önüne eğdirmek
TEZNİE Darılmak
TEZNİM Nişan ettirmek, işaretlendirmek
TEZNİYE Zinaya mensup etmek
TEZNUB Kuyruğu tarafından olmaya başlayan hurma salkımı * Tülbendin aşağı sarkan tarafı
TEZRİ' Öksürme * Genirmek
TEZRİB Keskinletmek
TEZRİCE (C: Tüzrüc-Tezâric) Sülün kuşu
TEZRİF Çoğaltmak
TEZRİYE Savurmak * Koyunun yününü kırkıp arkasında bir miktarını bırakmak * Zelil etmek, kepâze yapmak
TEZVİ' Korkutmak
TEZVİB (C: Tezvibât) Eritme, eritilme
TEZVİC Nikâhla bir kadını aldırmak Birbirine eş yapmak Evlendirmek
TEZVİD Yol azığı hazırlama
TEZVİD Sürmek * Reddetmek
TEZVİK (Zevk den) Tattırma, zevk aldırma
TEZVİK Süslemek, tezyin etmek
TEZVİR Söze yalan karıştırma Yalan söze ziynet verme * Şahidin şehadetini iptal etme * Kendini ziyaret edene ikram etme
TEZVİREN Tezvir yoluyla
TEZYİD Artırma, çoğaltma, fazlalaştırma
TEZYİD-İ GAYRET Gayreti artırma
TEZYİDÂT (Tezyid C) Artırmalar, çoğaltmalar, ziyadeleştirmeler
TEZYİF Çürütmek Küçük düşürmek Eğlenmek, alaya almak * Bir şeyin dışını tezyin ve tanzim edip, içini fena yapmak Kötü ayar etmek * Tahkir etmek
TEZYİL Eklemek Uzatmak Altına ilâve etmek Zeyl yapmak
TEZYİL Ayırmak
TEZYİN Süslemek Bezemek Donatmak
TEZYİNÂT Süsler Ziynetler
TEZYİNÂT-I LAFZİYYE (Muhassınat-ı lafziyye de denir İlm-i Bediin iki bölümünden ikinci bölümüdür ) Kelâmın lafzında olan ve göze hitab eden edebî san'atlar Cinas, seci' gibi
TI Arabçada "" harfi (Tâ) da denir
TIB (Bak: Tıbb)
TIB' Gölge
TIB' (C: Atbâ) Nehir
TIBA' Tabiat Yaradılış * Tabiatlar Yaradılışlar
TIBAA(T) Kitap ve saire basma işi * Kılıç yapma san'atı
TIBAK Uyma, uygunluk * Tabakalar Katlar * Birbirine uygun olan şey * Bir şeyi diğerine uydurup müsavi ve münasib kılmak
TIBALE Deve boynuna asılan büyük çan * Davulculuk
TIBB Tabiblik, doktorluk * Her şeyi gereği gibi bilmek * Rıfk Suhulet * İrade * Hastayı ilâçlarla tedaviye çalışmak * Şan * Şehvet( $Kur'an, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nasıl ahlâk-ı ulviyesine ittibaa beşeri sarihan teşvik eder Öyle de, şu elindeki san'at-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbaniye, remzen tergib ediyor İşte şu âyet işaret ediyor ki: "En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir Öyle ise ey insan ve ey musibetzede benî-Adem! Me'yus olmayınız Her dert, -ne olursa olsun- dermanı mümkündür Arayınız, bulunuz Hattâ ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür " Cenab-ı Hak, şu âyetin lisan-ı işaretiyle mânen diyor ki: "Ey insan! Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim Biri, mânevi dertlerin dermanı; biri de, maddi dertlerin ilâcı İşte ölmüş kalbler nur-u hidayetle diriliyor Ölmüş gibi hastalar dahi, O'nun nefesiyle ve ilâciyle şifa buluyor Sen de benim eczahâne-i hikmetimde her derdine deva bulabilirsin Çalış, bul! Elbette ararsan bulursun" İşte beşerin tıp cihetindeki şimdiki terakkiyatından çok ilerideki hududunu, şu âyet çiziyor ve ona işaret ediyor ve teşvik yapıyor S)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #37
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TIBBEN Tıp cihetiyle Doktorlukça
TIBBÎ Hekimliğe ait Doktorlukla alâkalı * Hekimce
TIBBİYE Tıp mektebi Tıp fakültesi
TIBBE (C: Tıbeb) Bir parça uzun bez
TIBK Aynısı, tıpkısı, tam aslı, tam kendisi
TIBL (TABL) (C: Tubul-Atbal) Davul
TIBS Kurt, zi'b
TIFL Küçük çocuk * Her şeyin cüz ve parçası * Batmaya yakın güneş * Kıvılcım
TIFL-I NEV-RESİDE f Yeni yetişmiş çocuk
TIFL-I NEV-ZÂD Yeni doğmuş çocuk
TIFLÂNE f Çocukçasına, çocuk gibi Çocuğa yakışır surette
TIFLİYYET Çocukluk Çocuk hâli
TIGA Yüksek sesle gülme
TIHAL Dalak
TIHANE At değirmeni
TIHL Hiddetli adam * Dalağı büyük adam
TIHMAR Doldurmak
TIHN Un
TIHS Asıl * Göz karanlığı
TIKDE Asmacık adı verilen ufacık taneler
TIKNAZ Kısa boylu ve şişman, toplu
TIKNEFES Zor nefes alan Rahat nefes alamayan
TIKSAR Halka biçiminde taç * Kaınların boyunlarına yaptıkları bağ
TIKTIKA (Bak: Taktaka)
TILA' Sürülecek şey Sürülecek merhem, yağ veya ilâç * Madeni parlatmakta kullanılan sıvı yaldız * Cilâ verecek boya * Diş sarılığı * Üzüm suyundan kaynatmak sebebiyle üçte birinden azı giden şarap
TILA' Üzerinde güneş doğan yer
TILA (C: Talyân) Küçük kuzu ve oğlak * Mahpus kimse * Diş sarılığı
TILAB Talep etmek, istemek
TILBE Talep olunmuş, istenmiş, matlub
TILH (TALİH) (C: Tılâh-Talâyıh) Zayıf * Yorulmuş * Geç gelmek
TILHAM Fil
TILK Helâl nesne * Bükülmüş ip
TILMESA Yol bulunmaz otsuz ve susuz korkunç yer * Çok karanlık gece
TILS (C: Atlâs) Sahife * Mahvolmuş nesne * Tüyü dökülmüş olan deve uyluğunun derisi * Elbisenin eskimesi
TILSIM Herkesin bilip çözemediği gizli şey * Gizli sır Fevkalâde kuvvet ve te'siri hâiz olan şey * Definenin bulunmasına mâni olan mevhum şey
TILSIM-I KÂİNAT Kâinatın tılsımı, kâinattaki anlaşılması zor olup herkesin yalnız kendi akliyle bilemeyeceği gizli ve ince hakikatlar
TILSIM-I MUĞLAK Anlaşılması zor, kapalı gizli şey * Açılması müşkül olan tılsım, kapalı ve gizli haber
TILSIM-I MÜŞKİLKÜŞÂ Açılması ve anlaşılması zor olan İlâhî gizli mânaları, hakikatları açan tılsım
TILV Kurt, zi'b
TIM Deniz * Deve kuşunun erkeği * Çok mal
TIMAH (Tumah - Matmuh) Bir şeye göz dikerek bakmak Haris olmak Hırsla onu istemek
TIMIRR Ürkek at * Sıçramaya ve seğirtmeye hazırlanmış at * Seri, çabuk
TIML Hırsız
TIMLE Zayıf kadın
TIMR (C: Etmâr) Eski kaftan * şakrak kuşu
TIMRES (Tımrus) Yalancı, kezzab * Leim, alçak kimse
TIMTIM Kalın etli, cüsseli adam * Dilinde pelteklik olan, kekeme
TINAB (C: Tunub) Kazığa bağlanan çadır ipi
TINBAR (Tunbur) Tanbur adı verilen çalgı âleti
TINİN (Bak: Tanin)
TINNET Çınlama
TIP (Bak: Tıbb)
TIRAD Kısa mızrak
TIRAF Gönden veya sahtiyandan yapılan ev * Cild
TIRAK Gitmek
TIRAZ Elbiselere nakışla yapılan süs * Sırma ve ipekle işleme * Zinet, süs * Üslup, tarz, tutulan yol * Döviz
TIRAZ f " Süsleyen, donatan" anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Şükufe-tıraz $ : Çiçek süsleyen
TIRAZENDE f Süsleyen, donatan, süsleyici
TIRBAL (C: Tarâbil) Büyük taş
TIRF Atın iyisi
TIRK Kuvvet * Besililik, semizlik
TIRM Yağ
TIRMESA Karanlık, zulmet
TIRRAK Tiryak, ilâç * Afyon
TIRRİH Tuzlu balık, sardalya
TIRS (C: Etrâs) Kâğıt, sahife
TISYAR Arslan * Sivri sinek
TIŞE Ufak çocuk
TIVAL Uzun olanlar
TIVAL-I MUFASSAL Kur'an-ı Kerim'de 49'uncudan 85'inciye kadar olan sureler
TIYBE Helâl * Güzel, temiz
TIYERE şom ve yaramaz görmek
TIYN Çamur Balçık
TIYNET Huy Yaradılış
TIYRE Darılma, gücenme * Darılan, gücenen
TIYSAR Sivrisinek * Arslan
TIYYE Niyet, kast
TÎ' Kırk baş koyun
TÎB (C: Etyâb) Güzel koku Güzel kokusu için sürülen şey
TİBA' Birbiri ardınca olmak Peşpeşe bulunmak
TİBN (TEBN) Kuru ekin sapı Saman * Yirmi kişiyi doyuran büyük kap
TİBNÎ Saman renkli
TİBR Altın parçası Altın ve gümüş tozu
TİBRAK Bıçak
TİBYAN Açık ifade ile beyan etme Açıklama * Meşhur bir Kur'ân tefsirinin adı
TÎC (Tâc C) Taçlar
TÎCAN (Tâc C) Taçlar
TİCANÎ Kuzey Afrikada, hicri 1200 tarihlerinde Ahmed Ticanî adında bir şahıs tarafından kurulan bir tarikattır
TİCARET Alım-Satım
TİCARETGÂH f Ticaret yapılan yer, ticaret yeri
TİCARETHÂNE f Ticaret yeri Ticaret edilen yer
TİCARÎ (Ticariyye) Ticaretle ilgili, ticarete ait
TİCFAF (C: Tecâfif) Zırh
TİCVAL Memleket seyredip dolaşmak, gezmek
TİFFAN Her nesnenin vakti
TÎG f Kılıç, seyf
TÎG-İ BÜRRAN Keskin kılıç
TÎG-İ GUŞTİN Etten kılıç * Mc: Dil
TÎGBEND f Kılıç kuşanan, kılıç bağlayan
TÎGDÂR f Kılıç taşıyan, kılıçlı
TÎGZEBAN f Dili kılıç gibi olan Tesirli söz söyleyen
TÎGZEN f Güzel kılıç kullanan
TÎH (C: Etyâh) Çöl Susuz sahra Sina yarımadasındaki çöl (Musâ (AS) Mısır'dan çıktıktan sonra, kavmiyle beraber kırk sene bu çölde dolaşmıştır)
TİH Gülen kimsenin gülerken çıkardığı ses
TİL' Etrafına çok iltifat eden kişi Etrafdakilerle şakalaşan kimse
TİL'ABE Oynaşmak
TİLAD Köle, hayvan, mülk, mal gibi şeyler * Kendi yanında eskiden beri mevcud olan ve yeni olmuş olan şey
TİLAL (Tell C) Kümeler, yığınlar Tepeler
TİLAMİZ(E) (Bak: Telâmiz)
TİLAVET Okumak Takib etmek, arkasına düşmek
TİLAVET-İ KUR'ÂN Kur'an-ı Kerim'i usulüne göre okumak, mânâsını tefekkür etmek
TİLHAH Devamlı olarak bir yerde durmak
TİLKA' Taraf, yön, cihet * Hiza * Mülâkat Görüşmek ve buluşmak
TİLKA-İ NEFİS Nefis tarafından Nefis cihetinden
TİLLE Basamak * Sıradağ
TİLLE f İşlenmemiş altın
TİLMİZ Çırak Talebe Kalfa
TİLMİZÂNE f Talebe gibi Tilmize yakışır surette
TİLMİZİYET Talebelik, tilmizlik, öğrencilik
TİLTAL Hareket ettirmek
TİLTİLE Sabırsız olmak * İşi güç olmak * Hurma çöpünden yapılan bardak
TİLV Tâbi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #38
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TİMAR f Bir şeyin devam ve inkişafı için yapılan hizmet * Sipâhiye verilen öşrü alınacak arazi (Bak: Zeâmet)
TİMAR-HÂNE f Akıl hastahanesi, tımarhâne
TİMLAK Mülayemet etmek, yumuşaklık göstermek * Tereddüt etmek, karar verememek
TİMRAD (C: Temârid) Güvercin yuvası
TİMSAL Resim, suret, sembol, nümune Tasvir Bir şeyi başka bir şeye benzetmek Heykel(Cam, su, hava, âlem-i misal, ruh, akıl, hayal, zaman vesâire gibi, tecelli-i timsal akislere mahal ve mazhar olan çok şeyler vardır Maddiyat-ı kesifenin timsalleri hem münfasıl, hem ölü hükmündedirler Çünkü asıllarına gayr oldukları gibi, asıllarının hâsiyetlerinden de mahrumdurlar Nurânilerin timsalleri ise, asıllarıyla muttasıl ve asıllarının hâsiyetlerine mâlik ve asıllarına gayr değillerdir Binaenaleyh Cenab-ı Hak, şemsin hararetini hayat, ziyasını şuur, ziyadaki renkleri duygu gibi yapmış olsa idi, senin elindeki âyinede temessül eden şemsin timsali seninle konuşacaktı Çünkü o timsalinde oldukça harareti, ziyası, renkleri olurdu Hararetiyle hayat bulurdu, ziyasiyle şuurlu olurdu Renkleri ile de duygulu olurdu Böyle olduktan sonra, seninle konuşabilirdi Bu sırra binaendir ki, Resul-i Ekrem (ASM) kendisine okunan bütün salâvat-ı şerifeye bir anda vâkıf olur MN)
TİMŞEK İç mest üstüne vurulan parça, yapılan yama
TİMTAM Dilini "te" harfine alıştırmış olan kimse
TÎN İncir
TÎN SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 95 suresinin ismidir Mekkîdir Vettîni Suresi de denir
TÎN (C: Etyân) Balçık * Mektup gibi şeyleri mühürlemek
TİNAE Mukimlik, ikamet etmeklik Ayakta durmak
TİNAVE Müzakereyi terketmek Görüşmeyi bırakmak
TİNBAL Kısa, bodur kimse
TÎNE (Tıynet) Balçık * Hilkat, yaratılış
TİNNÎN Büyük yılan, ejder, ejderha * Koz: Gökte yedi burc boyunca uzanan hafif beyazlık * Ejderha burcu Semânın şimal yarım küresinde Küçük Ayı burcunu etrafından saran, kıvrılıp bir yıldız dörtgeni ile nihayet bulan bir burç
TİNNÎN-İ FELEK Saman yolu, hacılar yolu Gökteki husuf ve küsuf mevkileri olan iki düğüm
TİNNÎNEYN İki yılan Mc: İki yılana benzetilen güneş ve ayın medârının farazî kavisleri(Derecât-ı şemsiye medarı olan "mıntıkat-ül büruc" tabir ettikleri daire-yi azime, menazil-i Kameriyenin medarı bulunan mâil-i Kamer dairesi, birbiri üstüne geçmekle o iki daire, her birisi iki kavis şeklini vermiş O iki kavise Felekiyyun uleması lâtif bir teşbih ile büyük iki yılan nâmı olan tinnîneyn namını vermişler L)
TİNNÜ Beraberlik, eşitlik
TİP t Benzerlerinin ana vasıfları kendinde görülen ideal örnek, misal
TİPİK t Nümune, örnek olarak Benzer
TİR f Ok
TİR'ABE Deve hörgücünün bir miktarı
TİR'ABE Deve hörgücü
TİRAMOLA İtl Halat çekme
TİRASE (Türs C) Ask: Kalkanlar
TİRAŞ f Tıraş * Üst taraftan yontarak düzelten * Üst taraftan düz olarak yontma
TİRAŞİDE f Tıraş olmuş, tıraş edilmiş * Yontulmuş, düzleştirilmiş
TİRB (C: Tirâb-Etrâb) Anasından saçlı ve dişli doğan oğlan * Yaşta diğerine eşit olan nesne * Lezzet
TİRBAN (Türâb C) Topraklar
TİRDAN f Ok mahfazası, sadak
TİRE f Karanlık Bulanık
TİREDİL f Fena kalbli, kalbi kara
TİREGÎ f Karalık Bulanıklık
TİREGUN f Bulanık renkli, kara renkli Rengi bulanık
TİRENDAZ f Ok atan, okçu
TİREŞEB f Karanlık gece
TİRERE'Y (Tire-re'y) f Tedbirsiz
TİRHAL Yola çıkma, göç etme
TİRKEŞ f Okluk, ok kabı, sadak
TİRMİZÎ (Bak: Kütüb-ü Sitte)
TİRYAK Panzehir Zehirlenme veya hastalıklardan hemen şifâ bulmağa vesile olan ilâç
TİRYAKİ Afyon kullanmağa alışmış, afyonkeş * Keyif verici şeyler kullanmağa alışık olan * Mc: Huysuz, aksi, titiz
TİS'A Dokuz 9
TİS'A MİE Dokuz yüz 900
TİSHAN (C: Tesâhin) Çizme
TİS'ÛN (Tis'în) Doksan, 90
TÎŞ şiddet * Hafiflik
TÎŞE f Muharebede kullanılan başı sivri ve keskin balta, keser
TİŞRAB Şarap içmek
TİYAKA Cimaa pek ziyade düşkün olmak * Şehvetin galip olması
TİYATRO yun Dram, komedi ve sair piyeslerin temsil edildiği yer * Sahneye konulan oyun ve bu gibi temsilleri oynama san'atı(İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid'aları birer câzibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafında toplar, sersem eder Ş) (Bak: Roman)
TİYESE (Teys C) Erkek keçiler, tekeler
TİYFAK Helâk olmak, mahvolmak
TİYNET (Bak: Tıynet)
TİZ f Keskin * Çabuk, tez * Sık
TİZ-ÂB f Kezzap
TİZ-ÇEŞM f Gözü keskin
TİZ-DEST f Çabuk iş gören, eline çabuk
TİZÎ f Çabukluk, tezlik * Keskinlik * Sıklık
TİZNA f Kılıç, bıçak gibi şeylerin keskin olan ağız tarafı
TİZ-PÂ(Y) f Tez, süratli, ayağına çabuk
TİZ-PER f Hızlı ve çabuk uçan
TİZ-REFTÂR (Tiz-rev) f Çabuk yürüyüşlü, acele ile giden
TİZ-REV (Bak: Tiz-reftar)
TOKAT Kale içi, siper, ahır, ağıl El içi gibi yer * Dere arası olan hayvan mer'ası * El içiyle vurulan sille
TOLGA Başlık, miğfer nevilerinden birinin adıdır
TONAJ Bir vasıtanın iç hacmine göre taşıma kapasitesi
TOPUZ t Ucu top şeklinde sopadan ibâret eski silâh * Top şeklinde toplanmış saç * Kısa ve tıknaz kimse
TÖHEM (Töhmet C) Suçlar, töhmetler, kabahatler
TÖHMET Birisine isnad edilen, fakat kat'iyyetle işleyip işlemediği belirsiz olan suç, kabahat * İtham altında olma
TÖHMETLENDİRMEK Suç isnad etmek
TÖVBE (Bak: Tevbe)
TRAJ Fr Basılan gazete veya mecmuanın baskı sayısı
TRAJEDİ yun Fâcia Mevzuunu efsanelerden veya tarihî hâdiselerden alan, seyirciler üzerinde merhamet veya dehşet hissi uyandıran sahne eseri
TU f Sen
TU(Y) f Katmer, kat
TUAM (Tu'me C) Azıklar, yiyecek şeyler * Çeşniler, tadlar
TUB Kiremit * Tuğla
TUBA Ne hoş Ne iyi Her şeyin iyisi ve efdali * İyilik, güzellik Baht * Cennette bulunan ve kökü göklerde dalları aşağıda olan ağaç ismi * Çok berrak ve saf olan * Saâdet Hayır Devlet
TUBA-İ HİLKAT Hilkat ağacı, hilkat tubası Kâinat, teşbih yapılarak tuba ağacına benzetilmiştir(Tuba-i hilkatten semavat şıkkına hep kehkeşan ağsanınaBir Cemil-i Zülcelâl'in dest-i hikmetiyle takılmış pek güzel meyveleriz biz M)
TUBAHA Çömlek * Ağızdan çıkan köpük
TUBAL Kızmış bakırdan ve kızmış demirden çekiçle vurulduğunda kopup dökülen parça
TUBALE (C: Tubâlât) Dişi koyun
TUBA LE-KE Ne mutlu sana, devlet ve saadet sana Tuba sana
TUB'AN Mühür mumuTUBERTU : (Tu-ber-tu) Kat kat
TUBU Bir nevi kene
TUBUL (Tabl C) DavullarTUDE : f Yığın, küme
TUDE-BE-TUDE Yığın yığın Küme küme
TUF f Yankı Akseden ses Aks-i sada
TUFA Sihir, efsun
TUFAHE (TAFÂHE) Çömlek * Her ne olursa olsun ağzına alan köpek * Her nesnenin üzerine gelen
TUFAN Çok şiddetli ve her tarafı kaplayan yağmur * Nuh Peygamber (AS) zamanındaki büyük su baskını hâdisesi (Hz Nuh'un (AS) Cenab-ı Hak'tan aldığı emri kavmine tebliğ etmesi neticesinde kavminin ekserisi hürmetsizlik ve dinlememezlik yaptıklarından ve zulme başladıklarından, Cenab-ı Hakk'ın izni ile devamlı ve şiddetli yağmurla büyük su baskını oluyor ve Nuh Peygamber (AS) bir gemi yaparak, kendisine iman edenlerle ve her sınıf canlı mahluktan birer çift alarak su üzerine çıkıyor ve zâlimler suya gark oluyor, Peygambere itimad ile tâbi olanlar da tufandan kurtuluyor Bu hâdisenin vukuu Kur'anda sâbittir)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #39
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TUFANZEDE f Tufan görmüş Tufana uğramış
TUFAVE Güneş dairesi * Ay ağılı, hâle * Kabile
TUFEYLÎ (Davetsiz ziyafete giden Tufeyl adında birisinin ismindendir) Sahte * Dalkavuk Çanak yalayıcı * Başkasının sırtından geçinen Asalak Parazit Fazladan
TUFF Tırnak arasında olan kir * Parmakların üstünde olan kir
TUFFAH(A) Elma
TUFU' Ateşin sönmesi
TUFUH Kap ağız ağıza dolma * Yukarı kalkma * Çabuk geçme
TUFUL Güneşin batmağa yaklaşması * (Tıfl C) Çocuklar
TUFULÂNE f Çocukçasına
TUFULİYYET (Tufulet) Çocukluk Küçüklük Yavru oluş * Ter u tazelik
TUFYE Mukul ağacının yaprağı Yılanın arkasındaki hatta teşbih edilir
TUGAT (Tâgi C) Tâgiler Azmış ve hak yoldan sapmış olanlar
TUGAVE Güneş dairesi * Araptan bir kabile
TUGMUS Şeytanın ve cinnin gayet habisi
TUGVAN (TUĞYÂN) Haddinden tecavüz etmek, haddini aşmak
TUGVE Dağ başı * Yüksek mekân
TUGYAN Zulüm ve küfürde çok ileri gitmek Azgınlık, taşkınlık Taşkın mizaçlılık * Kan galebe etmesi hali * Resmî devlet kuvvetlerine karşı durmak * Su baskını
TUGYE Dağ başı * Yüksek mekân
TUH Helâk olmak * Berbad olmak (Hakaret için söylenilen bir kelimedir)
TUHAF (Tuhfe C) Hediyeler * Münâsebetsiz hâl * Eğlenceli, gülünç * Garip iş veya şey * Hoşa giden ve az bulunur şeyler
TUHAL Dalak ağrısı
TUHARE Taharet ettikleri suyun bakiyyesi
TUHFE Turfanda şey * Görülmemiş yeni çıkan Yeni * Hediye, armağan
TUHFÎ İyilik etmek
TUHLA Kara ile boz arasındaki renk
TUHLÜB (C: Tahâlib) Soysop, sülâle
TUHM (C: Tühum) Her yerin ve her köyün nihayeti
TUHME Mide dolgunluğu Hazımsızlık
TUHME Hayvanın burnunun kara olması
TUHR Pâklık, temizlik, taharet * Kadınların iki âdet görmeleri arasındaki temizlik hâlleri (Temizlik hâli uzayan, devam eden kadına "Mümtedet-üt tuhur" denir)
TUHRA Yufka bulut
TUHRUBE (Tahrebe-Tıhrıbe) Bez parçası * Bulut parçası
TUHRURE (C: Tahârir) Bulut parçası
TUHTUH Kötü ahlâk
TUHUHA Hamurun ekşimesi
TUHUR (C: Tahârir) Bulut parçası
TUHUR Arınıp pâk olmak, temizlenmek
TUHUT Hor ve hakir kimse
TUHVE Yufka bulut
TUHYAN Karlık gibi su soğutacak kap Buzluk, buzdolabı
TUHYE Benî Temim kabilesinden bir cemaat
TUKA Takva Allah'tan korkmak Havfullah
TUKAT Nefsini haramdan ve şüpheli nesnelerden saklamak
TUKUS Yaban havucu
TUKYE Sakınma
TUL Boy * Uzunluk * Ömür ve hayat * Uzamak * Zaman çokluğu * Çokluk, bolluk
TUL-U EMEL Bitmeyen istek * Hiç ölmeyecek gibi dünyaya dalmak ve düşünmek (Ey gafil Said! Bil ki: Galat-ı his nev'inden gayet muvakkat dünyayı lâyemut ve daimî görüyorsun Etrafına ve dünyaya baktığın zaman bir derece sabit ve müstemir gördüğünden, fani nefsini de o nazar ile sabit telâkki ettiğinden, yalnız kıyametin kopacağından dehşet alıyorsun Güya kıyametin kopmasına kadar yaşayacaksın gibi, yalnız ondan korkuyorsun Aklını başına al Sen ve hususi dünyan, daimî zeval ve fena darbesine maruzsunuz Senin bu galat-ı hissin ve mağlatan şu misale benzer ki: Bir adam elinde olan âyinesini bir hâne veya bir şehre veya bir bahçeye karşı tutsa; misali bir hâne, bir şehir, bir bahçe o âyinede görünür Edna bir hareket ve küçük bir tegayyür âyinenin başına gelse, o hayalî hâne ve şehir ve bahçede hercü merc ve karışıklık düşer Hariçteki hakiki hâne, şehir ve bahçenin devam ve bekası sana faide vermez Çünkü senin elindeki âyinedeki hâne ve sana ait şehir ve bahçe, yalnız âyinenin sana verdiği mikyas ve mizan iledir Senin hayatın ve ömrün, âyinedir Senin dünyanın direği ve âyinesi ve merkezi, senin ömrün ve hayatındır Her dakikada o hane ve şehir ve bahçenin ölmesi mümkün ve harap olması muhtemel olduğundan, her dakika senin başına yıkılacak ve senin kıyametin kopacak bir vaziyettedir Mâdem öyledir; sen bu hayatına ve dünyana, çekemedikleri ve kaldıramadıkları yükleri yükletme! L)
TUL-U ÖMÜR Ömrün uzunluğu Uzun ömür
TULEN Uzunlukça Uzunluk cihetinden Boyca
TULA Boynun ön tarafı
TULA Çok uzun Pek uzun
TULAN (Tul den) Uzunluğuna, boyuna
TULATILE (Talâtıla) (C: Talâtıl) Hayvanları içeri koymak Bel ağrısı * Zahmet
TULGA Kusmak
TULHA Boz renk
TULHE Azıcık su * Azıcık ot * İyi nesne
TULHUM Lezzeti değişmiş olan su
TULK Mutlak Bağlı ve kayıtlı olmayan
TULL Süt
TULLAB (Talebe C) Talebeler
TULLAB-I NUR Nur talebeleri, Kur'an şakirtleri
TULLEB (Tâlib C) İstekliler, tâlibler, isteyenler
TULME (C: Tulum) Ekmek * Havuz dibinde kalan su
TULU' Doğma, doğuş Birden zuhur etme * Hücum etme * Bir şeye vâkıf olup bilme
TULUAT (Tulu' C) Hazırlıksız olarak birden kalbe gelen mânalar, ilhamlar Doğuşlar
TULUK (Tuluka) Açık yüzlü ve hâli iyi olmak * Cömert olmak
TULYE (C: Tulâ) Boyun önü * Göğüs önü
TU'M (Tu'me) Azık, yiyinti, yiyecek şey * Tad, çeşni
TUMA'NİNE İtminan Emin olma, inanma, gönlü rahat olma
TUMAR (C: Tevâmir) Dürülüp yuvarlak yapılmış şey, tomar
TUME Kadınlar topluluğu Avretler cemaati
TU'ME (Bak: Tu'm)
TUMEA' (Tâmi' C) Tamahkârlar
TUMRUK Yarasa kuşu
TUMRUS Sıcak külde pişmiş ekmek
TUMTUMAN Peltek
TUMTURAK Söylenişi ahenkli ve parlak olan ibare * Gösteriş, debdebe
TUMUH Yüksekteki bir şeye göz dikme, yüksek bir şeye göz dikerek bakma
TUMUM Su baskını * Saçını kırkıp tıraş etmek
TUMUR Aşağı sıçramak * Doldurmak * Seyahat edip gitmek * Defnetmek, gömmek
TUMUS Bir şeyin mahvolması
TUNB Nâhiye, cânip, taraf, yön
TUNBURANİ (Tunburâni) Tanbur çalan
TUNİ f Sefih, alçak, rezil * Külhanbeyi * Hırsız
TUNUB (C: Etnâb) Ağaç kökleri * Gövdenin siniri * Süngü eğriliği * Çadır ipleri
TUR Dağ * Had ve mikdar
TUR-U SİNA (Bak: Sina)
TUR SURESİ Kur'an-ı Kerim'in 52 Suresidir Mekkîdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #40
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (T Harfi)-Osmanlıca Sözlük (T Harfi)Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (T Harfi) TURA (Aslı: Tuğra) t Topuz gibi yapılmış mendil, kuşak gibi oyun âleti Kös, davul, trampet gibi şeylere vurmaya mahsus ip veya çomak * Kamçı, örme kırbaç * Demet, bağ, paket (Bak: Turra)
TU-RA f Seni, sana, senin
TURAB Toprak, toz
TURAME Dişte olan kamaşma
TURAN Eski İranlılar tarafından Türkistan ve Tataristan taraflarına verilen isimdir Turan, eskidenberi Türklerin oturduğu yerlere denirdi "Türk" ile "Tur" kelimeleri arasındaki benzerlik de bu iki ismin bir asıldan ibaret olduğunu gösteriyor
TURBUŞ Takke, külah Başa giyilen örtü Fes
TURFANDA Mevsiminden önce yetiştirilen meyve veya sebze
TURFE (C: Etrâf) Nâziklik, yumuşaklık * Nimet * Güzel yemek * Zarif, iyi nesne * Üst dudağın ortasında fazlalık olarak yumru et olması (O kişiye "etref" derler
TURFE Görülmemiş, tuhaf, yeni şey Şaşılacak şey
TURFE-KÂR f Garip şeylerle uğraşan Şaşılacak şeyler yapan
TURGUL Çil kuşuna benzer bir kuş
TURHAN Rum subaylarından beş bin neferin zâbiti (On bin olsa "patrik" derler)
TURKA Bir kere
TURMUK Yarasa kuşu
TURMUS Zayıf * Kül içinde pişen ekmek
TURRA (Tuğra) Mühür Pâdişah damgası Pâdişahın imzası * Kumaşın etrafındaki nişan ve işaret Kumaşta ipekten çevrilen kenar * Herşeyin ucu ve kenarı * Alındaki saç Tura
TURS Kuvvet
TURSUS (TURSUN) (C: Tarâsis) Kalkan denilen dikenli ot
TURŞ f Ekşi, hâmız
TURTUBE Akçe
TURTUR Uzun boylu ince adam
TURU' Bir yerden bir yere gitmek * Sonradan olmak
TURUH Uzun
TURUK (Tarîk C) Yollar, tarikler Meslekler Usuller * Aygırlanmak
TURUK-U HAFİYYE Gizli tarikler, yollar, tarikatlar Gizli zikir yapan tarikatlar
TURUK Geceleyin eve gelmek
TURUR Düşürmek
TURUŞ f Ekşi
TUS Tabiat * Asıl
TUSEN f Serkeş ve sert at
TUSU' Dokuz bölükte bir bölük
TUŞE f Azık Ölmeyecek kadar yenecek şey
TUŞE-İ RÂH Yol azığı, yol yiyeceği
TUT f Dut
TUTANAK (Bak: Zabıt)
TUTİ Dudu kuşu Papağan İşittiği sözleri ezberleyip, insan sesi taklidini yapan ve söyleyen bir kuş
TUTİYA Çinko
TU'TU Söylerken duraklamak
TUTU Çinko
TUTUK Örtü, perde, peçe
TUUM (Taam C) Taamlar, yemekler * Lezzetler, tadlar, zevkler
TUVA Övünmüş, senâ edilmiş şey * Tur-i Sina dağı eteğinde bir vâdinin adı * Örülmüş kuyu
TUVAL Uzun
TUVAN f Güç, kuvvet
TUVAR Evin çevre yanı
TUVEYRAT Kuşçuklar, küçük kuşlar
TUVEYS Küçük tavus kuşu
TUVMAR (C: Tevâmir) Uzun dürülmüş nesne
TUVT Lüle ağzına takılan pamuk parçası * Pamuk * Uzun
TUVVEL Ayakları uzun olan bir cins su kuşu
TUYUF (Tayf C) Korkudan dolayı karanlıkta görünen hayâller * Uykuda iken görünen hayâller
TUYUR (Tayr C) Kuşlar
TUYUR Birbiri ardınca iade etmek, peşpeşe geri çevirmek Tekrarlamak
TÜBBA' Hz Muhammed'in (ASM) bi'setten evvel geleceğini haber veren ve şiiri ile imanını ilân eden bir Yemen Meliki * Câhiliyetten evvel Yemen Padişahlarının nâmı * Bir kuş cinsi
TÜBBAN Güreşçilerin donu
TÜBBET Bir yerin adı (İyi miskler ona nisbet olunup "Misk-i Tübbetî" derler)
TÜCAH (Tecâh-Ticâh) Karşı taraf, karşı yön
TÜCCAR (Tâcir C) Tacirler, satıcılar Ticaret yapanlar
TÜEDE Teenni etmek, acele etmeyip akıllıca davranmak * Mühlet vermek
TÜFE Yırtıcı bir canavar * Karakulak denilen canavar * Örtünmüş kadın
TÜFENG f Tüfek
TÜFENG-ENDÂZ f Tüfek kullanan
TÜFENG-HÂNE f Silâh deposu
TÜFFAH Elma
TÜFL Köpük * Kir, pas * Tükürmek
TÜHEM (Töhmet C) Suçlar, töhmetler, kabahatlar
TÜKÂH Tekyegâh
TÜKLAN Tevekkül etmek
TÜKLE İtimat etmek, güvenmek * İşinde âciz olan kimse
TÜKME f Düğme
TÜKYE Dayanmak, itimad etmek
TÜLAVE Borç bakiyyesi * Havâle etmek, başkasına bırakmak
TÜLÜNNE Hâcet, ihtiyaç
TÜLÜV Tilâvet * Bir kimseye uyup ardınca gitmek
TÜNBAN f Don, iç donu
TÜNBEK f Darbuka Dümbelek
TÜND f Sert, şiddetli, haşin
TÜNDBÂD f Sert rüzgâr, kasırga
TÜNDÇİHRE f Asık suratlı
TÜNDÎ f Sertlik, katılık Hiddet ve şiddet
TÜNDMEŞREB f Titiz, sert tabiatlı
TÜNDMİZAC f Sert huylu
TÜNDREFTAR f Çabuk giden, sert ve süratli giden
TÜNDZEBAN f Düzgün konuşan, düzgün söz söyleyen
TÜNTE f Eşek arısı
TÜNU' Mukim olmak, ikamet etmek, bir yerde oturmak
TÜRA' (Tür'a C) Kanallar * Suyun taştığı yerler
TÜR'A (C: Türa') Kapı Derece * Bağ ve bostan * Kanal * Suyun taştığı yer Su arkının ağzı
TÜRAS Miras mal
TÜR'A (C: Türa' - Türüât) Kanal * Suyun taştığı yer
TÜRBAN (Türâb C) Topraklar
TÜRBE Mezar üzerine yapılan yapı Mezar Ölmüş büyük zâta mahsus mezar
TÜRBEDÂR f Türbe muhafız ve hizmetkârı
TÜRK Türkler, Asya'nın en büyük ve en meşhur milleti olup, Turan milletlerindendir Türkler en evvel Sibirya ile Çin arasında olan Altın Dağı taraflarında yaşamışlar ve oradan defalarca güney ve batıya doğru yayılarak Çin'de ve Türkistan memleketlerinde fetihler yapmışlardırTürkler eskiden beri iki şubeye ayrılmış olup; Türkistan'ın doğu tarafında bulunanlar; Uygur; batı tarafındakiler de: Türk ve Türkmen isimleriyle bilinirlerdiPeygamberimizin (ASM) hicretinden 350 sene sonra Tağ Han neslinden olduğu rivayet edilen Türkmen Hükümdarlarından Salur Han, İslâm dinini kabul ederek Kara Han ismini almış ve kavminin de ekserisine İslâm dinini kabul ettirmişti O sıralarda Türk ve Türkmen kavimleri İslâm hilâfet merkezi olan Bağdat'a gidip gelmeğe başlamışlardı Fıtrî cesaret ve kahramanlıkları hasebiyle Abbasi Halifeleri, bunları askerlik hizmetlerine almışlardı Bu sebeple Türkler, Azerbeycan ve Erzurum taraflarına dolmuşlardı Türkler, zamanla kumandanlık ve ümeralığa geçmişler, hükümet işlerini de ellerini almışlardı Bu cihetle bütün İslâm memleketlerinde Türkler büyük bir nüfuz ve iktidara sahip olmuşlardıTürkler, müslümanlığı kabul ettikten sonra lisanlarını Arap hattıyla yazmağa başlamışlardı Şark Türkçesinde, yani Uygur lisanında hayli edebiyat vücuda gelmiş, bir takım şair ve edipler yetişmişti İran'da kurulan Türk Devletleri Farisîyi resmî ve edebî lisan olarak kabul ettikleri halde; Anadolu'da kurulan Selçuklular devrinde resmî lisan Türkçe kabul edilmişti Daha sonraları Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra bu lisan günden güne kesb-i Türkî etmeğe başlamış, hatta Sultan Mehmed Han, Sultan Selim ve Süleyman devirlerinde mükemmel bir Osmanlı Edebiyatı meydana gelmiş ve birçok edip ve şairler yetişmişti(Cây-ı dikkat bir hal: Türk milleti anâsır-ı İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler ise Müslümandır Sâir unsurlar gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma inkısam etmemiştir Nerede Türk tâifesi varsa, Müslümandır Müslümanlıktan çıkan veya Müslüman olmıyan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi) Halbuki küçük unsurlarda dahi, hem müslim ve hem de gayr-ı müslim varEy Türk Kardeş! Bilhassa sen dikkat et! Senin milliyetin İslâmiyetle imtizaç etmiş, ondan kabil-i tefrik değil Tefrik etsen, mahvsın! Bütün senin mâzideki mefâhirin İslâmiyet defterine geçmiş Bu mefâhir; zemin yüzünde hiçbir kuvvetle silinmediği hâlde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o mefâhiri kalbinden silme! RN)(İşte ey Ehl-i Kur'ân olan şu vatanın evlâdları; Altıyüz sene değil, belki, Abbasiler zamanından beri bin senedir, Kur'ân-ı Hakîm'in bayraktarı olarak, bütün cihana karşı meydan okuyup, Kur'ânı ilân etmişsiniz Milliyetinizi, Kur'âna ve İslâmiyet'e kal'a yaptınız Bütün dünyayı susturdunuz, müdhiş tehacümâtı def'ettiniz Tâ $âyetine güzel bir mâsadak oldunuz Şimdi Avrupa'nın ve frenk-meşreb münâfıkların desiselerine uyup, şu âyetin evvelindeki hitaba mâsadak olmaktan çekinmelisiniz ve korkmalısınız!M)(Evvelâ Araplar, kavimden kavime bu hizmeti yapmışlar, daha sonra Emeviye'nin son zamanlarında olduğu gibi bu hizmeti, Arap'tan Acem'e doğru geçmiş; hadis-i şerifin de delâlet ettiği üzere Fars milleti manen ve maddeten İslâmiyete pek büyük hizmetler yapmış, sonra bunlar da aynı hale gelmiş; bu defa da Allah Türkleri göndermiş Arapların, Farslıların, kıymetini bilemeyip zâyi' ettikleri İslâm devletini ele alarak İstanbul'a ve oradan dünyanın her tarafına yaymışlar Demek ki onlar da bu nimetin kıymetini bilmez, küfr ü küfrâna giderlerse mevkilerini, Allah'ın göndereceği diğer bir kavme terketmeğe mecbur olacaklardır Ve kim bilir vâsi ve alim olan Allah Teâla, kıyamete kadar daha ne kavimler gönderecektir Binaenaleyh, ey mü'minler! Dininizin kıymetini biliniz, hiç bir kavme inhisar kabul etmeyen bu vâsi' feyz-i hakkı, bu fazl-ı İlâhîyi, bu yüksek hürriyeti bırakıp da başkalarının muvalâtı arkasına düşmeyiniz ET)
TÜRKÂN (Türk C) Türkler
TÜRKCUŞ f Yarı pişmiş et
TÜRKİSTAN f Türklerin anayurdu olan ve Hive, Fergana, Taşkent, Buhara, Semerkant ve Kırgız şehirlerini içine alan büyük bölgeDoğu Türkistan bugün Çin'de, Güney Türkistan ise Afganistan'da, büyük parçası olan Batı Türkistan ise Rusya'da kalmaktadır
TÜRKİYYAT Türklerin dil, edebiyat, tarih ve ırki hususiyetlerini tedkik eden ilim
TÜRKTAZ f Koşup saldırarak yağma etme * Çapul, çapulcu
TÜRKÜ (Aslı: Türkî) Türk halk musikîsi
TÜRNUK Sel yolunda arta kalan balçık
TÜRR Yapı üstüne çekilen ip
TÜRRA' Kapıcı
TÜRRAS Kalkancı
TÜRRE (C: Terârih) Bâtıl, herze söz
TÜRREHAT (Türrehe C) Saçma sapan sözler
TÜRREHE (C: Terârih-Türrehat) Saçma sapan ve mânasız söz
TÜRS (C: Etrâs-Tirâs-Türus) Ask: Kalkan
TÜRŞÎ Ekşilik * Turşu
TÜRÜAT (Tür'a C) Kanallar * Suyun taştığı yerler
TÜRÜŞ f Ekşi, hâmız
TÜRÜŞ-RU(Y) (C: Türüşruyan) Asık suratlı, ekşi yüzlü
TÜS' Dokuzda bir (1/9)
TÜTUK Örtü, perde Çadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.