![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#301 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBELÂGAT İyi, güzel, tesirli ve pürüzsüz söz söyleme; edebiyat kaideleriyle ilgili ilim ![]() a- Sözün zorlama ve yapmacıktan uzak olup yorumlamaya gerek olmaksızın kolay anlaşılır olması; yerinde ve adamına göre söylenmesidir ![]() b- İnsanın belîğ, tesirli söz söyleme gücü ve yeteneği kazanmış olmasıdır ![]() Belâgat bir ilimdir ![]() ![]() a- Meânî (manalar) ilmi: Muhtelif cümle şekilleri ve bunların kullanılışından bahseder ![]() b- Beyan ilmi: Maksadı açık ve güzel bir şekilde ifade etme sanatını öğretir ![]() ![]() c- Bedî' ilmi: Sözü ifade ve mana yönünden en güzel şekilde söylemenin yollarını gösterir ![]() BEL'AM İBN BÂÛRA Hz ![]() ![]() ![]() ![]() A'raf suresinin 175-176'ncı ayetleri münasebetiyle ismi çeşitli tefsir ve tarih kitaplarına girmiş olan Bel'am İbn Bâura (veya Bel'am İbn Eber)' nın, İsrâiloğulları'ndan, devler ülkesinden, Yemen diyarından veya Ken'an ilinden Allah'ın dinini öğrenmiş, ilim ve irfan sahibi, duası müstecap, yanında Allah'ın ismi a'zamı bulunan ve fakat sonradan itaatsızlığa düşmüş bir kimse olduğu şeklinde rivayetler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bel'am'a konu teşkil eden ayet meâlleri şöyledir: " Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bel'am'la ilgili olarak İslâmî kaynaklarda şunlar anlatılmaktadır: "Rivayete göre Mûsa (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her ne kadar müfessirler âyetlerin nüzûl sebebi olarak daha çok Bel'am'ın ismi üzerinde durmuşlarsa da, sözkonusu âyetlerle anlatılmak istenenin Bel'am olduğu yolundaki rivayetleri ve onunla ilgili olarak anlatılan kıssaları doğrulayacak -güvenilir- hiç bir eser yoktur ![]() ![]() ![]() te yandan, âyetlerde bahsi geçen kişinin, Bel'am'ın dışında, Ümeyye İbn Ebi's-Salt, er-Râhib Ebu Amr, İsrâiloğulları'ndan duâsı makbul bir kişi, münafık olan her kişi veya yahudi, hristiyan ve haniflerden olup da Hakk'tan ayrılan herkes olduğu şeklinde de rivayetler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öyle anlaşılıyor ki âyetler, Bel'am ve hareketleri itibariyle onun gibi olan herkese şâmildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak Bel'am, dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah'ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamını küfür sistemlerine ve kâfir yöneticilere yaranmak maksadıyla Allah'ın hükümlerini çiğneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir ![]() nsanları "Allah (c ![]() ![]() ![]() ![]() Allah (c ![]() ![]() "Allah (c ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() BELED SÛRESİ Kur'an-ı Kerîm'in doksanıncı suresi, yirmi ayet, altmışyedi kelime üçyüzyirmialtı harftir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir önceki sûre olan Fecr suresine bir karşılık verilir ![]() ![]() Bir önceki surede mesajları izleyen bu surede ise mekânların en kutsalı olan Mekke'ye yemin ve onun fethine işaretle söze başlanılmış; insanın meşakkatlerle içli dışlı yaratıldığı beyan buyurulmuş; köle azat etmenin, açlık zamanında yedirmenin İslâm'ın matlubu olduğu ve aynı zamanda bunun, yukarıda zikri geçen nefs-i mutmainne'nin bu hayırlı sonuca varabilmesi için gerekli olduğu gösterilmek istenmiştir ![]() Surede en önemli yer, sureye adını veren "Beled"' kelimesi ile onu kayıtlayan hill kelimesidir ![]() Sure kasemle başlıyor ![]() ![]() ![]() Buradaki beldeden murat, Mekke'dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüce Allah sevgili Peygamber'ine ikramda bulunarak onu ve oturduğu beldeyi hatırlatıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra,doğana ve doğurulana kasem edilmesi, dikkatlerimizi bu varlığın merhalelerinden bir merhalenin yüce değerine ve oradaki sonsuz hikmete yüce sanata çekmektedir ![]() ![]() ![]() Bu kasem,insan denilen varlığın hayatındaki değişmez bir gerçek üzerine yapılmaktadır; "Biz insanı gerçekten meşakkat içinde yarattık ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlk hücre, zorlayıp çabalamadan, çırpınıp yorulmadan hayatı ve beslenmesi için Rabbı'nın izniyle gerekli şartları bulmadân ana rahminde karar kılamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dişlerinin çıkış anı bir zahmettir ![]() ![]() ![]() Bilahare yollar ayrılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Yoksa kimsenin kendisine güç yetiremiyeceğini mi sanıyor? (5)" "Yığın yığın mal tüketmişimdir, diyor ![]() "O kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor ![]() İşte meşakkatler içerisinde yetişen insan, hesaba çekilmeyeceğini, tüm yaptıklarının kendisine kâr kalacağını sanıyor ![]() ![]() ![]() Daha sonra sure, kendisine bunca nimetler verilen insanın nankörlük ederek cimrice davrandığını; Allah için infaka davet edildiğinde, kendisiyle Cennet arasındaki engelleri kaldırmaya çağrıldığında " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Neticede Allah'ın ayetlerini tasdik edip iman edenler sıfatını kazananların amel defterleri sağından verilenler olduğunu (18), aksine Allah'ın ayetlerini inkâr edenlerin kitaplarının sollarından verileceği ve onların, üzerlerine ateşin kapılarının sımsıkı kapatılacak olan mutsuzlar olduğu ifade edilmektedir ![]()
__________________
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#302 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBAKİ MEZARLIĞI Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() BÂLİĞ Çocukluğunu geride bırakarak kendi kişiliğine ve cinsiyetine kavuşan erkek ![]() ![]() Bir erkeğin veya kızın bâliğ olacak yaşa erişmesine bulûğ çağı ya da erginlik çağı adı verilir ![]() Bir insanın bâliğ olması, belirli bir ölçüye vurulamaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanın bâliğ olmasında iklim özelliğinin de etkisi vardır ![]() ![]() Bulûğ çağının başlangıcı kızlarda dokuz, erkeklerde oniki yaştır ![]() ![]() Erkeğin bâliğ olması ihtilam olmasıyla, kızın bâliğa olması ay hâli görmesiyle kesinleşir ![]() ![]() ![]() İbn Ömer Uhud savaşına katılmak istediği halde peygamberimiz ona izin vermemiştir ![]() ![]() ![]() Bâliğ olan insan, bazı sorumluluklar yüklenir ![]() ![]() ![]() ![]() el-BÂRÎ' Cenâb-ı Allah'ın isimlerinden biri ![]() ![]() Eşyayı ve her şeyin âzâ ve cihazını birbirine uygun ve mülâyim bir halde yaratan ![]() ![]() ![]() Kur'an'da Bârî kelimesi, halik ve musavvir ile birlikte zikredilmektedir ![]() Bârî vasfı Kur'an-ı Kerîm'de üç yerde açıklanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bârî, Berae fiilinden gelir ve yaratıcı demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bedea fiil kökünden gelen bad'a kelimesi, icat etmek, örneksiz yapmak demektir ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#303 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBA'S, BA'S'I İNKÂR Öldükten sonra dirilmeyi reddetmek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte insanın öldükten sonra dirilmesi ve ahiret hayatına başlamasına "ba's" denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Allah -ölenin- ölümü zamanında, ölmeyenin de uykusunda ruhlarını alır ![]() ![]() ![]() ![]() Bütün varlıkları yaratan ve herkesin sırlarını bilen Allah, ömürleri tamam olup ölecek olan nefisleri öldükleri zamanda ve ömürleri tamam olmayıp ölmeyecek olanları uykuları zamanında tutar, onları cesetlerine bırakmaz ![]() "İnsanda bir nefis ve bir ruh vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geçmişte ve günümüzde inananların dışında- insanların büyük bir kısmı öldükten sonra dirilme gerçeğini iki sebepten kabul etmek istememişlerdir ![]() ![]() ![]() a) İsrailoğullarından biri, zulmen öldürüldü fakat, cezanın tatbik edilebilmesi için katil bulunamadı ![]() ![]() ![]() b) Babil hükümdarı Buhtunnasrın, Kudüs ve civarını zaptedip harabeye çevirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4) Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5) Kur'an kâfir kral Dekyanos zamanında yaşayan birkaç mümin gencin, kralın zulmünden kaçarak mağarada saklanmaları hadisesini (Ashabu'l-Kehf* olayını) anlatır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yukarda bildirilen ve Kur'an'la sabit olan bu olaylar, öldükten sonra dirilme hadisesinin, bizzat insan hayatı üzerindeki canlı misalleridir ![]() "Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz (bilin ki) biz sizi (önce) topraktan, sonra nutfe (sperma)den, sonra alaka (embriyon) dan,sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "O ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mekke müşriklerinden Adîy b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunlardan başka daha bir çok ayetlerde Allah, -kâfirlerin inkârlarına rağmen- insanların, ölümlerinden ve toz toprak olmalarından sonra, vakti gelince tekrar dirilteceğini, hesaplarının görülmesi için mahşere sevkedileceklerini belirtmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#304 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBASAR Allah'ın sıfatlarından biri ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de görmek anlamına gelen Basîr' sözcüğü 36 ayette geçmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah her şeyi görür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'ın görmesiyle, kulların görmesi arasında bir kıyas yapılamaz ![]() ![]() ![]() ![]() BASÎRET İdrak, zeka, ilim, tecrübe, kalp ile görme, doğru ve ölçülü bakış, uzağı görme, kavrayış, feraset ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Basîret ilâhî bir nur ve hakkın batıldan ayırt edilmesine yarayan bir bilgidir ![]() ![]() a- "Ey Muhammed! De ki, benim yolum budur ![]() ![]() ![]() ![]() b- "Özürlerini sayıp dökse de insanoğlu kendi kendine şahiddir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İman bir basirettir ![]() ![]() ![]() el-BÂSIT Allah'ın güzel isimlerinden biri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dilediği kullarının rızkını genişleten veya ruhları cesetlere yayan anlamına gelmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Beseta fiilî kabzetmenin zıddı olup, genişletmek, açmak, vüs'at vermek, yaymak manalarına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir başka ayette insana cimrilikten ve israftan uzak orta bir yol tavsiye edildikten sonra, rızkı genişleten ve daraltanın Allah olduğu bildirilir: "Elini boynuna bağlayıp asma, onu büsbütün de açma, sonra kınanır, pişmanlık içinde açıkta kalırsın ![]() ![]() ![]() Diğer bir ayette ise şöyle buyurulur: Allah dilediğinin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre daraltır ![]() ![]() ![]() Ayrıca daha bir çok ayette Allah, kiminin rızkını genişlettiğini, kimininkini de daralttığını haber vermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Ayet-i kerimelerde görüldüğü gibi Allah Teâlâ dilediği kuluna genişlik ve bol rızık verir ![]() ![]() ![]() BA'SU BÂDE'L-MEVT Öldükten sonra tekrar dirilmek ![]() Buna "haşr-ı ecsâd (cesedlerin birleşmesi) neş'e-i uhrâ (ikinci yaratılış) da denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öldükten sonra dirilmenin vukû bulacağını Allah ve Resulu haber vermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm öldükten sonra dirilme üzerinde çok durur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1-Bir şeyin benzeri ve örneği yok iken onu ilk defa yaratan, öldükten sonra tekrar benzerini meydana getirmeye elbette kadirdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Böyle çürüdükten sonra bunu tekrar kim diriltecek?" dedi ![]() ![]() ![]() "Onları ilk defa yaratan diriltecektir ![]() ![]() ![]() Bu ve benzer ayet-i kerimelerde öldükten sonra dirilme ispat edilirken ilk yaratılıştan hareket edilmiş, örneği ve benzeri yok iken ilk defa yaratmanın güçlüğü yanında ikinci defa benzerini yaratmanın daha kolay olduğuna dikkat çekilmiş, âlemi ilk defa yoktan var eden yüce Allah'ın, ölüleri tekrar diriltmeye haydi haydi kadir olacağı vurgulanmıştır ![]() 2-Uyku küçük ölüm sayıldığı gibi uyanma da küçük hayat sayılır ![]() ![]() ![]() 3- Yağmursuzluk ve kuraklık sebebiyle yeryüzündeki bitkiler ve yeşillikler kururlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4- Adem (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5- Göklerin ve yerin yaratılması öldükten sonra insanların tekrar diriltilmesinden daha güçtür ![]() ![]() ![]() ![]() 6- Kur'an-ı Kerîm'de öldükten sonra dirilme hakkında geçmişte vuku bulmuş misaller de verilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunların dışında başka deliller de vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() el-BÂTIN Allah'ın isimlerinden biri ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâtın olan Allah, yaratıklarının duyu organlarıyla idrak edemedikleri, görüş ve ilimlerinin kapsayamadığı yegane zattır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() BÂTIN Bir şeyin içi, gözle görülemeyen tarafı, Allah'ın isimlerinden biri ![]() Bâtın kelimesi Kur'an'da değişik anlamlarda kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâtın, hadislerde genellikle bir şeyin içi anlamında geçmektedir ![]() ![]() Hadislerde Bâtın'a, Cenâb-ı Hakk'ın adı olarak da rastlamak mümkündür ![]() ![]() ![]() Allah'ın "evvel" sıfatı "âhir" sıfatıyla beraber kullanıldığı gibi, "bâtın" sıfatı da "zâhir" sıfatıyla beraber kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() Allah evveldir; O'ndan evvel hiç bir varlık yoktur ![]() ![]() Allah âhirdir; varlığının sınırı yoktur ![]() ![]() Allah zâhirdir; varlığı her şeyden aşikârdır ![]() ![]() ![]() Allah "bâtındır", zâtı ve mahiyeti kavranamaz, niceliği ve nasıllığı bilinemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zâhir ve bâtın kelimelerinin Kur'an'da geçmesi, bu iki kelimenin terim olarak yerleşmesinde etkili olmuş, özellikle fakîhlerle mutasavvıflar arasında bazı münakaşaların çıkmasına yol açmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İlmin de ameller gibi zâhirî olanı ve bâtınî olanı vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#305 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBÂB-I FETVÂ Fetva kapısı ![]() Bab, kapı; fetva ise, sorulan bir mesele hakkında verilen cevap demektir ![]() ![]() ![]() Şeyhülislâm tabiri IV ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() XVIII ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Sultan, sadrazam ve şeyhülislâmı kendisi seçer, diğer nâzırlar ise, sadrazam tarafından tayin olunurlar ![]() İlmiye Sâlnâmesi'ne göre, o zamanlar Şeyhülislâmlığın başlıca şûbeleri şunlardır: 1) Fetvâhâne, 2) Meclis-i Tetkikât-ı Şer'iyye, 3) Ders Vekâleti ve Meclis-i Mesâlih-i Tâlibiye, 4) Tetkik-i Mushaf ve Müellefât-ı Şer'iye Meclisi, (bu daire; Kur'an tablarının ve fıkıh eserlerinin kontrolünü yapıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() BÂBÎLİK Mirza Ali Muhammed Bâb'ın (1819-1850) kurmuş olduğu batıl mezhep ![]() Mirza Ali Muhammed 1819'da Şiraz'da doğdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâbiyye'ye bağlı müfrit kimseler Nasûriddin Şah'a suikast yapmaya kalkışınca birçokları öldürüldü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mirza Ali Muhammed cahil ve tutarsız görüşler ortaya atan bir sapıktır ![]() ![]() ![]() ![]() Mirza Ali Muhammed'in bütün geçmiş peygamberlerin gerçek temsilcisi olduğuna inanmak,(inançlarına göre Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm, Bâbilik'te birleşir ![]() ![]() ![]() Mirza, ebced* harflerini zikretmiş ve bunlar için belirlediği sayılardan tuhaf anlamlar çıkartmıştır (Muhammed Ebu Zehra, İslâm da Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihi, Çev E ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylelikle Bâbiliğin İslâm ile ilgisi olmayan ayrı ve yeni bir din olduğu görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâbiye peygamberlere iman eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Amelle ilgili görüşlerine gelince: Kadınlar gerek miras ve gerekse diğer hususlarda erkeklere eşittirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Seyahat tavsiye olunmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâbiye fırkası, Asl-ı Bâbiye, Kurretiyye, Ezeliyye ve Bahâiyye* olmak üzere dört kısma ayrılır ![]() ![]() ![]() Kurretiyye; Bâb'ın müritlerinden "Zerrin Tâç" adında güzelliği ile şöhret bulmuş bir kadına tâbi' olan gruptur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ezeliyye; Bâb'ın talebelerinden Mirza Yahya'ya bağlı olanlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bahâiyye veya Bahâilik'e gelince: Mirza Ali Baha, oğlu Abbas'ın gayretiyle halkı Edirne'de kendi adına davet ettiği için Suph-i Ezel ile arası açılmış idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâb ve Bahâ mucize göstermekten aciz olduklarından peygamberlerin mucizelerini inkâr ederler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu duruma göre Bâbîlik ve ondan türemiş olan bütün kolları bazı İslâmî ıstılahları kullanmalarına rağmen, İslâm ile ilgisi olmayan ayrı ve uydurulmuş bir din görüntüsü taşımaktadır ![]() Bu mezhep bugün İran'dan başka Amerika, Afrika ve Avrupa'da taraftar bulmuştur |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#306 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBAĞİ, BAĞY İstemek; istemede ileri gitmek; çabayla arzulamak; sınırı aşmak; hakkıyla yetinmeyerek başkasının canına, malına, ırzına kasdetmek; saldırıya yeltenmek veya saldırmak; haksız yere yükselmek isteyerek tecavüzde bulunmak; kendisine sulhün yolları ve biçimleri gösterildiği halde haksızlıkla üst olma sevdası gütmek ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de "De ki: O her şeyin Rabbi iken ben Allah'tan başka Rabb mi isteyecekmişim? (ebğî rabben)"(el-En'âm; 6/164); Allah'ın dininden başka bir din mi arzuluyorlar (yebgun)?" (Âli İmrân, 3/83); "De ki: Ey Kitap Ehli! Neden eğriliğini arzulayarak (tebguneha) iman edeni Allah'ın yolundan alıkoyuyorsunuz?" (Âli İmrân, 3/99); Aranızda çıkmış olsalardı, sizin için bozgunculuktan başka birşey artırmazlar ve fitneye düşmenizi arzulayarak (yebgune) hemen içinize sokulurlardı" (et-Tevbe, 9/47) gibi ayetlerde geçmektedir ![]() ![]() Aynı kelimeden türeyen "ibteğa" fiilî bir şeyi istemede çaba göstermek anlamındadır ![]() ![]() ![]() Yine aynı kelimeden türeyen "inbeğa" fiilî ise yaraşmak, uygun düşmek, istenmesi uygun olmak anlamlarında "Biz ona şiiri öğretmedik, bu ona yaraşmaz da (ma yenbeği leh) (Yâsin, 36/69) ayeti gibi ayetlerde kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() "O'dur sizi karada ve denizde yürüten, ne zaman ki bir gemide olursunuz; güzel bir rüzgârla onları akıp götürürken ve buna sevindiklerinde birden gemiye şiddetli bir kasırga gelip, her yerden dalga kendilerine ulaşır ve sarıldıklarını sanırlar o zaman dini O'na has kılarak Allah'a yakarırlar: Eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden oluruz ![]() ![]() ![]() " Eğer Allah rızkı kullarına yaysaydı, yeryüzünde bağy ederlerdi" (Şûrâ, 42/27) ![]() İnsanlar zaman zaman darlıklarla, zaman zaman bolluklarla karşılaşırlar ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ali ÜNAL Bir terim olarak ise bâğî; hak ve adalet ile ülkeyi yöneten İslâm devlet başkanına veya nâibine karşı, bir te' vile, yani kendince doğru görülen bir delile, bir sebebe dayanarak itaat dairesinden çıkan, bununla birlikte müslümanların öldürülmesini, mallarının müsaderesini, zürriyetlerinin esir edilmesini helâl görmeyen ve silâhlı güce sahip olan müslüman, demektir ![]() Buğât (Bağîler) arkalarında silâhlı bir güç olan asîlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bâğîlerle ilgili bazı hadisler, bu konuda uygulanacak hükümleri kapsarlar: İbn Ömer (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû Hüreyre'den, Allah elçisinin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Her kim, İslâm devlet başkanına itaatten çıkar ve İslâm cemaatinden ayrılır da ölürse, onun ölümü cahiliyye* ölümüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İbn Ömer (r ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bu grubun yere düşen yaralısına dokunulmaz, esiri öldürülmez, kaçanı aranmaz, ganimeti de taksim edilmez" buyurdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna göre asîlerle ilgili hükümleri şu noktalarda toplamak mümkündür: 1) Âsî ve bâğîlerle savaşmak caizdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Âsî ve bâğîlerin yaralıları hemen öldürülmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Âsîlerden alınan esir öldürülmez ![]() ![]() 4) Âsîlerin kaçan esirleri takip edilmez ![]() ![]() ![]() 5) Bâğîlerin malları ganîmet olarak alınmaz ![]() "Müslüman bir kimsenin malı ancak kendi gönül rızası ile helâl olur ![]() ![]() ![]() ![]() 6) Yere düşen yaralılar öldürülmez ![]() ![]() "Allâh'ın emrine dönünceye kadar" (el-Hucurât, 49/9) buyurularak ödetmeden söz edilmemiştir ![]() Bilginlere göre; bâğîleri öldürmekten dolayı, meşrû devlet başkanına tabi müslümanlara günah ve keffâret gerekmez ![]() ![]() ![]() ![]() Âsîler, ehl-i adl (meşrû devlet tebeası)in yolunu kesseler, onlara had uygulanmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsyancıların, istilâ ettikleri beldeler halkından topladıkları zekâtları, öşürleri, haraçları, daha sonra o beldeleri geri alan meşrû devlet başkanı yeniden talep edemez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm devletinin isyancılara karşı, işin başında kesin tavır koyması bazı hadislerde öngörülmüştür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hadisler, bir ülkede müslümanların bir kimseyi Emirü'l-Mü'minîn seçerek etrafında toplamalarına rağmen, bazılarının isyan edip bu seçilen zatın aleyhine başkaldırmaları halinde bunların ölüm cezasını hak ettiklerini gösterir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#307 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBAHÂÎLİK-BAHÂİYYE Bahâullah Mirza Hüseyin Ali Nuri (1817-1892)'nin kurduğu batıl bir mezhep ![]() Bâb lâkabıyla tanınan Mirza Ali Muhammed 1844 yılı Mayıs ayında insanlığa yeni bir haber getirdiğini bildirip, Bâbilik* mezhebini kurdu ![]() ![]() ![]() Bâb'ın yakınlarından olduğunu ileri süren Mirza Hüseyin Ali, Bâb tarafından haber verilen ve zuhur edeceği bildirilen kişinin kendisi olduğunu açıklayıp, bu mezhebi Bahâilik adıyla yeniden faaliyete geçirdi ![]() Bâbilerin İran şahı Nasirûddin'e karşı giriştikleri bir suikast teşebbüsünden sonra Mirza Hüseyin Ali İran'da tutunamayınca, Osmanlılar'a sığındı ![]() ![]() ![]() Bahâullah, davet ettiği dinin yeni bir din olduğunu, Allah'ın kendisine hulûl ettiğini ve her şeyi kendisine vahyettiğini iddia ediyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Bahâîlik üzerinde Babîliğin, Bâtınîliğin, Hurûfîliğin ve Hristiyanlığın açık etkileri görülmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her Bahâî bir defaya mahsus olmak üzere malının 19/1'ini vergi olarak cemaate öder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca cünüplük için de yıkanırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bahâî takvimine göre bir yılda ondokuz ay vardır ![]() ![]() ![]() ![]() İngiltere, Almanya, İsviçre, Türkistan ve Amerika'da Bahâîlik'le ilgili yayınlar yapılmaktadır ![]() ![]() Avrupa, Amerika, Avustralya ve Asya'nın çeşitli ülkelerinde Rûhânî Mahfil adı verilen ve dokuz kişilik bir kuruldan oluşan Bahâî dernekleri ve toplantı merkezleri ile Washington da büyük bir mâbedleri vardır ![]() ![]() ![]() Bahâîliğin genel merkezi İsrâil'in Hayfa kentindedir ![]() BAHÎRA Cahiliye devrinde beşinci doğumunda dişi deve doğurduğu için kulağı kesilerek salınıverilen deve ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kaç doğumdan sonra devenin bu statüye kavuştuğu konusunda farklı rivayetler vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Doğumların adedi ve kimlerin o develerden yararlanabileceği konusunda başka rivayetler de mevcuttur ![]() Kur'an-ı Kerim, Mâide suresinin 103 ![]() ![]() Muhtemelen, Peygamber (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hiç şüphesiz bu develerin durumunun Kur'an'da zikredilmiş olmasının başka hikmetleri de mevcuttur ![]() ![]() ![]() Kur'an bu develerden bahsetmekle bu tür adakların da caiz olmadığını anlatmaktadır ![]() Cahiliyenin ilkel kalıntılarından olan bahîra geleneği; sâibe, vesîle ve hâm âdetleriyle birlikte İslâm'ın yasakladığı âdetlerdendir ![]() Allah kulağı kesilip salıverilen bahîra, putlara adak edilen sâibe develeri, putlar için kesilen vesileyi, sırtı yüke haram kılınan hâm'ın hiçbirini meşru' kılmamıştır ![]() ![]() ![]() BAHÎRA Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nakledildiğine göre Bahîra Süryânî rahiplerden idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rahip Bahîra'nın elindeki İncil nüshasında ve söz konusu kitapta bulunan yakın zamanda gelecek peygamberin bütün özellikleri, bu çocukta mevcuttu ![]() ![]() "Senin bu yeğenin ilerde büyük bir şöhrete kavuşacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Tarih kaynaklarının verdiği bilgilere göre Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Eğer Kur'an'ın Allah'tan başkası tarafından olduğunu iddia eden varsa, bu Kur'an'ın bir benzerini, bunu yapamıyorsa on suresinin, bunu da beceremiyorsa bari bir suresinin benzerini getirsin ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#308 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBAHS Bir şey hakkında etraflıca söz söyleyip gerçeği araştırma; bir konu hakkındaki ayrıntılar; münakaşa, mübahasa, münazara, cedel ![]() ![]() Dinimize göre karşılıklı iki kişi veya tarafın bir konu üzerinde "Senin dediğin çıkarsa sen bana şu kadar para vereceksin" diye bahse girmeleri caiz değildir ![]() ![]() ![]() İslâmî tebliğin ilk yıllarında İranlılarla Doğu Romalılar savaş halinde idiler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ayetler inince Ebû Bekir es-Sıddîk (r ![]() ![]() ![]() ![]() "Yalan söylüyorsun, haydi aramızda bir müddet tayin et seninle bahse girelim" dedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak tek taraflı olarak taraflardan biri diğerine "sen kazanırsan veya senin dediğin çıkarsa sana şu kadar para vereceğim; ben kazanırsam veya benim dediğim olursa senden bir şey almayacağım" dese bu caiz olur, kumar hükmüne girmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefî fakihlerinden Şemsü'l-Eimme el-Hulvânî şöyle demiştir: "Talebelerden biri arkadaşına: "Gel seninle ilmi meselelerde münazara edelim, şayet sen beni yenersen şu kadar para vereceğim, ama ben seni yenersem bir şey istemem" dese bu, caiz olup alınan para helâldır ![]() ![]() ![]() BÂÎN TALAK Yeniden bir mehir tesbit ederek nikâh kıymadıkça karı ile koca arasındaki evlilik bağını kesip onları biribirinden ayıran ve nikâhtan doğan karşılıklı hak ve görevlere derhal son veren boşama türü ![]() Bâin talâkın üç şekilde meydana geldiğinde İslâm hukukçuları ittifak etmişlerdir (İbn Rüşd, Bidâyetü'l Müctehid, II, 61): 1- Nikâhtan sonra fakat cinsi münasebette bulunmadan ve sahih halvet olmadan yapılan boşama ![]() 2- Üç talak ile yapılan boşama, 3- Kadının isteği ile bir bedel karşılığında anlaşarak yapılan boşama, Hanefiler, kinayeli veya mübalâğa ve şiddet ifade eden sözlerle yapılan boşamayı da bâin talak sayarak, maddeyi dörde çıkarmışlardır (Hayreddin Karaman, M ![]() Bâin talak, beynûnet-i* suğrâ (küçük ayrılık) ve beynûnet-i kübrâ (büyük ayrılık) olmak üzere iki kısma ayrılır ![]() ![]() ![]() Eşini ric'î (dönülebilen) talak ile boşamış olan bir kimse, iddet müddeti (üç ay) içerisinde kararından vazgeçip evine dönmezse, bu boşama bâin talaka dönüşür ki, tekrar evlenmek isteseler, mehir ve nikâh gerekir ![]() Beynûnet-i suğrâ ile boşanan eşler, derhal boşanmış olduklarından birbirine mirasçı olamazlar ![]() ![]() Bâin (bir veya iki) talakla karısını boşamış olan kimse, karısı başka biriyle evlenmeden, yeni bir mehir ve yeni bir akidle onunla tekrar evlenebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İki veya üç defa yapılan boşamaların aynı anda veya ayrı ayrı zamanlarda yapılması önemlidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#309 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükBAKARA SÛRESİ Kur'an-ı Kerîm'in ikinci ve en uzun suresi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medine'de inmesi ve en uzun sure olmasından dolayı, İslâmî hükümlerle ilgili birçok konuları ihtiva etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah'ın emir ve yasakları, iman edip tağut*a karşı durmanın önemi ve imanın ancak tağutun hükümlerinden uzak olmakla tamamlanabileceği anlatılır ![]() ![]() Bakara suresi adını 67-71 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sureye adını veren bu olay, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İsrailoğulları içinde zengin bir adam vardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü gibi olayda öldükten sonra dirilmeye açık işaret vardır ![]() ![]() Bakara suresinin fazileti hakkında birçok hadîs-i şerif vârid olmuştur: "Her şeyin bir zirvesi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Kur'an'ın en faziletli suresi Bakara suresidir ![]() ![]() ![]() ![]() "İki parlak sureyi, Bakara ile Âli İmrân surelerini okuyun ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Her kim Bakara suresini okursa başına Cennet tacı geçirilir ![]() ![]() "Bakara suresini öğretmek bereket, terketmek ise pişmanlıktır ![]() ![]() ![]() ![]() Bakara suresinin 255 ![]() ![]() ![]() "Her şeyin bir zirvesi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bakara suresinin Âmene'r-Resûlû olarak meşhur olan son iki ayetinin de çok büyük faziletleri vardır ![]() "İbn Abbas'ın rivayetine göre, bir gün Cebrail (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ebu Mes'ud'un rivayet ettiği hadîs ise şöyledir: "Her kim Bakara suresinin son iki ayetini okursa onu her türlü kötülükten korurlar ![]() ![]() Numan b ![]() ![]() ![]() ![]() el-BÂKÎ Allah'ın güzel isimlerinden biri ![]() Varlığının sonu olmayan, varlığın devamı, önü ve sonu olmamak anlamına gelmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allahu Teâlâ Rahmân suresinde şöyle buyurur: "Yeryüzünde bulunan her şey fanîdir ![]() ![]() ![]() Vâcibu'l-Vücud olan Cenâb-ı Hakk'ın, vücuddan ayrılması mümteni olduğuna, vücud da, varlığının evveli olmamak manasına gelen Kıdem'i gerektirdiğine göre, Kıdem'i sabit olanın ademi mümtenidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#310 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükAREFE Zülhicce Kamerî ay'ının dokuzuncu günü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Arefe günü vakfe sırasında Cenâb-ı Hakk'ın Cehennem'den azat ettiği kulların sayısı diğer günlerde azat edilenlerle kıyaslanmayacak kadar çoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arefe günü Arafat'ta vakfeye duran hacılar topluluğu mahşerin küçük bir örneğini gösterirler ![]() ![]() ÂRİYET Geçici olarak, vadesiz alınan yahut verilen şey, ödünç ![]() Âriyet veya âriyyet, emanet verilen şeye veya âriyet akdine ait bir isimdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Es-Serahsî ve Malikiler âriyet vermeyi şöyle tarif ederler: "Âriyet akdi, yararlanmayı bir bedel olmaksızın temlîk etmektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna göre, âriyet akdi, bir maldan meccânen yararlanmayı sağlayan bir akittir ![]() Âriyet akdinin meşrû oluşu Kitap, Sünnet ve İcmâ delillerine dayanır ![]() Kur'an-ı Kerim'de doğrudan âriyet akdinden söz eden bir ayet yoktur ![]() ![]() Ayetlerde: "İyilik ve takvâ üzerine yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın" (el-Mâide, 5/2); "Onlar zekâtı da menederler" (Mâûn, 107/7) buyurulur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefilere göre âriyet akdinin rüknü, malın sahibinin icab (teklif)ından ibarettir ![]() ![]() ![]() ![]() Âriyet akdinin şartları: a) Âriyet verenin âkil (akıllı) olması gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm âlimleri ev, arazi, elbise, hayvan, nakil aracı gibi devam etmesiyle birlikte kendisinden yararlanmak mümkün olan her şeyde âriyet akdinin geçerli olduğunu kabul ederler ![]() Harbîye silâh ve atı; mümin olmayana mushafı ve bu nitelikteki kitabı âriyet olarak vermek haramdır (es-Şirâzî, el-Mühezzeb, I, 363) ![]() Âriyet akdi mutlak ve mukayyed olmak üzere iki kısma ayrılır: 1) Mutlak âriyet: Bir kimsenin bir şeyi, bizzat kendisinin mi yoksa başkasının mı kullanacağı ve nasıl kullanılacağı gibi hususları belirtmeden âriyet olarak almasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âriyet verenin borçları: Âriyet verilen şeyi teslim etmek ![]() ![]() ![]() Faydalanmaya elverişli malı vermek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yararlanmanın karşılıksız olması ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âriyet verenin hakları: Âriyet verilen şeyi geri isteme ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âriyet verilen şeyin akde veya şeyin niteliğine yahut tahsis maksadına uygun olarak kullanılmasını istemek ![]() Âriyet alanın aldığı şeyi, mülk sahibinin istemesi veya sürenin sona ermesi üzerine geri vermesi gerekir ![]() ![]() ![]() ![]() Âriyet alanın, emanet malı aşırı bir şekilde kullanması ve bu yüzden telef olması hâlinde, bedelini ödemesi gerekir (Mecelle, madde: 814) Mal sahibi emaneti geri istediği hâlde, âriyet alan vermez ve bu arada telef olursa yine bedelini öder (es-Serahsî, a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âriyet şeyin izinsiz olarak üçüncü kişiye verilip zayi olması da bedelin ödenmesini gerektirir (es-Serahsî, a ![]() ![]() ![]() Şu durumlarda âriyeti tazmin gerekmez: Normal olarak kullanılırken zayi olan âriyet ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âriyet akdi, âriyet verenin malı geri istemesi veya taraflardan birisinin vefat etmesi yahut da kullanma süresinin bitmesiyle sona erer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ARZ-I MEV'UD Va'dedilmiş yer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#311 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükASABE Sarmak, kuşatmak, şiddet, kuvvet, yardım ve himaye, baba tarafından olan yakın akrabalar ![]() ![]() ![]() ![]() Asabe önce ikiye ayrılır: Kan hısımlığı sebebiyle asabe, köle ve câriyeyi hürriyetine kavuşturmaktan doğan asabe ![]() Kan hısımlığı sebebiyle asabe üçe ayrılır: A) Kendi başına asabe olanlar (Binefsihi asabe) ![]() ![]() 1) Ölenin araya kadın girmeyen erkek fürûu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Ölenin araya kadın girmeyen erkek usûlü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Ölenin babasının araya kadın girmeyen erkek fürûu ![]() ![]() ![]() 4) Ölenin dedesinin erkek fürûu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Birden çok asabe birlikte bulunursa en yakın ve en kuvvetli olan tercih edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna göre asabeye miras verilirken şu prensiplere uyulur: 1) Yakın olan uzak olanı düşürür ![]() a) Sınıfta yakınlık: Bir önceki sınıftan asabe varken sonraki sınıfta bulunanlar miras alamaz ![]() ![]() ![]() b) Derecede yakın olan uzak olanı düşürür ![]() ![]() ![]() 2) Kuvvetli olan zayıfı düşürür ![]() ![]() ![]() Asabe'ye miras verilirken bu, sınıf, derece, yakınlık ve kuvvet durumlarının daima gözönünde tutulması gerekir ![]() ![]() B) Başkası ile birlikte asabe olanlar (Bigayrihi asabe) ![]() ![]() ![]() 1) Ölenin kızları ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Ölenin oğlunun kızları ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Ana-baba bir kız kardeşler ![]() 4) Baba bir kız kardeşler ![]() ![]() C) Başkasının bulunması ile asabe olanlar (Maagayrihi asabe) ![]() ![]() I) Ana-baba bir kız kardeşler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Baba bir kız kardeşler, yine ölenin kızı veya oğlunun kızı ile asabe olurlar ![]() ![]() ![]() Burada asabe olan kız kardeşler, ölenin kızı veya oğul kızı ashabü'l-ferâiz sıfatıyla belirli hissesini aldıktan sonra, artanı alırlar ![]() ![]() ![]() ![]() AŞERE-İ MÜBEŞŞERE Hayatta iken Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de bu hususta herhangi bir delil mevcut olmamakla birlikte, Resulullah'ın sahîh hadisleriyle sabit olan bu ashabın Cennetlik oluşları, İslâm'ın genel prensipleri dahilinde gayet tabi bir olaydır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu büyük sahabilerin kendilerine has özellikleri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂB Peygamber Efendimize iman ederek O'nu gören ve müslüman olarak ölen kimseler ![]() Lügat itibariyle ashab, arkadaş manasına gelen "sâhib" kelimesinin çoğuludur ![]() ![]() ![]() ![]() Sahabî sayılabilmek için az da olsa Resulullah ile görüşmek şarttır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberlikten sonra Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ın en güzel ve doğru bir şekilde öğrenilebilmesi için Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Böylece sizi (Ashab-ı Kirâm) vasat bir ümmet yapmışızdır; insanlara karşı hakikatin şahitleri olasınız, bu Peygamber de sizin üzerinize tam bir şahit olsun diye" (el-Bakara, 2/143) ![]() "Siz (sahabe) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İslam'da birinci dereceyi kazanan muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar yok mu? Allah onlardan razı olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() "O ağacın altında müminler sana bey'at ederlerken, andolsun ki Allah onlardan razı olmuştur da kalplerindekini bilerek üzerlerine manevî bir kuvvet (moral) indirmiş ve onları yakın birfetih ile mükâfatlandırmıştır" (el-Feth, 48/28) "Muhammed Allah'ın Resulu'dur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i Sünnet nazarında ashabın büyük bir değeri vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir başka hadîslerinde de şöyle demiştir: "Ashabım hakkında Allah'tan korkun, ashabım hakkında Allah'tan korkun! Benden sonra onları kendinize hedef haline getirip düşmanlık etmeyin! Kim onları severse bana olan sevgisinden dolayı sever ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz'in Allah'tan alarak tebliğ ve yaşayışında tatbik ettiği veya bizzat kendisinin koyduğu dînî esasların, daha sonraki müslüman nesillere ancak ashaba dayanan sıhhatli nakillerle ulaşabildiği düşünülecek olursa, İslâm açısından ashab-ı kirâmın gerçekten bu övgülere ve kendilerine saygı gösterilmesi konusundaki ikazlara lâyık oldukları açıkça anlaşılır ![]() ![]() ![]() Sahabe-i Kirâm bir pervane gibi Peygamberimiz'in etrafında dolaşır ve O'ndan (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'dan önceki ümmetler, peygamberlerinin hayatı, sözleri ve davranışları ile ilgili bilgileri daha sonraki nesillere sıhhatli bir şekilde ulaştıramamışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberimiz'in vefatından ve Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak Ashab'ın İslâm'a girişleri ve hizmetleri, İslâm uğruna çektikleri çileler ve gösterdikleri çabalar, hicretler ve gazvelerdeki durumlarının üstünlüğü yanısıra; her şeye rağmen birer insan oldukları da gözönünde bulundurulduğunda, Ashab'ın hepsinin birbiri ile aynı değerde olmayacağı âşikardır ![]() 1 ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() 3 ![]() ![]() ![]() 4 ![]() ![]() 5 ![]() ![]() 6 ![]() Resulullah'a kavuşup Medine'ye yerleşen muhacirler, 7 ![]() 8 ![]() 9 ![]() 10 ![]() 11 ![]() 12 ![]() ![]() ![]() Diğer taraftan Ashab arasında büyük değeri haiz olanlar, Muhacirun (Mekke Fethi'ne kadar Medine'ye hicret edenler) ve Ensar (Hz ![]() ![]() İslâm âleminde, Ashab'ın faziletine, menkıbelerine ve hayatlarına dair bir çok eser yazılmıştır ![]() ![]() ![]() İbn Abdilberr (ö ![]() İbnu'l-Esîr (ö ![]() ASHÂBU'L-ESER Eser, meydana getirilen şey, nişan ve alâmet demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() a) Ashâbu'l-Eser ![]() ![]() b) Ashâbu'l-Rey ![]() ![]() ![]() ![]() Asr-ı saadette müslümanlar, ortaya çıkan problemlerini Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ashab'ın bazıları Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'L-EYKE Sık ağaçlık, ağaçları birbirine sarmaş dolaş olmuş bir orman, yumuşak ağaçlıklı bir bataklık bölgesinde yaşayan kitle ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medyen veya Ashabu'l-Eyke halkına Hz ![]() ![]() ![]() ![]() "Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBÜ'L-FERÂİZ İslâm miras hukukunda belirli pay sahibi mirasçılar ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Allah size (miras hükümlerini şöylece) emir ve tavsiye eder: Çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin payı vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Karılarınızın çocuğu yoksa terikenin yarısı sizindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "İşte bunlar Allah'ın hükümleridir ![]() ![]() ![]() "Kim de Allah'a ve Peygamber'ine isyan eder, Allah'ın sınırlarını açarsa, onu da -içinde daimi kalıcı olarak ateşe koyar ![]() ![]() "Habibim, senden fetva isterler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Hısımlar Allah'ın kitabınca birbirine daha yakındırlar ![]() ![]() "Ana-baba ile yakın hısımların bıraktıklarından erkeklere, ana-baba ile yakın hısımların bıraktıklarından kadınlara, azından da çoğundan da farz kılınmış birer hisse vardır" (en-Nisâ, 4/7) ![]() Hz ![]() "Ferâiz (miras) ilmini öğreniniz ve öğretiniz ![]() "Miras hisselerini sahiplerine verin ![]() İbn Mes'ud (r ![]() ![]() "Hz ![]() ![]() "Kız kardeşleri, kızlarla birlikte olunca asabe yapınız" (Buhârî, Ferâiz, 12; Dârimî, Ferâiz, 4) ![]() "İbn Büreyde şöyle demiştir: Peygamber (s ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı miras hükümleri de icma deliline dayanır ![]() ![]() Yukarıdaki delillerde yer alan mirasçıların payları şöyledir: A ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2-Bunlar bulunmadığında yarısını alır ![]() B ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2- Bunlar bulunmadığında dörtte bir alır ![]() Eş (zevce) birden fazla ise her iki durumda belirlenen payı aralarında eşit olarak paylaşırlar ![]() C ![]() ![]() 2-Ölenin kızı veya oğlunun kızı yahut oğlunun ![]() ![]() ![]() ![]() 3-Bu iki grup mirasçı bulunmadığından asabe olur ![]() ![]() D ![]() 1- Ölenin çocukları veya oğlunun ![]() ![]() ![]() ![]() 2-Ölenin babası ve eşi ile birlikte bulunduğunda eşten artanın üçte birini alır ![]() ![]() 3-Bu iki grup mirasçı bulunmadığında bütün terikenin üçte birini alır ![]() E ![]() ![]() ![]() ![]() Baba sağ olmayınca dede onun yerine geçer ![]() ![]() ![]() ![]() F ![]() ![]() 2-Aynı durumda iki veya daha fazla kız varsa, üçte ikiyi aralarında paylaşırlar ![]() 3-Ölenin oğlu varsa asabe (bigayrihi asabe) olur ![]() ![]() G ![]() ![]() 1-Ölenin oğlu veya kızı bulunmaz da, oğlunun ![]() ![]() ![]() ![]() 2-Aynı durumdaki oğulun kızı birden fazla ise, üçte ikiyi aralarında eşit olarak paylaşırlar ![]() 3-Ölenin oğlu bulunmaz ve oğlunun kızı ölenin bir kızı ile birlikte bulunursa altıda bir alır ![]() 4-Aynı durumda ölenin birden fazla kızı varsa oğulun kızı mirasçı olamaz ![]() ![]() 6-Oğlun kızları oğul ile birleştiklerinde mirasçı olamazlar ![]() H ![]() ![]() ![]() 3-Ölenin ana-baba bir kız kardeşi aynı durumdaki erkek kardeşiyle birlikte bulunurlarsa, müşterek asabe olurlar ve ashabü'l-ferâiz'den artanı ikili-birli paylaşırlar ![]() 4-Ölenin kızı, oğlunun kızı ve oğlunun ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5-Ölenin oğlu, oğlun oğlu, babası veya sahih dedesi ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar ![]() İ ![]() Ana-baba bir kız kardeş bulunmazsa baba bir kız kardeş onun yerini alır ![]() 1-Bu durumdaki kız kardeş bir tane ise, terikenin yarısını alır ![]() 2-Birden fazla iseler, üçte ikiyi eşit olarak paylaşırlar ![]() 3-Bu durumdaki kız kardeş bir tane ana-baba bir kız kardeşle birlikte bulunurlarsa altıda bir alır ![]() 4-Ana-baba bir kız kardeş birden fazla ise baba bir kız kardeş mirasçı olamaz ![]() 5-Baba bir kız kardeş baba bir erkek kardeşle birlikte bulunursa, müşterek asabe olurlar, kalanı ikili-birli paylaşırlar ![]() 6-Ölenin kızı veya oğlunun kızı ile birlikte bulunursa asabe olur ve kalanı alır ![]() 7-Ölenin oğlu, oğlunun oğlu ![]() ![]() ![]() ![]() J ![]() 1-Bir tane ise altıda bir alır ![]() ![]() 3-Ölenin oğlu kızı, oğlunun oğlu veya kızı, babası, dedesi ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar ![]() K ![]() Buradaki nineden maksat, araya fasit dede girmeyen, anne veya baba tarafından büyük annedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1-Sahih nineler mirasçı oldukları durumlarda altıda bir alırlar ![]() ![]() 2-Nine ana ile beraber bulunursa veya baba ve dededen nineler baba veya dede ile birlikte bulunurlarsa mirasçı olamazlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#312 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükASHÂBU'L-HİCR El-Hicr bölgesinde yaşamış olan Semûd kavmi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ashâbu'l-Hicr tabiri Kur'an-ı Kerîm'in el-Hicr suresinde bir defa geçmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Semûd kavminin bu aşırı inadları üzerine Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Küfrün mantığı, her zaman ve her yerde bütün dünya tarihi boyunca aynı olmuştur ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'L-KARYE Köy veya şehir halkı anlamında Kur'anî bir tabir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yâsin suresi 13 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'L-KEHF Mağara arkadaşları veya mağarada uyuyanlar olarak bilinen bir grup mümin genç hakkında kullanılan bir tabir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunların kesin olarak kaç kişi oldukları hususu ihtilaflıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu olayın nerede meydana geldiği önemli değildir ![]() ![]() ASHÂBU'L-MEŞ'EME Şeamet ve uğursuzluk getiren değersiz, meymenetsiz, kendilerine ve başkalarına uğursuzluğu dokunan kimseler ![]() ![]() ![]() "Bizim ayetlerimize küfreden, inanmayarak nankörlük eden kâfirlere gelince, onlar kitapları sol yanlarından verilecek olan, kendilerine de başkalarına da faydaları olmayan ashabu'l meş'eme olup bunlar uğursuz kimselerdir ![]() ![]() Bunların ahiretteki durumlarının da şöyle anlatıldığını görüyoruz: "Üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'L-MEYMENE Sağ taraftakiler uğurlu kimseler anlamında Kur'anî bir terim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ashâbu'l-Meymene, insanları hürriyete kavuşturmak için çalışırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Dikensiz kiraz ![]() ![]() ASHÂBU'R-RESS Kuyu halkı, kuyu etrafında yaşayan halk, anlamında kullanılan Kur'anî bir tabir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#313 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükASHÂBU'R-REY Görüş, akıl fikir ve tedbir sahibi kimseler ![]() ![]() Terim olarak rey; ortaya çıkan yeni bir meselenin hükmünün Kur'an-ı Kerim ve hadislerde açıkça bulunamaması durumunda umumî prensipler ve İslâm'ın ruhundan hareket edilerek akıl ve kıyasla varılan netice ve çıkarılan hükme denir ![]() ![]() Rey ekolü sahabe devrinden itibaren başlamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() İslâm alîmlerinin her bir grubu kendi görüş ve ictihadı için uygun deliller aramış ve ayrı ictihadlarda bulunmuşlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her iki grubun mensupları da derece farkıyla hadis ve re'yi kabul etmektedirler ve aralarında karşılıklı temaslar ve düşünce alış verişleri olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i re'y arasında başta sahabîlerden Hz ![]() ![]() ![]() 1- Alkame b ![]() 2- Mesruk b ![]() 3- Kadı Şureyh b ![]() ![]() 4- Saîd b ![]() ![]() 6- İbrahim en-Nehâî (95/713), 7-Hammâd b ![]() ![]() İbn Kuteybe "el-Maarif" adlı eserinde "Re'y Taraftarları" başlığı altında şu isimleri zikretmiştir: İbn Ebi Leyla (148/765), Ebu Hanîfe (150/ 767), Rabîatu'r-Re'y diye meşhur olan Rabia bint Ebi Abdurrahman (136/753), Züfer b ![]() ![]() ![]() Aslında "Ehl-i Re'y" ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hanefîler'in "Re'y taraftarları" diye adlandırılması hüküm çıkarırken re'yi çok iyi kullanmalarından ileri gelmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ehl-i Re'y fukahasının başı sayılan ve aynı zamanda kıyas üstadı olan Ebu Hanife, ictihadlarından şu metodu takip ederdi: Önce Kur'ân-ı Kerim'e başvururdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kıyas, Ebu Hanife'nin çok iyi kullandığı bir metod idi ![]() İstihsân, yani maslahattan dolayı kıyası terkedip daha uygun bir hükme varmak ve örf ve teâmül gibi geri kaynaklara dayanarak rey'ini ortaya koyardı ![]() Re'yi kabul edenler onun metodu hakkında görüş ayrılığına düşmüşlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'S-SEBT Cumartesi anlamına gelen Sebt günü, çalışmaları ve özellikle balık avlamaları kendilerine yasaklanmış bir Yahudi kavmi için kullanılan Kur'anî bir tabir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu Kur'anî ifadelerden anlaşıldığına göre Yahudiler Allah'ın emir ve yasaklarına uymadıkları ve verdikleri sözde durmadıkları için kötü bir cezaya çarptırılarak maymunlar hâline getirildiler ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'S-SUFFE Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Suffe, eski evlerdeki seki, sed gibi yüksekçe eyvan demektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ashab-ı suffe ictimaî, siyasî ve askerî nedenlerle Medine döneminde ortaya çıkmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Medineli müslümanlar olan Ensar evini-barkını,bütün mal varlığını geride bırakarak şehirlerine hicret eden müslümanlara maddî ve manevi yönlerden çok yardımcı oldular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ashab-ı Suffe hayatlarını Peygamber medresesinden ilim ve irfan tahsil etmeye adamış seçkin kimselerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gücü kuvveti yerinde olan Suffeliler, dağdan sırtlarında odun taşımak dahil olmak üzere ellerinden gelen işleri yapıyor, mümkün mertebe ihtiyaçlarını sağlamaya çalışıyorlardı ![]() ![]() ![]() ![]() "Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara; hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin sandıkları yoksullara verin ![]() ![]() ![]() Peygamberimize bir şey ikram edildiği zaman Efendimiz, ne maksatla getirildiğini sorardı ![]() ![]() ![]() Buhârî'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifde Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Suffede sadece, kimsesiz sahabîler değil, zaman zaman, sevgili peygamberimizi görmek için gelen ve kalacak başka bir yeri olmayan misafirler de kalıyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamberimiz Suffe ehlinin sadece maişetiyle değil, ibadet ve ilim hayatıyla da yakından ilgileniyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunlar Kur'an okuyor ve Allah'a dua ediyorlar ![]() ![]() ![]() ![]() Bu iki topluluk da Ehli Suffe'den idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ashab arasında,1000'den fazla hadis rivayet edenlere "Müksirûn*: Çok hadis rivayet edenler" denir ve bunların hepsi yedi sahabîdir ![]() ![]() ![]() "Benim fazla hadis rivayet etmem çok görülmesin! Muhacir kardeşlerimiz çarşıda, pazarda ticaretle, Ensar kardeşlerimiz de tarlada bahçede ziraatle uğraşırken Ebu Hüreyre, boğaz tokluğuna Peygamber'in mübarek nasihatlarını ezberliyor, onların şahit olmadığı olaylara şahit oluyordu ![]() ilme ve Hz ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz Suffe'de yetişen bu elemanları, bilgi ve kabiliyetlerine göre çeşitli hizmetlerde kullanıyordu ![]() Yeni müslüman olan kabilelere Kur'an ve diğer dînî bilgileri öğretmek, onları İslâmî yönden eğitmek için Ehli Suffe'den muallim ve mûrşidler görevlendiriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kısacası Suffe; leylî-meccânî (parasız-yatılı) bir eğitim ve öğretim yuvası, çeşitli hizmetler için de hazır bir kuvvet idi ![]() Ehli Suffe'den olan ve yukarıda ismi geçen sahabîlerden başka, bu babda Ebû Zerr el-Gıfârî, Huzeyfe, Ammar, Habbâb, Ebû Hüreyre, Selmân-ı Fârisî, Suheybi'r-Rûmî, Ukbe b ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'L-UHDÛD İslâm'dan önce, Allah'a inananları, ateşli hendeklere atarak cezalandıran kâfir bir topluluk ![]() Ashab-ı Uhdûd'un kimler olduğu ve ne zaman nerede yaşadığı hakkında çok değişik rivayetler ve her bir rivayetin uzunca birer hikâyesi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hadisenin zamanı kesin olarak bilinmemekle beraber, İslâm'a yakın bir zamanda, büyük bir ihtimalle de Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hâdise, Kur'an-ı Kerîm'de şöyle dile getirilmektedir: "Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak çevresinde oturup, inanmış kimselere, dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenlerin canı çıksın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'L-A'RÂF Ahirette, Cennet'le Cehennem arasındaki sahada bekleyen kimseler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cennet ehlinin yüzlerinin beyazlığı, neşe saçan çehreleri ve çehrelerindeki ilâhî nuru görünce onlara selâm verirler ![]() ![]() Bir ara gözleri istemeyerek de olsa Cehennemliklere ilişir, amellerinin kendilerini oraya sürüklemesinden korkarak Allah'a sığınırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra bunlara, dünyada iken müminler hakkında düşündüklerini ve söylediklerini hatırlatırlar ![]() ![]() "-Kendilerini Allah'ın rahmetine erdiremeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı?" "Nerede olduklarını şimdi gözlerinizle görün ![]() "-Cennet'e girin, size korku yoktur, siz mahzun da olmayacaksınız ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'L-MEDYEN Akabe körfezinin doğusundaki Medyen şehrinde yaşamış bir kavim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'L-YEMİN Sağa mensup olanlar, bereketli ve uğurlu insanlar, kıyamet gününde amel defterleri sağ taraflarından verilecek olan mutlu kimselerdir ![]() ![]() Ashabû't-Yemin Kur'an-ı Kerîm'de altı defa zikredilmektedir ![]() Allah'u Teâlâ ashabu'l-yeminin ahirette nail olacakları mükâfatı şöyle anlatır: Ashab-ı yemin, ne mutlu ashab-ı yemine! Onlar dikensiz sedir ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen, bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler ![]() ![]() ![]() Bunlara ashab-ı meymene de denir ![]() ![]() ASHÂBU'R-REDD İslâm miras hukukunda kullanılan bir terim ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBU'Ş-ŞİMÂL Sol; sol el, sol taraf, uğursuz, bedbaht kimselerdir ![]() ![]() ![]() Bunların ahirette çekecekleri feci azap şekilleri de aynı surede belirtilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASHÂBÜ'S-SÜNEN Kütüb-i Sitte'den Sünen adıyla anılan hadis kitaplarının müellifleri hakkında kullanılan bir usûl-i hadis terimi ![]() ![]() "Ashab-ı Sünen"; Kütüb-i Sitte'nin ilk ikisi olan Buhârî ve Müslim'e de "Cami" adı verilmektedir ![]() 1) Ebû Dâvud Süleyman b ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Ebû Îsâ Muhammed b ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Ebû Abdurrahman Ahmed b ![]() ![]() ![]() ![]() 4) Ebû Abdullah Muhammed b ![]() ![]() ![]() ![]() "Ashabü's-Sünen" denilince ilk plânda meşhur olan bu dört zat kasdedilir (Tecrid-i Sarih Tercümesi, Mukaddime, 51) ve bunlara Ashabü's-Süneni'l-Erbaa" adı verilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÂSÎ Arapça bir kelime olup, isyan eden, itaatsız, başkaldıran, vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'de bir çok ayette âsi kelimesi geçmektedir ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'in bu konuyla ilgili birkaç ayeti şöyledir: "Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan, merhametli olan Allah'a baş kaldırmıştır (âsi olmuştur)" (el-Meryem, 19/44) "Kim AIlah'a ve Peygamber'ine karşı isyan eder (baş kaldırır) ve sınırlarını aşarsa Allah onu devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır ![]() "Allah ve Resulu bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur ![]() ![]() "(Benim yaptığım) ancak A!!ah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir ![]() ![]() "Hem bilin ki, içinizde Allah'ın elçisi vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hadis-i şeriflerde de asinin yerildiğini ve Allah Resulu'nun her fırsatta müminleri bundan sakındırdığını görmekteyiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Kim tavla oynarsa şüphesiz o, Allah ve Resulüne isyan etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca İslâm'da Peygambere karşı gelmek Allah'a karşı gelmek olarak telâkki edilmiş ve bunun büyük bir suç olduğu açıklanmıştır ![]() ![]() "Bir kere Nebi (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine melekler (kendi aralarında temsili izah ederek): O ev Cennet'tir, davetçi de Muhammed (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer bir çok hadiste de Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ÂŞİR Onuncu; onda bir alan; İslâm devlet başkanı tarafından tayin edilen, bölgesinden geçen tüccarın mallarından "uşûr"* vergisini tahsil edip buna karşılık tacirlerin memleket dahilinde serbestçe dolaşıp ticaret yapmalarını temin eden, mallarını hırsız ve yol kesicilerden koruyan kimse ![]() ![]() ![]() Kaynak eserlerimizde zekât ve öşür memuru manasına âmil*, sâî, mussaddık, mekkâs tabirlerine de rastlanır ![]() ![]() Fıkıh kitaplarında âşir, Bâbu'lâşir" başlığı altında tetkik edilip, nitelikleri, görev ve yetkileri belirtilir ![]() Âşirin tayininde şu şartlar aranır: Müslüman ve hür olmak, Hâşimoğulları'na mensup olmamak, tüccarın mallarını hırsız ve yol kesicilerden koruyabilme gücüne sahip olmak (İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtâr, Kahire 1307, II, 309-311) Âşir, İslâmî yönetimin hakim olduğu bölgeden giriş yapan müslüman tacirlerin ticaret mallarından -vücub şartları gerçekleşmesi kaydı ile-1/40; İslâm devletinin himayesi altında bulunan zımmî tüccarların mallarından 1/20; harbî tüccarın mallarından da 1/10 nisbetlerinde, yahut harbî tüccardan "mukabele bi'l-misl" esasına göre, yani onlar müslümanlardan ne nispette vergi alıyorlarsa o kadar vergi alır ![]() Âşirin, ticaret mallarından yukarıda gösterilen nispetlerde vergi tahsil etmesi hukukî yönden şöyle açıklanır: Müslüman, gümrükte ticaret malını memura beyan ettiği zaman, bu malın İslâm devlet başkanı tarafından korunmasına ihtiyaç duyulur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âşir, Âşşâr, Sâhibu'l-uşr, Sâhibu'lmeks, Mekkâs; bütün bu tabirler eş anlamlıdır ve dışarıdan getirilen mallardan vergi alan memuru ifade ederler ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cahiliyye devrinde acem ve Arap kralları, bölgelerinde ticaret yapan tacirlerden 1/10 nispetinde vergi alırlardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Âşirin zemmedilmesi ile ilgili hadislere fıkıh kitaplarında da yer verilir ve bundan, meşru olan zekât nisbetleri dışında insanların mallarını haksız yere ve zulümle alan vergi memurlarının kasdedildiği açıkça belirtilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#314 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükAŞİR (AŞR-I ŞERİF) Bir şeyin on parçada biri, onuncu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "humus" vardır ![]() ![]() ÂSİYE Kocası kâfir olup, kendisi mümine olan ve müminlere misal olarak gösterilen Firavn'ın eşi ![]() Musa (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Musa (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASR, ASIR Zaman, çağ, yüzyıl, dehr, gündüz ve gece, gündüzün zevalden önce ve sonra iki tarafı (ğadâd ve aşiy), öğleden sonra güneşin kızarmasına kadar olan ikindi vakti, kabile ve aşiret, yağmur, hapsetmek, menetmek, vergi vermek, sıkıp suyunu çıkarmak manalarına gelir ![]() ![]() ![]() ![]() "Asra yemin olsun ki hiç şüphesiz insan hüsran (zarar)dadır ![]() ![]() 1-İkindi namazı ![]() ![]() ![]() ![]() 2-İkindi vakti ![]() ![]() 3-Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca cahiliyet devri Arapları asr manasına gelen Asr'a söverler; her şeyi asra nispet ederlerdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Zamana sövmeyin, zira zaman Allah'tır ![]() ASR SÛRESİ Kur'an-ı Kerîm'in yüzüçüncü suresi ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'in kısa bir suresi olmasına karşılık en anlamlı ve özlü sûrelerinden biridir ![]() ![]() ![]() Allah, Asr'a yemin ederek insanların ziyanda olduğunu bildirmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Surede "Asr"a yemin edilmesi, insanın hüsranda olduğuna ve bu hüsrandan dört özellik taşıyan kimselerin kurtulacağına dikkat çekmek içindir ![]() ![]() Asr yani "zaman", kelime olarak, geçmiş zaman ve pek uzun olmayıp her an geçmişe dahil olan şimdiki zaman için de kullanılır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İmam Fahrüddin er-Râzi, şöyle der: "Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu; sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin! ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Surede "insan" kelimesi tekil olarak kullanılmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Hüsrân" kelimesine gelince, "kâr"ın zıddıdır ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm gerçek imanın ne olduğunu aşağıdaki ayetlerde açıklamıştır: "Müminler onlardır ki Allah'a ve Resulüne inandılar; sonra şüphe etmediler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İman etmekten maksat, Allah'a iman etmektir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnsanın hüsrandan kurtulması için gerekli olan; imandan sonra salih ameldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çünkü insan, iman iddiasına rağmen Allah ve Resulü'nün gösterdiği yoldan başka yol takip edebilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm'ı ve bütün hükümlerini kabul edip, yeryüzünde yaşanıp uygulanmasını tavsiye etmenin yanısıra; ehl-i iman ve onların toplumunun hüsrandan kurtulabilmesi için toplum üyelerinin birbirine sabrı telkin etmesi de şart koşulmuştur ![]() ![]() ![]() ASR-I SAÂDET Peygamber Efendimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() Peygamber Efendimiz'den itibaren İslâm Tarihi, Hz ![]() ![]() ![]() ![]() "Mutluluk Devri" manasını ifade eden bu terkip, gerçekten de o dönemin bir kelimeyle ifade edilmesini sağlayan isabetle seçilmiş bir terkiptir ![]() Çünkü Peygamber Efendimiz (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu anlayış ve yaşayışa sahip bulunan fertlerden oluşan İslâm toplumunda, tam bir birlik ve beraberlik, âhenk ve uyum, dayanışma ve yardımlaşma, kaynaşma ve aktivite hakimdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yani cemiyetin her köşesinde huzur, güven, emniyet, asayiş, nizam, intizam ve istikrar vardı ![]() ![]() Bundan dolayı da elbette ki bu dönem "Âsr-ı Saâdet" diye anılacaktı ![]() AŞÛRÂ Kamerî ayların ilki olan Muharrem'in onuncu günü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Bugün, iyi bir gündür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hz ![]() ![]() "Cahiliye devrinde Kureyş, Âşûre gününde oruç tutardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm bilginleri aşûre orucunun vacip değil, sünnet olduğunda görüş birliği etmişlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün bütün sünnî müslümanlarda Muharrem'in 10'u oruç günü kabul edilirken, bazı tarihi sebeplerden dolayı da mukaddes sayılır ![]() ![]() ![]() Âşûre adlı tatlının menşei de buna dayanır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şiîler Hz ![]() ![]() ![]() ![]() Âşûre günü sürme çekmek, gusül etmek, kına yakmak, büyükleri, âlimleri, hastaları ziyaret etmek, yetimlerin başını okşamak, hububât ve tatlı pişirmek, İhlâs suresini okumak, sevinmek ve bugünü ayrı bir gün olarak kutlamak İslâm'da olmayan bir davranıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : =>İslami Sözlük |
![]() |
![]() |
#315 |
gülgüzeli
![]() |
![]() Cevap : =>İslami SözlükAYB Eksiklik, noksanlık, toplumun normal karşılamadığı hususlar ![]() ![]() Alış-verişi yapanlardan her biri muhayyerlik hak ve yetkilerine sahiptir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alış-veriş sırasında ayıp serbestiliği şartını sözkonusu etmeye gerek yoktur ![]() Birincisi; aybın satıcının bilgisi ve isteğiyle yapılmış olmasıdır ![]() ![]() İkinci kısım ise malda tabii bir eksikliğin bulunması ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() AYET Alâmet, nişan, eser, ibret, yüksek bina ![]() Ayet, Arapça bir kelimedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() a) Ayet, mucize "Sor İsrâiloğulları'na, onlara nice açık mucizeler verdik ![]() ![]() ![]() ![]() b) Alâmet, nişan " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() c) İbret " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() d) Acayip iş: Meryem'in oğlu İsa'yı da, anasını da (kudretimize delâlet eden) bir ayet (acîb bir iş) kıldık ![]() ![]() ![]() ![]() e) Cemaat: Bu mana ile ayet kelimesini Araplar, "Kavm, cemaatiyle birlikte çıktı "Haraca'l-kavmü bi ayetihim" şeklinde kullanırlar ![]() f) Bürhan, delil: "Allah'ın gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması da O'nun (varlığı ve kudretinin) delil ve bürhanlarındandır ![]() ![]() Ayet'in ıstılah mânâsı; Kur'an sureleri içinde yer almış olan, başı ve sonu belli cümlelerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Sümme abese ve basara" dört kelime iki cümledir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() "Elif lâm mîm sâd" bir ayettir fakat, "Elif lâm mîm râ" bir ayet değildir; "Yâsîn" bir ayettir fakat, "Tâ-sîn" bir ayet değildir; "Hâ mîm ayn sîn kâf" iki ayet olduğu hâlde, "Kâf hâ yâ ayn sâd" bir ayet kabul edilmiştir ![]() Ayetlerin, Kur'an'da görüldüğü şekildeki tertibi "tevkîfi"dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayetin son kelimesine fâsıla (çoğulu: fevâsıl) denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'ı Kerîm'deki ayetlerin sayısı; Basra, Kûfe, Mekke ve Medine bilginlerine göre farklıdır: Medineliler'e göre: Kıraat imamlarından İmam Nâfi'ye göre: altıbinikiyüzonyedi: Şeybe İbn Nisah'a göre: altıbinikiyüzondört; Ebu Ca'fer'e göre altıbinikiyüzon'dur ![]() Mekkeliler'e göre: altıbinikiyüzyirmi; Kûfeliler'e göre; altıbinikiyüzotuzaltı; Basralılar'a göre de altıbinikiyüzbeş'tir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resullerin Allah'u Teâlâ tarafından gönderildiğini işaret eden ve ancak gerektiğinde Resuller tarafından inanmayanları imana davet için gösterilen mucizelere de âyât denilmektedir ![]() Bazı insanlar Allah'a iman etmek ve resulleri tasdik etmek için mutlaka bir mucizenin kendilerine gösterilmesini isterler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akleden ve görebilen bir insan için kâinat kitabı ve bunda olan her şey, Allah'ın en büyük bir ayetidir ![]() Allah'dan Cebrâil vasıtasıyla resullere vahyedilen ve belli fasılalarla biri birinden ayrılan, Allah katındaki Meknûn bir kitapta aslı bulunan Kur'an-ı Kerîm'deki ve öteki kitaplardaki kelâma da ayet denilmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'deki ayetler, iki kısma ayrılmaktadır ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() Kur'an-ı Kerîm'deki ayetler, esaslı olarak, Mekkî Ayetler*, Medeni Ayetler* olmak üzere iki şekilde incelenir AYETÜ'L-KÜRSÎ Bakara suresinin ikiyüzellibeşinci ayeti ![]() ![]() ![]() Muhammed b ![]() "Adamın biri Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Resulullah (s ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ayet-i kerîmede Cenâb-ı Allah'ın yüceliği, sıfatları, kâinatta meydana gelen büyük olayların tamamen onun iradesi doğrultusunda vukû bulduğu, onun isteği ve izni olmadan hiç bir kimsenin başkasına şefaat edemeyeceği, O'nun kürsüsü, göklerde ve yerdekilerin ona ait olduğu hakkında bilgi verilmektedir ![]() Allah (İbadete en lâyık olandır), Ondan başka ilâh yoktur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ÂYETULLAH Allah'ın ayeti, işareti, alâmeti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şiî müelliflerden Muhammed Rıza el-Muzaffer bu hususta şöyle der: "İctihad şartlarını kendisinde toplamış müctehid, gaybet (yokluğu) zamanında, inancımızda imamın nâibi (vekili) dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylesine yüksek mevkiî ve üstün görevi olan müctehid uzun bir tahsil döneminden geçer ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunlar ilmî başarıları, halk üzerindeki etkileri ve taraftarlarının çokluğuna göre sırasıyle; Huccetü'l-İslâm (İslâmın delili), Âyetullah (Allah'ın işareti) ve nihayet Âyetullahi'l-Uzmâ (büyük Âyetullah) ünvanlarını alırlar ![]() Âyetullah'lar, bulundukları bölgedeki mollalar ve halk üzerinde bir otoritedirler ![]() ![]() ![]() AYN Aslı, kendisi, bir şeyin eşi, tıpkısı; göz, kaynak, pınar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aynen Edâ: Mal olarak doğan borcu, nakitle değil de yine aynı cins malla ödemek, demektir ![]() Aynen Mübâdele (Trampa): Malın malla değiştirilmesidir ![]() Aynen Taksim: Mülkün sadece kâğıt üzerinde ve pay olarak taksimi yerine, fizikî olarak da taksimi ![]() ![]() Aynî Hak: Eşyaya ilişkin hak demektir ![]() ![]() 1 ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca kelâm ilminde ayn, kendi başına boşlukta yer tutan ve arazları taşıyan şey olarak tanımlanır ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|