![]() |
Osmanlı Anlaşmaları |
![]() |
![]() |
#16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı AnlaşmalarıVasvar Antlaşması Osmanlı Devleti'nin gerileme dönemine girmeden önce Avusturyalılarla iyi koşullarda yapmış olduğu barış antlaşmasıdır Avusturya'nın Erdel üzerindeki baskılarının artması üzerine Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında görüşmeler yapılmış fakat bu görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır Bunun üzerine Osmanlı ordusu Avsuturya'nın doğusunda bulunan kale ve kasabaları ele geçirmesi üzerine Avusuturya barış istemek zorunda kalmıştır Görüşmelerden sonra bir protokol hazırlandı ve padişahın ve Avusturya İmparatoru'nun karşılıklı imzalaması koşuluyla 10 Ağustos 1664 'de iki devlet arasında Vasvar Antlaşaması yapıldı Antlaşmaya göre : 1- Avusturyalılar Erdel'de işgal ettikleri alanları boşaltacaklar 2- Her iki ülkenin askerleri aynı anda Erdel'den çekilecek 3- Osmanlı himayesindeki Erdel Beyi yerinde kalacak ve Osmanlılara vergi verecek 4- Serinvar Kalesi ile diğer palangalar tekrar yapılmamak üzere Avusturya'ya bırakılacaktı |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı Anlaşmaları |
![]() |
![]() |
#17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı AnlaşmalarıYaş Antlaşması Avusturya'nın bu savaştan çekilmesi sonucunda yalnız kalan Rusya, bir yıl sonra barış istedi İki devlet arasında imzalanan Yaş Antlaşması ile savaş sona erdi (1792) Bu antlaşma ile Kırım'ın Rus hakimiyetine geçişi onaylanmış oldu Buğ ve Dinyester ırmakları arasında kalan bölge ve Özi kalesi Rusya'ya bırakıldı Dinyester ırmağı iki devlet arasında sınır kabul edildi Karlofça Antlaşması'ndan sonra başlayan gerileme süreci, yerini dağılma ve parçalanma dönemine bıraktı |
![]() |
![]() |
![]() |
Osmanlı Anlaşmaları |
![]() |
![]() |
#18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Osmanlı AnlaşmalarıZitvatarok Antlaşması Sultan Birinci Ahmed tahta geçtiği sırada Avusturya Savaşı devam ediyordu Osmanlı kuvvetleri Belgrad'dan Budin'e doğru ilerlemekteydi Peşte (25 Eylül 1604) ve Hatvan kaleleri savaş yapılmadan kolaylıkla ele geçirildi Osmanlı ordusu ilerleyerek Budin'in kuzeyinde bulunan Vaç kalesini ele geçirdi (16 Ekim 1604) Osmanlı Ordusu, Sultan Birinci Ahmed'in buyruğu üzerine Belgrad üzerinden Budin'e yürünü 29 Ağustos 1605'de Estergon kalesi kuşatıldı ve Ciğerdelen kalesi fethedildi 8 Eylül'de Vişigrad, 19 Eylül'de Saint Thomas (Tepedelen) kaleleri fethedildi 3 Ekim 1605'de ise Estergon kalesi teslim alındı Osmanlılar da, Avusturyalılar da ard arda yapılan bunca savaştan dolayı sosyal ve ekonomik yönden çok yıpranmışlardı Daha önce yapılan barış görüşmelerinden bir sonuç çıkmamıştı Ancak 11 Kasım 1606'da Estergon-Komorin arasında, Zitva suyunun Tuna Irmağına döküldüğü yerde imzalanan Zitvatoruk antlaşmasıyla barış sağlandı Antlaşmaya göre Eğri, Estergon, Kanije kaleleri Osmanlılarda , Rop ve Koman kaleleri Avusturyalılarda kalacaktı Avusturya bir kereye mahsus olmak üzere 70000 altın savaş tazminatı ödeyecekti Osmanlı padişahı Avusturya İmparatoruna Roma İmparatoru (Cesar) ünvanıyla hitap edecek, her üç yılda bir karşılıklı armağanlar gönderilecekti Avusturya'nın Macaristan için ödemekte olduğu yıllık 30000 altın vergi kaldırılacaktı Zitvatoruk Antlaşması Osmanlıların lehine gibi görünse de Osmanlı Devleti artık eski gücünde değildi Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti'nin Avusturya karşısındaki kat'î üstünlüğü sona ermiş, siyasi dengeler Osmanlı aleyhine bozulmaya başlamıştır Balta Limanı Antlaşmaları 1838'de Ingiltere, daha sonra diger Avrupa devletleri ile Balta limaninda yapilan ticâret andlasmalari Osmanli Devleti'nde ekonomik faaliyet genis ölçüde devletin kontrolü altinda cereyan etmekteydi Yaygin bir iktisadî faaliyet olan tarim, devlete ait topraklarin isletilmesi esâsina dayaniyordu Buna bagli olarak kurulan timar sistemi, Osmanli zirâat ekonomisinin temelini teskil etmekteydi Sanayi üretimi ise devlet kontrolündeki ahilik müessesesi içinde yürütülüyordu Kapali bir iktisat sistemi olan ahîlik, üyelerine çalisma zevki, meslek disiplini, dürüstlük, kanaatkârlik gibi saglam ahlâk kurallarini asiliyor, meslek itibârini korudugu gibi, standartlari ayakta tutarak, haksiz rekabetleri önlüyordu Hükümetin müdâhalesi ahiligin iç islerine kadar gitmez, yalnizca ahilige bagli subelerin îmâl ettikleri mallarin kalite, mikdâr ve fiyatlarinda olurdu Böylece ahîlik sistemi, ham maddelerin arz ve talebini tanzim eden bir mekanizma olarak islerdi 17 ve 18 yüzyillarda pamuk, ipek, kereste ve demir gibi maddeler ulasim güçlükleri ve üretimdeki yetersizlikler dolayisiyla piyasaya her zaman yeterli mikdârda yâni bütün talebi karsilayacak ölçüde sevk edilemezdi Bu bakimdan ham maddelerin, ahilige mensûb ustalarin eline normal fiyatlar üzerinden ve onlardan hiç birini issiz birakmiyacak sekilde dagitilmasi büyük bir ehemmiyet arz ederdi Bâzi maddelere *** *** konan ihraç yasaklari veya bu maddelerin stokçular tarafindan satin alinmasini önleyen tedbirler bu cümledendi Bu arada 1820'lerin basinda Ingiltere, sanayi inkilâbini tamamlamis ve Napolyon savaslari sonunda da Fransa'yi yenerek rakipsiz duruma gelmisti Dünyâ pazarlarinda ingiltere sanayii ile rekabet edebilecek bir ülke yoktu Sanayi inkilâbini henüz tamamlamamis olan diger Avrupa ülkeleri korumaci tedbirlerle Ingiltere'nin kendi pazarlarina girmelerini önlüyorlardi Bu durumda Ingiltere ticâret ve sanayi sermâyesi için yapilacak tek sey kaliyordu O da, Avrupa disindaki ülkelerin pazarlarini ve ham maddelerini ticârete açmak Nitekim onlar bu gaye ile 1820' lerden 1840'lara kadar Latin Amerika'dan Çin'e kadar pek çok bölgede, ya anlasmak suretiyle veyahut silâh zoruyla, pek çok ticâret andlasmasi imzaladilar Avrupa'da sanayi inkilâbinin neticesi olarak daha fazla hammaddeye ihtiyâç duyulmaya baslanmasi üzerine, Osmanli hükümeti de 1826'dan itibaren, ham maddesini disariya çikararak esnafin issiz kalmasini önlemek maksâdiyle bir nevi himaye sistemi olan yed-i vâhid (tekel) usûlünü uygulamaya koydu Sistemin ayrica yeni kurulmus olan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusuna kaynak bulmak ve üreticinin mahsûlünü ucuza satarak aldanmasini önlemek gibi gayeleri de bulunuyordu Yed-i vâhid uygulamasi özellikle Ingiliz tüccarlarini son derece rahatsiz ediyordu Nitekim Ingiliz sefiri Ponsenby, yed-i vâhid usûlü ile ticâret serbestisine konmus engellere siddetle çatmakta; "Türkiye'de mahsûl yetistirenler, bunlarin fiyatlarini tesbit etmekte yegâne hâkim olan imtiyazli kimselere satmak mecburiyetinde kaldikça, Türk sanâyiinin gerilige mahkûm kalacagini iddia etmekte idi Kisaca yed-i vâhid usûlü, Ingiltere'nin Osmanli Devleti'ni gönlünce sömürmesini engellemekteydi Bu sebeple Ingilizler, Osmanli ticâretinde kendilerine ters düsen hükümlerin kaldirilmasi için 1833' den itibaren ünlü hâriciye nazirlari Polmerston araciligiyla ugrasmaya basladilar 1836'daki muzakerelerde Osmanli hey'etine baskanlik eden gümrük emini Tâhir Efendi, eski düzenden mümkün oldugunca az tâviz vermeye çalismis ve Ingiliz isteklerine boyun egmemisti Bu durumda Ingiliz diplomasisi Osmanli bürokrasisinin zayif ve bunalimli bir devresini kollamaya basladi Nitekim bu firsat iki yönlü olarak Ingilizlerin karsisina çikti 1837'de Londra büyük elçiliginden hâriciye nazirligina getirilen Mustafa Resîd Pasa, Ingilizlere yakin bir müzakereci idi Londra büyükelçiliginde iken mason locasina kayitli olan Resîd Pasa, Osmanli Devleti'ni iktisâdi bakimdan çökertecek bir andlasmaya yanasmakta hiç tereddüt göstermedi Bu sirada Mehmed Ali Pasa Misir'da Osmanli Devleti için büyük bir tehlike arz ediyordu Resîd Pasa, Misir mes'elesinde Ingilizlerin yardimlarini te'min bahanesiyle Balta Limani'ndaki yalisinda dört gün süren ve çok gizli tutulan pazarliklar sonucunda, 16 Agustos 1838'de Osmanli-Ingiliz ticâret andlasmasini imzaladilar Andlasma, 8 Ekim 1838'de kraliçe Victoria, bir ay sonra da Sultan Mahmûd tarafindan tasdîk olundu Esas ve zeyl olmak üzere iki kisim hâlinde tanzim edilen andlasmanin birinci kismi (esas) iç ticârete ait maddeleri; zeyli meydana getiren ikinci kisim ise Ingiltere'den ithâl edilecek mallarla, transit esyalarin gümrüklendirilme sekillerini ihtiva ediyordu Andlasmanin zeyl kisminin ikinci maddesine göre zirâi mahsûller ile sâir esya üzerine konan yed-i vâhid yâni tekel usûlü tamamen kaldiriliyordu Bu madde ile emperyalizmin önündeki engeller kaldirilarak iktisadî sistemimiz felce ugramis oluyordu Ayrica iç ticâretin Osmanli vatandaslarina münhasir kalmasi da kaldirilip, istisnasiz bir sekilde Ingiliz tüccarlarina veriliyordu Andlasmanin diger önemli hükümlerine gelince; dördüncü madde ile, Britanya tebeasi, Osmanli memleketleri mahsûlü olan bütün maddeleri, istisnasiz olarak ihraç etme müsâadesine sâhib olacaklardi Altinci madde ile transit resmi kaldirilmaktaydi Yedinci madde ile, Ingiliz gemileriyle gelen Ingiliz emtiasi için bir defa gümrügü ödendikten sonra, ithalâtçi veya alici tarafindan nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecekti Andlasmanin bu hükümleri ile, Osmanli hazînesi, önemli bir gelir kaynagindan mahrum kaldi, önceden yabanci bir emtia bir eyâletten diger bir eyâlete geçerken ilâve gümrük ödemek zorunda bulundugundan, fiyati artarak rekabet gücünü kaybediyordu Simdi ise Osmanli tüccari bir yerden bir yere bir mali götürüp, satarken y üzde 12 verg i verirken, Ingiliz tüccarlari ortaklari ve adamlari yüzde bes vergi ödeyecekti Böylece Ingiliz tüccarlari Osmanli tüccarina karsi korunmus oluyordu Bilâhare transitresminin devam etmesine karar verilmis ise de buna karsilik ithalât resimlerine yüzde ikiye varan bir indirime daha gidildi Bu arada andlasma hükümlerinin Misir, Afrika eyâletleri dâhil bütün Osmanli ülkelerinde ve her sinif halk tarafindan tatbik ve riâyet olunacagina dikkat çekildikten sonra, isteyen bütün dost devletlerede istisnasiz olarak andlasmanin tesmîl edilecegi taahhüd olunuyordu Nitekim 19 yüzyilin ilk çeyregine kadar Osmanli dis ticâretinde birinci sirayi alan Fransa menfâatlerine halel gelecegini bilerek bu andlasma hükümlerine siddetle karsi çiktigi hâlde, çok geçmeden 25 Kasim 1838'de yukaridaki maddeye istinaden ayni hükümleri ihtiva eden bir andlasma imzaladi Bunu, Avrupa'nin diger devletleri tâkib etmekte gecikmediler 31 Ocak 1840'da Isveç ve Norveç, 2 Mart 1840'da Ispanya, 14 Mart 1840'da Hollanda 30 Nisan 1840'da Belçika, 1 Mayis 1841'de Danimarka ve 20 Mart 1843'de Portekiz ile andlasmalar imzalandi Mustafa Resid Pasa'nin faaliyetleri sonucu 1838'de önce Ingiltere ve sonraki yillarda diger Avrupa devletleriyle imzalanan bu ticarî andlasmalar esnafi ve tüccarlarimizi usakliga, devletimizi de borç batakligina düsürmekten öte bir ise yaramamistir Nitekim andlasmanin imzalanmasindan sonra Avusturya basbakani; "iste Osmanli simdi bitti" derken, Osmanli'ya büyük bir darbenin vuruldugunu daha isin basinda söylemekten kendini alamamistir Aradan yirmi yil geçtikten sonra, 1858'de andlasmanin te'sirlerini anlatan Ingiliz Edvvard Michelson ise; "Yabanci ülkelerde büyük ünü olan Türk sanayiinin bir çok kollari simdi tamamen yok olmustur Bunlar arasinda pamuk sanayii basda gelir ki, bunlar tamâmiyle Ingiliz sanayii tarafindan saglanmaktadir Sam'in çelik biçaklari; Kibris' in sekeri, Iznik'in çini, Teselya'nin iplik boya sanayii hep yok olmustur Bütün bu sanayii kollarinin bugün Türk topraklarinda artik izi bile kalmamistir" derken, Türk sanayiinin düstügü aci durumu dile getirmistir Bu ticâret andlasmalari, devlet hazînesini önemli masraflari karsilayamaz hâle getirdi ve Avrupa'dan borç alma yolu açildi Böylece disa bagimlilik devri baslamis oldu Gerçekten de sultan Abdülazîz 1861'de tahta çikarken, 1838 ticarî andlasmalarinin bir neticesi olarak, dis ticâretin yaninda iç ticâret de yabancilarin eline geçmis, büyük çapta mâlî ve iktisadî çöküntü içerisinde bulunan bir devletle karsilasmis idi |
![]() |
![]() |
|