Yusuf İle Züleyha'dan... |
|
|
#16 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yusuf İle Züleyha'dan...Yusuf İçin Eline alıp mana tasım iç kana kana ![]() ![]() Dudaklarında Yusuf bestesi, gözlerinde Yakub’un döktüğü hicran katreleri ve karşısında devrin kör kuyusuna itilmiş bir nesil![]() ![]() Bu bizim çileden yana talihimiz mi diyeceksin? Yoksa bir gün Melik-i Mısır olmaya namzed bir neslin mukadder olduğu yükü taşırken katlandığı fedakârlıklar mı diyeceksin? Nasıl dersen de, ama yine de Kenan ilindeki baba gibi inleyeceksin ![]() İnlemeden, ağlamadan, gözyaşlarını ceyhun etmeden kurtuluş mu var zannedersin? Gümüşten ırmaklar ne zaman çağlar? Hatta şimşekler gökyüzünde gezdikçe semanın gözü su ile dolub dökülmez mi zemine yağmur şeklinde? Sonra çağıl çağıl çağlamaz mı ırmaklar, dereler dağlardan bayırlardan, bağlara, bostanlara içirmek için hayat suyunu ![]() Yakub’un gamı efganı dedik; davanın boyunduruğu altına girib o hicranlı sesin yankılandığı çileli yollarda mukaddes yükü çekmek ilelebet hedefe doğru ![]() Şeyh Galibin: Yakub-ı gamım ışk ile hak olsam da Canımdan azizsin helak olsam da Damanını manendi Züleyha tutarım Ey! Yusuf-u sine çak olsam da ![]() dediği gibi Yusuf’u beklemek, perdelerin kalkacağı günü beklemek gözlerinden Mis gibi, Yusuf’un kokusunu alabilmek çok uzaklardan Sonra Yusuf! Yusuf! Diyerek saba rüzgârına efganını salıb Mısır’daki esrarın siyah zülüflerine Kenan’dan dokunabilmek ![]() İşte ey Yusuf’u bekleyen gönül! Çektiğin acılar bu acı Sinene bu kederden taş bastın, uykuların bunun için kaçtı senin Zira Yusuf sana bahar hediyesiydi; sen Yusuf’a saksılık edecek kıraç toprak ![]() İşte Yusuf gelmekde ![]() İliklerine kadar hissettiğin “hoş bu’ onun![]() ![]() Sana müjdeler olsun ey Yusuf’u bekleyen gönül, ey sine-i Yakub, sana müjdeler olsun!![]() ![]() Mehmet ERDOĞAN |
|
Yusuf İle Züleyha'dan... |
|
|
#17 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yusuf İle Züleyha'dan...Yusuf'u Öldürdük, Züleyhâ Ağlıyor ![]() ![]() ![]() Her şey kuyuda başlamıştı Yusuf kuyuya düşerken yükseliyordu manen Avuçlarında sakladığı ihanetiyle bir yolculuğa başlamıştı Kanlı gömleğinden sızan kokusu Yakup’un gözlerindeki feri silerken o, kuyuya yükseliyordu Bir Nebi’nin en sevdiği evladı olarak girdiği kuyudan köle olarak çıkıyordu İlahi aşkın verdiği nur yüzünde besteleniyordu Köle pazarında sahibeler Yusuf’u değil aşkı satın alıyorlardı ![]() Saraya köle, sahibesine karşılıksız muhabbet oldu ![]() Yusuf’u güzel kılan haya perdeleri parmak kopartırken açılıyor ve imtihan başlıyordu Züleyha’yı biçare kılan nur, Yusuf’u zindana düşüren hayanın aksetmesidir yüzüne Züleyha nurun kaynağını bırakıp bedene talip oldu Yusuf’ta şiirleşen güzellik muhabbet düşürdü bir faninin kalbine Bu muhabbet gömleğini yırttırdı Yusuf’un![]() Bir Yakub’un muhabbeti parçalattı gömleğini bir Züleyha’nın Gömlek yırtıldıkça Yusuf güzelleşti Çünkü güzelliği hayasından kopan nurdu![]() Yusuf haya perdelerini örmek için girdi zindana ![]() Zindan ona merdiven oldu ve yükseltti hem maşukuna hem makamına Ve nefsinin külleri arasından Züleyha haya kapısını çaldı Kırışık yüzüyle gittiği kapıdan hayanın nuruyla güzelleşmiş olarak çıkıverdi Yırtılan gömlek Yusuf’tan Züleyha’ya geçti Edep mertebelerini koşarak çıkanlar nasılda güzelleşiverdiler öyle ![]() Ne oldu şimdi Yusuf’un emaneti, Züleyha’nın gençlik iksiri hayaya ![]() Yırtılan gömlekler ne için yırtılıyor artık? Yoksa bizde Züleyha gibi kapattığında ilahının gözlerini kimseler görmez mi sanırız? Kaç Yusuf kaldı aramızda zindana talip hayası için Kaç Züleyha kaldı aramızda tövbelerin en güzeli ile kırklanan Ve Yusuf’a eş olmaya namzet Bu zamanlarda Yusuf kuyuya düştü artık Bir kervan bekleniyor onu kuyudan çıkaracak Yusuf kuyuya düşeli değişti haya kokumuz Gömlekler bırak yırtılmayı üzerimizde eğreti durur oldu Züleyha tekrar yaşlandı ve güzelliğini kaybetti artık Bir Yusuf bekleniyor Züleyha’ya tövbe ettirecek Yusuf kuyuya düşeli Züleyhalar unuttu haya dokularını Anlamları değişti hayanın, tövbenin ve Yusuf’a olan muhabbetin Her şey bir flört cenderesinde öğütülüp gitti Aşk masalları fazla sulandırdı kafamızı![]() Yusuf ve Züleyha gerimizde kaldı, yönümüz ters istikamete uzandı ![]() Her şey kuyudaki Yusuf’un tekrar çıkması ile başlayacak ![]() Yusuf sultan olacak gönül sarayımızda Züleyha aşık olacak ve tövbe kapılarını zorlayacak parçalarcasına ![]() Haya güneşi aydınlattığında yüzleri; işte o zaman ayın on dördü gibi parlayacaklar ![]() Muhammet Esiroğlu |
|
Yusuf İle Züleyha'dan... |
|
|
#18 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Yusuf İle Züleyha'dan...Yusuf’u kaybettim, Kenan ilinde… Hüznün çocuklarıyız biz Yüreğimiz kabuk bağlamış yaralarla Bir dokunulup, bin ah işittiren yürekler Acı katığımız Umut örselenmiş yüreğimizde sadık bir yoldaş…Güneş en erken bize doğar, ilk ışıklarını bizimle paylaşır,geceden yalnız bırakmamışız dostumuzu Yüreklerimizi ısıtır,sonra da bizi geceye bırakır…Yıldızlara…Uzaklara…Derinlere… Karla kaplı yüreğimiz üşür, yalnızlıktan…Yusuf bulunur, Kenan bulunmaz! Bir tebessüm etmişsek Güneş’e, bin defa da sessizliğinde ,sensizliğinde ve gecenin eşliğinde ağlamışız Kuyuya bırakılan Yusuf’uz…Dudaklarımızın kenarında mütevazi bir tebessüm saklıdır Gözyaşıyla beslenen… Kim bilir belki umut oradan yeşeriyordur yüreklere![]() ![]() Sakın dokunmayın yüreğimize Vardır her zaman hüzün gözbebeklerimizde, bir dokunulsa akıp dudaklara doğru kayacak olan bir yudum gözyaşı seli…Kuyuya terk edilen ey Yusuf! İhanetin hançeri sürekli aynı ellerde midir? Her zaman kardeşler mi bırakır kuyuya? Ya anneler? Ya babalar? Onlarda bırakırlar mı evlatlarını kuyuya? Bir ömür kuyuda geçer mi Yusuf? Sahi kervancılar ne zaman geçecek buradan? Bu aklı fikr ile Leyla bulunmaz… Yusuf! Ey Mısırın Sultanı! Peki ya ben kimim? Neden kuyu? Benim Mısır’ım neresi? Kader garip bir bilmece midir ey Yusuf? Ne zaman çözülür bu bilmece? Gecede neler gizlemiş sahip? Neden uykusuz geceler? Neden tatsız hayat? Neden içtiğim suyun tadı yok? Yoksa… Yoksa bu kuyunun suyu mu? Yusuf! Bir ömrün vebali nedir? Ödeyebilir mi bir insan bunu? Kuyudan ne zaman çıkılır Yusuf? Ellerimi uzattıkça engelim çarpıyor Yusuf? Bir küçük kuş gibi dışarı çıkmak için çırpındığımda , kafese çarptığımda , elimde sadece yorgunluk kalıyor! Yüreğim acıyor! Başım yorgunluktan dönüyor! Yorgunluğum bedenden değil ha! Zihnin o kadar yoğun ki Yusuf? Bu ne yaredir ki derman bulunmaz! Sahi sen kuyuda iken neler yaptın? Kimlerle arkadaş oldun? Kimi sırdaş tuttun masum yüreğine? Nemli duvarları mı? Nasıl tutundun o kuyuda? Kolların seni taşımaktan yorulmadı mı çıkmak için her elini uzattığında? Umut var mıydı minnacık yüreğinde? Sahi onu nasıl sakladın kirli yüreklerden? Yunus öldü deyu sela verirler… Yoruldum ben Yusuf? Yaşamak var ile yok olmak arasında bir çizgi ? Çokta önemli değil nefes alıp vermek!!! Bu bilmecenin sonu nedir Yusuf? Üşüyorum… Ürperiyorum… Ya sar bedenimi bedenine… Ya da bırak düşeyim… Adaşım! Tut artık göğüs kafesimden… Yoruldum, düşeceğim Sahi düşsem de kurtulacağım, bıraksan da!Ya tut! Ya da bırak! Araf ta bırakma…! Ölen beden imiş aşıklar ölmez! |
|
|
|