Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ile, yusuf, züleyhadan

Yusuf İle Züleyha'dan...

Eski 10-10-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yusuf İle Züleyha'dan...



Yusuf İçin

Eline alıp mana tasım iç kana kana Dudaklarında Yusuf bestesi, gözlerinde Yakub’un döktüğü hicran katreleri ve karşısında devrin kör kuyusuna itilmiş bir nesil

Bu bizim çileden yana talihimiz mi diyeceksin?

Yoksa bir gün Melik-i Mısır olmaya namzed bir neslin mukadder olduğu yükü taşırken katlandığı fedakârlıklar mı diyeceksin?

Nasıl dersen de, ama yine de Kenan ilindeki baba gibi inleyeceksin

İnlemeden, ağlamadan, gözyaşlarını ceyhun etmeden kurtuluş mu var zannedersin?

Gümüşten ırmaklar ne zaman çağlar?

Hatta şimşekler gökyüzünde gezdikçe semanın gözü su ile dolub dökülmez mi zemine yağmur şeklinde?

Sonra çağıl çağıl çağlamaz mı ırmaklar, dereler dağlardan bayırlardan, bağlara, bostanlara içirmek için hayat suyunu

Yakub’un gamı efganı dedik; davanın boyunduruğu altına girib o hicranlı sesin yankılandığı çileli yollarda mukaddes yükü çekmek ilelebet hedefe doğru

Şeyh Galibin:

Yakub-ı gamım ışk ile hak olsam da

Canımdan azizsin helak olsam da

Damanını manendi Züleyha tutarım

Ey! Yusuf-u sine çak olsam da

dediği gibi Yusuf’u beklemek, perdelerin kalkacağı günü beklemek gözlerinden

Mis gibi, Yusuf’un kokusunu alabilmek çok uzaklardan

Sonra Yusuf! Yusuf! Diyerek saba rüzgârına efganını salıb Mısır’daki esrarın siyah zülüflerine Kenan’dan dokunabilmek

İşte ey Yusuf’u bekleyen gönül! Çektiğin acılar bu acı Sinene bu kederden taş bastın, uykuların bunun için kaçtı senin

Zira Yusuf sana bahar hediyesiydi; sen Yusuf’a saksılık edecek kıraç toprak

İşte Yusuf gelmekde İliklerine kadar hissettiğin “hoş bu’ onun Sana müjdeler olsun ey Yusuf’u bekleyen gönül, ey sine-i Yakub, sana müjdeler olsun!

Mehmet ERDOĞAN


Alıntı Yaparak Cevapla

Yusuf İle Züleyha'dan...

Eski 10-10-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yusuf İle Züleyha'dan...



Yusuf'u Öldürdük, Züleyhâ Ağlıyor

Her şey kuyuda başlamıştı

Yusuf kuyuya düşerken yükseliyordu manen Avuçlarında sakladığı ihanetiyle bir yolculuğa başlamıştı

Kanlı gömleğinden sızan kokusu Yakup’un gözlerindeki feri silerken o, kuyuya yükseliyordu

Bir Nebi’nin en sevdiği evladı olarak girdiği kuyudan köle olarak çıkıyordu
İlahi aşkın verdiği nur yüzünde besteleniyordu

Köle pazarında sahibeler Yusuf’u değil aşkı satın alıyorlardı

Saraya köle, sahibesine karşılıksız muhabbet oldu
Yusuf’u güzel kılan haya perdeleri parmak kopartırken açılıyor ve imtihan başlıyordu

Züleyha’yı biçare kılan nur, Yusuf’u zindana düşüren hayanın aksetmesidir yüzüne
Züleyha nurun kaynağını bırakıp bedene talip oldu

Yusuf’ta şiirleşen güzellik muhabbet düşürdü bir faninin kalbine Bu muhabbet gömleğini yırttırdı Yusuf’un
Bir Yakub’un muhabbeti parçalattı gömleğini bir Züleyha’nın
Gömlek yırtıldıkça Yusuf güzelleşti Çünkü güzelliği hayasından kopan nurdu

Yusuf haya perdelerini örmek için girdi zindana
Zindan ona merdiven oldu ve yükseltti hem maşukuna hem makamına

Ve nefsinin külleri arasından Züleyha haya kapısını çaldı
Kırışık yüzüyle gittiği kapıdan hayanın nuruyla güzelleşmiş olarak çıkıverdi
Yırtılan gömlek Yusuf’tan Züleyha’ya geçti
Edep mertebelerini koşarak çıkanlar nasılda güzelleşiverdiler öyle

Ne oldu şimdi Yusuf’un emaneti, Züleyha’nın gençlik iksiri hayaya
Yırtılan gömlekler ne için yırtılıyor artık? Yoksa bizde Züleyha gibi kapattığında ilahının gözlerini kimseler görmez mi sanırız?

Kaç Yusuf kaldı aramızda zindana talip hayası için
Kaç Züleyha kaldı aramızda tövbelerin en güzeli ile kırklanan Ve Yusuf’a eş olmaya namzet

Bu zamanlarda Yusuf kuyuya düştü artık Bir kervan bekleniyor onu kuyudan çıkaracak

Yusuf kuyuya düşeli değişti haya kokumuz Gömlekler bırak yırtılmayı üzerimizde eğreti durur oldu

Züleyha tekrar yaşlandı ve güzelliğini kaybetti artık Bir Yusuf bekleniyor Züleyha’ya tövbe ettirecek
Yusuf kuyuya düşeli Züleyhalar unuttu haya dokularını Anlamları değişti hayanın, tövbenin ve Yusuf’a olan muhabbetin
Her şey bir flört cenderesinde öğütülüp gitti Aşk masalları fazla sulandırdı kafamızı

Yusuf ve Züleyha gerimizde kaldı, yönümüz ters istikamete uzandı

Her şey kuyudaki Yusuf’un tekrar çıkması ile başlayacak

Yusuf sultan olacak gönül sarayımızda

Züleyha aşık olacak ve tövbe kapılarını zorlayacak parçalarcasına

Haya güneşi aydınlattığında yüzleri; işte o zaman ayın on dördü gibi parlayacaklar

Muhammet Esiroğlu


Alıntı Yaparak Cevapla

Yusuf İle Züleyha'dan...

Eski 10-10-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yusuf İle Züleyha'dan...



Yusuf’u kaybettim, Kenan ilinde…



Hüznün çocuklarıyız biz Yüreğimiz kabuk bağlamış yaralarla Bir dokunulup, bin ah işittiren yürekler Acı katığımızUmut örselenmiş yüreğimizde sadık bir yoldaş…

Güneş en erken bize doğar, ilk ışıklarını bizimle paylaşır,geceden yalnız bırakmamışız dostumuzuYüreklerimizi ısıtır,sonra da bizi geceye bırakır…Yıldızlara…Uzaklara…Derinlere… Karla kaplı yüreğimiz üşür, yalnızlıktan…

Yusuf bulunur, Kenan bulunmaz!

Bir tebessüm etmişsek Güneş’e, bin defa da sessizliğinde ,sensizliğinde ve gecenin eşliğinde ağlamışızKuyuya bırakılan Yusuf’uz…

Dudaklarımızın kenarında mütevazi bir tebessüm saklıdırGözyaşıyla beslenen… Kim bilir belki umut oradan yeşeriyordur yüreklere Sakın dokunmayın yüreğimizeVardır her zaman hüzün gözbebeklerimizde, bir dokunulsa akıp dudaklara doğru kayacak olan bir yudum gözyaşı seli…

Kuyuya terk edilen ey Yusuf! İhanetin hançeri sürekli aynı ellerde midir? Her zaman kardeşler mi bırakır kuyuya? Ya anneler? Ya babalar? Onlarda bırakırlar mı evlatlarını kuyuya? Bir ömür kuyuda geçer mi Yusuf? Sahi kervancılar ne zaman geçecek buradan?

Bu aklı fikr ile Leyla bulunmaz…

Yusuf! Ey Mısırın Sultanı!

Peki ya ben kimim? Neden kuyu? Benim Mısır’ım neresi? Kader garip bir bilmece midir ey Yusuf? Ne zaman çözülür bu bilmece?
Gecede neler gizlemiş sahip? Neden uykusuz geceler? Neden tatsız hayat? Neden içtiğim suyun tadı yok? Yoksa…
Yoksa bu kuyunun suyu mu?

Yusuf! Bir ömrün vebali nedir? Ödeyebilir mi bir insan bunu? Kuyudan ne zaman çıkılır Yusuf? Ellerimi uzattıkça engelim çarpıyor Yusuf? Bir küçük kuş gibi dışarı çıkmak için çırpındığımda , kafese çarptığımda , elimde sadece yorgunluk kalıyor! Yüreğim acıyor! Başım yorgunluktan dönüyor! Yorgunluğum bedenden değil ha!
Zihnin o kadar yoğun ki Yusuf?

Bu ne yaredir ki derman bulunmaz!

Sahi sen kuyuda iken neler yaptın? Kimlerle arkadaş oldun? Kimi sırdaş tuttun masum yüreğine? Nemli duvarları mı? Nasıl tutundun o kuyuda? Kolların seni taşımaktan yorulmadı mı çıkmak için her elini uzattığında? Umut var mıydı minnacık yüreğinde? Sahi onu nasıl sakladın kirli yüreklerden?

Yunus öldü deyu sela verirler…

Yoruldum ben Yusuf? Yaşamak var ile yok olmak arasında bir çizgi ? Çokta önemli değil nefes alıp vermek!!! Bu bilmecenin sonu nedir Yusuf?

Üşüyorum…
Ürperiyorum…
Ya sar bedenimi bedenine…
Ya da bırak düşeyim…

Adaşım! Tut artık göğüs kafesimden…
Yoruldum, düşeceğim Sahi düşsem de kurtulacağım, bıraksan da!

Ya tut! Ya da bırak!
Araf ta bırakma…!

Ölen beden imiş aşıklar ölmez!


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.