|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
–, biyokimya, fitokimya, karşilaştirmali, kemotaksonomi |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaMANNANLAR VE GLÜKOMANNANLAR Esas olarak düz zincirli olan, b - 1, 4 - bağlı mannoz üniteleri kırmızı deniz yosunlarından Porphyra umbilicalis, yeşil yosunlardan Codium, Derbesia, Acetabularia ve Halycoryne cinslerinde yapısal polisakkarit olarak bulunurlar ![]() Yalnız Codiım fragile’de %5 oranında 1, 4 – bağlı glükoz üniteleri de bulunur ve 1 veya iki dallanma gösterir ![]() ![]() ![]() Yumuşak odunda ve eğreltilerde mutlaka galaktozun da bulunduğu ve diğer heksozlara çoğunlukla 1, 6 - ve bazen de 1, 3 - bağları ile bağlandığı görülmüştür ![]() Kayın özsuyunda karakteristik bir mannan vardır ve tipik galaktoglükomannan bileşimi içinde bazı mannofuranozlar da yer alır ![]() ![]() ![]() GALAKTAN VE ARABİNOGALAKTANLAR Suda çözünen bu polisakkaritler birçok koniferlerin odununda bulunursa da en bol olarak iğne yapraklarda görülür ![]() Çok dallanmış ve 1, 6 - ile 1, 3 - bağlı D - galaktopiranoz üniteleri içeren polisakkaritlerdir ![]() ![]() Zamk salgılarında da çok benzer yapılı arabinogalaktanlar bulunur ve odundakiler ile zamk salgılarında bulunanlar, gam arabik tipi olanlar arasında kolay ayırt edilebilir bir fark yoktur ![]() Genelde galaktan iskelet iç zincirlerde 1, 3 ve dış zincirlerde de 1, 6 bağları içerir, galaktoz rezidülerinden oluşan iskelet dış zincirlerinde dallanmış L - arabinoz, D-glukuronik asit ve L - ramnoz bulunur ![]() Türler arasında bu yan zincirlerin yukarıda belirtilen tiplerinin kompozisyonlarından gelen farklılıklar bulunmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arabinogalaktanlar Cladophora, Chaemotophora,Codium ve Caulerpa ordoları yeşil deniz yosunlarında da bulunur ![]() ![]() ![]() Bu dört gruptaki dağılımları kompozisyon açısından farklılık gösterir ![]() Tümünde galaktoz 6 - sülfat bulunursa da, Cladophora ve Chaemotophora arabinozda da sülfat esteri içerir ![]() ![]() ![]() Her dört grup polisakkaritlerinde de ksiloz bulunmakla birlikte Cladophora ve Chaemotophora az miktarda glükoz da içerdiğinden farklıdır ![]() ![]() ![]() Rhodophyeceae grubunun da büyük çoğunluğu 1, 3 - bağlı galaktoz birimleri içerir ![]() ![]() ![]() ![]() Agar maddesi kızıl su yosunlarından Gelidium, Gracilaria,Ahnfeltia, Phyllophora ve Pterocladia cinslerinden elde edilmekte, Chondrus,Eucheuma,Gigartina ve Iridae ise agar değil karrageenan sentezlemektedir ![]() Bu maddelerin her ikisi de agaroz ve agaropektin içerirse de agarozda 1, 3 - bağlı b-D-glükoz ile münavebeli şekilde 1, 4 - bağlı 3, 6 – anhidro - a - L - galaktoz bulunur ![]() ![]() Türlerde karrageenan’ın (karageenin) l veya K tiplerinin varlığı ile hatta sülfat esteri gruplarının polisakkaride bağlandığı noktaların dahi farklılıklar gösterdiği görülmüştür ![]() Karrageenan’ın bileşimi algin içinde yaşadığı ortama bağlı değişimler gösterir ![]() ![]() ![]() Benzer şekilde bir türün ortama bağlı kimyasal farklılığı Porphyra türlerinin polisakkarit ekstraktlarında da tespit edilmiştir ![]() ![]() ![]() Kayın ve Norveç ladini gibi ağaçların da benzer şekilde farklılıklar gösterdiği, kayın sert odununun 1-4 ve 1,6- bağlı D-galaktoz üniteleri içeren nötr zincirler yanında asidik D-galaktoz, D-glukuronik asit, D- galakturonik asit ve L-ramnoz üniteleri içeren polisakkaritlere de sahip olduğu anlaşılmıştır ![]() ![]() Diğer ilginç bir ilişki ise tüm bitki patojenlerince salgılanarak yüksek bitkilerin hücre çeperindeki koruyucu mekanizmaynın kırılmasında etkili olan poligalakturonaz enzimlerini inhibe eden, ayrıca yüksek bitkiler yanında mayaların hücre farklılaşmasını aktive eden enzim proteinlerinin özellik ve enzim aktivitelerindeki farklılığın türler hatta varyeteler düzeyindeki farklılıklarıdır ![]() ![]() PEKTİK ASİT VE ZAMK SALGILARI Karmaşık yapılı pektik asit poliakkaritleri ve çok dallanmış zincirli asidik zamk salgıları L - arabinoz, D-galaktoz ve D - galakturonik asit ile D - galakturonik asit metil esterini içerir ![]() ![]() ![]() ![]() Galaktanlara bağlanabilen yüksek molekül ağırlığına sahip bu glükozidik maddeler, pektik asitler özellikle etli meyvaların et ve kabuklarında bulunur ![]() ![]() Bu karmaşık moleküler yapılı asidik madde türler arasında dahi farklılıklar gösterir: Khaya, Sterculia, Cochlespermum gossipium, Combretum leonense gibi cins ve türlerdeki incelemeler büyük çoğunlukla yapının D - galaktoz, L - ramnoz, D - galakturonik asit, D - glukuronik asit ve metil esterinden oluştuğunu göstermiştir ![]() ![]() ![]() Dallanma noktalarının yapısı ve şekerlerin dizilişi farklılık göstermektedir ![]() ![]() Zamk salgıları incelenen Virgilia araboides, Anogeissus latifolia ve A ![]() ![]() ![]() ![]() CHLOROPHYCEAE’ nin ÜRONİK ASİTLİ POLİSAKKARİTLERİ Asidik polisakkaritleri, yani – CO2H, - SOXH, - POxH, hatta CH3CO - asetil grubu gibi asidik grup sayısının çok olduğu madde grubuna dahil ve – NH içeren üronik asitli bileşimi ile yüksek bitkilerdekinden oldukça farklıdır ![]() Ulva, Enteromorpha, Acrosiphonia centralis örneklerinden Acrosiphonia, Cladophora ve Chaetomorpha’ya botanik açısından çok yakın olmakla birlikte polisakkarit sentezi çok farklıdır ve Ulva ile Enteromorpha’ya yakın olarak L - ramnoz yanında ksiloz, glükoz, % 20 glukuronik asit ve % 7 - 20 sülfat esteri gruplarını içerir ![]() ![]() LİKENLERİN SAKKARİDLERİ VE ALGLERLE LİKENLERİN POLİOLLERİ Bu yeşil veya mavi-yeşil alg ile fungus simbiyontları tipik heksozlar yanında D – ribitol, – arabitol, - mannitol, meso – eritritol, gliserol, tüm bitkilerde şeker sentezi öncüsü miyo-inozitol gibi birçok poliol, yani polialkol içerirler ve sınıflarında farklılıklar gösterirler ![]() Örneğin Pyrenocarpae volemitol ve mannitol içerirken hiç volemitol bulunmaz ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı alg türleri mannitolü yüksek bitkilerdeki fotosentez sonucu sakkaroz depolanması gibi biriktirirler ![]() DEPO POLİSAKKARİTLERİ Enerji depolanmasında kullanılan polisakkaritler aşağıdaki kimyasal sınıflandırmada görüleceği üzere çok çeşitlidir ![]() ![]() ![]() NİŞASTALAR Chlamydonas, Chlorella gibi mikro alglerden Dicotyledonlara kadar en yaygın bulunan polisakkarit deposu madde nişastadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüksek bitkilerde amiloz / amilopektin oranı taksonomik bir karakter olarak önemli ise de ortalaması gene %20 cıvarındadır, ancak bazı buruşuk bezelye varyeteleri gibi %60 – 80 gibi amiloz oranı ile istisna oluşturanlar da vardır ![]() ![]() ![]() Kırmızı alglerde amiloz hiç bulunmaz ve polisakkaritleri a-1,4-bağlı glukan içermesi gibi bazı özellikleri ile hayvanlardaki glikojenle benzerlik gösterir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimyab - 1, 3 - BAĞLI GLUKANLAR Sitoplazmik glukanlardan vaküoler yapılar oluşturanlara kadar olmak üzere çeşitli formlarda hemen hemen tüm bitkilerde bulunurlar ![]() ![]() En yüksek oranda bulundukları bitki grubu Phaeophyceae’dir ve bu grupta laminarin adı verilen madde olarak görülürler ![]() ![]() ![]() Redüktan potansiyeli olan zincir uçlarında ise mannitol yer alır ![]() ![]() Mannitol içermeyen b - 1, 3 - bağlı glukanlar ise çok farklı bitki dokularında görülür ![]() ![]() Temelde düz zincirli bir glukan olan likenin maddesi çeşitli likenlerin tallusunda bulunur ve b - 1, 3 - ile b - 1, 4 - glükozidik bağlar içeren sellotriozdan oluşur ![]() Likenin benzeri glukanlar yulaf ve arpada da bulunmuştur ![]() ![]() FRUKTOZANLAR Compositae için karakteristik olan bu gruptan inülin polisakkaritleri niþastanýn depo iþlevini üstlenmiþlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Triticum repens’in yer altý gövdesi, Agava vera cruz, Cordyline terminalis ve diðer birçok tahýlýn gövdesinde bulunan bu fruktanýn temel yapýsý tipikse de ayrýntýlarda türler ve varyeteler arasý farklýlýklar bulunabilmektedir ![]() Dahlia, Helianthus ve Cichorum gibi Compositae üyelerinin kök ve tüberlerinde, Campanulaceae’de b - ( 2 - 1), Monocotyledonae’de ve özellikle Graminae’de, örneðin buðday ve pirinçte ise b - ( 2 - 6) baðlý tipler bulunur ![]() Ýnülinler yerelmasý, Dahlia yumrularýnýn taze að ![]() ![]() Alglerde fruktozan bulunmayýþýna karþýn Acetobactor levanicum ve Streptococcus salivarius gibi birçok bakterinin 6, 2 - baðlý ve 1 ![]() ![]() MANNANLAR, GALAKTO- VE GLÜKOMANNANLAR Mannanlar Phytelephelas macrocarpa, Phoenix canarensis ve P ![]() ![]() Galaktomannanlar Birçok legüminozlarýn tohumlarýnýn endosperminde bulunmuþlardýr, örneðin Ceratonia siliqua, Cyamopsis türlerinde, kahve danesi tohum kabuðunun içyüzündeki vitröz tabakada tipiktirler ![]() ![]() b - 1, 4 - baðlý mannopiranoz iskelete 6 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Glükomannanlar Örneðin tüberli Amorphophallus tuberosus ve diðer bazý türleri, Liliaceae’den Iris türlerinin tohumlarý, Cremastra orkid yumrularýnda bulunan bu müsilajlar düz zincirli glükomannan moleküllerdir ![]() Amorphaphallus tuberosus’da b - D - 1, 4 – baðlý olan ve tipik olarak 5 / 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Plantago Müsilajlarý: Plantago tohumlarýnýn müsilajlarý D - ksiloz, L – arabinoz, D- galakturonik asitten ve bazen de L – ramnoz veya D – galaktozdan oluþur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ASPERULOZÝDLER ve OKUBÝNLER 18 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı maddeler veya türevlerinin labilite sorunu olması ise konu üzerindeki çalışmaların çok uzun süre tümüyle durmasına ve unutulmalarına neden olmuştur ![]() ![]() ![]() Örneğin aserulozit 1851 yılında Rubia tinctorum kökünden izole edilmiş, daha sonra Asperula odorata, Galium aparine ve G ![]() ![]() ![]() Benzeri bir tarihçe okubin için de geçerlidir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu iki madde grubunun diğer glükozitlerden farklı ve dikkat çekici özellikleri zayıf asit hidrolizi sırasında önce mavi yeşil renkte olup, hidrolizin ilerlemesi ile kararan bir çökelek yapmalarıdır ![]() Aynı gruptan olup ilk olarak Strychnos vomica meyvalarında bulunan loganin kuru ağırlığın %25’ini oluşturduğundan hidrolizinde bu renklenmeyi göstermemiş ve aynı gruptan olduğu anlaşılamamıştır: Bu maddenin Strychnos vomica meyvasının yaralanması ![]() ![]() Ancak kağıt ve sonra ince tabaka kromatografilerinin gelişmesi ile farklı renklenmelerini sağlayan reaktifler sayesinde bitki ekstraktlarında birbirlerinden ayırt edilmişlerdir ![]() ![]() Zamanla aynı ekstraktta bulunan bu maddelerden mavi yeşil çökelek verenler ayırılarak diğerleri iridoidler olarak adlandırılmıştır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaİRİDOİDLER Kimyasal formüllerindeki benzerliğin ilk bakışta az olduğu bu siklik bileşiklerden okubin aglükonu olan okubinojen türevi, Gentiana lutea ve yakın akrabası olan türlerde bulunan ve moleküler yapı benzerliği olan centiopikrinin belirlenmesinden sonra Nepata cataria yağında bulunan nepetalakton izole edilmiştir ![]() Bu madde üzerindeki ayrıntılı araştırmalar maddenin C10H16O3 bileşimindeki bir asidik aldehit olup çözeltisinde aldehitin, aldehit ve ketonlar kadar stabl olmayan – C = C – O – H enol grubuna dönüşümü ile enolleşen, ve sonra da halkasallaşan – CO – O – grubuna dönüşmesi ile laktonlaşarak nepelakton oluşturan doğal maddenin yapay ürünü olduğunu göstermiştir ![]() ![]() Nepelaktonun bu halka dışındaki kalan bir kısmı metilsiklopentandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Iridomyrex nitidus ekstraktlarında ise iridodial ve iridomirmesin bulunmuş, Dolichoderus cinsinin diceratoclinea scabridus ve diğer türlerinde ise dolikodial tespit edilmiştir ![]() Daha sonraları Genipa americana meyvalarında genipin, Cornus florida verbenalin, Catalpa ovata’da verbenalinin p-hidroksibenzoik asit esteri olan katalpik asit bulunmuştur ![]() ![]() Nepatalakton ve meniantin kediler ve akrabalarını bitkiye çeken maddeler olarak ilginçtir ![]() ![]() Swertia japonica’daki svertiamarin centiopikrine çok benzer yapıdaki bir maddedir ve hidrolizi ile dihidroizokumarin eritrosentaurin ile gentianin alkaloidini oluşturur ki uzun süre gentianinin doğal bir madde olduğu sanılmıştır ![]() ![]() Monontrapa hypopitys’in monottropeini, akubinin p-hidroksi benzoat türevi olan agnusit, katalpozit ve harpagophytum procumbens’in harpagoziti de bu gruptaki maddelerdir ![]() Tabloda bazı siklopentan iridoidlerinin sübstitüsyon şekilleri de verilmiştir ![]() BIYOSENTEZLERI Diğer monoterpenoidler gibi mevalonat devresi ürünü oldukları 14C etiketli mavelonat ile gösterilmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() KEMOTAKSONOMIK DAĞILIMLARI Asperilozid özellikle Rubiaceae’de, okubin ise özellikle Sympetaleae’de bulunur ![]() Rubiaceae 1964 yılında Engler sisteminde diğer iridoid içeren familyalarla beraber Gentiales ordosuna alınmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu örneklerden anlaşılacağı üzere fitokimyasal karakterler belirlenip kapsamlı ve ayrıntılı olarak incelendikçe taksonomide fitokimyanın önemi artmaktadır ve artacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Genipin de Rubiaceae’den Genipa americana’da bulunur ve asperilozide benzer moleküler yapıya sahip olması biyojenetik kaynaklarının aynı olduğunu gösterir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#19 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaRANUNCULACEAE’DE RANUNKULÝN ve SÝYANOJENETÝKLERÝN DAÐILIMI RANUNCULACEAE SİSTEMATİĞİ Ranunculaceae, sınırları uzun süre önce yeterince belirginleşmiş olan ve birkaç cins dışında üyeleri kesin olarak tanımlanmış bir familyadır ![]() 1890 – 1950 döneminde Helleboroidae ve Ranunculoidae, daha sonra ise Helleboraceae ve Ranunculaceae şeklinde adlandırılan bu gruplardan 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Ranunculaceae’nin sito-taksonomisi de 1920’li yıllarda incelenmeye başlanarak 1930-40’lı yıllarda bir sınıflandırma modeli ortaya konmuştur ![]() Karyotip analizleri ve kromozomal deðerlendirmeler boyut ve þekil açýsýndan farklý iki grubun varlýðýný göstermiþtir: Uzun, ince ve bükülmüþ olanlarýn bulunduðu R - tipi, Ranunculaceae’yi karakterize eden kromozomlar ile kýsa ve böbrek, fasulye danesi biçimli T - tipi, Thalictrum’tarafýndan karakterize edilenler olarak ikiye ayýrý*** bitkilerden Coptis ve Xanthorrhiza ayýrýlarak karyotipik bir sýnýflandýrma modeli kurulmuþtur ![]() Bu sistemde uniovulat karpellerin multiovulat karpellerden birkaç kez oluþtuðu ileri sürülmüþ ve bu sisteme göre oluþturulan Ranunculaceae soy aðacý 1963 yýlýnda yayýnlanmýþtýr ![]() KEMOTAKSONOMIK KARAKTERLER Familyayý tümüyle karakterize edecek bir bileþik veya grubu bulunamamýþ olmakla birlikte cins, alt familya gibi familya altý düzeyde oldukça karakteristik olan kriterler bulunmuþtur ![]() Fenolik Bileþikler Kamferol ve kersetin familyada çok yaygýndýr ve genellikle klorojenik asit,1-kaffeoyl glükoz gibi kafeik asit türevleri ile beraber bulunurlar ![]() ![]() ![]() ![]() Ranunculaceae’de tanenler hiç görülmez ![]() Biyosentezleri ve okidatif eºlenme özellikleri: Ac – CoA ile baºlayan poliketid yolu ve þikimik asit yolu ile iki þekilde sentezlenebilirler ![]() ![]() ![]() Alkaloidler Berberin-, aponorfin-, bibenzil-izokinolin gibi izokinolin tipi alkaloidler Aquilegia, Coptis, Hydrastis, Thalictrum ve Xanthorrhiza cinslerinde bulunur ![]() Zigomorf çiçekli Delphinium ve Aconitum ise diterpen türevi alkaloidleri içerir ![]() Familyada kuaterner aporfin tipi baz olan magnoflorin yaygın olarak bulunur ve bulunduğu cinsler alkaloid içermezler ![]() ![]() ![]() Saponinler Anemone, Clematis, Knowltonia ve Ranunculus cinslerinde bulunur, yaygındır ![]() ![]() Triterpenler olan oleanik asit ve hederajenin gibi sapojeninlere de bazı cinslerde rastlanmaktadır ![]() Dığer Bileşikler Adonis’de kardenolidler ve Helleborus’da bufodienolidler bulunur ![]() ![]() TAKSONOMİK KARAKTERİSTİKLER Familyanın karakteristiği olan ranunkulin maddesi diğer familyalarda kesinlikle bulunmaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Protoanemoninin de öncüsü olan ranunkulin glikoziti Ranunculus’dan izole edilmiştir ![]() ![]() Ranunculaceae türlerinde ranunkulinin (a) kromatografik olarak nitel, (b) en duyarlı yöntem olarak protoanemoninin buhar destilatında spektrofotometrik olarak 260 nm ![]() ![]() ![]() Siyanojenetik bileşikler tüm Aquilegia ve Isopyrum türlerinde bulunmuş, ayrıca bazı Ranunculus türlerinde, özellikle R ![]() ![]() ![]() SÜLFÜR BÝLEÞÝKLERÝNÝN TAKSONOMÝK DAÐILIMI Mikroorganizmalardan yüksek bitkilere kadar dağılım gösteren sülfürlü bileşiklerinin kimyasal çeşitliliği çok yüksek düzeyde olduğundan taksonomik karakter özelliği taşırlar ![]() Metabolizmalarının tam olarak incelenmiş olduğu söylenemez ![]() ![]() ![]() ![]() Bu yaşamsal organik sülfür bileşiklerinin çoğu en redükte formları halindedir, sülfit bağı ile bağlıdırlar ![]() ![]() TİYOLLER Çok kötü kokular salgılayan bitkilere bu kokuyu sağlayan maddeler genellikle küçük moleküllü ve uçucu tiyoller ile sülfidlerdir ve genellikle öncü bazı maddelerin enzimatik veya kimyasal parçalanma ürünleridir ![]() ![]() Benzer şekilde Lacianthus ve Coprosma gibi bazı Rubiaceae cinsleri de bazı öncülerden oluşan kokulu metan etiyol kokusuna sahiptirler ![]() Allium cepa’daki keskin kokuyu veren 1-propanetiyol S-propilsistein veya sülfoksidin bölünmesinden oluşur ![]() Asparagus bu işleve sahip olan 3, 3, - dimerkaptoizobutirik asiti enzimatik olarak sentezler ![]() Mimosaceae familyasının birçok cinsi incinme sonucunda koku salgılar ![]() ![]() SÜLFİTLER Çeşitli alifatik ve aromatik sülfitler mikroorganizmalarda yaygın olarak bulunur ve bunlardan en iyi bilinenleri penisilin, gliotoksin, basitrasin gibi antibiyotiklerdir ![]() ![]() ![]() Deniz alglerinde basit moleküllü ve uçucu sülfitler bulunur ve teinler ile diğer sülfonyum öncülerinden sentezlenirler ![]() ![]() ![]() ![]() Benzeri bir tablo çeşitli di- ve poli-sülfitler veya farklı alkil- ve alkenil grubunun sübstitüsyon türevleri için de geçerlidir ![]() Metil sülfitlerin tabiatı ile ilgili önemli bulgu ise tiyol gruplarının metilasyonu veya metioninden meydana gelişleridir ![]() ![]() Sülfürlü alkaloidler de diğer önemli bir gruptur ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#20 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaPROTEİNİK OLMAYAN AMİNO ASİTLER Bu gruptaki amino asitlerin hemen hepsi sisteinden ve S-sübstitüsyonu ile oluşur ve sistein ile benzeri öncilerden sentezlenirler ![]() S-metilsistein ve sülfoksidi bu grubun taksonomik dağılımı iyi incelenmiş maddelerindendir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Örneğin Krusiferler tioglikozit öncülerinin enzimatik parçalanması ile w-metilsülfinil-alkil izotiyosiyanatları sentezlerler ![]() Allium türlerinde de S-sübstitüe sisteinler bulunur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mimosaceae diğer bir sülfürlü amino asit kaynağıdır ![]() ![]() Bu amino asitler biyojenetik olarak sistein ile bazal metabolizma ürünü olan hidroksi- veya okso- fragmanlarýndan sentezlenir ![]() ![]() İZOTİYOSİYANATLAR VE GLUKOZİDİK ÖNCÜLERİ İzotiyosiyanat oluşturan tiyoglikozitler kolayca enzimatik hidrolize uğrayabilirler ve yeni bir moleküler düzen kazanarak hardal yağlarını, glükoz ve sülfatı oluştururlar ![]() ![]() İzotiyosiyanatların çoğu keskin tadları ile kendilerini belli ederler ve baharat olarak kullanılırlar ![]() ![]() ![]() Normal olarak öncü tiyoglikozitler hidrolizlerini sağlayan mirozinaz enzimi ile birlikte özelleşmiş idyoblast hücrelerinde bulunurlar ve hücre parçalanması ile serbest kalırlar ![]() Mirozinaz histokimyasal olarak belirlenebildiğinden türlerin izotiyosiyanat için taranması kolaydır ![]() Glikozitler glükozun R- yan zincirinde farklılık gösteren ve izotiyosiyanat oluşturan elliden fazla üyesi olan bir madde grubudur ![]() ![]() ![]() Kemotaksonomik açıdan ele alındığında bu madde grubunun Rhodales ordosunun Crucifereae başta olmak üzere Capparidaceae, Resedaceae ve Moringaceae familyalarında bulunduğu ve Crucifereae’nin 1500 kadar olan türlerinin 300’ü kadarında önemli oranlarda bulundukları görülür ![]() ![]() ![]() ![]() Tropaeolaceae, Salvadoraceae, Limnanthaceae ve Caricaceae de tiyoglükozit içeren cinsleri bulunan familyalardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() PROTEİN AMİNO ASİTLERİ ve İLGİLİ BİLEŞİKLER İlk olarak 18 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Modern analiz teknikleri gelişmeden önce yararlanılan klasik organik kimya yöntemleri için yeterli miktardaki amino asitin ekstraksiyonu zor ve zaman alıcı olduğundan gelişmeler yavaş olmuş ve son keşfedilen temel protein amino asitleri olan asparajin ve glutaminin ilk olarak bitki proteinleri hidrolizatlarında tanımlanması ancak 1932 yılında gerçekleştirilmiştir ![]() ![]() Amino asitlerin birbirlerlerine ve diğer maddelere dönüşüm tepkimeleri de ikincil metabolizmada önemli bir yer tutar: Aromatik a - amino asitlerin sentezinde ve özellikle birbirlerine dönüşümlerinde hidroksillenme tepkimesi önemlidir, örneğin fenilalaninin hidroksillenmesi ile tirozin oluşur ![]() C -, O - ve N – metillenmeleri de önemlidir ve örneğin homosisteinden sağlanan metil grupları metiyonin, glisin veya serin metili ile de tüberin metaboliti sentezlenir ![]() Aromatik amino asitlerin mikroorganizmalar ve bitkilerdeki temel sentez yolu , adını ilk bulunduğu şikimi-no-ki bitkisinden alan ve benzen halkalı şikimik asidin biri açılmış çift halkalı korizmik asitin L – fenilalanin, tirozin veya triptofana dönüştüğü şikimik asit veya şikimat yoludur ![]() ![]() ![]() Bakterilerde salisilik asit gibi maddeler, yüksek bitkilerde linyin ve alkaloidleri flavonoidler bu aromatik amino asitlerden ve özellikle triptofandan sentezlenir ![]() ![]() Tümör inhibitörü podofillotoksin ve Streptomyces metaboliti ketomisin de bu yolla sentezlenen önemli ürünlerdendir ![]() Tipik olarak protein yapısına girmeyen amino asitlerin tanımlanması ise daha da yavaş yürümüş ve asparajinle glutaminin keşfi ile hidrolizat analizinin tanımlandığı yıl olan 1961’de altı serbest amino asitle betainler belirlenmiştir ![]() ![]() KROMATOGRAFİ ve İYONOFOREZ Kolon kromatografisinin uzun süre büyük boyutlu kolonlarla uygulanabilmesi nedeniyle ancak kağıt kromatografisi ve iki boyutlu teknik geliştikten sonra hidrolizatların tam olarak incelenebilmesi mümkün olmuştur ![]() ![]() ![]() Modern tekniklerin atası sayılabilecek cihazlarla kemotaksonomik çalışmalar 1960’ların ortasında yayınlanmaya başlamışsa da bu amaçla yapılan ilk yayın 1950’lerin ortalarına doğru basılan balık kası protein hidrolizatı üzerindeki bulguların raporudur ![]() ![]() Birkaç yıl sonra ise bitki kemotaksonomisi üzerine ilk çalışma yayınlanmış ve 48 familyanın 166 türüne ait örneklerin çeşitli organlarında elde edilen ilginç sonuçlar verilmiştir: Bazı amino asitlerin bazı türlerde hem serbest hem de proteinlerde yüksek oranlarda bulunduğuna dayanarak “temel amino asitler” kavramı ortaya atılmıştır ![]() ![]() FARKLI AMİNO ASİTLERİN TAKSONOMİK ÖNEMLERİ İlerleyen çalışmalar protein amino asitlerinin yüksek derişimlerde olanlarının taksonomik karakter olabileceğini desteklemişse de bu gruptaki aa ![]() ![]() ![]() Örneğin azetidin-2-karboksilik asit Liliaceae ve yakın akrabası olan Agavaceae ile Amarylladaceae’de bulunan bir amino asittir ![]() Latirin ise tek bir cins ile çok yakın bazı alt gruplarda bulunan bir aa ![]() ![]() Öte yandan gene proteinik olmayan bir aa ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tür çelişkili gibi görünen bazı durumlar oldukça yakın zamanlardaki evrimleşmelerin yarattığı morfolojik veya biyosentetik açılımlar ile açıklanabilir ![]() Her nekadar bir amino asitin tek bir cins veya türde bulunması dağılımının sistematikteki önemini şüpheli kılarsa da bu durum tek bir gen-enzim eksikliğine bağlı biyokimyasal farklılığa bağlanabilir ![]() PAPILLIONATAE’de AMINO ASIT BIYOSENTEZININ DEĞİŞKENLİĞİ 52 Lathyrus ve 42 Vicia türünün kolay elde edildiği ve aa ![]() ![]() Amino asitlerin genel durumlarının değerlendirilmesi ile farklı türlerdeki serbest aa ![]() ![]() ![]() ![]() Lathyrus Türleri Farklı türlerde karakteristik olan latirin dışında 10 proteinik olmayan aa ![]() ![]() Latirinin b- (2-amino-pirimidin-4-il)alanin yapısında olduğu belirlendikten sonra L-homoarjinin, a,g-diaminobutirik asit, a-amino-b-oksalilaminopropiyonik asit, g-hidroksihomoarjinin ve a-amino-g-oksalilaminobutirik asitin yapısı da ortaya çıkarılmış ve dağılım tabloları da yapılmıştır ![]() Bu maddelerin dağılımı tablosu Lathyrus türlerinin a,g-diaminobutirik asit içeren ve L-homoarjinin içerenler olarak iki alt gruba ayırılması gerektiğini göstermiştir ![]() a - amino karboksilik asitleri içeren türler dekarboksilasyon ve nitrilasyon ile yüksek bitkilerdeki nitrilleri oluþturan türlerdir ![]() L - homoarjinin içeren türler de iki gruba ayırılabilir: Yüksek miktarda L-homoarjinin içeren türlerle düşük oranda içeren ve yanında g-hidroksihomoarjininin bulunduğu türler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Vicia Türleri Vicia türlerinin tohumlarında 13 proteinik olmayan aa ![]() ![]() ![]() Bu cinsin türlerinin b-siyanoalanin ve g-glutamil içerenler ve içermeyenler olarak gruplandırılabileceği görülmüştür ![]() ![]() Siyano bileşiklerini sentezleyerek depolayan türlerin aynı zamanda asparajin depolaması her iki enzim sisteminin beraber bulunduğunu, diğer bazı türlerde nitrilazın dominant enzim olduğunu, geriye kalan türlerin ise g-glutamil transferazca zengin olanlar olduğunu gösteren kanıtlar bulunmuştur ![]() g-hidroksiarjinin diğer cinslerde bulunmayan bir aa ![]() ![]() ![]() Yüksek oranlı siyano bileşikleri içermeyen türlerin bulunduğu grup ta kanavanin depolayıp depolamamalarına göre alt gruplara ayırılabilir ![]() ![]() Bu alt gruplandırmalar her iki cinste de ara morfolojik karakterlerin biyokimyasal evrim sonucunda ortaya çıktığı fikrini vermektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#21 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaDIĞER CINSLERDEKI PROTEINIK OLMAYAN AMINO ASITLER Örneğin Mimosaceae’de , a,g-diaminopropiyonik asit, albizziin: L – 2 – amino – 3 - üreidopropiyonik asit ve villardiin: b-(urasil – 3 - il) alanin ile mimozin: b-(1,4- dehidro –3 - hidroksi- 4 – okso – pirid – 1 – il) bileşikleri bulunur ve kimyasal yapı benzerlikleri önemli düzeydedir ![]() Gene bu familyada sülfürlü bileşiklerden djenkolik asit ( 2 – amino – 2 – karboksietan – tiyometil L – sistein, dikrostakik asit: S – (2 – hidroksi – 2 – karboksietansülfonilmetil) - L – sistein, S – ( 2 – karboksietil) - L – sistein ve N – asetil - L – dijonkolik asit bulunur ![]() Allium’da daha önce Rosaceae incelenirken söz edilmiş olan başka bir sülfürlü amino asit grubu ile türevleri bulunur ki 4 – metilprolin, 4 – hidroksi – metilprolin ve 4 – metilenprolinden oluşan bu benzer kimyasal yapılı üçlü amino asit grubunun filojenetik önemi kayda değer ![]() KARŞILAŞTIRMALI ALKALOİD BİYOKİMYASI Bu bazik karakterli azotlu bileþikler toksik ve farmasötik etkileri nedeniyle çok uzun süredir bilinen, gerek hekimler, gerekse de farmasötik botanikçiler organik kimyacýlar tarafýndan incelenen, akonitin, kolsiþin, hiyosiyamin ve kinin gibi bileþiklerdir ![]() Eczacýlar alkaloidleri farmakolojik etkilerine göre sýnýflandýrýrken kimyacýlar özellikle karbon iskeletinin yapýsýna dayanan yapýsal özellikleri ve içerdikleri heterosiklik sistemlere göre sýnýflandýrmýþlardýr ![]() Büyük ölçüde lizin, ornitin, fenilalanin, tirozin ve triptofan a - amino as ![]() ![]() ![]() BİYOGENETİK SINIFLANDIRMA 1950’lerde de biyogenetik açıdan incelenmelerine ve bu açıdan sınıflandırılmalarına başlanmış ve şu şekilde ele alınmışlardır: GERÇEK ALKALOİDLER Biyojenetik bir aminden meydana gelen bir amino asidin dekarboksilasyonu ile oluşanlardır ![]() ![]() PROTOALKALOİDLER Alkaloid benzeri şeklinde tanımlanabilen bu grup maddeler de amino asitlerden veya biyojenetik aminlerden oluşur, fakat triptofandan sentezlenenler dışında kalanlar heterosiklik sistem içermezler ![]() ![]() PSÖDOALKALOİDLER Azotlu bazik bileşikler olan alkaloid benzeri maddeler arasında yer alanlar mono-, di- ve tri-terpenler veya steroller, asetattan türeyen alifatik poliketo asitler gibi bileşiklerdir ![]() Bu gruplara sokulmuş olan maddeleri pratik kullanıma uygunluğu, pratikteki yararları açısından değil de biyojenetik durumları ve biyosentez mekanizmaları açısından ele aldığımızda gerçek alkaloidler ile diğer gruplar arasındaki gerçek biyolojik farkları görebiliriz ![]() KİMYASAL ve KEMOTAKSONOMİK GRUPLANDIRMA Alkaloidlerin çeşitliliği ve geniş dağılımları nedeniyle zaman içinde gelişerek oturan bu sistemsiz gruplandırma ile tanımlanır olmuşlardır ![]() BENZODİYAZEPİNLER Özellikle Penicillium türlerinde bulunan siklopenin, siklopenol gibi fenilalanin iskeletine sahip 2 veya 3 halkalı bileşiklerdir ![]() ![]() b - LAKTAMLAR Klinik antibiyotikler olan penisilin ve sefalosporin grupları aynı L – val, - ser, - a - aminoadipik asit tripeptidinden sentezlenir ![]() ![]() “ERGOT” ALKALOİDLERİ Arpa gibi otsuların paraziti Claviceps purpurea gibi bazı parazit fungusların hiflerinde elimoklavin gibi triptofan iskeleti olan ve 4 – 5 halkalı alk ![]() ![]() ![]() PİPERİDİN ve PİROLİDİN ALKALOİDLERİ Piperidinler lizinden gelen nikotinik asit halkasına sahip olup birbirine kuvvetle bağlı çift nikotinik halkalı anatabin veya 2 ![]() ![]() ![]() Rhizoctonia leguminicola fungusunca sentezlenen slaframin adı verilen toksini pipekolik asittir ve lizinden sentezlenir ![]() ![]() Yosunlarda görülen ve çok halkalı tipleri de olan, karmaşık yapılı likopodin, adenokarpin gibi üyeleri olan çok sayıda ve tipte alk ![]() ![]() Pirolidinler ornitin iskeleti içerirler ve putresin gibi tek veya higrin gibi açılmış çift halkalı alk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İZOKİNOLİN GRUBU ALKALOİDLER Fenilamin grubu dopamin ve hordein gibi farmasötik üyeleri bol olan bir alt grubudur ![]() ![]() Benzilizokinolin grubu ise 3 kapalı ve 1 açık halkalı daha karmaşık ve papaverin gibi bilinen üyeleri olan gruptur ![]() Aporfinler oksidativ fenolik birleşme ürünü olan, tirozin iskeleti taşıyan 4 veya bazıları 5 halkalı benzilkinolin bileşikleridir Erythrina alkaloidleri de tirozin iskeletine sahip olan 5 halkalı bileşiklerdir ![]() ![]() Protoberberin alk ![]() ![]() Fenetilizokinolin alk ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#22 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaAMARYLLIDACEAE ve MESEMBRİN ALKALOİDLERİ Kimyasal yapı benzerlikleri olup taksonomik ve filogenetik dağılımları farklı iki alk ![]() ![]() Amaryllidaceae alk ![]() ![]() Mesembrin alk ![]() ![]() KİNOLİN GRUBU ALKALOİDLER Grubun kimyasal karakteristiği yapıdaki triptofan sentezi ara ürünü olan antranilik asit ünitesidir ![]() ![]() ![]() İNDOL ALKALOİDLERİ Triptofan molekülünden türeyen gramin bazının öncü madde olduğu bu grup genellikle 3 halkalı gruptur ![]() Terpenoid indol iskeleti olan grup bitkilerde en yaygın olan alkaloid gruplarındandır, binden fazla tür ve alt türde bulunmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() İPEKAK ALKALOİDLERİ Terpenoid alkaloidlerindeki iskelete benzer bir iskeleti de içeren ve biyosentez mekanizmaları benzerlik gösteren, biri açık veya kapalı olmak üzere genellikle 6 halkalı bileşiklerdir ![]() BİYOSENTEZLERİ Alkaloidlerin çok çeşitli olması ve kemotaksonomik dağılımlarının geniş oluşu nedeniyle konunun genel bir çerçevede incelenmesi olanaksızdır ![]() ![]() Yukarıda belirtildiği üzere birkaç öncü maddeden çok çeşitli ara tepkimeler ile sentezlendiklerinden ilk reaksiyonlar önemlidir ve kalıp olarak kabul edilecek tepkime ilgili öncü amino asitle organik asitin birleşmesi ile alkaloidin öncüsü olan esterin oluşmasıdır ![]() Aromatik alkaloidler ise iki fenol halkasının oksidatif şekilde birleşmesiyle olur ![]() Aşağıda söz edilecek olan ve nikotinik asidin de dahil olduğu piperidin alkaloidlerinin büyük kısmı lizin ve asetoasetattan, pirrolidin alk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ALKALOİDLERİN KEMOTAKSONOMİK DAĞILIMININ BAZI ESASLARI 1964 yılında revize edilmiş olan Engler sistemine göre Eğreltiler ile Açık ve Kapalı Tohumlulardaki dağılımları incelendiğinde Tabloda verilen bazı açık kemotaksonomik sonuçlar elde edilmiştir ![]() Gerçek alk ![]() ![]() ![]() ![]() Lycopodium için karakteristik olan a, a1-disübstitüe piperidin poliketo asitleri, diğer adıyla pinidinler çamlarda asetattan türevlenir ![]() ![]() Angiospermlerde alk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özellikle tablodaki 1 – 7 ![]() ![]() ![]() Alk ![]() ![]() ![]() Tek tek alk ![]() ![]() ![]() ![]() Bu anlaşılması zor tablonun değerlendirilebilmesi için ekolojik ve fizyolojik etkilerin rolü de araştırılmış ise de böyle bir ilişki kurulamamıştır ![]() ALKALOİD KEMOTAKSONOMİSİNDEKİ PARALELLİKLER VE UYUMSUZLUKLAR Paralellik Farklý taksonlarýn ayný maddeyi veya ayný madde tipini sentezlemelerine karþýn aralarýnda biyosentetik açýdan korelasyon kurulamamýþ olmasý halidir ![]() Örneğin Berberidaceae, Leguminosae ve Scrophulariaceae’de N-metilsistidin sentezi paralel bir sentez ve depolamadır ![]() Kesişme- Konverjens Farklı karakter topluluklarına sahip taksonların aynı maddeyi veya madde tipini aynı biyosentetik yolla sentezlemeleridir ![]() Örneğin Lupinus ve Chelidonium majus’un spartein sentezlemeleri Analoji Taksada ayný maddenin farklý biyosentetik yollardan sentezlenmelerine karþýn aralarýnda diðer açýlardan da yakýnlýk bulunmasý halidir ![]() Örneðin Chenopodiaceae ve Solanaceae’de anabazin sentezi ve birikmesi Farklýlýk, ayrýlma- Diversifikasyon Diðer yönlerden benzer karakterleri çok olup bir kimyasal madde sýnýfýndan farklý maddeleri ayrý biyosentetik yollardan sentezleyip biriktiren taksadýr ![]() Örneðin Conium koniin ve ilgili alk ![]() ![]() Dallanma- Diverjans Diðer yönlerden benzerlikleri çok olup çok farklý kimyasal madde sýnýflarýndan maddeleri henüz bilinmeyen biyosentetik yollardan sentezleyerek biriktiren taksadýr ![]() Örneðin Calycotome spinosa ve Genista purgans L ![]() ![]() ![]() ![]() Homoloji Ýlgili taksa kimyasal açýdan çok farklýdýr, fakat ayný biyojenetik yoldan benzeri maddeleri sentezleyerek depolarlar ![]() Örneðin Strychnos vacacoua alkaloid benzeri bakankozin maddesini sentezler ![]() homologluðu kesin olan azotsuz iridoidleri, Gentianaceae ise ayrýca gentiopikrini sentezler ![]() Bu terminolojinin aynen uygulanmasýnda bazý zorluklarla karþýlaþýlabilmektedir: Örneðin belli bir madde grubunun depolanmasýnýn belirlenmesinden sonra biyosentez mekanizmasýnýn ortaya çýkarýlmasý zor olabilmekte ve uzun zaman alabilmektedir ![]() ![]() Ayrýca taksanýn gerçek filojenetik iliþkilerinin morfoloji, anatomi, palinoloji ve sitoloji yöntemleri ile belirlenemediði durumlarda kemotaksonomik karakterler sistematik deðerlendirmeler yönlendirici olabilir ![]() Örneðin Alangiaceae Umbelliflorae içindeki Cornaceae, Araliaceae ve Umbellifereae ile bþrlikte ele alýnan fakat emetin tipi bazlarý ile Rubiaceae’ye benzer olan bir gruptur ![]() ![]() ![]() Paralellikler ile Uyumsuzluklarýn deðerlendirilmesine Örnekler Ýzopelletierin ve Psödopelletierin: Ýzopelletierin Crassulaceae’den Sedum acre L ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Araþtýrmalar Solanaceae’nin izopelletierini higrin ve tropeinlerle ayný yoldan, ornitin yerine lizin kaynaðýndan sentezlemektedir ![]() Punicaceae ve Crassulaceae’in ise bu maddeyi asetatýn türevlendirilmesi ile sentezledikleri yönünde kesin olmayan delliller vardýr ![]() Tropan Grubu Alkaloidler: Tropanol ve psödotropanolün en az beþ familyada esterlerinin bulunduðu bilinmektedir: Convolvulaceae’den Convolvulus’ta konvolvin ve konvolamin ile higrin ile kuskohigrin, Crucifereae’den Cochlearia arctica’da koklearin, higrin ve higrolin, Erythroxylaceae’den Erythroxylum coca’da tropakokain ile ekgonin ve higrinler, Euphorbiaceae’den Phyllanthus discoideus’da fillalbin, bazý Solanaceae cinslerinde hyosin, hiyosiyamin ve kuskohigrin ![]() Higrinlerin bu beþ fam ![]() ![]() ![]() Tiloforin: Tylophora cinsinde bazý diðer alk ![]() ![]() ![]() ![]() Papilionaceae alk ![]() ![]() Protoaporfirin ve aporfirinler: Tabloda yer alan bazý proaporfirin- ve aporfin- tipi izokinolin alk ![]() ![]() ![]() Magnoflorin ve Berberin Kuaterner alk ![]() Euphorbiaceae alk ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak alkaloidler önemli kemotaksonomik kriterler saðlama potansiyeli olan, fakat konverjans, diverjans, analoji ve homoloji iliþkileri karmaþýklýk gösterdiðinden taksonomik kesinliklerinin çok iyi incelenmesi gereken bir gruptur ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#23 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaTÝPÝK BAZI ALKALOÝDLÝ CÝNS ve TÜRLER ile ALKALOÝDLERÝNÝN CÝNSLERÝ Sedum acre – sedamin; Lythraceae Familyasý yosunlar – dekodin, kriyojenin, sernuin ve adýný Lycopodium cinsinden alan likopodin; Nicandra physaloides – higrin; Erythroxylon coca – kuskohigrin; Tylophora asthmatica – fenantroindolizidin alk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() BETASÝYANÝNLER VE BETAKSANTÝNLER Azotlu antosiyanin adý ile ilk kristallendirmenin yapýldýðý 1950’lerin ortalarýndan bu yana bu pigment grubunun kemotaksonomisi konusunda yapý*** çalýþmalar Centospermae ordosunun 10 fam ![]() ![]() Beta bu pigment grubu için tipik olarak kabul edilmiº olan Beta vulgaris’ten gelmektedir ve yanlýþ olarak bu madde gruplarý arasýnda kimyasal yapý ve özellik benzerliði olduðu kanýsýný uyandýrmaktadýr ![]() ![]() Bu ordonun Chenopodiaceae, Portulaceae,Amaranthaceae, Nyctaginaceae, Phytolactaceae, Stegnospermaceae, Aizoaceae, Basellaceae, Cactaceae, Didieraceae olmak üzere on betasiyanin familyasý vardýr ![]() ![]() ![]() BETASÝYANÝNLERÝN YAPILARI Grubun ilk olarak kristallendirilen üyesi B ![]() ![]() ![]() ![]() Betanidinin doðal oksidasyon ürünü olan neobetanidin ve türevleri izole edilmiþ ve betanidin ile betanidinin kimyasal yapýlarý ortaya çýkarýlmýþtýr, betanidinin kimyasal adý 5, 6 – di – O - asetilbetanidindir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() NMR spektrometresi ile betaninin trifluoroasetik asit ortamýnda incelemesi betanidin ve iso - betanidinin 5 – O - b - glükopiranozil - betanidin yapýsýnda olduklarýný göstermiþtir ![]() ![]() ![]() 1965’lerde 44 farklý betasiyanin tanýmlanmýþ ve 29’unun hidroliz ürünü olarak da betanidin veya izobetanidin elde edilerek yapýlarý konusundaki bilgiler kesinleþtirilmiþtir ![]() BETAKSANTÝNLERÝN YAPILARI Centrospermeae’nin bu ikinci pigment grubundan kýrmýzý-menekþe renkli betasiyaninler ile sarý renkli olan betaksantinlerin benzer yapýda olmalarýndan uzun süre þüphe edilmiþ ise de 1965’lerde Opunthia ficus-indica meyvalarýnda varlýðý belirlenen indikaksantinin yapýsýnýn aydýnlatýlmasýndan sonra iliºki ortaya konmuºtur ![]() Ýndikaksantinin asidik ve alkalin hidrolizi ile L - prolin ve 4 – metil – piridin - 2, 6 - dikarboksilik asit elde edilmiºtir ![]() ![]() ![]() Bu dihidropiridin grubu ile imino asit deðiþtokuþu tepkimeleri betasiyanin ve betaksantinlerin biyosentezi konusuna ýþýk tutmuþ ve prolin komponentinin modifikasyonu veya prolin için alternatif bir amino asit sübstitüsyonu sarý pigmentlerin ortaya çýktýðý fikri kuvvet kazanmiþtir ![]() Son olarak da B ![]() ![]() BETASÝYANÝN VE - KSANTÝNLERÝN BÝYOSENTEZLERÝ L - b - ( 3, 4 – dihidroksifenil ) alanin – 2 - 14 C ( DOPA ) ile etiketlenmiº ortamda büyütülen fidelerinde betaninin 14 C ile etiketlendiði saptanmýþtýr ![]() ![]() BETASÝYANÝN VE –KSANTÝNLERÝN KEMOTAKSONOMILERI Yukarýda sayýlmýþ olan 10 fam ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Verilen tabloda betasiyaninli fam ![]() ![]() Bu tablodaki ve diðer sonuçlar genel olarak betasiyaninli fam ![]() ![]() Kimyasal veriler morfolojik verilere dayanan ve Centrospermae fam ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#24 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaKÝNONLARIN KARÞILAÞTIRMALI BÝYOKÝMYASI Doðal kinonlar en yaygýn olarak fungus ve yüksek bitkilerde bulunan pigmentler olup, algler, bakteriler ve hayvanlarda da bulunur ![]() ![]() ![]() Difenollerin yükseltgenmiþ türevleri yapýsýnda, doymamýþ halkalý ve aromatik özellikleri olmayan diketonlardýr ![]() ![]() Elektron çekicidirler ve aromatik anyonlar oluºtururlar, bu anyonik özellikleri nedeniyle de fotosentez ve solunum gibi biyolojik red-oks tepkime zincirlerinde önemli rol oynarlar ![]() Tümü her zaman renkli bileþiklerdir ve doðal boya maddesi olarak da kullanýlýrlar ![]() DOÐAL KÝNONLARIN YAPI ve DAÐILIMLARI Doðal kinonlar genelde kinonlarýn para - sübstütisyon türevleridir, mamafih canlýlardan bazý orto - kinonlar da izole edilmiþlerdir ![]() ![]() Canlýlardaki elektron taþýma sistemlerinde çok önemli rol oynayan ubikinonlarýn zincir uzunluðu tipik olarak bakterilerde 6, hayvanlarda ise 10’dur ![]() HAYVANLAR ALEMÝNDE KÝNONLAR Kuºlar, memeliler gibi birçok grubun çeþitli dokularýnda bulunan ubikinonlar solunumdaki rolleri nedeniyle Q koenzimleri olarak da adlandýrýlýrlar ![]() BAKTERÝLERDEKÝ KÝNONLAR Tümü naftokinonlar olan K vitaminlerinin kaynaðý çeþitli bakteri ve alg gruplarý olduðu gibi bakterilerde naftasenkinonlar, izorhodomikinonlar gibi türevleri de bulunur ![]() ![]() BİTKİLERDEKİ KİNONLAR Algler Yaygýn olarak bulunan kinonlar ubikinonlar, K vitaminleri ve plastokinonlardýr ve kemotaksonomik önemleri çok az veya yoktur ![]() Fungi ve Likenler Yüksek bitkilerle beraber kimyasal yapýlarý geniþ açýlým gösteren çeþitli benzo-, nafto-, antra- ve diantra- kinonlar içerirlerse de bu iki büyük grupta birden bulunan kinonlar krizofanol, emodin ve fision gibi birkaç kinondur ![]() Likenlerden izole edilen kinonlar genelde üç gruba dahildir: Euascomycetes’den özellikle Aspergillaceae ve Spheriaceae, Moniales ve Sphaeropsidales, Basidiomycetes’den özellikle geniº bir familya olan Agaricaceae ![]() Bu kinonlarýn sistematik açýdan saçýlma gösteren daðýlýmý yanýnda fungilerin klasik yöntemlerle teþhisi ve sýnýflandýrýlmasýndaki zorluklar kesin sonuçlara varýlmasýna pek izin vermemektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüksek Bitkiler Yüksek bitkilerin tümü deðilse bile büyük kýsmý bir plastokinon içerdiðinden plastokinonlar genellikle kemotaksonomik deðerlendirmede kullanýlamamaktadýr ![]() ![]() DOÐAL KÝNONLARIN BÝYOJENEZÝ Sentez yollarýndan biri þikimik asittendir ve Volucrospora aurantiaca fungusunun 14C ile etiketlenmiþ besiyerinde etiketli volukrisporin terfenilkinonunu sentezlediði gösterilmiþtir ![]() ![]() Ýkinci yol ise poliasetat yolu olup, tüm kinon grubu maddelerin sentezi ile iliþkilendirilebilmiþtir ![]() ![]() Bu yolla sentezin geçerliliði fungide 6-metil salisilik asit biyosentezi gibi örneklerle desteklenmiþtir ![]() Oluþan ilk ürünler ikincil dönüþümlere de uðrayabilir ![]() ![]() ![]() Üçüncü bir yol ise izopren yolu olup perezon ve tanþinon sentezi gibi bazý istisnalar dýþýndaki gruplar ýn sentezi için kesin açýklamalar getirememektedir: Örneðin lapaþolun ayný bitkide halkasal tektokinona veya b-lapaºona dönüºmesinin yolu belirlenememektedir ![]() Bazý naftodiantronlarýn emodin antrondan oluþtuðu Hypericum türlerinde hiperisin biyojenezi örneði ile gösterilmiþ ve di- (emodin-antron) dýþýndaki tüm aramaddeler belirlenmiþtir ![]() KÝNONLARIN KEMOTAKSONOMÝK ÖNEMÝ GYMNOSPERMLER ve MONOKOTÝLEDONLAR Gymnospermeaede seyrek rastlandýklarýndan kemotaksonomik karakter olarak deðerlidirler ![]() Monocotyledonae’den Eleuthera cinsinde eleuterin , Dianella’ da diyanellinon ve Stypanthus’da stipanton gibi istisnalar dýþýnda kemotaksonomik deðerleri azdýr ![]() Liliaceae’de ise antrakinon türevlerinin daðýlýmý kemotaksonomik deðer taþýr ![]() ![]() ![]() DÝKOTÝLEDONLAR Kinonlarýn daðýlýmý ordo düzeyinde deðerlendirilebilmektedir: Asterales’te bulunan perezon bir seskiterpenoid türevidir ve Trixis türlerinde bulunmuþ olup diðer Compositae seskiterpenleri ile yakýnlýk göstermektedir ![]() Celastrales ordosunun Celastraceae fam ![]() ![]() Ericales’te benzokinon, kimafilin, naftokinon, pirolatin arasýnda açýk bir filojenetik iliþki kurulabilmiþtir ![]() ![]() ![]() ![]() Guttiferales’ten Hypericum için yapýsal olarak fagopirinle iliþkili olan hiperisin ve psödohiperisin karakteristiktir ve 300 türünde de bu maddeler anatomik yapýsý karakteristik ve yerleþimleri organlara göre deðiþik olan bezlerde bulunmaktadýr ![]() Juglandales’ten Juglandaceae’nin 3 cinsinde 5-hidroksinaftokinon bileºimindeki yuglon ile dihidroyuglon glikozidi bulunur ![]() Leguminosales içinde bir tek Cassia cinsinin antrakinon türevleri bu cinsi karakterize etmektedir ![]() ![]() Plumbaginales’ten Plumbaginaceae’de bulunan plumbajin naftokinonunun Ericales’teki kimafilin ile çok benzer kimyasal yapýya sahip olmasý yanýnda Ebenales içinde yuglon tipi dört naftokinonun bulunmasý taksonlar aralasýndaki iliþkiyi göstermektedir ![]() Polygonales’ten Polygonaceae’nin Polygonum cinsinde poligonakinon benzokinonu, Fagopyrum’da fagopirin naftodiantronu, Rumex’te dentikulatol fenantrakinonu, ve genelde de 1,8-dihidroksiantrakinonlar aðýrlýklý olmak üzere antrakinonlar bulunur ![]() Antrakinonlarýn çoðu çoðunlukla Polygonoidae alt familyasýnda ve özellikle Polygonoidae alt familyasýndan Rumex, Rheum ve Polygonum’ da görülür ![]() ![]() Primulales’ten Myrsinaceae’nin 4 cinsinde embelin, raponon, mezakinon gibi benzokinonlarýn varlýðý bu fam ![]() ![]() Proteales’te Lomatia’nýn 5 türünün tohumlarýnda lomatiol renkli bir tabaka oluþturursa da diðer türlerinde yoktur ![]() Rubiales’ten Rubiaceae’nin antrakinonlarý karakteristiðe sahiptir: Coelospermum’dan izole edilen koelulatin dýþýnda hiçbir 1,8-dihidroksiantrokinon türevi bu fam ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rubiae’de ise ksantopurpurin ile purpurin ve psödopurpurin türevlerinin bulunuºu karakteristiktir ![]() Tubiflorales ordosu türlerinde çok çeþitli ve birbiri ile pek yakýndan ilgili olmayan kinonlar bulunur ![]() ![]() Borraginaceae ile özellikle alt fam ![]() ![]() ![]() Verbenaceae ile Bignoniaceae lakafol ve tektokinon içerirler, Gesneriaceae’de ise pedisinin grubu benzokinonlar vardýr ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#25 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaBÝTKÝLERDE FLAVONOÝD PÝGMENTLERÝNÝN EVRÝMÝ Flavonoidlerin yapılarının değişkenliği yanında tümüyle sekonder metabolit oluşları nedeniyle beklenen oranda kemotaksonomik veri sağlanamamıştır ![]() ![]() Angiosperm yapraklarındaki fenolik bileşiklerin bitkilerdeki linyinleşme düzeyi ile ilişkileri 1960’larda kurulmuşsa da petallerdeki bileşiklerin doğal seleksiyonla ilişkisi uzun süre tartışma konusu olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özellikle Plumbaginaceae ve Gesneriaceae gibi bazı fam ![]() ![]() İLKSEL BİTKİLERDEKİ FLAVONOİDLER Bakteri, fungi ve alglerde flavonoidlere nadiren rastlanmaktadır, özellikle bakteri ve funguslarda özellikle antosiyaninler görülebilmektedir ![]() ![]() Yosunlar ve eğreltilerde ise flavonoidlere çok sık rastlanmakta ve filojenetik korelasyonlar sağladıkları da gösterilebilmektedir ![]() ![]() Örneğin kırmızı yosunlardan Bryum cryophyllum, B ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eğreltilerden Adianthum veithchianum, Brechnum brassilense, Osmunda regalis ve Pteris longipinnula ve P ![]() ![]() Yosunlardan Madotheca plathyphylla’da saponarin glükoflavonu Mnium cuspidatum ve M ![]() ![]() Pterydıphyta’da angiospermlerdeki flavon, flavonol ve lökoantosiyanidinlerden luteolin, apigenin, kersetin, kamferol bulunur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() GYMNOSPERMAE FLAVONOİDLERİ Yukarıda incelenen ilksel bitkiler ile çok benzerlik gösterirler ![]() ![]() Picea obovata iğne yapraklarında bulunan siyanidin 3 - glükozit antosiyaninin basit fenollerin otooksidasyon ürünü olup bu gruptaki ağaçların yapraklarının kırmızımtrak rengini sağlayan pigment olduğu saptanmıştır ![]() ![]() Gymnospermleri ilksel bitkiler ile angiospermlerden ayıran kemotaksonomik karakter amentoflavon gibi biflavonillerin oluşumudur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MONOCOTYLEDONAE FLAVONOİDLERİ Kemotaksonomik veriler Mono- ve Dicotyledonae’nin aynı kaynaktan paralel evrimleştiğini göstermektedir ![]() ![]() Monocotyledonae flavonoidleri paralel evrimleşme açısından daha ilginçtir ![]() Monocotyledonae’den Irýdaceae ile Dicotyledonae’den Leguminosae genel karakter tablolarý ile çok büyük farklýlýða sahip olmalarýna karþýn ayný ve diðer akrabalarýnda çok nadir olan izoflavonlara sahip olmalarýna ek olarak mangiferin glikoksantonu içermeleri ile dikkat çekicidirler ![]() ![]() Benzeri ilişki Graminae ile Tubiflorae arasında da vardır ![]() ![]() ![]() Monocotyledonae’de görülmeyen iki Dicotyledonae flavonoidleri ise oronlar, 6- veya 8-hidroksile flavonlar grubundan skutellarein ve kersategetindir ![]() ![]() Mono- ve Dicotyledonae arasındaki önmli bir filojenetk ve kemotaksonomik fark ise nitel değil, niceldir: Flavonoller ve lökoantosiyanidinler % oransal olarak Monocotyledonae’de daha azdır ve bu da otsu karakterlerinin sonucudur ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#26 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaDICOTYLEDON FLAVONOİDLERİ Tablodaki ve yukarıda genel çerçevesi verilen bilgilere ek olarak aşağıdaki ayrıntılar belirtilebilir ![]() ANTOSİYANİNLER 3-Deoksiantosiyaninler Bu grubun ilk belirlenen kaynağı olan Gesneriaceae’den elde edilen gesnerin ve diğer üyeleri Bignonniaceae ve taksonomik açıdan yakınlığı olmayan Sterculiaceae’de bulunmuştur ![]() Bu ender rastlanan çiçek antosiyaninlerinin Gesneriaceae’deki daðýlýmlarý coðrafi altfam ![]() ![]() ![]() A-halkası metilasyonu olan antosiyaninler A-halkasındaki hidroksilin metillendiği antosiyanidinler üç Sympetalae fam ![]() ![]() ![]() Plumbago pulchella çiçeklerinde pulkellidin 5 – O - metildelfinidindir, P ![]() ![]() Aynı metilasyon şeklini gösteren flavonoller olan antosiyanidinler Plumbaginaceae’de de vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() A-halkası metilasyonu olan flavonoidlerin yanlızca birkaç Plumbaginaceae alt grubunda fakat sık görülmesi, bunun yanında Staticeae’de bulunmaması, yerlerini mirisetin, delfinidin ve malvidin gibi tipik flavonoidlerin alması ilginçtir ![]() ![]() ![]() ![]() Plumbago türlerinden dördünde 5–O-metile flavonoidler bulunurken P ![]() ![]() Antosiyanidinlerin glikozidik tipleri 200 cins ve 3000 türü olan Scrophulariaceae’nin bazı cins ve türlerindeki sonuçlar fam ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() FLAVONOLLAR VE FLAVONLAR Farmasötik potansiyelleri nedeniyle çok araþtýrýlmýþlardýr ![]() ![]() 7 Tubiflorae fam ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hidroksillenme ve metillenme şekilleri Birçok ender flavonol ve flavonlarda tipik yapı biyosentezlerinin son aşamalarında O – metil sübstitüsyonu ile değişir ![]() ![]() Bu maddelerin taksonomik daðýlýmý filogenetik açýdan anlamlýdýr: genellikle gruplarýn ileri evrimleþme düzeyindeki türlerinde bulunmaktadýrlar ve özellikle simpetal fam ![]() ![]() Başta Compositae olmak üzere Tubiflorae ve Contortae ordolarında bulunmaları ve bu son iki ordo fam ![]() ![]() Morfolojik karakterleri ile taksonomik teþhisleri zor olan fam ![]() ![]() ![]() ![]() Kemotaksonomik açıdan önemli bir bulgu da çok uzun süre Loganaceae’de yer verilen Buddleia’nın 1960’lı yılların ortalarında Tubiflorae içinde Scrophulariaceae fam ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Flavonoidlerin hidroksillenme ve metillenme şekilleri de filogenetik açıdan önemlidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5-hidroksil grubunun robinetin flavonoidinde bulunmayışı ve bu maddenin de yer aldığı kalsonlar adı verilen flavonoid tipinin başta Leguminosae olmak üzere Sapindales’ten Anacardiaceae ve Celastraceae’de oluşu yanında Compositae’de görülmesi oron sentezi ile ilgili olabileceğini göstermektedir ![]() ![]() ![]() Kırktan fazla sınıfı bilinen flavanol ve flavon glükozitlerinin ender görülen bazı cinsleri taksonomik öneme sahiptir ![]() ![]() ![]() Leguminosae flavonoidleri açısından ilginç bir örnek Pisum’dur ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#27 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaDİĞER FLAVONOİDLER Diğer 5 flavonoid sınıfının dicotyledonae’deki dağılımı konusund verilen örneklerde de görüleceği üzere ilksel bitkilerde görülen flavononlar, kalsonlar ve hidroksikalsonlara Dicotyledonae’de de rastlanabilmekte, ve Ranunculaceae ve Salicaceae gibi daha ilksel gruplar yanında Compositae gibi evrimleşmiş gruplarda da görülmektedirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() FLAVONOİDLERİN EVRİMLEŞMESİ Tüm basit flavonoidler müşterek bir kalson C-15 öncüsünden sentezlenir ![]() ![]() Trihidroksilasyonun mutasyonla eliminasyonu yanlýzca yapraklarda görülen ve flavonollerin yerinin flavonlarca alýnmasýnýn nedeni olan bir kayýp mutasyonudur ![]() ![]() ![]() Bazı modifikasyonlar ise ilksellik veya gelişmişlik göstergesi olarak değerlendirelememekte olduklarından “izole karakterler” olarak ele alınmaktadırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer bir izole karakter ise Rosales ve belli bir coğrafi dağılımı olan Archichlamydae ve Sympetalae içindeki Ericaceae için karakteristik olan, ilksel bitkilerde hiç görülmeyen ellagik asittir ki oronlar ile 6 – hidroksile flavonlar gibi Dicotyledonae’ye has olan birkaç polifenollerden biridir ![]() Flavonoid sentezinin evrimleşme ile ilişkisi çok net değildir ve primer metabolik yollardaki değişimlerin bir sonucu olarak böcekleri çeken özellikte pigmentasyonun sonucu olabilir ![]() ![]() ![]() Filojenetik açıdan ilksel 3 - deoksiantosiyanidinlerin evrimleşmiş Gesneriaceae’de bulunuşu bu turuncu pigmentin ilksel yosun ve eğrelti karakterlerinin evrimde elenmeden kalmasındandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Betasiyanin biyosentezi yanlýzca oldukça ilksel Centrospermae’de görülür ![]() ![]() Leguminosae’de izoflavonsentezinin kısıtlı oluşu da flavon nukleusundaki B halkasının 2- pozisyonundan 3- pozisyonuna geçişi pigment oluşumunu tümüyle kısıtlar ![]() ![]() Flavonoid evrimini kısmen denetleyen diğer bir etken linyinleşmedir, çünkü kısmen aynı C9 öncüsünden sentezlenirler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DIHIDROKALSONLAR Bu fenolik bileºikler kemotaksonomik karakter olarak deðerli bilgiler verebilecek düzeyde kýsýtlý daðýlýmý olan maddelerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Floridzin bir floroglusinol türevi ve aromatik o – hidroksifenilketondur ve yapraklardaki araþtýrmalar daima sieboldin ile beraber bulunduðunu göstermiþtir ![]() Siboldin floridzinden glükoz molekülünün 2’ yerine 4’ konumuna baðlý oluþu ve C-3 de de ek bir fenolik hidroksilin bulunuþu ile farklýlaþan bir maddedir ![]() ![]() Siboldin M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() M ![]() ![]() ![]() Trilobatin M ![]() ![]() Siboldin içeren türlerin Japonya, M ![]() ![]() ![]() ![]() En yaygýn tarýmsal elma türü olan M ![]() ![]() 35 Ericaceae cins ve türlerinin yapraklarý üzerindeki araþtýrmalar yanlýzca Pieris ve Kalmia cinslerinde dihidrokalsonlarýn bulunduðunu göstermiþtir ![]() Kalmia latifolia, K ![]() ![]() ![]() ![]() Pieris türlerinde ise gen kaynaðýna baðlý sonuçlar bulunmuþtur: Kuzey Amerika kaynaklý P ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu konuda Liliaceae üzerindeki araþtýrmalar 1880’lere kadar uzanmaktadýr ![]() ![]() Yukarýda sözü edilen glikozit formundaki dihidrokalsonlar dýþýnda kalan aglikon formunda olan iki madde Pityrogramma chrysophylla eðreltisinden elde edilmiþtir ![]() ![]() ![]() Sonuç olarak bu madde grubunun taksonomik ve filojenetik açýdan deðerlendirmesini yapmak zor gibi görünmektedir ![]() Dihidrokalsonlar diðer flavonoid bileþikleri gibi C6 – C3 – C6 iskeletine sahiptir ve bunlardan da kalsonlar ile flavanonlar en yakýn gruplardýr ![]() ![]() ![]() Dihidrokalsonlarýn B halkasý diðer flavonoidlerde olduðu gibi þikimik asitten, fenilalanin ve sinnamik asidin floridzin B-halkasýna baðlanmasý ile oluþmaktadýr, A- halkasý ise asetatlardan oluþmaktadýr ![]() hidroksillenmesi özellikle fenilalanin ve tirozinin öncü madde olarak kullanýlmasý ile sentezin son basamaklarýnda olmaktadýr ![]() Malus’ ta floridzin sentezinin yanlýzca genç yapraklarda olduðu ve olgunlaþma ile yaprakta floridzin yerine sinnamik ve p-kumarik asit glükoz esterleri biriktiði saptanmýþtýr ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve Biyokimya |
![]() |
![]() |
#28 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kemotaksonomi – Karşilaştirmali Fitokimya Ve BiyokimyaFLAVONOİD C-GLÜKOZİTLER İlk olarak 1950’li yılların ortalarında viteksinin pohidroksillenmiş yan zincirinin tetrahidrofuran yapısı, yani 2,5 - anhidroheksahidroksiheksil içerdiğinin belirlenmesi ile bu madde grubu üzerinde çalışmalar başlamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Tabloda verilmiş olan örnekler 30’dan fazla kaynakta bulunmuş olan flavonoid C - glükozitlerin oransal olarak Papillionatae’den Leguminosae’de en yüksek konsantrasyonlarda olduğunu göstermiştir ![]() ![]() ![]() TİPLERİ Flavonlar, izoflavonlar ve flavononlardan kaynaklanan 25 kadar farklı glükozit vardır ![]() FLAVON KAYNAKLI OLANLAR 5, 7, 4’ - trihidroksiflavon bileşiminde olan apijeninin türevleri, viteksin ve saponaretin - diğer adları ile izoviteksin veya homoviteksin, yani viteksin 4’ - ramnozid, viteksin 4’ - ksilozid, saponaretin 7 - mono - b - D - glükozit bileşimindeki saponarin ile şekerin C - C bağları ile bağlı olduğu visenin ve viyolantin bu gruptandır ![]() Cystisus laburnum’dan izole edilen ve 8 - C - glükozil - 5, 7 - dihidroksi - 4’ - metoksiflavon bileşimindeki sitozit yanında bu bitkide viteksinle beraber akasetin 7 - rutinozit yapısındaki linarin ve ayrıca da 5 - deoksiviteksin bileşimindeki bir viteksin türevi olan bayin elde edilmiştir ![]() 5, 7, 3’, 4’ - tetrahidroksiflavon bileşimindeki luteolinin türevleri olan luteksin, veya diğer adı ile oriyentin ve orientinin 7 - O - glükozidi olan lutonarin ile oriyentinin ksilozilli O - glükozidi olan adonivernit, lutonaretin veya izo - orientin olarak da adlandırılan homooriyentin, skoparin ve lusenin grubun diğer üyelerindendir ![]() İZOFLAVON KAYNAKLILAR Pueraria thunbergiana türünden elde edilen puerarin ile mono - O - ksilozidi 7, 4’ - dihidroksiizoflavon yapısındadırlar ![]() FLOVANON KAYNAKLILAR İskandinavya’da yetişen Aspalathus acuminatus bitkisinden elde edilen ve eriyodiktol - C - glükozit yapısındaki aspalatin, Eucalyptus hemophloia’ da bulunan 8 - C - glükozil - 5, 7, 4’ -trihidroksiflavanon, Japonya’da bulunan Zelkowa serrata’dan izole edilen ve hem flavanon, hem de flavon çekirdeği içeren keyakinin ile keyakinol flovanon kaynaklı olanlardan bazılarıdır ![]() Görüldüğü gibi C glükozitlerin çoğu flavon türevidirler ve büyük kısmı 7 - veya 4’ konumlarında olmak üzere hidroksil ile glükoz, ramnoz veya ksiloz arasında 2 ![]() ![]() KEMOTAKSONOMİK AÇIDAN İNCELENMELERİ Flavon C - glükozitlerinin ilgili O - glükozitlerden ayırt edilerek varlıklarının kanıtlanması bulguların yanıltıcı olmaması açısından çok önemlidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() En iyi yöntemlerden biri C - C bağının glasyal asetik asit veya fenoldeki hidrojen iyodür ile hidroliz ederek aglikon grubunun varlığının kromatografik olarak belirlenmesidir ![]() ![]() Apigenin ve luteolin tipi C - glükozitler O - tipi glükozit karşılıklarından kromatografik ayırymlarındaki davranışlarının karakteristik oluşu sayesinde basit kromatografi teknikleri ile bile ayırt edilerek tanımlanabilir ![]() Birkaç mg ![]() ![]() ![]() ![]() Glükozilin belirlenmesi için iyi bir yöntemin de sodyum periyodatın % 1 lik sulu çözeltisinin 1 N sülfürik asitte çözülmesi ile elde edilen çözeltide 2 saat hidrolizden sonra glükozit moleküllerinin hidroliz için tükettiği periyodatı dönüştürdüğü formik asidin normalitesinin ölçümüdür ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|