Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfiile, harfiosmanlıca, ilgili, kelimeler, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SEMA' İşitmek, kulakla dinlemek * Mevlevilerin zikir esnasındaki dönüşleri
SEMA' Yağlı yemek yedirmek * Baş yarmak * Ekmeği terid etmek * Sakalı boyamak
SEMAAN (Semaen) İşiterek, dinleyerek, dinlemek suretiyle
SEMAAT Dinlemek, kulak vermek
SEMACET Kötü görünüş, çirkinlik * Söz çirkinliği * Kabahat
SEMACET-İ İBTİDA Sözün başlangıcındaki çirkinlik
SEMAD Davar tersi * Gül
SEMADİR Sarhoşluk vaktinde veya uyku geldiğinde göze ârız olan zayıflık
SEMAEN İşiterek, duyarak
SEMAHAT Cömertlik İyilik severlik El açıklığı
SEMAHİC Deniz içinde bir alanın adı
SEMAÎ İşitmekle öğrenilen İşitmeğe dair ve müteallik * Gr: Bir kaideye bağlı olmayan, işitilmekle öğrenilen
SEMAÎ MÜENNES Bir kaideye bağlı olarak müennes işareti olmayıp kelimenin aslında müenneslik var gibi kabul edilen ve işitilmekle öğrenilen müennes kelime (Bak: Müennes-i semaî)
SEMAKİL "Somak" ve "tadım" denilen ekşi taneler
SEMALE (C: Simâl) Kap veya havuz dibinde olan artık * Tereyağı *Araptan bir kabile
SEMA'MA' Küçük başlı * Yular
SEMAME (C: Semâm) Bir nevi kuş * Sür'atle yürüyen dişi deve
SEM'AN Dinliyerek * İşiterek, duyarak
SEMAN Sekiz
SEMAN-AŞER Onsekiz
SEMANE f Tavan * Bıldırcın
SEMANET Semizlik, yağlılık, besililik
SEMANÎN Seksen 80
SEMANİYE Sekiz 8
SEMANÛN Seksen 80
SEMAPARE f Gök parçası
SEMAR Meyva, yemiş
SEMAR Duru süt
SEMARUG Başı yumru yumurta gibi olan mantar
SEMASİRE (Simsar C) Simsarlar, komisyoncular, tellâllar
SEMAVAT (Sema C) Gökler, semalar
SEMAVE Örtü * Şam yolunda bir bâdiyenin adı
SEMAVÎ Gökle alâkalı, semaya dair ve müteallik * İnsan eseri olmayan, vahiyle gelmiş bulunan
SEMAVİYYÂT Semavî olan şeyler
SEMBOL Fr Kararlaştırılmış bir mânası olan işaret Bir mânanın şekil veya madde halinde gösterilmiş sureti
SEMCER Çok su katılmış olan süt
SEMDAR f Zehirli
SEMED Devamı gelmeyen sarnıç suyu
SEMEHDER Geniş, bol, vâsi
SEMEK Balık
SEMEL Sarhoşluk
SEMEL Eski kaftan, eski elbise
SEMELE (SÜMLE) Kap dibinde kalan artık
SEMELE (SÜMLE) Kap dibinde kalan azıcık su
SEMEN Yağ Erimiş tereyağı (Bak: Simen)
SEMEN Baha, kıymet Değer Tutar Satılan şeyin fiatı
SEMEN-İ MİSL Ehl-i vukuf tarafından hakiki kıymetini tâyin etme
SEMEN-İ MÜSEMMA İki tarafın isteğiyle değerlendirilen kıymet
SEMEN-İ RÂYİC Geçer değer, o zamanki kıymeti, fiyatı
SEMEN f Yâsemin
SEMEN-BU f Yâsemin gibi kokan, yâsemin kokulu
SEMEND f Çevik ve güzel at
SEMEN-FAM f Yâsemin renkli, rengi yâsemin gibi olan
SEMENÎ Tereyağı
SEMER Geceleyin kıssa söylemek, hikâye anlatmak
SEMER(E) Meyve, yemiş mahsul Verim Netice
SEMERÂT (Semere C) Meyveler, faydalar Kârlar Menfaatler
SEMEREDÂR f Verimli, semereli, kârlı * Yemiş veren
SEMERE-İ FUÂD Gönül meyvası * Mc: Evlâd, çocuk
SEMERREC(E) Üç defa haraç çıkarmak
SEMERTUL Uzun, tavil
SE'MET Kederli olmak Melül olmak * Bıkmak, usanmak
SEMG Yarmak
SEMH Cömertlik, keremli olma
SEMHA Kolaylık, sühulet
SEMHAC Arkası uzun olan at ve eşek
SEMHAK Yağmursuz bulut
SEMHEC Yağlı tadı azmış süt
SEMHER Eskiden süngü ağacı yapan bir kimsenin adı (Ona nisbet edip "rumh-i semherî" derler)
SEMHUK Uzun, tavil
SEMİ' İşiten, duyan * Fık: Allah'ın (CC) insanlar gibi zamana, âlete muhtaç olmayarak her şeyi işitmesi ve duyması (O'nun işitip duyamıyacağı hiç bir şey yoktur)
SEMİ-İ MUTLAK Her şeyi şeksiz, şüphesiz, mutlak surette işiten Allah (CC)
SEMİ-ÜD DUA Duayı işiten Allah (CC)
SEMİC (Semc) Çirkin, kötü görüşlü
SEMİK (C: Esmika-Sümuk) Zelve (Öküzün boynuna takılır)
SEMİL Sarhoş
SEMİLE Artmış, artık şey * Dere içinde kalan su artığı
SEMİN (Semine) Çok değerli, pahalı, kıymetli
SEMİN Semiz Eti yağı bol
SEMİ'NA VE ATA'NA " İşittik ve kabul ettik, itaat ederiz, baş üstüne" meâlindedir
SEMİR Meyvalı, yemişli Meyva veren * Sinici olan su
SEMİR Arkadaş, refik * Gece anlatılan kıssa ve hikâye
SEMİRE Kaymağı çalkalayıp bir yere toplamadan evvel üstünde görünen yağ parçaları
SEMİT Temiz pişirilmiş olan kebap * Arınmış, temizlenmiş ve pâk olmuş * Doldurulmuş bağırsak * Birbiri üstüne yığılmış kiremit * Bir kat sahtiyan
SEMİY Aynı isimde olmak Adaş, hemnâm
SEMİYYE Yüce, yüksek, refia
SEMİZ t Eti, yağı bol Besili
SEML (c: Esmâl) Sulh etmek, barışmak * Göz çıkarmak * Pâk edip temizleyip arıtmak
SEMLAH Tadı azmış olan yağlı süt
SEMLAK (C: Semâlik) Düz, yüksek yer
SEMM (Simm - Sümm) (C: Sümum) Delik
SEMM-ÜL HIYAT İğne deliği
SEMM Zehir, ağu
SEMM-İ KATİL Öldürücü zehir
SEMM Cem' etmek, toplamak * İyi etmek
SEMMAK Balıkçı
SEMMAN Süzme yağ yapan Hâlis yağ yapan veya satan kişi
SEMMDAR f Zehirli
SEMMÎ (Semmiye) Zehirle alâkalı Zehirli
SEMN Semizlik, beslilik, yağlılık * Tereyağı
SEMPATİ Fr Cana yakınlık, sıcak kanlılık * Tıb: Her omurilik boyunca olan sağlı sollu yirmi üç boğumdan geçen iki paralel ağ şeklinde sinir sistemi
SEMRA (Müe) Esmer Kumral renkte olan
SEMRA' Yemişli ağaç Meyveli ağaç
SEMRE (C: Semür-Semürât) Sakız ağacı
SEMSAK Yâsemin
SEMSAM Eline ne alırsa kıran
SEMSAM (C: Semâsim) Hafif edepsiz kişi * Aceleci kimse
SEMSEM Tilki * Bir yerin adı
SEMSERE Bir kimsenin elbise ve kumaşını satıvermek
SEMT Yön, taraf, cihet * Koz: Açıklık
SEMT Paklık, nezâfet, temizlik
SEMUD (Sümud) Kur'anda ismi geçen bir kavim adı Sâlih Peygamber'in kavmi
SEMUH (Semahat dan) Çok cömert
SEMUM Zehirli şey * Sam yeli * Gündüz vakti sıcak çölde esen pek sıcak rüzgar olup, bitki ve hayvanları mahveder
SEMUNYUN Yaban kerevizi
SEMURE Dikenli bir ağaç * Sakız ağacı
SEMÜVV Ad koymak, isim vermek
SENA Medihle tarif Medhetmek, övmek
SENA Şimşek parıltısı * Ulviyet Yükseklik * Aydınlık * Bir ot ismi
SENAA Cemali güzel
SENABİK (Sünbük C) At ve katır gibi hayvanların tırnakları
SENABİL Sünbüller Başaklar
SENA'BUK Kötü kokulu bir ot
SENAGÛ f Medheden, öven, sena eden
SENAF Deve bağlanan ip * Deve göğüsü
SENAHAN f Medheden, alkışlayan, öven
SENAKÂR f Öven Medheden
SENAKÂRANE f Senakârlıkla Övercesine Medheden birine yakışır şekilde
SENAM (C: Esnâm-Esnime) Deve hörgücü * Her nesnenin yücesi, yükseği
SENAN Parlak, ziyâdar, ışıklı
SENANİR (Sinnevr C) Kediler
SENAVER f Medheden, öven
SENAVERÎ f Birisini medhedene, övene ait Senakârane
SENAYA Öndeki dört dişler, ön dişler
SENBER Her umuru bilen, her işten anlayan
SENBOL (Bak: Sembol)
SENC f Ölçen, tartan, değerlendiren
SENCE (C: Senecât) Terazi taşı
SENCEREF Sülügen adı verilen kızıl taş
SENCİDE f Ölçülmüş, tartılmış, değerli * Tam yerinde söylenmiş söz
SENCİLAT Bir cins koku
SENCİLEYİN Senin gibi
SENDEL f Sandal * Sandal ağacı
SENDERE Büyük kile * Ok yapılan bir nevi ağaç * Sür'at, hız
SENDÜVE (C: Senâdâ) Meme
SENE Yıl
SENE-İ EFRENCİYE Efrenci (Frenkler, Avrupalılar) takvimine göre yılbaşı Ocak'tan başlayan milâdi sene
SENE-İ HİCRİYE Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın Mekke'den Medine'ye hicreti başlangıç sayılan ve Muharrem 1'den başlayan sene Bu sene-i Kameriye (kamer yılı), Zilhicce ile biter, 354 veya 355 gün sürer
SENE-İ KUR'ANİYE (Bak: Eyyam-ı Kur'aniye)
SENE-İ MÂLİYE 1 Mart'tan itibaren başlaması Mâliyece kabul edilen yıl
SENE-İ MİLÂDİYE Kânun-i sâni (Ocak) 1'de başlayan sene Milâdi sene
SENE-İ RUMİYE Garp Milâdi takvimini yani Efrenci takvimini kabul etmemiş olan Şark Hristiyanları için 14 Ocak tarihinden başlayan ve eskiden 1 Mart tarihinde başlayan Rumi sene
SENE-İ ŞEMSİYE 22 Mart'tan ertesi senenin 21 Martına kadar süren İranlıların milli takvimine göre olan nesne
SENEB(E) Zamandan bir parça

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SENE-BE-SENE Yıldan yıla, seneden seneye seneler geçtikçe
SENED Kuvvetli olabilecek söz * Tapu * Üzerine dayanılacak ve itimad edilecek şey Mutemed Melce' * İki kişi veya çok kimseler arasındaki anlaşmayı tesbit eden ve karşılıklı imzalanan kâğıt, vesika
SENED-İ HÂKANÎ Tapu senedi
SENED-İ MÜSBİT İsbat edici senet
SENED-İ RESMÎ Resmen tasdikli senet, resmî senet
SENEM Yüce olmak, yükselmek * Uzamak
SENEN Yol, tarik
SENER (C: Senânir) Kedi * Ulu kişi * Boğaz kemiği * Kuyruk sokumu
SENETEYN İki yıl İki sene
SENEVAT (Sene C) Yıllar, seneler
SENEVÎ Seneye ait Bir yıl içinde olan Senelik Seneye mensub
SENG f Taş, hacer * Vezin Tartı ve temkin * Sıklet * Beraberlik * Ağırlık
SENG-İ AS-YÂB Değirmen taşı
SENG-İ HARA Pek sert taş, kaya
SENG-İ KABİR (Seng-i mezar) Mezar taşı
SENG-İ KAZA Kaza taşı Belâ, musibet
SENG-İ MUSALLÂ Musallâ taşı Namaz kılınmak için cenaze konan taş
SENGDİL (C: Sengdilân) f Taş yürekli, merhametsiz, acımaz
SENG-ENDAZ f Taş atan Dokunaklı söz söyleyen
SENGİN f Taştan olan, taştan yapılmış
SENGİSTAN f Taşı çok olan yer Taşlık yer
SENGLAH f Taşlık yer, taşı çok olan yer
SENGPARE f Taş parçası
SENGSAR f Taşlık yer
SENGTRAŞ f Taş yontucu, taş yontan sanatkâr
SENGZAR f Taşlık yer, taşı çok olan yer
SENH Arız olmak
SENİH Mübarek fiil, iyi ve güzel hareket
SENİN Taşı kazıyıp yonttuklarında dökülen parçaları
SENİNE (C: Senayin) Kumdan tepe
SENİY (C: Sinâ-Seniyyât) Ön dişini burkan hayvan
SENİYYE (Seniye) Yüksek Çok mühim ve kıymetli, âli olan
SENİYYE (C: Senâyâ) Ön dişlerin birisi * Sarp ve yokuş yerde olan yol
SENKENDAZ Eski kalelerde kale dibine sokulan düşmana yukarıdan ağır taşlar vesaire atmak için altı açık cumba gibi çıkmalara verilen addır Kale kapılarını müdafaa için üst taraflarına da böyle senkendazlar yapılırdı (OTDS)
SENN Zırh çıkarmak * Halinden döndürmek * Koymak * Keskinleştirmek * Tasvir etmek * Dökmek
SENT Etin kokması
SENUT Yere saçılan buğday
SE-PA f Üç ayaklı Sehpâ
SEPİD f Ak, beyaz
SEPİDE f Tan vakti
SEPİDEDEM f Sabah aydınlığı
SEPİDÎ f Aklık, beyazlık
SEPTİSİZM Fr Fls: Müsbet veya menfi hiçbir kat'i hükme varamıyan ve dâim şüphe içinde olmayı kabul eden sapık felsefe sistemi Şüphecilik (Bak: Sofestaî, Sofizm)
SER f Baş Tepe Nihayet Zirve Gaye * Baş, başkan, reis
SER-İ FRENK Avrupalıların, Frenklerin başı
SER-İ MUY Pek az şey * Kıl ucu
SER-KÂTİB Başkâtip
SE'R İntikam, öç almak * Kin * Kısas etmek
SER' Yumurtlamak
SER' Üzüm çubuğu * Yaş ve taze çubuk * Yumuşak bedenli yiğit * Uzun boylu adam
SERA Yer, toprak Arz * Malı çok olmak Zengin olmak
SERA' Yay yapımında kullanılan bir ağaç cinsi
SERA f "Şarkı söyleyen" mânasına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Nağme-serâ $ : Şarkı söyleyen, nağme söyleyen
SERAB Şaşkın hâle gelme Çorak yerlerde, çölde sıcak ve ışığın te'siriyle ileride, yakında yahut ufukta su veya yeşillik var gibi görünme hâdisesi(Ey serab-ı gururu, şarab-ı tahur zanneden Said-i hodfuruş! Hikmet, hayr-ı kesir olduğunu işittin Fakat yanlış yola gitmiştin Şu kitab-ı kâinatın hikmetini maânisinde aramadın Gittin nukuşunda taharri ettin RN)
SERABİL (Sirbâl C) Gömlekler
SERABİSTAN f Serap yeri (Fâni, bekasız dünyadan kinayedir)
SERAÇE f Küçük saray Küçük konak Saraycık
SERADİK (Sürâdik) Padişaha mahsus çadır perdesi veya büyük sarayın perdesi * Cibinlik tarzında yapılan perdeden oda
SERADİKAT Padişaha mahsus perdeler
SERAFİL (C: Serâfilât) Şalvar Don
SER-AGAZ f Yeniden ve baştan başlama
SERAH Kıl taramak * Halâs etmek * Davar gütmek * Eşini boşamak
SERAHİN (Sirhân C) Yırtıcı hayvanlardan olan kurtlar
SERAHOR Osmanlı İmparatorluğunun ilk devirlerinde ordunun bir yerden başka bir yere hareketinde yolların yapılması ile beraber ağırlıkların nakil vesairesi veyahut memleket içinde zelzele, deprem gibi bir âfetin vukuuyla harap olan yerlerin hemen tamir edilmesi işlerinde kullanılanlara verilen addır
SERAİR (Sır C) Gizli şeyler, sırlar
SERAİR-İ VÜCUD Yaradılış sırları
SERAK Hırsızlık yapmak
SERAMAC f Boyunduruk
SER-AMED (C: Ser-âmedan) f İleri gelen, başta bulunan
SER'AN Evmek, acele etmek
SERAPA f Bir uçtan bir uca Baştan ayağa kadar
SERA-PERDE f Saray perdesi Eskiden harem dairesinin önüne çekilen büyük perde * Padişah çadırı, otağ
SERAR Ayın son gecesi
SERARE İyilik * Şeref
SERARİ (Süriyye C) Câriyeler, odalıklar
SERASER f Baştan başa, bütün, hep mecmuan, külliyen
SERASİME f Sersem
SERASİMEGÎ f Sersemlik
SERASKER f Ordu kumandanı Komutan * Harbiye nâzırı, milli savunma bakanı
SERATÎ Keskin
SERAVİL (C: Serâvilât) İç donu * Şalvar
SERAY f Büyük konak, kâşâne * Saray * Hükümet konağı
SERAYA (Seriye C) Düşman üzerine yollanan askerler
SERAY-DAR f Eskiden büyük yerlerde yemek ve sofra işlerine bakan kimse
SERAYENDE (C: Serâyendegân) Şarkıcı, şarkı söyliyen
SER-AZAD f Hür, serbest Başı boş * Dertsiz, rahat
SERB (C: Sürub) İçyağı * Helâk olmak * Bozulmak, fâsid olmak * Beğenmeme Azarlama Çekiştirme
SERBALİN f Baş yastığı
SERBAZ (C: Serbâzân) f Korkusuz, cesur, cesâretli Yiğit
SERBAZÎ f Yiğitlilik, cesurluk, korkusuzluk
SER-BE-CEYB f Kaderden, düşünceden veya hayâdan dolayı başını önüne eğmiş olan
SERBEHA f Baş pahası Diyet Haraç
SERBEND f Başa bağlanan veya sarılan şey
SERBESER f Baştan başa
SERBEST f Kayıtsız Başıboş İstediği gibi hareket edebilen * Sıkılmayan * Engelsiz
SERBESTÂNE f Serbestçe
SERBESTE f Başı bağlı * Gizli, kapalı, örtülü
SERBESTÎ f Serbestlik
SERBESTİYET f Serbestlik Serbest oluş
SERBESÜCUD f Secde edici Başını yere değdirici
SERBEZEMİN f Başı yere eğilmiş olan
SERBÜLEND (C: Serbülendân) f Yüce Başı yüksek
SERBÜLENDÎ f Başı yükseklik Yücelik
SERC (C: Süruc) At takımı, eyer
SERC-İ FERES At eyeri
SERCEM Uzun
SERCUC Ahmak
SERCÜMLE f Hepsi, tamamı, bütün
SER-CÜNBAN Baş oynatan, baş sallayan
SERÇEŞME (C: Serçeşmegân) f Çeşme başı, su başı Pınar * Pir, şeyh Baş * (Tanzimattan evvel) yardımcı askerlerin maddi işlerine bakan kimse
SERD f Bârid, soğuk, bürudetli olan * Sert, kaba, hoyrat
SERD Sözü muttasıl ve güzel bir eda ile söylemek * Halkaları birbirine geçirmek * Delmek * Dikmek * Vurmak
SERD-İ KELÂM Güzel bir şekilde ifade etmek, söz etmek
SERD Çanak içine ekmek doğrayıp ıslatmak
SERDAB f Yer altında olan serin ve soğuk oda, bodrum Böyle yerler ekseriyetle sıcak bölgelerde, gündüzleri sıcaktan korunmak için yapılırdı Anadolu'nun bazı yerlerinde buna "zir-i zemin" denilir * Tar: Padişah saraylarında, sağ ve sol taraflarında birer oda bulunan üç köşeli sofalara verilen addı
SER-DADE f Baş vermiş, baş göstermiş olan
SERDAH Geniş ve düz yer
SERDAR f Askerin başı Kumandan
SERDAR-I EKREM Başkumandan Başbuğ
SERDAR-I ULEMA Zamanın en bilgili ve en yaşlı âlimi
SERDARÂN (Serdâr C) f Kumandanlar, serdarlar, komutanlar
SERDARÎ f Başkumandanlık, serdarlık
SERDEFTER f Defterin başında yazılı olan En ileri geçen, en başta bulunan
SERDENGEÇTİ Tar: Akıncılardan düşman ordusu içine dalmak veya muhasara altına alınan bir kaleye girmek için fedai yazılan kimseler Bunlara ellerinde kınlarından sıyrılmış kılıçlarla bu tehlikeli işlere atıldıkları için "dalkılıç" da denilirdi Düşman ordusuna dalacak veya kaleye girecek olanların dönmelerinden ziyade ölmeleri ihtimâli olduğu için bu adı almışlardı (OTDS)
SERDETMEK Tertipli ve güzel bir şekilde konuşmak
SERDÎ f Soğukluk, bürudet * Kabalık, sertlik, hoyratlık
SERDÎ-İ HEVÂ Havanın sertliği
SERDÎ-İ TABİAT Tabiat ve huy sertliği
SERDÜMEN Gemilerde baş dümenci, dümen kullanmakla vazifeli tayfa Eskiden harp gemilerinde çavuştan yüksek bir rütbe
SERE Başparmağın ucundan şehadet parmağının ucuna kadar germek suretiyle hâsıl olan uzunluk ölçüsü Karıştan küçüktür ve dört sere bir arşın sayılırdı
SERE Suyun çok olması * Devenin meme deliğinin geniş olması
SEREB (C: Esrâb) Yer altında olan ev * Kırbadan akan su * Ot
SERED Dudağın yarılması
SEREF Boş yere ve lüzumsuz harcamak, israf etmek * Hatâ etmek * Âdet, haslet iyi huy
SER-EFGENDE (C: Serefgendegân) f Başını eğen
SER-EFRAZ f Başını yükselten, yukarı kaldıran * Benzerlerinden üstün olan * Baş kaldıran * Başı dik, alnı açık * Haklı ve galib
SEREKA İpeğin gayet iyisi * Beyaz ipek * (Sârik C) Hırsızlar
SEREM Dişin, ağızda kökünden kırılması
SERENCAM f Başa gelen, baştan geçen ibretli hadise * Bir işin sonu * Vak'a
SER-ENDAZ (C: Ser-endazân) f Çekinmez, pervasız, korkusuz
SERENDÎ Katı, şiddetli, şedid (Müe: Serendât)
SERENDİB (Hintçe) Hindistan'ın güneyindeki Seylân adasının ismi
SERER (C: Esirre) Ayın son gecesi * Ebenin doğan çocuğun göbeğinden kestiği parça * Mantar üstünde olan kabuk, balçık, toprak (Bu mânâya C: Esrâr ve C: Esârir)
SERES Zayıf endamlı
SERETAN Tıb: Kanser hastalığı * Yutmak * Yengeç * Cevza Burcu ile Esed Burcu arasındaki burcun ismi (Rumi 9 Haziran'da başlar)
SEREYAN Yayılma, dağılma * Geçme, sirayet
SEREYAN-I SERİA Sür'atle yayılan, çabuk neşrolan
SERF Yemek yemek
SERFİRAZ f Başını yukarı kaldıran, yükselten Benzerlerinden üstün olan
SERFİRAZÎ f Serfirazlık
SERFÜRU f Baş eğme Söz dinleme İtaat, inkıyad * Mütezellil olan
SERFÜRU-BÜRDE f Baş eğmiş * Düşünceye dalmış
SERGERDAN f Başı dönmüş, şaşkın Hayran
SERGERDE f Kötü işlerde elebaşı olan * Başı bozuk * Reis
SERGERM f Kızgın, öfkeli Kafası kızmış * Neşeli Sarhoş Mest
SERGEŞTE f Sersem Başı dönmüş Avâre ve mütehayyir olan Hayrette kalmış
SERGİN f Gübre, fışkı
SER-GİRAN f Başı ağır * Mc: Çok sarhoş
SERGÜZEŞT f Macera, baştan geçen hâller
SERH Kıl taramak * Halâs etmek, kurtarmak * Uzun, büyük ağaç * Güdülen davar ve sığır sürüsü * Otlak, mera * İrsal etmek
SERHAD Hudut başı İki devlet toprağının birleştiği sınır
SERHADLÛ Hudut boylarını bekleyen, hudutlardaki kalelerde vazife gören askerler
SERHAN Canavar Kurt
SERHAS Sivri uçlu bitki
SERHAYL f Kervan veya kafile başı * Baş, başkan
SERHED Hörgüç yağı * Semiz, yağlı, besili
SERIK Hırsızlık
SERİ'(A) Çabuk, hızlı * Az vakitte çok iş yapan
SERİ-ÜL HAREKE Hızlı giden
SERİ-ÜL İNTİKAL Çabuk anlayan, çok zeki
SERİ-ÜS SEYR Çok sür'atle akan veya giden
SERİ-ÜT TEESSÜR Çabuk müteessir olan
SERİ-ÜZ ZEVAL Devamsız, çabuk giden * Çabuk ölen * Dünyanın hali
SERİAN Çabuk, tez elden, acele
SERİD Yağla ıslanmış ekmek (Terid derler)
SERİH (C: Serâyih) Nâlin kayışı
SERİKA Çalınmış Çalınmış şey
SERİR Tahta karyola * Üzerinde oturulan yüksekçe yer * Taht
SERİR-İ HÜKÜMET Hükümet tahtı Makam sandalyesi
SERİR-İ TEDRİS Ders verme makamı
SERİRARA (Serir-ârâ) f Tahtı süsliyen Tahtta oturan Pâdişah Hükümdar Şah
SERİRE (C: Serâir) Gizli şey, gizli sır Gizli hal veya fikir * Yatak
SERİREDÂN f İçteki sırrı bilen
SERİRÎ Yatırarak hastaya bakma, klinik
SERİR-NİŞİN f Tahtta oturan, padişah

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SERİYY (C: Esriye-Seryân) Nefis * Kavi, kuvvetli * Reis * Küçük nehir, ırmak
SERİYY Çok, kesir
SERİYYE Düşman üzerine gönderilen süvari müfrezesi
SERKÂR f Müdür, iş başı, kâhya
SERKAT (Bak: Sirkat)
SERKÂTİB f Baş kâtib Hükümdarların başkâtibleri
SER-KERDE f Bir güruhun, bir takımın başı, reisi * Şaki, haydut
SERKEŞ f İnatçı, isyan eden Kafa tutan Asi
SERKEŞÂNE f İtaatsizlikle, dikbaşlılıkla, inatla
SERKEŞÎ f İtaatsizlik, inatçılık, serkeşlik, dikbaşlılık
SERKUB f Başa vuran, başa kakan * Başa vuracak şey
SERKUÇE f Sokak başı
SERKUY f Yol, sokak veya mahalle başı
SERLEVHA f Yazıda başlık
SERM Birinin dişlerini kırma
SERMA f Kış Soğuk
SERMA-DİDE f Çok üşümüş Donmuş
SERMAK Pazı otu
SERMAYE f Ana mal Esas para İlk elde mevcut olan para * Kazanılmış ilim * Hayat Ömür
SERMAYEDÂR f Sermâyesi olan
SERMED Dâimî, sürekli, ebedî, ezelî * Uzun gece
SERMEDEN Ebedî olarak
SERMEDÎ Daimî, ebedî, sürekli
SERMEDİYET Daimlik, süreklilik Sonsuzluk, ebedîlik * Rabbanîlik ve uluhiyyet
SERMELE Yemeği sakalına döküp ellerini bulaştıra bulaştıra yemek
SERMENZİL f Durak yeri
SERMEST f Başı dönmüş, kendinden geçmiş
SERMEST-İ VAHŞET Vahşilik İslâmiyet ve insaniyet dışı zevkle kendinden geçme hali
SERMESTÎ f Sarhoşluk
SERMEŞK f Talebenin öğrenmesi için yazılan örnek yazı
SERMETA Yaş balçık
SERMUHARRİR f Baş muharrir Baş yazar
SERNAME f Mektup, kitap vs nin başına yazılan yazı Önsöz
SERNİGÛN f Baş aşağı olmuş * Tersine dönmüş * Bahtsız
SERNÜVİŞT f Yazı başlığı * Başa yazılan, alın yazısı Kader, mukadderat
SERPAŞ f Gürz Çomak * Eskiden muhârebelerde giyilen demir başlık
SERPENÇE f Güçlü kuvvetli kimse
SERPUŞ f Başa giyilen başı örten külâh, takke, sarık
SERPUŞE f Başörtüsü
SERR Çocuğun göbeğini kesmek * Göbekte ağrı olmak * Şâdlık, neşeli ve sevinçli olma
SERRA Kolaylık, rahatlık, genişlik * Sevinçli oluş * Bolluk
SERRİŞTE f İp ucu Emâre, delil Vesile * Başa kakmak * Maksad
SERSAM f İnsana sersemlik veren bir hastalık * Sersem
SERSAR Çok sözlü, çok konuşan Herze ve hezeyan söyleyen * Büyük bir nehrin adı
SERSERE Bir kimse konuşurken söz katmak
SERSERİ f Ötede beride gezen, başı boş İşi gücü olmayıp boşta dolaşan, haylaz, derbeder, avare * Boş söz
SERSERİYÂNE f Serserice
SERŞAR f Ağzına kadar dolu Dökülecek derecede dolu * İleri giden, sınırı aşan
SERŞİKESTE f Ucu kırılmış olan Başı kırık
SERT Aşağı getirmek * YutmakSERT $ : Çiriş mâaunu
SERTAB f İnatçı, muannid
SERTAC f Baş tacı olan Çok sevilen Hürmet edilen En ileri
SERTAK f Evin üstünde bulunan etrafı açık oda veya daire
SERTAPA f Baştan ayağa Baştan aşağı
SERTASER (Serteser) f Baştan başa, bütün, hep
SERTEM Uzun, tavil * Yumuşak sözlü kişi * Hışmını ve gadabını süratle yenen kimse
SERTİYE Zayıf vücutlu, ahmak adam
SERTİZ f Baştarafı sivri olan, ucu sivri, keskin
SERU f Boynuz * şarap kadehi
SERUPA(Y) f Tas: Dervişin, tarikat ve mevlevihâne ile bağını kesmek
SERÜVEN Başa gelen, heyecan verici hâdise Sergüzeşt, macera
SERV Mal artırmak * Suyun çok olması
SERV f Selvi, servi * Cömertlik, mürüvvet
SERV-İ HİRÂMÂN Nazlı sallanan selvi
SERV-İ NÂZ Dalları yana sarkan selvi
SERVA f Masal * Söz
SERVAKT f Kimse bulunmayan boş oda veya daire * Yalnız görüşülecek yer
SERVAN Malı çok olan kimse
SERV-ENDAM f Selvi boylu Uzun ve biçimli boylu olan kimse
SERVER f Reis Baş Seyyid
SERVERAN (Server C) f Başlar, başkanlar, serverler, reisler, ulu kimseler
SERVERÎ f Başlık, başkanlık, serverlik, reislik Ululuk
SERVET f Mal, mülk, zenginlik
SERVET-İ AKL Akıllılık Akıl zenginliği
SERVET-İ FÜNUN Fenlerin (ilimlerin) zenginliği mânasına gelen bu tabirde, 1891-1900 tarihleri arasında çıkmış olan bir mecmua ve bu mecmua etrafında toplanmış olan kimselerin 1895'den 1901'e kadar meydana getirmiş oldukları Edebiyat-ı Cedide denilen edebî çığıra verilen addır
SERVET-İ İLMİYE Bilgililik, âlimlik, ilim zenginliği
SERY Davarı iyi gütmek * Yıldırımın parlayıp çakması * Kurt, eşine çıkmak * Hiddetlenmek, kızmak
SERYE (SERYÂ) Yaş yer
SERZAKİR f Başta gelen zâkir, zikredenlerin başı (Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dan kinâye olur)
SERZEDE f Baş göstermiş, uç vermiş, çıkmış
SERZEMİN f Başını yere koyarak
SERZENİŞ f Takaza, tekdir Başa kakma, çıkışma, azarlama
SE'SE' Defetmek, kovmak
SE'SEE Suya kandırmak
SE'SEM Kara abnus ağacı
SE'T Boğmak
SETA' Boyunun uzun olması
SETA Hamakat, ahmaklık
SETAİR (Sitâre C) Örtünülecek veya perdelenecek şeyler
SETAT Sakalın hafif olması
SETE' Bezin hatâsı
SE'TE (C: Set) Kara balçık
SETEH (C: Estâh) Oturak yeri
SETEL Her nesnenin kötüsü, yaramazı
SET'ET Böy denilen zehirli böcek
SETH Bir kimsenin arkasına vurmak
SETİH Arkası üstüne yatmış * Dağarcık * Büyük tulum
SETİR Örtülmüş, kapalı Mestur
SETİRE Parmak otu
SETL Birbiri ardınca bir bir çıkmak
SETL (C: Estâl) Pınarlarda su içmeye mahsus susak * Hamam tası * Bakıcıların hayvanlara su verdikleri kap
SETR (Setir) Örtme, kapama, gizleme
SETR-İ AVRET Başkalarına gösterilmesi haram olan yerleri örtmek Şer'an örtülmesi lâzım gelen yerlerini örtmek (Bak: Avret-Tesettür)
SETR-İ GAYB Gizlilik perdesi(Demek, sefihâne lezzette sen hayvanlara yetişemezsin Binler derece aşağı düşersin! Çünkü hayvana nisbeten gaybî olan şeyleri senin aklın görüyor, elemini alıyor Setr-i gaybda bulunan istirahat-i tâmmeden bilkülliye mahrumsun Hem senin medar-ı fahrin olan uhuvvet ve hürmet ve hamiyet gibi güzel hasletlerin, incecik bir zamana, büyük bir sahradan bir parmak kadar yere inhisar ve hadsiz zamanda yalnız hazır saate mahsus olduğundan, sun'î ve muvakkat ve sahtekâr ve asılsız ve gayet cüz'î olup, senin insaniyetin ve kemâlâtın o nisbette küçülür, hiçe inerFakat iman ehlinin uhuvveti ve hürmeti ve muhabbeti ve hamiyeti, iman cihetiyle mevcut bulunan mazi ve müstakbeli ihata ettiğinden, insaniyeti ve kemalâtı o nisbette teâli eder RN)
SETR-İ HÜSN Güzelliği örtüp gizleme
SETR-İ UYUB Ayıpları örtmek, kusurları ifşa etmemek
SETR Hat * Saf * Yazmak
SETRE Yarı resmi ceket * Düz yakalı ilikli çuha elbise
SETTAR(E) Örten, kapayan gizleyen En çok gizleyen ve örten
SETTAR-ÜL UYUB Ayıpları, kusurları örten Kusurları göstermeyen, günahları bağışlayan Allah (CC)
SETTUKA İki tarafı gümüş ve içi bakır olan akça
SETV(E) (C: Setavât) Hamle etmek * Kahretmek * Hiddetlenmek, kızmak, gadap etmek
SEV' Akmak
SE'V Niyet * Vatan * Çekişme, kavga, niza
SEVA Beraber olma Beraberlik Denk, müsavi
SEVA Mukim olmak, ikamet etmek, oturmak * Zayıf olmak
SEVAB Hayır Hayırlı iş Allah (CC) tarafından mükâfatlandırılacak doğruluk ve iyilik karşılığı Allah'ın (CC) rızasını kazanmağa mahsus iyi amel
SEVABIK (Sâbıka C) Geçmiş şeyler Geçmiş haller Geçmişte işlenmiş suç ve kabahatlar
SEVABİT (Sâbite C) Merkezlerinden ayrılmaz görünen yıldızlar * Sâbit olanlar, sâbitler
SEVAD Karaltı Uzakta karaltı halinde görülen kalabalık * Ekseri insanlar * Şehir Kasaba Karye Köy * Karartı Yazı karalama
SEVAD-ÜL AYN Göz bebeği
SEVAD-I A'ZAM Büyük şehir * Mekke-i Mükerreme * İnsanların ekseriyeti(Maişetçe neden bu kadar muktesit yaşıyorsun? diyenlere cevaben: Ben sevad-ı azama tâbi olmak isterim, sevad-ı azam ise; bu kadar tedarik edebilir Ben ekalliyet-i müsrifeye tâbi olmak istemem, demişlerdir) (Tarihçe-i Hayat)
SEVAD-I MÜSLİMÎN İslâm cemaatı
SEVAD-ÜL KALB Kalbin ortasında var olduğu farzedilen kara leke (Bak: Süveyda-ül kalb)
SEVAFİL (Sâfil C) Alçaklar (İnsan ve yer hakkında kullanılır)
SEVAHİL (Sahil C) Sahiller, yalılar Deniz veya ırmak kenarları
SEVAÎ İpek kumaş
SEVAİD (Sâid C) Dirsekten bileğe kadar olan kısımlar
SEVAİM (Sâime C) Otlak hayvanları Çayıra başı boş salınan hayvanlar * Zekâtı icab eden koyun, keçi, sığır, deve gibi çift tırnaklı hayvanlar
SEVAİYE Yaramaz olmak * Kederli ve gamkin olmak
SEVAKIB (Sâkibe C) Parlak yıldızlar
SEVAKIT (Sâkıta C) Düşükler, düşmüşler
SEVAKÎ (Sakıye C) Su yerleri, sâkiyeler
SEVAKİN (Sâkin C) Bir yerde oturanlar, sakin olanlar
SEVALİF (Sâlif ve Sâlife C) Geçmişler Geçmiş insanlar
SEVAM Yabanda otlayıp gezen hayvan * (Sâmme C) Zehirli hayvanlar
SEVANİ (Saniye C) Saniyeler * İkinci derecede şeyler
SEVANİH (Sâniha C) İçe doğan fikirler
SEVATI' (Sâtı C) Belli ve yüksek olan şeyler
SEVATİR (Sâtur C) Büyük bıçaklar, satırlar
SEVAZİC (Sâzec C) Sâde ve basit şeyler
SEVB (C: Siyâb-Esvâb-Esvüb) Elbise Giyilecek eşya Kaftan Bez (Bunların sahibine "sevvab" derler) * Rücu' manasına mastar
SEVDA f Fazla sevgi sebebiyle meydana gelen bir çeşit hastalık Aşk * Hırs Tama * Heves, istek *Siyah * Balgamdan, kandan ve safradan başka vücuddan çıkan bir nevi ifrazat * Gam Keder, Sıkıntı
SEVDA-İ MENFAAT Menfaat hevesi
SEVDA-ÜL KALB Kalbdeki siyah nokta (Bak: Süveyda)
SEVDAFEZA f Sevda artıran
SEVDAGER (C: Sevdagerân) f Sevdalı, âşık Meftun
SEVDAGERÎ f Âşıklık, sevdalılık
SEVDAKÂR f Sevdalı Âşık
SEVDAPEREST f İfrat derecede düşkün, tutkun * Tamahkâr
SEVDAVÎ Kuruntulu, meraklı * Sevda ile âlâkalı
SEVDAZEDE f Âşık, meftun, sevdalı
SEVDE Karalık, siyahlık
SEVDED Ulu olmak
SEV'E Kabiha ve fâhişe hasleti * Ut yeri
SEVEBAN Hastalığın iyileşmesi
SEVEL Koyunlarda olan bir hastalıktır Hasta koyun sürüye uymaz, otlak yerinde döner durur
SEVERAN Tozun, dumanın kalkması
SEVF Koklamak
SEVG Aşağı batmak Suyun boğaza girmesi * Kolay, âsan ve yumuşak olmak
SEVGEND f Yemin, kasem, and
SEVH Batmak
SEVHAK Uzun
SEVİK (C: Esvika-Sevik) Kavut adı verilen kavrulmuş un Kavut satıcısına "sevvâk" denir
SEVİLE İnsan topluluğu
SEVİM Sevme * Câzibe
SEVİŞ Misafire yemek ve azık vermek
SEVİT Karışmış, muhtelit
SEVİYY Bir, beraber * Düz, doğru
SEVİYYE Müsavilik, birlik, beraberlik * Düzlük, doğruluk
SEVİYYE (C: Sevâyât) Koyun yatağı
SEVİYYEN Müsavi olarak Bir düziye Eşit olarak
SEVİYYET Eşitlik, müsavilik, denklik
SEVK Önüne katıp sürmek, ileri sürmek Yollamak, göndermek * Neticeye bağlamak
SEVK-İ TABİÎ Hayvan veya insanların düşünmeksizin Cenab-ı Hakk'ın sevki ile olan hikmete uygun hareketi Sevk-i kaderî, ilham veya sevk-i İlâhî demek daha doğrudur
SEVK-ÜL CEYŞ Askerî birliklerin lüzumlu yere sevkini ve geri çekilme işini idare etme
SEVK Misvak yapmak
SEVKİYAT Asker gönderme ve eşyasını te'min ve sevketme işleri
SEVL Karnı göbeğinden aşağıya sarkmak
SEVL Bal arısı
SEVLA' (C: Süvül) Karnı sarkık kadın (Müz: Esvel)
SEVLA' Sürüye uymayıp otlakta dönüp duran hasta veya delirmiş koyun (Müz: Esvel)
SEVLEB (C: Sevâlib) Tilki
SEVM Satılık bir şeye kıymet takdir etme, paha biçme * Su-i kasd Zulüm ve minnete giriftar etmek Derde sokmak * Dağlamak * Başına buyruk olup istediği yere gitmek * Kuş havada dolaşmak * Satışa arzetmek * Satın almak istemek * Fâide yetiştirmek * Davarın yabanda gezip otlaması * İstemek, talep etmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SEVMELE Leğen
SEVR Öküz, boğa * Koz: Boğa burcu * Dünyaya müekkel melâikeden birisinin ismi (Bak: Sahretullah)
SEVRET Kızgınlık, hiddet, öfke * Hücum Dövüş * Hükümdarın şiddet veya kudreti * Tezlik
SEVS Arpaya, buğdaya ve ona benzer hububata bit düşmesi
SEVSEN Susam
SEVVA Seviyelendiren, düzelten * Doğruya götüren
SEVVAB Elbise satan, elbiseci
SEVVAM (Sâmme C) Akrep ve yılan gibi zehirli hayvanlar
SEVVİB Geri çekmek * Men'etmek, engel olmak
SEVZAK (SEVZENİK) Çakır doğan kuşu
SEY' Meme başında olan süt
SEYAHAT Yolculuk, gezi
SEYAHİN Basra ırmağının adı
SEYB (C: Süyub) Su akmak * Bahşiş, hediye, atâ * Medfun mal, gömülü mal
SEYDA Efendi, hoca, şeyh, seyyid mânasına talebelerin hocalarına karşı söylediği bir hürmet lâfzıdır
SEYEHAN Gezi, seyahat * Gölgenin güneşle birlikte dönmesi
SEYEHAN (Vapur vs) batma
SEYELAN Akma Cereyan * Sel felâketi
SEYELAN-I DEM Kan akma
SEYERAN (Bak: Seyran)
SEYF Kılıç
SEYF-İ HADİD Keskin kılıç
SEYF-İ MESLUL Kınından çıkmış kılıç
SEYF-İ SÂRİM Keskin kılıç
SEYFEDDİN (Seyf-üd din) Dinin kılıcı, dinin askeri
SEYFÎ (Seyfiye) Askerliğe ait, kılıçla alâkalı * Kılıç şeklinde
SEYF İBN-İ ZÎYEZEN Yemen padişahlarındandır Hz Muhammed'in (ASM) bi'setinden evvel onun evsafını evvelki mukaddes kitaplarda görmüş ve iman etmiş ve müştak olmuştu(Resül-i Ekrem'in (ASM) Ceddi Abdülmuttalib; Yemen'e kafile-i Kureyş ile gittiği zaman, Seyf İbn-i Zîyezen onları çağırmış, onlara demiş ki: "Hicaz'da bir çocuk dünyaya gelir Onun iki omuzu arasında hatem gibi bir nişan var İşte o çocuk umum insanlara imam olacak"Sonra gizli, Abdülmuttalib'i çağırmış: "O çocuğun ceddi de sensin" diye kerametkârane, bi'setten evvel haber vermiş M)
SEYFULLAH Allah'ın (CC) kılıcı, askeri *Ashab-ı Kiram'dan Hz Hâlid İbn-i Velid'e (RA) verilen ünvan
SEYH Yere batmak * Sefer * Akarsu * Dikilmiş aba * Atâ etmek, hediye vermek * Çizgili elbise
SEYH Helâk edici, mahveden * Ayağın batması
SEYHEC (Seyhuc) : Katı, şiddetli şedid
SEYHEK Katı yel Şiddetli rüzgâr
SEYİS Atın tımarına, yemine vesairesine bakan adam, uşak
SEYKANE İnce bellilik
SEYL Sel şiddetle gelen şey
SEYL-İ HURUŞÂN-I ZAMAN Zamanın gürültü ve coşkunluklarının seli
SEYL-İ ŞUUNÂT İcraat-ı Rabbaniyenin dâima görünmesi ve hakiki müessir olan Allah'ın (CC) iradesiyle devamlı olan, cereyan eden her çeşit hâdiseler Hâdiseler akıntısı, seli
SEYLAB (Seylâbe) f Taşkın su, sel
SEYLABE-İ HUN Kan seli
SEYLHİZ f Taşkın ve coşkun su
SEYNA' Bir ağacın adı * Ağaç, şecer
SEYR Yürüyüş * Eğlenme ve ibret için bakma Gezip görme * Görülecek şey ve yer * Uzaktan bakıp karışmama * Yolculuk
SEYR-İ ÂFÂKÎ Terbiye ve mâneviyatta tekâmül yollarında, hariç âlemden, âfaktan başlamak suretiyle bulunan delillerle tekâmül edip nefsini ıslâh ve imâni ve Kur'âni hakikatlarda terakki etmek usulü(Tarikatta "seyr-i enfüsi" ve "seyr-i âfâki" tâbirleri altında iki meşreb varEnfüsi meşrebi; nefisden başlar, hariçten gözünü çeker, kalbe bakar, enaniyeti deler geçer, kalbinden yol açar, hakikatı bulur Sonra âfâka girer O vakit âfâkı nurâni görür Çabuk o seyri bitirir Enfüsi dairesinde gördüğü hakikatı, büyük bir mikyasta onda da görür Turuk-u hafiyyenin çoğu bu yol ile gidiyor Bunun da en mühim esası; enaniyeti kırmak, hevayı terketmek, nefsi öldürmektirİkinci meşreb; âfaktan başlar, o dâire-i kübranın mezâhirinde cilve-i Esmâ ve Sıfâtı seyredip, sonra dâire-i enfüsiyyeye girer Küçük bir mikyasta, dâire-i kalbinde o envârı müşahede edip, onda en yakın yolu açar Kalb, âyine-i Samed olduğunu görür, aradığı maksada vâsıl olurİşte birinci meşrebde süluk eden insanlar nefs-i emmareyi öldürmeye muvaffak olamazsa, hevâyı terkedip enaniyeti kırmazsa, şükür makamından, fahr makamına düşer; fahirden gurura sukut eder Eğer muhabbetten gelen bir incizab ve incizabtan gelen bir nevi sekir beraber bulunsa, "şatahat" nâmiyle haddinden çok fazla dâvalar ondan sudur eder Hem kendi zarar eder, hem başkasının zararına sebeb olur M)
SEYR-İ ENFÜSÎ Hafî tariklerin çoğunda takib edilen ve nefsinin iç âlemindeki delillerle, vasıtalarla tekâmüle gidenlerin usûlü (Bak: Seyr-i âfâkî)
SEYR-İ FİLMENÂM Uykudaki veya rüyadaki seyr (Bak: Seyr)
SEYR-İ ŞUUNÂT Kâinattaki hâdiseleri seyredip, görüp hakikatını anlamağa çalışmak * Hâdiselerin bir halde kalmayıp akışı, değişmesi
SEYR Ü SEFER Gidiş geliş Trafik
SEYR Ü SEYELÂN Devamlı akıp gitme ve değişme
SEYR Ü SÜLUK Tas: Takib edilecek usûl Bir terbiye yoluna girip devam etme Tarikata devam etme
SEYRAN (Aslı: Seyeran) Gezme, gezinme Bakıp görme * Hareket etme * Açılma, ferahlanma, teferrüc
SEYRANGÂH f Seyir yeri Gezme ve eğlenme yeri
SEYRURET Yürümek, gezmek
SEYTEL Vahşi sığır
SEYTERE Havâle olunmak
SEYYAD Avcı (Bak: Sayyad)
SEYYAF (Seyf den) Kılıçlı * Kılıç yapan, kılıççı * Cellât
SEYYAH (Siyâhat tan) Seyahat eden, dolaşan, gezen Turist, yolcu
SEYYAHÎN (Seyyahûn) Seyyahlar Gezip âlemi seyredenler Turistler, dolaşanlar, gezenler
SEYYAL(E) Akıcı şey, su gibi sıvı olup akan Çokça akan su * Yer değiştiren her şey
SEYYALÂT (Seyyale C) Akıcı olanlar, yerinde durmayıp gidenler, akanlar Seyyal maddeler
SEYYALE-İ BERKİYYE Şimşek akımı Elektrik akımı * Şimşek gibi akıcı ve parlak
SEYYAR(E) Bir yerde durmayıp yer değiştiren * Gökte veyâ güneş etrâfında dolaşan yıldız Gezegen * Kervan, kafile * Otomobil
SEYYARAT (Seyyare C) Seyyareler, gezegenler
SEYYİ' Kötü, fena
SEYYİAT (Seyyie C) Kötülük, günahlar, suçlar Kötülüğe karşı çekilen sıkıntılar(Kur'an-ı Kerim tahliye-i seyyiatı üç mertebesi ile zikretmiştir Birincisi şirki terk, ikincisi maasiyi terk, üçüncüsü mâsivâullahı terk) (İİ)
SEYYİB(E) Kadın görmüş erkek, erkek görmüş kadın Dul kadın
SEYYİBÂT (Seyyib C) Dul kalmış kadınlar
SEYYİD Efendi * Hazret-i Muhammed'in (ASM) soyundan olan, onun izinden giden * Temiz ve fazilet sâhibi Müslüman zât * Resül-i Ekrem (ASM) herkesin imamı, büyüğü, önderi olduğundan kendisine bu isim de verilmiştir (Bak: Sâdât)
SEYYİD-ÜL BEŞER İnsanların seyyidi, efendisi olan Hz Muhammed (ASM)
SEYYİD-ÜL ENAM Bütün mahlukatın efendisi Muhammed (ASM)
SEYYİD-ÜL KEVNEYN İki âlemin efendisi, seyyidi Hz Muhammed'in (ASM) bir nâmı
SEYYİD-ÜL MÜRSELÎN Resüllerin Seyyidi (Bak: Fahr-i âlem, Muhammed (ASM), Münacat, Resül)
SEYYİDE Peygamber (ASM) sülâlesinden gelen ve O'nun izinden giden temiz kadın, hanım
SEYYİD ŞERİF-İ CÜRCANÎ (Bak: Cürcanî)
SEYYİE Kötülük, günah, suç Yaramazlık, fenâlık
SEZA f Lâyık, münasip
SEZA-YI TAKRİZ Övmeye, medhetmeğe lâyık
SEZA-YI TEZLİL Tahkir edilip alçak görülmeğe lâyık olan
SEZAB Sedef otu
SEZASE Kötü huylu ve yaramaz dirlikli olmak
SEZAVAR f Münâsib, uygun, lâyık, şâyân
SEZZE Seyâ denilen gün Keferenin ateş gecesi günü
SIAB (Sa'b C) Güçlükler, zorluklar Zor ve çetin şeyler
SIBA' Tulu etmek, doğmak * Kalbin meyli
SIBAG (C: Esbiga) Boya * Yaradılış
SIBAH Güzel şeyler Güzel olanlar şule
SIBGA Boya, renk, levn * Din, mezheb
SIBGATULLAH Cenab-ı Hakk'ın dilediği tarz, manevî renk, biçim ve şekilde yaratması İslâmî ahlâk ve karakteri halketmesi * Allah'ın dini
SIBHAL Şişman, büyük keler * Deve * Kırba * Câriye
SIBHALE Azası iri ve uzun olan
SIBR (C: Esbâr) Beyaz bulut * Taraf, yön, cânip * Çoğul, cemi
SIBT (C: Esbât) Torun
SIBTEYN İki torun
SIBTIR (C: Sibetrât) Uzun, tavil * Uzun boyunlu bir kuş
SIBYAN (Sabi C) Çocuklar, sabiler
SIDAK Kadın eşe verilen nikâh parası Nikâh akçesi
SIDAR Küçük gömlek * Başa örttükleri bez, baş örtüsü * Devenin göğsünde olan nişan ve alâmet
SIDDÎK Çok samimi, dâimâ doğruluk üzere ve Allah'a ve Peygamberine çok sâdık olan erkek Sözü ile işi bir olan
SIDDÎKA Doğruluk ve samimiyette çok sâdık olan kadın * Allah yolunda çok sâdık olan Hazret-i Aişe (RA) vâlidemiz ve Hazret-i Meryemin vasıf ve isimlerdir
SIDDÎKÎN Sıddık olanlar, Hazret-i Ebubekir (RA) gibi olanlar Hazret-i Ebubekir (RA) gibi olanlar ve Onun izini takib edenler Allah yolunun sadakatte en ileri olanları
SIDDÎKİYET Sadâkat ve doğrulukta en ileri oluş Çok sâdık olma hâli Velilik mertebesinin nihâyeti Peygamberlik mertebesinin bidâyeti olan makam * Aşere-i Mübeşşere'nin birincisi ve ilk halife olan Hz Ebubekir'in (RA) nâmı ve sıfatıdır * Çok doğru olup, hiç yalan söylememek
SIDK Doğru söz Hakikata muvâfık olan Bir şeyin her hususu tam ve kâmil olması * Ahdinde sâbit olmak * Peygamberlere mahsus en mühim beş hasletten birisi * Kalb temizliği(İslâmiyetin esası sıdktır İmanın hassası sıdktır Bütün kemâlâta îsal edici sıdktır Ahlâk-ı âliyenin hayatı sıdktır Terakkiyatın mihveri sıdktır Âlem-i İslâmın nizamı sıdktır Nev-i beşeri kâbe-yi kemâlâta îsal eden sıdktır Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran sıdktır İİ)
SIDK-I CENAN Kalblerin sâdık oluşu, sadakatlı
SIDK-I DERUN Kalb temizliği
SIDK U SELÂMET Doğruluk ve selâmetlik için oluş
SIFAT Bir kimse veya şeyin hal ve vasfı, keyfiyeti * Suret, çehre, yüz Nişan, alâmet * Bir şeyin keyfiyetini izah için kullanılan kelime
SIFAT-I AYNİYE Sadece zâta mahsus olan sıfat Zatî sıfat Lafza-i Celalin sadece Cenab-ı Vâcib-ül Vücud olan Rabbimize mahsus olması gibi (Bak: Sıfât-ı selbiye ve Sıfât-ı sübutiye)
SIFAT-I SEMÂİYE Gr: Kelimeye ait, kaideye, gramere uygun olmaksızın işitilmekle öğrenilen sıfat
SIFÂT (Sıfat C) Sıfatlar, vasıflar
SIFÂT-I ADEDİYE Sayı sıfatları
SIFÂT-I CEMALİYE Lütuf ve merhamet ile daha ziyade alâkalı olan vasıflar (Bak: Celâl)
SIFÂT-I FİİLİYE Cenab-ı Hakk'a (CC) mahsus fiilî sıfatlar (İhyâ, icad, in'âm, tasvir, tezyin, terzik gibi)
SIFÂT-I HÂSSA Hususi sıfatlar, şahsa ait sıfatlar
SIFÂT-I İLÂHİYE Allah'a aid sıfatlar Kendisini ve mânasının zıddını Cenab-ı Hakk'a nisbet caiz olan vasıflar (Rıza, Rahmet, Gazab gibi)
SIFÂT-I İŞARİYE İşaret sıfatları
SIFÂT-I SELBİYE Cenab-ı Hakk'ın vahdaniyet, kıdem, beka, kıyam-ı binefsihi, muhalefetün-lilhavâdis gibi sıfatlarıdır Mânalarında nefiy olduğu için "Selbî" denir Meselâ: Vahdaniyet, çokluğun; kıdem, fâniliğin nefyi olduğu gibi (Bak: Sıfât-ı zâtiye)
SIFÂT-I SÜBUTİYE Cenab-ı Hakk'ın sıfatları: Hayat, İlim, Sem', Basar, İrade, Kudret, Kelâm, Tekvin sıfatları Bunlara "Sıfât-ı semaniye" de denir
SIFÂT-I ZÂTİYE (Sıfât-ı lâzime - Sıfât-ı vâcibe) Allah'ın zatından ayrılması mümkün olmayan ve zatına lâzım ve vâcib olan sıfatlar * Tecvidde: Harflerin zâtından ayrılması mümkün olmayan sıfatlarıdır (Bak: Sıfât-ı ayniye)
SIFAT TERKİBİ Sıfat tamlaması Meselâ: "Kâmil insan" kelimeleri bir sıfat terkibidir Burada Türkçe ifâdeye göre "kâmil insan" terkibinden birinci kelime sıfat (belirten), ikinci kelime ise mevsuf (belirtilen) dir Farsça kâideye göre "insan-ı kâmil" diye söylenir
SIFFÎN Hazret-i Ali (RA) ile Hazret-i Muaviye (RA) arasında vuku bulan muharebelere meydan olmakla şöhret bulmuştur Sıffîn muharebesinde Hazret-i Ali'nin maiyyetinde 120000 Hazret-i Muaviye'nin maiyyetinde 90000 kişi vardı Hazret-i Ömer'in (RA) oğlu Hz Abdullah da şehid olanların arasında idi Sıffîn vak'ası 110 gün sürmüş ve doksan muharebe olmuştur(Hazret-i İmam-ı Ali'nin Vak'a-i Sıffîn'de, Hazret-i Muaviye'nin taraftarlariyle muharebesi ise, hilafet ve saltanatın muharebesidir Yâni: Hazret-i İmam-ı Ali ahkâm-ı dini ve hakaik-ı İslâmiyeyi ve âhireti esas tutup, saltanatın bir kısım kanunlarını ve siyasetin merhametsiz mukteziyatlarını onlara feda ediyordu Hazret-i Muaviye ve taraftarları ise; hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeyi, saltanat siyasetleriyle takviye etmek için azimeti bırakıp, ruhsatı iltizam ettiler, siyaset âleminde kendilerini mecbur zannedip ruhsatı tercih ettiler, hatâya düştüler M)
SIFIR Hiç Olmayan bir şeyin ismi * Hiç bir sayı olmamak * Müsbetle menfi ortası, eksi ile artının arası * Fiz: Suyun donma derecesi
SIFIR-ÜL YED (Sıfr-ül yed) Mahrum, eli boş
SIFRİD (C: Safârid) Toygar adı verilen küçük kuş
SIFSIL Bir ot cinsi
SIFTİT (SIFTÂT) Kavi, kuvvetli, iri yarı, cesim kimse
SIGAR Küçükler
SIGAR Çocukluk hali Küçüklük Zelli oluş
SIGAR-I NEFS Zelil ve hakir olma hali Küçüklük, kıymetsizlik
SIGREB Küçük dişler
SIHAF (Sahfe C) Geniş düz kaplar
SIHHAT Sağlamlık Doğruluk Sağlık * Edb: Sözün yanlış ve eksik olmamasıdır (Sözün sağlamlığı diye tercüme edilebilen sıhhat-ı ifade: Bir ibarede zâf-ı te'lif, ta'kid, garabet, tetabu-u izafet, tekrar, tenafür, şivesizlik vs gibi kusurlar bulunmamakla tahakkuk eder)
SIHHÎ Sıhhata, sağlamlığa, doğruluğa dâir ve müteallik
SIHHİYE Sağlık ve hekimlik işleriyle uğraşan dâire * Sağlık işleri
SIHLE (C: Sehil) Yoğun, büyük nesne
SIHNA' (Sıhnat) Balık yahnisi
SIHR Damat yahut enişte * Huk: Karı-kocadan biri ile diğerinin kan hısımları arasındaki akrabalık
SIHRE Kaynana, kayınvâlide
SIHRÎ Evlenmelerden meydana gelen akrabalık
SIHRİYET Evlenmek suretiyle meydana gelen akrabalık
SIHRİZ Kızıl hurma
SIHTİT Katı, şiddetli, şedid * Çok yükselen toz * Katıksız kavut denilen kavrulmuş un
SIHVE (C: Sahevât) Dağ üstünde yapılan burc
SIKA' Kadınların, kirlenmemesi için başörtülerinin üstüne örttükleri ikinci örtü
SIK'AL Suda ıslanmış kuru hurma
SIKKE Bağlamak, sağlamlaştırmak, muhkem etmek * Ulaştırmak
SIKKİF Çok keskin sirke
SIKLET Ağırlık Mânevi sıkıntı

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SIKT Ana karnından ölü olarak düşen çocuk * Çakmaktan düşen ateş
SIKY Yer sulamak Sulu ekin
SILA Kavuşmak, ulaşmak, vuslat * Âşıkın mâşukuna kavuşması * Doğduğu yeri, hısım akrabayı gidip görme * Bahşiş, hediye * Gr: Cümlenin içinde ism-i mensub bulunmasıyla, dahil olduğu cümlenin evvelce mâlum olması iktiza eder İçinde bulunduğu cümleyi sonradan gelen cümleye bağlamaya yarayan (edip, ederek, ederken) gibi fiil şekli rabt sigası
SILA-İ RAHİM Hısım akrabayı ve mü'minleri ziyaret etme, onlarla görüşme ve mektuplaşma; alâkayı devam ettirme * Akrabanın kusurlarını affetme
SILA' Kebap * Isınmak için yakılan ateş
SILAH "Musâlaha" mânâsına mastar
SILAL Yaş ot
SILAME (C: Sılâmât) Bölük, cemaat, topluluk, fırka
SILAT (Sıla C) Sılalar * Bahşişler, armağanlar, hediyeler
SILE Bir şâire, yazdığı medhiye karşılığı olarak verilen para
SILL (C: Aslâl) Bir nevi ot * Bir nevi yılan
SILLE (C: Sılât) Vuslat, kavuşma * Hediye, atâ
SILYANE (C: Salayan) Bakla
SIMAD Şişe tıpası
SIMAG Ağızın bir tarafı
SIMAH Kulak deliği, kulak
SIMAH-I CÂN Can kulağı
SIMAM Tıpa Şişe tıpası
SIMAME Kan damarlarında tıkanıklık yapan kan pıhtısı
SIME (C: Sumem) Bahâdır, kahraman kimse * Berk, muhkem nesne * Büyük erkek yılan
SIMLAH Kulak kiri
SIMM Belâ, âfet * Arslan
SIMME Hâlis ve temiz
SIMSAM(E) Keskin kılıç * Kılıcın keskin olması
SIMSIM (C: Semâsım) Şişman ve etli adam
SIMT (C: Sümut) Dizi Dizilmiş şey
SINAAT (C: Sanâyi') San'at, mahâret, ustalık
SINAB Hardal * Hardal ve kuru üzümden yapılan bir cins kuru boya
SINAÎ (Sınâiyye) San'atla ve sanayi ile alâkalı * İnsan yapısı
SINAİYYAT (Sınâi C) Sanatla ilgili olan şeyler * İnsan yapısı şeyler
SINAR Çınar
SINARE Demir iğ * İğ başı * Yay kabzası * Kulak
SINDİD (C: Sanâdid) Baş, başkan, reis, ileri gelen
SINF Söğüt yaprağı
SINIF Kısım, bölüm, tabaka
SINIFÎ Sınıfla alâkalı, kısıma ait
SINN Berd-i acûz günlerinden bir gün * Seleye benzer bir nesnedir, içine ekmek koyarlar * Deve sidiği
SINV Dal, budak Bir kökten çatallanan dallar * İki kardeş * Misil Şebih, benzer * Amca * Oğul
SINVU EBÎ Babamın kardeşi
SIR (Bak: Sırr)
SIRAF (SARUF) Hayvanın kızmakla erkeğini araması
SIRAM Hurma ve yemiş toplayacak vakit * Toplanmış hurma ve yemiş
SIRAR Devenin sütü çok olsun ve yavrusu emmesin diye emziğinin dibine bağladıkları ip
SIRAT Etrafı hudutlu ve işlek cadde Geniş yol
SIRAT-I MÜSTAKİM En doğru yol, İslâmiyet yolu Hak yolu Allah'ın râzı olduğu en doğru yol Peygamberlerin, evliya ve sâlihlerin, sıddıkinlerin gittikleri meslek(Sırat-ı müstakim, şecâat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hasıl olan adl ve adâlete işârettir Şöyle ki: Tegayyür, inkılâb ve felâketlere ma'ruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdâs edilmiştir Bu kuvvetlerin birincisi: Menfaatleri cezb ve celb için kuvve-i şeheviye-i behimiye İkincisi: Zararlı şeyleri def' için kuvve-i sebuiyye-i gadabiyye Üçüncüsü: Nef' ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için kuvve-i akliye-i melekiyedirLâkin insandaki bu kuvvetlere şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmiş ise de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan bu kuvvetlerin her birisi, tefrit, vasat, ifrat nâmiyle üç mertebeye ayrılırlar Meselâ: Kuvve-i şeheviyenin tefrit mertebesi, humuddur ki, ne helâle ve ne de harama şehveti, iştihası yoktur İfrat mertebesi, fücurdur ki; nâmusları ve ırzları pâyimal etmek iştihasında olur Vasat mertebesi ise iffettir ki, helâline şehveti var, harama yokturİhtar: Kuvve-i şeheviyenin; yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcutturVe keza kuvve-i gadabiyyenin tefrit mertebesi, cebanettir ki, korkulmayan şeylerden bile korkar İfrat mertebesi, tehevvürdür ki, ne maddî ve ne manevî hiç bir şeyden korkmaz Bütün istibdatlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür Vasat mertebesi ise şecaattır ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmazVe keza kuvve-i akliyenin tefrit mertebesi, gabavettir ki, hiç bir şeyden haberi olmaz İfrat mertebesi, cerbezedir ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak suretinde gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya mâlik olur Vasat mertebesi ise; hikmettir ki, hakkı hak bilir, imtisal eder; bâtılı bâtıl bilir, ictinab ederHülâsa : Şu dokuz mertebenin altısı zulümdür, üçü adl ve adalettir Sırat-ı müstakimden murad, şu üç mertebedir İİ)
SIRAT KÖPRÜSÜ Cennet'e gidebilmek için herkesin üzerinden geçmeğe mecbur olduğu ve Cehennem üzerine kurulmuş olan köprü(İ'lem Eyyühel Aziz! İnkılâblar neticesinde, her iki taraf arasında geniş geniş dereler husule geliyor O dereler üstünde her iki âlemle münasebettar köprüler lâzımdır ki, her iki âlem arasında gidiş geliş olsun Lâkin o köprülerin inkılâbat cinslerine göre şekilleri, mâhiyyetleri mütebayin; isimleri mütenevvi olur Meselâ uyku âlemi, yakaza ile âlem-i misal arasında bir köprüdür Berzah, dünya ile âhiret arasında ayrı bir köprüdür Ve misal, âlem-i cismani ile âlem-i ruhanî arasında bir köprüdür Bahar, kış ile yaz arasında ayrı bir nevi köprüdür Kıyamette ise, inkılâb bir değildir Pek çok ve büyük inkılâblar olacağından, köprüsü de pek garib, acib olması lâzım gelir MN)
SIRAVARİ f Sıralı halde, sıra gibi
SIRDAŞ (Bak: Sırrdaş)
SIRF(E) Sadece, yalnızca * Sâfi ve hâlis şey Karışık olmayan
SIRHAK Çağırmak
SIRKATİBİ Eskiden hükümdarların yanlarında bulundurdukları hususi kâtib
SIRM (C: Esrâm-Esârım) Ağaçtan yemiş düşürmek * Ekin biçmek * Cem'olmuş beytler
SIRME (C: Sırm) Bulut parçası * Deve ve koyun sürüsü
SIRP Yugoslavya'da yaşayan bir kavim adı Veya o kavimden birisi
SIRR Şiddetli ateş veya soğuk
SIRR Gizli hakikat Gizli iş Herkese söylenmeyen şey * Müşâhedetullah'ın mahalli bulunan kalbdeki lâtife * İnsanın aklının ermediği şey Allah'ın hikmeti(Sırrını kimseye fâş etme sırrın fâş olurSen kendi sırrını saklayamazsanEl sana nasıl sırdâş olur)
SIRR-I EHADİYET Ehadiyetin sırrı, mânası, kuvvet ve te'siri
SIRR-I TEKLİF İnsanların dünyaya gelip, Allah (CC) tarafından vazifelendirilmelerinin hikmeti Dünyaya gelip vazife sahibi olmanın sırrı (Bak: Teklif)
SIRRAN Gizli olarak, gizlice
SIRRDAŞ Birbirinin sırrını bilen * Sır saklıyan
SIRRE Soğuk rüzgâr Şiddetli soğuk * Şiddetli sayha, çığlık
SIRRÎ (Sırriyye) Sır ile, gizlilik ile ilgili
SIRSIR Çekirgeye benzer bir hayvan
SI'SIA Sığınacak yer, sığınak, melce' * Her nesnenin aslı * Horozun baldırında çıkan fazlalık parmak
SITAT Husumet, düşmanlık
SI'V Saat
SI'VA' Saat
SIVAD-I A'ZAM (Bak: Sevad-ı a'zam)
SIVAR (C: Sirân-Asvire) Sığır sürüsü * Misk kabı
SI'VENN Deve kuşunun erkeği
SIYAGAT Kuyumculuk
SIYAH (Sayha C) Bağırmalar, çığlıklar, haykırışlar, feryadlar
SIYAH-I MÂTEM Mâtem feryadları
SIYAL (Sıyâlet) Saldırma, hamle etme, üzerine atılma
SIYAM (Savm C) Oruçlar (Bak: Oruç, Ramazan)
SIYAN Elbise saklama yeri, sandık
SIYANET Koruma veya korunma Himaye veya muhafaza
SIYAR (C: Sirân-Asvire) Misk kabı * Sığır sürüsü
SIYAS(İ) (Sıysa C) Kaleler, kal'alar * Köşkler * Sığınacak yerler
SIYDANE (C: Saydân) Taş çömlek
SIYK Kesif toz ve fena ter kokusu
SIYK (Sevk den) Sevk olunan (meâlinde)
SIYSA (C: Sıyâs) Kale Kal'a * Sığınacak yer * Köşk
Sİ f Otuz
SİA Genişlik, bolluk * Açlıklık Zenginlik
SİA-İ HÂL Rahatlık, genişlik, bolluk
SİAYET Dedikodu, gıybet, koğuculuk
SİB f Elma
SİB Suyun aktığı yer
SİB' Susuzluk
SİBA' Esir etmek
SİBA' Cima * Kesret-i cima ile iftihar edişmek * (Sebu C) Canavarlar, yırtıcı hayvanlar
SİBAB Sövme, küfretme, şetm
SİBAH Tuzlu ve çorak yerler
SİBAHAT Suda yüzmek
SİBAK (Sebk den) Bir şeyin öncelik hali Birisinden ileri geçmek Bir şeyin geçmişi * Bağ, bağlantı
SİBAK-UL KELÂM Sözün ilk halindeki bağlantısı, sözün evvelinde geçenden çıkan mânâ
SİBAK U SİYAK Sözün gelişi Sözün (öncesinin sonraya olan) uygunluğu
SİBAR Cerrahların yara yokladıkları mil
SİBB Tülbent Baş örtüsü
SİBD (C: Esbâd) Belâ, zahmet, meşakkat, dahiye
SİBKAN Bitlis veya Van vilâyetleri civarında bir aşiret adıdır
SİBT (C: Esbât) Kişinin oğlundan ve kızından olan evladı * Torun
SİBT Palamutla dibağat olunmuş sığır derisi
SİCAL Münavebe Arab ata sözlerinde: "Harp sicaldir" denir Yani: Bazan galibiyet ve bazan mağlubiyet ile devam eder * (Secl C) Büyük ve içleri dolu su kovaları
SİCCİL Kumlu çamurun taşlaşmış hâli Kumlu çamurdan terekküb ve tahaccür etmiş taş * Ateşte pişerek taş gibi olmuş tuğla
SİCCİN Sert, şiddetli olan şey * Dâim olan * Fâsık ve fâcirlerin amel defterlerinin konulduğu yer * Cehennemde bir vâdi'nin adı Fâcirlerin ruhunun gittiği yer
SİCİL Resmi vesikaların kaydedildiği kütük denen büyük defter * Memurların durumu hakkında tutulan dosya
SİCİSTAN Bir cins darı
SİCL Turp
SİCLAT Bir güzel kokulu çiçek
SİCM (SİCÂM) Seyelân etmek, akmak
SİCN (C: Sücun) Hapis, zindan
SİD(E) (C: Sidân) Kurt, * Yaşlı keçi * Arslan
SİDA' Sahrâ, çöl * Yazı
SİDAD Şişe tıpası Yarık kapatacak şey
SİDDER Bir oyun adı
SİDN Etli ve gövdeli şişman kimse
SİDR Tenbel kimse * Bir deniz adı * (Sidre C) Arabistan kirazları
SİDRE Ağaca teşbih edilen, yedinci kat gökte bir makam ismi

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SİDRE AĞACI "Arabistan kirazı" denen bir ağaç
SİDRET-ÜL MÜNTEHA Mahlukat ilminin ve amelinin kendisinde nihayet bulup kevn âlemini hududlandıran bir işaret Yedinci kat gökte olduğu rivayet edilen ve Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ulaştığı en son makam
SİF (C: Esyâf) Deniz sahili * Hurma lifi
SİF' Toprak * Buhmâ otunun dikeninin az olması
SİFAD Hayvanların çiftleşmesi
SİFAH Zina
SİFAL (Sifâle) f Topraktan yapılmış (çanak, çömlek, testi gibi) şey * Orak * Fıstık, ceviz, bâdem kabuğu
SİFAL Değirmen altına döşenen deri * Değirmen süpürgesi
SİFANET Marangozluk
SİFAR Deveye burunduruk yapılan demir * Sefer Islâh, düzeltme * Misafirlik
SİFARE Habercilik
SİFF Kuru deri
SİFLE Adi, alçak, zelil, terbiyesiz
SİFLEKÂM f Adi kişilerin işine yarayan
SİFLEPERVER f Alçak ve âdi kimseleri koruyan ve kullanan
SİFR Yazılmış nesne, mektup
SİFSİR (C: Sefâsir-Sefâsire) Simsar Bir şeyi alıp satan * Zarif, zerâfetli * Hizmetçi, hâdim * Tabi, itaat eden, uyan
SİGA Gr: Fiilin tasrifinden (çekiminden) meydana gelen çeşitli şekillerden her biri Kip
SİGA-İ MÜBÂLAĞA Bir şeyin pek çok, pek büyük, pek ileri olduğunu gösteren kelime hâli Fiilin mübâlağalı çekimi Hallâk, Rezzak, Kahhar, Rauf gibi (Bak: Mübâlağa)
SİGAL f Düşünce, fikir * Kuruntu, endişe
SİGALİŞ f Düşünüş, kuruş
SİGAR (Bak: Sıgar)
SİGAR Ü KİBAR Küçükler ve büyükler
SİH f Demir şiş * Kebap şişi
SİHAB Miskten ve karanfilden yapılan gerdanlık
SİHAE (C: Sihâ-Eshiye) Nâme bağı
SİHAM (Sehm C) Oklar * Sehimler, hisseler
SİHAM-I KAZA Kaza okları * Şâir Nefi'nin eserinin ismidir
SİHAN Kalınlık * İçi boş zarf * Soba borusu gibi bir şeyin kalınlığı * Sımsıkı madde
SİHLE İri taneli kum
SİHR (Sihir) Büyü, gözbağıcılık, büyücülük, hilekârlık * Aldatmak * Haktan uzaklaşmak Bâtıl şeyi hak diye göstermek * Lâtif ve dakik olan şey Büyü kadar te'siri olan şey * Şiir ve güzel söz söyleme gibi, insanı meftun eden hüner (Buna sihr-i helâl da denir)Sebebi gizli olan ince şey Örf-i şer'îde sihir: Sebebi gizli olmakla hakikatın hilâfına tahayyül olunan, yaldızcılık, şarlatanlık, hilekârlık yolunda cereyan eden herhangi bir şey Bunda esrarengiz bir surette bâtılı hak, hakkı bâtıl göstermek vardır Mukayyed olarak memduhu olan ve hakkı izhar için kullanılan lâtif hususâttaki istimali vardır Buna sihr-i helâl denir Sebebi herkes için bilinmediğinden hârika telâkki olunur (ET)
SİHR-İ BEYANÎ Beyanın büyü gibi olan tesiri (Hadis-i Şerife telmih var)
SİHİR-ÂMİZ f Sihir gibi tesir eden, büyüleyici
SİHİRBÂZ Büyü yapan, büyücü Sâhir, neffase
SİKA (C: Sikat) (Vüsuk dan) İnanç, güven, itimad, emniyet * Güvenilir ve inanılır kimse
SİKA' (C: Eskiye-Eskıyât-Esâk-Esâki) Su kurbağası
SİKA' Devenin burnuna bağladıkları nesne * Kadınların örtündükleri peçe
SİKA (C: Sıyak) Yel, rüzgar, riyh * Ses
SİKA' Sakaların içine su doldurdukları köseleden yapılmış kap, kırba
SİKAB Su çeken Su çekici
SİKAF Rende * Süngü ağacını düzeltecek ağaç
SİKAL Ağır olan, ağır şeyler (Bak: Sekal)
SİKALİŞ (Bak: Sigâliş)
SİKAT (Sika C) İnanılır kimseler İtimad edilen, kendilerine güvenilen kimseler
SİKAYE Su içilen kap Maşraba * İçme suyunun toplanması için yapılan yer
SİKAYET Birine içecek su verme
SİKBAC Ekşi aş
SİKEC Başı kızıl olan zehirli bir yılan
SİKEK (Sikke C) Sikkeler
SİKKE Damga Nereye ve kime ait olduğunun bilinmesi için konulan işaret, mühür Umumi damga * Dirhem * Para üstüne vurulan damga * Düz, doğru yol * Mevlevilerin keçe külâhlarının ismi * Basılmış madeni para
SİKKE-İ EHADİYET Her şeyin bir elden çıktığını gösteren damga, işaret (Bak: Ehadiyyet)
SİKKEHANE f Para basılan yer
SİKKEZEN f Madeni para basan
SİKKÎN Bıçak
SİKKÎR Devamlı sarhoş kimse
SİKR Rüzgârın eserken dinmesi
SİKSAK Hamâkat, ahmaklık
SİL' (c: Eslâ) Dağ yarığı
SİL'A Bedende olan ur * Ticaret malı * Sülük
SİLA' Arınmış, temizlenmiş nesne
Sİ'LA' (C: Seâli) Helâk * Cin sâhirleri
SİLAB (C: Sülüb) Kara mâtem donu
SİLAHDAR Tar: Sarayın ileri gelen erkânından birinin ünvanıdır "Silahdar-ı şehriyarî" de denilirse de mâruf olan "Silahdar Ağa"dır
SİLAHENDAZ Silah atan * Tüfekli piyade neferi, harp gemilerinde gemicilik ile mükellef olmayıp silah taşıyan bahriye askerleri
SİLAHHANE f Askerî depo Silahların saklandığı yer
SİLAHŞÖR Silahları karıştırıcı, silahlarla oynayıp uğraşıcı * Eski zamanda bir sınıf silahlı asker, hususiyle muhtelif silahları kullanmakta fevkalâde meleke ve maharet ile mümtaz olup, maiyyette istihdam olunanlara verilen addı Yeniçeri Ocağı zâbitlerinin bir takımı hakkında da kullanılır bir tabirdi Padişahın maiyyetinde muhafız olarak kullanılanlara da bu ad verilirdi
SİLAL (Selle C) Sepetler, seleler
SİLİ f Tokat Şamar
SİLİF Bacanak
SİLİZEN f Tokat vuran, şamar atan, döven
SİLAK Diş dibinde olan kabarcıklar * Belâgatla okuyan hatip
SİLAM Hamd, şükür * Taş * Su
SİLAN Sapına girmiş olan kılıç ve bıçak ucu
SİLB (SELEBE) (C: Silebe) Dişleri kütelmiş ve kuyruğu dökülmüş yaşlı deve
SİLFED Ahmak kimse * Kurt
SİLHEM Bir kimsenin cisminde değişiklik olması
SİLK Dizi, sıra * Yol, tarik * İplik, hayt
SİLK(A) Çöğenler adı verilen havuç * Pancar * Kurt, zi'b * Şerli, ahlâksız kadın
SİLKA' Arkası üstüne yatmak
SİLL Bir çıban * Sırtmadan zayıflamak Erime * Verem
SİLLE f Tokat Şamar
SİLM Barışmak, sulh, barışıklık * İtaat İslâm, müslim olmak
SİLSİL Kapı halkası
SİLSİLE Birbirine bağlanan, bir sıra meydana getiren şey Zincir Zincir gibi birbirine ekli ve bitişik olan * Soy, sop * Sıradağ * Seri Dizi * Ard arda gelen şeylerin meydana getirdiği sıra
SİLSİLE-İ CİBAL Dağ silsilesi Sıra dağlar
SİLSİLE-NAME f Meşhur ve mühim kimselerin soyunu, silsilesini gösteren cetvel
SİLV Gamdan, tasadan ve aşktan hâli olmak
SİM f Gümüş Gümüş para * Gümüşten Sırmadan
SİM Ü ZER Gümüş ve altın
SİMA Yüz, çehre Beniz * Eser, alâmet
SİMA' Dinlemek, kulak vermek İşitmek * Çalgı dinlemek * Herkesin işitmesi istenilen güzel zikir ve sözler * Mevlevilerin ve sair dervişlerin "ney" veya "def" ile berâber ilâhi okuyarak raksları ve nağme terennüm etmeleri, dönmeleri (Bak: Semâ')
SİMAD Az su
SİMAH (Bak: Sımah)
SİMAK (Semek C) Balıklar * Parlak yıldız * İki parlak yıldızdan birisi * Bir şeyi yükseltip kaldıracak âlet
SİMAL Medet etmek * Medetçi, yardımcı ve mutemed kişi
SİMAM (Semm C) Zehirler
SİMAN (Semin C) Semizler, besililer, yağlılar
SİMAR (Semere C) Meyveler, yemişler * Mc: Faydalar
SİMAT (C: Sümut) Sofra Yemek masası * Yemek * Ziyâfet
SİMAT Damga, iz Nişan, alâmet
SİMATOĞRAF (Bak: Sinematoğraf)
SİMAVÎ Çehreye ait, yüz şekline dair * Simavlı
SİME (C: Simât) Damga, alâmet, nişan
SİMEN Semizlik, yağlılık, besililik (Bak: Semen)
SİMENDUD (Sim-endud) f Gümüş kaplı Gümüş yaldızlı
SİMER (SEMER) (C: Esmâr) Kıssa, hikâye * Akşamdan sonra olan
SİMİN f Gümüşten * Gümüş gibi, gümüşe benzer
SİMİN-TEN f Gümüş tenli Gümüş gibi beyaz ve parlak vücutlu
SİMK Yüce olmak, yükselmek
SİMM (SEMM-SÜMM) (C: Simâm-Sümum) Küçük dar delik * İğne deliği * Ağu, zehir *Kast * Düzeltme, ıslah * Set
SİMMÎ (C: Esmiyâ) Adaş, isimleri aynı olan kişilerin herbiri
SİMN (Simâne) : Semizlik, yağlılık, besililik, şişmanlık
SİMSAR (C: Semâsire) Komisyoncu, tellâl, aracı
SİMSİM Susam
SİMT (C: Sümut) Boncuk veya inci dizilmiş iplik

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SİM-TEN f Gümüş tenli
SİMURGA Kanatlı ve çok büyük hayvan olup eski devirlerde yaşadığı rivâyet edilir (Bak: Anka)
SİMYA (Fr: Alşimi) Kim: Adi madenleri altın madenine çevirmek gayesini güden bir çalışma Bu çalışma bir takım maddelerin bulunmasına sebep olduğu için kimya ilminin ilerlemesine hizmeti dokunmuştur
SİMYA Nişan, işâret, alâmet
SİMYAN (Simân) (Süryanice) Hak
SÎN Çin * Kirli olan ve kokan deve yünü
SİNA Musâ Peygamberin (AS) Allah (CC) kelâmına nâil olduğu, Süveyş ile Akabe Körfezi arasındaki bir yer ve bir dağ ismi Cebel-i Musa veya Tur-u Sinâ da denir * İbn-i Sinâ'nın ceddinin ismi (Bak: İbn-i Sinâ)
SİNA' Deve ayağına bağladıkları ip
SİNA İki kere iâde olunan nesne
SİNAD Muhkem, dayanıklı, kuvvetli dişi deve * Yüce * Yüce yer, yüksek yer
SİNAN (C: Esinne) Mızrak, süngü
SİNAN-İ ÜMMİ (Vefatı: Hi: 1075) Halveti Tarikatı Yiğitbaşı kolu ileri gelenlerinden olup Kutb-ül Meâni adında Türkçe mensur bir eseri ile matbu ve müretteb bir divanı vardır Muhammed Sinan-ı Ümmi, Konya vilâyeti dahilinde Elmalı'dan olup orada dâr-ı bekaya hicret etmiştir (R Aleyh) (Osmanlı Müellifleri sh: 187)
SİNAYE Yünden ve kıldan yapılan ip
SİNDAN Örs
SİNDİBAN Pelit ağacı
SİNE Uyuklama, uykuya dalma başlangıcı Uyku ile uyanıklık arası (O anda insan, sesi duyduğu halde anlamaz)
SİNE An Bir lahzacık * İki ağızlı balta
SİNE f Göğüs Sadır Kalb
SİNE-BEND f Göğüs bağı, sütyen
SİNE-ÇÂK Göğsü, yüreği yaralı
SİNE-GÂH f Göğüs
SİNEMATOĞRAF Fr Hareket yazmak demek olup kısaltılmış şekliyle sinema demektir
SİNEPÜRYAN (Sinebiryan) Kalbi yanmış, sinebiryan olmuş, çok hasret çekmiş
SİNESAF f Sarılıp kucaklaşmış
SİNESUZ f Yürek yakan
SİNET Uyuklamak
SİNH (C: Esnâh) Her nesnenin aslı ve kökü
SİNH (C: Esnâh-Sünuh) Diş çukuru, diş yuvası
SİNİ f Büyük tepsi, sini
SİNİMMAR Ay, kamer * Gece uyumayan erkek * Harami * Tar: Rum milletinden bir üstâdın adıdır Numan bin Münzir için Hira'da bir köşk yapmıştı Bunun bir eşini daha kimseye yapmasın diye Numan bin Münzir o köşkün üstünden attırıp öldürdü (Ahter-i Kebir'den)
SİNİN (Sene C) Sünun Seneler * Sina Dağı
SİNİN-İ SÂLİFE Geçen yıllar
SİNN (C: Esnân) Yaş Yaşanmış olan zaman * Diş * Medine'de bir dağın ismi * Yaban öküzü
SİNN-İ İYAS (Sinn-i ye's) Kadınların "âdet görmekten" kesildiği yaş En çok 55 yaşına kadar veya daha evvel âdet görmekten kesilmesi zamanı ki; bundan sonra çocukları olmaz Böyle bir kadına âyis denir
SİNN-İ TEKLİF Erginlik, büluğ çağı Bir kimsenin aklı başına geldiği; haramı helâli ayırt edebildiği, kadınlık veya erkeklik hâlini bildiği, ergin hâle geldiği yaşı (Ortalama 12-15 kabul edilir)
SİNN-İ TEMYİZ Hak ile bâtılı farketme yaşı
SİNN Ot kurutmak
SİNNE (C: Sinen) Kalem başı * Sapan demiri
SİNNEN Yaşça, yaş bakımından
SİNSİN (C: senâsin) İyeği kemiklerinin arka tarafının ucu
SİNTAH Büyük karınlı kuvvetli deve
SİNTEL Kısa boylu
SİNY (C: Esnâ) Her nesnenin büklümü * Dağın kısıkdar yeri * Orta, vasat
SİNNEVR (C: Senânir) Kedi
SİNYAL Fr Kararlaştırılmış bir haberi verme işareti İşaret
SİPAH (C: Sipâhan) Asker, leşker, nefer * Ordu
SİPAHDAR f En büyük asker, serasker
SİPAHİ Ask: Osmanlı askerlik teşkilâtında "Timar" namiyle öşür ve rüsumunu aldıkları araziye mukabil, harp zamanlarında kendi hayvanları ve kanunen götürmeğe mecbur oldukları silâhlı askerlerle birlikte sefere iştirak eden bir sınıf süvari askeri Bunlar akıncılık, çapulculuk ve karakol hizmetlerini ifa ederler ve düşman karşısında piyadelerin muhafazasını te'min ettikleri gibi, icabında hücum işlerini de yaparlardı
SİPAHSALAR f Askerlerin en büyüğü Serasker
SİPAR f Veren, fedâ eden
SİPARE (Si-pâre) f Kur'an-ı Kerimin herbir cüz'ü * Küçük kitap, mecmua * Otuz cüz
SİPARİŞ f Ismarlamak, ısmarlayış
SİPAS f Şükretme, dua etme
SİPAS-DÂR f Hamdeden, şükreden
SİPEH f Asker, leşker * Ordu
SİPEH-BÜD f Başbuğ, başkomutan, başkumandan
SİPEH-KEŞ f Başkumandan, başbuğ
SİPENC f Konaklama yeri, misafirhane, otel * Dünya * Misafir
SİPER f Arkasına saklanılacak şey Koruyan * Mânia Sığınak veya set arkası, duvar altı gibi kuytu yerler * Okun, giderken kabzayı zedelememesi için sol elin üzerine konulan âlet * Muharebede askerin kurşun ve gülleden korunması için toprak kazılarak açılan ve ön tarafına, çıkan topraklar yığılmak suretiyle vücuda getirilen korunma yerleri * Kalelerin üstünde ok ve kurşun atmağa mahsus mazgallar yanında duracak askerlerin korunmaları için insan boyunda olan ve uzaktan diş diş görünen arkalıklı duvar parçalarına verilen addır
SİPER-İ SÂİKA Yıldırımdan korunmak için gemilerle, minarelere ve büyük binalara konan âlet ParatonerGemilerde direklerin şapkalarına konulur ve üzerlerine, bir ucu denize kadar sarkıtılmış bakır tel bağlanır Direkleriyle teknesi ağaç olmayan gemilerde tel yoktur Telin gördüğü nakil hizmetini geminin demir kısmı yapar Minarelerle büyük binaların en yüksek noktalarına konularak sarkıtılan bakır tel, toprağa gömülüdür
SİR f Tok, kanmış, doymuş * Sarımsak
SİR Yarık Delik * Balık yahnisi
SİRA' Hızla gitmek, acele etmek
SİR-AB f Suya kanma Suya tok olmak * Sulu * Körpe, tâze
SİRAC Işık Lâmba Fener Mum Kandil * Şevk veren şey * Güneş ve ay mânâsına veya Resul-i Ekrem'e (ASM) "Nur saçan" meâlinde verilen bir isimdir(Hem o Bürhan-ı Hak ve Sirac-ı Hakikat öyle bir din ve şeriat göstermiştir ki, iki cihanın saadetini te'min edecek desatiri câmi'dir M)
SİRAC-I RÂH-I HİDÂYET Hidayet yolunun ışığı
SİRAC-ÜN NUR Nurun lâmbası * Risale-i Nur Külliyatından bir mecmuanın adı
SİRAC-ÜS SÜRC Lâmbaların lâmbası En parlak nur En parlak ışıklı eser
SİRAD Gön, sahtiyan
SİRAN (Sur C) Kaleler, kal'alar, hisarlar
SİRAR (C: Esirre) Sürur, sevinç * Sırayla konuşmak * Ay sonu
SİRAYET Yayılmak, bulaşmak, geçmek
SİRB (C: Esrâb) Çekirge ve balık yumurtası * Sığır sürüsü
SİRBAL (C: Serâbil) Gömlek, kamis
SİRCİN Kurumuş davar tersi
SİRDAB (C: Seradib) Yer altında su soğutacak yer
SİRE (C: Sıyer) Koyun ağılı
SİRET Bir kimsenin içi, hâli, hareketi, ahlâkı * İnsanın tutmuş olduğu mânevi yol
SİRET-İ HASENE Güzel ve iyi ahlâk
SİRET-ÜN NEBİ Siyer-i Nebi veya Siret-i Nebi de denir (Bak: İlm-i hadis, Siyer-i Nebi)
SİR'ET Nefis * Koyun * Geyik * Kadınlar
SİRHAN (C: Serâhin) Vahşi hayvanlardan olan kurt
SİRİŞK f Göz yaşı * Ateş şeraresi
SİRİŞT f Yaradılış, hilkat, huy, tabiat
SİRİŞTE f Yoğrulmuş, karıştırılmış
SİRKAT (Serkat) Çalma Hırsızlık
SİRKE-FURUŞ f Sirkeci, sirke satan kimse * Mc: Ekşimiş yüzlü kişi
SİRKİN Kuru davar tersi
SİRR (C: Esrar-Esirre) El ayasında ve alında olan hatlar * Gizli nesne * Cima etmek * Zikir * Hâlis * En iyi, en faziletli
SİRVAL (c: Serâvil) şalvar
SİRVE (C: Sirâ) Küçük ok * Çekirge yumurtası
SİSA (C: Sıyas-Sıyasâ) Köşk * Kale * Sığınacak yer * Çulha mekiği * Horoz mahmuzu * Sığır boynuzu
SİSA' (C: Seyâsi) Davar arkası * Omuz başı
SİSMOĞRAF Fr: Zelzelenin yerini, saatini, yön ve hızını kaydeden âlet
SİSTEM Fr Bir bütün meydana getirecek şekilde, karşılıklı olarak birbirine bağlı unsurların hepsi * İlimde bir bütün meydana getirecek esasların hepsi * Bir nizâm dâiresinde çalışan takım * Proğramlı çalışmak * Manzume
SÎT Çatırtı, patırtı, gürültü * Ün, şöhret, nam
SİTA' Deve boynunda uzunluğuna olan alâmet * Ev direği
SİTAD f Alma, alış
SİTAM Kılıcın ağızı
SİTAN (-istan) f Mekân adı yapmağa yarayan ek Meselâ: Gül-sitan $ : (Gül-istan) Gül bahçesi, güllük
SİTAN f Alan, alıcı Can-sitan $ : Can alan
SİTARE (Setr den) (C: Setâir) Örtünülecek, perdelenecek şey
SİTARE f Yıldız, kevkeb
SİTARE-İ RAHŞÂN Parlak yıldız
SİTARE-GÂN Yıldızlar
SİTAYİŞ f Övme, medhetme Medih
SİTAYİŞ-KÂR f Medheden, öven
SİTAYİŞ-KÂRÂNE Överek, medhetmek suretiyle
SİTEBR f Kalın, kaba, yoğun
SİTEM f Haksızlık, zulüm * Nâzikâne çıkışma * Eziyet, cefa
SİTEM-ÂMİZ f Hâin İnsafsız, haksız
SİTEM-DİDE (C: Sitemdidegân) Zulme uğramış, haksızlık görmüş
SİTEM-KÂR (C: Sitemkârân) f Haksızlık ve zulüm yapan Zâlim
SİTEM-KEŞ f Zulme ve haksızlığa uğrayan Zulüm çeken Mazlum
SİTEM-RESİDE f Siteme uğramış, zulme uğramış Zulüm çekmiş
SİTİZ (Sitize) f Kavga, cidal, çekişme
SİTİZE-CU f Kavgacı
SİTİZE-KÂR f Kavgacı
SİTR (C: Estâr) Örtü * Perde
SİTT Hanım (Aslı seyyidet iken muharref ve âmi arapçada sitt ve sitte olarak kullanılır)
SİTTE Altı (6) Altılık
SİTTE-İ SEVR Güneş'in Sevr burcunda bulunduğu Nisan ayında fırtınalariyle meşhur olan altı gün
SİTTÎN (Sittûn) Altmış 60
SÎV f Elma
SİVA Başka, gayrı, diğer Kasd (Bak: Mâsiva)
SİVAD Gizli söz, sır
SİVAK (C: Süvük) Misvak * Dişini yıkamak
SİVAR (C: Esvire - Esâvir-Suur) Bilezik
SİVAR-I ZERRİN Altun bilezik
SİVCAR Tazı ve köpeğin boynuna halka geçirmek Tasma takmak
SİVİL Fr Asker olmayan * Başı bozuk * Mülkî * Tebdil-i kıyafetle gezen polis * Medeni
SİYA' Samanlı balçık
SİYAB (Sevb C) Elbiseler, giyecek şeyler
SİYABE Kızlığın bozulması, bekâretin zâil olması

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SİYAC Dikenli duvar
SİYADET Seyyidlik (Bak: Seyyid)
SİYAFET Kılıççılık sanatı
SİYAH f Kara, esved * Zenci
SİYAHA Suyun akması * Oruç tutmak
SİYAHAT (Seyyehân - Siyâh - Süyuh) İbret, terehhüb ve ibadet için yer yüzünde gezip yürümek (Dervişlerin seyahatı bundandır)
SİYAHBAHT f Tâlihsiz, kara bahtlı
SİYAHÇERDE f Esmer, karayağız olan
SİYAHFAM f Siyah renkli
SİYAHÎ f Siyahla alâkalı * Zenci * Siyahlık, karalık
SİYAHKÂR (C: Siyâhkârân) f Günah işlemiş, suçlu
SİYAHKEDE f Kapkara yer
SİYAHLİKA f Kara yüzlü
SİYAHPUŞ f Siyahlar giymiş Karalar giymiş * Mâtemli, yaslı
SİYAHRUZ f Tâlihsiz, şanssız, bahtsız
SİYAK Söz gelişi, ifade tarzı * Üslub, tarz, yol * Sürmek, sevk * Ruhun çıkması
SİYAK-I KELÂM Sözün gelişi, sevkediliş
SİYAK VE SİBAKA MÜLÂYEMET Sözün evveline güzel bir netice, sonrasına iyi bir başlangıç olması
SİYAKAT Binek hayvanını arkasından sürme
SİYAM Oruç (Bak: Sıyam)
SİYANET Koruma, muhafaza, hıfz
SİYASET Memleket idare etme san'atı Devlet idare tarzı * Dünya ve âhirette necatlarına sebeb olacak bir yola, insanları irşad ile beşeriyetin salâhına çalışmak * Diplomatlık Politika * Seyislik, at idare işleriyle uğraşma (Bak: Hilafet)
SİYASETEN Siyaset bakımından, siyasî bakımdan
SİYASÎ Siyaset icabı olan * Siyaset adamı * Politik
SİYASİYYUN Politikacılar, siyasetçiler Devlet idaresine çalışanlar
SİYAT (Savt C) Kırbaçlar, kamçılar
SİYE Koyun yatağı
SİYER (Siret C) Tarzlar, gidişler, yollar
SİYER-İ ENBİYA Peygamberlerin (Aleyhimüsselâm) hayatlarından ve onların ahlâkından bahseden kitap
SİYER-İ NEBİ Mevzuu Hazret-i Peygamber'in (ASM) hayatı, ahlâkı ve yaşayışı olan, O'nun gaye ve cihanı irşad eden mesleğinden bahseden kitap(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ahvâl ve evsâfı, Siyer ve Tarih suretiyle beyan edilmiş Fakat o evsaf ve ahvâl-i galibi, beşeriyetine bakar Halbuki o Zât-ı Mübarek'in şahs-ı manevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranidir ki; Siyer ve Tarih'te beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvâfık düşmüyor Çünki: $ sırrınca: Hergün, hattâ şimdi de, bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azim ibadet sahife-i kemalâtına ilâve oluyor Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidat ile mazhar olduğu gibi, her gün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlik-ı Kâinat'ın tercümanı ve sevgilisi olan o Zât-ı Mübarek'in tamam-ı mahiyeti ve hakikat-ı kemalâtı, Siyer ve Tarih'e geçen beşeri ahval ve etvâra sığışmaz Meselâ: Hazret-i Cebrâil ve Mikâil, iki muhafız yâver hükmünde Gazve-i Bedir'de yanında bulunan bir Zât-ı Mübarek; çarşı içinde, bedevi bir arabla at mübâyaasında münâzaa etmek, bir tek şâhid olan Huzeyfe'yi şahid göstermekle görünen etvârı içinde sığışmazİşte yanlış gitmemek için; her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibariyle işitilen evsaf-ı âdiye içinde başını kaldırıp, hakiki mahiyetine ve mertebe-i Risalette durmuş nurani şahsiyet-i maneviyesine bakmak lâzımdır Yoksa, ya hürmetsizlik eder veya şüpheye düşer M)
SİYER-İ SENİYYE Yüksek ahlâk ve yüksek vasıflar Hazret-i Peygamberin (ASM) yüksek ahlâk ve vasıflarına dair yazılan kitab
SİYERA' İbrişimle karışık alaca bez
SİYONİST (Kudüs'ün eski adı olan Sion dan) Filistin'de bağımsız bir Yahudi devleti kurmak isteyen Yahudi fikrinin taraftarı Bir şeyi Yahudilerin gaye ve menfaatına göre değerlendiren Yahudilik * Yahudi dinine giren
SİYY Arz-ı Arabdan bir yer * Çöl, sahra * Benzer, misil
SİYYAN (Siyy C) Birbirine denk ve eşit Müsavi
SİYYANEN Birbirine denk ve eşit olarak Müsavi bir tarzda
SİYYE Yay başı
SKOLASTİK Lât Kurun-u vustâda (Orta çağlarda) Hristiyan âleminde, papazların dinî görüşüne ve onların baskısı altındaki dinî fikirlerine göre yapılan tedrisat usulü
SLOGAN ing Kısa ve te'sirli propaganda sözü
SOFESTAÎ (Sevfestâi) Kâinatın yaratıcısını, Cenab-ı Hakkı kabul etmemek için herşeyi inkâr eden Müsbet veya menfi hiç bir hükme varmayan, daima şüphe içinde kalmayı esas alan felsefi bir doktrinin (Septisizm) mensubu Septik Alemde hakikat namına hiç bir şey tanımayan ve hakikatı araştırmaktan sarf-ı nazar ederek zevk ü safa, şiir ve edebiyatla eğlenen safsatacılar (Bak: Sofizm)(O Vahid-i Ehad'i kabul etmeyen ya nihayetsiz ilâhları kabul edecek veyahut ahmak sofestâi gibi hem kendini, hem kâinatın vücudunu inkâr edecek M)
SOFİ Ehl-i tasavvuf Riyazet ve nefisle mücahede ile hakikate ermeğe çalışan Tarikata mensub, mânevi kemâlât için çalışan * Yanıltıcı, safsatacı (Bak: İşrakiyyun)
SOFİZM Fr Fls: Sofestaiye Safsatacılık Alemde hakikat olarak hiç bir şey tanımayan ve hakikatı araştırmaktan sarf-ı nazar ederek zevk ü safâ ve şiir gibi şeylerle eğlenmeği tercih eden bâtıl bir meslek İnâdiye, indiye ve Lâedriye "Septizm" adlarıyla üç kısma ayrılırlar (Mesail-i İlm-i Kelâm'dan)
SOHBET Konuşma, sevdiği kimselerle yapılan toplantı * Birlikte oturup tatlı tatlı hakikat üzerine konuşmak(Sohbet-i Nebeviye öyle bir iksirdir ki; bir dakikada ona mazhar bir zât, senelerle seyr ü süluka mukabil hakikatın envarına mazhar olur Çünkü sohbette insibağ ve in'ikâs vardır Malumdur ki; in'ikâs ve tebaiyyetle o nur-u âzam-ı Nübüvvetle beraber en azim mertebeye çıkabilirNasılki, bir sultanın hizmetkârı ve onun tebaiyyeti ile, öyle bir mevkiye çıkar ki, bir şah çıkamaz İşte şu sırdandır ki, en büyük veliler sahabe derecesine çıkamıyorlar Hattâ Celâleddin-i Süyuti gibi, uyanık iken, çok def'a sohbet-i nebeviyeye mazhar olan veliler, Resul-i Ekrem (ASM) ile yakazaten görüşseler ve şu âlemde sohbetine müşerref olsalar, yine sahabeye yetişemiyorlar Çünki: Sahabelerin sohbeti, Nübüvvet-i Ahmediye (ASM) nuriyle, yâni Nebi olarak onunla sohbet ediyorlar Evliyâlar ise vefat-ı Nebeviden sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmeleri, velâyet-i Ahmediye (ASM) nuriyle sohbettir Demek Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın, onların nazarlarına temessül ve tezahür etmesi, velâyet-i Ahmediye (ASM) cihetindedir; Nübüvvet itibariyle değil Mâdem öyledir; nübüvvet derecesi, velâyet derecesinden ne kadar yüksek ise, o iki sohbet de o derece tefavüt etmek lâzım gelirSohbet-i Nebeviye ne derece bir iksir-i nurâni olduğu bununla anlaşılır ki: Bir bedevi adam; kızını sağ olarak defnedecek bir kasavet-i vahşiyânede bulunduğu halde gelip, bir saat sohbet-i Nebeviyeye müşerref olur, daha karıncaya ayağını basamaz derecede bir şefkat-i rahimaneyi kesbederdi Hem câhil, vahşi bir adam, bir gün sohbet-i Nebeviyeye mazhar olur; sonra Çin ve Hind gibi memleketlere giderdi Mütemeddin kavimlere muallim-i hakaik ve rehber-i kemâlât olurdu S)
SOHBET-İ İHVAN Din kardeşleri ile faydalı hakikatlar üzerine sohbet etmekResül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurmuştur ki: Üç şey müstesna, dünyada rahat yoktur:1- Tilâvet-i Kur'an2- Münacat-ı Rahman3- Sohbet-i İhvan
SOKRAT Eski bir Yunan Feylesofu (MÖ 470-400) Vahdaniyete ve ruhun bakiliğine inanmış ve bu fikrini yaymağa çalışmış "Dünyada yalnız bir şey öğrenebildim, o da hiç bir şey bilmediğimdir" sözü meşhurdur Devrinin inanışına zıd fikirlerinden dolayı mahkemece kendisine idam kararı verilmiş, baldıran otunun zehirini içirmek suretiyle idam edilmiş Sonra Eflâtun, Sokrat'ın fikirlerini müdafaa etmiştir
SOLCU (Bak: Ashab-ı Şimal)
SORGUÇ Başa takılan tuğ * Bazı kuşların tepelerinde bulunan tüyden süs
SOSYAL Fr İçtimaî Cemiyete ait
SOSYALİST Fr Sosyalizm taraftarı olan
SOSYALİZM Fr İktisadî teşebbüsleri ve teşekkülleri devlete vermek isteyen görüş İştirakiyecilik Güya, herkese müsavi mal verme esasını idare sisteminde yerleştirmeyi ve mal birliğini iddia eden ve insan fıtratına zıt olarak hürriyetleri daraltıcı ve din aleyhdarı bir sistem Serserilere, zenginlerin mallarını mübah edip isyâna sevkeden ve ehl-i nâmusun ahlâkını yıkarak fuhşiyatı teşvik eden bir bâtıl anlayış (Sosyalizm nazariyesinin nâşirleri komünistlerdir) (Bak: İktisad, Kapitalizm, Komünizm)(Tabaka-i avâmın intibahiyle ve galebesiyle tezahür eden tam sosyalizm ve bolşevizm düsturları, bizim daha ziyade işimize yaradığı için, o sosyalizm düsturlarını kabul ettiğimiz halde, senin vaziyetin bize ağır geliyor Prensiplerimize muhalif düşüyor Onun için sana verdiğimiz sıkıntıdan şekvâya ve küsmeye hakkın yoktur?Elcevap: Hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvâfık hareket etmezse; hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer Mâdem kanun-u fıtrata tatbik-i harekete mecburiyet var; elbette fıtrat-i beşeriyeyi değiştirmek ve nev-i beşerin hilkatındaki hikmet-i esasiyeyi kaldırmakla, mutlak müsavat kanunu tatbik edilebilir Evet, ben, neseben ve hayatça avam tabakasındanım Ve meşreben ve fikren, "müsâvât-ı hukuk" mesleğini kabul edenlerdenim Ve şefkaten ve İslâmiyetten gelen sırr-ı adalet ile, burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskidenberi muhalefetle çalışanlardanım Onun için bütün kuvvetimle adalet-i tâmme lehinde zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyimFakat nev-i beşerin fıtratı ve sırr-ı hikmeti, müsâvât-ı mutlaka kanununa zıddır Çünki Fâtır-ı Hakim, kemal-i kudret ve hikmetini göstermek için az bir şeyden çok mahsulât aldırır ve bir sahifede çok kitabları yazdırır ve birşey ile çok vazifeleri yaptırdığı gibi, beşer nev'i ile de binler nev'in vazifelerini gördürürİşte o sırr-ı azimdendir ki: Cenab-ı Hak, insan nev'ini binler nevileri sünbül verecek ve hayvanatın sair binler nevileri kadar tabakat gösterecek bir fıtratta yaratmıştır Sair hayvanat gibi kuvâlarına, lâtifelerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz makamatta gezecek istidat verdiğinden, bir nevi iken binler nevi hükmüne geçtiği içindir ki, Arzın halifesi ve kâinatın neticesi ve zihayatın sultanı hükmüne geçmiştirİşte nev-i insanın tenevvüünün en mühim mâyesi ve zenbereği; müsabaka ile hakiki imanlı fazilettir Fazileti kaldırmak, mahiyet-i beşeriyenin tebdiliyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle, ruhun mahvedilmesiyle olabilir L)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SOSYOLOĞ Fr İçtimaî bilgilerle uğraşan, toplu insan yaşayışı ve onların idare işlerinde bilgi sahibi olmaya çalışan İçtimaiyatçı
SÖMESTR Fr Okullarda bir ders yılının ayrıldığı iki dönemin herbiri
SPİKER ing Konuşmacı Radyo programlarını takdim eden, haber bültenlerini okuyan kişi
SPİRİTUALİZM Fr Fls: Ruh gibi maddî olmayan varlıkları kabul eden görüş ve düşünüş Ruhiyatçılık
STAJ Fr Mesleki bilgisini artırmak maksadıyla başka birinin nezareti altında yapılan çalışma
STAJYER Fr Staj yapan kimse
STRATEJİ yun Askeri sevk ve idare ilmi, sevk-ul-ceyş
STRATOSFER Fr Atmosferin ortalama 30 km kalınlığındaki ikinci tabakası
SU(Y) f Cihet, yön, taraf Semt Yan
SU' Kötülük * İyi olmayan Kötü, fena
SU-İ AHLÂK Ahlâk kötülüğü Allah'ın, peygamberin râzı olmayacağı işleri yapanın ahlâkı
SU-İ HAL Fena hareket tarzı Kötü hal
SU-İ HAREKET Kötü hareket, kötü iş
SU-İ HAZM Sindirim bozukluğu
SU-İ HULK Kötü ahlâk Dine, ahlâka yakışmayan fena ahlâklılık
SU-İ İHTİYAR Kötü arzu, fena istek
SU-İ İSTİMÂL Kötüye kullanma Eldeki nimeti veya fırsatı boşuna yahut kendi menfaatine kullanma
SU-İ KASD Bir kimsenin aleyhinde tertib alma * Adam öldürmeğe tertib alma * Kötü kasd
SU-İ MİZÂC Sıhhat bozukluğu, huy fenalığı
SU-İ NİYET Kötü ve bozuk niyet
SU-İ TEDBİR Yanlış tedbir Kötü yol Tam düşünüşle, akıllıca hareket etmeyiş
SU-İ TEFEHHÜM Kötü anlayış Yanlış anlama
SU-İ TELÂKKİ Lâzım olduğu şekilde anlamama Kötü anlayış Kötü telâkki etme
SU-İ ZAN Kötü zanna sahib olma, başkasının hareketini kötü zannetme(Dördüncü hastalık su-i zandır Evet insan, hüsn-ü zanna me'murdur İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir Kendisinde bulunan su-i ahlâkı, su-i zan saikasıyla başkalara teşmil etmesin Ve başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden takbih etmesin Binaenaleyh eslâf-ı izâmın hikmetini bilmediğimiz bazı hâllerini beğenmemek su-i zandır Su-i zan ise, maddi mânevi içtimâiyâtı zedeler MN)
SUADA' Sıkıntıdan dolayı uzun uzadıya solumak * Ev ortası
SUADÎ Topalak otu
SUAL İsteme İstek * Soru Sorulan şey * Dilencilik
SUAL Öksürük
SUALÂT (Suâl C) Suâller, sorular İstemeler, istekler
SUB' Yedide bir
SUBA (SABÂ) (C: Esbâ) Gece ile gündüz eşit olduğunda gündoğusundan esen rüzgâr
SUBABE Kap içinde kalan su * Bir nesnenin bakiyesi Artık
SU'BAN (C: Saâbin) Büyük yılan Ejderha * Koz: Semanın kuzey yarım küresinde bulunan Tinnîn Burcu'nun çevirdiği büyük kavisin ortasında ve küçük ayı dörtgeninin tam karşısında bulunan en parlak yıldız (Alpha Draco)
SUBARE Taş
SUBAŞI Şimdiki zabıta ve daha ziyade belediye memurlarının gördükleri işleri gören ve kasabaların idaresi başında bulunan memurun ünvanı idi
SUBAT (Bak: Sübât)
SUBBAH (Sâbih C) Yüzenler, yüzücüler (suda)
SUBBÛHUN KUDDÛSÜN "Allah (CC) subbûhtur, kuddûstür Zâtına ve sıfatına fena, noksan ve kusur yanaşamaz Her zaman ve her dilde, her mahluk onu tesbih ve takdis eder" gibi mânâları ifade eder
SUBE At sürüsü * Yirmi ile kırk arasında olan keçi sürüsü * Kabın içinde kalan su Artık su
SU'BE Yeşil başlı kertenkele
SUBESU f Taraf taraf Her tarafa Her yanda
SUBH Sabah vakti Sabah Tan vakti Şafak zamanı
SUBH-U KIYAMET Kıyametten sonraki sabah Kıyamet sabahı
SUBHA Nur ve azamet * Sabahla öğle arası, kuşluk vakti (Bak: Sübha)
SUBHA Sabah uykusu
SUBHDEM f Sabah vakti
SUBHGÂH f Sabah vakti Tan yeri
SUBJEKTİF (Bak: Sübjektif)
SUBR Her cismin tek kenarı ve yoğunluğu * Ufak taşlı yer
SUBRE Birikinti, yığın
SUB' (Bak: Sübu')
SUBU' Dinini terk edip başka dine girmek
SU'BUB (C: Seâbib) Saf su akan yer
SUBUHAT (Subha C) Secdeler ve cemal-i İlâhî nurları ve celal ve azamet-i İlâhiye (Bak: Azamet, Cemal)
SUD f Kâr, faide, kazanç
SUD (Sevda C) Rengi kara olan şeyler * Sevdalar
SUDA' Baş ağrısı * Rahatsız etme, sıkıntı verme, sıkma
SUD'A Deve ve koyun bölüğü
SUDA-GER f Bezirgân, tüccar
SUDA-GERÎ f Ticaret
SUDAGÎ Zülüfte olan nişan ve alâmet
SUDAH Horozun ötmesi
SUDAM (SIDÂM) Hayvanların başında olan bir hastalık
SUDD Dağ
SUDDAD (C: Sadâyid) "Sâm-ı ebras" denilen kertenkele * Suya varacak yol
SUDE f Ezilmiş, dövülmüş Sürmüş, sürülmüş
SUDEKA (Sadik C) Doğru ve hakiki dostlar
SUDG (C: Esdâg) şakak * şakaklardan sarkan saç
SUDKAN (Sadîk C) Hakiki ve doğru dostlar Sadîkler
SUDMEND f Kazançlı, faydalı, kârlı
SUDRE Acem gömleği
SUDUD Men'etmek, engel olmak
SUDUR Olma, meydana gelme Sâdır olma * (Sadr C) Göğüsler, sadırlar
SUEDA (Said C) Saidler Allah'ın (CC) rızâsına erenler Mes'ud olanlar
SUF (C: Evsâf) Yün dokuma Yünden yapılmış dokuma * Yün, yapağı, ibrişim
SUFAR f Ok gezi * İğne deliği
SUFAR Yürekte sarı suların toplanması
SUFARİYE Sarı asma adı verilen bir kuş
SUFEF (Sofa C) Sofalar
SUFFA (Suffe) Sofa, avlu * Set Seki
SUFFAH Enli uzun taş
SUFİ (C: Sufiyyun) Tasavvuf ehli Sofu Mutasavvıf
SUFN Çobanların dağarcığı
SUFR (Sıfr) : Bakır Tunç
SUFRET Sarı renk, sarılık * Beniz solukluğu
SUFRİT (C: Safârit) Fakir
SUFRUF Üzüm çöpü * Hurma çöpü
SUFUF (Saf C) Saflar Sıralar
SUFUN (Süfun) (Sefine C) Sefineler Gemiler
SUFVAN Atın, üç ayak üzerine durup dördüncünün tırnağını yere dikip durması
SUGRA (Suğra) Daha küçük, pek küçük * Man: Hadd-i asgarın bulunduğu cümle Birinci kaziyye Küçük önerme (Bak: Hadd-i asgar)
SUGRE (C: Sügur) Göğüs çukuru * Boğaz çukuru * Gedik
SUGV Meyletmek, yönelmek, eğilme
SUGVAR f Kederli, acılı
SUH Duvar
SUHAF Akciğer veremi
SUHAN f Törpü
SUHANSERA (C: Suhanserâyân) f Ahenkli söz söyleyen
SUHAR Umman kasabası * Bir erkek ismi
SUHARE Yağ kıkırdağı
SUHARE Başkasıyla alay eden
SUHD (C: Eshâd) Çocukla birlikte çıkan sarı su
SUHEN (Sehun - Suhun) f Söz
SUHF Akıl ve fikrin zayıf olması
SUHK Uzak olmak * Cehennemde bir derenin adı * Mahrumiyet
SUHME Karalık, siyahlık
SUHNAN Sıcak, kızgın * Sıcak gün
SUHNE Kızgınlık * Gözü yaşlı, dertli olmak
SUHRE Maskara, gülünç, eğlenceli * Zoraki iş gören, ücretsiz zoraki çalışan kimse ve hayvan
SUHREKÂR f Maskaralık yapan Maskara
SUHRE (C: Suhar) Geniş ve düz olan iki dağ aralığı * Kırmızıya benzer renk
SUHRİYEN (Sıhriyya) Musahhar kılınan, hizmette çalıştırılan * Gülünç olan
SUHRİYYE Maskaralık
SUHT Kızgınlık, gadab (Rızânın zıddı)
SUHT Haram mal, her nevi haram * Yok eylemek Gidermek Bir şeyin kökünü kazımak (mânasına saht'dan alınmıştır Haramın bereketi olmadığından hânumânlar yıktığı için suht denilmiştir)
SUHTE f Yanmış, tutuşmuş Yanık * (C: Suhtegân) Softa Medrese talebesi
SUHUB (Sehâb C) Bulutlar
SUHUF (Sahife C) Sahifeler * Bâzı Peygamberlere gelen sahife halindeki kitap
SUHULET Kolaylık (Bak: Sühulet)(Senin küçük bahçeni halk ettiği gibi, cenneti dahi senin için halk edebilir ve halk etmiş ve sana va'd etmiş Ve va'dettiği için, elbette seni onun içine alacak Mâdem bilmüşahede görüyoruz; her senede, yeryüzünde, hayvanat ve nebatatın üçyüz binden ziyade enva'larını ve milletlerini, kemal-i intizam ve mizan ile, kemal-i sür'at ve sühuletle haşr edip, neşreder Elbette böyle bir Kadir-i Zülcelâl, va'dini yerine getirmeye muktedirdir M)
SUHUN (Sahne C) Sahneler
SUHUR (Sahr C) Kayalar, büyük taşlar
SUK Çarşı, pazar Alım satım yeri
SUK' Taraf, yön * Nahiye
SUKA Çarşı adamı, esnaf
SUKA' Horoz sesi, horoz ötüşü
SUK'A Başın ortasındaki beyazlık
SUKAB (Sukbe C) Delikler
SUKATA Kırıntı, döküntü, artık
SUKATAÇİN f Kırıntı, döküntü toplayan Artık toplayan
SUKATAHÂR f Kırıntı, artık yiyen
SUKAYBE Küçük delik, delikçik
SUKB (C: Sükub) Delmek * Yırtmak
SUKBE (C: Sukub - Sukab - Sukabât) Delik
SUKÎ Çarşı ve pazarla alâkalı * Çarşılı, pazarlı
SUKL(E) Böğür * Taraf, yön
SUKM (SEKAM) (C: Eskâm) Zahmet, meşakkat Hastalık, maraz
SUKUB (Sukbe C) Delikler
SUKUB (Sakb ve Sukb C) Delmeler veya delinmeler * Bir tarafdan diğer tarafa kadar açık olan delikler
SUKUF (Sakf C) Tavanlar, ev örtüleri * Uzun ve sarkık şeyler * Semavat
SUKUF-U BÜYUT Evlerin damları
SUKUK şeriat mahkemesince verilen ilâmlar ve onda geçen tabirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SUKUT Düşme Yukardan aşağıya birden iniverme * Değerini kaybetme Bozulma * Devrilme * Mahvolma * Ahlâk bakımından alçalma * Büyük bir vazifeden ayrılma * Sarkma * Çocuğun eksik veya ölü olarak doğması
SUKUT-I HAKK Hakkın sukutu Hakkın kaybolması
SUKUT-I MUSAMMEM Düşmesi kararlaştırılmış İktidardan düşürmek için hakkında karar alınmış
SUKUT-U MUTLAK Mânen iyice tefessüh etme, iyi hasletlerin tamamen kaybolması
SUKUTİYE Paraşüt
SUKVE Toprak kap
SUKYA (Saky den) Sulamak
SU'L (C: Süul) Devede sonradan çıkan küçük meme * Koyunda küçük meme * Asıl dişin yanında çıkan fazlalık diş
SULAHFAT (C: Selâhif) Kaplumbağa
SULB Sert, katı Taş gibi olan * Omurga kemiği * Sülâle, zürriyet
SULBÎ Birinin sulbünden gelme Kendi evlâdı Kendi oğlu
SULBİYE Nesebi hâlis olan
SULBİYET Katılık, sertlik Taş gibi olmak * Cisimlerin katı hâli * Mc: Duygusuzluk
SULEHA (Sâlih C) Salihler Salâhiyetli, günah işlemeyen iyi insanlar İlim ve amelde, ibâdet, taat ve takvâda terakki ve teâli eden büyük zâtlar
SULFATO (Sulfata) Fr Kinin Sıtma hapı
SULH Barış Uyuşma * Muharebeyi terk için anlaşma * Rahatlık
SULH-ÂMİZ f Ara bulucu, barıştırıcı
SULHEN Sulh tarzında, barış yoluyla Anlaşmak suretiyle
SULH-NÂME f Sulh, barış kâğıdı
SULH-PERVER f Sulhçu Dâimâ sulh ve sükun isteyen Harp ve çarpışmak istemeyen Barışsever
SULİYY Ateşin yanması
SULLA' (C: Sıllâ) Enli yassı taş * Ot bitmeyen mevzi
SULLAA Büyük, enli taş * Ot yetişmeyen yer
SULSUL (C: Salâsıl) Üveyik kuşu
SULSULE Havuz veya kap dibinde kalan su artığı
SULT (C: Eslât) Büyük bıçak
SULTA Baskı, otorite
SULTAN Reis İslâm Hükümdarı Hâkimiyet sahibi Padişah * Allah (CC) * Kuvvet, kudret ve hâkimiyet sâhibi * Hükümdar âilesinden olan anne, kız gibi kadınlardan her biri * Hüccet ve delil * Kahr ve tegallüb mânasında masdardır Her şeyin yavuz, şiddet ve satvetine denir Kelimenin aslı "selit" olup, cem'i sultandır Selit ise, zeytinyağının ismidir Zeytinyağı kandilinin ışığıyla ışıklandırma yapıldığı gibi, padişâh ve vali dahi şule-i adl ve zabt ü ihtimamıyla memleketini tenvir etmek münâsebetiyle onlara da bu mâna ıtlak olunmuştur (Kamus-u Okyanus'tan hülâsadır)(Sultan-ı kâinat birdir Her şeyin anahtarı O'nun yanında, her şeyin dizgini O'nun elindedir Her şey O'nun emriyle halledilir O'nu bulsan her matlubunu buldun, hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun M)(Bu gördüğün insanlar, Sultan-ı Ezelî'nin kudretiyle, yokluk karanlıklarından, ziyadâr varlık âlemine çıkarılan mahluklardır Sultan-ı Ezelî, bütün mevcudatı içinde biz insanları seçmiş Ve emanet-i kübrayı bize vermiştir Biz, haşir yoluyla saadet-i ebediyeye müteveccihen hareket etmekteyiz Dünyadaki işimiz de o saadet-i ebediye yollarını te'min etmekle re's-ül mâlımız olan istidatlarımızı nemâlandırmaktır Ve şu azîm insan kervanına, bundan sonra Sultan-ı Ezelî'den risalet vazifesiyle gelip, riyaset eden benim İİ)
SULTAN-I MAZLUM Mâsum, zulme uğramış sultan (Bundan kinaye II Abdulhamid Han'dır)
SULTAN-ÜD DEM Vücutta kanın galeyanı
SULTAN REŞAD (Mi: 1844-1918) Meşrutiyet devri Osmanlı Padişahıdır Merhametli ve halim tabiatlı olan bu dindar ve abdestsiz gezmiyen padişah, Mevlevi Tarikatına bağlı idi Boş vakitlerini Mesnevi okumakla geçirirdi
SULTAN SELİM HAN (Bak: Yavuz Sultan Selim)
SULTAN SÜLEYMAN HAN (Hi: 900-974) Osmanlı Padişahlarının onuncusu, İslâm Halifelerinin yetmişbeşincisidir Yavuz Sultan Selim Han'ın oğludur Avrupa-vari bir kısım kanunlar yapılmasına vesile olduğundan Kanuni nâmı ile de tanınır Padişahlık yılları Osmanlı Devletinin en haşmetli devri olup, Avrupa, Asya Osmanlıların emrinde idi İstanbul payitahttı Bir fikir vermek için o zaman İstanbuldaki eserlerden bir kaç misal vereceğiz İlk olarak o zamanda yapılan bir sayıma göre: 485 câmi, 4494 mescid, 100 imâret, 417 kervansaray, 1653 ilk mekteb, 335 tekke, 4985 çeşme, 874 hamam, 743 kilise, onbir binden ziyade sokak ve cadde tesbit edilmiştiİstanbul böyle iken Avrupa'lı bir muharrir; Avrupa'yı şöyle anlatır: "Avrupalılar bin sene banyosuz kaldı Orta çağda pis ve kirli bulunmak bir faziletti Bu çağlarda Avrupa baştan aşağı kaşınıyordu"
SULUH Sahte olmayıp geçer akçalar Sağlam ve hakiki paralar
SU'LUK (C: Saâlik) Fakir * Dilenci * Serseri
SULUL Bozulup fena kokmak
SUM Sarımsak
SUM' Pervane denilen kelebek
SUM'A İhlâssızlıktan çıkan, işitilsin ve bilinsin için yapılan iş, gizli riyakârlık
SUMARİ Dübür
SUMAT (SUMT) Susmak, sükut etmek
SUME Koyuna yapılan işaret ve nişan
SUMLUH Kulak kiri
SUMM İşitmez olanlar, sağır olanlar Duymayanlar
SUMMAKİ Gayet sert, değerli ve parlak olan bir taş
SUMNAT f Kilise, puthane
SUMSUM Çok katı olan
SUMUG (Samg C) Zamklar
SUMUL Sertlik, kuruluk, katılık
SUMUT Susma, sükut * Somurtma
SUN' Yapmak * Eser, yapılan iş * Te'sir * Güzel iş yapmak
SUN'-İ BEDİ' Güzel eser
SUN'-İ İLÂHÎ Cenab-ı Hakk'ın san'atı, eseri
SU'N (C: Seâne) Yarısı kesilmiş kırba
SUNAFİR Her nesnenin hâlisi Her şeyin iyisi ve doğrusu
SUNAN Koltuk kokusu
SUNBUR (C: Sanâbir) Demirden veya kalaydan olan ibriğin emziği * Havuzun çevresine yapılan lüle ve oluk
SUN'Î İnsan yapısı, uydurma, takma, sahte, yaradılıştan olmayan
SUNUAT Yapılanlar San'atlı yapılan şeyler
SUNUF (Sınıf C) Sınıflar * Dereceler, mertebeler * Nikablar, yaşmaklar * Soylar, neviler
SUNUF-İ ÂLİYE Yüksek sınıflar
SUPLES Fr Yumuşaklık, esneklik
SUR Bir şehri kuşatan yüksekçe kale duvarı Yüksek duvar Kale Hisar
SUR (Suret C) Kıyamet günü İsrafil Aleyhisselâm'ın çalacağı boru Buna Sur-u İsrafil de denir * Boynuzdan yapılan düdük
SUR f Şenlik Düğün Ziyafet
SUR Keş parçası
SU'R (C: Es'âr) Yiyecek, içecek artığı
SUR'A Bahadırlık, kahramanlık * Güreşçilik
SURAA Pehlivan ve bahadır kimse
SURAH f Delik Gedik
SURAH Bir tavus kuşu ismi * Kapının gıcırdaması * Ses * İnlemek
SURAHİ Su şişesi, sürahi
SURAM Zillet ve hastalık * Emzikten son çıkan süt
SURE Kur'an-ı Kerim'in 114 bölümünden her biri * Derece * Duracak yer Menzilet * Şeref ve şan * Güzel inşa edilmiş bina Sur * Refi' * Alâmet, nişan
SURED (C: Surdân) Göçgen adı verilen küçük kuş * Davar arkasında yanırdan olan beyazlık
SURENCAN Şekil ve kabuğu kestaneye benzeyen bir ot kökü
SURET (C: Sur - Suver) Biçim, görünüş * Kılık Tarz * Yol Gidiş Hal * Tasvir Dıştan görünen şekil * Çare
SURET-İ SUUD Yükselme tarzı
SURET-İ TESVİYE Hal çaresi
SURET-İ ZAİFE-İ VÂHİYE Hakikatsız, saçma sapan zayıf suret ve vesvese
SURETÂ Görünüşte Zâhiren
SURETBEND f Tasvir yapan Resimci
SURETEN Suret itibariyle, suret olarak, görünüşte Sanki
SURETGER f Suret yapan, resim çizen, ressam

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SURETPEREST f Görünüşe, surete çok kıymet veren Esasa kıymet vermeyen * Resimleri çok seven ve meftun olan (Bak: Sanem-perest)
SURET-PERESTLİK Bir şeyin dış görünüşüne ve tertibine önem verip, ruhuna ve mânasına kıymet vermemek * Resimlere meftuniyet (Bak: Sanem-perest)(Sanem-perestliği şiddetle Kur'an men'ettiği gibi, sanem-perestliğin bir nevi taklidi olan suretperestliği de men'eder Medeniyyet ise, suretleri kendi mahasininden sayıp Kur'ana muâraza etmek istemiş Halbuki: Gölgeli gölgesiz suretler, ya bir zulm-ü mütehaccir veya bir riya-yı mütecessid veya bir heves-i mütecessimdir ki, beşeri zulme ve riyaya ve hevâya, hevesi kamçılayıp teşvik eder S)
SURETPEZİR f Meydana çıkan, hâsıl olan, şekillenen
SURETYÂB f şekil bulan, suretlenen, meydana gelen
SURÎ Surete ait, görünüşe ait ve müteallik Hakiki, ciddi ve samimi olmayan Zâhirî
SUR-NA(Y) f Zurna
SUR-NAÎ f Zurnacı
SUR-NAME (Suriye) f Edb: Düğün, ziyafet, şenlik gibi halleri tasvir için yazılan yazılar
SURNA-PA f Zürafa
SURRAD Yağmuru olmayan ince bulut
SURRE (C: Surer) Para kesesi, para çıkını * Hac zamanında İslâm Devletinin pâdişahı tarafından fakir ve muhtaçlara dağıtılması için Mekke ve Medineye her yıl gönderilen para ve sâir şeyler
SURSUR Büyük kuvvetli deve
SURUD Soğuk yer
SURUF (Sarf C) Dilbilgisi kitapları, gramerler
SURUH (Sarh C) Köşkler, yüksek binalar
SU'RUR Ağaç sakızı parçası
SUS Huy, tabiat, tıynet * Buğday ve arpa biti Hububata düşen kurt Güve * Miyan kökü
SUS Yemeği yalnız başına yiyen kötü insan
SUSEN f Susam
SUSMAR f Kertenkele denen küçük bir hayvan Keler
SUT (C: Suvâ-Esvâ) Yolda ve sahrada işaret için dikilen taş
SUTU' Yükselme, yukarı çıkma * Belli olma (Toz, koku vb) yayılma
SUTUR (Satır C) Satırlar, yazı dizileri
SUTUR-U HÂDİSAT Hâdiselerin satırları Mânidar hâdiseler
SUTUR-U KÂİNAT Âlemdeki mânalar, kâinat satırları
SUTUR-ÜL GAYB Bizce bilinmeyen işler ve hâdiseler, mânalar
SUUBET Zorluk, güçlük
SUUD Yükselmek Yukarı çıkmak Derece artmak
SUUD Mübarek * Mübarek sayılan yıldızlar
SUUDE İyi addetmek Mübarek saymak
SUUR (Sivâr C) Bilezikler
SUUT Enfiye
SUVA' Sa' denilen ve ahkâm-ı İslâmiyede muteber olan ölçek * Su içmek için kullanılan taş Maşraba
SUVAB (C: Su'bân) Bit sirkesi
SUVAN (SIVÂN) (C: Esvine) Kaftan ve giyecek eşya koyup saklanılan yer veya kap
SUVAR (Bak: Süvar)
SUVER Boynuz * (Suret C) Suretler
SUVEYDA (Bak: Süveyda)
SUVVAM (Sâim C) Oruç tutanlar
SUY f Cihet, yön, taraf
SUY Kurumak
SUYUF (Sayf C) Yaz mevsimleri
SUZ f (Suhten: Yanmak mastarından) "Yakan, yakıcı, yanmak, tutuşmak" mânâlarına gelerek mürekkeb kelimeler yapar
SUZ f Yanma, tutuşma Ateş Sıcaklık
SUZ-İ CİĞER Ciğerin yanması Ciğer yanıklığı
SUZAN f Yakan, yakıcı Ateşli
SUZEN f İğne
SUZENDE f Yakan Yakıcı
SUZENGER f İğne yapan, iğneci
SUZER (C: Suzerât) Necis, pis, murdar
SUZÎ f Yanma ile, tutuşma ile ilgili
SUZİŞ f Yakma Yanma * Dokunma, te'sir etme, etki yapma * Büyük acı Yürek yanması
SUZİŞ-İ NİHAN İçin için yanma Gizli yanma
SÜAC Koyun avazı, koyun sesi
SÜAL Öksürük
SÜAL Bir kabile ismi
SÜAR Ateşin harareti * Çok acıkmak
SÜ'B Akıl geri gelmek * Gittikten sonra yine eski yerine dönmek, mekânına gelmek
SÜB' Yedide bir
SÜBAÎ Yedi harfli, yedili
SÜ'BAN (Bak: Su'ban)
SÜBAT Dalgınlık * Uzun dinlenme * İstirahat zamanı * Uzun uyku şeklinde olan baygınlık Koma * Dehir, zaman
SÜBAT (Sübe C) Cemaatler, bölükler
SÜBATA Süprüntülük, virâne
SÜBBUH Tesbih edilen (Allah CC)
SÜBBET İnsanın oturak yeri
SÜBE On kişiden fazla olan erkek cemaatı * Havuzun ortası
SÜBHA Uyku, nevm * Fâriğ olmak, vazgeçmek, çekilmek İşi bitirmek
SÜBHA Çekilen tesbih, tesbih tânesi * Duâ ve nâfile namaz
SÜBHAKEŞ f Tesbih çeken
SÜBHAN Allah (CC)
SÜBHANALLAH Cenab-ı Hakk'ın mahlukatı ve eserleri karşısında duyulan hayret ve taaccübü ifade etmek için söylenir Cenab-ı Hakkın zâtında, sıfâtında ve ef'alinde bütün kusurlardan münezzehiyetini ifade eder(Sübhanallah ve Elhamdülillah cümleleri Cenab-ı Hakk'ı Celal ve Cemal sıfatlarıyla zımnen tavsif ediyorlar Celal sıfatını tazammun eden Sübhanallah, abdin ve mahlukun Allah'dan baid olduklarına nazırdırCemal sıfatını içine alan Elhamdülillah, Cenab-ı Hakk'ın rahmetiyle abde ve mahlukata karib olduğuna işarettir Meselâ: Biri kurb, diğeri bu'd olmak üzere bize nâzır şemsin iki ciheti vardır Kurb cihetiyle hararet ve ziyayı veriyor Bu'd cihetiyle, insanların mazarratlarından tâhir ve sâfi kalıyor Bu itibarla insan, şemse karşı yalnız kabil olabilir, fâil ve müessir olamazKezâlik, bilâteşbih, Cenab-ı Hak rahmetiyle bize karib olduğu cihetle Ona hamdediyoruz Biz Ondan uzak olduğumuz cihetle Onu tesbih ediyoruz Binâenaleyh, rahmetiyle kurbüne bakarken hamdet Ondan baid olduğuna bakarken tesbih et Fakat her iki makamı karıştırma Ve her iki nazarı birleştirme ki, hak ve istikamet mültebis olmasın Lâkin iltibas ve mezc olmadığı takdirde her iki makamı ve her iki nazarı hem tebdil, hem cem' edebilirsin Evet, Sübhanallâhi ve bihamdihi her iki makamı cem'eden bir cümledir MN)(Cenab-ı Hakkı şerikten, kusurdan, noksâniyetten, zulümden, acizden, merhametsizlikten, ihtiyaçtan ve aldatmaktan ve kemal ve cemal ve celaline muhalif olan bütün kusurattan takdis ve tenzih etmek mânası ile saadet-i ebediyeyi ve celal ve cemal ve kemal ve saltanatının haşmetine medar olan dar-ı âhireti ve ondaki cenneti ihtar edip delâlet ve işaret eder Ş) (Bak: Bakiyat-ı sâlihat)
SÜBHANÎ (SÜBHANİYE) Allah (CC) ile alâkalı İlâhî Allah'a mahsus, Onun eserlerine âit ve müteallik Allah'ın Sübhan sıfatına âid
SÜBJEKTİF Fr Bilen akıl ile alâkalı * Eşyanın hakikatına değil de ferdin düşünce ve duygularına dayanan Şahsî görüşe göre olan İndî, nefsî olan
SÜBJEKTİVİZM Fr Fls: Akıldan başka realite kabul etmeyen, yanlış bir nazariye
SÜBRUT (C: Sebâriyet) Az * Otsuz ve susuz yer * Fakir adam
SÜBT Ayıp
SÜBT Hatmi gibi bir otun adı
SÜBÜHA (C: Sübühât) Nur * Azamet, büyüklük
SÜBUR Helâk, helâket Mahvolmak * Men olmak, kovulup sürülmek
SÜBUT Sâbit, berkarar ve pâyidar olup durmak Oynak ve müteharrik olmamak Kat'i olarak meydana çıkmak Sâbit oluş
SÜBUT (Sebt C) Cumartesiler Cumartesi günleri
SÜBUTÎ Varlığı kat'iyyen isbat edilene ait Müsbet, isbatlı olan (Bak: İman-ı bil-âhiret)
SÜBÜL (Sebil C) Yollar, caddeler
SÜCCAD (Sâcid C) Secde edenler
SÜCCED (Sâcid C) Secde edenler Secde edip yere kapananlar
SÜCFE Geceden bir saat
SÜCLE Karnın geniş ve büyük olması Şişmanlık
SÜCRE Derenin orta geniş yeri
SÜCRE (C: Sücür) Yağmur suyundan biriken su

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SÜCUD Secdeye varmak Cenab-ı Hakk'ın huzurunda hiçliğini, aczini bilip teslimiyetle yere kapanıp duâ ve tesbih etmek (Bak: Secde) * (Sâcid C) Secde ederek yere kapananlar, secde edenler
SÜCUF (Secf C) Perdeler, örtüler
SÜCUL (Secl C) Büyük su kovaları
SÜCUN (Sicn C) Hapishaneler, zindanlar, ceza evleri * Mc: Dünyanın sıkıntıları
SÜCV Gece sükuneti, gecenin sessizliği * Zulmet istikrarı
SÜDA Kendi kendine çobansız gezen hayvan * Bir şeyi kendi kolayına bırakmak
SÜDA' Bir otun adı
SÜDA' Geçmek
SÜDASÎ Altılı Altılık Altı harfli
SÜDD Dağ * Bulut * Mâni, engel
SÜDDE (C: Süded) Kapı, eşik
SÜDED (Südde C) Kapılar, eşikler
SÜDG (C: Esdâg) Göz ile kulak arası ve onun üzerine sarkan zülüf
SÜDS (Südüs) Altı kısımda bir kısım
SÜEBA' Esnemek
SÜEDA (Bak: Suedâ)
SÜF'A Kırmızılığa yakın olan siyahlık
SÜFAE (C: Süfâ) Bir ot cinsi
SÜFAL Yavaş giden deve Geç yürüyüşlü deve
SÜFEHA (Sefih C) Sefihler İçkici, müsrif ve günahkâr kimseler
SÜFELA (Sefil C) Sefiller
SÜFERA (Sefir C) Sefirler, elçiler
SÜFERA-Yİ ECNEBİYE Yabancı devlet sefirleri Yabancı devlet elçileri
SÜFFAR (Sâfir C) Yolcular
SÜFL Tortu, çöküntü
SÜFLA (Sâfil den) Daha alçak, adi * Günah ve basit işlere mahsus * Kılıksız, kıyafetsiz
SÜFLÎ Aşağıda bulunan * Alçak, pek aşağı olan
SÜFLİYAT Fâni dünya ile alâkalı işler Nefsâni, heva ve hevese tabi olan kimselerin işleri
SÜFLİYYET Alçaklık, bayağılık, âdilik
SÜFRE Sofra, mâide * (C: Süfür) Misafire yolda yemesi için hazırlanan azık
SÜFTE f Delinmiş, delikli
SÜFTECE (C: Süfâtic) İçi kovuk boş cisim * Bir yerden bir yere armağan olarak gönderilen şey * Yol korkusundan emin olmak için tâcirlere borç olarak verilen para
SÜFTE-GUŞ f Kulağı delinmiş olan Kulağı delik
SÜFUL Alçaklık * Alçaklığa meyil ve teveccüh etmek Alçaklığa yönelmek
SÜFÜL (C: Esfâl) Her şeyin köpüğü ve tortusu * Örtmek * Yemek
SÜFÜN (Bak: Sufun)
SÜFÜVV Yürümeye ve uçmaya başlamak
SÜFYAN Âhir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına vesile olacağı sahih hadislerle bildirilen dehşetli dinsiz ve münâfık bir şahıs (Bak: Deccal)(Rivâyetler, deccalın dehşetli fitnesi, İslâmlarda olacağını gösterir ki, bütün ümmet istiâze etmiş $ Bunun bir te'vil şudur ki: İslâmların deccalı ayrıdır Hattâ bir kısım ehl-i tahkik, İmam-ı Ali'nin (RA) dediği gibi, demişler ki: Onların deccalı Süfyan'dır, İslâmlar içinde çıkacak aldatmakla iş görecek Kâfirlerin büyük deccalı ayrıdır Yoksa, büyük deccalın cebr ve ceberut-u mutlakına karşı itaat etmeyen şehid olur ve istemeyerek itaat eden kâfir olmaz Belki günahkâr da olmaz ş)
SÜFYAN-I SEVRÎ (Hi: 91-161) Büyük âlim ve müçtehidlerdendir Kûfe'de doğmuştur
SÜFYANÎ Süfyan'dan olan, Süfyan'a mensub, Süfyan'a müteallik Zübdet-ül Buharî Tercemesine göre, Süfyanî: Müslümanlara kötülük eden, sefil, kötü, alçak olan kimse demektir
SÜFYAN İBN-İ UYEYNE (Bak: İbn-i Uyeyne)
SUGUR Düşmana yakın hududlar, serhadler * Mağara * Ön dişler * Ağızlar
SÜHA Bir yıldız ismi Dübb-ü ekber (Büyük Ayı) yıldız kümesinden gözü kuvvetli olan kimselerin görebileceği en küçük yıldız
SÜHAD Uyanıklık
SÜHAF Verem hastalığı
SÜHAL Çocuk doğunca beraber çıkan su * Zayıf adamlar
SÜHALE Küçük tavşan
SÜHAM (Sühamî - Sühamiye) Lezzetli, sindirici, hoş içilecek şey * Kuş yelekleri arasındaki yumuşak tüyler * Yumuşak kumaş, elbise
SÜHAM Yabanda biten ot * Yaz ısısı * Sıcak yel * Tegayyür, değişme * Ziyan, zarar
SÜHAN f Söz, kelâm Kavl, lâfz
SÜHAN-ÂRÂ f Düzgün ve güzel söz söyleyen
SÜHAN-ÇİN f Söz getirip götüren, söz toplayan, dedikoducu
SÜHAN-DÂN f Güzel söz söyleyen
SÜHAN-FEHM f Sözün, kelâmın değerini takdir eden
SÜHAN-GÛ f Söz söyleyen, söz söyleyici
SÜHAN-GÜZAR f Güzel konuşan, güzel söz söyleyen
SÜHAN-PERDAZ f Güzel ve düzgün söz söyleyen
SÜHAN-PİRA f Süslü konuşan, süslü söz söyleyen
SÜHAN-RÂN f Güzel söyleyen, güzel konuşan
SÜHAN-SENC (C: Sühansencân) f Hesaplı ve ölçülü konuşan, lüzumsuz konuşmayan
SÜHAN-ŞİNAS f Söz bilen, sözün kıymetini takdir eden
SÜHAN-VER f Fasih bir şekilde ve düzgün konuşan
SÜHBE Derin
SÜHEYL Kolay, uygun ve yumuşak * Semânın güney tarafında ve Yemenden daha iyi görülen bir yıldız adı (Bunun için buna Süheyl-i Yemâni denir Kuzey kutup yıldızının naziri, benzeridir)
SÜHEYLA Yumuşak huylu kadın
SÜHL Eşeğin göğsünden çıkan hırıltı
SÜHME Nasip * Hısımlık, akrabalık, karâbet
SÜHNUN Rüzgârın ve yağmurun evveli
SÜHRE Seher vaktinin evveli * Fecr-i kâzib zamanı
SÜHUD Uyanıklık
SÜHUH(A) Dökülmek * Semiz ve besili olmak
SÜHUK Kaftanın eskimesi
SÜHUK(E) Şiddetli rüzgâr Katı yel
SÜHULET Kolaylık Kolaylık vasıtası * Yavaşlık Nâzik muamele * Elverişli Kullanışlı * Paraca kolaylık (Bak: Suhulet)
SÜHULET-BAHŞ f Kolaylık veren Kolay kullanılan Pratik
SÜHUM Demirci çekici
SÜHUMET Akrabalık, hısımlık
SÜHUNET Sıcaklık, hararet Hararet derecesi
SÜHUNET Katılık, peklik
SÜHUR Uyanık olmak
SÜHÜD Uyanıklık
SÜHVE Yumuşak Sükun, sessizlik
SÜKALA' (Sakil C) Ağırlar Kabalar Çirkinler Sözü sohbeti çekilmeyen kimseler
SÜKARA (Sekren C) Sarhoşlar
SÜKAT Yüksek yerden düşen nesne
SÜKK Meşhur bir Arap tabibin adı * Ağzı ve dibi dar olan kuyu
SÜKKÂN (Sâkin C) İkamet edenler, oturanlar * Gemi kuyruğu
SÜKKÂN-I BELDE Şehirde oturanlar Şehir sâkinleri
SÜKKÂN-I HÂNE Evde oturanlar Hâne sâkinleri
SÜKKER şeker
SÜKKERÎ şekerden yapılma tatlı * Şekerle alâkalı
SÜKL Kadının çocuğunu kaybetmesi
SÜKN Yolun ortası

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SÜKNA Oturacak yer Mesken
SÜKNE Kuş sürüsü * Boyna takılan heykel ve halka Boyna vurulan demir
SÜKTE Çocukları avutup susturmada kullanılan şey
SÜKUB (Sakb C) Delikler
SÜKUB (Sekub) Kendi kendine dökülen su Suyun dökülmesi
SÜKUB Yetişmek
SÜKUK (Bak: Sukuk)
SÜKUL (SÂKİL) Evlâdı ölüp yalnız kalan kadın
SÜKÛN Durgunluk Sâkin olmak Hareketsizlik * Dinmek, kesilmek * Gr: Bir harfin (a,e,i,o) okunmayıp yalnız ses vermesi, harfin harekesiz olarak kendi sesi ile okunması (Bak: Cezm)
SÜKÛN-İ DEM Soğukkanlılık
SÜKÛN-İ MU'TADÎ Her zamanki sessizlik
SÜKÛNET Vakarlılık, ciddiyet * Durgunluk Rahatlık * Hareketsizlik
SÜKÛNETGÂH f Dinlenme yeri * Mc: Kabir, mezar
SÜKÛNETPERVER f Dinlendirici, rahatlandırıcı
SÜKÛNETYÂB f Durgunlaşan, sükûnet bulan, duran
SÜKUREDYUN Yaban sarmısağı
SÜKÛT Susma Konuşmama
SÜKÛT-İ İSTİFHAM İstifham sessizliği
SÜKÛTÎ Sessizlikte olan Çok ses çıkarmayan Az konuşan
SÜLAE Hurma yaprağının, başında olan dikeni
SÜLAH Necis, pis
SÜLAL İshal olmak
SÜLALE Soy, sop Bir kimsenin soyu
SÜLALE-İ TÂHİRE Temiz sülale olan Hazret-i Muhammed'in (ASM) soyu
SÜLALE Sıkınca parmakların arasından dışarı çıkan safi balçık * Meni akıntısı
SÜLAM El arkası
SÜLAMA Parmak kemiği * Küçük içi boş kemik
SÜLAS Akıl gitmek * Delirmek
SÜLASA' Salı
SÜLASÎ Üçlü Üçe mensub * Gr: Harf-i aslîsi üç harf olan kelime
SÜLASÎ MEZİD Esası, kelime kökü üç harften ibaret olduğu halde, başka harfler ilâvesiyle, başka masdar teşkil edilmiş olur Aslı üç harfli masdar demektir
SÜLASÎ MEZİDÜN FİH Gr: Zaid harf almış ve kökünde üç aslî harf bulunan kelime
SÜLASÎ MÜCERRED Gr: Üç harfli aslî kelime kökü
SÜLEHFAT (C: Selâhıf) Kaplumbağa
SÜLEK (C: Sülekân) Keklik kuşunun erkeği (Müe: Süleke)
SÜLEK Cemaat, topluluk
SÜLEYMAN (AS) Beni İsrail Peygamberlerindendir Davud (AS) ın oğludur Babasının vasiyyeti üzerine Beyt-ül Makdisi yedi senede inşa ettirdi Kudüste büyük bir hükümet sarayı yaptırdı Şark ve garb melikleri kendisine itaate geldiler Kırk sene hem peygamberlik, hem padişahlık yaptı Beni İsrailden Yahuda ve Bünyamin oğulları kendi hâkimiyeti altındaydılar Diğer on kabile diğer İsrail Devletini teşkil ettiler Yahuda Devleti Süleyman (AS) oğulları elinde ve merkezi Kudüs idi (Bak: Belkıs, Davud)(Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm, cin ve şeytanları ve ervah-ı habiseyi teshir edip, şerlerini men' ve umûr-u nâfiada istihdam etmeyi ifade eden şu âyetler: $ ilâ âhir $ ilâ âhir âyetiyle diyor ki: Yerin, insandan sonra, zişuur olarak en mühim sekenesi olan cin, insana hizmetkâr olabilir Onlara temas edilebilir Şeytanlar da düşmanlığı bırakmaya mecbur olup, ister istemez hizmet edebilirler ki Cenab-ı Hakk'ın evamirine musahhar olan bir abdine, onları musahhar etmiştir Cenab-ı Hak mânen şu âyetin lisan-ı remziyle der ki: "Ey insan! Bana itaat eden bir abdime cin ve şeytanları ve şerirlerini itaat ettiriyorum Sen de benim emrine musahhar olsan, çok mevcudat, hattâ cin ve şeytan dahi, sana musahhar olabilirler"İşte beşerin, san'at ve fennin imtizacından süzülen, maddi ve manevi fevkalâde hassasiyetinden tezahür eden ispirtizma gibi celb-i ervah ve cinlerle muhabereyi şu âyet, en nihayet hududunu çiziyor ve en faideli suretlerini tâyin ediyor ve ona yolu dahi açıyor Fakat şimdiki gibi; bazan kendine emvat nâmını veren cinlere ve şeytanlara ve ervâh-ı habiseye musahhar ve maskara olup oyuncak olmak değil, belki tılsımat-ı Kur'aniye ile onları teshir etmektir, şerlerinden kurtulmaktır S)
SÜLEYMAN ÇELEBİ İlk mevlid yazan ve bunda en çok muvaffak olan ehl-i velâyet bir zât olup, hicri 780'de Bursa'da vefat etmiştir "Vesilet-ün Necât", meşhur mevlid kitabının esas adıdır
SÜLFE Kişinin aceleyle hazırladığı yemek
SÜLLAF (Selef C) Selefler Önce gelip geçmiş olanlar
SÜLLE Cemaat, topluluk, çok cemaat * Çok para
SÜLLEM Merdiven, basamak * Derece * Tıb: Kulağın içindeki içiçe daireler şeklinde olan boşluğun adı
SÜLME Çatlak, gedik
SÜLT Hububattan buğdaya benzer bir tanenin adı
SÜLTA Uzun ok
SÜLTAH Düz kaypak taş
SÜLUC (Selc C) Karlar
SÜLUK (Silk den) Belli bir gruba girme Bir yolu takib etme Bir tarikata bağlanma Mânevi terakki mertebelerinde devam etme
SÜ'LUL Meme başı * Vücutta meydana gelen siğil, sivilce
SÜLÜS Üçte bir Üç parçadan biri * Bir yazı çeşidi
SÜLÜSAN Üçte iki Üç kısımdan iki kısım
SÜLÜSEYN Üç parçada iki parça, üç kısımda iki kısım Üçte iki
SÜLÜSÎ Sülüsle, yani üçte birle ilgili * Bir yazı sitili
SÜM f Dört ayaklı hayvanların tırnağı
SÜM'A (Bak: Sum'a)
SÜMAK Hâlis, sâfi
SÜMAME (C: Sümâm) Bir zayıf ot * Cem etmek, toplamak, biriktirmek
SÜMANAT (C: Sümâni-Sümâniyât) Bıldırcın kuşu
SÜMENİYYE Puta tapanlardan bir fırka
SÜMKAT Kızıl, kırmızı, ahmer
SÜMM Kumaş * Şey * Atıf harflerinden bir harf

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SÜMMAK Türkçede "tadım" denilen ekşi taneler
SÜMME Sonra, ba'dehu gibi mânalara gelen bir zarftır Bazan istiâre olarak "vav" mânâsına da kullanılır * Harf-i atıftır Sonraki mânayı evvelkiyle bağlar veya tertib, mühlet iktizasını ifade eder
SÜMME Bir tutam ot
SÜMMEHA Yalan ve bâtıl nesne * Yer ile gök arası * Her tarafa dağılıp gitmek
SÜMMET-TEDARİK Sonradan, başka yerlerden tedarik edilmiş olan Sonradan düşünülmüş, uydurulmuş
SÜMN Sekizde bir
SÜMNE Kadınların şişmanlamak için kullandıkları bir ilâç
SÜMPARE Zımpara
SÜMR Mal
SÜMRE(T) Esmerlik, karayağızlık
SÜMU Yücelik, yükseklik
SÜMUD Taganni eylemek * Eğlenmek * Kibirlenip somurtmak * Kafa tutmak * Sersem olmak
SÜMUH Atın yorulduğunu bilmeden yürümesi
SÜMUHAT El açıklığı, cömertlik
SÜMUK Yüce olmak, yükselmek * Uzamak
SÜMUL Kaftanın eskimesi, elbisenin yıpranması
SÜMUM (Semm C) Zehirler, ağular
SÜMUT (Simât C) Sofralar, yemek masaları * Sofraya veya masaya gelmiş yemekler
SÜMUT (Semt C) Semtler, yönler
SÜMUT (Simt C) Taburlar, saflar * Diziler, sıralar
SÜMÜN Sekizde bir
SÜMÜR Gümüş
SÜMÜVV Yücelik Yükseklik
SÜNAÎ İkili * Gr: Aslî harfi iki harf olan kelime
SÜNAT (SİNÂT) (C: Sünut Esnât) Sakalı olmyaan veya bir maktar çenesinde olup başka yerinde olmayan köse kimse
SÜNBADE f Zımpara
SÜNBAZİH Zımpara
SÜNBE Suret
SÜNBÜK (C: Senâbik) At, eşek gibi tek tırnaklı hayvanların tırnağı
SÜNBÜLE Başak
SÜNBÜLÂT (Sünbül C) Sünbüller, başaklar
SÜNDÜS Sırmadan kabartma deseni Eski bir çeşit ipekli kumaş Parlak renkli, çiçekli, işlemeli, nakışlı olarak dokunmuş ipek kumaş Altun veya gümüş tellerle işlemeli ve nakışlı olarak dokunmuş ipek kumaşlardan biri
SÜNDÜSÎ Sündüsten yapılmış
SÜNDÜS-MİSAL f Sündüsten yapılmış gibi
SÜNEN Sünnetler * Ehl-i hadis ıstılahında: Ahkâm hadislerine Sünen tâbir edilir (Bak: Kütüb-ü sitte, Sünnet)
SÜNEN-İ EBU DÂVUD (Bak: Kütüb-ü sitte-i hadisiyye)
SÜNEPE Miskin, mıymıntı Üstü başı kirli, pis
SÜNNET Kanun, yol, âdet * Siret-i hasene * Ist: Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın sözü, emri, hal ve takriri Müslümanların ittibâında ve dinlemesinde maddî ve manevî pek çok fazilet bulunan, tatbikinde mühim sevablar, terkinde mühim zararlar bulunan İslâmî emirler Sünnet'e Farz-ı Nebevî de denir( $ âyetinde i'cazlı bir icaz vardır Çünkü: Çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir Şöyle ki: Şu âyet diyor ki: "Allah'a (CC) imanınız varsa, elbette Allah'ı seveceksiniz Mâdem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zata benzemelisiniz Ona benzemek ise, Ona ittiba etmektir Ne vakit Ona ittiba etseniz, Allah da sizi sevecek Zâten siz Allahı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin"İşte bütün bu cümleler, şu âyetin yalnız mücmel ve kısa bir meâlidir Demek oluyor ki: İnsan için en mühim âli maksat, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine mazhar olmasıdır Bu âyetin nassıyla gösteriyor ki; o matlab-ı âlânın yolu, Habibullah'a ittibadır ve Sünnet-i Seniyyesine iktidadırL)(Resül-i Ekrem'in (ASM) Sünnet-i Seniyyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef'ali, ahvâlidir Bu üç kısım dahi üç kısımdır: Ferâiz, nevâfil, âdât-ı hasenesidir Farz ve vâcib kısmında ittibaa mecburiyet var; terkinde, azab ve ikab vardır Herkes ona ittibaa mükelleftir Nevafil kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur Fiilinde ve ittibaında azim sevablar var; ve tağyir ve tebdili, bid'a ve dalâlettir ve büyük hatâdır Âdât-ı seniyyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise, hikmeten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve nev'iyye ve içtimaiyye itibariyle onu taklid ve ittiba etmek, gayet müstahsendir Çünkü: Herbir hareket-i âdiyesinde, çok menfaat-ı hayatiye bulunduğu gibi, mutâbaat etmekle o âdâb ve âdetler, ibadet hükmüne geçer Evet mâdem dost ve düşmanın ittifakıyle Zât-ı Ahmediye (ASM) mehâsin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine mazhardır Ve mâdem bil-ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir şahsiyettir Ve mâdem binler mu'cizâtın delâletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemalâtının şehâdetiyle ve mübelliği ve tercüman olduğu Kur'ân-ı Hakimin hakaikının tasdikıyla, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir Ve mâdem semere-i ittibaiyle milyonlar ehl-i kemâl, meratib-i kemalâtta terakki edip saâdet-i dâreyne vasıl olmuşlardır Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktida edilecek en güzel nümunelerdir ve tâkib edilecek en sağlam rehberlerdir Ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır Bahtiyar odur ki: Bu ittiba-ı sünnette hissesi ziyâde ola Sünnete ittiba etmiyen, tembellik eder ise, hasâret-i azime; ehemmiyetsiz görür ise, cinâyet-i azime; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalâlet-i azimedir L)
SÜNNET-İ GAYR-I MÜEKKEDE Peygamber'in (ASM) ibadet maksadıyla ara-sıra yapmış olduğu ameldir
SÜNNET-İ MÜEKKEDE Peygamberin (ASM) devam edip pek az terk buyurmuş olduğu sünnettir
SÜNNET-İ SENİYYE Hz Peygamber'in (ASM) sözlerine, emirlerine ve harekâtına dâir en yüksek ve kıymetli hâller, tavırlar, hareket düsturları(İşte O Zâtın şefaatı altına girip ve nurundan istifade etmenin ve zulümat-ı berzahiyeden kurtulmanın çaresi: Sünnet-i seniyyeye ittiba'dır L)
SÜNNET Göbekle kasık arası * Atın bileğinin ardındaki uzunca kıllar
SÜNNETULLAH İlâhî kanunlar * Kanun, âdet (Bak: Âdetullah)
SÜNNÎ Sünnet ehlinden olan kimse Peygamberimiz Hazret-i Muhammed'in (ASM) izinden giden, bütün düsturlarını Şeriat-ı İslâmiyeden alan, Ehl-i Sünnet denen ve Fırka-i Nâciye ismiyle yâdedilen zümreden olan
SÜNUD Dayanmak, güvenmek, itimad
SÜNUH (C: Sünuhat) Çok düşünmeden akla ve kalbe gelen mânâ * Zuhur etmek Vaki olmak * Sözü kinâye ve târiz ile söylemek * Kolay olmak * Birini güçlüğe düşürmek
SÜNUH Sâbit olma Sağlam ve emin olma * İyice bilme
SÜNUH (Sinh C) Diş çukurları Diş yuvaları
SÜNUH (SENÂHA) Fâsid ve mütegayyer olmak Bozulmak ve değişmek
SÜNUHAT (Sünuh C) Kalbe gelen mânalar, doğuşlar (Bak: Sâniha)
SÜNUN (Sene C) Seneler, yıllar
SÜNUSÎ (Seyyid Muhammed bin Ali) (Hi: 1206 - 1276) Şâzelî (Şazilî) Tarikatının sonradan teşekkül eden kollarından birisinin kurucusudur Cezayir'in büyük velilerindendir Memleketinin bir çok yerlerini ve Mekke-i Mükerreme'yi ziyaret etmiş; Mısır'da, Bingazi'de tederrüsle iştigal etmiştir Bingazi'de zaviye te'sis etmiş, ibâdette ve tedriste bir çok hizmetleri ile büyük çapta muvaffak olmuştur Vefatından evvel bir mağarayı makarr ittihaz etmiş, dâr-ı bekaya irtihalinden sonra oğlu Muhammed Mehdi (Seyyid), halefi olmuştur Muhammed Mehdi evlâd bırakmadığından kendisinden sonra meşihat seccâdesinde biraderzâdesi Seyyid Ahmed Es-sünusî bin Es-seyyid Ahmed-üş-Şerif bin Es-seyyid Muhammed Es-sünusî oturmuştur Müşarünileyh Birinci Cihan Harbinin sonlarında Bingazi'den gelen Saltanat tebeddülünde son Osmanlı Padişahı VI Mehmed Vahidüddin'in kılıç alayında yeni Padişaha kılınç kuşatmış olan son Sünusî şeyhidir (RA) (Kamus-ul A'lâmdan)
SÜNYA İstisnadan bir isim
SÜNYAN (C: Süniyye) Ednâ, alçak, rezil, kepâze
SÜPARE (Bak: Sipare)
SÜPÜRDE f Ismarlanmış, sipariş olunmuş * Bırakılmış, verilmiş
SÜ'R Arslanın bir kimseye hamle etmesi, saldırması
SÜR'A Evmek, acele etmek
SÜRA Gece seyri
SÜRADİK (Serâdik) Saray perdesi Padişaha mahsus sarayın veya çadırın perdeleri
SÜRAG f İz, işaret, eser
SÜRAKA (Ebu Süfyan Sürâka b Mâlik) Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hz Ebu Bekir ile beraber hicret için Mekke'den çıktıklarında, Kureyş Rüesasının mühim bir mal mukabilinde onları öldürmek için gönderdikleri cesur bir adam olup, Hz Peygamber'in mu'cizesiyle atının ayakları kuma saplanmış ve bu üç def'a tekerrür etmiştir O vakit anladı ki elinden bir şey gelmez "El Aman!" diyerek, Resulüllâh'ın duasına mazhar olmuş ve Mekke'nin fethinde şeref-i İslâmla müşerref olmuştur Hz Osman'ın (RA) hilâfeti zamanında, Hicri 24 senesinde vefat etmiştir
SÜRAT Her nesnenin üstü ve ortası
SÜR'AT Çabukluk Hız
SÜR'AT-İ İNFİÂL Çok çabuk gücenen, çabuk darılan
SÜR'AT-İ İNTİKAL Çabuk anlayıp intikal etme Kavrama çabukluğu
SÜR'AT-İ MÜMKİNE Mümkün olan çabukluk
SÜR'AT-İ SEYR Gidiş hızı
SÜR'ATEN Sür'atle, hemen, derhal, çabuk
SÜRB f Kurşun, kalay Kurşun ve kalay karışımı
SÜRBE (C: Süreb - Sürüb) Güruh, cemaat * Yığın, küme * Sürü * Gidecek yer
SÜRCUCE Tabiat * Tarikat
SÜRDAH (C: Serâdih) Semiz etli dişi deve * Ufak otlar yetişen yumuşak yer
SÜRDAK (C: Sürâdikat) Kapıya asılan perde ve çardak * Çadır Bezden olan ev
SÜRDE Ekmeği yağla ıslamak
SÜREHA' (Sarih C) Saf ırklar
SÜREYCÎ Bir demirci adı (İyi kılıçları ona nisbet edip "süreycî" derler)
SÜREYYA Ülker (Pervin) yıldızı Yedi (veya altı) yıldızlardır ki; ikişer ikişer karşılıklı dururlar ve Ayın geçtiği yerlere yakın görünürler Gerdanlığa benzemesinden Felekiyâtta "Ikd-ı Süreyya" tabir edilir
SÜRFE f Öksürük
SÜRH Seri nesne
SÜRH Kırmızı, kızıl, ahmer * Kırmızı mürekkeb
SÜRHA Su yolu
SÜRH-ÂB f Kırmızı su * Mc: Kan veya şarap
SÜRHÎ Kırmızılık, kızıllık
SÜRHUB Uzun, tavil
SÜRİYYE (C: Serâri) Cariye, odalık
SÜRM Ön dişlerin dökülmesi
SÜRM (C: Esrem) Necisin çıktığı yer
SÜRMÜLE Tilkinin dişisi * Sırtlanın dişisi * Bir erkek ismi
SÜRPRİZ Fr Beklenilmeyen bir anda meydana gelen ve şaşırtarak insanı sevindiren veya üzen hâdise Umulmadık şey
SÜRR Yeni doğmuş çocuğun kesilmiş göbeği
SÜRRAK (Sârik C) Hırsızlar, sârikler
SÜRRE (C: Sürer - Sürrât) Göbek
SÜRRÎ Göbekle alâkalı Göbeğe ait
SÜRRİYYE Sahibi tarafından başka yerde oturtulan cariye
SÜRSUR Âlim ve akıllı kişi
SÜRTÜM Kap içinde kalan yemek artığı
SÜRUB (Serb C) İçyağları * Çekiştirmeler, azarlamalar
SÜRUB Taşraya gitmek
SÜR'UB Gelincik adı verilen hayvan
SÜRUC (Serc C) Eyerler, at takımları
SÜRUD f Terennüm Şarkı, türkü
SÜRUD-İ HEZAR Bülbül nağmesi
SÜR'UF Yumuşak, hafif
SÜRUN Kalça başı
SÜRUR Sevinç Neş'eli olmak
SÜRUR (Serir C) Tahtlar Yatacak yerler
SÜRUŞ (C: Süruşân) f Melek * Cebrâil (AS)
SÜRÜ Tar: Devşirme suretiyle alınan Hristiyan çocuklarının yüzer, yüzellişer, ikiyüzer veya daha fazla kişilik kafileler halinde sevkedilmeleri Sürü adı verilen bu kafileler, sürücülerle muhafızların nezareti altında hükümet merkezine sevkedilirlerdi (OTDS)
SÜRYANÎ Eski Suriye halkından Sâmilerin Aramî kolundan ve garb kısmından olan ve bunların dininden olan
SÜRYE Gece seyri * Ulaşmak, varmak
SÜST f Gevşek, tembel, sölpük
SÜSTÎ f Gevşeklik, uyuşukluk, tembellik
SÜTA' Nezle
SÜTAHÎ Oturak yeri büyük olan kişi
SÜTRE Perde Örtü Perdelenecek şey * Namaz kılarken kıble cihetinde duvar ve sâir olmadığından, önden geçenlerin namaza zarar vermemeleri için, ön tarafa dikilen şey (En az altmış cm yükseklik)
SÜTRE-İ BEYZÂ Beyaz perde
SÜTRE-İ HADRÂ Yeşil perde
SÜTU' Zâhir olmak, görünmek * Yükselmek, yüksek olmak
SÜTUDE (C: Sütudegân) f Övülmüş, medhedilmiş * Övülüp medhedilmeğe değer
SÜTUH f Yorgun, bezgin * Sıkıntılı, kederli * Beceriksiz
SÜTUN f Direk, amud, rükün Silindir biçiminde destek * Gazete veya kitap sahifelerinde yukarıdan aşağıya olan bölünmüş kısımlardan herbiri Kolon
SÜTUR (Sitr C) Örtüler Perdeler
SÜTUR (Bak: Sutur)
SÜTUR f Binek ve yük hayvanı
SÜTURBÂN f Hayvana bakan Seyis
SÜTURDÂN f Ahır
SÜTUT Zulmet, karanlık * İnsanlara zahmet verenler
SÜTÜRDE f Tıraş edilmiş Yontulmuş
SÜTÜRE f Ustura
SÜTÜRG f Büyük, iri, muazzam
SÜVA' Geceden bir parça * Nuh Aleyhisselâm'ın kavminin taptıkları put
SÜVAF Fena, helâk, mahvolma * Hayvanların ölümü
SÜVAR f Ata binmiş Binici
SÜVAR OLMAK Ata binmek Yola çıkmak
SÜVARÎ Atlı asker, atlı * Gemi kaptanı
SÜVBA' Gittikten sonra yine dönmek
SÜVER (Sure C) Sureler
SÜVEYDA Siyahlık
SÜVEYDA-ÜL KALB (Sevâd-ül kalb, Sevdâ-ül kalb) Kalbin ortasında varlığı kabul edilen siyah nokta Kalbdeki gizli günah Buna Habbet-ül kalb, Esved-ül kalb de denir Kalbdeki basiret mahalli diye bilinir Eskiden bir kısım muhakkikler, kalbin mezkur mahalline; Mahall-i ulum-u diniyye demişler Ekseriyyetle mahall-i idrak ve basiret olarak kabul edilir Bir kısım âlimler de "Kalbin dahili olan akıldan ibarettir" demişler (Kamus)Kalbdeki bu mezkûr nokta: Kâfirler ve Allaha isyan edenler için şekavet ve günah, mü'minler için ise: Basiret ve idrak mahalli olarak bilinir
SÜVEYŞ Akdeniz'le Kızıl Deniz'i birbirine bağlayan büyük kanal
SÜVRE (C: Sivere-Sire) Dişi sığır
SÜVÜM f Üçüncü
SÜYU' Suyun akması
SÜYUF (Seyf C) Kılıçlar
SÜYUH (Seyh C) Akarsular, nehirler, ırmaklar * Çizgili elbiseler
SÜYUL (Seyl C) Seller
SÜYUM Emin, mahfuz
SÜYUTÎ (Bak: Celaleddin-i Süyutî)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.