Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfiosmanlı, harfiosmanlıca, osmanlıca, sözlüğü, sözlük, terimleri

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EMR
İş buyurma * Buyurulan şey * Madde, husus, hâdise

EMR-İ ADEMÎ
Olması mümkün olan birşeyin sebeblerinden bir veya birkaçını yapmamakla o şeyin olmamasına sebep olmak

EMR-İ Bİ-L-MARUF, NEHY-İ ANİL-MÜNKER
Dinin emirlerini, Kur'âni ve İslâmi hakikatleri neşretmek ve bildirmek, men'edilen şeyleri de yaptırmamak İyiliği, İslâmi hususları emretmek ve teşvik etmek, kötülüğü men'edip yaptırmamağa sevketmek (Fakat bu kudsi vazifeyi âdabına itaat ve riâyet ederek ifâ etmek lâzımdır, zirâ bu itaat da dinimizin emirlerindendir)

EMR-İ HAK
Hakk'ın emri, Allah'ın emri Ölüm

EMR-İ HÂS
Hususi emir Belli bir şahsa verilen emir Özel ve belli bir iş

EMR-İ İLAHÎ
Allah'ın emri Mc: Ölüm(Ubudiyet, emr-i İlahîye ve rıza-yı İlahîye bakar Ubudiyetin dâisi, emr-i İlahî ve neticesi rıza-yı Hak'tır Semeratı ve fevaidi, uhreviyedir Fakat ille-i gaiyye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faideler ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmiyerek verilen semereler, ubudiyete münafi olmaz Belki zaifler için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler Eğer o dünyaya âit fâideler ve menfaatlar, o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz'ü olsa, o ubudiyeti kısmen ibtal eder Belki o hâsiyetli virdi akim bırakır, netice vermez İşte bu sırrı anlamıyanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve fâidesi bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendî'yi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşen-ül Kebir'i, o fâidelerin bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar O fâideleri göremiyorlar ve göremiyecekler ve görmeye de hakları yoktur Çünki, o fâideler o evrâdların illeti olamaz; ve ondan, onlar kasden ve bizzat istenilmeyecek Çünki onlar fazlî bir surette o hâlis virde talebsiz terettüb eder Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer Yalnız bu kadar var ki; böyle hâsiyetli evradı okumak için, zaif insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar O fâideleri düşünüp, şevke gelip, evrâdı sırf rıza-yı İlahî için, âhiret için okusa zarar vermez Hem de makbuldür Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktabdan ve selef-i salihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şüpheye düşer, hatta inkâr da eder MN)

EMR-İ İSTİHBABÎ
Müstehab veya sünnet olan vazife* Sevdirmek için verilen emir * Muhabbetin gereği olarak yapılması gereken iş

EMR-İ İ'TÂ
Verme emri Verilme emri

EMR-İ İTİBÂRÎ
Hakikatta, hariçte vücudu olmayıp, var kabul edilen emir, iş (İnsanın fiilleri, kesbi gibi) (Bak: İtibâri)

EMR-İ KÜFRÎ
İmansızlığa ait bir iş ve bir husus

EMR-İ KÜN
Kün emri Cenâb-ı Hakk'ın verdiği Ol mânasına gelen Kün emri Allah (CC) bir şeye Ol diye emretse, (Yani, Kün dese) o şey derhal olur (Yâni, Fe Yekun)

EMR-İ MAAŞ
Geçinme işi ve hususu Hayat ihtiyaçları

EMR-İ MÜŞKİL
Zor iş, müşkil emir

EMR-İ NİSBÎ
Kıyas ile olan emir Öncekilerine veya diğerlerine göre olan iş veya emir veya hâdise İllet-i tâmme istemiyen ve vücud-u haricisi bulunmayan emir

EMR-İ TEKVİNÎ
Yaradılışa ait İlâhi kanun ve nizam Tekvine dair işler, hâdiseler, maddeler Fıtri kanunlar ve Âdetullahın tazammun ettiği emirler (Meselâ ilmin i'tâsı, mânen ameli emrediyor Zekânın i'tası ilmi emrediyor İstidadın bulunması zekâyı, aklın verilmesi ma'rifetullahı, kudretin verilmesi çalışmayı, cesaretin verilmesi cihadı mânen ve tekvinen emrediyor İİ)

EMR-İ VÂKİ'
Beklenilmeyen iş, sürpriz Zorlayıcı bir baskı ile bir işi yapmaya mecbur etmek

EMRAN
(Mern C) Kürkler, mernler, hayvan derileri, postları

EMRAZ
(Maraz C) Hastalıklar Marazlar

EMRAZ-I AKLİYE
Akıl hastalıkları

EMRAZ-I ASABİYE
Sinir hastalıkları

EMRAZ-I AYNİYYE
Göz hastalıkları

EMRAZ-I DAHİLİYE
Dahilî hastalıklar, iç hastalıkları

EMRAZ-I EFRENCİYE
Frengi hastalıkları, efrenci marazları

EMRAZ-I İNTANİYYE
Mikroplu ve ateşli hastalıklar

EMRAZ-I KALBİYE
Kalb hastalıkları(Arkadaş! Kalb ile ruhun hastalığı nisbetinde felsefe ilimlerine meyil ve muhabbet ziyade olur O hastalık marazı da ulum-u akliyeye tevaggul etmek nisbetindedir Demek mânevi olan hastalıklar, insanları aklî ilimlere teşvik ve sevkeder Ve akliyat ile iştigal eden, emraz-ı kalbiyeye mübtelâ olur! MN)

EMRAZ-I NİSAİYE
Kadın hastalıkları

EMRAZ-I SÂRİYE
Geçici, bulaşıcı, sâri hastalıklar

EMRE
Ak gözlü, beyaz gözlü

EMRED
Henüz tüyü bitmemiş, sakalı gelmemiş olan genç

EMREŞ
şerli, kötü kimse

EMRET
Kaşının kılı dökülmüş kimse * Yeleksiz ok

EMRÎ
(Emriye) Emirle ilgili, emre ait

EMS
Dünkü gün

EMSAH
Yürürken uylukların birbirine sürtmesi

EMSAL
(Misâl C) Denk Benzer Yaşları birbiriyle aynı olanlar * Mat: Kat sayı * (Mesel C) Kıssalar, hikâyeler, romanlar, masallar, destanlar

EMSAR
(Mısr C) Büyük şehirler, beldeler, memleketler, kasabalar

EMSEL
(Misil C) İmtisale şayan olan Tam benzer Efdal, ekrem ve eşref olan

EMSEN
Bevlin akması

EMSİLE
(Misâl C) Misaller Örnekler * Arapçada fiil tasrifini gösteren kitap

EMSİYE
(Mesâ C) Akşamlar, akşam vakitleri Günün son zamanları

EMŞAC
(Meşc C) Nutfenin vasfı Karışık Dağınık

EMŞAK
Yürürken uylukların birbirine sürtmesi

EMT
Yüksek yer Küçücük tepecikler * Doldurma

EMTAR
(Matar C) Yağmurlar

EMTEN
Pek metin, çok dayanıklı, en sağlam, fazlaca muhkem

EMTİA
(' C) Ticaret malları

EMTİA-İ ECNEBİYE
Yabancı memleket malları

EMTİA-İ TİCARİYYE
Tüccar malları

EMUMİYYE
Analık

EMUN
Kuvvetli, dayanıklı deve

EMVÂC
(Mevc C) Dalgalar

EMVÂC-ÜL BİHÂR
Denizlerin dalgaları

EMVAH
(Ma' C) Sular

EMVAL
(Mal C) Mallar

EMVAL-İ BÂTINA
Nakit paralarla, evlerde, mağazalarda bulunan ticaret malları

EMVAL-İ GAYR-İ MENKULE
Bir yerden başka yere taşınamıyan, sabit olan mallar (Dükkan, ev, tarlagibi)

EMVAL-İ MENKULE
Bir yerden başka yere taşınabilir, götürülebilir eşya ve mallar (Masa, karyola, perde, çakı gibi)

EMVAL-İ METRUKE
Sahipleri olmayan, sahipleri kaybolmuş, sahipsiz mallar Terkedilmiş mallar

EMVAL-İ ZÂHİRE
Sâime denilen hayvanlar ile bir kısım arazi mahsulâtı ve madenleri ile yer altındaki hazineler ve gümrüklere uğrayan ticaret mallarıyla, nakitler

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EMVAT
(Meyyit C) Meyyitler Ölüler

EMYA(N)
f Para kesesi, içine para konulan torba, çanta

EMYAL
(Mil C) Miller (Bak: Mil)

EMYAL-İ BAHRİYYE
Deniz milleri 6080 kadem, yani 1852 metreden ibaret olan deniz mesafesi

EMYUS
Anason dedikleri ot * Kendisinden tuz meydana getirilen taş ki, Türkçe ona "tuz taşı" derler

EMZA
Çok te'sirli olan, çok müessir * Hükmü çok geçen * Kat'i, şüphesiz

EMZAH
Yürürken uylukları birbirine sürüyüş

EMZER
Katı gönüllü, katı kalbli kimse

EMZER
Karnı büyük olan, şişman

EMZİCE
(Mezc den) Mizaclar, tabiatlar, huylar, meşrebler

ENA
Ermek, idrak * Saat

ENA'
Eğlenmek

ENABİB
(Ünbube C) Kamış gibi boğum, boğum olan şeyler İçi boş olan fen âletleri, borular

ENABİK
(İnbik C) İnbikler

ENACİL
(İncil C) İnciller

ENADİD
Perişan, saçılmış, dağılmış, pejmürde şeyler Perakende

ENAET
Acele etmeyip teenni üzere olmak Yavaş hareket

ENAFİS
(Enfes C) En nefis olan şeyler

ENAHİD
f Venüs gezegeni Zühre seyyaresi

ENAK
Ferahlı, sürurlu, neş'eli, sevinçli

ENAM
Halk Bütün mahlukat

EN'AM
Deve, sığır, koyun gibi hayvanlar * Kur'ân-ı Kerimin altıncı Suresinin adı ve bir kısım Kur'ân âyetlerinden ve Surelerinden müteşekkil dua kitabı

ENAMİL
(Enmele den) Parmak uçları

EN'AMTE
Sen nimet verdin, in'âm ettin (meâlinde)

ENANİYET
(Enâniyyet) Benlik Kendine güvenmek, gurur Hodbinlik Sadece kendine taraftarlık Her yaptığı işi kendinden bilmek(Gök, zemin, dağ, tahammülünden çekindiği ve korktuğu emanetin müteaddit vücuhundan bir ferdi, bir vechi, "Ene" dir Evet "Ene" , zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar âlem-i insaniyetin etrafına dal budak salan nurani bir şecere-i tuba ile, müthiş bir şecere-i zakkumun çekirdeğidir Şu azîm hakikata girişmeden evvel, o hakikatın fehmini teshil edecek bir mukaddime beyan ederiz Şöyle ki:Ene, künuz-u mahfiye olan esmâ-i İlâhiyyenin anahtarı olduğu gibi, kâinatın tılsım-ı muğlakının dahi anahtarı olarak bir muamma-yı müşkilküşadır, bir tılsım-ı hayretfezadır O ene, mahiyetinin bilinmesiyle, o garib muamma, o acib tılsım olan ene açılır ve kâinat tılsımını ve âlem-i vücubun künuzunu dahi açar Şu mes'eleye dair "Şemme" isminde bir risale-i Arabiyemde şöyle bahsetmişiz ki:Âlemin miftahı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır Kâinat kapıları zâhiren açık görünürken, hakikaten kapalıdır Cenab-ı Hak, emanet cihetiyle, insana ene namında öyle bir miftah vermiş ki; âlemin bütün kapılarını açar ve öyle tılsımlı bir enaniyet vermiş ki; Hallâk-ı Kâinat'ın künuz-u mahfiyesini onun ile keşfeder Fakat ene, kendisi de gayet muğlak bir muamma ve açılması müşkil bir tılsımdır Eğer onun hakiki mahiyeti ve sırr-ı hilkati bilinse; kendisi açıldığı gibi kâinat dahi açılır Şöyle ki:Sâni-i Hakîm, insanın eline emanet olarak Rububiyyetinin sıfât ve şuunatının hakikatlarını gösterecek işaret ve nümuneleri câmi' bir ene vermiştir Tâ ki; o ene, bir vâhid-i kıyâsi olup, evsaf-ı rububiyyet ve şuunat-ı Uluhiyyet bilinsin Fakat vâhid-i kıyâsi, bir mevcud-u hakiki olmak lâzım değil Belki, hendesedeki farazi hatlar gibi, farz ve tevehhümle bir vâhid-i kıyasî teşkil edilebilir İlim ve tahakkukla hakiki vücudu lâzım değildirSual : Niçin Cenab-ı Hakk'ın sıfât ve esmâsının mârifeti, enaniyete bağlıdır?Elcevab: Çünki mutlak ve muhit bir şey'in hududu ve nihayeti olmadığı için, ona bir şekil verilmez ve üstüne bir suret ve bir taayyün vermek için hükmedilmez, mahiyeti ne olduğu anlaşılmaz Meselâ: Zulmetsiz daimî bir ziya, bilinmez ve hissedilmez Ne vakit hakiki veya vehmî bir karanlık ile bir hat çekilse, o vakit bilinir İşte Cenab-ı Hakk'ın, ilim ve kudret, Hakîm ve Rahim gibi sıfât ve esmâsı; muhit, hudutsuz, şeriksiz olduğu için onlara hükmedilmez ve ne oldukları bilinmez ve hissolunmaz Öyle ise, hakiki nihayet ve hadleri olmadığından farazî ve vehmî bir haddi çizmek lâzım geliyor Onu da enaniyet yapar Kendinde bir rububiyyet-i mevhume, bir mâlikiyet, bir kudret, bir ilim tasavvur eder; bir had çizer Onun ile muhit sıfatlara bir hadd-i mevhum vaz'eder "Buraya kadar benim, ondan sonra O'nundur" diye bir taksimat yapar Kendindeki ölçücükler ile, onların mahiyetini yavaş yavaş anlar Meselâ: Daire-i mülkünde mevhum rububiyetiyle, daire-i mümkinatta Hâlikının rububiyyetini anlar ve zâhirî mâlikiyyetiyle, Hâlıkının hakiki mâlikiyyetini fehmeder ve "Bu haneye mâlik olduğum gibi, Hâlık da şu kâinatın malikidir" der ve cüz'i ilmiyle O'nun ilmini fehmeder ve kesbî san'atçığıyla O Sâni-i Zülcelâl'in ibdâ-i san'atını anlar Meselâ: "Ben şu evi nasıl yaptım ve tanzim ettim Öyle de şu dünya hanesini birisi yapmış ve tanzim etmiş" der Ve hâkezâ Bütün sıfât ve şuunat-ı İlâhiyyeyi bir derece bildirecek, gösterecek binler esrarlı ahval ve sıfât ve hissiyat, enede münderiçtir Demek ene, âyine-misâl ve vâhid-i kıyasî ve alet-i inkişaf ve mâna-yı harfî gibi; mânası kendinde olmayan ve başkasının mânasını gösteren, vücud-u insâniyetin kalın ipinden şuurlu bir tel ve mâhiyet-i beşeriyenin hullesinden ince bir ip ve şahsiyet-i âdemiyyetin kitabından bir eliftir ki, o elifin "İki yüzü" var Biri, hayra ve vücuda bakar O yüz ile yalnız feyze kabildir Vereni kabul eder: Kendi icad edemez O yüzde fâil değil; İcattan eli kısadır Bir yüzü de şerre bakar ve ademe gider Şu yüzde o fâildir, fiil sahibidir Hem, onun mahiyeti, harfiyedir; başkasının mânasını gösterir Rububiyeti hayâliyedir Vücudu o kadar zaif ve incedir ki; bizzat kendinde hiçbir şey'e tahammül edemez ve yüklenemez Belki, eşyanın derecat ve miktarlarını bildiren mizân-ül-hararet ve mizân-ül-hava gibi mizanlar nev'inden bir mizandır ki, Vâcib-ül Vücud'un mutlak ve muhit ve hudutsuz sıfâtını bildiren bir mizandırİşte, mahiyetini şu tarzda bilen ve iz'an eden ve ona göre hareket eden $ beşaretinde dâhil olur Emaneti bihakkın edâ eder ve o ene'nin dürbüniyle, kâinat ne olduğunu ve ne vazife gördüğünü görür ve âfâki malûmat nefse geldiği vakit, ene'de bir musaddık görür O ulum, nur ve hikmet olarak kalır Zulmet ve abesiyete inkılâb etmez Vaktâki ene, vazifesini şu suretle ifa etti; vâhid-i kıyâsi olan mevhum rububiyetini ve farazi mâlikiyetini terkeder Hakiki ubudiyetini takınır Makam-ı "ahsen-i takvim"e çıkarEğer o ene, hikmet-i hilkatini unutup, vazife-i fıtriyesini terkederek kendine mâna-yı ismiyle baksa kendini mâlik itikad etse; o vakit emanete hiyânet eder $ altında dâhil olur İşte bütün şirkleri ve şerleri ve dalâletleri tevlid eden enaniyetin şu cihetindendir ki, semâvat ve arz ve cibal, tedehhüş etmişler; farazi bir şirkten korkmuşlar Evet ene ince bir elif, bir tel, farazî bir hat iken, mahiyeti bilinmezse, tesettür toprağı altında neşvünema bulur; gittikçe kalınlaşır Vücud-u insanın her tarafına yayılır Koca bir ejderha gibi, vücud-u insanı bel'eder Bütün o insan, bütün letâifiyle âdeta ene olur Sonra nev'in enaniyeti de bir asabiyet-i nev'iye ve milliye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip, o ene, o enaniyet-i nev'iyeye istinad ederek, şeytan gibi, Sâni-i Zülcelâl'in evamirine karşı mübareze eder Sonra kıyas-ı binnefs suretiyle herkesi, hattâ herşeyi kendine kıyas edip, Cenab-ı Hakk'ın mülkünü onlara ve esbaba taksim eder Gayet azîm bir şirke düşerEvet, nasıl mirî malından kırk parayı çalan bir adam, bütün hâzır arkadaşlarına birer dirhem almasını kabul ile hazmedebilir Öyle de: "Kendime mâlikim" diyen adam, "Herşey kendine mâliktir" demeye ve itikad etmiye mecburdurİşte, ene, şu hâinâne vaziyetinde iken; cehl-i mutlaktadır Binler fünunu bilse de, cehl-i mürekkeble bir echeldir Çünki duyguları, efkârları; kâinatın envâr-ı mârifetini getirdiği vakit, nefsinde onu tasdik edecek, ışıklandıracak ve idame edecek bir madde bulmadığı için, sönerler Gelen herşey, nefsindeki renkler ile boyalanır Mahz-ı hikmet gelse; nefsinde, abesiyet-i mutlaka suretini alır Çünki şu haldeki ene'nin rengi, şirk ve ta'tildir, Allah'ı inkârdır Bütün kâinat parlak âyetlerle dolsa; o ene'deki karanlıklı bir nokta, onları nazarda söndürür; göstermez S)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ENAR
f Nar meyvesi

ENASE
Demirin yumuşak olması

ENASİ
(Enâsiye) (İnsan C) İnsanlar * Basar, göz

ENASİYA
Bir mürekkeb ilâç

ENB
Horlamak, tahkir etmek Ayıplamak

ENBAHUN
f Sağlam, metin, muhkem, tahkim edilmiş yer * Hisar, kale

ENBAN(E)
f Yiyecek çantası, heybe Dağarcık adı verilen deri çanta

ENBAR
f Yığın, dolu, küme * Gübre Ekinlere, kuvvet vermesi için dökülen eski fışkı, hayvan tersi

ENBAR
(Nibr C) Anbarlar, nibrler İçinde çeşitli mallar saklanan kapalı mahfaza, oda

ENBAŞTE
f Yıkılmış, dağılmış * Tıkanmış

ENBAZ
(Nebez C) Namlar, lâkablar, takma adlar, soyadları

ENBAZ
f Ortak, şerik, eş

ENBAZÎ
f Şeriklik, ortaklık

ENBEL
En şerefli

ENBER
Kadın tuzluğu adı verilen ufacık kara yemiş

ENBERUT
f Armut

ENBESTE
f Koyulaşmış, katılaşmış, sıvılığını kaybetmiş * Uyuşmuş, miskinleşmiş insan

ENBESTE-DEM
f Miskin, uyuşuk kişi Tenbel, gayretsiz kimse

ENBİR
f Yaş ve kuru çamur

ENBİRE
f Üzeri toprakla sıvalı olan damlarda sıvanın altına konulan çalı, saz, talaş gibi şeyler

ENBİYA
(Nebi C) Nebiler Peygamberler (Aleyhimüsselâm)(Eğer suâl etseniz ki: Bi'set-i enbiya ile beraber şeytanların vücudundan ekser insanlar kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor "El hükmü lil-ekser" kaidesince, ekser ondan şer görse, o vakit halk-ı şer, şerdir; hattâ bi'set-i enbiya dahi rahmet değil denilebilir?Elcevab: Kemiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yok Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar Meselâ: Yüz hurma çekirdeği bulunsa toprak altına konup su verilmezse ve muamele-i kimyeviye görmezse ve bir mücahede-i hayatiyeye mazhar olmazsa, yüz para kıymetinde yüz çekirdek olur Fakat su verildiği ve mücâhede-i hayatiyeye mâruz kaldığı vakit, su-i mizâcından sekseni bozulsa; yirmisi, meyvedar yirmi hurma ağacı olsa, diyebilir misin ki: "Suyu vermek şer oldu, ekserisini bozdu?" Elbette diyemezsin Çünki o yirmi, yirmi bin hükmüne geçti Sekseni kaybeden, yirmi bini kazanan, zarar etmez; şer olmaz Hem meselâ : Tavus kuşunun yüz yumurtası bulunsa, yumurta itibariyle beşyüz kuruş eder Fakat o yüz yumurta üstünde tavus oturtulsa, sekseni bozulsa; yirmisi, yirmi tavus kuşu olsa, denilebilir mi ki: "Çok zarar oldu, bu muamele şer oldu, bu kuluçkaya kapanmak çirkin oldu, şer oldu?" Hayır öyle değil, belki hayırdır Çünkü o tavus milleti ve o yumurta taifesi, dörtyüz kuruş fiatında bulunan seksen yumurtayı kaybedip, seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandıİşte nev'-i beşer bi'set-i enbiya ile, sırr-ı teklif ile, mücâhede ile, şeytanlarla muharebe ile kazandıkları yüzbinlerle enbiya ve milyonlarla evliya ve milyarlarla asfiyâ gibi âlem-i insaniyetin güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde, kemiyetçe kesretli, keyfiyetçe ehemmiyetsiz hayvanat-ı muzırra nev'inden olan küffarı ve münafıkları kaybetti M)

ENBİYA SURESİ
Kur'ân-ı Kerim'in 21suresi olup Mekke-i Mükerreme'de nazil olmuştur

ENBUB
f Minder, döşek, yatak Döşeme

ENBUDE
f İstif edilmiş, katlanmış, nizamlanmış, nizama konmuş, devşirilmiş

ENBUH
f Ziyade, çok, kalabalık * Çokluk, ziyadelik, cemaat, izdiham * Meclis, kurultay * Kalın, yoğun * Duvarın yıkılıp dökülmesi

ENBUŞE
Patates gibi yerden çıkarılan şeyler * Ağaç kökleri

ENBÛY
f Koklama, koku alma

ENBUZEN
f Asıl, esas, madde

ENBÜR
f Ateş veya ocağı karıştırmağa mahsus âlet

ENBÜRE
f Dere, çay * Tüyü dökülmüş olan hayvan * Dolap beygiri * İşkembe

ENCAD
(Necd C) Yüksek yerler, yüce mekânlar

ENCÂM
Son, nihayet, netice

ENCÂM-I KÂR
İşin neticesi, amelin sonu

ENCAS
(Necis C) Pisler Necis şeyler

ENCERE
Gemi lengeri

ENCİN
f Tane tane, ufak ufak, parça parça * Sıvacı

ENCİR(E)
f İncir meyvesi

ENCUH
(Encug) f Kıvrım * Buruşmuş, solmuş meyve

ENCÜM
(Necm C) Yıldızlar Necmler

ENCÜMEN
f Cemiyet şura Meclis Komisyon

ENCÜMEN-İ DÂNİŞ
Akademi İlim encümeni

ENCÜMEN-GÂH
f Cemiyet, meclis

ENDA'
Yüksek, yüce, âlâ * (Nedâ C) Nedâlar, çiğler, şebnemler

ENDAD
(Nidd C) Benzerler Emsâller * Misiller şerikler, eşler(Vahdaniyet ve kudret-i İlâhiye bu kadar âyât-ı fiiliye ve kavliyesiyle zâhir ve bâhir iken, buna karşı insanlardan bazıları vardır ki, Allah'a karşı denkler, nazirler tutarlar ki onları Allah gibi severler Emirlerine, yasaklarına, arzularına itaat ederler de Allah'a isyan ederler Şübhe yok ki böyle yapmak gerek Allah'ı inkâr ederek olsun ve gerek olmasın, mâna-yı uluhiyette onları Allaha ortak yapmaktır Bunların bir kısmı bu şirki açığa vururlar Firavunlara, nemrutlara yapıldığı gibi onlara açıktan açığa ilâh, mâbud nâmını vermekten çekinmezler, Rabbimiz, tanrımız derler Ve hatta İlâhlarının tevellüd ve tevâlüdüne kail olarak onlara aynı cinsten, mâbud payesinde oğullar, kızlar tasavvur ve isnad ederler Diğer bir kısmı da tasrih etmeden aynı muameleyi yaparlar, onları Allah sever gibi severler, veliyy-i nimet tanırlar, onların muhabbetini mebde-i hareket ittihaz ederler Allah'a yapılacak şeyleri onlara yaparlar Allah rızasını düşünmeden onların rızalarını kazanmağa çalışırlar Allah'a isyan olan şeylerde bile onlara itaat ederlerİnsanlar tarafından böyle muhabbet ile mâbud pâyesi verilen endâd o kadar çeşitlidir ki; bir taş, bir mâden parçasından, bir ot, bir ağaçtan tut, tâ, yıldızlara, ruhlara, meleklere kadar çıkarFilvaki servet, haşmet, kuvvet, câh u ikbâl, güzellik, hüsün gibi herhangi bir ümide sebep sayılan dilberler, kahramanlar, hükümdarlar gibi insanları, Allah gibi seven ve onun uğrunda herşeyi göze alan nice kimseler vardır ki bu nokta-i şirkin putperestlik esasını, beşeriyetin en büyük yarasını teşkil ederHasılı, reislerini ve büyüklerini Allah sever gibi sevenler ve onları, Allahın emirlerine muhalif olan emirlerini dinliyerek Allah'a isyan edenler; bunları Allah'a nazir ve emsâl kabul etmiş olurlar ki, bütün putperestlik esası, bu muhabbet tarzındadır ET) (Bak: Put, Sanemperest)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ENDAD Ü EZDAD
Benzerler ve zıtlar

ENDAHT
(Endâhten den) f Atmak İlka etmek * Silâh boşaltmak

ENDAHTE
f Terkedilmiş, bir tarafa atılmış Bırakılmış

ENDAM
f Beden Vücud * Vücudun tenasübü Vücudun görünüşü * Letafet İntizam ve üslub

ENDAM-I MEVZUN
Düzgün endam, düzgün beden

ENDAMÎ
f Vücuda uygun, bedene münasib, biçimli

ENDAR
f Baştan geçen bir olay, vakıa, sergüzeşt, hikâye, kıssa

ENDAVE
f Sıvacı malası * Şikâyet

ENDAYİŞ
f Yaldızlama, sıvama

ENDAYİŞGER
f Yaldızcı, sıvacı

ENDAZ
f Atan, atmış, atıcı mânasında birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Dehşet-endaz $ : Dehşet verici, korkutucu

ENDAZE
f Ölçü, mikyas * Arşının bez, basma vesâire ölçmeğe mahsus küçük cinsi (60 cmdir) * Tahmin, takdir * Derece, mertebe * Mc: Hesap

END-BEND
f Utanmış, mahcub * Boğum boğum, kısım kısım, parça parça

ENDEK
f Az, kalil * Yaşı küçük, küçük yaşlı

ENDEME
f Mazideki sıkıntıları hatırlama, geçmişdeki ıztırabları tahattur etme

ENDER
(Nâdir den) Çok az, pek az bulunan, daha nâdir * (C: Enâdir) Harman yeri

ENDER
(Zarfiyet edatıdır) f İçinde Derununda Dahilinde

ENDEREZ
f Nasihat, öğüt, vasiyet * Mektub

ENDERÎ
Kalın ip, halat * Şam yakınında bir köyün adı * Bir dağ adı

ENDERUN
İç, dâhil * Kalb, içyüz, gönül * Vaktiyle Osmanlı Sarayının iç teşkilâtı

ENDİŞ
Düşünen, mülâhaza eden, ölçülü davranan mânasında sıfat terkiblerinde kullanılır Meselâ: Akibet-endiş $ : Her işin sonunu düşünen

ENDİŞE
f Korku Düşünce Merak, keder, kuruntu

ENDİŞE-İ İSTİKBAL
Gelecek zamanı düşünmekten gelen merak, üzüntü, keder Geleceği düşünmek

ENDİŞE-İ MEVT
Ölüm endişesi Ölüm korkusu

ENDİŞNAK
f Endişeli, kederli, meyus, sıkıntılı, düşünceli

ENDİYE
(Neda C) Çiyler, şebnemler

ENDUH
(Endüh) : f Keder, elem, gam, gussa, kaygı, sıkıntı, ıztırab, üzüntü

ENDUH-GÜSAR
f Kederi yok eden Gamı, sıkıntıyı gideren

ENDUH-NÂK
f Kederli, sıkıntılı, gamlı, üzüntülü

ENDUHTE
f Biriktirmiş, biriktirilmiş Kazanmış, kazanılmış, Hazırlanmış * Ödenmiş

ENDUZ
f Kazanan, elde eden, biriktiren, toplıyan mânalarına gelir ve kelimeleri sıfat yapar

ENDÜLÜS
(Mi: 756-1031) Dört halife devrinden sonra kurulan Emevi devleti yıkıldıktan sonra Emevilerin Afrikadan Avrupa'ya geçip şimdiki Portekiz ve İspanya'da kurdukları İslâmi devletin bir ismidir Bunlara Endülüs Emevileri denir Abbasilerin katliâmından kurtulan Abdurrahman ismindeki zât Afrika yoluyla İspanyaya geçerek Emevilerin orada devamı sayılabilecek Endülüs Emevi devletini kurdu El-Dahil (muhacir) lakabiyle maruf Abdurrahmandan itibaren lll Hişamla sona ermek üzere 16 halife gelip geçmiştir lll Abdurrahman'a kadar Kurtuba emirliği diye adlandırılan bu devlete bu hükümdar zamanında Emdülüs Emevi Hilâfeti nâmı verildi Hükümdar, Emir-ül Mü'minîn ünvanını aldı Bu devir; ilim ve irfanın zirveye ulaştığı, Avrupalıların ilim tahsili için Endülüs'e akın ettikleri devirdir Bundan sonra Emevilerin inhitat ve sukut devri başlar Ne kadar çalışırlarsa da kaderin fetvasıyla icraatı sona erer (Bak: Emevi)

ENDÜSTRİ
Fr Sanayi, imalât, sanatlar Hammaddeyi mâmul eşya hâline getirme Bu da ikiye ayrılır 1- Küçük sanayi: Ev ve atölyelerde basit âlet ve makinelerle eşya imalâtıdır 2- Büyük sanayi: Su buharı, akaryakıt, elektrik, atom enerjisi gibi büyük çapta enerji kaynaklarından faydalanılarak fabrikalarda seri hâlde ve çok miktarda yapılan imalâttır

ENE
Ben * Gr: Birinci şahıs zamiri (Bak: Enaniyet)

ENERJİ
Fr Kuvvet Güç Fiziki kuvvet * Gücünü harcama isteği ve iktidarı

ENES
Üns mânasına kullanılır ve vahşetin zıddıdır

ENES İBN-İ MALİK
Ensardan ve Ashâb-ı Kiram'ın fakihlerindendir Hicretin ibtidasından itibaren on sene Resul-i Ekrem Efendimizin (ASM) hizmetinde bulunmakla şeref kazanmıştırResul-i Ekrem'den (ASM) 2630 Hadis-i Şerif rivâyet etmiştir 100 yaşına kadar yaşamış, hicri 92 veya 94 senelerinde Basra'da ebedî hayata kavuşmuştur En son vefat eden sahabe, Hazret-i Enes'tir (RA)

ENF
Burun Koku ve teneffüse mahsus âzâ * Bir şeyin ucu veya evveli veya en şiddetlisi * Bir şeyin sivri yeri * Bir şeyin en şerefli olan yeri

ENFA'
Daha nâfi Daha menfaatli Pek faydalı

ENFAL
Ganimetler Düşmandan alınan mallar

ENFAL SURESİ
Kur'ân-ı Kerim'in 8 suresidir

ENFAR
(Nefir C) Cemaatler, topluluklar, cemiyetler Halk, ahali, kalabalıklar, izdihamlar

ENFAS
(Nefes C) Nefesler Soluklar * Ruhlar Canlar * Cevherler * Duâlar

ENFAS-I HAYRİYYE
Hayırlı nefesler

ENFAS-I MA'DUDE
Sayılı nefesler İnsan hayatı Miktarı muayyen olan ömür dakikaları

ENFES
Daha hoş Çok hoş Daha iyi Pek nefis

ENFES-İ ÂSÂR
Eserlerin en nefisi, eserler içinde en değerli olanı

ENFEZ
En nüfuzlu, daha tesirli

ENFÎ
Burunla ilgili

ENFİYE
Buruna çekilen çürütülmüş tütün tozu

ENFLASYON
Fr Piyasaya gerektiğinden fazla kâğıt para çıkartmaktan dolayı paranın değeri düşüp fiyatların yükselmesi

ENFÜS
(Nefs C) Nefsler, ruhlar, canlar Yaşayanlar

ENFÜSÎ
Bir kimseye mahsus görüş ve düşünüş Nefse, kendi hayatına aid, dâhile aid (Subjektif) (Objektifin zıddı)(İ'lem eyyüh-el-aziz! Afaki mâlumat, yâni; hâriçten, uzaklardan alınan mâlumat, evham ve vesveselerden hâli olamıyor Amma bizzat vicdâni bir şuura mahal olan enfüsi ve dâhili mâlümat ise evham ve ihtimallerden temizdir Binaenaleyh merkezden muhite, dâhilden hârice bakmak lâzımdır MN)

ENGAM
f Vakit, zaman, an Mevsim (Aslı: Encam'dır)

ENGAME
f Topluluk, cemaat, kalabalık, izdiham Toplanma yeri, meclis * Muharebe yeri, ceng meydanı * Oyuncular derneği

ENGAR
f Sanma, zan, tasavvur şüphelenme * Tamamlanmayan, eksik kalan iş

ENGARE
f Tamamlanmayan, eksik kalan iş, nakış veya taslak * Hikâye, efsâne, roman, kıssa * Başdan geçen bir olayı tekrarlama * Hesap defteri * Utanarak geri geri çekilme

ENGAZ
f San'atkârların kullandıkları san'at âletleri

ENGEL
f İlik, düğme * Sözü sohbeti çekilmeyen kaba kimse

ENGEL
t (Bak: Mâni')

ENGİHTE
f Yükseltilmiş, karıştırılmış, oynatılmış, koparılmış

ENGİŞT
f Kömür

ENGİŞTAL
f Hasta ve zayıf kimse Dermansız, bî-derman kişi

ENGİZ
f Koparan, karıştıran, tahrib eden

ENGİZİSYON
Fr XVI ve XVII asırlarda Hristiyan Katolik Mezhebine âit kiliselerden alâkayı kesen veya Papa'ya karşı gelenlere yapılan -insanları arslanlara parçalatmak, fırında yakmak gibi- dehşetli işkenceler veya onları bu azaba mahkûm eden mahkemelere verilen isim * Çok ağır ve çok zâlimce cezâya hükmeden mahkeme * Çok ağır işkence

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ENGÛR
f Üzüm

ENGÛREK
f Gözbebeği

ENGÜBİN
f Bal

ENGÜJ
f Filcilerin fili idare etmekte kullandıkları ucu eğriltilmiş demir karga burnu

ENGÜRUS
Macar * Macaristan

ENGÜŞT
f Parmak

ENGÜŞT-İ KİHİN
Serçe parmak

ENGÜŞT-İ MUHANNÂ
Kınalı parmak

ENGÜŞT-İ NİL
Fakirlik, fukaralık

ENGÜŞT-İ SÜTÜRG
Baş parmak

ENGÜŞTANE
f Dikiş yüksüğü

ENGÜŞTE
f Ekincilerin harman savurdukları âlet, yaba

ENGÜŞT HAİDEN
f Yok farzetmek, bir an için olmadığını kabul etmek * Mahvetmek * Parmakla göstermek

ENHA
(Nahv C) Nahvlar, taraflar, canibler, cihetler, yanlar * Yollar, tarikler

ENHAR
(Nehr C) Nehirler, çaylar, ırmaklar (Bak: Enhür)

ENHAR-I AMÎKA
Derin olan nehirler

ENHAS
En uğursuz, pek uğursuz Eş'em

ENHÜR
(Nehr C) Nehirler, ırmaklar, çaylar, akarsular (Bak: Enhar)

ENİD
Ham * Henüz olmamış çığ nesne * Değişik olmak

ENİK(A)
Güzel, ince Latif şey Ahsen

ENİN
Acı ve sızıdan inleyiş

ENİNDÂR
f İnleyen, enin eden

ENİR
Çirkin huy, fena tabiat, kötü mizac

ENİS(E)
(Üns den) Dost, arkadaş, ünsiyet edilmiş olan Alışılmış, kendisi ile ülfet edilmiş olan Sevgili * Sulu ve ağaçlı yerlerde bulunan ve sesi gayet hoş bir kuş Çeşitli nağmelerde öter, kâh deve gibi kükrer ve at gibi kişner; insana alışır * Yaban horozu

ENİS-İ DİL
Gönül dostu

ENİSAN
f Boş ve mânasız yalan söz

ENİSE
Ateş, nar, od

ENİSE
f Donmuş, pekişmiş şey

ENİSUN
Türkçede hafifleterek "anason" derler

ENİŞE
f Hafiye, gizli polis * Casus Gizli haberler öğrenerek veya sırları çözerek düşmanlara haber veren kimse * Dalkavuk, yaltakçı

ENİT
Hased etmek

ENKA
Daha temiz, en pâk

ENKAD
Bir alaca kuşun adı

ENKAL
İşkence âletleri Bukağılar, kayıt ve kelepçeler * Nefsin cismani alâkalara ve bedeni lezzetlere bağlanıp kalması

ENKAS
En noksan, çok noksan, pek eksik

ENKAZ
Yıkıntı, yıkılmış şeyin artıkları Harabenin parçaları

ENKAZ-I REMİME
Kazaya uğramış ve esaslı tarafları tahrib olmuş gemi veya tekne enkazı

ENKAZ-I ÜMMİD
Ümit yıkıntısı, ye'se düşme

ENKEB
Omuzunda yük olduğu için eğilip yürüyen * Yanında oku ve yayı olmayan kişi

ENKER
(Neker den) Çok kötü, çok nefret edilen Menfur Müstekreh

ENLEM
(Arz dairesi) t Yer yüzünde herhangi bir noktanın ekvatora olan uzaklığının açı cinsinden değeri Dünyanın büyüklüğü X yy başlarında Sincar sahrasında ve Kûfe civarında bir meridyenin uzunluğunu ölçmek suretiyle bulan Musa Oğulları nâmıyla tanınan Muhammed, Ahmed ve Hasan isimlerindeki üç kardeş İslâm âlimidir Avrupa'da bu ölçme, 800 yıl sonra 1736 yılında yapılmıştır

ENMA
(Nümuv den) En çok, en ziyade bereketli ve büyümüş olmak

ENMAR
(Nimr C) Nimrler, kaplanlar

ENMAS
Kaşının kılları az olan kişi

ENMELE
(C: Enâmil) Parmak ucu

ENMUZEC
Nümune, misâl, örnek

ENNANE
Çok inleyen ve çok şikâyetçi olan kadın

ENNE
Çok inleyen

ENNE
Gr: Kat'iyyet bildirir ve kelimenin başına getirilir (Bak: İnne)

EN-NUR
Cenab-ı Hakk'ın her çeşit nurun Halik'ı olması ve onlara nur vermesi dolayısıyla bir ismi

ENSA
(Nesy C) Unutmalar, nesyler

ENSAB
(Neseb C) Soylar, nesebler Baba tarafından hısımlar

ENSAB
(Nasb C) Dikili taşlar Müşriklerin, yanında kurban kestikleri putlar

ENSAB
Doğru boynuzlu

ENSAC
(Nesc C) Nesicler (Bak: Nesc)

ENSAF
(İnsaf dan) Daha insaflı, çok acıyan, en merhametli

ENSAF
(Nısf C) Nısıflar, yarımlar

ENSAL
(Nesl C) Nesiller Soylar Zürriyetler Sülâleler

ENSAR
(Nâsır C) Yardımcılar Müdâfiler * Peygamberimiz Resul-ü Ekrem (ASM) Mekke'den Medine'ye hicretinde Onun mücadelesine iştirak edip ona yardımcı, müdâfi, muhafız vaziyetini alan ve Cenâb-ı Hak'tan ve Hz Peygamber'den (ASM) yardım ve nusret dileyen Sahabe-i Kiram hazeratı Bu Zevat-ı Kirâm Medine'deki "Evs ve Hazreç" kabilesindendirler (RAnhüm) Ensârullah da denir (Bak: Ashab)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ENSEB
En lâyık, çok münasib, tam yerinde

ENŞAT
Kovası, bir defa çekmekte çıkan, dibi yakın kuyu

ENTAK
(Nutk dan) Çok güzel söz söyliyen, çok iyi nutuk veren

ENTE
Sen (Bak: Şahıs zamiri)

ENTELLEKTÜEL
Fr (Bak: Münevver) Aydın Akıl ve zihinle ilgili

ENTERESAN
Fr Alâka çekici, dikkate lâyık, nazarı celbedici Câlib-i dikkat

ENTERNE
Fr Belirli bir yerde oturmağa mecbur edilen yahut gözaltına alınan kimse

ENTİMEM
yun Man: Mantıkta kısaltılmış kıyas şekli Öncül veya had denilen ve bilinen kaziyelerden biri söylenmeden sonuca varmak Örnek: (Orucu bozdu, o halde 61 gün keffareten oruç tutması gerekir) Burada hadlerden biri (Orucu bozan, 61 gün keffareten oruç tutar), kaziyesi biliniyor kabul edilerek söylenmiştir ve yalnız (Orucu bozdu) kaziyesinden hareket edilerek sonuç çıkarılmıştır

ENTRİKA
İtl Hile, gizli tedbir ve dolap

ENUK
Kartal kuşu

ENUŞA
f Mecusi mezhebi * Sevinç, sürur, neş'e * Adalet, âdillik, doğruluk, hakdan ayrılmamaklık

ENUŞE
f Hoş, mes'ut, saadetli * Genç padişah * şarab, içki

ENÜK
Kurşun

EN'ÜM
(Ni'met C) Nimetler, iyilikler, lütuflar, ihsanlar * Medine-i Münevverede bir mevki ismi

ENVA'
(Nev' C) Neviler, çeşitler, türler

ENVA'-I KESİRE
Çok çeşitler, çok neviler

ENVAH
(Nevh C) Nevhler, ölmüş olan bir kişinin arkasından ağlayan kadınlar, matem tutan hanımlar, ağıt yakanlar

ENVAR
(Nur C) Nurlar, ışıklar, aydınlıklar Maddi veya mânevi karanlıktan kurtarmaya vâsıta olanlar

ENVEK
(C: Nevkâ) Ahmak

ENVER
En nurlu, daha nurlu, çok parlak

ENYAB
Çenenin yan tarafındaki kesici veya azı dişleri

ENZA'
Kılsız, tüysüz kimse

ENZAD
(Nazad C) Şanlı, şerefli, namlı ve tertibli kimseler * Toprak tabakaları

ENZAL
(Nezl ve Nizil C) Soysuzlar, alçaklar, âdi ve aşağılık adamlar

ENZAM
Balıkların karınlarında peydâ olan yumurta dizileri

ENZAR
(Nazar C) Bakışlar, görüşler Seyr

ENZAR-I DİKKAT
Dikkatli bakışlar, dikkatli görüşler

EPİK
Fr Mevzuu kahramanca olan yazıların frenkçe ismi

EPSAN
f Bileği taşı

EPÜRNAK
f Delikanlı, genç yiğit, bahadır

ER
f Eğer, şâyet, ise, olsa, olur ise mânalarına gelir

ER
Erken, geç değil

ERABET
Akıllı, zeyrek ve uslu olma

E'RAC
Anadan doğma topal, aksak

ERACİF
Uydurma, yalan sözler (Bak: Recefe)

ERACİF VE EKÂZİB
Yalan ve uydurma sözler

ERACİH
(Urcuha C) Salıncaklar

ERACİZ
(Ürcuze C) Mısraları kafiyeli, kısa vezinli şiirler, kasideler

ERADÎN
(Arz C) Yerler Arzlar, dünyalar

ERAHH
Tırnağı yassı ve geniş olan hayvan

ERAİK
(Erike C) Tahtlar Koltuklar

ERAK
Uykusuzluk

ERAKK
Çok ince, ziyade rakik, ince ve yumuşak

ERAKK-I HİSSİYAT
Duyguların en inceleri Gizli hisler, ince duygular

ERAMİL(E)
(Ermele C) Bekârlar Dul kadınlar Kocaları ölmüş veya boşanmış kadınlar

ER'AN
Ahmak, bön, salak, ebleh * Deli, çılgın * Şaşkın, şaşırmış, taaccüb etmiş * Uzun boylu, akılsız kişi * Leşker * Dağ (Müe: Ra'nâ)

ERANİB
(Erneb C) Tavşanlar

ERANİB
(Ernebe C) Burun uçları

ER'AS
Zayıflığından veya yorulduğundan dolayı yab yab yürüyen kişi

ERAS
Başı büyük olan kimse

ERASS
Sık dişli

ERAVEND
f şevk, arzu, istek, taleb * şan, nam, şöhret, meşhur olma

ERAYİS
(Eris C) Çiftçiler, ekinciler

ERAZİL
(Erzel C) Reziller, namussuzlar, yüzsüzler

ERBAA
Dört

ERBAB
f Ulu, ulvi, âlâ * Reis, başkan, şef

ERBAB
(Rab C) Sahipler * Rabler, Terbiyeciler * Bâtıl ilâhlar * Türkçede diğer bir mânası: Maharet sahibi, elinden iyi iş çıkan kimse Bir işin ehli

ERBAB-I DENÂET
Alçak ve rezil kimseler

ERBAB-I GARAZ
f Garaz sahibleri, kötü niyetliler

ERBAB-I SİYER
Tarihçiler Peygamberimiz Resul-i Ekrem'in (ASM) hayatını bilenler

ERBAH
(Ribh C) Ribhler, faydalar, kazançlar, kârlar, gelirler * Faizler

ERBAİN
Kırk Kırk gün devam eden kara kış

ERBAİYYET
Dört olmak

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ERBAŞ
Ask: Subay ve assubayların dışında kalan rütbeli asker

ERBAUN
Kırk sayısı

ERBED
Boz renkli

ERC
f Kıymet, kadr, değer * Gergedan

ERC
Uzunluğuna yapılan ev

ERCA
(Recâ C) Taraflar, yönler, cihetler

ERCA
Çok rica edilen, pek fazla taleb edilen, çok istenilen

ERCAF
(C: Eracif) Yalan haber

ERCAH
Daha üstün, daha râcih

ERCAL
(Ricl C) Ayaklar

ERCAN
Fars diyarında bir yerin adı

ERCEL
Büyük ayaklı kişi * Ayakları siğilli olan at

ERCEN
Dübüründe zahmeti olan deve

ERCİL
bot: Ceviz-i hindi Hindistan cevizi

ERCİYE
Arkaya, sonraya bırakılan şey

ERCMENDÎ
f Haysiyetli, şerefli, itibarlı, muhterem

ERCUZE
(Bak: Kaside-i Ercuze)

ERCÜL
(Ricl C) Ricller, ayaklar

ERCÜMEND
f Muhterem, şerefli Muazzez

ERCÜVAN
Erguvan çiçeği * Kırmızı kadife * Kırmızı şey

ERD
f Öfke, kahır, kızgınlık, hiddet * Un

ERDA
Ağaç kurdu

ERDE
Çürük nesne

ERDEB
f Muharebe, ceng, cidâl, kavga

ERDEB
Bir ağırlık ölçüsüdür Arab ülkelerinde kullanılır Miktarı, İstanbul kilesiyle dokuz kileyi karşıladığı gibi, kullanıldığı mahalle göre de değişir

ERDEM
Usta gemici

ERDEN
Bir nevi kumaş

ERDİYE
(Rıdâ C) Baş örtüleri

ERD-ŞİR
f Eski İran hükümdarlarından bazılarının adıdır

EREB
Hâcet, ihtiyaç San'at

EREC
Güzel ve hoş koku Misk ü anber ve ıtır gibi şeylerin güzel kokusu

EREDA
(C: Erad-Erâdât) Ağaç kurdu Güve

ER'EF
Daha rauf, çok şefkatli

EREK
Misvak ağacını çok yediğinden dolayı devenin karnı incinmek

EREN
t Yetişen Ermiş Veli

EREN
Sevinmek, sürur

ERENDAN
f "Hâşâ" mânasına inkâr ifade eden bir kelimedir

ERENDİZ
Müşteri gezegeni Jüpiter yıldızı

ERES
Çiftçilik, çiftçi olma

ER'ES
Başı büyük, kocakafa

ERETT
Peltek adam, kekeme kimse

ERFA'
Daha yüksek, çok ulvi, en yüce

ERFA'-I DERECÂT
Derecelerin en yükseği

ERFAK
En ziyade yumuşak * Arkadaş, refik olmaya en çok lâyık, elyak

ERFEŞ
Nefsî isteklerine düşkün olan * Kulakları uzun ve kaba (adam)

ERGA(B)
(Ergav) : f Irmak, dere, çay, nehir, akarsu * Su akıtmak için açılan yol, ark

ERGAD
Maişetçe daha ferahlık Geniş maişet

ERGAL
Sünnet olmamış kişi

ERGAN
Söz dinlemek

ERGANDE
f Hırslı, öfkeli * İçkiye düşkün olan sarhoş

ERGAVAN
Bir kırmızı çiçek Ercüvân denilen kırmızı çiçekli ağaç

ERGEN
(Bâliğ) Çocukluk çağından gençlik çağına geçmiş olan, aklı ermeğe başlamış, bâliğErginlik çağına gelen müslüman genç, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek gibi Allah'ın farz kıldığı emirlerini yerine getirmeğe mükellef (yükümlü) olur Küçük yaştan itibaren derece derece gerekli dini bilgiyi öğrenir Ve iyi alışkanlıklar edinirse ergenlik çağında bunlara daha kolay uyar

ERGİDE
f Hiddetlenmiş, kızmış, öfkelenmiş, asabileşmiş

ERGİDE-NİGÂH
f Öfkeli, hiddetli bakış

ERGİMEK
(Bak: Zeveban etmek)

ERGUN
f Sert başlı at Hızlı ve oynak olarak giden at

ERGÜVAN
Güzel ve parlak kızıl renkli bir çiçek (Garbda ercuvan denilir)

ERHA
(Rehâ C) El değirmenleri

ERHAB
Vâsi, geniş, açık

ERHAM
(Rahim C) Döl yatakları, rahimler * Yakın hısımlar, akrabalar

ERHAM
En rahim, en merhametli, en çok şefkatli

ERHAM-ÜR RÂHİMÎN
Merhametlilerin en merhametlisi * Allah'ın (CC) sıfatlarındandır

ERHAM
Başı beyaz olan at

ERHAS
(Rahis den) Pek ucuz

ERİC
Güzel koku Misk, anber ve ıtır gibi hoş ve lâtif olan şeylerin kokusu

ERİD
Besili, semiz

ERİH
Râyiha-i tayyibe Temiz ve güzel koku

ERİKE
Taht Padişahın tahtı * Oturulacak yer Koltuk

ERİKE-ÂRÂ
f Tahtı güzelleştiren, süsleyen (Padişah)

ERİKE-NİŞİN
f Tahtta oturan

ERİKE-PİRÂ
f Tahtı süsleyen, pâdişah

ERİS
f Zeki, akıllı, uyanık, zeyrek, uslu

ERİS(Î)
Çiftçi, çift süren, ekinci

ERİŞ
f Bilek * Arşın, endaze

ERİŞ
Sakatlanan bir uzuv için yaralayandan alınan şer'i diyet * Satıldıktan sonra kusuru ve noksanları belli olan malın, kıymetinden bunun için indirilen miktar

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ERK
Tıb: Uykusuzluk hastalığı

ERK
Kuvvet, kudret, güç, iktidar, nüfuz

ERKA
Ziyade yükselen Çok yükselen

ERKAB
Boynu kalın olan adam veya arslan

ERKABAN
Uzun boyunlu

ERKAH
(Rükh C) Rükhler, sığınılacak yerler, sığınaklar, siperler

ERKAM
Rakamlar Sayı işaretleri * Yazılar

ERKAM-I AŞERE
Sıfır da dahil olduğu birden dokuza kadar olan sayılar

ERKAM-I CÜMEL
Ebced hesabı

ERKÂN
(Rükn C) Rükünler Esaslar Temeller İleri gelen kimseler

ERKÂN-I ASKERİYE
Yüksek rütbeli askerler Zabitler, subaylar

ERKÂN-I DEVLET
Devletin ileri gelenleri, dünyevi makamca ileri olanları

ERKÂN-I HARB
Harb için yetişmiş zâbit Kurmay subay * Harb işlerini idare eden kumandanlar Harb erkânı

ERKÂN-I İSLÂMİYE
İslâmiyetin esasları, temelleri, rükünleri (Şehâdet getirmek, Namaz kılmak, Oruç tutmak, Zekât vermek ve Hacca gitmek)

ERKÂN-I SALÂT
Namazın rükünleri

ERKÂN-I SEB'A
Yedi rükün

ERKAN
Sarılık denilen bir hastalık çeşidi * Ekini ifsâd eden âfet

ERKAM
(C: Erâkım) Alaca yılan

ERKAŞ
(C: Erakiş) Siyahlı-beyazlı alaca yılan

ERKAT(A)
(C: Erâkıt) Aklı karalı alaca yılan * Yer yer beyazlığı olan her kara nesne

ERKE
Misvak ağacı Bu ağaç sıcak memleketlerde ve bilhassa Yemende yetişir

ERKEB
Büyük dizli Dizleri büyük olan kimse * Bir dizi diğerinden büyük olan deve

ERM
Bükmek

ERMAGAN
f Armağan, hediye Bir kimseye bir işteki muvaffakiyetinden dolayı verilen hediye

ERMAH
(Remh C) Remhler, darbeler, vuruşlar * (Rumh C) Rumhlar, süngüler, mızraklar

ERMAM
(Rimme C) Çürük kemikler

ERMAN
f Arzu, istek, taleb * Pişmanlık, pişman olmak, nedamet

ERMAN-HÂR
f Pişman olan, nedamet eden

ERMAS
Eski ve köhne nesne * (Remes C) Sallar

ERMAS
Gözü çapaklı kişi

ERMED
Kül rengi, gri Boz renkli nesne * Gözü ağrıyan adam

ERMEDA
Ateş külü

ERMEL
(C: Erâmil) Ayakları siyah olan koyun * Kadını olmayan erkek

ERMELE
(C: Erâmil) Erkeği olmayan kadın

ERMENİ
Eskiden batı Asya'nın kuzey kısmında ve Avrupa'nın Asya'ya komşu olan bazı yerlerinde dağınık şekilde yaşayan bir milletti ki, İranlılar ve Romalılar tarafından birçok defa mağlub edilmeleri üzerine çeşitli yerlere dağılmışlardır Ve bu dağılma sonucunda büyük şehirlere de yerleşerek san'at, kuyumculuk ve ticaret gibi işleri elde etmişlerdir Ermeniler nerede varsa, bugün kendi dillerini konuşmaktadırlar Anadolu'da yaşayanların bir kısmı Türkçe ve Kürtçeyi de iyi bilirler

ERMİDA'
Kül

ERMİYE
(Remi C) Remiler, kasırga bulutları ki, bu bulutlardan dolu yağar

ERMUN
f Gündelikçiye verilen peşin ücret

ERNEB
Tavşan * Kadın ziynetlerinden biri * İri fare

ERNEBE
(C: Eranib) Burun ucu

ERRAC
Fesatçı, müzevir, yalancı adam, sahtekâr

ERRAHİM
En merhametli, büyük nimetler veren, verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedi nimetler vermek suretiyle mükâfatlandıran Allah (CC)

ERRE
f Tahta kesecek dişli âlet, bıçkı (Küçüğüne verilen testere ismi bundan gelir)

ERRE-HÂNE
f Bıçkı yeri, hızar

ERRE-KEŞ
f Bıçkıcı

ERREZZAK
Bütün rızıkları ve faydalanacak şeyleri yaratan ve ihsan eden Allah (CC)

ERS
f Gözyaşı

ERS
Ekmek

ERSAD
(Rasad C) Rasadlar, gözlemler, gözetlemeler, gözlemeler

ERSAH
Uylukları etsiz, zayıf (adam) * Kurt

ERSEM
Üst dudağı beyaz olan at

ERSEN
f Meclis, kongre, cemiyet

ERSUSA
Şeair-i İslâmiyeden olan ve Osmanlı İmparatorluğu zamanında kullanılan kavuk, büyük sarık

ERŞ
Fesat, niza, ihtilaf, rüşvet * Fışkırmak * Tırmalamak * Fık: Yaralanan veya kesilen bir uzuvdan dolayı verilmesi lâzım gelen diyet

ERŞAH
Cin fikirli adam

ERŞED
Her hali daha iyi olan * Doğru yola diğerlerinden daha yakın olan

ERŞEM
Yemeğin kokusundan iştahı gelep karnı acıkan (adam) * Vücuduna iğne batırıp çivit ile şekil veya resim yapan adam

ERTA
Bir ağaç cinsidir ve yaprağıyla debbağlar sahtiyan boyarlar

ERTEL
Peltek adam

ERUME
(C: Erum) Kök, anakök Asıl, menba * Ağacın ve boynuzun kökleri

ERVA'
Çok güzel olan genç * Son derece yiğit, cesur ve bahadır adam * Korkmak

ERVAH
(Ruh C) Ruhlar Canlar

ERVAH-I HABİSE
Habis, kötü ruhlar Allah'a isyan eden, itaati sevmeyen anarşist ruhlar

ERVAH-I TAYYİBE
İyi ruhlar, iyi kimselerin ruhları

ERVAH
Halk içinde yürürken at üzerindeymiş gibi görünen uzun boylu kimse * Adımları birbirine yakın olan

ERVAK
(Revk C) Revkler, perdeler, örtüler * Çadırlar, muvakkat olarak bezden yapılan odalar

ERVAK
Sâfi nesne * Uzun dişli adam

ERVAM
(Rumi C) Romalılar, Roma imparatorluğu halkından olanlar, rumlar * Rumiler, Arap diyarının haricinde bulunanlar

ERVEB
Yoğurt

ERVEC
Halk içinde çok geçen şey

ERVENAN
Dik ses, sadâ * Iztırablı, sıkıntılı, üzüntülü gün

ERVEND
f Tecrübe, deneme, sınama * şeref, şan, şöhret, nam ve itibar, haysiyet

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ERYAF
(Rif C) Verimli, mamur, düz ve ekini bol olan yerler

ERZ
f Kıymet, baha, değer Kadir ve itibar

ERZAK
(Rızık C) Rızıklar Azıklar Yiyecek içecek maddeler İhtiyaçlar Maddi, mânevi muhtaç olduğumuz şeyler

ERZAK-I ASKERİYYE
Askere verilen erzak

ERZAL
(Rezil C) Reziller Kepâzeler Herkesten hakaret ve nefret görenler

ERZAN
f Ucuz, değeri düşük, pahalı olmayan * Lâyık, münâsib, muvafık, elyâk, şâyân, müstehak, uygun, yerinde

ERZANÎ
f Ucuzluk * Lâyıklık, liyakat, münasiblik, muvafakat, uygunluk

ERZANİŞ
f Hayır ve iyilikler

ERZE
Çam ağacı

ERZE
f Samanlı sıva çamuru * Çamdan çıkarılan zift

ERZE-GER
f Sıvacı

ERZEL
Daha rezil Çok fena Pek kötü En rezil

ERZEL-İ NÂS
İnsanların en rezili, en fenası

ERZEL-İ ÖMR
İhtiyarlığın sonları, bunaklık günleri

ERZEN
Kendisinden sopa ve baston yapılan bir cins sağlam ağaç * Şam darısı denen beyaz ve iri cins darı

ERZENÎN
f Darı ekmeği

ERZİDE
f Pahası kesilmiş, kıymeti kararlaştırılmış, değeri belli edilmiş olan şey

ERZİZ
f Kalay

ES
Koyuna iys iys demek

ESA'
Atmak

ESA
Merhem, tiryak, ilâç

ES'AB
(Sa'b dan) Pek zor, çok zor

ES'AB-I UMUR
İşlerin en zor olanı

ESABE
(C: Esâib) Bir nevi ağaç

ESABİ'
(İsbi' C) Parmaklar

ESABİ-ÜL KADEM
Ayak parmakları

ESABÎ'
(Üsbu' C) Haftalar, yedi günlük zamanlar

ES'ABÎ
Gayet güzel ve beyaz göz

ES'AD
Daha mes'ud, en bahtiyar Daha said olan En mes'ud

ESADD
Menedici

ESAFİL
(Esfel C) Esfeller Sefâlet çekenler Pek adi ve bayağı kimseler Çok alçak olanlar

ESAHH
En sahih Çok doğru İllet ve kusurdan çok uzak ve beri olan $

ESAKIF
(Üskuf C) Piskoposlar, başpapazlar, metropolitler

ESAKİF
(Eskef C) Eskiciler, kunduracılar

ESAKK
Yürürken dizlerini birbirine vuran

ESAL
Tâzim etmek, övüp medhetmek

ES'AL
Dişinin yanında zâid bir diş daha biten kimse

ESALE
Uzun yüzlü olmak Sarkık olmak

ESALİB
(Üslub C) Üslublar Tarzlar Cihetler

ESAM
Günah * Günah için olan cezâ

ESAME
Askerlerin ve bilhassa Yeniçerilerin kaydı, ulüfe defteri

ESAMİ
İsimler, adlar

ESAMM
(C: Summun) Kulağı sağır olan * Katı taş

ESANİD
İsnadlar Senedler

ESANS
Çeşitli yollarla bitkilerden elde edilen veya suni olarak yapılan, kokulu ve uçucu sıvı

ES'AR
(Sı'r C) Narhlar Satılan şeylerin bilinen ve değişmeyen fiatları

ES'AR
(Su'r C) Yiyecek içecek artığı

ESAR
Esirlerin ellerini bağladıkları ince kayış

ESARET
Esirlik Kölelik Kullara kendini teslim etmiş olmak Başka milletten olanlara boyun eğmek

ESARET-İ HAYVANÎ
Hayvanlara yakışır bir esirlik Zulüm, işkence ve haksızlık içinde hayat geçirmek

ESARİR
Gizli sırlar * Yüz ve avuçtaki çizgiler

ESAS
Temel Kök Rükün şart Hakikat ve mahiyetler

ESAS
Ev eşyası Eve âit lüzumlu şeyler * Mal Rızık

ESASAT
(Esas C) Esaslar Temeller, kökler

ESASE
f Gözucu ile bakma

ESASEN
Kendiliğinden, aslından, temelinden

ESASİYYE
Asılla temelle alâkalı Esasa ait ve müteallik

ESATÎN
Sütunlar Üstüvaneler Direkler * Mc: İleri gelen kimseler

ESATİR
İlk zamanlara ait uydurma hikâyeler Masallar Mitoloji * Saflar Sıralar

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ESATİR-ÜL EVVELÎN
İlk zamanlara ait efsâneler

ESATÎZ
(Esâtîze) : (Üstaz C) Usta başıları Bir işin tedbirinde, öğretilmesinde önderlik edenler

ESATT
(C: Sitât) Köse

ESAVİD
(Sevâd C) Sevadlar, karanlıklar, siyahlıklar

ESB
At, beygir, feres

ESB-İ SABÂ-REFTER
f Rüzgâr gibi giden at

ESB-İ TÂZİ
Arap atı

ESBAB
(Sebeb C) Sebebler Bir şeye vâsıta olanlar Sebeb olanlar (Evet, izzet ve azamet ister ki; esbab, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında Tevhid ve Celâl ister ki; esbab, ellerini çeksinler te'sir-i hakikiden M N)(Cenab-ı Hak, müsebbebatı esbaba bağlamakla, intizamı, temin eden bir nizamı kâinatta vaz'etmiş Ve her şeyi, o nizama müraat etmeğe ve o nizamla kalmaya tevcih etmiştir Ve bilhasa insanı da, o daire-i esbaba mürâat ve merbutiyet etmeğe mükellef kılmıştır Her ne kadar dünyada, daire-i esbab, daire-i itikada galip ise de; Ahirette hakaik-i itikadiye tamamen tecelli etmekle, daire-i esbaba galebe edecektir Buna binaen, bu dairelerin herbirisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler vardır Ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâzımdır Aksi takdirde daire-i esbabda iken; tabiatiyle, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan; Mu'tezile olur ki, te'siri esbaba verir Ve keza, daire-i itikadda iken, ruhuyle, imaniyle daire-i esbaba bakan da, esbaba kıymet vermeyerek Cebriye mezhebi gibi tenbelcesine bir tevekkül ile nizâm-ı âleme muhalefet eder İİ)

ESBAB-I FESHİYYE
Huk: Bir i'lâmın istinaf suretiyle bozulmasını icabettiren sebepler

ESBAB-I HAKİKİYE
Gerçek sebepler, hakiki sebepler

ESBAB-I MÛCİBE
Gerektiren sebebler İcab eden sebepler

ESBAB-I MUHAFFİFE
(Esbâb-ı mazeret) Yapılan bir cürmün ve kabahatın cezasını hafifletici sebebler

ESBAB-I MÜCBİRE
İcbar eden, cebreden, zorlayan sebepler

ESBAB-I MÜŞEDDİDE
Kuvvetlendiren, artıran sebepler Cezâ hukukunda; cezâyı ağırlaştıran kanuni veya takdiri sebepler (Esbâb-ı muhaffifenin zıddıdır)

ESBAB-I NAKZİYYE
Bir hükmün daha yüksek bir merci tarafından bozulmasını icâb ettiren sebepler Bozma sebepleri

ESBAB-I NÜZUL
İnmesinin sebebleri * Kur'an-ı Kerim âyetlerinin gelmesine (Cebrail Aleyhisselâm vasıtası ile indirilmesine) sebeb olan hâdiseler

ESBAB-I SAHİHA
Doğru ve sahih sebepler

ESBAB-I SÜBUTİYE
İsbata yarıyan sebepler Sübut delilleri

ESBAB-I TABÎİYE
Tabiattaki sebepler (Bak: Delil-i İnâyet)

ESBABPEREST
Allah'ı unutarak sebeblere haddinden ziyade değer veren Her şeyi bir sebebe bağlayıp, Allah'ın fâil ve her şeyin hâkimi olduğunu inkâr eden veya ona kıymet vermek istemeyen(Arkadaş! Esbab ve vesaiti, insan, kucağına alıp yapışırsa, zillet ve hakarete sebep olur Meselâ kelb, bütün hayvanlar içerisinde birkaç sıfat-ı hasene ile muttasıftır ve o sıfatlar ile iştihar etmiştir Hatta sadâkat ve vefâdarlığı darb-ı mesel olmuştur Bu güzel ahlâkına binâen, insanlar arasında kendisine, mübarek bir hayvan nazarıyla bakılmağa lâyık iken, maalesef insanlar arasında mübarekiyet değil necis-ül-ayn addedilmiştirTavuk, inek, kedi gibi sair hayvanlarda, insanların onlara yaptıkları ihsanlara karşı şükran hissi olmadığı halde, insanlarca aziz ve mübarek addedilmektedirler Bunun esbabı ise, kelpte hırs marazı fazla olduğundan esbab-ı zâhiriyeye öyle bir derece ihtimam ile yapışır ki; Mün'im-i Hakiki'den bütün bütün gafletine sebep olur Binaenaleyh, vasıtayı müessir bilerek Müessir-i Hakiki'den yaptığı gaflete ceza olarak necis hükmünü almıştır ki tâhir olsun Çünki hükümler, hadler, günahları afveder; ve beyn-en-nas tahkir darbesini, gaflete keffâret olarak yemiştirÖteki hayvanlar ise vesaiti bilmiyorlar ve esbaba o kadar kıymet vermiyorlar Meselâ, kedi seni sever, tazarru' eder (senden ihsanı alıncaya kadar) İhsanı aldıktan sonra öyle bir tavır alır ki; sanki aranızda muârefe yokmuş ve kendilerinde, sana karşı şükran hissi de yoktur Ancak Mün'im-i Hakiki'ye şükran hisleri vardır Çünki, fıtratları Sânii bilir ve lisan-ı halleriyle ibadetini yaparlar Şuur olsun olmasınEvet kedinin "mır! mır! ları "Yâ Rahim! Yâ Rahim! Yâ Rahim!" dir MN)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ESBAK
Geçenki, geçen, evvelki, önceki Daha önce geçmiş olan Evvel gelen

ESBAN
Kadınların başlarını örttükleri güzel ve ince bir örtü * Kadınların, yüzlerini örtükleri peçe, tül

ESBAT
Rahatlar, huzurlar * Haftanın son günleri

ESBAT
(Sıbt C) Torunlar Çocuğunun çocukları Oğlunun oğulları * Beni İsrâil kabileleri

ESBEL
Bıyıkları uzun olan adam

ESBİL
f At hırsızı, at çalan

ESBRAN
f At süren, süvâri, at koşturan

ESBRİZ
(Esb-riz) f At koşusu * Savaş meydanı

ESBSÜVAR
(Esb-süvâr) f Ata binmiş

ESBTAZ
f At koşturucu, at koşturan * At koşturacak meydan, saha * Her şemsî ayın onsekizinci günü

ESCA'
(Sec' C) Edb: Nesirde fıkra sonlarının kafiye tarzında olan uygunlukları, vezinli nesirler

ESCAL
(Secel C) İçi su dolu kovalar

ESCER
Kırmızı gözlü kimse * Su biriken yer

ESDAF
Sadefler, inci kabukları * Midye ve isridye gibi deniz mahluklarının şeffaf, parlak kabukları

ESDAK
(Sıdk dan) Çok sadık, doğru ve emniyetli kimse

ESDİKA
Sâdıklar, sâdık olanlar

ESED
Arslan, şir

ESEDD
Sağlam, kavi, muhkem

ESEDÎ
Arslana aid * Üzerinde arslan resmi bulunan mâdeni para

ESEDULLAH
Allah'ın arslanı * Hz Ali'nin (RA) bir nâmı, lâkabı

ESEF
Hüzün, gam, nedamet, pişmanlık Daralmak Elden çıkan bir şey için hâsıl olan üzüntü

ESEFA
Vâ esefâ! Eyvah, yazık!

ESEF-HAN
f Acıyan, merhamet eden, şefkat eden, esef eden

ESEF-NAK
f Hüzünlü, acıklı, esefli

ESEKK
Tavşan * Kulağı kesik olan * Küçük kulaklı * Kulağı işitmeyen Sağır

ESELE
(C: Eslâl-Üsül) Ilgın ağacı * Asıl

ESELE
(C Eselât) Dil ucu * Urgan ucu Uzun süngü

ES'ELÜKE
Senden isterim (meâlinde)

ESENN
Daha yaşlı, en yaşlı İhtiyar

ESER
Yapı, birinin meydana getirdiği şey * Bir hususa dâir Peygamberimizden (ASM) rivâyet bulunması Sünen-i Resul * Bir şeyin varlığına delâlet eden te'sir * Meydana getirilen kitap Kitap te'lifi

ESER-İ DEST
El eseri, kendi kuvvet ve kudretinin eseri

ESER-İ HAYAT
Hayat alâmeti, hayat eseri, hayat belirtisi

ESER-İ SAN'AT
San'at eseri San'at değeri olan eser

ESER-İ CEDİD
Eskiden imâl edilen kâğıt cinslerinden birinin adı idi

ESER
Serçe kuşu Usfur * Göbeğinde illeti olan

ESFA
En saf, pek safi, pek temiz

ESFA
Alnı dar at * Tez yürüyüşlü katır

ESFAD
(Safd C) Atiyye ve ihsanlar

ESFAR
(Sefer C) Seferler, yolculuklar, yola gidişler * Düşmana karşı gidişler, akınlar * (Sifr C) Büyük kitaplar, ciltler

ESFAR-I BAHRİYYE
Deniz yolculukları Deniz seferleri

ESFAR-I BAÎDE
Yolculuklar, uzak seferler

ESMAK
(Semek C) Semekler, balıklar

ESMAN
(Sümn-Semen C) Her şeyin pahası, tutarları, semenleri * Sekizde birler

ESMAR
(Semer C) Meyveler, Yemişler

ESMAR
(Semer C) Masallar Akşam sohbetleri

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) ESMAT
(C: Sümut) Saçının ve sakalının karası beyazıyla karışıp ikisi beraber olmak

ESMER
Siyaha, karaya çalan kumral renk

ESNA
Ara Aralık Sıra Vakit Zaman Hengâm

ESNA-İ HARB
Ask: Savaş anı, harb sırası, ceng zamanı, muharebe esnâsı

ESNA-İ TESADÜM
Ask: Çarpışma anı, müsademe zamanı, vuruşma esnası

ESNA
Daha parlak En parlak

ESNA'
Bülent, yüksek, yüce, ulvi

ESNAF
Sınıflar Sıralar Türlüler, menbalar, menşe'ler, asıllar, esaslar

ESNAH
(Sinh C) Kökler, menbalar, menşe'ler, asıllar, esaslar

ESNAM
(Sanem C) Putlar Tapılan heykeller Suretler Sanemler

ESNAMPEREST
Puta tapan, putperest

ESNAN
(Sinn C) Dişler * Yaşlar İnsanın doğduğu andan ölümüne kadar uzvî sîretinde birbirini takibeden muhtelif zamanlar (Yâni: Tufuliyet, Sabavet, Şebabet, Kühûlet ve Şeyhuhet denilen zamanlar)

ESNİYE
(Senâ C) Övmeler Senâlar Medhetmeler

ESR
Esir etmek * Muhkem bağlamak * Takviye etmek (Bak: Esir) * Göbeğinde illeti olan

ESRA'
Daha çabuk Pek çabuk Çok sür'atli Çok seri * (C: Esâri) Asma filizi * Başı kırmızı, gövdesi beyaz olup, kum içinde bulunan bir böcek

ESRAR
(Sır C) Sırlar Gizli hikmetler ve mânalar Bilinmeyen şeyler * Keyif veren zehir Uyuşturucu madde * Elinde ve el ayasında olan hatlar

ESRAR-I HAFİYYE
Gizli ve saklı sırlar

ESRAR-I HÜSN Ü ÂN
Güzelliğin sırları

ESRAR-ENGİZ
f Esrarlı, gizli, ürperti verici

ESRAR-KEŞ
f Esrar denen zehiri kullanan kimse Esrar içen

ESREM
Kırık dişli, dişleri kırılmış veya dökülmüş olan kişi

ESRİK
Sarhoş, mest * Azgın, kızgın * Zayıf, hasta, hâlsiz, dermansız, tâkatsiz

ESRÜM
Dişi dökük olan kimse

ESS
Otun vaya saçın çok ve sık olup birbirine dolaşması

ESSALAVAT
Peygamberimiz Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimize veya Cenab-ı Hakk'a (CC) karşı hamd, şükür ve teşekkür ifade eden dua, selâm ve salâvâtlar (Bak: Salâvat)

ESSEBEBÜ KELFAİL
(Essebebü ke-l fâil) Bir işe sebeb olan, o şeyi yapan fâil gibidir (mealinde) (Hizmet-i Kur'âniye ve imâniyenin yapılmasına sebeb olanlar, bu mukaddes hizmeti yapmış gibi mes'ud ve me'cur olurlar, hayırlara, ecir ve sevablara nâil olmak nimet-i uzmasına erişirler)

EST
Ayakları uzun olan

ESTA'
(Satı dan) Uzun boyunlu Boynu uzun olan insan veya hayvan

ESTAĞFİRULLAH
Cenâb-ı Hak'tan kusurumun örtülmesini dilerim Allah (CC) kusurumu efvetsin (mealinde, kusurunu anlayan bir müslümanın duâsı Hürmet veya ikramlara karşı tevâzu maksadı ile de söylenmektedir) (Bak: İstiğfar)

ESTAN(E)
f İstirahat edilecek ve uyunacak rahat yer

ESTAR
Örtüler, perdeler

ESTAR
(Satr C) Yazı dizileri, satırlar

ESTEH
f Çekirdek * Kemik Vücud iskeletini meydana getiren nesne

ESTEÎN
Yardım isterim, istiâne ederim (meâlinde fiil olup, müfred birinci şahıstır)

ESTER
Katır

ESTERVEN
f Çocuk doğurmayan, kısır kadın

ESTİNE
f Yumurta

ESÛF
Fazlaca eseflenen, pek üzülen, çok kederlenen, çok fazla acıyan, yufka yürekli

ESUK
Deli koyun

ESUM
Çok yalancı, iftiracı, kabahatli ve günahkâr olan adam

ESUS
Katı, sağlam, muhkem nesne

ESVA'
(Sâ' C) Kuyular, çukur yerler * Ölçekler

ESVAB
(Sevb C) Sevbler, giyecekler, giyimler

ESVAF
(Suf C) Suflar, koyun yünleri

ESVAK
(Sûk C) Çarşılar Pazarlar

ESVAK
Uzun incikli

ESVAR
(Sur C) Surlar, hisarlar, kaleler, kal'alar * Ziyafetler, şölenler

ESVAT
(Savt C) Sesler Savtlar

ESVE'
Yaramaz nesne

ESVED
Çok siyah kara renkli olan

ESVED-ÜL-KALB
(Bak: Süveydâ)

ESVEDEYN
İki siyah mânâsına gelen bu kelime, yılanla akreb için kullanılır

ESVEL
Karnı sarkık olan erkek (Müe: Sevlâ)

ESVİDE
(Sevâd C) Sevâdlar, karanlıklar, siyahlıklar Karaltılar * Çok mallar, fazla mülkler

ESY
Tasa, keder, hüzün

ESYAF
(Seyf C) Seyfler, kılıçlar

ESYAH
(Seyh C) Nehirler, akarsular * Çizgili elbiseler

ESYAN
Kederli, gamlı, tasalı, kaygılı, hüzünlü, üzüntülü

EŞA
(C: Âşâ) Hurma ağacının küçüğü

EŞAİM
(Eş'em C) En şomlar, en uğursuzlar

EŞAİRE
(Eş'ari C) Dinde meşhur imam Eb-ul-Hasan-ül-Eş'arî'ye bağlı olan sünnet ehlinin bir kısmı

EŞAKK
Meşakkatli, zahmetli

EŞ'AL
Kuyruğu beyaz olan at

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EŞAM
f Ölmiyecek kadar az olan yiyecek ve içecek şeyler, kut-i lâyemut

EŞ'AR
(C: Eşâir) En iyi şâir * Kılı çok olan kimse * Davarın tırnağı çevresinde olan kıl

EŞ'AR
(Şa'r C) Kıllar Tüyler Tüycükler * (Şiir C) Şiirler, manzum ve güzel yazılar

EŞ'ARÎ
Eş'arî mezhebi veya o mezhepte olan Asıl adı Eb-ul Hasan-ül-Eş'arî olan İmam-ı Eş'arî, Ehl-i Sünnet itikadını âyetlere, hadislere göre izah ve şerh ederek tesbit etmiştir Ehl-i Sünnet Mezhebi itikadına tercümanlık ederek İslâmiyet'e büyük hizmet etmiştir (Hi 260-324) İtikada dâir meydana koyduğu hakikatları kabul edenlere Eş'arî ve Mezhebine de Eş'ariye denir

EŞ'AS
Saçı dağınık olan * Saçı dökülmüş kişi

EŞAVİZ
Halk Millet Nâs

EŞBAH
(Şebâh C) Şahıslar, cisimler, vücudlar * Büyük kapılar * Uzaktan görünen karaltılar, hayâller * Renk, levn

EŞBAH
(şibh C) Benzeyenler şibihler Nazirler

EŞBAL
(Şibl C) Arslan yavruları

EŞBEH
Daha çok benzeyen Pek benzeyen

EŞBEH
Mert, yiğit, kabadayı, cesur kimse (Bu tâbir bilhassa yeniçeriler hakkında kullanılırdı)

EŞBÛ
f Odunluk, kömürlük Kömür ve odun konulacak yer

EŞCA'
Daha yiğit, pek kahraman En şecaatli * Parmak ardlarının sinirleri

EŞCAN
(Şecen C) Şecenler, elemler, gamlar, kederler, tasalar, sıkıntılar, ıztırablar

EŞCAR
(Şecer C) Ağaçlar

EŞCAR-I BAĞ
Bahçenin, bağın ağaçları

EŞCAR-I MÜSMİRE
Meyve ağaçları

EŞDAK
Doğru konuşan Yalan söylemeyen Sâdık * Büyük ağızlı

EŞEBB
Arasından geçmek mümkün olmayan ağacın sıklığı

EŞEDD
Daha şiddetli Çok fazla şiddetli Pek fazla şiddetli

EŞEDD-İ İHTİYÂÇ
En şiddetli ihtiyaç

EŞEDD-İ MÜCÂZÂT
En şiddetli ceza

EŞEDD-İ ZULÜM
Zulmün en şiddetlisi

EŞEFF
Çok parlak Daha şeffaf Işığı daha iyi geçiren * Suyu kendine çok fazla çeken

EŞEKK
Çok şek ve şüphe sahibi Tereddütte ileri giden

EŞELL
Çolak Kolu sakat olan * Eli dâima hareketli olan kimse

EŞ'EM
(C: Eşâim) En uğursuz, pek şom

EŞEMM
Burnu kuvvetli koku duyan

EŞEN
f Karpuz ve kavun hamı, kelek * Ters giyilmiş elbise

EŞERR
Çok fazla sevinmek * Tekebbürlük etmek, gururlanmak * Çok şerli En kötü ve şerli

EŞERR-İ NÂS
İnsanların en şerlisi, nasın en kötüsü

EŞFA'
En çok şefaat eden En şafi

EŞFA
Hastalığı def'e çok faydalı, şifa-bahş olan

EŞFAK
Daha fazla şefkatli Çok şefkatli

EŞFAR
(Şüfr C) Göz kapağının kenarları, kirpik yerleri

EŞGAL
(Şugl C) İşler Meşguliyetler

EŞGAL-İ MÜHİMME
Ehemmiyetli ve mühim işler

EŞHA
şefkat

EŞHAD
Şevâhidler Şâhitler (Bak: Alâ-ruûs-il eşhâd)

EŞHAR
f Kalye taşı denilen radyom hamızı * Nişadır

EŞHAS
(Şehs C) Şahıslar Kişiler

EŞHAS-I MA'RUFE
Tanınmış kişiler, bilinen şahıslar

EŞHEB
Kır (at) Kır, çil renkte olan aslan * Güç iş * Soğuk gün * Bir nesnenin kenarı

EŞHEL
Kırmızı ile karışık koyu mavi, elâ * Elâ gözlü adam

EŞHER
(Şehir den) Çok meşhur, pek fazla tanınmış, en şöhretli olan

EŞHÜR
(şehr C) Aylar

EŞHÜR-ÜL-HACC
Hac ayları mânâsına gelen bu kelime; İslâmiyetten evvel Kâbenin tavaf edildiği; Şevval ve Zilka'de ile Zilhicce ayından da alınan 10 günle cem'an 70 günlük zamana verilen addır

EŞHÜR-ÜL HURUM
İslâmiyetten evvel Arab kabileleri arasında vuruşmanın ve muharebenin haram kılındığı Zilka'de, Zilhicce, Muharrem ve Receb ayları

EŞİ'A
(Şuâ C) Şualar Aydınlıklar

EŞİDDA
Çok şiddetli sert olanlar Pek şiddetli davrananlar

EŞİHA
f At kişnemesi

EŞİR
Pek sevinçli, çok mesrur * Kibirli, mütekebbir kimse

EŞİRRA
Çok şerliler Çok kötü insanlar Çok şerli mahluklar

EŞ'İYA
(AS) Beni-İsrail peygamberlerindendir (MÖ 759-700) tarihlerine kadar Beni-İsrail arasında peygamberlik yapmış, birçok mucizeler göstermiştir Zamanının padişahı tarafından takib ettirilerek bir ağaç oyuğunda gizli olduğu halde, ağaçla beraber biçki ile kesilerek şehid edilmiştir 66 babdan ibaret kitabında İsa'nın (AS) geleceğini müjdelediğinden hıristiyanlar arasında Eş'iyanın İncili diye şöhret bulmuştur (K A'lâm)

EŞK
f Gözyaşı Dem

EŞK-İ ŞÂDİ
Sevinçle ağlayış Sevinçten dökülen gözyaşı

EŞK-İ TARAB
Sevinçten dolayı akan gözyaşı

EŞK-İ TEESSÜR
Teessürden dolayı akan gözyaşı

EŞKA
En şaki, haydut, eşkiya, katı-üt tarik

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EŞKAH
Kırmızı yüzlü (adam) al renkli (at)

EŞKÂL
(Şekil C) Şekiller, kılık

EŞKÂL-İ HAYAT
Hayatın şekilleri

EŞKÂL-İ ZEMAN
Zamanın şekilleri * Ahmet Rasim'in bir romanı

EŞK-ALUD
f Gözü yaşlı

EŞKAR
Mavi gözlü ve sarı tenli kimse * Yelesi ve kuyruğu kırmızı olan sarı at

EŞK-BAR
f Çok ağlayan Çok gözyaşı döken

EŞK-EFŞAN
f Çok ağlayan, gözyaşı döken

EŞKEL
Gözlerinin akı kırmızılı olan adam * Beyaz koyun

EŞKELE
Hâcet

EŞKİYA
Şakiler Yol kesenler Asiler Allah'a veya kanunlara isyan edip kötülük yapanlar Haydutlar, anarşistler, âsiler Hak ve kanunlara baş kaldıranlar, Allahın emirlerine karşı gelenler

EŞKİL
Yaban soğanı

EŞK-RÎZ
f Gözyaşı döken, ağlayan

EŞKU
(şekâ dan) şikâyet ediyorum (mealindedir)

EŞKU(B)
f Tavan * Tabaka, kat, derece, mertebe

EŞK-VER
f Ağlayan, gözyaşı döken

EŞMAT
Saç ve sakallarına kır düşmüş olan

EŞME
Kumsal yerde kaynayan pınar

EŞMEL
Daha şâmil Çok şeyleri içine alan Daha çok kaplamış

EŞNA
f Yüzücü, yüzgeç * Kıymeti büyük olan mücevher

EŞNA'
Daha şeni Çok çirkin ve fena

EŞNE
Ağaç yosunu

EŞNEB
Dişleri inci gibi beyaz olan adam

EŞRAF
(şerif C) Şerefliler İleri gelen büyükler

EŞRAF-I BELDE
Memleketin ileri gelenleri

EŞRAK
Ortaklar şerikler

EŞRAR
Tahribçiler Kötülük edenler * Kötü şeyler şerliler

EŞRAT
Nişanlar Alâmetler şartlar

EŞRAT-I SAAT
Kıyâmet alâmetleri (Bak: Kıyâmet)

EŞREF
En şerefli Daha şerefli En iyi, en güzel

EŞREF-İ MAHLUKAT
Mahlukatın en eşrefi, yaradılmışların en şereflisi İnsan

EŞREF-İ SAAT
Saatlerin şereflisi Uğurlu ve işlerin rast gittiği, dua ve dileklerin kabul edildiği an

EVAMİR-İ TEKVİNİYE
Tekvine âit emirler(Fıtrat yalan söylemez Bir çekirdekteki meyelân-ı nümuv der: "Ben sünbülleneceğim, meyve vereceğim", doğru söyler Yumurtada bir meyelân-ı hayat var Der: "Piliç olacağım", Biiznillâh olur, doğru söyler Bir avuç su, meyelân-ı incimad ile der: "Fazla yer tutacağım", metin demir onu yalan çıkaramaz, sözünün doğruluğu demiri parçalar Şu meyelânlar iradeden gelen evâmir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir M) (Bak: Emr-i tekvinî)

EVAN
(Bak: Avân)

EVANİ
Kapkacaklar, kaplar

EVAR(E)
f Hükümet dairelerine ait defterler, resmî defterler * İmaret

EVARİN
f Güzel olmayan, çirkin

EVASIT
(Evsât C) Vasatlar, orta hal ve vaziyetler

EVAVİN
(İyvan C) Büyük salonlar, sofalar, holler Kasırlar, köşkler

EVB
Dönülmesi lâzım gelen yere dönmek * Kasd İstikamet

EVBAR
f Yutma, yutuş

EVBAŞ
Mahalle çapkını Şahısların rezilleri * Muhtelif yerlerden gelmiş, toplanmış bir cemaat, bir bölük

EVBAŞAN
(Evbaş C) Aşağılık kimseler, âdi kişiler, alçak ve rezil insanlar Ayak takımları

EVBE
Rucu etmek Geri çekilmek, dönmek

EVC
Bir şeyin en yüksek derecesi, en yüksek noktası Zirve * Koz: Seyyare mahreklerinin merkezden en uzak noktaları

EVC-İ BÂLÂ
En yüksek nokta

EVC-İ RİF'AT
Yüksekliğin son noktası, zirvesi, tepesi

EVCA'
(Veca C) Ağrılar Acılar Sızılar

EVCA-İ BATN
Karın ağrıları

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...

Eski 09-10-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (E Harfi)-Osmanlıca Sözlük (E Harfi)Osmanlı Terimleri Sözlüğü...



RE: Osmanlıca Sözlük (E Harfi) EVCA-İ ŞEDİDE
Şiddetli ağrılar

EVCAR
İçinde gizlenmek için avcılar tarafından yapılan siperler, çukurlar

EVCEB
Çok vacib Çok gerekli Çok lüzumlu

EVCEB-İ VECÂİB
Lüzumluların en lüzumlusu, en çok lüzumlu olan şey

EVCEDETHU-L ESBAB
(İcad dan) "Onu sebepler icadediyor Sebepler bu şeyi icadediyor" mânasında dinsizliği ima eden bir söz

EVCEH
En vecihli, çok uygun, en münâsebetli

EVCEH-İ AKVÂL
Sözlerin en uygunu, kavillerin en münasebetlisi

EVCEL
Çok korkak adam Cesaretsiz kişi

EVCER
Çok çekingen, utangaç kimse

EVC-GİR
f Yükselen, yükseğe çıkan

EVC-PERVAZ
f Yüksekte uçan

EVCÜMEND
f Top, küme, yığın, toplanma * Toplu, idareli, evini muntazam tutan Hanesini iyi ve tertipli bir hâlde bulunduran

EVDA
Yaban faresi * Kursağının tüyleri beyaz olan güvercin (Bak: Kası'a)

EVDA
Ednâ

EVDAD
(Vedid C) Sevgililer, sevilenler

EVDİYE
(Vâdi C) Vâdiler Dereler

EVED
Kuvvet Ağır yük götürmek * Eğrilik

EVEND
f Kap Kabkacak

EVFA
Çok vefalı Çok sadakatli Ahdine vefası kuvvetli * En çok Pek tamam * Tam yetişmek

EVFAD
Çeşitli fırkalar

EVFAK
Daha muvafık En uygun En muvafık

EVFER
(Vâfir den) Çok Bol

EVGAD
(Vagd C) Ahmaklar, eblehler, salaklar, bönler, akılsızlar

EVGENC
f Nedâmet, pişmanlık, pişman olma hâli

EVHAD
Vahid Tek

EVHAL
(Vahal C) Sıvalar, balçıklar, çamurlar * Mekânlar, hâneler, evler, durulacak veya oturulacak yerler

EVHAM
Olmayan bir şeyi olur zannı ile meraklanma Üzüntü Vehimler Kuruntular Zarar ihtimâli çok az olan bir şeyden meraklanma ve üzülme

EVHAMIN MÜDAFAASI
Vehimlerin def'edilmesi, kuruntuların kovulması

EVHAM-SÂZ
f Evham veren

EVHAŞ
Daha vahşi En vahşi

EVHAŞ
Nefret veren şey

EVHEN
En gevşek, çok zayıf, pek dayanıksız, kuvvetsiz tâkatı kalmamış

EVİDDA
Ahbablar Hâlis ve sâdık dostlar

EVİL
Siyaset

EVİND
f Hud'a, hile, aldatma, oyun

EVİY
Yerleşme Yerine gelme Koruma

EV'İYE
(Viâ C) Mahfazalar, kaplar, gizlemeye veya saklamaya yarayan şeyler * Damarlar

EV'İYE-İ ŞA'RİYYE
Tıb: Siyah ve kırmızı kan damarları arasındaki gayetle ince olan damarlar

EV'İYE-İ VERİDİYYE
Tıb: Siyah kan damarları

EVK
(C: Evâk) Ağırlık, yük * İçinde su biriken çukur yer

EVKAF
(Vakıf C) Allah yoluna hizmet için verilip devamlı bırakılan şeyler Sahibi tarafından şeriata uygun olarak bir hayır iş ve hasenata tahsis olunmuş mülk veya mallar (Bak: Vakıf)Osmanlı devletini asırlar boyu kuvvetli bir devlet olarak ayakta tutan kuruluşlardan biri de vakıftır Osmanlı tarihini inceleyen batı tarihçileri vakıf kuruluşlarına hayran kalmışlar ve kendi ülkelerinde bunun örneklerini kurmaya başlamışlardır Amerika'da kurulmuş önemli vakıflar hâlen vardır Vakıf müessesesini komünizme karşı çok mühim bir set olarak görmektedirler Atalarımızın bu hayır kuruluşlarının bugün memleketimizde takdir edilmesi ve ihmâl edilmemesi gereklidir

EVKAF-I HÜMAYUN
Tar: Padişahların ve onlara mensub olan kişilerin bıraktıkları vakıflar

EVKAF-I MAZBUTE
İdaresi Evkaf Nezareti'ne ait olan vakıflar

EVKAR
(Vekr ve Vekre C) Kuş yuvaları

EVKAS
Boynu kısa olan

EVKAŞ
Ayak takımı Terbiyesiz, ahlaksız, adi ve alçak kimse

EVKAT
(Vakit C) Vakitler

EVKAT-I HAMSE
Beş vakit Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarının kılındığı vakitler

EVKAT-I MUAYYENE
Belli vakitler, belli zamanlar

EVKAT-I SALÂT
Namaz vakitleri

EVKED
Pek te'kitli, çok kuvvetli, en kavi

EV-KEMA KAL
Söylediği gibi Söylendiği gibi * Hadis-i Şerifi lâfzı ile aynen nakletmekte bir hata olmuşsa, mes'uliyetten kurtulmak için bu kelâm söylenir "Bu naklettiğim hadisin metninde yanlışım varsa Peygamber (ASM) aslında nasıl söylemiş ise aynen onu kastediyorum" demektir

EVKES
Pinti ve soysuz kişi

EVL
(Bak: Te'vil)

EVLA
Daha iyi, birincisi, başta gelmesi lâzım geleni

EVLÂD
(Veled C) Veledler Çocuklar

EVLÂD-I VATAN
Vatan çocukları

EVLÂD-I ZÜKUR
Erkek çocuklar

EVLADİYET
Evlâda mahsus, evladlık, bünüvvet

EVLADİYYE
Evlatlık, evlada mahsus * Mc: Çok sağlam ve dayanıklı ev veya eşya

EVLAD Ü IYAL
Çoluk çocuk Evlâdlar ve karısı

EVLAK
Delilik, cünun

EVLEVİYET
Daha öncelik Başta gelir olmak Daha beğenilir Daha münâsip olmak

EVLİYA
(Veli C) Veliler Nefsine değil, dâimâ Cenab-ı Hakk'ın rızâsına tâbi olmağa çalışan, ibâdet ve taatta, takvâ ve riyâzatda çok yüksek mertebelere ulaşıp Allahın (CC) mahbubu ve karibi olan büyük ve ender zâtlar (Bak: Veli)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.