|  | Ahmet Mithat Efendi- Felatun Bey İle Rakım Efendi |  | 
|  04-27-2009 | #16 | 
| 
Şengül Şirin   |   Ahmet Mithat Efendi- Felatun Bey İle Rakım Efendi                     Ahmet                      Mithat Efendi-                      Felatun Bey İle Rakım EfendiMustafa Meraki Bey,                      Beyoğlu civarında oturan 45 yaşllarında bir beydi  27                      yaşlarında Felatun Adlı bir oğlu,15 yaşlarında Mihriban idi  Mustafa Meraki Bey�in hanımı ilk gebeliğini 15 yaşında yaşadığı için diğer gebeliklerinde hep düşük yaptı  Doktorlar ilgilenmediği için, iç ebelere kaldı  Ebeler bez                      bağlayarak çocuğu düşürmediler ve çocuk düşürmediler  Mustafa Meraki Bey�in hanımı lohusalık hastalığından öldü  Mustafa Meraki Bey , çocuklu olduğu için evlenmedi  Alafranga hayranı olduğu için kendine alafranga bir ev y                      yaptırdı  Evde bakıcılığı Rum bir kadın yapardı  Mustafa Meraki Bey, Felatun�u mektebe verdi  Memur oldu,                      kaleme giderdi  Cuma günleri eş dost ziyareti, Cumartesi                      cumanın yorgunluğunu atar, Pazartesi alafranga yerlere                      gider,pazarın yorgunluğunu Pazartesi atar, Salı günü kaleme                      gidecek olsa havayı iyi görür Beyoğlu�na gider,Çarşamba günü                      kaleme gitse bile 9�dan 3�e kadar hafta içi ne yaptığını                      anlatırdı  Çarşamba akşamı iki şaklaban arkadaşla                      gelir,sabahlardı ve perşembeyi uyuyarak geçirirdi  Böylece                      yine Cuma gelirdi  Bu haftalar diğer haftalar gibi olurdu   Rakım Efendi, Tophane kavaslarından birisinin oğlu olup,bir yaşarında iken babası ölmüştü  Annesi ile kaldı  Rakım büyüdü mektebe gitti  Felatun�un tam tersine                      çalışırdı  Arapça ve Farsça�yı rahatça biliyordu  Hadis-i                      şerif ve Tefsiri çok iyi öğrendi  Matbaada çalışmaya                      başladı  Bir gün Rakım�ın arkadaşlarında birisi gelerek                      Fransızca bir kitabı Türkçe�ye çevirmek suretiyle 20 altın                      vereceğini söyledi  Rakım bu teklifi kabul etti  Kitabı                     Türkçe�ye                      çevirince dadı kalfaya söyleyerek 20 bin lirasını alarak eve                      geldi  Gazetelerde makale yazmaya başladı  Bu                      işi parasız gördüğü için                                          arkadaşları ellerine para sıkıştırırlardı  Rakım evini                      onardı  Bu kadar masrafa rağmen parasız kalmazdı  Dadısı                      rakımı�ı birçok kez evlendirmeye kalkıştı  Ama Rakım                      beğenmedi  Rakım bir gün gezerken bir yaşlı adamın yanında                      güzel bir kız gördü  Onları takip ederek kapıyı çaldı  Yaşlı                      adama kızın satılık olup olmadığını sordu  Yaşlı adam kızın                      satılık olduğunu söyledi  Adama kız için 100 altın istedi  Rakım yanında 80 altın olduğunu söyledi  Ama 20 altını senet                      yaparak kızı eve getirdi  Kızı dadı kalfa görünce sevindi  Adını Canan koydu  Canan eğitilip öğrenmeye başlatıldı  Rakım da İngiliz                      kızlarına ders vermeye başladı  Ders için Cuma gününü seçti  Bu kızlar birbirine çok benziyordu  Rakım bir kağıda bir                      kalemle alfabeyi yazdı  Bir hafta ezberlemelerini istedi  Bu                      arada Canan�ı da okumaya başlattı  Her zaman eve geldiğinde                      onu dadısı karşılardı  Ama bu gün Canan karşıladı   -Dadı,her zaman seni ben karşılarken bu gün neden Canan karşıladı   -Bizim beyaz bir cariyemiz var, benim kara yüzümü görmektense -Yok yok dadıcığım senin yüzün ana yüzü gibidir, bilirim   Yine bir gün dersten sonra eve geldi  Evde olağan üstü bir                      şey gördü  Canan evde yoktu   -Dadı; Canan nerede? -Buradayım beyim   -Evin her yerinde aradım ama bulamadım  -Geliyorum deyip -Ne oldu? -Bir şey olduğu yok -Cariyen piyano öğrenmek istiyormuş bir de adam tutmuştu  Sana söyledik izinin olmaz diye  -Hala da izinim yoktur  Canan sessiz dışarı çıkarak diyerek                      dadısını uyardı   Bir yarım saat sonra Canan geldi  Evde beyinin olduğunu                      görünce korktu  Rakım : - Gel yavrum korkacak bir şey yok  Bundan sonra dadısız                      dışarı çıkmayacaksın  Piyano mu istediniz  Alırız  Öğrenmek                      istedin,öğretmen tutarız  Canan bu sözleri duyunca çok                      sevindi   Öğretmenin istediği piyano alındı ve derslere başlandı  Öğretmen Canan�ın                      azmini beğendi   Kış gelmiş günler kısalmıştı  O yüzden ders saatlerini akşam                      saat 2 den 3 buçuğa belirlemişti  O, akşam Tophane�den Taksim�e çıkarken bozacıların olduğu yere gelince Felatun Beyle karşılaştı  - Bu ne hal üzerine boza mı döküldü? Desem bozahaneye yeni giriyorsun   - Sorma birader aşçı dükkanında geçerken aşçının cama koyduğu mayonezle süslü balık tabağı,ayağım takılarak üstüme döküldü,tüm mayonez  - İyi ki cam bir yerime batmamış  - Evet efendim  Rakım Efendi sözü kesip oradan ayrıldı  Ev halkı Rakım�ı                      bekliyordu  Hemen oturuldu  Çorbalar içildi,sonra mayonezli                      balığın getirilmesi için aşçıya emretti  Aşçıdan mayonezin                      döküldüğünü duyunca aşçıya sinirlendi  İngiliz kızları                      Felatun Beyi sevmediklerinden gelmeyişinden sevindiler  - Felatun Bey de mi gelecekti  Gelirken onu görmüştüm dedi  Yemek yenip şarkılar                      eşliğinde şarkılar söylendi  Rakım Efendi eve döndü  O gün                      Perşembe günü olduğundan 10 buçuk sularında öğretmen geldi  - Sizde buralarda rast gelir miydiniz? - Bir adam evine gelmez mi? - Her adam gelir ama sizi aylardır göremedik  - İşlerin çokluğundan  - Haftada iki defa Beyoğlu�na geldiğiniz halde dostunuzun evine bir selam vermiyorsunuz  - Daha evinizin adresini sormayı unuttum  - Size ne ceza vereyim şimdi   - Evet efendim ne ceza verirseniz razıyım  - Vereceğim cezayı kararlaştırdım,zamanı gelince veririm  Ertesi gün Rakım,öğretmenin evine gideceği için erkenden kalkıp Beyoğlu�na çıktı,öğretmen Rakım�ı evde bekliyordu  Selamlaştıktan sonra dereden,tepeden konuşmaya başladılar  Derken konu açıldı  - Rakı içer misin Rakım ? - Bazen içerim,bazen içmem   - Ben çok seviyorum   - Az içilirse güzeldir  - Ismarlayayım  - Siz bilirsiniz efendim  Rakı içildikten sonra,öğretmen gitar çalarak romans denen şarkıdan söyledikten sonra;öğretmenin vereceği ceza aklına gelir  Rakım�ı arzulu bir şekilde öper   Rakım İngilizlere ders okutmak için acele acele geldi  Aşçı                      kapıyı vurup,Rakım�ın boynuna atlayınca,sımsıkı sıktı  Aşçı                      durumu anlayınca Rakımdan özür diledi  Böylece mayonez                      meselesi açığa vurdu  Aşçıya ve Felatun�a tüm olanlar                      anlattırıldı ve bunlar evden kovuldular  Rakım eve dönünce evden piyano sesleri geliyordu   - Sen yatmadın mı? - Sizi bekledim efendim  - Sana öğretmeninden selamı var  Artık gücenmez  -                            - Canan evde canın sıkılıyor mu? - Hayır efendim  - Bak! Dadı kalfaya gezmek istersen söyle seni gezdirsin  - Dadı kalfa bana gezme teklif etti de ben kabul etmedim  - Aferin Canan  Diye kızın arkasını sıvazladı   Kışa doğru Rakım yine ders için öğretmenin evine gitti   - Rakım ! benim senin dostum olduğundan şüphen var mı? - Yok - Canan�a bir alıcı çıktı   - Çıkabilir  - Hem de nasıl müşteri  - Canan bilir  Oradan ayrılıp İngiliz kızların evine gittiğinde evde kimse yoktu  Sadece kızlar vardı  Bu kızların Osmanlı şiirinden                      aldıkları tada şaşıyorlardı  - İngiliz şiirleri hoşuma gitmez  Fransız şiirlerini                      severim   - Siz de duymadığım sözler duyuyorum  Niçin? - Biz odundan mı yaratıldık? - Siz de haklısınız, mademki şiir istiyorsunuz,öyleyse dinleyin   Çok güzel Hoca Hafız gazelini okuduktan sonra,anlamını bitirmek üzereyken anne ve babaları geldi  Kızlar bu şiirden çok etkilendi   Rakım eve gitti  -Canan senin hiç haberin yok  alıcı çıktı sana  - Alı      cı        mı çıktı, Efendim? - Evet, görünüşte çok yağlı  - Beni satacak mısın efendim? - Sen ne dersin? - Siz bilirsiniz efendim  - Hayır ben seni yanlış tanımışım  - Beni satacak mısın? - Hayır satmayacağım  Bahar gelmişti  Yine günlerden bir gündü, Rakım yine                      öğretmeni ziyarete gitti  O günkü sohbet Kağıthane�den açıldı  - Gerçi Kağıthane dünyanın en güzel yeridir  Ama başka türlü                      gidilir  - Nasıl gidilir? - Gider misin? - Yalnız mı gideceğim? - Yok benimle beraber  - İstersen Canan�ı da alırız,isterseniz dadı kalfayı da alırız   - Ne zaman gidelim? Hazırlık yapalım  - Siz ne derseniz o zaman , ama Pazartesi günü Kağıthane�ye gidildi  Rakım, Canan ve öğretmeni gezdiler ve Dadı kalfa                      orada kaldı  Canan ve öğretmeni çocuklar gibi eğlendiler  İkindiye doğru                      yemek yendi  Çay içildi  İsteyen rakı içti  Güneşin son ışıklarına doğru eve döndüler   Rakım İngiliz kızlarına doğru gitti  Derslerine başladıktan                      sonra sohbete başladılar ve Cuma günü Rakım�a gidilmeye                      karar aldılar   Cuma günü gelip çattı  İlk olarak ev gezdirildi  Canan                      konukları karşıladı  Bahçeyi gezdirdi  Bahçedeki                      tavuk,horoz,kuşlar ve kuzuyu görünce kızlar  - Bizden fazla olmalarına rağmen bizden daha iyi ve güzel bir bahçe olduğunu söylediler  O gün bitti  Eve gidildi  İngiliz kızlar sohbete daldılar   - Canan bize Rakım�ın kendisini kız kardeşi gibi sevdiğini söyledi  - Hiç kız kardeşi gibi sevme olur mu? Can Rakımı sevdiği için bunu duyunca deliye döndü  Can iki                      gün içinde yataklara düştü  Doktor çağırıldı  Doktor                      hastalığı tam çözemediği için bir test yapmak zorunda kaldı  Babaya Can�ın sevdiği dört kişi getirin dedi  İngilizleri                      babası üç tane en sevdiği arkadaşını ve Rakım�ı getirdi  Hepsi teker teker içeri girdi  Hiçbir farklılık yoktu  Rakım                      içeri girdiğinde, Rakım Can�ın hal ve hatırını sorar ve                      odadan çıkar  Doktor bu hastalığın aşk olduğunu söyledi   Baba Rakım�dan Can ile evlenmesini ister  Rakım�da Can �ı                      sevdiği için,ben Can�ı kardeşim gibi sevdim  Bu yüzden                      evlenemem dedi  Kız doktorun demesine göre ölümüne iki gün vardı  Ama                      babadan yazılan mektupta Can�ın iyileşmeye ve acısının                      artmaması için buraya uğramamasını rica etti  Can, artık                                          sağlıklıydı,kararını verdi  Almanya�daki halasını oğluyla evlenecekti  Rakım Canan nikahlandı ve nur topu gibi bir evlat verdi   | 
|   | 
|  | 
|  | İntibah/ Namık Kemal |  | 
|  04-27-2009 | #17 | 
| 
Şengül Şirin   |   İntibah/ Namık KemalKİTABIN ADI : İNTİBAH KİTABIN YAZARI : NAMIK KEMAL YAYIN EVİ : ENGİN YAYINCILIK BASIM YILI :1997 SAYFA SAYISI : 294 1  KİTABIN KONUSU : İki güzel kadın, bir yakışıklı ve zengin delikanlı, delikanlının ailesi ve çevresi ile olan olaylar anlatılıyor  Delikanlı  bu kızlardan birine aşık                      olur ama kız bir fahişedir  Delikanlıyı kandırmak ve onun                      servetine sahip olmak  için elinden geleni yapar  2  KİTABIN ÖZETİ: Ali Bey, zengin bir ailenin tek evladı, yirmi bir yaşlarında zeki, çalışkan ve yakışıklı bir delikanlıdır  Babası oğlunun                      eğitimine çok önem vermiştir  Babası oğlunu, oğlu da babasını                      çok sevmektedir  Ama babasını kaybettikten sonra hayatında                      büyük değişiklikler oldu  Annesi, babasının ölümünü unutması                      için  Ali Bey�i Çamlıca�ya gezmeye götürmeye başlar  Ali Bey                      bu gezilere iyice alışır ve arkadaşları ile çamlıca�ya                      eğlenmeye gider  Orada güzel bir kadın görür  Adı                      Mehpeyker�dir  Ali Bey Mehpeyker�i gördükten sonra  onu                      düşünmekten geceleri uyuyamaz, işlerini ihmal eder  Ama                      Mehpeyker�in bir fahişe olduğunu bilmez  Arkadaşları kadının                      bir fahişe olduğunu Ali Bey�i ikna etmeyi başarırlar  Ama                      kadın okadar büyük bir etki bırakmıştı ki; Ali Bey onu                      bırakmak istemez  Ama annesi de bunu öğrenmiştir  Eve bir                      cariye satın alır  Adı Dilaşub�tur  Kız  Mehpeyker�den daha                      güzeldir  Ali  Bey Dilaşub�la  evlenmeyi kabul eder ve de                      evlenir  Mehpeyker bunu öğrenir ve Ali Bey�den intikam almak                      için yemin eder  İlk önce Dilaşub�un bir fahişe oduğunu                      ortaya atar ve de Ali Bey�I buna inandırır  Ali Bey                      Dilaşub�u evden kovar  Mehpeyker kızı evine alır ve kızın                      fahişe olmasını ister  Ama kızı kandıramaz ve kız kadının                      evinde kalır ama namusuyla  Mehpeyker�in intikam ateşi hala                      sönmemiştir  Ali Bey�i  öldürmesi için bir kiralık katil                      tutar  Katil ve kadın herşeyi planlamışlardır  Ama Dilaşub                      herşeyi duyar  Ali Bey�i kurtarmakiçin onun yerine geçer  Katil Ali bey zannederek Dilaşub�u sırtından vurur  Ali Bey                      de polislerle gelir ve yerde Dilaşub�un cesedini görür  Çok                      üzülmüştür  Ali Bey de Mehpeyker�i yakalar ve öldürür  Hapse                      girdikten  altı ay sonra hayata veda eder  3  KİTABIN ANA FİKRİ: Doğruyu öğrenmeden ve tam bir                      soruşturma yapmadan hiç bir işe kalkışmayınız yoksa                      hayatınızla ödeyeceğiniz hatalar yaparsınız  Ve de iş işten                      geçmiş olur  Şunu unutmamalıyız;                                           SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ  4  KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE KİŞİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: ALİ BEY: Zengin bir ailenin tek evladı  Yirmi bir, yirmi                      iki yaşlarında yakışıklı bir delikanlı  Ailesinden iyi bir                      eğitim görmüştür  MEHPEYKER: Feleğin çemberinden geçen ve dünyada şehvetten başka bir şey tanımatan ateşli bir kadındır  Alçak                      ve namussuz bir aileden yetişmiş; daha ondört onbeşine                      gelmeden rezaletin her çeşitini öğrenmiş bir fahişedir  ATIF BEY: Ali beyin arkadaşıdır  Her zaman doğruyu                      söyleyen Ali Bey�in kendisine güvendiği birisidir  MESUT BEY: Atıf Bey�in dayısıdır  Ali Bey�e                      gerçekleri anlatan kişidir  DİLAŞUB: Saçları sırma gibi parlak sarı; alnı bembeyaz, kavisli ve kalınca kaşı, mavi gözlü  Boyu bir                      kadına yakışacak kadar uzun ve har erkeği meftun edecek                      derecede narindir  Mehpeyker�den daha güzeldir  5  KİTAP                      HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitabın gerçek adı, Son                      Pişmanlık�tır  Namık Kemal�in büyük hikaye vadisinde ilk tecrübesidir  Kitap ahlaki tez ve tenkit romanıdır  İntibah sürükleyici                      bir kitaptır  Kitaba başladığımda ne zaman  bitiririm diye                      düşünüyordum  Ama arkadaşlar inanın kitabı üç-dört saat                      içinde  bitirdim  Kitabı herkese tavsiye ediyorum  Herkes                      tarafından okunması gereken bir kitap  6  KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ: Kitabın                                          yazarı Namık Kemal�dir  1840-1888 yılları arasında                      yaşamıştır(48yıl)  Vatan şairi olarak                      bilinmektedir  Çocukluk ve gençliğini dedesinin yanında                      geçirmiştir  Henüz on dört yaşındayken koca bir defteri                      dolduracak kadar                                          şiir yazmış, on altı yaşındayken evlenmiş,yirmi iki                      yaşındayken divan düzenlemiş, yirmi beş yaşlarındayken de                      dönemin en ünlü adlarından olmuştur  Kısaca Namık Kemal                       değişmeyi yaşamanın zorunlu koşullarından biri olarak kabul                      eden ve millilik karakterini yitirmeden Avrupalılaşmanın                      çarelerini arayan bir fikir ve sanat adamıdır  Eserler ; Şiir : Hayatı ve şiirleri(1933) Roman : İntibah / Sergüzeşt-I Ali Bey(1876);Cezmi(1880) Oyun : Vatan Yahut Silistre(1873);Zavallı Çocuk(1873);Akif Bey(1874); Gülnihal (1875); Celalettin Harzemşah(1885);Kara Bela(1910) Eleştiri : Tahrib-i Harabat(1886);Takib-i Harabat(1886) | 
|   | 
|  | 
|  | Kırık Hayatlar/ Halid Ziya Uşaklıgil |  | 
|  04-27-2009 | #18 | 
| 
Şengül Şirin   |   Kırık Hayatlar/ Halid Ziya UşaklıgilKİTABIN ADI :KIRIK HAYATLAR KİTABIN YAZARI :Halid Ziya UŞAKLIGİL YAYIN EVİ :İnkilâp Kitap Evi BASIM YILI :1989 1  KİTABIN                        KONUSU Kitaptaki olaylar Osmanlı�nın son döneminde geçmektedir  Osmanlı�nın                        son döneminde Türk halkında batıya karşı körü körüne bir                        özenti oluşur  Batıdan alınması gereken teknoloji, ilim,                        bilim değilde; bizim yaşantımıza ters düşen kültürü taklit                        edilir  Özellikle İstanbul�da zengin diye nitelendirilen ve                        kendilerini halkdan daha üstün gören bir gurup,                        kendilerine batıda yapılan çılgın eğlenceleri örnek alıp,                        hemen her yerde görgüsüzce eğlenmeye çalışıyorlardı  Bu                        durum özellikle Türk aile yapısına aykırıydı ve bunun                        sonucu olarak bu tabakada aile bağları iyice zayıflamış                        hatta kopmuştu  Çirkeflik başını almış gidiyordu  Eşler                        birbirine sadık kalmıyor, hatta eşini aldatmak,  ailesine                        bağlı kalmamak bir başarı olarak görülüyordu  Kitap o                        günün  bu acı tablosunu çok güzel bir şekilde anlatıyor  2  KİTABIN ÖZETİ Ömer Behiç yıllardır hayalindeki eve nihayet kavuşmuştu  Yatılı okulda okuduğu yıllarda hayal ettiği                        sıcak yuvasın a kavuşmak için çok beklemişti  Bu gün onun                        en büyük hayaline kavuştuğu gündü  Ömer Behiç bir doktordur  Ailesi onun siyasal                        okuyup önemli bir memur olarak devlet dairesinde                        çalışmasını istiyordu  Böylece onun hayatını kurtaracağını                        düşünüyorlardı  Fakat  o ailesinden gizli olarak                        tıbbiyenin sınavlarına girer ve kazandığı gün gelir,                        ailesine haber verir  Bundan sonra ailesi de onun seçimini                        kabul etmek zorunda kalır  Okulda çok başarılı bir                        öğrencidir  Geçmişinden gelen eziklikten dolayı pek sosyal                        bir insan değildir  Arkadaşları onu inek diye nitelendirir  Onu sosyal etkinliklere katılmaya ikna edebilen tek kişi                        vardır  O da arkadaşlarının tabiri ile �Piç Bekir�dir  Okulun                        son senesinde Ömer Behiç Babasını kaybeder  Okul bittikten                        sonra Fransa�ya master yapmaya gider  Burada iken de                        annesini kaybeder  Ona artık sahip çıkacak kimse                        yoktur  Fransa�da fakirlik içinde zorlukla eğitimini devam                        ettirir  Nihayet Fransa�daki eğitimini bitirip İstanbul�a                        geri döner  Halası artık onun evlenmesi gerektiğini düşünür                        ve onun için Vedide�yi istemeye giderler  Ömer Behiç                        Vedide�yi ilk gördüğü anda ona vurulur  Vedide el değmemiş,                        ailesi zengin olmasına rağmen İstanbul�un o karmaşık                        eğlence haytına dalmamış bir kızdır  Bu tanışmanın sonu                        evlilikle biter  O şimdi hayallerine karısını da                        eklemiştir  İşte bu gün sekiz yıllık arkadaşı ile ortak                        hayalleri gerçekleşmiştir  Ömer Behiç evinin bir bölümünü de muayenehane olarak da kullanmaktadır  Burada birçok zengin hastalarını                        tedavi etmesinin yanında da fakir hastaları da ücretsiz                        tedavi etmektedir  Bu mutlu günlerinde karısı ilr birlikte                        etraflarındaki kötü olayları düşünüp, bu olayların kendi                        ailelerinin başına gelmemesi için de dua etmektedirler  irler  Ömer Behiç bir gün yolda eski bir arkadaşına rastlar  Bu doktor arkadaşı İstanbul sosyetesinde                        çaplıkınlıkları ile ünlü ve bundan büyük gurur duyan bir                        şahıstır  Tabiki bu Piç Bekir�den başkası                        değildir  Karşılaştıkları günden itibaren Bekir Servet ile                        sık sık görüşmeye başlarlar  Bekir ona hovardalıklarını                        anlattıkça Ömer Behiç ona çok acımaktadır  Son zamanlarda                        Bekir Servet İstanbul�da zenginliği ile ve çapkınlığı ile                        tanınan bir ailenin uçarı kızı olan Nebile ile aşk                        yaşamaktadır  Bir gün Bekir Servet, Ömer Behiç�e bir                        hastasını bakması için daha doğrusu ondan görüş almak için                        rica eder  Gittikleri ev Nebile�nin evidir  Nebile rahat                        tavırları ile Ömer Behiç�I oldukça şaşırtmıştır  Bekir                        Servet ile Nebile onun karşışında Aşk oyunları yapmaktan                        geri kalmamışlardır  İşleri bitip çıkarken Nebile�nin küçük                        kardeşi Neyyir ortaya çıkar  Ömer Behiç onu görür görmez                        içinde fırtınalar kopar, eve geldiğinde hâlâ onu                        düşünmektedir  Bir süre sonra Neyyir hasta olduğu bahanesi                        ile Ömer Behiç�i eve çağırır  Kontrol sırasında çok                        yakınlaşırlar ve Neyyir�in çıplak vücuduna dokunan Ömer                        Behiç, ona daha da vurulur  Kız ona bir adres verir ve                        orada buluşmalarında herşeyin daha farklı olacağını                        söyler  Böylece yasaklı aşk başlar  Bu sırada Bekir Servet                        Müzzan isimli dul bir kadına aşık olur ve onunla evlenip                        geçmişine bir sünger çeker  Bu durumda Ömer Behiç yasak                        aşkını arkadaşı ile dahi paylaşamaz  Kara bulutlar ailenin başındadır  Ömer Behiç�in                        iki lızı vardır  Küçük olan kızlarının eski bir hastalığı                        tekrar başlar  Çocuk günden güne erir ve doktorlar bir çare                        bulamazlar  Ömer Behiç�in yasak aşk cephesi de kötü                        geçmektedir  Neyyir zengin biri ile evlenma hazırlıklarına                        başlar  Fakat ilişkileri hâlâ sürmektedir  Bu kötü olaylar                        Ömer Behiç�I harap eder  Neyyir�in etkisi ile ailesini                        hatta hasta kızını ihmal eder  Karısı ise bu yasak aşktan                        haberdar olmuştur bile  Aynı evde iki yabancı                        gibidirler  Küçük kızlar kısa bir süre sonra vefat eder  Vedide                        iyice kendi iç âlemine dalar  Tüm gün odasına çekilip,                        namaz kılıp, kur�an okumaya başlar  Bu sırada Neyyir de                        evlenmiş fakat yasak aşkını hâlâ sürdürmek                        istemektedir  Ömer Behiç onun her teklifini geri çevirir  Neyyir�in                        son  mesajında onu son defa olarak görmek isteidği                        yazmaktadır  Ömer Behiç bunu kabul eder  Fakat onu görünce                        tekrar bu ilişkinin başlamasından da korkmaktadır  Tam                        Neyyir�in yalısına giderken karar değiştirip kızının                        mezarına gider  Yaptığı herşeye pişman olur ve mezarın                        başında saatlerce ağlar  Acele ile evine geri döner  Hızla                        Vedide�nin odasına dalar  Vedide her zamanki gibi                        seccadesinin üstündedir  Çok eskiden olduğu gibi başını                        melek karısının dizlerine koyup ağlamaya başlar  Vedide                        ilk önce tepki vermez, daha sonra ise sıcak göz yaşlari                        Ömer Behiç�in yüzüne damlamaya başlar  Karı-koca                        birbirlerine sarılıp ağlamaya başlarlar  Ömer Behiç bir                        şeyi daha yeni farkeder  Vedide�nin simsiyah olan lüle lüle                        saçaları çoktan ağarmıştır� 3  KİTABIN ANA FİKRİ Kendi kültürüne sahip çıkmayan, diğer toplumları körükörüne taklit eden toplumlar yozlaşmaya ve mutsuz yaşamaya mahkûmdurlar  4  KİTAPTAKİ ŞAHISLARINDEĞERLENDİRİLMESİ Ömer Behiç:Kültürlü,birşeyler öğrenme arzusu ile yanan, idealist olmayan bir kişidir  Vedide:Ailesi için herşeyini feda edebilecek kültürlü, iyi yetişmiş bir annedir  Bekir Servet:Hayatı günü gününe yaşayan, kadınlara gereken değeri vermeyen, çapkın bir İstanbul beyefendisidir  Neyyir:Minyon tipli, karşısındakini kendine bağlamayı çok iyi başaran, güzel, fakat Türk aile toplumuna aykırı bir yaşantısı olan bir genç kızdır  Nebile:Kardeşine göre biraz daha şişman olan ve kardeşi kadar etkileyici olmayan, yaşantısı kardeşi gibi olan bir genç kızdır  5  KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER Kitaptaki olaylar o kadar güzel işlenmiş ki okuyucu sanki olayları kendi yaşıyormuş gibi hissediyor  Hatta kendim                        okurken olayalrı kendimi o kadar kaptırmış oluyordum ki,                        roman kahramanlarına kendi kendime bağırıp                        çağırıyordum  Kitap o günkü yaşantıyı ve çevreyi çok güzel                        tasvir ediyor  Ama bu tasvir sırasında süslü sözlere çok                        yer verdiği oluyor  Dili ağır olan bir kitaptır  6  KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ Halid Ziya UŞAKLIGİL (1866-1945) Srevet-i Fünun romancılarından, İstanbul�da doğdu ve yine bu şehirde öldü  İlk tahsilinden sonra Fatih Askeri                        Rüştiyesi�ne gitti ve 17 yaşında okuldan ayrıldı  1884�te                        �Nevruz� gazetesini,                        daha sonra �Hizmet� ve �Ahenk�                       gazetelerini                        kurdu  İzmir Rüştiyesi�nde Fransızca öğretmenliği                        yaptı  İdadi�de Türk                       Edebiyatı                        dersi okuttu  Reji Müdürlüğü başkatibi oldu  Servet-I Fünun                        dergisine girdi ve en büyük romanları burada yayımlandı  Kitaplaarındaki                        kişileri her zaman gerçek hayattan                        seçmiştir   Fransızca,İngilizce,İtalyanca, Almanca, Arapça                        �da birçok eserleri vardır  Her konuda eserleri vardır | 
|   | 
|  | 
|  | Kuyucaklı Yusuf/SABAHATTİN Ali |  | 
|  04-27-2009 | #19 | 
| 
Şengül Şirin   |   Kuyucaklı Yusuf/SABAHATTİN AliKUYUCAKLI YUSUF Eserin Özeti Kuyucaklı Yusuf�un önemi yalnızca başarılı bir roman olmasından ileri gelmez, öncü bir yapıt olması da ona tarihsel açıdan bir önem kazandırır  Çünkü bu yapıt daha                      önceki Türk romanından iki bakımdan ayrılır ve yeni bir yol                      açar  Bir kere Sebahattin Ali�nin                      Türkiye sorunlarına bakışı farklıdır  Tanzimattan 1950�lere                      kadarki Türk romanımızın ana sorununu batılılaşma                      oluşturuyordu  Yazarlarımız içinde bulunduğu toplumun aynası                      olmaya çalışmıyor, toplumu sorgulamıyorlardı  Buradan da                      anlaşılacağı üzere halk, ezilen köylü, işçi sınıfını konu                      alan eserlere 1950�li yıllardan sonra görebiliyoruz  İşte                      Kuyucaklı Yusuf bu konuları içine alan onları inceleyen ilk                      kitap olması dolayısıyla önemlidir  Kuyucaklı Yusuf�ta bir                      yanda eşraf bürokrasi, zengin kesim bir yanda da ezilen halk                      bulunmaktadır  Kuyucaklı Yusuf eserin adından da                      anlaşılacağı üzere Yusuf�un öyküsüdür   Sosyal açıdan Yusuf içinde bulunduğu kent toplumuna kendini yabancı hisseder; yalnız ve mutsuzdur  İstediği tek şey                      Muazzez ile birleşmektir  Elverişsiz koşullara ve kişilere                      karşın Muazzez ile evlenmeyi başarır  Aynı koşullar ve                      kişiler yüzünden karısı ölür  Buradaki durum yoksulluk,                      yalnızlık içinde kıvranan Yusuf ile Muazzez bir yandan da                      Şakir ile Hakkı Ethem, Kaymakam gibi zengin, şehvet düşkünü                      insanlar arasında geçiyor  Yani romanın iki tane toplumsal                      açıdan incelenecek yönü vardır  Birincisi Yusuf ile                      Muazzez�in aşkı, ikincisi ise bu aşkın geçtiği elverişsiz                      ortam  Kuyucaklı Yusuf bu yönleri ile incelersek toplumsal                      açıdan tamamen topluma ayna tutmuş şekilde bir gerçeklik arz                      etmektedir   Kuyucaklı Yusuf gerçekleri topluma ışık tutan, toplumdaki olaylarla örtüşen, şekli dışında romantizmden de etkilenmiştir  Çünkü eserin içeriğini oluşturan toplum                      hayatı, toplumu oluşturan bireylerin birbirine karşı                      beslediği planlar, kasaba gerçeğine romantik bir anlayışla                      bakılmıştır  Yani Kuyucaklı Yusuf�ta realite ve romantizm                      sanıldığı kadar birbirindne uzak değildir  Eser toplumu                      ilgilendirmesi, topluma ışık tutması dolayısıyla bakıldığı                      zaman toplumdaki çarpıklıkları da gözler önüne seriyor  Örneğin; Şehir, doğa-yapay insan, doğal insan-masumiyet,                      yozlaşmak, şehvet, aşk  Eser incelendiğinde iki ana bölümden                      oluşmaktadır  Birinci kısım Yusuf çocukluk yıllarını anlatan                      kısımdır  İkinci kısım ise Yusuf�un Şakir ile çatışmasını                      Muazzez ile evlenmesini ve yusuf�un yaşadığı sıkıntılarını                      için ealan kısımdır   Kuyucaklı Yusuf�u dini açıdan değerlendirecek olursak aşağıdaki metni incelemek zorunda kalırız  �Bu alevi köylerinin daha geniş mezhepli, daha temiz ve daha samimi olduğunu ona uzun memuriyet seneleri öğretmişti  Nahiye ve köyleri dolaşmaya çıktığı zamanlar buralarda                      kalmayı tercih ederdi  İsmail �Acı bir su getireyim mi?�                      diyinceye kadar bir �Kızılbaş� köyünde olduğunu nasıl fark                      etmediğine şaştı  � Yazarın yaptığı en büyük hata olarak şunu söyleyebilirim ki; yazar eserin içine kendi ideolojik anlayışını katması, kendi ideolojik anlayışının ortaya çıkardığı insan proto tipinin daha temiz daha saf, daha iyi olduğunu söylemesi yazarın hatası olarak değerlendirebiliriz  Çünkü yapıtla eserleri                      belli bir kesime ışık tutup o topluma ayna tutabilir  Yalnız                      büyük eserler evrensel boyutta değerlendirildiği ve                      yapıldıkları sürece değer kazanırlar  Belli bir ideolojik                      anlayışın esiri olmuş kitaplar klasik bir eser olma özelliği                      kazanamazlar   Aşağıda yazarın bir yanlışı daha göze çarpıyor ki dikkatle metni inceleyeceğiz: �İkisi de akşama kadar masa başında uyumak, öğle ve ikindi namazı kılmak suretiyle vakit geçirmişlerdi  Yusuf onların                      omuzlarında, havlu ve çıplak ayaklarında nalın, iki kolları                      sıvalı, aptes almaya gittikleri ve pembe,çıplak ayaklarıyla                      kirli bir seccadenin üstünde yatıp kalktıklarını tekrar                      görür gibi oldu  Kendisi için böyle bir hayat tasavvur etmek                      korkunçtu  � Burada yazar doğrudan olmasa da dolaylı olarak olmasa da günün beş vakti namaz kılmanın düşünülemeyeceğini söylemek istiyor  Doğrudan söyleyemediği için dolaylı olarak çevrenin                      kirliliğinden, uyuklamalarından bahsediyor  Ancak gerçek                      mevzu bahis konusu olan olay namazkılmasıdır  Aşağıdaki                      metinde toplumun bütün renklerini bir arada bize görmek                      nasip olacak  �Şakir�in kendine benzeyenlerden ibaret bir partisi vardı  Ne candarma ne hükümet bunlara karışmazdı  Çünkü parayı                      bolca oynatıyorlardı  Bu grubun ekseriyetini yaşlıca hovardalar teşkil ederdi  Bunlar paralarını burada şurada yiyip bitirdikten sonra                      şimdi, bu husustaki şöhret ve tecrübelerinden ve aralarına                      katılan ve daha ellerinde yiyecek paraları bulunan                      delikanlıların sahavetlerinden istifade edip geçiniyorlardı  Şehrin iyi aileleri arasında bile bunların istedikleri zaman alamayacakları kız yoktu  Adeta bütün eşraf aileleri                      arasında ezelden beri mevcut değişmez bir mukavele vardı ve                      buna, harici şeklin değişmesine, vaziyetin tamamen başka                      olmasına rağmen, daima riayet ediliyordu  Bunun için                      bunların herhangi bir talebini reddetmek akla gelmez ve                      15-16 yaşlarında temiz, güzel kızcağızlar bu saçı burırmaya                      başlamış, manen ve maddeten çürümüş on parasız sefillerin                      kucağına atılırdı  Ekserisi pis bir tahin hastalıklara malul                      olan bu heriflerin evleri bundan sonra dışarıdan pek belli                      olmayan ve şiddetle saklanan faciaların yuvası olurdu  Şehrin kızlarını bu felaketten bir an olsun korumayan bu                      adamların, �pular arasında yaşayarak evlenme arzusunu pek                      seyrek duymaları ve daha bu hayattan yorulup kız istemeye                      vakit kalmadan ya bir tabanca kurşunu ile yahut da bir                      hastalık neticesinde etmeleriydi  � Bu olaylar zinciri içerisinde aslında arayacak, sorup soruşturacak bir olay bulamıyorum  Çünkü her şey ayan beyan                      ortadadır  Burada da yinelendiği gibi günümüzde de                      yaşadığımız gibi �Ne candarma, ne hükümet onlara karışmazdı,                      çünkü bolca para oynatıyorlardı  � Rüşvet, iltimas, yolsuzluk                      yani toplumun tüm kanayan yaraları burada ortaya çıkıyor  Aile hayatının nasıl bozulduğunu dost (metres) hayatının                      yaşanmaya başladığı bir nevi Türk toplumunun kendi örf,                      adet, gelenek görenek ananelerinden uzaklaştığı da ortaya                      koyulmaktadır  Evlilik olayına da burada değinmek istiyorum  Günümüzün,                      geleceğimizin ve geçmişimizin en büyük sorunlarından birisi                      olmuş olan                                          evlilik her devirde aynı olaylar üzerinde iştigal                      etmektedir  Bir yanda yaşlı, zengin, hovarda damat, bir                      yanda masum genç kız  İşte bu çelişki sürekli bir döngü                      haline gelmiş bir realitedir   Eserde bakıldığı zaman yine Selahattin Bey�in evlatlığı, damadı Yusuf�u devlet kirasına işe alırken gösterdiği iltimas da gözlerden kaçmıyor  Okuma-yazmabilmiyor, o işten                      anlamıyor ancak Kaymakamın evlatlığı olması her şeyi örtbas                      etmeye yetiyor   Eserde içinde bulunduğu toplumun idari-siyasi yapısını görmek mümkündür  Kaymakamın toplum tarafından saygı gören,                      söylevleri dikkatle dinlenen dolayısıyla halkın içinde                      bulunan devlete olan saygı ve sevgi kavramını ortaya                      çıkarabiliriz  Yine eserde idari işlerin işleniş şekli                      anlatıldığında devlet kadrolarındaki lüzumsuz, aşırı                      derecede fazla olan işçi sayısı, tembellik kavramları ortaya                      çıkıyor  Eser toplumun tüm kurumlarını, toplumda süregelen                      değişik traji komik olayları göstermesiyle kaynak                      niteliğinde bir kitaptır  1935�li yılların yapısı bu                      kitaptan çıkararak mümkün olacaktır   Yusuf işaret ettiğimiz aksaklıklara karşın yine de kuşkusuz Türk romanı için yeni ve ilginç bir kahramandır  Onu ilginç kılan yalnızca topluma karşı                      ters düşmüş, kendini toplumun dışında, belli bir toplumsal                      yapının yarattığı değerleri ve görüşleri aşmak istemedir  Bu                      bakımdan düzenle uzlaşamayan kahramanlar tipinin de ilk                      örneği olması da ilgi çekicidir  İlk verdiğimiz örnekte eşraf sınıfını, o zamandaki idari-siyasi olayların nasıl geliştiğini anlatırken �Ne candarma, ne hükümet bunlara karışmadı  Çünkü parayı bolca                      oynatırlardı  � Cümlesiyle başlamıştı işe  Yani ikinci bir                      örnek ile bir takım olanlarında göreni, memleketi asıl                      idareleri altında bulunduran eşrafı, bu paraya dayanan gücü                      belirtmektedir  Örneğin; Şakir, babasının yardımıyla                      evlerinde çalışan Kübra�nın zorla ırzına geçer, ama ne kız                      ne anası bir şey yapamaz  Kadın, onlardan hesap sormaya                      kimsenin gücü yetemeyeceğini söylediği zaman Kaymakam Bey                      �Benim kudretim yeter  � Diyecek gibi olur ama bunu laf olsun                      söylemek bile içinden gelmez  Yine İhsan�ın düğünde herkesin                      gözü önünde Ali�yi vuran Şakir, jandarmaya yedirilen                      rüşvetle ve tanıklara yapılan baskı sonucu mahkemeden beraat                      eder   Bu örnekleri vermem sebebim işte bu tür olayların yıllardan beri süregelmesidir  Kişiler değişiyor, olaylar değişiyor                      ama kurumlar hep aynı kalıyor  Bu çarpık zihniyet yüzünden                      ne Kübra�lar, ne Ali�ler feda ettik bu vatan için  �KUYUCAKLI YUSUF� un toplumun bu kanayan yaralarına                      değinmesi ve ortaya atması yönüyle, eserde hiçbir batı                      hayranlığı etkisinin görülmemesiyle, sade ve basit                      anlatımıyla çok önemli bir şaheserdir   Eksik olan bir yönü de yazar dini inançlarını eserin içinde kullanırken aşırıya kaçmıştır  Diğer inanca sahip olan                      insanları değerlendirirken nesnel davranmayı başaramamıştır  Her şeye rağmen ezilen halkı, köylüyü anlatması içinde batı                      hayranlığından hiçbir etki almamasıyla ilk roman özelliği                      taşır   | 
|   | 
|  | 
|  | Küçük Ağa/ Tarık BUĞRA |  | 
|  04-27-2009 | #20 | 
| 
Şengül Şirin   |   Küçük Ağa/ Tarık BUĞRATARIK BUĞRA - KÜÇÜK AĞA 1-)KİTABIN KONUSU : Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü,heybetini kaybetmeye başlamış,isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür  Kitapta , bir Anadolu kasabası olan                      Akşehir'den yola çıkılarak ,kurtuluş mücadelesinin bir                      bölümü anlatılmaktadır  Olaylar Akşehir�in bir kasabasında                      başla ve gelişir  2-) KİTABIN ÖZETİ : Dünya Savaşı resmen sona ermiş olmakla birlikte , Osmanlı Devleti üzerinde yarattığı etkiler tüm gücüyle devam emektedir  Savaş sonrası bir çok asker memleketlerine geri                      dönmüştür  Zayiatın büyüklüğü evlerine dönen erlerin çoğunun                      gazi oluşuyla daha da iyi anlaşılmıştır  Bu erlerden biri de                      Salih adlı Akşehirli bir askerdir  Memleketine döndüğünde                      kaybettiği kolunun acısıyla beraber , ülkenin durumunu daha                      acı bir şekilde anlayan Salih gittiğinden beri çok şeyin                      değiştiğini görür  Önceleri dost olarak yaşayan Rumlar ve                      kendi halkı şimdi birbirinden soğumuştur  Salih�in samimi                      arkadaşı olan Niko da bir Rum dur ve gelişmelerden o da                      etkilenmiştir  Yavaş yavaş Yunan ve İngiliz ordularının işgal                      haberleri gelmekte ve iki halkın birbirine olan düşmanlığı                      artmaktadır  Salih ise yüzyıllardır Osmanlı himayesinde                      rahatça yaşayan Rumların bu davranışını bir ihanet olarak                      görmekle beraber arkadaşı Niko�dan kopamamaktadır  Rumlarla                      olan dostluğu kasabalı tarafından fark edilir ve kasabalı                      Salih�i dışlar  Salih artık sürekli Niko ve O�nun çevresiyle                      dolaşır olmuştur  Artık Osmanlı ve Padişaha olan güvenci de                      sarsılmıştır  Kaybettiği kolunun hayatına tesiri büyük                      olmuştur  Kimsenin O�na hak ettiği saygıyı göstermediğine inanan Salih kendini namazdan niyazdan çekmiştir  Öte yandan                      halk işgallere tepkisiz kalmama kararı almıştır fakat bunun                      kimin önderliğinde yapılacağı karmaşası vardır  Salih günler geçtikçe kendi kasabalısının tepkisini kazanmış ve artık istenilmeyen biri olmuştur  Bu sırada kasabaya                      İstanbullu Hoca adında bir hoca gönderilir  İstanbul�dan                      gönderiliş amacı kasabada padişaha ve Osmanlı�ya bağlılığı                      teşvik edici düşünceyi sağlamaktır  Hoca gerçekten de çok                      etkili bir insandır ve halkın büyük beğenisini ve takdirini                      kazanır  Vaazlarda cemaate Osmanlı padişah ve din lehinde                      düşüncelerini aktarmaktadır  Bu sırada memlekette Hoca�nın                      düşüncesine tam ters olmamakla birlikte , kurtuluş ümidi                      olabilecek bir örgüt kurulmaktadır  Kuvayı Milliye adı                      verilen bu örgüt Anadolu�da işgalleri önlemek ve İstanbul ve                      padişah yönetiminin boyunduruğundan kurtulmak için                      kurulmuştur  Fakat Kuvayı Milliye�nin işi çok                      güçtür  Memlekette işgallere karşı veya işgallerden yana bir                      çok örgüt vardır  Kuvayı Milliye önce bu örgütleri kendi                      tarafına çekmeli veya bertaraf etmelidir  Hocanın vaazları da                      Kuvayı Milliye ilkelerine ters düşmektedir  Hoca her fırsatta                      padişaha bağlılıktan bahsetmektedir , Kuvayı Milliye ise                      padişahtan kurtulmak ,yeni bir yönetim kurmak amacını                      gütmektedir  İşte bütün bu ihtilaflar dolayısıyla Kuvayı                      Milliye yandaşları ve Hoca arasında bir elektriklenme ve                      zıtlaşma meydana gelir  Hoca ise halka kendini çok                      sevdirmiştir çünkü her yönüyle iyi ve doğru bir                      insandır  Fakat Hoca da kendi içinde bir yandan yaptığı işin                      gerçekten doğru olup olmadığının sorgulamasını , padişaha                      olan güvencinin doğruluğunun şüphesini yoklamaktadır  Kuvvacılarla                      Hoca arasındaki çatışma zamanla iyice açık şeklini alır ve                      vaazlarda karşıt fikirler açıklanır  Olaylar gelişirken Salih ise unutulmuşluk ve terkedilmişlikten bir kaçış olarak Kuvayı Milliye�ye katılmaya verir  O�nu bu kararı vermeye zorlayan başka bir                      şey ise yakın arkadaşı Niko�nun da sonunda Osmanlıya karşı                      savaşta yer almasıdır  Salih bu ihanetin öcünün peşinden                      koşacak ve kurtuluş mücadelesinde büyük rol oynayacaktır  Kuvva                      bir türlü hizaya gelmeyen Hoca hakkında ölüm emri                      çıkartır  Hoca evliliği ve çocuğu ve en önemlisi de halkın                      zorlamasıyla Akşehir�den kaçar ve çete reislerine sığınır  Kuvva                      ile arasında yaşanan kovalamacadan sağ kurtulur ve kendi                      başına yanına adam da alarak bir kasabaya sığınır  Kuvva ise                      Hocayı kaçırdığı için üzgündür ve Salih�i O�nu bulmakla                      görevlendirir  Hoca ise şimdi hangi tarafta yer almak                      gerektiğinin hesabını yapmaktadır  Kuvayı Milliye ise her                      geçen gün başarı kazanmakta ve güçlenmektedir  Salih Hoca�yı                      bulur ve O�nu padişah hizmetinden vazgeçerek Kuvva yararına                      çalışmaya ikna eder  Beraberce Çerkez Ethem�in kardeşi Tevfik                      Bey�in çetesine katılırlar  Çerkez Ethem ve kardeşleri milli                      mücadelede en büyük rollerden birini üstlenmiş ve gerek                      düşman işgallerine gerekse ayaklanmalara karşı başarılar                      sağlamışlardır  Fakat şimdi düzenli ordu ve İsmet Paşa�nın                      emri altına girmek söz konusu olunca Çerkez Ethem ve                      kardeşleri zıt bir tavır takınarak Kuvva�ya ve Ankara�ya                      karşı isyan bayrağı açmıştır  Hoca ise bu yolun yanlış                      olduğuna inanır ve onları bu yoldan döndürmek için planlar                      kurar  Hoca�nın amacı Çerkez Ethem ve kardeşlerini Kuvva�ya                      karşı cephe almaktan vazgeçirmek olmasa bile olası bir isyan                      halinde güçlerini zayıflatmaktır  Bu sırada Hoca Salih� i                      haber edinmek için Akşehir�e yollar  Akşehir�de ise Hoca öldü                      bilinmektedir  Oysa Hoca hayattadır ve yeni kimliği �Küçük                      Ağa� ile kuvva yararına çalışmaktadır  Hoca�nın Kuvva                      yararına çalıştığı haberi Salih tarafından Akşehir�de sadece                      Kuvvacı olan birkaç kişiye duyrulur ve memnuniyet                      yaratır  Başta Kuvayı Milliye hareketine büyük hizmet vermiş                      Doktor olmak üzere Kuvvacılar Hoca�nın kendi saflarına                      katılışından büyük haz duyarlar  Hoca Ethem�in İsmet Paşa hizmetine girmemek için yapacağı en büyük saldırı olan Kütahya saldırısında O�na bir oyun oynayarak başarısızlığını sağlar ve Kuvayı Milliye�ye en büyük hizmetini vermiş olur  Ethem ise Yunanlılara                      sığınacaktır  Hoca ise bütün bu ihtiras ve gücü elinde                      bulundurma tutkusuna kapılan insanlardan nefret                      etmektedir  Artık savaş alanından başka bir cephede de                      mücadele verilmektedir , şimdi iktidar çekişmeleri büyük                      tehdit oluşturmaktadır  Hoca bunu acıyla farkeder  Ankara ise                      Hoca�nın başarılarından haberdardır ve kendisini Ankara�ya                      davet eder  Daveti kabul eden Hoca Ankara�nın durumunu                      yakından görür ve cephede savaşmanın , bu iktidar kavgasında                      yanlış düşünenlere ve hainlere verilecek savaştan daha kolay                      olduğunu düşünür  Fevzi Paşa Hoca�ya yakınlık gösterir  Hoca                      bütün bu kişiliklerin önemini daha iyi anlamaktadır  Memleket                      zafere doğru gitmektedir ve bu noktada Ankara ve Melis�e                      büyük iş düşmektedir  Bu sırada Küçük Ağa yani İstanbullu                      Hoca Ankara'da kendisini Akşehir'den tanıyan ve bir zamanlar                      zıt fikirleri yüzünden tartıştığı Kuvvacı Doktor ile                      buluşur  Doktor böyle saygıdeğer birinin kendi saflarına                      katılışından duyduğu mutluluğu Hoca�ya söyler ve asıl                      kimliğini bilenin sadece kendisi olduğunu , kendisi                      dışındakilerin O�nu Küçük Ağa diye tanıdıklarını                      anlatır  Hoca ise artık özlediği eşi ve çocuğunun özlemiyle                      yanmaktadır  Küçük Ağa Fevzi Paşa ile birlikte Akşehir�e gelir ve burada da tanınmadığını ve Küçük Ağa olarak bilindiğini görür  Eşi                      ve Çocuğu hakkında bilgi alır ve çocuğunu bulur fakat eşinin                      durumu kötüdür  Eşine geldiğini haber eder fakat kadın ölmek                      üzeredir ve oğlunu Hoca�ya emanet ettiğini söylemekle kalır                      ve günler sonra da ölür  Hoca daha sonra                                          Ankara�ya döner ve                      mücadeleye devam eder  3-)KİTABIN ANA FİKRİ: Vatan ve millet sevgisi , bağımsızlık duygusu  Kurtuluş savaşının küçük bir kasaba' dan görünüşü  4-)KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Küçük Ağa(İstanbullu Hoca):Kurtuluş mücadelesine büyük hizmetler vermiş binlerce kişiden biri  Salih:Birinci Dünya Savaşında sağ kolunu kaybetmiş ve hayatının anlamını Kurtuluş Mücadelesi ile tekrar kazanan biri  Çerkez Ethem:Başlarda vatan ve millet için yeri tutulmaz hizmetler vermiş , cephede büyük başarılar göstermiş, fakat düzenli orduya geçme kararı alındığında tamamen zıt fikirleri benimsemiş ve zararlı olmuş bir çete reisi  Doktor Haydar Bey:Dünya Savaşında Yüzbaşı rütbesiyle görev yapmış ve milli mücadele yıllarında Kuvayı Milliye�ye büyük hizmetler vermiş bir asker  Ali Emmi:Kurtuluşu Kuvayı Milliye�de gören ve çok büyük fedakarlıklarda bulunan yaşlı bir vatandaş  5-)YAZARIN HAYATI 2 Eylül 1918 tarihinde Akşehir'de doğdu  İlk ve ortaokulu Akşehir'de okudu  İstanbul                      Lisesi'nin yatılı kısmında okurken bu lisenin yatılı                      kısmının kapatılması üzerine kaydını Konya Lisesi'ne aldırdı                      ve liseyi burada bitirdi  (1936)  Lise yıllarında Tarık                      Nazım müstear ismiyle hikaye ve                                          şiirler yazmaya başlayan                      Tarık Buğra, İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk                     fakültelerinde                      bir süre okuduktan sonra kaydolduğu                     Edebiyat                      Fakültesi                      Türk Dili Edebiyatı Bölümünün son sınıfında ayrıldı  Askerlik hizmetinden sonra Şişli Terakki Lisesi'nde muallim                      muavini olarak işe başladı  Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada Oğlum(uz) adlı öyküsüyle bin liralık büyük ödüle layık görüldüğü ilan edildi  (1948)  Ancak, Tarık                      Buğra'ya bu para yerine altın bir kalem ödül olarak verildi  Aynı yarışmada Doğan Nadi'nin bölük komutanı birinci ilan                      edildi ve bu zatın hikayeci olarak adına ikinci bir kez daha                      rastlanılamadı  Yine de bu ödül neticesinde aldığı yoğun iş                      teklifleriyle basın hayatına atılma konusunda cesareti artan                      Tarık Buğra, Akşehir'e dönerek                      Nasrettin Hoca Gazetesi'ni çıkardı (26 Temmuz 1949-28                      Haziran 1952)  Milliyet gazetesi, Vatan, Yeni İstanbul                      gazetesi (1952- 1956), Yol Dergisi (1968) ve Tercüman                      gazetesinde (1970-1976) sanat sayfaları düzenledi, fıkralar                      yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı  Hisar dergisi ve Türkiye                                          gazetesinde de yazan                                          Tarık Buğra, 26 Şubat 1994                                          tarihinde İstanbul'da öldü   BAŞLICA YAPITLARI : Bu Çağın Adı, Dönemeçte, Osmancık, Gençliğim Eyvah, Küçük Ağa, İbiş'in Dünyası, Firavun İmanı, Yarın Diye Bir şey Yoktur, Siyah Kehribar, Politika Dışı, Yağmur Beklerken, Yalnızlar | 
|   | 
|  | 
|  | Mai Ve Siyah/ Halit Ziya Uşakligil |  | 
|  04-27-2009 | #21 | 
| 
Şengül Şirin   |   Mai Ve Siyah/ Halit Ziya UşakligilKİTABIN ADI :MAİ ve SİYAH KİTABIN YAZARI :HALİT ZİYA UŞAKLIGİL YAYINEVİ :İNKILAP VE AKA KİTABEVLERİ BASIMYILI :1980 1  KİTABIN                      KONUSU:Hayalleri olan bir gencin                      lise son sınıfta babasını kaybetmesiyle hayallerinin                      yıkılışı ve beraberindeki hayat mücadelesi  2  KİTABIN ÖZETİ:                     Ahmet Cemil,babasının                      ölümünden sonra,binbir güçlükle okulu bitirir ve kız                      kardeşini ve annesini beslemek için çalışmak zorunda                      kalır  Bunun için elinden fazla birşey de gelmemektedir  Çünkü                                          yabancı dil bilmekten başka                      bildiği birşey yoktur  Ona kalsa,bütün çalışmalarını                                          şiir üzerinde                      toplamayı;edebiyatımıza bir başka yön vermeyi ister  Ancak                      hayat mücadelesi onu çok genç yaşta karşılar   Ali Şekip ,Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu budur zaten  Raci gibi kendisini                      kıskanan,arkasından dedikodular yaratan birine rağmen şiirde                      birşeyler yapacağına inanır  Bir yandan , Ahmet Cemil ,bu                      sarı , uzun saçlı, mavi gözlü ,kalem parmaklı genç, Hüseyin                      Nazmi�nin kızkardeşi Lamia�yı sever  Tek kaygısı onunla                      evlenmek,ona layık bir yuva kurabilmektir  Fakat bu mümkün                      olabilir mi? Olabilecek mi? Hep bunu hayal eder  Okulu bitirdikten sonra ,zavallı genç çok sıkıntılı günler geçirir  Evlerine gittiğin öğrencilerin şımarıklıklarına                      katlanmak zorunda kalır  Ekmeğini kazanır ama, neler                      pahasına! Böylelerinden para kabul etmeğe mecbur kalmak ona                      pek ağır gelir  Başka çare de yoktur  Pek dayanamaz hale                      gelince , bu sefer                                          kitapçılara polis romanları                      tercüme etmeye kalkar  O çağlarda pek sayılı olan bu                      kitapçılar  da onun derisini yüzerler  Geceler boyu göz nuru                      dökerek yaptığı anlamsız tercümelere hiç denecek kadar az                      para verirler  Ne öyle eserleri tercüme etmek ister , ne de                      parasını üzüle üzüle almaya razı olur  Ahmet Cemil, günün birinde �Mirat-I Şuun� adlı gazetede çalışmaya başlar  Hayatı az çok düzene                      girer  Hatta ,gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet                      Cemil�in kız kardeşi İkbal�le evlenir  O zaman                      Süleymaniye�de eski bir evde oturan Ahmet Cemil, kız                      kardeşini mutlu görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar  Ama                      bu evlilik, o zamanın  evlenme şartları yüzünden başarılı                      olmaz  Evlenenler daha önce birbirlerini tanımadıkları için                      bağdaşamazlar  Vehbi Efendi çok kaba, durmadan içen , küstah                      bir kimsedir  Öyle alçak bir heriftir ki, karısı hamile                      olduğu sıralarda beslemelerini okşayarak onlarla gönül                      eğlendirir  Ahmet Cemil bu adiliklere dayanamaz  Gülle                      dokunmaya kıyamadığı biricik kız kardeşinin hırpalanmasına,                      hatta dövülmesine razı olmaz  Bir gece, Vehbi, İkbal�I öyle                      hırpalar, durumunu düşünmeden öyle bir tekme atar  ki                      zavallı kadın çocuğunu düşürür  Ahmet Cemil, çıldırmış bir                      halde, arkadaşı Ali Şekip�in dükkanına kendini atar  Ali                      Şekip�e anasınden aldığı küpeleri, yüzükleri emniyet                      sandığına rehin etmekte kendisine yardım için gitmiştir  Kız                      kardeşini ölümden kurtarmak gerekmektedir  Hiçbir önlem                      zavallı İkbal�i ölümün pençesinden kurtaramaz  Hüseyin Nazmi, uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir  Memmundur  Ahmet Cemil, bir gün onu                      ziyarete gider  Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan                      Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet Cemil�e başka bir                      haber daha verir  Lamia�yı evlendiriyorlardır  O zaman  Ahmet                      Cemil Lamia�ya ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha                      yaşar  Bunlar, Lamia�nın çocukluğu ile ilgilidir  Zihninde,                      kızı, ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye                      tasarlar  Bir an sevgisini itiraf etmeyi düşünür  Ama                      yoksulluğu, işşizliği aklına gelince bir yuva kuramayacağını                      kabullenir  Bundan da vazgeçer   Önce kardeşi, sonra Lamia� Geriye ne kalmıştır?Eseri mi?Genç adam,bütün ömrürünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar  Yaşamı                      gözlerinde yaşlar,ağzında acı bir lezzetle seyreder  O                      esrin bir anlamı kalmamıştır artık  Madem ki Hüseyin Nazmi gidiyor, o da gidecektir  Bir gün Taksim bahçesinde oturuken ileriye ait tasarlarını,                      tasarladıklarını hatırlar  Şimdi o da Anadolu�da bir görev                      alıp gidecektir işte  Kendisine kırgınlıktan başka birşey                      sağlamayan  bu İstanbul�dan kaçacaktır  Kararını yerine                      getirir  Dertli anasını alarak bir vapura biner  Gece                      karanlığında, son defa İstanbulu, Cihangiri seyreder  Deniz                      karanlık, gece karanlıktır  Vaktiyle Tepe başında, gece,                      gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki                      sönmüştü  Şimdi her taraf simsiyahtı  Oda,güneşten, hayatın                      biçareliğiyle alay eden ışıktan kaçarak,sonsuz bir yoklukta                      mutlu ve rahat, yuvarlanıp gidecektir  3  KİTABIN                      ANAFİKRİ: İnsan hayatta karşısına                      çıkan zorluklara karşı mücadele etmeli,hayallerle gerçekleri                      birbirine karıştırmamalıdır  4  KİTAPTAKİ OLAYLARIN                      VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ: AHMET CEMİL: Başarılı bir lise hayatı sürerken,son sınıfta babasını kaybeder ve hayat mücadelesine çok erken başlar  Amacı şiire başka bir yön vermek iken                      babasının ölümü her şeyi alt üst eder  Hayalleri olan bir                      gençtir  Babasının ardından kızkardeşi İkbal�in ölümü,son                      olarak da yakın dostu olan Hüseyin Nazmi�nin kızkardeşi                      Lamia�nın evlenmesiyle tüm hayalleri yıkılır  HÜSEYİN NAZMİ:Ahmet Cemil�in en yakın dostudur  O da Ahmet Cemil gibi                      şiire                      düşkündür  İlbal�in ağabeyidir  İKBAL:Ahmet Cemil�in kızkardeşidir  Özellikle babasının ölümünden sonra                      annesine ve ağabeyine bağlılığı artmıştır  LAMİA:Hüseyin Nazmi�nin kızkardeşidir  Güzel ve alımlı bir genç                      kızdır  Ahmet cemil�in kendisine olan aşkından hebersizdir  5  KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ                      GÖRÜŞLER: Eser,dili ağır olduğu için pek anlaşılmamakta,devamlı dipnotlara bakma ihtiyacı hissedilmektedir  Buna rağmen olayların anlatılışı akıcı bir                      dille ifade edilmektedir  Hayat şartlarının zor olduğu bir                      dönemde yazılan eser,insanın maddi durumunun hayatını nasıl                      etkilediği açık bir şekilde ortaya konmuştur  6  KİTABIN YAZARI                      HAKKINDA KISA BİLGİ: İstanbul�da doğdu  İstanbul�da başladıgı öğrenimini İzmir�de  tamamladı  Öğretmenlik yaptı,çeşitli                      memurluklarda bulundu  Edebiyat                      hayatına 1884�te atıldı   Geniş bir kültüre  ve bilgiye                      sahipti  Servet-i                      Fünun edebiyatının nesir alanında en güçlü kalemi                      oldu  Türk                      edebiyatının en büyük romancısı olarak kabul                      edildi  Romanlarındaki konularda çoğunlukla aydınlar                      arasından şeçtiği halde,                                          hikayelerinde                      daha çok halkın yaşayışını konu olarak seçmiştir   ROMANLARI OYUNLARI                      -NEMİDE                                                                    -KABUS                      -BİR                      ÖLÜNÜN DEFTERİ                    -FÜRUZAN                      -SEFİLE                                                                      -FARE                      -FERDİ                      VE ŞÜREKASI                      -AŞK-I                      MEMNU                                                                            ANILARI                      -KIRIK                      HAYATLAR                             -KIRK                      YILHİKAYELERİ                                                                             -SARAY                      VE ÖTESİ                      -BİR YAZIN                                          TARİHİ                         -BİR                      ACI HİKAYE                      -SOLGUN DEMET                      -SEPETTE                      BULUNMUŞ                    SANAT                      VE                      EDEBİYAT                      -HEPSİNDEN                      ACI                                                    ÜZERİNE                      -AŞKA                      DAİR                                      -SANATA DAİR                      -ONU BEKLERKEN                      -İHTİYAR DOST                                           KADIN PENÇESİE | 
|   | 
|  | 
|  | Sergüzeşt/Sami Paşazade Sezai |  | 
|  04-27-2009 | #22 | 
| 
Şengül Şirin   |   Sergüzeşt/Sami Paşazade SezaiKİTABIN ADI SERGÜZEŞT KİTABIN YAZARI SAMİ PAŞAZADE SEZAİ YAYIM EVİ VE ADRESİ BAŞBAKANLIK BASIMEVİ ANKARA BASIM YILI 1984 KİTABIN KONUSU: Evinden ayrılan küçük bir kızın başından gecen olaylar dramatize edilerek anlatılmıştır  Kızın başından gecenler oldukça acıklıdır  Uzun bir süre                      kölelik hayatı yaşamıştır  KİTABIN ÖZETİ: Evinden ayrılıp bir gemi ile yurdundan uzaklaşan küçük kız, onun gibi başka bir esir kız ile birlikte neresi olduğunu bilmediği bir yere getirilmiştir  Bu kızı bundan                      sonra birçok sürprizler beklemektedir  İlk olarak kız (henüz bir ismi yoktur), yaşlı fakat zengin bir kadını yanına ona hizmet etmesi amacıyla satılmıştır  Küçük kız burada tam bir                      esaret hayatı yaşamaktadır  Sürekli olarak buradan nasıl                      kurtulabileceğinin planlarını yapmaktadır  Bu evin hanımının                      yanı sıra hanıma hizmet etmekte olan başka bir kadın da kıza                      baskı yapmaktadır  Bu durum kızı yıpratmakta, zaten bir                      umudu olmayan yaşamdan onu iyice somutlamaktadır  Bir gün                      kız bu evden kaçmayı iyece kafasına taktığı bir anda bir                      gece yarısı evden kaçar  Çevreyi pek tanımadığı için                      saatlerce yürür fakat bir yere de yorgun bir şekilde yere                      yığılmaktan başka çaresi yoktur  Yerde kaldığı bölgede bir                      evin bahçe kapısının önüdür  Sabah olunca evin hizmetlilerinden biri kızı farkeder ve onu içeri almak için yaşlı ev sahibine danışır  Oda bunu çok olumlu bir şekilde                      karşılar ve hemen yardım etmek niyetiyle onu yanına alır  İlk olarak karnı doyurulur, güzel bir uyku çektirirlir  Daha                      sonra kız kendine gelince ona neler olup bittiği sorulur  Oda anlatır evin hanımı kızın yaşadıklarını duyunca çok                      üzülür ve ona yardım edeceğini söyler, kız da buna çok                      sevinir  Evin hanımı ona sahibinden izin alacağını ve artık                      kendi yanında kalacağını söyler  Bunun için hanımı kızın                      kaçtığı eve gider  Ve onu yanına almak istediğini söyler  Fakat  kadın bunu onur meselesi yaparak kabul etmez  Bundan                      sonra kızda eski evine geridöner  Bu olay kızı çok                      etkilemiştir  Çünkü daha önce kaçtığı eve tekrar dönmüştür  Gider gitmez yine hiç hoş olmayan durumlarla karşılaşmıştır  Günler böyle geçip giderken birgün Mustafa bey evin sahibi birkaç yıl önce işlediği bir hatadan dolayı bir çok borcu olmuştu ve bu borçları ödemek için karısıyla tartışırdı  Birgün karısıyla beraber kızın                      satılmasına kara veridler  Kızın adı kaçtığı evde hanımın onu çok güzel bulması üzerine �dilber� olarak koyulmuştu  Bundan sonrada ona �dilber� olarak seslenilmeye başlandı  Dilber kendisi hakkında satılması kararının alınmasından                      sonra bir esirciye satıldı  Ve Dilber�in bütün hayatı bu                      yönde değişti  Dilber  bundan sonra belli bir süre esir                      hayatı yaşamıştır  Bu süre içinde bir çok kendisi gibi esir                      hayatı yaşamış olan kız arkadaşları olmuştur  Onların                      hayatlarını dinledikçe aslında kendi hayatının okadarda kötü                      olmadığının farkına varmıştır  Daha nice insanların kendisi                      gibi cefa çektiğini anlamıştır  Buradaki bir çok kızın                      çeşitli meziyetleri vardır  Bir tanesi çok iyi bir şekilde                      ud çalmaktadır bu yüzden çoğu yerden çağrılmaktadır  Dilber�de onun gibi ud çalabilmeyi çok istemektedir  Dilber�e bir gün bir talip çıkmıştır, ve Dilber�de o eve gitmek zorunda kalmıştır zaten onun böyle bir şeyi isteyip istemediği pek önemli değildir, önemli olan bir kaç kişinin işinin görülmesidir  Dilber�in gittiği bu evde ona bir esir gibi değil, bir insan gibi yaklaşılması onu çok etkilemiştir  Evde bir hanımefendi, onun kocası ve onların                      tek oğlu olan Celal bey bulunmaktadır  Celal bey aynı                      zamanda bir ressamdır  Yaptığı porrelerle ün kazanmıştır  Dilber�i evde görünce o da çok şaşırmıştır  Çünkü Dilber�i                      Cleopatra�ya benzetmişti  Celal bey yalnız yaşadığı için kız                      arkadaşı ya da sevgilisi yoktur  faKat Dilber�I gördüğü                      andan itibaren içinde bir kıvılcım oluşmuştur  İlk                      zamanlarda Dilber�de buna bir karşılık doğmamış fakaat                      günler geçtikçe Dilber�de onaa karşı ilgi duymaya                      başlayacaktır  Celalbey Dilber�i boş bulduğu zamanlarda                      odasına çağırıp onun resimlerini yapmaya başlamıştır  Kimi                      zaman nü resimlerini de çalışır  Dilber�in bebeksi vücudunu                      gördüğü zamanlarda  daha önce hç yaşamadığı duyguları                      tadıyordu  Ona her baktığında onun daha değişik bir                      güzelliğini yakalıyordu  Günler geçtikçe Dilber zamanının                      büyük bir kısmını Celal beyin yanında geçirmeye başlar  Böylelikle Celal beyin Dilber�e olan aşkı da diğer ev halkı                      tarafından da öğrenilir  Bu arada Celal bey açıkça aşkını                      Dilber�e de belli etmeye başlar  Dilber bu olaya ilk                      önceleri çok şaşırır  Çünkü böyle bir şeye asla imkan                      vermez  Bunun nedeni de onun esir kız olmasıdır  Daha                      ssonraları Dilber de Celal beye karşılık vermeye başlar  Günler geçtikçe onlar aşklarını bariz bir şekilde yaşarlar  Evin bahçesinde yıldızları seyrederler, beraber gezerler  Fakat bu durum Celal beyin annesini oldukça rahatsız eder                      ve buna karşı bir önlem almak ister  Bu beraberliği                      bitirmek için Dilberi Celal beyin evde olmadığı bir zamanda                      bir esirciye satar  Tabii Dilber�in yapacak bir şeyi yoktur  Celal bey daha sonra eve döner ve ilk olarak Dilber�in                      nerede olduğunu sorar  önce bunu öğrenemese de daha sonra                      öğrenir fakat onu bütün aramalarına rağmen bulamaz  Bundan                      sonraki bütün hayatı boyunca oda Dilber�de mutlu olamaz  Bundan sonra ikisi de hiç mutlu olmadığı gibi bu olay biçare dilberi intihara kadar sürükler bu yaptıklarına Celal bey�in ailesi de çok pişman olur ama yapabilecek bir şey yoktur  KİTABIN ANA FİKRİ: Kitabın ana fikri evinden ayrılan bir insanın başına her zaman her türlü kötülüğün gelebileceği bunlardan kurtulma yolunun da sadece kendi elinde olduğu kimseden yardım alamayacağı tek başına kalacağı  KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitap çok ağır bir dille yazılmamıştır fakat ara ara anlaşılamayan sözcüklere rastlanabilir yinede kitap bize kölelik hayatından bahsettiği ve bilgilendirdiği için oldukça önemli bir kaynak niteliğindedir ve yararlanabilecek seviyededir  Bence kitap herkes tarafından beğeniyle                      okunabilir  Oldukça   sürükleyicidir  YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ: 1860'ta İstanbul'da doğdu  Devrin ileri gelen isimlerinden                      Sami Paşa'nın oğludur  Özel öğrenim gördü  20 yaşına kadar                      resmi bir görev almayıp,                     edebiyat                      konusundaki bilgilerini artırmayı tercih etti  1880'de Evkaf Nezareti Mektubi Kalemi'ne memur oldu  Babasının ölümünden sonra da Londra Elçiliği İkinci                      Kâtipliği'ne atanan Sezâi, orada kaldığı 4 yıl boyunca                      İngiliz ve Fransız Edebiyatlarını yakından izledi  Elçilikteki görevinden İstifa ederek İstanbul'a döndüğünde                      İstişare Odası'na memur oldu  7 yıl süren bu ikinci dönem                      memuriyetinde (1885-1901) sanatını olgunlaştırdı  Sergüzeşt adlı romanı yüzünden göz hapsine alındığını düşünerek bundan kurtulmak için Paris'e gitti ve Meşrutiyet'in ilanına kadar da orada kaldı (1908)  İstanbul'a döndüğünde Madrid Elçisi olarak görevlendirildi  Birinci Dünya Savaşı başlayınca Madrit'ten İsviçre'ye geçti, savaşın sonuna kadar burada kaldı  Mütareke devrinde emekli                      olarak İstanbul'a döndü (1921)  Son yıllarında kendisine,                      Büyük Millet Meclisi'nin kararıyla "Hidamat-ı vataniyye                      tertibinden" maaş bağlandı (1927) ve 26 Nisan 1936                                          tarihinde İstanbul'da öldü   | 
|   | 
|  | 
|  | Sodom Ve Gomore/ Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU |  | 
|  04-27-2009 | #23 | 
| 
Şengül Şirin   |   Sodom Ve Gomore/ Yakup Kadri KARAOSMANOĞLUKİTABIN ADI = SODOM VE GOMORE KİTABIN YAZARI =YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU YAYIN EVİ VE ADRESİ = İletişim yayınları,Klodfarer cad  No:7 İletişim Han Cağaloğlu_İstanbul BASIM YILI =1984 1  KİTABIN KONUSU: İstanbul�un işgali ve İsatanbul halkının işgale karşı tutumu kitapta anlatılıyor  2  KİTABIN ÖZETİ: Birinci Dünya Savaşı henüz sona ermiştir  Osmanlı                      İmparatorluğu da bu felaketten payını almış ve ülkenin her                      yeri kargaşa içindedir  1921�lerin İstanbul�u,İngilizler                      şehri işgal etmiş ve saray buna sesiz kalmıştır  İstanbul,Anadolu�dan kopuk ayrı bir dünya gibidir  Tıpkı                      Sodom ve Gomore gibi  Tanrının lanetlediği şehirlerden                      ikisidir  İstanbul kızları İngiliz subaylarıyla beraber                      olmaktan gayet mutludurlar  Leyla da bunlardan biridir  Bu                      nazik kızlarımız Kuvayi Milliyetçileri                     yabani                      dağ insanı olarak görmekte,hatta tiksinmektedirler  Leyla�ya                      aşık olan Necdet ise bağımsızlıktan umudunu kesmiş,olaylara                      sadece seyirci kalmıştır  Sevdiği kızın işgalci subaylarla                      olan yakınlığını görür fakat görmezden gelir,hatta o da bu                      subayların çevresinde oluşan yüksek sosyeteye katılır  Oysa                      Necdet�in                                          arkadaşı Cemil bir şeyler yapmak gerektiğini düşünür ve                      Kuvayi Milliyecilere katılır ve sonunda şehit olur  Fakat o                      değeri bilinmez insanlardandır,vatan o ve onun gibilerinin                      kanlarıyla hayat bulmuştur  Vatanın ayakları aslında                      bağımsızlık savaşında ayaklarını yitiren                      gazilerimizindir  Onlar her bir uzuvunu kaybederken vatan                      yeniden el ayak sahibi olmuştur  İstanbul�un bu şaşalı hayatı çok kısa sürer  Ezilmiş Anadolu                      insanının özlediği gün gelir  Bir gece Kuvayi Milliyeciler                      karanlığın içine akın eden ışık hizmeleri gibi akın ederler                      şehre  Leyla,o eski hayatlarının mahvettiği için bu büyük savaşçıları nefretle karşılar  Necdet ise artık bu İngilizler                      tarafından kullanılmış vatanperverlik duygusundan yoksun                      kızdan soğumuştur  Leyla dudaklarını Necdet�in dudaklarına uzatır  Necdet onu kucaklar                      ve bir köşeye bırakır  Dudaklarında bir kimyevi maddenin                      �rujun� yavan tadıyla bağımsız İstanbul�a katılır  Ve bu                                          aşkın bittiği yerde                                          roman da son bulur  3  KİTABIN ANA FİKRİ: Çöküşün getirdiği bir çürümenin romanıdır  Savaş gibi zor anlarda insanlar maskelerini çıkartıp                      kendilerini gösterirler  �Dost                      kara günde belli olur� 4  KİTAPTA OLAYLARIN VE                      ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Necdet, karamsar sorunlar arasında sıkışıp kalmış kendine öz güveni olmayan biridir  Yolu                      biliyor fakat yolda yürümeye cesareti yok  Küçük                      kırılganlıkları ve vazgeçemediği rahatlığı onu yurt                      savunması gibi bir şereften yoksun bırakıyor   Leyla, bakımlı ,ince yapılı ,dikkati çeken güzel bir İstanbul kızıdır  Fakat ailesi gibi vatan                      duygularından yoksun, sosyeteyi seven, hovarda bir kızdır  Hayatı yalancı bir cennetten farksız yaşamak istiyordu  Fakat kağıttan yapılmış saraylar çok çabuk bozulurdu ve o                      asıl kaybeden oldu  Cemil, yurtsever biri vatanın köle oluşuna katlanamayacak derecede onurlu, güçlü, iri yapılı bir Türktür  Biz bugün                      bağısızlığımızı o ve onun gibilere borçluyuz  5  KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ                      GÖRÜŞLER: Her milletin içinde fedekar insanlar olabileceği gibi menfaat için insanalrda bulunmaktadır  Bağımsızlık bu fedakar                      insanlar sayesinde devam etmektedir  Asayişi bozan, kan                      dökülmesine sebep olan, kötülüğün kaynağı olan hep ikinci                      gruptur  İşte hayat bu iyi ile kötünün kavgasından                      ibarettir  6  KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA                      BİLGİ: 27 Mart 1889�da Kahire�de doğdu  İbrahim Paşa�nın ölümü üzerine                      Manisa�ya geldi  1913�te ilk                                          hikayekitabını çıkarır: �Bir Serencan  � Vedat Nedim Tör,                      Burhan Asaf Belge, İsmail Hüsrev Tökin ve Şevket Süreyya                      Aydemir�le birlikte �Kadro� dergisini çıkarır  13 Aralık                      1974�te                                          Ankara�da                      öldü  Eserleri : Rahmet(1923), Milli Savaş                      Hikayeleri(1947),                                          Kiralık Konak(1922),                     Nur                      Baba, Sodom ve Gomore(1928), Hüküm Gecesi,                                          Yaban(1932),                     Ankara,                      Bir Sürgün, Erenlerin Bağından(1922), Okun Ucunda, Zoraki                      Diplomat(1955), Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45                      yıl(1968), Nirvana(1909), Veda, Sağnak(1929) ve                      Mağara(1934)   | 
|   | 
|  | 
|  | Yaban /Yakup Kadri Karaosmanoğlu |  | 
|  04-27-2009 | #24 | 
| 
Şengül Şirin   |   Yaban /Yakup Kadri KaraosmanoğluKİTABIN ADI YABAN KİTABIN YAZARI YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU YAYIN EVİ VE ADRESİ İLETİŞİM YAYINEVİ , KLODFORER CAD  İLETİŞİM HAN NO:7                          CAĞALOĞLU 34400 İSTANBUL BASIM YILI 2000 1  KİTABIN KONUSU  Kitap kurtuluş savaşı sırasında cephede kolunu kaybetmiş bir subayla, askerliği yeni bitmiş bir askerin köyünde geçen olaylar anlatılmaktadır  2  KİTABIN ÖZETİ : Sessiz ve sakin bir yerde hayatını sürdürmek isteyen Ahmet Celal , gittiği yerde ,yabancı olduğundan,yaban olarak tanımlanmaktadır  köydekilerle                      hiçbir bağlantısı olmamasına ve  subay olmasına rağm   en                      ona düşman gözüyle bakılmaktadır  Ülkenin tamamı işgal altında olmasına rağmen köylülerin bunu                      umursamaması , sonuçta; evlerinin kundaklanması,                      yiyeceklerinin yağmalanması, kadın ve kızlarına tacizde                      bulunulması                       onların                      akıllarını başlarına getirir  Bu durumu gören Ahmet Celal                      sevgilisini yanına alıp kaçmaya çalışır  3  KİTABIN ANA FİKRİ : Vatanın elden gitmesine rağmen duyarsızlığını sürdürmesinin,cahilliğin bir sonucu olduğunu göstermesidir  4  KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ  : AHMET CELAL : içi vatan aşkıyla dolu,köylülerin cahilliğini gidermek için didinen,köy yaşamına alışık olmayan birisidir  SALİH AĞA :Sinsi bir kişiliğe sahiptir  Kendi çıkarları                      doğrultusunda hareket eden bir kişiliğe sahip  MEHMET ALİ�NİN ANNESİ : Kendisini toprağa adamış, cahil, hiçbir şeyden habersiz ve başkalarının sözünü dinlemektedir  BEKİR ÇAVUŞ : Askerlik yaptığından dolayı olayların kısmen farkındadır  Bulunduğu ortam itibariyle bildiklerini                      aktarmaktan çekinmektedir  5  KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ                     GÖRÜŞLER : Bana göre Yaban ; aydınla köylünün anlaşmazlığını ve cahiliğini gözler önüne seren değerli bir eserdir  6  KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ : 27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu  İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa'da başladı  1903'te İzmir İdadisi'ne girdi  Babasının ölümünden sonra                      annesiyle yine Mısır'a döndü, öğrenimini İskenderiye'deki                      bir Fransız okulunda tamamladı  1908'de başladığı İstanbul                      Hukuk Okulu'nu bitirmedi  1909'da, arkadaşı Şehabettin                      Süleyman aracılığıyla                                           Fecr-i Âti Topluluğu'na katıldı  1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kadar                      kaldı  Mütareke yıllarında İkdam                     Gazetesi'ndeki yazılarıyla                      Kurtuluş Savaşı'nı destekledi  1921'de Ankara'ya çağrıldı ve                      bazı görevler verildi   ESERLERİ : Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Yaban, Ankara, Zoraki Diplomat, Panoroma | 
|   | 
|  | 
|  | Armağan/ Danıelle Steel |  | 
|  04-27-2009 | #25 | 
| 
Şengül Şirin   |   Armağan/ Danıelle SteelKİTAP ADI :ARMAĞAN KİTABIN YAZARI: DANIELLE STEEL 1  KİTABIN KONUSU : Kitabın konusunu bir kızın ergenlik çağındaki sorunları oluşturmaktadır  Kızın ailesinin çok katı kuralları olması                      dolayısıyla çevresiyle olan ilişkilerinin boyutlarını ele                      almıştır  2  KİTABIN ÖZETİ : Kış mevsiminde, Whitteaker ailesi noele çok büyük bir heyecanla hazırlanmaktadır  Ailenin reisi olan john�un                      babasında kalma, kendisininin yürüttüğü bir işi vardır  Ailenin hanımı olan Liz iyi öğrenim görmüş olan biridir  Çocukları dünyaya geldikten sonra işini bırakmış ve kendini                      tamamen onların yetişmesine adamıştır  Tommy ailenin büyük                      çocuğudur  Kendisi okulda ve uğraştığı spor dallarında çok                      başarılıdır  Küçük çocukları, Annie ise çok yaramaz ve bir o                      kadar da sevimli bir kız çocuğudur  Onun doğumundan sonra                      aile dahada birbirine bağlanmış ve mutlulukları bir kat daha                      artmıştır  Noel hazırlıkları son hızla devam ederken evde                      büyük bir heyecan hüküm sürmektedir   Sonunda noel gelir  Hep birlikte mutlu bir noel geçirirler  Noelden bir kaç gün sonra Annie hastalanır ve yatağa düşer  Liz akşam doktoru çağırır  Doktor akşam eve gelir ve                      Annie�in hastalığının soğuk algınlıgı olduğunu söyler  O                      akşam Liz�in gözüne uyku girmez  Sabah kalktığında Annie�nin                      ateşi dahada artmış ve sık sık nefes almaya başlamıştır  Hemen hastaneye giderler; ama artık çok geçtir  Annie                      ölmüştür  Bütün aile birbirini sorumsuzlukla suçlamaktadır  John artık işinden geç vakitte dönmeye; Tommy okulu asmaya                      ve Liz�de hiçbirşeyle ilgilenmemeye başlar  Evde kimse                      birbiriyle konuşmamaktadır  Tommy�nin dersleri düşmüştür,                      öğretmenleri ondan şikayetçi olmamasına rağmen halinden                      pekde memnun değillerdir  Tommy daha 16 yaşındadır  Maribeth�de 16 yaşında bir kızdır  Babasının baskısıyla bazı                      şeylerden yoksun bırakılmıştır  Maribeth�in babası, Bert çok                      huysuz ve inatçı, eski kafalı biridir  Ailede herkesin öyle                      olmasını istemektedir  Annesi, Margaret kendi halinde ne                      denilirse yapan biridir  Abisi, Ryan ise tıpatıp babasına                      benzemektedir  Maribeth bir gün bir partiye gider ve babası                      ona partide nasıl davranması gerektiğini neler yapıp                      yapmaması gerektiğini söyler  Akşam erkek arkadaşı onu                      almaya gelir ve partiye giderler  Erkek arkadaşı onunla                      partide ilgilenmez ve hemen içkiye koyulur  Kısa süredede                      sarhoş olur  Maribeth biraz hava almak için dışarı çıkar ve                      orada okulun en yakışıklı çocugu olan Paul�u görür  Konuşmaya başlarlar  Paul, Maribeth�e isterse onu                      gezdirebileceğini söyler  Beraber bir yere gidip dans                      ederler ve arabayla gezme turuna çıkarlar  Paul arabayı                      ıssız bir yerde durdurur  Maribeth�e içki teklif eder  Maribeth dansın ve içkinin tesiriyle biraz bilincini yitirir                      ve cinsel ilişkiye girer  Maribeth artık kız değildir  Daha sonra Paul onu bırakır  Maribeth artık evde oturup                      doğum vaktinin gelmesini bekler  Maribeth�in babası Bert,                      olayı öğrenince yapmadığını bırakmaz  Kızını gözlerden uzak                      bir doğum yapması, doğan çocuğun başkasına                      verilmesi için şehir dışında bir kiliseye gönderir  Maribeth                      kilisede kendi gibi doğum yapmak için gelen kadınları görür  Onların doğumda ve doğumdan sonra yaşadıklarını öğrenir ve                      dehşete kapılır  Hemen oradan çıkar  Bir otobüse binip daha                      uzaklara gitmek ister; ama elindeki parası onu ancak                      kiliseden dört beş kasaba uzaktaki bir yere kadar                      gidebilmesine imkan verir   Maribeth bu kasabada inerek iş arar  Daha sonra bir                      lokantada iş bulur ve çalışmaya başlar  Çalışmalarına yoğun                      bir tempoda devam eden Maribeth kısa zamanda lokantadaki                      herkes tarafından sevilmeye başlar  Kocasının bir savaşta                      öldüğünü ve ondan hamile olduğu, yalanını herkese söyler  Lokantada çalışan diğer işçiler ve lokantanın sahibi ona                      inanır  Lokantaya her zaman aynı vakitte gelen bir gençle                      tanışır  Kısa zamanda arkadaş olurlar   Lokantaya gelen genç Tommy�dir  Evde annesinin onunla                      ilgilenmemesinden ve yemekleri zamandında, bazı zamanlar hiç                      yapmadığından dolayı her zaman bu lokantaya gelir  Yemekleri                      burada yer  Lokantada kimsenin onun hakkında en ufak bir                      bilgisi bile yoktur  Maribeth�la arkadaşlıklarını ilerleten                      Tommy ona başından geçenleri ve neden bu kadar üzgün                      olduğunu anlatır  Maribeth ise ona başından geçenleri,                      hamile olduğunu bir türlü anlatamaz  Maribeth�in karnı                      giderek büyümeye başlar ve artık gizleyemez duruma gelir  Bunu farkeden Tommy ona bu olayın neden ve nasıl olduğunu                      sorar  Maribeth olayları başından ve tüm çıplaklığıyla                      anlatır  Tommy�nin arkadaşlığı kısa sürede bir aşka                      dönüşmeye başlar  Maribeth�e aşık olur   Doğum zamanı gelmiştir  Kasabada bu iki genç doktor aramaya                      başlar  Tommy aile doktorlarına gitmeye karar verir  Bu                      nedenle annesinden doktorun telefon numarasını alır  Daha                      sonra doktordan randevu ister  Doktor onlara bu doğacak olan                      çocuğun kimin olduğunu sorar  Tommy hiç çekinmeden                      �ikimizin� yanıtını verir  Doktor, Tommy�i bir yerden                      tanıyordur; ama çıkarmakta güçlük çekmektedir   Tommy�nin doktora uğramasından bir kaç gün sonra Liz�de doktora yıllık muayenesini yaptırmak için gelir  Doktor ona                      oğlunun adını sorar  Daha sonra oğlunun buraya bir kızla                      geldiğini söyler ve onun ne zaman evlendiğini sorar  Liz bu                      sorunun cevabını vermekte güçlük çeker; ama oğlunun evli                      olmadığını söyler  Doktor, Liz�e gelen kızın hamile                      olduğunuda söyler  Liz hemen eve giderek Tommy�nin ne                      haltlar karıştırdığını öğrenmek ister  Tommy�i bularak ondan                      neler olduğunu anlatmasını ister  Tommy�de anlatır  Liz                      bunun çok yanlış bir davranış olduğunu; hemen bu oyundan                      vazgeçmesi gerektiğini Tommy�e söyler  Fakat Tommy kararını                      vermiştir birkere  Bu yolda sonuna kadar Maribeth�in yanında                      olduğunu; Maribeth�in öyle sanıldığı kadar kötü bir kız                      olmadığını; aksine çok iyi ve marifetli bir kız olduğunu                      annesine söyler  Liz bu konuyu babasına açmaya karar verir  Akşam olunca, john eve gelir  Liz, john�a herşeyi anlatır  Babası, Tommy�yi yanına çağırır  Tommy�den bu işten hemen                      vazgeçmesini ister; ama yine olumsuz bir yanıt alır  Babasınada, annesine söylediği gibi Maribeth�den bahseder  Tommy�nin Maribeth hakkında söylediklerinden ikiside çok                      etkilenir ve onunla tanışmak, onu tanımak isterler  Babası,                      Liz�inde onayını alarak onu eve davet etmesini söyler  Maribeth eve gelir ve koyu bir sohbet başlar  John ve Liz,                      Tommy�nin haklı olduğunu; hatta maribeth�in dahada iyi biri                      olduğunu anlarlar  Ona kısa zamanda alışırlar  Maribeth�in                      hafiften doğum sancıları başlamıştır  Bunu farkeden Liz ona                      nerede kaldığını sorar ve �istersen bizim evde kalabilirsin�                      der  Maribeth önce itiraz edecek gibi olur; ama Tommy�ninde                      ısrarlarıyla bu teklifi kabul eder   Aynı zamanda öğretmen olan Liz, Maribeth�in öğrenimine devam etmesini ister  Ona kitaplar getirerek dışarıdan sınavlara                      girmesini sağlar  Sınavlarda başarılı olan Maribeth bir                      üniversiteye gitmeye hak kazanır  Maribeth�in doğumuna az                      kalmıştır  Anne ve baba, Tommy�nin Maribeth�e olan                      sevgisinin farkına varmakta fazla gecikmezler   Maribeth doğumdan sonra bebeğin başkasına verilmesi gerektiğini; aksi takdirde eve gitmesinin imkansız olduğunu söyler  Liz ve john onu evlatlık olarak alabileceklerle                      bağlantı kurmaya başlarlar  Maribeth�in kafasında bebeği Liz                      ve John�a vermek gibi bir düşünce vardır  Liz�e                      düşündüklerini söyler  Liz çok şaşırmış; ve bir o kadarda                      heyecanlanmıştır  Bu konuyu John�la konuşması gerektiğini                      söyler ve konuşur  John, Liz�e eğer sende istersen neden                      olmasın der  Maribeth�in onlara sunduğu bu güzel armağanı                      kabul ederler  Sonunda Maribeth bir kız çocuk dünyaya                      getirir  Bu çocuk aynı Annie�ye benzediğinden Liz, John ve                      Tommy hayretler içinde kalırlar  Aynı zamanda çok                      sevinirler  Bu bebek onlar için, Tanrı tarafından                      gönderilmiş bir armağandır  Maribeth�in ayrılma vakti                      gelmiştir  Onlarla vedalaşarak en kısa zamanda geleceğini                      söyler ve ayrılır  3  KİTABIN ANA FİKRİ : Ergenlik çağında yaşanılan sorunların fazla büyütülmemesi gerektiğini ve bunların çözümünde ailenin öneminin büyük olduğunun unutulmaması gerektiğidir  4  KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : JOHN : İşine ve ailesine bağlı, çalışkan ve yüreği sevgi dolu bir kişiliğe sahiptir  Ayrıca iyi bir                     eğitim almış                      , başarılı birisidir  LİZ : Çocuklarına ve eşine karşı sevecen , asıl mesleği öğretmenlik olan ama çocukları olduğu için bu işi bırakıp ev hanımlığına yönelen, bilgili, kültürlü, yardımsever birisidir  TOMMY : İyi huylu, okulunda ve derslerinde başarılı olaylar karşısında çabuk etkilenen bir karaktere sahip, spor yapmayı ve yarışmalara katılmayı seven birisidir  ANNIE : Yaramaz ama bir o kadar da sevimli çevresiyle iyi iletişim kuran ve hemen kendini sevdiren karaktere sahip birisidir  MARIBETH: Ailesi tarafından baskı altında olduğu için düşüncelerini açıkça söyleyemeyen, derslerinde başarılı ama hayatta fazla deneyimi olmadığından dolayı hayal kırıklıkları yaşayan genç ve güzel bir kızdır  BERT: Ailesinin üzerinde baskı kuran otoriter bir yapıya sahiptir  Hayatta sadece deneyimlerine ve gördüklerine göre                      hareket eden , geri kafalı biridir  MARGARET: İyi kalpli ama bir o kadar da eğitimsiz kocası Bert�in dediklerine harfiyen uyan, kendi düşüncelerini söyleyemeyen birisidir  RYAN: Babas Bert�e benzemektedir  Okulu yarım bırakmış ve                      babasıyla birlikte çalışmaya başlamıştır  5  KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Kitap günümüz gerçeklerini çok iyi ve anlaşılır bir dille anlattığı , genç dimağlara seslendiği ve ergenlik sorunlarını konu aldığı için herkesin okuması gerekli olan bir eserdir  Dili çok sadedir  Yabancı dilde yazılmış bir                      kitap olmasına rağmen, çevirisi anlaşılır ve konular                      arasında kopukluklar yoktur  6  KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ : Danielle Steel Amerika ve dünyanın en tanınmış yazarlarından birisidir  Steel Fransa�da eğitim görmüş, reklamcılık ve                      halkla ilişkiler alanında çalışmış ve yazarlık konusunda çok                      çabalamıştır  Sonunda istediği gibi bir yazar olmuştur  Mesleğini çok ciddiye alarak yapar  Bazen bir konuyu iki üç                      yıl araştırdığı olur  Annesiyle babası Alman ve Portekizli                      olan Steel Avrupa�da yetişmiştir  Yabancı ülkeler ve diller                      her zaman yaşamında büyük rol oynamıştır  İspanyolca ve                      Fransızcayı kusursuzca konuşan Steel çok çekingen bir                      kadındır  Yaşamını saran o görünüşte ışıltılı ve ayrıntılara                      rağmen, kocası ve çocuklarıyla birlikte sakin bir yaşam                      sürmektedir  Danielle Steel yazarlığı dışında, Amerika Kütüphanecilik Birliğinin yönetim kurulu başkanlığınıda yapmıştır  1981�de                      üniversite öğrencileri tarafından yapılan ülke çapındaki                      anket sonucu Steel � Dünyanın En Etkili Kadınlarından Biri �                      ünvanını kazanmıştır  Steel�in yayınlanmış olan yirmi üç romanının arasında yeni satışa sunulan Zoya�yı ve yine En Çok Satan Kitaplar listelerine giren diğer eserlerini, Kaleidoscope, Fine Things (Acı Yıllar), Wanderlust (Sevgi Yolu), Secrets (Sırlar), ve Family Album (Aile Albümü) sayılabilir  ABC-TV                      Şirketi 1986 Şubat döneminde yine Steel�in En Çok Satan                      Kitaplar listesine giren Crossing (Sevmek Zamanı) adlı                      romanından uyarlanan başarılı bir mini dizi yayınlanmıştır   Yazar son olarak 1986� da Guinness Dünya Rekorları kitabına geçmiştir  Bunun nedeni kitaplarından en aşağı birinin The                      New York Times listesinde devamlı olarak 225 hafta                      kalmasıydı   | 
|   | 
|  | 
|  | Acımak / Reşat Nuri Güntekin |  | 
|  04-27-2009 | #26 | 
| 
Şengül Şirin   |   Acımak / Reşat Nuri GüntekinKİTAP ADI: Acımak KİTABIN YAZARI Reşat Nuri GÜNTEKİN 1  KİTABIN KONUSU : Bir                                          öğretmenin                      geçmişte yaşadıklarının meslek hayatına etkisi  2  KiTABIN ÖZETİ :Zehra mektebin başmuallimidir  Yeni eğitim                      öğretimin bütün gereklerini yerine getirir,öğrencilerle bire                      bir ilgilenir;fakat öğrencilerin yaptıkları yanlışları asla                      affetmez  İçinde hiç acıma duygusu hissetmez  Maarif Müdürü de                      Zehra�nın bu özelliğinden çok muzdariptir  Çeşitli zamanlarda                      uyarmış olmasına rağmen hiçbir değişiklik görmemiştir  Maarif Müdürü Tevfik Hayri ile Vekil Şerif Hayri Bey Zehra�nın okulunu ziyarete giderler  Şerif Hayri Bey Zehra�ya                      babasının hasta olduğunu, bu nedenle İstanbul�a gidip                      babasını görmesini ister;fakat Zehra babasının olmadığını ,o                      kişinin başka birisi olabileceğini söyler   İki gün sonra Maarif Müdürü�ne bir telgraf gelir  Zehra�nın                      babası Mürşit Efendinin ölmek üzere olduğunu, muallimin                      hemen yola çıkmasını bildirir  Müdür Zehra�yı çağırtarak                      hemen gitmesini ister  Fakat Zehra yine karşı gelir  Müdür                      fazla üstelemez  Biraz sonra hazırlanmış, elinde çantasıyla                      Zehra gelir ve gitmeye karar verdiğini söyler  Zehra İstanbul yolunda babasının ailesine yaptıklarını annesini, ablasını ve anneannesini nasıl öldürdüğünü ve en sonunda da kendisini bir yatılı okula verip hiç arayıp sormamasını düşünür  İstanbul�a varır  Eski komşuları Vehbi                      Bey kendisini karşılar  Niçin daha önce gelmediğini,                      babasının �Zehra, Zehra� diye öldüğünü söyler  Eve                      vardıklarında babasının başında birkaç kadın vardır  babasını                      görmek istemez  Kendisine babasının eşyalarının bulunduğu                      sandığın anahtarı verilir  Aslında bunu hiç istemez fakat                      sandığı açar, içinde bir günlük vardır  Günlüğü okumaya                      başlar  Babasının ilk memuriyet yıllarını, annesiyle                      evlenmesini, anneannesinin davranışlarını okur  Zehra daha                      önce bildiği şeylerin hepsini tam tersi olduğunu                      öğrenir  Aslında bu olaylarda bütün suçlunun annesi ve                      anneannesi olduğunu anlar  Bundan sonra içinde bir acıma                      duygusu oluşur  Hemen gidip babasının ayağını öper  Birkaç gün                      sonra okuluna                      tekrar döner ve artık Zehra�nın hiçbir eksiği                      kalmamıştır  Acımayı öğrenmiştir   3  KİTABIN ANA FİKRİ :İnsan kişiler hakkında araştırıp                      sormadan, hükümlere varıp ,onları yargılayıp, mahkum                      etmemelidir  4  KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : Zehra:Mesleğini çok seven,öğrencilere en iyiyi vermeye çalışan idealist bir öğretmendir  Tevfik Hayri:Maarif Müdürüdür  Örnek bir yöneticidir  Zehra�ya                      babacan bir tavırla yaklaşmaktadır  Şerif Hayri Bey:Bölgenin vekilidir  Vehbi Bey:Zehra�nın eski komşusudur  Babasının zor zamanında                      ona yardım etmiştir  5  KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :Kitap akıcı bir dille                      kaleme alınmış sürükleyici bir eserdir  Bir insanda bulunması                      gereken en önemli özelliklerden birisini konu almıştır   6  KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ : Ünlü yazarlarımızdan Reşat Nuri Güntekin 26 Kasım 1889 yılında İstanbul'da doğdu ve babası Doktor Nuri Bey'dir  Önce                      Çanakkale İdadisinde okuyan Güntekin daha sonra İzmir'de Fransız Frerler mektebine devam                      etti  Reşat Nuri, 1912 yılında İstanbul Darulfünun Edebiyat Şubesini bitirdikten sonra liselerde edebiyat, Fransızca ve felsefe okuttu  1931 ve 1943 yılları arasında Milli                      Eğitim                      Bakanlığı müfettişi olarak Anadolu'nun çeşitli yerlerini                      görme fırsatı buldu  1939 ve 1943 yılları döneminde Çanakkale milletvekilliği yaptıktan sonra 1947'de başmüfettişlik ve 1954'te Paris kültür ataşeliği (1954) yaptı   Reşat Nuri Güntekin, hikaye, roman, gezi notları, oyun, mizah yazıları ve çeşitli konularda makaleler yazdı  İlk                      eseri olan "Eski Ahbab" adlı hikayesi, 1917 yılında Diken                      dergisinde çıktı ve sonradan kitap olarak basıldı  Bir dönem Zaman gazetesine Temaşa Haftaları başlığı ile tiyatro eleştirileri yazdı çeşitli takma isimlerle (Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci dergilerinde Hayreddin Rüşdi, Sermed Ferid, Mehmed Ferid) hikayeler yayınladı  Reşat                      Nuri'nin bazı mizah dergilerinde farklı takma isimler                      kullandığı da görülmüştür  Ayrıca "Harabelerin Çiçeği" adlı                      eserini yine zaman gazetesinde Cemil Nimet adıyla yayınladı  Cumhuriyet'in yeni kurulduğu 1923-1924 yıllarında                      arkadaşlarıyla birlikte Kelebek isimli haftalık bir mizah                      dergisi çıkardılar  Reşat Nuri Güntekin, o zamanlar kendisine büyük ün kazandıran, bugün de çok iyi bilinen ve sevilen "Çalıkuşu" adlı romanını 1922 yılında yayınladı  Bu eser TRT                      televizyonu tarafından dizi haline getirildi ve büyük                      kitlelerce seyredildi ve sevildi  Reşat Nuri'nin eserlerinde                      toplumsal olayların ve aşkın iç içe olduğunu görüyoruz  Kahramanları gerçek hayattan kopuk değillerdir  Kitabın                      kahramanının yaşadığı olayları ve duyguları, işini ve burada                      yaşadıklarını gözardı etmeden yazar  Romanlarını kesinlikle                      samimi, sürükleyici ve çok güzel bir Türkçe ile kaleme                      almıştır  Reşat Nuri'nin eğlendirici mizahi öyküleri de                      vardır   Reşat Nuri Güntekin'in oyunlarından Yaprak Dökümü'de televizyona uyarlandığından yeni nesil hariç kimsenin yabancısı olmadığı bir eserdir  Burada da aşklar,                      entrikalar, mutluluklar ve gözyaşlarıyla dolu hayat yaşayan                      bir aile anlatılmıştır  Reşat Nuri Güntekin, Batılı bazı yazarlarından romanlar, hikayeler çevirmiş, oyunlar uyarlamıştır  Akciğer                      kanserinden tedavi olmak için gittiği Londra'da ölmüş                      (Aralık, 1956) ve cenazesi İstanbul'a getirilerek,                      Karacahmet Mezarlığında defnedilmiştir  Romanları: Harabelerin Çiçeği (1918), Gizli El (1920), Çalıkuşu(1922), Dudaktan Kalbe (1923), Damga (1924), Akşam Güneşi (1926), Bir Kadın Düşmanı (1927), Yeşil Gece(1928), Acımak (1928), Yaprak Dökümü (1930), Kızılcık Dalları (1932), Gökyüzü (1935), Eski Hastalık (1938), Ateş Gecesi (1942), Değirmen, Miskinler Tekkesi (1946), Ripka İfşa Ediyor (1949), Kavak Yelleri (1950), Kan Davası (1955), Boyunduruk (1960), Son Sığınak (1961)  Hikayeleri: Gençlik ve Güzellik (1917), Recm (1919), Roçild (1919), Eski Ahbab, Sönmüş Yıldızlar (1918), Tanrı Misafiri (1927), Leyla ile Mecnun (1928), Olağan işler (1930)   Oyunları: Gönül Veya İnhidam (1916), Babur Şah'ın Seccadesi (1919), Hançer (1920), Asker Dönüşü (1921), Eski Rüya (1922), Yaprak Dökümü (1923), Kır Çiçeği (1924), Ümidin Güneşi(1924), Gazeteci Düşmanı, Şemsiye Hırsızı, Bir Köy Hocası (1928), Bir Kır Eğlencesi (1931), Felaket Karşısında, Gözdağı, Eski Borç (1931), Ümidin Mektebinde (1931), İstiklal (1933), Vergi Hırsızı (1933), Bir Yağmur Gecesi (1941), Yol Geçen Hanı (1944), Ağlayan Kız ( (1946), Eski Şarkı (1951), Hülleci (1953), Tanrı Dağı Ziyareti (1954), Balıkesir Muhasebecisi (1955), Bu Gece Başka Gece (1956)  Diğer Eserleri: Anadolu Notları (2Cilt, 1936-1966), Fransız Edebiyatı Antolojisi (3 cilt, 1929-1931), Üç Asırlık Fransız Edebiyatı (3 cilt, 1932)   | 
|   | 
|  | 
|  | Adı Aylin/Ayşe Kulin |  | 
|  04-27-2009 | #27 | 
| 
Şengül Şirin   |   Adı Aylin/Ayşe KulinKİTAP ADI : ADI AYLİN KİTABIN YAZARI : Ayşe KULİN 1  KİTABIN KONUSU : Bu kitap, kökleri Giritli Deli Mustafa                      Naili Paşaya kadar uzanan bir ailenin kızı olan Aylin                      DEVRİMEL �in fırtınalı yaşamının öyküsüdür  2  KİTABIN ÖZETİ : Lise yıllarında uzun boylu ve sıka bir kız olan Aylin zamanla güzelleşmiş ve bir gün Esma teyzesinin daveti üzerine Paris�te bir otelde buluşurlar otelde prens olduğu söylenen bir Arap�la tanışır ve bu tanışmanın sonunda prensle görkemli bir yaşantı için evlenir Prenses olur  Ancak her şey düşündüğü gibi gitmez Prens Senusi doğu                      kültürü ile yetiştiği için batı kültürü ile yetişen                     Aylin�e ters gelmekte zamanla                      Aylin�in özgürlüğü kısıtlanmaktaydı evliliğe başladığı gibi                      sakin değil büyük bir kaçışla son buldu; yaz sonunda Aylin,                      ablası Nilüferle Cenevre ye gider  Yaşamanın ideali olan tıp                      okumaya karar verir ve büyük uğraşlar vererek Neuchatel                     Üniversitesine                      kayıt yaptırır  Okulun                      ilk yıllarında hayatında çok büyük değişiklikler yaparak,                      ihtişamlı hayatından sıyrılarak sade bir öğrenci olur  Tek                      hedefi olan tıp fakültesini bitirmek için çok çalıştı daha                      sonra fizik ve kimya derslerinde yardımcı olan Jean-Pierre                      ile evlendi  İki öğrencinin bu evliliği zaman içinde                      Aylin�in dış görüntüsünde olduğu kadar iç dünyasını da                      değiştirecektir  Aylin Jean-Pierre ile birlikte yaşadığı                      günlerde tıp ilmi ile yakından tanışıp ufkunun penceresini o                      zamana kadar hiç bilmediği yepyeni bir dünyayı ardına kadar                      açacak peşinden koştuğu gerçek zenginliğin dış dünyanın                      görkemli vitrinlerinde değil de insanlığın iç aleminde                      bulunduğunu öğrenecekti  Okul sonunda Jean-Pierre Nos                      Alamus�taki nükleer araştırma merkezinden geri                      çeviremeyeceği bir teklif aldı  Aylin de New Rachel Hospital                      Medical Center�dan teklif aldı ; onların birbirlerine karşı                      olan sorumlulukları artık bitiyor müşterek hayatları bir yol                      ayrımına giriyordu  Ellerinde bu evlilikten altı yıllık                      sağlam bir dayanışma ve derin dostluk duyguları ile dopdolu                      gençlik anıları kaldı sadece  Aylin çok ciddiye aldığı bu işine büyük bir heyecanla başladı  New Rachel�de tanıştığı Afganistanlı genç                      meslektaşı Azim�in karısı 11 yaşından beri arkadaşı olan                      Zeynep TARZI çıktı  Aylin, Zeynep ve Azim ile gittiği Afgan                      sefahati kokteylinde Paswak adındaki Birleşmiş Milletlerin                      Afgan esiri ile tanışır  Paswak evli olmasına rağmen Aylin                      ile arasında duygusal bir bağ oluşmuştu  Aylin o yılı aklı                      beş karış havada geçirdi  Bütün vakitlerini beraber                      geçiriyorlardı  Paswak bu yüzden önce Wall Dame�nin                      Birleşmiş Milletler genel sekreterliğine daha sonra 1974                      yılında Hindistan sefirliğine tayini çıkmıştı  Aylin kaderin ağlarını onlar için giderek daha çileli iplerle örmekte olduğunu nihayet görmeye başladı; ya sevdiği adamı peşinde dünyayı adım adım dolaşacak ya da mesleğini ön plana alacaktı  Tam meslek uğruna değmez derken Hastanede                      Psikiyatri bölümü şefliğine terfi etti  Sonunda Aylin�in                      sağduyusu aşkına galip geldi  Aylin gönlü yaralı bar kuşunu                      çok kısa bir süre oynadı sonra toparlandı ve işinin başına                      döndü  Arkadaşı Azim�in vasıtası ile kendi meslektaşı olan                      Michel RAMODİSLİ ile tanıştı  Michel�i çok etkileyici                      bulmadığı halde evliliğe giden ilk adımları Michel�in evinde                      attılar  Daha sonra Aylin bu evlilikten deliler gibi çocuk                      istemeye başladı  Aylin�in bu isteğine karşılık Michel                      dinine ve geleneklerine çok bağlı olduğunu doğacak çocuğun                      Yahudi kültürüne göre yetiştirilebileceğini söyledi fakat                      Aylin bunu bile sorun etmedi dinini değiştirmeyi göze aldı  Aylin�e göre insanları dinlerine, ırklarına ve dillerine                      göre ayırmak çok saçma idi ona göre insan, insan olduğu için                      çok değerli idi onun insan sevgisini bir din veya ırk                      engelleyemezdi Aylin çocuk yapma isteğinden 6 düşük                      yaptıktan sonra vazgeçecekti  Aylin meslektaş olduğu Michel ile her an beraberdi işyerleri bir, evleri bir kısacası bütün zamanları birlikte geçiyordu belli bir süre sonra birbirleri ile bu kadar çok birlikte olmaları Aylin�i çok sıkmıştı gün geçtikçe birbirlerinden kopuyorlardı ve bir gün Aylin kocasına haftanın belirli günlerinde birbirlerine izin vermelerini bugünlerde değişik insanlar ile çıkabileceklerini bunu sonucunda diğer insanlarda görecekleri eksiklikleri kendilerinde tanımlayıp birbirlerine ölümsüz sevgi ile bağlanacaklardı  Fakat                      düşünülen olmadı Aylin yurt dışında olduğu günlerden birinde                      Michel bir arkadaşının evinde Barbara adında bir bayanla                      tanıştı ve bu tanışma evliliklerinin sonunu getirdi  Aylin                      sıkıntılı bir zamanında vardığı karar sonucunda kocasını                      kaybettiği için hem üzgün hem de suçluluk duygusu                      içerisindeydi  Bu sıkıntı ve üzüntü uzun sürmedi her şeyi                      bir kenara bırakıp mesleğinde ilerledi fakat bu ilerleme                      bile onu tatmin etmedi  Bir süre sonra Amerikan ordusuna                      katılarak Körfez savaşında ruf sağlığı bozulan hastaları                      tedavi eden doktor olmayı düşündü bu nedenle Oklahoma�ya                      körfez savaşında zarar görmüş askerleri tedaviye gitti  Aylin Üniformasını ilk kez 1992�nin soğuk bir Ocak gününde giydi  9 Kasım 1992�de ordunun fiziksel aktiviteler sınavını                      yüksek bir puana kazanarak başarı sertifikası aldı  Aylin                      ordudaki görevinde yine işine devam ediyor, hastalarına çare                      bulmaya çalışıyordu bir gün kendisine yeni bir hasta verildi                      bu kez hasta körfez savaşından sonra geldiği sivil hayata                      uyum sağlayamıyordu  Bunun sonucunda hiçbir suçu olmayan bir                      çok sivili katletmişti  Aylin bu hastası üzerinde çalışırken Amerikan ordusunun askerlerini cesaretlendirmesi için verdiği ilaçların yan etkisi sonucu hastanın bu duruma geldiğini saptadı ve bu sonucu tez bir halde askeri yetkililere bildirdi  Aylin�in                      verdiği bu sonucu askeri yetkililer daha önceden bildiğinden                      Aylin�in bu olayın üstüne gitmemesini istediler ve onu                      uyardılar Aylin bu sessizliği sindiremeyerek sözleşmesinin                      bitmesinin ardından Albay rütbesindeyken ordudan ayrıldı  Ordudan ayrılmasından sonra 19 Ocak 1995 Perşembe günü evinin bahçesinde o sabah evini temizlemeye gelen hizmetçisi tarafından kendi arabasının altında ölü bulundu  Zengin,                      ünlü ve saygın insanların yaşadığı mahallede yerel polis ve                      yerel yöneticiler mahallenin adını polisiye bir olaya                      karıştırmamak için dosyayı apar topar denebilecek bir hızla                      kapattılar teşhis ise �Freak Accident� yani Garip bir kaza                      idi  �    Yükseltilmiş sahnede kapağı açık maun bir tabut                      duruyordu uzun bir sıra oluşturan insanlar tabutta yatan                      albay üniformalı Amerikan subayını selamlayıp içlerinden dua                      veya veda ederek tabutun başından ayrılınca yanan                      yürekleriyle gelip salondaki koltuklarda yerlerini                      alıyorlardı  Herkes etrafa hakim olan ordu düzeninin                      saygınlığını kutsar gibi sessizce ağlıyordu    Katafalkın                      üstünde dört bir yanı rengarenk çiçeklerle donanmış tabutta                      yatan kişi, bir askerden çok, oraya bir film çekimi için                      öylece uzanıvermiş bir Hollywood yıldızını andırıyordu  Bu                      albay üniformalı Amerikan subayı bir Türk kadınıydı   3  KİTABIN ANA FİKRİ: Bir insanın azimle çalışınca                      başaramayacağı hiçbir şey yoktur  4  KİTAPTAKİ ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ : Aylin,genç,güzel,çalışkan ve azimli bir Türk kızı  Hedeflerine ulaşmak için her türlü fedakarlığı göze                      alıyor  Michel,yakışıklı,dürüst aynı zamanda da Aylin�in meslaktaşıdır  Aylin ile evlenir  5  KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER :                      Yazar,Aylin�in başarılarla dolu hayatını oldukça açık                      bir dille ve gayet akıcı bir üslupla anlatmıştır  Okunmaya                      değer bir kitaptır  6  YAZAR HAKKINDA BİLGİ : AYŞE KULİN Arnavutköy Amerikan Kız Koleji Edebiyat bölümünü bitirdi  Çeşitli gazete ve dergilerde editör ve muhabir olarak                      çalıştı  Uzun yıllar televizyon, reklam ve sinema                      filmlerinde sahne yapımcısı, sanat yönetmeni ve senarist                      olarak görev yaptı  Öykülerden oluşan ilk kitabı Güneşe Dön                      Yüzünü 1984 yılında yayınlandı  Bu kitaptaki "Gülizar" adlı                      öyküyü, Kırık Bebek adı ile senaryolaştırıldı ve bu sinema                      filmi 1986 yılının Kültür Bakanlığı Ödülü�nü kazandı  1986�da sahne yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini                      üstlendiği Ayaşlı ve Kiracıları adlı dizideki çalışmasıyla                     Tiyatro Yazarları                      Derneği�nin En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü�nü kazandı  1996                      yılında Münir Nureddin Selçuk�un yaşam öyküsünün anlatıldığı                      Bir Tatlı Huzur adlı kitabı yayınlandı  Aynı yıl, Foto Sabah                     Resimleri adıl öyküsü                     Haldun Taner                     Öykü Ödülü�nü, bir yıl sonra                      aynı adı taşıyan kitabı                      Sait Faik Hikâye Armağa�nı                      kazandı  1997�de yayınlanan Adı                      Aylin adlı                      biyografik                     romanı ile, İstanbul Üniversitesi                      İletişim Fakültesi tarafından yılın yazarı seçildi  1998                      yılında Geniş Zamanlar adlı öykü kitabı, 1999�da İletişim                      Fakültesi tarafından yılın romanı seçilmiş olan                     Sevdalinka ve 2000�de yine bir                      biyografik roman olan Füreya                      yayınlandı  KİTAPLARI; Güneşe Dön Yüzünü (1984) Bir Tatlı Huzur (1996) Adı; Aylin (1997) Geniş Zamanlar (1998) Sevdalinka (1999) Füreya (2000) w | 
|   | 
|  | 
|  |