Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #16 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk Bizimle
Tevfik Rüştü Aras 1883 yılında Çanakkale'de doğdu Beyrut Tıbbiyesi'ni bitirdi ve doktor olarak İzmir, Selanik ve İstanbul'da çeşitli görevlerde bulundu İttihat ve Terakkiye girdi Selanik'te Mustafa Kemal ile yakın arkadaş oldu 1918'de Meclisi Ali-i Sıhhi (Yüksek Sağlık Kurulu) üyesiydi 1920 yılında Ankara'da TBMM açıldıktan sonra Muğla'dan (müstakil Menteşe livası) milletvekili seçildi İlk dönemde Kastamonu İstiklal Mahkemesi üyeliğine getirildi 1920 sonbaharında, Türkiye Komünist Fırkası'nın kurucuları arasına girdi TBMM Hükümeti'nin Rus Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ne ilk büyükelçi olarak gönderildiği Ali Fuat Paşa(Cebesoy) delegasyonu ile Moskova'ya gitti 1923'ten 1939'a kadar İzmir milletvekilliğinde bulundu 4 Mart 1925'te Takriri Sükun Kanunu'ndan sonra kurulan İsmet Paşa(İnönü) Kabinesi'nde Hariciye Vekili oldu Atatürk'ün ölümüne kadar kurulan bütün kabinelerde bu görevi sürdürdü Dışişleri komiseri Litvinov'un davetlisi olarak üç kere Rusya'ya gitti 1926'da Odesa'da 1930 da ve 1937'de Sovyet ileri gelenleriyle Moskova'da görüşmeler yaptı 1939'da Londra Büyükelçiliğine atandı ve üç buçuk yıl İngiltere'de kaldı 1943'te emekli oldu Savaşın sonlarında İstanbul basınında (Özellikle Tan gazetesinde) yazılar yazdı Demokrat Partinin kuruluş mücadelesini destekledi 1952-1959 yıllarında İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı Tevfik Rüştü Aras'ın Dışişleri bakanlığı sırasında verdiği söylevleri Numan Menemencioğlu tarafından derlenerek bir kitap haline getirilmiştir "Lozan'ın İzlerinde On Yıl" (1937, Fransızcası; 10 ans surles traces de Lausanne), Uluslararası Diplomasi Akademisi tarafından yayımlanan "Diplomasi Sözlüğünde" (Dictionnaire diplomatigue) Türkiye'nin Dış Politikası (Lapolitigue exterieure de la Turguie) maddesini de Tevfik Rüştü yazmıştır Günlük basında çıkan yazılarının güncel olmayanlarını "Görüşlerim" (1945 ve 1963) adlı iki cilt kitapta toplayan Tevfik Rüştü Aras, 1972 yılında İstanbul'da öldü
Gazeteci Yunus Nadi Abalıoğlu 1880 yılında Fethiye'de doğdu Abalızade Hacı Halil Efendi'nin oğlu olan Yunus Nadi, ilköğrenimini Fethiye'de yaptı, Rodos adasında Süleymaniye Medresesinde, İstanbul'da Galatasaray Sultaniyesinde okudu Sonra Hukuk Mektebine devam etti 1900'da Malümat gazetesinde çalışmaya başladı 1910'da İttihat ve Terakki Cemiyetinin çıkardığı Rumeli gazetesinin başyazarı oldu 1911'de Meclisi Mebusan'a Aydın milletvekili olarak katıldı 1918'de İstanbul'da Yenigün gazetesini kurdu 1920'de Muğla Milletvekili olarak TBMM'ne girdi 1924'te İstanbul'da Cumhuriyet gazetesini kurdu ve ölümüne kadar başyazarlığını yaptı TBMM'nin 6 dönemine kadar Muğla Milletvekilliğini yapan Abalıoğlu, 28 Mart 1945'te tedavi için gittiği Cenevre'de öldü |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #17 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleVASİYETİ VE ÖLÜMÜ ATATÜRKÜN VASİYETNAMESİNİ YAZMAYA KARAR VERİŞİ Atatürk'ün vasiyetnamesini nasıl düzenlendiğini, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak şöyle anlatmıştı; "1938 senesi sonbaharı, Dolmabahçe Sarayı'ndayız Bir sabah Atatürk'ün yatak odasına girdim Büyük adam, yatağında başı biraz yüksekte arka üstü yatıyordu Salonu solgun bir güneş kaplamıştı Yüzü fildişi rengindeydi Çehresi her gün biraz daha zayıflayıp uzuyor, o gök mavisi gözleri irileşiyordu Ben yatağının ayak ucuna doğru, gösterdiği yere oturdum Her zaman ki suallerini tekrarladı: "Ne haber?" O günlerde Avrupa'da siyasi hava çok bozulmuştu Atatürk umumi endişelere ve bir takım tehlikeli belirtilere rağmen, Almanların henüz, İtalyanların ise hiç hazırlanmamış olduklarını ileri sürerek müsterih bulunuyor O sene harp olmayacağını, ihtilafların behemahal bir pamuk ipliğine bağlanacağını, harbi ancak 1939 senesinde veya ondan sonraki senelerde beklemek lazım geldiğini söylüyorlardı Son yirmi dört saat zarfında günlük meselelere dair gelen haberleri hülasa ettim Görüşünü teyid eder mahiyette olan bu haberleri alaka ile dinliyor, ara sıra bazı şeyler soruyor ve kısa cümlelerle mütalaalar beyan ediyordu Böyle olmakla beraber düşünceli ve heyecanlı olduğu belliydi Sözlerimi bitirince sağ kolunu bana doğru uzattı Doktorlar, kati lüzum olmadıkça kuvvet sarfetmesini yasakladıkları için hareketlerinde yardım ediyorduk Elini tuttum, doğruldu, yatağının içinde bağdaş kurdu Birkaç dakika denize ve karşı sahile baktı Belliydi ki heyecanını yenmeye çalışıyordu Gözlerini bana çevirdiği zaman, uzun kirpiklerinin ıslandığını farkettim Bütün hastalığı boyunca yanımda gösterdiği yegane zaaf (eğer bu ulvi sükunete zaaf demek uygunsa) buydu Sonra önüne baktı ve ağır ağır konuşmaya başladı "Bu yolda konuşmak benim içinde, senin için de, ağır bir şey ama başka çaremiz yoktur Konuşmaya mecburuz çocuk Hani seninle ara sıra bir işimizden bahsederdik Hatta bunun içinde kanun çıkarılmıştı: Şu vasiyetname meselesi Bugün yarın o işi bitirmeliyiz Nasıl olsa bir gün karnımdan su alınacaktır Ne olur ne olmaz Bağırsaklardan biri delinebilir, başka bir arıza olabilir Herhalde ihtiyatlı olmalı" ATATÜRK'ÜN VASİYETİNİ NOTERE VERİŞİ "Atatürk, 6 Ekim 1938 'de Noter'in getirilmesini istemişti Noter İsmail Kunter Bey, Prof Neşet Ömer Bey ve ben, yatak odasının altındaki bir odada huzuruna girebilme emrini bekliyorduk Bu daveti alınca hep beraber üst kata çıktık ve yatak odalarına girdik Vaziyeti şöyleydi; yataktan çıkmış, ipek bir pijama ve yine kırmızı ipek bir rob döşambr giymiş, boynuna koyu vişne renginde ipek bir eşarp bağlamıştı Denize bakan pencerelerin önüne koydurduğu bir şezlongun üzerine oturmuş sigara içiyordu Bizi görünce hafifçe kımıldandı: "Buyrunuz" dedi Tam karşısına koydurduğu sandalyelerde üçümüze de yer gösterdi Hatırımda kaldığına göre Noter İsmail Kunter Bey ile, yeni çıkmış olan Noter Kanunu ve İstanbul'daki noterler üzerine görüştü Getirilen kahvelerin içilmesini bekledi Sonra önündeki sigara masasının koyduğu kapalı zarfı aldı: " Bu benim vasiyetnamemdir İcap ettiği zaman muamelesini yaparsınız" diyerek zarfı notere verdi ATATÜRK'ÜN VASİYETNAMESİ'NİN TAM METNİ Malik olduğum bütün nutuk ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum: 1 Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır 2 Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda bin, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdiki yüzer lira verilecektir 3 Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir 4 Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır 5 İsmet İnönü'nün Çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır 6 Her sene nemedan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir KAtatürk |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #18 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleÖlümü İLK MUAYENE Atatürk 1937 yılının ilk aylarından bu yana çeşitli rahatsızlıklar duymaya başlamıştı Burnu kanıyor, vücudu kaşınıyor ve kabarıyordu Yüzü solmuş, sinir dengesi bozulmuştu Kendini iştahsız ve halsiz hissediyordu Hasta olan arkadaşlarına kızan, doktor muayenesini sevmeyen Atatürk, fırsat buldukça çok güvendiği Neşet Ömer Bey (İrdelp)'e kendini muayene ettirmeye ve sağlık durumu hakkında bilgi almaya başlamıştı Ancak ilk muayene sonunda, kalbinde, karaciğerinde, böbreğinde bir şey bulunamamıştı Buna rağmen Atatürk'ün renginde ve yüzündeki çizgilerde bariz değişiklikler başlamıştı İLK TEŞHİS Doktorlar Atatürk'e kaplıca tavsiye etmişlerdi Atatürk kür tedavisi için ani bir kararla Yalova'ya gitmeye karar verdi Prof Dr Nihat Reşat Belger anlatıyor; "1937 senesinde, Yalova kaplıcalarının hekimiydim O sıralarda, Atatürk de birkaç aydan beri Yalova'da istirahat buyuruyordu Bir gün beni çağırttı Bir müddetten beri kaşıntıdan şikayetçi olduğunu söyledi" Müsaade ederseniz sizi önce bir muayene edeyim"dedim ve ettim Muayenemde, bilhassa bacaklarında kaşıntıdan mütevellit tırnak izleri müşahade ettim Palpasyonda (elle muayenede) karaciğerin, kosta (kaburga kemiği) kenarını üç parmak kadar geçmiş olduğunu ve sertleştiğini tespit ettim Muayene sırasında hiç konuşmadık Kendisine muayenenin bittiğini bildirdiğim zaman, Atatürk kaşıntının sebebinin ne olduğunu sordu "Efendim, bu kaşıntı kanaatimce yemekle, daha doğrusu içmekle ilgilidir" dedim Atatürk önce inanmak istemedi Beni imtihan etmek istercesine, "Buna kati olarak emin misiniz?" dedi "Evet efendim karaciğeriniz normale nazaran büyük ve sert Kaşıntının sebebi budur"dedim Prof Dr Nihat Reşat Belger'den sonra, Atatürk'ü İstanbul'dan gelen Prof Dr Neşet Ömer'de muayene etti İki doktorun müşterek teşhisi aynı idi Atatürk, Yalova'da rejime alındı Tedaviden bir süre sonra iyileşme sezilmeye başlamıştı Fakat Atatürk Bursa'ya oradan Mudanya'ya geçti Mudanya'dan Ege Vapuru ile İstanbul'a hareket etti Atatürk Şubat ayı başında Dolmabahçe Saray'ında idi Park Oteldeki davetten geç saat saraya dönen Atatürk, ertesi gün şiddetli öksürük ve göğüs ağrısı ile uyandı Prof Dr Nihat Reşat Belger, Dolmabahçe sarayındaki muayenesinde Atatürk'e zatürre teşhisi koydu ATATÜRK'ÜN DOKTORLARI Atatürk kendisine yabancı doktor getirilmesini ısrarlı ricalardan sonra kabul etmiş, bu arada sağlığını devamlı kontrol altında tutabilmek için ülkenin tanınmış hekimlerinden iki ekip oluşturulmuştu Sürekli ve danışman doktorlar
Zatürre'den kurtulur kurtulmaz Atatürk, İsmet İnönü ile birlikte 27 Şubat 1938'de Ankara'ya geldi Celal Bayar Anlatıyor: "Balkan Antantının Ankara toplantısı günleri idi Yugoslav Başbakanı Dr Stoyadiniçle görüşüyordum Şükrü Kaya yaklaştı : "Sağlık Bakanlığı müsteşarı Dr Asım derhal görüşmek istiyor"dedi Mevzuun, Atatürk'ün sağlığı ile ilgili olduğunu hemen anladım Çünkü meslek ve şahsiyetine güvendiğim Dr Asım Arar hükümet namına, Ata'nın müdavi tabipleriyle daima temasta idi Bana endişelerini açıkladı: "Burnundan kan geldiğini söylediler Bu hastalığın yeni merhalesidir Dışardan mütehassıs getirilmesi tavsiyemi tekraren arzediyorum" dedi Atatürk'ün gerek görmediği tavsiyeyi bu sefer ısrarla rica ve kabul ettirmek kararıyla Çankaya'ya gittim Beni beklemiyordu Arzumu sükunetle dinledikten sonra: "Ortada Hatay meselesi var Hastalığımın dışarıda duyulmasını istemem Neşet Ömer'le konuş Burada zaten tıp kongresi var Bizim doktorlar konsültasyon yapsınlar" cevabını verdi Doktorlar geldiler Muayeneden sonra alkol ve sigara almaması, mutlak dinlenmesi gibi şart, fakat bir anda hepsinin birden yerine getirilmesi güç tavsiyelerini tekrar ettiler Atatürk hekimlerin ortak kararını dinledikten sonra : "Zannederim haklıdırlar" dedi Ben sağlığının ülke için asıl şart olduğunu ve bu temel mevzuun yanında Hatay üzerinde menfi tesir yapma dahil, hiçbir ihtimalin düşünülmeyeceğini ısrarla tekrarladım Derin teessürümü mümkün olduğunca saklama gayretime rağmen, benliğime hakim acının elbette ki farkında idi Yavaş bir ses tonu ile: "ÇOCUKNE YAPACAKSAN YAP, BEN HASTAYIM" dedi Her şeyini, memleketi için hizmet saydığı emeklerine cömertçe feda etmiş Atatürk, ilk defa hastayım diyordu |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #19 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleKUMANDAN BENİM Atatürk, Celal Bayar'ın ısrarı üzerine Fransız doktor Fissenger'in getirilmesini kabul etmişti ve 28 Mart 1938 günü Fissenger Ankara'ya geldi Fransız ProfDrFissenger, Atatürk'ü muayene etti, başta Prof Neşet Ömer ve diğer doktorlardan bilgiler aldıktan sonra Atatürk'e; "Ben sizi iyi edeceğim Fakat benden evvel siz kendi kendinizi iyi edeceksiniz; Şüphesiz ki siz, büyük bir kumandansınız Büyük zaferlerin sahibisiniz Fakat bu işin kumandanı benim Bana yardım edeceksiniz" Üslubu ve mantık Atatürk'ün hoşuna gitmişti "Peki dedi, kabul" Atatürk'ün olumlu yaklaşımı üzerine Prof Fissenger, Atatürk'ün günlük hayatını, bir tablo halinde çizdi Ağzına tek damla alkol almayacak, şezlonga uzanarak istirahat edecekti Yemesi içmesi, düzenlenmiş listeye göre olacaktı Prof Dr Fissenger Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine Atatürk'ün sağlığı ile ilgili bir rapor sundu Bu raporda Atatürk'ün ciddi bir rahatsızlığı olmadığı, bir buçuk aylık bir istirahata ihtiyacı olduğu belirtiliyordu GÜNEY GEZİSİ O günlerde Hatay Sorunu had safhadaydı Kendisini iyi hissettiğini söyleyen Atatürk, Hatay meselesini istediği şekilde sonuçlandırmak için önce Mersin'e oradan Adana'ya sınıra kadar uzanmaya karar verdi Doktorları önce bu isteğe şiddetle karşı çıktıysalar da, muayeneden sonra "gidebilir" dediler Atatürk, Hatay konusundaki kararlılığını, Mersin'e hareketinden iki gün önce Celal Bayar'a şöyle bildirmişti: "Benim, kırk asırlık Türk yurdu, Hatay esir kalamaz dediğimi unutmuş olanlar olabilir Ama ben unutmadım, unutamam, sen de unutamazsın" 20 Mayıs 1938'de Mersin'e doğru yola çıktı Mersin'den Tarsus'a oradan Adana'ya geçti Hatay konusunun en kritik döneminde, sağlığı üzerindeki olumsuz düşüncelerin neticeyi etkileyeceği düşüncesiyle, sınıra kadar otomobiliyle giderek askeri birlikleri denetledi, resmi geçitlerde sürekli ayakta bekledi Sağlıklı olduğunu hissettirmek için her şeyi denedi 24 Mayıs 1938'de Adana'dan ayrıldı SAVARONA Atatürk yurt gezisinden geldikten sonra çok yorulmuştu karnındaki şişlikte giderek artıyordu Florya'dan Dolmabahçe'ye dönerken küçük bir de kriz atlatmıştı 31 Mayıs 1938'de Atatürk'ün sabırsızlıkla beklediği Savarona Yatı gelmiş Dolmabahçe önünde demirlemişti 1 Haziran 1938'de Atatürk, Savarona'ya geçti İtina ile giyinmiş olan Atatürk önce her yeri gezdi, ayrıntılarla meşgul oldu bu da onu yordu Deniz havasının kendisine iyi geleceğini hissediyor ve orda şifa bulacağını düşünüyordu Ama Savarona'daki tedaviden de müspet sonuç alınamamıştı Bedeni sürekli güç kaybediyor, karnındaki şişlik giderek artıyordu Dr Fissenger tekrar davet edildi 25 Temmuz akşamı Atatürk fenalaşmıştı Atatürk yatı terkederek saraya çıkmayı düşündü Saraydaki odalarının daha serin olabileceğini ve orada daha rahat edebileceğini düşünüyordu |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #20 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleKARNINDAN SU ALINMASI Profesör Fissenger 4 kez İstanbul'a gelmişti Fissenger saraya gelir gelmez Atatürk'ü baştan aşağıya tekrar muayene etti Atatürk artık ıstıraba dayanamıyor; karnında toplanan suyun verdiği sıkıntıdan kurtulabilmek için bir an evvel alınmasını istiyordu Hastalık artık iyice ilerlemiş son ve en tehlikeli dönemine girmişti Birinci ponksiyon 7 Eylül 1938'de Profesör Fissenger ve Profesör Neşet Ömer İrdelp nezaretinde, Operatör Mim Kemal Öke tarafından yapıldı Kılıç Ali Anlatıyor: "Ponksiyondan sonra derhal odalarına girdim Gördüğüm manzara şuydu Atatürk adeta birdenbire zayıflamış, çok zayıflamıştı İki kolunu başının altına alarak arka üstü yatıyorlardı Karnını büyük bir sargı ile sarmışlardı Odadan içeriye girer girmez yanlarına koştum " Geçmiş olsun paşam!" diyerek başının altına aldığı kollarının pazusunu öptüm Bana doktorların duyamayacağı kadar yavaş bir sesle ; "Çıkan suyu gördün mü? Bu kadar bir su kabı insanın karnının üstüne konsa nasıl tahammül eder ? Bak ben ne haldeyim, nasıl tahammül etmişim ?" "Geçmiş olsun Paşam, bunların hepsi geçecek" dedim ve gözyaşlarımı kendilerine göstermeden ve teessürümü hissettirmemek için bir fırsat bularak doktorların arkasından sıyrılıp hemen odadan dışarı çıktım" Atatürk'ün artık tam bir istirahate ihtiyacı vardı Fazla konuşmaması ve yanlarında konuşulup kendilerinin yorulmaması lazımdı Bu konuya doktorları büyük önem veriyorlardı İLK KOMA Profesör Fissenger'in fikrinin alınmasından sonra, doktorlar ikinci ponksiyon'un gününü tespit için toplandılar Operatör Doktor Mim Kemal Öke, 21 Eylül günü Atatürk'ün karnında biriken suyu tekrar aldı 26-27 Eylül günü Atatürk ilk kez komaya girdi Komayı atlatan Atatürk Ankara'ya gitmek istiyordu Ancak doktorlar Atatürk'ün Ankara'ya gitmesine izin vermiyorlardı Atatürk isyan edercesine "Ankara'ya gidelim Ne olacaksam orada olayım " diyor, doktorların izin vermemelerinin sebepleri açıklanınca hiddetleniyordu Atatürk "Beni bir an evvel Ankara'ya götürün yapılacak mühim işler var", demiş, ne yazık ki yapacakları, düşündükleri ne ise yapamamıştı Yapılan tüm tedavilere rağmen Atatürk günden güne kötüleşiyor, karın bölgesinde su toplanmaya devam ediyordu Viyana'dan Eppinger, Almanya'dan Bergmann adında iki profesör gelmişti Bunların koydukları teşhis ve tedavi aynı idi "siroz" Atatürk 16 Ekim 1938'de ağır bir komaya daha girdi ve 20 Ekim gününe kadar komada kaldı SON SAATLER Tüm tedavilere rağmen günden güne eriyen Atatürk, 8 Kasım 1938 günü şiddetli bir rahatsızlık daha geçirdi Saat altı buçuk gibi gelen bu rahatsızlıkta Atatürk'ün midesi bulanmış ve kusmaya çalışmıştı Sürekli istifra etmeye çalışan Atatürk, bu sırada Hasan Rıza Beye (Soyak) bakarak "Saat kaç?" diye birkaç kez sormuş, Hasan Rıza Bey her soruşunda "Saat 7 efendimiz" diyerek cevap vermişti Bu sırada kendisine haber verilen Neşet Ömer Bey de gelmişti Abravaya ile Atatürk'e gereken tedavileri yapıyorlar ve bazı önlemler alıyorlardı Neşet Ömer Bey bir ara "Dilinizi göreyim efendim" diye seslendi Atatürk dilini yarıya kadar dışarı çıkardı Neşet Ömer Bey "Biraz daha uzatınız efendim" diye seslenince, Atatürk, Neşet Ömer Bey'e bakarak ; - "Vealeykümüsselam" diyerek gözlerini kapattı Atatürk son kez komaya girmişti 9-10 Kasım gecesini rahatsız geçiren Atatürk artık derin bir uykuda gibi yatıyor ve ölümü bekliyordu 10 Kasım 1938 günü saat 8 gibi bir ara gırtlağından Hı Hı Hı sesleri çıkarmıştı Saat dokuzu beş geçe gözlerini son kez açarak, etrafına baktı ve hemen kapattı Büyük Önder Atatürk ölmüştü |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #21 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleHAYATINDAKİ BAZI SONLAR Anlamlı son sözü, "Saat kaç" olmuştu Prof Dr Neşet Ömer İrdelp'e, son söz olarak "Vealeykümüsselam " dedi Koma içinde manası anlaşılamayan ve devamlı olarak tekrarladığı söz "aman dilaman dil"di Son aldığı gıda, 8 Kasım 1938 Salı günü, saat 1835'de dört kaşık elma suyu oldu Son yemek istediği sebze, enginardı Son verilen ilaç, ölüm halinden kırk dakika önce, saat 825'de, 1/8 aubaine'di Hekimler ölüm raporunu imzalarken, son olarak elini öpen ve gözlerini kapayan Prof Dr Mim Kemal Öke idi ÖLÜM İLANI Atatürk'ün ebediyete intikal edişi Türk Halkına şöyle duyuruluyordu; Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin resmi tebliğidir: "Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen SON raporu, Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti Milletimize, içimiz yanarak, bu tarife sığmayan ziya'dan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O'nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan, onun büyük eseri, Cumhuriyet Türkiye'sidir Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda, bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır Müesses olan nizam ve idame hususunu, büyük Türk milletinin hükümetiyle tek vücut olarak teyit ve temin edeceğine şüphe yoktur Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 33 maddesi mucibince Büyük Millet Meclisi derhal yeni reisicumhuru intihap edecektir Türkiye'nin en büyük makamına, Teşkilat-ı Esasiye Kanununa göre geçecek zatın etrafında hükümetiyle, şanlı ordusuyla ve bütün kuvvetleriyle Türk Milleti sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesine devam edecektir Bugün ayrılığına ağladığımız büyük şefimiz Atatürk, her vakit Türk Milletine güvendi Eserlerini bu güvenle yaptı İdamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı Ebedi Türk Milleti onun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır Türk gençliği onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyetini daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir Kemal Atatürk, Türk'ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır" CENAZE NAMAZI Son vazifeler yerine getirilirken, dini şart ve örfler itina ve hassasiyetle yerine getirilmiştir Cenaze namazının bir camide kılınıp kılınmama yolunda dinen ne gerektiği konusunda, Makbule Atadan Hanımefendi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a danıştı, İlahiyat Fakültesi kelam ilmi ve İslam Felsefesi ordinaryüs Profesörlerinden Mehmed Şerafettin Yaltkaya'nın fikri alındı Din alimi, cenaze namazlarının muhakkak camilerde kılınması yolunda kesin bir kayıt olmadığını bildirmiş ve daha çok makam, kıdem ve selahiyeti olarak, bir de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görüşlerinin alınmasını tavsiye etmiştir Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmed Rıfat Börekçi'nin fikri sorulmuştur Milli Mücadelenin meşruiyetine dair Anadolu Uleması fetvasına, ilk imza koyan din adamı, "O'nun cenaze namazı, tertemiz hale getirdiği bütün vatanda, bu farizanın yerine getirilebildiği her yerde kılınabilir" fetvasını vermiştir Atatürk'ün cenaze namazını, Diyanet İşleri Başkanlığı yapan, Ord Prof Mehmet Şerafettin Yaltkaya kıldırmıştır ETNOĞRAFYA MÜZESİ'NE DEFNİ Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, 10 Kasım 1938'de sabah saat 0905'de Dolmabahçe Sarayı'nda ebedi uykusuna daldı Vefatı bütün yurdu mateme boğarken, dünyada da büyük üzüntü uyandırdı Aziz naaşı, 19 Kasım 1938'e kadar Dolmabahçe Sarayı'nda katafalkta kaldı 19 Kasım günü naaşı top arabası ile Sarayburnu'na, oradan "Zafer" torpidosu ile "Yavuz" zırhlısına nakledildi Bu arada, bütün dünyada bağımsızlık savaşı ve barışın sembolü olan bu büyük insanın cenaze töreni için İstanbul'a gelen Rus, Fransız, Yunan ve Romen savaş gemileri, onu 21 pare top atışı ile son yolculuğunda selamladılar Naaş, "Yavuz" zırhlısı ile İzmit'e, oradan da trenle 20 Kasım 1938'de Ankara'ya getirildi TBMM'nde hazırlanan katafalkta bir gün kalan naaş, buradan alınarak 21 Kasım 1938'de Etnoğrafya Müzesi'ndeki katafalka konarak halkın daha uzun süreli ziyaretine imkan sağlandı 31 Mart 1939'da katafalktan alınan aziz naaş, bir müzede mermerden hazırlanan geçiçi kabre kondu |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #22 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleTÜM YÖNLERİYLE ANITKABİR ANITKABİR'İN ÖZELLİKLERİ Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra Başbakanlıkça kurulan Anıtkabir komisyonu tarafından, Anıtkabir'de bulunması gereken genel nitelikler hakkında bir bildiri yayınlandı Bildiri şöyle özetlenebilir: 1 Anıtkabir bir ziyaretgah olacaktır Ziyaretgahın giriş bölümü, binlerce insanın Türk Ulusu'nun ATA'sı önünde eğilerek saygılarını sunmasına elverişli olacaktır 2 Bu anıt Büyük ATA'nın; asker, devlet adamı, büyük politika ve bilim adamı, büyük düşünür ve nihayet yaratıcı büyük dehanın vasıflarının güç ve yeteneklerinin bir sembolü olacaktır O'nun kişiliği ile oranlı bulunacaktır 3 Türk Ulusu ve ATA'sına saygılarını göstermek isteyenler, ATA'nın katafalkı önünde eğilerek bunu gerçekleştireceklerdir 4 Anıtkabir'in bir şeref holü bulunacaktır Atatürk'ün lahdi buraya konulacağı için, bu anıtın ruhu ve en önemli bölümü şeref holü olacaktır Şeref Holü, başta Türk Ulusu olduğu halde, ulusumuza saygılarını sunacak yabancı devlet temsilcilerinin ATA'nın lahdine yönelebilecekleri büyük bir salon olacaktır Bu holde sağlanacak ululuk ve güçlülük tesirleri, yarışmacılara bırakılmıştır 5 Anıtkabir'de bir Atatürk Müzesi olacaktır 6 Anıtkabir'i ziyaret edecek büyüklerimizin ve yabancı devlet temsilcilerinin duygu ve düşüncelerini yazacakları bir özel defter bulunacaktır PROJE YARIŞMASI Anıtkabir Komisyonunun belirlediği ilkeler, Anıtkabir proje yarışması şartnamesinin temeli oldu Böylece Anıtkabir Serbest Proje Yarışması şartnamesi uluslar arası mimarlar tüzüğüne uygun olarak Türkçe ve Fransızca dillerinde hazırlandı ve hükümet tarafından 1 Mart 1941 tarihinde yarışma açıldı Yarışmanın açıldığı yıl, İkinci Dünya Savaşı'nın en kanlı, en çetin zamanıydı Avrupa'nın, Asya'nın ve Afrika'nın bir kısmı savaşın içindeydi Yarışma süresi 8 aydı Bu kısa sürede Anıtkabir projesinin yetiştirilemeyeceği anlaşıldığından Bakanlar Kurulu tarafından süre 4 ay daha uzatıldı Yarışma için hükümetçe, uluslararası tanınmış yerli ve yabancı sanatçılar ve Bayındırlık Bakanlığınca belirlenen yüksek mimarlardan oluşan tarafsız bir jüri oluşturuldu Yarışma umulandan daha fazla ilgi uyandırdı Yarışmaya Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsveç, Fransa ve Çekoslovakya'dan toplam 47 proje katıldı Bu projelerden 3 tanesi ödüle, 5 tanesi takdire değer görülmüştür ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLEN PROJELER 1- Prof Johannes Kruger (Almanya) 2- Prof Emin Onat - Doç Orhan Arda (Türkiye) 3- Prof Arnaldo Foschini (İtalya) TAKDİRE LAYIK GÖRÜLEN PROJELER 1- Mimar Ronald Rohn (İsviçre) 2- Mimar Giovanni Muzio (İtalya) 3- Mimar Giuseppe Vaccaro - Mimar Gino Franzi (İtalya) 4- Mimar Hamit Kemali Söylemezoğlu - Mimar Kemal Ahmet Aru - Mimar Recai Akçay (Türkiye) 5- Mimar Ferudun Akozan - Mimar M Ali Handan (Türkiye) Jüri, "Ödül verilmeye değer" bulduğu üç eserden hiçbirini ötekine üstün görmemişti Bu üç eserden birini seçme yetkisi "Anıtkabir" Proje Yarışması Şartları" gereğince hükümete verilmişti Hükümet bu konuda yetkili birçok kişinin de düşüncelerini dikkate alarak 7 Mayıs 1942 tarihinde Türk mimarlarının eserlerinin uygulanmasına karar verildi Bu karar şu düşüncelere dayanıyordu: 1- Yarışmayı kazanan üç proje birçok yönden aynı değerdedir 2- Fakat bu projelerden Türk mimarlarının yaptığı eser, anıta esas teşkil eden "Milli Konu"yu daha başarılı ifade etmiştir 3- Jüri raporunda belirttiği gibi, bu projenin araziye uygunluğu diğerlerinden daha üstündür Bu karardan sonra jüri raporunda öngörülen değişikliklerin yapılması için yeni bir komisyon kuruldu Projede yapılacak değişiklikler Prof Emin Onat ve Doç Orhan Arda ile görüşülerek kararlaştırıldı Projede, kale ekseni ve şeref holünün etrafındaki bölümler binanın anıtsal niteliğini kaybettirdiğinden eleştiriliyordu Prof Emin Onat ve Doç Orhan Arda çalışmalarını 7 Ekim 1943'te tamamlayarak komisyona teslim ettiler Komisyonun hazırladığı rapor, proje ve maketler Bakanlar Kurulunda incelenerek, projenin uygulanmasına 18 Kasım 1943 tarihinde karar verildi ANITKABİR'İN YAPIMI Atatürk gömüleceği yer konusunda bir vasiyette bulunmamıştı Ancak Atatürk 1923 yılında sohbet sırasında, "Elbet bir gün öleceğim, beni Çankaya'ya gömer, hatıramı yaşatırsınız" demiş ve ardından ısrarlı olmadığını belirtmek için de "Beni milletim nereye isterse oraya gömsün Fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır" şeklinde eklemiştir Bu yüzden Atatürk'e, yüce kişiliğine uygun bir anıt mezar yaptırılması düşüncesi ile hükümet tarafından Anıtkabir inşaatının yapılacağı yerin tespiti için özel bir komisyon kurulmuştur Komisyonun 6 Aralık 1938'de yaptığı ilk toplantıda; Anıtkabir konusunda yerli ve yabancı bilim adamlarının düşüncelerinden faydalanılması, Türkiye'de çalışmalarını sürdüren ve Ankara İmar Planını hazırlamış olan şehircilik uzmanı Prof Jahsen'in, TBMM binası mimarı Prof Holzmeister'in ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi binası mimarı Prof Taut'un görüşlerinin de alınması kararlaştırılmıştır Bu bilim adamlarının katılımıyla komisyon ikinci toplantısını 16 Aralık 1938'de yapmıştır Önerilen yerler şunlar olmuştur Çankaya Etnografya Müzesi TBMM'nin arkasındaki tepe (Kabatepe) Ankara Kalesi Bakanlıklar (Milli Eğitim Bakanlığı için ayrılan arsa) Eski Ziraat Mektebi Gençlik Parkı Altındağ (Hıdırlık Tepe) Gazi Orman Çiftliği Önerilen yerler; tarihi mekanlar veya eğlence yerleri olması, şehrin merkezinde ve merkeze çok uzak olması gibi nedenlerle uygun bulunmadı 17 Ocak 1939 tarihli son komisyon toplantısında, Trabzon Milletvekili Mithat Aydın Anıtkabir'e yakışır yer olarak gördüğü Rasattepe'nin, özelliklerini anlattı Tepe şehrin ortasında ve buraya yapılacak Anıtkabir'in uzaklardan görünmesini sağlayacak kadar yüksekti Komisyon üyelerinden Kütahya Milletvekili Süreyya Özgeevren ise Rasattepe'nin Anıtkabir için çok elverişli özelliklerini anlatarak sözlerini şöyle bağladı : "Rasattepe bugünkü ve yarınki Ankara'nın genel görünüşüne göre, bir ucu Dikmen'de, öteki ucu Etlik'de olan bir hilalin tam ortasında, bir yıldız gibidir Anıtkabir'in burada yapılması kabul edilirse, Türkiye'nin başkenti olan Ankara şehri, kollarını açmış Atatürk'ü kucaklamış olacaktır Atatürk'ü böylece bayrağımızdaki yarım ayın yıldızının ortasına yatırmış olacağız" Komisyonda söz alan İçel Milletvekili Emin İnankur'da; Atatürk'le yaptıkları bir şehir gezisinde Rasattepe'ye gittiklerini, Atatürk'ün buradan şehri seyredip "Bu tepe ne güzel bir anıt yeri" dediğini anlattı Bu açıklamalardan sonra Anıtkabir'in Rasattepe'ye yapılması oylamaya sunuldu ve Anıtkabir'in Rasattepe'ye yapılması büyük çoğunlukla kabul edildi RASATTEPE (ANITTEPE) Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin adı Rasattepe idi Bu tepede, MÖ 12 yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait tümülüsler (mezar yapıları) bulunmaktaydı Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bu tümülüslerin kaldırılması için arkeolojik kazılar yapıldı Bu tümülüslerden çıkan eserler, bugün Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir Anıtkabir Projesinin belirlenmesinden sonra, inşaatın başlayabilmesi için ilk aşamada kamulaştırma çalışmalarına başlandı Anıtkabir inşaatı ise 9 Ekim 1944 tarihinde görkemli bir temel atma töreni ile başladı Anıtkabir'in inşaası 9 yıllık bir süre içinde 4 aşamalı olarak yapılmıştır Birinci Kısım İnşaat : 1944 - 1945 Toprak seviyesi ve Aslanlı yolun istinat duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 EKİM 1944'te başlanmış ve EKİM 1945'te tamamlanmıştır İkinci Kısım İnşaat : 1945 - 1950 Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 EYLÜL 1945'te başlamış, 8 Ağustos 1950'de tamamlanmıştır Bu inşaat aşamasında, inşaatın kagir ve betonarme yapı sistemine göre, temel basıncının azaltılması gözönünde tutularak, anıt kütlesinin "temel projesinin" hazırlanması kararlaştırıldı 1947 yılı sonuna kadar mozolenin temel kazısı ve izolasyonu tamamlandı ve her türlü çöküntüleri engelleyecek olan 11 metre yüksekliğindeki betonarme temel sisteminin demir montajı bitirilme aşamasına geldi Giriş kuleleri ile yolların toprak düzenlemesinin önemli bir kısmı, fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin büyük bir bölümü tamamlandı Üçüncü Kısım : 1950 Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, Aslanlı yol, Tören Meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu Dördüncü Kısım : 1950 - 1953 Anıtkabir'in 4 kısım inşaatı ise Şeref Holü'nün döşemesi, tonozlar alt döşemeleri ve Şeref Holü çevresi taş profilleri ile saçak süslemelerinin yapılmasını kapsıyordu Dördüncü kısım inşaata 20 Kasım 1950'de başlandı, 1 Eylül 1953'de |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #23 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleBÖLÜMLERİ İSTİKLAL KULESİ Aslanlı Yolun başlangıcında girişte sağda bulunan kulenin içinde Anıtkabir'in maketi ve Anıtkabir'i tanıtıcı ışıklı panolar bulunmaktadır HÜRRİYET KULESİ Aslanlı Yolun başlangıcında girişte solda bulunan kulenin içinde anıtkabir inşaatında kullanılan taş örnekleri sergilenmektedir Ayrıcı bu kulede, Atatürk'ün ebediyete intikalinden sonra ortaya çıkan ona yaraşır bir anıt mezar yapılması düşüncesinden başlayarak Anıtkabire nakledilmesine kadar geçen süreyi kronolojik olarak anlatan, fotoğraf ve belgelerden oluşan bir sergi bulunmaktadır MÜDAFAA-İ HUKUK KULESİ Bu kule 3 ağustos 1982 yılından itibaren sergi salonu olarak tanzim edilmiştir Yıl içinde Atatürk ve Milli Mücadele konulu peryodik sergiler düzenlenmektedir CUMHURİYET KULESİ Sanat Galerisinin girişi olan bu kulenin ortasında Atatürk'ün ilkeleri ve bu konudaki özlü sözlerini ihtiva eden ışıklı pano bulunmaktadır Ayrıca, Anıtkabir'deki kabartmaların bir bölümünün tanıtıldığı ışıklı tanıtım panosu da bu bölümle yer almaktadır İNKILAP KULESİ Bu kule, başlangıç da Atatürk'ün özel kitaplığının sergilendiği bölüm olarak düzenlenmişti 1983 yılında Kitaplık sanat galerisine taşınmış olup, Bu kule Atatürk'ün giysilerinin sergilendiği bölüm haline getirilmiştir Bu kulede aynı zamanda Prof Dr YILMAZ BÜYÜKERŞEN tarafından yapılarak29 Ekim 1993'te Anıtkabire hediye edilen Atatürk'ün gerçek boyutlarındaki bal mumundan heykeli de bulunmaktadır MİSAK-I MİLLİ KULESİ Kulenin ortasında Anıtkabir'de icra edilen törenlere katılan heyetlerin özel defteri imzalamaları için imza kürsüsü yer almaktadır Ayrıca, Müzenin girişi olan bu kuledeki aktüalite panoları da, Anıtkabir'de yapılan törenlere ait fotoğraflar sergilenmektedir 23 NİSAN KULESİ Kulede, Türkiye İş Bankası'nın Atatürk'e armağan edilen"Cadillac" marka özel otomobil sergilenmektedir Atatürk bu otomobili 1936-1938 yılları arasında kullanmıştır BARIŞ KULESİ Kulede, Atatürk'ün "Lincoln" marka makam ve tören otomobilleri sergilenmektedir Atatürk bu otomobilleri 1935-1938 yılları arasında kullanmıştır ZAFER KULESİ Kulede, Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938 de Dolmabahçe Sarayı'ndan Sarayburnu'na taşıyan, üzerinde bayrağa sarılı orijinal tabutun bulunduğu top arabası sergilenmektedir MEHMETÇİK KULESİ Kulede, yerli ve yabancı ziyaretçilere danışma hizmeti verilmekte olup, ayrıca Anıtkabir ve milli Mücadele konulu kitaplar ile hatıra eşyalar satılmaktadır ASLANLI YOL Anıtkabir'e giriş yerinden başlayarak, ortadaki Tören Meydanı'na kadar uzanan yol "Aslanlı yol" olarak adlandırılır Bu yol, ziyaretçileri Atatürk'ün yüce huzuruna hazırlamak için yapılmıştır Yola 26 basamaklı merdiven ile çıkılır Yolun uzunluğu 26220 m, genişliği 1280 metredir Yolun iki yanı güller ve ardıçlarla süslüdür Yol, traverten ile döşelidir Yolun iki yanında ikişerli gruplar halinde 12'si sağ yandan 12'si sol yandan olmak üzere 24 Aslan heykeli vardır Bu heykeller, Anadolu'da büyük devlet kurmuş olan Hititlerin sanat tarzında yapılmıştır TÖREN MEYDANI Aslanlı Yol'un sonunda, Anıtkabir yan binalarının ve kolonların çevrelediği bir alana çıkılır 129X8425 m boyutlarında olan, dört tarafından üçer basamak merdivenle inilen 15000 kişi kapasiteli bu alan " Tören meydanı" olarak adlandırılır Bu alanın zemini küp şekilde siyah,kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlarla döşenerek 373 adet halı kompozisyonu oluşturulmuştur Tören Meydanına, bayrak direği bulunduğu kısımdan da merdivenle çıkılabilir BAYRAK DİREĞİ Anıtkabir'in Çankaya yönündeki merdivenlerinin ortasında, tek parçala yüksek bir direk üzerinde Türk Bayrağı dalgalanır Bu bayrak direğini, Amerika'da yerleşmiş iolan Nazmi Cemal adında bir Türk vatandaşı göndermiştir Bayrak Direği çelikten tek parça olarak imal edilmiştir 4938 kilogram ağırlığında ve 33528metredir 4 metresi kaidenin altında olup, görünen kısmı 29528 metredir MOZOLE Anıtkabir'in en önemli bölümü Mozale'dir Tören Meydanı'ndan 42 basamaklı merdivenle çıkılan Mozole, iki katlı ve döktörtgen planı bir yapıdır Bu bölüm anıtın yapılışında ağırlık merkezi olmuştur Çünkü Atatürk'ün kabri ve sembolik lahit bu bölümde bulunmaktadır Bu nedenle, Anıtkabir'i meydana getiren mimarlar, yardımcı binalar dizisi içinde Mozole'nin diğer kısımlardan çok daha görkemli olmasına büyük önem vermişlerdir Zemin katın dış duvarları kesik piramit biçiminde, masif bir kitle halindedir Bundan ötürü yapının alt kesiminin genel görünüşü bir kale bedeni gibidir üzerinde de küçük pencereler bulunan dış duvarlar betondur Duvarların dış yüzleri travertten ile kaplanmıştır Atatürk'ün aziz naaşı, bu katta doğrudan doğruya toprağa kazılmış bir mezarda bulunmaktadır Mozole'nin birinci katı olan Şeref ve Holü'ndeki sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odası; Selçuklu ve Osmanlı motifli mozaiklerle süslenmiştir Zemin ve duvarlar, siyah, beyaz, kırmızı mermerlerle kaplanmıştır Mezar odasının da kıble yönünde kırmızı mermer sanduka yer almaktadır Mermer sandukanın çevresine, bütün illerden ve Kıbrıs'tan gönderilen toprakların konulduğu pirinç vazolar bulunmaktadır MEZAR ODASI Atatürk'ün naaşının toprağa verildiği mezar odası ANITKABİR ATATÜRK MÜZESİ Anıtkabir proje yarışması şartlarından birisi de, projelerde uygun bir yerin "Atatürk Müzesi" olarak belirtilmiş olması idi Halen müze olarak kullanılan yer, bu şarta uygun olarak proje mimarları tarafından belirlenmiştir Anıtkabir'in yapımının tamamlanmasını takiben Atatürk Müzesi'nin doluşturulması çalışmalarına başlanmıştır Atatürk'e ait eşyalarla, kendisine hediye edilmiş eşyalar, müzenin açılış tarihine kadar bunları muhafaza eden; Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Ziraat Bankası Merkez Müdürlüğü; Ankara Milli Emlak Müdürlüğü ile Atatürk'ün manevi kızları Profesör AAfetinan, Sabiha Gökçen ve Rukiye Erkin'den devralınmıştır Anıtkabir Atatürk Müzesi 21 Haziran 1960 tarihinde de ziyarete açılmıştır Anıtkabir'in Misak-ı Milli ve İnkılap Kuleleri arasında kalan, dikdörtgen plana sahip Müze 3 ana bölümden oluşmaktadır Giriş bölümü olan Misak-ı milli Kuleleri arasında kalen, dikdörtgen plana sahip Müze 3 ana bölümden oluşmaktadır Misak-ı Milli kulesinin iç kapısından girilen Müze bölümünde, Atatürk'ün bizzat kullandığı eşyalar ile kendisine armağan edilen eşyalar teşhir edilmektedir Müzeden girilen İnkılap kulesindeki giysi bölümünde Atatürk'ün kullandığı giysiler teşhir edilmektedir Bu bölümde ayrıca, Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof Dr YILMAZ BÜYÜKERŞEN'in yaptığı Atatürk'ün gerçek boyutlarında balmumundan heykeli bulunmaktadır SANAT GALERİSİ Müdafaa-i Hukuk ve Cumhuriyet Kuleleri arasında yer alan bu bölüm, başlangıçta Anıtkabir'i ziyarete gelen yerli ve yabancı devlet büyüklerinin dinlenmesi amacı ile "Kabul Salonu" olarak düşünülmüş ve kullanılmıştır 1977 yılında, çeşitli dallardaki sanatçıların Atatürk ve Milli Mücadele konusundaki eserlerini sergilemelerine imkan sağlamak maksadı ile bu bölüm Sanat Galerisi olarak yeniden düzenlenmiştir Sanat Galerisi duvarlarında, Ressam Rahmi Rehlivanlı tarafından yapılan Atatürk ve O'nu ziyaret etmiş olan yabancı devlet adamlarını birlikte gösteren bağlı boya tablolar bulunmaktadır Müze bölümünde sergilenen Atatürk'ün Özel Kitaplığı 1983 yılında Sanat Galerisine nakledilmiştir Atatürk'ün özel Kitaplığında;Türk ve İslam tarihi dil, edebiyat,sosyal bilinler, bilim ve teknik konularında, Türkçe, Osmanlıca, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Farsça, Slavca dillerinden toplan 3144 adet eser bulunmaktadır Atatürk kitaplarda önemli gördüğü kısımları kendine özgü işaretler kullanarak, renkli kalemlerle çizilmiş ve sayfa kenarlarına notlar almıştır Sanat Galerisi'nde Atatürk ve Milli Mücadele konulu belgesel filmler Sinevizyon vasıtası ile gün boyunca ziyaretçilere gösterilmektedir ANITKABİR KOMUTANLIK KARARGAHI 23 Nisan ve Barış kuleleri arasında kalan bölüm anıtkabir Komutanlığı Karargahına tahsis edilmiştir Anıtkabir hizmetleri , 15 Eylül 1981 tarihli 2524 Sayılı Kanuna göre Genelkurmay Başkanlığı tarafından yürütülmektedir ; Anıtkabir Komutanlığı 750000 m2 lik arazisi ile birlikte Anıt blokunun bakımı, korunması, emniyeti, törenlerin icrası ve idari işlerin yürütülmesi ile görevlidir Anıtkabir Komutanlığına bağlı olarak; Hizmet Kıta Komutanlığı ve Muhafız Bölük Komutanlığı ile Müze, Kitaplık ve Kültürel Faaliyetler müdürlüğü bulunmaktadır MÜZE KİTAPLIK VE KÜLTÜREL FALİYETLER MÜDÜRLÜĞÜ Mehmetçik ve Zafer Kuleleri arasında yer alan bölüm önceleri Muhafız Bölüğü binası olarak kullanılmıştır Anıtkabir Komutanlığının teşkilinden sonra inşa edilen yeni bölük binasının 13 Eylül 1984'te tamamlanmasından sonra boşaltılmış ve 25 Nisan 1985'te Müze, Kitaplık ve Kültürel Faaliyetler, Müdürlüğü idari kısmı olarak kullanılmaya başlanmıştır Atatürk ve Türk Devrimi kütüphanesi de bu bölümde bulunmaktadır Kütüphanede, Atatürk ve milli Mücadele, konusunda çalışma yapacak araştırmacılara hizmet verilmektedir Ayrıca kütüphanede fotokopi cihazı ile araştırmacılara yardımcı olunmaktadır Kütüphane bilgileri bütünüyle bilgisayara kayıtlıdır BARIŞ PARKI Anıtkabir inşaatı devam ederken, toprak kaymasına önlemek ve çevresinde yeşil bir kuşak oluşturmak amacıyla ağaçlandırma çalışmaları yapılmıştır Bu çalışmalar sırasında Anıtkabir'i çevreleyen alanda, Atatürk'ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" özdeyişinden ilham alınarak, çeşitli yabancı ülkelerden ve Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla "Uluslararası Barış Parkı" oluşturulması düşünülmüştür Böylece Ulu önder Atatürk'ün ebedi istirahatgahı yaşamı boyunca dünyada ve yurtta sağlamak için büyük mücadeleler verdiği barışı temsil eden bir park ile çevrelenmiş olacaktı Yaklaşık 750000 m2 lik bir yerleşme alanına sahip Anıtkabir'in çevresine ilişkin peyzaj planlamasına 1946 yılında başlanmıştır Prof Paul Bonatz'ın önderliğinde Prof Emin onat ve Prof Sadri Aran'ın görüşleri ve fikir alışverisi sonunda sanat ve bilim açısından etüd ve analizlere dayalı olarak çevre düzenlemesine ilişkin uygulama projeleri Prof Sadri Aran tarafından hazırlanmıştır İSMET İNÖNÜ'NÜN KABRİ Kurtuluş Savaşı'nın Batı cephesi komutanı, Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 25 Aralık 1973 günü vefat etmiştir Hükümet 26 Aralık 1973'de Anıtkabir'de yaptığı inceleme sonucunda İsmet İnönü'nün burada defnedilmesini kararlaştırmıştır Bu konuda, Bakanlar Kurulu 27 Aralık 1973 gün ve 7/7669 sayılı bir kararname çıkarmıştır (Belge:69) Kararname ile, zafer ve Barış Kuleleri arasında 25 açıklıklı kolanatın orta boşluğu 13 ve 14 üncü kolonlar arası defnedilecek yer olarak belirlenmiştir İsmet İnönü'nün naaşı, 28 Aralık 1973'te Anıtkabir'e devlet töreni ile defnedilmiştir Anıtkabir batı revakının 13 ve 14 üncü kolonlar arasında bulunan sembolik lahitin altındaki bölümde bir mezar odası hazırlanarak naaş burada toprağa verilmiştir Tören Meydanı katında batı revakında bulunan sembolik lahit, demir komiyer, çerçeve üzerine mermer plakalar vidalanmak suretiyle çok kısa sürede imal edilmiştir Ekim 1981 de Bayındırlık Bakanlığınca lahidin mermer kaplaması yeşil Bilecik mermeri ile değiştirilerek yenilenmiştir 6 Kasım 1981 gün ve 2549 sayılı Devlet Mezarlığı hakkındaki kanunda Türk Milletinin bir armağanı olarak yalnız büyük kurtarıcısı için tesis edilen Anıtkabir'de Atatürk'ün en yakın silah ve çalışma arkadaşı İsmet İnönü'nün kabrinin muhafaza edileceği, Anıtkabir alanı içine başka hiçbir kimsenin defnedilemeyeceği belirtilmiştir ( Belge: 70) ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ KÜTÜPHANESİ Anıtkabir'de Atatürk ve milli Mücadele konusunda araştırma yapacak olanlara yardımcı olmak amacı ile 22 Ocak 1991 tarihinde Atatürk ve Türk Devrim Kütüphanesi adı altında ihtisas kütüphanesi hizmete açılmıştır Kütüphanede Atatürk ve milli Mücadele konusunda Türkçe yabancı dilde yazılmış çeşitli eserler bulunmaktadır Kütüphaneden, yukarıda belirtilen konularda araştırma yapmak isteyen herkes istifade edebilmektedir Araştırmacıların, daha bilinçli araştırma yapabilmelerine imkan sağlamak için " Kütüphane Kataloğu" hazırlanarak 1993 yılı içinde ilgili kurum ve kuruluşlara dağıtımı yapılmıştır 1993 yılı sonu itibariyle kütüphanede 4875 Adet Türkçe, 475 Adet yabancı dilde olmak üzere toplam 5350 adet kitap bulunmaktadır Atatürk ve milli Mücadele konularında yayınlanan eserler sürekli takip edilerek kütüphaneye kazandırılmaktadır ATATÜRK BELGELİĞİ Atatürk'ün yaşamını hatırasını ve dünya görüşünü canlı tutmak, Atatürk ve Milli Mücadele konusunda araştırma yapanlara yardımcı olmak maksadı ile Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi'ne bağlı bir ünite olarak Atatürk Belgeliği oluşturmuş ve araştırmacıların hizmetine açılmıştır Belgelik; Fotoğraflar, gazete kupürleri ve belgeler olmak üzere üç ana bölümden oluşmuştur KONFERANS SALONU Atatürk'ün yaşamını ve dünya görüşünü anlatmak, tanıtmak, sevdirmek ve benimsetmek amacı ile planlanmış seminer ve konferanslar düzenlenmektedir Seminer ve konferansın tarihi, konu ve konuşmacıları ilgili kuruluşlarca kamuoyuna duyurmaktadır Konferans Salonu, 19 Mayıs 1993'de Emekli Tümgeneral Turhan Olcaytu'nun "Atatürkçülük" konulu konferansı ile açılarak hizmete girmiştir ŞEREF HOLÜ Mozele'nin birinci katı olan Şeref Holü'nün dört yanı köşeli sütunlarla çevrelenmiştir Yapının önünde ve arkasında 1440 m yüksekliğinde, köşe sütunları hariç 8'er sütun vardır Yanlarda ise14'er sütun yer almaktadır Kare biçimindeki sütunların gövdeleri beton olup, yüzeyleri traverten kaplıdır Şeref Holü'ne bronz kapılardan girilir Girişin tam karşısında büyük pencerenin yer aldığı nişin içinde lahit taşının yer aldığı bölüm ise beyaz Afyon mermeri ile kaplıdır Şeref Holü'nün zemini Adana ve Hatay'dan duvarları ise Afyon ve Bilecik'ten getirilen kırmızı, siyah, yeşil ve kaplan postu mermerlerle kaplanmıştır Şeref Holü'nün iki yan bölümünde dikdörtgen planı galeriler yer almaktadır Bunların çatıları içten 9'ar adet çapraz tonozla örtülüdür Şeref Holü'nün 27 kirişten oluşan tavanı ile galeri tavanları mozaik ile süslenmiştir Şeref Holu'ün yüksekliği 17 Metre olup, yan duvarlarında altışardan 12 Adet bronz meşale bulunmaktadır Mozele yapısının üstü düz kurşun çatı ile örtülüdür BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI KONULU KABARTMA Kabartma kompozisyonunun başlangıcında en solda bir köylü kadın, bir erkek çocuk ve bir attan oluşan grup vardır Kabartmanın bu ilk grubu milletçe savaşa hazırlık dönemini temsil etmektedir Bu üçlü gruptan sonraki bölümde Atatürk bir elini uzatmış "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri"diyerek ordularımıza hedefi göstermektedir Öndeki melek Atanın emrini borusu ile uzak ufuklara iletmektedir Kabartmanın bundan sonraki bölümünde, Atatürk'ün emrini yerine getiren Türk ordusunun fedakarlıklarını ve kahramanlıklarını temsil eden kişiler yer almaktadır Kabartmada, vurulup düşen bir erin elindeki bayrağı kavrayan bir yiğit ile siperde birde kalkan diğer elinde yalın kılıç tutun bir asker Türk Ordusunun taarruzunu sembolize etmektedir Daha önde ise elinde Türk Bayrağı ile Türk Ordusunu çağıran Zafer meleği bulunmaktadır SAKARYA MEYDAN SAVAŞI KONULU KABARTMA Kabartma kompozisyonunun sağında bir genç, iki at, bir kadın ve bir erkek görülmektedir Bunlar, Sakarya Savaşının ilk dönemini ifade etmektedir Düşman saldırıları karşısında evlerini, yurtlarını bırakan bu insanlar yurt savunması için yollara düşmüştür Sağdaki delikanlı arkaya geldiği yöne dönmüş, sol elini yukarıya kaldırmış ve yumruğunu sıkarak, düşmanlara; "Bir gün döneceğiz ve sizden öcümüzü alacağız" demektedir Bu üçlü grubun önünde çamura batmış bir araba, çabalayan atlar, tekerleği döndürmeye çalışan bir erkek ve iki kadın görülür Bunların yanında ortada ayakta duran bir yiğit ve bu yiğide kınından sıyrılmış bir kılıç sunan diz çökmüş bir kadın vardır Bu grup figürler, Sakarya Savaşı'na başlamadan önceki dönemi temsil etmektedir Hemen bu grubun solunda, yere oturmuş iki kadın ve bir çocuk görülmektedir Bunlar, düşman istilası altında kalmış olan Türk Ordusunu bekleyen yaşlı halkımızı temsil etmektedir Üst tarafta, bu halkın üzerinden uçarak geçen ve Başkomutan Mustafa Kemal'e çelenk sunan bir zafer meleği vardır Kabartma kompozisyonun sonunda yere oturmuş bir kadın, onun önünde diz çökmüş bir genç ve solda bir meşe ağacı görülmektedir Oturan kadın vatan anayı, diz çöken Sakarya Savaşı'nı kazanan Türk Ordusunu, meşe ağacı ise zaferi simgelemektedir Vatan ana, Türk Ordusuna Zaferin sembolü olan meşe ağacını göstermektedir ERKEK HEYKEL GRUBU Aslanlı yol girişinde solda, iç erkekten meydana gelen heykel grubu vardır Yüksekçe bir kaide üzerinde ayakta duran heykeller den sağdaki rütbesiz asker, başında miğferi, sırtında kalın kaputu ile dimdik durmaktadır Askerin sağında, ortada biraz geride Türk köylüsünü temsil eden bir erkek heykeli vardır Köylünün başında çok eskiden atalarımızın giydikleri bir yün başlık, omzunda bir keçe yamçı, sol elinde uzun bir sopa görülmektedir Köylünün sağındaki heykel Türk aydınlarını temsil etmektedir Genç, sol elinde bir kitap tutarak sağ ayağını biraz ileriye atmıştır Her üç heykelin yüzlerinde derin acı ile birlikte, Türk Milletinin kendisine özgü ağır başlılığı ve yüksek irade gücü çok etkili olarak, dile getirilmiştir KADIN GRUPLARI Aslanlı Yolun girişinde sağda, üç kadından meydana gelen heykel grubu vardır Heykeller, yüksekçe bir kaide üzerinde ayakta durmaktadırlar Ulusal giysiler içindeki Türk kadınlarından ikisi yere kadar uzanan kalın bir çelenk tutmaktadır Başak demetlerinden oluşan çelenk Atatürk'ün kurtardığı bereketli yurdumuzu temsil etmektedir Ortadaki kadın ağlamakta ve yüzünü eli ile kapamaktadır Sağdaki kadının elinde Tanrının rahmetinin toplandığı bir kap vardır Türk Kadınının derin acısı içinde bile gururlu, ağır başlı ve azimli oluşu dile getirilmiştir ASLAN HEYKEL GRUPLARI Aslanlı yolun başlangıcından, ortadaki Tören meydanına kadar uzanan yolun her iki tarafına ikişerli gruplar halinde 24 adet aslan heykeli konulmuştur Bu heykeller Anadolu'da büyük bir devlet kurmuş Hititlerin üslubunda yapılmıştır Atatürk'ün Türk ve Anadolu tarihinin araştırılmasına verdiği önemden dolayı Hititlerin üslubu tercih edilmiştir 40 cm yükseklikteki kaide üzerinde oturmuş durumda olan aslanlar, Kuvveti ve sükuneti simgelemektedir |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #24 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleATA'NIN ANITKABİR'E NAKLİ Ulu Önder'in 15 yıl süre ile kaldığı Etnoğrafya Müzesindeki geçici kabri 4 Kasım 1953'de açıldı Geçici kabrin açılmasında; Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, Eski Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Cumhurbaşkanlığı Genel Katibi Nurullah Tolon, Eski Genel Katip Kemal Gedeleç, Ankara Valisi Kemal Aygün ve Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu hazır bulundular Kabrin açılmasında, Erkek Teknik Sanat Okulu ve Yapı Enstitüsü öğretmen ve öğrencileri de görev aldı Kabrin açılmasına saat 0905'de başlandı Mezarı üstten ve yandan çevreleyen mermer levhalar birer birer çıkarıldı, kabrin üzerideki 80 cm kalınlığında olan toprak tabaka alınarak, kağıt torbalarda toplandı Daha sonra bu topraklar Anıtkabir'e getirilerek ebedi istiratgahına kondu Toprağın altındaki döşeme de kaldırılarak geçici kabri boydan boya kaplayan çelik kapaklar dışarı çıkarıldı Bu kapaklar kaldırıldığında, Atatürk'ün Türk Bayrağına sarılmış tabutu ile karşılaşıldı 500 kg ağırlığındaki tabut; sal tertibatı yapılmış olan vinçle yukarı çekilerek, Etnografya müzesindeki katafalka konuldu Tabut katafalka konduktan sonra, kabrin açılmasında hazır bulunan resmi heyet tarafından bir protokol hazırlanarak imzalandı Daha sonra Kız Teknik Öğretmen Okulu öğrencilerinin hazırladığı Türk Bayrağı, katafalkın üzerine serildi Ulu Önder Atatürk'ün aziz naşının önünde, 4 Kasım'dan 9 Kasım'a kadar yüksek öğretim öğrencileri, subaylar, sivil erkan ve generaller saygı nöbeti tuttular Törene katılacak olan resmi zevat, 10 Kasım 1953 günü saat 0900'da, Etnografya Müzesi önüne geldi Saat 0905'de müzenin önündeki boru ile "Ti" işareti verildi Bu işaretle birlikte Ankara tepelerinde top atışı başladı ve bu anda tüm törene katılanlar saygı duruşunda bulundu Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndan 12 er, Büyük Atatürk'ün Türk Bayrağına sarılı tabutunu omuzlar üzerine kaldırdılar ve Etnografya Müzesi önünde bekleyen top arabasına yerleştirdiler 136 genç asteğmenin çektiği top arabası saat 0920'de müze önünden hareket etti Töreni icra için oluşturulan birlik; tören komutanı, karargahı Kara Harp Okulu Bandosu ve sancağı, Harp Okulu Alayı Flamaları, Hava Harp Okulu'ndan bir bölük, toplu halde bayrakları taşıyan gençler ile bir izci alayından oluşmuştu 12 general top arabasının iki tarafını çevreliyordu Atatürk'ün İstiklal Madalyası, siyah kadife bir yastık üzerinde bir amiral tarafından taşınıyordu Bunun arkasından da protokole dahil zevat geliyordu Bu arda Hava Kuvvetlerine bağlı uçaklar da havadan korteje katılıyordu Kortej opera binası önünden Bankalar Caddesi yolu ile Ulus Meydanına doğru ilerledi Büyük Millet Meclisi önünden geçerek istasyon önüne geldi Buradan Ulaştırma Bakanlığı-Demiryolu köprüsünü takiben saat 1115'de, Tandoğan Meydanına ulaşıldı Kortej yol boyunca ilerlerken, Türk Hava Kurumunun uçakları Atatürk'ün bir portresini Ankara semalarında dalgalandırıyordu Uçaklardan naaşın üzerine ufak paraşütlere bağlı çiçek demetleri atıldı Kortej 1215'de Anıtkabir'e ulaştı Aslanlı Yol'un başlangıcındaki alanda top arabasının yanaşacağı ve tabutun indirileceği merdivenler hazırlanmıştı 12 er Ata'nın naaşını omuzlarına alarak Aslanlı Yol'da ilerlemeye başladılar Yine Tabutun sağ ve solunda 12 general yürüyordu Yolun iki tarafına yerleştirilmiş kız ve erkek izciler ellerindeki çiçekleri tabutun geçeceği yola serpiyorlardı Ata'nın naaşı Şeref Holü'ne çıkan merdivenlerin başına geldiğinde, merdivenlerin iki yanında üçer sıra nöbet tutan izciler O'nu selamladılar Tabut 1250'de Şeref Holüne çıkan merdivenlerin ortasındaki Hitabet Kürsüsünün arkasında hazırlanmış olan koyu vişne rengi katafalk üzerine kondu Saat 1255'de Cumhurbaşkanı Celal Bayar, katafalkın arkasından Türk Milletine hitaben bir konuşma yaparak; "Atatürk, şimdi seni kurtardığın vatanın her köşesinden gelen topraklarla gömüyoruz Fakat hakiki yerin Türk Milleti'nin minnet dolu sinesidir Nur içince yat" sözleri ile tamamladı Tabut, O'nun her zaman itimadına mazhar olmuş Mehmetçiğin omuzlarında lahitin tam altında bulunan defin mahalline getirildi Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve diğer zevat mezarın etrafında yer almışlardı Sanduka açılarak tam saat 1330'da aziz naaş, Mehmetçiklerin elleriyle ebedi istiratgahına indirildi Mezarın etrafında Ankara Toprağı ve yurdun dört bir köşesinden getirilmiş olan topraklar bulunuyordu Mezara ilk toprağı Cumhurbaşkanı attı, diğer zevat da onu izledi Defin işlemi tamamlandıktan sonra, Şeref Holü'nde lahitin önünde saygı duruşunda bulunuldu Bu arada, Etnografya Müzesi'nde geçici kabrin açılışında hazır bulunan heyet tarafından defin tutanağı hazırlanarak imzalandı Resmi törenin sona ermesini müteakip, Anıtkabir halkın ziyaretine açıldı, anıt gece projektörlerle aydınlatıldı 19 Kasım 1953 günü Ulu Önder'i tam 70000 kişi ziyaret etti |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #25 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleÖZEL BELGELER YAZDIĞI KİTAPLAR Mustafa Kemal Atatürk, yaşamının her döneminde kitapla bütünleşmiştir Bu okuma sevgisinin kendisine sağladığı bilgi birikimini zaman zaman yazmaya dönüştüren Atatürk, yaşamının farklı dönemlerinde farklı konularda kitaplar yazmıştır Yazdıkları gerek güncelliği, gerekse yol göstericiliği açısından bu gün dahi tartışmasız greçekleri içermektedir O'nun günümüzde hala geçerliliğini koruması ileri görüşlülüğünün ve akılcılığının göstergelerinden biridir Mustafa Kemal, özellikle II Meşrutiyet'in (23 Temmuz 1908) ilanından sonra tüm dikkat ve çalışmasını askerlik üzerine yoğunlaştırılmıştır O,mesleki bilgileri artıracak yayınların yapılmasını gerkli görüyordu Bu amaçla mesleğinin ilkn yıllarından itibaren askerlikle ilgili birikimlerini aşağıda isimleri belirtilen kitaplarda toparlanmıştır a) Takımın Muharebe Talimi b) Cumalı Ordugahı c) Tabiye Tatbikat ve Seyahati d) Bölüğün Muharebe Talimi e) Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (Subay ve Komutan ile Konuşmalar) f) Tabiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih NUTUK Yurdumuzun parçalanıp, işgal edildiği günlerden başlayarak, Türk tarihinde bir dönüm noktası olan İstiklal Savaşı'nı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve inkılapların yapılışını anlatan Nutuk, siyasi ve milli tarihimizin birinci elden, değerli bir kaynak eseridir Atatürk'ün kendi kaleminden çıkan bu eser, yine Atatürk tarafından, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Ankara'da toplanan İkinci Kurultayı'nda 36,5 saat süren ve altı günde okunan tarihi bir hitabeye dayandığı için Nutuk adını almıştır Nutuk yalnız geçmiş devrin bir hikayesi olarak dünümüzü anlatmakla kalmayıp, yakın tarihimizden alınan ibret dolu tecrübelerle, milli varlığımızın bugününe de yarınına da ışık tutabilen bir değer taşımaktadır Nutuk, milleti ülkenin geleceğini belirleyecek olan milli birlik ilkesi etrafında bilinçlendirip, kenetlendirerek, milli irade ve milli hakimiyet kavramlarının harekete dönüştürülmesi yoluyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan Cumhuriyetin ilanına kadar uzanan başarılı bir tarihi akışın hikayesidir Nutuk ilk defa 1927 yılında, biri asıl metin, diğeri belgeler olmak üzere Arap harfleriyle iki cilt olarak yayınlanmıştır Aynı yıl, tek cilt halinde lüks bir baskısı da yapılmıştır Yazı inkılabından sonra, bu ilk metnin okunması güçleştiğinden, 1934 yılında, Milli Eğitim Bakanlığınca üç cilt olarak yeniden basılmıştır Nutuk, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezince yeniden basılmıştır BÖLÜĞÜN MUHAREBE EĞİTİMİ "Bölük Muharebe Eğitimi" olarak yayınlanan eser, meskun yerlerde muharebe, savunma ve taarruz konularını kapsamaktadır Meskun yerlerin sınırlayıcı durumlarının muharebeye etkisi, savunma mevziinin seçimi, savunma mevziinin hazırlanması, ateş sahalarının temizlenmesi, ateş taksimi, ateş tutmayan ölü bölgelerin kapatılması ve mevziin işgali gibi savunmanın esasını oluşturan konular işlenmiştir Ayrıca taarruzda birliğin aldığı tertip ve düzen, ilerleme, ateş üstünlüğü, ihtiyatların kullanılması gibi taarruz harekatında her zaman karşılaşılacak konular ele alınmıştır Genç Kurmay Önyüzbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından, Almanca aslından tercüme edilen ve bağlı olduğu ordunun eğitimine katkısı olan bu eserden yeni nesillerin de faydalanabilmeleri için bugünkü Türkçe'ye çevrilmiştir CUMALI ORDUGAHI Cumalı Ordugahı; Makedonya bölgesinde, Köprülü - İştip yolu üzerinde bulunmaktadır Bu ordugahta, 3 Süvari Tümen Komutanı Tuğgeneral Suphi Paşa'nın komutası altında kurulan bir süvari tugayına eğitim ve manevra yaptırılmıştır Bu manevraya katılan Mustafa Kemal, "Cumalı Ordugahı" adlı eserini yazmış; süvari, bölük, alay, tugay eğitim ve manevralarını anlatmıştır Mustafa Kemal bir kurmay subay olarak teorik bilgilere önem vermekte, ancak askeri tatbikat ve manevralardan sadece katılanların yararlanmasını yeterli görmemektedir Bu yüzden, 10 gün süren bu tatbikat sırasında tututuğu gözlem notlarını, hazırlanan meseleleri ve komutanların yaptıkları eleştirileri yazmış, bol kroki ile küçük bir broşür haline dönüştürmüştür 12 Eylül 1909'da tamamladığı bu eseri, Selanik'te 1909 yılında matbaa harfleriyle basılmıştır Eser; 39 sayfa metin ve 7 adet krokiden oluşmaktadır TAKIMIN MUHAREBE EĞİTİMİ Bu kitap; Berlin Askeri Üniversitesi eski müdürlerinden General Litzmann'ın "Seferber Mevcudunda Takım, Bölük ve Taburun Muharebe Talimleri" adlı eserinin ilk bölümünü oluşturmakta olup, Selanik'te 3Ordu Karargahı'nda görevli, Kurmay Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal tarafından Almanca'dan Osmanlıca diline çevrilmiş ve 1908 yılında Selanik Asır Matbaasında basılmıştır Kitabın özü; seferi tam mevcutlu bir takımın, değişik hava şartları ve çeşitli arazide, basit bir mesele içinde muharebe yöntemlerinin uygulaması, avcı hattı teşkiliyle bir avcı hattının ateş muharebesi üzerinde toplanmaktadır Mustafa Kemal Paşa, subayların arazide yetiştirilmesini amaçlayan tatbikatın, önemini vurgulayan bu eserini, 1911 yılında 5 Kolordu Harekat Şube Müdürü iken yazmıştır Bu eserde, karşılıklı olarak kırmızı ve mavi muharebe birliklerinin Selanik-Kılkış arasında yaptıkları savunma ve taarruz uygulamalarının değerlendirilmesi yapılmıştır TAKTİK VE TATBİKAT GEZİSİ Bu eserinde, bir muharebeyi sevk ve idarede belirli kuralların olamadığını vurgulaması yanında, komutan olan kişinin nitelikleri üzerinde de durmuştur Bunlar ise; birliğini barışta ve savaşta eğitmek, yönetmek ve gözetmekteki üstün başarı, elindeki kuvvetin eksikliğini giderecek düşünce gücü ve astlarından her konuda üstünlüğü sağlamaktır Bunun yanında, kişisel cesaret, başkalarının hareketini önceden seziş ve harekatını en uygun zamanda yapabilme yeteneği olmalıdır Ortak amacın gerçekleştirilebilmesi için birliklerini başarılı bir şekilde yönetmeli, astları üzerinde etkili olmalı ve otoritesini kurabilmelidir Bu eserde ayrıca bir komutanın başarılı olabilmesi için bu kuralları sadece okumuş ve öğremiş olmanın yeterli olamadığı, bunların tatbikatının da önemi belirtilmiştir GEOMETRİ Atatürk bu kitabı ölümünden birbuçuk yıl önce III Türk Dil Kurultayından hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayında kendi eliyle yazmıştır Atatürk Arapça ve Farsça terimlerle dolu ders kitaplarının öğrenciler açısından öğrenimi geciktireceğini düşünmüştü SUBAY VE KOMUTAN İLE KONUŞMALAR "Subay ve Komutan ile Konuşmalar" Atatürkün askerliğe ilişkin eserlerinin en önemlilerinden birisidir Bu eser, Atatürk, 1914 yılında Kurmay Yarbay rütbesiyle Sofya askeri Ataşesi olarak bulunduğu sırada, Nuri conker'in "Zabit ve Kumandan (Subay ve Komutan)" adlı kitabına karşılık olarak yazılmıştır Genç subayın, içinde bulunduğu ordudaki aksaklıkları, hataları nasıl sezdiğini; bunlara karşı tepkisiz kalmayarak üst makamlara hatalar ve çözüm yollarını nasıl sunduğunu; ülkenin içinde bulunduğu askeri ve siyasal durumdan duyduğu acıları kitabın birinci bölümünde bulmaktayız Atatürk, bir subayın taşıması gereken özveri, ölümü göze alma, emri altındakileri sevk ve idare edebilme, taarruz ruhu, insiyatif özellikleri hakkında, Nuri Conker'in görüşlerine katılmış ve kendi düşüncelerini de çeşitli örneklerle destekleyerek açıklamıştır Bunların yanı sıra, Türk kadınının, aslında toplumu yaratmada çok etkili olabilecekken, suskunluğu seçtiğini bütün açıklığıyla ortaya koymaktan kendini alamamıştır Türk ulusu hakkında ise "kuşkusuz bizim ulusumuzun karakteri de bütün karakterler gibi yükselmeye ve istenen şekle girmeye elverişlidir Fakat kendi kendisine olmak koşuluyla"dedikten sonra, dışardan ulusumuzun karakterine yapılmak istenen etkilerin amacına ulaşamayacağını vurgulamıştır Subaylarda ve erlerdeki inisiyatif özelliğine eserinde geniş bir bölüm ayıran Atatürk, kendi dönemindeki ile daha önceki dönemlerde Osmanlı ordusunu kıyaslamıştır Özellikle Trablusgarp Savaşı'nda edindiği deneyimler ile kendiliğinden hareket ve iş görme özelliğinin, olması gereken sınırını göstermiştir Atatürk, eserin son bölümünde, Kuzey Afrika'da birlikte çarpıştığı korkusuz ve yiğit silah arkadaşlarını anmış ve onları "yüksek askerlik niteliklerine" sahip insanlar olarak tanımlamıştır Bu davranışı O'nun diğer bütün üstünlüklerinin yanı sıra insancıl yönünede tanıklık eder OKUDUĞU KİTAPLAR ATATÜRKÜN KİTAPLIĞINDAKİ TÜRKÇE VE OSMANLICA KİTAPLARDAN BAZILARI Ahmet Vefik Paşa : Lehçe-i Osmani Ahmet Vefik Paşa : Lehçe-i Osmani Mehmet Salahi : Kamus-u Osmani Avram Galanti : Türkçede Arabi ve Latin Harfleri ve İmla Meselesi Mehmet Ali : Tahsil-i Lisan-ı Alman Nüzhet : Kendi Kendine Almanca Ahmet Cevat : Türkçe sarf ve nahif Kazım Nami : Türkçe Oku, Türkçe Yaz Mithat Sadullah : Latin Harflerinin Türkçeye tatbiki İbn Emin Mahmut Esat : Tarih-i Din-i İslam Osman Bin Süleyman : Kamus Lütfullah Ahmet : Hayat-ı Hazret-i Muhammet Abdunnaim Bin Hasan : Ceridetül Evail ve Hamidetül Evahir Ahmet Halit : İslam Büyükleri Abdurrahmanil Cami : Tercüme-i Nefhatül İnsan Mehmet Cemil : Hukuku Düvel Katip Çelebi : Cihannuma Feridun Bey : Feridun Bey Münşeatı Mehmet Bin Sait : Kitabü'l Tabakatü'l-Kebir Şemseddin Sami : Kamusu Alam (6 cilt) Şemseddin Sami : Kamusu Okyanus HZ Ülken : Aristo Metafizik Süheyl Ünver : İbn-i Sina Ahmet Rifat : Lügat-ı Tarihiye ve Osmaniye MFuat : Amerika'da Tükler ve Gördüklerim Rıza Tevfik : Kamus-u Felsefe Cemal Paşa : Hatırat (1913 - 1922) Mehmet Cemil : Sulhta ve Harpte Hukuku Düvel Evliya Çelebi : Seyyahatname Suphi : Tekmiletül'l-iber Lütfi Simavi : Devr-i İnkılap Mustafa Necip : Selimname Osmanzade Taib : Hakikatü'l Vüzera Ahmet Saip : Vaka-i Sultan Aziz Ahmet Hilmi : Tarih-i İslam Mazhar Fevzi : Hayr-i Sahil Ziya Paşa : Endülüs Tarihi Resulzade Mehmet Emin : Azerbaycan Cumhuriyeti Ali Reşat : Tarih-i Osmaniye Ali Reşat : Kurun-u Cedide Tarihi Sebahattin : İttihat ve Terakki Cemiyetine Açık Mektuplar Mahmut Esat : Tarih-i Dini İslam Ahmet Mithat : İnkılap Ahmet Cevdet : Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa Mustafa Efendi : Tarih-i Selanik M Şemsettin : İslam Tarihi Ahmet Rasim : Osmanlı Tarihi Necip Asım : Türk Tarihi Mustafa Nuri Paşa : Netayic-ül Vukuat Mehmet Zihni : Neşahir-ün Nisa Mehmet Şemsettin : Mufassal Türk Tarihi Ziya Gökalp : Türk Medeniyeti Tarihi ATATÜRK'ÜN OKUDUĞU YABANCI KİTAPLARDAN BİRKAÇI M Roux de Rochelle : Etats-Unis D'Amerique M Dubois de Jancigny ve M Xavier Raymond : Inde M Chopin : Russie M G L Domeny de Nenzi : Oceanique Bary de St Vinvent : Iles de l'Ocean M Ph Le Bas : Etats de la Confederation Germanique M Van Hasselt : Belgique et Hollande M Louis Lacrcix : Iles de la Grece M Louis Lacrcix : Chili, Paraguay, Uruguay, Buenos Aires Champollion Figeac : Egypte Ancienne M J J Marcel : Egypte depuis la conquete des Arabes Rozet et Carette : Algerie, Etats Tripolitains, Tunisie Lavalle ve Gueroult : Espagne M Ph de Golbery : Histoire et Description de la Suisse et du Tyrol M G Pauthier : Chine et son Description Historique M Chepin ve A Ubicini : Provinces Danubiennes et Roumanies M Ph le Bas : Suede et Norvege Ferdinand Denis : Portugal Ferdinand Denis : Afrique Ferdinand Deniz - M C Famin : Bresil, Colombie et Guyane M Larenaudiere ve M Lacroix : Mexique Guatamala Perou M Davezat : Iles de l'Afrigue M A Tardieu, M S Cherubini : Senegambie et Guinee M N Desvergers : Nubie, Abyssinie Lacroix Yanoski : Italie Ancienne M Le Chevalier Artaud : Italie Sicile Frederic Lacroix : İles Baleres et Pithyuse M Friess De Colonma : Histoires des Antilles M Elias Rensult M Roux De Rochelle : Villes Anseatiques M Ferdinand Hoeger : Chaldee Assyrie Medie Babylonie M Neel Desverges : Arabie S Munk : Palestine Description Geographique historique et areheologique Jean Yanosky ve M Jules David : Syrie Ancienne et Moderne M Dubeux : Tatarie, Beloutchistan M V Valmont, M Xavier Raymond : Boutan et Nepal Ernest Lqvi see ve Alfred Rambaud : Histoire Generale du IV e Siecle a nos jours (12 cilt) Jean Jaures : Histoire Socialiste de la Revolution Française Hilaire de Barenton : Le Mystere des pyramides ATATÜRK'ÜN DİL DEVRİMİ SIRASINDA ÇALIŞTIĞI KİTAPLARDAN BAZILARI H F Kuergic : Psychologie de Quelgues Elements des Langues Turques (1) Vilhelm Thomson : Inscription de l'Orkhon M Guizot : Dictionnaire Universel des Synonymes M Brasseur de Bourburg : La Langue Maya Hilaire de Barenton : L'Origine des langues des Religions et des Peuples |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #26 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleYAZDIĞI MEKTUPLAR ZÜBEYDE HANIMA MEKTUBU 1 Ağustos 1920 Muhterem valideciğim, İstanbul'dan ayrılışımdan beri sizlere ancak birkaç telgraftan başka bir şey yazamadım Bu sebeple büyük merak içinde kaldığınızı tahmin ediyorum Bilhassa, hakkımda ötekinden berikinden ve gerek gazetelerden işittiğiniz tamam olmayan haberler şüphesiz merakınızı artırmıştır Şimdi vereceğim bilgilerle tahmin olacağınız için endişe duyacak hiçbir şey yoktur Biliyorsunuz ki İstanbul'da iken yabancı devletler, devleti ve ulusu fevkalade sıkıştırmakta ve millete hizmet edebilecek ne kadar adamımız varsa hepsini hapis ve tevkifle, bir kısmını da Malta'ya sürerek herkesi sıkıntıya sokmakta pek ileri gidiyorlardı Bana nasılsa ilişmemişlerdi Fakat 3 Ordu Müfettişi olarak Samsun'a ayak basar basmaz İngilizler benden şüphelendiler, Hükümete benim gidiş nedenimi sordular Nihayet İstanbul'a çağırılmamı istediler, bunda ısrar ettiler Hükümette beni kandırarak İstanbul'a gelmemi ve İngilizlere teslim olmamı sağlamak istedi Bunun derhal farkına vardım Tabiatıyla kendi ayağımla gidip esir olmam doğru değildi Padişahımıza gerçek durumu yazdım ve gelemeyeceğimi bildirdim Zatı şahanede önce uygun buldu Fakat daha sonra İngilizlerin baskısı artmıştı Sonunda O'da İstanbul'a dönmemi emretti Bu suretle artık resmi görevimde kalmaya imkan görmediğim gibi askerliğimi sürdürdükçe de İngilizlerin ve hükümetin hakkımdaki ısrarına karşı duyulamayacaktı Bir taraftan da bütün Anadolu halkı, tüm ulus, hakkımda büyük bir sevgi ve güven gösterdi, "seni bırakmayız" dediler Gerçekte vatan ve milletimizi kurtarabilmek için tek çare, askerliği bırakıp serbest olarak milletin başına geçmek ve milleti tek vücut bir hale getirmekle doğacak kudret ve ulusal gücü kullanmaktan başka çare yoktu Bende öyle yaptım Elhamdülillah başarılı oluyorum Pek yakında elle tutulur sonucu bütün dünya görecektir Ben bu suretle hareket edince İngilizler derhal yalvarmaya başladı Ve beni kazanmaya çalıştı Ve bütün suçu bizim hükümete attılar Gerçekten hükümette benimle uğraşmak istedi Fakat gücü buna yetmedi ve yetemez 1-Daha bir zaman bu şekilde Anadolu içinde çalışmakla her şey hallolacaktır Yakında Millet Meclisi toplanacak ve meşru bir hükümet iktidara gelecektir Bende ihtimal o zaman İstanbul'a geleceğim Sıhhat ve afiyetteyim, katiyen hiç merak etmeyiniz 2-Salih Bey (Salih Fansa) Fuat Beyden alacağını aldı mı? Bunu bilgi almak bakımından soruyorum Yoksa her ne olursa olsun, elhamdülillah hiç önemi yoktur Siz müsterih olunuz ve bir sıkıntınız olursa derhal bana bildiriniz 3-Bu mektubu getirecek olan "" size benim hakkımda istediğiniz kadar bilgi verecektir Kendisiyle bana bazı elbiselerimi gönderiniz 4-Hemşiremin sıhhati nasıldır Eve herhangi bir taraftan saldırıda bulunuldu mu? Hala orada mısınız? Çocuklar ne yapıyor, büyüdüler mi? 5- Salih(Fansa) Beyle Madam Salih Bey inşallah sıhhat ve afiyettedirler Ben kendilerini daima yad ediyorum Madamın benim hakkımda bir rüyası vardı Galiba o çıkacaktır İnşallah yakında sevinç içinde görüşeceğiz 6-Ben, birkaç güne kadar bir kongre için Sivas'a gideceğim Tekrar Erzurum'a döneceğim Tekrar ediyorum: Her işittiğinize önem vermeyiniz Pekala bilirsiniz ki ben, yaptığımı bilirim Netice görmeseydim başlamazdım Saygı ile ellerinizden, hemşiremin gözlerinden öperim M Kemal İSMET İNÖNÜ'YE MEKTUBU 12 Haziran 1937 Başvekil İsmet İnönü'ye, Hatırlarsınız, Türk köylüsünün, Türk'ün efendisi olduğunu söylediğim zamanı Ben o efendinin arzu ve iradesi altında senelerden beri çalışmış olan bir hadimim (hizmetkarım) Şimdi beni çok heyecana getiren hadise, Türk köylüsüne nacizane de olsa ufak bir vazife yapmış olduğumdur Milletin yüksek mümessiller heyeti bunu iyi görmüş ve kabul etmişlerse benim için ne unutulmaz bir saadet hatırasını bana vermişlerdir Bundan dolayı çok yüksek zevkle millet, memleket ve Cumhuriyet Hükümetine yapmaya mecbur olduğum vazifelerden en basiti karşısında gösterilmiş olan teveccühten, takdirden ne kadar mütehassis olduğumu ifadeye muktedir değilim Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk Milletine canımı vereceğim Kemal Atatürk SALİH BOZOK'A MEKTUPLARI Trablusgarp muharebesi sırasında Sofya dan yazdığı mektup Urla tahaffuzhanesinden Rus vapurundan 4 Ekim 1911 "Bilirsin ki Trablusgarp meselesinin ortaya çıktığından beri oraya gitmek teşebbüsünden geri durulmadı Bir defa Şam vapurunda üç gece kalındıktan sonra döndürüldük Ondan sonra Mısır ve Tunus yolu ile gitmeye teşebbüs ettik Harbiye Nazırı, ümit kestiği için vazgeçirtildi Bir defa Ömer Naci ve daha iki kişi ile Mısır üzerinden hedefe yürümek üzere (2 Ekim 1911) İstanbul'dan hareket olundu Harbiye Nazırı da ister istemez muvafakat etti Lüzum ve fayda görürsem bazı arkadaşları isteyeceğim Şimdilik temin edilecek noktalar var Benim nerede olduğumu duyurmayın Daha bir müddet için validemi dahi haberdar etmeyin Ara sıra benim tarafımdan İstanbul'dan mektup gönderin Eyüp Sabri sizi görecek Ona ilmühaberlerim ve borçlarım hakkında malumat verdim Ruşen ve Necati beylere gizlice söyleyin, ilmühaberlerimin Beşinci Kolordu idaresinde kalması ve maaş tahsisatımdan borçlarım ödenmekle beraber kalanın valideme verilmesi lazımdır Bunu Harbiye Nazırı da yazacak, unutmazsa! Senin vasıtanla valideme verilmek üzere Kerim Beye (Abdülkerim Paşa) kırk lira bıraktım Mısır'a vardıktan sonra sana malumat ve adres vereceğim Sen de bana yazarsın Şayet sen bir tarafa gidersen senin namına mektupları alacak ve açacak bir arkadaş tayin edersin Arkadaşlar ne alemdedir? Vatanı kurtarmak için şimdiye kadar olduğundan ziyade gayret ve fedakarlık elzemdir Endülüs tarihinin son sayfalarını okuyunuz Faydalı sohbetlerinizde bulunamadığıma üzgünüm Beni unutmayın Alaydaki arkadaşlara çok selam Beraber yaptığımız talim programını takipten çok güzel neticeler alınır Yorulmasınlar, eski tembellikle hiçbir şey olmaz Başka kağıdım yok, Nuri'ye ayrıca mektup yazamayacağım İstersen bu mektubu aynen gönder veyahut bahisle bir mektup yaz ve o kıymetli kardeşimize de ki "Benim için hatırası kalp ve vicdanımdan bir an çıkamayan bir öz kardeş varsa Nuri'dir" Bu müzlim seferi onunla beraber yapmak isterdim Allah nasip ederse mücadele sahasında birleşiriz Eğer mukadderse ahirette kavuşuruz Salih, senin de gözlerinden öperim Kalbinin vefasına vicdanının saffet ve nezaketine şükran borçluyum İstanbul'da kalan kerim Bey'e mektup yazın O zavallı oradaki mücadelede yalnız kaldı Mektuplarınız ona kalp kuvveti verir Allahaısmarladık M Kemal *** Aynımansur Karargahından 25-26 Nisan 1912 gece saat 6 "Mektuplarınız da, gazetelerde bize ait hislerinizi tasvir eden satırları okuduğum zamanlar kalbimin pek derin hislerle çarptığını duyuyorum Birkaç kardeşinizin Akdeniz'i aşarak, çöllerde uzun mesafeler alarak donanmasına dayanan düşmanın karşısına çıkması ve buradaki vatandaşları kucaklayarak, düşmanı sahile hapsetmesi şüphesiz sizi memnun eder Fakat biz vatana borçlu olduğumuz fedakarlık derecesini düşündükçe bugüne kadar yapılan, hizmeti pek küçük buluyoruz Bilirsin ben, askerliğin her şeyden ziyade sanatkarlığını severim Burada sanatın tüm icraatını tatbik edecek kadar zamana ve bu zamanın doğuracağı vesait ve vesilelere malik olunursa, işte o zaman milletin arzusuna uygun bir hizmet yapmış olacağız Ah Salih, Allah bilir, hayatımın bugüne kadar orduya faydalı bir uzuv olabilmekten başka vicdani bir emel edinmedim Çünkü vatanın muhafazası, milletin saadeti için her şeyden evvel ordumuzun, eski Türk ordusu olduğunu dünyaya bir daha ispat lüzumuna çoktan kani idim Bu kanaate ait emellerimin şiddeti ihtimal beni pek ziyade ifratperver göstermişti Fakat zaman, saf ve nezih dimağlardan doğan fikri hakikatleri-kabulünden çekinilse dahi-tatbik ettirir Bu gece Derne kuvvetlerimizin bütün kumandanları ve zabitleriyle bir müsamere yapmıştık Bu satırları çadırıma dönüşümde yazıyorum Bu güzel kalbi, kahraman bakışlı arkadaşlarımın, bu küçük rütbeli fakat düşmanı titreten büyük kumandanların samimi nazarlarında vatan için ölmek iştiyakını okuyordum Bu okuyuş, dimağımda sizin, bütün Makedonya muhitinde tanıdığım arkadaşların, bütün ordumuzun kahraman evlatlarının hatırasını canlandırdı Kalbimde büyük bir sevinç ve gurur hasıl oldu Arkadaşlarıma dedim ki: "Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır" Çünkü kendi selametini, kendi saadetini, memleketin ve milletin saadet ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur Cümlenize selam ederim kardeşim M Kemal Derne Osmanlı Kuvvetleri Kumandanı ALİ FUAT (CEBESOY) PAŞA'YA MEKTUBU 231 1918 "Kardeşim, Sina Cephesinde başlayan Filistin askeri harekatının kan ve heyecanla dolu safhalarında kader icabı defedilemeyen felaketli günlerin tevalisinde ibraz buyurduğunuz cesaret ve askeri kudrete, resmi ve muhtelif membaların raporlarına dayanarak harekatı takibim sırasında vakıf olmuştum Sonradan gelen zabitlerden dahi şifahen malümat almıştım En nihayet yüksek hizmetlerinizin mirlivalığa terfiinizle resmen teyit ve ilan edildiğini işitmekle mübahi oldum Suret-i mahsusa da tebrik ve bu rütbede dahi vatanımızı kurtarmak uğrunda parlak muvaffakiyetlere mazhariyetinizi temenni ederim Falkenhayn Paşa ile Sina harekatına dair ilk karar ve tedbirlerde ve sevk-u idare noktasında bugün vaki, o gün için bir tasavvurdan ibaret olan feci hakikatleri devlet ricalimize de kabul ettirmek ve ona göre sevk-ı tedbire muvaffak olmak mümkün olamaması yüzünden Yedinci Orduyu ve ondan sonra verilen İkinci Orduyu kabul etmeyip İstanbul'a gelmiş olduğumu duymuşunuzdur Burada pek aksi olarak rahatsızlıktan baş alamıyorum Veliaht Hazretleriyle Almanya seyahatine yataktan kalkıp gittim Yirmi gün seyahat esnasında bir şey yok, tam avdette trende yeniden hastalandım Bir aydır yine yataktayım Birinci ve Beşinci ordulardan Liman Paşanın idaresinde bir grup teşkili tekarrur etti Bana Beşinci veya Esat Paşa ile becayiş suretiyle Birinci Ordu kumandanlıklarından birini teklif ettiler Ben Beşinci Orduyu tercih ve kabul ettim Fakat icraat gecikti Bu mektubu eski arkadaşım ordunuz Sıhhiye Reisi Hüseyin Beyin hareketinden istifade ederek yazabiliyorum Gözlerinizden öper ve inşallah bundan sonrada İngilizlerin geri çekilişiyle neticelenen muvaffakiyetlerinizi işitmekle mesut olurum kardeşim" M Kemal MİRALAY FAHRETTİN (ALTAY) BEY'E MEKTUBU Sivas 8 Aralık 1919 Muhterem kardeşim, Şemsettin Beyden sonra Hüseyin Beyin de Sivas'a gönderilmesi suretiyle kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek hususunda ishar buyurulan samimiyete teşekkürlerimi arz eylerim, Şemseddin Bey son günlerin geciktirdiği müzakere ve kararlar hakkında siz biraderlerine malümat arz eylemiştir Hüseyin Beyde Suriye ve Ermenistan Fevkalade Komiseri iken İstanbul yolu ile Paris sulh konferansına giden François George Piqueau'nun Heyet-i Temsiliye'ye katılmak üzere Sivas'a gelmesindeki sebebi izah edecektir Bu buluşmaya ait bir hülasa şifre ile takdim edildiği gibi bir sureti de Hüseyin Beyle takdim edilmiştir İtalya'nın İstanbul Fevkalade Komiseri Mösyö Malis evvelce bazı mütalaalarını mektupla bildirdiği gibi bu defa da Sivas'a hususi bir memur göndererek iki taraf için bir anlaşma zemini araştırmaya başlamıştır İngilizlerin Erzurum Kars havalisindeyken tanıştığımız ve sonradan Harbiye Nazırlarının daveti üzerine Londra'ya giden Kaymakam Rovlson bu defa İstanbul'a dönmüş ve görüşmek üzere Sivas'a gelmek istediğini Trabzon'daki mümessilleri vasıtasıyla bildirmiştir Rovlson Londra'ya hareket edeceği sırada Erzurum'da veda etmek üzere görüşmüş ve "avdetimde daha müsait şartlar dahilinde görüşebileceğimizi ümit ederim" demişti İstanbul umumiyetle Şarkta İngiliz siyasi memurlarının Türkleri tanımakta ve Trakya hakkında takip ettikleri siyasette yanlış yola gittiklerini ve bunda İstanbul muhiti ile Osmanlı Hükümet merkezinin zararlı amil olduklarını ilave etmişti Amerika Tahkikat Heyeti Reisi General Harbord ile Sivas'ta uzun uzadıya vuku bulmuş olan görüşmemizde müşarünileyhin ve Şarkta bulunan bütün Amerikalıların lehimizde olduğu anlaşılmış ve sonradan alınan mevsuk malümattan Harbord raporunun lehimizde yazıldığı anlaşılmıştır Yalnız, Amerika ahalisi senelerden beri aleyhimizde işittikleri propagandanın tesirinden kolaylıkla kurtulamayacakları itiraf olunmuştur Avrupalıların Türkiye hakkındaki niyetleri memleketimiz üzerinde azami derecede ve daimi emin bir surette menfaatlerinin temini merkezindedir Menfaatlerine uygun zemini hazırlamak ve temin etmek için dayanmak istedikleri sebep ve bahaneler: Osmanlı Hükümetinin aczi ve azınlıkların korunması için teminat Toplanacak olan Meclisi Mebusan, millete dayanır, vakur ve azimli bir vaziyet alırsa, millet ve vekillerine cidden mesnet olabilecek tam birlik gösterirse, mahvolmaktan kurtulabileceğimize emniyetim vardır Milletimizi mevcut ters ve zararlı cereyanlar arasında kuvvetli bir bütün halinde tutabilmek her şeyden evvel zat-ı biraderleri gibi kıymetli hamiyetli kumandan arkadaşlarımızın himmet ve fedakarlıklarına bağlıdır Mülkiye memurlarının başında bulunanlarının ekseriya mütelevvin olduklarını tecrübe göstermiştir İşlerinde en hamiyetli olanlar bile daima askeri kumandanlara uymaktan başka bir şey yapmamışlardır Teşekküre ve hamde şayandır ki bugün istisnasız tekmil kolordu kumandanları arkadaşlarımız büyük bir iyi niyetle kurtuluşu noktasında fikirlerini birleştirmiş ve milleti müşekkel bir hale getirmek için alicenabane ve azimkarane bir surette çalışmaktadırlar Benim ve elyevm beraber bulunan Rauf Bey, Bekir Sami Bey gibi arkadaşlarımızın pek dikkatli olarak çalıştığımız esaslı nokta, bütün mesaimizin, arkadaşlarımızın düşüncelerine mutabık ve milli umumi efrarın muhassalasına uygun olmasıdır Buna rağmen Hüseyin Beyin, yolda bazı kimselerden bizim hiçbir vakit hatır ve hayalimizden geçmemiş ve geçmeyecek olan zararlı fikirler propaganda edildiğini söylemesi cidden teessürümüzü mucip oldu Mesela, diktatörlük gibi Bu fikrin ne kadar manasız olduğu izan erbabınca kolaylıkla takdir olunur Bir de bu hususta zerre kadar şüphe ve tereddüte düşen namus ve hasiyet erbabı için Heyet-i Temsiliyeye fiilen dahil olarak işbirliği etmek ve davranışları kontrol etmek daima mümkündür İstanbul'da bulunan yüksek zevatın serbest olanları, Ahmet İzzet Paşa vesaireyi devam ettim Fakat bu gibiler hayatını tehlikeye koymak istemez, huzur ve rahatını feda edemezse ne yapılır? Memleket ve milletin içinde bulunduğu elim şartlar, sonumuz hakkındaki karanlık ihtimaller bir an vicdan huzuru ile dönüşülecek olursa milli vahdeti, çalışmamızdaki ahengi bozacak ve kıl-ü kale sebebiyet verenler hakkında ne hüküm verilmek lazım geleceği kendi kendine anlaşılır Heyeti temsiliye yakında Kayseri, Kırşehir üzerinden Ankara'ya ve oradan da Eskişehir yakınında Seydigazi'ye gidecektir Bu intikali henüz mahrem tutmaktayız Maksat, Eskişehir'den temin olunacak mebusların toplanmasına temas edebilmektir Oraya intikal edecek Heyeti Temsiliye'ye, yeniden her liva mebuslarından Heyeti Temsiliye azası olarak davet olunacak birer mümessil ile takviye olunacaktır Muvakkat bir toplantı ve kısa bir fikir danışmasından sonra Heyeti Temsiliye bir kısım azasıyla orada kalacak, geri kalanlar İstanbul'a gidecektir Oralara geldiğimizde yakınlığı hasebiyle zat-ı ali-i biraderleriyle de müşerref olmayı temenni ederim Refet kendiliğinden İstanbul'a gidivermiş Cephenin bir an evvel deruhtesi hakkındaki bildirileri üzerine kendisine yazdım, hatta habersiz İstanbul'a gidişini biraz da tenkit ettim Hürmetle gözlerinizden öper ve diğer arkadaşların selam ve muhabbetlerini takdim ederim kardeşim" M Kemal AFET İNAN'A MEKTUBU Saravona yatı 1461938 Afet, H R Soyak ile, benden mektup beklediğini bildirmiştin Arzun her gün hatırımdadır Şifahen Celal'e (Üner) telefonla bildirmek üzere söylemekteyim Ancak henüz kendim bir şey tespit edemedim Vazifem şudur: Bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış, ilerlemiştir Vakitsiz ayağa kalkmak, yürümek hususiyetiyle burunda yapılan atuşman üzerine gelen kusma neticesi, yapılan istirahatleri hiçe indirmiştir İstanbul'a gelince, Hükümet reyimi almaya lüzum görmeksizin Fissenger'yi getirtti Yeniden tetkik, muayene yapıldık Karaciğeri eski halinden farksız ve karnı birkaç kiloluk birikmiş su ve gaz dolayısıyla şişkin ve defigüre bir halde buldular Şimdilik Temmuz on beşe kadar yeni tiretman ve yeni rejim altında repo apsolüyü (Kesin istirahati) zaruri buldular Bunun esası da yatak ve şezlong istirahatidir Bu müddet sonunda Fissenger tekrar gelecektir Umumi ahvalim iyidir Tamamen iadeli afiyet ümit ve va'di kuvvetlidir Senin için asla merakı ve endişeyi mucip olmamalıdır Serinkanlılıkla imtihanlarını vererek muvaffakiyetle dönmeni bekler ve muhabbetle gözlerinden öperim İkamet için Savarona'yı tercih ettiler Yat şimdilik saray karşısında demirlidir Malümun olan devlet işleri için Başbakan ve diğer bakanlar sık sık gelip yatta misafir olmaktadırlar Nutuk'unu Şükrü Kaya Türkçeye çevirmektedir Matbuata verilecektir K Atatürk SABİHA GÖKÇEN'E MEKTUBU Ankara 2961929 Sabiha'ya Sanatoryumdan mektubu da aldım Oradaki hayat ve bakımdan hoşnut olduğundan ve doktorların tavsiyelerini çok itina ile takip ettiğinden pek memnun oldum Aldığımız raporlardan anladığımıza göre esasen hastalığın o kadar mühim değildir Sıhhat ve rahatına bildiğin gibi itinada devam edersen az zamanda tamamıyla iyileşeceğin şüphesizdir Vücudunda her gün topluluğa doğru olacağına şüphe olmayan değişikliği anlamak üzere ara sıra kilonu bildirmekle beraber fotoğraflarını da gönder Gözlerinden öperim Gazi M Kemal *** Dolmabahçe1581929 Kızım Sabiha'ya, Sıhhatiniz hakkındaki mektubuna memnun oldum "Zemering"ten istifade etmeni temenni ederim Gözlerinden öperim Gazi M Kemal KURTDERELİYE MEKTUBU 12 Kasım 1931 Salı Kurtdereli Mehmet Pehlivan, Seni, cihanda büyük ün almış bir Türk pehlivanı tanıdım Parlak muvaffakiyetlerinin sırrını şu sözlerle izah ettiğini de öğrendim: "Ben her güreşte arkamda Türk Milletinin bulunduğunu ve millet şerefini düşünürüm" Ben, dediğini en az yaptıkların kadar beğendim Onun için senin bu değerli sözünü, Türk sporcularına bir meslek düsturu olarak kaydediyorum Bununla, senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduğunu anlarsın Gazi M Kemal BEHİÇ ERKİN'E GÖNDERİLEN MEKTUP Aynı-ı Mansur Karargahından 30 Mart (1912) "İzzetli Beyefendi, günlük ciddi çalışmalarınız arasında elinize geçmek bahtiyarlığına erişeceğine ümit ettiğim işbu varakpare, Cebel-i Ahzar'ın hayatına ait hisleri aksettireceği için meşgalelerinizden birkaç dakika terk et-meye değer zannederim Selanik'ten İstanbul ve oradan Akdeniz'i geçerek Mısır'a ve Mısır'dan da 700 küsur kilometrelik boş çölleri geçerek şimdiki mevkiimize gelişimiz öyle bir tarihtir ki ancak Selanik'in "paşa gıdası" ile anlatılabilir Buna muvaffakiyet şimdilik bir hayal ise de hakikat olması da uzak değildir 19 Şubat Muharebesinde Nişancı Taburu Kumandanı iken Sedes civarında Pertev Beyin idare ettiği karşılıklı hareketimiz münasebetiyle zatı alinizi hatırladım Muharebenin, manevramızın bazı safhalarıyla benzerliği vardır Esasen 70 kişilik bir pusu kurulmuştu İtalyanlar sabahleyin bu kuvvetle muharebeye tutuştu Bizde taarruz fikri yoktu Kuvvetlerimizin hepsi örtülü hazırlık mevziinde bulunuyordu Saat 6 oldu, gündüz İtalyanlar pusu kuvvetini taredemedi Bütün kuvvetini muharebeye hazırladı ve taarruza geçti Pusu yeri Derne'nin 4 kilometre batısındaydı Biz, bu umum kuvvetle taarruza geçtik Şark kolunu da getirttik Seyitabdullah noktasında (pusu yeri) "" muharebesinde olduğu gibi 8-9 defa düşmanın taarruzu kırıldıktan sonra saat 11'de bütün İtalyan safları avcı hattı, ihtiyat, istinat, hepsi birbirine müvazi olarak kaçmaya başladılar Biz bu hattın sol tarafında, topçu mevziinde manzarayı tamamen görüyorduk Gecenin gelmesi muharebeyi sona erdirdi O gün Derne'ye gelmiş bulunan iki Alman, bir İngiliz subayı harbin cereyanını anlayamıyorlardı Netice meseleyi halletti Bizde onlara oldukça yüksek perdeden attık Benzerlik cenah hücumlarımızdadır Arzı hürmet ederim efendim" Derne Kumandanı MKemal *** Aynı Mansur Karargahından 16 Temmuz 1912 "Muhterem kardeşim Behiç Bey, Pek ziyade teselli veren mektubunuzu aldım Selanik'in Olimpos'unda iadesi vaad buyurulan geçmiş tatlı günlerin hülyalarına daldım O ciddi kardeşlik hayatına örnek olan günlerin tekrar yaşanması ne kadar büyük saadet olur Buradaki hayat tarzımız ve çalışmamız artık cümlece anlaşılmış bir hale geldiğinden bahsini bile lüzumsuz buluyorum Ancak şurasını arz edeyim ki bizde buradaki vaziyet ve mukavemetimizle milletin şanına uygun bir netice alınması ümidi pek kuvvetli iken, son zamanlarda memleket içinde çıkan elem verici levhalar bizi üzdü Bizim ahlaksızlığımızın, menfaatperestliğimizin derecesi malum idi Fakat bunun hıyanet ve katibeten tasavvur etmiyorduk İhtiraslar, cehalet ve mantıksızlık yüzünden koca Osmanlı Devletini mahvedeceğiz Kuvvetli bir Osmanlı İmparatorluğu vücuda getirmeyi düşünürken vaktinden evvel esir, sefil ve rezil olacağız Askeri, siyasetle uğraşmaktan men için kanun maddeleri yapmışlar Ben iki sene evvel tesadüfen bulunduğum bir kongrede "askeri bırakınız" dediğim için mürteci oldum, idama mahkum edildim Zaman ve hadiseler her türlü hakikatleri ispat ve izhar eder, fakat bazen böyle helak eden bir darbe indirerek Harbiye Nazırının mevkiini terk edişini garip buluyorum Hamiyetli ve fedakar idiyse ötede beride savurduğu gibi kellesini koltuğuna almış idi ise asıl hamiyet ve fedakarlık göstermek ve sebat etmek zamanı şimdi idi Kalp yumuşaklığı göstermeye ne lüzum vardı Daha on ay evvel benim gibi naciz bir kolağasını sükuta mecbur ve atalete duçar etmeye ve gizli maksatlarını temin için etrafını saran bir sürü beyinsizlere kafa sallamakla vakit geçirmeye ve budala gibi, bir alık gibi kukla vaziyetinde entrika cereyanlarına nefsini teslim etmeye rıza göstermektense, daha o zaman makamını ehline terk etmek elbette daha doğru olurdu Meslek hareketi doğru idiyse, şimdi göstereceği vaziyet, sebat ve fedakarlık olacaktı Devlet işlerini çocuk oyuncağı mı zannediyordu? Bizim askeri vaziyetimizde bir değişiklik yoktur Siyasetimiz müsait ise biz, istenildiği kadar sebat ve mukavemete muktediriz Yalnız siyaset erbabının memleketi büsbütün tarumar olmaktan korumak için gözlerini dört açması lazımdır Bilcümle dostlara selam ve hürmetlerimi takdim eyler ve sizin gözlerinizden öperim Enver Bey mahsus selam eder" Derne Kuvvetleri Kumandanı M Kemal İKBAL GAZETESİNE MEKTUBU Mustafa Kemal'in Bingazi'de bulunduğu dönemde Hanya'da çıkan İstikbal adındaki gazetede mektup yayınlanmıştır 29 Ekim 1909 Bingazi Muazzez vatandaş; Bir müddetten beri Bingazi ahvali Bingazi memurininden bazısı hakkında gazetenize derceylemekte olduğunuz malumatın, pek basit nazar ve fikirli müstenit olduğuna şüphe edilemez Gazetenizin böyle araz-ı şahsiye (kişisel garaz) ye müsteniden vaki olan ihbaratın vasıta-i neşr ü tamimi olması, Bingazide birçok erbab-ı hamiyetin yekdiğerine şüpheli nazarlarla bakmasını, tesis ve takviyesi selamet-i millet ve saadet-i namına elzem olan uhuvvet-i umumiyeye iras-ı halel edebilir BÖLÜCÜLÜĞÜ DEĞİL BİRLİĞİ SAVUNUNUZ Efrad-ı millet beyninde nifakı değil, ittihat ve ittifakı temine, yekdiğerden ahz-ı intikam hissiyatını tevlide değil, devr-i istibdat ve zulmetin tadiğar-ı levsiyatı olan fena hislerin kalplerden tebidine medar olacak makalat-ı hakimane ve akılane dercine sa'yedilse gazetenizin şerefli teali eder, hizmeti müfit olur Hükümet-i sabıkanın perver-şeyyap eylediği zulüm malumdur Yanlış malumata müsteniden bazı erbab-ı namus ve hamiyetin de o güruh-i müstebideye karıştırılması pek büyük hatadır GAZETELER VE BASIN HALK YASASI Bir ayı mütecaviz bir müddet beridir vatanımızın Afrikasında seyahat ve ahval-i mahalliye, efkarı umumiye hissiyat-ı mütekabileyi tahkik ediyorum Buna binaen gazetenizle dercine tavassut edilen hususatın hakikate mukarin olmamakla beraber pek muzir olduğunu dermeyan edebilirim Gazetelerimizin ahlakiyatımıza ulviyet, hissiyatımıza nezahet ve necabet ve maneviyatımıza kuvvet verecek makalata tecellisiz olduğunu görmek isteriz Hulus-i vicdanıma emin olunuz kardeşim Erkanıharbiye Kolağası M Kemal MADAM CORİNNE'E MEKTUBU 28 Şubat 1913,Sofya "Aziz Corrine, Kaymakamlığa (yarbaylığa) terfiim münasebetiyle yolladığınız çok sevimli tebrikler beni çok derinden derine mütehassis etti ve bu vesile ile bana yazdığınız güzel sözler dosdoğru kalbimde yer aldı Kendi kendime izah edemediğim sükutumun birkaç amilleri vardı Son zamanlarda Sofya, Belgrad ve Petinya ateşemiliterliklerine tayinim üzerine son derece meşguldüm Bana o kadar iş yükledi ki o iki şehre de gidemedim Beni bilhassa Sofya ile ilgilendiren bazı meseleleri tetkik etmek lüzumunu duyuyorum Bundan başka büyük meşgalelerimden biride, bana bir çok sıkıntı ve rahatlık veren bu otellerdeki hayatımdan kurtulmak için bir ev aramaktır Nihayet mevsim ortasında burada bulunduğumuz için modern hayata ait vazifeler zamanımın büyük bir kısmını alıyor İşte, maalesef beni sana uzun uzun yazmaktan men eden sebeplerden bazılarının hülasası bu Birkaç kelimelik kartpostal yollamak, seni yalnız tatmin etmemekle kalmaz, aynı zamanda hayrete düşürürdü Hem de bu vasıtayı ancak beni az ilgilendiren ve kendilerine birkaç nezaket kelimesi göndermek mecburiyetini hissettiğim kimselere karşı kullanırım Küçük ve sevimli Edith'in, benim uzun ve irademin dışında kalan sükutumun üzerine sana bazı şeyler söylemeyi vazife bilmesi beni hayrete düşürmekten hali kalmadı Hakkımda beslediği iyi fikirden dolayı ona teşekkür ederim Küçük nasihatleri evvela sana karşı büyük bir dost olduğu ve benim samimiyetime de pek az itimadı olduğunu ve nihayet hayat, hayat işleri hakkında pek az tecrübesi olduğunu ispat ediyor Rica ederim ona söyle, en çok konuşan ve sayfalar dolusu yazan kimseler mi bu dünyada en halis ve samimi dostlardır? Çok hisseden, fakat uzun lakırdıların sevilen insanı nihayet yormasından korktuğu için hislerini gizlemeyi tercih eden bir insana kayıtsızlık ve tasasızlık isnadı lazım mıdır? Her halde küçük Edith emin olabilir ki ben onun Avusturyalı dostu kadar halis ve fedakar olmaya muktedirim Yine küçük Edith emin olsun ki bazı insanların tabiatları iktizası mecbur oldukları cemileleri yapmaya, eğer zahmeti göze alırsam, ben de muktedirim Hem şunu da bilsin: Senin benim nazarımda çok büyük bir mevkiin var Öyle bir mizaca sahipsin ki müdahaleci bir ağzın sözlerine kulak asmazsın ve benden kalbimin dikte etmediği kelimeler almayı elbette ki istemezsin Tatlı ve sevimli hemşirene bu satırları okuduktan başka, ona kendisinin kolay kolay silinmeyecek bir hatırası olduğunu söylemeni rica ederim Aynı zamanda annene ve babana saygılarımı sunmama delalet etmek lutfunda bulun Samimi ve halis dost" M Kemal *** Maydos Karargahı (Çanakkale) 17 Mart 1915 Aziz dostum, Son kartınız Maydos'a Fethinin bir zarfı içinde geldi Siz ki her şeyden haberiniz olduğunu iddia edersiniz Siz ki benim hayatımı takip etmekten memnun olmak istersiniz Nasıl oluyor da benim muharebe meydanında bulunduğumu öğrenemediniz? Bunun, benim hatam olduğunu mu söylemek istiyorsunuz? Tabii, değil mi, cidden hayret ettiniz sanırım Ben Maydos'ta bulunur, gece gündüz düşmanla savaşırımda aziz dostum Corinne bunu bilmez ve kartlarıyla mektuplarını bermutat Sofya'ya gönderir, bunları da benim yerime hep Fethi Bey alır Vaziyet Çanakkale Boğazında biraz buhranlı bir hal kastedince, aziz dostunuz Nuri'nin eski mevkii olan Tekirdağ'a gidip orada bulunan bir fırkamızın kumandasını üzerime almamı isteyen gayet müstacel bir telgraf aldım Yeni dostlarıma veda bile edemeden Sofya'dan ayrıldım Biliyordum ki bu benim tarafımdan bir nezaketsizlikti Mısır'a gitmeden ve Kudüs'te ıstırahate karar vermeden evvel sizde bir akşam yemeği yiyen ve size hararetle veda eden Nuri hiçbir zaman benim gibi hareket etmek istemez Neyse, 24 saatte Tekirdağ'ında hazırdım ve bir fırka teşkili ile meşgul oldum Sonra teşkil ettiğim fırka ile Maydos'a gitmek ve orada bulunan bütün kuvvetlerin kumandasını deruhte etmek emrini aldım Bu kuvvetler Çanakkale Boğazını müdafaa eden, takriben iki topçu fırkasıydı İki aydır buradayım ve Çanakkale Boğazı'nı müttefiklerin ihraç teşebbüsünde bulunan donanmalarına ve kuvvetlerine karşı müdafaa ediyorum Bu ana kadar aziz Corrine, hep muvaffak oldum ve aynı yerde kalırsam, kuvvetle ümit ediyorum ki daima da muvaffak olacağım Burada benim ismimin duyulmasına hayret etmemeli, çünkü ben mühim bir muharebenin kahramanı olarak Mehmet Çavuşa şeref kazandırmayı tercih ettim Tabii şüphe etmezsiniz ki muharebeyi idare eden sizin dostunuzdu ve savaş gecesi muharebelerin saflarında Mehmet Çavuşu bulanda o idi Corrine, Sofya'dan ayrıldığımı ve burada bulunduğumu size niçin haber veremediğimi bana sormayınız Anlayamazsınız ki çok ciddi bir şekilde meşgulüm ve şüphe etmemelisiniz ki hafızalarımızda silinmez çizgilerini çizdiğimiz güzel anları asla unutamam Zaman geçer, fakat dostlar arasındaki bağları daima kuvvetlendirir Mektubumu elinize vermesi için size fırkamdan bir zabit gönderiyorum Çünkü posta ile ancak manasız birkaç kelime göndermek mümkün Siyasi ve askeri, umumi vaziyeti nasıl gördüğünüzü bana açıkça söyleyiniz Corrine Ben bu mevzuda size izahat veremem Cevat Bey hiç değilse Pazar günleri sizi ziyaret ediyor mu? Etmiyorsa ona, sizi görmesi için yazınız ve söyleyiniz ki her türlü yanlış anlaşmalara rağmen, ben onun samimi dostuyum ve bana mektup yazmasını arzu ediyorum Siz bana kısa, basit kartlar yollayabilirsiniz Size, istenilen zamanda cevap veremezsem ümit ederim ki beni mazur görürsünüz Matmazel Edith'e samimi dostluklarımı arz ederim Valideniz hanıma ve pederinize lütfen hürmetlerimi bildiriniz Geçmiş zaman ve geçmiş zamanın hatıraları ebedi bir hayata maliktir Beni unutmayınız Corrine, hatta bu harpte ölsem bile" 19Fırka Kumandanı MKemal *** "Aziz dost, İşte Arıburnu'nda İngilizlerle savaştayım Düşmanın esaslı kuvvetini ezdim, bakiyesi de cesur kıtalarım tarafımdan sahilde donanma tarafından himaye edilen bir noktaya sürüldü Pek ziyade ümit ederim ki düşmanın tam imhası haberini yakında alacaksınız Matmazel Edith'e Türk dilinde ilerlediği için tebrikler ve cümlenize hürmetler (İmza yok) LENİN'E MEKTUBU 1-Emperyalist Hükümetler aleyhine 26 Nisan 1920 harekatı ve bunların tahakküm ve esareti hakkında bulunan mazlum insanların kurtulması amacını güden Bolşevik Ruslarla işbirliği ve harekatı kabul ediyoruz 2-Bolşevik kuvvetleri Gürcistan üzerine askeri harekat yapar veyahut takip edeceği siyaset ve göstereceği tesir ve nüfusla Gürcistan'ın da Bolşevik ittifakına dahil olmasını ve içlerindeki İngiliz kuvvetlerini çıkarmak üzere, bunlar aleyhine harekata başlamasını temin ederse Türkiye Hükümeti de emperyalist Ermeni Hükümeti üzerine askeri harekat icrasını ve Azerbaycan Hükümetini de Bolşevik devletler zümresine ithal etmeyi taahhüt eyler 3-Evvela, milli topraklarımızı işgal altında bulunduran emperyalist kuvvetleri tart ve ileride emperyalizm aleyhine vuku bulacak müşterek mücadelemiz için dahili kuvvetlerimizi organize ettirmek üzere şimdilik ilk taksit olarak beş milyon altının ve kararlaştırılacak miktarda cephane vesaire harp vesaiti ve sıhhiye malzemesinin ve yalnız doğuda harekat icra edecek kuvvetler için erzakın Rus Sovyet Cumhuriyetince temini rica olunur Yüksek hürmetlerimin ve samimi duygularımın kabulünü rica eylerim TBMM Reisi Mustafa Kemal |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #27 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleROOSVELT'E MEKTUBU Aziz Bay Cumhurbaşkanı, Son günlerde Bay Julien Briyan tarafından alınmış olan filmi seyretmekten duyduğunuz memnuniyeti bildiren 6 Nisan 1937 tarihli lütufkar mektubunuzu hakiki bir sevinç ile aldım Mektubunuzda ahval ve şerait müsaade eder etmez birbirimize bir gün mülaki olacağımız ümidini de izhar buyuruyorsunuz Samimi duygularınızdan ve Türkiye'de elde edilen terakki hakkında takdirkar telakkilerinizden dolayı size fevkalade müteşekkir olduğuma inanmanızı rica ederim Bay Cumhurbaşkanı Bu fırsattan istifade ederek Amerika Birleşik Devletleri hakkındaki hayranlığımı tekrar bildirmek isterim Bilhassa ki bizim iki memleketimiz, umumi sulh ve insanlığın saadetini hedef tutan aynı ideali gütmektedirler Size bir an evvel mülaki olmak benim de samimi arzum olduğundan harikulade işler yapmış olan sevimli ve kuvvetli şahsiyetinizi Türkiye'de selamlayabileceğim günü sabırsızlıkla intizar ediyorum Samimi saygılar ve bilhassa temennilerimle Vafakarınız K Atatürk MÜŞİR VON FALKENHEIN'A MEKTUBU Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığına 2101917 tarihli tahriratın arıza-i cevabıdır: Sina Cephesinde her türlü selahiyet mahfuz bir ordu kumandanı olarak istihdam edilmekte tereddütü gösterir bir şeyi kimseye söyleyemediğimi arz ederim Hatırladığıma göre Miralay Von Dommez lütfen ziyaret için teşrif ettiği vakit benden "bizi terk etmek istediğinize pek müteessirim" demişlerdi "Böyle bir şey düşünmedim" cevabında bulunmuştum Söz arasında Grup'tan gelen emirle 7 ordunun lağvedilmiş olduğunu söyledim Görüşme esnasında ordunun hakikaten şimdilik mülga olup bir vazife bulmak müşkül olduğu ve cephedeki kıtalara ve gideceklere kamilen Kres Paşanın kumanda edeceği ve acizlerine şimdilik 19 ve 20 fırkalardan ibaret iki fırka kaldığı bahis konusu edilmiştir İki fırkanın bir ordu değil bir kolordu olabileceğini nazarı dikkati çekince Von Dommez bunu dahi tasdik etmişlerdir Bir kolorduya kumanda etmekliğim teklif olunamayacağı kanaatinde bulunmuştum -Bu görüşmemizi Müşir Paşa Hazretlerine (Mareşal Falkenhayn'e) nakledebilir miyim? Sualine karşı da tarafımdan: "Müşir Paşa Hazretlerince bu ahval malumdur" cevabı verilmiştir Esas itibariyle görüşme bundan ibarettir Şimdiye kadar tayin olunduğum vazifelerde ve Harbi Umumide geçirdiğim hayatta vazife ifasında hevessizlik göstermiş ve bahusus yanlış karar ve icraatla vatanıma zarar vermiş bir zabit değilim Bütün kabiliyetimi sarf için hakiki bir orduya kumanda etmeye hazır ve böyle bir ordunun gösterilmesine muntazır bulunduğumu arz ederim 7 nci Ordu Kumandanı Miriliva M Kemal *** Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığına 4101917 tarihli emr-i devletleri ariza-i cevabiyesidir: Pek mühim olan yüksek meşgaleleriniz arasında benim hiçbir sun'um olmaksızın ve ne suretle zuhur ettiğini anlamaksızın çakirleri için mümkün olmayan işbu muharebatın devamından dolayı yüksek aflarını istirham ederim Kayıtsız ve şartsız vazife ifası her askerin tabii borcu olup madundan (aşağı rütbelerdekilerden) her vazife için ayrıca bir tekeffül beklemek mutat olmadığı kanaati arzetmekliğime müsaade buyurmaları kemal-i hürmetle rica olunur Bu hususta bilhassa acizlerine karşı talep izharına bir vesile geçmediğine ve şimdiye kadar telakki ettiğim emr-i devletlerinden hiçbirinin gecikmesini göstermem mümkün olmadığı için, Sina Cephesi hazırlıklarının geciktirilmeksizin başlaması hakkındaki düşüncelerin acizlerine taalluku olmadığının lütfen kabul buyurulacağına inanıyorum İşar buyurdukları tabiye mülahaza ve ihtimallerine nüfuz-i kumanda vaziyetini en iyi bir surette hal için zatı devletlerine imkan bırakmak suretiyle olsun, arz-ı hizmet edebilmek maksadıyla acizleri ordu kumandanlığından kat-ı surette istifa ediyorum Devam eden muharebeler ve daha evvel ki günlerin icraatı ile ve bil vasıta vuku bulan imalarla çekilmekliğim lüzumunu lütfen daha evvel irade buyurulmuş olduğuna ancak şimdi intikal edebilmekteyim İdrakimdeki gecikmeden dolayı kusurumun affını ve daimi olan hürmet ve itaat hislerimin lütfen kabulünü rica ederim Müşir Paşa Hazretleri Mirlivalığı M Kemal PİERRE LOTİ'YE MEKTUBU 3 Kasım 1921 "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Paris Mümessilinin hareketinden istifade ederek Türklerin büyük ve asil dostuna karşı perverde ettiği hissiyat, minnet ve şükranı tekrar beyan etmeyi kendine bir borç bilmiştir Tarihin en karanlık günlerinde sihrengiz kalemiyle daima Türk Milletinin hakkını teyit ve müdafaa etmiş olan büyük üstad için Türk Milletinin beslediği derin ve sarsılmaz muhabbet hislerini, İstikbal Mücadelesinde şehit düşen erkeklerimizin yetim bıraktığı kızlarımız tarafından gözyaşları arasında dokunan bu halı şehadet edecektir Naçiz kıymeti, delalet ettiği manadan ibaret olan bu hediyemizi haksever ve civanmert büyük Fransız'a beslediğimiz şükran hissine delalet olarak telakki ve kabul buyurmanızı rica ederiz" Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemal FRANSIZ MAREŞALİ LYATEY'E MEKTUBU Ankara 13 Aralık 1921 "Sayın Mareşal, Madam Berthe Georges-Gaulis, ricam üzerine birkaç satır yazının size ulaştırılmasını kabul etmekle şimdiye kadar gösterdiği sayısız dostluk delillerine yeni bir tanesini ilave etmek nezaketinde bulundu İstiklalimiz için giriştiğimiz savaşta bize karşı göstermek lütfunda bulunduğunuz sempatiden dolayı en derin minnet hislerimi ifade etmek için işte bu fırsattan faydalanıyorum Fransa, kendisinden umduklarımızda bizi hayal kırıklığına uğratmadı ve en yetkili şereflerinin muhabbet sözleriyle yaşadığımız o müşkül anlarda bizi teselli etmeyi, maneviyatımızı yükseltmeyi bildi Fransa'nın yüksek menfaatlerini ve Akdeniz de işgal ettiği hususi mevkii idrak etmek basiretini gösteren Fransa'nın yakın Şark'ta ananelere dayanan politikasını devam ettirmeye taraftar olan kimseller arasında Ekselansınız birinci planda yer almış ve hiç şüphe yok ki yüksek müdahaleniz, terazinin bizden yana meyletmesine amil olmuştur Her iki tarafın karşılıklı olarak sarf ettiği gayretlerin Ankara Antlaşmasının akdi suretiyle meyvelerini vermiş olduğunu görmekle bahtiyarız Ve iki millet arasında en geniş anlayış ve samimiyetle yeniden kurulan yüzlerce yıllık maziye sahip dostluk münasebetleri üzerine, en mutlu tesirleri yaratmaktan geri kalmayacak olan bu vesikaya büyük ümitler bağlamaktayız Yüksek değerini takdir ettiğimiz bu kıymetli sempatiyi, sayın Mareşal bizden esirgememekte devam edeceğinizi ümit ederim En derin hürmetlerimin kabulünü rica ederim, sayın Mareşal M Kemal CURTİS LAFRANCE'YE MEKTUBU On yaşındaki Amerikan çocuğu Curtis Lafrance'a 27 Ekim 1923 tarihinde yazmış olduğu mektup Mr Curtis Lafrance'a Mektubunuzu aldım Türk vatanı hakkındaki alaka ve temenniyatınıza teşekkür ederim Arzunuz veçhile bir adet fotoğrafımı leffen gönderiyorum Amerikanın zeki ve çalışkan çocuklarına yegane tavsiyem: Türkler hakkında her işittiklerine hakikat nazariyle bakmayıp kanaatlerini mutlaka ilmi ve esaslı tahkikata istinat ettirmeye bilhassa atf-ı ehemmiyet eylemelidir Hayatta nail-i muvaffakiyet ve saadet olmanızı temenni ederim Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal ERNEST JACKH'A Çanakkale 2 Eylül 1915 Gelibolu yarımadasında yaralanan ve sakatlanan Osmanlı askerleri için topladığınız ianeye benim ve Mareşal Liman Von Sanders'in teşekkürlerini sunarım Yolladığınız bir milyon marka "Jackh Fundu" ismini verdik Kaderin savurduğu her haşin darbeye bizimle katlanmakla kalmayıp bundan doğan ıstırapları da hafifletmek için akla gelen her yardımı esirgemeyen siz sadık dosta Fevzi Bey de (Çakmak) selamlarını ve teşekkürlerini yollar M Kemal 1914 TARİHLİ ÇOK DİKKATE DEĞER BİR MEKTUBU Bir arkadaşına yazdığı aşağıdaki mektup 1918 yılında Minber gazetesinin 18 sayısında "Nühüfte Bir Sima" başlığı altında çıkan bir makale içinde yayımlanmıştır "Sofya dan İstanbul'a gidip "" gören ve benim arkadaşımdan bir zata "" nın odası kapısında bir münasebetle adımın geçmesi üzerine "" aynen: -Onun yüzünü şeytan görsün Diyor İstanbul'a gidip bu gibi insanların yüzlerini görmek bana eza verecektir Bundan başka birtakım insanlar vardır ki benimle gayet samimi arkadaş gibi göründükleri halde, bilmem geçmişin bazı suni tefehhümlerinden mi, yoksa bazı meslek ve meşrep anlaşmazlıklarından mı nedir, hakkımdaki fikirleri daima menfidir Mesela """ ın beni biraz methetmesi üzerine, bu methedişin ne suretle aleyhime tefsir edildiğini sen pekala bilirsin Ve ben zannediyorum ki bazı kimseler bugün ve gelecekte herhangi anlaşmazlık zemini kalmamak ve bu suretle vatan ve millete hizmet (!) eğlenmiş olmak itikadiyle, benim her ne suretle olursa olsun vücudumu ortadan kaldırmayı dahi caiz görüyorlar Bu suretle düşünmekte olduğumuz kadar haksız olduklarını izahat lüzum görmem Çünkü siz benim fikir ve hislerimi değil kalp ve vicdanımı bilirsiniz Pekala bilirsiniz ki benim bütün hayatımda bu ana kadar takip ettiğim gaye hiçbir vakit şahsi olmamıştır Her ne düşünmüş ve her ne etmiş isem daima memleketin, milletin ve ordunun nam ve menfaatine olmuştur Hiçbir zaman şahsımın teferrüt ve temeyyüzünü nazarı dikkate almamışımdır Eğer o yaratılışta olsaydım, maalesef sergüzeştçiliğe pek müsait olan muhit ve vaziyetlerde fırsatlar eksik değildi Bugün dahi mesleğim, geçmişte olduğunun aynıdır Gayesi vatan ve milletin kurtarılması ve ordunun ıslahı noktasında toplanan ve gayesi nezih ve her türlü şahsi hislerden uzak olarak takip edenlerle beraber çalışmak bence pek şerefli bir çalışmak olur Bu şartın mevcut olmayışı halinde memlekete zararlı olmaktan Allah beni korusun Katiyen şahsi gücenikliklerimi bir takım menfi teşebbüslerle tatmine kalkmak adiliğine tenezzül etmem En çok yapacağım şey, istifa edip tevekkül içinde maişetimi temin yollarına başvurmaktan ibaret olur Hangi tarafın galip geleceğine dair olan fikri kanaatimi söylemek istemem Nazik ve mühim bir devre içinde bulunduğumuza şüphe yoktur Almanlar büyük ve hayrete şayan bir saldırışla bir çok Fransız kalelerini çiğneyerek sağ cenahı ile Paris'i geçip Fransız ordusunu arkası İsviçre'ye olmak üzere sıkıştırdı Bu Almanların biricik maksadı olduğunda ve ona da muvaffakiyet elverdiğinde herkes aynı fikirdeydi Ve bütün kainat artık son ve kati meydan muharebesine ve onun neticesine intizar ediyordu Halbuki bu neticeye karşılık, Alman ordularının Fransız ordusu karşısında yüzlerce kilometre geri çekildiği görüldü Şarkta, Ruslarla Almanlar ve Avusturyalılar arasında cereyan eden vakalarda Şarki Prusya'da Ruslar bozuldu, fakat güneyde Rusların pek üstün kuvvetleri karşısında Avusturya ordusu çekiliyor Batıda Fransız ordusu taarruza hazır Binaenaleyh Alman ordusu serbest değil Şarkta Rus ordusu üstün ve Avusturya ordusu çekilmeye mecbur Vaziyeti şöyle tefsir edebiliriz: Almanlar Fransızlar ordusunu kati meydan muharebesiyle henüz mağlup edemeyeceklerini ve Avusturya ordusunun üstün Ruslar karşısında dana ziyade mukavemet edemeyeceğini görerek Garp'te bütün ordu ile geri çekilerek nispeten doğuya yaklaşmak ve sonra Fransız ordusu karşısında bir müdafaa ordusu terk ederek geri kalan ordularıyla doğuya dönüp Avusturya ordusuyla birlikte Rus ordusunu vurmak istiyorlar Pek güzel! Fakat bu defa Rus ordusu geriye, doğuya çekilmeye başlarsa ve bu orduyu yakalayıp ezmek mümkün olmazsa ve diğer taraftan Fransız ordusu mukavemet için yardım istemeye mecbur olursa bu defa yine doğuda Ruslara karşı bir müdafaa kuvveti bırakıp batıya mı dönülecek? Ve böyle mekik gibi bir doğuya, bir batıya gide gele Alman ordusunun hali ne olur Aziz kardeşim, hürriyet ilanı günlerinde bilmem nerede nutuk söylemeye kalkıp da iki şaklak üzerine hitabet kürsüsünden inen ve "niye indin?" sualine karşı:"Ne "" şaklak ettiler ya! Demek iş bitti!" diyen ağanın hali olmaz mı? İşte bugünkü halimizi bir mizah diliyle ifade etmek istersek acaba aynı cümleyi tekrar edemez miyiz?" 4 Eylül(1914) M: Kemal |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #28 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleYAZDIĞI ŞİİRLER BİR ASKERİN MEZARINA Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir, Beyaz taş var, onun altında bayraklar Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir Asker yatıyor Onun hâbı istirahate çekildiği şu Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler Kadınlar dümü rizi mâtem oldular İhtiyarlar Nâle eylediler, çocuklar ağladılar Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak, Olunmuştur İşte orası o kahramanı muhteremin Câyi istirahatidir Ne mutlu ki, hâki pâye vatan Ona nâilini intizar olmuş! MUSTAFA KEMAL · Harbiye talebesi iken yazmıştır HAKİKAT NEREDE? Gafil, hangi üç asır, hangi on asır Tuna ezelden Türk diyarıdır Bilinen tarihler söylememiş bunu Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak, Dinleyin sesini doğan tarihin, Aydınlıkta karaltı, karatıda şafak Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin Asya'nın ortasında Oğuz oğulları, Avrupa'nın Alplerinde Oğuz torunları Doğudan çıkan biz Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz Türk sadece bir milletin adı değil, Türk bütün adamların birliğidir Ey birbirine diş bileyen yığınlar, Ey yığın yığın insan gafletleri Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde, Hakikat nerede? MUSTAFA KEMAL BEŞİKE HÂDİSESİ İÇİN Çıkıyor gönüllere istimdadı Sâmiamda vatanın feryâdı Çıkıyor gönüllere istimdadı Yaralı bir ananın evlâdı Etmesin mi anaya imdadı? Rumeli can veriyor yok mu ilaç Edelim sıhhatini istimzaç; Etmeyelim kimseyi izaç? Zırhlılar her yeri tehidt ediyor, Makedonya bunu tes'it ediyor İnkırazı bize teyit ediyor Yemenin purişi malumu cihan Ne için eyledi millet isyân? Zulme ister mi bu yoldan burhan Turuşkalar bile aldı meydan Hani kânun-u adaâlet nerede? Mülk-ü millette himâye saadet nerede? Haricen mülk-ü himaye nerede? Bizde evvelki şecaat nerede? Gelse Ertuğrul şöhret-i pervas Eder elbette tahayyür ibraz Vatanın feyzine kâdir olamaz Yeniden fethine verseydi cevâz Yıldırım görse şu ahvâlimizi Ateş kahrı yakar hâlimizi, Af eder mi bizim efâlimizi, Mahveder cumle-i emsâlimizi, Ey büyük Fâtih'i İstanbul'un Bu revş olmadı mı makbulün Sây ile toplanılan mahsulün Berhava oldu fakat meçhulün Yazık oldu Vatana âh yazık Her ağızdan çıkıyor: Eyvâh yazık! Acısın bizlere, âh yazık! MUSTAFA KEMAL · Sinop 25 Kânunu Evvel 321 (1905) HAYAT SERENADI Atatürk'ün Salih Bozok'a yazdığı mektuptan : "Bir Fransız şairi hayatı şöyle tarif ediyor : Hayat kısadır, Biraz hayal, Biraz aşk Ve sonra Allahaısmarladık Diğeri de : Hayat boştur Biraz kin, KASİDEİ İSTİBDAT YAHUT KIRMIZI İZLER Bir köhne kadit parçası, bir çehrei menhus, Zulmetler içinde mütereddit, mütelâşi, Daim mütefekkir görünen, kendine mahsus Efkârı sakimane ile âleme karşı Ateş saçarak etmede her gün bizi tehdit, Âmali harisanesini eyledi tezyit Gördükçe bu mazlumlarını, sinesi mağrur, Tırnaklarını aileler kalbine saplar; Mağdurlarının her biri bir kûşede ağlar, Katlandı vatan görmeğe evlâdını makhur Birçoklarımız mahpes-ü menfada süründük Ey gazii mecruhu vega dideye döndük Ey kanlı eliyle vatan âmaline hail, Ey enmilei sürbu cinayata delâil Teşkil eden ey köhne kadit, katili efkâr, Ey katili şübbanı vatan, katili ahrar, Ey varlığı bir millet için bâdii zillet Ey çehresi ifrite veren dehşeti vahşet, Zindanları, menfaları, mahpesleri doldur, Ziniciri esaretle bütün hisleri dondur Tesmimi nefes, nefyi ebet, sonra denizler Her girdiğin evlerde durur kırmızı izler Kâbusi hiyanetle vatan can çekişirken Âtimizi dendanı harisin kemirirken Bir gün Rumeli dağları envara boyandı; Hürriyetin enfası ile herkes uyandı MUSTAFA KEMAL ŞANLI ORDU GAZETESİ : 24 Kasım 1908 |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #29 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleTELGRAFLARI MUSTAFA KEMAL'İN ASKERLİK MESLEĞİNDEN İSTİFA MEKTUBU ERZURUM VİLAYETİ ALİYESİNE (YÜCE ERZURUM VALİLİĞİNE) 9 Temmuz 1919 - Erzurum Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak, Yunan ve Ermeni isteklerine kurban etmemek için açılan milli savaşmalar uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmağa askeri ve resmi sıfatım artık engel olmaya başladı Bu gaye-i mukaddese (kutsal amaç) için milletle beraber sonsuza kadar çalışmağa mukaddesatım (kutsal şeylerim) adına söz vermiş olduğum cihetle, pek aşıkı bulunduğum yüce askerlik mesleğine bugün veda ve istifa ettim Bundan sonra milli ve kutsal gayemiz için her türlü fedakarlıkla çalışmak üzere sine-i millette (milletin bağrında) bir ferd-i mücahit (savaşçı kişi) suretiyle bulunmakta olduğumu tamimen arz ve ilan eylerim M KEMAL BATI CEPHESİ KOMUTANI İSMET İNÖNÜ'NÜN METRİSTEPE'DEN TBMM BAŞKANI MUSTAFA KEMAL'E TELGRAFI 1 Nisan 1921 "Metristepe'den gördüğüm vaziyet: Gündüzbey kuzeyinde, sabahtan beri dayanan ve artçı olması muhtemel bulunan bir düşman müfrezesi, sağ kanat grubunun taarruzuyla düzensiz bir şekilde çekiliyor Yakından takip ediliyor Hamidiye yönünde temas ve faaliyet yok Bozöyük yanıyor Düşman, binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza terk etmiştir" TBMM BAŞKANI MUSTAFA KEMAL'İN BATI CEPHESİ KOMUTANINA TELGRAFLA CEVABI "Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin tersine dönmüş talihini de yendiniz İstila altındaki talihsiz topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün en uzak köşelerine kadar zaferinizi kutluyor Düşmanın istila hırsı, azminizin ve vatanseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu" ANNESİ ZÜBEYDE HANIM'IN OĞLU ATATÜRK'E MAREŞAL RÜTBESİ VE GAZİ UNVANI VERİLMESİ DOLAYISIYLA TEBRİK TELGRAFI : 27 Eylül 1921 " Milletin hakkınızdaki bu sevgi ve itimadı, benim kadar kimseyi duygulandıramaz Kız kardeşinle beraber alnından öperek ve bağrımıza basarak, seni tebrik ederiz" 27 Eylül 1921 ATATÜRK'ÜN, ANNESİNİN ÇEKTİĞİ TELGRAFA CEVABI : 29 Eylül 1921 " Benim için dünyevi mükafatların en yücesi olan tebrikatınızla mesut oldum" ATATÜRK'ÜN TÜRK ORDUSUNA BAŞKUMANDAN OLARAK, ORDUMUZU ÖVEN TELGRAFI 20 Eylül 1921 NEFERLERE Kurtuluş için yaptığımız bu savaştan çok daha evvel sizi başka muharebe meydanlarında da tanımış idim Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir Her zaferin mayası sendedir Kanaatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pak kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bildim Sizin gibi kumandanları, zabitleri, neferleri olan millete, yad elleri altında köle olmak mümkün değildir Bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin hakkımda yeni bir rütbe ve Gazi unvanıyla tecelli eden iltifat ve teveccühü, doğrudan doğruya size racidir Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu, en şerefli, en ulu bir gaza ile mümtaz olan gene ordudur Sizin kahramanlığınızla, sizin gösterdiğiniz nihayetsiz kahramanlıklar bu unvanı ve rütbeyi ancak size izafe ederek, bütün askerlik hayatımın en büyük sermaye-i iftiharı olarak taşıyacağım Cenabı Hak giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde şerefli silah arkadaşlarıma kendilerinin temyiz eden asaletin, civanmertliğin, kahramanlığın hakkı olan kati halası nasip etsin Başkumandan Mustafa Kemal MUSTAFA KEMAL'İN İZMİR'İN KURTARILMASI DOLAYISIYLA ORDUMUZA GÖNDERDİĞİ TEŞEKKÜR MESAJI 9 Eylül 1922 Birinci, İkinci Ordulara; Beşinci ve Üçüncü Kolordu Komutanlığına İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedakarlığı hürmet ve takdirle yadederim Elde edilen büyük zaferde gerçek yapıcı olan kıymetli arkadaşlarıma en samimi şekilde teşekkür eder, tebriklerimi bildiririm Orduların bundan sonra verilecek hedeflerin elde edilmesinde de aynı istek ve fedakarlığı göstereceklerine itimadım tamdır Başkomutan Mustafa Kemal MUSTAFA KEMAL'İN LOZAN KONFERANSI'NDA TÜRK DELEGELERİNİ BAŞARILARINDAN DOLAYI İSMET PAŞA'YA GÖNDERDİĞİ TEBRİK TELGRAFI Lozan'da Delegeler Heyeti Başkanı Dışişleri Bakanı İsmet Paşa Hazretleri'ne Millet ve hükümetin zatıalilerine vermiş olduğu yeni görevi başarıyla sona erdirdiniz Memlekete birbiri ardınca yaptığınız yaralı hizmetlerle dolu ömrünüzü bu defa da tarihi bir başarıyla taçlandırdınız Uzun çarpışmalardan sonra vatanımızın barış ve istiklale kavuştuğu bu günde, parlak hizmetiniz dolayısıyla zatıalinizi, pek sayın arkadaşlarımız Rıza Nur ve Hasan Beyleri ve çalışmalarınızda size yardım eden bütün Delegeler Heyeti üyelerini şükran duygularımla kutlarım Gazi Mustafa Kemal Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkomutan MECLİS-İ MİLLİNİN TOPLANTI YERİ HAKKINDAKİ TELGRAF 18 Kasım 1919 Sivas Valisi Reşit Paşa Hazretlerine Dersaadetin işgali ve İtilaf devletlerinin tesiri altında bulunması mahzuru aziminden başka Rum ve Ermenilerin İstanbul'daki faaliyeti hazıraları vesair mahzurlar nazarı dikkate alınarak Heyeti Temsiliye emniyeti tamme husulüne kadar nizamnamemizin onbirinci maddesine istinaden hariçte kalarak vezaifi milliyesine devam etmeye karar vermiştir Bu husustaki mutalaalarının serian işarı rica olunur Heyeti Temsiliye namına Mustafa Kemal MECLİS-İ MİLLİNİN AÇILMASI ÜZERİNE MECLİS-İ MEBUSAN REİSLİĞİNE ÇEKİLEN TEBRİK TELGRAF 14 Ocak 1920 Meclis-i Mebusan Riyaseti Celilesine Hakimiyeti milliyenin en mühim bir devrei hayatiyemizde uzun bir müddet tecelli ettirilmemiş olmasından mütevellit mücahedatımız, muhterem Meclisi Millinin küşadiyle neticelerinden birini istihsal etmiş oluyor Heyeti milliyemiz, mukadderatı milliyeyi en meşru ve en kanuni mercii tetkik ve muhakemesi olan muhterem Meclise tevdi etmiş olmakla müftehir ve bahtiyardır Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk teşkilatı altında kuvvetlerini, emellerini ve ruhlarını birleştirmiş olan millet, bu günden itibaren yalnız kendi iradesini temsil ve bilfiil hakim kılacak olan meclisin nigehbanı vaziyetindedir ve İstiklal ve mevcudiyetinin sonuna kadar müdafaası emrinde onun en fedakar bir istinadgahıdır Heyetimiz bu itibar ile Meclisi Milliye matuf olan amal ve metalibi milliyenin kuvvet ve mahiyeti hakkında olduğu gibi bu günden itibaren mebusanı muhteremenin duşu ameline raci kalacak olan mesuliyeti tarihiyenin derecesi hususunda da muhterem mümessillerimizin vukuf ve metanetinden em,in ve mutmain olarak tebrikatı ihtiramkaranesini takdim ve heyeti muhteremeye iblağını istirham eyler olbabta Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesi namına Mustafa Kemal İNGİLİZLERİN İSTANBUL'U İŞGALİ HAKKINDAKİ TELGRAF 16 Mart 1920 Erzurum Vilayetine, Kumandanlıklara ve Cemiyetlere gönderilen tamim Bilumum vilayet ve kumandanlıklara ve Müdafaai Hukuk Cemiyetine 1- İngilizler Dersaadetteki müessesatı Hükumeti cebren işgal ve telgrafhanelere vaziyed ederek Anadolu ile payitahtın muhaberatını kateylemişlerdir Bu vaziyet karşısında milletle müştereken Temsiliyece vukubulacak bilumum mesaide şimdiye kadar her vesile ile isbatı hamiyet eylemiş bulunan büyük ve küçük tekmil telgraf memurlarının muavenetlerine intizar eder 2- İngilizlerin milletimizi iğfal için çekecekleri telgrafnameler hakkında umumun nazarı dikkatini celbederiz Heyeti Temsiliye namına Mustafa Kemal MECLİS REİSLİĞİNİ KABULÜ HAKKINDA TELGRAF 24-25 Nisan 1920 Gayet aceledir: 15 Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine Meclise bugün şahsıma hedefi ta'riz ittihaz eden propagandacıların neticei mesailerinden menafii vataniyeyi müteessir etmemek için şahsıma hiçbir mevki verilmemesini sureti samimanede rica eylediğim, tadad ettiğim mahzurlara rağmen Meclis 120 mevcuttan 110 rey ile acizlerini makamı riyasete intihap etti Vaziyeti hazıranın icabatı müşkilesi karşısında bu vazifeyi ademi kabulde israr ettiğim takdirde belki bir inhilal vuku olabilirdi Bu sebeple vazifei riyaseti kabul ettiğimi arz eylerim Millet Meclisi Reisi M Kemal İCRA VEKİLLERİ SEÇİMİ HAKKINDA 2 Mayıs 1920 - Ankara Gevyede Yirminci Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa Hazretlerine Büyük Millet Meclisinin muhtelif icra selahiyetlerini Meclis namına takip edebilmek için her hizmete bakmak üzere Meclis tarafından birer İcra Vekilinin intihabı kararlaştırılmıştır Bu meyanda Müdafaai Milliye ve Erkanıharbiye Vekaletine sizlerin bilfiil cephede askeri harekatın başında bulunmanız nesebile Ankara'ya gelmiş olan Fevzi Paşa'nın Müdafaai Milliye Vekaletine ve Miralay İsmet Beyin Erkanıharbiye Vekaletine tayinleri buraca münasip görülmektedir Fikir ve mütalaalarınızın sür'atle bildirilmesini rica ederim Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal TBMM NİN AÇILDIĞI GÜNÜN MİLLİ BAYRAM OLARAK KABULÜ DOLAYISIYLA ÇEKİLEN TELGRAF 23 Nisan 1921 Kastamonu, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Heyeti Merkeziyesine Davayı halas ve istiklal ile kıyam eden tekmil Anadolu'nun bu mukaddes davayı temsil ve müdafaa için vücuda getirdiği Türkiye Büyük Millet Meclisi 336 senesi Nisanının yirmi üçüncü günü açılmıştır Yeni ve ulvi bir tarihe başlangıç olan bu mübeccel günü hatırai millette edebiyen yaşatmak üzere Meclisimiz bugün yirmi üç Nisan tarihinin Milli bayram addini bir kanunu mahsus ile kabul etmiştir Bu mukaddes tarihi vücuda getiren mücahedatı milliyenin en canlı ve fedakar amili bulunan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk heyetlerini kemali samim ve hararetle tebrik eder ve bu tebrikatın bilumum kaza, nevahi ve mahallat heyatı idarelerine de iblağını rica eylerim efendim Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi HALİDE EDİP'E TELGRAF 18 Ağustos 1921 Halide Edip Hanımefendi Hazretlerine Garp Cephesi Aceledir Ordu safları arasında vatanımızın müdafaasına fiilen iştirak için şiddet-i arzu ile vuku bulan müracaat-ı vatanperveraneleri orduca memnuniyetle telakki olundu Hizmet-i fiiliye-yi askeriyyeye kabul ve Garp Cephesine memur edildiğinizi tebliğ ederim Keyfiyet cephe kumandanlığına da iş'ar kılındı İlk vasıta ile cephe karargahına müracaat ve oradan vazifenizin telakki buyurulması rica olunur Başkumandan Mustafa Kemal CİDDİ SAVAŞLARA BAŞLANACAĞINA DAİR TELGRAF 21 Ağustos 1921 Garp Cephesi Şark Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Paşa Hazretlerine Telgrafınızı Garp Cephesi karargahında aldım Bir dağ ve bir fedakar kalsa dahi istiklal davamızın devam edeceği hakkındaki kanaati layetezelzelin Yunan Ordusu ile meydan muharebesine tutuştuğumuz bir anda tarafı devletinizden tekrar ve teyid edilmesi büyük inşirahı kalbi mucip oldu Harekatı askeriye planımız tıpkı mütalaa buyurduğunuz gibi düşünülmektedir Yalnız Ankara garbinde ciddi bir muharebe vermeyi mülahazatı umumiyeye nazaran zaruri görmekteyiz Maahaza kuvvet ve vaziyetimiz dahi gayri müsait görülmektedir Düşmanla muharebe teması hasıl olmuştur Fevzi, İsmet Paşalarla beraber Garp Cephesi Karargahından selamlarımızı takdim ederiz Başkumandan Mustafa Kemal SAKARYA MEYDAN SAVAŞININ KAZANILDIĞINA DAİR 13 Eylül 1921 Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşanın raporunun tamimi 13 Eylül sene 337 vaziyetine dair Garp ordusu kumandanlığının raporu berveçhiati aynen tamim olunur (139337) Başkumandan Mustafa Kemal 23 Ağustos sene 337 denberi devam eden Sakarya Meydan Muharebesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun muzafferiyeti katiyesiyle neticelenmiştir Üç gündenberi devam eden mukabil taarruzumuzun tesiriyle bugün 13 Eylül sene 337 öğleden evvel bütün düşman ordusu mağluben ve kamilen nehir garbına atılmış bulunuyor Düşmanı bilafasıla takip ediyoruz Garp Cephesi Kumandanı İsmet DÜŞMANA TAARRUZA BAŞLANDIĞINA DAİR ŞİFRE 25-26 Ağustos 1922 İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Beyefendiye Garp Cephesindeki ordularımız tevfikatı Süphaniyeye istinaden Ağustosun yirmi altıncı Cumartesi günü düşmana taarruza başlayacaktır Rauf ve Adnan Beyefendilere yazılmıştır Başkumandan Mustafa Kemal İcra Vekilleri Heyeti Reisi Rauf Beyefendiye 1- Harekatımızın mahiyetini düşmandan gizlemek maksadıyla şifre yazıyorum 2- Düşmanın bir senden beri tahkim ve tel örgüler ile takviye ettiği mevaziden Afyon cenup cephesinde (Kaleciksivrisi, Diltepe, Belentepe, Kırcaaslan cenubundaki tepeler) aksamı zabitan ve efradımızın cansiperane hücumlar ile zaptolunmuştur Düşmanın her taraftan muharebe meydanına trenle, otomobil ile ve maşiyen celbettiği mühim takviye kıtaaitle muharebe geç vakte kadar taarruz ve mukabil taarruzlarla bila inkıta devam etmiştir Harekatı taarruziye yarın dahi devam edecektir Başkumandan Mustafa Kemal MUKAVELEYİ İMZAYA YETKİLİ OLDUĞUNA DAİR İSMET PAŞAYA GÖNDERİLEN ŞİFRE 10 Ekim 1922 (Mudanya Konferansı) Teklif olunan proje üzerinde tadil ve tebdili şayanı arzu olan noktaların ve istihsali lazım hususatın teminine son himmet sarf olunduktan sonra inkıtaa meydan vermeyiniz mukaveleyi imza ediniz İmzanız Meclisin dahi inzimamı muvafakati kuvvetini haiz olacaktır 101038 4:45 ten sonra yazılmıştır Başkumandan Mustafa Kemal CUMHURBAŞKANLIĞINA SEÇİLMESİ ÜZERİNE ALINAN TEBRİKLERE AÇIK TEŞEKKÜR 1 Kasım 1923 Cumhuriyet Riyasetine intihabım münasebetiyle memeleketin her tarafından aldığım samimane tebrikata ayrı ayrı cevap yetiştirmekte teahhurat olabilmesi ihtimaline binaen umumi olarak alenen takdimi teşekkürat eylerim Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal LOZAN'IN YILDÖNÜMÜ MÜNASEBETİYLE BAŞVEKİL İSMET PAŞA'YA TEBRİK TELGRAFI 25 Temmuz 1930 Lozan muahedesini imzaladığımız büyük günün şerefli hatırasını tebcil, bundan duyduğum iftiharlarımı takdim eder, ve muhabbetle gözlerinizden öperim Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal BALKAN ANLAŞMASI ÜZERİNE YUNANİSTAN CUMHURBAŞKANININ TEBRİKİNE VERİLEN CEVAP 11 Kasım 1934 M Alexandre Zaimis Hazretleri Yunan Reisicumhuru Balkan anlaşma misakının imzası münasebetiyle Zatı devletlerinin tebriklerini büyük bir sevinçle aldım Ve samimiyetle teşekkür ederim Misaki imza eden memleketlerin devlet adamlarının anlayış ve uzağı görüşleri mahsulü olan bu misak ile Balkanlarda bir sükun ve saadet devresi açtıklarını görmekle bahtiyarım Asil Yunan milleti ile Türk milleti arasında mevcut olup bütün Balkan milletlerinin birbirleri ile kardeş olmaları yolunda inkişaf eden dostluğun bu vesile ile bir kere daha teeyyüt ettiğini görmekten sureti mahsusada zevk duymaktayım Gazi Mustafa Kemal Türkiye Reisicumhuru HATAY'IN BAĞIMSIZLIĞI DOLAYISIYLA 27 Ocak 1937 Dışişleri Bakanının telgrafına verilen cevap Hatay'ın varlığı Cenevre'de tasdik olunurken göndermiş olduğunuz telgrafı aldım Türk ideal ve iradesinin, milletler arasında başka bir ufuk açarak tecelli ettirdiği bu başarı münasebetiyle kıymetli çalışmanızın yüksek değerini bir kere daha takdir ettim Sizi ve gayretli murahhas arkadaşları tebrik ederim K Atatürk HATAY MİLLET MECLİSİ REİSİ ABDÜLGANİ TÜRKMENİN TELGRAFINA VERİLEN CEVAP 7 Eylül 1938 Hatay Millet Meclisi Reisi B Abdülgani Türkmen Antakya Hatay Millet Meclisinin ve temsil ettiği Hatay halkının hakkımdaki güzel duygularını bildiren telgrafınızdan pek mütehassis oldum Hatay Millet Meclisine başladığı mühim vazifede muvaffakiyetler ve Hatay halkına yeni idare altında saadetler dilerim K Atatürk |
Cevap : Atatürk Bizimle |
04-22-2009 | #30 |
Şengül Şirin
|
Cevap : Atatürk BizimleKONUŞMALARI İLK MECLİS KONUŞMASI Muhterem Milletvekilleri Bugün içinde bulunduğumuz vaziyeti, Meclisi alinizin nazarında tamamiyle tecilli ettirebilmek iin bazı beyanatta bulunmak istiyorum Vukubulacak maruzatım bir kaç devreye ayrılabilir Birincisi, Mütereke'den Erzurum Kongresi'ne kadar geçen zaman zarfındaki ahvele dairdir İkincisi, Erzurum Kongresin'den 16 Mart tarihine kadar, yani İstanbul'un düşmanlar tarafından işgal edildiği güne kadar; üçüncü safhası da 16 marttan bu dakikaya kadar olan ahvale dair olacaktır Maruzatım bir takım vesaike müstenittir ki müsaade buyururlarsa o vesaiki icip ettikçe burada okuyacağım Yalnız birinci safhaya ait olacak maruzatım belki biraz şahsi olacaktır Fakat vaziyeti tamamiyle tenvir edebilmek için ondan bahsetmeyi lüzum görüyorum Malümu alileridir ki Ahmet İzzet Paşa hükümeti miliyetler esasına müstenit adilane bir sulha nail olmak emeliyle müterekeye talip oldu İstiklal uğrunda namus ve şahametle dögüşen milletimiz 30 Teşrinievevlet 1334 tarihinde imza olunan müterekaname ahkamı bir tarafa bırakıldı Gün geçtikçe artan bir şiddetle, hukukı saltanat haysiyeti hükümet, izzeti nefsi millimiz tadiyata uğradı Heyeti itilafiyeden gördükleri tevvik ve fiili himaye sayesinde taabi osmaniyeden olan anasırı gayri müslime her yerde küstahane tecavize başladılar Meclisi Mebusan'ın feshi, kuvvetini milletten almayan hükümetimerkeziyenin sık sık değişmesi ve halkın vicdanından doğan milli birlik uğrundaki teşebbüsatın maalesef ihtirasatı siyasiyeye kurban edilmesi yüzünden aleme karşı mevcudiyeti milliyemiz ihsas edilemedi Ecnebi kuvvetlerinin işgali altında inleyen payitahtımızda kan ağlayan bilumum erbabı hamiyet, münevveranı millet ve din ve devlete hizmetleri mesbuk zevatı aliye,makamı hilafet ve saltanatın ve istiklali millinin bu hatarnak vaziyeten kurtarılması ancak vicdaenı miliden doğan birliğin azmu iradeine müftekir bulunduğuna iman getirdiler Fakat İstanbul'un tahti tazyikve muhasarada bulunan muhittinde icabatı hamiyeti ifaya maddeten imkan kalmamıştır İşte bu bırada idi ki Anadolu'ya mülki ve askeri hususatla muvazzaf olmak üzere ordu müfettişliğine tayin edildim Bu teveccühü din ve millete hizmet etmek için en büyür bir mazhariyeti ilahiye addeyledim Vicdanı millinin iradei aliyesine tabi olarak mileti müstakil, vatanımızı masum görünceye kadar çalışmak ahdiyle 16 Mayıs 1335 günü Dersaadet'I terk eyledim Samsun'da işe başladım İlk düşündüğüm, memleketimizde aşayişinistikrarına kendi vasaitimiz ile muktedir bulunduğumzu görmek oldu Esasen Canik livasının vaziyeti hususiyesi de bu bapta en seri davranmayı müstelzim bulunmakta idi Filhakika Rumların hakimiyetini ve İslam unsurunun esaretini istihdaf eden ve Atina ve Dersaneadet komiteleri tarafından idare olunan Pontus hükümeti amali, Karadeniz sahili ile kısmen Amasya ve Tokat'ın şimal kazalarında mukim Osmanlı Rumlarının hayalhanelerini çılgınca bürümüştü İttihaz olunan tedabir sayesinde muvaffakıyetli netayic istihsal edildi Fakat ittihaz olunan tedabir ve muvaffakıyet, yalnız Pontus havalisine ait ve mevzii idi Halbuki hergin haksızlıklarını arttıran İtilaf Devletlerine mevcudiyeti milliyetimizi siyaseten isbat etmek ve fiili tecavüzler karşısında milletin inamus ve istiklalini bilfiil müdafaa etmek pek mühimdi Esasen şarkta ve garpta henem memleketimizin her tarafında müdafaa ve muhafazai hakuki millet ve memleket için cemiyetler teşkil edilmişti Bu cemiyetler düşmanların esaret boyunduruğuna girmemek kastiyle milli vicdanın azim ve iradesindendoğmuş yegane tetkilat idi Bu sıralarda idi ki, mumum belediye riyasetlerine, Dersaadet'te İngiliz Muhipler Cemiyeti teşekkül ettiği ve her tarafta bu Cemiyete iştirak ile İngiltere müzaheretinin talep edilmesi lüzumu hakkında Sait Molla imzasıyla bir telgraf geldi Bu meselede Hükümetin alakasının derecesini anlamak için sadrazam olan Ferit Paşa'dan keyfiyeti istilam ettim Hiç bir cevap alamadım Kendisinin eşhası meçhule tarafından böyle gayrı muttarit ve muhtelif siyasi maceralara teveccühündeki teşebbüsatın azim fekaletlere sebep olacağını takdir eden milet Sait Molla'nın tebliğine havalei sem'I itibar etmedi Binlerce tecavüz ve haksızlılar altında inleyen ve İzmir vakayı feciası karşısında kan ağlayan millet, hükümeti merkeziye ve İtilaf Devletleri mümessillerinden ağlayarak istimdat ve istidayı hak ederken,müteaddit beledeyi riyasetleri ve birçok Müdafaai Hukuki Milliye cemiyetleri mariftiyle aldığım telgrafnamelerde hakkımda itimat beyan olunarak benden bu hususta hizmet ve fedakarlık talep ediliyordu Hayat ve şahsiyetim kendi malı olan necip ve mazlum milletimizin bu haklı talebi üzerine artık benim için en mukaddes vazife, iradei milliyeye mutavaatı her şeyin fevkinde görmekti Bunun üzeirne yaptığım bir tamimle kat'I sözümü verdim İşbu tamimin son cümleleri tuydu Geçirdiğimiz şu hayat ve memat günlerinde umum miletçe her taraftaki amal ve tezahürat ile temine azmedilen istiklali millimiz uğrunda bütün mevcudiyetimle çalıştığımı temin eylerim Bu emeli mukaddes uğrunda miletle beraber nihayete kadar çalışacağımı da mukaddesatım namına söz veririm |
|