Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
devletleri, tarihde, türk

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri








Sabar Devleti


M 5-6 yüzyıllarda Batı Sibirya ile Kafkaslar'ın kuzey bölgesinde mühim tarihî rol oynadığı, çeşitli yabancı kaynaklardaki dağınık bilgilerin yardımı ile tesbit edilebilen Türk topluluğu Bizans tarihlerinde Sabar, Sabir, Savir; Ermeni, Süryanî, İslam kaynaklarında sırasıyla Savır, Sabr, S(a)bir, Sibir vb olarak adlandırılmaktadır Sabarların İslav veya Moğol yahut Fin-Ugor menşeli olduklarına dair iddialar eskimiş ve bugün onların Türk olduğu gerek taşıdıkları ad, gerek tarihî ve kültürel durumlariyle anlaşılmıştır


Çeşitli dillerdeki ses değişmeleri neticesinde farklı şekillerde görülen adlarının esasını teşkil eden ve ancak Türkçe ile açıklanabilen Sabar kelimesi "sab+ar" (=sap-ar=sapmak, fiiline+ar ekinin ilavesiyle Başka örnekler: Kazar, Bulgar, Kabar vb)'dan meydana gelmiş olup "Sapan, yol değiştiren, başıboş kalan, serbest" manasındadır ve Türklerde ad verme usulüne uygundur Ayrıca Sabarlara ait şahıs adları da Türkçe'dir: Balak, İlig-er, Bo-arık =Buğ-arık vb


Sabarların erken tarihleri iyi bilinmiyor Adlarının gösterdiği gibi, herhangi bir ana kütleden kopmaları bahis konusu ise, onların, asıl yurtları gibi görünen Tanrı Dağlarının batısı - İli nehri sahasında iken Asya Büyük Hun İmparatorluğuna bağlı topluluklardan biri olmaları icabeder Sabarlara ait ilk kesin bilgi, 461-465 yıllarında Batı Sibirya kavimleri arasındaki büyük kımıldama ve geniş ölçüdeki göç hadiseleri münasebetiyle, Bizans tarihçisi Priskos (5 yüzyıl) tarafından verilmiştir


Doğudan gelen Avar baskısı karşısında Sabarlar yerlerini terk edip batıya yönelmişler, Altaylar-Ural dağları arası düzlüklerde (bugünkü Kazakistan bozkırlarının güney sahası) yaşayan Oğur-Türk boylarını yurtlarından atarak, Tobol ve İçim ırmakları çevresinde yerleşmişlerdir Sabarlar bu bölgede yerli halkınkinden çok üstün kültürleri ile yüzyıllarca süren derin tesirler bırakmışlardır: Tobolsk dolaylarında, Ob, Tura ve İrtiş boylarında Sabar, Saber (Tapar), Soper, Savri, Sabrei, Sıbır (Sı-vır) gibi yer ve kale adları yaygındır Ay-sabar, Kün-sabar gibi şahıs adlarına da rastlanır Tobolsk ahalisi buranın en eski sakinlerini Sybyr, Syvyr diye anmaktadır


Ayrıca, bu civar halkın masallarında ve kahramanlık hikayelerinde Sabarlar geniş yer tutar Sabarları kendi büyükleri olarak kabul eden Ostiyaklar yanında, Vogulların da, sonraları tabiyetine girdikleri Ruslara "Sa-per" adını vermiş olmaları, halk nazarında eski Sabarların üstün durumlarını ortaya koyar Aynı sahada kurulduğu bilinen Sibir Hanlığı (16 asır)'nın da başkenti Sibir adını taşıyordu Bu kelime zamanla çok geniş bir coğrafyayı ifade etmiştir (Sibirya) Rusların önce Sibir (İsker) şehrini ele geçirerek bölgeye verdikleri bu ad, Rus harekatı doğuya ilerledikçe daha geniş sahaları göstermiş böylece Sabar Türklerinin hatırası günümüze kadar yaşamağa devam etmiştir


Daha 503 yılında Doğu Avrupa'ya doğru hakimiyetlerini genişleterek bir kısım Bulgar gruplarını idarelerine alan Sabarlardan kalabalık bir kütlenin 515 sonlarında İtil (Volga)-Don nehirleri arasında ve Kafkasları'n kuzeyindeki Kuban ırmağı boyunda yerleşmesi ve doğrudan doğruya Bizans ve Sasanî imparatorlukları ile temas kurması Sabarların, Doğu Avrupa tarihinde ön safa çıkmalarına yol açtı


İran-Bizans savaşlarının devam etmekte olduğu o yıllardan itibaren hükümdar Balak (Belek?) idaresinde büyük çapta askerî faaliyet gösteren Sabarların, Sasanîlerle anlaşarak, Bizans'a karşı savaştıkları (516), Ermeniye bölgesine akınlar yaptıkları ve arkasından Anadolu'ya girerek Kayseri, Ankara, Konya dolaylarına kadar ilerledikleri bilinmektedir Bu münasebetle, Sabarların büyük savaş gücü ve bilhassa yüksek harp malzeme tekniği Bizans'ta hayret uyandırmış görünmektedir: Prokopios�un ifadeleri ilginçtir:


"Sabarlar, insan hafizasının hatırlayabildigi zamandan beri ne İranlılardan, ne Romalılardan hiç kimsenin düşünemedigi makinelere sahiptirler Öyle ki, her iki imparatorlukta fenci eksik olmamış ve her devirde muhasara makineleri yapılmıştır, fakat şimdiye kadar bu "barbar"larınkine benzer bir buluş ne ortaya konmuş, ne de onlar gibi kullanılabilmiştir Bu şüphesiz insan dehasının bir eseridir"


Balak (ölm 520'ler)'tan sonra yerine geçtiği anlaşılan dul hatunu Bo(ğ)arık savaşçılığı, idareciliği ve güzelliği ile meşhur bir Türk kraliçesi idi ve "100 bin" kişilik Sabar ordusuna kumanda ediyordu Bizans imparatoru Justinianos 1 (527-565) çeşitli gümüş vazolar ve diğer zengin hediyeler karşılığında Boğarık ile anlaşmayı tercih etti (528) Bizans yıllardan beri sürüp gelmekte olan Sasanîler savaşında Sabarları kendine dost ve müttefiki yapmayı daha uygun bir siyasî davranış saymış olmalı idi


531 yılına kadar Bizans ile işbirliği halinde görülen Sabarlar hakkında, sonraki senelere ait açık bir kayda rastlanmamakla beraber, onların Şehinşah Anüşîrvan (Adil) zamanında, Sasanîlerin Kafkaslar'daki sürekli ve başarılı savaşlarında (bilhassa 545'de) hayli telefat verdikleri tahmin ediliyor ki, neticede bir askerî güç olmaktan çıkmışlar, üstelik 557'ye doğru Avarlar'dan da ağır bir darbe yemişlerdir


Sabar sahası, az sonra, Karadeniz'e ulaşan Göktürk idaresine girmiştir 576'da Güney Kafkaslar'daki hakimiyetleri Bizans tarafından yıkıldıktan sonra bir kısmı Kür nehrinin güneyine yerleştirilen Sabarlar'ın adlarına 7 yüzyıl ortalarına kadar dağınık şekilde rastlanmakta ve bu tarihlerde aynı bölgede büyük bir devlet olarak ortaya çıkan Hazarların esas kütlesini teşkil ettikleri, Hazar kabileleri olarak görülen Belencer ve Semender'in aslında iki büyük Sabar kütlesi olduğu anlaşılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



Kırgızlar


Adlarının menşei ve manası hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüş olan Kırgızlar Çin kaynaklarında K�i-ku, Kien-kun adları ile zikredilmekte ve Hanlardan (MÖ206-MS220) beri mevcudiyetleri bildirilmektedir Asya Hunları zamanında kuzey-batıda Baykal�ın batısında İrtiş Nehri havalisinde bir Türk kavmi olan Ting-lingler�le karışık olarak oturmuşlardır


Fakat Kırgızlar kaynaklarda Türk asıllı gösterilmekte ve tahminen 5-6 asırlarda, Türkleşmiş kavimlerden sayılmaktadır 6 asır sonlarında Çin kaynaklarında Hia-kia-sseu diye zikredilen Kırgızların Gök-Türk hakanı Mu-kan zamanında, 560�a doğru, hakanlığa bağlandıktan sonra (630-680) arasındaki fetret devrinde müstakil bir �kagan�a sahip olmalarından anlaşılıyor II Gök-Türk hakanlığı devrinde tekrar Gök-Türk idaresine alınan Kırgızlar, Mo-yen-çur Kağan tarafından Uygur hakanlığına bağlanmış (758), fakat 840 yılında şiddetli bir hücumla Uygur devletini yıkarak Ötüken�de kendi devletlerini kurmuşlardı


Ancak orada fazla kalamadılar 920�de bütün Moğolistan�ı ele geçiren K�i-tanlar (Çin�de Liao sülalesi) Kırgızları Ötüken bölgesinden çıkartıp, eski yurtlarına sürdüler K�i-tanlar ve devamları olan Kara-Hitayların Yenisey havalisine kadar sokulamadıkları anlaşılıyor Cengiz Han Moğolistan�ı idaresi altında birleştirmek istediği için, Merkit ve Naymanlar�la olan savaşları sırasında Kırgızları da itaate almıştır (1207) ki bu suretle Kırgızlar Cengiz Han Moğolları�na itaat eden �ilk Türk kavmi� oluyorlar 1217�de Moğollar�a karşı direnmek istedikleri için, ertesi yıl, Yenisey�i buz üzerinden geçen, Cengiz�in oğlu, Coçi tarafından tenkil edilen Kırgızların artık �hakan�ları olmamıştır


Tolui ulusuna dahi edilen iki kısım halinde yaşamaya devam ettiler Kırgız kavminin, Uygur Hakanlığı�nı, yıkarak işgal ettiği Ötüken�de tutunamayıp, buranın Moğol K�i-tanlara geçmesine ve tam idrak ve intibak edemediği �Orhun kültüründen ortadan kalkmasına� sebep olmak, dolayısı ile eski Türk Hakanlar yurdunu, bir daha geri gelmemek üzere Moğollar�a intibak ettirmek suretiyle Türk tarihinde oynadığı menfi rol dikkatten kaçmamıştır Nitekim Karluklar Ötüken�de Kırgız hakimiyetini reddetmişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



Karluklar


İlk olarak Çin yıllığı T�ang-shu (7 asır)�da zikredilen (Ko-lo-lu) ve adları Karlık (kar yığını) manasına gelen Karluklar�ın Türk soyundan geldikleri ve Gök-Türkler�in bir boyunu teşkil ettikleri aynı Çin kaynağında belirtilmiş ve oturdukları saha olarak da Altaylar�ın batısındaki Kara-İrtiş ve Tarbagatay havalisi gösterilmiştir On-oklar�ın bir kısmının meydana getirdikleri anlaşılan Karluklar bu arada üç kabileden kurulu birlik halinde bulunuyorlardı (Üç-Karluk) Daha İstemi Kağan zamanında Türk hakimiyetinin Hazar'ın kuzeyi ve Maveraünnehir�e doğru genişlemesinde şüphesiz büyük rolleri olmuştur Her iki Gök-Türk hakanlığı devrinde Karluklar�ın durumu yukarıda açıklanmıştı 630-680 yılları arasında, diğer Türk boyları, gibi, bunların da zaman zaman Çin�e başkaldırdıkları görülmektedir


640 sıralarında Turfan�ın kuzeyine kadar Karluklar Çinliler tarafından mağlup edilerek (650), P�ei-ting eyaleti (Tanrı Dağları�nın kuzey sahası)�na bağlandılar Fakat boya bağlı her kabile kendi reisleri tarafından idare ediliyordu Bu haberi veren Çin kaynaklarının, 665�e doğru Karlukların Çin nüfuzundaki ne Batı ne Doğu Gök-Türk kanadına bağlı olmaksızın yaşadıklarını kaydetmesi dikkate değer Evvelce Kül-Erkin ünvanını taşıyan Üç-Karluk beyi bu tarihlerde �Yabgu� ünvanını almıştı ve kuvvetli bir orduya sahip idi


Daha sonra Kapagan Kagan tarafından II Gök-Türk hakanlığına bağlandığını gördüğümüz Karluklar, Çin�in de teşvik ve tahriki ile Gök-Türklere karşı ayarlanarak şiddetli mücadelelerde bulunmuşlardı Bilge Kagan�ın ölümünden sonra, tekrar faaliyete geçerek Uygur ve Basmıllar�la birlikte, Gök-Türk hakanlığının yıkılmasında müessir oldular Basmıllar hakim duruma geldikleri sırada (742) �Sağ yabgu� mevkiini alan Karluk başbuğu, Uygur hakanlığının kurucusu Kutlug Kül Bilge zamanında daha üstün sayılan �Sol Yabgu�luğa yükseltildi Fakat bu Karlukların tamamını temsil etmiyordu Beş-balık havalisinde oturan Karlukların kendi seçtikleri ayrı bir yabguları vardı: Ton-Bilge Ancak Ötüken�de yeni kurulan Uygur hakanlığı bütün Karluklar tarafından üst tanınıyor ve yabgular hakana bağlı bulunuyorlardı


Batıda Emevi-Arap ilerlemesini durdurmuş olan Türgiş hakanlığının çöküntüye doğru gittiği tarihlerde Orta Asya Türk ülkelerinin korunması gibi bir tarihi vazife, bu defa, Karluklar�a düşmüştü Gerçi Maveraünnehir yine Arapların nüfuzu altına girmiş ve Seyhun ötesinde bazı Arap ilerleme teşebbüsleri görülmüştü, fakat bunda artık eski devir Emevi istilacılığını müşahede etmek müşküldü Zira gittikçe hızını artıran Abbasi propagandası, Emevîlerin imtiyazlı �Arap milleti adına fetih� düsturu yerine bütün İslamlar arasında farklılığın kaldırılması ve eşitlik düşüncesini yayıyordu


Böylece Arap bakısının iyice hafiflemesi Çinlileri Orta Asya�da bir iktidar boşluğu husule geldiği zehabına götürmüş, bundan dolayı Çinliler eski Orta Asya siyasetlerini canlandırarak, Karluklar�ın dahil bulunduğu bölgeye yeniden el koymak istemişlerdi Bu suretle neticede meşhur Talas muharebesi meydana geldi (751 Temmuz) İslamlarla Çinliler arasında cereyan eden bu savaşa kadar Karluklar T�ang�lar tarafını tutmakta idiler Fakat onların gittikçe açığa çıkan siyaseti karşısında son anda, Araplarla işbirliği yaparak, Çinlilerin ağır mağlubiyete uğramasını sağladılar Tarım havzasından itibaren batı Karluklar�a, doğu bölgesi Uygurlar�a ait olmak üzere Orta Asya�nın yeniden Türk hakimiyetinde kalmasını temin eden bu savaşta uğradığı hezimet yüzünden Çin ağır iç buhranlara sahne olmuş ve artık bir daha batı ile ilgilenememiştir


Karluklar, kısa bir müddet, Uygurlar�la Orta Asya�da iktidar yarışına giriştiler ise de, Uygur Kağanı Mo-Yen Çur karşısında tutunamayarak (756) Tarım bölgesinden ayrıldılar, daha batıya çekildiler ve 7-8 yıl içinde Tarbagatay ve Cungarya�ya 766�da da çöken Türgiş hakimiyetinin yerine, Talas sahasına yerleşmek suretiyle eski Batı Gök-Türk hakanlığı sahasında hakimiyet tesis ettiler Başkentleri Balasagun idi Ötüken�in üstünlüğünü tanımakta devam ediyorlar, aynı zamanda, siyasi bir isim olarak �Türkmen� adını da taşıyorlardı


Kendi soylarını Göktürk hakan ailesi Aşına sülalesine bağlayan Karluk yabguları, hakimiyetin �Kutlu Ötüken� ülkesi ile sıkı alakası inancını muhafaza ediyorlardı Fakat Uygur Hakanlığı orada yıkılınca (840), Kırgızlar�ı dikkate almayan Karluk yabgusu, Türk hakanlarının �meşru halefi� sıfatı ile kendini �Bozkırların kanunî hükümdarı� ilan ederek Kara Han ünvanını aldı ve merkez olarak da eski Türgiş başkenti Balasagun yanındaki Kara-ordu (veya Kuz-ordu)�yu seçti Böylece gelecekteki büyük Kara-Hanlı Devleti�nin temelini atmak gibi ikinci bir tarihi rol oynayan Karluklar o sırada İslam dünyasının en yakın komşuları olduklarından, Arapça-Farsça eserlerde kendilerinden çok bahsedilmiş (Karluh, Halluh) ve Hududü�l-Alem (10 asrın son çeyreği)�da verilen bilgiye göre Karluk ülkesi: doğuda Tanrı Dağları, Yağmalar ve Oğuzlar, kuzeyde Tohsılar, Çigiller ve Dokuz-Oğuzlar, güneyde Yağmalar�ın bir kısmı ve Maveraünnehir ile sınırlanmış çok bakımlı bir memleket olup �Türk ülkelerinin en güzeli� idi Eserde burada mevcut olan 15 şehir ve kasabanın adları sayılmakta ve Türk kabileleri zikredilmektedir


Karahanlı Devleti�nin esas kütlesini meydana getiren Karluklar, bu hanedan üyeleri arasında mücadeleler baş gösterdiği tarihlerde devlete karşı cephe alarak huzursuzluk çıkarmağa başladılar ki, bu tutumlar Kara-Hitay hakimiyetinin Orta Asya�da çabucak gelişmesinde tesirli olmuş görünmektedir Kara-Hitay hükümdarı Yel-lu Ta-şih (Kür-Han) 1137�de Semerkant Kara-Hanlı hanı Mahmud�u mağlup ettiği zaman, bu han tarafından dayısı olan Büyük Şelçuklu Sultanı Sencer�e yapılan şikayet, uğranılan mağlubileyette Karluklar�ın dahli olduğunu göstermektedir


Sultan Sencer de Karluklar�ı takip etmek için çıktığı seferde karşısında Kür Han�ı bulmuştu Sencer�in bu savaşta mağlubiyeti (1141 Katavan Savaşı) çok mühim bir hadise olarak, �put-perest� Kara-hitaylar�ın ta Horasan sınırlarına kadar sokulmalarını intaç etmişti Harezmşahlar (İl Arslan zamanı) ile Kara-hitaylar arasında da bir çok anlaşmazlıklara sebep olan Karluklar�ın, bu arada Başbuğları Yabgu Han öldürüldü (1157), diğer bir Karluk başbuğu Ayyar Bey, Kara-hitaylar tarafından esir edildi (1172)


Maveraünnehir sahasındaki bu karışıklıklara sebep oldukları görülen Karluklar�a karşı Harezmşah Ala-üd-din Tekiş (1172-1200) bozkırlar bölgesine el atarak Kanglı ve Kıpçak gibi diğer Türk boyları ile kendini takviye ihtiyacını duydu Bununla beraber, az sayıda da olsa, Harezmşahlar ordusunda hizmet gören Karluklar�ın, Türkistan�da ve Kar-Hanlı tabiiyetinde olmak üzere bir beyliğe sahip bulundukları anlaşılıyor Moğol istilası başladığı sıralarda (1215) merkezi Kayalıg (İli Nehri�nin doğusunda) olarak, devam eden bu beyliğin başında II Arslan Han vardı Arslan Han, Uygur İdi-kut�u Barçuk ile birlikte bütün Asya ülkelerini baştan başa çiğneyen Moğollar�ın hükmü altına girmiştir Cengiz Han�a itaat eden ilk Müslüman hükümdar olup 1221�de ölen bu Karluk �hanı�nın oğluna da, Özkent şehri verilmişti Cengiz Han zamanı Moğol devleti idaresinde vazife almış Karluklar görülmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



Türgişler


Adlarının �Türk+ş� şeklinde gelişmiş olduğu bildirilen Türgişler, Talas-Çu-İli-Isık Göl sahasında oturuyor ve Batı Gök-Türklerin (On-Oklar) To-lu kolunun bir kısmını teşkil ediyorlardı Çin kaynaklarında ilk defa 651 hadiseleri ile ilgili olarak zikredilen Türgiş (To-ki-şi�ler, şüphesiz Gök-Türk hakanlığının kuruluşundan önceki devirlerdenberi burada bulunuyorlardı, zira İstemi Kağan 552�de Türgişler�in de dahil olduğu On-Okların başımda �yabgu� tayin edilmişti 630�u takip eden yıllarda Türgişler�in diğer Türk toplulukları gibi teşkilatlı bir mukavemet unsuru halinde ortaya çıktıkları anlaşılıyor


İlk Türgiş şefi olarak görünen, Baga Tarkan ünvanlı, U-çe-le başlanğıçta bağlı bulunduğu tayinli Batı Gök-Türk Kaganı�nın idaresizliğinden faydalanarak etrafına kuvvetler topladı, kısa zamanda her birinin 7 biner askeri olan 20 başbuğlu bir ordu kurmağa muvaffak oldu Çu vadisinin kuzey-batı ucunda bulunan merkezini kuzey-doğuya nakletti Böylece biri Çu üzerinde, öteki İli�nin kuzeyinde iki merkeze sahip oldu Çu bölgesinden başka Turan ve Kuca �eyalet�lerine kadar hakimiyetlerini genişletti, durumun zayıfladığını görerek ülkesini bırakıp Çin başkentine giden tayinli �kagan�ın ayrılmasından sonra, hemen bütün On-ok sahasını kendi idaresine aldı Fakat iktidarının bu sağlam devrinde (7 asrın sonlarında doğru) Kagan Kapagan idaresinde haşmetli çağını yaşayan Gök-Türkleri durdurmak maksadı ile Kırgızlar ve Çin ile işbirliği yapması iyi netice vermedi


Göktürk aleyhtarı üçlü ittifakın bir üyesi olduğu için üzerine yürüyen Tonyukuk tarafından mağlup ve esir edildi (698 Bolçu savaşı) On ok sahası Gök-Türk hakanlığına bağlandı U-çe-le�nin oğlu So-ko da merkeze itaatsizlik gösterdiği, Çin ile münasebet kurduğu için bu defa Kül Tegin ve Bilge�nin iştiraki ile Kagan Kapagan tarafından 711�de Bolçu yakınında hezimete uğratıldı ve telef edildi Savaşın sebebi olarak Çin kaynaklarında bildirilen, Türgiş arazisinin paylaşılması sırasında çıkan anlaşmazlık ve kitabelerde �Kara-Türgiş� halkının itaate alındığının kaydedilmesi Türgiş hanlığında bir bölünmenin vukua gelmediğini göstermektedir So-ko�ya bağlı Kara-Türgişler�in mağlup edildiği, fakat, So-o�nun küçük kardeşi, Çe-mu�ya bağlı grup (herhalde Sarı Türgiş)un mücadeleye katılmadığı anlaşılıyor


Kapagan�ın şiddeti yüzünden karışıklık ve isyan hareketlerinin arttığı yıllarda Çin�in hiç eksilmeyen kışkırtmaları neticesinde yine Türgişler�le uğraşmak zorunda kalındı 712 veya 713�te Kül Tegin tarafından idare edilen ve Gök-Türkler için elverişsiz şartlara rağmen başarı ile sona eren bir Kara-Türgiş seferinden sonra, Türgişler Su-lu-çur adlı başbuğu �kagan� seçtiler (717) ki Çin haberlerine göre Türk uruglarından mühim bir kısım, Bilge�den ayrılarak, yeni Türgiş hakanının hizmetine girmiştir


Başkenti Talas�ın kuzey-batısında, Balasagun şehri olarak, uzunca süren hükümdarlığı zamanında Su-lu, Maveraünnehir�den doğuya Arap ilerlemesini durdurarak Orta Asya Türk halkının �Arap tebaası� olmasını engelleyen ve üzerinde Türklerin tarihi hak sahibi bulunduğu Maveraünnehir�i yine Türk eline almağa çalışan bir hakan olarak görünür


Araplarla bu mücadele devrinde Arap ordularına karşı çıkanların hepsi İslam kaynaklarında �Türk� olarak belirtilmektedir Büyük mücadelede şüphesiz bu bölgenin ve Seyhun ötesi Türk ülkelerinin, meşhur İç-Asya kervan yolu üzerinde yer almaları dolayısıyla, iktisadi ehemmiyeti de rol oynuyurdu Halife Ömer b Abdülaziz (717-720) tarafından tayin edilen ilk vali El-Cerrah b Abdullah�ın Seyhun ötesinde giriştiği ilerleme teşebbüsünün, kumandanı durdurup muhasara ederek, Arap kuvvetlerini geri atacak şekilde gelişen Türk mukavemetinin karşısında sarsılması, Emevileri, aradaki Türk engelini kaldırmak için, Çin ile temaslar kurmağa sevk etmiş, bu maksatla şüphesiz Arapların müsaadesi ve teşviki ile gerek Maveraünnehir �hükümdar�larından, gerek doğrudan doğruya Araplardan heyetler gönderilmiş ise de hiçbir netice elde edilememişti Çünkü Arap ordularının Seyhun ötesine geçmeleri ile aynı zamanda (719) başlayan Çin�in batıya doğru �Gök-Türk hakanlığının akamete uğrattığı- genişleme siyaseti bu defa Türgiş duvarına çarpma tehlikesi ile karşılaşmakta idi


Çin�in şimdilik �durumu idare� yoluna girmesi dolayısıyla de kendilerini serbest hisseden Türgişler batıda faaliyete geçtiler Bunun üzerine Maveraünnehir�de başlayan Arap aleyhtarı hareketler Türgiş baskısına iyiden iyiye yardımcı oluyordu Seyhun�u aşarak Maveraünnehir�e giren Türk ordusu kumandanı Kül-çur Semerkand yakınına kadar sokularak ilk büyük başarıyı kazandı Başında yeni kumandan Said b Abdülaziz�in bulunduğu Arap kuvvetlerini mağlup ve kumandanını bir müddet çember içinde tuttu (721) Bu vali değiştirildi Yerine gelen el-Haraşî (721 sonbaharı) şiddet oyuna başvurup yerlerini terk eden halkı Hocand bölgesinde teslim olmaya zorlayarak hepsini öldürttüğü için canlarını kurtarabilenler kütleler halinde Türgişler�e sığınıyorlardı


Maverannehir�de tam bir ihtilal havası esmekte idi Halife Hişam (724-743) bu valiyi de azlederek, yerine Müslim b Said�i getirdi (724 başları) Arap askeri kuvvetleri arasında da ihtilaf baş göstermiş ve Yemenli kuvvetler tedip edilmişlerdi Fergane�ye yürümek üzere Müslim b Said idaresinde, Seyhun�u geçen Arap ordusuna karşı bizzat Hakan Su-lu çıktı Ordusuna ricat emri veren Müslim susuz yollardan aralıksız ve cebri yürüyüş ile 11 gün çekildi ve taşıyamadıkları için bütün ağırlıklarını yakmaya mecbur kaldıktan sonra Seyhun kıyısında, Türgişler�le işbirliği halinde bulunan yerli kuvvetler tarafından durduruldu Suya erişememişti Arkadan hakan hızla gelmekte olduğu için, bin zorluk ile önlerindeki engeli aşan Arap kuvvetleri ağır telefat ve zayiat pahasına Semerkand�a doğru çekilmeğe muvaffak oldular


724�te Seyhun ötesindeki bütün Arap kuvvetlerinin geri atılması ile neticelenen ve her tarafta Arap nüfuzunun kırılmasına sebep olan bu seferdeki hezimet, Arapları uzunca bir müddet müdafaada kalmaya zorlamış ve yalnız Maveraünnehir�de değil, Tuhoristan�da ve diğer güney bölgelerinde idareciler ve halk Türgişler�e kurtarıcı gözü ile bakmağa başlamışlardı Türk kuvvetlerinin bütün ülkeye yayıldıkları ve Maveraünnehir Arap muhafız kıtalarının merkezi Semerkand önünde bile göründükleri bu sırada Horasan valisi tekrar değiştirildi Fakat yeni vali Esed b Abdullah, 726�da Huttal�da Su-lu Kagan karşısında başarısızlığa uğradığı için, bütün Maveraünnehir Arap iktidarının tehlikeye düştüğü bir zamanda azledildi Ülkede Emeviler�e karşı Şii ve Abbasî propagandası da hızlanmakta idi Hakan Su-lu durumdan faydalandı, yerli muhaliflerle ahenkli bir şekilde çalışarak, Buhara�yı zaptetti (725)


Arap idaresi Semerkand, Debusiya şehirleri ile iki küçük kaleye münhasır kalmıştı Yerli halka birçok haklar bahşetmesine rağmen ümit ettiği ilgiyi göremeyen yeni vali Eşres b Abdullah es-Sulemî, Beykent yakınlarında hakan tarafından sıkıştırılarak, ikinci bir �susuzluk vakası�na maruz kaldı, nihayet Semerkand�a doğru çekilmekte iken yetişen hakan ve Kül-çur idaresindeki Türgiş kuvvetleri tarafından Kemerce kalesinde 58 gün müddetle kuşatıldı Artık Harezm�de bile Araplara karşı kımıldamalar görülüyordu Su-lu�nun maksadı, Semerkand�daki Arap merkez ordugahını düşürüp Arapları Maveraünnehir�den tamamen atmaktı Bu sebeple Semerkand�ı kuşatmağa hazırlandığı sırada çarpışmaya cesaret edemeyen karargah kumandanı Sevre b Hur, yeni tayin edilen Horasan valisi Cuneyd b Abdurrahman el-Murî�yi Merv�den imdada çağırdı


Fakat Türgişler tarafından yolu kesilmişti Zaruri olarak geçilmesi müşkül dağ yollarına düşen Cüneyd Savdar dağlarının dar geçitlerinde hakan tarafından sıkıştırıldı, yorgunluğa ilaveten susuz da kalan ordusu, yer-yer baskına uğruyordu Nihayet 12 bin kişilik kuvvetinden 10 bininin telef olması karşılığında, Semerkand�a ulaşabildi (Geçit savaşı = Vak�atü�ş-Şi�b) Durumdan haberdar edilen Halife Hişam�ın emri ile Kufe ve Basra�dan 20 bin kişilik bir takviye ordusu Semerkand�a gelirken, kış da yaklaşmakta olduğundan, daha fazla kalmak istemeyen hakan, Buhara�yı da tahliye ederek, çekildi (732) Cuneyd�in 734 başlarında ölümü ile zaten Arap nüfuz ve kudreti iyice kırılmış olan Horasan vilayetinde �siyah bayrak açan�, Abbasi taraftarı, Haris b Sureyc�in isyan ederek Belh�i, arkasından valilik merkezi Merv şehrini zaptetmesi Maveraünnehir�de durumu büsbütün karıştırdı


Yeni valilerin üç sene (734-737) kendisi ile uğraşmak zorunda kaldıkları Haris sonunda Türgişler�e iltica etti Hakan Su-lu Maveraünnehir�e karşı son seferinde hayli müttefik bulmuştu Haris taraftarlarından başka Sogd hükümdarı (yani Gurak veya oğlu) Usruşana hakimi, Şaş (Taşkent bölgesi) hükümdarı, Hutta hükümdarı Bu liste �Maveraünnehir�deki Arap nüfuzunun nasıl Türklere geçmiş olduğunu� açıkça göstermektedir Hakan, Belh�e doğru ilerledi Cuzcan�a girdi, önce Tuharistan�ı Araplara karşı ayaklandırarak mahallî bir destek sağlamağı faydalı görüyordu Fakat vali Esed bi Abdullah hakanın ordusunu arkadan vurmağa muvaffak oldu (737 Haristan Savaşı)


Esasen Su-lu, Araplar�la birleşen Cüzcan hükümdarının hıyanetine uğramıştı Memleketine dönen Su-lu Kagan, herhalde ömrünü harcadığı bu mücadeleye devam edecekti, fakat kendisi o zamanlara kadar büyük hizmetleri gördüğü Kül-çur (=Baga Tarkan) tarafından öldürüldü (738) Çin�in Türk başbuğlarını birbirine düşürme esasına dayanan tahrikçi siyaseti bir daha hedefine ulaşmış ve Kara Türgişler�le Sarı Türgişleri birbirine iyice düşman etmişti Sarı Türgişler mücadeleyi kazandılar Başbuğları Baga Tarkan (Kül-çur) rakibi Kara Türgiş başbuğu Tu-mo-çe�yi mağlup ederek ve onun �kağan� yapılmasını istediği Su-lu�nun oğlunu ortadan kaldırarak kendini �kağan� ilan etti Bu arada Çin�in On-oklar �kaganı� tayin ettiği, Aşına ailesinden son hakan olan Hin�i mağlup edip öldürmesi (739), Çin�i bu defa Kara-Türgişleri desteklemeğe sevk etti


742�deki Türgiş kaganı İl-etmiş Kutlug Bilge bir Kara-Türgiş başbuğu idi 753�te hakan ilan edilen Tangri Bulmuş bir Kara Türgiş idi Uzun süren iki taraf arasındaki mücadeleye Karluklar da karışmışlar, Türgiş iktidarı büsbütün zayıflamıştı Nihayet 20 sene içinde gittikçe kuvvet kazanan Karluklar To-lular ve Nu-şi-piler arasında üstünlük kazanarak, ağırlık merkezi Çu vadisi olmak üzere kendi hakimiyetlerini kurdular (766)

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



Uygurlar


Orhun kitabelerinde, ilk defa, 717 yılındaki ayaklanmalar münasebeti ile zikredilen Uygurlar, Çin kaynaklarında çok eski zamanlardan beri adlarının çeşitli şekilleri ile anılmışlardı Uygur adının manası, 974�te tamamlanan Çince Kiu Wu Tai adlı eserde �şahin sürati ile dalaşan ve hücum eden� diye açıklanmakta, fakat, diğer taraftan kelime uy (takip etmek) + gur tarzında (Sal-gur gibi) meydana geldiği belirtilmektedir


Çin kaynaklarına Asya Hunlarından indikleri belirtilen Uygurların bir menşe efsanesine göre ataları Hun hükümdarlarının kızı ile bir kurttan türemiştir Tabgaçlar devrinde (386-534) Kao-kü (Kao-che) adı ile görülen ve 5 asrın 2 yarısında bir beylik kuran Uygurlar daha sonra bütün yukarı Orta Asya�yı kapladığı anlaşılan Tölesler�in bir kısmını teşkil etmiştir ki, I Gök-Türk Hakanlığı çağında o durumunu muhafaza ediyor ve o zaman Selenga ırmağı etrafında oturuyorlardı


7 asrın ilk çeyreğinde Sir-Tarduşlar�ın 6 kabileden kurulu birliğine katılmışlar, sonra P�u-ku, Tongra, Bayırku ve Fu-lo-pu kabileleri Uygur kabilesi etrafında toplanarak, �Uygur� adını almışlardır Beyleri Erkin ünvanını taşıyordu Bu sırada 50 bin savaşçı çıkardıkları bilinmektedir


I Gök-Türk Hakanlığı�nın çöküşe doğru gittiği yıllarda böylece ortaya çıkan Uygur Beyliği Erkin T�e-kien tarafından idare edildi Kie-li�nin oğlu kumandasındaki Gök-Türk ordusunu mağlup eden (630�larda) P�u-se zamanında Uygurlar kuvvetlenmiş, bilhassa P�u-se�nin annesi Vu-ho-hun�un ciddiliği ve töre hükümleri hususundaki titizliği sayesinde beylik tamamen nizama girmişti O zaman �Erkin� yerine İl-teber (Çincede Hie-li-fa) ünvanı kullanılmağa başlandı İl-Teber�liğin merkezi Tola nehri havalisinde idi


İl-Teber T�u-mi-tu, Tarduş başbuğunu mağlup ederek arazisini genişletti, sonra göneye Huang-ho�ya kadar varan bir akın yaptı ve neticede Çin imparatoru tarafından tanındı (646) Kendini �Kagan� ilan etti, ülkesini Gök-Türk tarzında teşkilatlandırdı 647�de Çin tarafından baskı altına alınmak istenen ve neticede Çin�in tahriki ile öldürülen T�u-mi-tu (648)�nun oğlu P�o-çu, Çin�in On-Oklar başına �kagan� yaptığı Holu�yu mağlup ederek Taşkent yakınlarına kadar ilerlerdi (656) Ondan sonra yerine geçen kız kardeşi zamanında gittikçe zayıflayan Uygur Beyliği nihayet Kapagan Kagan tarafından Gök-Türkler�e bağlandı


745�de Gök-Türk idaresini yıkarak, Ötükende bir hâkanlık kuran Uygurlar 9 uruğ�dan meydana gelen bir birlik olup Karluk ve Basmıllar�ı da kendilerine bağladıklarından birlikteki kabile sayısı 11�e yükselmişti Orhun kıyısındaki başkenti Ordubalık (sonraki Kara-balgasun yakınında)�ı kuran ilk Uygur hâkanı Kutlug Kül Bilge 747�de öldü Yerine oğlu Mo-yen-çur �kağan� oldu (�Tanrıda bolmuş il etmiş Bilge kagan 747-759)


Bugünkü kuzey Moğolistan�da Şine-usu gölü yakınındaki Uygur hâkanlığının ilk devri için çok mühim olan, kitâbeden anlaşıldığına göre, ihtimâl o sırada Basmıllar�ın birlikten ayrılmış olması dolayısıyla 10 kabileden kurulu Uygurlar�ın hâkanı Mo-yen-çur, kuzeyde Kırgızlar�la, batıda Karluklar ve onlara yardım eden Türgişler ve Basmıllar�la, ayrıca Sekiz-oğuz, Dokuz-Tatar ve Çikler�le savaşmış, hâkimiyetini Yenisey kaynakları, Çu-Talas havalisi, iç- Asya ve Kerulen�e kadar yaymış, oğullarını yabgu, şad tâyin etmişti Fakat asıl Çin üzerinde tesirli oldu


Karluklar tarafından desteklenen İslâm kuvvetleri ile Çinliler arasında cereyan eden büyük Talas muharebesi (751)�inde Çinliler ağır mağlûbiyete uğramış, Tarım havzasının Uygurlar�a geçmesini sağlayan ve Çin�in Orta Asya�dan çekilmesi ile sonuçlanan bu savaş üzerine, Çin�de büyük hâdiseler olmuştur ki, bunların en mühimi, Türk anadan doğan An-lu-şan adlı bir kumandanın 200 bin kişilik bir kuvvetle Lo-yang (755) ve Ç�ang-an (757)�ı zapt ederek kendisini imparator ilan etmesi idi Mo-yen-çur, T�ang imparatoru Su-stung�u destekledi Lo-yang�ı geri aldı (757) Çin yılda 200 bin top ipek vermeği taahhüt etti


759�da yerine geçen Bögü Kağan (759-779) , (Tanrıda bolmuş il tutmuş Alp Külüg Bilge Kagan)�da dikkatini karışıklıkların devam ettiği Çin�e çevirmişti Asıl niyeti T�ang sülalesinin artık sözünün geçmediği Çin�e hakim olmaktı Uygur ordusunun Çin�de görünmesi ile (762), hakanla akrabalık kurmuş olan Töles menşeli, Çin kumandanı P�u-ku (Buku, Türk ünvanı) Hua-ien tarafından isyancılar zararsız hale getirildi ve Uygur ileri harekatı önlendi ise de, Türk nüfuzu Çin�de çok artmıştı Başkent ve şehirlerde pekçok Uygur serbestçe ticaret yapıyor, istedikleri kadar ipekli kumaş alıp, istedikleri fiyattan satıyorlardı


Tibetlilerin hücumuna uğrayan Çin�i korumak üzere P�u-ku Huai-en �in daveti ile Bögü�nün yaptığı Lo-yang seferi (763) Türk kültür tarihi bakımından büyük neticeler doğurdu Hakan Ötüken�e dönerken, Uygurların hayat ve telakkilerinin değişmesi bakımından çok tesiri görülen Mani dinini Türkler arasında yaymak üzere, dört rahibi de beraberinde getirmişti Böylece hayvani gıdalar yemeği yasaklayan, savaşçılık duygusunu zayıflatan, Hıristiyanlık- Mazdeizm-Budizm karışımı bir din olan Manihizm, haakan tarafından kabul edilerek Türk ülkesinde resmi bir mahiyet kazandı


Kırgızlar üzerinde de bir zafer kazanan Bögü Kagan, akrabası nazır Baga Tarkan tarafından öldürüldü ve bu nazır hakan oldu (779-789 Alp Kutlug Bilge Kagan) Cesareti ve idaresi övülen, �dünya nizamı için kanunlar hazırladığı� bildirilen bu hakan Kırgızlar�ı tekrar mağlup etti ve bir Çinli prenses ile evlenmesi sonunda, Uygur tüccarlarının Çin�de tahakkümlerinden doğan bazı anlaşmazlıklar ortadan kalktı Yerine �ay Tangride Kut Bulmuş Kütlü Bilge Kagan� (789-790) ve sonra bunun oğlu Kutlug Bilge (790-795) hakan oldular Eskiden beri Çin�e karşı ilgi duyan Tibetliler o sırada Beş-balık havalisinde bulunan Şa-t�o (Çöl) Türkleri ile anlaşarak, baskınlara başlamışlardı


Çin�i korumayı, iktisadî ve kültürel sebeplerle, gelenek haline getirmiş olan Uygurlar, kuvvet göndererek tecavüzleri önlemek istedilerse de başarıya ulaşamadılar İtibarı sarsılan hakan öldürüldü Ötüken�de karışıklık çıktı Fakat 795�te hakan olan, sevilmiş kumandan ve idare adamı Kutluk (795-805), �ay Tangride Ülüg Bulmuş Alp Kutlug Bilge Kagan� ile, sonraki �Ay Tangride Kut Bulmuş Külüg Bilge � (805-808) zamanlarında bir huzur devri açıldı İktisadî faaliyet gelişti İç Asya�nın mühim ticaret şehirlerine nüfuz edildi


Dış siyaset yönünden zamanı oldukça sakin geçen hakan �Ay Tangride Kut Bulmuş Alp Bilge� (821-824) başkentte Kara-balgasun kitabesini diktiren hakandır ki hükümdarlığı başarılı geçmiş, Türkistan üzerine sarkmak isteyen Tibetlileri durdurmuş, hakanlığa bağlı Karlukların başına yeni bir yabgu tayin etmiş ve ta Sogd bölgesine kadar ticarî münasebetleri geliştirmiştir Fakat sonra memlekette karışıklık baş gösterdi Hakan Alp Bilge 832�de öldürüldü, Alp Kütüg Bilge Kagan (832-839)�da nazırının tahrik ettiği bir isyanda telef oldu


Gittikçe yoğunlaşan Manihaizm tesirleri dolayısıyla Uygurlar�da görülen gevşemeye karşılık, Yenisey bölgesinde yeni bir kudret halinde kendini gösteren ve 20 yıldan beri Orhun bölgesini baskı altında tutan Kırgızlar 840 yılında kalabalık kuvvetlerle Uygur topraklarına girdiler Kara-Balasan�u zapt ederek hakanı öldürdüler Ahaliyi kılıçtan geçirdiler Ötüken�de devletleri yıkılan Uygurlar kütleler halinde yurtlarını terk ederek Çin sınırlarına ve daha kesif olmak üzere, zengin ticaret merkezlerinin bulunduğu İç-Asya�ya, Beş-balık, Turfan, Kuça vb sahasına göçtüler


Hakanın ailesinden iki kadreş tarafından idare edilen bu göçten sonra Uygur tarihinin ikinci safhası başladı Göç sırasında, başlarında, kendileri tarafından �kağan� seçilen prens Vu-hi Tegin (841846)�in bulunduğu Uygurlar bir müddet bazen Kırgızlar, bazen Çinliler tarafından hırpalandıktan sonra, bir kısmı Çin tabiiyetine girerken, diğerleri, 5 asırdaki eski yurtlarına, batıya doğru yollandılar ve her iki tarafta da devletler kurdular Fakat bunlar artık �Bozkır Türk Devleti��nden farklı idiler Hakimiyeti genişletme düşüncesinde olmamış, büyük siyasî çatışmalara girmemiş, başta Çin hükümetleri olmak üzere, komşuları ile dostluk ve ticaret münasebetlerini devam ettirmeyi tercih etmişlerdir


Kan-çou Uygur Devleti


Bir kısım soydaşlarının aşağı yukarı 150 yıldan beri sakin bulunduğu Kan-su bölgesine gelerek, buranın merkezi Kan-çou�da yerleşen Uygurlar, Çin ile daha ziyade ticari faaliyetler üzerine kurulu iyi münasebetlerini, imparatorların kızları ile Uygur prenslerinin evlendirilmeleri gibi akrabalık bağları ile de sağlamlaştırmışlardır Ancak T�ang sülalesine karşı isyanların arttığı 10 asır başlarında Kan-su Uygurları, bağlı oldukları ve merkezi Tun-Huang (ünlü Bin-Buda mağaralarının bulunduğu yer) olan Çin askerî bölgesi ile ilgilerini kestiler Burada 905 yılında, muhtar bir �devlet� kuran bir asi general �Batı hanları�nın Altın-dağ kırallığı� adını verdiği bu devlete Uygurları tabi tutmak istemiş fakat Kan-çou Uygurları tarafından gönderilen Tegin adlı kumandanın idaresindeki ordu Tun-huang�ı kuşatarak halkı �kıral�ı teslim etmeğe zorlamıştı (911) ki, bu hadise üzerine Uygurların batı kolu da istiklal kazanmıştır


Kan-Çou ve Tun-huang Uygurları, büyük bir askeri kudret gösterememişler, bu sebeple de haklarında fazla bilgi mevcut olmamıştır 10 asrın başından itibaren Mançurya ve Kore kabilelerini toplayarak kuzeyde bir baskı unsuru halinde beliren ve bilhassa �5 Sülale� devrinde Çin�in bazı kısımlarını ele geçiren K�itan�lar nihayet bir hanedan (Liao Sülalesi, 907-1211) kurarak Kuzey Çin�de hükümran oldukları zaman, Uygur Devleti de onları (940�tan sonra) ve daha sonra 1028�lerde Tangutlar�ın nüfuzu altına girdi 1226�da da Cengiz Han Mogolları�nın tahakkümü altına düştü Kan-çou Uygurları daha o sıralardan beri �Sarı Uygurlar� diye bilinen Türk kavmidir ki, hala batı Çin sahasında yaşamaktadırlar

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri








Doğu Türkistan Uygur Devleti


İç Asya�ya doğru göçen Uygurların başında, Vu-hi Tegin�in kardeşi, Ngo-nie Tegin bulunuyordu Kendisi 13 Uygur kabile birliğinin son �kagan�ı (846-948) kabul edilmektedir Batıya gelen Uygur kolu Tanrı Dağları, Beş-balık, Turfan taraflarına yerleşerek, 840�da Kara-Balasagun�da istilacılar eli ile öldürülen Uygur hakanının yeğeni, Mengli�yi �kagan� (Ulug Tangride Kut Bulmış Alp Külüg Bilge) seçtiler (856) Tibetliler�in hücumuna karşı, nüfuzu altında tutmak istediği bu bölgede kendisine bir dost arayan Çin, bu Uygur Devleti�ni derhal tanıdı 873�e doğru �kagan�ın Buku Cin olması muhtemeldir


T�anglar, ismen de olsa, kendilerine bağlı ve siyasetlerine uygun bir tutum içinde bulunan bu Uygur devletinin, meşru Çin idaresine isyan eden Turfan, Beş-balık askerî valilerini ortadan kaldırarak Hami�ye kadar hakimiyet kurmalarına şüphesiz müdahale etmiyorlardı Bu suretle siyasî nüfuzu gittikçe artan ve İç-Asya�nın ticaret yolları üzerinde olması ile de iktisaden gelişen Uygur Devleti aynı zamanda Manihizm�in bölgede yayılmasına vasıta oluyordu Nitekim T�anglar�ın yıkılışı sırasında Tun-huang askeri bölgesini işgal eden Çin�li kumandan, yukarıda bahsettiğimiz muhtar �devlet�ini kurarken �Beyaz elbise giyen Gök-oğlu� lakabını almıştı (Maniheistler beyaz giyiyorlardı) Fakat bilindiği gibi, Kan-çou Uygurları bu muhtar �devlet�e son vermişler (911), bu tarihten itibaren Doğu Türkistan Uygur Devleti de müstakil olmuştu


Bundan sonra, güneyde Tibet, Batı Türkistan�da Karluk bölgesi ile sınırlı ve başlıca şehirleri Turfan, Kaşgar, Beş-balık, Kuça, Hami (Urumçi) olan ülkelerini müdafaa ile yetinerek sanat, edebiyat ve ticaret sahasında yükselen bu Uygur Devleti ile ilgili siyasi hadiseler hakkında fazla bilgi görülmüyor Ancak 947�lerde başkentin Hoço (Doğu Türkistan�da Kara-hoca = Kao-Ch�eng) şehri ve yazlık merkezin de Beş-balık (Pei-ting) olduğu ve �Gün Ay Tangride Kut Bulmış Ulug kut onanmış, alpın, erdemin, il tutmuş Alp Arslan Kutlug Kül Bilge Tangri Han�ın devleti idare ettiği biliniyor Uygur hükümdarlarına �ıduk-kut� lakabı verilmiş ve başkent Iduk-kut (İdi-kut) şehri diye anılmıştır


Uygurlar hakkında en ilgi çekici bilgiye, Çin�deki Kuzey Sung imparatoru tarafından 981�de Kara-hoça�ya elçi olarak gönderilen Wang-ye tö�nün seyahat notlarında tesadüf edilmektedir ki kültür tarihi bakımından büyük değer taşır


Doğu Türkistan Uygur Devleti�nde, doğu Uygur kolunda olduğu gibi, Budizm çok yayılmış, hatta Maniheizm�den üstün bir mahiyet almış, bunun yanında Nasturi Hıristiyanlık ve başlangıçta pek az olmak üzere İslamiyet tesirlerin göstermiştir Müslüman-Türk Karahanlılar, Kaşgarlı Mahmud�un eserinde (1074) �kâfir� diye bahsedilen Uygurlar�la mücadele ediyor ve Uygur memleketinde İslamiyeti yaymağa çalışıyorlardı Sonra İslamiyet Çin�e Uygurlar vasıtası ile girdiği için oradaki ilk Müslüman Çinlilere Huei-ho (Uygur) denilmiştir


Doğu Türkistan Uygur Devleti (1209)�da Cengiz Han�a bağlandığı zaman, o tarihe kadar Kara-Hitaylar�a tabi durumunda olan Iduk-kut Barçuk Art-Tegin bulunuyordu İslam kaynaklarında daima �Dokuz-oğuz� diye bahsedilen Uygurların hakimiyeti fiilen sona ermekle beraber, Moğollar tabiiyetinde olarak Uygur sülalesi, İduk-kut unvanı ile, Çin�de Ming devrinin başlarına, son Uygur İdi-kut�u Ho-şang, Ming sülalesi kurucusuna teslim oluncaya kadar (1368) devam ettiği gibi, birçok Uygur, Cengiz Moğolları devletinde yüksek idari vazife almış ve Uygur medeni tesirleri Asya�nın doğusu ve batısında asırlarca hissedilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



Tabgaç Devleti


IV yüzyıl sonlarına doğru Kuzey Çin�de kudretli bir siyasî teşekkül meydana getiren, Çinliler�in T�o-ba dedikleri topluluğu Türkler �Tabgaç� diye anmışlardır Orhun kitabelerinde sık sık adı geçen ve Gök-Türk yolu ile Bizans kaynaklarına da intikal eden (Taugast) = Tabgaç kelimesi �Çin� manasına da alınmıştır Çünkü Göktürkler�in ilk zamanlarında Türkler�ce �büyük� tanınan bu sülale Çin�de hüküm sürmekte idi


Aslında Türkçe olup, �ulu, muhterem, saygıdeğer� manasını ifade eden Tabgaç tabiri bazı Karahanlı hükümdarları tarafından unvan olarak (Tafgaç, Tamgaç) kullanılmıştır Kaşgarlı Mahmud�un, Türkler�den bir bölük olduğunu kaydettiği Tabgaç�lar Çin yıllıklarına göre Asya Hunları�ndan bir kısımdır Sülalenin resmî tarihinde (Wei-shu) de Mete Han eski T�o-ba (Tabgaç) hükümdarı olarak gösterilmiştir


Ayrıca Tabgaçlar�ın örf-adet ve geleneklerinden çoğu: Kurt efsanesi, mağara, dağ, orman kültleri, göç efsanesi vb Türkler�le ilgili bulunduğu gibi, dillerinin de Türkçe olduğunu ortaya koyan deliler vardır: Bitegçin (Bitikçi, kâtip, hariciye nazırı), kapugçin (kapıcı, hacib), atlaçın (atlı, süvari birliği), tabagaçın (yaya, piyade birliği), kurakçın (koruyucu, muhafız kıtaları), yamçın (posta sürücüsü), aşçın (aşçı, matbahçı başı), törü (kanun töre) vb Çin kaynaklarında geçen bu kelime ve tabirler aynı zamanda Tabgaçlar�ın devlet idaresi ve ordu kuruluşları hakkında da bilgi verir durumdadır


Bununla beraber, bu Türk devletinde oldukça büyük ölçüde Moğollar�ın da yer aldığı anlaşılıyor Araştırmalarda Tabgaçlar�a bağlı kabilelerden kimlikleri tespit edilebilenlerin yarısından fazlasının Moğol menşeli olduğu neticesine varılmıştır Ancak Moğollar, diğer Çinli halk ile birlikte şüphesiz teb�a durumundadır


Çinli�lerin �Wei� adını verdikleri bu sülalenin kurucusu olarak bilinen Şa-mo han�dan itibaren 70 yıl kadar uğraşarak Ta-t�ong bölgesindeki mahalli hükümetçikleri idareleri altına alan Tabgaçlar�ın büyük devlet halinde gelişmesi Kuei zamanında (385-409) verimli topraklara sahip Doğu Çin�in Hsien-pi�lerden zapt edilmesi ile (409) olmuştur Başkenti P�ing-Ç�eng şehri (kuzey Şan-si�de Tai bölgesinde) olan devlet bir yandan Pekin yakınlarına, bir yandan Huang-ho nehri dirseğinin güneyine kadar uzanmıştı


Kuzey istikametinde, kudretli bir siyasî teşekkül halinde beliren H�yen-bi (Hsien-pi)�lerin varisi Moğol menşeli, Juan-Juan�lar yüzünden, ciddî bir genişleme olamıyordu İki devlet arasında, bazen çok şiddetli mücadele 150 yıl kadar sürmüştür


Hükümdar Sseu (409-423)�den sonra Çin�in başkentleri Lo-yang ve Cha�ang-an bugün (Si-ngan-fu)�ı ele geçirerek hakimiyetini sarı Nehir bölgesine yayan ve bütün Kuzey Çin�i tek idarede birleştiren büyük hükümdar T�a-o (T�ai-wu) devrinde (424-452) Tabgaç Devleti en parlak çağını yaşadı


427�de Hun Hia krallığını alan ve Juan-juan�ları mağlup ederek bugünkü İç Moğolistan�ı istila eden (436) T�ai-wu, 439�da Kansu�daki son Hun Krallığını (Pei-Liang) ortadan kaldırdıktan sonra, İç Asya�ya yönelerek Karaşar, Kuça şehirlerini himayesine bağladı (448) Böylece ünlü ipek yolu güzergahı tekrar Türk hakimiyetine girmiş oldu T�ai-wu, Çin askerinin �taydan ve düveden farksız� olduğunu söylüyor ve kendisi �Börü� (= Kurt, Çince şekli Fo-li) lakabını taşıyordu


İmparatorluk merkezini Türk hayat şartlarına oldukça uygun gelen bozkır bölgesinde (kuzey Şan-si) tutan T�ai-wu, o sıralarda Çin�de yayılmakta olan Budizm�in Türkler arasında nüfuz kazanmasını önlemeğe çalışıyor, idaresi altındaki Çin topraklarında bile Budistlerin dini faaliyetlerini kontrol ediyordu Tapınaklarda âyinler dışında din propagandasını yasaklayan bir emirname çıkarmış (438) ve 446�da emre riayet etmeyenlerin şiddetle takibini emretmişti T�ai-wu�nun Türk bünyesini ve seciyesini Budizm�in bozucu tesirinden korumak maksadını güden bu tutumun mana ve değeri daha sonra anlaşıldı


Tedbirlerin ehemmiyetini fark edemeyen halefleri zamanında, hatta Budizm�in himayesi cihetine gidildi İmparator Siun (452-465) ile gelişmeğe başlayan bu durum, daha sonra büsbütün hızlanarak Tabgaç topluluğunun Çinlileşmesine zemin hazırladı 493�te başkenti bozkır bölgesinden eski Çin merkezi Lo-yang�a nakleden İmparator Hong (471-499), Türk töresine karşı ağırlık verdiği soysuzlaşmayı 495 yılında Türk örf, adet, geleneklerini, Tabgaç dilini ve hatta yazışmalarda Türkçe tabirlerin kullanılmasını yasaklamakla tamamladı


Buna karşı çeyrek asır kadar devam eden tepkiler bastırıldı Kiao (499-517)�dan sonra idareyi devir alan imparatoriçe Hu (ölm 528) Budizm�e o kadar düşkün idi ki, yabancı memleketlerdeki �dindaşları� ile de alakalanıyordu 520�ye doğru Hindistan�da Ak-Hun hükümdarı Mihiragula�yı ziyaret ettiğini gördüğümüz Çinli Budist rahip bu kraliçenin arzusu ile seyahat ediyordu Tabiatıyla Tabgaç iktidarı da gittikçe gücünden kaybetmekte idi Devlet 535�e doğru Kuzey (Tai�de) ve Batı (Cha�ang-an�da) Weileri adı ile ikiye ayrıldı ve aralarında mücadele başladı Kısa zaman sonra bütün arazileri Çinli hanedanlara intikal etti (550-556)

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



Kimekler


Ortaçağ'da Türk Anayurdu'nun batı kesiminde yaşayan Kimekler (Kimegler), eski ve büyük bir Türk ulusudur VIII yüzyıl ortalarından XI yüzyıl ortalarına değin süren bir devlet de kurmuşlardı


Kimekler'in yaşamış olduğu bölgenin yerli tarih kaynakları son derece kıttır Orada yürütülen arkeoloji araştırmaları pek yetersiz bulunduğu gibi, yazılı tarih kaynakları da henüz ele geçmediğinden, Kimek Ülkesi'nin iç haberleri yoktur Kök-Türk çağı yazıtlarında (VIII yy) Kimekler veya bu boy birliğinde bulunan öteki boylar üzerinde bilgi verilmemektedir


Komşu bölgelere ait yabancı kaynaklar da titizlikle taranarak, incelenmemiştir Çinlilerin kuzeybatı yönünde ve oldukça uzakta bulunmalarına rağmen onların Kimekler'i bildiklerini Saray Yıllıkları'ndaki kayıtlardan anlaşılmaktadır Bazı eski kayıtlarda, IX ve X yüzyıla ait İslâm coğrafya eserlerinde bulunuyor Bunlar düzenli ve etraflı değil, tüccar ve gezginlerden derlenmiş küçük bilgilerden ibarettir


Kimek (Kimäk) boy adı, Kime (kéme) �gemi� sözcüğünün ilk şekli olan �Kimeg�den alınmış olabilir Bilindiği gibi onlar Ertiş (Irtış) ırmağı'nın iki yanında yaşamışlardı İşte bu büyük akarsuyu geçmek için, onların kullandıkları bir tür gemiden alarak komşularınca verilmiş olabilir Türk boy biliminde böyle kullanılan hayvan veya eşyanın boya ad olarak verildiğini biliyoruz Nitekim biçimce buna benzeyen �Kanglı� ve �Kayıg� adlı boylar da eski kaynaklarda geçmektedir


Kimekler tarih sahnesinde Ertiş'in orta boyunun iki yanında ve daha çok doğu yöresinde iken görünmüşlerdir Burası Türk Anayurdu'nun batı kesimidir Kimekler'in ilk yurtları, belki yine burası idi Belki de Ertiş'in doğusundaki Altaylar'dan yayılarak, buraya indiler Türk ilkçağı başlarında Ertiş boyunda başka Türk boyları bulunduğuna göre, bu ikinci ihtimal daha mümkün görünüyor


Kimekler, yakın komşuları Fars destanı tarihinde yer almıştır Gerçekten Kimekler'in Turan ötesi komşusu olan Farslar'ın eski destanlarında bu ulusun adı geçmektedir Fars söylentilerini derleyerek �Şehname� adlı büyük eserini ortaya koyan ünlü şair Tus'lu Firdevsî (935?-1020?) Turan'ın büyük hükümdarı Afrasyab (Alp Er Tunga)'ın İran Hükümdarı Keyhusrev'e yenilip, geri çekildiğinde, Kimek ülkesine ve �Derya-yi Kimek�e gittiğini anlatır


VII Yüzyılda


Bu yüzyılda Kimekler'in Altay dağlarının kuzey batısında ve Ertiş (Irtış) ırmağının orta kıyılarında yaşadıkları anlaşılıyor Bu durumda, Batı Kök-Türk Kağanlığı'nın sınırları içinde ve onların hakimiyeti altında olmalıdırlar Yüzyıl boyunca Batı Kök-Türk Kağanlığı zayıfladığı ölçüde, onun idaresi altında bulunan boylar, bağımsızlığa doğru gidecekler ve kendi idarelerini kazanacaklardır Yine bu arada yüzyılın sonlarına doğru Çu havzası merkez olmak üzere Türgiş devleti de kurulacaktır


VIII Yüzyılda


Yüzyılın ortalarına değin İli havzası, Batı Türkleri'nden bir bölük olan Türgişler eline geçmiş bulunuyordu Geçen yüzyılın sonlarına doğru, kurulan bu Türgiş Kaganlığı'nın, hâkimiyet alanı İrtiş'in orta havzalarına uzanmış olsa gerektir Bununla birlikte Türgiş-Kimek münasebetleri üzerinde hiç bir bilgimiz yoktur Öte yandan Gök Türk çağı yerli kaynaklarından olan ve yüzyılın ilk yarısına ait yazıtlarda �İrtiş� adı birkaç kere anılır ise de, onun kayıtlarında hangi boyların yaşadığı belirtilmemiştir


Yüzyılın ortasında, doğu ve batıdan uzanmış iki istila ordusu, Arap ve Çin orduları karşı karşıya geldi Her ikisi de bölge için hakimiyet mücadelesinde idi Kimekler'in güneyinde yaşayan Karluklar'ın, 751 yılı yazında Talas yakınında yapılan büyük savaşta Araplar yanında yer almasıyla, Çinliler büyük bir yenilgiye uğrayıp çekildiler Bununla birlikte Arap kumandanı da, bölgedeki hakimiyetini kuramadı Böylece Isık Köl'ün batısında uzanan Talas yöresi adı geçen Karluklar'ın idaresi altına girdi Oradaki bazı boylar, otlaklarını bu yeni hakime bırakarak kuzeybatıya doğru çekilmek zorunda kaldı Karluklar'ın gittikçe güçlenmesi sonucu, 765 sıralarında Türgiş devleti de artık kesin olarak dağıldı Bununla Çu havzası onların sınırı içine giriyordu Öte yandan daha 745'lerde Uygur, Kartuk ve Basmıllar'ın akınlarıyla doğudaki Gök-Türk Kağanlığı da çökmüş bulunuyordu


Doğu ve Batı Türkistan'da arka-arkaya gelen bu olaylar sonucu Orta Asya'daki siyasî durumun değişmesi sırasında, Kimekler de VIII yüzyıl ortalarında bağımsızlıklarını almış ve devletlerini kurmuş olmalıdırlar Onların bir çok boydan kurulmuş bir ulus olduğunu biliyoruz İşte gerek bununla ilgili sonraki haberler, gerek çağın benzer Türk devletleri göz önünde tutulduğunda, bu devletin göçer evli büyük boylardan kurulu birlik niteliğinde olduğu anlaşılıyor Devlet idaresinde �Hakanlı� derecesinde bir teşkilat kurmuş olan boy birliğinin en kalabalık boyu belki daha başta Kıpçaklar idi


Kimek devleti ile ilgili en eski bilgi Arap elçisindendir Emeviler'in yıkılışı ve Abbasîler'in çıkışı sıralarında Halife tarafından Tokuz-Oğuz Hakanı'na elçi olarak gönderilmiş Bahroğlu Temim (Temim b Bahr el-Muttavvi'î), raporunda Kimekler'i de gördüğünü, hükümdarlarını ve göçer evli hayatlarını anlatarak belirtilmiştir (760-800?)


Bu yüzyılın son çeyreğinde Oğuzlar'ın Doğu Türkistan'ın Selenge bölgesindeki yerlerinden batıya doğru hareketle, bir aralık Kara ve Ak Ertiş'de Kimekler'in güneyinde komşu kaldıklarını, Arap kaynaklarının Abbasî halifesi Mehdî çağına (775-785) ait haberlerinden öğreniyoruz Arap tarihçisi Ali el-Mes'ûdî, Oğuz, Karluk ve Kimekler'in birleşerek Peçenekler'e karşı mücadeleye giriştiklerini anlatır


Ona göre adı geçen boylar, Aral gölü kuzeyi ile Hazar arasında yaşayan Peçenekler ile Peçni, Bacgırd (Başkurd) ve Nugerde adlı boylar üzerine saldırmışlardır Bu Peçenekler'in doğusunda Kıpçaklar ile Oğuzlar bulunuyordu Amansız bozkır mücadelesi sonunda Peçenekler, yenilmeleri sonucu otlaklarını (ve yurtlarını) onlara bırakıp batıya doğru çekilmeye başlayacaklardır Böylece Peçenekler'i biz daha sonra doğu Avrupa'da, Kuzey Kafkaslar'da ve Hazarlar arasında yer almış göreceğiz Bu haberlerden anlaşılıyor ki, batıya gelen Oğuzlar, eski yakınları olan boylar ile birleşerek, kendilerine yurt bulmak üzere adları geçen boylara karşı mücadeleye girmişlerdir Bu bozkır mücadelesi, VIII yüzyıl sonları veya IX yüzyılın başlarında Oğuzlar'ın yeni yerlerine yerleşmesiyle bitmiştir Büyük bir kısmı Avrupa'ya doğru göçe başlayan Peçenekler'den, eski yerlerinde kalan az sayıdaki uruklar ise, yeni gelen Oğuz ulusu içine gireceklerdir Bunları Oğuzlar'ın sonraki 24'lü boy düzeninde buluyoruz


IX Yüzyılda


Bu yüzyıl sırasında, yine Ertiş ırmağı boyunda ve bugünkü Kazakistan'ın kuzeydoğu illerinde, fakat çok daha yayılmış olarak, büyük Kimek devleti varlığını sürdürdü İslâm coğrafyacılarının Ortaasya'dan ilk bilgileri derlediği sırada Batı Türkistan'ın kuzeydoğusunda henüz İslâm'ı kabul etmemiş bir çok Türkboyu göçerevli yaşıyordu Coğrafyacılar, Oğuzlar (Guz)'ın kuzey doğusundaki çok geniş bozkırda ve Ertiş ırmağı boyunda Kimek adlı büyük bir Türk ulusunun bulunduğunu, onların batıda İtil veya Kama Irmağına değin uzanan yerleri idareleri altında tuttuklarım belirtiyorlar Bu durumda Türkistan'ın kuzeyinde batıdan doğuya sırasıyla Oğuz devleti, Kimek devleti ve Kırgız Beyliği'nin bulunduğu anlaşılıyor


Kuman-Kıpçak meselesi üzerine eğilenlerden Çek bilgini DARasovsky, bu IX ve X yüzyılda Ertiş ile Ural arasında yaşayan Kimek boyunun aslında Kuman olduğunu, bunların bir oymağını Kıpçaklar'ın teşkil ettiğini, X yüzyıldan başlayarak bu Kıpçak adının yavaş yavaş bütün Kimekler'e ad olduğunu ileri sürmüştü

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



X Yüzyılda


Onuncu yüzyılda Batı Sibirya'nın Güney yarısında Kimek Hakanlığı,büyük bir ulus halinde hayatına devam ediyordu Ülkenin batı kesiminde Yayık (Ural) ırmağı'na değin uzanan yörede, birlikten bir boy olan Kıpçaklar yayılmışlardı Komşuları olarak doğuda Kırgızlar, güneydoğu'da Karluklar, güneybatı'da Oğuzlar bulunuyordu Kimek devletinin sınırları, yüzyılın ikinci yarısında güneyde Seyhun boyundaki Savran kasabasına,batıda ise Ak İtil ırmağı kaynaklarına dayanmıştı


Yüzyılın başında kuzeydoğu Çin'den çıkmış olan bir Moğul boyu olan Kıtanlar (K'itan, Kıtay, Khitay) bir devlet kurdular (916) Bunun sonucu olarak oradaki bazı Türk boyları batıya çekilmeye başlamıştır Kıtan sürüleri, 924 yılında Selenge havzasını işgal ettiler ve Karabalık (Kara-Balgasun) kentine de girdiler Onların akınları sırasında, 840 yılından beri oralarda bulunan Kırgızlar da sürülüp atıldı Yukarı Kem (Yenisey) ve Kobdo yöresi bozkırına geçen Kırgızlar ise, oradaki Türk boylarını batıya sürdüler


Yüzyılın ortalarında Kimekler'in batıya doğru yayılması sürüp gitti Batı kesimindeki boylar, Ural sıradağlarının güneybatı yöresine Çim (Emba) ve Yayık (Ural) ırmakları vadilerine hakim oldular Bu arada Hazar denizi kıyısına da ulaştılar Coğrafyacı Istahrî (933-51)'ye göre Kimek ile Guz (Oğuz) arasındaki sınırı İsil (Atıl, İtil?) ırmağı çizer


Son araştırmalara bakılırsa X yüzyılda Orta Asya'daki Türk boyları şöyle dağılıyordu: En doğuda Nanşan yöresinde Sarı-(Uygur) lar, onların batısında Kaşgar'a değin uzanan alanda Karahanlılar Hakanlığı, Isık göl havzasında Türkmenler ve Karluklar, kuzeyde Altaylar'a varan yörede Kimekler, bunların doğusunda Kırgızlar, Kimekler'in batı kesiminde Tobol-İşim havzasında Kıpçaklar, onların güneyinde Ertiş-Seyhun-Yayık arasında Oğuzlar


Kimekler için bir bölüm ayrılmış bulunan Hudûdü'l-Âlem (982)'de, onların hükümdarlarına �Hakan� denildiği belirtilir Bu kayıt, Kimekler'in bağımsız devletini ve bu devletin niteliğini açıkça göstermektedir


XI Yüzyılda


Güneybatıya sarkmaya devam eden Kimekler ve Kıpçaklar, yüzyılın başlarında Seyhun'un orta ve aşağı kıyılarına da hakim oldular Aşağı Ertiş-İşim Tobol havzasında bulunan Kıpçaklar, çoğalarak daha geniş bir alana yayılmışlardır Bu sıralarda batı komşuları Hazarlar içine girdikleri de düşünülebilir


Yüzyılın başlarında Kıtanlar'ın batıya doğru akınları gelişmeye başlamıştır Bu sıralarda Kumanlar'ın ilk yurtlarından batıya doğru göçleri de, Kuzey Çin'deki Kıtan devleti'nin bu baskısına bağlanmaktadır, Şerefüzzemân Tâhir Mervezî (1120?)'nin aktardığına göre, Kunlar Kıtay (Kıtan)'dan korkarak göçtüler Arkadan gelen Kaylar, onları daha ileriye sürdü Onlar Sarı'yı, onlar Türkmenler'i, onlar Oğuzlar'ı, onlar Peçenekler'i iterek yurtlarını aldılar, işte bu sıralarda, Aral Hazar bölgesindeki Peçenekler'in kuzeyinde Hazarlar, doğusunda Kıpçaklar, güneyinde Oğuzlar bulunuyordu, İbn el-Esîr'de anlatılan 1012-13'de Türkler'in Çin'den çıkışı haberi de yine bu Kun ve Sarı (Uygur)ların Türkmen yurduna gelişi olmalıdır


Gerçekten, 1004 yılında Çin ile barış yapan Kıtanlar, önce Kore ve sonra Gobi üzerine döndüler Bu sonuncu bölgeden de, 1009 yılında Uygurlar üzerine yürüdüler ve onlardan Batı Kansu ile Kan-çov ve Suçov kentlerini aldılar 1017 sırasında Kıtan sürüleri, Karahanlı devleti sınırları içindeki Kaşgar bölgesi ile Isık Köl yöresine de girmişlerdir Çağın kaynaklarına bakılırsa, Kıtanlar 300 bin çadır halkı halinde (toplamı belki iki milyona yakın nüfus) Karahanlı ülkesini istilaya başlamış oluyordu Bazı öncüleri ise Isık Köl'ün batısında bulunan başkent Balasagun'a sekiz günlük yere yaklaşmışlardır, işte bu ağır akın ve istila, Orta Asya'daki Türk boyları arasında yeniden büyük bir boylar göçü doğurdu Göçebe Kıtanlar'ın bütün varlıklarıyla Türk boyları yurtlarına saldırışı, gerçekten ağır bunalıma yol açmış ve Türk boyları da bir birbirini yerlerinden sürerek, büyük bir göçe başlamışlardır


XI yüzyılın ilk yarısındaki büyük boylar göçü, Kimek ulusu üzerinde de kötü tesir bıraktı Boybirliğinde ağır bir bunalım doğdu ve birlik bozuldu, öyle anlaşılıyor ki, yüzyılın ortalarına doğru ülke içindeki karışıklar çoğaldı ve zayıflamış bulunan merkezî idareye karşı baş kaldırmalar arttı Öte yandan büyük nüfusa sahip Kıpçaklar'ın çevredeki boylar üzerinde hakimiyet kurmaya girişmesi, ayrıca bunlardan bir kısmının batıya doğru göçe başlaması, Kimek devleti'ni çözmüş olmalıdır Boy birliğinin dağılışı ve merkezî idarenin çöküşü o derecede anî ve kesin olmuştur ki, yüzyılın ikinci yarısında Kimek devleti ve ulusunun adı bile unutulmaya başlamıştır Onun yerini en kalabalık boy olarak Kıpçaklar aldı Bu son husus, yurtta kalan Kıpçaklar'ın üstün sayılarıyla belki boy birliği idaresini ellerine geçirmeleri demek olabilir Kimek ülkesindeki bütün boylar da bu Kıpçaklar'a bağlanmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihde Türk Devletleri

Eski 08-30-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihde Türk Devletleri



Değerli eseri �Dîvanü Lügati't-Türk'ü yüzyılın ikinci yarısı ortalarında bitiren Karahanlı ülkesinden Kâşgarlı Mahmud Beg, Kimekler'den hiç söz etmez Bu eserde, sadece, Kimek boy birliğinden olan ve yine Ertiş boyunda yaşayan Yimekler (Yemekler) tanıtılmış ve onların da Kıpçaklar'ın bir �cifi (oymağı) olduğu belirtilmiştir Ancak Kaşgarlı, bu bilgiye hemen şunu da katmıştır: �Bizce onlar Kıfçak'tır, ama Kıfçak Türkleri kendilerini ayrı sayarlar� Bu küçük açıklama bazı mühim hususları akla getirmektedir: Kimek boy birliği artık iyice dağılmış ve o toplayıcı ad unutulmuştur Birlikten belki sadece Kıpçaklar ile Yimekler yerlerinde kalmışlardır Pek kalabalık olan Kıpçaklar ise, kendilerini ayrı belki de üstün saymaktadırlar


Kimek ulusu, benzerlerinde olduğu gibi, bir çok Türk boyunun birleşmesinden ortaya çıkmış idi XI yüzyılın ortalarında olan dağılma sonunda, bu birliğin boylarından bazılarını ya tek başına kalmış veya başka boy birlikleri içine girmiş bulmaktayız


Birliğin en kalabalık boyu olan Kıpçaklar, batı Sibirya bozkırı ile Hazar Denizi kuzeyinde yayılmışlardı Bunlardan bir kısmı Kumanlar ile birlikte orta Avrupa'ya doğru uzandı Ve orada yeni bir boybirliği devleti kurdu Kendi alanlarında kalanlar ise, XV yüzyılda yeni etnik toplumlar kurulana değin varlıklarını sürdürdüler


Kimekler'in durumu da Kıpçaklar'ınki gibi oldu Bir kısmı yerlerinde kalırken, bir kısmı Kıpçaklar yanında Doğu Avrupa'ya geçti Muhammed Nesevî (1241)'nin verdiği bir malumatta, Yimekler'in XII yüzyılda Seyhun boyuna indiklerini ve oralarda Harezmşahlar devleti hizmetine girdiklerini öğreniyoruz Bu devletin bazı askerî sefer ve başarılarında büyük rol oynamışlardır Avrupa'ya giden Yimekler'den bir bölüğünü daha sonra, XIV yüzyıl başlarına ait bir başka bilgiye göre, Altınordu Devletindeki Kıpçaklar arasında buluyoruz


Birlikten başka bir boy olan Bayandurlar, galiba çok kalabalık ve yaygın değil idiler Bunlar sadece Oğuz ulusu içine girdiler Daha sonra Türkiye'ye doğru akan Oğuzlar arasındaki Bayandurlar'dan Akkoyunlu soyu XV yüzyıl başlarında Doğu Anadolu ve Azerbaycan'ı içine alan bir devlet kuracaktır


Kimek boy birliğinin öteki boylarının dağılıştan sonraki durumu üzerinde şimdilik bilgimiz yoktur XIX yüzyıl ile XX yüzyıl başında Orta Asya'da yaşayan Türk boyları ve urukları arasında Kimek boy adına rastlamıyoruz


Kaynaklarımızdan anlaşıldığına göre Kimek ülkesi, Batı Sibirya ovasında içinde kalan geniş bir bozkır alanı idi


Ülkenin asıl merkezini Ertiş'in orta boyu teşkil etmekteydi Birlikteki boyların nüfusu arttıkça ve bunlar da yayıldıkça sınırlar genişlemiştir Bu Türk ülkesinin sınırlarını belirleyen bazı bilgileri İslâm coğrafyacılarının küçük kayıtlarında buluyoruz Coğrafyacı Muhammed el-Mukaddesî, X yüzyılda Güneybatı sınırının Seyhun havzasındaki Sabrân ile Şağlcan kasabaları yakınlarından geçtiğini söyler Bunlardan Savran (Sabran), Oğuz (Güz) ve Kimek yurtları sınırına bakan bir kasabadır Şağlcan ise, Kimek ülkesi sınırında, etrafı sur ile çevrili büyük ve zengin bir kasabadır İbn Havkal'ın kayıtlarından da bu sınırın Batıda Ak-İtil ırmağı başlarına uzandığı sanılıyor


Kaynaklarımızın çeşitli haberlerinden Kimek ülkesinin komşularını da öğrenebiliyoruz Bunlara göre, ülkenin doğusunda Kırgızlar (Kırgız Begliği) vardı Onların bugünkü Altaylar ile daha doğusunda bulundukları biliniyor Batıda Peçenekler yaşıyordu Hudhüdü'l-Alem (982)'de bu Peçenek yurdunun her haliyle Kimekler'inkine benzediği belirtilmiştir Peçenekler'in yerini sonradan Oğuzlar (Oğuz Devleti) aldılar


Güneydoğudaki Tokuz-Oğuzlar ile aralarında bir bozkır (sahra) uzanırdı Yine güneyde Kara Ertiş yöresinde, muhtemelen Oğraklar bulunmaktaydı Güneybatı yönündeki alanda ise, Karluklar, Türkmenler ve Oğuzlar yayılmışlardı


Kimek ulusu, kaynakların açıkça anlattığı gibi, bir boy birliği teşkil ediyordu Bu kuruluşta onların bir çok boy ve uruktan meydana geldiği muhakkaktır Ancak Kimek ulusundaki boy düzenini, bütün bölüntülerin adlarını ve sayısını hiç bir kaynakta bulamıyoruz Hudûd (982)'a göre, Kimek ülkesi on bir (bir de Hakan bölgesi varsa, on iki) bölge (İl)'den kurulmuş idi Bunların her biri ulusu meydana getiren boylara ait ise, düzende o sayıda büyük boy bulunuyor demek olmalıdır Halbuki Gerdizî (1050), muhakkak daha eski bir kaynaktan aktardığı Kimek destanında yedi boyun adını vermiştir Bu iki kaydı birleştirirsek, Kimek boy birliğinin başlangıçta yedi boy ile kurulduğunu, sonraki katılmalar ile bunun on ikiye çıktığını düşünebiliriz


Gerdizî'nin aktardığı destân'a göre, hepsi kişi adı kökünden olan boy adları şöyledir: İmi-Eymi-İmey, İmek-Emek (Yimek), Tatar, Balandur (Bayandur), Khıfçak (Kıpçak), Lankaz-Lanıkaz, Aclad (?)


Uzun süre birlik içinde kalan Kıpçaklar, sonraları Batı Sibirya'dan Orta Avrupa'ya uzanan pek geniş bozkırların hakimi olmuşlardır Onların Kumanlar ile ayrı bir boybirliği devleti de kurduklarını biliyoruz Altınordu öncesi ve sonrası etnik kuruluşların içinde bu boyun büyük yeri vardır


Haklarında az bilgimiz olan Yimekler'i Kaşgarlı Mahmud Beg tanıyordu Birlik dağıldıktan sonra bir kısmı Seyhun boyuna inmişler, bir kısmı da Altınordu'daki Kıpçaklar içinde görülmüşlerdir


Kimek boy birliğine sonradan hangi boyların katılmış olabileceğini açıkça bilemiyoruz Bununla birlikte Kimek ülkesindeki üç bölgeden birinin adı olan �Kırkızhan� dikkate alınırsa, birliğe bir Kırgız boyunun da katılmış olduğu anlaşılıyor Oğuzlar'a komşu bölgede yaşayan ve sonraları Kıpçaklar ile birlikte bulunduğu görülen Kanglı boyu da bu birliğe katılmış olabilir Nitekim yurtları Kıpçaklar'ınkine pek yakın idi


Kimekler'in VIII yüzyılın ortalarında, Doğu Gök-Türk ve Türgiş devletlerinin tarih sahnesinden çekilmeleri üzerine bağımsızlıklarını ilân eden öteki Türk boyları gibi, bir devlet kurduklarını biliyoruz Ancak bu devlet ne nitelikte idi? Çünkü Türk ilk çağı boyunca Türkler'de iki türde devlet yapısı görülmüştür


Bunlardan birincisi derecesi bir-iki boydan kurulan �Boy begliği�, ötekisi büyük boylar birliğiyle oluşan �Hakanlı devlet� yüksekliğinde idi Bu ikincisi, pek çok büyük boyun katılmasıyla geniş bir alana hükmeden ve idaresi aristokrat nitelikte tek bir soya dayalı devlettir Devlet özelliği bakımından daha köklü, daha geniş teşkilatlı ve daha büyüktür


Kaynaklarımızdan Ali el-Mes'ûdî, �Murûc� (943) ile �Tenbîh� (956) adlı eserlerinde, onlardan �Kimek Yabguluğu� olarak söz etmiştir Aynı yüzyılda ve bu devlete daha yakın yerde yazılmış �Hudûd� (982)'da Kimek hükümdarının unvanı �Hakan� olarak verilmiştir Gerdîzî (1050) ise, herhalde eski bir kaynaktan alarak başbuğlarına �Baygu (Yabgu)� unvanını veriyor Bu kayıtlara bakılırsa, ister Yabgu, ister Hakan olsun, ikisi de Kimekler'in Hakanlı devlet düzenine sahip bulunduğunu ortaya koymaktadır


O halde, özet olarak, Kimek devlet yapısı Hakanlık derecesindedir Bir çok büyük boyun birliğinden kurulmuştur Devlet idaresi aristokrat nitelikte ve Hakan soyu elindedir Bu büyük devlet göçer evli hayvan besleyici boyların iktisadını ve hukukunu ön planda tutar Bölgelerde Hakan soyundan kişiler veya birliği oluşturan boyların beyleri hakimdir


Kimek Devleti'nin devlet teşkilatını bize kısaca Hudûd tanıtıyor Verdiği bilgiye göre, ülkenin başında �Hakan� unvanlı bir hükümdar bulunuyordu Onun idaresi altındaki ülke on bir (belki kendisininki ile on iki) İl'e ayrılmıştır Her ili kendi hâkimi idare etmesiyle, illerde on bir �âmil� vardır Bu orun, idarecinin kendi soyuna mahsustur Yeri, çocuklarına veraset yoluyla verilir Her il'in de kendi içinde boy ve uruklara ayrılmış bulunacağı da düşünülebilir


Kaynaklarda geçen bazı unvanlardan Kimek Devleti'nin üst orunları hakkında bilgi edinebiliyoruz Bu unvanları zaten ilk ortaçağ'daki Türk devletlerinde de bulmaktayız Unvanların başında �Hakan� geliyor Eski ve asıl şekli �Kağan� olan bu unvan, bağımsız devlet başkanına verilirdi Hakan'ın saraydaki eşi olan kadın �Hatun� ilk çağlardan beri bütün Türk devletlerinde kullanılmıştır �Yabgu� (Kimek destanı vb) ve �Şad� (Kimek destanı) unvanları, oldukça eski bir geçmişin eseri olarak, Hakan'ın yakınlarına, kendi idaresindeki ülkenin bir bölümünü idare etmek üzere verdiği bir vazife unvanı idi Ancak bunlar yer ve zamana göre, biri önde öteki arkada tutulmuştur Yüksek seviyedeki başka bir unvan da �Tutug� (bir okuyuşa göre: Totok)'dur (Kimek destanı ve Mücmelü't-Tevarih) Bu, bir bölgenin askerî-mülkî idarecisine verilirdi


Kimekler, gerek kaynaklarındaki bilgilerden ve gerek günümüze kalan dil kalıntılarından açıkça anlaşıldığı üzere, Türk diliyle konuşuyorlardı Elimizdeki dil kalıntıları dikkatle incelenince, Kimek Türkçesinde iki ağız bulunduğu da ortaya çıkıyor Ülke nüfusunun büyük kısmı, komşu Oğuzlar ile birlikte Ana-Türkçe (Y-Türkçesi) konuşmakta idi En kuzey batıda bulunan bir kısım Kıpçaklar ile bir kısım Yimekler ise, Bulgar Türçesi (S-Türkçesi) tesirinde bir ağıza sahip idiler


İlk çağlar boyunca bütün Türk devlet ve boylarında olduğu gibi, Kimekler'de de Kamlık (Şamanizm) dini hakim bulunuyordu Onların Gök'e (Tanrı'ya) taptıkları, Atalar ruhu'na ve Ateş'e de büyük saygı gösterdikleri biliniyor Kimekler'de �Su kültü� bulunduğu Gerdizî'nin aktardığı Kimek destanından ortaya çıkıyor Orada belirtildiği üzre, onlar Ertiş ırmağı'nı ulu Tanrısı sayarlarmış İshak ibn el-Hüseyin (XI yy)' in yazdığına göre de Kimekler ölen kişilerin cesetlerini yakarlar ve küllerini büyük akarsulara (Ertiş ırmağına) dökerlermiş Ünlü Arap gezgini, Ebu Dulaf (Mis'ar b Muhalhil, 941) Kimekler'de bir Yada taşı bulunduğunu haber veriyor


Kimek ocakları (âile)'nda ataerkil hakimiyet vardı Bu, ilk çağdan gelen bütün Türk boylarında böyledir


Onlarda hayat tarzlarından başlıca iki unsurun hakim bulunduğu anlaşılıyor Nüfusun büyük çoğunluğu, göçerevli bir hayat tarzı sürdürürdü Kuzey kesimindeki ormanlık yerlerde yaşayan Kimekler, oldukça yerleşik bir yaşayışa sahip idiler Sayıca çok az olan bu oturaklar, daha çok avcılık ile geçinirlerdi Bu oturaklar dışındakiler, hayvan besleyiciliği (çobanlık) ile meşgul olurlar, geçimlerini bunların ürünleriyle sağlarlardı O halde Kimek Devleti'nin asıl iktisadî yapısı bu hayvan besleyiciliğine ve onlardan alınmış ürünlere dayanmaktaydı Geçimlerinin bir yolunun da avcılık olduğu bilinmektedir Kimekler samur (semmûr) kakım ve sincap gibi kürklü hayvanları avlarlardı Onların kışın karlı günlerinde kürk hayvanı avına çıktıklarını Mervezî anlatır Avcılık, yerleşik Kimekler'de asıl geçim, göçer evlilerde ise yardımcı meşguliyet olarak kabul edilmişti Ocakların bütün servetlerini büyük hayvan sürüleri teşkil ederdi Besledikleri ve ürettikleri hayvanların başında at, sığır ve koyun gelirdi Gerdîzî'nin anlattığına göre, Ertiş ırmağının yukarı boyunda binlerce vahşi at bulunuyordu Kimekler, kementler ile bu atlardan yakalar ve ehlileştirirlerdi Yine bu kaynak, onlarda deve bulunmadığını, getirilse bile çok yaşamadığını belirtir


Göçer evli Kimekler'in besledikleri büyük sayıda ki hayvanları kışın kendi sert iklimlerinde korumaları çok güç olurdu Oğuzlar ile iyi anlaştıkları yıllarda kış şiddetli olunca hayvan sürülerini alır, Oğuzların yaylalarına geçerlerdi Sert soğuklarda bineklerini götürdükleri bir bölge Oğuz yurduna yakın Ak tag (Ök tag) idi


Göçer evli Kimekler, hayvan besleyicisi olmaları dolayısıyla yılı yaylak ve kışlak denilen belli iki yöre arasında yarı göçebe geçirirlerdi Yazın yaylakta otlaklarda, sulak yerlerde ve çayırlarda dolaşırlardı Bu hayat tarzının bir gereği olarak büyük çadırlar altında barınırlardı Keçeden yapılmış büyük otağlardan küçük çadırlara kadar değişik barınakları vardı Kışın karlı günlerini soğuktan korunabilen vadi ve su kenarlarındaki kışlaklarında geçirirlerdi Orada toprak altında ağaçtan su hazineleri yapmışlardı Soğuğun şiddetlendiği günlerde sular donunca, kendileri ve hayvanlar bunlardan yararlanırdı


Hudûd yazarı, Kimekler ile Kırgızlar'da giyimin tamamen aynı olduğunu belirtir Bu tarz giyimin, zaten göçer evli yaşayışın gerektirdiği hususlara uygun birimlerden oluştuğuna göre, eş olması çok tabiidir Karda Kimekler'in kayak kullandıkları da belirtilir


Kimekler'in yiyeceklerinin başında hayvanlardan elde ettikleri besinler gelirdi Bol miktarda koyun, sığır ve at eti yerler, sütlerini de içerlerdi Yaylakta semirtilmiş hayvanların eti ve sütü en iyi gıdadır Etler kurutulup saklanarak kışın da yenirdi Bu et kurutma usulü, bugün bizde de yapılan �pastırma� biçiminde olmalıdır, içecekleri arasında süt ve bundan yapılmış olan besinler vardı Kimekler, at sütü de içerler ve bundan hazırladıkları mayalı içkiye de �kımız� derlerdi Kımız, besin değeri yüksek bir içkidir


Kimekler'in başta komşuları olmak üzere, birçok millet ile alış-veriş yaptıkları anlaşılıyor Çevre ülkeler ile canlı hayvan ve ürünleri (et, deri, yapağı, halı, dokuma vb) üzerine ticaret yapılırdı Ayrıca, avladıkları kürklü hayvanların postlarını da ihraç ederlerdi Bunlara karşılık dışarıdan başka ihtiyaç maddeleri alırlardı Ticarette paradan çok, değiştokuşun esas alındığı düşünülebilir, İslâm tüccarlarının Oğuz, Kimek ve Kırgız illeri gibi ana yollar dışında kalmış olan Türk yurtlarında toplu halde çetin yollarda aylarca dolaşarak ticaret yaptıklarını, pazar açtıklarını biliyoruz İslâm coğrafyacılarının haber kaynağı olan bu tacirlerin güvenlik içinde dolaşmaları da ayrıca dikkate değer bir husustur Gerdizî ile Mervezî, Kimek ülkesinde tuz bulunmadığını, bunu dışarıdan temin ettiklerini belirtirler Bu madde onlar için o derecede değerli idi ki, samur kürk ile değiştirmeye razı oluyorlardı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.