Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
genel, illerimiz, özellikleri

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Balıkesir

COĞRAFİ KONUM VE GENEL ÖZELLİKLER

Balıkesir İli, Anadolu Yarımadası"nın kuzeybatısında ve önemli bir bölümü Marmara coğrafi bölgesinin, Güney Marmara bölümünün, Karesi yöresinde; diğer küçük bir bölümü ise, Ege coğrafi bölgesindeki Asıl Ege bölümünün Kuzey Ege kesiminde yer alır

Ege Denizi"ndeki kıyıların uzunluğu 1155 km (Ayvalık: 54 km, Gömeç: 175 km, Burhaniye: 12 km, Edremit: 32 km); Marmara denizindeki kıyı uzunluğu ise 17525 km (Gönen: 8 km, Erdek: 3475 km, Marmara: 725 km, Bandırma: 60 km)"dir

İlin izdüşüm yüzölçümü 14456 km2, olup 39 06" ve 40 39" kuzey enlemleri ile, 26 39" ve 28 58" doğu boylamları arasında yer almaktadır

Balıkesir İli 18 İlçe ve merkeze bağlı 3 beldeden oluşmuştur Bu ilçeler; Merkez ilçesi (1466 km2), Savaştepe (425 km2), Sındırgı (1433 km2), Bigadiç (1007 km2), Dursunbey (1906 km2), Kepsut (894 km2), Susurluk (601 km2), Bandırma (599 km2), Erdek (260 km2), Manyas (589 km2), Balya (952 km2), İvrindi (751 km2), Havran (559 km2), Edremit (708 km2), Burhaniye (426 km2), Gömeç (181 km2) ile Ayvalık (266 km2), Marmara (117 km2) dir Ayrıca Merkez ilçeye bağlı Kocaavşar, Pamukçu ve Şamlı beldeleri bulunmaktadır

Marmara İlçesi sınırları içinde; Marmara, Türkeli (Avşa), Ekinlik ve Paşalimanı adaları; Ayvalık İlçesi sınırları içinde de Alibey (Cunda), Hasır, Küçük ve Büyük Maden adaları yer alır Ayrıca Ayvalık"taki Şeytan Sofrası ve Erdek ilçesi sınırlarındaki Kapıdağ Adası çiftli tombolo ile karaya bağlanarak birer yarımadaya dönüşürken, Alibey ve Patrik adaları da tombolo ile birleşerek bugün Alibey adası olarak anılan önemli bir doğa güzelliğidir

Balıkesir İli genellikle tepelerin hakim olduğu bir alan niteliği taşımakla birlikte yer yer 1800 metreyi bulan dağların yer aldığı görülür Örneğin ilin güneydoğusundaki Alaçam 1652 m, Ulus 1769 m, batısındaki Kaz dağlarının il sınırları içinde kalan bölümündeki Karataş tepesi 1774 metredir Ovaların başlıcaları ise Sındırgı, Bigadiç, Balıkesir, Manyas, Gönen ve Edremit ovalarıdır Bu ovaların denizden yükseklikleri 10 - 220m arasında olup, hepsi birer çukurova niteliğindedir

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Bilecik

COĞRAFYA



Bilecik ilinin en önemli akarsuyu Sakarya Irmağı olup, bir doğal göl, bir de baraj gölü bulunmaktadır



İlin orman zenginliği av hayvanları bakımından da zenginleşmesini sağlamıştır Bin metreye kadar yükseklerde orman örtüsü genellikle meşe, otsu bitkiler ve makilerden oluşmaktadır 1000 metre ve daha yükseklerde ise karaçam, kayın, kızılçam, kestane, köknar türündeki yüksek boylu ağaçlar sıralanır



Bilecik' de İç Anadolu Bölgesi' nin sert ve az yağışlı karasal iklimi ile Akdeniz ve Karadeniz kıyılarının ılık ve yağışlı ılıman iklimleri arasında geçiş iklimi görülür



TARİHÇE



Kentin Antik Çağdaki hayatı, tarih kaynaklarında Bilecik�i de içine alan Bitinya (Bithynia) bölgesinin genel tarihi içinde gösterilir Bitinya bölgesinin bilinen tarihi MÖ 1950� lerde burada yaşayan Trakya kavimlerinden Thynler�le başlar Bölge daha sonra Mısır, Hitit, Frig, Kimmer, Lidya, Pers, Makedonya, Bitinya Krallığı, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğunun yönetimine geçmiştir Bilecik�in bilinen ilk adı Belekoma� dır



Tarihte pek çok kavmin uygarlık ve egemenliğine sahne olan Bilecik, Kayı Boyu�nun Orta Asya�dan 400 çadırla gelip Söğüt�te, Osmanlı Devletinin kuruluş merkezliğini yaptığı yerdir İlin tarihçesinin çok eskilere dayanması ve Osmanlının kurulduğu yer olması ayrıcalığı yanında, Kurtuluş Savaşı�nda verdiği çetin mücadeleler ve kazanılan zaferlerle Cumhuriyetin kuruluşunda da önemli bir role sahip olmuştur Üzerinde çok sayıda arkeolojik ve tarihi eser bulunan, Bilecik�teki tarihi eserlerin çoğunu Osmanlı döneminde yapılan camiler, türbeler, hanlar, hamamlar, sivil mimari örnekleri , imaret ve benzeri yapılar oluşturmaktadır



Kayı Boyu Aşireti mensuplarının 720 yıldan beri geleneksel olarak sürdürdükleri ve her yıl (Eylül ayının 2 haftası son üç gün) yapılan muhteşem törenlerle kutlanan �Ertuğrul Gazi� yi Anma ve Söğüt Şenlikleri�ne çok sayıda yerli ve yabancı ziyaretçi gelir Törenlerde yörüklerin kına gecesi ve yaşantıları canlandırılır, cirit gösterileri yapılır



NE YENİR?


GENEL BİLGİLER



Yüzölçümü: 4307 km²



Nüfus: 175526 (1990)



İl Trafik No: 11



Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır İlin bilinen en eski isimleri arasında Agrilion ve Belekoma vardır Bilecik, Osmanlı İmparatorluğu' nun doğduğu topraklardadır Sakarya ırmağının etrafında kurulan ve göletleri ve derelerinin zenginliği ile tanınan yöre antik çağlardan günümüze tarihin izlerini taşır



İLÇELER:



Bilecik ilinin ilçeleri; Bozüyük, Gölpazarı, İnhisar, Osmaneli, Pazaryeri, Söğüt ve Yenipazar'dır



Bozüyük: Bozüyük Frigler döneminde oluşmuş bir yerleşim merkezidir 1908�den sonra Ertuğrul Livası�na bağlanarak Kaza merkezi yapılmıştır Bozüyük Bilecik�in il olması ile birlikte 1924 yılında ilçe statüsüne kavuşturulmuştur



Gölpazarı : Bizanslılar döneminde Harmankaya Tekfurluğu�na bağlı olan Gölpazarı, Osman Gazi tarafından alınmıştır Gölpazarı kuruluşundan itibaren sıra ile Resulşel, Dönen ve Akçaova (Akçaoba) adlarıyla anılmış, son olarak Gölpazarı adını almıştır



İnhisar : İnhisar önceleri Söğüt�e bağlı bir bucak iken mütevazı nüfusuna rağmen coğrafi konumu dikkate alınarak 1991 yılında ilçe yapılmıştır



Osmaneli : Osmaneli çok eski bir yerleşim yeridir; Trakyalılar, Romalılar ve Bizans'a ait kalıntılar bunu göstermektedir



Pazaryeri azaryeri'nde ilk yerleşim 1273 yılında olmuştur Pazaryeri'nde hediyelik ve turistik toprak ev eşyası ve ağaç eşya yapımcılığı da sürdürülmektedir



Söğüt : Söğüt, Ertuğrul Gazi tarafından bir kuşatma ve mücadele sonucunda 1232 yılında Bizanslılardan alınmıştır Ertuğrul Gazi Türbesinin de içinde bulunduğu ilçe önemli bir turizm merkezidir



Yenipazar : Eski adı Kırka olan Yenipazar, Cumhuriyetten önce Bolu�nun Göynük ilçesine bağlıydı 1926�da bucak olarak Gölpazarı�na bağlanmış, 1988�de de ilçe olmuştur



NASIL GİDİLİR?



Karayolu : Otobüs Terminal Şehir merkezinde Atatürk Bulvarı üzerinde bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Bitlis

COĞRAFYA



Bitlis ilinin topraklarının çoğu sarp ve yüksek dağlardan oluşmuştur Önemli dağlar olan Nemrut ve Süphan'dır



Karasal özellikler gösteren Bitlis iklimi, gerçekte doğunun sert ve karasal iklimiyle Akdeniz iklimi arasında bir geçiş niteliği göstermektedir İlde kışlar soğuk, yazlar ise sıcak ve kurak geçer



TARİHÇE



Bitlis, ismini Mekadonya Kralı Büyük İskender'in (Alexander), şehirde bulunan kaleyi yaptırttığı komutanlarından "Bedlis'ten" almaktadır Geçmişi MÖ 2000 yılına kadar uzanan Bitlis'te Urartu, Asur, Med, Pers, Mekadonya Krallığı, Roma ve Bizans Dönemleri'ne ait izlere rastlanılmaktadır



Türklerin 11 Yüzyılla birlikte başlayan Anadolu akınları sırasında önemi bir uğrak yeri haline gelen, bu tarihlerde Alpaslan ve ordularını Ahlat'ta konuk eden Bitlis, Türklerin Anadolu'ya açılmasında çok önemli bir rol de üstlenmiştir1514 yılında Osmanlıların eline geçmiştir 1929 yılında Muş iline bağlı ilçe, 1936 yılında ise il olmuştur


GENEL BİLGİLER



Yüzölçümü: 6707 km²



Nüfus: 330115 (1990)



İl Trafik No: 13



Doğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan Bitlis'i, güneyden Siirt, batıdan Muş, kuzeyden Ağrı illeri ve doğudan Van Gölü çevreler



Bitlis, Kaleleri ve Türk İslam eserleriyle önemli bir ildir



İLÇELER:



Adilcevaz, Ahlat, Güroymak, Hizan, Mutki ve Tatvan' dır



Ahlat: İl merkezine 60 km mesafede, Van Gölü kıyılarında kurulu bulunan Ahlat ilçesinin tarihi çok eskiye dayanmaktadır Ahlat'ta çoğu 13 yüzyıldan kalma 14 kümbet, 2 kale, Selçuklu döneminden kalma 5 tarihi; mezarlık, Osmanlı döneminden kalma 1 tarihi mezarlık, Yuvadamı köyünün kuzeyinde MÖ 2000 ile MÖ1200 yılları arasında kalan döneme ait 4 ayrı mezarlık, Osmanlı döneminden kalma 2 cami, 1 hamam bulunmaktadır İlçedeki Emirlik Bayındır Kümbeti mutlaka gezilmeli ve görülmelidir İlçenin en önde gelen tarihi varlığı yaklaşık 200 dönümlük bir alanda kurulu bulunan tarihi "Selçuklu Mezarlığı"dır Mezarlıkta her biri anıtsal yapı özelliğine sahip Şahideli-Şahidesiz sanduka mezarların dışında, Orta Asya Türk Mezar tipleri olan oda tarzı yeraltı mezarları da görülür Diğer önemli tarihi eserler içerisinde yer alan Kümbetler, İslami etki ile birlikte gelişmiş olan, yer altı mezar odası üzerine küçük bir mescit eklenen dönemin bey ve yöneticilerine ait anıtsal mezarlardır



Ahlat aynı zamanda Van Gölü çevresinin en güzel sahillerine sahiptir Kıyı turizmi ve su sporları açısından gelişmeye müsait ilçe sahillerinde 4 ay yüzme imkanı vardı Ayrıca ilçenin kuzeyinde kalan Sütay yaylası, yayla turizminin canlanması açısından elverişlidir El sanatları, ürünlerinden olan "Ahlat bastonu", tüm ülkemize ün salmıştır



Tatvan: İl Merkezine 27 km uzaklıktadırİlçe'de kara ve demiryolları ile ulaşım söz konusu olduğu gibi Van Gölü üzerinden feribotla ulaşmak da mümkündür İlçenin Van Gölü kıyısında kurulu olduğu yer aynı zamanda doğal bir liman olma özelliğine de sahiptir



NASIL GİDİLİR?



Karayolu: Karayolu ile çevre il ve ilçelere ulaşım mümkündür



Otogar: (+90-434) 827 72 21 - 226 78 00 - 226 69 69 - 226 79 69 - 226 27 34



Demiryolu: Avrupa - İstanbul bağlantılı Devlet Demir Yolları, Tatvan ilçesinde Van Gölü ile feribot bağlantılı doğu ülkelerine açılır



İstasyon Tel: (+90-434) 827 57 02



Havayolu: Bitlis'e havayolu ile Van ve Muş illerinden ulaşılabilir



Feribot Ulaşımı: Van Tatvan arası tarifesiz olarak çalışmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Bolu

COĞRAFYA



Topraklarının yarıdan fazlası ormanlarla kaplı olan Bolu'nun yüzey şekillerinde dağlar, platolar ve ovalar önemli yer tutar Önemli dağları güneyde Bolu Dağları , Abant Dağları , kuzeyde Sünnice Dağları , Çele Doruğu , Gerede'nin kuzeyinde Arkot ve Göl Dağları'dır En güneyde ilk iki sıradan daha yüksek olan ve genel olarak Köroğlu Dağları adı verilen volkanik dağlar uzanır



Yöre, yağış zenginliği ve eğimlerin çokluğu nedeniyle irili ufaklı doğa ve baraj gölleri açısından zengindir İldeki göllerden bazıları, Abant, Yedigöller, Gölcük, Yeniçağa, Çubuk, Sünnet, Karagöl, Karamurat, Sülük, Gölköy, Aladağ ve Saraycık'tır



Bolu genellikle Karadeniz iklim tipinin içinde yer almaktadır Bunun yanında güney bölümlerinde İç Anadolu iklim tipi de görülmektedir



TARİHÇE



Yazılı belgeler, arkeolojik eserler ve tarihî kaynaklara göre, Bolu'nun tarihi, Bithynialılar ile başlamaktadır Sırasıyla Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar Bolu ve çevresine hakim olmuşlardır



Bolu yöresine Osmanlı akını ilk kez Osman Gazi tarafından başlatılmış, Bolu yöresinin tümüyle fethedilmesi ise Orhan Gazi döneminin ilk yıllarına (1324 -1326) rastlamıştır Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yapılan Millî Mücadele sonunda Bolu, 10 Ekim 1923'de yeni düzenlemeler çerçevesinde vilayet haline getirilerek yeni bir yönetime kavuştu


GENEL BİLGİLER



Yüzölçümü: 11051 km²



Nüfus: 380543 (1990)



İl Trafik No: 14



Yeşil ve mavinin kucaklaştığı, birlikte uyuyup uyandığı, rüzgârın başı dumanlı dağlarda efsanelerin en dramatiklerinden birini hâlâ fısıldadığı, binlerce yıldır bir çok uygarlığın filizlenip boy attığı ve meyvelerini bıraktığı şehirdir Bolu



Bolu'nun, tabiat, insan ve tarihin el ele verip yoğurduğu güzelliklerini görmek, dağların söylediği Köroğlu türkülerini işitmek isteyenlerin şehre ulaşması hiç de zor değil Bolu, Ankara ve İstanbul'un neredeyse tam ortasında bu iki merkezi birbirine bağlayan ana yolun üstündedir



İLÇELER



Bolu ilinin ilçeleri; Dörtdivan, Gerede, Göynük, Kıbrısçık, Mengen, Mudurnu, Seben ve Yeniçağa' dır



Dörtdivan: İlçede Yağbaşlar Köyün'de Bizans kale kalıntıları vardır Yukarısayık ve Sorkun köyleri arasında bir tepede Himmet Dede Türbesi, Kılıçlar köyünde Kırklar Türbesi, Çalköy'de Şehriban Nine Türbesi, Merkez Camii yanında Secamehmet Dede Türbesi bulunmaktadırAyrıca Yağbaşlar Köyü Mürseller mahallesinde Ayvadibi Şifalı Suyu bulunurHer yıl Temmuz ayı içinde Dörtdivan yaylalarında Köroğlu Şenlikleri yapılmaktadırÇalköy, Çetikören, Karaçayır, Kapaklı ve Kirazlı en önemli yaylalarıdır



Gerede: Asar Kale, Keçi Kalesi Kalıntıları, Kiliseli Han diye bilinen tarihi tüccar hanı, Yukarı Tekke Camii, Aşağı Tekke Camii Türbesi, Yıldırım Beyazıt Camii, Esentepe'deki Ramazan Dede Türbeleri, gezilip görülebilecek tarihi eserler ve yerlerdir Esentepe bölgesinde kışın kış sporları ve kayak yapmak mümkündür Ayrıca yaz aylarında çim kayağı yapma imkanı vardır Her yıl Temmuz ayı içinde Esentepe'de geleneksel "Esentepe Yağlı Güreşleri" yapılırŞehrin kuzeyinde Esentepe, Arkut Dağlarında yaylalar başlıca mesirelik alanlardır Özellikle Gerede Yaylaları yayla turizmine çok uygundur Gerede'nin güneyinde ise 1200 - 1500 m yüksekliklerde bulunan yaylalardan en önemlileri Haşat, ve Zorpan yaylalarıdır



Göynük: 20 yüzyıl başlarına ait eski Türk evleri bakımından zengindir Göynük İlçesi, sahip olduğu 110 adet tarihi konut, 17 cami, türbe, çeşme ve hamam olmak üzere toplam 127 adet sivil mimarî eser sebebiyle "Kentsel Sit Alanı" ilân edilmiştir Göynük'te ayrıca 1922 yılında yapılan 3 katlı Zafer Kulesi bulunmaktadır Çubuk Yaylası, Arıkçayırı Yaylası, Bulanık Yaylası, Değirmenözü Yaylası, Hacımahmut Yaylası en önemli yaylalarıdır Sünnet Gölü, Çubuk Gölü ve Çatak Köyü Kaplıcası görülmesi gereken turistik yerlerdir



Kıbrıscık: Yaylaları ile ünlüdür Köroğlu Dağlarının güney yamaçlarındaki düzlük alanlarda yer alan yaylalardan Belen, Karaköy, Kökez, Bölücekkaya, Kardoğan ve 1825 m yükseklikte bulunan Devevira en önemlileridir



Kıbrısçık- Beypazarı yolu üzerinde bulunan Karagöl, bir hektar genişliğinde oldukça derin bir göldür Çevresi tamamen ormanlık olan gölde kamp yapmak için çok güzel yerler vardır Gölde çok sayıda yaban ördeği olmasından dolayı avcıların uğrak yeridir Göl kenarında bulunan bungalov tipi evlerde konaklama imkânı vardır



Mengen: Mengen ormanlık bir bölgedir ve yüksek yaylaları bulunmaktadır Başlıcaları; Soğucak, Akçakoca, Bürnük, Sırıklı, Çukur Yayla, Göl Yaylası, Aktepe, Ağalar, Küçükkuz, Civcivler, Mamatlar, Elemen ve Afşar Yaylalarıdır Ödek, Kemal Savaş, Şirinyazı ve Hızarderesi Göletleri önemli mesire yerleridir Mengen'in en büyük özelliği; çok ünlü aşçılar yetiştirmesidir Her yıl Eylül ayının ilk haftasında geleneksel "Mengen Aşçılar ve Turizm Festivali" düzenlenmektedir



Mudurnu: İl merkezine 52 km uzaklıktaki Mudurnu İlçesi eski Türk evleri bakımından önemli bir özelliğe sahiptir İlçede bulunan 165 adet ev ve 8 Cami, çeşme ve hamam olmak üzere toplam 173 adet mimari değeri yüksek yapı nedeniyle "Kentsel Sit Alanı" ilan edilmiştir Türk sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri ise "Armutçular Konağı" dır İlçe sınırlarındaki Sülük Gölü, Karamurat Gölü, Ümran Tepesi ve yaylalar halkın dinlenme yerleridir



Mudurnu'ya 5 km mesafede bulunan Babas Kaplıcası'nın metabolizma hastalıkları ve hafif diabetliler üzerinde olumlu etkileri vardır Konaklama tesisi bulunmaktadır Mudurnu'nun 30 km kuzeybatısında yeralan Sarot Kaplıcası Taşkesti - Ilıca Köyü hudutları içerisindedir Bolu ili dahilinde bulunan bütün maden sularından ayrı bir özellik taşıyan kaynak, sıcak ve sülfatlıdır





Seben: İl merkezine 52 km uzaklıktaki Seben İlçesi Kiraz Dağı çevresinde toplanmış, ortalama 1400 m yükseklikteki yaylalarla çevrilidir Bu yaylaların en önemlileri Gerenözü ve Kızık yaylalarıdır Kızık Yaylasının evleri, değişik mimarisiyle dikkati çeker Bu evler hiç çivi kullanmadan, çam ağaçlarından çatkılı, kenetleme ve birbirine geçme şeklinde yapılmıştır Yerden yüksekçe yapılmış merdivenler, geniş ocakları ve kendine özgü eşyaları ile bu evler değişik özellikler taşırlar



Seben İlçesinin 14 km güneyinde, Kesenözü Köyünde bulunan Bağlum Kaplıcaları mide, safra kesesi, solunum ve dolaşım bozukluklarında olumlu etkileri olduğu bilinmektedir



Yeniçağa: İl merkezine 37 km uzaklıktaki Yeniçağa İlçesi Ankara-İstanbul karayolu üzerindedir İlçenin hemen kıyısında uzanan Yeniçağa Gölü kıyı boyunca uzanan ağaçları ile güzel bir mesire yeridir Gölde tatlı su balıklarından karabalık avlanabilir



NASIL GİDİLİR?



Ankara-İstanbul arası TEM otoyolu ve D-100 karayolu Bolu'dan geçmektedir Bu nedenle karayolu ile ülkenin her yanına ulaşım kolaydır Şehrin çevresinde bulunan tarihi ve turistik yerlere otobüs ve dolmuşlarla gidilebilir



Bolu Otogarının kent merkezine uzaklığı 1 km'dir

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Çankırı

Çoğrafi konum



Orta Anadolu''nun kuzeyinde, Kızılırmak ile Batı Karadeniz ana havzaları arasında yer alan Çankırı, 40° 30'' ve 41º kuzey enlemleri ile 32° 30'' ve 34º doğu boylamları arasında yer almaktadır İlin komşuları batıda Bolu, kuzeybatıda Karabük, kuzeyde Kastamonu, doğuda Çorum ve güneyde Ankara ile Kırıkkale''dir Denizden yüksekliği 723 metre olup, ülke topraklarının %o 94''lük bölümünü oluşturan toplam 7 388 Km²''lik bir alana sahiptir


Tarihçiler, İÖ 2000’lerde Mezopotamya’dan Anadolu’ya
mal satmak üzere gelen Asur tüccarlarının Mısır ve Mezopotamya’da, İÖ 3200’lerden beri bilinen “yazı”yı getirdiklerini, bu tarihin aynı zamanda Anadolu için yazılı tarihin başlangıcı olduğunu kabul etmektedirler
Özellikle Kültepe ve Kayseri’de bulunan bazı kil tabletlerinden bu dönemde, Anadolu’da yaşayan halklarla ilgili önemli veriler elde etmek mümkündür Kiltepe tabletleri ya da Kapadokya tabletleri olarak bilinen bu tabletler üzerinde yapılan dil çözümleme çalışmalarında, Orta Anadolu’daki bazı yer ve kişi adlarına rastlanmıştır Örneğin, bu tabletlerde, sonradan Protohatti olarak adlandırılan, Hatti dili ile konuşan ve bu bölgede yaşayan bir etnik grup olduğu kaydedilmektedir Hattiler’in nereden ve ne zaman geldikleri kesin olarak bilinmemekle beraber, eldeki verilerden, bu dönemde ve bu yörelerde yaşadıkları ortaya çıkmaktadır Aynı tabletten, Hattiler’in Orta Anadolu’da Kızılırmak yöresinde (Marassantiya), bir başka topluluk olan Hurriler’in, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, Luviler’in ise, Güney ve Güneybatı Anadolu yöresine yerleştikleri anlaşılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Çorum

COĞRAFİ KONUM

Çorum ili; Orta Karadeniz Bölümünün iç kısmında yer almaktadır Doğuda Amasya, güneyde Yozgat, batıda Çankırı, kuzeyde Sinop, kuzeydoğuda Samsun, güneybatıda Kırıkkale ile çevrilidir

Yüzölçümü 12820 km² dir
Enlem ve boylam değerlerine göre ise; 34 derece 04 dk 28 sn doğu boylamları ile 39 derece 54 dk20 sn kuzey enlemleri arasında yer almaktadır
Deniz seviyesinden ortalama yüksekliği (rakımı) 801 mdir Ankara' ya 244, İstanbul' a 608, Amasya' ya 92, Sinop' a 294, Samsun' a 172, Tokat' a ise 188 km mesafededir
İlçelerin İl merkezine uzaklıkları ise; Alaca 50, Bayat 83, Boğazkale 84, Dodurga 45, İskilip 55, Kargı 116, Laçin 30, Mecitözü 37, Oğuzlar 84, Ortaköy 56, Osmancık 61, Sungurlu 70 ve Uğurludağ 66 km'dir


Fiziki Coğrafya
Jeolojik Yapı
Bölgenin jeolojik yapısında iki ana kütle (kayaç) grubu göze çarparBunlardan birincisi “Metamorfik seri” (başkalaşmış kayaçlar), ikincisi ise, “Tortul Kütleler” dir İlin asıl jeolojik karakterini 3 jeolojik zamanın sonları ile 4 jeolojik zamanda meydana gelen oluşumlar meydana getirmektedir
Bununla birlikte, jeolojik devirlerden ilkel zaman olarak bilinen Arkean ve Prekambrien devirlerine ait Çorum Merkez İlçe, Alaca, İskilip, Osmancık, Mecitözü ve bilhassa Kargı ilçelerinde çeşitli metamorfik (başkalaşım) topraklarına rastlanılmıştır Özellikle 3 jeolojik zamanın kütlelerinden olan jips (kireçtaşı) ve kayatuzu yatakları ile karbon miktarı % 75 kadar olan zengin linyit kömürü yataklarına (Osmancık, Dodurga yöresinde 30 milyon ton rezervinde ayrıca Alpagut-Zambal-Karakaya-Ayva ve Ovacık Köyünde) rastlanmaktadır Yine bu zamanın püskürük kütlelerinden olan Trakit, Granit, Bazalt ve Andezit gibi kütle arazisine de Çorum merkez ilçesinde, Kargı, Sungurlu, Alaca, Mecitözü, Osmancık ve İskilip ilçelerinde rastlanmaktadır Tortul kütlelere ise ilin çoğu yörelerinde rastlanmaktadır
Çorum; Alp-Himalaya Orojenezi (Dağ oluşumu) olarak bilinen sistem içerisinde yer alan KAF (Kuzey Anadolu Fay Hattı) üzerinde yer almaktadır KAF il merkezinin 20 km kuzeyinden geçmektedir


Yeryüzü Şekilleri
Dağlar
İl sınırları içerisinde bulunan dağlar, genel olarak yüksek sayılmayacak niteliktedir Ortalama yükseltileri 1500 m dolayındadır Bunlar Orta Karadeniz Bölümündeki Canik Dağları ile Ilgaz ve Küre Dağlarının başlangıç noktalarını teşkil eden silsileler şeklinde güneye doğru (Bozok Yaylasına) gittikçe alçalırlar Yükseklikleri 1000-2000 m arasında değişen tepeleri ile bir taraftan Kızılırmak vadisi kıyılarında, diğer taraftan Yeşilırmak’ın Çekerek Suyu kıyılarında uzayıp giderler Çorum dağlarının yüksek kısımları İskilip-Osmancık ve Kargı ilçeleri toprakları üzerindedir
Merkez ilçenin kuzeyinde Eğerci Dağ sıraları, Batı yönde Alagöz ve Kösedağları yer alır Bu iki dağ sıraları arasında Kırkdilim Boğazı bulunmaktadırGüneyde uzanan Dört Tepe silsileleri güneydoğuya doğru uzanarak Mecitözü ve Ortaköy ilçesindeki Karadağ silsileleri ile birleşir Aynı şekilde ilçenin güneyinde ve güney batısında uzanan dağ sıraları, Sungurlu ilçesi içindeki Kartal Dağlarına kadar uzanmaktadır
Osmancık ilçesindeki Kızılırmak Vadisi boyunca uzanan Çal ve Ada Dağları; Kargı ilçesi sınırları içinde devam ederek Çorum’un en yüksek dağlarından olan Kös Dağlarındaki Erenler Tepesine (2097 m) ulaşır
Aynı dağ sıralarının güneyinde İskilip ilçesinin Teke Dağı, Kavak Dağı, Göl ve Deveci Dağları ile Çakarözü Dağlarını meydana getirdiği görülmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Burdur

Burdur Akdeniz Bölgesi'nin Antalya Bölümü'nün iç kesiminde, Ege bölgesine komşu bir ilimizdir Burdur il toprakları, Batı Toros sıralarına kabaca uygun olarak, kuzeydoğuda göller yöresinden, güneybatıda da Teke yarımadasının iç kesimlerine değin 6887 km2'lik (göller hariç) bir alanda uzanır Birbirine koşut dağ sıraları ile bunlar arasındaki yüksek platolar ve bazıları göllerle kaplı tektonik kökenli çukur alanlar, engebeliğin ana çizgilerini oluştururlar Karmaşık bir yapısı olan bu dağların başlıcaları, Burdur'un batı sınırındaki Söğüt dağı (1831 m) ve Güre dağı (2030 m), Doğu sınırındaki Katrancı dağı’dır (2328 m) Kireçtaşlarının önemli yer tuttuğu Burdurl topraklarında, çeşitli karstik şekiller (dolinler, polyeler, düdenler, mağaralar) çokça görülür Bunların bir bölümü (İnsuyu mağarası) turistik değer de taşır Göl açısından da zengin olan Burdur'da, faylarla sınırlanmış bir çukurda yer alan derin Burdur gölü ile onun güneybatısındaki Salda, Yarışlı gölleri ve karstik kökenli Kestel, Söğüt ve Gölhisar gölleri vardır Bu göller, Gölhisar dışında yüzeysel gideğenden yoksundur Karstik olanların sularını kenarlarındaki ve tabanlarındaki düdenler boşaltır Bunların tıkandığı ya da yağışların fazla olduğu dönemlerde göl alanları genişler; bunun tersi durumlarda da sular çekilir ve göl tabanları ortaya çıkar Bu göllerin bir bölümünde taşkınları önleyecek düzenlemeler yapılmıştır

Burdur ilinde, karasal etkilerle ve yükselti nedeniyle az çok değişikliğe uğramış bir Akdeniz iklimi egemendir Yazlar sıcak, kışlar oldukça soğuktur (Burdur’da temmuz ortalaması 24 oC, ocak ortalaması 1,6 oC) Yağışlar çoğunlukla kışın düşer, ancak özellikle dağlar arasındaki çukur alanlar, 500 mm'nin altında yağış alırlar ve bozkırımsı bir görünümleri vardır Aynı nedenlerle az yer tutan ormanlar da (yaklaşık olarak % 14), daha çok dağlar üzerinde görülür Başlıca orman ağaçları ilin kuzey ve batı kesimlerinde karaçam, güney ve güneydoğu kesimlerinde kızılçam, meşe ve daha az yaygın olarak da en güneyde sedirdir

Tarihöncesi’nden beri yerleşim alanı olmasına ve il sınırları içinde birçok antik kent bulunmasına karşılık, günümüzde Burdur nüfus yoğunluğu (37,2/km2) ve nüfus artış oranı (yılda %0 0,74), Türkiye ortalamalarının (sıra ile 87/km2, % 18,3) altında olan az nüfuslanmış bir ilimizdir Bu durum, geçim kaynakları çoğu yörelerinde kısıtlı olan Burdur'dan, komşu illere, özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde yer alan illere, yönelen iç göçlerle ilgilidir Bunun sonucunda kimi ilçelerin nüfuslarında 1985-1997 yılları arasında azalma olmuştur Kentleşme önceki dönemlere nazaran artmış olsa da (1990 - 2000 yılları arasında %o 8'lik bir artış vardır) kentte yaşayan nüfus genel nüfusun ancak % 54,48 (139 837 kişi) kadarlık bir kısmını oluşturmaktadır Bunlarda Burdur ve Bucak dışında, genellikle nüfusları 400 ile 10000 arasında değişen ilçe merkezleridir Burdur'un kırsal kesimlerindeki nüfus % 7,32 oranında bir azalma göstererek 125 787'den (1990) 116 906 kişiye düşmüştür (2000)

Burdur ilinde tarıma elverişli topraklar sınırlıdır (% 26 dolayında) ve tarım ürünleri de tür açısından çeşitlilik göstermez Ürünler arasında en geniş yeri tahıl (% 90’dan çok; başta buğday, onun ardından arpa) tutar Şekerpancarı, tütün, anason, yerfıstığı, üzüm ve gülyağı üretimi için yetiştirilen gül (Kuzey kesiminde) öteki önemli ürünler arasındadır Burdur'un özellikle güney yarısında kırsal nüfusun başlıca uğraşı ve gelir kaynağı, hayvancılık ve hayvan ürünleridir Daha çok küçükbaş hayvan (en çok keçi, az sayıda koyun) beslenir Sanayi fazla gelişmemiştir Başlıca sanayi kolları besin (şeker, et kombinası, sütlü maddeler yapımı, un fabrikaları), dokuma ile bazı geleneksel el sanatlarıdır (halıcılık, dericilik, bakırcılık) Burdur, jeolojik yapısı nedeniyle krom yatakları yönünden zengindir (Manastır, Niyazlar, Horozköy, Tavşanlı, Tefenni, Söğüt, Müslümler, Hayriye yöreleri); bunların bazıları işletilmektedir

Burdur, uzun süre çevresiyle bağlantısını sağlayan yolların yetersiz oluşunun sıkıntısını çekmiş, sapa kalmış bir ildir; ancak günümüzde bu durum büyük ölçüde düzelmiştir İl merkezi 1936’da bir şube hattıyla demiryolu ağına, düzgün karayollarıyla da Ege bölgesine ve Çeltikçi beli üzerinden Antalya’ya bağlanmış, ilçeleriyle de bağlantısı sağlanmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



ANTALYA

GENEL BİLGİLER

Yüzölçümü: 20815 km²

Nüfus: 1132211 (1990)

İl Trafik No: 07

Antalya sahip olduğu arkeolojik ve doğal güzellikler sayesinde "Türk Rivierası" adını almıştır Deniz, güneş, tarih ve doğanın sihirli bir uyum içinde bütünleştiği Antalya, Akdeniz'in en güzel ve temiz kıyılarına sahiptir 630 km uzunluğundaki Antalya kıyıları boyunca, antik kentler, antik limanlar, anıt mezarlar, dantel gibi koylar, kumsallar, yemyeşil ormanlar ve akarsular yer alır

Palmiyelerle sıralanmış bulvarları, uluslararası ödül sahibi marinası, geleneksel mimarisi ile şirin bir köşe oluşturan Kaleiçi ve modern mekanları ile Türkiye'nin en önemli Turizm Merkezi olan Antalya, Aspendos Opera ve Bale Festivali, Uluslararası Plaj Voleybolu, Triathlon, Golf Müsabakaları, Okçuluk, Tenis, Kayak yarışmaları vb etkinliklere, 1995 yılında açılan Antalya Kültür Merkezi ile de plastik sanatlar, müzik, tiyatro, sergi gibi birçok kültürel ve sanatsal etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır

İLÇELER:

Antalya ilinin ilçeleri; Akseki, Alanya, Elmalı, Finike, Gazipaşa, Gündoğmuş, İbradı, Kale, Kaş, Kemer, Korkuteli, Kumluca, Manavgat ve Serik'tir

Akseki: Alanya'dan sonra Antalya ilinin en eski ilçesi olan Akseki Torosların yapısına uygun engebeli ve dağlık bir görünüme sahiptir

Antalya ili ve çevresinde son yıllarda görülen turizm alanındaki gelişmelere paralel olarak, Akseki ilçesinde turizm faaliyetleri gelişmektedir Avcıların ve turistlerin uğrak yeri olan Akseki, "KARDELEN ÇİÇEĞİ' nin ana yurdudur Kış aylarında Kardelen Çiçeğini görmek için yerli ve yabancı turistler ilçeyi ziyaret ederGiden Gelmez Dağları, dağ keçisi koruma ve av sahası avcıların ücretli olarak devamlı avlanacağı yer olup, Sinan hoca ve Gümüşdamla köylerinde kurulan alabalık üretme tesisleri avcıların ve turistlerin uğrak yerleri arasındadır

Göktepe Yaylası, Çimi Yaylası, Irmak Vadisi son aylarda keşfedilen 340 metre derinliğindeki Bucakalan Mağarası, ilçe merkezindeki Ulu Camii ve Medresesi görülmeye değer diğer eserlerdir

Elmalı: Likya bölgesi içerisinde yer alan Elmalı'nın kesin kuruluş tarihi bilinmemektedir Doğuda Semahöyük yakınlarında Karataş'ta, batıda Beyler Köyü yakınındaki Beyler köyünde yapılan kazılar bölgenin bronz çağından bu yana iskan edildiğini göstermektedir

Höyükler: Şehre bağlı köylerde üç höyük bulunmaktadır Bunlardan ilki şehrin batısındaki Müğren Köyü'ndeki höyüktür Arkeolojik yüzey araştırmaları burada çeşitli uygarlıklara ait izler olduğunu göstermektedir Yine batıda Semahöyük Köyü'nde bulunan ikinci höyüğün üstünde Osmanlı ve Türk mezarlığı bulunduğu için bugüne kadar araştırma yapılmamıştır Üçüncü ve en büyük höyük ise şehrin güneyinde, Elmalı - Kaş yolu üzerinde, Beyler Köyündeki Beyler Höyüğüdür Bu höyükte yapılan kazılarda, bronz çağından bu yana devamlı bir yerleşimin izleri görülmektedir Kazılarda çıkarılan arkeolojik buluntular Antalya Müzesi'nde sergilenmektedir

Tümülüsler: Şehrin doğusunda, Elmalı'ya 6 km uzaklıktaki Bayındır Köyü yakınlarındadır Yan yana duran birkaç tümülüsten birinde yapılan kazılarda MÖ 7 yya ait buluntulara rastlanmıştır Antalya Müzesi'nin özel bir bölümünde sergilenen bu buluntular bölgenin bu dönemdeki yaşamından kesitler vermektedir

Anıt Mezarlar Bilinen iki anıt mezar vardır Bunlardan ilki Karaburun diğeri ise Kızılbel'dedir Antalya - Elmalı yolu üzerindeki Karaburun Kral mezarı odasının duvarları av ve savaş sahnelerinden oluşan fresklerle süslüdür Kızılbel mezar anıtı ise şehrin batısında Elmalı - Yuvayol yolu üzerindedir Kalker bloklardan oluşmuş bir odadan ibarettir

Define: 1984 yılında Antalya - Elmalı yol çizgisinin hemen kuzeyinde, Kral Mezarı ile Gökpınar Köyü arasında bulunmuştur 190 adet gümüş antik sikkeden oluşan bu define antika kaçakçıları tarafından Amerika'ya kaçırılmıştır Halen özel bir kişinin malı olarak Boston Museum Fine Arts'da bulunmaktadır Yeryüzünün en kıymetli antik sikkesi olarak nitelenen Atina Decadrachmeleri (14 adet, her biri 600000$) bu büyük define yer almaktadır

Camiler: İlçede yer alan Selçuklu Camii, Kütük Camii, Sinan-ı Ümmi Camii, Ömer Paşa Camii ve Külliyesi kentin görülmeye değer eserleridir

Korkuteli: Antalya'ya 67 km uzaklıktadır Korkuteli'nin 3 km batısında, bugün yalnız kapısı ayakta kalan Alaaddin Camii ve yine aynı yörede, 1319'da Hamidoğulları'ndan El Emin Sinaeddin tarafından yaptırılan ve aynı adla anılan Selçuklu Medresesi görülebilir

Gündoğmuş: Antalya'ya 182 km mesafedeki Gündoğmuş ilçesinde pek çok antik kent kalıntısı bulunmaktadır Güzel Bağ Bucağı'nın kuzeyinde 7 km mesafede ve halen kazı yapılmamış olan Ayasofya Şehri, Gündoğmuş şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 7 km mesafede Sumene mevkisinde, Asar Harabeleri, Senir Köyü' nün doğusunda 2 km mesafedeki Kese Mevkiindeki harabeler, Gündoğmuş Şehir merkezinin güney-batısında ve şehre 11 km mesafedeki Gedfi Harabeleri önemli antik kent kalıntılarıdır

İlçe merkezindeki Cem Paşa Camii, Gündoğmuş/Pembelik Köyü arasında ilçe merkezinin doğusundaki, 15 km mesafedeki Sinek Dağı'nın tepesindeki harabeler, Alanya/Konya Kervanyolu, Gündoğmuş/ Antalya karayolu üzerinde Taşağır mevkisinde Kazayir Şehri Harabeleri diğer görülebilecek eserlerdir

Gazipaşa: Antalya'ya 180 km mesafedeki Gazipaşa, 10 km uzunluğundaki kumsalı, orman kaplı alanları, turkuaz mavisi koyları, doğal güzellikleriyle şirin bir ilçedir İskele, Koru ve Kahyalar plajlarının bulunduğu kumsallar, Caretta Caretta kaplumbağalarının önemli bir üreme merkezidir Bugüne kadar bakir kalmış Gazipaşa, konaklama, dinlenme tesisleri, tarih ve doğa güzellikleri, yapımı süren havaalanı ve yat limanı ile gözde bir turizm merkezi olma yolunda ilerlemektedir

Antik Kentler

Antiocheia Adcragum: Gazipaşa ilçesinin doğusunda, 18 km uzaklıktaki Güney Köy sınırları içerisindedir Kentin adı Kommagene Kralı 4 Antiochus'dan gelmektedir Kalesi, sütunlu cadde, agora, hamam, zafer takı, kilise, kentin nekropol alanı kalıntıları bulunmaktadır Kentin nekropolünde bölgeye özgü beşik tonozlu, ön avlulu anıtsal mezarlar oldukça iyi korunmuştur

Adanda-Lamos: Antik kent, Gazipaşa ilçesinin 15 km kuzeydoğusundadır Bugünkü Adanda köyünün 2 km kuzeyinde, yüksek ve sarp bir dağın zirvesinde kurulmuştur Kent s***arla çevrilidir Kentin giriş kapısının güneyinde, büyük bir kule bulunmaktadır Kentin diğer kalıntıları arasında doğal kayaya oyulmuş çeşme ve iki adet tapınağı sayabilir Bu kentin nekropolünde de blok taşların oyulması ile yapılmış yekpare lahitler önemli kalıntılar arasındadır Kalıntılar, dağlık Klikya bölgesinin kültürünü ve sanatını en iyi şekilde yansıtmaktadır

Nephelis: Antik kente ulaşım, Gazipaşa-Anamur 12 km'sinden sonra Muzkent Köyünün içinden geçerek güneye sapan yaklaşık 5 km stabilize bir yol ile sağlanmaktadır Kent, akropol ve doğu-batı boyunca uzanan kalıntılardan oluşmaktadır Kentin ayakta kalabilmiş yapıları Orta Çağ Kalesi, Tapınak Odeon Sulama sistemi ve nekropol alanlarıdır

Selinus: Gazipaşa Plajının bulunduğu Hacımusa Çayının güneybatısındaki yamaçlarında yer alan antik Selinus kenti, dağlık Klikya bölgesinin en önemli kentlerinden biridir Kentin akropolü tepeye kurulmuştur Tepe üzerindeki Orta Çağ Kalesinin sur duvarları ve kuleleri oldukça iyi korunmuştur Akropol, içerisindeki kilise ve sarnıç günümüze kadar gelebilmiş önemli yapılardandırKentin diğer yapıları hamamlar, agora, İslami Yapı (Köşk), su kemerleri ve nekropol'dur Alanya Müzesindeki ostoteklerin çoğunluğu Selinus Nekropolünden getirilmiş olup, burada ostotek atölyesinin varlığını sürdürmektedir

Kumluca: Alakır Çayı ile Gavur deresinin dağlardan sürükleyip getirdiği alüvyonlu bir ovada yeralan Kumluca Finike ve Elmalı İlçeleri ile çevrelenmiştir Kumluca sahil boyunca plajlar, konaklama tesisleri ve koylara sahiptir Kumluca'nın 27 km kuzeyinde yeralan Altınkaya yaylası, Alabalık üretme çiftliği, Sedir Ormanları ve bol suları olan güzel bir yayladır Korydalla ve Olympos Antik kentleri Kumluca ilçesi sınırlarında yer almaktadır

Alanya: Alanya, geniş plajları, tarihi eserleri, modern otel ve motellerin sayısız balık lokantaları, kafe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezidir Gelenleri ilk karşılayan, Alanya Yarımadası'nın üzerinde bir taç gibi kurulmuş olan ve 13 yüzyıldan kalma şahane Selçuklu Kalesidir Etkileyici kalenin yanı sıra eşi benzeri olmayan tersanesi ve anıtsal güzellikteki sekizgen Kızıl Kule görülmeye değerdir

Limanı çevreleyen kafeler ve barlar akşam saatlerinde liman yolu boyunca el sanatları, deri, giysi, mücevherat, el çantaları ve yöreye özgü ilginç renklere bezeli su kabaklarının satıldığı butikler yer alır Eğer mağaraları keşfetmekten hoşlanıyorsanız Damlataş Mağarası'nı gezmeniz gerekir Mağara yakınında Etnografya Müzesi yer almaktadır Tekneyle üç deniz mağarasına ulaşabilirsiniz: fosforlu kayalarıyla Fosforlu Mağara, korsanların kadın esirleri tuttukları Kızlar Mağarası ve Aşıklar Mağarası

Alanya'nın 15 km doğusunda yer alan Dim Çağı Vadisi gölgelerin serinliğinde dinlenmek için ideal bir yerdir Tüm sahillerinden denize girilebilen Alanya tam bir güneş, deniz, kum cennetidir

Finike: Finike, Antalya iline bağlıdır Portakalları ile ünlü Finike tarihle, doğa ve denizin birleştiği bir turizm beldesidir Portakalları ile tanınan kent, Limyra kenti kalıntıları ve Arykanda antik kenti kalıntıları ile ilgi görmektedir

Kaş: Likya'nin önemli kentlerinden olan Kaş, ilçeyi çevreleyen Antik Döneme ait kentler ve tarihsel degerlerle doyumsuz kültür seyahatleri; Akdeniz'in derinlerde yarattığı heyecanlari doruklarda hissettiren sualtı dalışları; nehirlerde yapılan macera dolu 'kano t***arı', ekolojik uyumun keşfedildiği 'doğa yürüyüşleri'; derin ve karanlık mağaralara teknik donanımlı mağara dalışları; yüksek dağlardan turkuaz rengli suların manzarasına süzülen 'yamaç paraşütü'; Akdeniz'de değerli taşları andıran adalar ile çevreye yapılacak 'Mavi Yolculuk ve tekne t***arı; damak tadınıza uygun deniz ürünleri ve dağlarda yetişen kokulu otlarla tatlandırılan yöresel yemeklerden oluşan mönüsü; yüzlerce yılın mirası, el sanatlarının çeşit ve güzelliği; Kaş'ın bağlı olduğu Antalya ve ilçelerine ait turizm merkezleri ile tabiat, tarih ve kültür zenginliğini, alternatif turizm imkanları ve çevresinde yer alan turizm merkezlerinden oluşan renkli yelpazesi" ile düşsel bir mekandır

Manavgat: Antalya İline bağlı olan Manavgat tarih ve doğanın içiçe girdiği her türlü turizm aktivitesinin yapılabildiği bir turizm merkezidir

Serik: Antalya'nın ilçesi olan Serik, önemli Pamfilya kenti olan Aspendos'u barındırmaktadır Günümüze kadar bozulmadan ulaşan, mükemmel akustiğe sahip Aspendos Tiyatosu, bugün önemli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır

Kale (Demre): Antalya, iline bağlı olan Kale Noel Baba' nın yaşadığı yer olarak önemli bir inanç turizmi beldesidir

NASIL GİDİLİR

Karayolu Antalya Türkiye'nin her yöresi ile karayolu bağlantısına sahiptir İstanbul ve Ankara gibi büyük merkezlerden karayoluyla bölgeye geliş için en uygun yol, Afyon - Burdur - Antalya yoludur

Otogar Tel: (+90-242) 331 12 50

Demiryolu Antalya'da tren istasyonu yoktur En yakın tren istasyonu Burdur'dadır

Havayolu Antalya Havalimanı hizmet vermektedir

DHMİ Antalya Havalimanı İç Hatlar Terminali Tel : +90- (242) 330 30 30

Bayındır Antalya Dış Hatlar Terminali Tel: +90- (242) 330 36 00

Denizyolu Antalya Limanı Türkiye'nin önemli deniz kapısıdır

Liman Başkanlığı Tel +90-242) 259 12 12

GEZİLECEK YERLER

Tarihi ve Kültürel Çevre

S***ar Bu s***ardan günümüze şehrin içindeki birkaç burç ile Hadrian Kapısı ve yanındaki kuleler, limana bakan büyük kule ve liman s***arının bazı parçaları kalabilmiştir İki surdan biri yat limanını, diğeri şehri at nalı gibi kuşatır Kale Kapısı Meydanında ayakta kalan kulelerden birisi saat kulesi olarak kullanılmaktadır S***arın kente girişi sağlayan dört kapısı vardır

Kaleiçi Bugün Antalya'nın "Tarihi Çekirdek Kenti" olan ve "Kaleiçi" adıyla tanınan semti büyük bir kısmı yıkılmış ve yok olmuş iki s***a çevrilidir İç sur, yarım daire şeklinde yat limanını kuşatır Restorasyon çalışmaları sonucunda Kaleiçi, pansiyonları, barları, çarşısı ile turizm merkezi haline gelmiştir Liman ise yat limanı olarak düzenlenmiştir Keleiçi restorasyon çalışmalarından dolayı Turizm Bakanlığı'nı 28 Nisan 1984 de FİJET tarafından Altın Elma (Turizm Oskarı) ödülü verilmiştir

Hadrianus Kapısı Zamanımıza kadar yanlarındaki iki kule ile sağlam kalan tek kapı Üçkapılar veya diğer adı ile Hadrianus Kapısı olup, Pamphylia'nın en güzel kapısıdır MS 130 yılında imparator Hadrianus'un Antalya'ya gelişi onuruna yapılan kapı, sütunları hariç, tamamen beyaz mermerden yapılmıştır Oyma ve kabartmaları olağanüstüdür

Eski Antalya Evleri Yazların çok sıcak ve kışların ılık geçtiği Antalya'da evlerin yapımında soğuktan çok, güneşi önlemeye ve serinlik sağlamaya önem verilmiştir Gölgeli taşlıklar ve avlular hava akımını kolaylaştıran özelliklerdir Depo ve hol görevi yapan girişi ile üç kat üzerine kurulmuştur

Müzeler ve Örenyerleri

Müzeler

Antalya Müzesi

Adres: Konyaaltı Cad Antalya

Tel: (242) 238 56 88-89

Faks: (242) 238 56 87

Side Müzesi

Adres: Selimiyeköyü Manavgat - Antalya

Tel: (242) 753 10 06

Faks: (242) 753 27 49

Alanya Müzesi

Adres: Hilmi Bağcı Cad Alanya - Antalya

Tel: (242) 513 12 28

Perge Müzesi

Noel Baba Kilisesi

Dim Mağarası

Perge

Antalya'nın 18 km doğusunda, Aksu Bucağı'nın sınırları içindedir Kilikya - Pisidya ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir Şehrin kuruluşu diğer Pamphylia şehirleriyle aynı zamana rastlar (MÖ 7 yy) Ana tanrıçası Perge Artemisi olan Perge hristiyanlar için önemli bir kent idi MS Aziz Paulos ve Barnabas Perge'ye gelmiştir Magna Plancia gibi kimi zenginler Perge'ye önemli anıtlar kazandırmışlardır

İlk kazıların 1946 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından başlatıldığı Perge'de önemli kalıntılar şunlardır:

Tiyatro: Cavea, orkestra ve scene olmak üzere üç ana bölümden oluşur 12,000 seyirci kapasitelidir Alt tarafta 19, üstte 23 oturma sırası vardır

Stadion: 34 x 34 m boyutlarındadır Tonozlar üzerinde onüç oturma sırası vardır Doğu ve satı tarafa otuzar, kuzeyde ise on tonoz bulunmaktadır Her üç tonozdan biri Stadion'a giriş, diğer ikisi ise dükkan olarak kullanılmaktadır

Agora: Şehrin ticari ve politik merkezidir Ortadaki avlunun etrafında çepeçevre dükkanlar vardır Bazı dükkanların tabanı mozaikle kaplıdır Meydanın ortasında 1340 m Çapında yuvarlak bir yapısı olan agora 76 x 76 m boyutlarındadır

Sütunlu Cadde: Aropol eteğinde nympheum arasında uzanır Ortasında 2 m genişliğinde bir su kanalı caddeyi ikiye ayırır

Perge'deki diğer yapılar, nekropol, s***ar, gymnasium, hamam, anıtsal çeşme ve kapılardır

Sillyon

Aksu'nun 13 km kuzeydoğusunda Yanköy yakınlarındadır Kent, Aspendos ve Perge yönünde, yüksekte duran bir plato üzerine, MÖ 14yyda kurulmuştur Çeşitli uygarlıkları yaşayan kentten Selçuklular da yararlanmıştır Stadyum, cimnazyum, kuleler, Selçuklu Mescidi ve sahne kısmı yok olan bir tiyatro geriye kalan kalıntılardır

Termessos

Termesos Antalya'ya 34 kilometre mesafedeki bir Doğal Park olan Güllük Dağı içerisinde batı tarafında 1050 metre yükseklikte bir plato üzerindedir Termesos Anadolu'nun içlerinden gelen Solymler tarafından kurulmuştur

Önemli kalıntılardan olan 4200 kişi kapasiteli tiyatro, İmparator Augustus tarafından MS 1yy ın hemen başlarında yaptırılmıştır Üstü örtülü meclis toplantı binası olan Odeon'un 600 kişilik oturma yeri bulunmaktadır Birbirine bağlı beş sarnıçtan oluşan yer altı sarnıcı su depolamak ve zeytinyağı saklamak için kullanılmıştır

Batı tarafı açık, diğer tarafları sütunlu galerilerle çevrili Agora; 6 m yükseklikteki platform üstünde oturan kahramanlık anıtı Hereon, Korint düzenli tapınak, Zeus Solymeus Tapınağı, Küçük ve Büyük Artemis Tapınakları, Gymnasium, gözetleme kuleleri diğer önemli kalıntılarıdır Bunların dışında pek çok anıt ve 1200 ün üzerinde kaya mezarı bulunmaktadır

Olympos

Antik Likya'nın en önemli liman kentlerinden olan Olympos, tarih boyunca mitolojiyeye konu olmuştur Konumunun elverişliliği nedeniyle korsanların barınağı olan Olympos, bugün sahip olduğu tarihsel değerleri, 3200 m'lik mutteşem sahili, endemik bitkileri, Caretta caretta'ları Khimaira'sı, tüm sportif etkinliklere olanak veren muhteşem doğası ve pansiyon olarak kullanılan meşhur ağaç evleri ile tüm dünyaca bilinmektedir

Ariassos

Antikite'den kalma Ariassos, Antalya-Burdur otoyolu'nun 48 kilometresinde, sola dönülen bir sapaktan bir kilometre mesafededir Bir dağın yamacında kurulmuş olan şehir hamamları, kaya mezarları açısından görülmeye değerdir

Phaselis

Phaselis'e Antalya-Kemer otoyolu'nun 57 kilometresinde sola bir kilometre döndükten sonra ulaşılır Rodoslular tarafından milattan önce 7 yüzyılda kurulan kent Doğu Likya'nın en önemli liman kenti olarak bilinir Üç iskelesi bulunan antik kentin içinde 20-24 genişliğinde bir cadde bulunmaktadır Caddenin batı ucundan Hadrian geçidi, sağ ve sol yanlarından ise dükkanlar ve hamamlar bulunmaktadır Kente kara ve denizyolu ile ulaşmak mümkündür

Limyra

Milattan önce 5 yüzyıldan beri varolduğuna inanılan kent Kumluca-Finike Karayolu'nun 11 kilometresindedir 141 yılında yaşanan depremde önemli bir hasar görmüş kent ayakta kalmayı başarmış fakat 7 ve 9 yüzyılda Arap işgaline uğramasının ardından boşalmıştır Kent üç parçadan oluşmuştur Acropolis, yerleşim birimleri ve necropolis

Arycanda

Kumluca-Finike otoyolunun Turunçova mevkiine 26 kilometre uzaklıktadır Akarçay vadisini kontrol eden kentin tam olarak ne zaman kurulduğu bilinmemektedir Buluntulara göre kentin milattan önce 5 yüzyılda varolduğu düşünülmektedir MS 240 yılında yaşanan depremde önemli ölçüde zarar gören kent 11 yüzyıla kadar canlılığını sürdürmüştür Bizans döneminde Aalanda olarak bilinen kentin birçok binası iyi korunmuş durumdadır

Demre (Myra)

Finike'ye 25 km Kaş'a 48 km uzaklıktaki Demre, Likya uygarlığının 6 büyük şehrinden biridir İlk kez MÖ 5 yüzyılda yerleşim merkezi haline gelen Demre, önceleri deniz kıyısındayken, Demre çayının getirdiği alüvyonlar sonucunda denizle olan bağlantısı kesilmiştir Şehir MS 9 yüzyıldaki Arap istilaları sonrasında terkedilmiştir Kaya mezarları, tiyatro ve St Nicholas kilisesi görülmeye değer yapılardır Hadrian tarafından yaptırılan içinde tahıl ambarı da bulunan Andriake limanının Demre ile bağlantısı vardır

St Nicholas Kilisesi

Yaygın olarak Noel Baba olarak bilinen St Nicholas MS 245'te Fethiye yakınlarında Patara'da doğmuş ve MS 363'de ölmüştür Zengin bir ailenin iyi eğitilmiş oğlu olan StNicholas hayatını insanlara özellikle de çocuklara ve denizcilere yardıma adamıştır Bu yardımlarının sağladığı ünü bugüne dek Noel Baba efsanesi olarak gelmiş ve güncelliğini korumuştur

Demre rahibi olarak insanlara dini ve sosyal yardımlarda bulunan St Nicholas ölünce Demre'ye gömüldü ve mezarının yanına adına bir kilise inşaa edildi 1080'de İtalyan korsanlar bazı kemikleri Bari'ye kaçırdılar Ancak kalan bazı kemik parçaları bugün Antalya Müzesindedir

İlki 5-7 Aralık 1983 yılında yapılan Noel Baba sempozyumu, o günden beri değişik din ve eğitimlerden gelen insanların katılımıyla her yıl tekrarlanıyor Bu sempozyumda St Nicholas'ın çizgisinden gidilerek değişik din ve inançlardan olan insanlara barış, dostluk ve kardeşlik çağrısı yapılıyor

Simena (Kale)

Güzelliğini, tarihi, denizi ve güneşinden alan Simena'ya Üçağız'dan deniz yoluyla da ulaşılabilir Karşısındaki Kekova adasında bulunan ve Akdeniz'in büyüleyici mavisinin altında yer alan batık şehri ve antik kalıntılar görülmeye değerdir Tarihi Likya uygarlığına kadar uzanan Simena'da pek çok uygarlık kalıntılarına rastlamak mümkün Kayalara oyulmuş tiyatro ve s***ar bunlardan yalnızca birkaçıdır

Kekova

Kaş-Demre arasındadır Akdeniz'de Üçağız Köyü karşısında kıyıya 500 m olan adada bulunan batık Antik Kenttir

Patara

Kalkan-Fethiye yolunda, Kalkan'dan yaklaşık 10 km önce ve güneyde yer alır Patara Şehrin merkezinde bulunan renkli seramikler, şehrin tarihinin MÖ 5 yüzyıla dek uzandığını göstermektedir St Nicholas'ın doğum yeri olmasının yanı sıra, Büyük İskender zamanının önemli bir liman şehriydi Biri Patara'ya giden üç kapılı s***ar MS 110'da Vali Modestus tarafından yaptırılmıştır En önemli kalıntılarından biri antik Patara Tiyatrosudur

Xanthos

Xanthos nehrinin vadisine kurulan şehir Likya uygarlığının en eski ve en büyük şehridir MÖ 4292'daki Pers istilalarına kadar bağımsız olan Xanthos, şehirlerini istilacılara karşı cesurca savunmuş ancak başarılı olmayacaklarını anlayınca önce kadınlarını öldürmüşler ve kendilerini ateşe atarak topluca intihar etmişler Daha sonra Bölgeye göç eden 80 aile şehri yeniden kurmuş fakat yaklaşık 100 yıl sonra şehir bir yangınla yerle bir olmuştur Yeniden inşaa edilen şehir batı ile ilişkilerini güçlendirerek, önemli bir merkez haline gelmiş ancak şansızlıklarından kurtulamamıştır Brutus'un vergilerine direnince, şehir tahrip edilmiş ve halk savaşa sürüklenmiş ve Xanthos felaketler şehrine dönüşmüştür

Şehir Likya merkezi etrafında oluşmuştur ve dışında da kalıntılar vardır Tiyatronun batısındaki kalıntılar bugün de ilgi çekmektedir Kayalar üzerindeki Harpy heykeli en önemli eserlerden biridir Orjinali İngiltere'de British Museum'da bulunan eserin yerinde yalnızca kopyası vardır

Kaş (Antiphellos)

Likya şehirlerinden biri olan Kaş'ın adı taşlık yer anl¤¤¤¤¤ gelen "Phellos" tan gelir Kaş bugün iyi korunmuş kaya mezarları ve tiyatrosuyla görülmeye değer bir sahil kasabasıdır

Side

Manavgat-Side

Aspendos

Antalya'nın 48 km doğusunda, Serik ilçesinde yeralan antik kentin kalıntıları büyük ölçüde ayaktadır

Serik İlçesi-Aspendos

CAMİLER VE KİLİSELER

Yivli Minare ve Külliyesi, Kesik Minare Camii, Bali Bey Camii, Muratpaşa Camii, İskele Camii, Karatay Medresesi, Ahi Yusuf Mescidi ve Türbesi önemli olanlardır

HANLAR

Evdir Han Antalya'dan kuzeye giden yolda ilk durak yeri Evdir Handır Bugünkü Antalya-Korkuteli karayolunun 1 km doğusunda ve Antalya'ya 18 km uzaklıktadır En fazla dikkati çeken kısmı sivri kemerli portalı olan Evdir Han 1210-1219 tarihleri arasında İKeykavus tarafından yaptırılmıştır

Kırkgöz Han Antalya - Afyon arasındaki ikinci durak yeri Kırkgöz Han'dır Kırkgöz Han Antalya'ya 30 km uzaklıkta bulunan Kırkgöz'de Pınarbaşı mevkiindedir Çok sağlam bir durumdadır

MİLLİ PARKLAR VE KORUNAN ALANLAR

Düden Şelaleleri Şehir merkezine yaklaşık 10 km uzaklıktadır 20 m yükseklikten dökülen şelalenin ana kaynağı "Kırkgöz Mevkii"ndedir Aşağı Düden Şelalesi ise Lara yolu üzerinde merkeze 8 km uzaklıktadır Yaklaşık 40 mlik bir falezden denize dökülür

Altınbeşik Mağarası Milli Parkı

Beydağları Milli Parkı

Güllük Dağı Milli Parkı

Köprülü Kanyon Milli Parkı

Kurşunlu Şelalesi Tabiat Parkı

Alacadağ Tabiatı Koruma Alanı

Çığlıkara Tabiatı Koruma Alanı

Dibek Tabiatı Koruma Alanı

MAĞARALAR

Antalya ili sınırlarında turizme açılmış pek çok mağara bulunmaktadır

YAYLALAR

Genel olarak 1000 m ve daha fazla yüksekliği olan, yaz ayları oldukça serin geçen, Toros Dağları'ndaki yaylalarda, Antalyalılar ve Yörükler yaz mevsimini geçirirler Bölgedeki başlıca yaylalar Bakırlı, Fesleğen, Yeşil Yayla, Saklıkenttir

SPORTİF AKTİVİTELER

Kayak Merkezi

Coğrafi konumu nedeni ile 4 mevsimin aynı anda yaşanabildiği Antalya'da, sahilde denize girerken, Antalya'ya 50 km uzaklıktaki Saklıken'te kayak yapmak mümkün olmaktadır

Saklıkent Kayak Merkezi

Dağcılık ve Tırmanma

Toros Dağlarının uzantılarından Beydağları Antalya il sınırları içindedir 600-3086 m yükseklikleri arasında yer alan dağlar jeologlar ve coğrafya bilimciler için değişik olanaklar sunar Tekedoruğu, Bakırlı Dağ, Tahtalıdağ ve Kızlar Sivrisi önemli doruklardır En yüksek doruğu 3086 m ile Kızlar Sivrisi'dir Dağcılar bu doruğa sedir ormanları ile kaplı Çamkuru Vadisi'nden ulaşılır Dağa tırmanış bir gün içinde tamamlanabilir

Beydağları

Rafting

Köprülü Kanyon Milli Parkı sınırlarındaki Köprüçay, ülkenin en ilgi çekici rafting merkezlerindendir Antalya'nın önemli turizm merkezlerinden olan Manavgat ilçesi sınırlarında akan Manavgat Çayı, rafting için elverişli park***ara sahiptir

Köprüçay

Manavgat Çayı

Sualtı Dalış

Antalya kıyılarındaki pek çok noktadan sualtı dalış yapmak mümkündür

Antalya Dalış Noktaları

Avcılık

Kıyı boyunda ve yaylalarda bol miktarda keklik, sülün, ağaç güvercini, bıldırcın, üveyik, kayalık kesimlerdi ve ovalarda yaban güvercinleri, çulluk, turaç, karatavuk vardır

Göller ve gölcüklerde yaşayan çok sayıda yaban ördeği ve yaban kazı kış aylarında kıyılara inerler Sahilin ormanlık kesiminde geyik, tilki, sansar, alageyik, sincap, yaban keçisi, dağlarda ise ayı, kurt türleri bulunur

Balıkçılık

Görmek isteyeceğiniz her türlü balığı Antalya sularında bulabilirsiniz Akay, avcı, çipura, fangri, iskarmaç, iskorpit, isparit, istavrit, kılıç, kırlangıç gibi balıklar ve Akdeniz'e özgü girida balığı çok lezzetlidir Akarsuların denizle birleştiği yerde özellikle levrek ve kefal bulunur Turna, pisi, izmarit, böcek, istakoz ve kerevit de yakalanabilir

Antalya bir alabalık cennetidir Bölge çaylarında bol miktarda bulunan alabalıkların yanısıra kefal, levrek, sazan ve yılan balıklarını da çeşitli akarsu ve göletlerde görmek mümkündür

Gençlik Kampları

Antalya Kemer ilçesinde gençlerin faydalanabileceği Orman kampları bulunmaktadır

Orman Kampları

COĞRAFYA

Akdeniz Bölgesinin en önemli kentlerinden olan Antalya'nın kara sınırını Toros sıradağları oluşturur İl bu kesimde, batıdan doğuya doğru Muğla, Burdur, Isparta, Konya ve İçel illeri, güneyde Akdeniz ile çevrelenmektedir

İl topraklarının üç tarafı yüksek dağlarla çevrilidir En yüksek dağı Beydağı (3085m) ve Akdağ (3075m) dır Bu dağların tümüne Güney Toroslar denilmektedir Batıdan Eşen Çayı'ndan doğuda Kaledron (Kaldıran) Çayı'na kadar uzanan kıyı bandından kuzeyinde ovalar yer alır İl sınırları içinde belli başlı akarsuları ise Alara Çayı, Dimçay, Manavgat Irmağı, Köprüçay, Eşençay ve Devrense Çayı'dır Yörenin bitki örtüsünü oluşturan maki türleri Toroslar'ın etekleri boyunca ve yamaçlarında 300 mye kadar görülürler Bu türler arasında ladin, katran ardıcı, mersin ve kocayemiş sayılabilir

Antalya ilinde iki iklim hüküm sürer Sahil bölgesinde tipik Akdeniz iklimi: yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır Yukarı bölgede Akdeniz iklimi ile İç Anadolu iklimi arasında geçiş teşkil eden kara iklimi hakimdir

TARİHÇE

Antalya adını kurucusu, Bergama Kralı II Attalos'dan alır Attalos'a atfen Attalia adını alan kente Türkler önce Adalya daha sonra da Antalya adını verirler

Yapılan arkeolojik kazılarla Antalya ve bölgesinde günümüzde 40 bin yıl önce insanların yaşadığı kanıtlanmıştır Antalya'nın 27 km kuzeybatısında, Yağcılar sınırları içindeki Karain Mağarasında bulunan kalıntılar Paleolitik, Mezolitik, Neolitik ve bronz çağlarına aittir

MÖ 2000 yılından bu yana bölge, sırası ile Hitit, Pamphylia, Lykia, Kilikya gibi kent devletleri, Pers, İskender, Antigonos, Ptolemais, Selevko, Bergama Krallığı egemenliklerini tanımıştır MS 7 yüzyıldan sonra bölge Selçuklular ile Bizanslılar arasında sık sık el değiştirmiş, 1207 yılında Selçukluların eline geçmiştir Bunu Tekelioğulları, Osmanlılar, Karamanoğulları, sonra tekrar, Osmanlı egemenlikleri izlemiştir

NE YENİR

Kırsal alanda yaşayan yörüklerin beslenme biçiminin temelini hayvancılık ve buğdaydan elde edilen besinler belirler Kıyı şeridinde az da olsa yaş sebze üretilmesine karşın iç bölgelere gidildikçe buğday ve kuru sebze ağırlık kazanır

Günümüz beslenme düzeninde yerlerini koruyan yerel yemeklerin başlıcaları şunlardır: Kölle (buğday, fasulye, nohut ve bakla haşlaması), saç kavurması, domates civesi, hibeş, arapaşı, tandır kebabı, tatlılardan isa patlıcan, bergamut ve turunç reçeli sayılabilir

Antalya'dan Yemek Tarifleri

Kulaklı Çorba

Malzemeler:

1 su bardağı nohut

6 su bardağı su

250 gr kuşbaşı et

2 yemek kaşığı margarin

tuz, karabiber

Terbiyesi için:

2 adet yumurta

2 diş sarımsak

2 yemek kaşığı un

1 adet limonun suyu

2 yemek kaşığı yoğurt

Hamuru için:

1 adet yumurta

2 su bardağı un

1 çay bardağı su

tuz

Hazırlanışı:

hamur malzemesi kulak memesi kıvamında yoğrulur Yarım saat dinlendirdikten sonra erişteden biraz büyük boyutta şeritler kesilir ve bir tepsiye konup nemini atması sağlanır Geceden ıslatılan nohut ile kuşbaşı et birlikte haşlanır Yeterince piştikten sonra kestiğiniz ham***ar, tuz ve karabiber ilave edilir Diğer tarafta un kavrulur Sarımsak eklenir Ayrı bir kapta yumurta, limon suyu, yoğurt çırpılır Bu karışıma unlu karışım da ilave edilir ve haşladığınız etli nohutların üzerine yavaş yavaş dökülür, iyice karıştırılır Tavada çok az bir yağda nane kızdırılıp çorbanın üzerine dökülerek servis edilir

Antalya Piyazı

Malzemeler:

2 su bardağı kuru fasulye

1 su bardağı tahin

3-4 yemek kaşığı sirke

2 adet soğan

2 adet yeşil biber

1 adet limonun suyu

tuz, pul biber

Hazırlanışı:

Akşamdan ıslatılan fasulyeler haşlanır Soğan, yeşil biber ince ince kıyılır Tüm malzemeler karıştırılır ve servis tabağına alınır Üzeri maydanoz yaprakları ile süslenerek servis edilir

Çökelekli Biber Dolması

Malzemeler:

10 adet dolmalık biber

15 yemek kaşığı tepeleme çökelek

1/2 demet maydanoz

4 adet domates

2 adet soğan

2 yemek kaşığı sıvıyağ

1 çay kaşığı kimyon

1 çay kaşığı karabiber

tuz

Hazırlanışı:

soğanlar yemeklik doğranır ve yağda pembeleşene kadar kavrulur Domatesler küçük küçük doğranır ve soğana katılır Domatesler pişene dek kavurma işlemine devam edilir Domatesler pişince ateşten alınır ve soğumaya bırakılır Bu karışıma kıyılmış maydanoz, çökelek, kimyon, tuz ve karabiber ilave edilir Dolmalık biberlerin içleri temizlenir ve hazırlanan karışım ile doldurulur Bir fırın tepsisine dizilir çok az su ilave edilerek fırında yaklaşık 30 dakika pişirilir

Hibeş

Malzemeler:

1 su bardağı tahin

1 su bardağı su

1 adet limonun suyu

kimyon, kırmızıbiber

Hazırlanışı:

Bir kapta tahin ile limon suyu karıştırılır Su ilave edilerek iyice karıştırmaya devam edilir Kimyon ve kırmızı toz biber eklenir, servis tabağına alınır Üzeri kimyon ve kırmızı toz biber ile süslenerek servis edilir

NE ALINIR

Antalya'da yerli ve yabancı turistlerin her çeşit ihtiyacını karşılayabilecek satış mağazası vardır Antalya hemen her türlü meyve ve sebzeden yapılan reçelleri ile ünlüdür Antalya'ya özgü turunç, bergamut, patlıcan, karpuz reçelleri en önemlileridir Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı satış mağazalarında ve Kaleiçindeki dükkanlarda Türkiye'ye özgü hediyelikler bulunabilir Yörenin kök boyası ile boyanan "Döşemealtı Halıları" da çok ünlüdür

YAPMADAN DÖNME

Antalya'nın her köşesine dağılmış antik kentlerini gezmeden,

Antalya Müzesini görmeden,

Saklıkent'e gitmeden,

Kaleiçi ve Eski Antalya Evlerini görmeden,

Akseki İlçesinde Kardelen çiçeğinin fotoğrafını çekmeden,

Döşemaltı halısı almadan,

Yöre reçellerini tatmadan,

dönmeyin

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Denizli

Denizli, Türkiye'nin Ege Bölgesi'nin güneybatısında bulununan, turizm ve sanatı açısında gelişmiş bir ildir Plaka numarası 20'dir

Coğrafi Konumu
Anadolu Yarımadası'nın güneybatı, Ege Bölgesi'nin güneydoğusunda yer almaktadır Ege, ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit durumundadır Denizli İli'nin her iki bölge üzerinde de toprakları vardır Denizli ili 28o38' - 30o05' doğu meridyenleri (doğu uç noktası; Çivril ilçesi Gümüşsu - Gökgöl Koyu Dinar sınırında Efekli Tepe, batı uç noktası; Buldan ilçesi Alandız Koyu, Manisa - Sarıgöl sınırında Tezek tepe) 38o29' - 38o52' kuzey paralelleri (Kuzey uç noktası; Çivril Çapak Koyu, Afyon sınırında Avgan Damları mezarlığı, güney uç noktası; Çameli - Muğla sınırında Karabayır Koyu) arasında yer alır Denizli ili doğuda Burdur, Afyon; batıda Aydın, Manisa; güneyde Muğla; kuzeydoğuda Uşak illeri ile komşudur Yüzölçümü 11868km2, denizden yükseltisi ise 428m'dir

İklimi
İli Ege Bölgesinde olmasına rağmen, Ege Bölgesinin iklimi tamamen görülmez Kıyı kesimlerinden iç bölgelere geçit yerinde olduğundan az da olsa iç bölgelerin iklimi hissedilir Ege Bölgesi ikliminden sıcaklık olarak biraz düşük farklılıklar görülebilir Denizli'de dağlar genel olarak denize doğru dik olduğundan, denizden gelen rüzgarlara açık bulunmaktadır Kışlar ılık ve yağışlı geçmektedir

Nüfus
İlin 2000 yılı nüfus sayımı sonucuna toplam nüfusu 850029'dir İl merkezi nüfusu 275480, ilçe ve beldeler nüfusu toplamı 410796, köyler nüfusu 432346'dür Nüfus yoğunluğu % 73'dür Merkez hariç 18 ilçe, 100 Belediye, 372 köyü vardır İçişleri Bakanlığı'nca sürdürülen MERNİS Projesi çalışmaları neticesinde ilde de tüm vatandaşların % 97'sine vatandaşlık numarası verilerek nüfus işlemlerinde gerekli serilik sağlanmış ve işlemler sorunsuz olarak sürdürülmektedir

Tarihçe
Denizli'nin Adı ve Yeri
Denizli şehri, ilk defa bugün şehrin 6 km kuzeyinde, Eskihisar Köyü civarında kurulmuştur Bu şehir MÖ 261 - 245 yılları arasında, Suriye Kralı II Antiokhos tarafından kurulmuştur II Antiokhos kente karısı Laodike'nin adını vermiştir Laodike'nin kenti anl¤¤¤¤¤ gelen "Laodikeia" adını alan kent, M S 7 yüzyılda büyük bir depremle yıkılınca, kent bugünkü Kaleiçi mevkiine taşınmıştır Türkler Denizli havalisini zaptettikten sonra, kenti "Ladik" adıyla anmışlardır

Denizli adına, tarihi kaynaklarda başka başka isimler olarak rastlamaktayız Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi seciye sicilleri Ladik ismini vermektedir İbni Batuta'nın seyahatnamesinde Tunguzlu denilmektedir Mesalikullebsar'da da Tunguzlu olarak kaydedilmiştir
Timurlenk'in zafernamesini yazan, Serafettin Zemdi Tenguzlug ve Tonguzlug gibi iki isimden bahsetmektedir Tensiz kelimesi eski Türkçe'de Deniz demektir Tunguzlu ise bugünkü imlasıyla Denizli demektir Netice olarak Denizli adi, Tunguzlu ve Tunguzlu kelimelerinin zamanla ağızdan agıza, Denizli kelimesi haline gelmesinden bugünkü şeklini almıştır

İlk Fetihler
Denizli ve havalisinde Türkler ilk defa 1070 yılında görüldüler Afşin Bey bütün Anadolu'yu kastettikten sonra Laodikya'yı yağma ederek, Honaz'ı zaptetmiştir 1071 yılından sonra Denizli ve çevresi Kutalmışoglu Süleyman Bey'in mahiyetindeki beyler tarafından fethedilmiştir
1097 yılında Bizans İmparatoru Aleksis Komnenos, Yuannis Dukas'ı Batı Anadolu'nun fethi için görevlendirdikten sonra bu yöre Bizanslılar'ın eline geçti Bu sırada Türk kuvvetleri Orta Anadolu'da bulunuyordu Bizanslıların elinde kısa bir süre kalan bu güzel beldemiz 1102 yılında yeniden Kılıçarslan tarafından zapt edilmiştir Bu tarihten sonra Türk kuvvetleri Alparslan'ın komutasında Bizans topraklarına sürekli akınlar yapıyordu 1119 yılında Bizanslılar, büyük bir ordu ile Denizli ve havalisine saldırdılar Az sayıda Türk kuvvetlerine sahip olan Alplara bu yöreyi terketmek zorunda kalmıştır Ertesi yıl tekrar gelen Bizanslılar Uluborlu taraflarına kadar istila ettiler 1147 yılında IIHaçlı Ordusu Fransız Kralı VIILui'nin komutasında, Ege Bölgesi'nden güneye doğru hareket ederek, Denizli civarını işgal etmiştir Buradan Antalya istikametine hareket eden Haçlı Ordusu'nun oncu birlikleri Acıpayam Ovası'nı geçtikten sonra, ordusunun ağırlıkları ve artçı birlikleri ayni yolu takip ederek, Kazıkbeli'nden geçmek için hareket etmişlerdi Fakat orada yapılan çetin gerilla savaşlarında Haçlı Ordusu çok büyük kayıp vermiştir
1177 yılında Bizans İmparatoru Manuel Komnenos, Selçuklu topraklarına yeni bir sefer düzenleyerek Laodikya ve civarını yağma ederek İstanbul'a donmuştur Ertesi yıl Türkler Laodikya'ya gelerek şehri zaptetmislerdir Manuel Komnenos 1176 yılında büyük bir ordu ile Laodikya ve Honaz civarını geri almışsa da Selçuklular'la yaptığı savaşta yenilmiştir IIKılıçarslan bundan sonra sınırlarını genişleterek Bizans topraklarına akınlar düzenlemiştir Atabey komutasında yapılan bu akınlardan Selçuklular büyük ganimetler elde ediyordu Bizanslılar Atabey komutasındaki bu orduyu Sarayköy yakınlarında pusu kurarak mağlup ettiler Bu savaşta Atabey şehit oldu
Bu tarihlerden yavaş yavaş sonra Denizli ilinin doğu kısımlarına Türkler yerleşmeye başladı Böylece Türk akıncıları, Küçük Menderes Vadisi'ne kadar ilerleme fırsatını bulmuşlardır 1190 yılında IIHaçlı Ordusu Laodikya'ya gelmiştir Haçlı Ordusu Komutanı Frederik Barbaros, Bizanslılar tarafından sevinçle karşılanmıştır Buraya yerleşmiş olan Türk boyları, çadırlarını bırakarak dağlara çekilmişler ve devamlı Haçlı ordusuna düzenlemişlerdir Denizli ve havalisi takriben 13 asrın ilk yıllarında Gıyasettin Keyhüsrev tarafından 4 defa fethedilmiştir Diğer bir rivayete göre Laodikyalılar tarafından bir Türk kervanının soyulması üzerine, Selçuklu beylerinden Mehmet ve Servet beylerin komutasında bir Selçuklu Ordusu Laodikya Ordusu'nu yenmiş ve haraç olarak bu bölgeyi antlaşma ile almıştır
Diğer bir rivayet ise şudur: 12yüzyıl sonlarında Bizanslıların Burdur'a kadar ilerlemeleri üzerine Konya Sultanı Osman ve Hüsamettin beyleri bu bölgeye göndermiştir Osman Bey, Acıpayam Ovası'nı, Hüsamettin Bey de Çal taraflarını zaptetmişlerdir Denizli ve havalisinin Selçuklulara bağlı bir beylik halinde teşekkülü Selçuklu kükümdarı Kiyasettin Keyhusrev zamanında, 1207 yılında olmuştur 1209 yılında İznik'i başkent yapan Teodor Laskaris ile Selçuklular'ın arası açılmıştır Kiyasettin Keyhusrev, Laskaris'e Aleksios'us tahtına iadesini isteyince, İznik Devleti ile Selçuklular, Denizli'nin batısında Alaşehir ile Antiokya arasında savaşa tutuştular İlk seferde savası kazanan Türkler yağmaya dalınca hücuma gecen Rum askerleri Kıyasettin Keyhüsrev'i şehit ettiler Böylece savasın sonunda galip gelen Bizanslılar, Bati Anadolu'ya bir sure sahip oldular Selçuklular ile Bizanslılar arasında Denizli ve yöresi sinir olarak kaldı Bugünkü Denizli şehri bu sıralarda kurulmaya başlamıştır
İlk olarak Denizli Kalesi Abdullah oğlu Karasundur tarafından yaptırılmıştır Ayrıca bu devrede birçok camii, han ve çeşme de inşa edilmiştir 13yüzyıl baslarında Denizli ve havalisi yeni göçlerle "Uç Bölgesi" olarak önceden gelenlerle birlikte yoğun bir Türk Topluluğu meydana getirdiler Buradaki Türkmenler Rum diyarını fetheden Türk soyundan çokluk bir kavimdir Bunlar muhtemelen Menderes Nehrinden deniz kıyısına kadar olan yerlerdeki yasayanları yağma ederek çocuklarını Müslümanlar arasında satmayı adet edinmişlerdi Bu sırada Topurlu - Toguzlıdağı eteklerinde 200 bin Müslüman çadırı bulunduğu söylenir Bu Türkmenler uç bolgesinde kona göce yasarlar ve bati sınırlarını muhafaza ederlerdi
1257 yılında Denizli'ye gelen Bizans garnizonu, şehirdeki Türklerin çoğunluğu karsısında uzun sure kalamadı Böylece 1259 yılında Denizli tekrar Türkmenlerin eline geçmiş oldu Bu tarihlerde Denizli etrafında kümelenen Türkmenler, Hulagu Han'a müracaat ederek bu bölge için kumandan istediler Bu konuda ilhanlı Hükümdarı Hulagu de bir ferman çıkararak Kulsak isimli bir zati bu bölgeye göndermiştir Bölgenin merkezi "Asi Karaağaç" diye bilinen Acıpayam yöresidir
Bu Türkmenlerin manevi Türk Lideri "Yatağanbaba " olması muhtemeldir 1261 yılında bu yöredeki Türkmenler, Selçuklular'a bas kaldırınca Selçuklu Sultani Ruknettin ile Moğollar anlaşarak Türkmenleri mağlup ettiler Bu sırada birçok Türkmen Bizans sınırını geçerek yerleşmişlerdir Konya'daki "Cimri İsyanı'nın" bastırılmasından sonra IIKiyasettin Keyhusrev kendisine yardim etmeyen Karaağaç Bölgesi Komutanı Ali Bey'i oldurtmuştur Bundan sonra Denizli germiyanogulları'nın eline geçer Bir sure sonra Konya'ya karsı hareket yapılınca Denizli havalisindeki Türkmenler Karaman, Eşref ve Menteşe Türkmenleriyle birlikte isyan çıkardılar Bunun üzerine ilhanlı Sultani Keyhaku 31 Ağustos 1291 de Türklerin üzerine yürüdü Böylece İlhanlı hakimiyeti bu bölgede başlamış oldu
Bu tarihlerde Germiyanlılar, Alsıroglu'nun kumandasında bugünkü Buldan olan Tripolisi zaptettiler(1306) Böylece Denizli'nin Türkleştirilmesi tamamlanmış oldu 14yüzyılın ilk yıllarında Denizli arazisinin düzlük kısımlarına İnançoğulları yerleşmişti Kuzey doğusunda Germi yan Beyliği bulunuyordu Sucaeddin Bey bir ara istiklal için hareket edince öteden beri Anadolu'da kuvvetli bir birliğin kurulmasını istemeyen İlhanlı Hükümdarı Timur tas 1327 yılında Denizli'ye geldiSuca ettin Bey ona itaat etti Denizli 1366'da bir deprem ile harap olduğu sırada şehir Germiyan hakimiyetine geçmiştir
1391 yılında Yıldırım Bayezit, Denizli topraklarını Osmanlı topraklarına katmıştır 1402 yılında Timur, Ankara Savaşı'nı kazandıktan sonra Denizli'ye gelmiş, burada bir sure kaldıktan sonra İzmir yöresini fethe gitmiş 1403 yılının ilk aylarında tekrar Denizli'ye dönerek çadır kurmuştur Timur bu bölgeyi Germiyanlılara bırakarak ayrılmıştır 1411 yılında bir ara bu bölge Karamanogulları'nın eline geçmişse de 1429 yılında tekrar Osmanlılar'a bağlanmıştır

Türkmenler'e ait beylikler ve kapladıkları sahalar
14 yüzyılın ilk yarısında Türkmenler parçalanmış bir halde bulunuyorlardı Tokça köyündede türkmenler beylikleri kalmışdır ve halen torunları var Türkmenler´den şaban dede türbeside(1074) Tokça köyünde bulunmaktadır
Tokça köyüne türkmenler,imanoğulları,avsarlar, ve horzum beylikleri yerleşmiş Tokça köyü Çivrilden çok daha önçe kurulmuşdurPamukkale Üniversitesinin, 2000 yılındaki araştırmaları sonucunda tokca köyünün 1531 yıllarında kütahya beyligine baglı oldugu belirlenmiş ve o zamana ait haritası bulunmuşturharitayı o dönemde icine alan cevre köylerinden bazıları isıklı kasabasının oldugu yer ŞEHLU karayahşilerin oldugu bölge AHMETLİ ve yine cevrede bulunan YAMANLAR GÖKÇEK bulunmaktadır ve aynı zamanda şu andaki baklan ovasının cok büyük bir bölümünün bataklık oldugu (istiklal şavaşındada tokcaya bataklık yüzünden yunan askerinin gecemedigi rivayet edilir)ve şu anda halen tokca köyünde su sarnıclarının oldugu görülmektedir bu sarnıclarla yavuscada ve daha ilerisinde ismine şu anda ulaşamadıgımız demiryoluna kadar uzanmaktadır bazı bölümlerinin de mezar üstü mevkisinde bulunmaktadır

ÇİVRİLİN İŞGALİ
18 Ocak 1921 Çivril’in Yunan işgaline ugraması sonucunda civril 526 gün işgal altında kalmıştır Çivrilin işgali Uşak istikametinden gelip bulkazı ve ardından 8 Ocak 1921 tarihinde civrili işgal ederler bu işgal ilk etabtaki amacı bölgeyi tanımak ve yunan ordusunun padişah adıyla geldiginin propaganda amaclı kullanıp cevre halkını sindirmektir ama cevre halkının yunanlıların istekleri dogrultusunda olamadıgının anlaşılması sonucunda yunanlıların bu işgali 9 gün sürmüştur yunanlıların tekrar civrile saldırıya gecmeleri yunan 4 alayı ile başlamıştır1 nisan 1921 sabahı Bulkaz istikametinden Çivrile yönelir Türk birlikleriyle ilk catışmaları cabar köyü mevkinde başlar catışmalarda 4 yunan askerinin köylüler tarafından öldürülmesiyle yunan kuvetlerinin 2 yunan suvarisini GÖKBAŞLI mevkisindeki damlarda hayvancılıkla gecinen 6 kişi yunan askerleri tarafında katledilir ve böylece civrilde ilk sehitlerini verir ve olaylar bununlada kalmaz yunan tobcu birliklerinin ateşi eşliginde alatebeden civrile inerler bu catışmalarda cok dramatik olaylar olur 6 türk askeri şehit olurken 20 erde yaralanmıştır acılar bununlada kalmaz o gece cabar köyünü basan yunan işgal kuvetleri 83 mazlum kölüyü yakarak öldürmüşlerdir CİVRİLİN İŞGALİNDE VERMİŞ OLDUGU İLK ŞEHİTLERİ cabar olaylarında 83 gökbaşlı damlarında 6 alatebe icpınar mevkinde 1 asker sanayi bölgesi icinde kalan arazide 1 asker sögutcük mevkide 3 asker catlı yolunda 2 asker şehit eilmiştir şehitlerin cenazelerinin alınmasına izin verilmedigi icin 3 gün bekldikten sonra oldukları yerlere halk tarafında devnedilir bu olaylar civril halkının gözleri önünde gercekleştigi icin uzun zaman hafızalardan silinmemiştirçivril kaymakamlıgı 1984 yılında bu şehit mezarlarının 3 tanesinin yerini belirler şehit mezarları olarak tesçil edilmiştir ama kalan şehit mezarlarının şu anda kesin yerleri bilinmekle berabar tarım alanı oldugu icin yok oluştur

Germiyanoğulları Beyliği
Honaz'dan Buldan taraflarına kadar uzanan bir alanda kurulmuştur

Hamitoğulları Beyliği
Yören dağı-Bozdoğan'ın doğusundaki saha Karaağaç mıntıkasına sahiptir

Tavas Beyliği
Babadağ'ın güneyindeki araziyi, şimdiki Tavas ve Kale ilçelerinin sahalarını kaplamaktadır Denizli şehri Osmanlıların hakimiyetine girdikten sonra, yaşantısına sakin bir şekilde devam etmiştir 1702 - 170 yıllarında vuku bulunan depremlerde 12000 kişi olmuş, o zamanki Kale civarında bulunan şehir oturulamayacak hale gelmiştir Bundan sonra şehir daha yukarıya, şimdiki merkezine doğru çekilmiştir

Ladik Beyliği (İnançoğulları)
Laodikya şehrinin sürekli harpler depremlerle yıkılması üzerine halk Laodikya'nın bağ ve bahçelerinin bulunduğu, bugünkü Denizli'ye gelip yerleşmişlerdir Türkler Laodikya adini kısaltarak Ladik arasında Ladik'te eser bırakmış olan Seyfettin Karasungur'dur 30 yıllık valilik ve komutanlığı sırasında Denizli Kalesi'ni, Akman Kervansaray'ını, birçok çeşme, camii, han ve hamamlar yaptırmıştır Karasungur'un San Kuvvetlerine esir düşmesi üzerine yerine Ladik ve Honaz emimi olarak Sahip Ataoğulları'ndan Tabettin Hasan Nasreddin Ali gönderilmiş Bunların da Cimri İsyanı'nda öldürülmeleri üzerine Ladik emirliğine Ali Bey gönderilmiştir Böylece Sahip Ataogullarının 1277 tarihine kadar Ladik ve Honaz emirliğinde kaldıkları anlaşılmaktadır Sahip Ataoğulları’ndan Ladik Germiyanogulları'na geçmiştir Fakat halkın Germiyanogulları'ndan Ali Bey'i, Giyaseddin IIKeyhusrev'e şikayeti üzerine Ladik tekrar sahip Ataogulları'na geçmiştir
Sahip Ata'nın vezirlikten azledilmesi üzerine(1288) Germiyanogulları Ladik'i tekrar ele geçirmiştir Ali Sirkin kızının oğlu Bedrettin Murad'ı Ladik emirliğine tayin etmiştir Mollaya sinirlenen Selçuklu Sultani Ladik'e kuvvetli bir ordu göndermiş ve burası tekrar geri alınmıştır BU tarihten sonra Sucaettin İnanç Ladik'te 50 yıla yakın beylik yapmış ve adaletli ve iyi idaresi sayesinde halk tarafından sevilmiştir
Ölümünden sonra yerine gecen oğlu Murat Aslan Bey de memleketi iyi idare etmiş, zamanında Türkçe fatiha tefsiri yazılmış, 3 çeşit para basılmıştır Bu paraların biri üzerinde Murat Bey'in adi geçmektedir Ibni Batıda Murat bey;i Denizli'ye gelişinde bugünkü Devlet Hastanesi'nin bulunduğu tepedeki sarayında ziyaret etmiştir Seyahatnamesinde bundan bahsetmektedir Murat Bey'in iktidara geçiş ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmiyor Hatta Murat Bey'in mezarına bile rastlanmamıştır Fakat Hastane yakınındaki Murat dede mezarı, halk tarafından Murat Bey'e addedilmekte ve ziyaret edilmektedir Buğun Denizli'de Murat Dede adıyla bir mahalle bulunduğundan, bazı kaynaklara göre bu mezar Ladik Beyliği ile ilgi derecesi tespit edilemeyen ve Hisar Savası'nda ölen Murat Bey'e aittir
Murat Aslan Bey'den sonra oğlu Issak Bey yerine geçmiş kendi adına para bastırmış fakat 1402'de Timur Anadolu'yu istila edince Denizli'nin idaresi Germiyanoglu Y akıp Bey'e geri verilmiştir Ankara Savası'ndan sonra bütün Anadolu'yu ele geçiren Timur, bir müddet sonra Kütahya ve Altıntaş'tan geçip, Ladik'e gelmiş mevsimin sonbahar olması sebebiyle karargahını Denizli'de kurarak askerlerini kışlaklara göndermiştir
O vakitler Tonguzlu denen Denizli'de askerlerin hastalanması sebebiyle, Timur karargahını havası ve suyu daha iyi olan Karcı ve Hisar Koyu sırtlarına çekmiş, Menteşeoglu Mehmet Bey ile İsfendiyer Bey Timur'u burada ziyaret ederek ona 1000 at hediye etmişlerdir Timur bir sure Denizli'de kaldıktan sonra, Serinhisar yoluyla Denizli'den ayrılmıştır Timur'un Denizli'deki kalış günlerinde Germiyanoglu Yakup Bey kendisini ziyaret etmiş, Kütahya ve Denizli'nin idaresini üzerine almak için onu ikna etmiştir

Ladik'in Osmanlılar'a Geçişi
Ladik Germiyanoglu Süleyman Şah idaresinde iken, Osmanlı Devleti günden güne kuvvetlenip sınırlarını genişletiyorlardı Süleyman Sah ergen Osmanlılar tarafından gelecek tehlikeyi sezerek, kendini emniyete almak için kızı Devlet hatunu, IMurat'ın oğlu Şehzade Beyazıt'a vererek akrabalık kurmuştu (1381)
Kızına çeyiz olarak verdiği yerler arasında Ladik de vardı Beyazıt Han Denizli'de hamam ve bahçe satın almıştır Ladik Ankara Savası'na kadar (1402) Osmanlılar'da kalmış, savaştan sonra Germiyanogullarının yeniden hakimiyetine giren Ladik, nihayet yerine geçecek kimsesi bulunmayan Germiyan Hükümdarı Yakup tarafından, IIMurat'a bir vasiyetname ve bütün Germeyen ülkesiyle birlikte verilmiştir (1428) Böylece Ladik kesin olarak Osm ali Devleti'ne bağlanmıştır
Ünlü gezgin Evliya Celebi Denizli'ye uğramış ve 300 yıl öncesinin Denizli'sini söyle dile getirmiştir "Şehrin çevresinde pek çok akarsular ve goller bulunduğu için bu isim verilmiştir Yoksa denizden 4 merhale uzaktadır Kalesi düz yerde dörtgen seklindedir Hendeği yoktur Çevresi 470 adimdir, 4 kapısı vardırKuzeyinde boyacılar, doğusunda semerciler, güneyinde Yeni Camii, batısında bağlar kapısı bulunur Kalede 50 kadar silahlı bekçi vardır ki dükkanları bekler Asil şehir kalenin dışında 44 mahalle ve 3600 evlidir Büyüklü küçüklü 57 camii ve mahalle mescidi, 7 çocuk mektebi, 6 hamamı, 17 tekkesi vardır
Herkes bağlarda oturduğundan ehil ve ayalleri birbirinden kaçmaz Birbirleriyle akraba gibi olmuştur halkı beyaz ve mavi feraceler giyer Pamuğu, pamuk ipliği, beyaz ince sade bezli olup, Anadolu'ya sevk edilir Halkın kazancı "Beyaz Denizli Bezi" dir

Kronoloji
MÖ4000’ler Kalkolitik Dönem
MÖ3000-2000 İlk Tunç Çağı
MÖ2000-1200/1100 Orta Tunç Çağı ve Son Tunç Çağları
MÖ1800 Denizli’nin Arzava Siyasal Birliği içinde yer alması
MÖ1200’ler Deniz kavimleri göçü
MÖ1100’ler Deniz kavimleri göçüyle Hitit Devleti’nin yıkılması
MÖ546 Ahameniş Kralı II Kiros’un Lidya Krallığını ortadan kaldırılması
MÖ360 Hellespontos, Misya, Lidya ve Karya satraplarının Pers Merkezi Yetkesi’ne baş kaldırışı
MÖ334 Büyük ıskender’in Anadolu seferi ile Denizli yöresindeki Pers etkinliğine son verilmesi
MÖ246 IIAntiokos’un karısı Laodikeia’yı ziyareti sırasında Laodikeia kentinin kurulması
MÖ188 Roma, Bergama, Selevkoslar arasında barış antlaşmasının yapılması
649 Muaviye’nin Kıbrıs seferi
1070 Türkler’in Denizli’de ilk kez görülmeleri
1077 Denizli’nin Türkler tarafından fethi
1097 Denizli’nin Bizans’ın eline geçmesi
1102 I Kılıç Aslan’ın Denizli’yi fethi
1119 Denizli’nin yeniden Bizans’ın eline geçmesi
1148 Haçlıların Denizli’den geçmeleri
1190 Frederik Barbaros komutasındaki bir Haçlı ordusunun Denizli’den geçmesi
1207 Denizli’nin yeniden Türklerin eline geçmesi
1259 Türkmenlerin, Denizli’nin yönetimini ele geçirmeleri
1288 Denizli’nin Germiyanoğulları egemenliğine girmesi
1300-1368 Denizli’de ınançoğulları egemenliği
1368 Denizli’nin yeniden Germiyanoğulları egemenliğine girmesi
1391 Denizli’nin Osmanlıların eline geçmesi
1403 Timur’un Denizli’yi Germiyanoğulları’na geri vermesi
1429 Denizli’nin kesin olarak Osmanlı egemenliğine girmesi
1874 Denizli’de ilk rüştiye mektebinin (ortaokul) açılması
1876 Denizli’de ilk belediyenin kurulması
1879 İzmir-Aydın Demiryolu’nun Sarayköy’e dek uzatılmasına ilişkin bir antlaşmanın yapılması
1883 Yapılan yönetim değişikliği ile Denizli’nin Sarayköy, Buldan ve Tavas kazalarının bağlandığı bir sancak haline getirilmesi
1884 Çal kazasının Denizli sancağına bağlanması
1888 Acıpayam Kazası’nın, Denizli sancağına bağlanması, Sarayköy demiryolu hattının Dinar’a dek uzatılmasının kararlaştırılması
1910 Denizli’nin ‘Bağımsız Mutasarrıflık’ haline getirilmesi
22 Mart 1919 İzmir’de toplanan Redd-i ılhak Kongresi’ne Denizli’den bir kurulun katılması
25 Nisan 1919 İstanbul Hükümeti’nin şehzade Abdürrahim Efendi başkanlığındaki bir öğüt kurulunu Denizli’ye göndermesi
15 Mayıs 1919 İzmir’in Yunanlılarca işgali üzerine, Denizli’de bir protesto mitingi düzenlenmesi
16 Mayıs 1919 Yunan işgalinin protesto edilmesi amacıyla Tavas’ta da bir miting düzenlenmesi
17 Mayıs 1919 İşgale karşı Çal’da bir miting düzenlenmesi
29 Mayıs 1919 Denizli Redd-i ılhak Cemiyeti’nin kurulması
8 Haziran 1919 Sarayköy’de bir Kuva-yi Milliye Cephesi’nin oluşturulması
10 Haziran 1919 Denizli’de Heyet-i Milliye’nin ve Sarayköy cephesinin Oluşturulması
3 Ağustos 1919 İstanbul Hükümetinin Denizli’de incelemelerde bulunmak üzere Jandarma Genel Komutanı Ali Kemal Paşa’yı göndermesi
7 Ağustos 1919 Denizli Mutasarrıfı Faik Bey’in Dahiliye Nezareti’ne bir telgraf çekerek , Kuva-yi Milliye’nin dağıtılmasıbuyruğunu geri çevirmesi
18 Ağustos 1919 Denizli delegelerinin Sivas Kongresi’ne katılmak üzere kentten ayrılması
12 Ocak 1920 Emin Efendi ve Faik Bey’in ıstanbul’da toplanan Meclisi Mebusan’a Denizli milletvekili olarak katılması
21 Haziran 1920 Çopur Musa çetesinin Çivril’i basması
5 Temmuz 1920 Yunanlıların Buldan’a ve Çal’ın bazı köylerine girmesi
8 Temmuz 1920 Demirci Mehmet Efe’nin adamlarından Sökeli Ali Efe’nin Denizli’de öldürülmesi
9 Temmuz 1920 Denizli’ye giren Demirci Mehmet Efe’nin, Sökeli Ali Efe nin ölümünden sorumlu tuttuğu 60 kişiyi öldürtmesi
29 Temmuz 1920 Yarbay Nazmi Bey’in 57 Tümen Komutanı ve Mutasarrıf vekili olarak Denizli’ye gelmesi
18 Ocak 1921 Çivril’in Yunan işgaline uğraması
1 Nisan 1921 Çivril’in ikinci kez bir işgale uğraması
30 Ağustos 1922 Çivril’in Büyük Taarruz neticesinde Yunan işgalinden kurtarılması
4 Eylül 1922 Buldan’ın işgalden kurtarılması Denizli Bursanın kardeş şehiri dir

Denizli'nin ünlü evlatları
Özay Gönlüm - Türk Halk Müziği sanatçısı;
İbrahim Çallı - ressam
Behçet Uz - İzmir'in efsane belediye başkanı ve 2 dönem Sağlık Bakanı

İLÇELER:



Denizli ilinin ilçeleri; Acıpayam, Akköy, Babadağ, Baklan, Bekilli, Beyağaç, Bozkurt, Buldan, Çal, Çameli, Çardak, Çivril, Güney, Honaz, Kale, Sarayköy, Serinhisar ve Tavas'dır



Beyağaç: İl merkezine 94 km uzaklıkta olup ilin güneyinde yer almaktadır Sahip olduğu doğal güzellikleri ile gelecekte önemli bir turizm merkezi olma yolundadır Kartal Gölü adı ile bilinen bölgede yaşları 1265'i bulan görülmeye değer tabiat harikası karaçamlar bulunmaktadır Eşine az rastlanan bu ağaçlar anıt ağaç statüsüne alınmış, bölge ise Tabiat Parkı Koruma alanı olarak ilan edilmiştir



Buldan: Denizli il merkezine mesafesi 46 kmdir İlçe sınırlarında Tripolis yerleşim merkezi görülmeye değer yerlerdendir



Güney: İlçenin güneyinde 5 km uzaklıkta Güney Şelalesi bulunmaktadır



Honaz: Ege bölgesinin de en yüksek noktası olan 2571 mlik zirve ilçeye adını veren Honaz Dağı'nın doruğudur



Sarayköy: Denizli merkeze 20 km mesafededir Yakın çevrede Kızıldere, Tekke, Yenice ılıcaları vardır İlçe sınırları içinde ayrıca İn hamamı ılıcaları da vardır



NASIL GİDİLİR?



Karayolu: Krayolu ile ülkenin her tarafından Denizli'ye ulaşılabilmektedir Otogar, kent merkezindedir



Otogar Tel: (+90-258) 241 03 47



Demiryolu: Demiryolu vasıtasıyla Ankara, İstanbul ve İzmir illeri ile bağlantı mevcuttur Denizli-Aydın-İzmir karayolunu izleyen demiryolu kentin İzmir ile bağlantısını sağlamaktadır Gar kent merkezindedir



İstasyon Tel: (+90-258) 268 28 31



Havayolu: Denizli ili Çardak ilçesinde, ilçe merkezine 5 km uzaklıkta bir havaalanı bulunmaktadır Havalimanı kent merkezine 65 km uzaktaki Çardak İlçesindedir



Havalimanı Tel: (+90-258)851 24 59



GEZİLECEK YERLER



Müzeler



Hierapolis Arkeoloji Müzesi: Hierapolis kentinin en büyük yapılarından biri olan Roma Hamamı, 1984 yılından beri Hierapolis Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermektedir



Müzede, Hierapolis kazılarından çıkan eserlerin yanında Laodikeia, Colossai, Tripolis, Attuda gibi Lycos (Çürüksu) Vadisi kentlerinden gelen eserler de bulunmaktadır Ayrıca Tunç Çağı'nın en güzel örneklerini veren Beycesultan Höyüğü'nden elde edilen arkeolojik buluntular müzenin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır Caria, Pisidya ve Lidya bölgelerindeki bazı yerleşimlerden ortaya çıkarılan eserler de Hierapolis Müzesi'nde toplanmış ve sergilenmektedir



Müze Tel: ( +90-258) 272 20 34



Ziyarete açık günler: Pazartesi hariç hergün



Ziyarete açık saatler: Yaz :0800-1900, Kış : 0800-1700



Atatürk Etnografya Müzesi: İl merkezinde Uçancıbaşı Mahallesi'nde bulunan ve bugün müze olarak kullanılan binanın yapım tarihi ile ilgili kesin bir belge yoktur Müzenin üst katında çoğu Osmanlı Dönemi'ne ait giysi, takı, ev eşyası, silah, halı, kilim gibi etnografik nitelikteki kültür varlıkları sergilenmektedir Ayrıca Atatürk'ün Denizli'ye geldiğinde kaldığı odada, gardırop, pirinç başlıklı karyola, divan ve barok stili bir çalışma masası da bulunmaktadır



Müze Tel: (+90-258) 241 08 66



Ziyarete açık günler: Pazartesi hariç hergün



Ziyaret Saatleri: Yaz :0800-1900, Kış : 0800-1700



Örenyerleri



Hierapolis - Merkez / Pamukkale

Laodikya - Merkez/Pamukkale



Tripolis - Buldan/Yenice: Denizli il merkezinin 40 km kuzeyindedir Buldan ilçesi Yenicekent kasabasının doğusunda, Büyük Menderes akarsuyu ile kasaba arasındaki yamaçlar üzerinde kurulmuştur Tripolis, Lidya bölgesi kentleri içinde, Karya ve Frigya bölgelerine ulaşımı sağlayan ticaret ve tarım merkezlerinden birisidir Kuruluş biçimi ve kent anlayışı ile yörenin en zengin kentlerindendir Bergama Krallığı tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir Anıtsal yapıların en iyi örnekleri MS 1, 2 ve 3 yüzyıllarda yapılmışlardır MS 325 yılında Nikea meclisinde hazır bulunan Lidya piskoposları listesinde Tripolis'in adının geçmesi piskoposluk düzeyinde bir kent olduğunu göstermektedir



Tripolis'in Yapıları



Tiyatro: Kent merkezindedir Araziye uygun olarak, Roma inşa tarzında yapılmıştır



Hamam: Tiyatronun yaklaşık 200 metre batısında yer almaktadır Sur duvarları dışında bulunmaktadır Dış duvarları kısmen ayaktadır



Kale ve Surlar: Tripolis Geç Roma ve Bizans Dönemi'nde sur ile çevrilmiştir Eğimli arazide kurulan kentin surları yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir



Nekropol: Surun, doğu ve güney yamaçlarındadır Burada kaya mezarları, podyumlu mezarlar ve lahitler görülmektedir



Apollonia Salbace - Tavas/Medet



Herakleia Salbace - Tavas/Vakıf: Kent Denizli ili, Tavas ilçesinin 10 km kuzeybatısında bulunan Vakıf Köyü sınırları içindedir Önemli yapıları, kenti çevreleyen Roma Dönemi suru ve stadyumdur



Artemis ve Leto: Herakleia Salbace antik kentinin yaklaşık 4 km doğusunda, bugünkü Tavas-Kızılcabölük kasabasının 1 km kuzeydoğusunda, Ören Sırtı ve Kocapınar mevkii diye adlandırılan yerdedir Babadağ Dağı'nın sırtında yer alan Hieron dikdörtgen şeklindedir Kabartmalarda Artemis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler işlenmiştir





Herakleia - Tavas/Kızılcahöyük

Sebastopolis - Tavas/Kızılcahöyük



Colossae - Honaz: Denizli ilinin 25 km doğusunda, Honaz ilçesinin 2 km kuzeyinde yer almaktadır Antik çağdan beri kullanılan güney şark yolu üzerindedir Büyük Frigya içinde bulunan en önemli merkezlerdendir Ksenephon'a göre Frigya'nın 6 büyük kentinden biridir



Osmanlı Dönemi'ne ait bir kale kalıntısı mevcuttur Colossae antik kentinin kalıntılarına, Akropol olan, höyük tepesi ile çevresindeki arazilerde rastlanmaktadır Höyüğün kuzeyindeki bölgede kayaya oyulmuş oda ve ev tipi mezarlar bulunmaktadır



Eumeneia - Çivril/Işıklı

Dionysopolis - Çal/Bahadırlar

Attuda - Sarayköy/Hisar

Trapezopolis - Babadağ/Bekirler

Alacain - Acıpayam

Thinta - Merkez/Gözler

Beycesultan - Çivril

Yassıhöyük - Acıpayam

Tabae - Kale

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri




Diyarbakır

Yüzölçümü, 15355 km2 Nüfusu, 1 milyon 364 bin 209 (2000 sayımına göre) Komşu olduğu iller, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Batman, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman İlçeleri, Bismil, Çermik, Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp, Lice, Silvan Köy sayısı, 743


Mezopotamya’nın kuzeyinde yer almaktadır Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Siirt, Mardin, Urfa, Batman ve Adıyaman illeriyle çevrelenmiş olan Diyarbakır ili, bölgenin tüm özelliklerini taşır Bağlı 13 ilçe merkezi bulunmaktadırDiyarbakır kent merkezi 7 bin 500 yıllık bir geçmişe sahiptir
Tarihin her döneminde büyük uygarlıkların, kültürel ve ekonomik hareketlerin merkezi olarak kabul edilen kent, birbirini izleyen 26 değişik uygarlığa beşiklik etmiştirMÖ3000 yıllarında Hurriler’den başla¤¤¤¤¤ Osmanlılar’a kadar uzanan yoğun bir tarihi geçmişi olan Diyarbakır’da yaşayanlar, dönemlerine ait izlerle kenti ölümsüzleştirmişlerdirBu eserlerin başında, kuşbakışı bir kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatan surlar gelir Diyarbakır surları uzunluk bakımından Çin Seddinden sonra dünyada ikinci, ama eskilik bakımından birinci sırada kabul edilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Edirne

Marmara Bölgesi'nin Avrupa yakasında, doğuda Kırklareli ve Tekirdağ, güneyde Çanakkale ve Ege Denizi, batıda Evros (Yunanistan) ve kuzeyde Haskovo (Bulgaristan) ile çevrili il ve il merkezi kent Nüfus (2000): 402606 (il), 119298 (merkez) Yüzölçümü: 6276 km² Nüfus Yoğunluğu: km²'ye 64 kişi İlçe Sayısı: 8 Köy Sayısı: 248 Rakım: (il merkezi) 41 m Yıllık Ortalama Sıcaklık: 13,4 °C Yıllık Ortalama Yağış: 585 mm İlçeleri: Enez, Havsa, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu, Uzunköprü

Edirne ilinin geneli düzlük olup il sınırları içerisindeki en yüksek nokta 720 metrelik rakımla Korudağ'dır % 25'i ormanlık olan ve topraklarının % 57'sinde tarım yapılan ilin en önemli akarsuyu, Karaağaç hariç olmak üzere Türk-Yunan sınırını çizen Meriç'tir

İlin iklimi güneyden kuzeye doğru çıkıldıkça sertleşir; Ege Denizi'ne kıyısı olan güney kesiminde daha çok ılıman Akdeniz iklimi yaşanırken, il merkezinin de bulunduğu kuzey kesiminde sert kışlarıyla kendini gösteren karasal iklim hakimdir

Edirne'yi kentin bulunduğu bölgeye de adlarını veren Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan Traklar kurmuştur Bilinen en eski ismi aynı zamanda bir Trak boyu adı olan Odrysai'dir Uscudama ismiyle de anılan şehir yaklaşık MÖ 170 senesinde Romalıların hakimiyetine geçer MS 125 yılında Roma İmparatoru Hadrianus'un buyruğuyla tekrar bayındırlaştırılan kente Hadrianopolis ismi verilir Roma İmparatorluğu'nun bölünmesiyle Doğu Roma İmparatorluğu, ya da diğer adıyla Bizans'ın payına düşen şehir, bir süreliğine Avarlar, Bulgarlar ve Haçlıların eline geçse de kentin 1361 yılında Türklerce fethine değin Bizans'ta kalır 1365 senesinde Osmanlılarca başkent yapılan Edirne, 1453'te İstanbul'un başkent olmasından sonra da önemini kısmen yitirse de, padişahların gözde yerlerinden biri ve canlı bir ticari ve idari merkez olarak kalmıştır 18 yyda yangınlar ve depremle sarsılan kentin gelişimine en büyük darbeyi, bir zamanlar avantaj teşkil eden Balkanlara açılan kapı olma niteliğinin Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemeye başlamasıyla dezavantaja dönüşmesi vurmuştur Yabancı işgalini ilk olarak 1828-29 yılındaki Osmanlı Rus harbinde yaşayan şehir, 93 harbi'nde (1877-78) tekrar Ruslar, Balkan Harbi'nde (1912-13) ise Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir Birinci Balkan harbinden sonra kabul edilen barış anlaşmasıyla Bulgaristan'a geçen kent, daha anlaşmanın mürekkebi kurumadan patlak veren İkinci Balkan savaşından sonra tekrar Türk topraklarına katılmıştır Birinci Dünya Savaşı'ndan Osmanlı Devleti'nin yenilgiyle çıkmasının ardından Edirne, Temmuz 1920'de Yunan işgaline uğramış, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasıyla [[25 Kasım] 1922'de nihai olarak Türk egemenliğine girmiş ve Lozan Anlaşması'yla Yunanistan'dan savaş tazminatı olarak alınan Karaağaç'ın 15 Eylül 1923'te Türkiye'ye katılmasıyla ilin sınırı bugünkü halini almıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Elazığ

GENEL TARİHİ

ELAZIĞ ili doğal şartların elverişli olması nedeniyle paleolitik (yontma taş) döneminden beri çeşitli toplulukların yerleştiği bir alan olmuştur
Keban ve Karakaya barajları eski eserleri kurtarma projesi çerçevesinde yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalar ,yöre tarihinin bilinmesine büyük katkılar sağlamıştır
Bu çalışma ışığında Elazığ-Harput yöresinin bilinen en eski sakinleri Hurriler’dir Arkeolojik kazılar sonunda elde edilen tabletlerden anlaşıldığına göre Hurriler ,Ön Asya da büyük bir bölgeye yayılmış ,MÖ2 bin yılının sonlarında kuvvetlenerek ırkdaşları Subar Beyleri’ni de egemenlikleri altına alarak ,sınırlarını genişletmişlerdir Hurriler den sonra bölge Hititlerin hakimiyeti altına geçmiştir
MÖIX, yüzyıldan itibaren Urarturlar bölgeye egemen olmuşlardır Urartu dönemine ait Palu,Kömürhan ve Bağın’da çivi yazılı kitabeler bulunmaktadır MÖVII yüzyıllar da bölgeye Medler hakim olmuş , sonraki yüzyıllarda Pers Straplar’ın Büyük İskender’e yenilmesiyle Pers hakimiyeti sona ermiş , bölge İskenderin ordularının denetiminde kalmıştırMÖ546 yılında Roma ordusu Persler’e yenilince yörede Persler’in hakimiyeti görülmeye başlamıştır
Bu hakimiyetle birlikte yöre MSIII yüzyıla kadar Pers-Roma mücadelesine sahne olmuş ,Büyük Roma İmparatorluğu’nun MS395 yılında ikiye bölünmesinden sonra yörede ,Sasani Bizans mücadelesi başlamıştır Sonuçta Fırat’ın batısı Bizans,doğusu Sasaniler ,hakimiyetine girmiştir

KÜLTÜR TARİHİ

Bugünkü Elazığ 1834 yılında tarihi Harput'un bir mezrası olan ve "mezre" diye anılan ovaya nakledilmesiyle kurulmuştur Cumhuriyet döneminde ise gelişmesine devam ettirerek gelişen ve Doğu Anadolu'nun önemli merkezlerinden birisi olan Elazığ, kültür tarihi ve yerleşme tarihi açısından büyük önem arz eder
Bilim adamlarının yer değiştiren şehirler arasında saydığı Elazığ ,1937 yılında bugünkü ismini almıştır Harput; Sultan Aziz döneminde Mamüret'ül-Aziz ismin alıncaya kadar Harput ismiyle bilinmiş ve tarihe mal olmuştur Bu nedenlerle Elazığı anlatırken onun menşeini oluşturan Harput'dan bahsetmek ve hatta birisinin ismi anıldığında diğeri anlamak mecburiyeti var gibidir
Elazığ(Harput)ve çevresi çok eski bir yerleşme bölgesidir Yöre hakkında ilk yazılı belgeler MÖ2000 yıllarına rastlar Ancak 1967 yılında Keban Barajı'nın yapımı nedeniyle oluşacak olan göl sahasında yapılan arkeolojik kazı ve etnografik araştırmalardan elde edilen buluntular , yörenin paleolitik (eski taş)devrine ulaşan bir iskan sahası olduğunu ortaya çıkarmıştır Nitekim Elazığ'ın Murat ve Karasu'nun birleşmesinden oluşan Fırat Nehrinin çizdiği yay içinde sulak ve verimli bir ova üzerine kurulması ,yöreyi yerleşmeye elverişli kılmıştır
Elazığ(Harput)'ın yazılı tarihi hakkında ilk bilgilerin Hitit tabletlerinden almaktayız Buna göre yörenin ilk sakinleri Mitanni adında bir devler kuran Hurriler olmuştur MÖIII ve IV bin yıllarında bölgede Subarların yaşadıkları ve Fırat isminin bunlar tarafından verildiği ileri sürülmüştür Subarlar'ın Hurriler2le aynı kökten geldikleri ve yeryüzünde madeni ilk işleyen kavim oldukları bilinmektedir Hatta işlenen madenlerin Mezopotamya'ya da ihraç edildiği anlaşılmaktadır Mezopotamya'da gelişen kültürlerin kökenini burada aramanın daha doğru olacağı kanaatindedirler
Hurriler2den sonra MÖ2000 yıllarında yöreye IŞUVA adı veren, tarımda ve dokuma sanatında ileri olan Hititler hakim olmuşlardır
Hititlerin yöredeki egemenliğine ;çivi yazısını kullanan ve taş oymacılığı konusunda ileri olan Urarturlar son vermiştir Günümüzde de ayakta olan Harput Kalesini ilk yapanların Urarturlar olduğu ileri sürülmektedir
MS 1 Asırla 3 Asar kadar Harput'a hakim olan Romalılar ,madencilikte ileri olup yörede maden işletmeleri kurmuşlar Harput ve civarında azda olsa bir şehir hayatının ortaya çıkmasına vesile olmuşlardır
Sasaniler'le Bizansızlar arsında zaman zaman el değiştiren Harput , 7 Asrın ortalarında Bizansızlar'ın eline geçer Sonra HzÖmer zamanında müslüman Arapların hakimiyetine girer Bu dönemlerde Uluova ve Kuzuova da hayvancılık yapılıyor,insanlar çoksade bir hayat sürüyorlardı 10asırda ikinci defa Harput'u ele geçiren Bizanssızlar burada bir vilayet teşkilatı kurmuşlardır
Harput ve çevresi 1071 yılında kazanılan Malazgirt zaferinden sonra 1085 yılında Türkler'in eline geçmiştirHarput'taki ilk Türk hakimiyeti Çubukoğulları ile başlarBu dönemde Harput'un iskanı ve imarı çalışmaları uç verirBöylelikle günümüze kadar gelen ve sonsuza kadar devam edecek olan Türk hakimiyeti sağlam temeller üzerine kurulmuş olur
Anadolu'nunu fethine katılarak ,Türkleşmesinde önemli rol oynayan Artukoğulları ,Harput'ta 1113 yılından başlayıp 1234 yılına kadar ,yüzyıl sürecek olan bir hakimiyet kurmuşlardırArtukoğulları'nın Harput'un kültür tarihi üzerinde önemli bir yeri vardırOsmanlılar gibi kayı boyundan olan Artuklular ünlü komutan Belek Gazi'yi yetiştirmiş ,Harput'u bugüne kadar ulaşan Türk-İslam eserleriyle süslemeye başlamışlardırHarput'taki Ulu Cami,Alacalı Camii bu dönemde yapılmışlardırYine Artukoğulları döneminde bir hastane,bir çok çeşme ,türbe ,saray inşa edilmiştirHarput kalesi önemli bir onarım görmüş ve bazı eklentiler yapılmıştır Yine kalenin hemen dibinde Süryani Kilisesinin Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yapıldığı kanaati vardır
Bu dönemde ticaret ve el sanatları son derece ğelişmiştir1185 yılında yapılan Ahi Musa Mescidi'nin varlığı Harput'ta bir Ahi Teşkilatı'nın kurulduğunu göstermektedirArtuklular dönemi Harput'un bayındır hale gelmesiyle birlikte bilim ve sanatta da önemli hamlelerle doludurAdı bilinmeyen bir yazar matematik kitabı yazmış ,musikide edebiyatta önemli gelişmeler olmuşturArtuklular döneminde Uluova ve Kuzuova da geleneksek usüllerle tarım yapılmıştırBu dönemlerde evler genellikle tek katlı ve damlıdır
Artuklular döneminde Harput bir bilim,kültür,sanat ve ticaret merkezi haline gelmiştir
Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat ,Artukluların egemenliğine son vererek Harput'a hakim olur Bu dönemde Harput'ta Türk-İslam Kültürü tamamen hakimdir Ticaret,sanat ve kültür şehri olma özelliğini sürdürür Arap Baba Mescidi bu dönemin eseri olup,mescitteki çini işçiliği ,el sanatlarının ne kadar ileri bir düzeyde olduğunu gösterir
Selçuklular'ın zayıflama dönemlerinde Harput'a İlhanlı akınları oldu İlhanlılar yörede huzursuzluk yarattıkları gibi Harput'ta oluşan uygarlık birikimlerini de önemli ölçüde tahrip etmişlerdir Harput'un yaşadığı en acı ve en talihsiz yıllar bu dönem olmuştur
İlhani hakimiyetinden sonra Harput'a 1339 yıllarında başlayıp 1465 yılına kadar sürecek olan Dulkadiroğulları dönemi başlar ve bu dönemde Harput Kalesi tekrara onarım görür
Tarihi boyunca bir sınır bölgesi ve ihtilaf hududu olarak kalan Harput ,1465'de Akkoyunlular'ın eline geçer ve Osmanlılara sınır oluşturursuzun Hasan döneminde İtalyan gezgini Barbora'ya göre göz kamaştırıcı bir kenttir Akkoyunlular zamanında Harput'ta para basılmış,kültür ve sanatta önemli hamleler yapılmış ,çok sayıda din adamı ,bilim adamı ve sanatkar yetişmiştir
Harput 1507 yılında Safaviler'in eline geçmiş ,26 mart 1516 yılında ise Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır Osmanlı Devleti zamanında en olgun devrini yaşar ve Doğu Anadolu 'nun ticaret merkezi olur Bu dönemde Palu ve Keban'da da önemli eserler yaptırılmış ,Keban ve Maden ilçelerinde maden işletmeciliği oldukça gelişmiştir Bu nedenle özellikle Harput'ta bakır işletmeciliği gelişmiş ;bakır türkülere konu olmuştur
Harput medreselerinde çok sayıda vasıflı alim ve sanatkar yetişmiştir Yöre insanı divan edebiyatı konularına hakim olmuş ,Fuzuli ve Nedim gibi şairlerimizin şiirlerini bestelemişlerdir Medrese kültürü ile, kır kültürü birbirini yakından etkilemiş aydın halk tezadı önemli ölçüde ortadan kaldırmıştır Bu dönemde musikide de önemli gelişmeler olmuş ve divan geleneği ile halk geleneğinin kaynaşmasından oluşmuş bir müzik kültürü ortaya çıkmıştır İpekçilik son derece gelişmiş ,ipek tezgahları ve fabrikaları kurulmuştur
Evliya Çelebi Harput'ta 17 Yüzyılda 600 dükkan ,7 ticaret hanından,bedesten ve saraçhaneden söz eder Harput'un çevre köylerinde de el sanatları yaygınlaşmıştı
Pamuk ve diğer zirai ürünler ekilir , tarım ve hayvancılıkla birlikte el sanatları en önemli geçim kaynağını oluştururdu
Harput 19yüzyılda canlılığını koruduKamus'al-Alem'e göre bu dönmede Harput'ta 2670 ev,843 dükkan, 10 camii,10 medrese, 8 kütüphane, 8 kilise ,12 han ve 90 hamam bulunmaktaydı
19 yüzyılda Harput2ta sanayide uç vermeye başladıOsmanlıların son zamanlarında batılılar Harput'a özel bir önem verdiler Amerikan,Alman ve Fransız kolejleri kurdular Bu okullar Harputtaki yaşama biçimini etkilemiştir Bu nedenle Harput halkından bir çok insan Amerika'ya gidip gelmiştir Cevat Fehmi Başkut'un yazdığı Harput'ta bir Amerikalı oyunu bu olayı Harput'un son yüzyıldaki çöküşünü anlatır
Harput,birbirine çok benzeyen sebeplerle tarihe karışan bir çok eski Türk şehri gibi terk edilmiştir Yöneticilerin 1834 yılında askeri ve idari merkezlerini mezraya taşımaları ,demir yolunun mezreden geçmesi gibi nedenlerle zaman içerisinde Harput bütün fonksiyonları ile birilikte taşınarak bugünkü Elazığ 'ı oluşturmuştur
Türklerin fethine kadar bir kale şehri olarak kalan Harput ,Türklerle birlikte bayındır bir şehir haline gelmiş ve istikrara kavuşmuştur Orta Asya'dan kopup gelen Türk insanı ,beraberinde getirdiği bilgi birikimi,gelenek,görenekleri ile mahalli kültürlerden de istifade ederek ,Harput'u çiçek çiçek nakışlamış ve Türk medeniyetinin en hassas , en sevimli ve en yüksek örneklerini yaratmıştır
Türklerle birlikte Harput'ta şehirleşme,ticaret,el sanatları,dini ve diğer kültürel faaliyetler her geçen gün gelişerek devam etmiştir Son derece güçlü şairler , bilim adamları,mutasavvıf yetiştiren Harput ,kendine has bir folklor ve edebiyat geliştirmiş ve Türk kültür tarihi içerisinde nadide bir yere sahip olmuştur

HARPUT VE ELAZIĞ ADININ KAYNAĞI

Asur ve Hitit yazılarında Harput'tan söz edilmektedir Boğazköy'de bulunan Hititler'e ait çivi yazılı belgelerde Harput yöresine IŞUVA denildiği görülmektedirMÖ19 uncu asırda bulunan Asurlar'a ait çivi yazılı Kapodokya metinlerinde KARPATA adıyla geçen yerin Harput olduğu söylenmektedirUrarturlar döneminde Harput'a KARBERD denilmekte idi"KAR " taş, "BERD" ise kale anl¤¤¤¤¤ gelmektedir
MÖ13 asra ait Hitit çivi yazılı bir vesikada Harput, HARPUTTAŞ olarak adlandırılmıştır Vesikada Harputtaş ,Harziuna ülkesinin dört şehrinden birisi olarak gösterilmiştirHarputtaş şehri ile bugünkü Harput'un aynı olduğu konusundaki fikri ProfBossert ileri sürmüştürMÖ9 ve 8 yüzyılda Hitit kitabelerinde Harput'a HARPUTTAVANAS denilmektedir
MÖ900-650 yıllarında Urarturlar Harput'a SUPANI adını vermişlerdirEski Yunan ve Romalılar bu kelimeyi SUPHANE ya da SOFEN şeklinde kullanmışlardırBununla beraber ünlü Alman Coğrafyacılarından "KRitter" Harput'un bütün SUPHANE eyaletinin merkezi olarak göstermekte ve bu fikri Lehman Haupt da muhtemel görmektedir
Arap kaynaklarında Harput ve yöresi HİNZİT,Ermeni kaynaklarında ise HANDZİT olarak geçmektedirArap kaynaklarında İranlılar'ın zapt ettikleri ZIATA CASTELLUM denilen yerin Harput'tan başka bir yer olmadığı , ZİYATA kalesine Araplar'ın HISN-I ZİYAT dedikleri ,Ziyata'nın Ziyad'a benzetilmiş olduğu ve Castellumun'da Arapça kale manasına gelen HISN kelimesinin karşılığı olduğu muhakkakdır
Harput bir zamanlar bu şekilde isimlendirilmiş ve Hısn-ı Ziyat ismi yakın asırlara kadar devam etmiştirBazı bilginler Hısn-ı Ziyat isminin yalnızca kaleye verildiği ,şehre ise HARTABIRT denildiği ve Arapça'ya bu şekilde ve bazende HATR-EL-BUYUT geçtiği ifade edilmektedir
Harput'un Elazığ'a taşınmasıyla Elazığ'da oturan insanlar Harput'a yukarı şehir demeye başladılar
Elazığ'ın Osmanlı Dönemindeki ilk adı MezradırElazığ'ın Sultan Abdulaziz zamanında bayındırlaştığı ve buraya MAMURET'ÜL AZİZ yani Aziz'in yaptırdığı kent adı verilmektedirSonraları halkın ağzında daha kolay söylenebildiği için ELAZİZ olarak kullanılmıştır17 Kasım 1937 'de ELAZİZ'e gelen Atatürk ,şehrin adının ELAZIK olmasını istemiş; Atatürk'ün önerisi ve bakanlar kurulu karari ile Elaziz,Elazık olarak değiştirilmiştirAzık diyarı anl¤¤¤¤¤ gelen bu kelime , söyleniş zorluğu nedeniyle 10 Aralık 1937 'de bir bakanlar kurulu kararı ile bugünkü söyleniş şekliyle kabul edilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Erzincan

Erzincan Doğu Anadolu Bölgesinin Kuzey Batı bölümünde yukarı Fırat havzasında 39 02'- 40 05' kuzey enlemleri ile 38 16'- 40 45' Doğu boylamları arasında yer almaktadır İlimiz Doğuda Erzurum, Batıda Sivas, Güneyde Tunceli, Güneydoğuda Bingöl, Güneybatıda Elazığ, Malatya, Kuzeyde Gümüşhane, Bayburt ve Kuzeybatıda Giresun illeri ile çevrilidir Yüzölçümü 11903 km2 olup il merkezinin denizden yüksekliği 1185 metredir

Erzincan'ın ilçeleri; Çayırlı, İliç, Kemah, Kemaliye, Otlukbeli, Refahiye, Tercan ve Üzümlü'dür

Erzincan birinci derecede deprem kuşağı üzerindedir 1939 depreminden sonra şehir merkezi şimdiki yerinde yeniden kurulmuştur En son önemli deprem 13 Mart 1992 tarihinde rihter ölçeğine göre 6,8 şiddetinde meydana gelmiş ve 657 kişi hayatını yitirmiştir

Erzincan ili genellikle dağlar ve platolarla kaplıdır Dağlar çeşitli yönlerde, belli bir sıra içerisinde uzanır Güneybatıdan Munzur, Kuzeybatıdan Refahiye Dağları İl sınırlarına girer Doğudan Erzurum'dan gelerek, Batıya doğru uzanan Karasu ırmağı ve kop dağları, il alanını derinlemesine, aralarında geniş düzlükler bırakacak şekilde böler

Dağlar il topraklarının yaklaşık % 60'ını kaplar Esence (Keşiş) dağları, ilin en yüksek noktasını (3549 m) oluşturmaktadır Köhnem dağı 3045 m Sipikör dağı 3010 m Mayram dağı 2669 m, Kop dağı 2963 m, Mülpet dağı 3065 m, Munzur dağları 3449 m, Kazankaya dağı 2531 m, Ergan dağı 3256 m, Dumanlı dağları 2618 m ve Coşan dağı 2976 mdir

Erzincan ilinde ovalar, doğu-batı ve kuzey-güney doğrultusunda uzanan dağ sıraları arasındaki çöküntü alanlarında ye alır Ovalar birbirine boğazlarla bağlanmıştır Erzincan ovası, doğu-batı yönünde uzanır Denizden yüksekliği 1218 m olan ovanın uzunluğu 40 km, toplam alanı ise 500 km2dir Kuzeyinde, doğu-batı yönünde uzanan bir fay hattı vardır Kalın bir alivyon tabakasıyla kaplı olan ovada, sulu tarım yapılmaktadır Orta verimlilikte olup, buğday, şekerpancarı ve fasülye yetiştirilmektedir

Fırat vadisinin iki yanında Sansa boğazına dek olan alandaki çok sayıda düzlükler, Tercan ovalarını oluşturur En genişi 180 km2lik, Çadırkaya (Pekeriç) ovasıdır Denizden yüksekliği 1450-1500 m olan bu ova kalın bir alivyon tabakası ile örtülmüştür

İI toplam alanının, 1/20'sini yaylalar kaplamaktadır Güneyde Munzur dağlarının uzantıları üzerinde, özellikle Koşan dağı yöresindeki yaylalar, seyrek ve kısa otlarla kaplıdır Yer yer meşeliklere rastlanmaktadır Daha doğuda, Erzurum- Erzincan-ªBingöl sınırında bulunan Cemal dağlarının, Erzincan'da kalan uzantıları üzerinde, verimli yaylalar bulunmaktadır Önemlileri arasında Çimen, Melan, ve Sarıçiçek yaylaları zengin bitki örtüsüne sahiptir

İlin en büyük ve en önemli akarsuyu Fırat ırmağıdır Fırat 43,8 m3/sn ile 1320 m3/sn arasında değişen debisi ile sulama, enerji ve su sporları amaçlarıyla kullanılmaktadır Tercan ovalarında Fırat’a, kuzeybatıda Keşiş dağlarından çıkan, Çayırlık dere ile güneydoğuda Tuzla suyu katılır

Tercan ovasında suların birleştiği yerden itibaren Fırat’ın en büyük kolu karasu adını almaktadır

Erzincan ovasında Fırat ırmağı, iki yandan Mercan, Kom, Cimin, Pahnik ve Sürperen suları ile Çardaklı deresini alır Irmak, Erzincan ovsından sonra, Bağıştaş'a kadar derin bir yatak içerisinde akar Fırat, Kemaliye ilçesinde Kadıgölü suyu ile Miran suyunu aldıktan sonra, ilçenin güneydoğusunda Başpınar yakınlarında Keban barajı ile Elazığ il sınırına girer Refahiye ilçesinden çıkan suların dışındaki tüm suları bünyesinde toplar Refahiye ilçesinin suları Çukurdere aracılığı ile Kelkit çayına dökülür

Bölgedeki bütün akarsular kısa boylu sel karakteri taşıyan dere ve çaylardırİlkbahar mevsiminde eriyen kar suları ve yağan yağmurlarla kabarır, zaman zaman taşkınlara neden olurlar

İI sınırları içerisinde coğrafi önemi olan göl yoktur Çayırlı ilçesinde Yedi göller ve Aygır gölü, Otlukbeli'de Otlukbeli gölü, Kemaliye'de Kadıgölü gibi küçük göller bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Eskişehir

Bugünkü Eskişehir ili, Eski ve Orta çağlarda Yunanca Dorylaion, Latince Dorylaeum ismi ile tanınan bir kentti Arap kaynaklarında ise şehrin adı Darauliya, Adruliya ve Drusilya olarak verilmiştir Dorylaion, antik kaynaklarda önemli yolların kavşak noktasında kaplıcaları ile ünlü, ticaret ile zenginliğe kavuşmuş bir Frigya (Phrygia) şehri olarak geçer ve şehrin kurucusu olarak Eretrialı Doryleos gösterilir
Özellikle Bizans çağında önem kazanan kentte imparator Justinianos'un yazlık sarayının varlığından söz edilir 19 yüzyılda birçok gezgin ve bilim adamı, bölgeye yaptıklan gezilerin ve araştırmaların sonucunda Eskişehir'in 3 km kuzeydoğusunda, Porsuk Çayı'nın kuzeyinde yer alan bugünkü adıyla Şarhöyük ören yerinin antik Dorylaion şehri olduğunu saptamışlardır Burası 17 m yüksekliğinde, 450 m çapında Orta Anadolu'nun orta büyüklükteki höyüklerinden biridir Burada 1989 yılında itibaren Kültür Bakanlığı ve Anadolu Üniversitesi adına Prof, Dr A Muhibbe Darga başkanlığında bir ekip tarafından arkeolojik kazılara başlanmıştır Halen devam etmekte olan kazılarda, höyükte şimdilik Osmanlı Döneminden ilk Tunç Çağı'na kadar geri giden sürekli bir yerleşmenin olduğu saptanmıştır
Dorylaion - Şarhöyük, Bizans'ın Selçuklulara karşı korunmasında büyük rol oynamış ancak 1176'da Selçuklu Sultanı II Kılıçaslan'nın Bizans İmparatoru Manuel Komnenos'u mağlup etmesinden sonra kent, Selçukluların egemenliği altına girmiştir Bundan sonra uzun bir zaman yıkık ve terkedilmiş olan Dorylaion-Şarhöyük'ün yakınında, harabenin güneyinde yeni bir yerleşme kurulmuştur W M Ramsay'in bildirdiğine göre, büyük olasılıkla Dorylaion harabelerine Eskişehir adı verilmiş ve bu ad o zamandan günümüze uzanmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

İllerimiz Ve Genel Özellikleri

Eski 08-23-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İllerimiz Ve Genel Özellikleri



Gaziantep

Kısaca tanıtım
Paleolotik çağdan bu yana çeşitli kültür ve medeniyetlere ev sahipliği yapan Gaziantep, Anadolu'nun ve Dünya'nın en eski yerleşim yeridir

6000 yıllık tarihi geçmişi ile ilimiz tarihi ve kültürel zenginlikleri, antik kentleri, mozaikleri, camileri, kiliseleri, hanları, hamamları, bedestenleri ve pek çok yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile tam bir metropoldür Gaziantepli bitmez tükenmez enerjisi, azmi ve girişimciliği ile kendi sanayisini kendisi kurmuş ve örnek bir sanayi ve ticaret kenti meydana getirmiştir Gaziantep, Güneydoğu'nun en büyük Türkiye'nin ise 6 Büyük kentidir Güneydoğu Anadoluyu batıya bağlayan kara ve demiryollarının merkezidir ve uluslarası havaalanı ile tüm dünyaya açılmıştır Gaziantep'in şu an 9 ilçesi 17 beldesi ve 616 köyü vardırİlin nüfusu 1450000 civarındadır Gaziantep'in rakımı ise 850 metredir

Gaziantep adının kökeni
Gaziantep ilinin yerleştiği coğrafi alanın, ilk uygarlıkların doğup geliştiği Mezopotamya ve Akdeniz arasında bulunması, ayrıca güneyden ve Akdeniz’den gelip doğuya, kuzeye ve batıya giden yolların kavşağında oluşu ilin tarihinin çok renkli olmasını sağlamış, dolayısıyla tarih öncesi çağlardan beri insan topluluklarına yerleşme sahası ve uğrak yeri olmuştur Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması, Gaziantep’in önemini artırmış ve canlılığının sürekli olmasını sağlamıştır
Gaziantep tarihinin devreleri Paleolitik, Kalkolitik, Neolitik dönemler, Tunç Çağı, Hitit, Med, Asur, Pers, İskender, Selökidler, Roma ve Bizans, İslam ve Türk devirleri olarak sıralanabilir Bu dönemlerin izlerini günümüzde açık bir şekilde görmek mümkündür
Gaziantep yöresinde adı bilinen ilk yerleşim merkezi, Dolike ( Doliche - Dolikhe ) şehridir Gaziantep’in 10 km kuzeyinde, Dülük köyü yakınlarındaki bu yerleşim yerinin adı, Bizans kaynaklarında Diba ( Daluk ) olarak geçmektedir Dülük adının da bu sözcükten kaynaklandığı belirtilmektedir
Şehir, Cumhuriyet öncesi yıllara kadar Ayıntap ( Ayıntab ) adıyla anıla gelmiştir Bu adın benzerine ilk kez Haçlı Seferlerine ilişkin kroniklerde rastlanmaktadır Urfalı Mateos ve Papaz Griro’nun, 1124 – 1155 yılları arasındaki seferlerde, Arapların Ayıntab adını verdikleri şehirden Hantap ( Hamptan ) diye söz ettiği anlatılmaktadır Arapça “ parlak pınar ” anl¤¤¤¤¤ gelen Ayıntab, Ermeni kaynaklarında Anthapt olarak geçer Gaziantepli tarihçi Bedrüddin AYNİ’nin ifadesiyle Antep’in eski adı “Kala-i Füsus”dur Kala-i Füsus “Yüzük Kalesi” demektir Bedrüddin AYNİ’ye izafe edilen rivayete göre buranın kötü bir hakimi varmış Birçok uygunsuz işler yaptıktan sonra ettiklerine pişman olmuş ve tövbe etmiştir Adı Ayni olduğundan, halk “Ayni tövbe etti” demiştir Bundan ötürü şehrin adı “Ayni Tövbe” Aynitap olarak kalmıştır
Bir diğer rivayette ise; AYINTAP adını, suyunun güzelliğinden ve bolluğundan dolayı aldığı söylenmektedir Zira, “ayın”; pınar, kaynak, suyun gözü anl¤¤¤¤¤ gelmektedir Dolayısıyla “tab”; güzel pınar ve güzel kaynak manasını ifade etmektedir Yine ayrıca “Ayıntap” adındaki, “tab” ; güç ve takat anl¤¤¤¤¤ gelmektedir Şehre suyunun bolluğundan dolayı da bu ismin verildiği söylenmektedir
İslam egemenliği sonrasında Ayıntab adı giderek Ayıntap’a dönüşmüştür Fransız kuvvetlerine karşı şehrin, savunmasını bu uğurda verdiği 6317 şehide rağmen yılmadan, cesaretle sürdürmesi ve eşsiz bir direniş göstermesi nedeniyle 6 Şubat 1921 tarihinde TBMM tarafından “gazilik” unvanına layık görüldüğünden “Gaziayıntab” olmuştur 1928 yılında ise, şehrin adı GAZİANTEP olarak değiştirilmiştir

İlin yapısı ve konumu
Şehir, yüksek bir düzlükte ve yer yer bayırlar üstünde kurulduğundan suyu ve havası da güzeldir Bir çok hanları var ama en görkemlileri ve en ünlüleri Mustafa Paşa Hanı, Pekmez Hanı, Tuz Hanı, İki Kapılı Hanı, Börekçi Hanı, Arasdat Hanı’dır İki tane de imareti (aşevi) var : Gelen gidene aylar yıllar bol ve minnetsiz sofralar açarlar Tümüyle kırk tekkesi olup, hepsinin en görkemlisi en çok donanmışı, yiyeceği bol ve hoş yapılısı Mevlevi Tekkesi’dir Türkmen Ağası Mustafa Ağa yapısı olup, IVMurad’ın silahtarı Mustafa Paşa’ya bağışlanmıştır Tekke 40-50 yoksul hücresiyle çevrilmiş, yüksek kubbeli baştan başa ham ve işlenmiş mermerlerle döşeli haremi, haremin ortasında büyük bir havuzun başında rengarenk üzüm salkımlarını andıran süslü avizelerle donalı çardağı olan büyük, sağlam, görkemli bir yapıdır Bakımlı, bezeli, temiz caddeleriyle kent gerçekten şirindir Yer yer ( suk-i sultanisi ) açık artırmayla satış yerleri Halep tarzı kagir binalardan oluşmuş çarşıları vardır Ama bu övdüğümüz yerler tümüyle kale içindedir Her sokak başında kapıcıların açıp kapattıkları kale kapısı kadar sağlam kapılar vardır Geceleri tüm sokaklar kandillerle aydınlatıldığından bekçiler gruplar halinde rahatlıkla sokaklarda kol gezerek görevlerini yaparlar
Şehrin ortasındaki kocaman bir kaya üstüne yüksek, görkemli ve dairevi bir kale oturtulmuştur Kale çok sağlamdır Kaleyi çevreleyen hendek 1300 adımdır Eni 40, derinliği 20 arşın kesme kayadan oyulmuştur Bunların üstüne her biri ayrı sanat ve mimari üslûpla belli aralıklarla sıralanmış, çok güzel kuleler oturtulmuştur Bin bir bedeni olan kalenin temelindeki kayaların içinden yine dairevi bir biçimde kaleyi çevreleyen ve hendeğe bakan mazgal delikleri açılmıştır ki, hendek kenarına kuş bile konmaz
Kalenin batı kapısı, yedi katlı demirden bir kapıdır Kapı aralıklarından çeşitli savaş araç ve gereçleri, silahlar, demir açma kafesleri, saçma topları vardır Kale silah ve askerlerle donatılmış, baca benzeri nefesliklerle havadar bir ot GAZİANTEP Gaziantep, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en büyük, Türkiye'nin ise 6 büyük kenti olup, nüfusu, ekonomik yapısı, turizm potansiyeli ve Büyükşehir statüsü ile bir metropol şehirdir
Güneydoğu Anadolu’yu batıya, Akdeniz ve Ortadoğu 'ya bağlayan kara ve demir yollarının merkez noktası olması, Gaziantep Havaalanı 'nın uluslararası niteliğe çıkarılmış olunması şehrimize mal, hizmet ve ziyaretçi akışını yoğunlaştırmaktadır Gaziantep topraklarının 1/4'ü tarıma elverişli topraklardan oluşmuş olup bu toprakların bir bölümü Fırat Nehri'nin sularıyla sulanmaktadır Gaziantep'in sulama yapılan bu topraklarında Antepfıstığı, zeytin, pamuk, üzüm, kırmızı biber ve keten gibi ekonomik değeri yüksek sanayi bitkileri ile mercimek, buğday ve arpa gibi hububat ürünleri yetiştirilmektedir
Coğrafi yönden GAP'ın giriş kapısı, sanayisi ve ticari hacmi ile de GAP kalkınmasında temel teşkil eden Gaziantep, ekonomik yönden çevresindeki 18 ili etkisi altında tutmaktadır
Gaziantep Anadolu'daki insan topluluklarının kültürünü yansıtan en eski merkezlerden birisi olup tarihi MÖ 4000 yıllarına kadar uzanmaktadır
Gaziantep; gezilip görülmeye değer tarihi, turistik ve doğal güzellikleri, Kurtuluş Savaşı ve Antep Savunması hatıraları, yaylaları, ovaları, ören yerleri, leziz yemekleri, eşsiz el sanatları, camileri, türbeleri, medreseleri, Antep evleri, hanları, hamamları, kastelieri, kiliseleri, adını verdiği baklavası ve fıstığı, sanayisi, insanlarının kendine has çalışkanlığı ve sıcaklığı ile geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı Gaziler şehridir

Cografi konum
Coğrafi konum olarak Gaziantep ili, Akdeniz ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin birleştiği noktada yer alır Suriye'ye komşu bir sınır ili olan Gaziantep'in büyük bir bölümü Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin batı kesiminde, bir bölümü de Akdeniz bölgesinin doğusunda yer alır Gaziantep; doğuda Şanlıurfa'nın Birecik ve Halfeti, Kuzeydoğu'dan Adıyaman'ın Besni, kuzeyden Kahramanmaraş'ın Pazarcık, batıdan ise Osmaniye'nin Bahçe ve güneybatısı Hatay'ın Hassa ilçeleri, güneyi ise Kilis il sınırlarıyla çevrilidir
Gaziantep toprakları 38°- 28' ve 38°- 01l' doğu boylamlarıyla, 36°- 38' ve 37°- 32' kuzey enlemleri arasındadır Gaziantep'in yüz ölçümü ise 6216 km2'lik alanıyla Türkiye topraklarının yaklaşık %1'ini kaplar İI merkezinin denizden yüksekliği 850 metre olmakla birlikte, 250 ile 1250 metre rakımları arasındadır Yüzey alanının yaklaşık % 52'sini dağlar, % 27'sini ise ovalar kaplamaktadır
İI sınırları içersine kuzeyden giren dağlar, Araban ovasının batısından il merkezinin batısına uzanır Güneydoğu Torosların uzantıları olan bu dağlar oldukça düzgün sıralar oluşturur Bölgenin batısını kuşatan dağlar ise sistemli bir sıra oluşturur ve Gaziantep ilini Hatay-Kahramanmaraş çukurluğundan ayırır Gaziantep'te sıradağ olarak Güneydoğu Torosların uzantıları olan Sof dağları vardır Sof dağlarının güneyinde ise Gaziantep Yaylası uzanır Dülükbaba dağları il merkezinin kuzeybatısında bulunmaktadır, Dülükbaba dağlarının en yüksek tepesi 1250 metre yüksekliktedir Sof dağlarının Hatay yönündeki uzantıları olan Gani Baba ve Sarıka5ıa dağları ise yaklaşık 1100 metre 5ıüksekliktedir Gani Baba ve Sarıkaya dağlarının batı tarafında İslahiye ovası, doğusunda ise İslahiye platosu bulunmaktadır En yüksek noktası 1050 metre olan Sam dağları Sof Dağları ile Dülükbaba dağları arasında bulunmaktadır Barak (Doğanpınar), Araban, Yavuzeli ve Oğuzeli ovaları da başlıca önemli ovalarıdır Fırat, Nizip çayı, Afrin çayı, Merziman çayı ve Alleben deresi de başlıca akarsularıdır

Ulaşım
Gaziantep İli, kara, hava ve demiryolu ulaşım imkanları ile önemli bir geçit noktasındadır Kara ulaşımında güneyden ve Akdeniz'den doğuya ve kuzeye giden yolların kavşağında bulunuşu, ilin ekonomik gelişmesinde en temel unsur olarak yer almaktadır
Gaziantep demiryolu, Adana-Malatva demir yolunun Narlı istasyonunu Halep-Bağdat demir yolu, Kargamış, Cerablus istasyonuna bağlar, Ayrıca Fevzipaşa'dan geçen Halep expresi de Gaziantep'in İslahiye ilçesi sınır kapısından Suriye topraklarına girer
Gaziantep, Karayolu bağlantısı ile, Osmaniye üzerinden Adana'ya ve Mersin'e, Birecik köprüsü üzerinden Şanlıurfa'ya, Narlı üzerinden Kahramanmaraş'a, Fevzipaşa üzerinden Antakya'ya, Kilis üzerinden Halep'e (Suriye), Kilis'ten ayrılan bir yolla Hassa üzerinden yine Antakya'ya ve Besni üzerinden Adıyaman'a bağlanmaktadır Bu yollarla önemli bir kavşak oluşturan Gaziantep, karavolu ulaşımı yönünden bir düğüm noktası gibidir
Uluslararası Gaziantep Havaalanından ise günlük olarak tarifeli uçak seferleri yapılmaktadır Hergün Gaziantep'ten Ankara'ya ve İstanbul'a direk olarak tarifeli seferlerle havayolu ulaşımı sağlanmaktadır Ayrıca diğer illere de Ankara bağlantılı uçak seferleri yapılmakta olup, tarifesiz uçuşlar da alandan yararlanmaktadır Gaziantep hava alanının yeni kimliği ne uygun olarak genişletilmesi ve standart bir yapıya kavuşturulması için çalışmalar devam etmektedir 1995 yılında 1822 uçak seferi düzenlenmiş ve bu seferlerden 124095 yolcu uçuş yapmıştır GAP'ın tam olarak faaliyete geçmesiyle Gaziantep hava alanı Türkiye'nin ve özellikle bölgemizin Ortadoğu'ya açılan hava trafiğinin merkezi durumuna gelecektir
İlde toplam 3391 km karayolu ağı mevcut olup, bunlardan 73 km'si otoban, 487 km'si il ve Devlet yolu, 2831 km'si köy yoludur Asfalt köy yolu 1050 km, stabilize köy yolu 1480km tesviye 70 km, ham 231 km'dir
Gaziantep-Nurdağı arası ulaşıma açılan Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) otoyolunun çalışmaları devam etmektedir
GAP’ın devreye girmesi ve otoyolun bitmesiyle, ilin bölgesel etkinliği daha da artacak ve üretilen mallar otoyolun sağladığı güven ve süratle yurdun dört bir tarafına ve uluslararası pazarlara ulaşacaktır

Gaziantep’in İdari Bölünüşü
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin birinci ve Türkiye'nin 6 büyük kenti olan Gaziantep'in 1990 nüfus sayımına göre nüfusu 1010396 olup, Türkiye'de nüfusu 1000000'nun üzerinde olan 15 ilden, nüfus yoğunluğu l00'ün üzerinde olan 14 ilden birisidir Gaziantep yüzölçümü yönünden iller arasında 40 sırada, nüfus çokluğu bakımından 13 sırada, şehir merkezleri nüfus büyüklüğü yönünden ise 6 sırada yer almaktadır Nüfus yoğunluğu, merkez ilçeler Şahinbey ve Şehitkamil'de 300'ü aşmaktadır
Gaziantep ilinin Şahinbey ve Şehitkamil merkez olmak üzere, Araban, İslahive Nizip, Karkamış, Oğuzeli, Yavuzeli ve Nurdağı çevre ilçeleriyle 9 ilçesi, 17 beldesi ve 616 köyü vardır
1927 yılı nüfus sayımında 214499 olan il nüfusu geçen 69 yıl içerisinde %534 oranında artış göstermiştir Bu artış oranı aynı dönem için Türkiye genelinde % 317 olmuştur Gaziantep uzun yıllar dikkate alındığında Türkiye nüfus artış hızının çok üzerinde bir nüfus artışı göstermiştir

Evliya Çelebi'nin gözüyle
Ayıntab şehri tümüyle 32 mahalledir Toprak ve kireç örtülü bayındır, bakımlı, yüksek saraysı evleri vardır Tümüyle yüz kırk mihraplı; yoğun cemaate sahip, Arasat Meydanındaki Boyacıoğlu Camii ve çarşı içindeki Tahtalı Cami, sanatlı, ferah büyük kubbeli ve görkemli yapılardır Ayıntab’ta 300’ü aşkın sarayın özel hamamı vardır Tümüyle 3900 dükkanlı büyük bir çarşıya, açık artırmayla satış yapan pazarlara sahiptir İki bedesteni, çarşısı ve saraçhanesi üstleri örtülü kagir, sağlam, sıradüzeni içinde süslü dükkanlardır Tamamı tam¤¤¤¤¤ 70 çeşmesi var Fakat onlara hiç de gereksinme duyulmaz Her eve hayat ırmağı denginde sular akmaktadır Her ev, bağı, bahçesi, fıskiyeli havuzları, cennet ırmağı suları ile çeşit çeşit servi, çınar, söğüt, kavak ve diğer meyve ağaçları ile donatılmış irem bağını andırır Bağları, bostanları, gül bahçeleri geniş örgüden kafese alınmış çok verimli olmakla Ayıntab ucuz ve şirin bir şehirdir 1648’de gördüğümüz şehir bu kez nice mahalle, han, cami ve dükkan kazanarak büyük bir gelişme göstermiş, Tanrıya şükürler olsun ki bu gelişmesini sürdürmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.