Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > İç Anadolu Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgi, hakkında, konya

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Kilise ve Manastırları


Ak Manastır (Haglos Kharitan-St Choritan) (Selçuklu)

Ak Manastır Konya ile Sille arasında kayalara oyulmuş bir manastırdır Bu manastır ilk defa StHorion isimli bir aziz adına 274 yılında yapılmıştır Manastırın tümü kayalar içerisine oyulmuş odalar ve onları birbirine bağlayan dehlizlerden meydana gelmiştir Ayrıca bu kayaların önünde bir de yapı bulunmaktadır Manastırı çeviren duvarlar ve bu yapı yıkılmış olup, günümüze manastırdan herhangi bir iz gelememiştir


Hagia Eleni Kilisesi (Siyata Manastırı)(Selçuklu)

Konya, Selçuklu ilçesi, Sille bucağında, il merkezine 7 km uzaklıkta bulunan Siyata Manastırı, Bizans imparatoru Constantinius’un annesi Helena tarafından 327 yılında yaptırılmıştır Helena Kudüs’e hac için giderken buraya uğramış ve Erken Hıristiyanlık dönemine ait mabetleri görünce bu manastırı yaptırmak istemiştir Mikhael Arhankolos adına bu kilisenin temel atma töreninde bulunmuştur Manastır kilisesi sonraki dönemlerde onarılmış ve günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir

Kilise bazilika planında, üç nefli bir yapı olup, üzeri kırma çatı ile örtülmüştür Kilisenin girişi tonozludur Naos (ibadet mekânı) iki sıra halindeki sütunlarla üç nefe ayrılmıştır Orta nefin üzerinde silindirik, kule biçiminde kubbesi yer almaktadır İç mekân Hzİsa, Meryem ve havarilerden oluşan resimlerle bezenmiştir Ayrıca onların dışında kalan alanlara İncil’den alınma sahneler resmedilmiştir XX yüzyılın ortalarında onarılan kilise günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir


Ermeni Kilisesi (Akşehir)

yüzyılda yapılmıştır Kilise ile ilgili bir kitabe bulunmadığından yapım tarihi ve hangi azize adadığı kesinlik kazanamamıştır

Kilise dikdörtgen planlı, yığma taş ve moloz taştan yapılmış üzeri çatı ile örtülmüştür Bazilika planındaki kilisenin naosu iki sıra sütunla üç nefe ayrılmıştır Duvarlarında iki sıra halinde pencere dizileri bulunmaktadır Yuvarlak kemerli pencerelerin dışında yuvarlak kemerli büyük nişler bulunmakta olup, pencereler bunların içerisine yerleştirilmiştir Giriş kapısının ve üzerindeki yuvarlak kemerli pencerenin iki yanına da ikişer küçük pencere yerleştirilmiştir Apsid kısmı dışa çıkıntılı olup, üzeri tonozla örtülüdür


Aziz Yahya Manastırı (Ereğli)

Bizans döneminde önemli bir piskoposluk merkezi olan Ereğli, Aziz Yahya'nın yurdu olarak tanınmıştır Bu aziz annesi Julia ve kız kardeşi Themistia ile birlikte Ereğli’de yaşamakta idi Hıristiyan inancına göre, Aziz Yahya 13 yaşında iken kırlarda yaşamak üzere evini terk etmiştir Kırlarda kendisine rastlayan bir melek Ona yol göstermiş ve Onu bir kuyunun yanına getirmiştir Aziz Yahya bu kuyu içerisinde on yıl dışarıya hiç çıkmadan yaşamış ve 23 yaşında da orada ölmüştür Bundan sonra da çevredeki Barata denilen bir ormana gömülmüştür

Bu Hıristiyan inancından yola çıkılarak Akören Köyü’nün kuzeybatısında iki kuyudan birinin Aziz Yahya’nın yaşadığı yer olduğu sanılmaktadır Derinliği fazla olmayan bu kuyu 850x600 m ölçüsünde tonozlu bir yapıdır MSVIyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Bizans piskoposluk kayıtlarında buradan Barata, Herakleia, Laranda, Derbe ve Hyde ile aynı derecede ve aynı sırada gösterilmiştir Büyük olasılıkla bu kuyu ve manastırın Karacadağ eteklerinde olduğu sanılmaktadır Ayrıca yörede bu manastır ile ilgili araştırma ve kazı yapılmamıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Köprüleri


Nureddin Köprüsü (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesinde bulunan köprünün Hacı Nureddin isimli bir kişi tarafından yaptırıldığı söylenmektedir Ancak, bunu belirten bir kitabeye ve kaynaklarda da bu konu ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır Halk arasında Yazıcı Köprüsü olarak da tanınmaktadır Köprü Osmanlı döneminde yapılmış, kesme taştandır


Tac-ı Veziri Köprüsü

Konya’da yanındaki aynı ismi taşıyan medrese ile birlikte Sultan Keyhüsrev zamanında 1239 yılında yapılmıştır


Yılan Yusuf (Yeşilköy) Köprüsü (Akşehir)

Konya Yılanyusuf Köyü içerisinde Adayan Çayı üzerinde, Konya-Akşehir yolu üzerindedir Köprünün mermer üç satırlı sülüs yazılı kitabesinden Sultan IIBeyazıt’ın oğlu Sultan Selim zamanında 1517’de yapıldığı öğrenilmektedir Kitabenin üçüncü satırının kenarında değişik bir yazı ile “Süle” ismi yazılıdır Büyük olasılıkla köprünün mimarı Süleyman isimli bir kişidir

Halk arasında “Sarı samanı sattırdın, Yılan Yusuf Köprüsü yaptırdın” şeklindeki bir tekerlemeden bu köprünün saman parasından yaptırıldığı sanılmaktadır

Köprü kesme taştan yapılmış ve üç gözden meydana gelmiştir Uzunluğu 2320 m, genişliği 410 m, en büyük kemer açıklığı da 4 mdir Köprünün kemerleri tempan duvarlarına göre daha içeridedir Ortadaki göz yanlardakilerden daha küçük olup, kemerlerin hemen üzerinden korkuluk başlamaktadır İlk yapılışında üç sıra halinde muntazam taşlardan meydana gelen korkuluklar onarımlarda betonarme olarak değiştirilmiştir Köprünün kitabesi ikinci ve üçüncü gözler arasına yerleştirilmiştir


Argıthanı Köprüsü

Konya-Afyon yolu üzerinde bulunan ve Kocaköprü ismi ile de bilinen bu köprünün kitabesinden anlaşıldığına göre Konyalı Hacı Hoca tarafından 1437 yılında yaptırılmıştır

Muntazam kesme taştan yapılan köprü iki gözden meydana gelmiştir Köprünün taşları arasında İslam öncesi dönemlere ait bir taş bulunmaktadır Köprü kitabesi iki göz arasına yerleştirilmiştir


Bayburtlu Köprüsü (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesinde bulunan bu köprü İvriz Suyu üzerindedir Kitabesi günümüze gelememiştir Kaynaklarda da köprü ile ilgili bilgiye rastlanmamıştır Yapı üslubundan Osmanlı dönemine ait bir eser olduğu anlaşılmaktadır


Çarşamba Deresi Köprüsü (Bozkır)

Konya Bozkır ilçesinde, Konya yolunda, Çarşamba Deresi üzerinde bulunan bu köprünün Selçuklu döneminde yapıldığı bilinmektedir Ancak yapım tarihini belirten bir kitabesi bulunmamaktadır

Köprü kesme taştan yapılmış olup, iki tarafında taş korkuluklar bulunmaktadır Beş gözlü olan köprünün uzunluğu 3890 m, genişliği 330 mdir En büyük kemer açıklığı ise 5 mdir Kemerler sivri ve taştandır Bunlar tempan duvarları ile aynı düzlemdedir Orta göz diğerlerine göre daha yüksek ve daha büyüktür Kemerler yanlara doğru alçalmaktadır

Fatih Sultan Mehmet tarafından 1476’da bu köprünün bakım ve onarımı için bir vakıf kurulmuştur


Divle Köprüsü (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesi, Divle (Üçharman) Köyü’nde, Köyözü Suyu üzerindeki bu köprünün kitabesi bulunmamaktadır Yapı üslubundan Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Köprünün sivri kemerli ana gözü ve bunun iki yanında da yuvarlak iki tahliye gözü bulunmaktadır Uzunluğu 52 m, genişliği de 4 mdir Köprü kesme taştan yapılmıştır


Hortu (Sazgeçit) Köprüsü (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesi Sazgeçit (Hortu) Beldesi, İvriz Suyu üzerinde bulunan köprünün kitabesi bulunmamaktadır Ancak, çevresinde Selçuklular döneminden kalma bazı kalıntılarla karşılaşılmıştır Köprünün Selçukluların son döneminde veya Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır Köprü Eski Aksaray-Ereğli Kervan yolu üzerindedir

Düzgün kesme siyah taştan yapılmış olan köprüde çevredeki yapılardan toplanmış taşlar kullanılmıştır Beş sivri gözlü olan köprünün orta gözü yüksek diğerleri yanlara doğru alçalarak devam etmektedir Her iki tarafında taş korkuluklar bulunmaktadır

Köprünün yanında aynı isimde bir han bulunuyordu Köprü 1932 yılında onarılmış olup, halen kullanılmaktadır


İvriz Köprüsü (Ereğli)

Yapıldığı tarih bilinmemekle beraber, Karamanoğulları döneminden kaldığı sanılmaktadır Köprü kervan yolu üzerinde olup, Tarsus’taki Horozlu Han’a giden güzergâhtadır

Tek gözlü olan köprü kesme taştan yapılmıştır Yakın tarihlerde onarım geçirmiş ve betonla yenilenmiştir


Akhöyük Köprüsü (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesi Akhöyük-Çiller Köyü yolu üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi bulunmamaktadır Ancak, yapı üslubundan Osmanlı döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır

Köprü kesme taştan tek gözlü olup yuvarlak kemerlidir Kemer oldukça yüksektir Kesme taşların arası moloz taşla doldurulmuştur


Şeyh Şehabüddin Köprüsü (Ereğli)

Bu nedenle de banisi ve mimarı bilinmemektedir Ancak, yapı üslubu ve Şeyh Şehabüddin Dergâhı önünde oluşundan ötürü Selçuklu döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Köprü kesme taştan yuvarlak tek gözlüdür Genişliği 3 mdir




Ebul-Hasan Köprüsü (Ilgın)

Konya Ilgın ilçesinde Bulasan Çayı üzerindeki bu köprü, Bulasan Köprüsü ismi ile de tanınmaktadır Ayrıca köprünün yanında bir hamam oluşundan ötürü Hamamdere Köprüsü ismi de buraya verilmiştir Köprünün kitabesi bulunmamakla beraber, yapı üslubundan Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Kesme taştan yapılmış olan köprünün iki ana gözü vardır Bu gözler sivri kemerli olup, tempan duvarlarına göre daha içeridedir Sonraki yıllarda köprünün Afyon yönü tarafına bir göz daha eklenmiştir Köprünün uzunluğu 33 m, eni 455 mdir Kemer açıklıkları da 6’şar mdir Gözler arasında üçgen şeklinde sel yaranlar bulunmaktadır


Gömse Köprüsü (Meram)

Konya Meram ilçesinde bulunan bu köprünün yanında bir kervansaray olduğu söylenirse de bu kervansaraydan hiçbir iz günümüze gelememiştir Köprünün kitabesi de bulunmamaktadır Yapı üslubundan Selçuklu döneminde yapıldığı anlaşılmaktadır

Köprünün yapımında çevreden toplanan taşlar ve moloz taşlar kullanılmıştır Bu taşlar arasında sütun, sütun başlıkları, kitabeler ve antik levhalar bulunmaktadır Köprü dokuz gözden meydana gelmiştir Uzunluğu 29 m, genişliği de 4 mdir

Köprünün çevresindeki yerleşim alanları terk edilmiş, seller köprünün bazı gözlerini yıkmıştır Günümüzde kullanılmamaktadır


Meram Köprüsü (Meram)



Köprü beş gözlü, muntazam kesme taştan yapılmıştır Memba tarafındaki ayakları üzerinde sivri sel yaranları vardır Köprünün her iki yanında da iri taş bloklardan yapılmış korkulukları bulunmaktadır


Roma Köprüsü (Sarayönü)

Konya Sarayönü ilçesi, Halıcı Köyü’nde Çürüksu (Dicus) üzerinde bulunan bu köprü, Roma döneminde yapılmıştır

Günümüzde çok harap olan köprü üç gözlüdür Köprünün genişliği 685 mdir Ortadaki büyük kemerin açıklığı 1225 m, yanlardaki küçük gözlerin açıklığı 8-7 m arasında değişmektedir Kemerler kalın kalker blokları üzerine oturtulmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Anıtları


Atatürk Anıtı (Meram)

Konya Valisi Muammer Bey’in öncülüğünde 1917 yılında bu anıtın kaidesi Mimar Muzaffer’e (1881-1920) Tarım Anıtı olarak yaptırılmıştır Anıtın kaidesi beyaz mermerden olup, Osmanlı mimarisinden yola çıkılarak hazırlanmıştır Kaidenin dört köşesinde niş içerisine alınmış sivri kemerlerle dini yapıların portallerinin küçük bir örneği burada uygulanmıştır
Sonraki yıllarda Konya Belediye Başkanı Kazım Gürel’in öncülüğünde Avusturyalı Heykeltıraş Heinrich Krippel’e (1883-1945) yaptırılmıştır

Heykel tunçtan olup, 29 Ekim 1926’da Tarım Anıtı’nın üzerine yuvarlak mermer platforma yerleştirilmiştir Burada Atatürk sol elinde kılıcını ve sağ elinde de buğday başağını tutarak üniformalı olarak tasvir edilmiştir

Şehitler Anıtı (Karatay)



Anıt Gödene ve Sille’den getirilen kesme taştan yapılmıştır Dikdörtgen bir kaide üzerinde dört yuvarlak sütunun ortasında yükselen büyük bir sütundan meydana gelmiştir Anıtın iki yönüne de “Türk çocuğu senin ve yurdun için can veren ulu şehitlerini unutma” yazılıdır



Eflatunpınar Hitit Anıtı (Beyşehir)

JHamilton 1849 yılında görmüş, ardından FSarre, JGarstang ve Prof Dr Muhibbe Darga tarafından yayınlanmıştır Bu anıtın tarihlendirilmesini Hitititologlar MÖXIIIyüzyıl olarak belirtmektedir

Beyşehir Gölü’nün doğu kıyısında bulunan bu anıt bir su kaynağı kenarında dikdörtgen taşlar üzerine kabartmalar halinde yapılmıştır Hitit sanatında kaya yüzeylerine işlenen ilk örneklerden birisidir Anıtın yapılmasında on altı adet dikdörtgen taş bloklarından kuzeyde bir ön cephe oluşturulmuştur Her taşın üzerine de ayrı bir figür işlenmiştir Bu figürlerin ayrı ayrı anlamları vardır Figürler en üstte büyük bir kanatlı güneş kursu altında toplanmıştır Anıtın ortasında bir tanrı ve tanrıça figürü bulunmaktadır Her ikisinin arasında ve yanlarında ikişer tane demon (cin) altında boğa ve aslan başlı bir grifon bulunmaktadır Ellerini yukarıya kaldırmış tanrı ve tanrıçalar ile güneş kursunu taşıyan figürler görülmektedir Cephenin her iki dış kenarında ve üstünde daha büyük iki demon bulunmaktadır Onlar da büyük cephenin genişliğini kaplayan, tek bir taş blok üzerine işlenmiş büyük kanatlı güneş kursunu taşımaktadır Böylece meydana gelen bütün figürleri içerisine alan Aedicula içerisinde baş figürler korunmaktadır Oturan tanrıçanın güneş kursuna benzeyen başlığı, bunun bir güneş tanrıçası olduğuna işaret etmektedir Büyük olasılıkla erkek tanrı da Güneş Tanrıçası’nın eşi Fırtına Tanrısı’dır

Konya Müze Müdürlüğü 1996 yılında bu anıt çevresinde kazı çalışmaları yapmış, bu çalışmalar sonunda anıtın 334x300 m ölçüsünde dikdörtgen planlı bir havuzun bir bölümünü oluşturduğunu ortaya koymuştur Müzenin 1998 yılında yapmış olduğu çalışmalarda da anıtın alt kısmında beş adet daha kabartması olduğu tespit edilmiştir


İvriz Kaya Anıtı (Halkapınar)

uzağında, İvriz Köyü (Aydınkent) sınırları içerisinde, İvriz Çayı’nın kaynağının kenarında, kaya üzerine yüksek kabartma olarak Geç Hitit Krallık Çağı’nda (İÖ1180-700) yapılmıştır Kabartma MÖ 800 yıllarında da bu bölgenin, Tuvana ülkesinin en görkemli krallarından Var-pa-la-was tarafından yaptırılmıştır Bu anıt ilk kez XIXyüzyılda gezginlerin yazıları ile Hititoloji literatürüne girmiştir

Aramileşmiş Geç Hitit sanatının en önemli yapıtlarından olan anıt 420x420 m ölçülerinde olup, aynı zamanda Aramî, Asur ve Fryg etkilerinin görüldüğü Tuvana Krallığı’ndan günümüze gelebilmiş bir eserdir Anıtta, Fırtına Tanrısı Tarhundas ile bölgenin kralı Varpalavas tasvir edilmiştir Krala göre daha büyük ölçülerde tasvir edilen Tarhundas, ellerinde başaklar ve üzüm salkımı tutmaktadır Böylece Tarhundas’ın aynı zamanda bolluk ve bereket tanrısı olduğu da anlaşılmaktadır Tanrının karşısındaki kral ise daha küçük ve dua eder durumda tasvir edilmiştir

Giysiler de Geç Hitit sanatının özelliklerini yansıtmaktadır Özellikle tanrı figürü kuvvetli bir insan görünümünde olup, kol ve bacak adaleleri ile dikkati çekmektedir ProfDrMuhibbe Darga’ya göre; üzerinde dizlerini açıkta bırakan kısa kollu, vücuduna yapışık bir giysi vardır Fryg madeni kemerine benzeyen kemeri, uçları sivri ayakkabıları, üç sıralı boynuzla bezeli başlığı, saç ve sakallar dönemin karakteristik özellikleridir Kral Varpalavas, geometrik motifli, eteği püsküllü uzun bir giysi ile ucu saçaklı manto giymiştir O döneme göre başlığı biraz farklı olup, boncuk dizileri ile süslenmiştir Kralın küpesi, iri boncuklu kolyesi, bilezikleri de Aramî takılarına benzemektedir Her iki figürün arasındaki hiyeroglif bir yazıda ; “Ben hakim ve kahraman Tuvana Kralı Varpalavas sarayda bir prens iken bu asmaları diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin” denilmektedir Kral Varpalavas, yöredeki Hitit ve Luwi kökenli halk için bu anıtı yaptırırken tanrı ve kral ilişkilerini simgesel olarak gözler önüne sermiştir

İvriz Anıtı’ndan yaklaşık bir saatlik mesafede bulunan Ambar Deresi Vadisinde 440x220 m ölçüsünde buna benzer şekilde işlenmiş bir başka kaya kabartması daha bulunmaktadır Burada da büyük boyda Tanrı Tarhundas ile karşısında dua eder konumda Kral Varpalavas görülmektedir


Fasıllar Anıtı (Beyşehir)

uzaklıktaki Eflatunpınar’a götürülemeyerek burada bırakılmıştır Dünyanın en büyük kaya anıtlarından biri olan Fasıllar Anıtını ilk kez RRamsey yayınlamıştır

Yaklaşık 70 ton ağırlığında bazalt taşından tek parça blok üzerine yapılmış olan bu anıtın Hitit taş ocağına yakın bir yerde bulunması anıtın başka bir yer için yapıldığını göstermektedir Anıtın bazı yerlerinin son derece ayrıntılı, bazı yerlerinin ise kaba şekilde işlenmiş oluşu, onun uzaktan görülecek şekilde yapıldığı izlenimini vermektedir

Anıt üzerinde bir tanrı, iki aslan ve ikinci derecede bir tanrı daha işlenmiştir Burada tanrı bir ayağını aslan üzerine, diğer ayağını da küçük tanrının üzerine basmıştır Bu küçük tanrının Dağ Tanrısı olduğu sanılmaktadır Dağ Tanrısı’nın yanında bir aslan tasvirine yer verilmiştir Bu anıtın üzerindeki figürlerin Eflatunpınar’daki figürlere, Alacahöyük’teki orthostatlara benzerliği dikkate alınacak olursa anıtın, IVTutalia (1250-1220) döneminde yapıldığı sanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Müzeleri


Konya Arkeoloji Müzesi (Meram)

Atatürk 20 Mart 1923’te Konya’ya gelmiş bu müze deposu ile Mevlâna Dergâhı ve Türbesi’ni ziyaret etmiştir

Mevlâna Dergâhı’nın 1927 yılında müze olarak açılmasından sonra, müze deposundaki eserler de oraya taşınmıştır 1953 yılında arkeolojik eserler İplikçi Camisi’ne taşınmış ve 1962 yılında bugünkü yeni binasında ziyarete açılmıştır Arkeoloji Müzesi Prehistorik Eserler Bölümü, Demir Çağı Eserleri Bölümü, Roma Çağı Bölümü, Sikke Bölümü ve bahçedeki eserler olmak üzere dört seksiyon halinde hizmet vermektedir

Müzede, Neolitik Çağ’dan başlayarak, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu), Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans çaglarina ait eserler sergilenmektedir

Neolitik eserler Çumra, Çatalhöyük, Erbaba ve Süberde, Eski Tunç Eserler; Sızma ve Karahöyük, Asur Ticaret Kolonileri Çagı eserleri Karahöyük kazılarında ele geçen eserlerdir Konya Alaaddin tepesi kazlarnda bulunan Frig Çagı keramikleri ile Konya Karapınar Kıckışla höyükte bulunan çesitli şekillerde Frig Çagi kap-kacakları ve Lydia keramikleri sergilenmektedir Eski ve Orta Tunç Çağına ait eserler arasında pişmiş topraktan kaplar, kandiller, bronz baltalar, silindir mühürler, Urartu dönemi bronz fibulaları da onları tamamlamaktadır Yine Kıcıkışla höyükten çıkarılan Klasik Çag Alabastron, Aryballos, Lekythos ve Kylixler bulunmaktadır

250-260 yıllarına tarihlenen sidemara tipi sütunlu mermer herakles lahti, Roma dönemi koku şişeleri, cam şişeler, altın takılar bulunmaktadır Ayrıca MSVIyüzyıla tarihlendirilen 630x350 m ölçüsünde Bizans taban mozaiği, Çumra Alibeyhöyük-Kilise Mevkii’nde 1991-1992 yıllarında yapılan kazılarda ortaya çıkan taban mozaikleri, Bizans dönemi bronz kapı tokmakları, Bizans rölikleri, çeşitli haçlar müzedeki diğer eserlerdir Çatalhöyük ve Sille’den çıkarılan Neolitik eserlerin yanı sıra Bizans dönemi mermer ve taştan yapılmış mimari parçalar, mezar stelleri ve mezar taşları da bulunmaktadır

Anadolu’nun ilk sikkelerinden başlayarak Osmanlı dönemini de kapsayan bir sikke koleksiyonu müzede bulunmaktadır

Müze bahçesinde Roma ve Bizans çağına ait lahit, sunak, kapı kemerleri, sütunlar ve sütun başlıkları ile mezar stelleri sergilenmektedir Konya Arkeoloji Müzesi’nin il kapsamında yaptığı kazılarda da çeşitli buluntular müzeye taşınmaktadır

Mevlâna Müzesi (Karatay)

Mevlâna Müzesi’nin 1954 yılında yeniden teşhir ve tanzimi yapılmış, ismi de Mevlâna Müzesi olarak değiştirilmiştir Mevlâna Müzesi’nin bulunduğu yer Selçuklu Sarayı’nın gül bahçesi iken Konya’ya gelen Mevlâna’nın babası Sultan-ül Bahaeddin Veled’e Selçuklu Sultanı IAlaaddin Keykubat tarafından hediye edilmiştir

Mevlâna Türbesi’nin bulunduğu yerin üzeri kutupların kubbeleri anlamında Kıbâb’ül-Aktâb denilen yeşil kubbe ile örtülüdür

Mevlâna’nın Türbesi ve Mevlevi Dergâhı külliyenin batısını, derviş hücreleri diğer üç yönünü çevirmiştir Müzeye batıda meydana açılan Dervişhan Kapısı’ndan girilir Türbe kapısından Tilavet Odası’na (Hat Dairesi) geçilir Bu odada Osmanlı hattatlarından Rakım Mahmud Celaleddin İzzet, Hulusi, Hamit ve Yesarizade Mustafa İzzet Efendi gibi hataların yanı sıra Sultan IIMahmut’un altın kabartmalı sülüs levhaları bulunmaktadır

Gümüş kapı iki kanatlı ve ceviz ağacından yapılmış olup, gümüş levhalarla üzeri kaplanmıştır Bu kapının üzerindeki kitabeden de anlaşılacağı gibi Sokulu Mehmet Paşa’nın oğlu Hasan Paşa tarafından 1597 yılında yaptırılmış ve türbeye hediye edilmiştir Müzenin bu bölümünde iki vitrin içerisinde Mevlâna’nın ünlü eserlerinden Mesnevi ile Divan-ı Kebir’in eski nüshaları sergilenmiştir Üzeri üç kubbe ile örtülü olan bu salonun sağ tarafında yüksek bir kısımda 65 mezar bulunmaktadır Bu mezarlardan 55’i Mevlâna’nın soyundan gelen erkek ve kadınlara, 10 tanesi de Mevlevi büyüklerine aittir Yeşil kubbenin tam altına rastlayan bölümde Mevlâna ve oğlu Sultan Veled için Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırmış olduğu gök mavisi renginde mermer bir sanduka bulunmaktadır Bu sandukayı Sultan IIAbdülhamid 1894 yılında buraya hediye etmiş, üzeri de altın sırma tellerle Besmele ve Ayetlerin işlendiği kuşide ile örtülmüştür

Mevlâna’nın sandukasının ayak ucunda bu mermer sanduka yapılıncaya kadar Mevlâna’nın üzerinde duran, şimdi ise babası Sultan-ül Ulema Bahaeddin Veled’in üzerine konulan ceviz sanduka bulunuyordu Selçuklu ağaç işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen bu sanduka üzerinde Ayetler ve Mesnevi’den seçilmiş beyitler oyma tekniği ile işlenmiştir Sandukanın, Mimar Selimoğlu Abdülvahid tarafından planının çizilmiş, Konyalı Genakoğlu Hüsameddin Muhammed tarafından yapılmıştır

Kafesi Maraş Valisi Mahmut Paşa 1597 yılında yaptırarak türbeye hediye etmiştir Bu kafesin üzerinde Şair Mani’nin 32 beyitlik Türkçe bir şiiri yazılıdır Şiiri Kalemkâr İlyas isimli bir usta kapı üzerine işlemiştir Şiirde devrin padişahı Sultan IIIMehmet ile Maraş Valisi Mahmut Paşa’ya övgüler yazılıdır

Türbe kısmındaki salonun sol kenarında da altı sanduka bulunmaktadır Bunlar Sultan-ül Bahaeddin Veled ve Mevlâna ile birlikte Horasan’dan buraya gelen altı Horasan erinin mezarlarıdır Horasan erlerinin ayak ucunda Nisan Tası bulunmaktadır Bu tas bronz üzerine altın ve gümüş desenlerle bezenmiş ve yer yer de figürler işlenmiştir Bu tasın üzerindeki Arapça kitabeden de İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır Han (1305-1335) için yapıldığı, 1333 yılında da Emir Sungur Ağa tarafından buraya hediye edildiği öğrenilmektedir Burada çeşitli levhaların yanında Mevlâna’nın Farsça Rubai’si, felsefesini açıklaması yönünden son derece önemli yazılar bulunmaktadır

Bu bölüm XVIyüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış geniş kubbeli bir salondur Etrafı ahşap kafes ve demir parmaklıklarla çevrelenmiştir Salonun ortasındaki vitrinlerde, Şems-i tebrizi’nin serpuşu, Mevlâna’nın oğlu Sultan Veled’in Deste Gül ismi verilen cepkeni sergilenmektedir Ayrıca Mevlâna’ya ait sikkeler, cüppeler, omuzluk ve namaz seccadesi de burada bulunmaktadır Vitrinlerde XVIyüzyıl memluklu dönemi cam kandili vardır Bu kandil cam işçiliğinin en güzel örneklerinden biridir Buradaki vitrinlerde su, çorba, şifa tasları, Osmanlı-İran ve Musul işi kandil ve şamdanlar, çekmeceler, usturlaplar bulunmaktadır Selçuklu ve Osmanlı dönemi rahlelerinin sergilendiği ahşap eserler bölümünün yanı sıra Mevlevi ayinleri ve notalarının, enstümanlarının, musıki ustalarının musiki aletlerini kapsayan vitrinler de diğer eserleri tamamlamaktadır Kitap ciltlerinin bir araya getirildiği vitrinde XII-XIXyüzyıla tarihlendirilen çeşitli yazmaların meşin ve lake ciltleri görülmektedir Ayrıca burada çeşitli boyutlarda Kuran’lar, teshipli yazmalar ve minyatür örnekleri de bulunmaktadır

Semâhâne'de yer alan Naat Kürsüsü ve Müzisyenlerin oturduklari Mutrib Hücresi ile erkekler ve hanimlara ait Mahfiller orjinal halleri ile korunmuştur

Bu bölümd e Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır Mescitte Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine tarihlenen yazı örnekleri, teshipler ve ciltler sergilenmektedir Ayrıca duvarlara eski halı ve kilim örnekleri de asılmıştır Yine bu bölümde Sakal-ı Şerif ve kutusu, Mevlâna’nın torunu Ulu Arif Çelebi’ye ait 999’luk zikr tesbihleri de bulunmaktadır

Yapı topluluğunun derviş hücreleri olan bölümleri Sultan IIIMurat tarafından yaptırılmıştır Bu hücrelerden dördü dışındakilerin yan duvarları açılmış ve burası uzun dar bir salon haline getirilmiştir Bu salonda Konya, Gördes, Uşak ve Selçuklu dönemi halı örnekleri sergilenmektedir XVyüzyıla ait Beyşehir Eşrefoğlu Camisi’nden getirilmiş kilim parçası, XVIIyüzyıla ait kandilli seccade, ipekli seccade, Mevlâna’nın seccadesi buradaki ünik eserler arasındadır

Müzenin kumaş bölümünde ise Bursa dokuma tezgahlarında dokunmuş kadife ve kumaşlar; Selimi ve Gürun şalları bulunmaktadır Buradaki derviş hücrelerinden ikisi kütüphane olarak kullanılmaktadır Bu kütüphanede Mevlâna ve Mevlevilik konusunda eserler bulunmaktadır Diğer hücrelerden birisi Postniş’in odası, diğeri de Mesnevihan odası olarak düzenlenmiştir



Müzenin güneybatı köşesinde yer alan Matbah bölümünü Sultan IIIMurat 1584 yılında yaptırmıştır Bu bölüm 1990 yılında yapılan onarımlardan sonra mankenler ile yeniden düzenlenmiştir Matbahın asıl işlevi olan yemek yapmak ve somat denilen sofrada Mevlevilerin yemek yeme adabı mankenlerle anlatılmıştır Matbahın diğer işlevlerinden biri olan Nev-Niyaz olarak isimlendirilen Mevlevi adayları Saka Postu üzerinde otururken Sema Talim Tahtası üzerinde Mevlevi Sema Dedesinin Can denilen Mevlevi Derviş Adayları’na semayı öğretmesi mankenlerle anlatılmıştır


Türbeönü Mevkii
Tel (0332) 351 12 15
Fax (0332) 353 23 43


Karatay Medresesi Çini Eserleri Müzesi (Karatay)

İzzeddin Keykavus döneminde Emir Celaleddin Karatay 1251 yılında yaptırmıştır Medresenin mimarı bilinmemektedir Selçuklulardan sonra Osmanlı döneminde de kullanılan bu medrese XIXyüzyılın sonlarında terk edilmiştir

Kapalı Medrese tipinde tek katlı medresenin giriş kapısı Selçuklu devri taş işçiliğinin en güzel örneklerinden olup, duvarları da turkuaz, lacivert ve siyah renkli mozaik kakma tekniğinde yapılmış çinilerle bezenmiştir Ancak bu çinilerin bir bölümü dökülmüştür

Karatay Medresesi Konya Müzeleri yönetiminde 1955 yılında Çini Eserler Müzesi olarak ziyarete açılmıştır

Müzedeki eserler arasında Beyşehir Gölü kenarındaki Kubad-Âbad Sarayı 1949-1967 yıllarında yapılan kazılarda ele geçen sıratlı, lüster tekniğinde çeşitli renklerde insan ve hayvan figürlerini, Selçuklu desenlerini ve yazılarının bulunduğu çiniler, XVIIIyüzyıl Nalıncı Baba (Nizamiye) Medresesi’ne ait çini panolar, Alaeddin Tepesi eteğindeki Selçuklu Köşkü çevresinde 1941 yılında Türk Tarih Kurumu adına ProfROğuz Arık’ın yapmış olduğu kazılar sonucunda ortaya çıkarılan çini parçaları, 1957’de Mehmet Önder’in yaptığı kazılarda bulunan çiniler, sırsız keramikler, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve XVIyüzyıl İznik ve Kütahya çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntular sergilenmektedir

Alaeddin Meydanı
Tel : (0332) 351 19 14

Taş ve Ahşap Eserler Müzesi (İnce Minare Medresesi) (Meram)

İzzeddin Keykavus döneminde Vezir Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından hadis ilmi okutulmak üzere 1264 yılında yaptırılmıştır

İnce Minareli Medrese kapalı avlulu tek eyvanlı plan düzeninde yapılmış olup, portali Selçuklu devri taş işçiliğinin en güzel örnekleri arasındadır Medrese XIXyüzyılın sonlarına kadar faaliyetini sürdürmüştür

Medrese 1956 yılında Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak ziyarete açılmıştır İnce Minareli Medrese’de teşhir edilen eserler avluda ve yapının içerisinde bulunmaktadır Müzenin avlusunda Selçuklu ve Karamanlı dönemi Konya kitabeleri, mezar taşları ve mimari parçalar bulunmaktadır Bu eserler arasında Sultan IAlaaddin Keykubat’ın 1221’de yaptırdığı Konya kalesi’nin sülüs yazılı mermer kitabeleri ve parçaları; Fatih Sultan Mehmet’in kaleyi 1467’de tamirine ait kitabe; Seydişehir’den getirilen 1237 tarihli mescit kitabesi; Konya Akıncı mescidi’nin 1210 tarihli kitabesi; Konya Kavak Köyü Kervansarayı’nın 1215 tarihli kitabesi; Konya Şekerfuruş Mescidi’nin 1220 tarihli kitabesi bulunmaktadır Bunu 1314 tarihli Musalla Taşı kitabesi ile diğer kitabeler ve bezemeli mimari parçalar tamamlamaktadır

Avlunun batısında ise Konya mezarlıklarından toplanmış Selçuklu ve Karamanoğulları’na ait sanduka şeklinde mezar taşları bulunmaktadır Selçuklu dönemine ait Nalıncı Baba Türbesi’nin portal süslemeleri ve kemer taşları da burada yer almaktadır Bunların arasında İnce Minare’nin mimarı olan Keluk Bin Abdullah’ın ismi yazılı mimari parçalar da dikkati çekmektedir

Burada Konya Kalesi’ne ait figürlü kabarmalar, Konya Kalesi’nin kapı ve mimari parçaları, Osmanlı Klasik Dönemine ait kitabeler ve mimari parçalar bulunmaktadır XIXyüzyılda yıkılmış olan Konya Kalesi’ne ait ele geçen bütün kalıntılar yine burada sergilenmektedir Bunların arasında çift başlı kartal rölyefleri, çift başlı bir başka kartal figürü, kanatlı melek figürleri, ejder (dragon) figürleri, harpi, balık, fil, gergedan, antilop, aslan ve insan figürleri bulunmaktadır Bunlardan başka Selçuklu ve Karamanoğulları dönemine ait mezar taşları, çeşitli kabartmalar, Konya Selçuklu Köşkü’nün iç süslemeleri, yazılı ve motifli figürler de bulunmaktadır

Müzenin eyvanında Selçuklu, karamanoğulları ve Eşrefoğulları devrine ait kapı, pencere kanatları başta olmak üzere çeşitli ahşap eserler bulunmaktadır Osmanlı dönemi eserleri arasında rahleler, ahşap çekmeceler, Konya Beyhekim Mescidi’ne ait XIIIyüzyıl ahşap kapı, Rumilerle bezeli pencere kanatları, Beyşehir Eşrefoğlu camisi’nin 1297 tarihli Rumili pencere kanadı, Ermenek karamanoğlu dönemine ait Spas Camisi’nin XIIIyüzyıla ait oymalı pencere kanadı, Hasbey Dar’ül-Hüffaz’ına ait kapısı bulunmaktadır


Alaeddin Meydanı
Tel : (0332) 351 32 04


Mezar Anıtları Müzesi (Sırçalı Medrese) (Meram)

Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Bedreddin Muslih 1242 yılında yaptırmıştır

Açık avlulu, iki eyvanlı ve iki katlı olan medresenin geometrik ve rumi motifleri ile bezeli bir portali bulunmaktadır Giriş kapısından sonra beşik tonozlu bir eyvan gelmektedir Ortası havuzlu, dikdörtgen avlulu medrese üç yönden revaklarla çevrilidir Duvarları sırlı tuğla ve çinilerle kaplanmıştır

Sırçalı Medrese 1960 yılında Selçuklu dönemi mezarlarının ve diğer taş eserlerin bir araya getirilmesi ile Mezar Anıtları Müzesi olarak ziyarete açılmıştır

Müzede, Konya şehrindeki kamulaştırmalar sırasında mezarlıklardan toplanan tarih ve sanat tarihi yönünden değerli mezar taşları bir arada teşhir edilmektedir Selçuklular dönemi, Beylikler ve Osmanlı dönemlerini kapsayan bu mezar taşları şekil, motif ve yazı karakterleri dikkate alınarak teşhir edilmiştir Osmanlı dönemi mezar taşları da XVI-XIXyüzyıllar arasına tarihlendirilmiştir Bu taşlar arasında tarihi kişilere ait olanlar da birer belge niteliği taşımaktadır Bu arada müze bahçesinin toprak altında olan Bizans dönemine ait Katakomp da ziyarete açılmıştır


Gazi Alem Şah Mahallesi
Sırçalı Caddesi
Tel: (0332) 352 80 22


Etnografya Müzesi (Meram)

Mimar İhsan Kıygın’ın projesine göre 1975 yılında yapımı tamamlanmış ve Etnoğrafya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır

Bodrum üstü iki katlı olan yapının bodrum katında fotoğrafhane, arşiv, depolar bulunmaktadır Zemin katta teşhir salonu, DrMehmet Önder Konferans salonu, birinci katta da idari bürolar, kütüphane ve eser depoları bulunmaktadır

Etnoğrafya Müzesi’nde yöresel etnoğrafik malzemeye ağırlık verilmiştir Sergilenen eserler arasında oyalar, çesitli cins ve büyüklükte keseler, değişik malzeme ve tekniklerde yapılmış işlemeler, bohça, yemeni örnekleri, uçkurlar, bindallılar, gelinlik, cepken, kaftan, içlik ve dışlık şalvarlar, kemerler, kemer tokaları, bilezikler, fes askıları, tepelikler bulunmaktadır Ayrıca Konya ve çevresinde günlük yaşamında kullanılan kave fincanı ve zarfları, kahve kutusu, kahve tavası, kahve değirmeni; çeşitli cam ve madeni mutfak kapları; şifa ve hamam tasları, şamdanlar, buhurdanlar ve gülaptanlar sergilenmektedir Hat sanatında kullanılan yazı takımları, çekmeceler, rahleler, yazı levhaları, ahşap sedef kakma salon takımları; Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait kesici ve ateşleyici silahlar; ok, yay, sadak, hançer, kılıç, çakmaklı ve kapsüllü tabanca ve tüfekler de etnoğrafik eserleri tamamlamıştır

Türkiye’nin halı ve kilim merkezlerinden olan Konya’daki halı, kilim, dokuma ve düz yaygıları bir araya getirecek bir bölümün sergilenmesi için çalışmalar sürdürülmektedir


Larende Caddesi, Macır Pazarı
Tel: (0332) 351 89 58
Fax: (0332) 353 23 43


Atatürk Müzesi (Meram)

Konyalılar tarafından 19 Temmuz 1928’de Atatürk’e bağışlanmıştır Atatürk Konya’ya geldiği zamanlarda bu binada kalmış, çalışmalarını burada sürdürmüştür

İki katlı ahşap çatılı bu yapı, 1940-1963 yıllarında Vali Konağı olarak kullanılmış, 17 Aralık 1964’te de Atatürk Evi-Kültür Merkezi olarak ziyarete açılmıştır Atatürk’ün doğumunun 100Yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı bu binayı restore etmiş, teşhir ve tanzimini yaptıktan sonra 17 Nisan 1982’de Atatürk Müzesi olarak ziyarete açmıştır

Müze oldukça sade bir yapı olup, bodrum, zemin ve üst kattan meydana gelmiştir Yapımında kesme taş, moloz taş ve tuğla kullanılmış, üzeri meyilli ahşap bir çatı ile örtülmüş, kiremitle kaplanmıştır

Atatürk Müzesi’nde Atatürk’ün kişisel eşyaları, giysileri, ve Konya’nın Kurtuluş Savaşı’ndaki yerini içeren fotoğraf, belgeler ve gazete küpürleri sergilenmektedir Müze içerisindeki panolarda Atatürk’ün konya’ya gelişleri, şehirde yaptığı ziyaretler ve bu evde tuttuğu günlük notlar ve aldığı kararları gösteren fotoğraf ve belgeler bulunmaktadır Vitrinler içerisinde Atatürk’ün anılarını yasıtan, günlük yaşamında kullandığı elbise, kürk, şapkalar, çizme ve ayakkabıları, bastonu, av tüfeği, hokka takımı ve yaşamının son günlerinde istirahat koltuğu ile çeşitli mutfak malzemeleri burada teşhir edilmektedir Atatürk’ün anılarını yaşatan eşyaların çoğu Anıtkabir Müzesi’nden getirilmiştir


Anıt Meydanı, Atatürk Caddesi
Tel: (0332) 351 89 59
Fax: (0332) 353 23 43


Koyunoğlu Müzesi (Merkez)

Rİzzet Koyunoğlu tarafından kurulmuştur Aİzzet Koyunoğlu 1913 yılından itibaren eski ve tipik bir Konya evinde eser toplamaya başlamıştır Konya ve çevresinden derlenen arkeolojik eserlerin yanı sıra kitaplar, etnoğrafik eserler ve tabiat tarihi objeler müzenin başlıca eserleri arasındadır

ARİzzet Koyunoğlu kişisel çabaları ile oluşturduğu ve dünyanın ünlü müze ve kütüphaneleri arasında yer alan müzesini 1973 yılında Konya Belediyesi’ne bağışlamıştır Bunun üzerine A R İzzet Koyunoğlu'nun evi koruma altına alınarak, çevresi kamulaştırılmış, 3433 m2’lik alanda, bugünkü modern binası yapılmıştır Müze yeniden düzenlenerek 2 Şubat 1984’te “Konya Büyükşehir Belediyesi A R İzzet Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesi” ismi ile ikinci kez ziyarete açılmıştır

Müze iki katta çeşitli bölümlerden meydana gelmiştir Yapıyı dört taraftan kuşatan avlusunda insan, hayvan büst, stel ve heykelleri; mezartaşları, şahideler; çeşitli dönemlere ait taş ve mermer kitabeler; değirmen taşları, lahitler, pişmiş topraktan yapılmış eşyalar yer almaktadır

Rİzzet Koyunoğlu’nun evi bulunmaktadır XIXyüzyıl sivil mimari örneğini yansıtan bu ev Koyunoğlu’nun vasiyeti üzerine orijinaline uygun olarak bakım ve onarımı yapılmış ve koruma altına alınmıştır Günümüzde sayıları çok azalan Konya evlerinden bir örnektir

Müzenin Anadolu Medeniyetleri Bölümü’nde Konya yöresinde yapılan kazılarda ortaya çıkan çeşitli arkeolojik eserler kronolojik olarak sergilenmiştir Burada MÖ9000-7000 yıllarına tarihlenen Eski Tunç Çağı, Hitit ve Fryg eserleri; Emevi, Abbasi, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait objeler bulunmaktadır Ayrıca İslam öncesi ve İslam çağına ait paralar, sikkeler, kaymeler, banknotlar çağdaş müzecilik anlayışına uygun biçimde sergilenmiştir

Müzenin Etnoğrafik Bölümü’nde halk sanatlarına ait eserlerle sanat tarihi yönünden değerli objeler bir araya getirilmiştir Konya yöresinde yüzyıllardır kullanılan el işi ve ev eşyaları, kadın ve erkek giysileri, halı, kilim, cicim, sumak, kese, çorap, yağlık, peşkir, mendil ve kumaş gibi dokumalar; çeşitli mıhlama, nakış, oya, gergef işleri; yorgan ve oda takımları; kesici ve ateşli silahlar bulunmaktadır Bunların yanı sıra çeşitli dergâhların eşyaları da burada sergilenmektedir Bunların başında ney, kudüm, ud, bender ve saz gibi musiki aletleri bulunmaktadır



Müzenin büyük salonu yazma eserlere ayrılmıştır Burada çeşitli dönemlere tarihlenen yazı örnekleri bulunmaktadır İsmail Zühtü, Rakım, Hafız Osman, İmad, Aziz, Mustafa İzzet, Şefik, Sami, Yesari, Yesarizade gibi hataların eserleri bu salondaki başlıca yazı örnekleridir Minyatür, resim, ebru, âhar, tezhip, kat’ı ve ciltler de bu yazmaları tamamlamaktadır Yağlı boya tablolar, çeşitli fermanlar, beratlar da onların yanında teşhir edilmektedir

Burada tarih öncesi çağlarına ait fosiller, mineraller, silisler, deniz hayvanları, çeşitli ürünler, taş, metal cam kalıntıları bulunmaktadır Konyalı avcıların buraya armağan ettikleri av hayvanları ile çeşitli kuşların doldurulmuş ve tahnit edilmiş örnekleri de bu bölümde sergilenmektedir

Müzenin arşiv bölümünde Çeşitli yazma ve basılı belgeler; gazete, dergi koleksiyonları, kupürler, kartpostal ve fotoğraf albümleri, taş plâklar bulunmaktadır Ayrıca Müze kütüphanesinde ARİzzet Koyunoğlu’nun topladığı çeşitli yazmalar, nadir nüshalar bulunmaktadır Yazma eserlerin kataloğu, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanmıştır Müzenin çeşitli bilimsel toplantılar için düzenlenmiş 150 kişilik modern bir de konferans salonu bulunmaktadır


Anıt Meydanı Kız Okulu Yanı
Tel : (0332) 351 89 59
Faks : (0332) 353 23 43

Akşehir Arkeoloji Müzesi (Taş Medrese) (Akşehir)

Bu eserler o zaman İmaret Camisi’nde korunuyordu Caminin 1950 yılında ibadete açılması üzerine eserler Taş Medrese’ye nakledilmiştir Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü buraya bir memur atamış ve böylece Akşehir’de ilk müzecilik çalışması başlamıştır Taş Medrese yapılan restorasyon ve düzenlemeden sonra 8 Haziran 1965’te ziyarete açılmıştır

Akşehir’de Selçuklu Sultanı IIKeykubat zamanında, 1250 yılında Başvezir Emirdad Sahipata Hüseyinoğlu Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır Külliye şeklinde yapılan Taş medrese, türbe, hankâh, imaret ve çeşmeden meydana gelmiştir Günümüze külliyeden yalnızca mescit, medrese ve türbe gelebilmiştir

Akşehir Arkeoloji Müzesi’nde yöredeki ilk yerleşim bulgularına dayanılarak ortaya çıkarılan Neolitik Çağ eserleri bulunmaktadır Bunların dışında Akşehir çevresinden toplanan Roma ve Bizans taş eserleri ile Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait mezar taşları sergilenmektedir Ayrıca Selçuklu dönemi figürlü mezar taşları ve kitabeleri müzenin önemli eserleri arasındadır

DrAziz Perkun Cad No:84 Akşehir
Tel: (332) 813 15 68


Akşehir Batı Cephesi Karargâh Müzesi (Akşehir)

Kurtuluş Savaşı’ndan önce kaymakamlık ve belediye binası olarak kullanılmış, Kurtuluş Savaşı sırasında 18 Kasım 1921-24 Ağustos 1922 tarihine kadar Garp Cephesi Kumandanlığı’na tahsis edilmiştir Atatürk kumandanları ile birlikte Büyük Taaruz planlarını burada yapmış, hazırlıkları burada yönetmiş ve taaruz kararını da burada vermiştir Bu nedenle de bu yapının Kurtuluş Savaşı tarihinde önemli bir yeri vardır

Karargâh Binası, 1965 yılında Akşehir Belediyesi’nin başka bir yapıya taşınması üzerine müze olması kaydı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir Bundan sonra 5 temmuz 1966 günü Atatürk ve Etnoğrafya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır Zamanla onarıma gereksinimi olan yapı, restore edilmiş, yeniden düzenlenerek 25 Ağustos 1981’de ikinci kez ziyarete açılmıştır

Yapı iki katlı olup, taş temelli, tuğla ve bağdadi malzemeden yapılmış, üzeri kırma çatı ile örtülmüştür İki kat birbirinden bir silme ile ayrılmış, üst katta dikdörtgen kemerli pencereleri bulunmaktadır Zemin katın doğusundaki dükkan cepheleri kapatılmış ve buraya, binanın güney cephesine Büyük Taaruz hazırlıkları ve taaruz emrini içeren iki ayrı; doğu cephesine de Büyük taaruz’u canlandıran bir pano yapılmıştır Bu panoları Cahit Koççoban sgrafitto tekniğinde yapmıştır

Müzenin zemin katında çok amaçlı bir salon yapılmıştır Bu bölümde Atatürk’e ait Anıtkabir Müzesi’nden gelen eşyalar sergilenmiştir Giriş holüne de Akşehirli gazilerin berat ve madalyalarından oluşan “Gaziler Köşesi” yapılmıştır Ahşap bir merdivenle çıkılan üst katta, ortadaki büyük salona açılan sekiz oda bulunmaktadır Bu odalardan biri Atatürk’ün çalışma odası ve Büyük Taaruz kararının verildiği odadır Bunun dışındaki odalar İsmet Paşa’nın Batı Cephesi Komutanlığı Kurmay Başkanı Asım Gündüz’ün çalışma odasıdır Diğerleri de yaverlere ait odalardır Bütün bu odalar o günlerdeki kullanım şekillerine göre düzenlenmiştir

Müzenin ana sergilemesinde Sakarya Meydan savaşı’nın zaferle sonuçlanmasından başlayarak, Batı Cephesi Komutanlığı’nın Büyük Taaruz için Akşehir’den ayrıldığı 24 Ağustos 1922 tarihine kadar geçen tüm savaş gelişimi 20 asıl, 23 de ikinci derecede olmak üzere panolarla ziyaretçiye anlatılmıştır Ayrıca panolarda Atatürk’ün Nutuk’undan alınan bölümler, Atatürk’ün el yazısı fotokopileri, o döneme ait planlar ve fotoğraflar sergilenmektedir

Kurtuluş Savaşı sırasında Akşehir Milletvekili Hacı Bekir’in (Sümer) biyografisi, tüfeği, orada çalışan subayların fotoğraf ve biyografileri de sergilenmiştir


DrAziz Perkun Caddesi No:2 Akşehir
Tel: (0332) 813 15 68
Fax: (0332) 813 54 09


Eregli Müzesi (Ereğli)

Başlangıçta memurluk olan müze 1978 yılında Müdürlük haline getirilmiştir

Ereğli Müzesi’nde yöreden toplanan eserler ağırlık kazanmaktadır7000 yıllarından itibaren Neolitik Çağ buluntuları ve onu izleyen dönemlere ait kültür tabakalarına ait eserler bulunmaktadır Özellikle Neolitik Döneme ait Can Hasan’dan çıkan el baltaları, küçük buluntular, duvar freskleri, kazıyıcı aletler, el değirmenleri ve pişmiş topraktan kaplar ayrı bir bölümde sergilenmektedir Bunun yanı sıra Kalkolitik Döneme ait polikrom tekniğinde keramikler, ağırşaklar; Eski Tunç Çağı’na ait hayvan ve insan figürleri, el baltaları, ok uçları, mühürler; Asur Ticaret Koloni Çağı’na tarihlenen bulleler, idoller, Hitit Çağı keramikleri, silindir ve damga mühürleri müzenin belli başlı eserleri arasındadır Fryg Çağına ait fibulalar, gaga ağızlı testiler, phialeler, Helenistik Döneme tarihlenen lekythoslar, Herakleia definesi, Roma Çağı’na ait mimari parçalar, mezar stelleri, heykeller; Bizans Çağı mimari parçaları, Selçuklu ve Karamanoğulları dönemine ait alçı süslemeler, sırlı kâseler müzenin arkeoloji bölümünde sergilenmektedir


Etnoğrafik bölümde ise, el yazması Kuran’lar, düz yaygılar, çavdar sapından yapılmış çeyiz sandığı, ateşli ve kesici silahlar bulunmaktadır


Boyacıali Mahallesi
Bulvar Caddesi No:16 Ereğli
Telefon-Fax: (0332) 713 45 92

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Sivil Mimari Örnekleri



yüzyıldan sonra gezginlerin ilgisini çekmiş, seyahatnamelerinde Konya sivil mimarisi ile bilgiler vermişlerdir XIVyüzyılda İbni Batuta Konya’nın büyük bir şehir olduğunu, evlerinin güzelliğini, sokaklarının genişliğini ve çarşılarının zenginliğini anlatmıştır XVyüzyılda Bertrandon de la Broquiéré şehrin çevresinde meyve ağaçlarından başka ağaç ve akarsu bulunmadığına değindikten sonra, önlerinde hendekleri olan surlarla çevrili olan kentin ortasında bir iç kale ve hükümdar sarayının bulunduğunu sözlerine eklemiştir Konya’nın nüfusu XVIyüzyıldan sonra daha da artmış, şehir surların dışarısına taşmıştır Arap gezgini Gazi “Konya güzel bir şehirdir Ağaçlar, çeşitli bahçeleri, büyük ve zengin çarşıları, oldukça geniş evleri, şirin mescitleri ve türbeleri bulunmaktadır” demiştir Osmanlı gezginlerinden Kâtip Çelebi ise buradan bağlık, bahçelik şehir olarak söz etmiştir Evliya çelebi ise; 1648’de buraya gelmiş, Konya’nın kalesini, surlarını ve Meram Bağlarından övgü ile söz etmiştir XVIyüzyılda Pierre Bellon, XVIIyüzyılda Paul Lucas yine aynı şekilde surlardan, yapılardan ve surlardaki kabartmalardan bahsetmişlerdir Ayrıca sur dışına taşmış mahallelerin yeşillikler içerisinde evlerden oluştuğuna da değinmişlerdir XIXyüzyılda Kinnei kentte kerpiçten ve kamış, ağaç evlerinin bulunduğunu söylemiştir Lambordea’ya göre Konya evleri düz damlı, alçak katlı yapılardı XIXyüzyılın sonlarına doğru Konya’da yerleşim olarak bir canlanmanın başladığı görülmektedir Nitekim WRamsay ovaya karşılık şehir çevresinin sebze ve meyve bahçeleri içerisindeki evlerle kaplı olduğuna değinir Cilement Huart da evlerin kerpiçten olduğunu ve bunların sokakların çevresinde sıralandığını yazdıktan sonra çoğunun kerpiç ve düz damlı olduğunu, bu yapılanmanın tarihi yapılarla çelişkiye düştüğünü de belirtmiştir

yüzyılın başlarında Konya Anadolu’nun önemli bir merkezi olmuş, Cumhuriyetin ilanından sonra da yeni bir yapılanmaya gidilmiştir Bu yapılanma sonraki yıllarda da devam etmiş, şehrin sivil mimari örneklerinden çoğu da yok olmuştur

Konya’da ilk yerleşim Alâeddin Tepesi’nden başlayarak ovaya doğru yayılmıştır XIXyüzyılda Konya’daki yerleşmede yolların birbiri içerisine girdiği, evlerin toprak damlı ve kerpiçten olduğu görülür Konya’nın geleneksel yapı malzemesi başlangıçta kerpiç olmuştur Bu tür kerpiç evler dar, dolambaçlı sokaklar boyunca avlu duvarlarının arkasında yer almıştır Sokak boyunca bu avlu duvarlarının kesintisiz uzandığı görülmektedir Evler çoğunlukla kerpiç ve ahşap olup, taş temeller üzerine oturtulmuştur Eski mahallelerdeki evlerin sokaktan görülmeyecek şekilde yapıldıkları da dikkati çekmektedir
Sivil mimarinin kerpiçten yapılmasının iklimden kaynaklandığı açıkça görülmektedir Konya evleri kerpiçlerin boyutlarına göre “ana” veya “kuzu” gibi isimler almıştır Temeller çoğunlukla yerden 050, 070 m yüksekliğine kadar Gödene taşından yapılmıştır Bu temellerin üzerine iki ana bir kuzu veya bir ana, bir kuzu düzeninde kerpiçler dizilmiştir Evlerin taşlık veya hayat denilen yerlerin döşemesi ise Sille taşı ile kaplanmıştır Bu dönemde yapılan Rum ve Ermeni evlerinde ise evlerin zemin katları tümüyle taştan yapılmıştır

Konya yöresinde Hımış duvarlı evler de çoğunluktadır Bu tür evlerde yapının ahşap direkleri arasına kerpiç doldurulmuş, iç ve dış yüzleri ince samanlı toprakla sıvanmıştır Böylece evlerin bazıları boz renkte, bazıları da beyaz badanalandığından ötürü de beyaz renktedir

Bu bölümün çevresi yüksek duvarlarla çevrili olduğundan yaz aylarında ev halkının tüm yaşamı burada geçmektedir Birkaç basamakla taşlığa geçilir, çevresinde evin günlük yaşantısının geçtiği mutfak ve helâların bulunduğu bölüm gelmektedir Tek katlı olan evlerde zemin katı yerden 1-1,5 m yüksekliğinde olup, bunun altına bodrumlar yerleştirilmiştir İki katlı evlerde ise zemin katı hayat ile aynı düzeyde olup, buraya ambarlar, depolar, oturma odaları yerleştirilmiştir İki katlı yapılarda içeriye merdivenlerle çıkılır Evin cephesi boyunca uzanan sofa pencerelerle dışa açılan çıkmalarla hareketli bir görünüme kavuşturulmuştur Odalar bu sofanın bir yanında yan yana sıralanmıştır Bazı evlerde ise karnıyarık planı uygulanmış, odalar sofanın iki tarafına sıralanmıştır Çoğunlukla evlerin önlerinde tahtaboş denilen balkonlara yer verilmiştir Tahtaboşlar ahşap sütunlar ve ahşap tavanlarla kendine özgü bir mimari ortaya koymuştur

Özellikle iki katlı yapılarda üst kat ve bahçeye açılan bölümler yazlık olarak nitelenir Alt katlar genellikle kışlık olarak kullanılır Tek katlı evlerde ise yazlık bölüm kuzeye dönük olup, cephe boyunca pencereler sıralanmıştır Küçük Konya evlerinde odalardan gündüz oturma, gece de yatak odası olarak faydalanılmaktadır Odaların tümünde büyük yüklükler bulunmaktadır Ayrıca minderli sedirler, çiçeklikler, kavukluklar da onları tamamlar Çoğunlukla oda girişlerinde pabuçluk denilen bir bölüm olup, buradan bir basamakla odanın içerisine girilir

Evlerin duvarlarında ağaç süslemesine geniş yer verilmiştir Ağaç yapılarda taşıyıcı iskelet olarak kullanılmıştır En çok ta katran, çam, meşe ve kavak gibi ağaçlar kullanılmıştır Bunlardan katran Toroslar’dan getirilir ve dayanıklı bir ağaç olduğundan da taşıyıcı kirişlerde kullanılır Çam ağaçları evlerin doğramalarında kullanılmıştır Bu tür ağaçlar Toroslar’dan ve Beyşehir’den sağlanmaktadır Kavak, sedir, ardıç ve köknar gibi ağaçlar da taşıyıcı veya tahta döşeme, tavan olarak kullanılmıştır

XIXyüzyıl öncesinde Konya evlerinde odaların yalnızca uzun kenarlarına üçer pencere açılmışken, sonraki yıllarda diğer duvarlara da pencerelerin açıldığı görülmektedir Bu pencereler çoğunlukla derin nişler içerisindedir Bazıları içeriye açılan ahşap kepenklidir XIXyüzyıldan sonra yapılan evlerin çoğunda alt katları penceresiz yapılmış, üst katlar cumba ve bol pencere ile sokağa açılmıştır Bu pencerelerin çoğu üçgen alınlıklıdır Sokağa bakan pencerelerin çoğunda kavak veya söğüt ağacından yapılmış kafeslere yer verilmiştir Bunların yanı sıra demir parmaklıklara, oymalı demir kafeslere de geniş yer verilmiştir

Mutfak çoğunlukla bahçenin bir köşesindedir Yerden 40-50 cm yüksekliğindeki toprak ocağın iki yanına yüksek setler yapılmış, yan duvarlarına da raflar yerleştirilmiştir Kışlık mutfakların yanı sıra açık yazlık mutfaklar da Konya evlerinde görülmektedir

Genellikle evlerin arkası bağlık olup, bunlar harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir Odalar çoğunlukla bol pencerelidir Bazı odaların köşelerine kahve ocağı yapılmıştır Konakların üst örtülerini XIXyüzyılın sonlarından itibaren geniş saçaklı çatılarla kapatıldığı görülmektedir Daha erken dönemde yapılan evlerde üst örtü genellikle toprak damlı olup, kirişlerin üzerine hasır pardı denen ağaç dalları, otlar serilir ve üzerlerine özel olarak hazırlanmış samanlı çamur sıvanırdı

Konya evlerinde eski Selçuklu geleneğinin sürdürüldüğü görülmektedir Selçuklu evlerinde aydınlık, ferah mekânlar ve estetik ön planda tutulmuş olup, bu gelenek Osmanlı döneminde yapılmış evlerde de açıkça görülmektedir Özellikle taş ve kerpicin kullanılması zengin ahşap malzemenin bunlara katılması eski bir geleneği yansıtmaktadır

Özellikle devlet binaları, okullar ve tren istasyonları ulusal mimari akımı doğrultusunda yapılar şehirde birbirini izlemiştir Bu yapılarda taş ve beton mimari ağırlık kazanmış, bazılarında katlar arasında putreller kullanılmıştır Üslup olarak da Neo-Klasik üslubun tipik örnekleri Konya’da görülmektedir Bu tür yapılar iki katlı olup, cepheler ince uzun pencereler, çinili panolar ve geniş hollerle dikkati çekmektedir Konya’da Hükümet Binası, Okullar ve Gar binası bunun tipik örnekleri arasındadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Mağaraları


Körükini Mağarası (Beyşehir)

Konya Beyşehir ilçesine bağlı Çamlık beldesinin 500 m güneybatısında Körükini Mağarası bulunmaktadır Mağaranın uzunluğu 1200 m olup, içerisinden Uzunsu Deresi geçmektedir Buradan çıkan su Değirmen Vadisi’ne, daha sonra da Değirmenini (Suluin) Mağarası’na girmektedir Mağara içerisinde büyük kaya blokları arasında akan su, yer yer şelaleler meydana getirmektedir


Balatini Mağarası (Beyşehir)

kmsinden ayrılan yol ile ulaşılmaktadır Mağara Derebucak’a 6 km, Çamlık’a da 5 km uzaklıktadır Körükini ile Suluin Mağaraları’nın da 3 km kuzeybatısında bulunmaktadır

Mağaranın uzunluğu 1830 m olup, iki ayrı girişi bulunmaktadır Mağara üst üste iki farklı düzeyden oluşmuştur Mağaranın üst katı mağara kili ile kaplıdır Alt katta mağaranın içerisinde akan suyun bulunduğu geçitler vardır Suyun derinliği 5 mden daha fazla olup, içerisinde travertenler bulunmaktadır


Değirmenini (Suluin) Mağarası (Beyşehir)

Konya Beyşehir ilçesi, Çamlık beldesinin 500 m güneybatısında bulunan Değirmenini Mağarası, Değirmen Vadisi’ndedir Mağaranın içerisinde Uzunsu Deresi akmaktadır Bu su mağara içerisinde şelaleler yaparak ilerler ve 150 m sonra da büyük bir göle ulaşır

Mağara oldukça geniş ve yüksek bir galeri görünümündedir


Pınarbaşı Mağarası (Beyşehir)



Pınarbaşı Mağarası kireç taşlarının belirgin bir fay hatlarının gelişmesi sonucu meydana gelmiş yatay bir mağaradır Mağara içerisinde büyük bir karstik kaynaktan çıkan göller bulunmaktadır Mağara içerisinde damlataşlar bulunmaktadır



Büyük Düden Mağarası (Derebucak)

Konya Derebucak ilçesinde, Kembos Ovası’nın batı kıyısında bulunan Büyük Düden Mağarası 15 km uzunluğunda ve 1 km genişliğindedir Mağara içerisinde kembos Deresi’nin toplanan suları bulunmaktadır Ayrıca Feyzullah Düdeni ile Uzunsu Deresi’nin suları bu mağaradan geçerek Manavgat Çayı’na karışmaktadır

Mağara içerisinde çok sayıda göller, cadı kazanları ve sifonlar bulunmaktadır

Derebucak ilçesine 25 km uzaklıkta, aktif özelliğini koruyan Feyzullah Düdeni bulunmaktadır


Yerköprü Mağarası (Hadım)



Mağara traverten bir tüfün içerisinde yer almaktadır Göksu Nehri’nin, bu traverten tüfünün altında oluşturduğu mağaranın uzunluğu 500 mdir Suyun bittiği yerde mağara sifonları bulunmaktadır Göksu Nehri’nin bir bölümü bu mağaradan çıkmaktadır Diğer bölümü de Yerköprü Şelalesi ile birleşerek derin mavi göller oluşturmaktadır Yerköprü Şelalesi’nin suyunun cilt hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir


Sakaltutan Mağarası (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi yakınında, Süleymaniye Köyü-Mortaş yolu ile ulaşılan mağara, dikey bir mağara olup derinliği 303 mdir


Susuz Mağarası (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesi Susuz Köyü’nde bulunan bu mağaranın biri yatay, diğeri de dikey olmak üzere iki girişi bulunmaktadır Mağaranın uzunluğu yaklaşık 2000 m olup, içerisinden yeraltı nehri akmaktadır


Tınaztepe Mağarası (Seydişehir)

uzaklıkta bulunan Tınaztepe Mağarası’na Seydişehir-Antalya karayolunun 25 kmsinden sonra 350 mlik stabilize bir yol ile ulaşılmaktadır Bu mağara 1968 yılında Kaptan Custo tarafından gezilmiş ve “Dünyanın Harikaları” isimli kitabında da geniş yer vermiştir Mağaranın 1968 yılında Michael Bakalowichz tarafından krokisi çizilmiştir Daha sonra mağarabilimci Jeolog Dr Temuçin Aygen mağara ile ilgili araştırmalarda bulunmuştur

Tınaztepe’nin güneybatısındaki Tınaztepe Mağarası’nın uzunluğu 1650 m, derinliği de 65 mdir Deniz seviyesinden yüksekliği 1540 mdir Tınaztepe’nin güneybatı yamacında yer alan mağara fosil ve aktif olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir Mağara içerisinde yer yer travertenler, sarkıtlar ve mineral tortulardan oluşmuş doğal bir doku bulunmaktadır Balkon, köprü, uzantı ve havuzlarla da mağara içerisinde karşılaşılmaktadır Ayrıca mağaranın altında Tınaztepe çukuru ile düdeni vardır Buradaki düdenin uzunluğu 1550 m, derinliği de 150 mdir Yüksekliği 20 m olan çukura sular bir çağlayan olarak akar, bir gölet oluşturduktan sonra düdenden içeriye girerek kaybolur

Fosil bölümünde sayıları beşi bulan göller bulunmaktadır Bu göllerden beşincisinden sonra 30 mlik bir inişle büyük bir mekâna girilmektedir Burası büyük bir gölle de sona ermektedir

Tınaztepe mağaralarının nefes darlığı, astım ve bronşit gibi hastalıklara iyi geldiği söylenmektedir


Ferzene Mağarası (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesinde bulunan Ferzene Mağarası Kalafat Tepe’nin batısında, Kuğulu Gölü Pınarı’nın güneybatısında olup, ilçeye 5 km uzaklıktadır Deniz seviyesinden 1470 m yüksekliğinde olan mağaranın uzunluğu 346 mdir

Mağara türleri arasında yatay mağara olarak isimlendirilen bu mağara Jura-Kretase denilen yaşlı kireçtaşındandır Altında triyas denilen ince kil tabakaları ve yer yer de dolomitik kireçtaşları bulunmaktadır Buradaki fay çatlakları mağaranın içerisinin şekillenmesinde ve oluşumunda büyük rolü olmuştur Girişte ve içeride sarkıt ve dikitler görülmektedir Ayrıca 400x400 m ve 300x300 m ölçülerinde, 1-3 m derinliğinde su havzaları bulunmaktadır

Mağaranın suyu aktif olmamakla beraber Kuğulu Göl’ün pınarlarının buradan çıktığı sanılmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Kaplıcaları


Ilgın Kaplıcaları (Ilgın)

Konya Ilgın ilçesinin doğusunda, Ilgın-Akşehir yolunun 2kmsinde bulunan kaplıcanın suyu Hipertermal, hipotonik ve radyoaktif bir maden suyudur Bikarbonat, kalsiyum, sodyum, karbondioksit içermektedir

Suyun sıcaklığı 42 oC’dir İçme, banyo ve inhalasyon kürü olarak yararlanılmaktadır Kaplıca suyunun kadın hastalıkları, cilt, romatizma, sinir, karaciğer ve safra yolları ile metabolizma hastalıklarının tedavisine iyi gelmektedir

Bu kaplıca Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından ilk Türk hamamı olarak yaptırılmıştır Döneminde şifa merkezi olarak nitelendirilmiştir


Aşağı Çiğil Kaynak Suyu (Ilgın)

Konya Ilgın ilçesine bağlı Aşağıçiği kasabasının yakınında bulunan Kumdöken mevkiinde, çamlık içerisinde yeraltından kaynayan suyun böbrek hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir


Yerköprü Karasu Ilıcası (Hadım)

Konya Hadım ilçesi Yerköprü Hidroelektrik Santrali yakınında bulunan Karasu Ilıcası’nın suyu kükürt mineralleri içermektedir Bu ılıcanın suyunun cilt hastalıkları tedavisine iyi geldiği bilinmektedir


İsmil Kaplıcası (Karatay)

Konya Karatay ilçesi, İsmil bucağında bulunan bu kaplıca Ereğli-Karapınar yolu üzerindedir Kaplıcanın suyunun fizik tedavisinde önemli bir rolü bulunmaktadır Ayrıca burada çamur terapisi de yapılmaktadır Kaplıcanın yanında tesisler, sağlık istasyonları, kür merkezleri ve termal havuzları bulunmaktadır


Seydişehir Ilıcası (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesinin 1 km kuzeyinde, yüksek bir yamaçta farklı yerlerden kaynaklanan Ilıca Kaplıcası MÖ Yıllarda da kullanıldığı sanılmaktadır Ilıcanın suyu 32 C Sıcaklıkta olup, hidrokarbonat, kalsiyum ve bromür içermektedir

Kaplıcanın suyunun cilt, kadın hastalıkları ve kemik tedavisine iyi geldiği söylenmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Krater ve Obruk Gölleri


Akşehir Gölü (Akşehir)

kuzeyindedir Gölün bulunduğu alan Sultan Dağları’nın kuzey eteği ile Emirdağ kitlesi arasında uzanan bir çöküntü alanıdır Akşehir Gölü deniz seviyesinden 958 m yüksekliğinde olup, 105 km2’lik yüzölçümüne sahiptir Gölün en derin yeri 3 ile 5 m arasında değişir

Akşehir Gölü’nün bulunduğu çukurluk MÖ2,5 milyon yıl önce IVdönemin başlarında daha geniş bir göl olduğu sanılmaktadır Burada yapılan jeomorfolojik araştırmalar göl çevresindeki düz ovanın eski bir gölün tabanı olduğunu da ortaya koymuştur Nitekim göl çevresindeki ovalarda yapılan yüzey araştırmaları bazı kabuklu hayvan kalıntılarını ortaya çıkarmıştır Bunun yanı sıra ölü falez alanları bu iddiaları doğrulamaktadır

Yazları kuraklıktan etkilenen gölün çevresi küçülür ve derinliği azalır Gölün kıyıları sazlık ve kamışlıklarla çevrilidir Akşehir Gölü dışarıya akıntısı olmayan kapalı bir havza görünümünde olup, suları çok az tuzludur Gölü besleyen tatlısu kaynakları göl suyunun tuzunu azaltmıştır Afyonkarahisar yöresinden gelen Akarçayın döküldüğü Eber Gölü’nün ayağı ile Sultan Dağları’ndan inen küçük dereler Akşehir Gölü’nü beslemektedir Çevresi çok fazla yağış almakla beraber gölün yeterli olarak beslendiği de söylenemez

Akşehir Gölü balık yönünden çok fazla çeşit içermemekle beraber yine de balıkçılık göl çevresinde gelişmiştir Göl kenarındaki kamışlık ve sazlık alanlarda kuşların korunması ve üremesi için elverişli bir ortam sağlamıştır


Beyşehir Gölü Milli Parkı (Beyşehir)

Türkiye’nin en büyük tatlı su, Van ve Tuz Gölü’nden sonra üçüncü büyük gölüdür Deniz seviyesinden yüksekliği 1120 m, uzunluğu 45 km, genişliği kuzeyde en dar yerinde 15 km, güneyde en geniş yerinde de 25 kmdir Derinliği konusunda uzmanlar çelişkili bilgiler vermektedir Eski kaynaklarda en derin yerinin 70 m olduğu yazılmışsa da yakın tarihteki ilgili kaynaklarda derinliğinin 3-8 m arasında değiştiği belirtilmektedir Bazı kaynaklara göre de en derin yeri 14 mdir Yüzölçümü 656 km2’dir

Gölü yerüstü ve yeraltı su kaynakları beslemektedir Bunlardan Adaköy’ün güneyinden çıkan Pınarbaşı menbaı gölü besleyen en önemli kaynaktır Bunun yanı sıra Yenişarbademli’nin güneybatısında bulunan Dedegöl Dağı’nın kuzey eteklerindeki Pınargözü Mağarası’ndan çıkan yeraltı deresi de gölü besleyen önemli bir kaynaktır Doğu kıyıları hafif ondüleli, kumlu, killi neojen araziden oluşur Batı kıyılarında küçük koyların önünde irili ufaklı 22 ada bulunmaktadır Bunların belli başlıları gölün kuzeybatı kıyıları yakınındaki Mada Adası’dır Onun biraz güneyinde İğdeli Ada, Ortada, Aygır Adası, Keçi Adası, Eşek Adası, Kız Kalesi, Hacı Akif Adası, Küladası, Akburun Adası, Gülbent Adası ve Yılan Adası’dır

Beyşehir Gölü’nden çıkan bir göl ayağı Seydişehir’in doğusundan geçerek Suğla Gölü’ne akar Mavi Boğazı geçtikten sonra Apa Boğazına su verir ve Konya Ovası’na Çarşamba Çayı olarak girer Gölün doğu ve kuzey kıyılarında göle karışan küçük dereler varsa da onların beslemesi çok fazla önemli değildir Gölde buharlaşma yoğundur ve düdenlerle de çok fazla su kaçırmaktadır

Bu nedenle de bölge kuşların balıkçıl türlerinin ve ördeklerin kışlama ve kuluçka alanlarıdır Bu nedenle de göl doğal yaşamın devamlılığını sağlayan önemli bir ekolojik ortamdır Gölün sularında sazan, alabalık, çiçek balığı, sarı balık ve tatlısu levreği ile su kaplumbağaları ile yılanlar yaşamaktadır

Göl çevresi Milli Parklar kapsamında olup, burada karaçam, göknar, sedir, ardıç ve meşe türü ağaçlar bulunmaktadır Bu ekolojik sistem aynı zamanda göle doğal bir güzellik kazandırmaktadır

Göl çevresinde Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuş ve burası önemli bir merkez konumuna gelmiştir Kız Kalesi adacığı üzerinde kurulan Kubadabat Sarayı, Beyşehir’deki Selçuklu eserleri bunun en önemli kanıtlarıdır


Meke Gölü (Karapınar)

uzaklıkta, Karapınar-Ereğli karayolundan 2 km içeride bulunan Meke Gölü iki zamanlı volkanik bir krater gölüdür Göl Izamanda 4 km çapında, yuvarlak bir çöküntü alanı içerisinde oluşmuş, ikinci bir püskürtme ile göl içerisinden sekonder denilen yükselmeler meydana gelmiştir Bu oluşumdan sonra da gölün ortasında, 1500 m genişliğinde, göl düzeyine göre 140 m yüksekliğinde proklastik oluşumlu volkanik Meke Tepesi bulunmaktadır Bu jeolojik oluşumlar bununla da tamamlanmamış, sonraki evrelerde çeşitli patlamalar meydana gelmiş ve burada Parazit Koni denilen yedi küçük tepe (meke) daha meydana gelmiştir Jeomorfolojide bu tip oluşumlara Kaldera ismi verilmekte olup, iç içe gelişmiş volkan bacası anlamına gelmektedir Tepenin ortası içeriye doğru obruk şeklinde çöküktür Günümüzde bu tepe volkan küllerinin sönmesinden ötürü bakır rengini almıştır Göl çevresinde ve tepenin üzerinde yanık volkan küllerinin renkleri, külleri açıkça görülmektedir

Meke Gölü’nün derinliği 12 myi geçmemektedir Deniz seviyesinden yüksekliği de 985 myi bulmaktadır Gölün yüzölçümü 05 km2’dir Gölün magnezyum ve sodyum sülfattan oluşmuş su kaynakları yeraltından kaynaklanmaktadır

Tarih boyunca Meke Gölü ve çevresi Karamanoğulları’nın, Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tuz ihtiyacını karşılamıştır O dönemlerde bu amaçla kullanılmış eski yapılara ait kalıntılar göl çevresinde görülmektedir Yolun batısında Tekel işletmesinin eski tuz depoları, müştemilat yapıları bulunmaktadır Gölün doğusunda 10-15 m uzaklıkta tatlı su kuyusu bulunmaktadır Gölün batı yakası ise oldukça dik ve keskin kayalıklarla kaplıdır

Göl çevresinde angut kuşları ile nesli tükenmekte olan beyaz kuş türleri yaşamaktadır


Ak Göl (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesinin 20 km güneyinde bulunan Torosların uzantılarından sonra ovanın çukur yerindeki 6787 hektarlık alandaki Ak Göl, deniz seviyesinden 957 m yüksekliktedir Akgöl ve çevresi alüvyal bir alandır Çevresindeki alüvyal ovadan birkaç metrelik seki eşikleri ile ayrılır Bu göl İvriz Deresi’nden gelen sularla beslenen eski bir göl tabanıdır Çevresi sazlık ve kamışlık alanları içermekte olup, içerisinde kum ve çamur adacıkları bulunmaktadır

Günümüzde Tabiatı Koruma Alanı kapsamı içerisindedir Suları oldukça sığ olup, çevresindeki sazlıklarda 200’ün üzerinde kuş türü yaşamaktadır Ormitolojik yönden son derece zengin olan, Ereğli Sazlığı başta olmak üzere yörede kuluçkaya yatan kuş türleri bulunmaktadır Bunlar, flamingo türü batağan, kızıl boyunlu batağan, kara boyunlu batağan, karabatak, küçük karabatak, tepeli kutan, küçük balaban, gece balıkçılı, alacabalıkçıl, küçük akbalıkçıl, büyük akbalıkçıl, erguvan balıkçıl, kuğu, kaşıkçı, çeltikçi, angut, suna, Macar ördeği, yaz ördeği, Mısır akbabası, yılan kartalı, turna, dikkuyruk, uzun bacak, saz delicesi, kılıçgaga, batak kırlangıcı, puhu kuşu, boz dalağan, kıl ördek ve sakarmeke’dir


Çavuşçu Gölü (Ilgın)

Konya Ilgın ilçesinde bulunan Çavuşçu Gölü tektonik bir oluşum sonucunda meydana gelmiştir Gölün yüzölçümü 1200 m2 olup, deniz seviyesinden yüksekliği 1026 mdir Gölün bir ayağı Atlantı Ovası’nı sulamaktadır Suyu tatlı olup, su ürünleri yönünden önemli bir göldür Göl çevresinde bıyıklı sumru, Macar ördeği, su kuşu türleri yaşamaktadır


Obruk Gölleri

Obruk Gölleri’nin varlığı yakın tarihlerde dikkati çekmiştir Bu bakımdan da uzun süre yeterli ilgiyi görmemiştir Bu göller Konya ili çevresinde görülmektedir Obruk Gölleri yeraltı sularının bir bakıma penceresi niteliğindedir Bu tür göllerin oluşumunda kalker içerisindeki çatlaklar, yarıklar ve boşluklardan dışarıya çıkan yeraltı sularının oluşturduğu göllerdir Bu göllerde sular bir taraftan girer, öbür taraftan da yine yeraltında akarlar Hareket halindeki sular aşağıdan yukarıya doğru erozyon ile yüzeylerde erime, aşağıya doğru seyreden aşınma ile birleşince topraktaki son tabaka çöker ve bunun sonucu olarak da yuvarlak veya elips şeklinde obruk gölleri meydana gelir

Konya ilinin Karapınar ilçesinde, Konya’nın güneyinde, güneydoğusunda obruk göllerine rastlanmaktadır Bu göller genelde 100-200 m uzunluğundadır


Kızören Obruğu (Karatay)

Konya’nın 70 km kuzeydoğusunda Obruk bucağının 4 km kuzeyinde Kızören Obruğu bulunmaktadır Bu obruk gölünün en uzun yeri 180, en kısa yeri de 150 mdir Derinliği 145 m olup, suyun düzeyi yüzeyden 20 m aşağıdadır Yeraltı deresinin akışı kuzeydoğu-kuzeybatı olup, suyu tatlıdır

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bu gölün sulamada kullanılıp kullanılamayacağı konusunda araştırmalar yapmış, buraya pompalama istasyonu kurmuştur


Çıralı Obruk Gölü (Karapınar)

Yaklaşık 250 m çapında olan kalker tabakası içerisindeki bu gölün kenarları 80 m yüksekliğinde dik bir çanak şeklindedir Gölün derinliği 35 mdir Gölün çevresinde dik falezler üzerinde küçük mağara ve kovuklar bulunmaktadır

Göl çevresinde Roma döneminde bir yerleşim olmuştur Bunu gösteren Roma dönemine ait yerleşim kalıntıları ile kaya mezarları bulunmaktadır


Gökhöyük Obruk Gölü (Timraş)

Konya-Karaman-Silifke yolunun 48 kmsinde bulunan Gökhöyük Obruk Gölü, elips biçiminde bir göl olup, en uzun yeri 325, en kısa yeri de 250 mdir Ovanın düzeyinden 20 m aşağıdaki su yüzeyinde bu genişlik 260-200 myi bulmaktadır Gölün derinliği 35 m olup, suyu tatlı ve içilebilecek niteliktedir


Apa-Saraycık Obruk Gölü

Konya Çarşamba Suyu vadisinde, Gökhöyük Obruk Gölü’ne 20 km uzaklıkta bulunan bu göl 225x150 m çapında elips biçiminde bir çöküntü alanıdır Gölün derinliği 45 mdir Gölün suyu içilebilir nitelikte olup, içerisinde tatlı su balıkları yaşamaktadır

Konya yöresinde bu önemli obruk göllerinin yanı sıra Kangallı Obruk, Potur Obruğu, Akobruk, Kızılobruk, Karain Obruğu, Çifte Obruk, Dikmen Obruğu ve Meyil Yaylası’nda Meyil Obruğu bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Kervansarayları


Rüstem Paşa Kervansarayı (Ereğli)

Mimar Sinan’ın eseri olan bu kervansaray 1990’lı yıllarda yapılan onarım ile orijinal durumunu koruyarak günümüze gelebilmiştir

Kervansaray Mimar Sinan’ın yapmış olduğu diğer kervansaraylarla karşılaştırıldığında, bu yapının değişik bir plan düzeninde olduğu görülmektedir Dikdörtgen planlı kervansarayın revaklı bir avlusu, arkasında tonozlu odaları bulunmaktadır Ana girişin önündeki alçak bölüm, ortada giriş eyvanı, sağında ve solunda daha küçük ölçüde bir eyvan bulunmakta olup, onu üçer oda izlemektedir Kervansarayın büyük ahır bölümünün önünde bir sıra halinde konuk odası bulunmaktadır Bu oda yapının geniş avlusuna açılmaktadır Ahır bölümü yapının ortasındaki dört fil ayağının taşıdığı geniş mekândır Burası mazgal pencerelerle aydınlatılmıştır Bu plan şekli ile Rüstem Paşa Kervansarayı menzil hanları ile yakın benzerlikler göstermektedir Tonozlu bölümler on iki adet olup, içlerinde ocakları bulunmaktadır

Yapının ana duvarları kesme taştan yapılmış, kemerlerde yer yer tuğlalar kullanılmıştır Kervansarayın iki giriş kapısı bulunmakta olup, bunlara Bağdat Kapısı ve Konya Kapısı isimleri verilmiştir Kervansarayın tümünün üzeri iki bölüm halinde yekpare bir beşik tonozla örtülüdür

Kervansaray Cumhuriyet döneminde askerlik şubesi ve kitaplık olarak kullanılmış, bir ara belediye buradan yararlanmıştır Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yapmış olduğu onarımdan sonra içerisindeki dükkânlar kiraya verilmiştir

Bayrampaşa Kervansarayı (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesinde XVI-XVII yüzyılların ortalarında Ekmekçizade Ahmet Paşa Bayrampaşa Kervansarayı'nı yaptırmıştır Sultan IVMurat'ın Bağdat seferine kadar süren Osmanlı-İran Savaşları sırasında Ereğli askeri bir üs olarak kullanılmıştır
Ekmekçizade Ahmet Paşa bu kervansarayı kendi parası ile yaptırmaya başlamış, 1613 yılında ölümü üzerine yarıda kalan yapıyı Sultan IVMurat'ın sadrazamlarından, Onun yerine atanan Bayram Paşa tarafından tamamlanmıştır
Kervansaray uzun süre harap bir halde kalmış, 1950 yılında yıktırılmıştır Bugün yerinde Kızılay ile PTT binaları bulunmaktadır

Selimiye Külliyesi Kervansarayı (Karapınar)

yüzyılda Mimar Sinan’ın yaptırmış olduğu Selimiye Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan kervansaray, yapı topluluğunun en önemli bölümlerinden birisidir

Kesme taştan iki ana bölüm halinde yapılmış olan kervansaray her iki bölümü arasında bulunan iki kapı ile dışa açılmaktadır Bu kapıların dışa dönük kemerleri, yayvan yuvarlak olup iki renkli taşın alternatif olarak sıralanmasıyla meydana gelmiştir Kervansarayın her iki bölümü birbirine simetrik olup, dikdörtgen planlı, ince uzun bir koridor ile birbirinden ayrılmaktadır Her iki bölümün ortasındaki dörder paye ve bu payelerin birbirleri ile ve duvarlarla yuvarlak kemerli bağlantıları sonucunda dokuzar bölüm meydana gelmiştir Bu bölümlerin üzerleri beşik tonozlarla örtülmüştür

Kervansarayın camiye bakan yönüne küçük ölçüde dokuzardan on sekiz dükkân yerleştirilmiştir Aynı zamanda caminin dış avlusunda da aynı sayıda dükkân bulunmakta olup, böylece burası bir çarşı konumuna getirilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Bedestenleri

Cağaloğlu Bedesteni (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesi çarşı içerisinde, çevresi dükkânlarla kapatılmış olan Cağaloğlu Bedesteni’ni Kanuni Sultan Süleyman döneminde Rüstem Paşa yaptırmıştır Kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Bununla beraber mimari yapısından ve Rüstem Paşa tarafından yaptırılmış oluşu XVI yüzyıla tarihlendirilmesinde etken olmuştur

Kesme taş ve moloz taştan yapılmış olan bedesten 1100x2600 m ölçüsünde dikdörtgen planlı oldukça sade bir yapıdır Üç kapısı ile içerisine girilen bedestenin avlu çevresinde sıralanmış bölümleri bulunmaktadır Bölümlerin üzeri beşik tonoz, bütünü de çatı ile örtülmüştür

Bedesten XX yüzyılın başında kendi haline bırakılmış ve uzun süre belediye tarafından depo olarak kullanılmıştır 1990 yıllarında Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce onarılmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Konya Hakkında Bilgi

Eski 08-13-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya Hakkında Bilgi



Konya Mesire Yerleri


Meram



İl merkezine 8 km uzaklıkta olan Meram’da Selçuklu döneminden kalma eserler bulunmaktadır Meram’da Akyokuş Orman İçi Dinlenme Yeri ve Kızılören Orman İçi Dinlenme Yeri bulunmakta olup, yöre halkının piknik ve mesire yerlerindendir


Alâeddin Tepesi Dinlenme Yeri (Karatay)

Konya’nın merkezinde bir höyük olan Alâeddin Tepesi tarihi eserlerinin yanı sıra kent halkının dinlenme ve mesire yeridir Aynı zamanda burada çeşitli tesisler bulunmaktadır


Çayırbağı (Merkez)

Konya il merkezine 20 km uzaklıkta bulunan Çayırbağ Mesire Yeri, Çayırbağ Suyu çevresindedir Bu mesire yeri Konya Valisi Avlunyalı Ferit Paşa tarafından h1317 (1909) yılında şehre su getirilmek üzere tesisler yapılmıştır O zaman burada bir turistik tesis kurulmamış, doğal güzelliği korunmuştur Günümüzde mesire yeri olarak kullanılmaktadır


Hatip Suyu Mesire Yeri (Merkez)

Konya il merkezine 17 km uzaklıkta bulunan Hatip Suyu Mesiresi, çevresindeki bağ ve bahçelerle birlikte mesire yeri konumundadır Günümüzde Konya halkı tarafından dinlenme ve piknik yeri olarak kullanılmaktadır


Hıdırlık (Akşehir)

Konya Akşehir ilçesine 135 km uzaklıkta bulunan Hıdırlık Mesire Yeri akarsuyu ve çevresindeki çamlığı ile yöre halkının dinlenme ve piknik alanı olarak kullandığı yerlerden biridir Ayrıca burada Belediyenin Dağ oteli vardır


Üzümlü Mesire Yeri (Beyşehir)

Konya Beyşehir ilçesinde, ilçe merkezine 115 km uzaklıkta Üzümlü mesire yeri bulunmaktadır Burası çam ormanları ile tanınmıştır


Beyşehir Gölü ve Çevresi Mesire Yerleri (Beyşehir)

Konya Beyşehir ilçesinde bulunan mesire yerleri göl çevresinde bulunmaktadır Buradaki tarihi eserler yörenin önemini daha da arttırmıştır Beyşehir Gölü çevresinde doğal floranın bulunuşu yöre halkının buraya rağbet etmesine neden olmuştur


İvriz Mesire Yeri (Ereğli)

Konya Ereğli ilçesi, Aydınkent (İvriz) Köyü’nde bulunan İvriz Kaya Anıtı’nın çevresi ve buradan kaynayan İvriz Suyu’nun çevresi önemli bir mesire yeridir Bu mesire yerinde çeşitli turistik tesisler ve alabalık çiftliği bulunmaktadır


Kocakoru Ormanı Tabiat Parkı (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesinde, Taraşçı Belediyesi sınırları içerisinde bulunmaktadır Bölge Torosların kuzeye bakan eteklerinde bulunmakta olup, vejetasyon yapısına sahiptir Ormanlık alanda Anadolu karaçamı, Toros göknarı ile meşe ve ardıç türleri bulunmaktadır Ancak bu ormanlık alan yerel nüfusun baskısı nedeniyle de çeşitliliğini yitirmiştir


Pınarbaşı (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesinin güneyinde, dağların eteklerinde Pınarbaşı Suyu kaynamaktadır Bu suyun çevresinde bulunan park 2001 yılında kamulaştırılarak belediye tarafından genişletilmiştir Çevresinde halkın faydalandığı çeşitli tesisler bulunmaktadır


Kuğulu Mesire Yeri (Seydişehir)

uzaklıkta Küpe Dağı’nın eteklerinden kaynayan Kuğulu Kaynak suyunun çevresinde büyük bir gölet ve çeşitli akarsular bulunmaktadır Belediye tarafından düzenlenen bu yerin bir bölümü piknik ve mesire yeri haline getirilmiştir Ayrıca burada Orman Bakanlığı’na bağlı bir de fidanlık bulunmaktadır


Karabulak Çayı (Seydişehir)

Konya Seydişehir ilçesinin kuzeyinde, Karabulak Köyü’ndeki kanalın kenarı ve ağaçlık alan piknik ve dinlenme yeri olarak düzenlenmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.