Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kelimeler, osmanlı, osmanlıca, sözlüğü

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



ESMÂÜ'-HÜSNÂ: Allah'ın güzel isim ve sıfatları
EŞBÂH: Benzeyenler, nazirler
EŞCÂR: "Şecer"in çoğulu Ağaçlar
EŞHURU'L-HAC: Hac ayları Şevval, Zilkade ve Zilhicce'nin ilk on gününden ibaret olan cem'an 70 gün İslâm'dan önce de Araplar bu günlerde Kâbe'yi ziyaret ederlerdi
EŞHURU'L-HURUM: Haram aylar Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları İslâm'dan önce Araplar bu aylarda savaş yapmayı haram sayarlardı
EŞRÂF: Soylulular, şerefliler
EŞRÂR: Şerliler, kötüler
EŞRÂT-I SAAT: Kıyamet alâmet-leri
ETFÂL: Çocuklar
EVÂMİR U NEVÂHÎ: Emirler ve yasaklar
EVÂMİR-İ CİHÂD: Cihad emirleri
EVÂMİR-İ İLÂHİYYE: İlâhî emirler
EVÂMİR-İ SÂBIKA: Eski emirler
EVHÂM: Vehimler ve hayaller Kuruntular ve gerçek dışı şeyler
EVLÂ VE EFDÂL: Daha iyi ve daha faziletli
EVLÂ VE ESLÂH: En iyi ve en uygun
EVLÂ: Birinci, başta gelen En iyi
EVLİYA: "Velî"nin çoğulu Allah'ın ermiş kulları
EVLİYÂ-YI UMÛR: İş başında olan kimseler
EVSÂF U ŞERÂİT: Vasıflar ve şartlar
EVSAF: Vasıflar, özellikler
EVSAT: Orta
EVVEL U ÂHİR: Önce ve sonra
EVVELEN: Evvelâ, birinci olarak
EYTÂM VE ERÂMİL: Yetimler ve dullar
EYYÂM EN MA'LÛMAT: Bilinen günler
EYYÂM: Günler
EYYÂM-I MA'DÛDÂT: Sayılı günler; Ramazan ayının bütün günleri
EYYÂM-I NAHR: Kurban Bayramı'nın ilk üç günü
EYYÂM-I TEŞRİK (Eyyâmü't-teşrik): Kurban Bayramı'nın ilk gününden sonraki üç gün
EZELİYET: Başlangıcı olmama Ezeliyeti Müş'ir: Başlangıcı bildiren
EZMÂN: Zamanlar, vakitler
EZMİNE: Zamanlar, çağlar
EZ-ZİKR: Kur'ân-ı Kerim'in adlarından biri


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



FÂCİR: 1 Fücûr sahibi, fena huylu günahkâr
FÂDIL-FÂZIL: Faziletli, fazilet sahibi, erdemli
FADL-FAZL: İyilik, fazilet, erdem
FAHR: Övgü, şeref, böbürlenme
FAHR-İ KÂİNAT: Kâinatın övgüsü, şerefi; Hz Peygamber (sav)
FAHŞÂ: 1 Meşru olmayan cinsel ilişki, fuhuş 2 Zekatı az verme, tamahkârlık 3 Akla ve ahlâka uygun olmayan söz ve iş
FÂİL: 1 İşleyen, yapan 2 Te'sirli, etkili
FÂİL-İ MUHTAR: İstediğini yapmakta serbest olan
FAKR: Fakirlik, yoksulluk, züğürtlük
FÂRİĞ: 1 Vazgeçmiş, çekilmiş 2 Rahat, âsûde 3 Boş, işini bitirmiş, işsiz
FARÎZA: 1 Allah'ın emri, farz, vacip, gerek, vazife 2 Mirasçılardan her birine şer'an düşen hisse, pay
FART-I İZDİHAM: Fazla kalabalık
FÂRUK: Haklıyı haksızı ayırmakta pek mahir olan Hz Ömer'in sıfatlarından biri
FARZ: 1 İslâmiyette mazeret olmadıkça yapılması mecburi olan, terkedilmesi günah sayılan Tanrı buyruğu 2 Zarurî, lüzumlu
FARZ-I AYN: Kişinin bizzat yapması gereken farz Herkese farz olan
FARZ-I KİFÂYE: Bir kısım müslümanların yerine getirmesiyle diğerlerinden sakıt olan farz Cenaze namazı gibi
FASÂHAT: Güzel ve açık konuşma, uzdillilik, iyi söz söyleme kabiliyeti
FÂSIK: Allah'ın emirlerini tanımayan, günah işleyen
FÂSILA: 1 Aralık, ara, bölme 2 Ayıran, bölen, Kur'ân-ı Kerim âyetlerinin sonları
FÂSİD-FÂSİDE: 1 Kötü, fena, yanlış, bozuk 2 Münafık, fesad çıkaran
FASL: 1 Ayrıntı, ayırma, kesinti, bölüm 2 Halletme, neticelendirme, kesip atma
FÂTIR: Yaratan, yaratıcı
FAZÂİL: İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye karşı devamlı ve değişmez istidatlar, güzel huylar
FAZİLET: İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez istidat, güzel vasıf, iyi huy, erdem
FAZL U İHSÂN: Cömertlik ve bağışta bulunmak
FAZL U KEREM: Bilginlere, faziletli kişilere yaraşır olgunluk ve cömertlik
FAZL U RAHMET: Faziletli kişinin lütfu, merhameti ve acıması
FAZL: 1 Fazla, ziyade, artık, bâki 2 Fazlalık, üstünlük
FAZL-I AZÎM: Büyük değer, temelde var olan büyük meziyet
FEBİHÂ: Ne alâ, ne güzel
FECR: Fecir; sabaha karşı güneş doğmadan önce, ufkun aydınlığı, tan yerinin ağarması
FECR-İ SADIK: (Hakiki fecir) şafak sökme
FEDA: 1 Gözden çıkarma, uğruna verme 2 Kurban
FEHVÂ: Mânâ, anlam, mefhum, kavram, hüküm
FELÂH: Kurtuluş, selâmet, onma, mutluluk, kutluluk
FELÂK: 1 Tan zamanı 2 Sabah aydınlığı
FELÂSİFE: Filozoflar, felsefe ile uğraşanlar, âlimler, bilginler
FELEK: 1 Gökyüzü, sema 2 Âlem, dünya 3 Talih, kader
FELEKİYYÂT: Gök ve heyet ilmine ait şeyler, astronomik
FENA: 1 Yok olma, yokluk "Beka"nın zıddı (Tasavvufta maddî varlıktan sıyrılıp hakka ulaşma) 2 İyi olmayan, kötü
FERÂŞE: Pervane (gece kelebeği)
FERC: 1 Aralık, yarık, çatlak 2 Dişilerde üreme organı, avret
FERİK: 1 İnsan topluluğu, cemaat 2 Askerî kolordu kumandanı 3 Körpe, buğday tanesinin yarı olgunu, firik
FERMAN: Emir, buyruk, padişah tarafından verilen yazılı emir
FERMAN-I İLÂHÎ: Allah buyruğu
FERŞ: 1 Döşeme, yayma 2 Yayılan şey 3 Seccade, hasır, 4 Yeryüzü, kır, sahra
FESAD: Fenalık, kötülük, arabozuculuk Kargaşalık, karışıklık
FESH: Bozma, bozulma, dağıtma, dağılma, yürürlükten kalkma
FETÂNET: Fatinlik, zihin açıklığı, zihnin yaratılıştan bir şeyi çabuk ve iyi anlamak hususundaki istidadı, zeyreklik
FETH: 1 Açma, açılma 2 Bir yeri savaşla ele geçirme
FETH-İ MÜBİN: Açık ve parlak zafer
FETİŞ: Sahibine uğur getirdiğine ve tabiatüstü özellikler taşıdığına inanılan nesne veya hayvan
FETRET: 1 İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen zaman 2 İki vakıa arasındaki zaman


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



FETTAH: 1 Zafer kazanmış, üstün gelmiş 2 Fetheden, açan 3 Kullarının kapalı işlerini açan, Cenab-ı Hakk
FETTAN: 1 Fitne ve fesada teşvik eden, ayartan 2 Cazibeli, gönül alıcı, oynak kadın
FEVÂHİŞ: 1 Kötülükler 2 ******ler, kahpeler
FEVÂİD: Faydalar, menfaatler, kârlar, kazançlar
FEVC: Bölük, takım, cemaat
FEVERAN: 1 Kaynama, galeyân etme 2 Damar, vurma, su fışkırtma
FEVK: Üst, üst taraf, yukarı (maddî-manevî)
FEVKALÂDE: Âdetin üstünde, duyulmadık, görülmedik, olağanüstü
FEVKA'L-BEŞER: İnsanüstü
FEVKA'T-TABİA: Tabiatüstü
FEVREN: Çarçabuk, birden bire
FEVT: 1 Bir daha ele geçmemek üzere kaybetmek, elden çıkarma, kaçırma, 2 Ölüm
FEVZ: Galiplik, zafer, üstünlük, selamet, kurtuluş
FEVZ-İ AZÎM: Büyük kurtuluş, büyük selamet, büyük başarı
FEY': Savaşta elde edilen mal ve ganimet
FEY'ÜZ GANÂİM: Savaşta elde edilen mallar ve ganimetler
FEYYAZ: Feyiz, bereket ve bolluk veren Allah
FEYZ: 1 Suyun taşıp akması 2 Bolluk, fazlalık, gürlük 3 İlim, irfan
FEZÂ': Korkma, dayanamama, ümitsizlik
FEZÂ: Uzay; ucu bucağı bulunmayan boşluk, kâinatın sonsuz genişliği
FEZÂİL: Faziletler, meziyetler, üstün özellikler
FEZÂİL-İ MÜTENEVVİA: Türlü hüner, marifet ve meziyetler
FEZLEKE: Hülâsa, netice, özet
FIKH-I HANEFİ: Hanefî fıkhı
FIKH-I İSLÂM: İslâm fıkhı
FIKIH-FIKH: 1 Bir şeyi anlayıp bilme, 2 Şeriat ilmi, şeriatın usül ve hükümleri, amelî ve şer'î meseleler bilgisi Hukuk bilgisi
FIRAK: 1 Tümenler, alaylar, bölükler 2 Partiler 3 Takımlar, kalabalıklar, ehl-i sünnet ve cemaatten ayrılan mezhepler
FIRAK-I İSLÂMİYYE: İslâm fırkaları, mezhepleri
FIRKA: 1 İnsan kalabalığı grubu 2 Tümen
FIRKA-İ NÂCİYYE: Selâmet yolunu bulmuş, müslüman grubu
FISK U FÜCÛR: Sefahet ve günaha batma
FISK: 1 Hak yolundan çıkmak, Allah'a karşı isyan etmek 2 Sefahete dalma, ahlâksızlık, gü-nahkârlık
FITRA: Fitre: Ramazan'da bölünmeden verilmesi şer'ân vacip olan fıtr, sadaka
FITRAT: Yaratılış, huy, tabiat, mizaç
FITRAT-I MUHAMMEDİYE: Hz Muhammed (sav)'in huyu, yaratılışı
FÎ EMRİLLÂH: Allah'ın emrinde
FÎ SEBİLİLLAH: Allah yolunda, karşılık beklemeksizin
FÎ: 1 İçinde - de 2 Tarih bildirir
FİDÂ: Bir esiri kurtarmak için verilen şey, fidye
FİDYE: Can kurtarma karşılığı verilen akçe vesaire
FİİL-Fİ'L: 1 İş, kâr, amel, zamanla ilgili olup mânâya yol açan kelime 2 Eylem
FİKR: 1 Fikir, düşünce 2 İdrak, 3 Zihin, akıl 4 Hatır
Fİ'L-İ HAKİKİ: Gerçek eylem, hakiki fiil
Fİ'L-İ İHTİYÂRİ: Yapılıp yapılmaması insanın kendi seçimine bağlı olan fiil
Fİ'L-İ KAVLÎ: Kavli fiil, sözle yapılan eylem
FİRÂK: 1 Ayrılık, ayrılma 2 Hüzün, keder, sıkıntı
FİRÂSET: 1 Anlayışlı, çabuk seziş, 2 Binicilik, at yetiştirme bilgisi 3 Yiğitlik, mertlik
FİRÂŞ: Döşek, yatak, şilte, hasır, halı
FİR'AVN: Firavun, eski Mısır hükümdarlarına verilen ünvan 2 Tanrılık iddiasında bulunduğu için Hz Musa'nın mücadele ettiği Mısır hükümdarı 3 Çok kibirli, gururlu ve inat adam, Firavn
FUAD: Kalp, yürek, gönül
FUHŞ: 1 Haddini aşma 2 Kötülük, namusa aykırı hareket
FUHŞ-U KELÂM: Edep ve terbiye dışı söz
FUKAHÂ (Fakih): Fakihler, İslâm hukukçuları, Fıkıh âlimleri
FUKARA: Fakirler, yoksullar
FUKARA-İ MÜSLİMÎN: Müslüman fakirler
FUKARA-İ SÂBİRİN: Sabreden, dayanan, oruç açmayan fakirler
FURKAN: 1 Hak ile batılı ayırmak, iyi ile kötüyü ayırd etmek 2 Kur'ân-ı Kerim'in adlarından biri
FUSÛL: 1 Fasıllar, mevsimler 2 Bölümler, kısımlar
FÜLÂN: Belirsiz bir şey, filan
FÜNÛN: 1 Nev'iler, çeşitler, sınıflar, tabakalar 2 Hünerler, sanatlar, ilimler, fenler
FÜNÛN-I TABİİYYE: Tabiat ilminin çeşitleri
FÜRS Ü RÛM: İran ve Anadolu
FÜRS: 1 Farslılar, Fars milleti 2 Eski İran
FÜRÛ': Dallar, budaklar, ayrıntılar
FÜTUHÂT: Fetihler, zaferler
FÜTÛR: Zayıflık, gevşeklik, bezginlik, endişe


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



GADDÂR: Hain, zalim
GÂDİR: Gadreden, hıyanet eden, fenalık eden
GADR: Hainlik, vefasızlık, zulüm, merhametsizlik, haksızlık
GAFLET: Gafillik, boş bulunma, dalgınlık, ihtiyatsızlık
GAFÛR: Çok bağışlayan, çok affeden (Allah'ın adlarından biri)
GAİT: 1 İnsan pisliği, necaset, 2 Çukur yer, düz ve geniş yer
GALAT: Yanlış, yanılma
GALEBE-İ İLMİYYE: İlmî üstünlük
GALÎZ: Çirkin, terbiye dışı, kaba, ağır
GALLE: 1 Gelir, varidat, küçük kasa 2 Zahire, mahsul, ekin
GAMGÜSÂR: Gam ve kederi def eden, teselli veren
GAMMAZ: "Gamz"dan İftiracı, fitne koğucu Birine iftira ederek zarar veren kimse
GAMZE: 1 Göz kırpma, gözle işaret, Nâz ile bakma, süzgün bakış 2 Çene veya yanak çukurluğu
GANÎ: 1 Zengin, 2 Muhtaç olmayan 3 Bol, fazla
GANÎMET: Savaşta düşmandan alınan mal
GÂR: Mağara
GARAM: Aşk, sevda, şiddetli arzu
GARANİK OLAYI: (Bak: Necm Sûresi)
GARAZ: Maksat, gaye, niyet
GÂR-İ HIRA: Hıra mağarası
GARÎZA: Yaratılıştan olan, huy
GARK: Batmak, suda boğulmak
GARÛR: Aldatan, aldatıcı
GÂSIK: Gece, karanlık
GAYB: 1 Gizli olan, gözle görülmeyen şey 2 Belirsiz, bilinmeyen şey
GAYBET (Gıybet): 1 Kaybolma 2 Aleyhinde bulunma, arkasından söyleme, çekiştirme dedikodu yapma
GÂYETÜ'L-GÂYE: En son derecede, hedeflenen son amaç
GAYR-İ FITRÎ: Fıtrî olmayan Doğuştan olmayan
GAYR-İ MUNSARİF: Cerr ve tenvin kabul etmeyen isim
GAYR-İ MÜSLİM: Müslüman olmayan
GAYZ U KÎN: Hiddet ve kin
GAYZ: Hiddet, öfke, hınç
GAZA: Din uğrunda kâfirlere karşı yapılan savaş, cihad
GILAF: Kılıç, kın, muhafaza
GILL U GIŞŞ: Şüphe ve tereddüt, kararsızlık Kin ve hile Hiyanet ve düşmanlık
GILMÂN: Hizmet gören delikanlılar Köleler, esirler
GITÂ: Örtü, örtülecek şey
GİL: Kil, çamur, balçık
GİRÂN: 1 Ağır, sakil 2 Fenâ, kokmuş 3 Bıktırıcı, usandırıcı
GİRİFTÂR: 1 Tutulmuş, esir, yakalanmış 2 Düşkün
GİRİZGÂH: 1 Kaçacak yer, melce, 2 Giriş
GUBÂR: Toz
GUBÂR-ÂVER: Toz götüren Tozkoparan
GUBÂR-I HÜZÜN: Üzüntü dalgası, üzüntü tozları
GUFRAN: Mağfiret, bağış
GULŞEN U GÜLZÂR: Gül bahçesi ve gül tarlası
GUNNE: Şeddeli "nun" ile şeddeli "mim"in teğanni ile okunması
GURBET: 1 Gariplik, yabancılık 2 Yabancı memleket, yabancı diyar, vatan dışı, yâdel
GURFE: Oda, çadır, çardak, cumba
GURRE: 1 Parlaklık, aklık 2 Atın alnındaki beyazlık 3 Arabi ayın ilk günü
GURUB: Batma, batış
GURUB-İ ŞEMS: Güneşin batışı
GUZÂT: Gâziler Düşmanla savaşmış İslâm askerleri
GÜRÛH: Cemaat, bölük, takım, topluluk, çete


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



HABÂİS: Kötülükler, kötü şeyler
HABÂSET: Kötülük, alçaklık, fenalık
HABB-HABBE: 1 Tane, tohum, 2 Parça
HABER-İ SÂDIK: 1 Doğru haber 2 Peygamberimizin sözü, hadis
HABÎB: Sevgili, dost
HABİB-İ HÜDÂ: (Hüdâ'nın sevgilisi); Hz Muhammed (sav)
HABÎB-İ KİBRİYA: Kibriyanın sevgilisi Hz Muhammed (sav)
HABİBULLAH: (Allah'ın sevgilisi); Hz Muhammed (sav)
HABÎS: Kötü, alçak, pis
HABL: İp, urgan, halat
HABLÜ'L-METİN: Sağlam ip İslâ-miyet, Kur'ân-ı Kerim
HABT: İptal etme, bozma, bozulma
HACALET: Utanma, utangaçlıkla şaşırma
HACCAC: 1 Irak valisi olup, müslümanlara zulmeden Yusuf bin Sakifî'nin ünvanı 2 Delil ile galip olan
HÂCET: İhtiyaç, gereklilikDEF-İ HÂCET: Abdest bozmaARZ-I HÂCET: Eksiğini, isteğini bildirme
HACR: 1 Men etme, yasak etme 2 Kucak, oğuş, himaye
HACR-I TAHRÎM: Haramı yasaklamak
HADD: 1 Sınır 2 Gerçek değer 3 Şeriatçe verilen ceza
HADD-İ TAM: Tam sınırında, derecesinde, kıvamında
HADES: 1 Yeni olma, sonradan olma 2 Abdesti tazelemeyi gerektiren şey, manevî pislik
HÂDİ: 1 Hud'a yapan, hileci, aldatıcı 2 Fena, bozuk
HÂDÎ: Hidayet eden, doğru yolu gösteren, mürşit
HADİS: Peygamberimizin sözü
HÂDİSÂT: Yeni olan şeyler, olaylar
HÂDİSÂT-I ACÎBE: Şaşılacak, garib olaylar
HÂDİSE: Yeni olan, sonradan olan şey, olay
HADİS-İ KUDSÎ: Mânâsı Allah tarafından vahyedilen, lafzı Peygamberimize ait hadis
HAFA: Gizlilik, kapalılık
HAFAYA: Gizli şeyler, sırlar
HAFAZA: 1 Muhafızlar, koruyucular, bekçiler 2 Koruyucu melekler
HÂK İLE YEKSAN: Toprakla bir yıkık, harap, yerle bir
HÂK: Toprak
HAKAİK: Hakikatler, gerçekler
HAKAİK-İ SÂBİTE: Değişmez hakikatler
HAKAMEYN: İki hakem: Sıffîn vak'asında Hz Ali ile Hz Muaviye arasında hakem seçilen Amr b Âs ile Ebu Musa el-Eş'arî
HAKAYIK: Hakikatler, gerçekler
HAKEM: Bir işte karar vermeye yetkili kişi
HAKÎKAT: 1 Bir şeyin aslı, mahiyeti 2 Gerçek, doğru 3 Sadakat kadirbilirlik Sözlük anlamıyla söylenen söz
HAKÎM: 1 Âlim, bilgin 2 Doktor 3 Hikmeti bilen, filozof (Allah'ın isimlerinden)
HÂKİM: Hakim, yargıç, hüküm veren, hükmeden, hükümran olan, üstün olan
HAKÎM-İ MUTLAK: AllahKİTAB-I HAKÎM: Kur'ân
HÂKİMİYET: Hakimlik, üstünlük, egemenlik
HAKİR: İtibarsız, değersiz, önemsiz
HAKK: Doğruluk, insaf, hak (Allah'ın isimlerinden biri)
HAKK-I MÜDAFAA: Savunma hakkı


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



HAKK-I MÜKTESEB: Elde edilmiş hak
HAKK-I ŞİRB: İçme, hayvan veya tarla için su olma hakkı
HAKKU'L-YAKÎN (HAKKE'L-YAKÎN): Bilgi ve marifet mertebelerinin en yükseği, bizzat yaşayarak elde edilen bilgi, gerçeğin özünü kavramak
HAKŞİNASLIK: Doğruyu, hakkı tanımak
HALÂL: 1 Dostluk 2 İki nesne arası açık olmak
HALÂS: Kurtulma, kurtuluş
HALASKÂR: Kurtarıcı
HALÂVET: 1 Tatlılık, şirinlik 2 Zevk
HALEF: Birinden sonra gelip onun yerine geçen kimse, ardıl
HALET: Hal, suret, keyfiyet
HALET-İ İHTİZAR: Can çekişme hali, sakınılacak hal
HALET-İ NEZİ': Ölüm hali, sekarat-ı mevt
HALF: Yemin etmek
HALHAL: Kadınların ayak bileklerine taktıkları altın veya gümüş halka, ayak bileziği
HÂLIK: Yaratan, yaratıcı (Allah'ın isimlerinden)
HALÎL: 1 Dost 2 Zevc, koca
HALÎME: Yumuşak huylu kadın (Peygamberimizin süt annesinin adı)
HÂLİS: Hilesiz, katkısız, duru
HALK: Yaratma, yaratılma
HALK-I CEDÎD: Yeniden yaratılış
HALK-I DÜ CİHAN: İki cihanın halkı, ölüler ve diriler
HALT: 1 Karıştırma 2 Uygunsuz söz söyleme
HALVET: 1 Yalnız kalma, tenhaya çekilme 2 Tenha yer, ibadet için tenha hücre
HÂM: Çiğ, olmamış
HAM: Eğri, bükülmüş
HAMD Ü ŞÜKRAN: Allah'ı minnet ve şükranla övme
HAMD: 1 Övgü, medh 2 Allah'a şükran hislerini bildirmek
HAME: 1 Yük 2 Ana karnındaki çocuk
HAME: Balçık, çamur
HAMEİN MESNUN: Değişken balçık
HÂMÎ: Himaye eden, koruyucu
HAMÎD: Allah'ın adlarından
HÂMİD: Hamd eden, şükreden (Hz Muhammed (sav)'in lakabı)
HAMİE: Balçıklı, çamurlu
HÂMİL: 1 Yüklü 2 Gebe
HÂMİLE: Gebe kadın
HÂMİŞ: Mektubun altına ilave edilen yazı, hâşiye, dipnot
HAMR: Şarap
HAMÛLE: 1 Yük 2 Gemi yükü
HANEDAN: Kökten asîl ve büyük aile, ocak
HANİF: İslâmiyetten önce Allah'ın birliğine inanan ve Hz İbrahim dinine bağlı olan kimse
HÂRÂBAT: Harabeler, viraneler, meyhaneler (Ziya Paşa'nın meşhur antolojisi)
HARABE: Şehir ve ev yıkıntısı, virane
HARBÎ: 1 Harble ilgili 2 Savaş yerinde bulunan ve müslüman olmayan kimse 3 Anlaşma yapılmamış düşman 4 Tüfek doldurma âleti
HAREC: 1 Darlık, sıkıntı, zorluk 2 Günah
HAREM: 1 Girilmesi serbest olmayan yer 2 İhrama girilen yerden itibaren Kâbe'ye doğru olan kısım
HAREM-İ ŞERİF: Kâbe ve civarı
HARİKULÂDE: Olağanüstü, eşi görülmemiş
HARS: 1 Tarla sürmek 2 Yarmak 3 Ekin, kültür
HASÂNET: Bir bina veya yapının sağlamlığı
HASB: Göre, nazaran, gereğince
HASBE: Kızamık hastalığı
HASBE'L-ÂDE: Âdet gereği, alışıldığı gibi
HASBE'L-BEŞERİYE: İnsanlık gereği
HASBETEN LİLLAH: Allah rızası için


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



HASEB: Baba tarafından gelen soyluluk, asalet
HASED: Haset, kıskançlık, çekememezlik
HASENÂT: İyilikler, güzel işler
HASENE: İyilik, güzel iş
HASF: Yere batma, ışığı sönme
HÂSIL: Husûle gelen, peyda olan, çıkan, üreyen
HÂSILA: Bir işten elde edilen sonuç
HÂSIL-I KELAM: Sözün özeti
HÂSİD: Haset edilen, kıskanç
HÂSİR: 1 Hasret çeken, meramına kavuşamayan 2 Zarar görmüş
HASÎS: 1 Nekes, cimri 2 Alçak, değersiz
HASLET: Tabiat, huy, yaratılış
HASR: 1 Sıkıştırma 2 Etrafını çevirme, mahsus kılma, tahsis etme
HASR-I EVKAT: Bütün vakitlerini o işe verme
HASR-I NEFS: Kendini o işe adama
HASSA ORDUSU: Hükümdarın kendine mahsus ordusu
HÂSSE: Bir şeye mahsus olan kuvvet, duygu
HAŞERAT: 1 Küçük böcekler; Karınca, akrep, yılan gibi hayvancıklar 2 Değersiz ve zararlı adamlar
HAŞÎN: Katı, sert, kırıcı, kaba
HÂŞİR: Toplayan, bir araya getiren
HAŞİYE: Dipnot
HAŞR Ü NEŞR: Toplayıp dağılma, haşir neşir
HAŞR: 1 Toplama 2 Ölüleri diriltip mahşere çıkarma 3 Kur'ân'-ın 59 sûresi
HAŞYETULLAH: Allah korkusu
HATA: 1 Yanlış, yanılma 2 Günah
HÂTEM: Mühür
HATEMÜ'L-ENBİYA: Peygamberlerin sonuncusu: Hz Muhammed (sav)
HÂTİM: 1 Mühürleyen, mühürleyici 2 Bitiren, sona erdiren
HÂTİME: Son, nihayet
HATT: 1 Çizgi 2 Satır 3 Yazı
HATT-I KUR'ÂN: Kur'ân yazısı
HAVÂİC: İhtiyaçlar
HAVÂRİYYÛN: Hz İsa'nın oniki kişiden ibaret olan ashabı
HAVASS: 1 Hasseler, duyular 2 Muhterem ve seçkin kişiler
HAVASS-I HAMSE: Beş duyu (Görme, tatma, işitme, dokunma, koklama)
HAVÂYİC-İ ASLİYE: Aslî ihtiyaçlar
HAVF VE RECA: Korku ve ümit
HAVF: Korku, korkma
HÂVİ: İhtiva eden, içine alan, şâmil, içeren
HÂVİYE: Cehennemin yedinci katı, en şiddetli yeri
HAVL: 1 Sene, yıl 2 Etraf, çevre 3 Kuvvet, kudret
HAYA: 1 Utanma, sıkılma 2 Ar, namus, edeb 3 Günahtan kaçınma
HAYAT: Dirilik, canlılık
HAYAT-I BÂKİYE: Ölümsüz hayat
HAYAT-I BEŞER: İnsan hayatı
HAYAT-I FÂNİYE: Geçici hayat
HAYLİ: Oldukça Epeyce
HAYR Ü ŞER: İyilik ve kötülük
HAYR: İyi, faydalı, hayırlı
HAYRET: Şaşma, şaşırma, ne yapacağını bilmeme
HAYRHAH: Hayır sahibi
HAYRÜ'L-BEŞER: İnsanların hayırlısı Hz Muhammed
HAYRÜ'N-NÂS: İnsanların hayırlısı
HAYSİYYET: Şeref, onur, itibar, değer
HAYSİYYET-İ EBEDİYYE: Edebî itibar
HAYT: İplik, lif, tel


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



HAYT-İ ESVED: Siyah iplik, fecir zamanı yavaş yavaş silinen gecenin karanlığı
HAYTÜ'L-EBYAZ: Beyaz iplik, fecir zamanı, ufukta bir çizgi şeklinde beliren ve giderek artan sabah ağartısı
HAYY: 1 Diri, canlı 2 Allah'ın isimlerinden
HAYYE ALE'L-FELÂH: Toplanıp felaha gelin, haydin felaha
HAYYE ALE'S-SALAH: Toplanıp namaza gelin, haydin namaza
HAYYÜ'L-KAYYÜM: Her an diri olan, yöneten, düzenleyen
HAYZ VE NİFAS: Aybaşı hali ve lohusalık
HAYZ: Kadınlarda aybaşı hali akıntısı
HAZER: Sakınma, kaçınma, korunma, çekinme
HAZF: Aradan çıkarma, kaldırma, giderme, silme, gizli tutma
HÂZIRA: 1 Şehirli 2 Bir yere yerleşmiş 3 Medeni
HÂZIRÛN: 1 Meydanda, gözönünde olanlar 2 Hazır olanlar
HAZÎNE: Hazine, devlet malının saklandığı yer
HEBA: 1 Toz, zerre 2 Boş, nafile
HEBÂEN MENSÛRA: Boşuna harcanarak
HEDEF: Maksat, amaç
HEDER OLAN: Boşa giden
HEDER: Boşa gitme, yok yere giden şey
HEDİY: Beytullah için getirilen kurbanlar
HEDY: Harem-i şerife götürülen kurban
HELÂK: 1 Mahvolma, ölme 2 Harcanma 3 Çok yorulma
HEMŞİRE: Kız kardeş
HENDESE: Geometri
HERC Ü MERC: Alt üst, karmakarışık, allak bullak
HERDEM: Her zaman, daima
HEREM: 1 İhtiyarlama, kocama 2 Mısır ehramlarından biri
HETK-İ HÜRMET: Saygının ortadan kalkması Şer'an haram olanın bozulması
HEVÂ: 1 Heves, istek, arzu, sevgi, hoşlanma 2 Nefsanî zevklere uyma
HEVÂ-İ NESÎM: Latif hava Mâne-vî gıda
HEVAMM: 1 Böcekler, haşereler 2 Yılan, pire, akrep gizli zararlı hayvanlar
HEVÂPEREST: Meşru olmayan lezzet ve heves peşinde olan
HEVDEC: Kadınların binmesi için deve üzerine yapılan küçük mahfel
HEY'ET: 1 Şekil, suret 2 Görünüş 3 Durum
HEY'ET-İ İCTİMAİYYE: Toplantı heyeti, sosyal durum
HEZL: 1 Eğlence, alay, şaka 2 Latife 3 Mizah
HIDK: Öç almak için kin besleme
HIFZ: Saklama, koruma, ezberleme
HIFZISSIHHA: Sağlığı koruma
HIKD: Kin tutma, öç almak için fırsat bekleme
HINZIR: 1 Domuz 2 Pis ve katı yürekli kimse
HIRMAN: Mahrumluk, ümitsizlik
HIRZ: 1 Sığınak 2 Nazar boncuğu, nazar duası 3 Tılsım
HISÂL: Huylar, mizaçlar, karekterler
HIŞM: Kızgınlık, öfke, gazap
HITBE: 1 Okunmuş 2 Söz kesilmiş, nişanlı kız veya kadın
HIYAR: 1 Bir işi yapıp yapmamakta serbestlik, İslâm hukukunda alış-veriş hususunda muhayyerlik 2 Hayırlılar, iyiler
HİBE: Bağışlama bağış
HİCAB: 1 Utanma, sıkılma 2 Perde, hail, engel
HİCRÂN: 1 Ayrılık 2 Unutulmaz acı keder
HİCRET: 1 Memleketten memlekete göç 2 Hz Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicreti, Miladın 622 senesi
HİCRET-İ SENİYYE-HİCRET-İ NEBEVİYYE: Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye göçü
HİCV: Birini şiirle yermek, gülünç hale koymak, alay etmek
HİCVİYYE: Hicv sözü veya yazısı, taşlama
HİDAYET: Hak yola, doğru yola erme
HİDAYET-İ İLÂHİYYE: İlâhî hidayet, Allah'ın doğru yola erdirmesi
HİKMET: 1 Hakimlik, bilgelik 2 Sebep 3 Felsefe
HİKMET-İ İLÂHİYYE: Allah'ın hikmeti, yalnız O'nun bileceği iş
HİKMET-İ TEŞRİ: Kanun yapma hikmeti Allah'ın emir ve yasaklarında gözetilen Rabbanî incelikler
HİLAF: 1 Karşı, zıt 2 Yalan
HİLÂFET: 1 Birinin yerini tutma 2 Peygamberin vekilliği, halifelik
HİLÂFETEN: 1 Birinin yerine geçerek 2 Halife olarak
HİLAF-I EDEB: Terbiye ve ahlâka aykırı
HİLÂL: Yeni ay
HİL'AT: Elbise, kaftan
HİL'AT-İ RİSALET: Peygamberlik elbisesi
HİLF: Yardımlaşma, ittifak, sözleşme
HİLKAT: 1 Yaratılış 2 Tabiat
HİLKAT-İ ÂDEM: İlk insanın yaratılışı
HİLKAT-İ ARZ: Dünyanın yaratılışı
HİLL: 1 Hilal 2 Hac vaktinde ihrama girilen yerin dışında kalan saha, haremin dışı
HİLM Ü HAYÂ: Yumuşaklık ve utanma duygusu
HİLM: Yumuşaklık, insanın tabiatında olan yumuşaklık duygusu
HÎN: An, zaman, vakit, sıra
HİRFET: Sanat, meslek
HİSAB: Hesap, saymak, aritmatik
HİSAL-HISAL: Huylar, tabiatlar
HİSAR: 1 Kuşatma, etrafını alma 2 Etrafı istihkamlı kale, bent
HİSS: Duyma kuvveti, duygu
HİSSE: Pay, nasip
HİSSEDÂR: Pay, hisse sahibi


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



HİSS-İ KABLELVUKU: Önsezi
HİSSÎ: His ile, duygu ile ilgili, duygusal
HİSSİYYAT: Duygular, sezişler
HİTAB: Bir veya daha fazla kimselere söz söyleme, nutuk
HİTAB-I ÂM: Umuma hitap, bir topluluğa söyleme
HİTAB-I EZELÎ: Başlangıçsız, çok eski söz
HİTÂM: 1 Son, nihayet 2 Bitme, tükenme
HİTÂN: 1 Sünnet, sünnet etme 2 Duvarlar, engeller
HİZB-HİZİB: 1 Kısım, bölük 2 Taraftar 3 Kur'ân cüzünün dörtte biri
HOD BE HOD: Kendi kendine, kendi başına
HOD: 1 Kendi 2 Baş zırhı
HODGÂM: Bencil, egoist, kendini beğenmiş
HUB: Güzel, hoş, iyi
HUBB: Sevgi, muhabbet
HUBB-İ DÜNYA: Dünya sevgisi
HUBS: 1 Pislik 2 Kötülük
HUCCÂC: Hacılar
HUCCET-HÜCCET: 1 Vesika, delil, senet 2 Tanınmış bilginlere verilen ünvan
HUD'A: Aldatma, oyun hile
HUDÂ: Allah, yaratıcı
HUDDAM: Hizmetçiler
HUDUD: Sınırlar, hudutlar
HUDÛS: Sonradan olma
HUFFAZ: Ezberleyiciler, Kur'ân'ı ezbere bilenler
HUKUK: 1 Haklar 2 Hakikatler 3 Kanunların verdiği hak
HULASA: Bir şeyin, bir sözün özü, özeti
HULÂSA-İ KELÂM: Sözün özeti
HULD AZABI: Ahiratteki ebedî azab
HULD: 1 Sonu olmayan 2 Ebedî devamlı
HULF: Verdiği sözü tutmama, yemininde durmama
HULK: Huy, tabiat
HULKUM: Boğaz, gırtlak, ağızdan mideye giden yol
HULÛD: Ölmezlik, süreklilik, devamlılıkYEVM-İ HULÛD: Kıyamet günü
HULÛM: 1 Rüyalar, hülyalar 2 Düş azması
HULÛS: Halislik, saflık, gönül temizliği
HULÛS-İ NİYET: Halis, samimi niyet
HUMS: Beşte bir
HÛN: 1 Kan, dem 2 Öldürme, öc
HUNEFA': "Hanif"in çoğulu Allah'ın birliğine inananlar, Hz İbrahim dininden olanlar
HURAFAT: Aslı, esası olmayan sözler ve rivayetler, hurafeler
HURAFE: Uydurma hikâye ve rivayet
HURDE: Değersiz şey, kırıntı
HUREMAT - HURMÂT - HURUMAT: Haram olan şeyler, dince yasak olan şeyler
HURÎ: 1 Cennet kızı 2 Sevgili
HURÛC: Çıkma, çıkış, dışarı çıkmaYEVM-İ HURÛC: Kıyamet günü
HURÛF: Harfler
HURÛF-İ HECA: Alfabe harfleri
HURUF-İ MUKATTAA: Bazı surelerin başında bulunan ve ayrı ayrı okunan harfler
HURUM: Haramlar, dince yasak ,olanlar
HUSUS: İş, şekil, yol, konu
HUŞÛ: 1 Gönül alçaklığı, tevazu 2 Korku ile sevgi arası durum, saygı
HUTAME: Cehennemin adlarından biri, cehennemin beşinci tabakası
HUTUT: 1 Çizgiler 2 Yazılar 3 Yollar
HUZUR: 1 Hazır bulunma 2 Rahat
HÜCCET: 1 Vesika, delil 2 Seçkin âlimlere verilen ünvan
HÜCCETÜ'L-İSLÂM: İmam Gazali'nin lakabı
HÜCEYRE: 1 Küçük delik, oyuk 2 Odacık, hücrecik
HÜCRE: 1 Odacık, göz 2 Dokuların, organların en küçük parçası, hücre
HÜDA: 1 Doğru yol gösterme 2 Hidayet etme 3 Kur'ân-ı Kerim'in adlarından biri
HÜKEMA: Hakîmler, bilginler, filozoflar
HÜKM-HÜKÜM: Yargı, emir, komuta
HÜNSA: 1 Kendisinde hem erkeklik hem dişilik alâmeti bulunan kimse 2 Aynı çiçekte erkeklik ve dişiliğin bulunması
HÜRRE: Cariye veya esir olmayan kadın
HÜSN Ü KUBUH: Güzellik ve çirkinlik
HÜSN: Güzel, iyi, güzellik, iyilik
HÜSNA: En güzel
HÜSN-İ AKİBET: Netice güzelliği
HÜSN-İ DİLÂRÂ: Gönül alıcı güzellik
HÜSRAN: 1 Zarar, ziyan 2 Beklenilenin elde edilememesinden duyulan acı, mahrumiyet acısı
HÜVE: 1 O 2 Allah
HÜVE'L-BÂKÎ: Bâkî kalan Allah'tır
HÜZN-HÜZÜN: Gam, keder, sıkıntı


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



ICL: Dana, sığır yavrusu
IDLÂL: Saptırma, azıtma
ISLAH: Düzeltme ve imâr etme
ISLAHAT: Düzeltmeler, tashihler, iyi hale getirme, mükemmelleştirme
ISTIFÂ: Seçme, ayıklama, süzme
ITLÂK: 1 Salıverme 2 Boşama 3 Soyutlama, söyleme, kullanma
ITNÂB: Konuşurken fazla tafsilât vermek, sözü gereğinden fazla uzatmak
IYÂN: Âşikâr, belli
IZTIRÂRÎ: Mecburiyet altında olan
İBÂD: Kullar
İBÂDÜ'R-RAHMÂN: Allah'ın kulları
İBÂHE: 1 Mübah olmak 2 Ateş söndürme
İBDÂ: 1 Meydana getirme 2 Yaratma
İBKÂ: "Bekâ"dan: Devamlı kılmak
İBKÂM: Susturma, bir tartışmada ağız açamıyacak hale getirme
İBN: Oğul
İBNULLAH: Allah'ın oğlu Hıristiyanlar Hz İsa'ya İbnullah derler
İBRÂ: Bağışlanma, temize çıkma, aklanma
İBRET-ENGİZ: İbret verici
İBTİDÂ: Başlangıç, baş taraf
İBTİDÂ-İ KIRAAT: İlk okuma Okumaya başlama
İBTİLÂ: Belaya uğramak, musibete düşmek, kötü şeye düşkünlük
İCÂBET: 1 Kabul etme 2 Muvafakat etme
İCÂD U İBDÂ: Yapma ve yaratma
İ'CÂZ: 1 Aciz bırakma 2 Mucize göstererek muhatabı cevap veremez duruma düşürme 3 Aciz bırakma
İCÂZ: 1 Sözü kısa söyleme 2 Az sözle çok mânâ anlatma
İCBÂR: Zorlama, cebretme
İCL: Dana, buzağı
İCMÂ: Dağınık şeyleri bir araya getirme, toplama
İCMÂ-I ÜMMET: Büyük fakihlerin dinle ilgili bir konuda görüş birliğinde olmaları
İCMÂL: Kısaltma, ihtisar, özet
İCTİMAGÂH: Toplantı yeri
İCTİNÂB: Çekinme, sakınma
İDÂRE-İ KELÂM: Sözü mümkün mertebe yürütmek, işi idare etmek
İDDET: Bekleme süresi İslâm hukukunda kocasından boşanan bir kadının 100 gün, kocası ölen bir kadının 130 gün bekleme müddeti Bu müddet geçmeden başkasıyla evlenemez
İDGÂM: Birbirine benzeyen iki harfi bir yazıp şeddeli okuma
İDHÂL: Dâhil etme, içine alma
İDLÂL: Dalâlete sokma, sapıtma
İDLÂL-İ İLÂHÎ: Allah'ın kulu saptırması
İDRÂK: 1 Anlayış, akıl edinme 2 Yetişmek, erişmek 3 Olgunlaşma çağını bulma
ÎFÂ: 1 Ödeme, yerine getirme 2 Bir işi yapma 3 İş görme
İFK: İftira, iftira ekmek, Hz Aişe'ye yapılan iftira
İFLÂH: Felâha, selâmete kavuşmak
İFNÂ:: Mahvetmek, yok etmek
İFRÂT: Haddi aşma, pek ileri gitme
İFRÂZ: Bütünden parça ayırma Bölme
İFRÎT: Çetin cin, öfkeli insan
İFTİTAH TEKBİRİ: Namaza başlama tekbiri
İGÂSE: İmdada yetişmek, yardım etmek
İĞFÂL: Yanıltma ve aldatma
İĞTİSÂL: Gusletme
İĞVÂ: Ayartma, baştan çıkarma
İHÂTA: 1 Kuşatma, etrafını çevirme 2 Geniş tam bilgi ve ihtisas
İHDÂS: Ortaya çıkarma
İHFÂ: Gizleme, saklama
İHLÂL: "Halel"den bozma, sakatlama, kusurlu hale getirme
İHLÂS: Samimiyet, doğruluk, riyasızlık Kur'ân-ı Kerim'in 112 Sûresi
İHMÂL: Mühlet verme


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



İHRÂC: Çıkarmak
İHRÂM: Hacıların giydikleri dikişsiz elbise
İHRÂZ: Nail olmak, kazanmak, almak
İHSÂN: 1 İyilik etme 2 Bağış, bağışlama 3 Sağlamlaştırma
İHTİCÂC: Hüccet, delil göstermek
İHTİDÂ: Hidayete ermek, İslâm olmak
İHTİKÂR: 1 Haksız kazanç, aşırı kâr, vurgunculuk 2 Hakarete katlanmak
İHTİLAF: Ayrılma, ayrışma, çözülme
İHTİLAF-I EDYÂN: Dinlerin ayrılıkları, farklı farklı oluşları
İHTİLÂM: Düş azması, uyurken cenabet olma
İHTİLÂT: Karışma, karışıp görüşme komplikasyon
İHTİRAS: Bir şeyi fazla arzulama ve ona fazla düşkünlük
İHTİRAZ: Sakınma, çekinme
İHTİRÂZÎ: Çekinme, sakınma ile ilgili
İHTİSAR: Kısaltma, icmâl etme
İHTİSAS: Özellik kazanma, uzmanlaşma
İHTİVA: İçine alma, içinde bulundurma, içerme
İHTİYAR: Seçme, seçilme
İHTİZÂZ: 1 Haz duymak, ferahlanmak 2 Titreşim
İHVAN: Kardeşler, arkadaşlar, aynı tarikata mensup olanlar
İHYÂ: Diriltme, hayat verme
İKÂB: Ceza, azap, cezalandırma
İKAL: 1 Bağ 2 Ayak bağı
İKÂLE: 1 İki tarafın isteğiyle alışverişi bozmak 2 Dememiş iken "dedim" diye iddia etmek
İKÂME: Yerleştirmek, iskan etmek, vücuda getirmek
İKÂMET: İmamlık, halifelik, önderlik
İKÂNİYYE: Yakînî bilgiye tabi olanlar Din ve bilginlerce ileri sürülen şeyleri delil aramaksızın doğru sayan anlayış
İKLÂB: Çevirme, bir halden başka bir hale döndürme
İKTİBAS: 1 Ödünç almak 2 Bir kelimeyi, bir cümleyi veya bunların mânâlarını olduğu gibi alma, aktarma
İKTİDÂ: Uymak, tabi olmak
İKTİSAB: 1 Kazanma 2 Tahsil etme 3 Elde etme
İKTİSÂD: Ekonomi Toplumun tutumluluğu
İKTİZA: 1 Lazım gelme, gerekme 2 İşe yarama, yararlık
ÎLÂ: 1 Yemin etmek 2 Erkeğin, bir müddet karısına yaklaşmaması için yemin etmesi 3 Sıkıntı ve derde uğrama
İLÂF: Ülfet ettirme, ülfet ettirilme, alıştırma, uzlaştırma
İLÂH: Mabud, tanrı
İ'LÂ-YI KELİMETULLAH: Allah'ın adını yüce tutmak
İLHÂD: 1 Dinsizlik, inanç bozukluğu 2 Allah inancından ayrılış, tevhid inancından ayrılma
İLLET: Hastalık, sebep, gaye, hedef
İLLET-İ ÛLÂ: Birinci sebep, ilk sebep
İLLET-İ VÜCÛD: Varlık sebebi
İLLİYYET: Sebep ile ilgili, sebeplilik
İLME'L-YAKÎN: İlmî bilgi Kesin bilgi
İLM-İ FERÂİZ: İslâm hukukunda miras taksimi ile ilgili bilim dalı
İLM-İ HÂL: İslâm dininin her müslüman için bilinmesi gereken temel bilgileri
İLM-İ HEY'ET: Astronomi ilmi
İLM-İ HİKMET: Düşünce bilgisi, felsefe
İLM-İ LEDÜNN: Gayb ilmi, Allah'ın sırlarına ait ilim
İLM-İ MEÂNÎ: Meânî ilmi, belagat
İLM-İ TEVHİD: İlm-i kelâm
İLM-İ USÛL ve AKÂİD: Usûl ve akâid ilmi
İLM-İ VEHBÎ: Allah tarafından verilen ilim
İLTİBAS: Benzeyen şeyleri birbirine karıştırma Şaşırıp yanılma
İLTİCA: Sığınma
İLTİZAM: 1 Kendisi için gerekli sayma 2 Bilerek, isteyerek taraf tutma
İLZAM: Delil göstererek muhalifi susturmak
İ'MÂL: Yapma, işleme, iş yapma
İMÂLE: 1 Bir tarafa meylettirmek, bir tarafa eğmek 2 Bir heceyi vezne uydurmak için uzatarak okumak
İMDÎ: Artık, bu halde, böyle olduğu halde
İMKÂN VE CÜNÛB: Mümkün ve gereklilik
İMLÂ: Doldurma, yazdırma
İMSÂK: 1 Oruca başlama zamanı 2 Kendini tutmak, bir şeyden el çekmek
İMTİNA: Çekinme, vazgeçip geri durma
İMTİSÂL: Örnek kabul etme
İNÂBE: 1 Günahlardan vazgeçip Hak yola dönmek 2 Bir mürşidden el alıp yerine geçme
İNADİYYE: Eşyanın hakikatini inkâr etme felsefesine bağlılık
İN'ÂM: İhsan, nimet verme
İNÂS: Kadınlar, kızlar


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



İNÂYET: 1 Dikkat, gayret, özenme 2 Lütuf, ihsan, iyilik
İNDALLAH: Allah yanında
İNDE'L-CUMHUR: Çoğunluğun yanında, çoğunluğun nazarında
İNDE'L-HÂCE: İhtiyaç vaktinde
İNDİRAC: İçine konma, arasına sıkışma Derecelenme
İNDİYYE: Kendi görüşüne tabi olan
İNFAK: Nafaka verme, besleme, geçindirme
İNFİSÂL: 1 Ayrılma, 2 Azledilme, işinden uzaklaşma
İNFİTÂR: Yarılma, açılma
İNHİRÂF: Doğru yoldan sapma
İN'İKÂS: Bir yere çarpıp geri dönme, aksetme
İNKÂR: Tanımama
İNKIBÂZ: 1 Büzülüp toplanma, çekilme 2 Kasvet, keder, sıkıntı 3 Kabızlık, peklik
İNKILÂB: Bir halden başka bir hale dönme
İNKIRAZ: Tükenme, blitme, kırılıp yok olma
İNKITÂ: Kesilme
İNKIYÂD: Boyun eğme, mutî olma, itaat etme
İNKİŞÂF: Gelişme, ilerleme
İNS U CİN: İnsan ve cin
İNS: İnsan
İNŞÂ: Yapma, vücuda getirme
İNŞİKÂK: İkiye ayrılma, yarılma
İNŞİRAH: Ferahlamak, sevinç duymak
İNŞİRAH-I SADR: Vicdan ferahlığı,vicdan huzuru
İNTAK: Nutka getirmek, söyleme yeteneği olmayanı söyletmek
İNTİBAK: Uyma, uygun hale gelme Edebiyatta iki zıd şeyin ortak özelliğini bulup birleştirme
İNTİFÂ: Fayda sağlama, menfaatlanma
İNTİŞÂR: Yayılma
İNZÂL: İndirme, indirilme
İNZÂL-İ MENÎ: Üreme organından meni çıkması
İNZÂR: Korkutmak, sakındırmak
İ'RÂB: 1 Düzgün konuşma ve hakikatı belirtme 2 Arapça kelimelerin sonundaki harf veya harekenin değişmesi
İRÂDE-İ CÜZ'İYYE: Allah tarafından insanın yetkisine bırakılan cüz'î irade İnsan iradesi
İRÂE: "Rü'yet"ten: Gösterme, tayin etme
İ'RÂZ: Yüz çevirme, başka tarafa dönme
İRBE: Kadına ihtiyaç duymayan erkek
İRCA': Döndürme, geri çevirme
İRS: 1 Ölen kişinin mirasçılarına kalan mal veya para 2 Veraset, soya çekim
İRŞAD: Doğru yolu gösterme
İRTİCÂ': Gerilik, geriye gitme, eskiyi isteme
İRTİDÂD: Din değiştirme, dinden çıkma, dinden dönme
İRTİFÂ': Yükseklik, yükselme
İRTİHÂL: Vefat etmek, ölmek
İRTİKÂB: 1 Kötü bir iş işleme 2 Rüşvet yeme
İS'ÂF: Birinin isteğini kabul edip yerine getirme
ÎSÂL: Ulaştırma, vardırma
İSKÂT: (Sükut'tan) Susturma
İSKAT: 1 Düşürme, aşağı alma 2 Hükümsüz bırakma, iptal etme
İSKAT-I CENİN: Çocuk düşürme
İSM-İ ÂZAM: Allah Teâlâ'nın en büyük adı
İSM-İ FAİL: İş yapan kimse
İSM-İ HÂS: Özel isim
İSNAD-I MECAZÎ: Mecazî isnad, bir sözün mecaz anlamını tercih etmek
İSNEYN: 1 Pazartesi günü 2 İki
İSRA: Gece yürüyüşü, yürütme
İSTİÂB: İçine alma, kaplama
İSTİÂRE: 1 Ödünç alma 2 Bir kelimenin mânâsını muvakkaten başka bir kelime hakkında kullanma
İSTİÂRE-İ TEMSİLİYYE: Teşbihin esas unsurlarından biri ile yapılan benzetme
İSTİÂZE: "Eûzü billâhi mineşşeyta-nirracîm" sözünü söyleyerek Allah'a sığınma, eûzü çekme
İSTİB'ÂD: Uzaklaşma, uzaklaştırma, akıl dışı sayma
İSTİ'DÂD: 1 Alışma, ünsiyet 2 Kabiliyet
İSTİDLÂL: Bir delile dayanarak bir şeyden netice çıkarmak Delil getirerek anlamak
İSTİDRÂC: 1 Derece derece yükselmeyi istemek 2 Fâsık veya kâfir olduğu belli bir şahsın gösterdiği harika
İSTİDRÂK: Yetişme, nail olma
İSTİFA: Memuriyetten azlini istemek
İSTİFHAM: Anlamaya çalışmak, soru sormak, soru
İSTİFHAM-I İNKÂRÎ: Olumsuzu pekiştiren soru şekli "Hiç yapar mı?" ifadesindeki gibi
İSTİGÂSE: 1 Yağmur isteme, yağmur duası etme 2 Yardım ve imdad isteme
İSTİĞFÂR: Af talep etme
İSTİĞNA: Gönül tokluğu


Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü

Eski 11-25-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Kelimeler, Osmanlı Sözlüğü



İSTİĞRAK: Bir şeyi baştan aşağı kaplamak Tasavvuf erbabının vecde gelip kendinden geçmesi İstiğrak lâmı: Bir cinsin bütün bireylerini içine alan belirtme edatı, lâm-ı tarif, diğer adıyla harfi tarif
İSTİHBÂR: Haber ve bilgi alma
İSTİHFÂF: Hafife alma, önem vermeme, hor görme
İSTİHLÂK: Tüketme, kullanarak yok etme
İSTİHSÂL: Üretmek, hâsıl etmek, çoğaltmak
İSTİHSÂN: Beğenme, iyi ve güzel bulma
İSTİHZÂ: Alay etmek
İSTİKBÂL: 1 Gelecek zaman 2 Gelen bir kimseyi karşılamak
İSTİKRÂ: 1 Gezme, dolaşma, âvârelik, konuklama 2 Bir şey hakkında etraflı bilgi edinme
İSTİKRÂH: Kerih ve kötü görmek, tiksinmek bir şeyi beğenmemek, bir şeyi zorla yapma
İSTİLÂ: Bir yeri kuvvet kullanarak ele geçirmek
İSTİ'LÂM: 1 Selâm vermeyi isteme 2 Kâbe'yi tavaf esnasında Hacerü'l-Esved'i selâmlamak
İSTİ'MÂL: Kullanma
İSTİMDÂD: Yardım isteme
İSTİMRÂR: Devamlılık
İSTÎNÂF: 1 Yeniden başlama 2 Bidayet mahkemesinde verilen bir hükmün bir üst mahkemeye başvurarak feshini isteme
İSTİNÂFİYYE: 1 Yeniden başlamaya ait 2 İstinaf mahkemesine ait 3 Arapça'da bir soruya cevap anlamında bulunan cümle
İSTİNBÂT: Bir iş veya sözden gizli bir anlam çıkarmak, tahmin etmek
İSTİNBÂT: Bir söz veya işten gizli bir mânâ çıkarma, zımnen, açık olmayarak, dolayısıyla anlama
İSTİNKÂF: Kabul etmeme, yüz çevirme, çekimser kalma, reddetme
İSTİNSÂH: Nüshasını çıkarma, bir sûretini çıkarma, kopye etme
İSTİSÂL: Kökünden sökmek
İSTİSHÂB: "Sohbet"den: Yanına alma, yanına alınma
İSTİSKÂ: 1 Su isteme 2 Yağmur duasına çıkma 3 Vücudun bir yerinde su toplanması
İSTİŞÂRE: Müşavere etme, danışma
İSTİŞHÂD: 1 Şahid gösterme Delil getirme, belge 2 Şehid olma
İSTİTÂAT: Güç yetirme, kudret
İSTİTÂR: Örtünmek, kapanmak
İSTİVÂ: 1 Müsavî olma, denk olma 2 Düz olma, düzlük 3 Kaplama, örtme 4 Ortada ve tam bir derecede bulunma
İSTÎZÂN: İzin isteme
İŞ'ÂR: 1 Yazı ile haber verme 2 Anlatmak, bildirmek
İŞKİL: Kuşku, zan
İŞMÂM: "Şemm"den 1 Koklatma, koklatılma 2 Tecvid ıstılâhında harfin zamme harekesine işaret etme
İŞRÂK: "Şark"tan: 1 Güneşin doğması ve etrafı ışıklandırması 2 Parlama, ışıklandırma
İŞTİÂL: Alevlenme, tutuşma
İŞTİBÂH: Şüphelenme, şüpheye düşme
İŞTİGÂL: Meşguliyet, uğraşma
İŞTİHÂR: Şöhret bulma, ün kazanma
İŞTİKÂK: Bir kökten parçalara ayrılmak Türeme
İŞTİRA: Satın alma
İŞTİYAK: Fazla arzu ve şevk Hasret çekmek, özlemek
İTÂB: Azarlama, tekdir etme
İ'TİKÂF: Bir yere çekilip tek başına ibadetle meşgul olmak
İ'TİNÂ: Çok dikkat etme, özenme
İ'TİZÂL: 1 Bir tarafa çekilme 2 İşten çekilme 3 Vâsıl b Ata'nın kurduğu Mutezile mezhebini benimseme 4 Takımdan ayrılma
İ'TİZÂR: Özür dileme
İTKAN: 1 Muhkem, sağlam kalma 2 İnanma, emin olma
İTLÂF: Telef etmek, ziyan etmek
İTMÂM: Tamamlama, ikmâl etme
İTMİ'NÂN: Emin olma, güvenme Kalbin mutmain olması Gönülden inanma
İTTİBÂ: Tâbi olma, uyma, ardısıra gitme
İTTİHAD: Birlik, beraberlik
İTTİKÂ: Sakınma Takva ehlinden olma
İTTİRAD: Düzenli, uygun biçimde sıra ile birbirini izleyen Biteviye
İTTİSÂF: Vasıflanmak, bir sıfat sahibi olmak
İVAZ: Karşılık olarak verilen şey, bedel
İVME: Acele etme, koşma


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.