Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fatır, fizilalil, kuran, kutub, seyyid, suresi, tefsiri

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



27- Allah'ın gökten su indirdiğini görmüyor musun? O su aracılığı ile türlü türlü renkte meyvalar yetiştirdik Dağlarda beyaz, kırmızı, koyu siyah değişik renklerde yollar, patikalar açtık

28- Yine böyle değişik renkte insanlar, hayvanlar ve davarlar yarattık Allah'dan asıl korkanlar, O'nun bilgin kullarıdır Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve bağışlayıcıdır
Burada Kur'an'ın kaynağının Allah olduğunu kanıtlayan acayip bir evrensel görüntü karşısındayız Bu görüntüde insan yeryüzünün her tarafım dolaşıyor Karşısına çıkan bütün varlıkların renklerini gözlüyor Meyvaların, dağların, insanların, öbür canlıların ve hayvanların renklerini izliyor Görüntü az sayıdaki cümleye yeryüzünün tüm canlıları ile cansızlarını sıkıştırıyor ve arkasından insan kalbini bu ilahi, bu parlak, bu çarpıcı ve bu tüm yeryüzünü kapsayacak kadar engin görüntüyü seyretmekle başbaşa bırakıyor

Evrensel gösteri, gökten yere su indirilmesi olgusu ile başlıyor Sonra rengârenk meyvaların yetiştirilmesine dikkatler çevriliyor Gösteri renk ağırlıklı olduğu için meyvaların sadece renklerinden söz ediliyor Okuyoruz

O su aracılığı ile türlü türlü renkte meyvalar yetiştirdik"

Meyva renkleri, orjinal bir renk görüntüsü sunar Bu renklerin sadece bir bölümünü gelmiş-geçmiş bütün ressamlar biraraya gelseler meydana getiremezler Hiçbir meyva türünün rengi başka bir meyva türünün rengi ile aynı değildir Hatta aynı türden iki meyva tekinin renkleri bile aynı değildir Aynı türden iki meyva tekini önümüze koyup yakından incelediğimizde mutlaka renkleri arasında fark buluruz

Meyvaların renklerinden dağlara geçiliyor Bu geçiş ilk bakışta tuhaf görünebilir Fakat temel ilginin renk araştırması olduğu hatırlanınca doğal ve anlamlı olduğu anlaşılır Çünkü taşların, kayaların renkleri ile meyvaların renkleri arasında ilginç bir benzerlik vardır Hatta bu benzerlik onların türleri, çeşitleri arasında bile görülür Öyle ki, kimi zaman taşlar bazı meyvaların biçiminde ve büyüklüğünde olurlar ve bu yüzden onları irili-ufaklı kimi meyva türlerinden ayırd etmek zor olur Okuyoruz:

"Dağlarda beyaz, kırmızı, koyu siyah değişik renklerde yollar, patikalar açtık"

Ayetin orijinalindeki "Cüded" sözcüğü dağ yolları, patikalar demektir Buradaki açıklama doğadaki aslına uygundur Çünkü beyaz dağ yollarının aralarında renk farkları olur Kırmızı dağ yollarının aralarında da renk farkları olur Bu renklerin koyuluk dereceleri, gölgeleri, öbür renklerle karışmışlık dereceleri birbirine benzemez Bir de koyu siyalı, simsiyah dağ yolları ve patikalar vardır

Meyvaların renklerine göz gezdirildikten sonra bakışların taşların renklerine ve ton farklarına yöneltilmesi insan kalbini titreten, ondaki yüce güzellik zevkini uyandıran bir olaydır Bu yüce güzellik zevki, güzelliğe soyut olarak baktığı için, onu meyvada gördüğü gibi taşta da görür Bu bakış için taşın yapısı ile meyvanın yapısı arasındaki uzaklık önemli olmadığı gibi, insan gözü ile bu ikisi arasında varolan fonksiyon farkı da önemli değildir Çünkü sadece güzeli gören soyutlayıcı bakış bu iki farklı nesne arasındaki ortak unsur olan, görülmeye ve göz dikilmeye değer bir ortak nitelik olan güzelliği görür, bu nesnelerin diğer niteliklerini algılamaz

Sonra sıra insanların renklerine geliyor Bu gözlem sadece ırkları birbirin-den ayıran ana renk farklarını vurgulamakla bitmez Bu temel renk ayırımının ötesinde her fert, kendi renkdaşlarından şu ya da bu oranda farklıdır Hatta bu renk farklılığı aynı gebelik dönemini ve aynı ana karnını paylaşmış olan ikiz kardeş arasında bile görülür

Son olarak sıradan hayvanların ve çiftlik hayvanlarının renklerinden söz ediliyor Ayetin orijinalinde geçen "devab" sözcüğü, yine ayette yer alan ve "enam" sözcüğünden daha geniş kapsamlıdır Başka bir deyimle "dabbe" her tür hayvan, buna karşılık "enam" deve, sığır, koyun, keçi gibi çiftlik hayvanları demektir Çiftlik hayvanlarının ayrıca anılmalarının sebebi, bunların insanlar,n yakınında yaşamaları, evcil olmalarıdır Hayvan renkleri de tıpkı meyva ve taş renkleri gibi son derece güzeldir

Şu orijinal sayfalı, acayip yaratılışlı, rengârenk evrenin kitabı var ya; Kur'an bu kitabı açıyor, yapraklarını bir bir çeviriyor, sonra da diyor ki; "Bu Kitab'ı okuyan, kavrayan ve inceliklerini irdeleyen bilgiler var ya; asıl Allah'dan korkanlar onlardır Okuyalım:

"Allah'dan asıl korkanlar O'nun bilgin kullarıdır"

Kur'an'da okuduğumuz evren kitabının sayfaları, o kitabın tüm sayfalarının sadece bir bölümüdür Bilginler bu şaşırtıcı kitabın sırlarını araştıran kimselerdir O yüzden onlar yüce Allah'ı hakkı ile bilirler O'nu sanatının eserleri ile bilirler, gücünün eserleri ile kavrarlar, yaratıcılığının mahiyetini gördükleri için, O'nun ululuğunun gerçek anlamda bilincine varırlar Bundan dolayı O'ndan gerçekten korkarlar, gerçekten sakınırlar ve O'na gerçekten kulluk ederler Onların kulluğu evrenin görkemi karşısında belirsiz bir heyecana kapılan kalbin geçici duygusallığına dayanmaz; ayrıntılı bilgiye ve dolaysız tanımaya dayanır

Bu sayfalar evren kitabından derlenmiş seçme sayfalardır Gördüğümüz çarpıcı renkler de yaratılış sanatının sadece birkaç örneğidir Geride kalan sayfaları ve öbür örnekleri ancak bu kitabı sürekli araştırma alanı olarak seçen bilginler kavrayabilirler Fakat bu bilgi gerçeğe erdirici olmalıdır; kalbi uyarmalı ve harekete geçirmelidir Kalp, bu bilgi sayesinde yüce Allah'ın şu çarpıcı evrende işleyen yaratıcı, yoktan var edici koordine edici ve renk verici elini görmelidir Anlaşılan güzellik, şu evrenin yapısına işleyişine özellikle yerleştirilmiş, bilerek konmuş bir unsurdur Varlıkların güzellikleri yolu ile fonksiyonlarını yerine getirmeleri bu güzellik unsurunun vazgeçilmezliğini, varlığının gerekliliğini kanıtlar Meselâ çiçeklerin çarpıcı renkleri, saldıkları özel kokunun etkisi ile birlikte arıları ve kelebekleri kendine çeker Arıların ve kelebeklerin çiçeklere yönelik görevleri döllenmiş tozları taşıyıp çiçeklenme olayını sağlamaktır Böylece çiçekler güzellikleri yolu ile görevlerini yapmış olurlar Erkekte ve dişideki güzellik karşı cinsi kendine çeker Bu da karşıt cinslerin fonksiyonlarını yerine getirmelerini sağlar Böylece varlığın fonksiyonu, onun güzelliği sayesinde gerçekleşmiş olur

Evet, şu evrenin yapısında ve işleyişinde amaca dayalı olan bir unsurdur Bundan dolayıdır ki, yüce Allah'ın insanlara indirdiği Kitap, gözlemlere sunulan kitabın güzelliklerine dikkatlerimizi çekiyor Ayetin son cümlesini okuyalım:

"Allah üstün iradeli ve bağlayıcıdır"

Üstün iradelidir; hem yaratmaya, hem de ödül ve ceza vermeye gücü yeter Bağışlayıcıdır; sanatının çarpıcı örneklerini görüp durdukları halde, O'nun korkusuna kalplerinde yeterince yer vermeyenlerin günahlarını af silgisi ile siler

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



KUR'AN-I KERİM'İ OKUYANLAR

29- Allah'ın Kitab'ım okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıkların bir bölümünü gizlice ve açıkça ihtiyacı olanlara verenler, hiçbir zaman zarar etmeyecek bir ticaret yaptıklarını umabilirler

30- Çünkü Allah onların ücretlerini eksiksiz olarak öder ve kendi bağışı olarak fazlasını verir Hiç kuşkusuz O affedicidir, iyiliklerin karşılığını bol bol verir

Yüce Allah'ın Kitab'ını okumanın, sesli ya da sessiz olarak bu Kitab'ın cümlelerini gözden geçirmekten başka bir anlamı vardır Kur'an'ı okumak, onun anlamını düşünmek demektir Bu düşünmeyi anlamak, etkilenmek ve arkasından uygulamak ve davranışlara yansıtmak izlemelidir Bundan dolayı ayette Kur'an okumayı namaz kılmak ve Allah'ın bağışladığı rızkın bir bölümünü gizli ya da açık bir şekilde dağıtmak görevleri gelmektedir Mü'minler bu adımları attıktan sonra "Hiçbir zaman zarar etmeyecek bir ticaret" umabilirler Çünkü onlar iyi biliyorlar ki, yüce Allah'ın katındaki ödül, harcadıkları maldan daha değerlidir Zarar etme riski olmayan, kâr getireceği kesin olan bir ticaret yapmışlardır Yüce Allah ile alış-veriş yapıyorlar ki, bu en kârlı alış-veriş türüdür Verdiklerinin karşılığını ahirette alacaklardır ki, bu en kazançlı ticaret işlemidir Bu ticaretin sonunda ücretlerini eksiksiz olacakları gibi, bir de yüce Allah'ın tek yanlı bağışı olan bir fazlalığa konacaklardır Ayetin son cümlesini okuyoruz:

"Hiç kuşkusuz O affedicidir ve iyiliklerin karşılığını bol bol verir"

O kusurları bağışlar ve görevlerini yapanlara "teşekkür" eder Yüce Allah'ın "teşekkür" etmesi, normal olarak "teşekkür"e eşlik eden hoşnutluğu ve ödülü dolaylı biçimde ifade eder Fakat insan, nimetlerin vericisine şükret etme görevini hatırlatır Bu konuda Allah örnek almayı ve nankörlükten utanç duymayı telkin eder Öyle ya, madem ki, yüce Allah görevlerini yapan kullarına teşekkür ediyor, onların da hiçbir nimeti kendilerinden esirgemeyen cömert Rabb'lerine şükretmeleri gerekmez mi?

Bir sonraki ayette Kur'an'ın ve içerdiği gerçeğin niteliğine işaret ediliyor Böylece bu Kitab'ın mirasçılarından söz etmeye uygun bir ortam hazırlanıyor

31- Ey Muhammed, sana vahiy yolu ile indirdiğimiz bu Kitap daha önceki kutsal kitapları onaylayan gerçek kitaptır Hiç şüphesiz Allah, kullarını iyi tanır ve her şeyi görür

Bu Kitap'ta gerçeğin kanıtları belirgin biçimde görülür Bu Kitap, şu evrenin aslına uygun bir tercümesidir Başka türlü söylersek okunan sayfalardan, evren ise suskun sayfalardan oluşmuştur Ayrıca bu Kitap, kendisinden önce aynı kaynaktan gelen bütün kutsal kitapların onaylayıcısıdır Onlardaki ve bundaki gerçek tektir, bir ikincisi yoktur Bu Kitab'ı insanlara indiren yüce Allah, onları iyi tanır, onlara neyin yarayacağından ve aksaklıklarını neyin düzelteceğinden iyice haberdardır Çünkü; "Hiç şüphesiz Allah kullarını iyi tanır ve her şeyi görür"

İşte bu Kitap özü itibarı ile böyle bir Kitap'tır Yüce Allah, müslüman milleti ona mirasçı yapmıştır Bu ümmeti bu mirasçılık için seçmiştir Nitekim O,

bize şöyle buyuruyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



32- Sonra bu Kitab'ı seçtiğimiz kullarımıza miras bıraktık Bunların kimi kendilerine yazık eder, kiminin davranış notu ortadır, kimi de Allah'ın izni ile iyiliklerde öncüdür İşte büyük lütuf budur

Evet; "Sonra bu Kitab'ı seçtiğimiz kullarımıza miras bıraktık"
Bu sözler, bu ümmete yüce Allah katında taşıdığı saygınlığı hissettirecek niteliktedir Ayrıca onlara bu seçilmenin ve bu mirasçılığın omuzlarına ne büyük bir sorumluluk yüklediğini de hatırlatmaktadır Bu sorumluluk beraberinde birtakım yükümlülükler getiren büyük bir sorumluluktur Acaba bu "seçilmiş" ümmet Peygamberin çağrısını işitiyor ve bu çağrıya olumlu karşılık veriyor mu?
Yüce Allah bu ümmeti, hem onu bu şerefli mirasçılık için seçerek ve hem de onun günahkârlarını bile ödüle lâyık görerek iki kere onurlandırmıştır
"Bunların kimi kendilerine yazık eder, kiminin davranış notu ortadır, kimi de Allah'ın izni ile iyiliklerde öncüdür"
Herhalde ümmetin çoğunluğunu oluşturduğu için ilk sırada anılan grup "kendilerine yazık edenler"den oluşur Bunların kötülükleri iyiliklerinden daha çoktur İkinci grubu oluşturanların davranış notu "orta"dır, yani iyilikleri ile kötülükleri birbirine denktir Üçüncü grubu oluşturanlar ise "Allah'ın izni ile iyiliklerde öncü"dürler, yani iyilikleri kötülüklerinden daha fazladır Fakat yüce Allah her üç grubu da lütfunun şemsiyesi altına almıştır Çünkü bir sonraki ayetten anlaşılacağı üzere, bu üç grubun her üçü de sonunda cennete girecek ve sonsuz mutlulukla kucaklaşacaktır Ama cennetteki dereceleri farklı olduğu gibi, sonsuz mutluluktaki payları da değişiktir
Görülüyor ki, bu ümmetin mirasçı olarak seçilmek ve ödüllendirilmek suretiyle onurlandırıldığı belirtiliyor Metnin satır aralarına düşürdüğü gölge budur Bu ümmetin karşılaşacağı "son aşama" budur Biz bu "son aşama"nın berisini irdelemek, yani son aşama ile karşılaşmadan önce çekilecek olan ve yüce Allah'ın bilgisinde belli olan ön cezaya ilişkin ayrıntıya dalmak istemiyoruz Bu ön ceza aşamasını atlayarak bu ümmetin her üç grubu için belirlenmiş olan ödüle dikkatleri çekiyoruz Okuyalım:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



33- Bunlar Adn cennetlerine girerler Orada altın bilezikler takarlar Oradaki elbiseleri ipekten olur

34- Onlar şöyle derler; "Ïçimizdeki üzüntüyü gideren Allah'a hamd olsun Hiç kuşkusuz Rabb'imiz affedicidir ve iyiliklerin karşılığını bol bol verir "

35- "O bizi lütfu ile içinde sürekli oturacağımız bir yurda yerleştirdi Burada bize ne yorgunluk değecek ve ne de bıkkınlık ilişecektir "

Burada bir yanı elle tutulur, maddi nimetlerden ve öbür yanı ile duygulara hitap eden psikolojik nimetlerden oluşmuş iki kesimli bir sahne ile karşı karşıyayız Sebebine gelince; "Bunlar orada altın bilezikler takarlar Oradaki elbiseleri ipekten olur"

Bunlar insanların psikolojik arzularını tatmin eden bazı maddi görünümlü nimetlerdir Bunların yanı sıra Allah'ın hoşnutluğu, huzur ve güven de vardır

Okuyalım: "İçimizdeki üzüntüyü gideren Allah'a hamd olsun"

Oysa dünya hayatı, bu sürekli nimetler ve bu kalıcı mutluluk yanında bitimsiz bir üzüntü, tükenmez bir tasa kaynağıdır Çünkü bu hayatta insan her zaman gelecek kaygısı ile ve çözüm isteyen problemlerin sıkıntıları ile yüzyüzedir Ayrıca mahşer gününe ilişkin gelecek endişesi başlı başına büyük bir endişe sebebidir Devam ediyoruz: "Hiç kuşkusuz Rabb'imiz affedicidir ve iyiliklerin karşılığını bol bol verir"

O bizi affetti ve iyiliklerimizi ödüllendirerek bizlere teşekkür etti Çünkü; "O bizi lütfu ile içinde sürekli oturacağımız bir yurda yerleştirdi"

Bizleri huzur içinde kalacağımız ve bir daha hiç çıkarılmayacağımız bir yurda yerleştirdi Bu bizim hak ettiğimiz bir ödül değil, O'nun tek yanlı lütfudur; onu dilediği kimselere karşılıksız olarak sunar Ayetlerinin son cümlesini okuyoruz:

"Burada bize ne yorgunluk değecek ne de bıkkınlık ilişecektir"

Hep mutluluk, huzur ve güven içinde olacağız

Bu ayetlerin yansıttıkları hava konfor, huzur ve mutluluk havasıdır Kullanılan seçme sözcüklerin melodileri ve mesajları bu cana yakın, bu sıcak, bu rahmet saçıcı hava ile yüklüdürler ve metnin anlamı ile ahenkli bir bütün oluşturmaktadırlar Öyle ki, "üzüntü" anlamına gelen "hazen" sözcüğünün bile yumuşak okunan kalıbı seçilmiş, "hüzn" biçimindeki sert okunuşlu ve gırtlağı tırmalayıcı kalıbından kaçınılmıştır Bu arada cennet "istikrar yurdu"dur; "yorgunluk" ile "bıkkınlık" cennetliklere ilişmemektedir bile Kısacası ayette kullanılan tüm sözcüklerin melodisi yumuşak, tatlı ve sessiz akışlıdır

Sonra sahnenin öbür bölümüne dönüyoruz Bu tabloda endişe, sarsıntı ve istikrarsızlık motifleri ile yüzyüze geliyoruz Okuyalım:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



36- Kâfiri ise cehennem ateşi beklemektedir Ne ölümlerine karar verilir de ölürler ve ne de azapları hafifletilir İşte biz azılı kâfirleri böyle cezalandırırız

Ne o taraftan ve ne de bu taraftan bir kapı açılır önlerine Ölümü rahmet sayarlar, ama ona bile eremezler Devam edelim:

"İşte biz azılı, koyu kâfirleri böyle cezalandırırız"

Arkasından kulak zarlarımız, yüksek frekanslı bir uğultu ile titreşiyor Acı bir çığlığın dağınık korusu çevremizde yankılanıyor Cehenneme atılmışların yürek paralayıcı feryadıdır bu Kullanılan kelimeler de cümlenin anlamı gibi tırmalayıcı ve acıtıcıdır Şimdi iyice kulak kesilelim de ne dediklerini seçelim:

37- Onlar orada "Ey Rabbimiz, bizi buradan çıkar da daha önce yaptıklarımızdan farklı, iyi işler yapalım " diye feryad ederler Düşünmek isteyenlerin düşünmelerine yetecek kadar uzun bir süre sizi yaşatmadık mı? Ayrıca size uyarıcı da gelmişti, Şimdi azabı tadınız bakalım Zalimlere yardım eden bulunmaz

Belli ki, pişmanlıklarını, yanlış yolda olduklarını ve tutumlarını değiştirmeye kararlı olduklarını dile getiriyorlar Ama iş işten geçtikten sonra Nitekim kendilerine verilen kesin cevap hemen kulaklarımızda yankılanıyor Bu cevap sert bir azar içeriyor

Ömrünüzün size sağladığı geniş fırsattan yararlanamadınız Oysa bu fırsat, düşünmek isteyenlerin düşünmeleri için yeterli idi Üstelik; "Ayrıca size uyarıcı da gelmişti"

Bu uyarmayı ve sakındırmayı pekiştiren bir etkendi Fakat aklınızı başınıza toplamadınız, çekinmeden sapıklığınızı sürdürdünüz Öyleyse; "Şimdi azabı tadınız bakalım"

Burada iki karşıt tablo ile yüz yüzeyiz Bir yanda huzur ve güven tablosu, öbür yanda endişe ve ızdırap tablosu Bir yanda şükür ve dua namesi, karşı tarafta feryad ve çığlık narası Bir yanda ilgi ve onurlandırma görüntüsü, öbür yanda ihmal ve azarlama görüntüsü Bir yanda ruhları okşayan, yumuşak bir melodi; öbür yanda kaba ve kulak tırmalayıcı bir uğultu Böylece tabloların hem ana hatlarında hem de ayrıntılarında tam bir simetri, eksiksiz bir uyum sağlanıyor " "

Son olarak hem bu sahnelerin tümüne, hem daha önce açıklanan seçme ve "mirasçı kılma" olgularına ilişkin bir değerlendirme ayeti ile karşılaşıyoruz

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



38- Hiç kuşkusuz Allah, göklerin ve yeryüzünün "gayb "ını bilir O kalplerin özünü bilir

Yukarda yüce Allah'ın Kutsal Kitab'ı indirdiği, bu Kitab'a kimlerin mirasçı olacağını, onu kimlerin taşıyacağını seçtiği, bu mirasçı ümmetin birbirlerine yönelik zalimliklerini bağışladığı, hepsini cömertçe ödüllendirdiği ve kâfirler için kötü bir gelecek hazırladığı açıklanmıştı Yüce Allah'ın bilgisinin geniş kapsamlılığı, kıvraklığı ve bütün ayrıntıları kucaklayan duyarlılığı bu açıklamalara son derece uygun düşen bir değerlendirmedir Sebebine gelince yüce Allah göklerin ve yeryüzünün sırlarını olduğu gibi insan kalplerinin gizliliklerini de bilir ve bu yaygın, kıvrak, ayrıntıları kucaklayıcı bilgisine dayanarak açıklanan konulara ilişkin hükmünü verir

Surenin bu kesiti de geniş ufuklu, kalplerin bam tellerini titreten ve çeşitli mesajlar içeren gezilerden oluşuyor Bu gezilerden birinde ardarda gelen bütün insanlık kuşakları ile birlikte oluyor ve bu kuşakların birbirinin yerine geçişlerini izliyoruz Bir başkasında gökleri ve yeryüzünü dolaşarak müşriklerin yüce Allah'a ortak koştukları düzmece ilahların izlerini boşuna araştırıyoruz Bir başka gezide yine göklerde ve yeryüzünde yüce Allah'ın evrensel dengeyi sağlayan güçlü elini görmeye çalışıyoruz Bir diğer gezide bütün bu delilleri yalanlayan kâfirlerle birlikte oluyoruz Oysa bu adamlar kendilerine bir uyarıcı geldiği taktirde doğru yola en bağlı toplumlardan biri olacaklarına dair vaktiyle söz vermişler, fakat kendilerine bekledikleri uyarıcı gelince verdikleri sözü unutarak peygamberlerine ve hakka dönük çağrıya karşı amansızca düşman kesilmişlerdi

Bu gezilerin bir başka aşamasında eski kâfir kuşakların tıpkı kırım sahneleri ile yüzyüze geliyoruz Yani inkârcılar eski yoldaşlarının başlarına gelen felâketlerin somut izlerini gözleri önünde gördükleri halde, aynı felâketlerin kendi başlarına da gelmesinden, yüce Allah'ın yasasının kendileri hakkında da işlemesinden korkmuyorlar Bu gezilerin sonunda surenin son ayetinde uyarıcı ve tüyler ürpertici bir mesajla yüzyüze geliyoruz Okuyalım:

"Eğer Allah insanların davranışlarının cezasını hemen verseydi, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı"

Demek ki, yüce Allah'ın insanlara mühlet vermesi, onların yakalarına hemen yapışarak kendilerini yok etmemesi, O'nun büyük lütuflarından biridir

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



39- Yeryüzünde sizleri daha önceki kuşakların yerine geçirip egemen kılan O'dur Kâfirlerin inkârcılıkları kendi zararlarınadır Kâfirlik, kâfirlere Rabb'leri katında sadece daha çok nefret kazandırır Kâfirlik, kâfirlerin sadece zararlarını arttırır

Yeryüzünde insan kuşakları birbirini izliyor; bir kuşak gidiyor, yerine yenisi geliyor; gelen, gidenin mirasçısı oluyor Bir devlet yıkılıyor, yerine başka bir devlet kuruluyor Bir ocak sönüyor, yerinde başka bir ocak tütmeye başlıyor Yüzyılların akışı boyunca uygarlıkların biri batıyor, öbürü doğuyor Bu sürekli değişimi izleyip düşünce süzgecinden geçiren insan bu kesintisiz süreçten şu dersi çıkarmalı, şu bilince varmalıdır:

Herhangi bir dönemin "yaşayanlar"ı bir süre sonra "tarih" olacaklardır Şimdi onlar nasıl kendilerinden önce gelip geçenlerin izlerini gözlüyor, tarih olmuş maceralarını konuşuyorlarsa, ilerdeki kuşaklar da onların kalıntılarını seyredecek, hayat serüvenlerini tartışacaklardır O halde gaflet uykusundan uyanarak çağları değiştiren, insan ömürlerinin çarkını döndüren, hayvan döllerini birbirinin yerine geçiren, devletleri yıkıp kuran, egemenliklere el değiştirten, insan kuşaklarını birbirine mirasçı kılan yüce Allah'ın güçlü elini görmek gerekir Her şey geçip gidiyor, son buluyor, yok oluyor Sürekli kalan, sadece yüce Allah'dır Hiçbir kesintiye, hiçbir değişime uğramadan varlığını sürdüren tek güç O'dur

Düşünmek gerekir ki, insan gelip geçici bir canlıdır Dünyada kalıcı bir "ölümsüz" değildir Belli bir süre sonra noktalanacak bir yolculuğun akıntısına kapılmış gitmektedir Buna göre şu dünyadaki kısa "oturum"unu güzelliklerle donatmalı, arkasında iyi anılar bırakmalı, ilerdeki sürekli hayatında işine yarayacak kalıcı birikimler sağlamalıdır

Sürekli batıp çıkma, doğup batma olguları ile yüzyüze gelen; yıkılan egemenliklerin, sönen hayatların ve birbirine mirasçı olan ardışık kuşakların sahneleri ile karşı karşıya kalan insanın bilincine varacağı gerçeklerin, alacağı derslerin bazıları işte bunlardır Evet, şimdi yukardaki ayetlerin ilk cümlesini okuyalım:

"Yeryüzünde sizleri daha önceki kuşakların yerine geçirip egemen kılan O'dur"

Yüce Allah, bu ardışık tablolu ve etkili sahnenin ışığında insanlara sorumluluğun bireysellik ilkesini hatırlatıyor Hiç kimse başkasının yükünü taşımaz, hiç kimse başkasının sırtındaki yükü paylaşmaz Bunun yanı sıra insanların gerçeğe yüz çevirmeleri, kâfirlikleri, sapıklıkları ve en sonunda yüzyüze gelecekleri hüsranlı akıbet gözler önüne seriliyor Okuyoruz:
"Kâfirlerin inkârcılıkları kendi zararınadır Kâfirlik kâfirlere Rabb'leri katında sadece daha çok nefret kazandırır"
"Nefret" sevmezliğin en koyu derecelisidir Rabb'inin nefretine uğrayan kimseyi ne ağır bir hüsranın, ne onarılmaz bir yıkımın beklediğini düşünebiliyor musunuz? Aslında bu nefretin kendisi, bütün hüsran ve yıkım türlerinden daha büyük bir hüsran daha onarılmaz bir yıkım değil midir?
İkinci gezide gökler ile yeryüzü dolaşılıyor Amaç, müşriklerin yüce Allah'a ortak koştukları düzmece ilahların izlerini araştırmaktır Fakat gezinin sonunda bu düzmece ilahlara ilişkin hiçbir belirtiye, hiçbir kanıtlayıcı belgeye rastlanmayacaktır

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



40- Ey Muhammed, müşriklere de ki; "Baksanıza, Allah'a ortak koşarak imdada çağırdığınız, O'nun dışındaki düzmece ilahlarınız var ya Onların yeryüzünde neyin yaratıcıları olduklarını bana göstersenize Yoksa onların göklerin yaratılmasında payları, katkıları mı var? Yoksa onlara bir kitap indirdik de ondaki kanıtlara mı dayanıyorlar?" Hayır, o putperest zalimler birbirlerini sadece asılsız vaadlerle aldatıyorlar

Deliller açık, kanıtlar ortada Meselâ şu yeryüzü canlı-cansız bütün varlıkları ile gözlerimizin önünde duruyor Bu gezegenin hangi bölümünün, hangi varlığının, yüce Allah'dan başkası tarafından yaratıldığı iddia edilebilir Kim ortaya çıkıp böyle asılsız bir iddiayı ileri sürebilir? Eğer böyle bir iddiayı ileri sürmeye yeltenen çıkarsa, yeryüzünün tüm varlıkları karşısına dikilir, davasının asılsız olduğunu yüzüne vururlar Yeryüzünün bütün varlıkları yaratıcılarının, yoktan var edicilerinin yüce Allah olduğunu haykırıyorlar Her şey bu "yaratma sanatı"nın göz kamaştırıcı izlerini üzerinde taşıyor Hiç kimse bu sanatın izlerini sahiplenemez Çünkü bu izler, hiçbir zavallı ve ölümcül sanatkârın sanat eserlerine benzemez Evet; "Yoksa onların, göklerin yaratılmasında payları, katkıları mı var?"

Böyle bir şey de kesinlikle söz konusu değil Çünkü bu müşriklerin hiçbiri gökler ile yerin yaratılışında ya da sahipliğinde düzmece ilahlarının ortak olduklarını ileri sürmeye cüret edememişlerdir Cinleri ve melekleri Allah'a ortak koşanlar da dahil olmak üzere hiçbir müşrik, hiçbir düzmece ilah hesabına böyle bir iddia seslendirmemiştir Bu konuda en ileri gidenler, şeytanların kendilerine gökten mesaj getirdiklerini ya da meleklerin yüce Allah ile aralarında aracılık ettiklerini söylemişlerdir Yoksa ne şeytanların ve ne de cinlerin göklerin egemenliğine ortak olduklarını iddia etmemişlerdir Devam ediyoruz "Yoksa onlara bir kitap indirdik de ondaki kanıtlara mı dayanıyorlar?"

Bu düzmece ilahlara yüce Allah'ın bir kitap, bir belge verdiği ve o yazının kanıtlarından güç aldıkları biçiminde bir iddia da yok ortada Bu olumsuz sorunun müşriklerin 1 udilerine yönelik olması da muhtemeldir Bu yoruma göre onların ısrarlı müşrikleri şu ihtimali akla getirebilir: Onlar bu sapık inançlarını yüce Allah tarafından kendilerine iletilen bir yazınım kesin kanıtlarına dayandırıyorlar Böyle bir şey ne doğrudur ve ne de onlar tarafından ileri sürebilir

Fakat böyle bir yorum bize şöyle bir mesaj verir İnanç konusunda mutlaka yüce Allah'ın Kitab'ına, O'nun ilettiği açık bir belgeye dayanmalıdır Bu alanda güvenilecek tek kaynak budur

Fakat dediğimiz gibi, müşriklerin elinde iddialarına dayanak yapacakları böyle bir belge yoktur Oysa Peygamberimiz onların karşısına yüce Allah'dan gelen bir Kitap'la, kesin bir belge ile çıkıyor İnanç ilkelerini elde etmenin tek yolu bu iken, müşrikler Peygamberimizin sunduğu Kitab'a ne gerekçe ile yüz çeviriyorlar? Ayetin son cümlesini okuyoruz:

"Hayır, o putperest zalimler birbirlerini asılsız vaadler ile sadece aldatıyorlar"

Bu zalimler, yoldaşlarına kendi yollarının en doğru yol olduğunu ve sonunda zafere ulaşanların kendileri olacağı propagandasını yapıyorlar Onlar, elebaşları ile, yandaşları ile bir bütün olarak aldanmışlar, yanılgı tuzağına düşmüşlerdir Birbirlerini yanıltıyor, aldatıyorlar Kendilerine hiçbir yarar sağlamayan bir aldatmaca ortamında yaşıyorlar

Düzmece ilahların göklerde ve yeryüzünde hiçbir izleri, hiçbir belirtileri olmadığı vurgulandıktan sonra, üçüncü bir geziye çıkılıyor Bu gezide yüce Allah'ın güçlü ve kahredici eline dikkat çekiliyor Gökleri ve yeri dengede tutan, yok olmaktan koruyan ve yöneten gücün bu "el" olduğu vurgulanıyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



41- Gökleri ve yer yuvarlağını dengede tutarak yörüngelerinden çıkmalarını önleyen sadece Allah'dır Eğer onlar yörüngelerinden çıkacak olsalar onları O'ndan başka hiç kimse dengeye getiremez Hiç kuşkusuz O, hoşgörülü ve bağışlayıcıdır

Şu göklere, yeryuvarlağına ve "uzay" denen uçsuz-bucaksız boşluğa serpiştirilmiş sayısız gök cismine gezegene bir bakalım Hepsinin belli bir yeri var Hepsi bağlı olduğu sistem içinde bir yörüngeye bağlı olarak sürekli dönüyor Aksamıyor, yörüngesinden çıkmıyor, dönüş temposunu değiştirmiyor; yani ne hızlanıyor ne de yavaşlıyor Hiçbiri ne bir direğe, bir sütuna dayanıyor ne bir sıra dağın tepesine oturuyor ve ne de şu ya da bu yanından bir şeye bağlıdır Bu şaşırtıcı ve müthiş gök cisimlerini görmek insanın "basiret"ini açmalı, bu cisimleri dengede tutan, kaymaktan alıkoyan güçlü ve üstün iradeli, gizli "el"i görmesini sağlamalıdır

Eğer bu gök cisimleri yörüngelerinden kaysalar, sistemlerinden çıkarak boşlukta başıboş kalsalar, artık onları hiç kimse tekrar dengeye getirip sistemlerine bağlayamaz Bu da Kur'an'ın bu alemin sonu olarak adlandırdığı anın gelmiş olması anlamına gelir O an gelince gök cisimlerinin düzeni bozulur, gezegenler sistemlerinden koparak boşluğa dağılır, bütün uzay cisimleri öteye beriye saçılır, hiç kimse artık onları denetim altına alamaz

Bu "kaos" anı dünyada olup biten her şeyin hesap mayasına döküleceği, ödüllerin ve cezaların belirleneceği andır, başka bir "alem"e geçiş anıdır Bu "başka alem" özü bakımından dünyadan tamamen farklı bir alemdir

İşte bundan dolayı, göklerin ve yeryuvarlağının dengede tutuluşuna ilişkin açıklamayı şu değerlendirme cümlecikleri izliyor: "Hiç kuşkusuz O hoşgörülü ve bağışlayıcıdır"

"Hoşgörülü ve yumuşak tutumludur", yani insanlara fırsat verir, dünyalarını hemen yıkmaz; belli zamanı gelmeden onları kollarından tutup hesaba çekmez ödüllerini ve cezalarını hemen vermez Tersine tövbe etmeleri, iyi ameller

" işlemesi, hazırlık yapmaları için onlara mühlet tanır Bağışlayıcıdır ; yani insanları her kötülüklerinden dolayı cezalandırmaz Tersine çoğu kötülüklerine göz yumar, onları affeder; yeter ki, bu kötülükleri işleyenlerde iyiye yöneliş belirtisi görsün

Bu değerlendirme gafilleri, daldıkları uykudan uyandırıcı, onları bir daha ellerine geçmeyecek olan fırsatı değerlendirmeye özendirici niteliktedir Surenin bu bölümünü oluşturan "gezi"lerin dördüncüsünde Mekkeli müşriklerin yüce Allah'a verdikleri söz, sonradan bu sözden cayarak giriştikleri bozguncu eylemler gündeme getiriliyor Arkasından adamlar yüce Allah'ın değişmez, sapmaz ve farklılaşmaz ilahi yasalarla tehdit ediliyorlar Okuyalım:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



42- Onlar, Allah kendilerine uyarıcı gönderdiği taktirde herhangi bir milletten daha sıkı biçimde doğru yola bağlanacaklarına dair kesin bir dille Allah adına yemin etm1şlerdi Fakat kendilerine uyarıcı gelince bu olay nefretlerini arttırmaktan başka bir işe yaramadı

43- Bu nefretlerinin sebebi yeryüzünde büyüklük taslamaları ve kötü niyetli komplolar kurmalarıdır Oysa kötü niyetli komplolar, sadece düzenleyicilerini tuzağa düşürür Onlar daha önceki yoldaşları hakkında işleyen yasalardan başka bir akıbet mi bekliyorlar? Allah'ın yasasının değiştiğini göremezsin Allah'ın yasasında herhangi bir sapma göremezsin

Araplar, İslâmın gelişinden önce, Yarımada'daki komşuları olan yahudileri Kitap Ehli olarak görüyorlardı

'Bu arada onların sapıklıklarını ve kötü davranışlarını da yakından gözlüyorlardı Ayrıca peygamberlerini öldürdüklerini ve bu peygamberlerin getirdikleri gerçeklere sırt döndüklerini tarihten okumuşlar, anlatılan hikâyelerden öğrenmişlerdi Bu yüzden yahudileri kınıyorlar ve son derece kesin bir dille "kendilerine bir uyarıcı gönderildiği taktirde herhangi bir milletten daha sıkı biçim-de doğru yola bağlanacaklarına dair" Allah adına yemin ediyorlardı "Herhangi bir millet" derken kastettikleri yahudilerdi Gerçi bunu açıkça söylemiyorlardı ama, demek istediklerinin bu olduğu dolaylı olarak anlaşılıyordu

İslâm öncesi Araplarının tanırları buydu, ettikleri yemin böyle idi Kur'an bize Araplar'ın bu geçmişini anlâtırken sanki o günlerin tanığı olmamızı ister gibi bir ifade kullanıyor Arkasından arzuları yüce Allah tarafından gerçekleştirilerek kendilerine "uyarıcı" yani Peygamberimiz gönderilince nasıl bir tutum takındıklarını gözlerimizin önüne seriyor Okuyoruz:

"Fakat kendilerine uyarıcı gelince bu olay, nefretlerini arttırmaktan başka bir işe yaramadı Bu nefretlerinin sebebi yeryüzünde büyüklük taslamaları ve kötü niyetli komplolarıdır"

Sözü geçen ağır yeminleri yapanların sonraki tutumlarının böyle olması ve bu "verilmiş söz"den cayma anlamına gelen inkârcı tutumun yeryüzünde büyüklük taslama ve kötü amaçlı komplolar düzme arzusundan kaynaklanması son derece çirkin bir şeydir Kur'an onların bu çirkin tutumlarını teşhir ediyor, bu tutarsız davranışlarını tescil ediyor Arkasından onlara yönelttiği bu nazik aşağılamayâ bu aşağılık tutumu benimseyen herkese yönelik bir tehdit ekliyor Okuyoruz:

"Oysa kötü niyetli komplolar sadece düzenleyicilerini tuzağa düşürür"

Onların kötü niyetli komploları kendilerinden başka hiç kimsenin başına çorap örmez Bu komplolar onları kuşatır, kıskıvrak bağlar; iyi amellerini boşa çıkarır

Durum böyle olunca, onlar neyi bekleyebilirler? Neyi bekleyecekler? Doğallıkla kendilerinden önceki peygamber yalanlayıcılarının başlarına çöken kötü akıbeti Bu akıbetin ne olduğunu kendileri de biliyorlar Yüce Allah'ın değişmez ve yolundan sapmaz kanunu onlar hakkında da işleyecektir Okuyoruz:

"Allah'ın yasasının değiştiğini göremezsin Allah'ın yasasında herhangi bir sapma göremezsin"

Toplumsal olayların akışı gelişi güzel ve rastlantısal değildir Dünyadaki hayat bir oyun, bir eğlence değildir Ortada değişmez, sapmaz, bozulmaz ve işlerliğini yitirmez kesin kanunlar vardır Kur'an bu gerçeği sık sık vurgular, onu insanlara belletmek ister Amaç şudur: İnsanlar olayları tek tek ve birbirlerinden kopuk görmesinler, hayatın köklü kanunlarından habersiz yaşamasınlar, kısa bir zamanın ve dar bir yörenin sınırları içinde mahpus kalarak kendilerini kısa görüşlülüğe mahkum etmesinler Ufuklarını genişleterek hayatın çok yönlü ilişkilerini, varlığın çok sayıdaki yasasını kavramaya çalışsınlar Varlık bütününe egemen olan kanunların değişmezliğini, doğal yasaların sürekliliğini hiç akıllarından çıkarmasınlar Eski kuşakların karşılaştıkları akıbetlerin bu gerçeğin pratiğe yansımış bir doğrulaması olduğunu unutmasınlar Geçmişte yaşanan olayların, ilahi kanun1ann değişmezliğinin ve doğal yasaların sürekliliğini kanıtladığının bilincinde olsunlar

Surenin sonunda çıkılan bu beşinci gezi, yüce Allah'ın yasasının değişmezliğini, sapmazlığını dile getiren genel gerçeği vurguladıktan sonra bu yönlendirici ilkenin bazı somut örneklerini gözlerimizin önüne seriyor Okuyalım:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



44- Onlar yeryüzünü gezip daha önceki yoldaşlarının karşılaştıkları acı sonu görmezler mi? Oysa onlar kendilerinden daha güçlü idiler Göklerde ve yeryüzünde Allah ile başa çıkabilecek hiçbir güç yoktur Hiç kuşkusuz O her şeyi bilir ve gücü her şeye yeter

Açık gözler ile ve uyanık kalp ile yeryüzünü gezmek, eski kuşakların acı sonlarının izlerini görmek, onların ne olduklarını ve neye uğradıklarını düşünmek, bütün bunlar insan kalbini etkileyici, duygulandırıcı ve Allah'dan korkmaya özendirici mesajlar verir

İşte bundan dolayı yeryüzünü gezmeye, eski kuşakların başına neler geldiğini izlemeye, bizden önceki milletlerden kalan izleri görmeye ve bu sayede kalbi gaflet uykusundan uyandırmaya yönelik direktiflere sık sık rastlarız Çünkü gaflet, kalpte çöreklenince gerçekleri görmez; görse bile hissetmez; hissetme bile onlardan ders almaz Bu gaflet de yüce Allah'ın değişmez yasalarının farkında olmamaya, olayları algılayıp genel kanunlarına bağlamak konusunda yetersiz kalmaya sevk eder Oysa bu kavrayış çabası insanı hayvandan ayıran kriterdir Hayvan birbirinden kopuk "an"larda yaşar Bu "an"lar arasında hiçbir bağ kuramaz, bu zaman dilimlerine yön veren kuralların farkında olmaz Oysa insan, ilahi yasaların, doğal kanunların sürekliliği önünde bir bütündür

Okuduğumuz ayette yüce Allah, müşrikleri eski milletlerin yıkıntıları karşısına dikiyor O eskiler kendilerinden daha güçlü idiler Fakat bu güçleri onları kaçınılmaz akıbetlerinden kurtaramamıştı Bu "durup düşünme" müşriklerin duygularını yüce Allah'ın üstün gücüne yöneltir Bu gücü hiçbir şey yenemez, hiçbir şey alı edemez Eski sapıkların yakalarına yapışabilen bu güç, onların da yakalarına yapışabilir Çünkü: "Göklerde ve yeryüzünde Allah ile başa çıkabilecek hiçbir güç yoktur"

O'nun bilgisi göklerdeki ve yerdeki her şeyi kuşatır O'nun gücü de bilgisi ile atbaşı gider Buna göre nasıl hiçbir şey O'nun bilgisi dışında kalmaz ise gücünün önünde de hiçbir şey duramaz Bundan dolayı göklerde ve yerde hiçbir şey O'nunla başa çıkamaz, ne gücünden kaçılabilir ve ne de bilgisinden saklanılabilir Çünkü "O her şeyi bilir ve gücü her şeye yeter"

Artık surenin son ayetindeyiz Bu ayette yüce Allah'ın üstün gücü yanında, O'nun hoşgörüsü, yumuşaklığı ve merhameti açığa vurulur Bu hoşgörüsünün ve merhametinin sonucu olarak insanlara mühlet verdiği vurgulanır Fakat bu hoşgörü ve bu merhamet ahiret hesaplaşmanın titizliğini ve amellere adil karşılıklar biçme hassasiyetini etkilemez Okuyoruz:

Alıntı Yaparak Cevapla

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )

Eski 11-04-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fizilal-İl Kuran Tefsiri - Fatır Suresi Tefsiri ( Seyyid Kutub )



45- Eğer Allah, insanların davranışlarının cezasını hemen verseydi yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı Fakat O, onları belirli bir sürenin sonuna kadar erteliyor Söz konusu süreleri dolunca, kuşku yok ki, Allah kullarının durumunu görmektedir

İnsanlar, yüce Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ediyorlar Yeryüzünü kötülüklere ve kargaşaya boğuyorlar Zalimlikleri ve azgınlıkları ayyuka çıkıyor Bu kötülüklerin hepsi o kadar iğrenç ve o kadar yıkıcıdır ki, eğer yüce Allah cezalarını hemen verse, bu cezaların boyutları insanları aşarak yeryüzünün tüm canlılarını etkisi altına alırdı Bunun sonucunda yeryüzünü tümü ile yaşamaya elverişli olma niteliğini yitirirdi Üzerinde ne canlı bir tek insan ve ne de canlı bir tek hayvan kalırdı

Bu çarpıcı ifade insanların işledikleri kötülüklerin iğrençliğini ve hayatın özüne yönelik yıkıcı etkisini vurguluyor; yüce Allah'ın bu kötülüklerin cezalarını derhal verdiği varsayılsa, ne kadar feci bir durum doğacağına dikkatleri çekmektedir

Ne var ki, yüce Allah hoşgörülüdür, yumuşak tutumludur, insanların hak ettikleri cezaları anında vermiyor; "Fakat O, onları belirli bir sürenin sonuna kadar erteliyor"

Fertleri, bireysel ömürlerinin sonuna kadar erteliyor Toplumları, önceden belirlenmiş halifelik, egemenlik dönemlerinin sonuna kadar erteleyerek, çağı geçmiş kuşağın yerini yeni ve dinamik bir kuşağa devretmesini sağlıyor Bir bütün olarak insan soyunu da bu alemin ömrünün bitimine ve kıyametin kopacağı ana kadar erteliyor Böylece gerek fertlere, gerek toplumlara ve gerekse bütün insan soyuna davranışlarını düzeltme, kötülüklerini iyiliklere dönüştürme fırsatı veriyor Fakat; "Söz konusu süreleri dolunca"

Çalışma ve kazanma süresi sona ererek hesaplaşma ve çalışmaların karşılıklarını belirleme anı gelip çatınca, yüce Allah kullarına kesinlikle haksızlık yapmaz Çünkü; "Kuşku yok ki, Allah kullarının durumlarını görmektedir"

Yüce Allah'ın kullarının durumlarını görmesi, hesaplarının amellerine ve kazançlarına göre titizlikle yapılacağının garantisidir Küçük-büyük hiçbir şey ne lehlerine ve ne de aleyhlerine olarak gözden kaçırılmaz

Gökleri ve yeri yoktan var eden, "çok-kanatlı" melekleri gökten yere mesaj iletmek üzere görevlendiren Allah'a hamd ederek söze başlayan surenin son mesajı işte budur Bu mesaj müjde ile korkutmayı, cennet ile cehennemi birlikte içermektedir

O başlangıç ile bu son arasında çeşitli geziler yer aldı, bu geziler sırasında çeşitli alemleri dolaşma fırsatını bulduk İşte gerek o gezilerin, gerek hayatın ve gerekse insanın "son"u bu noktadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.