Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
harfi, lügat, osmanlıca, sözlük

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MÎK f Çekirge
MÎK Çabuk ağlayan, yufka yürekli olan
MİKA Muhabbet, sevgi
MİKAA Kassarların üzerinde bez döğdükleri ağaç * Kassarlar tokmağı * Yaşlı ve uzun boylu kimse
MİK´AB Geo: Küb * Mat: İki defa kendisi ile çarpılan sayı
Mİ´KAB Kızdan sonra oğlan doğuran kadın Bir oğlan sonra bir kız doğuran
MİK´AB (C: Mekâıb) Topuk mesti
MİKÂİL Rezzakıyyet arşının hamelesi olan büyük Melek Dört Büyük Melekten birisi (Bak: Melâike)
MİKAMME Süpürge
MİKAT Bağırdak ipi, (oğlancıkları beşikte onunla bağlarlar) * Kesilme ânında koyunun ayağını bağladıkları ip
MİKAT Bir iş için tayin edilen zaman veya yer * Mekke-i Mükerreme yolu üzerinde hacıların ihrama girdikleri yer
MİKATÎ Hacc mevsimini beklemek üzere Mekke-i Mükerreme´de kalan kimse
MİKAT SÜNNETİ Hacca niyet edenin ihrama girmesi
MİKATT (C: Mikât) Üzerinde kalem kesecek âlet
MİKDAD Demir kesme âleti
MİKDAM (C: Makadim) Çok ayaklı * Kıdemli * Çok çabalayıp uğraşan Fazlaca gayret sarfedip ikdâm eden
MİKDAR Parça Kısım Bölük * Kıymet Değer Derece
MİKDAR-I KÂFİ Yeter derecede
MİKDAR-I KAMET Namaza başlamak için okunan kamet zamanı kadar
MİKELE Sofra takımı
MİKHAL (C: Mekâhil) Göze sürme çekmekte kullanılan âlet
MİKLEB Eskiden ciltlenen kitapların sol tarafındaki fazlalık parçanın adı
MİKLEME Kalemlik, kalem konacak âlet
MİKNE (C: Mekenât) Süpürge
MİKNESE Süpürge
MİKNET Güç, kudret, kuvvet
MİKRA´ Balta gibi bir alettir ve onunla taş parçalarlar
MİKRAA (C: Mekâri) Davul çomağı * Çoban değneği
MİKRAM Çok ikram ve kerem eden Bağışlayan, ihsan eden
MİKRAM (MİKRAME) (C: Mekârim) Kadınların başını ve yüzünü örttükleri nakışlı bez
MİKRAT (C: Mekârâ) Su mecrâsı (Her taraftan gelen yağmur suyu orada toplanır) * Büyük havuz * Büyük çanak
MİKRAZ (C: Mekariz) Makas
MİKREB (C: Mekârib) Çift sürmede kullanılan saban
MİKRON Fr Metrenin milyonda biri Milimetrenin binde biri
MİKROSKOP Fr Gözle görülmeyecek kadar küçük cisimleri, çok defa büyük göstermeye yarayan âlet
MİKSAHA (C: Mekâsih) Süpürge
MİKSAL Çok keskin kılıç
MİKSAR Çok konuşan, sözü uzatan, geveze * Çoğaltan, teksir eden
MİKSEFE (Kesâfet den) İçine elektrik enerjisi yığılan âlet (Kondansatör)
MİKSEHA (C: Mekâsih) Süpürge
MİKSİR Çok söyleyici, çok konuşan
MİKŞAT Hattatların, kamış kalemlerinin kabuğunu soymakta kullandıkları âlet
MİKTA´ Kesecek âlet
MİKTEBE Tabak üstüne örttükleri nesne
MİKTEL Onbeş sa´ miktarı nesne alır ölçek
MİKVAL Çok konuşan
MİKVED (C: Mekavid) Yular
MİKVEL Lisan Dil
MİKYAL (C: Mekâyil) (Keyl den) Ölçek Tahıl ölçeği
MİKYAS Kıyas edecek, ölçecek âlet Ölçü âleti Uzunluk ölçüsü Ölçek
MİKYAS-I KUVVET Kuvvet ölçer Dinamometre
MİKYAS-I MÂ Hidrometre
MİKYAS-I ZELAZİL Yer sarsıntısının şiddet ve yönünü gösteren âletler
MİKYAS-ÜL HARARE Harâret derecesini ölçen âlet Termometre
MİKYAS-ÜL MÂYİAT Sıvıların yoğunluk derecesini ölçen âletin adı
MİKYAS-ÜR RİYAH Rüzgâr hızını tâyin eden âlet
MİL İğne gibi ince ve uzun bir âlet * Göze sürme çekecek âlet * Ucu sivri çelik kalem * Sivri dağ tepesi * Bir çarkın, üzerinde döndüğü mihver, eksen * Elektromotordan iş tezgâhına kuvvet nakleden uzun çelik çubuk * Selin bıraktığı en verimli münbit toprak * Mesafeyi gösteren işaret çubukları * Bir kilometreden fazla mesafe, uzaklık
MİL-İ BAHRÎ İngiliz deniz mili (1852 metre)
MİL-İ BERRÎ Kara mili (1609 metre)
MİLA Bir kap dolusu nesne
MİLAD (Velâdet den) Doğum günü * Hz İsa´nın (AS) doğum günü kabul edilen yıl başı
MİLADÎ Milada ait Milada dayanan Ekser Avrupalıların takvim başlangıcı yaptıkları Milad yılına ait * İsa´nın (AS) doğumundan itibaren başlayan takvim ki, miladî tarih denir
MİLAH (Milh C) Milhler, tuzlar
MİLAHAT Gemicilik Gemicilik bilgisi
MİLAK Bir nesnenin kıyam ve sebâtına sebep olan nesne
MİL´AKA (C: Melâik) Tahta kaşık
MİL´AKA-TIRAŞ f Tahta kaşık yapan
Mİ´LAT (C: Meâli) Yas tuttuğunda, kadınların gözyaşı sildikleri bez
MİLAT Duvara yaptıkları çamur Sıva balçığı
MİLBEN Kerpiç kalıbı * Süt sağacak kap
MİLDEM (MİLDÂM) Çekirdek dövdükleri taş * Ahmak ve iri vücutlu kimse
MİLDES Hurma çekirdeğini dövdükleri büyük taş
MİL´E Dolu, dolusu * Cemaat (Bak: Mele´) * Havuz
MİLEL (Millet C) Milletler Bir millet sayılan topluluklar * Bir din veya mezhebde olan topluluklar
MİLEL-İ MÜTEMEDDİNE Medenileşmiş milletler
MİLEL-İ SÂİRE Başka, diğer milletler
MİLEZZ Katı, şiddetli, şedid
MİLG Ahmak
MİLH (C: Emlâh-Milha-Milah) Tuz
MİLHA (Milhât) (C: Melâhi) Eğlence, oyun, cümbüş
MİLHA (Milh C) Tuzlar
MİLHA Kutu Dağarcık
MİLHAB (C: Melâhib) Kesecek âlet * Ber nesnenin kabuğunu soyacak âlet
MİLHAFE Bürünecek şey Yorgan
MİLHE Güzel kelâm, lâtif söz
MİLHEZ Mürekkep karıştırmakta kullanılan bir âlet
MİLHÎ (Milhiye) Tuzla alâkalı Tuzdan
MİLİ f Kedi
MİLİS Fr Orduya yardımcı halk kuvveti
MİLK Mal cinsinden olan yer Birisinin tasarrufu altında bulunan yer Mülk
MİLK-İ YEMİN Köle, cariye
MİLKA Eskiden mürekkep hokkalarına konulan ham iplik
MİLKAT Cerrah cımbızı
MİLKAT (C: Melâkıt) Tandırdan ekmek çıkaracak âlet
MİLKDAR f Hükümdar, pâdişah Mülk sâhibi
MİLKED Nesne dövecek âlet
MİLLET Bir dinden olanların topluluğu Din, dil ve târih beraberliği bulunan insan cemaatı Sınıf Topluluk * Bir sülâleden gelenlerin hepsi * Maddi, mânevi bir unsurdan sayılıp beraber yaşayanların hepsi
MİLLET-İ BEYZA Bütün Müslümanlar
MİLLET-İ HÂKİME Hâkim millet
MİLLET-İ MERHUME Müslümanlar, İslâm Milleti (Allah´a ve onları ebedi saadete sevkeden emirlerine itaat ettiklerinden, kendileri rahmete mazhar olmuşlardır)
MİLLÎ (Milliye) Din ve millete âit, milletle alâkalı, millete mensub
MİLLİYET Ümmet Aralarında din, dil ve tarih birliği olan topluluktaki hâl Millet olma Aralarında maddi mânevi birlik ve beraberlik râbıtaları bulunan topluluktaki vasıf (Milliyetimiz bir vücuddur Ruhu, İslâmiyyet; aklı, Kur´ân ve imândır)(Kimin himmeti milleti ise, o tek başiyle küçük bir millettir M)(Fikr-i milliyet, şu asırda çok ileri gitmiş Hususan dessas Avrupa zâlimleri, bunu İslâmlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar, tâ ki, parçalayıp, onları yutsunlarHem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsâni var; gafletkârâne bir lezzet var; şeâmetli bir kuvvet var Onun için şu zamanda hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara, "Fikr-i milliyeti bırakınız!" denilmez Fakat, fikr-i milliyet iki kısımdır Bir kısmı menfîdir Şeâmetlidir, zararlıdır; başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, mütayakkız davranır Şu ise, muhâsamet ve keşmekeşe sebebdir Onun içindir ki, hadis-i şerifte ferman etmiş: $Ve Kur´an da ferman etmiş: $ İşte şu hadis-i şerif ve şu âyet-i kerime; kat´i bir surette menfî bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyorlar Çünki: Müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti, ona ihtiyaç bırakmıyor M) (Bak: Türk)(Menfî milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki:Evvelâ: şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhaceretlere ve tebeddülâta mâruz olmakla beraber; Merkez-i Hükümet-i İslâmiyye bu vatanda teşkil olduktan sonra, akvâm-ı sâireden pervane gibi çokları içine atılıp, tavattun etmişler İşte bu halde Levh-i Mahfuz açılsa ancak hakiki unsurlar birbirinden tefrik edilebilir Öyle ise, hakiki unsuriyet fikrine, hareketi ve hamiyeti bina etmek mânasız ve hem pek zararlıdır Onun içindir ki: Menfî milliyetçilerin ve unsuriyet-perverlerin reislerinden ve dine karşı pek lâkayd birisi mecbur olmuş; demiş: "Dil, din bir ise; millet birdir" Mâdem öyledir Hakiki unsuriyete değil; belki dil, din, vatan münâsebatına bakılacak Eğer üçü bir ise, zaten kuvvetli bir millet; eğer biri noksan olursa, tekrar milliyet dairesine dâhildir M)
MİLLİYETPERVER f Milliyetini seven
MİLSAH (C: Melâsıh) Keten tarağı
MİLT Nesebi bilinmeyen
MİLTAN Yağ değirmeni
MİLTAT Dimağa ermiş olan baş yarası * Deniz kenarı
MİLVAH Tuzak yanında koydukları kuş * Semiz olmayan hayvan
MİLVAT Mala
MİLZAB (C: Melâzib) Aşırı derecede cimri, pek hasis
MİM Kur´ân-ı Kerim alfabesindeki yirmidördüncü harf olup, ebced hesabında kırk sayısının karşılığıdır * Tarih yazarken bazan Muharrem ayına bir işaret olabilir * Bir kitap veya ibarenin sonuna veya altına temme (bitti) yerine ve "mâlum oldu, görüldü" makamında konulan bir harftir (Bak: Ebced)
Mİ´MAR İmar eden Hüner sâhibi İnşaat plânlarını yapan ve bunların kurulmasına bakan san´atkâr Binâ inşa eden mühendis
Mİ´MARÂN f Mimarlar
Mİ´MARÎ (Mi´mariyye) Mimarlıkla alâkalı Mimarlığa âit * Bir yapı için mimara verilen para
MİMHA Meni silmeye mahsus bez parçası
MİMHAZA Yayık (Onunla yoğurttan yağ çıkarırlar)
MİMÎ (Mimiyye) Mim harfi ile alâkalı İçinde mim harfi bulunan kelime
MİMLAKA Yer düzeltecek taş
MİMLEHA Tuzlu yer
MİMRAZ Hastalıklı, illetli
MİMSAH Yalancı
MİMSAHA Adi basacak nesne * Yüz silecek mendil
MİMSİZ MEDENİYET Vahşilik, denîlik Alçaklık * Medeni kelimesinin, Kur´ân alfabesine göre "mim" harfini kaldırırsak, denî kelimesi kalır Buna binaen, "mimsiz medeniyyet" de denî, alçak ve zâlim yerinde kullanılmıştır
MİMTAR Yağmurluk
MİN Arabçada harf-i cerrdir 1- Mekân ve bir şeye başlamayı ifâde ederMeselâ: $ "Haftadan haftaya" da olduğu gibi2- Teb´iz için olur Meselâ: $"Kim bir kavme benzemeğe özenirse onlardan sayılır" cümlesinde olduğu gibi Bazılarını, bir kısmını ifâde ediyor 3- Cinsi beyan için olur Meselâ: $ "İşlediğiniz hayrı Allah bilir" cümlesinde "min" tebyine (açıklamaya) vesile oluyor4- Bedel-i ivâz (karşılık) için olur Meselâ: $ "Ahirete bedel, dünya hayatına râzı mı oldunuz" cümlesinde olduğu gibi5- Tâlil (sebeb bildirmek) için olur Meselâ: $ "Allah´tan korktuğu için ağlıyor" cümlesinde olduğu gibi Önündeki kelime mef´ulün leh olur6- İstiğrak ifadesi için olur Gâyet, hiç bir, hiç gibi "Bize hiç bir yorgunluk dokunmadı" cümlesinde olduğu gibi $ Bâzı fiiller mef´ul-ü bihini, "min" ile alır Bu takdirde den, dan manası ile tercüme edilmez7- Tahsis-i alel umum (katiyyet ifadesi) için olur Bu da zâidedir Meselâ: $ "Hiç kimse bana gelmedi" cümlesinde olduğu gibi Bunlardan başka "min" harf-i icerri;fasıl mânasına, birbirine zıd iki kelimeden ikincisine dahil olur Bâ-i cerreye, an $, fi $, ind $, alâ $´ya müradif olur $ Rubbemâ, mânasına ve sıla olur Lâm-ı zâide ve $ müz ve ba-i kasem yerinde de kullanılır
MİNA Şişe, cam, billur * Parlak saray * Sırça Kuyumcuların kullandıkları lâcivert renkli sırça
MİNA´ (C: Miyâni) Liman
MİNAFAM f Cam mavisi, sırça renkli
MİN´AM Çok in´am ve ihsan eden
MİNARAT (Minare C) Minareler
MİNARE (C: Minarat) (Aslı menare´dir) Nur mevzii Ezan mevkii
MİNA-RENK f Gök mavisi
Mİ´NAS Kız doğuran kadın
MİN-BA´D Bundan sonra, bundan böyle
MİNBAZ Hallaç tokmağı
MİNBER Camide hatibin hutbe okumasına mahsus kürsü (Rif´at mânasına olan nebr´den ism-i âlettir) (Bak: Hutbe)( Minber, Vahy-i İlâhinin tebliğ makamı olduğundan, o vesvese-i siyasiyenin hakkı yoktur ki o makâm-ı âliye çıkabilsin S)
MİNBEZE Yastık
MİNCAB Zayıf kimse * Yeleği ve temreni olmayan ok
MİNCAR Havan Havan eli
MİNCEDE Küçük asâ, küçük sopa * Yorgancı çubuğu
MİNCEL (C: Menâcil) Orak Ekin orağı
MİNCEM (C: Menâcim) Terâzi kolu
MİNCERE Soğuk suya harâret veren kızmış sıcak taş (O suya "necire" derler)
MİN-CİHETİN Bir cihetten, bir bakıma göre
MİNCİLAB Murdar su, pis su
MİNDAG Hücum edecek âlet
MİNDAS Yeyni avret, hafif kadın
MİNDEF (C: Menâdif) Hallaç yayı
MİNDEL Hırslı, doymaz ve açgözlü insan Yırtıcı kimse * Zorba, eşkiya
MİNDİF Atılmış pamuk
MİNDİL (C: Menâdil) Peşkir Mendil Bez parçası
MİN-EL-ARŞ İLE-L-FERŞ Arştan yeryüzüne kadar
MİN-EL EVVEL Evvelden beri
MİN-EL EZEL Ezelden beri
MİN-EL KADİM Çok evvelden Eskiden beri
MİN-EL MÜHLİKAT Helâk edenlerden Mühlik olanlardan
MİNEN (Minnet C) Minnetler
MİNESSERA İLESSÜREYYA (Mines serâ il-es süreyyâ) Yerden göğe kadar
MİN-EŞ ŞEMS Güneşten
MİNFAH (C: Menâfih) Körük
MİNFAK Çok fazla nafaka veren
MİNFEHA Peynir mayası
MİN GAYR-I HADDİN Had harici, edeb dışı olarak * Haddim olmayarak
MİNH (MİNHÜ) (C: Minhüm) Ondan (Müzekker hâli)
MİNHA (C: Minhünn) Bundan, ondan (Müennes hâli)
MİNHA (C: Minah-Menâyih) Atiyye, bahşiş
MİNHAC Meslek Yol Açık ve belli yol * f Büyük ve işlek cadde
MİNHAC-I HİDAYET Doğru yol Hidayet yolu
MİNHAC-ÜS SÜNNET Sünnet yolu Sünnet caddesi Hazret-i Peygamber´in (ASM) gittiği, emrettiği şeriat yolu
MİNHAR Misafirperver Misafir kabul edip ağırlayan
MİNHAS (C: Menâhis) Uğursuz şey
MİNHAT (C: Menâhit) Dülger rendesi Taş veya tahta yontmada kullanılan âlet
MİN-HAYSÜ-LAYAHTESİB Hesab edilmedik ve umulmadık yerden veya kadar (mânasında)
MİNHÜM Onlardan
MİN İLA den ye kadar
MİNKAA Küçük taş çömlek
MİNKAB Delecek âlet Ateş yakmak ve tutuşmak
MİNKAL (C: Menâkıl) Çamur teknesi
MİNKALE Geo: Yarım dâire şeklinde dereceli geometri âleti İletki
MİNKAR (C: Menâkir) Yırtıcı kuşların gagası * Taşçı kalemi Taş yontmağa mahsus kalem
MİNKAR-I MAHRUT Gagaları konik biçimde ve kuvvetli olan kuşlar (Serçe, karga gibi)
MİNKAR-I MEŞKUK Kırlangıç ve çobanaldatan gibi gagaları kısa ve çok yarık olan kuşlar
MİNKARÎ Gaga biçiminde Gagayı andırır tarzda
MİNKAŞ (Minkaşe) Cımbız, kıskaç * Demir kalem
MİNKAZ Uzunluğuna yarılmış, boylamasına bölünmüş
MİN KÜLL-İL VÜCUH Her yönden Her cihetle
MİN-MA (Mimmâ okunur) Şey, nesne O şeyden
MİNMAS Kıl yolacak âlet
MİNNET İyiliğe karşı duyulan şükür hissi * Birisine iyilik etmek * Yapılan iyilikleri sayarak başa kakmak
MİNNETDAR f Bir iyiliğe karşı minnet duyan Yük altında kalır gibi birisinin iyiliğine karşı mahcubiyet
MİNNETDARANE f Minnetli olarak Minnet eder surette
MİNNETDARÎ f Minnetdarlık
MİNNETDİDE f Minnet ve iyilik görmüş
MİNNETKEŞ (C: Minnetkeşân) f Minnet altında bulunan Minnet çeken
MİNNETKEŞÂN (Minnetkeş C) Minnet altında bulunanlar, minnet çekenler
MİNNETŞİNÂS (C: Minnetşinâsân) İyilik tanıyan Minnet bilir
MİNNETŞİNÂSÎ f İyilik tanıyıcılık, minnet bilirlik
MİNSAF (C: Menâsıf) Hizmetkâr, hizmetçi
MİNSAR (MİNSİR) Yardımı çok olan kimse * Yardım edecek âlet
MİNSEC (C: Menâsic) Çulhaların bez tarağı
MİNSEE (MİNESSEE) Asâ, sopa
MİNSEF (C: Menâsif) Elek Kalbur Külünk
MİNSEGA (C: Menâsıg) Ekmekçilerin ekmek tozunu sildikleri nesne * Yufka yuvarlağı
MİNSER (C: Menâsir) Yırtıcı kuşların gagası * Taşçı kalemi * Yüz ile ikiyüz adet arasında olan asker * Önlerinde ne bulunur yıkıp yakıp târumar eden asker * Otuz ile kırk arasında olan at * Kırktan elliye veya altmışa; ve yüzden ikiyüze kadar olan at
MİNŞAA Çulha mekiği
MİNŞAKKA Yarık, çukur, oyuk
MİNŞAR (C: Menâşir) Testere, biçki
MİNŞEFE Sünger, bez gibi su silmeğe mahsus nesne
MİNŞEGA Ot ve yem koydukları kap
MİNŞEL (MİNŞÂL) (C: Menâşil) Yemek çatalı
MİN-TARAFİLLAH Allah tarafından Cenâb-ı Hakk´ın emriyle
MİNTAŞ (C: Menâtiş) Kıl yolacak âlet Cımbız
MİNU Şişe, sırça, cam * Zümrüt * Cennet, firdevs
MİNU-YU HÂK Mezar, kabir
MİNVAL Hareket tarzı, davranış Usul, yol * Fayda * Uslub, tarz * Bez dokuyan cüllah
MİN-VECHİN Bir bakımdan, bir cihetten
MİNYATÜR Eski el yazısı kitapları süslemek için sulu boya ile yapılan ince resimler hakkında kullanılır bir tâbirdir İtalyanca "minyatura" kelimesinden alınmadır Buna vaktiyle küçük nakış demek olan "hurde nakış" denilirdi (OTDS) * İnce bir san´atla yapılmış küçük resimler
MİNZAR Ayna Bakma âleti Gözlük

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MİR Amir Bey Baş Kumandan Vâli
MİR-İ KELÂM Güzel ve zarif konuşan
MİRA´ (Riya dan) Riya etme, riyakârlık yapma * Başkasının sözüne itiraz edip mücâdele etme * İçindekinin aksini söyleme
MİR-AB f Bir kentin su işlerine bakan kişi
Mİ´RAC Merdiven, süllem * Yükselecek yer * En yüksek makam * Huzur-u İlâhî Peygamberimiz Hz Muhammed (ASM) Efendimizin, Receb ayının 27 gecesinde Cenab-ı Hakk´ın huzuruna ruhen, cismen, hâlen çıkması mu´cizesi ki; en büyük mu´cizelerinden birisidir(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nasılki Arz ahâlisine inşikak-ı Kamer mu´cizesini göstermiş; öyle de: Semâvat ahâlisine, Mi´rac mu´cize-i ekberini göstermiştir İşte Mi´rac denilen şu mu´cize-i âzamı, Otuzbirinci Söz olan Mi´rac Risalesi´ne havale ederiz Çünki o risale, o mu´cize-i kübrâyı, ne kadar nurani ve âli ve doğru olduğunu kat´i bürhanlarla, hattâ mülhidlere karşı da isbat etmiştir Yalnız, mu´cize-i Mi´racın mukaddimesi olan Beyt-ül-Makdis seyahatı ve sabahleyin Kureyş kavmi, Ondan Beyt-ül Makdis´in târifatını istemesi üzerine hâsıl olan bir mu´cizeyi bahsedeceğiz Şöyle ki:Mi´rac gecesinin sabahında, Mi´râcını Kureyş´e haber verdi Kureyş tekzib etti Dediler: "Eğer Beyt-ül Makdis´e gitmiş isen, Beyt-ül Makdis´in kapılarını ve duvarlarını ve ahvâlini bize târif et" Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman ediyor ki: $Yâni: "Onların tekziblerinden ve suâllerinden pek çok sıkıldım Hattâ öyle bir sıkıntı hiç çekmemiştim Birden Cenab-ı Hak, Beyt-ül-Makdis´i bana gösterdi; ben de Beyt-ül-Makdis´e bakıyorum, birer birer herşey´i târif ediyordum" İşte o vakit Kureyş baktılar ki: Beyt-ül-Makdis´ten doğru ve tam haber veriyorHem Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Kureyş´e demiş ki: "Yolda giderken sizin bir kafilenizi gördüm kâfileniz yarın filân vakitte gelecek Sonra o vakit kâfileye muntazır kaldılar Kâfile bir saat teehhür etmiş Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın ihbarı doğru çıkmak için, ehl-i tahkikın tasdikıyla, Güneş bir saat tevakkuf etmiş Yâni Arz, O´nun sözünü doğru çıkarmak için; vazifesini, seyahatını bir saat tâtil etmiştir ve o tâtili, Güneş´in sükunetiyle göstermiştir İşte Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm´ın birtek sözünün tasdikı için, koca Arz vazifesini terkeder; koca Güneş şâhid olur Böyle bir Zâtı tasdik etmeyen ve emrini tutmayanın, ne derece bedbaht olduğunu ve O´nu tasdik edip emrine $ diyenlerin ne kadar bahtiyar olduklarını anla M)
Mİ´RAC-UN NEBİ Hazret-i Peygamber´in (ASM) huzur-u İlâhîde yükselmesi(Mi´râc-un Nebi : Zât-ı Ahmediyye (ASM) Efendimizin seyr-i sülukundan ibârettir Zât-ı Muhammediye´nin bütün kâinatın fevkine çıkıp, bütün mevcudattan geçip, bütün mahlukatın Hâlikı ile umumî, küllî, ulvî bir sohbetidir)(Mi´rac meselesi erkân-ı imaniyyenin usulünden sonra terettüb eden bir neticedir Ve erkân-ı imaniyyenin nurlarından medet alan bir nurdur Erkân-ı imaniyyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhidlere karşı elbette bizzat isbat edilmez Çünkü Allah´ı bilmeyen, peygamberi tanımayan ve melâikeyi kabul etmeyen veya semâvatın vücudunu inkâr eden adamlara Mi´rac´dan bahsedilmez Evvelâ o erkânı isbat etmek lâzım geliyor S) (Bak: Bast-ı zaman)
Mİ´RAC GECESİ Leyle-i Mi´rac da denir Arabî aylardan Receb-i şeri´fin yirmiyedinci gecesidir
Mİ´RACİYYE Mi´raca âid Mi´rac hakkında Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) Mi´rac mu´cizesi hakkında yazılmış manzume veya bu hususta yazılan eser
MİRADE Mancınık taşı
MİRADES (C: Merâdis) Kuyu içinde su var mıdır diye bilmek için bıraktıkları taş * El değirmeni
MİRAH Sürur, neşat, sevinç
MİR-AHUR f Sarayda at işlerine bakan memurun ünvanıdır
MİRALAY Alay kumandanı Albay
MİRAN (Mir C) Beyler
MİRAN (C: Mârin) Vahşi canavar yatağı
MİRAN AŞİRETİ Cizre havalisinde Bühti ismi ile de anılan bir aşiret adı
MİRAR Kerreler Def´alar
MİRAREN Defalarca, birçok kere
MİRAS Ölen kimseden akrabalarına ve yakınlarına kalmış olan mal, mülk( $ olan hükm-ü Kur´anî, mahz-ı adâlet olduğu gibi, ayn-ı merhamettir Evet adâlettir Çünki; ekseriyet-i mutlaka itibariyle bir erkek, bir kadın alır, nafakasını taahhüt eder Bir kadın ise, bir kocaya gider, nafakasını ona yükler; irsiyetteki noksanını telâfi eder Hem merhamettir, çünki: O zaife kız, pederinden şefkate ve kardeşinden merhamete çok muhtaçtır Hükm-ü Kur´ana göre o kız, pederinden endişesiz bir şefkat görür Pederi ona, "Benim servetimin yarısını, ellerin ve yabanilerin ellerine geçmesine sebeb olacak zararlı bir çocuk" nazariyle endişe edip bakmaz O şefkate, endişe ve hiddet karışmaz Hem kardeşinden rekabetsiz, hasedsiz bir merhamet ve himayet görür Kardeşi ona, "hânedanımızın yarısını bozacak ve malımızın mühim bir kısmını ellerin eline verecek bir rakib" nazariyle bakmaz; o merhamete ve himayete bir kin, bir iğbirar katmaz Şu halde o fıtraten nazik, nâzenin ve hilkaten zaife ve nahife kız, sûreten, az bir şey kaybeder; fakat ona bedel akaribin şefkatinden, merhametinden, tükenmez bir servet kazanır Yoksa rahmet-i Hak´tan ziyade ona merhamet edeceğiz diye hakkından fazla ona hak vermek, ona merhamet değil, şedit bir zulümdür Belki zaman-ı câhiliyette gayret-i vahşiyaneye binaen kızlarını sağ olarak defnetmek gibi gaddarâne bir zulmü andıracak şu zamanın hırs-ı vahşiyanesi, merhametsiz bir şenâate yol açmak ihtimali vardır M)
MİRASHAR f Mirasyedi Kendine kalan mirası yiyen Mirashor
MİR´AŞ (MER´AŞ) Çok yüksekten uçan güvercin
MİR´AT Ayine Ayna * Meşhur bir cins lâle
MİR´AT-ÜL AYN Bir şeyin dış görünüşü
Mİ´RAZ (C: Meâriz) Zıpkın adı verilen yeleksiz uzun ok * Bir sözün gizli mânâsı Ta´riz
Mİ´RAZ Süs için giyilen güzel elbiseler
MİRAZZA Harmanı sürecek döven
MİRBA Ganimet malının dörtte biri
MİRBA (MİRBÂE) Gözcülerin üstüne çıkıp baktıkları yüksek yer
MİRBAA Asâ, değnek, sopa
MİRBAT Davar bağlanacak bağ
MİRBED (C: Merâbid) Ev içinde olan küçük hücre (içine esvap koyarlar) * Davar ahırı * Davar duracak yer * Hurma kuruttukları yer
MİRCEL (C: Merâcil) Kazan
MİRDA Gemicilerin kullandıkları uzun ağaç
MİRDİYAN (Mirdiyane) Mersin ağacı
Mİ´RE (C: Miâr) Kin, adâvet, düşmanlık
MİREMME Sığır ve deve gibi tırnaklı hayvanların dudağı
MİRFA(T) İttifak etmek, bir olmak, birleşmek
M

MİRFAK Dirsek * Mutfak Kiler * Semânın şimal tarafında bir yıldız ismi
MİRFAKA Dirsek yastığı
MİRFED Büyük kâse
MİRFEŞE Kürek
MİRGAH Kaymak alacak âlet
MİRHA İrhâ denilen yelmekle yelip seğirten at
MİRHA(T) (C: Merâhâ) Yürüyücü at
MİRHA(T) Salıverilmiş, bırakılmış perde
MİRHAZ (MİRHÂZA) Gasilhâne, abdesthâne, kenif * Çamaşır tokmağı
MİR´IZZA (MİR´IZÂ) Keçi kılının altında olan tiftik
MİRÎ Devlete âid Devlet hazinesine mensub
MİRİLU Uzayan harblerde ve askerin kifayetsizliği zamanlarında aylıkla toplanan askerler Bunlar talimsiz, intizamsız oldukları için "Nefer-i âm: Bütün halkın cenge sürülmesi" hükmünde kalıyor, bir istifade te´min olunamıyordu Yeniçeri Ocağı´nın ilgasıyla muntazam askerî teşkilât yapılınca bu türlü asker istihdamından vaz geçilmiştir * Hükümete ait gelir menbaları yerinde de mirilu tabiri kullanılırdı
MİRKAK Oklava
MİRKAM (C: Merâkım) Kalem
MİRKAT Merdiven Basamak Derece
MİRKEN (C: Merâkin) Don yıkayacak kap * Küçük leğen
MİRLİVA Tugay kumandanı Tuğgeneral
MİRMA(T) (C: Merâmâ) Nişan oku
MİRRE Kuvvet * Öd * Akıl * Kat * Sağlamlık
MİRRİD Müfsid, kötü ve şerir kimse
MİRRİH Şâd, neşeli ve mesrur kimse
MİRRİH Uzun ok ("Pertev oku" derler) * Yeleği olmayan ok * Bir yıldız adı
MİRSAD Gözetleme yeri Rasad yeri * Gözetleme âleti * Suçluları gözleyip duran * Pusu * Suçlular için hazır bekleyen
MİRSAD-I İBRET İbretle seyretme yeri
MİRSAD-I TEFEKKÜR Tefekküre sebep olan
MİRSAD (C: Merâsıd) Geniş yol
MİRSAL (C: Merâsil) Tenbel yürüyüşlü davar * Küçük ok
MİRSAT Gemi demiri Lenger
MİRŞAH (Mirşaha) Süzgeç
MİRŞAHA Eyer altına konulan keçeyi davardan almak
MİRŞEKA (C: Merâşik) Terzi yüksüğü
MİRŞEM Ekmek tozunu silecek tüy süpürge
MİRT (C: Mürât) Yünden veya haz denilen kumaştan elbise * Kadınların, esvapları üstüne giydikleri elbise
MİRTAC Kapı kilidi * Dar yol
MİRTAC Yarış atlarının beşincisi
MİRTAL (MİRTALE) Bulaşmak
MİRTAZ Dinin yasaklarından sakınan kimse
MİRVAHA (C: Merâvih) (Rih den) Yelpaze
MİRVAHA CÜNBÂN f Yelpaze sallıyan
MİRVED (C: Merâvid) Milve makara ortasındaki demir, mihver
MİRYE Şek, şüphe * Münazara Cedel (Bak: Temâri)
MİRZA Reis Bey * Büyük kimselerin çocuğu Beyzâde * Bazı İslâm topluluğunda iyi sülâleden olanlara, şehzâdelere, seyyidlere verilen ünvân olmakla beraber, bugün bir isim olarak çokca kullanılmaktadır
MİRZAB (C: Merâzib) Ululuk * Uzun ve büyük gemi
MİRZAH (C: Merâzıh) Çekirdek ve ona benzer şeyleri dövüp ezdikleri taş
MİRZAH Üzüm çubuğunu yerden kaldırıp bağlayıp sardıkları ağaç
MİRZAZ Havan eli
MİRZEBE (C: Merâzib) Tokmak
MİS f Bakır
MİS´ Şimal yeli, kuzey rüzgârı
MİS´AB (C: Mesâib) Değirmen oluğu * Havuz oluğu
MİSAFİR Seferde olan (Bak: Müsafir-Mukim)
MİSAHA Ölçmek, miktarını bilmek
MİSAK Anlaşma Sözleşme Yeminleşme Verilen söz
MİSAK Sürme, gütme, sevketme * Havada uçarken kanadını birbirine vurup uçan güvercin
MİSAL Bir şeyin benzer hali Benzer Örnek * Düş Rüya * Ahlâk ve âdâbla ilgili kıssa ve hikâye * Bir şeyin örneği ve sıfatı Kısas * Gr: İlk harfi harf-i illet olan (yani; elif, vav veyahut da yâ olan) fiil veya kelime
MİSAL-İ VAVÎ İlk harfi "vav" olan kelime
MİSAL-İ YAYÎ İlk harfi "ye" olan kelime
MİSALİYYE Misale dair
Mİ´SAM Nabız yeri Bilek
MİSANE Dizgin kayışı
MİS´AR (MİS´ÂR) (C: Mesâir) Uzun * Ateş küsküsü yapılan ağaç Ateş karıştırmağa mahsus âlet
Mİ´SAR (Mi´sara) Mengene
MİSAS El sürme, değme, dokunma * Cima etmek * Almak
MİSBAH Lâmba (Bak: Mısbah)
MİSBAH Yüzgeç
MİSBAH-I SADRÎ Göğüs yüzgeçi
MİSBAH-I ZENEBÎ Balıkların kuyruğu
MİSBAR (C: Mesâbir) Yaraya konulan fitil
MİSBEKE Mâden eritilip dökülecek kap
MİSDAK (Bak: Mısdak)
MİS´EB Bal konulan tulum, bal tulumu
Mİ´SELE (Asel den) Arı kovanı
MİSELLE (C: Misâl) Çuvaldız
MİSELLÎ Çuvaldızcı kimse
MİSEM Dağlama eseri * Dağ yapılan âlet * Güzelin çehresindeki cemâl eseri
MİSENN Bileği taşı
MİSFAT Süzgeç Tasfiye âleti
MİSFEN Törpü
MİSFERE Süpürge
MİSHA(T) (C: Mesâhi) Demir kürek, bel
MİSHAB Bel âletinin sapı
MİSHAB (C: Mesâhib) Sacayak
MİSHAL Eğe, törpü gibi yontma aletleri
MİSHANE Taş parçaladıkları nesne
MİSHAT Şarap koyacak kap
MİSHEB Siyah at
MİSHEL Dil, lisan * Eğe, törpü * Ziynet verecek nesne * Yabâni eşek * Dizgin
MİSHELÂN Geminin iki tarafındaki iki halka
MİSİL (Misl) Benzer Nâzır Tıpkısı
MİSİLLİ (Misillü) Benzeri Gibi Aynısı
MİSK Bir cins güzel koku ismi (Asya´nın büyük dağlarında yaşayan bir cins erkek ceylanın karınderisi altındaki bir bezden çıkarılır)
MİSK İLE ANBER Tamamıyla isteğe uygun (Misk ü anber de denir)
MİSK´ Sıklık vermek
MİSKAB (C: Mesâkıb) Mâden, kemik veya tahta gibi şeyleri delmekte kullanılan âlet, matkap
MİSKAL Yirmidört kıratlık (4,5 gr kadar) bir ağırlık ölçüsü (Bir kırat, beş normal arpa ağırlığında olup, bir dirhemin 1/14 üdür)
MİSKAL Devamlı tenbel olmak
MİSKAM Hastalıklı, illetli
MİSKA(T) (C: Mesâki) Su bardağı Su kovası
MİSKATA Düşürtücü ilâç veya sebep
MİSKET Fr Alaybozan tüfeği Patlayan bombadan etrafa sıçrayarak tahribe, yaralanmaya ve ölüme vesile olan sert parça Eskiden kullanılmış geniş çaplı bir silâh * Güzel kokulu meyve (Elma, üzüm vs)
MİSKİN Uyuşuk, tenbel, hareketsiz Zavallı * Cüzzam hastası * Fık: Kendi kendini idâre edemiyen, iktisabtan âciz, mal ve mülkü hiç olmayan kimse
MİSKİNÂNE f Tenbelcesine, miskincesine
MİSL (Bak: Misil)
MİSLAH Ham iken hurması dökülen hurma ağacı
MİSLAK Fesih lisanlı, güzel konuşan * Kırkbeş sene yaşayan adam
MİSLAK Fesih, beliğ konuşan kimse
MİSLAT (C: Mesâlit) Anahtarın bir dişi
MİSLİYET Benzeri ve misli olmak Benzerlik
MİSMA´ (C: Mesâmi´) (Sem´den) Kulak * Hastanın iç organlarını dinlemeğe yarıyan âlet
MİSMAK Çadırı yükseğe kaldıracak ağaç
MİSMAR Ensiz çivi, mıh Demir kazık
MİSMAR-I ÂHENİN Demir kazık
MİSMAS Karıştırmak
MİSMAZ Deyyus kimse
MİSRED Büyük taş, çanak
MİSSİK Çok cimri Hasis ve tamâhkâr
MİSTAH Yatık bardak * Çadır direği * Hurma yayıp kuruttukları yer
MİSTAR (Bak: Mıstar)
MİSTİK Fr Mistisizm ile âlâkalı * Fls: Bâtıni Kalben çok dindar Sofi
MİSVAK Kullanılması pek çok faydalı olan ve Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) ehemmiyetle tavsiye ettiği, diş fırçası vazifesini de gören, hoş kokulu ve meyvesiz bir ağacın dallarından kesilip kullanılan parça
MİSVAT Ekincilerin sürgüsü
MİSVAT Kazan kepçesi
MİSYON Fr Bir vazife ile bir yere gönderilen hey´et * Bir şahıs veyâ hey´ete verilen vazife
MİSYONER Fr Hıristiyanlığı neşre ve tanıtmağa çalışan kimse
MİŞ f Koyun, ganem
MİŞ´ Aşı dedikleri kızıl balçık
MİŞA´ Kumsuz yer
Mİ´ŞAB Otu bol olan çayırlık yer
MİŞAİL (Bak: Mihâil)
MİŞ´AL (C: Meşâıl) Köylülerin deriden yaptıkları ayaklı küp
Mİ´ŞAR Mat: Onda bir (1/10) * Bâzılarınca da binde bire denir
MİŞ´AR Şan, şeref, haysiyet ve vakar
MİŞAR Testere
Mİ´ŞAR (MİŞÂR) (C: Meâşir) Dülger testeresi
MİŞAT (Meşt C) Taraklar, baş taramağa mahsus taraklar
MİŞATİYE Tarak kılıfı
MİŞ´AT (C: Meşâi) Kuyunun toprağını çıkardıkları zenbil
MİŞCEB (C: Meşâcib) Üzerinde çamaşır kuruttukları kafes * Yüksek yere erişmek için yapılan sandalye
MİŞCER (C: Meşâcir) Çamaşır asacak yer * Mahfe ağacı * Ağaçlık
MİŞEZAR f Küçük koruluk, ağaçlık, meşelik
MİŞHAZ Bileği taşı
MİŞİN f Meşin
MİŞK Aşı dedikleri kızıl toprak
MİŞKA Tarak
MİŞKAS (C: Meşâkıs) Ensiz uzun demir
MİŞKAT İçine lâmba konan küçük hücre Duvarda içine ışık konulan yer * Kandil
MİŞMAA Şamdan
MİŞMAK Kağnının iki kolu * Bir nevi araba
MİŞMEL Kaftan altında götürüldüğü hâlde görünmeyen küçük kılıç
MİŞMİŞ Zerdali yemişi
MİŞRAK Her zaman güneşli olan yer
MİŞRAT (C: Meşârit) Keskin bıçak
MİŞTAT Kış günlerinde oturulacak yer
MİŞVAR Tarz, tavır, gidiş, gidişât * Gümeçten bal peteği sağılan âlet * Davar satılacak yer
MİŞVARE Testi, çömlek
MİŞVARGÂH f Gösteri yeri * Pehlivanların güreştikleri saha * At pazarı Satılık atların koşturulduğu meydan
MİŞVAZ Sarık
MİŞVEL Orak
MİŞVERE Minder
MİŞVEZ (C: Meşâviz) Tülbend
MİŞYA´ Boşboğaz Çok konuşan
MİŞYE Bir yürüme çeşidi
MİŞZEB Dişli orak * Bağcıların asma çubuğu kesecek âletleri
MİTA´ Bir şeyin son bulduğu yerin sonu * Geniş yol * Yolların birleştiği yer
MİTADE Matkap başı
MİT´AM (C: Matâim) Çok yemek yiyen Yemeği bol olan
MİTAM Her zaman ikiz doğuran kadın
MİTAN (C: Meyâtın) At yarıştırdıkları yer
MİTAT (Bak: Midhat)
MİTE Bir nevi ölmek
MİT´EM Bir defalık ikiz doğuran kadın
MİTHARA (Tahâret den) Matara
MİTİN f Taşları kayaları paçalamada kullanılan büyük çekiç
MİTİNG İng İçtimaî ve siyasî bir mes´ele için yapılan büyük toplantı
MİTOLOJİ Fr Efsane bilgisi
MİTRALYÖZ Fr Makinalı tüfek
MİTRES Kapı ardınca koydukları ağaç
MİV f Kıl
Mİ´VAN Ahâliye yardım eden, halka yardımı çok olan kimse
MİVE Meyve kelimesinin aslıdır
Mİ´VEL (C: Meâvil) Büyük taşları ve kayaları parçalamaya yarıyan sivri kazma
Mİ´VEZ(E) (C: Meâviz) Çocuk sardıkları bez, kundak * Eski kaftan
MİYAH (Mâ C) Sular
MİYAH-I CÂRİYE Akar sular
MİYAH-I HÂRRE Kaplıca suları gibi olan sıcak sular
MİYAH-I MALİHE Tuzlu sular
MİYAH-I MERRE Acı sular
MİYAN f Orta, ara, vasat, meyan
MİYANBEND f Kemer, kuşak
MİYANBESTE f Bel bağlamış * Mc: Hemen işe hazır
MİYANE f Ara * Orta, vasat * Helva gibi bazı yemeklerin pişme kıvamı * Ortaya serilen halı * Gerdanlığın ortasındaki büyük inci
MİYANÎ (Minâ C) Limanlar
MİYANSER f Yarısı kıymetli taşlarla süslü bir cins taç
MİYANSERA (Miyânserây) Avlu Ev meydanı
Mİ´YAR Ölçü Bir şeyin kıymet ve vasfını gösterir olan
MİYERE Taam, yemek
MİYSERE (C: Mevâsir) Eyer yastığı * Eyer altına koydukları keçe * Çul içine koyulan keçe * Yatacak döşek, yatak
MİZ Misâfir * Sofra, mâide * Temiz, pak
MİZ´A Ayıracak alet Kesecek alet
Mİ´ZA Ufak taşlı sert yapılı sağlam yer
Mİ´ZAB (C: Meâzib) Dam oluğu
MİZAB (C: Meâzib) Oluk, su yolu
MİZAB-I BÂRÂN Yağmur oluğu
MİZAC Huy, tabiat, fıtrat, bünye * Bir şeyle karıştırılmış olan başka bir şey
MİZAC-I NÂZİK İnce yaradılış Nâzik tabiat
MİZ´AC Bir yerde karar etmeyen kadın
MİZAC-DAN f Mizac bilen, mizaçtan anlıyan
MİZACGİR f Mizâc ve keyiflere göre hareket eden
MİZAD Sürur, sevinç, neşe
Mİ´ZAD Ağaç veya tahta budama bıçağı * Pazvant, kolçak
MİZAE Abdest alacak kap
MİZAH Şaka, lâtife * Edb: Bâzı düşünceleri nükte, şaka veya takılmalarla süsleyip anlatan bir yazı çeşidi Hoş, nükteli söz (Zıddı ciddiyettir)
MİZAHÎ Mizahlı, eğlenceli
MİZAH-NÜVİS f Eğlenceli mizahlı yazılar yazan
Mİ´ZAL (C: Meâzil) Zayıf ahmak adam * Silâhsız kimse * Davarını halktan ayırıp uzak yerlerde otlatan kimse
MİZAN Terazi, ölçü, tartı * Akıl, idrak, muhakeme Mikyas * Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakiki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir * Mat: Yapılan hesabın doğruluğunu anlamak için yapılan diğer bir hesap Sağlama
MİZAN-ÜL HARARE Sıcaklığı, soğukluğu ölçen âlet Termometre (Mikyas-ul hararet de denir)
Mİ´ZAR (C: Meâzir) Örtü, perde
MİZBAH Bıçak
MİZBAN (C: Mizbanân) f Ev sahibi Misafir kabul eden kimse
MİZBANÂN (Mizban C) Misafirleri ağırlayanlar, ev sahipleri
MİZBED (C: Mezâbid) Hayvan ahırı
MİZBER (C: Mezâbir) Kamış kalem
MİZCEL "Harbe" denilen küçük kılıç
MİZDEA Yüz yastığı
MİZEBBE Yelpaze
MİZEC Küçük süngü
Mİ´ZEF (Mi´zefe Azf) Çalgı âleti, saz vs
MİZEFFE Gelin mahfesi
MİZEK f İdrar, sidik
Mİ´ZENE (MİZENE) Ezan okunacak yer
Mİ-ZENEND (f Fiil) Söylüyorlar, vuruyorlar " : Zeden" vurmak" masdarındandır
Mİ´ZER (C: Meâzir) Peştemal
MİZKÂR Dâima erkek doğuran dişi
MİZLAC (MİZLÂK) El ile açılan kilit
MİZLAKA Uzun burunlu ışık fitili makası
MİZMAN f Misâfiri ağırlıyan, misâfire ikram eden ev sâhibi
MİZMAR (C: Mezâmir) Meydan At yarıştıracak ve at oynatacak yer * İnce belli at
MİZMAR Düdük, kaval * Mukaddes Zebur Kitabının her bir suresi * Hançere, nefes borusu (Bak: Mezâmir)
MİZMAR-ZEN f Düdük çalan
MİZR Bir nevi meşrubat * Ahmak kimse
MİZRA (C: Mezâri) Yaba, kürek
MİZRAK (C: Mezârık) Harbe, kısa kılınç
MİZRAKA Küçük şırınga
MİZVAC Çok koca değiştiren kadın Çok kocalı kadın
MİZVED Dil, lisan
MİZVED (C: Mezâvid) Azık koyacak kab
MİZZ Bir şeyin diğeri üzerine olan fazlı, üstünlüğü

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MODA Fr Geçici yenilik Elbise ve süslenmede geçici hevesler ve fantezi düşkünlüğü sebebiyle çıkartılan yeni tarz ve şekiller Bunlar israfı artırır ve iktisada aykırıdır
MODEL Fr Biçim, örnek, şekil * Resim yâhut heykel yapılırken bakarak benzetilmeğe çalışılan şey veyâ şahıs
MODERN Fr şimdiki zamana uygun, asri (Bak: Medeniyet)
MOĞOL Turâni milletlerinin en büyüklerinden bir kabile olup Türkler ve Mançurlarla cinsi yakınlıkları vardır Asyanın ortalarında bugün Çin Devletine tâbi olan ve Moğolistan ismiyle bilinen geniş bir çölde ve Sibirya ve Türkistan´ın da bazı taraflarında bulunurlarCengiz Hanla beraber Asyanın batı taraflarına akın ettikleri zaman, Asyanın büyük bir kısmıyla Avrupanın da bir kısmını yakıp yıkmışlardır
MOLA İstirahat için işe ara vermek ve duraklamak * Denizcilike: Gevşetme, koyverme manâsındadır
MOLEKÜL Fr Kim: Vasıflarını kaybetmemek şartıyla ayrılabilen herhangi bir maddenin en küçük cüz´ü, parçası
MOLLA Eskiden büyük âlimlere verilen isim * Büyük kadı * Efendi, hoca, Medrese talebesi
MOLLA CÂMİ (Bak: Câmi)
MOLLAYANE Mollaya yakışır şekilde Mollaca
MOLOZ Yapılardan artan veya viranelerden çıkartılan ufak taşlar * Bir işe yaramaz insan
MONARŞİ Fr Hâkimiyetin kaynağı birtek şahısta (Kral, padişah, han vs) olduğu kabul edilen devlet şeklidir Bu şahsın, yani devlet başkanının yanında bir meclis (parlamento) olursa; meşruti monarşi; olmazsa; mutlak monarşi ismini alır Ayrıca devlet başkanının iş başına gelmesi şekline göre, irsi veya seçimli monarşi adlı çeşitleri de vardırMonarşi, istibdat demek değildir 1877 yılına kadar Osmanlı Devletinde bir parlamento yoktu Fakat kanunlar âdil bir şekilde tatbik ediliyordu Bu tarihte mutlak monarşi sona ermiş, meşruti monarşi devri başlamıştır Asırlardır İngiltere de, meşruti monarşi devlet şekline sâhiptir Monarşi, bir devlet şekli olduğu için, hükümet şeklinden ayrıdır Yâni monarşik bir devlette, hükümetin kurulması ve vazife görmesi hukuk ve adâlete uygun olabilir Eğer meşruti monarşi ise, hükümetin teşkili ve faaliyeti, parlamenter demokrasi esaslarına uygun olarak tanzim edilebilir ve yürütülebilir
MUABBİR (İbâret den) Rüyâ tabir eden Görülen rüyalardan mânâ çıkaran
MUABBİRÎN (Muabbir C) Görülen rüyalardan mânâ çıkaranlar Rüya tabir eden kimseler
MUACCEL Acele olunmuş, ta´cil edilmiş, mühletsiz Peşin Va´desiz
MUACCELÂNE Acele olarak Peşin olarak
MUACCELAT (Muaccel C) Peşin ödemeler
MUACCELE Beylik ve evkaf kiralarından peşin alınan kısım
MUACCELEN Peşin olarak * Çabuk ve acele olarak
MUACCİZ Sıkıcı Bıktırıcı Usandırıcı Taciz edici Rahatsız eden Yapışkan Sırnaşık
MUAD Geri çevrilmiş, iâde edilmiş, döndürülmüş
MUADADAT Yardım etme, muvavenet etme
MUADAT Karşılıklı düşmanlık, karşılıklı husumet
MUADD Hazırlanmış İdâd olunmuş
MUADDEL Tadil edilmiş Eski hâli değiştirilmiş
MUADDIL (Muazzıl) Güçleştiren, güç duruma sokan, daraltan
MUADDİL Tadil eden * Düzelten Müsâvi ve beraber kılan Denkleştiren
MUADELAT (Muâdele C) (Adl den) Beraberlikler, musâvilikler
MUADELE Müsâvilik, eşitlik İki şey arasında mikdarca, vasıfca beraberlik * Karşılıklı anlayış * Adâlet * Mc: Anlaşılmaz iş Muammâ
MUADELET Müsâvilik, denklik Karşılıklı uygunluk Eşitlik
MUADİL Müsâvi, eşit, denk * Fiz: Eş değer
MUAF Afvolunmuş İstisna edilmiş, ayrı tutulmuş Bağışlanmış Serbest
MUAFAT Afvetmek * Sıhhat vermek * Sıhhat ve âfiyet bulmuş, iyileşmiş kimse * Hastalık veya belâdan korunma Musibetlerden muhafaza olunma
MUAFESE Tedavi etmek
MUAFÎ Afiyet verici * Belâ ve musibeti def eden
MUAFİR Yavaş yürüyen kişi
MUAFİYYET Bir hastalığa $karşı aşı ile elde edilen hâl * Afvolunmuş olma Bağışlanmış olma
MUAFNAME f Afv kâğıdı Bir şeyin muaf tutulup afvedildiğini gösteren kâğıt
MUAHAT Kardeşlik edinme
MUAHED Zimmi kâfir
MUAHEDAT (Muâhede C) Muâhedeler, antlaşmalar
MUAHEDE Karşılıklı yeminleşme, anlaşma Devletler arasında andlaşma
MUAHEDE-İ İTTİFAKİYYE Bir savaş çıktığında birbirlerini desteklemek üzere iki veya daha fazla devletler arasında yapılan andlaşma
MUAHEDE-İ TİCARÎ Yalnız ticâret işleriyle alâkalı olmak üzere devletler arasında yapılan andlaşma
MUAHEDE-NAME f Ahdleşmenin yazıldığı ve imzalandığı kâğıt
MUAHEZ Muâheze olunan Tenkid edilen, çekiştirilen
MUAHEZAT (Muâheze C) (Ahz den) Tenkid ve itirazlar * Azarlama ve paylamalar Çıkışmalar
MUAHEZE Azarlama Çıkışma Darılma Alay eder tarzda karşısındakini küçümseme Tenkid
MUAHEZEKÂR f Tenkid ve itiraz edici * Azarlayıp çıkışan Paylayan
MUAHHAR Sonraya bırakılmış, te´hir edilmiş, geriye bırakılmış Sonradan
MUAHHAREN Sonradan, bilâhare Muahhar olarak
MUAHİD Andlaşma yapanlardan her biri Yeminli ve anlaşmalı olanlardan her biri * İslâm hükümetine vergi ödeyerek kendini himâye ettiren gayr-ı müslim (Resul-i Ekrem´in (ASM) Arab müşriklerinden muâhid ve halifleri vardı, beraber harbe giderlerdi)
MUAHİZ (Ahz den) Çekiştiren, muâheze eden Tenkid edip itiraz eden
MUAKAB Cezalandırılmış
MUAKABE Bir kimseyi cezalandırma Cezaya çarpma
MUAKADE (Akd den) Mukavele yapma Akid yapma Anlaşma
MUAKARA Nefret etmek
MUAKIB Cezalandıran * Takibeden
MUAKİD Birbiriyle akid yapan, sözleşen
MUAKKAB (Akab dan) Ardına düşülmüş, tâkib olunmuş, peşinden gidilmiş
MUAKKAD İnce ve müşkil olan Zor anlaşılan söz * Ukdeli, düğümlü
MUAKKID Düğümleyen, sihir yapan, cadı
MUAKKİB Ardına düşen, takib eden, ardından koşan * Tağyir ve ibtal eden
MUAKKİBÂT Gece ve gündüz melâikesi * Namazı müteakib otuz üçer defa tekrar edilen tesbih (Bak: Tesbih)
MUAKKİBÎN Tâkipçiler, arkasından koşanlar, ardından gelenler
MUALEBE Erkeğin, karısı ile oynaması
MUALECAT Tedâviler, ilâç kullanmalar * Bir hususta çalışmalar
MUALECE Bir hususa çalışıp devam etmek * Hastaya bakmak İlâç kullanmak, ilâç vermek * Bir işe teşebbüs, bir işe girişmek
MUALLA Yüksek, yüce, âli Makamı ve rütbesi yüksek
MUALLAK Askıda Hakkında karar verilmemiş, hallolunmamış * Havada boşta duran * Sürüncemede kalmış iş * Edb: Açık hece, bir vokalle okunan hece (Bak: Müsned)
MUALLEKA (C: Muallekat) Askılar Henüz karar verilmemiş olanlar * Kocası kaybolan kadın * İslâmiyet´ten evvel Arabların meşhur edib ve şâirlerinin Kâbe duvarına astıkları yazılar ve şiirler
MUALLEKAT-I SEB´A (Yedi askı) Kur´ân henüz nâzil olmadan, câhiliyet devrinde meşhur Arap şâirlerinin en beğenilmiş şiirlerinden, Kâbe´nin duvarına astıkları yedi meşhur kaside(Ceziret-ül Arab ahalisi o asırda ekseriyet-i mutlaka itibariyle ümmi idi Ümmilikleri için mefâhirlerini ve vukuat-ı tarihiyelerini ve mehâsin-i ahlâka yardım edecek durub-u emsâllerini kitabet yerine şiir ve belâğat kaydiyle muhafaza ediyorlardı Mânidar bir kelâm, şiir ve belâgat cazibesiyle eslâftan ahlâfa hafızalarda kalıp gidiyordu İşte şu ihtiyac-ı fıtri neticesi olarak o kavmin mânevi çarşı-yı ticaretlerinde en ziyade revac bulan, fesâhat ve belâgat metâı idi Hattâ bir kabilenin beliğ bir edibi, en büyük bir kahraman-ı millisi gibi idi En ziyâde onunla iftihar ediyorlardı İşte İslâmiyetten sonra âlemi zekâlariyle idare eden o zeki kavim, şu en revaçlı ve medar-ı iftiharları ve ona şiddet-i ihtiyaçla muhtaç olan belâgatta akvâm-ı âlemden en ileride ve en yüksek mertebede idiler Belâgat, o kadar kıymetdar idi ki, bir edibin bir sözü için iki kavim büyük muharebe ederdi ve bir sözüyle musâlaha ediyorlardı Hattâ onların içinde "Muallekat-ı Seb´a" nâmiyle yedi edibin yedi kasidesini altınla Kâbe´nin duvarına yazmışlar, onunla iftihar ediyorlardı İşte böyle bir zamanda, belâgat en revaçlı olduğu bir anda Kur´an-ı Mu´ciz-ül-Beyan nüzul etti Nasılki, zamân-ı Musâ Aleyhisselâm´da sihir ve zaman-ı İsâ Aleyhisselâm´da tıb revaçta idi Mu´cizelerinin mühimmi o cinsten geldi İşte o vakit bülegâ-yı Arabı, en kısa bir suresine mukabeleye dâvet etti: $ fermaniyle onlara meydan okuyor Hem der ki: "İman getirmezseniz mel´unsunuz Cehennem´e gireceksiniz" Damarlarına şiddetle vuruyor Gururlarını dehşetli surette kırıyor O kibirli akıllarını istihfaf ediyor Onları bidâyeten idam-ı ebedî ile ve sonra da Cehennem´de idâm-ı ebedî ile beraber dünyevî idam ile de mahkûm ediyor Der: "Ya muâraza ediniz, yahut can ve malınız helâkettedir"İşte eğer muâraza mümkün olsaydı acaba hiç mümkün mü idi ki, bir iki satırla muâraza edip dâvâsını ibtal etmek gibi rahat bir çare varken, en tehlikeli, en müşkilâtlı muharebe tariki ihtiyar edilsin! Evet o zeki kavim, o siyasi millet ki, bir zaman âlemi, siyasetle idare ettiği halde, en kısa ve rahat ve hafif bir yolu terketsin! En tehlikeli ve bütün mal ve canını belâya atacak uzun bir yolu ihtiyar etsin, hiç kabil midir Çünki: Edipleri, birkaç hurufatla muâraza edebilseydi; Kur´an, dâvasından vazgeçerdi Onlar da maddi ve mânevi helâketten kurtulurlardı Halbuki, muharebe gibi dehşetli, uzun bir yolu ihtiyar ettiler Demek, muâraza-i bilhuruf mümkün değildi, muhaldi Onun için muharebe-i bissüyufa mecbur oldular Hem, Kur´anı tanzir etmek, taklidini yapmak için gayet şiddetli iki sebep var Birisi, düşmanın hırs-ı muârazası; diğeri, dostlarının şevk-i taklididir ki, şu iki sâik-ı şedid altında milyonlar Arabi kitablar yazılmış ki hiçbirisi ona benzemez Âlim olsun, âmi olsun her kim O´na ve onlara baksa kat´iyyen diyecek ki: "Kur´an, bunlara benzemez Hiçbirisi onu tanzir edemez" Şu hâlde, ya Kur´an, bütününün altındadır Bu ise bütün dost ve düşmanın ittifakıyla battaldır, muhaldir Veya Kur´an, o yazılan umum kitabların fevkindedir S)
MUALLEKİYYET Muallak olma, askıda oluş, boşta durma
MUALLEL Sakat, eksik, noksan * Hasta, illetli
MUALLEM Ta´lim görmüş, ta´limli
MUALLEM ASKER Tâlim görmüş asker
MUALLÎ Yücelten, yükselten * Sağılır davarın sağ tarafından sağmaya varan kişi
MUALLİL Ta´lil eden Sonradan bir sebeb ve bahane ileri süren * Eyyam-ı acuzdan bir gün
MUALLİM Ta´lim eden, öğreten, ilim öğreten
MUALLİMÂT Öğretici kadınlar, kadın hocalar
MUALLİME Hanım hoca Öğreten ve tâlim eden kadın veya kız
MUALLİMÎN Muallimler Hocalar, ta´lim edenler, öğretenler
MUAMELAT (Muâmele C) Muameleler
MUAMELE (C: Muâmelât) Hatt-ı hareket Davranma, davranış Birbiri ile iş görme, amel etme Alış veriş * Resmi dairelerde yapılan herhangi bir iş
MUAMERE İmaret etmek
MUAMİL (Amel den) İş yapan Muamele yapan Muameleci
MUAMMA (Amâ dan) Anlaşılmaz iş Karışık şey Bilinmeyen hâl
MUAMMEM Başı sarıklanmış İmamelenmiş Sarıklı olan
MUAMMER Ömür süren Çok yaşamış Uzun ömürlü, bahtlı
MUAMMERÎN (Muammer C) (Ömr den) Muammerler Uzun ömürlü kimseler
MUANAKA Birbirinin boynuna sarılma Kucaklaşma
MUAN´AN An´aneli Senedli Kimden kime haber verildiği şâhid ve râvilerin isimleri ile bildirilmiş olarak
MUANAT Bir şeyin zahmetini çekme * Bir nesneyi dikkatle göz altında bulundurma Ona göz kulak olma
MUANBER (Anber den) Güzel kokan Güzel kokulu
MUANEDE (Anud dan) İnad etme, ayak direme
MUANIK Birbirinin boynuna sarılan Kucaklaşan
MUANİD İnadcı Kimseye uymayan Dediğini yapmak isteyen
MUANİK (Unk dan) Birbirinin boynuna sarılan, kucaklaşan
MUANNE Muhâlefet etmek, karşı gelmek
MUANNİD İnadcı Muânid
MUANNİF Ta´nif eden Şiddetle azarlayan
MUANVEN İsim sahibi Ünvanlı Ünvan verilen Meşhur Tantanalı
MUAR Ödünç alınmış olan mal
MUARAZA Bir şeyden yan verip sapmak * Biri ile yarışmak * Birbirine karşı gelmek Sözle karşılıklı mücadele Söz mücadelesi
MUARAZA-İ BİL-HURUF Söz, yazı veya fikir ile birisine karşı gelmek Sözlü mücâdele (Bak: Muallekat-ı seb´a)
MUARAZA-İ BİS-SÜYUF Kılınçla, kuvvetle, silâhla mücadele etmek Silâhla karşı koymak
MUARE Zarar etmek
MUAREFE Karşılıklı görüşme ve tanışma * Gr: Nekre olmayan kelime Muayyen ve harf-i târifli olmak (Bak: Lâm)
MUAREKAT (Muâreke C) (Ark dan) Vuruşmalar, savaşlar, kavgalar
MUAREKE (C: Muârekât) Kavga Vuruşma Muharebe Döğüşme
MUARIZ Bir şeyden yan çizen Muâraza eden Karşı gelen (Bak: Münâkaşa)
MUARIZ-ÜL KELÂM (Bak: Maarîz-ül kelâm)
MUARIZÎN (Muârız C) Muârızlar, muhalifler Karşı gelenler
MUARRA Fenalıktan uzak Boş Beri Yüksek Temiz Çıplak
MUARREB Arablaştırılmış Arablaşmış
MUARREF Târif edilmiş, anlatılıp bildirilmiş Bildik Belli Bilinen * Gr: Harf-i târifli kelime * Mat: Sınırlı Hududlu
MUARRES Çömlek koyacak yer Gecenin geç vakitlerinde inilecek yer
MUARRIK (Arak dan) Tıb: Terletici ilâç
MUARRIZ Dokunaklı söz söyliyen
MUARRİF Târif edici Anlatıcı İzah edip bildirici Tanıtan Tercüman
MUARRİFÂN (Tesniye şeklindedir) İki tarif edici * f Tarif ediciler Muarrifler
MUARRİYE Hekim bıçağı
MUASAME Hıfzetmek, korumak
MUASARA (Muâsarat) (Asr dan) Muâsır olma Aynı asır ve zamanda yaşama
MUASAT İtâatsizlik etme Baş kaldırma İsyân etme
MUASERE Fakirlik * Zorluk, güçlük
MUASFER Usfur ile boyanmış nesne
MUASIR Bir asırda yaşayanlardan herbiri Hem asır olan Aynı devirde yaşayan
MUASIRÎN (Muasır C) (Asr dan) Aynı asırda yaşayanlar Bir asırda yaşamış olanlar
MUASÎ İtaatsiz, isyan eden, baş kaldıran
MUASKER (Asker den) Ordu yeri, asker karargâhı Ordunun muharebe zamanında toplandığı yer
MUASSEL İçine bal katılmış Ballı
MUAŞAKA Sevişme Ziyadesiyle arz-ı muhabbet etme Birbirini sevme Karşılıklı aşk ve muhabbet
MUAŞERE Karışmak
MUAŞERET Birlikte yaşanılanlar * Sünnet dâiresinde insanlarla iyi münâsebet
MUAŞIK (Işk dan) Seven, âşık olan Muhabbet eden
MUAŞİR Muâşeret eden ve birbiriyle iyi geçinir olan
MUAŞİRÂN (Muaşir C) Muaşirler Birbirleriyle iyi geçinen kimseler
MUAŞŞER (Aşr dan) Onlu, onluk On kısma bölünmüş * Edb: Onar mısralık bendlerden teşekkül eden manzumeler
MUAŞŞEŞ Ağaçlarında kuş yuvası çok olan yer
MUAŞŞİR (Aşr dan) Ondalıkçı Öşürcü Aşar memuru
MUATAT Birbirine atâ etmek, karşılıklı hediyeleşmek * Vermek
MUATEB(E) Azarlanılan Tekdir olunan Azarlanmış * Paylamak, çıkışmak
MUATİB (İtâb dan) Tekdir eden, paylıyan, azarlıyan
MUATTAL Tatil edilmiş Kullanılmaz olmuş Battal edilmiş Terkedilmiş * İşsiz Tenbel
MUATTAR Itırlı, kokulu * Güzel kokulu bir lâle çiçeğinin adı
MUATTIL Atıl bırakan İşsiz eden İşe yaramaz hâle getiren
MUATTILA Boş bırakılmış Atâlete atılmış * Hâlık´a itikat etmeyen (Bak: Ta´til)
MUATTIŞ (Atş dan) Susatan, susatıcı
MUATTİS (Ats dan) Aksırtan, aksırtıcı
MUÂVAZA İki tarafın da ivaz vererek, anlaşarak yaptığı akit Sayışma Bir şeyi diğer bir şeye bedel, ivaz olarak vermek Aslı olmadığı halde menfaat celbi için hususi bir surette müzakere ile yapılan hileli iş Yapmacık
MUÂVAZATEN Değiş yapma ile İki tarafın da rızası dâhilinde değiştirme ile * Hileli, dalavereli
MUAVEDE(T) (Avdet den) Dönüş, geri dönme, avdet etme * Adet edinme
MUAVEME (Ağaç) bir sene meyve verip, bir sene vermeme * Bir seneliğine tutma
MUAVENAT (Muâvenet C) Muâvenetler, yardım etmeler
MUAVENET Yardımcılık Yardım Teâvün
MUAVENET-İ NAKDİYE Para yardımı
MUAVİD Geri dönen, avdet eden
MUAVİN Yardımcı Yardım eden Vekil * Mekteblerde ve resmi dairelerde müdürden sonra gelen idare memuru
MUAVİYE (Mi: 603 - 682) Sahabe-i Kiramdan olup Şam´da yirmi seneden ziyade valilik yaptı, sonra hilâfetini ilân etti Yirmi sene de halifelik yaptı Resul-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâmın kayın biraderi ve vahiy kâtibi idi Beni Ümeyye sülalesinden olan bu zattan itibaren İslâm Devletine, Emevi Devleti denmiştir (Bak: Emevi Devleti)(Eğer denilse: Neden hilâfet-i İslâmiye Al-i Beyt-i Nebevide takarrur etmedi Halbuki en ziyade lâyık ve müstehak onlardı El-Cevab: Saltanat-ı dünyeviye aldatıcıdır Al-i Beyt ise hakaik-ı İslâmiyeyi ve ahkâm-ı Kur´aniyeyi muhafazaya memur idiler Hilâfet ve saltanata geçen, ya Nebi gibi mâsum olmalı veyahud Hulefâ-i Râşidin ve Ömer ibn-i Abdulaziz-i Emevi ve Mehdi-i Abbasi gibi harikulâde bir zühd-i kalbi olmalı ki; aldanmasın Halbuki, Mısır´da Al-i Beyt nâmına teşekkül eden Devlet-i Fatımiyye hilâfeti ve Afrikada Muvahhidin hükümeti ve İranda Safeviler devleti gösteriyor ki; saltanat-ı dünyeviye Al-i Beyte yaramaz, vazife-i asliyesi olan hıfz-ı dini ve hizmet-i İslâmiyeti onlara unutturur Halbuki saltanatı terk ettikleri zaman, parlak ve yüksek bir surette İslâmiyete ve Kur´ana hizmet etmişler M)
MUAVİYE Tilki eniği
MUAVVAK (Avk dan) Ta´vik edilip geriye bırakılmış iş
MUAVVEC (İvec den) Eğik, eğri, eğilmiş
MUAVVEZ Gerdanlık Nazarlık Nüsha geçirilecek yer * Evin etrafındaki mer´a
MUAVVEZETÂN (Muavvezeteyn) Kur´ân-ı Kerim´in son iki suresi (Dâima okunacak gâyet lüzumlu dersleri verdiği ve her çeşit şerli işlerden Allah´a sığınmayı tavsiye ve emrettiği için bu isim verilmiştir)
MUAVVIK Ta´vik eden Geriye bırakan Oyalanan
MUAVVİZAT (Bak: Felak)
MUAYEDE (Îd den) Bayramlaşmak
MUAYENE Zâhir ve âşikâre olmak, görünmek, belli olmak * Gözden geçirme, yoklama, kontrol etmek
MUAYENEHANE f Hekimlerin, hastaları muayene ettikleri yer
MUAYERE Ayarlama
MUAYEŞE Beraberce hoşça geçinme
MUAYİN (Ayn dan) Kat´i ve kesin olarak belli olan Görülmüş olan
MUAYYEB (C: Muayyebât) (Ayb dan) Ayıplanmış
MUAYYEBAT (Muayyeb C) Ayıp ve iğrenç şeyler
MUAYYEN Görülmüş olan, kat´i olarak belli olan, belli, ölçülü, tayin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış
MUAYYİN (Ayn dan) Tâyin eden, belirten, belirtici
MUAZADE Yardım etme
MUAZALE Bir sözün mânasını başka sözle bağlayıp kelâmı arka arkaya getirme * Kafiyeyi ayrılmıyacak şekilde mâkabliyle bağlama * Sözde kelimeleri tekrarla kullanma
MUAZERE Ma´zeret, özür dileme
MUAZERE İnadlaşmak * Yardımlaşmak * Birbirinden kaçmak * Ekin kuvvetlenmek
MUAZID Yardım eden
MUAZ İBN-İ CEBEL (Ebu Abdurrahman el Ensarî) Ashâb-ı Kirâm arasında hürmetle yâd olunan büyük fakihlerdendir Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın sağlığında Kur´an-ı Kerim´i cem´edip ezberleyen bahtiyarlardandır Peygamberimiz, "Kur´ânı, Muaz İbn-i Cebel´den alınız" buyurmuştur 157 hadis rivâyet etmiştir Ürdün nâhiyesinde otuz yaşında olduğu hâlde ebediyete intikal etti (RA)
MUAZZAM Büyük, iri, cesim, mükerrem, mübeccel, koskoca
MUAZZAMÂT Büyük ve ağır işler Muazzam şeyler
MUAZZEB Eziyet çeken, azap içinde bulunan Sıkıntıda kalan
MUAZZEF Nefsin arzularını terkeden, zühd sâhibi
MUAZZEL Ayıplanmış, ta´zil edilmiş Azarlanmış, paylanmış
MUAZZEZ Çok aziz Muhterem Çok sevgili, kıymettâr, izzetlendirilmiş
MUAZZEZEN İzzet ve ikram ile, ikram olunarak, ağırlanarak
MUAZZİ Sabredici
MUAZZİB Ta´zib edin, azapla eziyet veren
MUAZZİR (Özür den) Ta´zir eden, sahte özür süren

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MUBADİL (Bak: Mübâdil)
MUBAH (İbâhe den) İşlenmesinde sevab ve günah olmayan şey * Fık: Yapılması ve yapılmaması şer´an câiz bulunan şey (Yemek, içmek, uyumak gibi)
MUBAHASE (Bak: Mübâhese)
MUBAHAT (Mubah C) Mübahlar Günahı, sevabı olmayan, işlemesi ne haram, ne de helâl olan şeyler
MUBAHHAL Cimri, tamahkâr, pinti
MUBAHHAR Tütsülenmiş * Buhar hâline gelmiş, buharlanmış
MUBAREK (Bak: Mübârek)
MUBAREZE (Bak: Mübâreze)
MUBASARA Görme yarışına çıkma İki kişinin, "hangimiz evvel görüyor" diye bir yere bakması
MUBASSIR Gözetici, bekleyici, bakıcı * Eskiden gümrüklerde muhafaza memuru ve mektebte talebenin inzibatına bakan memur
MUBAŞERET (Bak: Mübâşeret)
MUBATAŞA İki kişi elleriyle birbirlerini kucaklamağa çalışma
MUBATTIN Kin tutan, hased eden * Karnı zayıf ve içine çökük olan
MUBEMU f Tel tel, kıl kıl Birer birer İnceden inceye, çok dikkatle
MUBEND f Saç bağı
MUBİD Zerdüşt Mecusi din adamı * Tedbirli, akıllı adam
MUBİK (C: Mubikat) Helâk edici * İsyan * Büyük günah
MUBİKAT (Vebk den) Helâk edici şeyler Mühlik
MUBİKAT-I SEB´A İnsanı felâkete götüren yedi kebâir, yedi büyük günah: Katil, zinâ, şarab içmek, ukuk-ı vâlideyn (yâni; sılâ-yı rahmi terk), kumar oynamak, yalan şâhidliği, dine zarar verecek bid´alara tarafdarlık (Bak: Kebâir)
MU´BİLE (C: Meâbil) Yassı, uzun ok temreni
MU´BİR Terkolunmuş, bırakılmış, terkedilmiş
MUBSIR Görücü, gösterici, görünen, bilici, bildirici, vazıh ve âşikâr * Mantık Kelâm ve seyrin mutediline denir
MUBSIRÂT (Mubsır C) Görünenler, görünen âlem
MUBTAL İptal edilmiş
MUBTIL İptal eden
MUCEB İcâb etmiş, lâzım gelmiş Bir söz veya emrin icâb ettiği şey, netice * Büyük bir memurun, kendisine sunulan evrakı tasdik için ettiği işaret
MU´CEM İ´câm edilmiş, noktalanmış, noktalı * Hadis şeyhlerinin herbirisi * Harf-ı heca sırasına konularak, her birisinin tarikından müellife kadar gelen rivayetleri toplayan kitaba denir
MUCER (Ecr den) Kiraya verilmiş olan şey
MUCEZ (İcaz dan) İcaz yoluyla Muhtasar ve mücmel bir tarzda Kısaca
MUCÎ (Vecâ dan) Acıtan, ağrıtan
MUCİ´ (Vecâ´ dan) Elem ve acı veren
MU´CİB (Aceb den) Taaccübe, hayrete düşüren Şaşkınlık veren
MUCİB (Mucibe) İcâb eden, lâzım gelen * Bir şeyin peydâ olmasına vesile ve sebep olan Gereken Gerektiren, lâzım gelen
MUCİB-İ BİZZAT İster istemez kendisi işi yapmaya mecbur olan Serbest ve istediği gibi hareket edemeyen (Meselâ: Güneş ışığının, güneşin kendi zâtının zaruri neticesi olması gibi)
MUCİB-İ İSTİKRAH Nefrete, sevmemeye sebeb olan
MUCİB-İ TEYAKKUZ Teyakkuzu, yâni uyanıklığı icâb ettiren
MUCİBE-İ KÜLLİYE Man: Müsbet ve umumi (şumüllü) olan kaziye
MUCÎB (Cevab dan) İcabet eden, uyan Kendisinden istenilen iş ve suali cevaplandıran
MUCİBAT (Mucib C) Sebepler
MU´CİBE Taaccüb edilecek, şaşılacak şey
MUCİD Yeni bir şey icad eden, meydana getiren, bulan * Yaratan Yoktan var eden(Ve keza, bu fâni dünyadan da çıkacaksın Öyle ise, aziz olarak çıkmaya çalış Vücudunu Mucidine fedâ et Mukabilinde büyük bir fiat alacaksın! MN)
MUCİD-İ HAKİKÎ İcad etme iktidarının yegâne sahibi mânasında olarak (Allah) hakkında kullanılır
MUCİR (Ecir den) İcar eden, kiraya veren (Bak: Mücir)
MU´CİR Bir çeşit kadın başörtüsü Eşarp
MUCİZ Kısa Muhtasar Özlü Az sözün çok mânâ ifâde edeni
MUCÎZ İcâzet veren, izin veren
MU´CİZ İnsanı âciz bırakan iş Aynısını yapmakta başkalarını acze düşüren, kudretsiz kılan, kimsenin yapamıyacağı yolda olan
MU´CİZ-ÜL BEYAN Beyanı herkesi âciz bırakan
MU´CİZAT Mu´cizeler Allah tarafından verilip, yalnız peygamberlerin gösterebilecekleri büyük harika işler
MU´CİZAT-I AHMEDİYE (ASM) Hz Muhammed´in (ASM) mu´cizeleri (Bak: Mu´cize)
MU´CİZAT-I SEB´A Yedi meşhur mu´cize, yedi külli i´caz esasları
MU´CİZBEYAN f Anlatış tavrı herkese benzemeyen Tarz-ı beyanı mu´cize olan Kur´an-ı Kerim
MU´CİZE İnsanların, yapmasında âciz kaldıkları ve ancak Allah tarafından peygamberlere nasib olan hârika Kerametten yüksek, fevkalâde hâdise * Mu´cize, Halik-ı Kâinat tarafından peygamberlerin hakkaniyetine ait bir tasdiktir Sahih hadislerle mu´cizeler haber verilmiş ve tesbit edilmiştir( Mu´cize davâ-yı nübüvvetin isbatı için münkirleri ikna etmek içindir İcbâr için değildir Öyle ise davâ-yı Nübüvveti işitenler için ikna edecek bir derecede mu´cize göstermek lâzımdır S)
MU´CİZ-EDA f Mu´cize gösteren Başkalarının yapamıyacağı kadar mu´cize derecesinde iş ortaya koyan Edası mu´ciz olan
MU´CİZEGU(Y) f Mu´cize gibi söz söyleyen
MU´CİZEKÂR f Mu´cizeli, mu´cize hâlinde, başkalarını âciz bırakan
MU´CİZNÜMA f Mu´cize gösteren
MUÇİNE f Cımbız
MUDA´ Fık: Emâneten kendine bir şey bırakılan kimse * Serkeş ve oynak olmayıp, mazlum ve sâkin olan at
MU´DAL (Mu´dıl) Güç, içinden çıkılmaz, girift
MUDAREBAT (Mudarabe C) Mudarebeler, döğüşmeler, vuruşmalar
MUDAREBE (Darb dan) Döğüşme, vuruşma * Bir taraftan sermaye diğer taraftan emek ile kurulan ticaret şirketi (OL)
MUDARİB (Darb dan) Döğüşen Birbirlerine vuran
MUDCER (Ducret den) Sıkıntılı olan Sıkılmış
MUDCİR (Ducret den) Sıkıntı veren, sıkan, gamlandıran
MU´DEM Bir şeyi yitiren, kaybeden
MUDGA Et parçası, bir çiğnem et
MUDHAK Kendisine gülünen Soytarı Gülünç hâle düşen
MUDHİK Güldürücü, güldüren, maskaralık ederek halkı güldüren
MUDHİKÂT (Mudhike C) (Dıhk den) Gülünecek şeyler Mudhikeler
MUDHİKE Gülünç şey, gülünecek hâl Komedya
MUDİ´ Fık: Malının muhâfazasını başkasına emânet ve havâle eden
MUDÎ Işık verici, parlak ve ruşen olan
MU´DÎ Sirâyet edici, bulaşıcı, sâri
MUDÎK (Bak: Muzîk)
MU´DİL(E) (C: Mu´dilât) Zor, güç ve çetin
MU´DİLAT (Mu´dal C) Büyük, ağır, çetin ve zor işler
MUDİLL İdlâl edici, yoldan çıkaran, eğri yola teşvik edici
MUDİLLE (Dalâlet den) Baştan çıkaran, azdıran, doğru yoldan saptıran
MU´DİM Öldüren, idam eden
MUDİYYEN Giderek, geçerek
MUFAD (Bak: Müfad)
MUFADALA (Bak: Mufâzala)
MUFADDEL Faziletlendirilmiş, diğerlerinden ayrıca fazilet itibarıyla temayüz etmiş, yükselmiş
MUFADDIL Faziletlendiren, iyilik eden ve nimet veren
MUFADDILÎN Faziletliler Yüksek ve büyük zatlar
MUFAHHAM Büyüklük kazanmış, kerem sahibi, itibarlı, azim, büyük
MUFAHHAM (Fahm dan) Kömürleşmiş, kömür halini almış
MUFARAKAT Ayrılık, ayrılmak
MUFARRİT (Fart dan) Kusur yapan, eksik işleyen Aşırı giden
MUFASALA Ayrılma
MUFASSAL Tafsilli, tafsilâtlı, izahlı Geniş mâlumatlı, kısımlara ayrılıp anlatılmış
MUFASSALAN Geniş, izahlı olarak Tafsilâtlıca Kısımlara ayrılıp anlatılmış olan
MUFASSIL Kısımlara ayrılan, fasıl fasıl ayıran, adalet eden
MUFAVVAZ Yapılması ısmarlanmış
MUFAVVİZ Bir kimseye bir vazifeyi veren Yapmasını ısmarlıyan
MUFAZ Çok, bol Bereketli, feyizli
MUFAZALA Fazilet ve meziyetle birbiri ile yarışma
MUFAZZAL (Fazl dan) Başkalarına üstün tutulmuş Tafdil edilmiş
MUFAZZAZ Gümüş kaplamalı, gümüşlü
MUFAZZİH Rezil eden
MUFÎ İfa eden, ödeyen, yerine getiren
MUFSİH Fesâhetle ve düzgün olarak konuşan
MUFTIR (Fıtr dan) Oruç açan, iftar eden
MUG (C: Mugan) Mecusi Ateşperest Ateşe tapan Zerdüşt dininde olan
MUGABBER Tozlu nesne
MUGABENE (Gabn dan) İki taraf birbirini aldatma
MUGABESE Karıştırmak
MUGADDÎ (Mugazzi) Gıdalı, besleyici, gıdası çok, faydalı
MUGADERE (Mugaderet) Bırakmak, salıvermek
MUGAFAZA Ansızdan tutmak
MUGALAKA Diğerleri karışmayarak iki kişinin atlarıyla yarışması
MUGALATA (Galat dan) Karşısındakini yanıltmak için söz söylemek Doğruya benzer yanlış sözler Safsata Hatalı ve yanlış söz Demagoji * Man: Vehimlerden terekküb eden kıyastır
MUGALATAT (Mugalata C) Safsatalar Demagojiler Mugalâtalar
MUGALAZA Düşmanlık, husumet, adâvet
MUGALEBE Üstün olmağa, galib gelmeyeğe çalışmak Birisine galib gelmek
MUGALGAL Haber
MUGALLAT(A) (Galat dan) Yanlış telâffuz edilmiş
MUGALLEB Defâlarca mağlup olan kişi
MUGALLÎ (Galeyân dan) İyice kaynatılmış * Ihlamur, papatya gibi çiçeklerin kaynatılmış suyu
MUGAMERE (Ga, uzun okunur) Nefsini zorluğa ve şiddete zorlama
MUGAMESE Suya daldırışmak, birbirini suya daldırmak
MUGAMEZE Birini göz işaretiyle zemmetme
MUGAMİR Nefsini tehlikeye koyan kişi
MUGAMMED (Gamd dan) Örtülü, kılıflı Kınına konmuş
MUGAMMER İşten anlamıyan bön kimse
MUGAN (Mug C) f Mecusiler, ateşe tapanlar Zerdüştler
MUGANE Ateşe tapan mecusilerin âyini
MUGANNÎ Nağmeli ve çeşitli sesle okuyan, ahenkle okuyucu * Hoş sesle öten
MUGANNİYE Şarkıcı kadın
MUGAR Düşman üzerine hücum etmek
MUGARRAK (Gark dan) Suya daldırılmış * Gümüşle süslü
MUGARRİD Pek güzel öten kuş * Yüksek sesle nefse hoş gelen şarkılar söyliyen
MUGAS Yaban narının kökü
MUGASMER Kaba dokunmuş kötü bez
MUGASSAS Kalıba dökülmüş
MUGAŞŞÎ (Gaşy den) Bayıltıcı, bayıltan
MUGATTÎ Perdelenmiş, örtülmüş Üstü örtülü
MUGAVELE Bir kimseyi azdırıp yoldan çıkarmak * Helâk etmek
MUGAVERE Yağma, çapul
MUGAYEBE Kaybolma * Bir kimseyi arkasından zemmetme Gıybet etme
MUGAYERET (Gayr den) Aykırılık Uymazlık Başka türlü olma
MUGAYİR Aykırı Uymaz Zıd Başka türlü
MUGAYLAN Çölde yetişen bir nevi dikenli çalı Deve dikeni
MUGAYLANGÂH f Dünya
MUGAYLANZAR f Dünya * Deve dikeni biten yer, dikenlik
MUGAYYEB (C: Mugayyebât) (Gayb dan) Kayıp Kaybedilmiş
MUGAYYEBAT (Magibât) Zâhir duygularla bilinmeyen, bizce gaip olan, bilinmeyen şeyler
MUGAYYEBÂT-I HAMSE Beş bilinmeyen Bizce gaib olan beş şey:1- Kıyamet vakti, 2- Yağmurun ne zaman yağacağı, 3- Ana rahmindeki çocuğun mahiyeti ve ceninin isti´dadı ve mânevi simasının ne olduğu, 4- Yarın insan hayr ve şer olarak ne kazanacağını, 5- İnsanın nerede öleceğini Allah bildirmedikçe kimse bilemez Bunlara mefâtih-ül gayb da denir("Mugayyebât-ı Hamse"ye dair Sure-i Lokman´ın âhirindeki âyetin hakkında mühim sualinize gayet mühim bir cevap isterken, maatteessüf şimdiki hâlet-i ruhiyem ve ahvâl-i maddiyem o cevaba müsaid değildir Yalnız sualinizin temas ettiği bir iki noktaya gayet mücmel işaret edeceğiz Şu sualinizin meâli gösteriyor ki, ehl-i ilhad tarafından tenkid suretinde mugayyebât-ı hamseden yağmurun gelmek vaktine ve rahm-i mâderdeki ceninin keyfiyetine itiraz edilmiş Demişler ki: "Rasathânelerde bir âletle yağmurun vakt-i nüzulü keşfediliyor Onu da Allah´dan başkası da biliyor Hem röntgen şuâiyle rahm-i maderdeki ceninin müzekker, müennes olduğu anlaşılıyor Demek mugayyebat-ı hamseye ıttıla´ kabildir" Elcevap: Yağmurun vakt-i nüzulü bir kaideye merbut olmadığı için, doğrudan doğruya meşiet-i hâssa-i İlâhiyye ile bağlı ve hazine-i rahmetten hususi iradeye tâbi olduğunun, bir sırr-ı hikmeti şudur ki: Kâinatta en mühim hakikat ve en kıymetdar mahiyet, nur, vücud ve hayat ve rahmettir ki, bu dört şey; perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya Kudret-i İlâhiyye ve meşiet-i hassa-i İlâhiyyeye bakar Sair masnuatta zahiri esbab; kudretin tasarrufuna perde oluyorlar Ve muttarid kanunlar ve kaideler, bir derece irade ve meşiete hicab oluyor Fakat vücud, hayat ve nur ve rahmette o perdeler konulmamış Çünki; perdelerin sırr-ı hikmeti o işte cereyan etmiyor Madem vücudda en mühim hakikat rahmet ve hayattır; yağmur, hayata menşe ve medâr-ı rahmet, belki ayn-ı rahmettir Elbette vesait perde olmıyacak Kaide ve yeknesaklık dahi, meşiet-i hassa-i İlâhiyyeyi setretmiyecek; tâ ki, her vakit herkes herşeyde şükür ve ubudiyete ve sual ve duaya mecbur olsun Eğer bir kaide dahilinde olsaydı, o kaideye güvenip şükür ve rica kapısı kapanırdı Güneşin tuluunda ne kadar menfaatler olduğu mâlumdur Halbuki muttarid bir kaideye tabi olduğundan, Güneşin çıkması için dua edilmiyor ve çıkmasına dair şükür yapılmıyor Ve ilm-i beşerî, o kaidenin yoluyla yarın Güneşin çıkacağını bildiği için, gaibden sayılmıyor Fakat yağmurun cüz´iyatı bir kaideye tâbi olmadığı için, her vakit insanlar rica ve dua ile dergâh-ı İlâhiyyeye ilticaya mecbur oluyorlar Ve ilm-i beşerî, vakt-i nüzulünü tayin edemediği için, sırf hazine-i rahmetten bir nimet-i hassa telâkki edip hakiki şükrediyorlarİşte bu âyet, bu nokta-i nazardan yağmurun vakt-i nüzulünü, Mugayyebat-ı Hamse´ye idhal ediyor Rasadhanelerdeki âletle, bir yağmurun mukaddematını hissedip vaktini tayin etmek, gaibi bilmek değil, belki gaibden çıkıp âlem-i şehadete takarrubu vaktinde bazı mukaddematına ıttıla´ suretinde bilmektir Nasıl, en hafi umur-u gaybiye vukua geldikte veyahud vukua yakın olduktan sonra hiss-i kabl-el-vukuun bir nev´iyle bilinir O, gaybı bilmek değil; belki o, mevcudu veya mukarreb-ül-vücudu bilmektir Hatta ben kendi âsâbımda bir hassasiyet cihetiyle yirmi dört saat evvel, gelecek yağmuru bazen hissediyorum Demek yağmurun mukaddematı, mebâdileri var O mebâdiler, rutubet nev´inden kendini gösteriyor, arkasından yağmurun geldiğini bildiriyor Bu hal, aynen kaide gibi, ilm-i beşerin gaibden çıkıp daha şehadete girmiyen umura vüsule bir vesile olur Fakat daha âlem-i şehadete ayak basmayan ve meşiet-i hassa ile rahmet-i hassadan çıkmıyan yağmurun vakt-i nüzulünü bilmek, ilm-i Allâm-ül-Guyub´a mahsusturKaldı İkinci Mes´ele: Röntgen şuâiyle rahm-ı mâderdeki çocuğun erkek ve dişisini bilmek ile $ âyetinin meâl-i gaybîsine münafi olamaz Çünki: Âyet yalnız zükuret ve ünuset keyfiyetine değil, belki o çocuğun acib istidad-ı hususisi ve istikbalde kesbedeceği vaziyetine medar olan mukadderat-ı hayatiyesinin mebâdileri, hatta simasındaki gayet acib olan sikke-i Samediyet muraddır ki, çocuğun o tarzda bilinmesi, ilm-i Allâm-ül-Guyub´a mahsustur Yüzbin röntgen-misal fikr-i beşerî birleşse, yine o çocuğun umum efrâd-ı beşeriyeye karşı birer alâmet-i fârikası bulunan yalnız hakiki sima-yı vechiyesini keşfedemez Nerede kaldı ki sima-yı veçhisinden yüz defa daha harika olan istidadındaki sima-yı mâneviyi keşfedebilsin Başta dedik ki: Vücud ve hayat ve rahmet, bu kâinatta en mühim hakikatlardır ve en mühim makam onlarındır İşte onun için o câmi hakikat-ı hayatiye, bütün incelikleriyle ve dekaikiyle irade-i hassaya ve rahmet-i hassaya ve meşiet-i hassaya bakmalarının bir sırrı şudur ki; hayat, bütün cihazatiyle ve cihâtiyle şükür ve ubudiyet ve tesbihin menşe´ ve medârı olduğundandır ki, irade-i hassaya hicab olan yeknesaklık ve kaidelik ve rahmet-i hassaya perde olan vesâit-i zahiriye konulmamıştır Cenab-ı Hakkın rahm-ı mâderdeki çocukların sima-yı maddî ve mânevîlerinde iki cilvesi var:Birisi : Vahdetini ve Ehadiyetini ve Samediyetini gösterir ki, o çocuk âzâ-yı esasîde ve cihazat-ı insaniyenin envâında sair insanlarla muvafık ve mutabık olduğu cihetle, Hâlık ve Sâniinin vahdetine şehadet ediyor O cenin bu lisan ile bağırıyor ki: "Bana bu sima ve âzâyı veren kim ise, bütün esasat-ı âzâda bana benzeyen bütün insanların sânii dahi O´dur Ve hem bütün zihayatın sânii O´dur"İşte rahm-i mâderdeki ceninin bu lisanı, gaybî değil, kaideye ve ıttırada ve nev´ine tâbi olduğu için mâlumdur, bilinebilir Âlem-i şehadetten âlem-i gayba girmiş bir daldır ve bir dildirİkinci Cihet : Sima-yı istidadiye-i hususiyesi ve sima-yı veçhiye-i şahsiyesi lisaniyle Sâniinin ihtiyarını, iradesini ve meşietini ve rahmet-i hassasını ve hiçbir kayd altında olmadığını, bağırıp gösteriyor Fakat bu lisan, gayb-ül-gaybdan geliyor İlm-i ezeliden başkası, kabl-el-vücud bunu göremiyor ve ihata edemiyor Rahm-i mâderde iken bu simanın binde bir cihazatı görünmekle, bilinmiyor!Elhasıl: Ceninin sima-yı istidadîsinde ve sima-yı veçhiyesinde hem delil-i vahdaniyet var, hem ihtiyar ve irade-i İlâhiyyenin hücceti vardır L)
MUGAYYEBE Gizli şey Görünmeyen ve saklı olan nesne
MUGAYYER (Gayr dan) Değiştirilmiş, başkalaştırılmış Tağyir edilmiş
MUGAYYİR Tağyir eden, değiştiren
MUGAZANE Gözün yanlarında olan büklüm
MUGAZEBE Karşılıklı olarak birbirini kızdırıp gazaba getirme
MUGAZELE (Ga, uzun okunur) Aşıkane şakalaşma, lâtifeleşme
MUGAZIB Gadap etmek, kızmak, hiddetlenmek
MUGBEÇE (C: Mugbeçegân) f Meyhaneci çırağı * Mecusi çocuğu
MUG-BEÇEGÂN (Mugbeçe C) f Mecusi çocukları * Meyhâne çırakları
MUGBER (Gubar dan) Gücenmiş, darılmış, küskün * Tozlanmış, tozlu
MUGBERR-ÜL HÂTIR Hatırı kalmış, gücenmiş
MUGBİR Gücenmiş İğbirar sahibi * Toz koparan
MUGF Uyuyan
MUGFEL (Guful den) Aldatılmış, iğfâl olunmuş Kandırılmış
MUGFİL Aldatan, iğfal eden
MUGİDD Gadap edici, kızgın, hiddetlenici
MUGÎS Yardım eden, yardıma koşan Medet edici Muin
MUGİŞŞ Birisini fenalığa bırakan, aldatan
MUG-KEDE f Meyhane * Ateşe tapanların ibadethanesi
MUGLAK (Galak den) Kapalı, kilitli * Anlaşılmaz, çapraşık söz
MUĞLAKAT (Muğlak C) Kapalı ve anlaşılması zor olan şeyler
MUĞLAKİYYET Muğlak olma hali Anlaşılmazlık
MUGLİYY Kaynamış çiçek, papatya veya ıhlamur suyu
MUGNAT İhtiyaç
MUGNÎ Def´edici, kovan * Zengin eden, müstağni kılan * Doyuran gönlünü tok eden
MUGRAK (Gark dan) Batmış veya batırılmış (suya) Gark edilmiş
MUGRE Bulanıklık
MUGREM Âşık, tutkun
MUGREMUN Ağır borca uğratılmış olanlar
MUGRİB Anka kuşu
MUGRÎL şişmiş maktul
MUGŞA (Gaşy den) Bürünmüş, örtülmüş
MUGTAB Gıybet söyleyici, gıybet eden
MUGTANEM Ganimet olarak alınmış olan, alınan
MUGTASIB Gasb eden, zorla alan
MUGTEBIT Gıbta olunmuş, hâli iyi olan kimse
MUGTEDÎ (Gıda dan) Gıda alan, gıdalanan Beslenen
MUGTELİM Hırs ve şehveti çok olan
MUGTEMİZ Gammazlıyan
MUGTENEM (Ganimet den) Ganimet olarak alınmış
MUGTENİM Ganimet olarak alan Bedava alan Ganimet bilen
MUGTERİB (Gurub dan) Batan, gurub eden * Gurub * (Gurbet den) Gurbete giden Gurbete çıkan
MUGTERİF Elini daldırarak avucuyla su alan
MUGTERİK Batan, suda boğulan, garkolan
MUGTESİL (Gusl den) Yıkanan, gusleden
MUGVE (C: Mugveyât) Canavarı düşürüp yakalamak için kazıp ağzını örttükleri kuyu
MUGZİB (Gazab dan) Gazaba getiren, kızdıran

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MUHAB Kendisinden ürkülüp korkulan
MUHABA Korku, perva, havf, çekingenlik
MUHABBET Sevgi, sevme * Sohbet Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi (Zıddı: Buğzetme ve adavettir)(Eğer denilse: Al-i Beyt´e muhabbeti, Kur´an emrediyor Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm çok teşvik etmiş O muhabbet, Şialar için belki bir özür teşkil eder Çünki ehl-i muhabbet, bir derece ehl-i sekirdir Ne için Şialar hususan Râfızîler, o muhabbetten istifade etmiyorlar; belki, işâret-i Nebeviye ile o fart-ı muhabbetten mahkûmdurlarElcevab: Muhabbet iki kısımdır:Biri : Mâna-yı harfiyle, yâni; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hesabına, Cenab-ı Hak nâmına, Hazret-i Ali ile Hasan ve Hüseyin ve Âl-i Beyt´i sevmektir Şu muhabbet Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın muhabbetini ziyadeleştirir Cenab-ı Hakk´ın muhabbetine vesile olur Şu muhabbet meşrudur, ifratı zarar vermez, tecavüz etmez, başkalarının zemmini ve adavetini iktiza etmezİkincisi : Mâna-yı ismiyle muhabbettir Yâni: Bizzat onları sever Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm´ı düşünmeden Hazret-i Ali´nin kahramanlıklarını ve kemâlini ve Hazret-i Hasan ve Hüseyin´in yüksek faziletlerini düşünüp sever Hattâ Allah´ı bilmese de, Peygamber´i tanımasa da yine onları sever Bu sevmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm´ın muhabbetine ve Cenab-ı Hakk´ın muhabbetine sebebiyet vermez; hem ifrat olsa, başkaların zemmini ve adavetini iktiza ederİşte işaret-i Nebeviye ile, Hazret-i Ali hakkında ziyade muhabbetlerinde, Hazret-i Ebu Bekir-is Sıddık ile Hazret-i Ömer´den teberri ettiklerinden hasârete düşmüşler Ve o menfi muhabbet, sebeb-i hasârettir M)
MUHABBETDARANE Muhabbete yakışır şekilde
MUHABBETKÂR Muhabbetli, sevgi gösteren
MUHABBETNAME f Sevgisini bildiren yazılı kâğıt Aşkını bildiren yazı
MUHABBETULLAH Cenab-ı Hakk´a karşı beslenen ihlâslı sevgi(Sende, senin nefsine olan şedid muhabbetin O´nun zâtına karşı muhabbet-i zâtiyedir ki, sen su-i istimal edip kendi zâtına sarfediyorsun Öyle ise, nefsindeki eneyi yırt, hüveyi göster Ve kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, O´nun esmâ ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbettir Sen su-i istimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun Çünkü yerinde sarfolunmayan bir muhabbet-i gayr-i meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir Rahman-ür-Rahim ismiyle hurilerle müzeyyen Cennet gibi senin bütün arzularına câmi´ bir meskeni, senin cismani hevesatına ihzar eden ve sair esmâsiyle senin ruhun, kalbin, sırrın, aklın ve sair letâifin arzularını tatmin edecek ebedi ihsanatını, o cennette sana müheyya eden ve her bir isminde mânevi çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbub-u Ezelinin, elbette bir zerre muhabbeti, kâinata bedel olabilir Kâinat O´nun bir cüz´i tecelli-i muhabbetine bedel olamaz S)(Velâyet yollarının ve tarikat şubelerinin en mühim esası ihlâsdır Çünkü, ihlâs ile hafi şirklerden halâs olur İhlâsı kazanmıyan, o yollarda gezemez ve o yolların en keskin kuvveti, muhabbettir Evet muhabbet; mahbubunda bahaneler aramaz ve kusurlarını görmek istemez Ve kemâline delâlet eden zayıf emâreleri, kavi hüccetler hükmünde görür Dâima mahbubuna tarafdardırİşte bu sırra binaendir ki, muhabbet ayağı ile marifetullaha teveccüh eden zâtlar şübehata ve itirâzata kulak vermezler, ucuz kurtulurlar Binler şeytan toplansa, onların mahbub-u hakikisinin kemâline işaret eden bir emareyi, onların nazarında ibtal edemez Eğer muhabbet olmazsa, o vakit kendi nefsi ve şeytanı ve harici şeytanların ettikleri itirazât içinde çok çırpınacak Kahramancasına bir metanet ve kuvvet-i imân ve dikkat-ı nazar lâzımdır ki, kendisini kurtarsınİşte bu sırra binaendir ki, umum meratib-i velâyette, mârifetullahtan gelen muhabbet, en mühim mâye ve iksirdir Fakat muhabbetin bir vartası var ki, ubudiyyetin sırrı olan niyazdan, mahviyetten, naza ve dâvaya atlar, mizansız hareket eder Mâsiva-yı İlâhiyeye teveccühü hengâmında, mâna-yı harfîden mâna-yı ismîye geçmesi ile, tiryak iken zehir olur Yâni gayrullahı sevdiği vakit Cenab-ı Hak hesabına ve onun nâmına, onun bir âyine-i esmâsı olmak ciheti ile rabt-ı kalb etmek lâzım iken; bazan o zâtı o zât hesabına kendi kemâlât-ı şahsiyesi ve cemâl-i zâtîsi nâmına düşünüp, mâna-yı ismîyle sever Allah´ı ve Peygamber´i düşünmeden yine onları sevebilir Bu muhabbet, muhabbetullaha vesile değil, perde oluyor Mâna-yı harfî ile olsa, muhabbetullaha vesile olur, belki cilvesidir denilebilir M)( $ âyetinde i´cazlı bir îcaz vardır Çünki çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir Şöyleki: Şu âyet diyor ki: "Allah´a (Celle Celâluhu) imanınız varsa elbette Allah´ı seveceksiniz Mâdem Allah´ı seversiniz, Allah´ın sevdiği tarzı yapacaksınız Ve o sevdiği tarz ise, Allah´ın sevdiği zâta benzemelisiniz Ona benzemek ise, ona ittiba etmektir Ne vakit ona ittiba etseniz Allah da sizi sevecek Zâten siz Allah´ı seversiniz, tâ ki, Allah da sizi sevsin" L)
MUHABERAT Muhabereler Haberleşmeler Haberleşme yapan dâireler
MUHABERE Haberleşme Karşılıklı birbirine haber verme
MUHABERE MEMURU Telgrafçı
MUHABİR Haber veren, haberci * Gazeteye havadis gönderen kimse
MUHACAT (Hecv den) Birbirini hicvetme Karşılıklı olarak birbirlerini yerme
MUHACAT Bilmece hususunda birbiriyle zekâ yarışına çıkma
MUHACCE (Hüccet den) İddiâ edip münakaşa ederek deliller ve hüccetler gösterme İsbatlar gösterme
MUHACCEB Perdelenmiş, tecrid edilmiş Perde ile ayrılmış
MUHACCEL Ayağı sekili, beyazlı at * Gerdeğe konulmuş
MUHACERE Birbirini men´etmek, birbirine engel olmak
MUHACCİL (Haclet den) Utandıran, tahcil eden
MUHACEMAT Hücumlar, üşüşmeler Her taraftan ve birden hücum etmeler
MUHACEME Hücum etme, saldırma
MUHACERAT Göç etmeler, hicretler Muhacirlik
MUHACERET (Hicret den) Hicret etme, göç etme, göçme
MUHACET (Hecv den) Karşılıklı olarak birbirini hicvetme, yerme
MUHACEZE Fısıldamak
MUHACİM Hücum eden, saldıran
MUHACİMÎN (Muhâcim C) Hücum edip saldıranlar, üşüşenler
MUHACİR Göç eden, bir memleketten kalkıp, başka bir yere yerleşen * Mc: Allah´ın yasak ettiğinden uzaklaşan
MUHACİRÎN Göç edenler, hicret edenler İslâmiyetin ilk zuhurunda İslâm olanlardan Mekke´den Medine´ye hicret eden sahâbeler (Bak: Ensar)
MUHADAA(T) (Had´ dan) Aldatma, hile yapma, oyun etme
MUHADAT Hediyeleşmek Karşılıklı olarak hediyeler vermek
MUHADDA´ Aldana aldana bilgi ve tecrübe sâhibi olan
MUHADDAB Boyanmış
MUHADDAR Yeşil renkle boyanmış Rengi yeşil yapılmış
MUHADDE (Hadde den) Bilenmiş * Sınırlanmış, belirlenmiş, hudutlandırılmış
MUHADDE Muhâlefet, uyuşmazlık
MUHADDEB Kamburlu, tümsekli, üstü yumru olan Dürbin camı gibi yumru olan
MUHADDED Sınırı belirtilmiş olan Sınırlanmış, tahdid edilmiş
MUHADDED Eti buruşmuş olan
MUHADDER (Muhaddere) Kapalı, örtülü * Nâmuslu müslüman kadını
MUHADDES Haber verilmiş Tahdis olunmuş, şükranla bildirlimiş Sadık-ül hads olan kimse * Her zan, tahmine feraseti isabetli olan * Nakil ve rivayet edilmiş olan
MUHADDİD Keskinleştirici, bileyici * Sınırlıyan, sınırını tâyin eden Tahdid eden Hududlandıran
MUHADDİR Şişiren, kabartan
MUHADDİR(E) Uyuşturucu ilâç
MUHADDİRAT (Muhaddire C) Uyuşturucu ilâçlar
MUHADDİS Hadis ilminin bir çok usul ve füruunu bilen zât Peygamber Efendimizin (ASM) hâl ve sözlerini bize nakleden ve hadis ilminin mütehassısı
MUHADDİSÎN Hadis ilmiyle uğraşan eskiden gelmiş büyük ve kâmil zâtlar Peygamberimizin (ASM) sözünü işiterek bildirenler (Bak: Hâfız)
MUHADDİSÎN-İ MUHADDESÛN Allah tarafından kendilerine ilham olunan muhaddisler
MUHADDİŞ Kulağı tırmalıyan Tahdiş eden
MUHADEA Aldatmak, hilecilik, oyun etmek
MUHADEME Hizmet etmek
MUHADENET Yakın ahbablık, samimiyet Dostluk
MUHADENET Barışma * Veda etme
MUHADERE Sür´at etmek
MUHADESE (Hadis den) Konuşma Birbirine hikâye söyleme
MUHADEŞE Tırmalama Sıkıntı ve zahmet verme
MUHADİ´ (Had´ dan) Aldatan, kandıran Hile eden, oyun yapan
MUHADİANE f Aldatarak, hile yaparak
MUHADİŞ Zahmet, ıztırab ve sıkıntı verici Tırmalayıcı
MUHAFAZA Zarar ve ziyandan sakınıp korumak * Himâye ve hıfzetmek Gözetlemek * Bir şeye devamlı olmak
MUHAFAZAKÂR f Koruyucu * Dinî amel ve işlere muhabbet eden Dinî inanışında sağlam olan ve değiştirmeden muhafaza eden yüksek ve sâdık insan
MUHAFAZAT Muhafızlık, koruyuculuk
MUHAFETE Söyleme, yavaş okuma
MUHAFFEF Hafiflendirilmiş, hafif edilmiş olan
MUHAFFİF (Hıffet den) Hafifleten, hafifletici
MUHAFIZ Muhafaza eden Değiştirmeyen Saklayan Koruyan Bekçi
MUHAFIZÎN (Muhafız C) Muhafızlar, bekçiler Bir yeri koruyup bekleyen kimseler
MUHAHA Kemikten çıkan nesne
MUHAK (Mahâk - Mihâk) Her arabi ayın son üç gecesi
MUHAKAT Bir kimseyi ahmak yerine koyma
MUHAKAT Müşabehet eylemek Bir kimseyi taklid etmek * Birbirine hikâye söylemek
MUHAKEMAT (Muhakeme C) Muhakemeler
MUHAKEME (C: Muhakemât) (Hüküm den) Dava için iki tarafın mahkemeye baş vurması * İki tarafın mahkemeye baş vurması * İki tarafı dinleyip hüküm vermek * Düşünmek * Zihinde inceleme yapmak * Karar vermek için iyice düşünmek
MUHAKEME-İ GIYABİYE Dâvâcılardan biri veya her ikisi de bulunmadıkları hâlde mahkemece verilen karar
MUHAKÎ Benzeyen, benzer olan
MUHAKKA Çekişme * Hak iddia etme
MUHAKKAK(A) (Hakk dan) Hakikatı ve gerçeği belli olmuş Tahkik edilmiş Doğru * Mutlaka ne olursa olsun
MUHAKKAR Hakir görülen Hakarete uğramış
MUHAKKİK Hakikatı araştırıp bulan İç yüzüne inceliyerek vakıf olan * Hakikat âlimi Hakikatlara hakkı ile vakıf ve ehl-i tahkik olan büyük İslâm âlimi
MUHAKKİKANE f Gerçeği ve hakikatı araştıran bir kimseye yakışır surette Muhakkik olan bir insana yakışacak şekilde
MUHAKKİKÎN Hakikatı bulup meydana çıkaranlar * İç yüzünü araştırıp bulan büyük İslâm âlimleri ve velileri Hakikat araştıran, hak âlimleri
MUHAKKİR Hakir gören, zelil ve hor gören
MUHAKKİRÂNE f Tahkir edercesine Hakarette bulunurcasına
MUHAL İmkânsız, vukuu mümkün olmayan Bâtıl, boş söz * Hurâfe olan nazariye
MUHAL-İ ÂDİ Herkesin anlayabileceği imkânsızlık ve muhal Az düşünenlerin de bilebileceği, mümkün olmayan iş
MUHALAA (Muhâlaat) Birbirlerinden resmen ayrılma (karı-koca)
MUHALAT (Muhal C) Mümkün olmayanlar Muhaller Muhal ve bâtıl olan şeyler
MUHALATA (Halt dan) Karışma, güzel uyuşma, anlaşma
MUHALATÂT Güzel anlaşmalar, karışmalar, uyuşmalar
MUHALE Dostluk, sadâkat
MUHALEBE Beraberce süt sağmak
MUHALEFET Kabulsüzlük Karşı durma Uyuşmazlık Zıt gitmek Zıddiyet Muvafık olmamak
MUHALEFET-ÜN Lİ-L HAVADİS Cenab-ı Hakk´ın ne zâtında ne sıfâtında (mevcud olsun, mevhum olsun, muhayyel olsun), hiç bir şeye hiç bir cihette benzememesi
MUHALESE Bir şeyi alıp kaçmak
MUHALESET (Hulus dan) Birbirlerine iyi muamele etme Birbirleriyle dostça geçinme
MUHALHİL Havayı hafifleten
MUHALİB Süt sağan * Devrin hayır ve şerli işlerini tecrübe eden
MUHALİF Uymayan Birbirine benzemiyen Birbirine zıt olan * Başka şekilde düşünen * Karşı duran
MUHALİFÎN Muhalif olanlar Muhalifler
MUHALİF Yardımcı
MUHALLA Tahliye olunmuş Boşaltılmış * Serbest bırakılmış
MUHALLA Süslenmiş Süs yapılmış
MUHALLAK Tıraş olmuş * Hacıların Mina´da tıraş oldukları yer
MUHALLASA Mevruz otu denilen bir nevi ot
MUHALLEB Nakışı ve güzelliği çok olan elbise * Cam * Aldanmış
MUHALLED (Huld dan) Ebedî Dâimî Bâki Sürekli olarak kalan
MUHALLEDAT (Muhalled C) Dâimî olarak kalacak şeyler * şâheserler
MUHALLEDÎN (Muhalled C) Sürekli ve dâimî olarak kalan şeyler
MUHALLEDÛN Bâki ve dâimî olanlar * Dâimî surette Cennet´te kalacak olanlar
MUHALLEF Bir ölünün bıraktığı mal * Geride kalan
MUHALLEFAT (Muhallefe C) Ölen bir kimsenin bıraktığı şeyler Metrukât
MUHALLEFE Ölen bir adamın dul kalan karısı
MUHALLES Kurtarılmış Tahlis olunmuş
MUHALLIK Tıraş eden * Tıraş olan
MUHALLÎ Süslendiren, yaldızlayan
MUHALLÎ Boşaltan Tahliye eden
MUHALLİD (Huld den) Ebedîleştiren Devamlı, sürekli ve ebedî kılan
MUHALLİL (Hall den) Eriten Analiz yapan, tahlil eden * Fık: Üç talakla boşanan ve iddetini bitiren bir kadınla evlenen erkek (Karıyı boşayan birinci kocaya: Muhallelün leh denir) * Tıb: Şişlere, iltihablara yarıyan ilaç
MUHALLİM Halim selim eden Yavaş kılan (Öfkeli birisini) yumuşatan
MUHALLİS (Halâs dan) Kurtaran, halâs kılan, tahlis eden
MUHALLİT (Halt dan) Karıştıran, tahlit eden
MUHALÜN ALEYH Fık: Havaleyi ödeyecek kimse Üzerine havale yapılan şahıs
MUHALÜN BİH Fık: Birine havale olunan mal
MUHALÜN LEH "Lehine gönderilen" Alacaklı olan kişi
MUHAMAT Korumak * Avukatlık etmek * Birinden birşeyi def etmek
MUHAMERE Karışmak * Gizlemek
MUHAMESE Fısıldaşma
MUHAMÎ Avukat * Himaye eden
MUHAMMAT Kızdırılmış nesne
MUHAMMED Pek çok tekrar tekrar övülmüş, medhedilmiş meâlinde bir isim olup ilk olarak Peygamberimize (ASM) verilmiştir (Allahımızın bütün insanlara son peygamberi olan Hz Muhammed (ASM) Efendimiz, Arabistan´da Mekke-i Mükerreme şehrinde milâdi 571 tarihinde dünyaya teşrif etmişlerdirFahr-i Âlem Efendimiz, Kureyş kabilesinden ve Haşim âilesindendir Muhterem pederinin adı Abdullah, dedesinin adı Abdülmuttalib, vâlidesinin adı ise Amine´dirPeygamberimizin (ASM) baba cihetinden mübarek nesebleri şöyledir Hz Muhammed İbn-i Abdullah, ibn-i Abdulmuttalib, Haşim, Abdi Menaf, Kusey, Hakim, Mürre, Keab, Lüey, Galib, Fihr, Mâlik, Nazr, Kinane, Huzeyme, Müdrike, İlyas, Mudar, Mirar, Mead, Adnan Adnan da İsmâil Aleyhisselâm´ın oğlu Kıyzar´ın neslindendir Adlarını yazdığımız bu zatlardan her birinin evlâdı birçok kabilelere ayrılmış, Mâlik´in oğlu Fihr´in evlâdından da Kureyş kabilesi teşekkül etmiştirResul-i Ekrem Efendimizin (ASM) vâlidesi cihetinde yüksek nesebleri de şöyledir: Hz Muhammed ibn-i Amine Bint-i Vehb, ibn-i Abdi Menaf, ibn-i Zühre, ibn-i HâkimPeygamber Efendimizin (ASM) babası tarafından mübârek nesebiyle anası tarafından nesebi, Mürre oğlu Hâkim´de birleşirlerPeygamber Efendimizin dedesi ve zamanında Kureyş kabilesinin reisi bulunan Abdülmuttalib, Kâbe-i Muazzama´nın mütevellisiydi Ebu Tâlib, Ebu Leheb, Hâris, Zübeyr, Hamza, Abbas, Abdullah vs adında onüç oğlu vardı Fakat bunların içinde en fazla Abdullah´ı severdi Çünki onda başka bir güzellik, başka bir nuraniyet vardı Abdülmuttalib, bu sevgili oğluna Benî Zühre reisi Vehb´in kızı Amine´yi nikâhla aldı Abdullah Hazretleri, Peygamber Efendimiz doğmadan iki ay evvel bir ticaret kafilesiyle Medine-i Münevvere´ye gidip orada vefat etti ki, daha yirmibeş yaşında bulunuyordu Bu cihetle Fahr-i Âlem Efendimiz (ASM) yetim kaldıPeygamber Efendimizin çocukluk devresi pek kudsi bir halde geçmiştir Daha doğar doğmaz bir takım hârikalar meydana gelmiştir (Bak: Delâil-i Nübüvvet) Süt anası, Beni Sa´d kabilesinden Haris´in refikası Halime idi Dört sene onun yanında kaldı Annesi Hz Amine ile birlikte Medine-i Münevvere´ye dayı-zâdeleri bulunan Neccar oğullarını ziyarete gittiler Sonra Mekke-i Mükerreme´ye dönerlerken Hz Amine, Ebva denilen yerde daha yirmi yaşında olduğu halde vefat etti Altı yaşında öksüz kalan Peygamberimizi, Ümmieymen adındaki dadısı alıp, Mekke-i Mükerreme´ye getirip dedesi Hz Abdülmuttalib´e teslim etti İki sene sonra da dedesi vefat edince amcası Ebu Tâlib´in yanında kaldıPeygamber Efendimiz gençliğinde Kureyş kabilesi arasında büyük bir şeref ve şânı haiz bulunuyordu Kendisine "Muhammed-ül Emin" deniliyordu Yirmibeş yaşında iken, pek yüksek bir ruha sahib, pek şerefli bir hânedana mensub olan ve daha genç iken dul kalmış olup çok zengin olan Huveylid kızı Hatice ile evlendi Peygamber Efendimiz, tam kırk yaşlarına girince Peygamberlik şerefine nâil oldu Kendisine peygamberlik verilince ilk evvel çevresinde bulunan kişileri hususi surette İslâm dinine dâvet etmişti Bu dâveti ilk önce Hz Hatice vâlidemiz kabul etti Sonra Kureyşin büyüklerinden olan Hz Ebubekir-is sıddık ile Peygamberimizin âzatlısı olan Zeyd ibn-i Harise ve peygamberimizin amcası Ebu Tâlib´in oğlu olup, henüz dokuz-on yaşlarında olan Hz Ali kabul ettiler Bir müddet sonra da Hz Ebubekir´in vasıtasıyla Osman bin Affan, Abdurrahman ibn-i Avf, Sa´d ibn-i Ebu Vakkas, Zübeyr ibn-ül Avvam, Talha-t-übnü Ubeydullah Hazretleri İslâmiyetle müşerref oldularBi´setin ondördüncü senesinde Mekke´deki müslümanlar, Medine-i Münevvere´ye hicret ettiler Peşinden de Peygamberimiz Hz Ebubekir ile birlikte hicret etti (Bak: Hicret)Peygamberimiz (ASM) hicretin onbirinci senesinin Rebiülevvel ayının onikisinde pazartesi günü Medine-i Münevvere´de hücre-i saadetinde vefat etti) (Bİİ)(Şu kâinatın Sâhib ve Mutasarrıfı, elbette bilerek yapıyor ve hikmetle tasarruf ediyor Ve her tarafı görerek tedvir ediyor Ve her şeyi bilerek, görerek terbiye ediyor ve her şeyde görünen hikmetleri, gayeleri, faydaları irade ederek tedvir ediyor Mâdem yapan bilir; elbette bilen konuşur Mâdem konuşacak, elbette zişuur ve zifikir ve konuşmasını bilenlere konuşacak Mâdem zifikirle konuşacak; elbette zişuurun içinde en cem´iyetli ve şuuru külli olan insan nev´i ile konuşacaktır Mâdem insan nev´i ile konuşacak, elbette insanlar içinde kabil-i hitab ve mükemmel insan olanlarla konuşacak Mâdem en mükemmel ve istidâdı en yüksek ve ahlâkı ulvi ve nev´-i beşere muktedâ olacak olanlarla konuşacaktır Elbette, dost ve düşmanın ittifakı ile, en yüksek isti´datta ve en âli ahlâkta ve nev-i beşerin humsu ona iktida etmiş ve nısf-ı arz onun hükm-ü mânevîsi altına girmiş ve istikbal onun getirdiği nurun ziyası ile bin üçyüz sene ışıklanmış; ve beşerin nuranî kısmı ve ehl-i imanı mütemadiyen günde beş defa onunla tecdid-i biat edip, ona dua-i rahmet ve saadet edip, ona medh ve muhabbet etmiş olan Muhammed (ASM) ile konuşacak ve konuşmuş ve Resul yapacak ve yapmış; ve sair nev-i beşere rehber yapacak ve yapmıştır M) (Bak: Fahr-i Kâinat ve Resulullah ve Mefhar-ı mevcudat)(Zât-ı Zülcelâl (CC) demiş: $ Bütün ümmet, hattâ düşmanları da dahil olduğu halde icma etmişler ki, bütün ahlâk-ı haseneye câmi´dirNübüvvetten evvel ondaki ahlâk-ı hamidenin kemâline tercüman olan Muhammed´ül Emin ünvaniyle iştihar etmişlerHazret-i Aişe (RA) her vakit derdi: $ Demek Kur´an tazammun ettiği bütün ahlâk-ı haseneye câmi idi İşte o Zât-ı Kerimde icma-ı ümmetle tevatür-ü mânevî-i kat´îyle sabittir ki; insanların sîreten, sureten en cemili ve en halimi ve en sâbiri ve en şâkiri ve en zâhidi ve en mütevazii ve en afifi ve en cevâdı ve en kerimi ve en rahimi ve en âdili, herkesten ziyade mürüvvet, vakar, afv, sıhhat-ı fehim, şefkat gibi ne kadar secâya-yı âliyye varsa en mükemmel bir fihriste-i nuranîsidir Bunların içindeki nokta-i i´caz şudur ki: Ahlâk-ı hasene çendan birbirine mübayin değil, fakat derece-i kemâlde birbirine müzaheme eder Biri galebe çalsa öteki zayıflaşır Meselâ: Kemâl-i hilm ile kemâl-i şecaat, hem kemal-i tevazu ile kemal-i şehamet, hem kemal-i merhamet ve mürüvvet, hem tam iktisat ve itidal ile tamam-ı kerem ve sehavet, hem gayet vakar ile nihayet haya, hem gâyet şefkat ile nihayet Elbuğzu fillah, hem gayet afv ile nihayet izzet-i nefs, hem gayet tevekkül ile nihayet içtihad gibi mecâmi-i ahlâk-ı mütezahime birden derece-i âliyyede bir zâtta içtimâı müzayakasız inkişafları mu´cizelerin mu´cizesidir Bediüzzaman)
MUHAMMED SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 47 Suresi olup Kıtal Suresi de denir Medine-i Münevvere´de nâzil olmuştur
MUHAMMEDÎ Hz Muhammed´e (ASM) mensub olan Müslüman (Ecnebi dillerinde geçen bu mânadaki tabirlere göre Muhammedî, Muhammedîlik: Müslüman ve Müslümanlık mânasına gelmektedir)
MUHAMMEDİYYUN Müslümanlar Hz Muhammed´in (ASM) ümmetinden olanlar
MUHAMMEN (Hamn den) Tahmin edilen Ortalama olarak bir değer kabul edilen Sanılan
MUHAMMER (Hamr dan) Mayalanmmış, ekşiyip kabarmış * Yoğurulmuş
MUHAMMER (Himâr dan) Kendine eşek denilmiş Eşeğe benzetilmiş Tahmir olunmuş
MUHAMMERE Başı beyaz, cesedi siyah olan koyun * Örtülmüş nesne
MUHAMMES Ateş üzerinde kızdırılıp kurutulmuş (Kavrulmuş kahve gibi)
MUHAMMES Beşli Beş katlı Tahmis edilmiş * Edb: Her bendi beş mısrâlı olan manzume * Birbiri ardından gelen ve kapalı olarak uç uca eklenmiş beş kenarın meydana getirebileceği çeşitli şekillerden her biri Beşgen
MUHAMMES-İ MUNTAZAM Geo: Düzgün beşgen
MUHAMMEZ (Hamz dan) Oksitlenmiş, paslanmış
MUHAMMIS Mısır, kahve gibi şeyleri kavuran veya kavurarak satan kimse * Tava
MUHAMMİN Tahmin eden, sanan, karar veren, değer biçen kimse Eksper
MUHAMMİR (Hamr dan) Tahmir eden Mayalayan Ekşitip kabartan Yoğuran
MUHAMMİR Kızdırıcı ilâç
MUHAN Kendine ihanet olunmuş * Alçak kimse
MUHANNA Çarpık, bükük, eğri * Kınalanmış
MUHANNES Kadınlaşmış erkek Alçak tabiatlı * Korkak Nâmerd Kalleş
MUHANNET Mumyalanmış, tahnit edilmiş
MUHANNİT Mumyalayan, tahnit eden
MUHAREBAT (Muhârebe C) (Harb den) Harpler, muhârebeler Harbetmeler, savaşmalar
MUHAREBE (C: Muharebât) Harbetmek Karşılıklı cenk Cidal
MUHARECE Parmaklarıyla hesap edip taksim etmek
MUHAREDE Men´etmek, engel olmak
MUHAREF Fakir
MUHARESE(T) (Hirâset den) Muhâfaza, koruma
MUHAREŞE Kışkırtma, halkı birbirine düşürme
MUHAREZE Saklamak
MUHARİB Harbeden Cenkci Cengâver * Cesur Atılgan Kahraman * İyi harbeden Harb usullerini iyi bilen
MUHARİBEYN İki savaşçı, iki cengâver, iki muhârib
MUHARRAK (Harik den) Yakışmış, yanmış Tahrik olunmuş
MUHARRECE Boynunda tasması olan köpek
MUHARREF (Harf den) Tahrif edilmiş Değiştirilmiş kalem karıştırılmış Bozuk İfsâd ederek tahrib edilmiş
MUHARREFAT (Muharref C) Tahrif edilmiş ve değiştirilmiş şeyler
MUHARREM Arabi ayların başı, birincisi * Haram edilmiş olan * Bu muharrem ayında Müslümanlıktan evvel Arablar arasında muharebe yasaktı Bundan dolayı bu isim verilmiştir * Haram kılınmış, tahrim olunmuş (Bak: Eşhür-ü hurum)
MUHARREMÂT Haramlar Haram edilen şeyler Dinimizce helâl olmayan şeyler
MUHARRER Tahrir olunmuş * Yazılmış Yazılı(Muharrer : İyice azadlanmış, tam hürriyetine kavuşturulmuş demektir ki; ibadette muhlis veya mâbed hâdimi yahut da dünyadan azade mânalarıyla da tefsir edilmiştir ET)
MUHARRERÂT Yazılı şeyler Yazılmış kâğıtlar Mektuplar
MUHARRERÂT-I RESMİYE Resmi mektublar veya yazılar
MUHARRİB Tahrib eden Harâb eden Yıkan Bozan Perişan eden
MUHARRİBÎN (Muharrib C) Yıkıp yok edenler Harab edenler
MUHARRİC (Bak: Tahric)
MUHARRİF Tahrif eden Bozan Silen Hilecilik yapan
MUHARRİK (Hark dan) Tahrik eden, çok yakan * Çok susatan, çok harâret veren * Yakıp yıkan
MUHARRİK Harekete getiren Hareket veren Tahrik eden Teşvik eden Ayaklandıran
MUHARRİKE Hareket veren duygu
MUHARRİR Yazan Tahrir eden Kâtib Kitab te´lif eden Gazetede yazı yazan
MUHARRİRÎN (Muharrir C) Muharirler, yazarlar Eser sâhipleri, müellifler
MUHARRİS Hırslandıran Tamah ve hırsı artıran
MUHARRİSÂNE f Hırslandırırcasına
MUHARRİŞ Tırmalayan, azdıran, tahriş eden
MUHARRİT İshâl verici bir ilâç
MUHARRİZ Kışkırtan Teşvik ve tahriz eden
MUHASAMA (Muhasamet) (C: Muhâsamât) Muhalefet İki taraf arasındaki düşmanlık Birbiri ile çekişmek Birbirine husumet etmek
MUHASAMAT (Muhasama C) Düşmanlık İki taraf arasındaki husumet
MUHASAMET (Bak: Muhasama)
MUHASARA Etraftan çevirmek Kuşatmak Düşmanı etraftan sarmak Abluka etmek
MUHASARA Bir kişinin, diğer kimsenin elini tutup yürümesi veya ellerini birbirinin kuşağına sokup yürümeleri
MUHASEBAT (Muhasebe C) Hesap işleri, hesap görme işleri Hesap dâireleri
MUHASEBE Hesablaşmak Hesab görmek Hesab işi ile uğraşmak Hesab işini gören resmi makam
MUHASEDE (Hased den) Birbirini çekememe, hased etme, kıskanma
MUHASIM Düşmanlık eden Düşman olan taraflardan biri Hasım olan Birbirini dâva edenlerden her biri Karşı tarafı tutan
MUHASIMEYN Bir dâvâ veya çekişmede birbirine karşı olan iki kimse
MUHASIMÎN (Muhasım C) Düşmanlar, muhasımlar
MUHASIR (C: Muhasırîn- Muhasırûn) (Hasr dan) Etrafının kuşatıp saran Muhasara eden
MUHASIRÎN (Muhâsır C) Muhasara edenler, etrafını kuşatanlar
MUHASIRÛN (Muhasırîn) Düşmanı etraftan kuşatanlar Muhasara edenler
MUHASİB Hesab eden Hesap işi ile uğraşan Muhasib
MUHASSAL Netice Husule gelen Tahsil olunan Hâsıl olmuş bulunan Toplanılmış, cem´olunmuş Hülâsa Sözün kısası
MUHASSAL-İ KELÂM Sözün kısası
MUHASSALA (Husul den) Elde edilen netice, hâsıl olan sonuç * Fiz: Bileşke
MUHASSAN (Hısn dan) Kuvvetlendirilmiş, istihkâmlandırılmış
MUHASSAS Birine âid kılınmış Tahsis edilmiş Has kılınmış Ayrılmış Tâyin edilmiş
MUHASSASAT (Muhassas C) Devlet bütçesinden, devlet dâireleri için ayrılan para * Bir kimseye verilmiş olan maaş veya tayın
MUHASSENAT (Muhassene C) Üstünlük sebepleri * Güzel, hayırlı ve faydalı işler
MUHASSER Hasret kalmış, tahsir olunmuş
MUHASSIL Husule getiren Hâsıl eden Meydana getiren
MUHASSIN Kale gibi mahfuz ve sağlam kalan ve kendini haramdan koruyan (Bak: Muhsın)
MUHASSIR Hasrette bırakan * Mina ile Arafat arasında Muhassir vadisi Ebrehe´yi mağlub eden Ebabil kuşlarının taş yağdırdıkları mevki
MUHASSİL Sütü çok emdiğinden hasta olan çocuk
MUHASSİN (Hasen den) Güzelleştiren, güzellik veren
MUHASSİR (C: Muhassirîn) (Hasar dan) Zarara uğratan Hasar ve ziyan verdiren
MUHASSİRÎN (Muhassir C) Zarar ve ziyan verdirenler Hasara uğratanlar
MUHASSİS Tahsis eden Has kılan Hususileştiren
MUHAŞ Yanmış nesne
MUHAŞŞA Hâşiye yazılmış Tahşiye olunmuş
MUHAŞŞEM Sarhoş, mest
MUHAŞŞİ Hâşiye yazan Hâşiyeliyen
MUHAŞŞİ´ Kibirli bir kimsenin kibir ve gururunu kıran
MUHAŞŞÎ (Haşyet den) Korkutan, ürküten
MUHAŞŞİD Tahşideden Bir yere toplayan
MUHAŞŞİM Keskinliği dolayısıyla sarhoş edici şey
MUHAŞŞİN Öfkelendiren, kızdıran Gücendiren
MUHAT İhâta olunmuş Etrafı çevrilmiş Etrafı kuşatılan Bir şey içinde bulunan
MUHAT Burundan akan sümük * Sümük gibi ve yapışkan cisim
MUHATAB Söyleyeni dinleyen Kendisine hitab edilen * Gr: İkinci şahıs
MUHATABA Birbirine söz söyleme, hitabetme * Mc: Çekişme
MUHATABAT (Muhâtaba C) Konuşmalar
MUHATAB İTTİHAZ ETMEK Karşısındakilerini dinleyen * Dinleyici kabul edip, sözünü dinliyor bilmek * Konuşmaya lâyık görmek
MUHATARA Tehlike Korkulacak hâle tutulmak * Zarar Ziyan Korku * Tehlike ve zarar ihtimali olan
MUHATARA-İ İZMİHLÂL Dağılma tehlikesi
MUHATARAT (Muhatara C) Zararlar, ziyanlar, hasarlar * Korkular Tehlikeler
MUHATIB (Hutbe den) Birine söz söyliyen Hitâbeden
MUHATTAT (Hatt dan) Çizilmiş, resmi yapılmış
MUHATTATA İstasyon
MUHATTIT (Hatt dan) Çizen, resmini yapan
MUHAVELE İsteme, taleb etme Bir şeyi yapmaya girişme
MUHAVERAT (Muhavere C) Konuşmalar Muhâvereler Karşılıklı görüşüp konuşmalar
MUHAVERE (C: Muhaverat) Konuşma Görüşerek konuşma
MUHAVEZE Muhalefet, uyuşmazlık
MUHAVVEF Korkulu Korkutulmuş
MUHAVVEL Hâvâle edilmiş Ismarlanmış Tebdil ve tağyir edilmiş Değiştirilmiş Bırakılmış
MUHAVVEN Hâinleşen Tahvin edilen
MUHAVVET Etrafına sur ve duvar çekilmiş yer
MUHAVVIT Duvar çeken, tahvit eden
MUHAVVİC Muhtaç edici
MUHAVVİF Korkutan Korkutucu
MUHAVVİFÂNE f Dehşetlice Korkutucu bir vaziyette Korkutmak suretiyle
MUHAVVİL Başka hâle koyan Değiştiren Tahvil eden
MUHAVVİL-ÜL HAVLİ VE-L AHVÂL Havli, kuvveti ve hâlleri değiştiren, başka şekle sokan Cenâb-ı Hak (CC)
MUHAVVİLE (Havl den) Fiz: Elektrik cereyanını, akımını başka hâle koyan Transformatör
MUHAYA Bölünemiyen bir şeyi nöbetleşe ve sıra ile kullanma
MUHAYEE Pay edilmesi ve bölünmesi mümkün olmayan bir şeyi sıra ile nöbetleşe kullanma
MUHAYENE Belirli bir zaman için kiralama
MUHAYYA Yüz, vech
MUHAYYEB Yoksun bırakılmış, mahrum kılınmış
MUHAYYEBEN Mahrum ederek Yoksun bırakarak
MUHAYYEL Tahayyül edilmiş Hayâl olarak düşünülmüş Zihinde tasarlanmış
MUHAYYELAT (Muhayyele C) Hayâl edilmiş olan şeyler Muhayyel olan şeyler
MUHAYYEM (Hayme den) Çadırı kurulmuş ordugâh * Kurulmuş çadır * Çadırda yatan insan Kamp yeri
MUHAYYEMGÂH f Ordu çadırlarının kurulduğu yer Ordugâh
MUHAYYER (Hayr dan) Seçilmesi serbest olan Seçmece Beğenmece
MUHAYYİB Yoksun bırakan, mahrum kılan
MUHAYYİBÂNE f Mahrum ve yoksun bırakırcasına
MUHAYYİL Tahayyül eden Hayal kuran Zihinde olmayacak şeyleri düşünen
MUHAYYİLE Kuvve-i hayâliye Hayâl kurma merkezi Zihinde bulunan hayal kuvveti
MUHAYYİR Hayret veren Hayrette bırakan Şaşkınlık veren
MUHAYYİR-ÜL UKUL Akıllara hayret veren Akılları şaşırtan, akılları durduran
MUHAYYİR İlmî şeyler arasında seçim yaparak beğenmeyi serbest eden Muhayyer kılan
MUHAZAH Mukabele olmak, karşılık olmak
MUHAZANE Çocuklara şaşırtıp sevindirecek şeyler söylemek
MUHAZARA Yemiş olmadan henüz ham iken satmak
MUHAZARA (C: Muhazarât) (Huzur dan) Hatırda tutulan şeyler * Tarihi ve edebi fıkra ve hikâyeler anlatma * Konferans verme
MUHAZARÂT (Muhazara C) Akılda tutulan faydalı bilgiler veya hikâyeler
MUHAZAT Aynı hizâda bulunmak, karşı durmak, karşı olmak
MUHAZAT-I NİSA Fık: Kadınlarla erkeklerin namazda aynı hizada aynı safta beraber durmaları (ki, bazı şartlar müvacehesinde namazı ifsad eden bir haldir)
MUHAZAT Yüz yüze gelme, karşılaşma
MUHAZELE Hakirlik, aşağılık, rezillik
MUHAZERE Birbirini korkutmak * İhtiraz etmek * Uyanık olmak
MUHAZÎ (Hiza dan) Birbirinin karşısında ve bir hizada bulunan Paralel
MUHAZREB Katı bükülmüş ip
MUHAZZA Birbirini tahrik edip bir işe kandırmak
MUHAZZAB Boyanmış, tahzib olunmuş
MUHAZZAR Yeşile boyanmış Yeşil renk ile renklendirilmiş
MUHAZZİ´ Saman ve ot kesmekte kullanılan bir çeşit ziraat makinesi
MUHAZZİL Alçaklık ve bayağılık içinde bırakan Tahzil eden
MUHAZZİLÂNE f Alçaklık ve bayağılıkla
MUHAZZİL Korkutucu
MUHAZZİR Tahzir eden Sakındıran Çekindiren
MUHBİR Haber veren Haberci Haber toplayan * Birisinin fenâlığını alâkadar makama haber veren Jurnalcı
MUHBİR-İ SÂDIK Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) bir ismi Diğer Peygamberlere de denebilir Çünkü hepsi sâdık, sağlam, doğru haberleri insanlara ulaştırmışlar, kendilerine bildirilenleri aynen bildirmişler, insanları doğruluğa, felâha, hakka, hakikata, imana dâvet etmişlerdir
MUHBİT Alçak gönüllü, mütevazi Mütezellil
MUHCEN Kısa boylu ve suyu az olan bir bitki çeşidi
MUHDA´ (MIHDA´) Kiler
MUHDAR (Muhzar) Hazırlanmış * Amellerinin sâhifelerini müşâhede etmiş olarak
MUHDEC İçine esvap koydukları küçük ev, kiler * Azâsı noksan olan
MUHDES İhdas edilmiş Sonradan meydana gelmiş, eskiden olmayan * İlm-i Hâlde: Şer´î temizliği gitmiş, abdest veya guslü lâzım gelmiş olan
MUHDÎ (Bak: Mühdi)
MUHDİS Hâdiseye sebeb olan İhdas eden Yeni bir şey ortaya çıkaran
MUHEYH Beyincik
MUHFES Seri, hızlı
MUHH (C: Mihâh) İlik * Beyin * Cevher, madde
MUHH Yumurtanın sarısı * Eskiyip köhne olmak
MUHIKK (Muhik) Haklı Hakkı yerine getiren Haklı olan
MUHIKKANE f Haklı olarak Haklı olmak suretiyle İhkak-ı hak etmek suretiyle
MUHİBB Seven Muhabbet eden Dost Hayrı isteyen
MUHİBBAN f (Muhibbin) Dostlar Muhabbet edenler Sevilenler Sevgi besleyenler Bir kimsenin taraflıları
MUHİBBANE f Severek Dostça Dosta yakışır surette
MUHİBBE Kadın sevgili Kadın dost
MUHİBBÎ Muhibb ile alâkalı * Kanuni´nin nazımda kullandığı mahlâs
MUHÎF (Muhife) Korkunç Korkutucu
MUHÎL İhâle eden Havâle eden * Fık: Borcunu başkası ödemesi için havâle eden kimse Başkasının borcuna nakleden
MUHÎLÎ Hilekârlık Sahtekârlık Hile
MUHİLL (Halel den) İhlâl eden Bozan Sakatlayan Karıştıran
MUHİLL-İ ÂSÂYİŞ Asâyişi ihlâl eden Güvenliği bozan
MUHİLL-İ NÂMUS Nâmusa zarar veren, nâmusa dokunan
MUHİN Zayıflatan, hor ve hakir eden İhanet eden
MUHÎS Zindan
MUHİSS (Hiss den) Hissettiren, duyuran
MUHİŞ Korkutan, korku veren
MUHİT İhata eden Etrafını kuşatan, çeviren * Etraf Çevre * Büyük deniz Okyanus * Mc: Büyük âlim
MUHİT-İ ARZ Dünyanın çevresi
MUHİT-İ DÂİRE Mat: Daire çevresi Çember
MUHİT-İ NİGÂH Göz çevresi
MUHİTAT (Muhit C) Çevreler, muhitler
MUHKEM Sağlam Metin Sıkı sıkıya Kuvvetli Tahkim edilmiş Sağlamlaştırılmış * Fık: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz İhtimalli olmayan söz
MUHKEMAT Muhkem olanlar Sağlam ve kuvvetli olanlar * İçinde hüküm bulunan ve mânası açık olanlar
MUHKEMAT-I KUR´ANİYYE Mânası açık ve te´vile ihtiyacı olmayan âyetler Başka bir mânaya ihtimali olmayıp sarih emir ve nehiyleri müştemil olan âyetler Bu âyetler mensuh veya anlaşılmayan şekilde müteşabih ve muhtemel olmayıp muhkem ve mübeyyin olmakla aslâ te´vile muhtaç olmazlar Bâzı şeylerin haram olması veya enbiya kıssaları (Ekasis-i enbiya) gibi
MUHKEM KAZİYE Huk: Kat´i ve sağlam bozulmaz hüküm Mahkemenin en sonunda vermiş olduğu kararlar Temyiz mahkemesince tetkik ve tasdik edildikten sonra veyahut temyiz müddeti geçen bir mahkeme kararının, mevzuunu teşkil eden hâdise hakkında, kat´i bir karine ve delil ve kanunen değişmez bir hüküm olarak kabul edilmesi (Bak: Kaziye-i muhkeme)
MUHKİM Kuvvetleştiren, sağlam kılan, ihkâm eden
MUHLA Ot biçecek âlet, orak * Nalbantların tırnak yonacak âleti
MUHLED Saçı ve sakalı geç ağaran kişi
MUHLES İhlâsı dâimi olan Devâmlı hâlis olan
MUHLES Orta yaşlı kimse
MUHLEVLAK Düz kaypak nesne
MUHLİK (Bak: Mühlik)
MUHLİS Saç ve sakalına kır düşmüş olan kimse
MUHLİS Hâlis olan İhlâsı kazanmak için gayret gösteren, samimi ve itikadı doğru olan Her hâli içten ve riyâsız olan Katıksız
MUHLİSÂNE f Hâlisâne Samimi olarak Dostlukla Riyâsızlıkla
MUHLİSEN Hâlis olarak Muhlis olarak
MUHMEL Tüylü ve saçaklı nesne
MUHMİD Ateşin alevini bastıran
MUHNAK (C: Mehânik) Zayıflamış davar
MUHNİK (Hank dan) Boğucu, boğan
MUHNİS Birine verdiği sözü geri alan
MUHNİS Yumuşak kimse; yâni şiddeti ve katılığı olmayan Mülâyim
MUHRAZA (C: Mehârız) Çöğen koyacak kap
MUHREC (Huruc dan) Dışarı çıkarılmış, ihrâc olunmuş * Bir şeyin sureti çıkarılmış
MUHRENBIK Başını eğip tınmayan, sükut eden, susan ve fırsat bulduğu gibi fevri söyleyen kimse
MUHRENŞİM Azametli, kibirli kimse * Zayıf ve rengi değişmiş kişi
MUHRENZİM Gadaplı, hışımlı, kızgın
MUHREZ Kazanılmış, elde edilmiş * Sudaki balık, av hayvanları vs gibi, kimsenin malı olmayıp herkesçe faydalanılan bir şeyin ele geçirilmesi
MUHRİB Harp gemisi Torpidoları avlayan ve hızla giden bir nevi harp gemisi
MUHRİB Tahribeden Yıkan Muharrib Harâb eden
MUHRİBÎN (Muhrib C) Muhribler Yıkıp yok edenler Harâb edenler
MUHRİCE Çıkrıkçı
MUHRİK Yakan Yakıcı * Çok acıtan İhrak eden
MUHRİK-DEM f Nefesi yakıcı olan Âşık
MUHRİZ (İhraz dan) Elde eden, kendi payına alan, kazanan
MUHSAN Fık: Akıl Büluğ İslâmiyet Hürriyet Nikâh-ı sahih ile teehhül vasıflarını câmi olan kimse
MUHSANAT (Muhsana C) Muhsan olan kadınlar
MUHSANE Muhsan olan kadın Temiz ve namuslu kadın
MUHSAR (Bak: İhsar)
MUHSIN Kale gibi mahfuz ve sağlam olan Kendini haramdan saklayan
MUHSÎ Sayı sayan
MUHSİN İhsan eden, iyilik eden Kerim Cömert * Allah´ı görür gibi O´na ibadet eden
MUHSİNÎN (Muhsin C) Muhsinler
MUHTAC İhtiyacı olan Akşam evinde yiyeceğini bulamayacak derecede fakir olan Bir şey kendine lâzım olan kimse Bir eksiğini tamamlamak isteyen Fakir
MUHTAC-I TA´RİF Tarif edip anlatmağa muhtaç
MUHTACÎN (Muhtac C) Muhtaç kimseler İhtiyaç sâhibleri Fakirler, yoksullar
MUHTACİYET İhtiyaç sahibi olmak Muhtaçlık, fakirlik, sefalet, yoksulluk
MUHTAL (Hile den) Hilekâr, dalavereci, hileci
MUHTAL Mütekebbir Kibirli
MUHTALE Hileci ve dalavereci kadın
MUHTAN Kendisine hıyanet edilen kimse * Hâin Hıyanet eden
MUHTAR İhtiyar eden Seçilmiş olan * Hareketinde serbest olan İstediğini yapmakta serbest olan Hür * Köyde veya şehrin mahallesinde seçimle o semtin idâre ve hükümet işlerini üzerine alan kimse * Peygamberimiz Hz Muhammed´in (ASM) bir ism-i şerifi
MUHTARİYET Muhtarlık Kendi kendine hareket edebilme İhtiyar ve iradesi kendi elinde olma
MUHTASAR Az Kısa Uzun olmayan * Tekellüfsüz * İhtisar edilmiş Kısaltılmış
MUHTASARAN Kısa olarak Muhtasar olarak Kısaltılmış tarzda
MUHTASID (Hasad dan) Ekinci, çiftçi İhtisâd eden, ekin biçen
MUHTASIM Düşmanlık yapan Adavet eden Husumet eden
MUHTASIRA Kısaltma Hülâsa
MUHTASS (C: Muhtassin) (Husus dan) Bir şeye veya bir kimseye ait olan
MUHTASSAN Ençok, bilhassa Daha ziyâde
MUHTASSÎN (Muhtass C) (Husus dan) Bir şeye mahsus olanlar, bir kimseye ait olan şeyler
MUHTATİB Nikâhla isteyen
MUHTATİF Göz kamaştıran * Kapıp götüren
MUHTAZAR Hazırlanmış * Ölüme hazır
MUHTAZI´ Boyun eğen Tevâzu yapan Alçak gönüllülük gösteren
MUHTAZIÂNE f Alçak gönüllülükle Tevâzu ve mahviyetle Boyun eğerek
MUHTAZIB Renklenen, boyanan
MUHTAZIR Can çekişen
MUHTAZIRANE Can çekişiyormuşcasına
MUHTEBA Dizlerini yere dikip ellerini dizlerine kavuşturup oturan; dizlerini iple bağlayıp oturan kimse
MUHTEBER Tecrübe ve imtihan eden, deneyen
MUHTEBES (Habsden) Hapsedilmiş
MUHTEBIT Gece vakti dilenen
MUHTEBİL Delirmiş olan
MUHTEBİR Yoklayan, deneyen, tecrübe eden * Sağlam haberi olan İyice bilen
MUHTEBİRÂNE f Yoklar ve denercesine Tecrübe eder tarzda
MUHTEBİS Zorla alan
MUHTECİB Hicablanmış Perdeli Örtülü Örtülmüş Saklanan Gizlenen
MUHTED (Hadd dan) Hiddetlenmiş, kızmış * Keskin Keskinleşmiş
MUHTEDİ´ Hilekâr Dolandırıcı
MUHTEDİÂNE f Hile ve dalaverecilikle
MUHTEFÎ Gizlenen Saklı, gizli * İftira eden
MUHTEFİD Seri kesici olan
MUHTEKİR Hakir ve hor gören Aşağı ve adi kabul eden İhtikar eden
MUHTEKİR İhtikâr yapan Vurguncu, ihtiyaç mallarını kıymeti artsın da satayım diye saklayan Halkın zararına çalışarak malı saklayan (Bak: İhtikâr)
MUHTEKİRÂNE f Vurgunculukla, ihtikârcılıkla
MUHTEKİR Yardımcı
MUHTEKİRÎN (Muhtekir C) İhtikâr edenler Vurguncular
MUHTELEF Uyuşmamış Birbirine uymamış İhtilâf olunmuş
MUHTELEF-ÜN FİH Hakkında ihtilâf olunan mes´ele
MUHTELİ´ Kocasından boşanan kadın İhtilâ eden kadın
MUHTELİB Hilekâr, aldatıcı, hile yapan, dalavereci
MUHTELİC (Halecân dan) (Kendi elinde olmıyarak) titreyen
MUHTELİF(E) Çeşitli Bir türlü olmayan Birbirine uymayan
MUHTELİF-ÜL CİNS Çeşit çeşit cinste Muhtelif cinste
MUHTELİK Tıraş eden
MUHTELİK Yalancı Yalan uyduran
MUHTELİM İhtilâm olmuş
MUHTELİS Beylik maldan çalan Çalıp çırpan
MUHTELİSÂNE f Çalarcasına Çalıp çırparcasına
MUHTELİT Karışmış Karışık Karma
MUHTELL Bozuk Berbâd Karışmış İşgal ve ihlâl edilmiş * İntizamsız Nizamsız olmuş * Fakir kimse * Çok susuz kalmış olan
MUHTELL-ÜS SIHHA Sıhhati bozulmuş
MUHTEMEL (Haml den) Olabilir Mümkün Ümid edilir Kabil Me´mul
MUHTEMEL-ÜZ ZIDDEYN Edb: Birbirine zıt ve iki mânâya da gelebilen ifadelere denir
MUHTEMELAT (Muhtemel C) Olabilir ve umulur şeyler İhtimâl dahilindeki şeyler
MUHTEMER Mayalandıran Ekşiyip kabartan
MUHTEMÎ Perhiz yapan İhtima eden
MUHTEMİR (Hamr dan) Mayalanan Mayalanarak ekşiyip kabaran * Örtü ile örtünen Yaşmaklanan
MUHTENİK (Hank dan) Nefes alamayıp boğulan Boğuk Boğulmuş
MUHTER Yol, tarik
MUHTERA´ İcad edilmiş İhtira´ olunmuş Uydurulmuş
MUHTERAAT Yeni icad edilmişler Yeniden meydana çıkarılmış olanlar İhtira´ olunmuşlar
MUHTEREM Hürmet görmüş İhtiram olunmuş Kıymetli ve şerefli kimse
MUHTERİ´ Misli görülmedik bir şey icâd eden İcâd eden Yeni bir şey bulan Yeni bir şey meydana getiren * Uydurma şeyler ortaya atan Müfteri
MUHTERİÂNE f Yeni bir şeyler icad ederek Yenilikler ortaya koyarak * İftirada bulunarak
MUHTERİB (C: Muhteribin) (Harb den) Savaşan, harbeden, muhârib
MUHTERİBÎN (Muhterib C) Harbedenler, savaşanlar, muhâribler
MUHTERİF(E) (Hiref den) Sanatkârlar İş sâhibleri
MUHTERİK Ateşle yanmış olan Yanan
MUHTERİS İhtiras sahibi Çok fazla hırslı istiyen
MUHTERİS (Muhteriz) Sakınan Çekinen Çekingen
MUHTERİZ Sakınan Çekinen Çekingen
MUHTERİZÂNE f Sakınarak, çekinerek Çekine çekine
MUHTESİB (Hisab dan) Belediye işlerine bakan memur * Kanundan ziyâde idâri ve örfi işler için karar veren İhtisâb ağası (Bak: İhtisab)
MUHTEŞEM Büyük, debdebeli, tantanalı * Etraflı ve taraftarlarının çokluğu ile büyük
MUHTEŞİ´ Kendini aşağı gören
MUHTEŞİD Biriken, toplanan
MUHTETIB (Hatab dan) Koruluk, orman, meşelik * Odun toplıyan
MUHTETİM Sona erdiren Hitâma vardıran
MUHTETİN Sünnet olmuş
MUHTEVA Bir şeyin içindekiler Kaplanan, içine alınan İçindeki şey
MUHTEVÎ İhtivâ eden Bir yere toplayan İçine alan Kaplayan
MUHTEVİYYÂT İçindekiler Kapladığı şeyler
MUHTEZEN Biriktirilip ambar veya hazineye konmuş
MUHTEZİN Kederli, hüzünlü, mahzun, mükedder
MUHTEZİR Sakınan, çekinen (Bak: Muhteriz)
MUHTIR (Hatır dan) Hatıra getiren, hatırlatan
MUHTIRA Hatırlatmak veya hatırlamak için yazılan tezkere
MUHTÎ Hatâ işleyen Günahkâr Hatâlı * Hatâya düşürten Yanıltan
MUHVİL Bir yaş tamamlamış
MUHYÎ Maddî mânevî hayat veren, dirilten, canlandıran, can ve ruh veren mânalarında olup, Cenab-ı Hakk´ın bir ismidir(Ehl-i dünya küfür ve dalâlet karanlığında mânen ölü gibi iken Resul-i Ekremin (ASM) mübarek irşadları ve iman nurları ile dirilmelerine ve o mânevî ölümden kurtulmalarına binaen Peygamberimize de (ASM) Muhyî denilmiştir)
MUHYİDDİN-İ ARABÎ (Hi: 560 - 638) İspanya´da doğmuş, Anadolu ve Arabistan´ı gezmiştir Mutasavvıf ve büyük âlim idi Birçok ilmi eserler yazmıştır Kendisine Şeyh-i Ekber de denir Fütuhat-ı Mekkiye, Füsus-ül Hikem adlı eserleri meşhurdur Şam´da vefat etmiştir (KS)
MUHYEM (C: Mehâyim) İkâmet yeri, oturma yeri

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MUHZAR İnce belli Beli ince olan
MUHZIR (Huzur dan) Eskiden şeriat mahkemelerinde mübâşir hizmetini gören kimse Alâkalı kimseleri mahkemeye çağırmaya memur kişi
MUHZİN (Hüzn den) Hüzün verici Acıklandırıcı Kederlendirici
MUÎD Yardımcı Mubassır * Dersi iade eden, tekrar ettiren Muallim yardımcısı * Geri çevirtici * Bir şeyi âdet edinmiş olan * Tecrübeli Hâzık * Güçlü Kuvvetli * Arslan * Gazâ ve cihad eden kimse
MUİDD Hazırlayıcı Amâde edici * İâde eden * Sayan
MUÎL Evlâd ü iyâli, yâni çoluk çocuğu çok olan kimse
MUİLL Hasta eden
MUÎN Yardımcı Muâvin İane eden
MUÎR Ödünç olarak veren Borç veren Karz-ı hasen tarzında veren
MUİZZ İzzet ve ikram eden Ağırlayan Aziz ve şerif eyleyen
MUJE f Musibet, belâ * Keder, gam, tasa, hüzün
MUJİK (Rusça) Rus köylüsüne verilen isim
MUK Göz pınarı * Akılsızlık * Kanatlı karınca * Mest üzerine giyilen çizme
MUK f Diken
MUKA Islık çalmak
MUKA´AR (Ka´r dan) Oyuk, çukur, çökük
MUKA´ARİYET Çukurluk, oyukluk
MUKABBEB (Kubbe den) Kubbeli
MUKABBEL (Kabl dan) Öpülmüş, takbil edilmiş
MUKABBIZ (Kabz dan) Sıkan, daraltan
MUKABBİL (C: Mukabbilîn) Öpen, takbil eden
MUKABBİLÎN (Mukabbil C) Öpenler, takbil edenler
MUK´ABE Kadeh gibi çukur göbek
MUKABEDE şiddet ve zahmet vermek
MUKABELE Karşılık, karşılamak * Mücadele * Karşılaştırmak Karşılıklı yapılan iş, karşılıklı yapılan okuma * Camide Kur´ân-ı Kerimi okuyup halka dinletmek* Yüz yüze olmak * Düşmanın şerrinden kurtulmak ve onun şiddetini kaldırmak için onu yıldıracak tedbirde bulunmak
MUKABELE-İ BİLHURUF Söz ile konuşmak ve hakikatı müdafaa etmek suretiyle karşı çıkıp mukabele etmek (Bak: Muaraza-i bilhuruf)
MUKABELE-İ BİLMİSİL Karşılaştığı aynı muameleyi sahibine iade etmek, o kimseye aynı muameleyi yapmak Mukabil hareketi karşısındakine icra etmek
MUKABELE-İ BİSSÜYUF Silâha, kılınca sarılmak suretiyle karşı koymak
MUKÂBELE Hapsetmek * Sonraya bırakmak, tehir etmek * Meşveret etmek, danışmak * Bir kimsenin evi yanında bir ev satıldığında; "başka kimse satın alsın, ben ondan şüf´a yolu ile alayım" diye şirâsına muhtaç iken tehir etmek
MUKABİL Karşılık olan Karşı taraf İvaz, bedel, karşılığı
MUK´AD Kötürüm
MUKAD Ağır yüklü
MUKADDED Parçalanmış
MUKADDEM Zaman ve mekân cihetiyle daha evvel olan * Askerin ön tarafına sevkedilen karakol * Değerli, üstün * Küçükten büyüğe sunulan, takdim edilen
MUKADDEM-ÜL AYN Gözün kenarı Gözün pınarı
MUKADDEMA Önce Evvelce Eskiden Bundan evvel
MUKADDEMAT (Mukaddeme C) Başlangıçlar Mebde´ler İleride bulunanlar
MUKADDEMÂT-I İHZARİYE Bir şeyi hazırlamak için önceden yapılan işler
MUKADDEME İlk söz Başlangıç * Önde gelen Medhal Giriş * Man: İki kaziyeden ibaret olan sözün evvelki kaziyesi
MUKADDEME-İ İSTİSNAİYE Man: İçinde istisnâ edatı olan evvelki kaziye "Eğer güneş doğarsa gündüz olacak Güneş doğmuştur" kaziyelerinde: "Eğer güneş doğarsa" kaziyesi Mukaddeme-i istisnâiyedir
MUKADDER Tâyin olunmuş * Kısmet Kader Miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan * Kazâ * Kıymeti biçilmiş * Beğenilmiş * Yazılmış olan * Edb: Yazılı olmayıp da sözün gelişinden anlaşılan Lafzan zikredilmeyip, mânen murad edildiği anlaşılan Meselâ: Kur´an-ı Kerim´de, her sureden evvel "Bismillâh" yazılı olması, bize her işimizde veya her okumaya başlarken Bismillâh diye emir olduğu "mukadder" dir Meselâ: Kur´an-ı Kerim´de ( De ki:) mânasındaki Cenab-ı Hakk´ın hitabında: "Ya Muhammed (ASM), Sen kullarıma de ki!" mânası, mukadder olarak vardır Aynı zamanda Peygamber´in (ASM) yolunda olanlara ve bütün vâris-i nebi olabilen büyük hakikatlı ve veli kullara aynı emir mukadderdir Çünkü, emir olarak hitabdır Hitab ise muhakkak bir muhataba söylenir Vahiy hitabında birinci muhatab ise, Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm´dır (Bak: Kader)
MUKADDERAT (Mukadder C) Kader Ölçü ve miktarı tâyin olunan şeyler Alın yazısı (Bak: Kader)(Hayat, "İman-ı Bil´kader" rüknüne bakıyor; remzen isbat eder Çünki, madem hayat, âlem-i şehadetin ziyasıdır ve istilâ ediyor; ve vücudun neticesi ve gayesidir; ve Hâlik-ı Kâinat´ın en câmi âyinesidir; ve faaliyet-i Rabbaniyenin en mükemmel enmuzeci ve fihristesidir, temsilde hata olmasın, bir nevi programı hükmündedir Elbette âlem-i gayb yani mâzi, müstakbel yani geçmiş ve gelecek mahlukatın hayat-ı mâneviyeleri hükmünde olan intizam ve nizam ve mâlumiyet ve meşhudiyet ve taayyün ve evâmir-i tekviniyeyi imtisâle müheyyâ bir vaziyette bulunmalarını sırr-ı hayat iktiza ediyor Nasılki bir ağacın çekirdek-i aslîsi ve kökü ve müntehasında ve meyvelerindeki çekirdekleri dahi aynen ağaç gibi bir nevi hayata mazhardırlar Belki, ağacın kavânin-i hayatiyesinden daha ince kavânin-i hayatı taşıyorlar Hem nasılki bu hazır bahardan evvel geçmiş güzün bıraktığı tohumlar ve kökler, bu bahar gittikten sonra, gelecek baharlara bırakacağı çekirdekler, kökler, bu bahar gibi cilve-i hayatı taşıyorlar ve kavânin-i hayatiyeye tâbidirler Aynen öyle de; şecere-i kâinatın bütün dal ve budaklariyle herbirinin bir mâzisi ve müstakbeli var Geçmiş ve gelecek tavırlarından ve vaziyetlerinden müteşekkil bir silsilesi bulunur Her nevi ve her cüz´ünün ilm-i İlâhiyyede muhtelif tavırlar ile müteaddit vücudları bir silsile-i vücud-u ilmî teşkil eder Ve vücud-u hârici gibi o vücud-u ilmî dahi, hayat-ı umumiyenin mânevi bir cilvesine mazhardır ki, mukadderat-ı hayatiye, o mânidar ve canlı elvâh-ı kaderiyeden alınır Evet âlem-i gaybın bir nevi olan âlem-i ervah, ayn-ı hayat ve madde-i hayat ve hayatın cevherleri ve zâtları olan ervah ile dolu olması, elbette mâzi ve müstakbel denilen âlem-i gaybın bir diğer nev´i de ve ikinci kısmı dahi, cilve-i hayatîye mazhariyetini ister ve istilzam eder Hem herbir şeyin vücud-u ilmîsindeki intizam-ı ekmeli ve mânidar vaziyetleri ve canlı meyveleri, tavırları; bir nevi hayat-ı mâneviyeye mazhariyetini gösterir Evet, Hayat-ı Ezeliye Güneşinin ziyası olan bu gibi cilve-i hayat, elbette yalnız bu âlem-i şehadete ve bu zaman-ı hâzıra ve bu vücud-u hâriciyeye münhasır olamaz; belki, herbir âlem, kabiliyetine göre o ziyanın cilvesine mazhardır; ve kâinat, bütün âlemleriyle o cilve ile hayattar ve ziyadardır Yoksa nazar-ı dalâletin gördüğü gibi muvakkat ve zâhirî bir hayat altında herbir âlem, büyük ve müdhiş birer cenaze ve karanlıklı birer virane âlem olacaktı S)(Eşyanın mürur-u zamanla giydikleri suretler ve ettikleri harekât ile hâsıl olan vaziyetler dahi, bir intizam-ı kadere tâbidir Evet, bir çekirdekte, hem bedihî olarak, irade ve evâmir-i tekviniyenin ünvanı olan "Kitab-ı Mübin"den haber veren ve işaret eden, ham nazarî olarak emir ve ilm-i İlâhinin bir ünvanı olan "İmam-ı Mübin" den haber veren ve remzeden iki kader tecellisi var Bedihî kader ise, o çekirdeğin tazammun ettiği ağacın, maddi keyfiyat ve vaziyetleri ve hey´etleridir ki, sonra göz ile görünecek Nazarî ise, o çekirdekte, ondan halkolunacak ağacın müddet-i hayatındaki geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller, hareketler, tesbihatlardır ki, tarihçe-i hayat namiyle tâbir edilen vakit-bevakit değişen tavırlar, vaziyetler, şekiller, fiiller; o ağacın dalları, yaprakları gibi intizamlı birer kaderî miktarı vardır Mâdem en âdi ve basit eşyada böyle kaderin tecellisi var Elbette umum eşyanın vücudundan evvel yazılı olduğunu ifade eder ve az bir dikkatle anlaşılır Şimdi; vücudundan sonra herşey´in sergüzeşt-i hayatı yazıldığına delil ise âlemde "Kitab-ı Mübin" ve "İmam-ı Mübin"den haber veren bütün meyveler ve "Levh-i Mahfuz"dan haber veren ve işaret eden insandaki bütün kuvve-i hâfızalar birer şahittir, birer emâredir Evet herbir meyve, bütün ağacın mukadderat-ı hayatı onun kalbi hükmünde olan çekirdeğinde yazılıyor İnsanın sergüzeşt-i hayatiyle beraber kısmen âlemin hâdisat-ı mâziyesi kuvve-i hâfızasında öyle bir surette yazılıyor ki, güya hardal küçüklüğünde bu kuvvecikte dest-i kudret, kalem-i kaderiyle insanın sahife-i a´mâlinden küçük bir senet istinsah ederek, insanın eline verip, dimağının cebine koymuş Tâ, muhasebe vaktinde onunla hatırlatsın Hem, tâ mutmain olsun ki; bu fena ve zeval herc ü mercinde beka için pek çok âyineler var ki, Kadir-i Hakîm, zâillerin hüviyetlerini onlarda tersim edip ibka ediyor Hem, beka için pek çok levhalar var ki, Hafîz-i Alîm, fânilerin mânalarını onlarda yazıyor S) (Bak: İmam-ı mübin)
MUKADDERAT-I HAYATİYE Bütün canlıların hayatları müddetince geçirdikleri ve geçirecekleri tavır, hareket, şekil ve amelleri gibi hususiyetleri
MUKADDES (Kuds den) Takdis edilmiş olan Temiz ve pâk Noksan ve kusurdan müberra ve uzak olan Her çeşit noksan, ayıp ve kusurlardan münezzeh ve uzak olan Kudsi
MUKADDESÂT (Mukaddes C) Kudsi olanlar Mukaddes olanlar
MUKADDİM (Kıdem den) Takdim eden Sunan Öne, ileriye geçiren Öne koyan * Cür´etli çeri kimse * Gözün pınarı, ("mukdim-ül ayn" da derler)
MUKADDİMAT (Mukaddime C) Mukaddimeler İlk gelenler İlk sözler
MUKADDİME Evvel gelen Öne geçen Her şeyin evveli * Bir kitapta asıl maksada başlamadan evvel kitapda olan bahisler hakkında ve kitabın muhteviyatına dâir yazılan makale, önsöz * Alın Nâsiye Alındaki perçem
MUKADDİME-İ KÜBRÂ Büyük başlangıç
MUKADDİR Takdir eden Bütün mahlukatın ve her şeyin esaslarını tanzim ve takdir edip sıralayan Allah (CC) Bir şeyin kıymetini biçen, takdir eden Beğenen
MUKADDİRÂNE f Takdir edercesine, kıymetini bilircesine, kıymetine göre sıralarcasına Mukaddire yakışır hâlde
MUKADDİRÎN (Mukaddir C) Kıymet ve paha biçenler Takdir edenler
MUKAFFA Kafiyeli, kafiyelenmiş Birbirini tâkib eden
MUKAFFEL (Kufl den) Kilitlenmiş, kilitli
MUKAFFÎ Resul-i Ekremin (ASM) bir ismidir (Çünkü, O´nu dünyanın hiç bir şeyi Allah´a tâbi olmaktan ayıramamış ve bütün enbiyâ ve resullerin iyi yollarını da tâkib etmiştir)
MUKAHHİR (Kahr dan) Kahreden, tahkir eden, yok eden
MUKALKAL Kararsız * Şarap, hamr
MUKALKALE şişe Sürahi
MUKALLED (Kald dan) Boynuna gerdanlık takılmış * Padişah tarafından nişan takılan kimse * (Taklid den) Taklid edilen Örnek tutulan Misal alınan
MUKALLEF Kalafatlanmış, taklif edilmiş
MUKALLİB (Kalb den) Başka tavra geçiren Başka hâle değiştiren Bir başka tarafa döndüren
MUKALLİD Benzemeye veya benzetmeğe çalışan Taklid eden * Bir şeyi boynuna takan, asan * Kuşatan
MUKALLİDÂNE f Benzetmeğe, taklide özenircesine Taklid edercesine Benzemeğe çalışırcasına
MUKALLİDÎN (Mukallid C) Taklidçiler Örnek ve misâl alanlar * Takınanlar Boyuna takanlar
MUKALLİS Ağaç oynatıcı
MUKAM Durduracak mekân İkamet mevzii * Durmak, ikamet
MUKAME İkamet, oturma * İkamet yeri, vatan * Ümmet
MUKAMEHA Başını yukarı kaldırmak
MUKAMERE Kumar oynama
MUKAMİK Sözü boğazı içinden söyleyen
MUKAMİR Kumarbaz Kumar oynatan
MUKANAT Karıştırmak
MUKANFEZ Üzeri yumuşak dikenlerle örtülü olan hayvan Kirpi
MUKANNA´ Peçeli
MUKANNEN (Kanun dan) Muntazam Tertibli * Kanun ile vâcib ve mukarrer olan * Zaman ve miktarı hiç şaşmayan Tertibe dahil olarak kararlaşmış olan
MUKANNİBE Gelin süsleyen kadın
MUKANNİN Kanun yapan İntizama koyan Kanun tertib ve ihdas edici olan
MUKANNİT Yer altından kanalla su akıtan kişi * Muti kimse, itaat eden, emre boyun eğen kişi
MUKANTAR(A) (Kantara dan) Kemer şeklinde olan köprü * Birbiri üstüne yığılmış çok şey * Muhkem
MUKANTARAT (Mukantara C) Köprüler Kemer şeklinde olan yapılar
MUKARAA (Kur´a dan) Ad çekişme Karşılıklı kur´a çekme * Kılınç kullanarak döğüşmek Cenkte, muharebede kahramanların birbiriyle vuruşmaları * Bir şeyin taksiminde atışmak
MUKARAZA Kazanca ortak olup zararı sermâyeye ait olmak üzere bir kimseye belirli bir miktar sermaye verme
MUKAREBET (Kurb dan) Akrabalık, yakınlık
MUKARENET (A, uzun okunur) Yakınlık Ayrılmayıp musâhebe etmek * Bitişmek Birleşmek * Uygunluk * Bir yere gelmek
MUKARİB Birbirine yakın ve karib olan İyi ve kötü ortasında orta hâlli olan
MUKARİB-ÜL VÜCUD Olması yakın, vücuda gelmesi yakın
MUKARİN Yakın olan Bitişen Ulaşan Ulaşmış olan
MUKARNES Kubbe biçiminde olan * İşlemeli, nakışlı ve rengarenk olan * Merdiven şeklinde dereceleri olan kubbe
MUKARR (Karâr dan) İkrâr olunmuş "Vardır, öyledir evet" denilmiş
MUKARRE Göz yaşının durması
MUKARREB (Kurb dan) Yakınlaşmış Yakınlaştırılmış Yakın * Büyük zât veya padişah gibi kimselere hizmette yaklaşmış olan
MUKARREBUN (MUKARREBÎN) Büyük meleklerden bir zümre * Takva ve ubudiyyet ile evliya derecesine gelmiş, Cenab-ı Hakk´ın indinde çok kıymetli ve mübarek büyük zâtlar * Yakınlaşmış olanlar
MUKARREN Bağlanmış nesne
MUKARRER Kararlaşmış Takrir edilmiş Karar verilmiş Kat´i Şek ve şüpheden beri olan Muhakkak ve müsellem olan Anlatılmış Bildirilmiş
MUKARRERÂT Kararlaştırılan şeyler, kararlar
MUKARRİ´ Azarlıyan, paylıyan, başa kakan
MUKARRİB Takrib eden Yaklaştıran
MUKARRİB-ÜL VÜCUD Vücudunu yakın eden, yaklaştıran
MUKARRİH (C: Mukarrihât) Yara açan ilâç
MUKARRİHAT (Mukarrih C) Yara açmakta kullanılan etkili ilâçlar
MUKARRİN Birlikte bulunduran
MUKARRİR (Karar dan) Yerleştiren Takrir eden Sabit kılan * Tekrar eden Dersi tekrar ederek anlatan müderris
MUKARRİZ (C: Mukarrizin) (Karz dan) Medheden, öven Bir eseri medheden
MUKARRİZÎN (Mukarriz C) Medhedenler, övenler Medih yollu yazı yazanlar Bir eseri medhedenler
MUKARRÜN-BİH Başka birisine âit olduğu, birisi tarafından haber verilen hak İkrâr olunan hak
MUKASAT Zahmet ve eziyet çekme
MUKASEME (Kısm dan) Paylaşma, bölüşme, taksim etme
MUKASIM (Kısm dan) Paylaşan, bölüşen, taksim eden
MUKASMEL Asâsı çok şiddetli olan
MUKASSA Kısas etmek * Üzerlerinde olan borcu birbirine takas edişmek
MUKASSAT (Kıst dan) Taksitli
MUKASSATAN Taksitli olarak, taksitle
MUKASSEM (Kısm dan) Ayrılmış, bölünmüş, taksim edilmiş * Güzel yüzlü
MUKASSIR Taksir eden, yapabilir iken yapmayıp çekinen * Kusur işleyen * Gücü yetmediği için yapmayan
MUKASSÎ (Kasvet den) Kasvet verici Sıkıntılı, kasvetli Sıkıcı, dar
MUKASSİM (Kısm dan) Ayıran, bölen, taksim eden
MUKAŞŞER (Kışr dan) Kabuğu soyulmuş
MUKATAA (Kat´ dan) Kesişmek * Ülfeti terk eylemek * Birbirinden kesmek ve kesişmek * Muayyen bir kira karşılığında arazinin kesime verilmesi * Ekilen toprak için verilen muayyen vergi
MUKATANE Mukim olmak, oturmak, ikamet etmek
MUKATELAT (Mukatele C) (Katl den) Muharebeler, savaşlar, kavgalar, dövüşler * Vuruşmalar, düello yapmalar
MUKATELE (A, uzun okunur) Birbirini vurmak, öldürmek Vuruşmak, kavga, döğüş
MUKATİL (Katl den) Birbirini öldüren, birbiriyle vuruşan Düello yapan
MUKATİLUN (Mukatil C) Düşmanla muharebe eden mücâhidler
MUKATTA´ Kesilmiş * Parçalanmış
MUKATTAA (Kat´ dan) Bitişik olmayan Kesik, ayrı
MUKATTAAT (Mukattaa C) Kat´ edilmiş, kesilmiş şeyler * Kısaltmalar * Çeşitli gazel ve kasidelerden seçilmiş beyitler * Herbiri bir kelimeye delâlet eden harfler
MUKATTAAT-I HURUF Edb: Matlâsız şiir parçaları Muhtelif olarak alınmış şiir parçaları * Kısaltmalar Tamamlanmamış cümleler (Bak: Huruf-u mukattaa)
MUKATTAR (Katr den) İnbikten geçirilmiş saf su Taktir edilmiş Damıtılmış su
MUKATTARAT (Mukattar C) Taktir edilmiş, damıtılmış sular
MUKAVELAT (Mukavele C) Mukaveleler
MUKAVELAT MUHARRİRİ Noter Kâtib-i adl
MUKAVELE Kavilleşmek Karşılıklı anlaşmak Sözleşmek * Anlaşmada imzalanan ve karar altına alınanların yazıldığı kâğıt
MUKAVELENAME Anlaşma yazılı olan kâğıt Mukavele yapılan kâğıt
MUKAVEMET Karşı durmak, dayanmak Karşı koymak Muhalefetle kıyam etmek
MUKAVEMET-SUZ f Dayanmayı te´sirsiz hâle koyan Tahammülsüzlük veren Mukavemeti kıran
MUKAVEMET-ŞİKEN f Mukavemeti kıran
MUKAVERE Zayıflamak
MUKAVİM Sağlam Dayanıklı Mukavemet eden Direnen Karşı duran
MUKAVİMÎN (Mukavim C) Karşı koyanlar, direnenler
MUKAVVA (Kuvvet den) Sağlamlaştırılmış, kavileştirilmiş
MUKAVVER Ziftle karışık veya ziftle kaplı * Yuvarlak kesilmiş
MUKAVVES (Kavs den) Yay gibi bükülmüş ve eğri olan * Kavis teşkil etmiş, bükülü
MUKAVVÎ Takviye eden Kuvvetlendiren Kuvvet veren Takviye eden ilâç
MUKAVVİM Kıvama getiren Biçimine koyan Tesviye ve tanzim edici Eğriyi doğrultucu
MUKAYAZA Trampa etme, değişme Mübadele
MUKAYEFE Firâset etmek * Bir kimsenin ardınca gitmek
MUKAYESAT (Mukayese C) Mukayeseler Kıyas etmeler
MUKAYESE (Kıyas dan) Kıyas etme Ölçme Karşılaştırma
MUKAYYED Kayıtlı Serbest olmayan Sınırlı Bağlı * Deftere geçmiş, kaydedilmiş olan Bağlanmış El veya ayağında zincir, kelepçe bulunan Mevkuf olan * Bir işe ehemmiyet veren İşine önem verip bakan
MUKAYYİ Kay ettiren, kusturan
MUKAYYİAT (Mukayyi C) Kusturucu ilâçlar
MUKAYYİD Kayd eden Kayıt me´muru Kayıt takan
MUKAYYİDÎN (Mukayyid C) Kayıt memurları, mukayyidler
MUKAZEFE Sövüşmek
MUKAZZEZ Heyeti hafif olan kimse
MUKBİL Mübârek İkbali kutlu, mutlu Mes´ud Bahtiyar
MUKBİLAN (Mukbil C) (Kabl den) Mutlular, bahtiyarlar, mes´ud kimseler
MUKBİLÎN (Mukbil C) (Kabl den) Bahtiyarlar, mutlular, mes´udlar
MUKDİM İşine düşkün, gayret ve fedakârlıkla çalışan Cüretli ve cesaretli olan
MUKDİMÂNE f Gayret ve dikkatle
MUKES´AL İyi yonulmamış ok
MUKHEM Cümle arasındaki lüzumsuz ve fazla kelime
MU´KIB Ökçeli ayakkabı
MÛKID Ateş yakan
MUKILL Malı az olan Fakir
MUKILLÎN Fakirler Muhtaç olanlar
MÛKIN Şüphesiz ve kat´i olarak bilen
MÛKINÛN Yakîn sahibi olanlar Şüphesiz ve tereddüdsüz olarak imanî ve Kur´anî hakikatlara vâkıf olanlar (Bak: Yakin)
MÛKIR Yemişinin çokluğundan dolayı dalları sarkmış olan ağaç
MU´KIR Malı mülkü çok olan kimse
MUKIRR (Karâr dan) Doğruyu ve gerçek olanı söyliyen Kabahat veya ayıbını gizlemeden söyliyen * Fık: Birinin, kendisinde hakkı olduğunu haber veren kimse
MÛKIZ (Yakaza dan) Uyandıran, ikaz eden * Gaflet ve dalgınlıktan kurtaran
MUKİBB Lüzumlu olan, icab eden
MUKÎL Hataları, yanlışları afveden
MUKÎM İkamet eden Ayakta duran * Okuyan * Bir memlekette devamlı duran * Fık: Vatanında veya vatanı sayılan bir yerde onbeş günden fazla kalan kimse (18 saatlik uzağa gidene "Misâfir" denir) * Esmâ-i İlâhiyyeden olup "Her şeyi ayakta tutan, devam ettiren ve kayyumiyet sırrıyla bir an bile hiç bir şeyden alâkasız olmayan" meâlindedir
MUKÎM-ÜS SÜNNET Hz Muhammed´in (ASM) Tevrat ve Zebur´daki ismi, sünnet ikame eden
MUKÎT Muhafaza eden Hâfız Amelleri zâyi´ etmeyip koruyan Gizliyi bilen Gıda ve rızık veren
MUKKA (C: Mükâyâ-Mükâki) Hicaz diyarında yaşıyan bir cins beyaz kuş
MUKLE (C: Mukul) Gözün karası Göz bebeği * Göz * Su taksimi için kullanılan taş
MUKMAH Başını kaldırıp gözünü bir yere dikip duran kişi
MUKMEHUN Elleri boyunlarına bağlı veya boyunlarından zincir takılı olarak azab çekenler * Başı yukarı kalkmış, gözleri bir yere dikilmiş ve etrafa bakamayan somurtmuş kimseler
MUKMİR(E) (Kamer den) Mehtaplı Ay ışığıyla aydınlanmış
MUKNİ´ İkna eden Kanaat veren Kâfi derecede izah ve isbât eden * Başını kaldırıp gözünü önüne dikip duran
MUKNİA Kurbağa yavrusunun, yumurtadan çıktığı ilk hâli
MUKRAZ (Karz dan) Ödünç verilmiş, borç verilmiş İkrâz olunmuş
MUKREM Bir kavmin ulusu, seyyidi
MUKRİ´ Kur´an-ı Kerimi kaidelerine uygun okuyan
MUKRİB (MUKREB) Nöbete tutulmuş at
MUKRİF Babası köle, anası hürre olan kimse * Anası arabi, babası arabi olmayan deve
MUKRİN Birlikte Berâber
MUKRİZ (Karz dan) Ödünç veren Borçla emânet para ve sâir şeyler veren
MUKSA Uzaklaştırılmış Uzak kalınmış
MUKSEM (Kasem den) Yemin edilmiş, kasem edilmiş
MUKSİM (Kasem den) Yemin edilecek yer * Yemin eden, kasem eden
MUKSİT Adaletle iş gören Haklı hareket eden * Nefsine lâyık görmediği zararlı şeyi başkasına da münasib görmeyen
MUKSİTÎN (Muksit C) Haklı iş görenler Hakkı edâ edenler
MUKŞA Kabuğu çıkarılmış * Derisi soyulmuş
MUKŞAİRR Ürperen
MUKTASIR Kısa kesen, uzatmıyan
MUKTATAF (C: Muktatafât) (İktitaf dan) Toplanmış, devşirilmiş * Derleme, toplama Derlenmiş
MUKTATAFAT (Muktataf C) (İktitaf dan) Derlemeler, toplamalar Derlenmiş şeyler
MUKTATIF (İktitaf dan) Derleyen, toplayan
MUKTEB (C: Mekâtib) Yazı talim eden kimse
MUKTEBES İktibas olunmuş olan Bir yerden alınan, bir kitab ve sâir yerden istifade ederek alınan
MUKTEBESAT (Muktebes C) (Kabs dan) Muktebes olan şeyler İktibas edilmiş ve faydalanmak üzere alınmış olan şeyler
MUKTEBİS (C: Muktebisîn) (Kabs dan) İktibas eden Faydalanmak üzere aktaran Birinin bilgisinden faydalanan
MUKTEBİSÎN (Muktebis C) (Kabs dan) Aktaranlar, iktibas edenler Faydalanmak için alanlar
MUKTEDA Kendisine uyulan Önde giden * Müçtehid Pişivâ Peşivâ * Namazda kendine uyulan imam
MUKTEDÂ-BİH Kendisine tebaiyyet edilen Kendisine uyulan
MUKTEDÎ Tâbi olan, uyan İmama uyan
MUKTEDİR Güçlü, kuvvetli, becerikli İşe gücü yeten İktidarlı
MUKTEDİRÎN (Muktedir C) İktidar sahibleri Muktedirler, gücü yetenler
MUKTEF "Kendine uyulmuş, kendisi tâkib edilmiş" meâlinde olup, Hz Resul-i Ekreme (ASM) verilen isimlerden biridir
MUKTEFA (Kafâ dan) İzinden gidilmiş Ardına düşülmüş Misâl alınmış, örnek tutulmuş
MUKTEFÎ Ardından giden İzinden giden İktifâ eden Misâl alan, örnek tutan
MUKTEHİM Mülâhazasız bir işe hücum edip giren * (Bak: İktiham)
MUKTELA´ (Kal´ den) Kökünden koparılmış Kökünden koparan
MUKTELİ´ (Kal´ den) Kökünden koparan
MUKTERİH Bir şeye kasd eden, araştıran * Yeniden meydana çıkaran * Düşünmeden, aklına geldiği gibi söyleyen, iktirah eden
MUKTERİN (İktiran dan) Yaklaşan, yakın gelen, iktirân eden
MUKTESEB (Bak: Mükteseb)
MUKTESİD İktisadlı, tutumlu Malını, ömrünü, vaktini boşuna geçirmeyen, lüzumsuz masrafta bulunmayan (Bak: İktisad)
MUKTESİDAN (Muktesid C) Muktesidler Lüzumsuz masrafda bulunmayan ve vaktini boşa geçirmeyenler İktisadlılar, tutumlular
MUKTESİR Kısa kesen, iktisar eden
MUKTEZA Lâzım getirilmiş Lüzumuna binaen istenmiş İcab eden Lâzım gelen (Bak: Dâll-i bi-l iktiza)
MUKTEZA-İ HÂL Duruma göre İcabına göre Hal ve vaziyetin gerektirdiğine göre
MUKTEZA-İ HİLKAT Yaradılışın gerektirdiği şey Yaradılış itibariyle olan hal ve netice
MUKTEZÎ (Muktazî) Lüzumlu olduğu taayyün etmiş, anlaşılmış * İktiza eden Gerekli Lâzım
MUKTEZİYYAT İktiza eden şeyler Gerekli olan ve icab eden şeyler
MUKTİR Dar hâlli, durumu sıkıntılı * Kocasını nafaka bakımından sıkıştıran kadın
MUKVERE İnce, zayıf kadın
MUKZA Tamamlanmış * Lüzumlu görülmüş
MUKZA´ Seri, hafif nesne
MUKZI´ Fuhşiyat söyleyen, ahlâksızca şeyler konuşan
MUKZÎ Gerekli görülmüş * Hüküm ve kazâ olunmuş * Tamamlanmış
MU´LAT (C: Meâli) şeref kazanmak * Yüksek derece
MULEKKIN (Bak: Mülekkın)
MU´LEM (İlm den) Belirtilmiş, işâretlenmiş
MULİ´ Tutkun, düşkün, ihtiraslı
MULİF (Ülfet den) Alışık, alışmış Ülfet etmiş
MULİM (Elem den) Elem ve keder verici
MU´LİN İlân eden Herkese bildiren
MUM f Yumuşak * Mum
MUMAHELE Hile etmek * Oyunla aldatmak Hilekârlık
MUMA-İLEYH (Mumâileyhâ) Kendisine işâret edilen İsmi evvelce geçen
MUMA-İLEYHİM İsmi evvelce geçenler * İmâ edilenler, yukarıda anlatılmış olanlar
MUMA-İLEYHİNN (Mumâ-ileyhâ C) Adı geçen kadınlar, yukarıda anılan kızlar, imâ edilenler
MUMATELE (Bak: Mümatala)
MUMDAR f Mum tutan Işık veren Işık tutan
MUMÎL Bir tarafa doğru eğen Meylettiren
MUMİYAN f Belleri ince olan güzeller Kıl belliler
MUMYA f Uzun müddet çürümemesi için ilâçlanmış ölü İnsan ve hayvan ölüsünün kurusu * Çok zayıf (kimse)(Kur´anda çok tekrar edilen kıssa-ı Musa Aleyhisselâm´ın cümleleri ve cüz´leridir ki, herbir cümlesi, hattâ herbir cüz´ü, bir düstur-u küllînin ucu olarak gösterilmiş ve o düsturu ifade ediyor Meselâ: $ Fir´avun, vezirine emreder ki: "Bana yüksek bir kule yap, semâvatın hâlini rasad edip bakacağım Semanın gidişatından acaba Musa´nın (AS) dâva ettiği gibi semada tasarruf eden bir İlâh var mıdır " İşte Î kelimesiyle ve şu cüz´î hâdise ile, dağsız bir çölde olduğundan dağları arzulayan ve Hâlik´ı tanımadığından tabiat-perest olup Rububiyyet dâva eden ve âsâr-ı ceberutlarını göstermekle ibka-yı nâm eden şöhret-perest olup dağ-misâl meşhur ehramları bina eden ve sihir ve tenâsuha kail olup cenazelerini mumya edip dağ misillu mezarlarda muhafaza eden Mısır fir´avunlarının an´anesinde hükümferma bir düstur-u acibi ifade ederMeselâ: $ Gark olan Fir´avuna der: "Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim" unvaniyle umum Fir´avunların tenâsuh fikrine binaen cenazelerini mumyalamakla mâziden alıp müstakbeldeki ensal-i âtiyenin temâşâgâhına göndermek olan mevt-âlud, ibretnüma bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Fir´avunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahali-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu´cizâne bir işaret-i gaybiyye, bir lem´a-yı i´cazı ve bu tek kelime bir mu´cize olduğunu ifade eder S)
MUMZA (Mazâ dan) İmza edilmiş olan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MU´NAN Su arkı, su mecrâsı
MUNASSAB (Nasb dan) Birbirinin üzerine tertiplenmiş olan
MUNAZZAF (Nazif den) Temizlenmiş, arınmış, tanzif edilmiş
MUNAZZAMA Tanzim olunmuş, yoluna konulmuş olan İntizamlı teşkilât Nizamlı Adaletli
MUNAZZIM Sıralayıp dizen, tanzim eden * Nazm yazan Vezinli, kâfiyeli, tertibli yazan
MUNDAK Dövülüp ufalanmış
MUNFASIL İnfisal etmiş Birbirinden ayrılmış Yerinden ayrılmış, fasl olmuş İşinden ayrılmış
MUNFASILAN Ayrı ayrı olarak Ayrılmış olarak Munfasıl tarzda
MUNFASIL ZAMİR Gr: Başka kelimeye bitişik olmayan zamir Ene, Ente: Ben, sen gibi
MUNFASIM Kırılan, kırılmış olan, kırık Eksilen
MUNFASÎ Bir şeyden ayrılıp kurtarılmış olan
MUNFATIR Yarılan, infitar eden
MUNFAZİH Rezil ve kepaze olmuş
MUNİKA Hoşa giden, beğenilen şey Güzel
MUNİS Alışılmış Ehlileşmiş Cana yakın Sevimli Ünsiyyet edilmiş
MUNİSE Hayat yoldaşı Can yoldaşı
MUNKABIZ Sıkıntılı Mânevi sıkıntı * Çekilmiş Büzülmüş Daralmış Toplanmış * Barsakları sıkışmış Kazâ-i hâcet edemeyen Kabız
MUNKALİB İnkılâb eden Dönen Dönmüş Başka bir şekle ve kılığa girmiş olan Değişmiş, değişen
MUNKARIZ İnkıraz bulmuş Batmış Bitmiş Son bulmuş Mahvolmuş Sönmüş
MUNSABB (Bir denize veya nehire) dökülen, karışan
MUNSABİG (Sıbg dan) Boyanan, insibâg eden
MUNSADI´ Yarılmış, bölünmüş
MUNSALİH Sulh üzere olan Barış hâlinde olan
MUNSAMÎ Dökülüp akıtılmış
MUNSARIM Kesilen, kat edilen
MUNSARİF (Sarf dan) Geri dönen, çekilip giden * Gr: Esre ve tenvin kabul eden isim
MUNSARİH (Sarâhat dan) Açık, meydanda, zâhir
MUNSIF İnsaflı Merhametli Hakkı kabul eden Hakka riayet eden
MUNSIFÂNE İnsaflıca İnsaflılıkla
MUNTABI´ (Tab dan) Yaradılışdan olan, fıtraten * Basılmış, tab´ edilmiş, damgalanmış * Hoş görülen, güzel
MUNTABIH (Tabh dan) Pişmiş, pişen
MUNTABIK İntibak eden Birbirine uyan Uygun
MUNTAFİ Sönmüş Sönen * Bastırılmış
MUNTALİK (Talâk dan) Salıverilmiş, bırakılmış * Bağsız * Kederi, hüznü ve gamı olmıyan Sevinçli, mesrur, neşeli
MUNTAMIS Belirsiz olan İntımâs eden
MUNTASIF (Nısf dan) Orta, yarı * Yarıya varılmış, yarılanmış
MUNTASIF-I SENE Yılın ortası Senenin yarısı
MUNTASIH (Nush dan) Nasihat dinliyen Öğüt dinliyen
MUNTASIHÂNE f Nasihat dinliyerek
MUNTASIR Öç alan İntikam alan
MUNTAVÎ (Tayy dan) Dürülmüş, dürülüp bükülmüş, devşirilmiş
MUNTAVİ´ Söz dinler Muti
MUNTAZAM Düzenli Tertibli İntizamlı Düzgün sıralanmış Her şeyin yerli yerinde olması Derli toplu olma
MUNTAZAMAN İntizamlı ve düzgün olarak Muntazam bir tarzda * Devamlı ve sürekli olarak Dâima
MUNTAZAR Ümid ile gözlenen Beklenen Gözetilen
MUNTAZIR Bekleyen Gözleyen Birisinin gelmesini bekleyen
MUNTAZIRAN Bekliyerek, intizâr ederek
MUNTAZIRÂNE f Bekliyerek, muntazıran, intizâr ederek
MUNTAZIRÎN (Muntazır C) Bekliyenler, gözliyenler İntizar edenler
MUNZACIR Yüreği sıkılmış
MUNZALİM Kendi isteğiyle veya istemiyerek zâlimin zulmüne boyun eğen
MUNZAMM Zamm edilen İlâve edilen * Ek Üste konan, katılan
MUNZAR Geciktirilmiş, te´hir edilmiş Sonraya bırakılmış
MUNZİC Hazmettirici, sindirici * Tıb: Yara veya çıbanı cerahatlendiren * Kemâle eren, inzâc eden
MUNZİCÂT Yaranın iltihabını yok edici, irinini akıtıcı (ilâçlar)
MUR f Karınca Neml
MURA Kedi sesi Kedi miyavlaması
MURABAA Yazlığa çıkmak üzere mukavele yapma
MURABAHA Bir malı kâr ile satmak * Bir miktar ilâve ederek ödünç para alıp vermek * Fâiz ile para alıp vermek
MURABATA Düşmanla karşılaşılacak yerlerde gözetip sebatla nöbet beklemek * Mülâzemet etmek * Bağlamak
MURABBA Terbiye görmüş * Kaynatıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş * Meyve suyu tatlısı Reçel Ezme
MURABBA´ Dört köşeli şekil * Dörde çıkarılmış Dörtlü Dört şeyden olmuş * Geo: Kare
MURABBA-İ TÂMM Geo: Tam kare
MURABBANİŞİN f Bağdaş kurup oturan
MURABBAYAT (Murabbâ C) Kaynatılıp kıvamına getirildikten sonra dondurulmuş meyve suyu tatlıları
MURABIT Kalbini Allah´a bağlayan * Düşmanla karşılaşılacak yerlerde gözetip nöbet bekleyen
MURABITÎN (Murâbıt C) Kalblerini Allah´a bağlayanlar * Şeyhler, dervişler
MURAD İstenerek, ümid ederek beklenen Arzu edilen şey * Gâye Maksad Emel
MURAD-I HAK Allah´ın isteği ve muradı
MURAFAA Karşılıklı hak iddia ederek konuşmak * Bir dâvâ için birisini hâkim huzuruna celb ettirmek Yüzleşerek muhakeme olunmak
MURAFAKAT Beraberlik, arkadaşlık
MURAFIK Refakat eden, beraber bulunan, yoldaş, arkadaş
MURAFİ´ (Ref´ den) Murâfaa eden
MURAGABET Arzu etme, dileme
MURAGIB Rağbet eden
MURAHHAM Kısaltma * Son harfleri veya heceleri düşürülmüş
MURAHHAS Devlet veya herhangi bir teşekkül nâmına, salâhiyyetli olarak bir yere bir vazife ile gönderilen kimse * Terhis edilen İzin verilen Tâlimat verilen kimse
MURAHHASA Ermeni piskoposu
MURAHHASİYET Murahhaslık, delegelik
MURAHHİL (Rıhlet den) Bir yerden diğer bir yere göçüren Terhil eden
MURAÎ Riayet eden Bakıp gözeten
MURAÎ (Bak: Mürâi)
MURAKABE Kontrol etmek İnceleyip vaziyeti anlamak Teftiş etmek * Kendini kontrol etmek İç âlemine bakmak Gözetmek * Hıfz etmek * Beklemek İntizar * Dalarak kendinden geçmek * Tas: Kendisini tamamen nâfile ibâdet ve itaate vermek için mâbede kapanmak
MURAKASA (Raks dan) Raksetme, dans
MURAKIB Murakabe eden Teftiş ve kontrol eden kimse * Hıfzeden * Allah´a (CC) bağlanmış olan
MURAKKA´ (Ruk´a dan) Yamalı, yamanmış
MURAKKAK (Rikkat den) İnce İncelmiş
MURAKKAM (Rakam dan) Yazılı, yazılmış * Numaralanmış, numara konulmuş, sayı konulmuş
MURAKKAN Bozulmuş, aradan çıkarılmış
MURAKKIK Tecvidde bir harfi ince okumağa; terkik, ince okunan harflere ise; murakkık denir ki, şunlardır: Elif, nun, şın, ra, ha, dal, yâ, se, ayın, lam, mim, kef, sin, vav, fe, te, cim, he, ze, bâ, zel
MURAKKIM (Rakam dan) Pusulanın iğnesi
MURAN (Mur C) Karıncalar
MURANE f Karıncavâri, karınca gibi
MURASADE (Rasad dan) Rasad etme, gözetleme * Dikkatle bakma
MURASSA´ Süslü Kıymetli taşlarla süslenmiş Sırmalı * Birbirine yanaştırılmış Oturtulmuş * Edb: İki mısra veya iki fıkrası birbiri ile aynı vezin ve kafiyede olan söz veya beyit * Bir nevi yazı
MURASSAAT (Murassa´ C) Murassâlar Cevher ve inciler gibi şeylerle Süslenmiş olanlar Takdir edilip yerleştirilmiş süslü ve kıymetli şeyler
MURASSAS Lehimlenmiş * Kurşun veya kalayla kaplanmış
MURAVAGA Güreşme
MURAVAZA Bir kimseyi kahır veya hile ile iknâ etme, aldatma, kandırma
MURAZAA (Rızâ dan) Emzirme
MURÇE f Küçük karınca
MURD f Mersin ağacı
MURDAR f Pis Kirli Mülevves Temiz olmayan * İslâmiyetin gösterdiği kaidelere uygun olmıyarak kesilmiş hayvan
MURDİA Süt emziren Süt anası
MU´REB Gr: Sonu her çeşit harekeyi alabilir olan Mebni olmayan İrablanmış Sonu harekelenmiş olan kelime
MU´RİB İzhar edici, izhar eden, gösteren
MURİS Getiren Veren Kazandıran * Fık: Miras bırakan
MU´RİZ İ´raz eden Yüz çeviren Başka tarafa dönen Ta´riz eden Dokunaklı konuşan
MURTABİT Bağlı İrtibatlı Birbirine bitişik Ekli
MURTAD (Bak: Mürted)
MURTAZ Alıştırılmış, tâlimli hayvan
MURTAZI´ (Rızâ dan) Süt emen, irtiza eden
MURTEZA Beğenilmiş Seçilmiş Makbul Rağbet gören Beğenilen * Hz Ali´nin (RA) bir lâkabı
MURZI´ (Rızâ dan) Çocuk emziren
MURZİA (Rızâ dan) Çocuğa süt emziren Meme veren Sütnine Bebeğe süt vermek üzere para ile tutulmuş kadın
MUS Bıçak
MUSA Beni İsrâil peygamberlerinden Hz Musa´nın (AS) ismi Dört büyük kitaptan birisi olan Tevrat, vahiy yoluyla kendisine gelmiştir Yahudilerin en büyük peygamberidir Şeriatı, İsa´ya (AS) kadar devam etti Yusuf´un (AS) soyundan Yuşa nâmındaki peygamberi yerine tâyin ederek vefat etmiştir Mısır firavununa karşı mücadele etti Harun (AS) kardeşi ve kendi veziri hükmünde idi(Mısır Kıt´ası, kumistan olan Sahra-yı Kebir´in bir parçası olduğundan Nil-i Mübarek´in feyziyle gâyet mahsuldâr bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahra komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraatı, ahalisinde pek mergub bir surete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki ziraatı, kudsiye; ve vasıta-ı ziraat olan "Bakar"ı ve "Sevr"i mukaddes, belki mâbud derecesine çıkarmış Hattâ o zamandaki Mısır milleti, sevr´e, bakar´a ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler İşte o zamanda Benî-İsrail dahi, o kıt´ada neş´et ediyordu ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, "İcl" mes´elesinden anlaşılıyorİşte Kur´an-ı Hakîm, Hazret-i Musa Aleyhisselâm´ın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidatlarına işlemiş olan o bakar-perestlik mefkuresini kesip öldürdüğünü, bir bakar´ın zebhi ile ifham ediyor S)
MUSA Vasiyet olunan mal * Menfaat
MUS´A (C: Musu) Böğürtlen otunun meyvesi * Bir kuşun adı
MU-SA(Y) f Ustura
MUSAARA Büyüklük taslayarak birisinin yüzüne bakmayıp başını çevirmek
MUSAB Kendine bir şey isabet eden Hasta Musibetzede Musibete uğrayan
MUS´AB Aygır at * Her nesnenin erkeği
MUSAB Sevab kazanmış olan Ameline karşılık ecir kazanmış olan
MUSABBAG Boyalı, boyanmış
MUSABE Musibet, belâ, âfet
MUSABERET Karşılıklı sabır Sabırlılık Katlanmak
MUSA BİH Vasiyyet olunan şey
MUSABİYET Bir hastalığa tutulma Bir musibete giriftar olma
MUSADAKAT (Sıdk dan) Karşılıklı dostluk
MUSADDA´ (Sad´ dan) Başı ağrıtılmış, rahatsız edilmiş
MUSADDAK Doğruluğu tasdik edilmiş Sadakati ve doğruluğu tanınmış, isbat edilmiş olan(Hem zâtiyle, hem lisâniyle, hem delâlet-i hâliyle, hem kaliyle kâinatın Sâniine delâlet eden şu delil; hem hakikat-ı kâinatça musaddak, hem sâdıktır Çünkü bütün mevcudatın vahdâniyete delâletleri, elbette vahdaniyeti söyleyen Zâtı tasdik hükmündedir Demek söylediği da´vâ da umum kâinatça musaddaktır M)
MUSADDAR (Sudur dan) Çıkmış, sudur etmiş
MUSADDE Muhâlefet, uyuşmazlık, zıtlık
MUSADDIK Tasdik eden İmzalayan * Doğruluğunu kabul eden
MUSADDİ´ Tasdi´ eden Baş ağrıtan Rahatsız eden
MU´SADE (İ´sad dan) Sımsıkı kapatılmış, kilitlenmiş olan
MUSADE Avlanan canavar
MUSADEFE Bulmak * Yetişmek
MUSADEKA Dostluk
MUSADEMAT Çarpışmalar Vuruşmalar Müsademeler
MUSADEME İki şeyin birbiriyle çarpışması Çarpışmak Vuruşmak
MUSADERE Zulüm ve cebir etmek (Bak: Müsadere)
MUSAF Cenk, harp

MUSAFAA Birbirinin boynuna sarılma
MUSAFAHA El sıkışmak Tokalaşmak * Muhabbetini, arkadaşlığını, sevgisini izhar etmek
MUSAFAT (Safvet den) Samimi ve hâlis dostluk
MUSAFE Yük koyacak yer ve kap
MUSAFF (C: Misâf) Cenk etmek için durulan yer Dövüş yeri
MUSAFFA Sâfileşmiş Temizlenmiş Süslenmiş
MUSAFFAF (Saff dan) Sıra sıra dizilmiş Saflar biçiminde düzenlenmiş
MUSAFFER Boşalmış, hâli * Sararmış
MUSAFFÎ Sâfileştiren Temizleyen Süzen Tasfiye eden
MUSAFFİR Islık çalan, seslenen
MUSAFİH Musâfaha edenlerden veya el sıkışanlardan herbiri
MUSAGGAR(A) (Sagir den) Küçültülmüş Tasgir olunmuş, küçük yapılmış
MUSAHABAT (Musahebe C) (Sohbet den) Sohbetler, konuşup görüşmeler
MUSAHEBE Görüşmek, sohbet etmek Arkadaşlık
MUSAHERE (Sıhr dan) Evlenme ile meydana gelen akrabalık
MUSAHHAF Yanlışlıkla değiştirilmiş
MUSAHHAH Tashih edilmiş Yanlışları düzeltilmiş
MUSAHHAR Teshir edilmiş Ele geçirilmiş Fethedilmiş * İstenilen hâle konulmuş * Birine bağlanmış
MUSAHHİH Tashih eden Yanlışları düzelten
MUSAHHİHÎN (Musahhih C) Musahhihler, tashih işi ile uğraşanlar
MUSAHHİN (Sahn den) Isıtan, ısıtıcı Teshin eden
MUSAHHİR Teshir eden Elde eden Zabt eden * İstenilen hâle koyan * Birine bağlayan
MUSAHHİR-ÜŞ ŞEMSİ VE-L KAMER Güneş´i ve Ay´ı teshir eden, istediği şekilde idare eden Cenab-ı Hak (CC)
MUSAHÎ Bir şeyin hâlisi Seçilip ayrılmışı
MUSAHİB Beraber sohbet eden Arkadaş Arkadaşlık eden Birlikte bulunan
MUSAHİBE Kadın musâhib Kadın arkadaş
MUSAKKA (Saky den) Sulanmış, sakyedilmiş
MUSAKKAB (Sakb dan) Delinmiş, teskib olunmuş
MUSALAHA Karşılıklı anlaşmak Barışmak Sulh akd etmek
MUSALAHAT (Musâlaha C) (Sulh dan) Karşılıklı anlaşmalar Barışlar
MUSALE Kuyudan ince akan damla * Harman sonunda kalan kesmik * Arpa ve buğday kapçığı (Tane onun içinde olur)
MUSA-LEH Kendine bir şey vasiyet olunan
MUSALEHUN ANH İstenen ve iddia edilen şey
MUSALİH Sulh yapan, barışan
MUSALLA Namaz kılınan yer * Cami avlusunda cenaze namazı kılmaya aid yer
MUSALLAT Rahatsız eden Tasallut eden Sataşan
MUSALLA TAŞI Namazı kılınmak için cenazenin konulduğu yüksekçe taş
MUSALLEB (Sulb dan) Katılaştırılmış
MUSALLİ (Salat dan) Namaz kılan Beş vakit namaza devam eden (Bak: Salât)
MUSALLÎN (Musalli C) Namaz kılanlar, dua edenler
MUSALLİT (Salâtet den) Birine musallat eden Peşini bırakmayıp sataştıran
MUSAMAHA İyilikle, lütufla muamele * İdare edip, kusuru görmezden gelme
MUSAMIS Her nesnenin hâlisi ve aslı
MUSAMMAT Edb: Beyitleri kafiyeli ve dört kısımdan ibaret olan manzume
MUSAMMEM (Samm dan) Tasmim olunmuş Kat´i olarak karar verilmiş Kararlaşmış Hakkında karar verilmiş olan
MUSAMMET (Sammet den) Kof olmayan İçi boş olmıyan şey * Gr: Arap alfabesine "b, f, l, m, n, r" nin haricindeki bütün harfler
MUSAMMİM Azimli olan Kararlı olan Karar veren
MUSAMSA´ Küçük kulaklı geyik
MUSANEA Rüşvet * İyilik etmek
MUSANNA´ Sonradan yapılmış Sanatla ve düzgün yapılmış olan Sanatkârane yapılmış olan Usta elinden çıkmış olan * Uydurulmuş, yapmacık
MUSANNEF (C: Musannefât) (Sınf dan) Sıraya konulup tasnif edilmiş * Te´lif edilmiş, yazılmış
MUSANNEFAT (Musannef C) Sıraya konulup tasnif edilmiş kitaplar
MUSANNİF Sınıflandıran Kitab tertib eden tasnif eden
MUSANNİFAN (Musannif C) Kitap yazan kadınlar Kadın müellifler
MUSANNİFÎN (Musannif C) Musannifler, kitap yazanlar
MUSARAA Pehlivanlık Güreşmek Güreşe tutuşmak
MUSARAHA Aşikâr ve açık
MUSARAHATEN Aşikâr ve açık olarak
MUSAREA Güreşçilik
MUSARİ´ (Sar´ dan) Pehlivan, güreşçi
MUSARRA´ Edb: İki mısra´ı da kafiyeli olan beyit Bir mısra´ı kafiyeli olana "Müfred" denirMusarra´ beyte, gazel veya kasidenin baş tarafında bulunursa; matla; terci´ ve terkib-i bentlerin arasında bulunursa; vâsıta tâbir olunur
MUSARRAH Açıklanmış, izah edilmiş * Aşikâr, açık, açıkça, belli
MUSARRAHAN Açık olarak Sarih bir tarzda
MUSAS Ot, nebat * Her nesnenin aslı
MUSATTAH(A) Satıh haline getirilmiş Düz ve yassı hâle konulmuş olan Satıhlandırılmış Düzleştirilmiş
MUSATTAR (Satr dan) Yazılmış
MUSATTEM Mükemmel, olgun, tam
MUSAVELE Dövüşmek için bir kimseye saldırma Üzerine atılma
MUSAVVER Zihnen düşünülen Tasavvur olunan Tasvirli
MUSAVVİBE Tasvib edilen Kabul edilen * "Dört mezheb de hak´tır ve füruatta hak taaddüd eder" diyenlere, ilm-i usulde musavvibe denir
MUSAVVİR Tasvir eden Şekil ve suret çizen Her şeye güzel şekil ve suretler veren Allah (CC)
MUSAVVİRE Tasvir edilmiş Suretlenmiş Şekli çizilmiş * Kuvve-i hayâliye (Bak: Kuvve-i musavvire - Madde-i musavvire)
MUSAVVİT (Savt dan) Seslenen, yüksek sesle çağıran
MUSAYAHA (Sayha dan) Birbirine haykırıp çağırışma
MUSAYE Küçük sidik kabı * Büyük kursak
MUSAYEFE (Sayf den) Bir yaz tutulmak üzere pazarlık etme Ücretle tutma
MUSAYKAL Cilâlı Parlak Yaldızlı Perdahlı
MUSAYTIR Bir şeyin üzerine kaim olup, ahvâlini görüp gözetir olan kimse * Musallat * Galip Yaramaz işlerden men´ edip saklayan ve koruyan
MUSBİYYE Çocuklu kadın
MUSE f Arı, nahl
MUSEL (Vusul den) Yetiştirilmiş, vardırılmış, ulaştırılmış
MUSEVİ Hz Musa´nın (AS) dinine tâbi olan Yahudi (Bak: İsrail) * İmam-ı Musa Kâzım nesline mensub olan Sadat-ı Museviyeden
MUSFAC Yassı başlı * Ellerini birbirine vurup sesini işittirdikleri kişi
MUSFAH Mâil olan, eğik
MUSFİR Eli boş fakir kimse
MUSHAF Sahife Sahife halinde yazılı kitap * Kur´ân-ı Kerim´in bir ismi (Bak: Kur´ân)
MUSHIYE Gökyüzünün bulutsuz, açık olması
MU´SIR (C: Mu´sırât) Sıkıcı, sıkan
MU´SIRAT Sıkım zamanı gelmiş üsâreliler (Üzüm gibi) * Bora ve kasırgalar * Yetişkin kızlar
MUSIRR Direnen Ayak direyen Vaz geçmeyen Sebat eden Sözünden dönmeyen
MUSIRRÂNE f Israr ve inatla, ayak direyerek
MUSÎ Vasiyet eden Birisini vâsi gösteren Tavsiye eden
MUSİ´ Genişlendiren Ferahlık veren * Zengin Muktedir
MUSÎB İsâbetli, yanılmayan, doğru * Resul-i Ekremin (ASM) isimlerinden birisi
MUSÎBET Afet Belâ Felâket Hastalık Dert(Merayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musâb olan bir koyun, lisan-ı hâliyle: "Biz çobanın emri altındayız O bizden daha ziyâde fâidemizi düşünür Mâdem onun rızâsı yoktur, dönelim" diye kendisi döner, sürü de dönerEy nefis! Sen o koyundan fazla âsi ve dâll değilsin Kaderden sana atılan bir musibet taşına mâruz kaldığın zaman $ söyle ve merci-i hakikiye dön, imana gel, mükedder olma O seni senden daha ziyade düşünür MN)
MUSİBET-İ ÂMME Umuma ve cemiyetin ekseriyetine gelen belâ(Bu asırdaki ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi; ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işliyen ve binler mânevi ve maddi hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevi tarafdar çıkmasıdır Bu suretle ekall-i kalil olan ehl-i dalâlet ve tuğyan; safdil taraftar ile ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatâsına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve idâmesine belki teşdidine kader-i İlâhiyeye fetva verirler; biz buna müstehakız derler KL)(Hem âlicenâbâne affetmek ise yalnız kendine karşı cinayetini affedebilir Kendi hakkından vazgeçse hakkı var; yoksa başkaların hukukunu çiğniyen cânilere afuvkârâne bakmağa hakkı yoktur, zulme şerik olur KL)
MUSİBET-ZEDE Belâya uğrayan Hastalık veya başka musibete uğrayan(İmanla insanın kalbinde öyle bir kuvve-i mâneviye husule gelir ki, insan o kuvvet ile her musibete, her hâdiseye karşı mukavemet edebilir! İİ)
MUSİKA Mızıka Çeşitli ses çıkarılan bir çalgı âleti
MUSİKÎ Müzik Ses ölçülerinden, ölçülü ses ve san´atkârlığından bahseden ilim(Ve keza, $ kelimesiyle, küfür sebebiyle kulağa ait pek büyük bir nimeti kaybettiklerine işaret edilmiştir Hatta kulaktaki zar, nur-u iman ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen mânevi nidaları işitir Lisan-ı hal ile yapılan zikirleri, tesbihatları fehmeder Hatta o nur-u iman sayesinde rüzgârların terennümatını, bulutların nâralarını, denizlerin dalgalarının nağamatını ve hâkeza Yağmur, kuş ve saire gibi her nevi´den Rabbâni kelâmları ve ulvi tesbihatı işitir Sanki kâinat, İlâhi bir musiki dairesidir Türlü türlü avazlarla, çeşit çeşit terennümatla kalblere hüzünleri ve Rabbâni aşkları intıba´ ettirmekle kalbleri, ruhları nurani âlemlere götürür, pek garip misali levhaları göstermekle, o ruhları ve kalbleri lezzetlere, zevklere garkeder Fakat o kulak, küfür ile tıkandığı zaman, o leziz, mânevi, yüksek savtlardan mahrum kalır Ve o lezzetleri iras eden avazlar, mâtem seslerine inkılâb eder Kalbde, o ulvi hüzünler yerine, ahbabın fıkdaniyle ebedi yetimlikler, mâlikin ademiyle nihayetsiz vahşetler ve sonsuz gurbetler hasıl olurBu sırra binaendir ki, şeriatça bazı savtlar helâl, bazıları da haram kılınmıştır Evet! Ulvi hüzünleri, Rabbâni aşkları iras eden sesler, helâldir Yetimane hüzünleri, nefsani şehevatı tahrik eden sesler, haramdır Şeriatın tayin etmediği kısım ise, senin ruhuna, vicdanına yaptığı te´sire göre hüküm alır İİ)(O yabani edebin verdiği bir şevk´le nefis düşer heyecana, heves olur münbasit; ruha ferah veremezKur´an´ın şevki ise: Ruh düşer heyecana, şevk-i meâli verir İşte bu sırra binâen, Şeriat-ı Ahmediye (ASM) lehviyatı istemezBâzı âlât-ı lehvi tahrim edip, bir kısmı helâl diye izin verip, demek hüzn-ü Kur´ani veya şevk-i Tenzili veren âlet, zarar vermezEğer hüzn-ü yetimi veya şevk-i nefsani verse, âlet haramdır Değişir eşhasa göre; herkes birbirine benzemez S)(Bir zaman gelecektir ki, ümmetimden muhakkak bir takım zümreler türeyecektir Bunlar zina etmeyi, ipekli elbiseler giymeyi, şarap içmeyi, defler, dümbelekler ile eğlenmeyi helâl ve mübah sayarlar Bunlardan bir takım merhametsiz ve hodgâm zümreler de dağ mesirelerine yanlanacaklar Bunun üzerine Allah, sevip eğlendikleri dağı, üzerlerine indirerek bir kısmını helâk edecek, sağ kalan öbürlerini de kıyâmet gününe kadar maymun ve domuz suretlerine tebdil edecek SBM) (Hadis no: 1892 Tercümesinden)( $ Ey dağlar, dedik: Onunla beraber te´vib, yani terci´ yapın; ötün, çınlayın $ Siz de ey kuşlar!Yâni Davud´a öyle güzel bir ses, öyle şanlı bir edâ verilmişti ki, akşam sabah tesbih ettikçe onun sesine bütün dağlar ve kuşlar iştirâk eder, çınlar öterlerdi Demek ki güzel sesle hüsn-i elhan Davud´un bir fazilet-i mahsusası, kuşları dahi başına toplıyan bir mu´cizesi olmuştur Bu mâna iledir ki, savt-ı Davudi meşhur olduğu gibi, mezamir-i Davud da meşhurdur Bu güzel sanatı, İslâmda suret-i mutlakada mezmum zannedenler olmuştur Fakat bilmek lâzım gelir ki, mezmum olan luhun-u fısktır Yoksa Kur´an okurken tertil ve tahsin-i savt, me´murun bihtir Bu babda kütüb-ü sıhahda hayli hadisler vardır Birçokları musikinin te´sirini ruhani zannederler Böyle bir zan, ruhu hava zannetmektir Ses, bir hava ihtizazı olduğu için, musikinin doğrudan doğruya verdiği te´sir ve heyecan, bir buse zevki gibi cismani ve asabi bir te´sirdir Taganni, ancak bir kelimenin, bir kelâmın mânasını ruha duyurmağa hizmet etmesi itibariyledir ki, ruhani bir kıymet alabilir Ehl-i fısk, hep şehevâni mevzularla cismâni heyecan aradığı için mânayı öldürerek sâde asaba basan kuru nağmelerle cismani te´sir arar Bu ise ruhani şuuru terbiye değil, ifnâ eder Belki fâsık için bütün şuurundan geçip mest-i lâyakıl olmak bir zevktir Fakat dinin, şer´in vermek istediği zevk bu değil, güzel manâlı, mukaddes şuurlu bir hayat yaşatmaktır ET)
MUSİKİŞİNAS f Musikici, müzikçi
MUSİL (Vusul dan) Yetiştiren, ulaştıran, vardıran
MUSİLE Müderrislikte ikinci yüksek derece
MUSİR Zengin Gani
MU´SİR Fakir kimse
MUSİYE Vasiyet eden kadın
MUSKIT (C: Muskıtât) (Sukut dan) Düşüren, ıskat eden
MUSKITAT (Muskıt C) (Sukut dan) Düşürenler, ıskat edenler
MUSLİB Vurucu, vuran, dârib
MUSLİH Islah eden İyileştiren Terbiye edici
MUSLİHÂNE f Sulh yolu ile, iyilikle anlaşarak Arabuluculukla
MUSLİHÛN (Muslihîn) Islah edenler Düzeltip iyileştirenler Terbiyeciler
MUSMİT (Musammet) İçi kof olmayan şey * Tecvidde: Te, se, cim, ha, hı, dal, zel, ze, sin, sın, sad, dad, tı, zı, ayın, gayın, kaf, kef, he harflerinin ismidir (Bak: İsmât)
MUSRAD Soğuktan hemen etkilenen kimse
MUSRİH Medet eden, yardım eden
MUSTABIR (Sabr dan) Sabreden
MUSTAKA Sakız
MUSTAF Tabur veya saf hâlinde dizilmiş
MUSTAFA (Safvet den) Güzide Istıfâ edilmiş Has ve seçilmiş * Hz Peygamber´in (ASM) mübarek bir ismi (Bak: Fahr-i kâinat - Resul)
MUSTALAH Istılahlı Garib ve az kullanılır kelime ve terimlerle dolu olup pek anlaşılmayan
MUSTALAHÂT (Mustalah C) Istılah haline getirilmiş kelimeler
MUSTALAHÎ Istılahlı konuşan
MUSTALIK GAZASI Benî Mustalık gazasına Müreysî gazası da denilir Benî Mustalık, Huzaa´nın bir şubesidir Müreysî de bunların bir kuyusudur Benî Mustalık, Resul-i Ekrem´le harb etmek üzere bu kuyu başında toplandıkları için bu sefer bu isimle anılır Çeşitli râviler, bu gazanın hicrî dört veya beş veya altıncı senesinde olduğunu rivayet etmişlerdirBenî Mustalık´ın bu hâinane hareketinden vaktiyle haberdar olan Resul-i Ekrem (ASM) süvâri, piyade yediyüz kişilik bir kuvvetle ve sür´atle hareket edip bunları ansızın bastırmış ve birçok esir ve ganimet almışlardır (SBM)
MUSTANİ´ Birini yetiştirip adam eden kimse * Yedirip içiren, ikram eden, ziyâfet veren
MUSTAR şarap
MUSTARIF Çıkarı ve menfaati için her yana başvuran
MUSTASHİB (Sahâbet den) Birini yanına alıp berâberinde götüren
MUSTASHİBEN Birlikte, beraberce Yanında olarak
MUSTASRİH Bağırıp ağlayan Meded bekleyen
MUSTATAB (Tayyıb dan) Güzel, iyi, âlâ
MUSTATİL (Tul den) Uzayan, İstitâle eden * Geo: Dikdörtgen
MUSTAZHİR (Zahr dan) Dayanan, arka veren
MUSTAZİ (Ziya dan) Ziya alan, ışıklanan
MUSTAZİLL (Zıll dan) Gölgelenen, gölgede oturan * Birinin koruyuculuğu ve himâyesi altında bulunan
MUSTAZREF Nükte, zariflik * Muhit Hâvi
MUSU´ Davarın sütü çekilip gitmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MUŞ f Fare
MUŞA İki renk üzere dokunmuş elbise
MUŞAMMA´ (şem´ den) Muşamba
MUŞATA Tararken dökülen saç veya sakal teli
MUŞEK f Yavru fare Fare yavrusu
MUŞ-GİR f "Sıçan tutan" Çaylak kuşu
MU-ŞİKÂF (C: Mu-şikâfan) f İnceden inceye araştıran
MU-ŞİKÂFAN (Mu-şikâf C) İnceden inceye araştıranlar
MU-ŞİKÂFANE f İnceden inceye
MU-ŞİKÂFÎ İnceden inceye araştırma
MUŞT f Avuç Yumruk
MUŞT (C: Mışât) Tarak
MUŞT-ÜL KADEM Ayak tarağı
MUŞTA Yumruk Kunduracıların deriyi inceltmek için kullandıkları mâdeni top
MUŞTA Saç tarağı
MUŞTZEN f Yumruk vuran Boksör, yumrukçu
MUTA´ Kendine itaat olunan Sözü dinlenen
MUT´A İntifa, faydalanma
MU´TA Verilen İ´tâ olunmuş, verilmiş olan
MUTAASSIB Bir şeyi müdafaada ifrat ve inat gösteren Körü körüne inad ve israr eden Aşırı derecede kendi tarafını tutan * Din, millet ve vatanı hakkında çok sevgi, bağlılık ve gayret gösteren (Bak: Taassub)
MUTAASSIBANE (Asab dan) Mutaassıbca Mutaassıba yakışır şekilde Körükörüne
MUTAASSIBÎN (Mutaassıb C) (Asab dan) Mutaassıb kimseler Taassubu olan insanlar
MUTAATTIL İşsiz kalan, işlemez olan Muattal
MUTAATTIR (Itr dan) Güzel kokular sürünen
MUTAATTIS Aksıran
MUTABAAT Karşılıklı anlaşma Uyma tâbi olma Bir şeye uyup muvafakat etme
MUTABAKAT Uygunluk Muhalif ve mugayir olmayıp, uygun ve muvafık olmak * Man: Lâfzın, mevzuu olduğu mânânın tamamına delâleti
MUTABASSIR Açıkgöz
MUTABBAK Tatbik olunmuş uydurulmuş
MUTABIK Uygun Muvafık Uyan
MU´TAD Âdet Âdet edilen iş İtiyad edilen Alışılmış olan
MU´TADEN Mu´tâd olduğu gibi Alışıldığı üzere
MU´TADÎ (Mu´tâdiye) Alışılmış Her zamanki
MUTAF (Tavâf dan) Etrafında tavaf olunan, dönülen
MUTAF f (Muy-tâb dan) Keçi kılından dokunmuş olan * Kıldan yapılan at takımı * Kıldan çul yapan, dokuyan veya satan
MUTAFATTIN (Fatânet den) Anlayışlı Hem anlayıp farkına varan Kavrayan
MUTAFFİF Alış verişde hilekârlık eden Fazla alıp noksan mal veren
MUTAFFİFÎN Ticârette hile yapanlar, fazla alıp noksan veren ve eksik tartanlar
MUTAHER Temizlenmiş
MUTAHERE Temizleme
MUTAHHAR Temiz Pâk Kudsi, pâklanmış Tâhir kılınmış Mübârek * Peygamberimizin (ASM) bir ismi
MUTAHHARA (Müe) Temizlenmiş Kirleri giderilmiş
MUTAHHEM Hilkati yerli yerine tamam olup noksan olmayan * Yuvarlak
MUTAHHİR Temizleyici Temiz eden * Fık: Hem kendi temiz, hem de temizleyici olan su
MUTAHİR Temizleyici
MU´TAK (MU´TAKA) Serbest bırakılmış köle, câriye veya esir
MUTALAA Bir mes´ele hakkında bilgi edinmek için tetkikatta bulunma, okuma, okuma ile meşguliyet
MUTALEBAT (Mutâlebe C) (Taleb den) İstenilen şeyler İstekler
MUTALEBE (C: Mutâlebât) (Taleb den) Hakkını isteme, talebde bulunma * Dâvâ, iddia
MUTALİ´ Mutâlaa eden Kitab okuyan Kitablarla tetkik ve bilgi için uğraşan
MUTALİÎN (Mutâli´ C) Mutalâa edenler Kitap okuyanlar
MUTALLA (Tılâ dan) Yaldızlanmış, yaldızlı
MUTALLAKA (Talak dan) Boşanılmış kadın Bırakılmış, nikâhı bozulmuş
MUTALSAM Tılsımlanmış olan Esrârengiz hâle gelmiş olan
MUTALSIM Tılsımlayan
MUT´AM Yiyeceği, içeceği çok olan
MUTAMENE Teskin etmek, sâkinleştirmek
MUTAMMER Anbarda veya çukur içinde saklanan şey
MUTAMMİRAT Zarar verici ve helâk edici gizli şeyler
MUTANTAN Debdebeli Tantanalı Gürültülü Gösterişli ve şatafatlı
MUTARAHA Birbirine söz söyleme
MUTARASSID Gözleyen Tarassud eden
MUTARASSIDÂNE f Tarassud edene yakışır şekilde
MUTAREDAT (Mutarede C) Saldırmalar, vuruşmalar, çarpışmalar
MUTAREDE (C: Mutaredat) (Tard dan) Saldırma, vuruşma, çarpışma
MUTAREKA Vuruşmak
MUTARHEF Tam güzellik
MUTARRA Tarâvetli Tâze
MUTARRAZ Zinetlendirilmiş Süslendirilmiş Dikiş ve nakışla kıymetlendirilmiş
MUTARRED Cemaatı usandıracak derecede okumayı uzatan imâm
MUTARRIZ Elbiseye kenar işleyen * Damga vuran
MUTARRİD Bir düziye, devamlı, aynı şekilde olan
MUTARRİDEN Bir düziye, bir teviye
MUTASADDI´ Dağlıyan, tasaddu eden, perakende olan, yarılıp çatlayan
MUTASADDIK Tasadduk eden Sadaka veren
MUTASADDIK-UN ALEYH Sadakayı kabul eden kimse
MUTASADDIKÎN (Mutasaddık C) Sadaka verenler Tasadduk edenler * Sâdık ve doğru olduğu anlaşılanlar
MUTASADDIR (C: Mutasaddırin) (Sadr dan) Baş köşeye kurulan Başa geçip oturan
MUTASADDIRANE f Baş köşeye kurulana yakışacak surette
MUTASADDIRÎN (Mutasaddır C) Baş köşeye kurulanlar, tasaddur edenler
MUTASADDÎ (Sadv dan) Bir işe girişen Tasaddi eden Başkasına saldıran, başka birine takılan
MUTASAFFÎ Tasaffi eden Saffet ve sâfilik hasıl eden Temiz olan Saflaşan
MUTASALLİB (Sulb dan) Sertleşen, katılaşan * Sağlam, sert * Salâbetli Din işlerinde çok gayretli
MUTASALLİBANE f Salâbetli gibi, kuvvet sâhibi olana yakışır surette
MUTASALLİF Haddinden, iktidarından hâriç fazilet ve zerafet iddiasında bulunan Şarlatan
MUTASALLİFANE Nezaket, bilgiçlik taslayanlar gibi
MUTASALLİFÎN Haddinden fazla fazilet ve zerâfet iddiasından bulunanlar Şarlatanlar
MUTASANNİ´ (C: Mutasanniîn) Kendini güzel ve süslü göstermek isteyen
MUTASANNİANE f Yapmacıklı olarak, tasannu ederek
MUTASANNİÎN (Mutasanni´ C) Tasannu´ edenler Kendilerini güzel ve süslü göstermek isteyenler
MUTASARRIF Tasarruf hakkı ve salâhiyyeti olan Tasarruf eden Bir işi kendi isteğine göre idâre eden Bir malın sahibi * Eskiden, vilâyetten küçük olan Sancağın en büyük idâre âmiri
MUTASARRIFİYET Tasarruf etme hakkı Mutasarrıflık * Mutasarrıfın vazifesi
MUTASARRIM (C: Mutasarrımin) Kahramanlık ve yiğitlik gösteren
MUTASAVVER Tasavvur edilmiş İlerde yapılması düşünülmüş * Tasvir edilen Hatırdan geçen * Kabil, akıl kabul eder, akıl alır
MUTASAVVIF Tasavvufla uğraşan İlâhiyyatla uğraşan, tarikat ehli olan (Bak: Tarikat)
MUTASAVVIFÂNE f Sofuca Mutasavvıflara yakışır tarzda
MUTASAVVIFE Sofular, mutasavvıflar
MUTASAVVIFÎN Tasavvufçular Sofiler
MUTASAVVIT Ses çıkaran, seslenen, ses veren
MUTASAVVİR Tasavvur eden, zihinde suret veren
MUTASAYYİF Bir yerde yazlıyan Yaz mevsimini geçiren
MU´TASIM Günahtan çekinen * Eliyle tutan * Yapışan
MUTATABBİB (Tıbb dan) Yalandan hekim Doktorluk taslıyan
MUTATABIK Münâsib gelen Birbirine uyan Uygun
MUTATAFFİL Arkasından giden, uyan * Parazit olan, tatafful eden
MUTATAHHİR Pâk Günah işlemekten teberri ve imtina eden, çekinen Temiz kılınmış
MUTATA´IM Tadan Tadına bakan
MUTATARRİB (C: Mutatarribin) Coşan, şevke gelen, sevinen
MUTATARRİBANE f Coşarak, sevinerek, şevke gelerek
MUTATARRİBÎN (Mutatarrib C) Şevke gelip sevinenler Coşup sıçrayanlar
MUTATARRİF Bir yana çekilen
MUTATARRİK Yol bulan, geçen
MUTATAVİL Uzanan, uzun olan * Uzatmak suretiyle yükselen
MUTATAVVI´ (Tav´ dan) Nafile namaz kılan
MUTATAVVIK Gerdanlık gibi süs eşyası takınan
MUTATAVVİF Ziyâret gayesiyle bir şeyin etrâfını dolaşan Tavâf eden
MUTATAVVIS Tavus kuşu gibi rengârenk giyinen Tatavvus eden
MUTAVAAT İtaat etme Baş eğme Tâbi´ olma * Gr: Fâilleri ile mef´ulleri bir olan fiil
MUTAVASSIL (Vasl dan) Ulaşan, eren, kavuşan, vâsıl olan
MUTAVASSIT Ortada vasıtalık eden Arada ıslâh edici olan * Orta derecede Orta hâlli * Sebeb * İyi ile kötü arasındakini alan
MUTAVASSIT-ÜL KAME Orta boylu
MUTAVASSITÎN (Mutavassıt C) Aracılar, tavassut edenler, vasıta olanlar * Orta hâlliler
MUTAVASSIT SURELER (Bak: Evsat-ı mufassal)
MUTAVATTIN Yerleşmiş Vatan eylemiş Vatan eyleyen
MUTAVATTINÎN Vatan yapanlar, bir yere yerleşenler
MUTAVAZZIH (Vuzuh dan) Açıklanan, açık olan, tavazzuh eden
MUTAVELE (Tul dan) İşi uzatma, sürüncemede bırakma
MUTAVİ´ İtaat eden, muti, itaatli
MUTAVVAK (Tavk dan) Boynu halkalı, zincirli * Boynuna gerdanlık vs takılmış Boynuna halka olan
MUTAVVAKA Halka biçimi boynunda tüyler olan güvercin kuşu
MUTAVVEL(E) (Tul dan) Uzatılmış, uzun uzun
MUTAVVES Lâtif, güzel, renkli
MUTAYEBAT (Mutâyebe C) Eğlenceli hikâyeler Fıkralar * Şakalaşmalar, lâtife yapmalar
MUTAYEBE Lâtifeleşme, şakalaşma
MUTAYERE Uçurup gönderme Uçurma
MUTAYTA Sallana sallana kibirlenerek yürüme İzzetli ve kibirli yürüme
MUTAYYEB (Tayyib den) Güzel kokular sürünmüş * Gönlü hoş edilmiş, sevindirilmiş, taltif olunmuş
MUTAYYİBEN Güzel kokular sürünmüş olarak * Sevindirilerek, gönlü hoş edilerek
MUTAYYEN Balçıklanmış, sıvanmış
MUTAZACCI´ Üşengeç, tenbel
MUTAZACCIR Sıkıntılı İçi sıkılan Rahatsız
MUTAZALLİL (Zıll den) Gölgede oturan, gölgede bulunan, gölgelenen * Korunan, muhafaza ve himaye olunan
MUTAZALLİM (C: Mutazallimîn) (Zulm den) Kendisine yapılan haksızlık ve zulümden şikâyet eden, sızlanan
MUTAZALLİMÂNE (Zulm den) Kendine yapılan zulüm ve haksızlıkdan dolayı sızlanan kimseye yakışır şekilde
MUTAZALLİMÎN (Mutazallim C) (Zulm den) Sızlananlar Kendilerine yapılan haksızlık ve zulümden dolayı şikâyet edenler Tazallüm edenler
MUTAZAMMIN İçine alan, tazammun eden * Üstüne alan Tazmini kabul eden * Muhit ve müştemil olan
MUTAZANNİ (Mutazannin) (Zan dan) Zan ile iş gören
MUTAZARRI´ Tazarru eden Alçak gönüllülük eden * Bir şeye gizlice varıp yaklaşan * Can ve gönülden tezellül ile yalvaran * Noksan ve kusurlarını bilerek kibirden, büyüklenmekten çekinip tevazu eden
MUTAZARRIÂNE f Kendi kusurlarını bilerek, ihtiyacını anlayarak, tevazu ile niyaz ederek, yalvararak
MUTAZARRIF (C: Mutazarrıfîn) (Zarf dan) Zarafet taslayan, tazarruf eden
MUTAZARRIFÎN (Mutazarrıf C) (Zarf dan) Zariflik taslayanlar, tazarruf edenler
MUTAZARRİÎN (Mutazarrı´ C) Yalvaranlar, tazarru´ edenler, yalvarıp yakaranlar
MUTAZARRIR Zarar ve ziyana uğrayan, zarar görmüş olan
MUTAZAVVI´ Güzel kokusu etrâfa yayılan
MU´TAZIB Birbirine yardım eden Birbirine muavenette bulunan
MUTBAKA (Bak: İtbak)
MUTBEİN Çukur yer * Kalbi karar etmiş kişi, mutmain
MUTBİK(A) (Tıbk dan) Genel ve umumi olan Değişmeyip devam eden Bütün Tam * Bir şeyin etrâfını örten, bürüyen
MU´TEBER İtibâr gören Beğenilen * İnanılır Güvenilir Hatırı sayılır Hükmü geçen
MU´TEBERAN (Mu´teber C) Şerefli, haysiyetli ve itibarlı kimseler * Bir yerin, bir mesleğin veya bir sınıfın ileri gelenleri Hükmü geçip, inanılır olanlar
MU´TEBERAT (Mu´teber C) İtibarlı, hükmü geçer şeyler
MU´TEBERİYET Yürürlükte olma, geçerlilik * Muteberlik, güvenirlik
MU´TECİR Sadaka veren
MU´TED Zâlim kimse
MU´TEDD Ta´dâd edilmiş Sayılmış
MU´TEDÎ Sesini yükselten Yüksek sesle dua eden * Haddini aşan, tecâvüz eden * Zâlim
MU´TEDİL Yavaş ve mülâyim Ne pek az, ne pek çok olan Orta hâlli İtidalli
MU´TEDİLANE Orta hâllice Ne çok hızlı, ne de çok yavaş olmadan
MUTE HARBİ Mute, Şam´a bağlı, Kudüs´e iki konak mesafede bir yerdi Mute harbi müslümanlarla Rumlar arasında vuku bulan muharebelerin başlangıcıdır Sebebi de Peygamber´in elçisinin öldürülmesidir Resul-ü Ekrem Busrâ emiri Şürahbil bin Amr´e, ashâbından Hâris bin Umeyr ile bir mektub göndererek İslâma dâvet etmişti Hâris, Mute´den geçerken Şürahbil´e tesadüf edip, elçi olduğunu bildirdi Bunun üzerine Şürahbil, Haris´i küstahça öldürdü Şimdiye kadar Resul-ü Ekrem´in elçilerinden hiç birisinin hayatına taarruz edilmemişti Bunun üzerine Resul-i Ekrem üç bin kişilik bir kuvvet hazırlayıp azadlı kölesi Zeyd bin Hârise´nin komutasında gönderdiResul-ü Ekrem : "Şâyet Zeyd şehid olursa komutanlığı Cafer alsın, Cafer de şehid düşerse Abdullah bin Revaha komutan olsun!" buyurdu Ve ordunun Hâris bin Umeyr´in şehid edildiği Mute kasabasına kadar gitmesi ve orada Şürahbil ile tabiiyetinin İslâma dâvet olunması, kabul ederlerse ne âlâ, kabul etmezlerse harbedilmesi Resul-ü Ekrem´in emirleri cümlesindendi Peygamber Efendimiz bu küçük ordusunu "Seniyetülveda - Ayrılık tepesi" mevkiine kadar uğurladıÖbür tarafta Şürahbil de bu hareketten haberdar olarak, vaziyeti tâbi olduğu Kayser Hirakl´e bildirdi Aynı zamanda Şurahbil, Vâil Beni Bekir, Lahim, Cüzam gibi Arap kabilelerinden yüz bin kişilik büyük bir kuvvet hazırladı İmparator Hirakl de bu işe önem vererek Belka´daki Meab şehrine kadar geldi Nihayet iki ordu karşılaştı Bu muazzam ordu karşısında üç bin kişinin ne ehemmiyeti olabilirdi Fakat dönmek de müşkildi, felâketi mucibdi Bu sebeple Zeyd bin Hârise hemen harbe atıldı Zeyd şehid oldu, sancağı Cafer aldı Muharebe meydanında hârikalar gösterdi, sağ eli kesildi, sancağı sol eliyle tuttu O da kesilince kesilmiş kollarıyla sancağa sarıldı En sonunda Cafer de şehid edildi Sonra sancağı, Abdullah bin Revâha aldı, şiirler okuyarak harbetti, o da şehid edildi Bunun üzerine orduda umumi bir panik başgösterdi Fakat Halid bin Velid askeri önledi, bu paniğin dehşetini anlattı Bütün mucahidlerin reyleriyle komutan seçilerek sancağı eline aldı Akşama kadar harbedildi Mahir bir komutan olan Halid bin Velid, askeri yeni nizamda tertibledi Sağ cenah mücahidlerini sola, soldakileri sağa, öndekileri arkaya ve arkadakileri de öne aldı Bu suretle düşmanın her fırkası, karşısında yeni kuvvet görüyor ve İslâm ordusuna imdat geldiği zannında bulunuyordu Bunun üzerine Halid, şiddetli hücumlar yaparak düşmanı bozdu, düşmana bir hayli telef verdirdi Düşmanın bu panik ve bozgunundan istifade ederek askerleri geri çekti ve bir bozguna uğratmadan muntazam ricat ederek sâlimen Medine´ye getirdi (SBM)
MU´TEKADAT İtikad edilenler İnanılan hususlar
MU´TEKİD Bağlanmış * İnanmış Dindar İtikad eden Dini bütün olan
MU´TEKİF İtikâfa çekilmiş olan İtikâf için bir camiye veya bir odaya kapanıp ibâdete çalışan Devamlı olan (Bak: İtikâf)
MU´TEKİFÎN (Mu´tekif C) İtikâfa çekilmiş olanlar
MU´TEKİL Sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına çekip alan * Devenin dizini büküp bağlıyan * Güreşte rakibini sarmaya getirip yıkan
MU´TEKİS (Aks den) Tersine çevrilmiş Aksolunmuş
MU´TELL İlletli Hasta Sakat Alil * Gr: İçinde harf-i illet bulunan kelime kökü
MU´TEMED Kendine güvenilen İtimad edilen kimse Kendinden emin olunan Ziyadesiyle doğru ve müstakim olan
MU´TEMEDÜN-ALEYH Kendisine itimad edilen ve güvenilen kimse
MU´TEMİD İtimad eden İnanan Güvenen
MUTEMİDÂNE f Bağlanarak, güvenerek İtimâd etmek sureti ile
MU´TEMİL Zorlukları göze alarak tek başına iş gören
MU´TEMİR Kasdedici, kasdeden * Ziyaret eden * Umre yapan
MU´TENA İhtimam edilmiş Özenilmiş Dikkat ve itinâ olunur hâlde olan
MU´TENİ İtina eden Özenen Dikkat ve ehemmiyet veren
MU´TENİK Birinin boynuna sarılan
MU´TER (MU´TERİZ) Bir nesneye mütecâviz olan, bir şeye tecâvüz eden
MU´TEREF Gizlenmeyip söylenmiş İtiraf olunmuş
MU´TEREK Cenk ve kıtal yeri Savaş meydanı
MU´TERİF İtiraf eden Kendi noksan ve kabahatlerini kabul edip anlatan ve söyleyen
MU´TERİZ İtiraz eden Kabul etmeyen Bir şeyi beğenmeyip bozulmasını isteyen, aksini iddia eden
MU´TERİZÂNE f İtiraz eder şekilde Muteriz suretinde
MU´TERİZE Parantez Kavseyn denilen ( ) işâretinin adı
MU´TERİZÎN (Mu´teriz C) Muterizler İtiraz edenler
MU´TERİZÜN-FÎH İtiraz olunan karar, hüküm
MU´TERR Pek fakir olduğu hâlde dilenmeyip lisân-ı hâl ile durumunu anlatan kimse
MU´TESİF (Asf dan) Zulüm yapan Doğru yoldan ve adaletten ayrılıp haksızlık yapan
MU´TEŞÎ Akşam vakti yola çıkan
MU´TEZİL İ´tizal eden Cemaatten ayrılıp bir tarafa çekilen
MU´TEZİL Hatâsını itiraf edip, idrâk ederek melâmeti kabul eden Kendi kötülüğünü kabul eden
MU´TEZİLE Aklına güvenerek ve "kul, fiilinin hâlikıdır" demekle hak mezheblerden ayrılan bir fırka Bunlar dalâlet fırkalarının birincisidir Vâsıl İbn-i Atâ nâmında birisi buna sebeb olmuştur Bu kişi Hasan Basri Hazretlerinin talebesi iken, günah-ı kebireyi işleyen bir kimsenin ne mü´min ve ne de kâfir olmayıp, tövbesiz âhirete giderse ebedi cehennemde kalacağını söyleyerek hocasından ayrılmıştır İtizal etmiştir Mu´tezile tâifesi: "İnsanlar kendi ef´âl-i ihtiyâriyelerini halkederler" diyerek, bu fiillerde kaza ve kaderin tesirini inkâr ederler Kendilerine kaderiyeciler de denmektedir (Bak: Mülk)
MU´TEZİM Giden, i´tizam eden
MUTEZİR Özür dileyen İtizâr eden Özürü makbul olan
MUTEZİRÂNE f Özür dileyerek Kusurunu kabul edip yalvarırcasına
MUTFÎ Söndüren, itfa eden
MUTFİL (C: Metâfil) Yanında genç buzağısı olan geyik * Yavrulu deve
MUTHEF Hediye, armağan İthaf olunan şey
MUTHİF Hediye veren, armağan eden İthaf eden
MUTIRR Uzun
MU´TÎ Veren İtâ eden
MUTδ İtaatli Terbiyeli İsyan etmeyen * Rahat
MU´TIK Köle azad eden Esir veya köleyi serbest bırakan
MUT´İM (Taam dan) Yemek veren, yemek yediren, doyuran
MUTLAK Salıverilmiş Itlak olunmuş Serbest * Kat´i Şüphesiz * Aslâ bir şarta bağlı olmayan Yalnız, tek (Bak: Itlâk)(Âyet, neye felâh bulacaklarını tâyin etmiyor Güya o sükûtla der: Ey müslümanlar! Müjde size Ey müttakî! Sen Cehennem´den felâh bulursun Ey Arif! Sen Rızâ-yı İlâhîye nâil olursun Ey âşık! Sen rü´yete mazhar olursun Ve hâkezâ İşte Kur´an, câmiiyyet-i lâfziyye cihetiyle kelâmdan, kelimeden, huruftan ve sükûttan her birisinin binler misâllerinden yalnız nümune olarak birer misal getirdik Âyeti ve kıssatı bunlara kıyas edersin S)
MUTLAKA Ne olursa olsun, her halde, illâ
MUTLAKIYYET Şartsız ve kayıtsız olarak bir hükümdarın emri ile bir hükümet, devlet veya bir topluluğun idare usulü
MUTLAKIYYET-İ İDARE Bir kişinin arzu ve isteklerine bağlı olan idare sistemi
MUTLIK Serbest bırakan Boşayan Salıveren Köle veya esiri serbest bırakan, azad eden
MUTLIK-UL ÜSÂRÂ Esirleri salıveren, esirleri serbest bırakan
MUTMAİNN(E) İtmi´nanlı İçi rahat Müsterih Şüphesi kalmamış Emin
MUTMAİNÂNE f Şüphesizce Rahatlık ve emniyet içinde olarak
MUTNEB Uzatılmış Uzatılan söz Sözdeki itnâb, yâni; uzunluk
MUTREF (C: Metârif) Haz kumaşından dokunmuş bir kaç alemli Arap kaftanı * Başı ve kuyruğu beyaz veya siyah olup, vücudu başka renk olan at
MUTREKA Üstüne sahtiyan bürünmüş kalkan
MUTRIZ İşaret ve damga koyan Alem yapan
MUTRİB (Tarab dan) Çalgıcı, çalgı çalan Şarkıcı, şarkı söyliyen Hânende
MUTTALA´ Gelecek yer * Ittıla´ mevzii
MUTTALİ´ Haberli Bilgisi olan Bir yüksek yerden bakarak görüp anlayan Vâkıf Derk eden
MUTTARİD Muntazaman devam eden Bir düziye olan Bir küllî kaideye mümasil ve muvafık olan Sıralı Düzgün
MUTTARİDEN Bir düziye, bir teviye
MUTTASIF İttisâf eden İyi veya kötü bir sıfatla tarif edilen Vasıflanmış, vasfı mevcut olan
MUTTASIL Bitşik Aralıksız Fâsılasız Hiç durmadan İttisâl eden, ulaşan, kavuşan
MUTTASILAN Bitişik olarak * Bir düziye

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #24
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MUTUR Gitmek * Evmek
MUTVA Dürülmüş, bükülmüş* Örülmüş * Yapılmış
MUVAADE Sözleşme, va´dleşme
MUVAAZA (Va´z dan) Va´z ve nasihat etme
MUVACEHAT Yüzleşmeler Yüzyüze gelmeler
MUVACEHE Karşı, ön * Yüzyüze gelme Yüzleşmek * Huzurunda olmak
MUVACEHETEN Karşı karşıya Yüz yüze
MUVADAA Düşmanlığı bırakıp barışma Adaveti bırakıp sulh etme * Vedâlaşma
MUVAFAKAT Uygunluk Uymak Anlaşmak Karşılıklı anlaşma Râzı olma Müsâade
MUVAFAKAT-I TARAFEYN İki tarafın râzı olması
MUVAFAT Sözünün eri olma
MUVAFFAK Başarmış Gâyesine erişmiş Ulaşmış Başarılı
MUVAFFAKİYET (C: Muvaffakiyât) (Vefk den) Allah´ın yardımıyla başarı gösterme * Ele geçirme, başarma
MUVAFFIK Muvaffak eden Başarıya ulaştıran
MUVAFIK Uygun Yerinde Denk
MUVAHAT (Uhuvvet den) Birbirini kardeşliğe kabul etme Kardeş etme
MUVAHEBE Çok bağışlama
MUVAHHAD(E) (Vahdet den) Bir ve tek hâle konmuş
MUVAHHİD Allah´ın birliğine inanan Tevhid eden * Birleştirici olan
MUVAHHİDÂNE f Muvahhide yakışır surette
MUVAHHİDÛN (MUVAHHİDÎN) Muvahhidler Bir Allah´a inanıp, birliğe çalışanlar Birleyici olanlar
MUVAHHİŞ Vahşet veren Vahşileştiren Korkutan Korkutup ürküten
MUVAKAA Düşmek, sukut
MUVAKEBE Bir işe sebat ve gayret gösterme
MUVAKERE Tarladan çıkan mahsulden bir kısmını almak şartıyla birlikte ekme
MUVAKKAR (Vekar dan) Ağırlanmış, saygı gösterilmiş olan * Ağırbaşlı, vakarlı, ciddi
MUVAKKARAN Vakarla, ciddiyetle, ağırbaşlılıkla * Ağırlanmış, saygı gösterilmiş olarak
MUVAKKAS Dolu, memlu
MUVAKKAT Vakitli Geçici Fâni Devamlı olmayan
MUVAKKATEN Az bir zaman için, şimdilik, geçici ve muvakkat olarak
MUVAKKIF Durduran Tevkif eden Alıkoyan Vakf ettiren
MUVAKKİR (Vekar den) Ağırlayan, saygı gösteren
MUVAKKİT Vakti tâyin eden * Tam ayarlı saat
MUVALAT Dostluk, karşılıklı sevgi Yardım, koruma
MUVANESET (Üns den) Birbirine alışıp berâber yaşama Ünsiyet peydâ etme * İnsana alışma, insandan kaçmayış
MUVANİS (Üns den) İnsana alışık, insandan kaçmayan * Ünsiyet peydâ eden, birbirine alışıp birlikte yaşıyan
MUVARAT Bir şeyi örtüp gizleme
MUVAREDAT (Muvârede C) (Vürud dan) Gelen şeyler * Aklı gelen şeyler İlhamlar
MUVAREDE (C: Muvâredât) (Vürud dan) Girip gelme * İki şâirin, birbirlerinden habersiz olarak, tesâdüfen aynı beyitleri söylemeleri
MUVARESE (Mirâs dan) Birbirinden miras yeme
MUVASAKA Birbirine söz verip anlaşma
MUVASALA Vâsıl olmak Erişmek Ulaşmak
MUVASAT Yardım, dostluk, muavenet, iyilik * Ölen bir memurun ailesine maaş bağlama
MUVASEBE Birbirinin üstüne atlama, zıplama, sıçrama
MUVASSA Tavsiye olunan
MUVAŞŞAH (Vişâh dan) Süslenmiş, süslü
MUVAT Ölüm, mevt
MUVATTA (Bak: İmam-ı Mâlik)
MUVAYESE Yeise, kedere düşürme
MUVAZAA Bir mes´elede bahse girişmek * Mc: Danışıklı döğüş * Hakikatte olmayan bir durumu varmış gibi göstermek için yapılan bir anlaşma
MUVAZAATEN Danışıklı dövüşle * Muvâzaa olarak
MUVAZEBET Bir işle dâimâ uğraşma Bir işe durmadan çalışma
MUVAZAT (Veyz den) Mukavemet, dayanma * Paralel olma Muvâzi
MUVAZENE(T) Ölçmek Denk olup olmadığını bilmek için tartmak, ölçmek * Düşünmek * İki şeyin vezince birbirine denk olması Uygunluk
MUVAZENE-İ A´MÂL Haşirde amellerin tartılıp hesabdelimesi (Bak: Afv)
MUVAZENE-İ MÂLİYE Devletin gelirleriyle giderlerinin bir olması
MUVAZENET (Bak: Muvazene)
MUVAZIB Dâima bir işle uğraşan Bir işe durmadan çalışan
MUVAZÎ Birleşmeden ve ayrılmadan iki şeyin yanyana bir arada uzayıp gitmesi Paralel
MUVAZİN (Vezn den) Ağırlıkça birbirine eşit ve denk olan * Denk, uygun
MUVAZZA´ İtibarsız kimse
MUVAZZAF Vazifeli Bir işle meşgul * İlk yapılan askerlik hizmeti
MUVAZZAFAN Vazifeli olarak
MUVAZZAH Açıklanmış İzahı yapılmış Açık, anlaşılır şekilde
MUVAZZAHAN Açıklanarak Etraflı ve açık şekilde izah olarak
MUVAZZIF Vazifelendiren
MUVAZZİH (Vuzuh dan) Açıklıyan, izah eden
MUVBİKAT (Bak: Mubikat)
MU´VEL Mutemed, itimat edilen
MU´VEZ Fakir kimse
MUY f Tüy Saç Kıl
MUYAN (Muy C) f Kıllar Tüyler
MUY-BEND f Saç bağı
MUYE f Hıçkıra hıçkıra ağlama
MUYEGER f Hıçkıra hıçkıra ağlayan
MUYÎ (Muyin) f Kürkten Kıldan
MUYİNE f Kürk
MUYİNE-DÛZ f Kürkçü
MUYTÂB (C: Muytâbân) Kıl dokuyan Kıldan eşya yapan
MUY-TÂBÂN (Muy-tâb C) Kıldan eşya yapanlar, kıl dokuyanlar
MUZAAF İki kat Bir şeyin iki misli * Daha ziyade Daha fazla
MUZAAF FİİL Gr: Fiilin kökündeki iki harfin aynısı beraber olan fiil Medde - Şedde gibi Başka tâbirle: Fiilin orta harfi ile son harfi (harf-i lâm´ı) aynı harfin tekerrüründen ibaret olan kelime
MUZA´AF Bir kat daha artmış Bir o kadar daha çoğaltılmış
MUZABERE Devam etmek
MUZACEA Bir yerde beraber yatmak
MUZAD (Zıd dan) Karşı Zıd
MUZADDE Birbiriyle zıt olmak, terslik
MUZAEME Bir kimse ile bacanak olmak
MUZAF (Zayf dan) Bağlı Katılmış İzâfe olmuş Bağlanmış * Gr: Başka bir isme katılmış ve onu tamamlamış olan isim * "Evin kapısı" dediğimiz zaman; "kapı", "ev"i tamamlıyor Bu muzâfdır
MUZAFAT (Muzâf C) (Zayf dan) Bir şeyin ekleri, ilâveleri Bir merkezin şubeleri, kolları
MUZA´FER Sarı renkte Safran renginde
MUZAFFER Kahraman Gâlip gelmiş Başarmış Muvaffak olmuş Zafer kazanmış, zafer kazanan
MUZAFFERANE f Muzaffer olan bir kimseye yakışır surette
MUZAFFEREN Muzaffer olarak Üstün gelerek, muvaffak olarak, galip olarak
MUZAFFERİYET Üstünlük, muzafferlik, düşmana üstün gelme
MUZAFUN İLEYH İsim tamlamasında (izâfet terkibinde) muzâfın (belirtenin) bağlı bulunduğu ismin hâliTürkçede muzâf sonra gelir "Evin kapısı" dediğimiz zaman, ev; muzâfun ileyh; kapı; muzâfdır
MUZAGA Çiğnenen lokmadan ağızda kalan kırıntılar
MUZAHAT Bir şeye benzeme
MUZAHERE(T) Birbirine yardım etmek * Arka olma, destek olma
MUZAHHİR Öğle vaktinde gelen
MUZAHÎ Benzeyen, benzeyici
MUZAHRAFAT (Bak: Müzahrafât)
MUZALLA´ Kabuğu üzerinde beş dilim olan kavun
MUZALLEL (Zıll dan) Gölgeli, gölgelenmiş
MU´ZAM Bir şeyin en büyük kısmı İ´zam edilmiş, büyütülmüş
MU´ZAMAT (Mu´zam C) Büyük görülmüş veya büyütülmüş şeyler
MUZARAA Arşınla satma
MUZARAA Benzemek
MUZAREBE Vuruşmak Cenk etmek * Bir yerden diğer yere gidip seyretmek
MUZARİ´ Ortak ArkadaşBenzer, müşabih * Gr: Geniş zamanı ifade eden fiil hali "Yazar, okur, görür, gelir" gibi * Edb: Aruz kalıplarından birisinin ismi
MUZARREB Kaba dikişli kaftan
MUZARRİS Her şeyi tecrübe eden kimse
MUZAYAKA (Bak: Müzayaka)
MUZAYE Küçük sidik kabı
MUZAYEFE Ziyâfet vermek * Birbirine konaklamak
MUZBAT Kül içinde pişirilen ekmek
MUZCER Sıkıntılı, ıztırablı
MUZCİR Sıkıntı ve ıztırab veren
MUZDAR (Bak: Muztar)
MUZE f Çizme
MUZE-DUZ (C: Muze-duzân) Çizmeci, çizme yapan
MUZE-DUZÎ f Çizmecilik
MUZGA (Bak: Mudga)
MUZHİR (Bak: Müzhir)
MU´ZIL (C: Mu´zalât) şiddetli Müşkil, zor
MUZIR (Muzırra) Ziyan veren, zararlı, zarara sokan
MUZIRRÎN Zararlar, zarar verenler
MUZδ Meydana çıkaran, açığa vuran
MUZδ Zâyi eden, kaybeden
MUZδ Aydınlatan Işık veren
MU´ZÎ (Ezâ dan) Eziyet ve sıkıntı veren Rahat bırakmayan, inciten
MU´ZİB (Azab dan) Azab ve eziyet veren
MUZÎF Misâfir kabul eden
MUZÎK (Mudîk) Sıkan, sıkıştıran, darlaştıran
MUZİLL Zelil kılan Zillete düşüren * Adileştiren
MU´ZİR Özürü olan, mâzeretli
MU´ZİYAT (Ezâ dan) İnsanı rahatsız eden küçük şeyler Hayvancıklar
MUZLİM Karanlık Zulmetli Dehşetli Siyahlık Siyah * Bilinmeyen Meçhul
MUZMAHİL Çökmüş Darmadağın olmuş Perişan olmuş
MUZMER Gizli, saklı, örtülü İzmar edilmiş İçinde saklı kalmış
MUZMER-İ HAKAİK Saklı, gizli kalmış, meydana çıkarılmamış hakikatler Hakikatlerin gizlisi
MUZMERAT (Muzmer C) Örtülü, saklı, gizli, dışarı vurulmamış
MUZMİR Meydana çıkarmayan İçinde saklayan İzmar eden Gizli tutan
MUZMİR (MUZAMMİR) Gazâ veya yarış için atını hazırlayıp terbiye eden kişi
MUZTABİ´ Ridâsını sağ koltuğu altından çıkarıp sol omuzuna atan kişi
MUZTACİ´ Yan tarafına uzanan, yan üstü yatan
MUZTACİAN Yan üstü yatarak, yan tarafına uzanarak
MUZTAHİD Arslan * Kahredici * Cefâ eden
MUZTALİ´ Kavi, kuvvetli kimse
MUZTAR Zorlanmış Cebr olunmuş Mecbur kalış Çaresiz kalıp başı sıkılan
MUZTARIM Alevlenen, ıztıram eden
MUZTARİB (Muzdarib) (Darb dan) Sıkıntılı Iztırab çeken Hasta Bir tarafı sızlayan Ağrıyan Ağlayan
MUZTARİBANE f Rahatsız olarak, ıztırab ve sıkıntı çekerek
MUZTAR (Zaruret den) Çaresiz kalmış, zorlanmış
MUZTARRÎN Çaresizler Sıkıntı içinde olanlar(Arkadaş! Bilhassa muztar olanların dualarının büyük bir tesiri vardır Bazan o gibi duaların hürmetine, en büyük bir şey, en küçük bir şeye musahhar ve muti olur Evet, kırık bir tahta parçası üzerindeki fakir ve kalbi kırık bir mâsumun duâsı hürmetine, denizin fırtınası, şiddeti, hiddeti inmeğe başlar Demek duâlara cevap veren Zât, bütün mahlukata hakimdir Öyle ise, bütün mahlukata dahi Hâliktir MN)
MUZUR Sütün ekşimesi Mübâlagalı ism-i fâil

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #25
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MÜANESE Dostane görmek, görüşmek Karşılıklı ünsiyet etmek
MÜBAADE(T) (Bu´d dan) Birbirini sevmeyip uzak ve soğuk durma Nefret etme * İki kişi birbirinden uzaklaşma
MÜBAALE Cilveleşme, oynaşma (karı-koca arasında)
MÜBADAT Düşmanca davranış, saldırganlık * Meydana çıkarma
MÜBADELE Değişme Bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi Trampa
MÜBADERE Bir işe hemen girişme, başlama
MÜBADÎ Ortaya koyan, meydana çıkaran
MÜBADİL Mübâdele olunmuş Başkasının yerine getirilmiş, bir şeye bedel tutulmuş
MÜBADİR Bir işe hemen girişen
MÜBAGAME Tatlı dillilik
MÜBAGAT Kanunsuz evlenme
MÜBAGATE Ansızın üzerine saldırma, sataşma
MÜBAGAZE (Bugz dan) Kin besleme Adavet etme Düşmanlık yapma
MÜBAGBAG Çok hızlı, seri ve acûl
MÜBAGÎ İsyan etme Ayaklanma Bâgi olma
MÜBAH (Bak: Mubah)
MÜBAHASAT (Mübâhese C) Mübâheseler Bir şeye dâir iki veya daha fazla kimsenin kendi aralarında yaptıkları konuşmalar* Bahse girişmeler İddiâlı ve karşılıklı konuşmalar
MÜBAHASE (Bak: Mübâhese)
MÜBAHAT Güzellik ve buna benzer hususlarda tefâhür etmek, öğünmek
MÜBAHE Yalan söylemek
MÜBAHELE Birbirinden nefret etme * Birbirine lanet okuma Beddua etme
MÜBAHESE Bir şeye dair iki veya daha çok kimse arasında olan konuşma Bir şeyin bahsini etmek Musahabe
MÜBAHİS (C: Mübahisîn) (Bahs dan) Bir mes´ele hususunda konuşanlar
MÜBAHİSÎN (Mübâhis C) Mübahisler Bir mes´ele hususunda konuşanlar
MÜBA´İD (Müba´ide) Uzaklaştıran
MÜBAKERE Bir işe sabahtan başlamak
MÜBALAGA (Mübalağa) Bir şeyi çok büyük veya çok küçük göstermek Bir şeyi olduğundan fazla veya eksik göstermek * Haddini aşmak * Edb: Bir şeyi ifade ederken ya olduğundan fazla veya olduğundan çok noksan göstermek" Habbeyi kubbe, kubbeyi habbe yapmak"
MÜBALAĞACUYÂNE f Haddini aşar dercede izah edercesine Mübâlağa yaparcasına * Mübâlağa arayan
MÜBALAĞALI İSM-İ FÂİL Gr: ( : fa´âl) ve ( : faul) gibi bazı kalıplara giren kelimelere denir Bu vezinden gelen kelimeler "mübalağa" ifade ederler "En, pek, çok" mânasına gelirler
MÜBALAGAT (Mübâlağa C) Mübâlağalar
MÜBALAT Kayırmak * Dikkat etmek İtina göstermek
MÜBALAT-KÂR f Dikkat, itina ve düşünce ile kaygılanan
MÜBAN Ayrılmış ve kesilmiş
MÜBARAT Bir kimsenin iş ortağından veya karısından, anlaşarak ayrılması
MÜBAREK İlâhi hayrın bulunduğu şey Bereketlenmiş, çoğalmış Bereketli, uğurlu Hayırlı Mes´ud * Beğenilen, kendisine kızılan ve şaşılan kimse veya şey
MÜBAREKÂT Bütün tebrike sebeb olacak ve mâşâallah dediren ve bârekâllah söyleten bütün hâletler ve san´atlar Mübarekiyet ifade eden bolluk ve İlâhî lütuflar
MÜBAREZE Sözle çekiştirme Kavga Cidal Döğüşmek
MÜBASAKA Tükürmek
MÜBASELE Savaşta hamle edip kahramanlık göstermek
MÜBAŞERET Bir işe girişmek Bir işe başlamak * Karşılaşmak * Başlamak ve devam etmek * Temas etmek, dokunmak * İnsanın derisinin, başkasının derisine dokunması
MÜBAŞİR Müjdeleyen * Mahkemede kapıcılık edip şâhid ve maznunların ismini çağırarak mahkemeye yardım eden kişi * Geçici bir vazife alarak merkezden bazı emirleri götüren, icrâ salâhiyeti olan * Müfettiş Kontrolör
MÜBATANA Bir mevzu üzerinde karşılıklı çekişme
MÜBATTIN(E) Zayıf karınlı kimse
MÜBAYAA Satın almak Pazarlıkla bir şeyin değerini verip almak
MÜBAYAAT (Mübâyaa C) (Bey´at dan) Satın almalar
MÜBAYENET Zıddıyet Ayrılık Tutmazlık Başkalık
MÜBAYENET-İ CEVHERİYYE Her nev´in cevherinin ve fıtrat-ı asliyesinin birbirinden farklı ve ayrı oluşu Cevherdeki farklılık
MÜBAYİN Farklı Başka türlü Muhalif Diğerinin zıddı Aksi
MÜBAYTIR Yarıcı, yaran
MÜBAZAA Cimâ etmek
MÜBAZELE Cömertlik, sehâvet
MÜBDİ´ Nümune ve benzeri yokken bir şeyi yeni olarak keşfeden Benzeri görülmemiş bir iş veya eser ortaya koyan * Edb: Kimsenin söylemediği yeni bir şiir veya nesir söyleyen
MÜBDİ (Bedâ dan) Herşeyi hiçten halk eden * Başlayan * Gizli sırları açıklayan
MÜBECCEL Muhterem Azizlenmiş Yüceltilen, yükseltilen Büyük saygı gösterilmiş
MÜBEDDEL (Bedel den) Değiştirilmiş, değişmiş, değişmiş Tebdil edilmiş
MÜBEDDİL Değiştiren Tebdil eden * Taklid edici olan
MÜBEHHİC Güzelleştiren
MÜBEKKÎ Ağlatıcı
MÜBELLAG Tebliğ edilen Bildirilen * Eriştirilen
MÜBELLİG Tebliğ eden Bildiren Duyuran * Büyük câmilerde imamın dediklerini tekrar eden kimse
MÜBERHEN Delilli ve bürhanlı İsbatlı Delillerle sâbit olmuş
MÜBERKAA Yüzünde perde olan kadın* Başı beyaz olan koyun
MÜBERRA Beri Müstesnâ Fenalıktan uzak kalmış Münezzeh Temiz Noksansız
MÜBERRED Soğutulmuş olan
MÜBERRER Yemini tasdik olunmuş
MÜBERRİD (Berd den) Soğutan, soğutucu* Karlık Su soğutan damacana
MÜBEŞŞER (Beşâret den) Tebşir olunmuş Kendisine müjde verilmiş İyi haberle sevindirilmiş
MÜBEŞŞİR İyi haber verip sevindiren Hayırlı haber veren Müjdeleyen
MÜBEŞŞİRAT (Mübeşşir C) Hayırlı alâmetler * Müjdeleyenler, hayırlı haber verenler
MÜBEŞŞİRÎN Müjdeciler * Müjde verenler hayırlı haber getirenler * Peygamberlerin (AS) bir vasfı * Çok müjde verici
MÜBETTEL Islanmış * Çok güzel olan
MÜBEVVEB Bab bab olmuş, bölümlere ayrılmış kitap
MÜBEVVİL (Bevl den) Sidiği çoğaltan, idrarı artıran
MÜBEYYEN Açıklanmış Beyan ve izah edilmiş
MÜBEYYEZ (Mübeyyeze) Meydana çıkarılmış, açıklanmış açıkça söylenmiş Bildiren, açıklıyan
MÜBEYYİN Açıklayan Beyan eden Meydana koyan
MÜBEYYİZ Temize çeken İlk yazılan müsvedde sahifeyi temizce tekrar yazan
MÜBEYYİZÎN (Mübeyyiz C) Müsveddeleri temize çeken kâtibler
MÜBEZZİR Müsrif, Sefih Hesabsız sarfiyat yapan Harcayan * Çok söz söyleyen Sırrı ifşâ eden
MÜBEZZİR Tohum eken âlet
MÜBEZZİRÎN (Mübezzir C) İsraf edenler Lüzumsuz harcıyanlar * Çok ve lüzumsuz konuşanlar
MÜBHEM İyice belli olmayan Mutlak âşikâr olmayan Belirsiz Gizli
MÜBHEM-ÜL MEÂL Mânâsı ve meâli anlaşılmayan
MÜBHEMAT Belirsiz olan şeyler, mübhem olan şeyler
MÜBHEMİYET Belirsizlik, anlaşılmazlık
MÜBHİC Ferah ve sürur veren Sevindiren
MUBδ (Bey´ den) Satılmış şey
MÜB´İD Uzaklaştıran, uzaklaştırıcı
MÜBÎH İzin veren, müsaade eden
MÜBÎN Açık, vâzıh, âşikâr Ayân kılan, beyan ve izah eden * Dilediğine doğru yolu gösteren * Hak ile bâtılın arasını tefrik edip, ayıran Hakkı hakkınca beyan ve izhar eden(Mübin, bâne mânasına "ebâne" den beyyin, gayet açık, parlak demek olduğundan, Kitab-ı Mübin i´cazı zâhir olan parlak kitap demek olur ki, murad Kur´andır Hakkı beyan eden demek dahi olabilirse de, makama münasib olan evvelkidir) (E T)
MÜBÎR Hunhar Zâlim Kan içen Kan dökücü
MÜ´BİZ (C: Meâbize) Mecusiler danişmendi
MÜBKÎ Ağlatıcı
MÜBLA Dağıtılmış Hezimete uğratılmış
MÜBLENDA Kuvvetli, sağlam ve dayanıklı deve
MÜBLİS Mahrum * Hasreti şiddetli olan Acele yapılması lüzumlu bulunan Elzem
MÜBREM Kaçınılmaz olan Vazgeçilmez olan Acele yapılması lüzumlu bulunan Elzem
MÜBREZ Gösterilmiş, meydana konulmuş, ibraz olunmuş
MÜBRİM (Mübrime) Zorlıyan, zorlayıcı * Mânâsız ve boş sözlerle can sıkan kimse * İki katlı yapan * Cür´et eden
MÜBRİZ (Büruz dan) Meydana çıkaran, gösteren, ibraz eden
MÜBŞER Kendisine müjde verilmiş, müjdelenmiş
MÜBŞİR Müjde veren, müjdeliyen, ibşâr eden
MÜBTA´ Satın alınmış
MÜBTEDA Baş taraf, başlangıç Baş * Gr: Cümlenin birinci kısmı Arabçada isim cümlesinde fâilin bulunduğu kısım Bu, isimden veya isim yerine geçen fiilden de olabilir
MÜBTEDA-BİH Kendisiyle başlanılan
MÜBTEDE´ Aslında yok iken yeni çıkmış olan
MÜBTEDİ´ Yeni bir şey icad eden Bedi´a çıkaran Bid´at uyduran Ehl-i bid´a (Bak: Bid´a)
MÜBTEDİ Yeni Yeni talebe İlk mekteb talebesi Yeni başlamış
MÜBTEDİYAN (Mübtedi C) Acemiler Bir işe yeni başlayanlar
MÜBTEDİYANE f İlk olarak, yeni ve acemi bir talebe gibicesine
MÜBTEGA (C: Mübtegıyyât) İstenen ve arzu edilen şey
MÜBTEGIYYAT (Mübtega C) İstenen ve arzu edilen şeyler
MÜBTEHİC (Behcet den) Sevinmiş, sevinen, mesrur, memnun
MÜBTEHİC-ÜL KALB Kalbi mesrur olan Sevinçli, memnun
MÜBTEHİL Yalvaran Dua ederek dileyen
MÜBTEİS Mahzun, hüzünlü * şikâyet edici, şikâyeti olan kimse
MÜBTEL Hükümsüz bırakılmış, bozulmuş, ibtâl olunmuş
MÜBTEL-İ HİSS Hissi ibtal olunmuş
MÜBTELA´ (Bel´ den) Yenilmiş Yutulmuş
MÜBTELÂ Dertli Hasta Başı sıkıntılı Rahatsız Belâlı Düşkün Tutkun Tutulmuş
MÜBTELÂ-Yİ AŞK Aşka tutulmuş
MÜBTELÂ-Yİ MARAZ Hastalığa tutulmuş
MÜBTELİ´ (Bel´ den) Yutan Yiyen
MÜBTENÎ (Binâ dan) Bina edilmiş, kurulmuş, kurulu * Dayanan, istinad eden, müstenid
MÜBTESİM (Tebessüm den) Gülümsiyen, tebessüm eden
MÜBTEZEL (Bezl den) Pek bol ve ucuz Değersiz * Hor kullanılan Ortaya düşmüş olan
MÜBTİ´ Ağır davranıp geciken Ağır hareket eden
MÜBTİL İptal eden Hükümsüz eden Battal edici Faydasız hale getiren * Hakkı bâtıl gören
MÜBTİL-İ HİSS Hissi iptal eden
MÜBZİ´ Kârı ve kazancı tamamen kendisine kalmak üzere birine sermaye veren
MÜC´A Ahmak adam
MÜCAA Acıkmak
MÜCA´AD (Ca´d dan) Kıvrılmış, lülelenmiş saç
MÜCAB Cevabı verilmiş olan Kabul cevabı almış olan * Duası, istediği kabul edilen
MÜCAC (MÜCÂCE) Ağızdan atılan tükrük
MÜCADEA Husumet etmek, düşman olmak
MÜCADELAT (Mücadele C) (Cedel den) Savaşmalar, mücâdeleler
MÜCADELE (Cedel den) İki kişinin bir şey üzerine çekişmesi Uğraşma Savaşma
MÜCADELE-İ MİLLİYE Milli mücadele * Kurtuluş Savaşı İstiklal Harbi (1919 - 1922)
MÜCADİL Mücadele eden, cidalleşen
MÜCADİLE SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 58 Suresi olup Kad-semi´ ve Sure-i Zıhâr da denilmiştir
MÜCAHAFE İzdiham etmek, kalabalık yapmak * Birbirine kılıç ve bıçak çekip vuruşmak
MÜCAHEDAT (Mücahede c) Mücahedeler
MÜCAHEDE (C: Mücahedât) Cihad etme * Din düşmanına karşı koyma Çarpışma * Uğraşma Çalışma Gayret göstermeİslâmiyette mücahedenin ehemmiyeti hakkında Deylemî´den (RA) mervi Hadis-i Şerif meâli: "Allah bir kulu sevdiği vakitte onu Zât-ı Uluhiyetine hizmet etmek için seçer Onu kadınla ve evlâd ile meşgul ettirmez" Bu, bâhusus hicretin 200 senesinden sonra içindir Çünki bir de "200 senesinden sonra en hayırlınız zevce ve veledi olmamakla yükü hafif olanınızdır" Hadis-i Şerifi vardır Bu Hadis-i Şerif ile "izdivaç ediniz, çoğalınız Ben kıyamette sizin kesretinizle iftihar edeceğim" Hadis-i Şerifi arasında tenakuz yoktur Şöyle ki: Nikâhlanmayı emreden Hadis-i Şerif, şartları hâiz olanlara, nikâhtan dolayı mücahedeyi terketmeyenleredirYukarıdaki Hadis-i Şerifler ise, şartları hâiz olmayan ve dini uğrunda mücahedeyi, evlenmekten dolayı terk edenleredir" (Levami-ül Ukul Şerhi, C: 1, sh: 173) (Bak: Cihad)
MÜCAHERE (Mücaheret) Açığa vurma, belli etme, meydana çıkarma
MÜCAHERETEN Ortaya koyarak, meydana çıkararak
MÜCAHİD Cihad eden Çalışan Din için çalışan Düşmanlara karşı koyan Çarpışan * Fık: Allah (CC) yolunda gönüllü olarak cihada iştirak etmek istediği halde nefakadan, silâh ve saireden mahrum olan gazi demektir Âyet meâli: "Bizim uğrumuzda mücahede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz ve hiç şüphe yok ki, Allah muhsinlerle -Allah´ı görür gibi ibadet eden mücahidlerle- beraberdir (Sure : 29, âyet : 69)
MÜCAHİDANE f Mücahid bir kimseye yakışır suret ve şekilde
MÜCAHİDÎN (Mücahid C) Mücahidler Cihad edenler Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla çalışan, çarpışanlar
MÜCALEDE Harp âletleriyle vuruşma
MÜCALESE(T) (Cülus dan) Beraberce ve birlikte oturma
MÜCALİH Kışın da sağılan ve süt veren deve
MÜCALİS (Cülus dan) Birlikte ve beraberce oturan
MÜCAMEAT Cima etmek
MÜCAMELE(T) Karşılıklı olarak iyi muamelede bulunma Güzel ve hoş geçinme
MÜCAN (C: Meccân) Murdar, pis
MÜCANEBET Sakınma Çekinme İnsanlardan uzağa bir tarafa çekilme
MÜCANESET (Cins den) Bir cinsten olma, benzeme, hemcinslik
MÜCANİB Çekinen Sakınan Kaçan
MÜCANİS Aynı cinsten olan Cinsleri beraber olan
MÜCARAHA (Cerh den) Karşılıklı birbirini yaralama
MÜCARAT Yürümekte yarışma Yürümekte yarış etme
MÜCAREZE Saçma ve iyi olmıyan sözlerle lâtife yapma
MÜCARRE Bir kimsenin hakkını süründürme İşini sürüncemede bırakma
MÜCASERE(T) Cesaret, gayret göstermek Cür´et ve ikdam eylemek
MÜCASİR (Cesaret den) Cesaret eden
MÜCAVEBE(T) (Cevab dan) Birbirine cevap verme, cevaplaşma, mektuplaşma Karşılıklı cevap verme
MÜCAVEDET Bir kimseye karşı ihsan ve kerem etme
MÜCAVELE Kıtal edişmek, dövüşmek, vuruşmak
MÜCAVERET Komşuluk, yakınlık * Mescidde itikâfa çekilmek
MÜCAVEZE Haddinden ileri geçmek Normali aşmak Bir şeyin, hadd-i itidâli geçmesi * Birini suç ve günahı ile muâheze eylemeyip görmemezlik ile afv ve müsamaha eylemek
MÜCAVİR Komşu * Bir mâbed veya tekke yakınında çekilip oturan * Yurdunu terkederek zamanını Haremeyn-i Şerifeyn´de ibadetle geçiren
MÜCAZ (Cevaz dan) Câiz görülmüş, yapılabilir, uygun ve muvafık görülmüş * Diplomalı İcazet almış Kendisine icazet verilmiş
MÜCAZAT Ceza Suçlara karşı verilen karşılık * Karşılık
MÜCAZATEN Ceza olarak
MÜCAZEBE Karşılıklı birbirini çekme ve cezbetme
MÜCAZEFE Söz ile karşısındakinin hakkını örtmek, aldatmak * Fık: Tartıp ölçmeden göz kararı ile yapılan tahmini satış Götürü almak Toptan satmak
MÜCBER Zorlanılmış Zorlanılan İcbar olunmuş olan
MÜCBİR İcbar eden Zorlayan
MÜCC (MECC) Mercimek
MÜ´CE Tuzluluk
MÜCEBBEE İçi boş nesne
MÜCEBBİR Çıkıkçı
MÜCEC Eğik ve dönük
MÜCEDDA´ Burnu ve kulağı kesilmiş* Başı yanmış olan ot
MÜCEDDED Kullanılmamış Yeni Yenilenmiş
MÜCEDDEDEN Yeni baştan Yeni ve mücedded olarak
MÜCEDDİD Yenileyen Yenileyici Hadis-i sahihle bildirilen, her yüz yıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük âlim ve Peygamberin (ASM) vârisi olan zât(Ashab-ı Kütüb-ü Sitte´den İmam-ı Hâkim Müstedrek´inde ve Ebu Dâvud Kitab-ı Sünen´inde, Beyhakî Şuab-ı İman´da tahriç buyurdukları: $Yâni: "Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor" ST)(Her asır başında hadisçe geleceği tebşir edilen dinin yüksek hâdimleri; emr-i dinde mübtedi´ değil, müttebi´dirler Yâni, kendilerinden ve yeniden bir şey ihdas etmezler, yeni ahkâm getirmezler Esasat ve ahkâm-ı diniyeye ve sünen-i Muhammediyeye (ASM) harfiyen ittiba´ yoliyle dini takvim ve tahkim ve dinin hakikat ve asliyetini izhar ve ona karıştırılmak istenilen ebatılı ref´ u ibtal ve dine vâki tecavüzleri red ve imha ve evamir-i Rabbaniyeyi ikame ve ahkâm-ı İlâhiyenin şerafet ve ulviyetini izhar ve ilân ederler Ancak tavr-ı esasîyi bozmadan ve ruh-u aslîyi rencide etmeden yeni izah tarzlariyle, zamanın fehmine uygun yeni iknâ usulleriyle ve yeni tevcihat ve tafsilât ile ifa-i vazife ederler ş)
MÜCEDDİD-İ ELF-İ SÂNİ "İkinci bin senesinin müceddidi" demek olan bu tabir, İmam-ı Rabbani Ahmed-i Farukî Hazretlerinin nâmıdır (Bak: Ahmed-i Farukî)
MÜCEDDİDANE f Müceddide yakışır surette Yenilik yapana yakışır şekilde
MÜCEDDİDÎN (Müceddid C) Müceddidler Yenilik yapanlar
MÜCEFF İçi boş, kof
MÜCEFFEF Kurutulmuş Suyu çekilmiş, nemi kalmamış, kurumuş
MÜCEFFİF Kurutucu
MÜCEHHEL (Cehl den) Bilinmez bir hâle getirilmiş
MÜCEHHELEN Bilinmiyerek, mücehhel olarak
MÜCEHHEZ Noksanları tamamlanarak hazırlanmış, lüzumu olan silâh ve sair şeylerle donanmış Cihazlanmış
MÜCEHHİZ (Cihâz dan) Gerekli cihazları hazırlayan Techiz eden, donatan
MÜCELCEL Çıngıraklı Çıngırağı olan
MÜCELCİL Gök gürlemesi olan bulut
MÜCELLA Parlak, Cilâlı Cilâlanmış
MÜCELLED Ciltlenmiş Ciltli kitab
MÜCELLEDÂT (Mücelled C) Ciltlenmiş kitaplar, ciltli kitaplar
MÜCELLEF Az bâkiyye, az miktar artık
MÜCELLEL Yağmuru her yere yağan bulut
MÜCELLÎ Açıp temizleyici * Cilâlı Cilâ veren
MÜCELLİD Ciltçi, cilt yapan, kitap ciltleyen
MÜCELLİDÎN (Mücellid C) Ciltçiler Mücellidler Kitap ciltleyenler
MÜCEMME (Mecemme) Huzur ve rahat vermek
MÜCEMMED Dondurulmuş
MÜCEMMİL Güzel yaratan Güzelleştiren (Esmâ-i İlâhiyedendir)
MÜCEMMİZ Bindiği hayvanı çok yürüten
MÜCENNAH (Cenah dan) Cenahlı, kanatlı
MÜCENNEB Devesi doğurmayan kişi
MÜCENNEBE Savaşçı asker, harpçi asker
MÜCENNED (Mücennet) Sıralanmış asker, saf bağlamış neferler
MÜCENNİBE Her nesnenin iki tarafından birisi
MÜCERDELE Parçalanmış
MÜCERREB Tecrübe olunmuş Sınanmış Denemesi yapılmış Ahvâl ve tavırları tecrübe edilmiş * Makbul
MÜCERREBÂN (Mücerreb C) Denenmiş ve tecrübe olunmuşlar Sınanmış olanlar
MÜCERREBÂT (Mücerreb C) Tecrübe olunmuş ve denenmiş şeyler
MÜCERREBÂT-I YAKÎNİYYE İyice edinilmiş tecrübeler
MÜCERRED (C: Mücerredât) Yalnız, tek * Hâlis, saf, katışıksız, karışık olmayan Tek başına * Çıplak, soyulmuş * Tek başına yaşayan, evlenmemiş, bekâr * Edb: Kur´ân yazısında noktasız harflerle yazılı mensur veya manzume Bu şekil yazıya mahzuf veya mühmel de denir * Fls: Müşahhas olmayan Vücuda gelmiş eşya ve ef´âlin şekil ve suretlerinden ayrı olarak düşünülen her keyfiyet ve mefhuma veya nisbet mefhumuna denir Bunun zıddı müşahhasıdır ki, eşyanın bütün vasıfları ile zihinde husulüdür (Bak: Mücahede - Tecerrüd)
MÜCERREDÂT (Mücerred C) Mücerred mefhumlar Mücerredler
MÜCERREDÂT-I SIRFE Mücerredin ta kendisi, en mücerred olan
MÜCERREME Tamam manasına gelir bir isimdir Meselâ: Sene-i mücerreme, sene-i tâmme demektir
MÜCERRESE Defalarca binilmeye alışmış ve sınanmış olan deve
MÜCERRİB Tecrübe eden Deneyen Sınayan
MÜCERRİBÂN (Mücerribîn) (Mücerrib C) Deneyenler, sınayanlar, tecrübe edenler
MÜCESSELE Zayıf kadın
MÜCESSEM(E) Cismi olan Dış duygularımızla bilinip varlığından haberdar olduğumuz şey Varlığı görünen Cisimlenmiş olan Bir şekli gösteren Uzunluğu, genişliği ve kalınlığı olan cisim Şekillenmiş
MÜCESSEMAT (Mücesseme C) (Cisim den) Katı nesneler, cisimler* Geometrik cisimler Üç boyutlu geometri cisimleri
MÜCESSİME (Bak: Müşebbihe)
MÜCEVHER Cevher ile süslenmiş Elmaslı Çok kıymetli * Mc: Kıymetli fikir veya söz * Edb: Yalnız noktalı olan harfleri, ebced hesabına göre sayıldığı zaman, tarih çıkan beyt veya mısra
MÜCEVHERÂT (Mücevher C) Kıymetli taşlar Mücevherler Süs ve zinet için kullanılan kıymetli şeyler
MÜCEVVEF (Cevf den) Kovuk, içi boş şey İçi oyuk
MÜCEVVER (Cevr den) Zor ve sıkı altında bulundurulmuş
MÜCEVVEZ (Cevaz dan) Câiz görülüp izin verilmiş
MÜCEVVEZE Eskiden başa giyilen resmi kavuk
MÜCEVVİD (Tecvid den) Kur´ân-ı Kerim´i tecvid usulüne göre okuyan ve tecvidi iyi bilen kimse
MÜCEZZER Zeval * Kısa, kasir
MÜCİB İcabet eden Cevap veren Sebeb kabul eden * İstenileni kabul eden, duâya cevap veren (Allah CC) (Bak: Dua)
MÜCİC Gebe kadın (Hamli zâhir olan)
MUCÎD Hazır * İyi edici olan * Mevt Ölüm
MÜCİDD Elinden geldiği kadar çalışan, gayret gösteren
MUCİDDÂNE f Büyük bir çalışkanlıkla Gayret sahibi bir kimseye yakışır suret ve şekilde
MÜCÎF İçe işleyen * Kapıyı kapatan
MÜCÎR (Civar dan) Himâye eden * İmdada yetişen * İmdad isteyen
MÜCÎZ (İcâzet den) İzin ve icâzet veren
MÜCLA (İclâ dan) Sürgün edilmiş, sürülmüş İclâ olunmuş
MÜCLAH Yenmiş, ekledilmiş, me´kül
MÜCLIH Çok yiyen
MÜCMA´ Cem´ olma, toplanma
MÜCMA-I ALEYH Hakkında ittifak edilen
MÜCMEL Kısa Öz Muhtasar Sözü az, mânası çok olan Hülâsa edilmiş Müfesser olmayan söz
MÜCMELEN Mücmel bir tarzda Kısa olarak, muhtasaran, hülâsa olarak
MÜCMERE Katı ve sağlam
MÜCNA´ Kalkan
MÜCRİF Süpürüp götüren * Alan
MÜCRİHE Yürümesi ve gitmesi tez olan kişi Hızlı yürüyen kimse
MÜCRİM Cürüm ve kabahat işlemiş olan Suçlu
MÜCRİMÎN (Mücrim C) Mücrimler, suçlular Cürüm işlemiş olan kimseler
MÜCSED Tam olarak boyanmış elbise
MÜCŞAB (MECŞUB) Haşin, kaba
MÜCTEBA Seçilmiş Kıymetli, ihtiyar olunmuş
MÜCTEHED İçtihad olunmuş
MÜCTEHED-ÜN-FİH Hakkında kat´i delil bulunmayan mesele
MÜCTEHED-ÜN-FİHÂ Üzerinde ictihad edilen mes´ele
MÜCTEHEZ (Cihâz dan) Techiz olunmuş, donatılmış Tanzim ve tertib olunmuş
MÜCTEHİD İctihad eden İhtiyaç hâsıl olduğunda âyet ve hadislerden hüküm çıkarmış büyük İslâm allâmeleri ve önderleri İmam-ı A´zam, İmam-ı Şâfiî gibi (Bak: İctihad)
MÜCTEHİDÎN (Müctehid C) (Bak: Kıyas-ı fukaha)
MÜCTELİB Sürüp götüren
MÜCTEMİ´ Toplu Topluca Bir araya gelmiş Hepsi
MÜCTEMİAN Toplu olarak Topluca Hepsi birden
MÜCTENA Toplanılmış, devşirilmiş
MÜCTENİB İctinâb eden, uzak duran, çekinen, bir şeye karışmayan, sakınan
MÜCTENİH (Cenah dan) Meyillenen, bir tarafa eğilen * Secdede usulüne göre ellerini yere koyup dirseklerini açarak kollarını kanat şeklinde tutan
MÜCTERİ (İctira dan) Cesaret eden, cür´et eden
MÜCTERÎN Mesleğinde mâhir ve tecrübeli olan
MÜCTERR Geviş getiren İctirar eden
MÜCTERRE Geviş getirenler
MÜCTEVİR (Civar dan) Komşu olan
MÜCUN (C: Meccân) Kim olursa olsun kayırmamak * İnsanların sözünden hazer etmeyip derdi olmamak
MÜCZA´ Yağlı et
MÜCZİL Çok çok veren Çoğaltan Bollaştıran Bereket ihsan eden
MÜCZİL-EL ATÂYÂ Hediye ve ihsanlarını çok çok veren İhsanlarını çoğaltan

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #26
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MÜDAABE (Müdâabet) Karşılıklı takılma, lâtife yapma, şakalaşma
MÜDAASE Süngü ile dürtüşmek
MÜD´ABE Lağv ve lâtife etmek Şaka yapmak
MÜDABERE (Dübr den) İki kişi birbirine arkalarını dönme
MÜDACA(T) Adâvetini gizlemek, düşmanlığını belli etmemek
MÜDACENE Horluk * İki yüzlülük, riyâkârlık
MÜDAFAA Bir hücuma ve zarar veren bir harekete karşı durmak Def´etmek Savmak * Düşman hücumunu men´etmek * Mahkemede: İddiacının dâvasını def´ edecek bir surette bir iddia dermeyân etmek, beyânatta bulunmak
MÜDAFAA-İ MİLLİYE Milli müdafaa, milli savunma
MÜDAFAA-İ NEFS Kendini koruma Nefsini müdafaa etme
MÜDAFAAT Müdafaalar Karşı hücuma mukabil müteaddit def´edici hareketler Savunmalar
MÜDAFAATEN Müdafaa ve korunma suretiyle
MÜDAFİ´ Müdafaa eden Koruyan Def eden
MÜDAFİ-İ NEFS Kendini koruyan, kendini müdafaa eden
MÜDAFİÎN (Müdafi´ C) Müdafaa edenler, savunanlar, koruyanlar
MÜDAHALAT (Müdahale C) Müdahaleler, karışmalar, araya girmeler
MÜDAHALE İşlere ve lüzumlu hallere, icabettiği için karışmak Zararlı bir hal var ise, işe karışıp zararın def´ine çalışmak * Araya girme Sokulma
MÜDAHENE Dalkavukluk Menfaat beklediği bir kimseyi yüzüne karşı medhetmek Koltuklamak Bir kimsenin yüzüne karşı iyi görünmek Münâfıklık
MÜDAHENE-KÂR F Dalkavuk, koltukçu
MÜDAHERE Çekinmeden ve sakınmadan mukavele yapma
MÜDAHHAN (Duhan dan) Dumanlı, tütmüş
MÜDAHHAR İddihar olunmuş, yığılmış (Bak: Müddehar)
MÜDAHHİR İddihar eden, yığan
MÜDAHİL Dâhil olan İçeri giren El atan Müdahale eden Karışan
MÜDAHİLAN (Müdahil C) Karışanlar Müdahil olanlar
MÜDAHİLÎN (Müdahil C) Müdahil olanlar, karışanlar, dâhil olan kimseler
MÜDAHİN Dalkavuk Yüze gülen Birisini yalandan yüzüne karşı medheden Menfaat koparmak için dostluk eden
MÜDAHMES Gizli, saklı
MÜDAKEE Kalabalık, izdiham, müzahame
MÜDAKKIK (Bak: Müdekkik)
MÜDALESE Aldatmak, hile etmek, muhâdaa
MÜDAM Devam eden Sürekli Dâim ve bâki olan * Mübtelâ olan(Her nefeste Allah adın de müdamAllah adı ile olur her iş temamSüleyman Çelebi)
MÜDAM(E) şarap, mey, hamr (Bak: Medmum)
MÜDAMELE İdare etme, yüzü gülme
MÜDAMERE Sıkıntı ve mihnet içinde sabahlama
MÜDA´MES Gizli, saklı
MÜDAMÎ Devamlı olarak şarap içen
MÜDAM-KÂRE f Her zaman yapan, işleyen
MÜDANA(T) Yakınlık
MÜDANÎ f Yakın Benzer
MÜDARA Dost gibi görünme Yüze gülme * Başkalarının fikirlerine uyarcasına hareket etmek * Sulh ve salâh üzere bulunmak (Meşru bir surette ve iyi bir netice için yapılan müdârâ memduhtur Fena bir netice için ise, kötüdür; İslâmlığa yakışmaz, İslâm onu men´eder) (Bak: Mümaşat)
MÜDARAT (Dery den) Dost gibi görünme, yüze gülme
MÜDAREE Def´edişmek* Muhalefet edişmek, birbirine zıt ve karşı olmak
MÜDARESE (Ders den) Ders verme
MÜDARRE El değirmeni
MÜDAVAT Deva bulma Hastaya bakma İlâç bulma Tedavi etme
MÜDAVELE Elden ele gezdirme Alıp verme, devretme * Fikir verme, konuşma * Çevirme, döndürme
MÜDAVELE-İ EFKÂR Birbirinin fikirlerinden istifade ile karşılıklı konuşmak ve fikir alış-verişi yapmak(Müdavele-i efkârdan bârika-i hakikat çıkar NKemal)
MÜDAVEMET Devamlılık Bir işte devamlı çalışmak Aralıksız bir işe devam etmek
MÜDAVERE (Devr den) Döndürme, tedvir etme
MÜDAVÎ Tedavi eden İyileştirmeğe hizmet eden İlâç veren
MÜDAVİM Aralıksız devam eden Devamlı olarak çalışan * Bir yere devamlı olarak gidip gelen kimse
MÜDAVİMÎN (Müdavim C) Müdavimler Bir yere devamlı olarak gidip gelenler Bir yere devam edenler Bir işe aralıksız olarak çalışanlar
MÜDAYENE Borç alıp vermek Ödünç almak ve vermek
MÜDBİR (Dübur dan) Tâlihsiz, düşkün
MÜDD İki avuç dolusu kadar bir ölçü Ağırlıkça da 875 gr kadardır
MÜDDAHAR Toplanıp saklanmış * Biriktirilmiş
MÜDDAHİR Biriktiren Toplayıp saklayan
MÜDDEÂ İddia olunan Dâvâ olunan şey Asılsız iddia edilen
MÜDDEÂ ALEYH Aleyhinde dâvâ açılan
MÜDDEÂ BİH Dâvâcının dâvâ ettiği, dâvâya sebeb olan şey
MÜDDEAYAT İddia olunan şeyler İddialar
MÜDDEHAR Biriktirilmiş, yığılmış İstif edilmiş İddihar edilmiş
MÜDDEHİN Güzel kokulu yağ sürünen İdhan eden
MÜDDEHİR Biriktirilen, toplayıp saklayan İddihar eden
MÜDDEÎ İddia eden İddiacı Davacı * Bir hükümde ayak direyen Hak olduğunu veya herhangi hakkın zayi olduğunu dâvâ eden * İnatçı, muannid
MÜDDEİ-Yİ UMUMÎ Milletin umum haklarını korumak üzere muhakemede hazır bulunan vazifeli, hukuk tahsilini bitirmiş hükümet memuru Adliye bakanlığına bağlı, icra kuvvetini birlik halinde temsil eylemek üzere teşekkül eden, adlî idare makamında bulunan şahıs Savcı
MÜDDESSİR Örtünen, bürünen Gizlenen * Kur´an-ı Kerimde Peygamberimiz Resul-i Ekreme (ASM) "Ey müddessir!" diye hitâb vardır
MÜDDESSİR SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 74 Suresi olup, Mekkîdir
MÜDDET Belli ve muayyen vakit
MÜDDET-İ İDDET İddet müddeti (Bak: İddet)
MÜDDET-İ MA´LUME Malum olan ve bilinen zaman
MÜDDET-İ MEDİDE Uzun zaman, uzun müddet
MÜDDET-İ SEFER Orta hâlli bir gidiş ile üç günlük yol, mesâfe
MÜDE´AS Kırda Arabların ekmek pişirdikleri tennur * Sıcak kül döküp üstünde et pişirilen yer
MÜDEBBAG Tabaklanmış, dibâgat olunmuş
MÜDEBBER (Dübur dan) Azat olması efendisinin ölümüne bağlı bulunan köle * Düşünce ile hareket edilmiş,
MÜDEBBİR Evvelden düşünüp işleri ona göre ayarlayan Her şeyin evvelden tedbirini yapan, gören * İlmi ile her şeyin akibetini ihâta edip ona göre hikmetle iş yapan Allah (CC)
MÜDEBBİR-İ HAKÎM Hikmetle tedbir eden Her işini çok hikmet ve tedbirle yapan Cenab-ı Hak(Evet, hiçten birden hârika bir gürültü ile cevvi konuşturmak ve fevkalâde bir nur ve nar ile zulmetli cevvi ışıkla doldurmak ve dağvâri, pamukmisâl ve dolu ve kar ve su tulumbası hükmünde olan bulutları ateşlendirmek gibi hikmetli ve garâbetli vaziyetlerle baş aşağı, gafil insanın başına tokmak gibi vuruyor "Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen faal ve kudretli bir zâtın hârika işlerine bak Sen başıboş olmadığın gibi bu hâdiseler de başı boş olamazlar, her birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar Bir Müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam olunuyorlar" diye ihtar ediyorlar Ş)
MÜDEBBİRÂNE f Müdebbir olana yakışır şekilde Tedbirlice Her işi önceden ayarlayarak, dikkatlice geleceği düşünerek
MÜDEBBİRÂT Müdebbirler, tedbir ve idarede vazifeli olanlar* Melekler
MÜDEBBİRE Azat olması, efendisinin ölümüne bağlı olan câriye
MÜDEBBİRÎN (Müdebbir C) (Dübur dan) Tedbirli ve düşünceli olan kimseler
MÜDEBDEB Debdebeli, tantanalı
MÜDEHHAR Biriktirilip cem´ olunmuş, bir araya getirilmiş olan
MÜDEHHARÂT İstif edilmiş, yığılmış ni´metler Biriktirilmiş mallar
MÜDEHHEN Güzel kokulu yağ sürünmüş
MÜDEHHİR Biriktirip toplayan Cem´eden Depo eden * Müdehhar mânasına da gelir
MÜDEHMES Gizli, saklı
MÜDEKKİK Dikkatle araştıran İnceden inceye tetkik eden En ufak gizli şeyleri bilmeğe, görmeğe çalışan (Konuşurken ekseriyetle müdakkik denir)
MÜDEKKİKANE f İnceden inceye tedkik ederek, en ince noktaları, mes´eleleri de görmeğe, bilmeğe çalışarak
MÜDEKKİKÎN (Müdekkik C) İnceden inceye araştıranlar, tedkik edenler
MÜDEKKİR Teemmül eden Düşünen, Mütezekkir
MÜDELLEL Delilli ve isbatlı olan İsbat ve tasdikine delil gösterilmiş olan İsbatlı
MÜDELLELEN Delil gösterecek ve şahid ile isbat edilerek
MÜDELLİS Sattığı malın kusur ve ayıbını müşteriden saklıyan
MÜDEMDİM Azap eden, zulmeden
MÜDEMLAK (Müdemlek) Yuvarlak nesne
MÜDEMLİC (C: Demâlic) Yuvarlak nesne * Yumuşak nesne
MÜDEMMA Atın çok kırmızı olanı * Çok kırmızı nesne * Üzerinde kan kırmızılığı olan ok
MÜDEMMAG Budala, ahmak, salak
MÜDEMMEC Düzgün bir tarzda birbiri içine dürülmüş yuvarlak şey
MÜDEMMEM Dar olmuş, dar yapılmış * Örülmüş ve yapılmış kuyu
MÜDEMMER Mahvedilmiş, yok edilmiş
MÜDEMMİL Çıban yapan
MÜDEMMİR Tedmir eden Yok eden Helak eden Mahveden
MÜDENNES Kirletilmiş, tednis edilmiş
MÜDENNİS Kirleten, tednis eden
MÜDERHEM Zengin Parası çok
MÜDERREB Mutad olunmuş, alışılmış
MÜDERRİS Ders veren Ders okutan Muallim İlim talebelerine ders veren Ders vermeğe izinli ve salâhiyetli olan kimse Profesör
MÜDERRİSÎN (Müderrisûn) (Müderris C) Müderrisler Muallimler Profesörler
MÜDESSÎ Baştan çıkartan Doğru yoldan saptıran
MÜDEVVED Kurtlanmış
MÜDEVVEN (Divan dan) Tedvin olunmuş Kitap hâline getirilmiş Bir arada toplanıp tanzim edilmiş
MÜDEVVER (Müdevvere) Yuvarlak, değirmi hâlde olan Döndürülmüş, tedvir olunmuş
MÜDEVVERİYYET Yuvarlaklık
MÜDEVVÎ Gök gürültüsü olan bulut
MÜDEVVİN Tedvin eden (Bak: Tedvin)
MÜDEVVİR (Devr den) Döndüren, çeviren, tedvir eden
MÜDEVVİS Harman dövecek ve yumuşatacak âlet * Cilâ âleti
MÜDFEE Yünü ve yağı çok olan deve
MÜDGAM (Dagm dan) Peş peşe gelen iki kelimeden birincisinin son, ikincisinin ilk harflerinin aynı olması
MÜDHAL İdhal olunmuş, sokulmuş, girdirilmiş, dâhil edilmiş
MÜDHAMME Ağaçlarının ve nebatlarının çok ve taze olmaları dolayısıyla uzaktan koyu yeşil renkte görünen bahçe
MÜDHAMMETAN Her tarafı yemyeşil nebatat, hazrevat ile kaplı iki Cennet
MÜDHAR Hor ve hakir görülmüş İdhâr olunmuş
MÜDHEN (C: Medâhin) Yağ koyacak kap * Dağlarda olan çukur taş (İçinde yağmur suyu birikir)
MÜDHEŞ Hayret verici, hayret veren, şaşırtan
MÜDHİKE (Bak: Mudhike)
MÜDHİL (Dahl den) Dâhil eden, girdiren, idhal eden, sokan
MÜDHİR Hor ve hakir gören İdhar eden
MÜDHİŞ (Müthiş) Dehşet veren, korkutan(Arkadaş! O Zât-ı mürşid nev´-i beşeri korkutmak için pek müdhiş hakikatlerden bahsediyor ve insanları tebşir için kalbleri cezb ve akılları celb eden mes´elelerden haber veriyor MN)
MÜDHİŞE Korkunç, ürküten, ürkütücü
MÜDHÜN İçerisine güzel kokulu yağ, ıtır gibi şeyler konulan şişe, kap
MÜDÎR (Müdür) İdâre eden Çeviren bakan * İdareden anlayan * İdare memuru Bir dairede memurların başı * Nâhiye merkezinin idare memuru
MÜDÎRAN (Müdir C) Müdürler, idare âmirleri
MÜDÎRE Kadın müdür
MÜDÎRİYYET Müdürün makam ve vazifesi Müdürlük
MÜDİRR İdrar veren, idrar verici
MÜDİRRÂT (Müdirr C) İdrar verici ilâçlar
MÜDKI´ Katı, şiddetli, şedid
MÜDLA Sarkıtılmış İrsal olunmuş
MÜDLEHİMM Karanlık
MÜDLÎ şâhid ve delil gösteren
MÜDMEC İçine girdirilmiş
MÜDMİC İçine girdiren, sızdıran İdmâc eden
MÜDMİN (İdmân dan ) Devam eden İdman eden
MÜDMİN-İ HAMR Gece gündüz devamlı sarhoş olan kimse
MÜDN (Müdün) (Medine C) şehirler Medineler
MÜDNEF Hastalıktan dolayı zayıflamış olan
MÜDNÎ Yakınlaştıran
MÜDREC (Derc den) İçerisine konulmuş İdrac olunmuş
MÜDRENFIK Sür´atle yürüyen kişi, hızlı giden kimse
MÜDRÎ Bildiren, idra eden
MÜDRİK Aklı eren Anlayan Kavrayan, akıllı * Büluğ çağına, erginlik yaşına gelmiş olan
MÜDRİKAT (Müdrik C) Akıllılar İdrak sahipleri
MÜDRİKE İdrak kuvveti Akıl Anlama kabiliyeti
MÜDRUZ Kapı üstünde veya sokak başında duran kimse
MÜDÜN (Medine C) şehirler, medineler
MÜDÜN-İ CESİME Büyük şehirler
MÜEBBED Ebedî Dâimî Sonsuz Ömrün sonuna kadar
MÜEBBEDEN Dâimî olarak Ebedî surette
MÜECCEL Mühletli, peşin olmayan Sonradan yapılmak üzere vakti belli olan Te´cil edilmiş olan
MÜECCELEN Te´cil edilmek suretiyle Müddeti sonraya bırakılarak
MÜECCİL İleriye bırakan, te´cil eden
MÜEDDA (Edâ dan) Mânâ, anlam, mefhum, kavram * Eda olunmuş
MÜEDDEB Te´dip edilmiş Edeblendirilmiş Terbiye edilen Edepli
MÜEDDEBEN Edebli bir tarzda Müeddeb olarak
MÜEDDÎ Eda eden Te´diye eden Ödeyen * Sebep olan Meydana gelmesine vesile olan
MÜEDDİ-İ NİZA Kavgaya sebebiyet veren Nizaya sebep olan
MÜEDDİB (C: Müeddibîn) (Edeb den) Terbiye eden Edeblendiren Terbiye, bilgi ve görgü veren
MÜEDDİBÎN (Müeddib C) Terbiye edenler Edeplendirenler
MÜEHHER (Müahhar) Sonraya bırakılmış, te´hir edilmiş
MÜEHHİR (Müahhir) Sonraya bırakan, te´hir eden
MÜEKKED Te´kidli, kuvvetli, sağlamlaştırılmış, kuvvetlendirilmiş Tekrar edilmiş
MÜEKKEDEN Tekrarlanarak, te´kid edilerek
MÜEKKEL Vekil edilen kimse Vekil tâyin olunmuş olan (Bak: Müvekkil)
MÜEKKİD Te´kid eden, sağlamlaştıran, tekrar eden, tenbih eden
MÜEKKİL Vekil tayin eden İşine vekilini ikame eden İşleri için başkasını yerine bırakan
MÜELLEF(E) (Ülfet den) Yazılmış toplanmış * Te´lif edilmiş, kitap olarak meydana getirilmiş, birleştirilmiş
MÜELLEFAT Te´lif olunmuş olanlar Yazılmış eserler
MÜELLEFE Ülfet ve imtizac ettirilmiş Alıştırılmış * Nâkıs Noksan * Adedi bine çıkarılmış
MÜELLEFET-ÜL KULUB Asr-ı Saadette kalbleri te´lif için mübâşeret edilenler İslâmiyete ısındırmak için kıymet vererek farklı ve lütufla muamele edilenler
MÜELLEM Elemli, kederli
MÜELLİF (Ülfet den) Te´lif eden Kitab tertib eden, kitab yazan Kitab meydana getiren * İmtizac ettiren
MÜELLİFÎN (Müellif C) (Ülfet den) Kitap yazanlar, eser sâhipleri Te´lif edenler
MÜELLİM (Elem den) Acı ve elem veren Acıtan, ağrıtan
MÜEMMEL Yarış atlarının sekizincisi veya yedincisi
MÜENNES Dişi Müzekkerin mukabili * Gr: Hakiki, itibarî veya söylenişi cihetiyle "dişi" olan kelimeMüennes-i hakikî : Müzekker kelimenin sonuna bir "e-a" ilâve ederek yapılan kelime Meselâ: (Kâtib: ): Erkek yazıcı (Kâtibe: ): Kadın yazıcıSonu "e" ile biten kelimeler ekseriyetle müennestir Muallime, Müdire, Sıddıka, Şahide gibi
MÜENNES-İ SEMAÎ Gr: Kelimenin kendisinde müenneslik edatı olmadığı halde, müennes sayılan ve öyle kullanılagelen kelime Yed, şems gibi
MÜERNEB İpliği tavşan yünüyle karışık nesne
MÜESSEL Müebbed Devamlı * Mal, mülk
MÜESSER Tesir edilmiş, kendisine bir şey tesir etmiş olan
MÜESSES Tesis olunmuş, temeli atılmış, bina edilmiş
MÜESSESÂT (Müessese C) Müesseseler Kurumlar, kuruluşlar * Yapılmış olanlar Binalar Daireler
MÜESSESÂT-I HUSUSİYE Hususi daireler ve müesseseler
MÜESSESÂT-I RESMİYE Resmi daireler
MÜESSESE (C: Müessesât) (Esas dan) Bina, kuruluş * Kurum
MÜESSİF (Müessife) Esef edilen ve ettiren Keder veren Acı ve acınacak haller
MÜESSİR(E) Te´sir eden İz bırakan Te´sirli Dokunaklı * Hükmünü yürüten * Eserin sahibi
MÜESSİS Kurucu, te´sis edici Te´sis eden, kuran, temel atan * Kanun ve usul gibi şeyleri vaz´edip temelleştiren
MÜESSİS-İ DEVLET Devlet kuran Bir devletin kurucusu
MÜESSİSÎN (Müessis C) (Esas dan) Meydana getirenler, tesis edenler Kurucular, kuranlar
MÜEVVEL Te´vil edilmiş Zâhirî mânâdan başka mânâ verilmiş Tefsir edilmiş olan Tabir edilmiş (Bak: Te´vil)
MÜEVVİL Rüya tabir eden * Başka mânâ veren Başka mânâ ile açıklayan Te´vil eden
MÜEYYED Te´yid edilmiş Doğrulanmış Kuvvetlendirilmiş Sağlam Sağlamlaştırılmış Tekzib edilmemiş Yardım görmüş
MÜEYYED MİN İNDİLLAH Allah tarafından te´yid edilen ve yardım görmüş olan
MÜEYYİD Te´yid eden Doğrulayan Sağlamlaştıran Yardım eden Kuvvet veren
MÜEYYİDE Te´yid eden Te´yid edici Kuvvetlendirici * Kanun ve ahlâk emirlerinin yerine getirilmesini te´min eden kuvvet
MÜEYYİS (Ye´s den) Ümidsizliğe sevk eden Üzücü Yeis veren
MÜEZZER Muhkem, sağlam, dayanıklı
MÜEZZİ (Ezâ dan) Eziyet veren Ezâ çektiren
MÜEZZİN (C: Müezzinîn) Ezan okuyan
MÜEZZİNÎN (Müezzin C) (Ezan dan) Müezzinler Ezan okuyanlar
MÜFACAT Ansızın olmak
MÜFACEE Ansızın olmak
MÜFAD Sözün ifade ettiği mâna İfade edilen * Herhangi bir vesile ile kazanılmış menfaat (Mefâd galattır)
MÜFADALE Faziletli olmada rekabet etmek
MÜFADAT (Fidâ dan) Bir fidye-i necatı kabul etme veya ödeme
MÜFADAT-I ÜSERÂ Eskiden muhârib iki kavmin karşılıklı olarak esirlerini değişmeleri
MÜFAFAZA Şeref hususunda akrânına üstün olmak
MÜFAGAME Öpme
MÜFAHARE(T) (Fahr den) Karşılıklı övünme
MÜFAHEME (Fehm den) Anlaşma
MÜFAHHEM (Bak: Müfehhem)
MÜFAHİR (Fahr den) Övünen, fahreden
MÜFAKAME Cima etmek * Büyük olmak
MÜFAKEHE şakalaşma, lâtife yapma
MÜF´AM Kabarmış ve yükselmiş su
MÜFARAKAT Ayrılık Bir yere bırakıp gitmek Dostlarından ayrı düşmek * Fık: Karı-kocanın talâk veya fesh ile birbirlerinden ayrılmaları
MÜFAREZE Bir şeyden kesilip ayrılma
MÜFARIK (Fark dan) Ayrılan, ayrılmış Müfarakat eden
MÜFASALE Ayrılışmak
MÜFASERE Beyan edişmek
MÜFAVASA Ayırmak * Halâs etmek
MÜFAVAZA Ortaklık, işbirliği * Eşitlik, müsavilik
MÜFAVAZATEN Ortaklıkla, işbirliği yaparak * Eşitlikle, müsavilikle
MÜFAYELE Yüzük saklama oyunu
MÜFAZ (Feyz den) Bol Bereketli, feyizli
MÜFAZA Geniş, vâsi, bol
MÜFCİR Birden kaynayıp akıtan Tefeccür eden
MÜFDEM Kızıla boyanmış nesne
MÜFE´AT Yılan suretinde olan alâmet
MÜFECCİ´ Acıtan, üzen, keder veren, dertli eden
MÜFEHHAM Kömürleşmiş Kömür halini almış
MÜFEHHAM (Müfahham) Muhterem Hürmete lâyık Tazim edilmiş olan
MÜFEHHİM (Müfahhim) Büyük bilip hürmet gösteren
MÜFEHHİM Tefhim eden Anlatan, idrak ettiren
MÜFEHHİMANE f Anlatarak Anlatana yakışır şekilde
MÜFEKKİR Fikir yürüten Düşünen Düşündüren Düşünme kuvveti
MÜFEKKİRE Düşünme gücü ve kuvveti
MÜFELFEL Biberli
MÜFELLES Huk: İflâsına hükmedilen kimse
MÜFENNAK Nâzenin, nazlı
MÜFENNEN İlim hâline, fenni şekle gelmiş olan Fennileşmiş
MÜFERRAG Dökülmüş
MÜFERRAH Ferahlanmış Sıkıntıdan, üzüntüden kurtulmuş
MÜFERRAK (Fark dan) Ayrılmış, tefrik edilmiş
MÜFERREC Meydanı olan Geniş
MÜFERRES Farsçalaştırılmış
MÜFERREŞ Döşenmiş, tefriş edilmiş
MÜFERRİ´ (Fer´ den) Dal budak salan Tefri´ eden
MÜFERRİC Ferahlandıran Ferah veren İç açıcı * Kurtarıcı Ferec veren
MÜFERRİG Dolu kabı boşaltan
MÜFERRİH Ferahlık veren Ferahlandıran Ferahlandırıcı, iç açıcı
MÜFERRİHÂT İç açıcı, ferahlık verici şeyler
MÜFERRİK (Fark dan) Ayıran, tefrik eden, ayırıcı
MÜFERRİT (Fart dan) Tefrit eden, kısaltan
MÜFERTAH Yassı başlı
MÜFESSER Tefsir edilmiş izah ve beyan edilmiş Mânası izah suretiyle bildirilmiş Açıklanmış * Beyan-ı tefsir veya takrir edilmiş olması sebebiyle manası "nass" dan daha vâzıh olan sözdür * Mücmel olmayan söz
MÜFESSİR Tefsir eden, izah eden Anlayabildiği mânayı söyleyen ve yazan * Kur´an-ı Kerim´i tefsir edebilmek salahiyetini hâiz olan, âlim, fâzıl ve kuvve-i kudsiye sahibi zât
MÜFESSİRÎN Kur´an-ı Kerim´in mânasını hakkıyla anlayıp tefsir edebilen, ilmi ile âmil, kâmil ve sâlih muhakkikler
MÜFETTAH Açılmış, açık * Bir çeşit yazı ismi
MÜFETTEL (Fetl den) Fitilleştirilmiş Fitil gibi bükülmüş
MÜFETTİH Feth eden, açan, açıcı * Geğirten, geğirtici
MÜFETTİH-ÜL EBVAB (Hayır) kapıları(nı) açan Bütün müşkilleri giderip ferahlatan (Cenab-ı Hak)
MÜFETTİL (Fetil den) Büken, bükücü
MÜFETTİN (Fitne den) Meftun ve hayran eden Şaşkın bir hâle getiren * Fitneye düşüren
MÜFETTİŞ Teftiş eden, tetkik ve tahkik ile kusur ve iyilikleri görüp anlayan ve lüzumlu merci´lere bildiren * Araştıran
MÜFETTİT (Fett den) Kıran, ezen, ufalayan Didik didik eden
MÜFEVVEZ (Tefviz den) Sipariş ve ihâle olunmuş
MÜFEVVİZ (Tefviz den) Sipariş veren, ihâle eden
MÜFEZZAZ Gümüşlü, süslü
MÜFEZZİ´ Hayretle ve şaşkın şaşkın baktıran
MÜFHAM Susturulmuş, iskât edilmiş olan
MÜFHİM İfham eden Delil ile susturan Ağız açtırmayan
MÜFHİŞ Kötü söz söyleyen
MÜFÎD İfâde eden, meramı güzel anlatan * Mânalı, mânidâr * Faydalı, faydayı mucib olan * Mütâlâsından istifade olunan
MÜFÎK İyileşen, ifâkat bulan hasta
MÜFÎZ (Feyz den) Feyiz veren, feyizlendiren * Esmâ-i İlâhiyedendir
MÜFKİR (Fakr dan) Fakirleştiren
MÜFLİC (Felc den) Felçli
MÜFLİH İflâh olan, selâmet bulan Kurtulan Felâha eren
MÜFLİHANE f Selâmete çıkarak Felâh bularak
MÜFLİHÎN (Müflih C) Selâmete çıkanlar, kurtulanlar, felâha erenler
MÜFLİHÛN (Müflih C) Kurtulanlar, iflâh olanlar, felâha erenler, müflihler, selâmete çıkanlar
MÜFLİS İflas etmiş Parasız kalmış Ticarette kâr elde edemeyip veya bazı sebeplerle sermayesini batırmış olan
MÜFLİSÂN (Müflis C) İflas etmiş olanlar, müflisler Parasız kalmış olan kimseler
MÜFLİSÎN (Müflis C) Müflisler, iflas edip parasız kalmış olan kişiler
MÜFNİ (Fena dan) Yok eden, ifna eden, mahveden
MÜFRAG Dökülmüş, ifrağ olunmuş
MÜFRAT Terk olunup unutulmuş
MÜFRED (Müfret) Tek, yalnız Müteaddid olmayıp yalnız birden ibaret olan * Basit, mürekkeb olmayan * Gr: Yalnız bir şey veya şahsa işaret eden veya bire mahsus olan kelime Cemi veya tesniye olmayan * Edb: Başı ve sonu olmayan tek ve kafiyesiz beyit
MÜFREDAT Bir bütünü meydana getiren şeylerin her biri * Bir şeyin içindekiler * Basit ve gayr-i mürekkeb şeyler * Toptan mâlum olan şeylerin tafsilâtı, birer birer zikrolunmuşları * Edb: Tek tek ve ayrı ayrı beyitler * Gr: Bir ibareyi meydana getiren kelimelerin her birisi * Tıb: Her biri kendi başına bir devâ olan edviye-i basiteden sayılan nebatlar ve bunlardan bahseden tıp kitabı
MÜFREZ Toptan ayrılıp bir tarafa bırakılmış İfraz olunmuş, ayrılmış
MÜFREZE Bir kaç alaydan müteşekkil Ordudan ayrılmış bir kol asker
MÜFREZE-İ ASKERİYE Asker müfrezesi
MÜFRİD (Ferd den) Tek başına, yalnız bırakan
MÜFRİG (Müfriga) Döken, dökücü İfrağ eden
MÜFRİT (Fart dan) İfrat eden Haddini aşan * Ölçüsüz ve taşkın hareket eden * Mübalağalı
MÜFRİZ Ayıran, ifraz eden * Virgül işareti (,)
MÜFSİD İfsad eden, fenalaştıran Bozan * Başlanmış ibadeti bozan * Nifak koyan, fesad ilka eden(Hiç bir müfsid, ben müfsidim demez Daima suret-i haktan görünür Yahut, bâtılı hak görür Evet kimse demez "ayranım ekşidir" Fakat siz mihenge vurmadan almayınız Zira çok silik söz ticarette geziyor Hatta, benim sözüme de ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz Belki ben de müfsidim Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum Öyle ise; her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz) (Münazarat)
MÜFSİD-İ Mİ´DE Mideyi bozup ifsad eden
MÜFSİDÂNE f İfsad etmek suretiyle Nifak meydana getirmekle Fesadlıkla Ara bozuculukla
MÜFSİDÎN (Müfsid C) Bozanlar, ifsad edenler, müfsidler Fesatlık yapanlar, ara açanlar
MÜFSİR Nur ve ziya veren Işıklandıran
MÜFŞİL Korkutucu, korkutan
MÜFT f Beleş, bedava, parasız
MÜFTAAL Uydurma, sahte, düzme
MÜFTABİH Fık: Hakkında fetva verilmiş olan Kendisiyle amel olunması icab eden hüküm
MÜFTAC Bevletmek için iki ayağını ayırıp duran deve
MÜFTAH Yassı
MÜFTASID Kan alan Kan alıcı
MÜFTAZIH Rezil ve kepaze olmuş adam
MÜFTEDÎ Fidye verip esirlikten kurtarılan
MÜFTEH Hazine, define
MÜFTEHAN Hoca ile talebeler arasındaki bir kitaba başlangıç ziyafeti * f Hazineler
MÜFTEHİR (Fahr dan) İftihar eden Öğünen * Sırf Allah rızası için menfaatsiz hizmet eden * Şanlı, şerefli
MÜFTEHİRÂNE f İftihar ederek, karşılık beklemeden * Elbette Memnuniyetle
MÜFTEKİR (Fakr dan) Muhtaç * Fakir, züğürt
MÜFTERA-ALEYH Kendisine iftira edilen
MÜFTEREYAT Başkasının üzerine atılan suçlar, kabahatler İftiralar
MÜFTERÎ İftira eden Başkasına suç isnad eden Yapmadığı kötülüğü isnâd eden
MÜFTERİH (Ferah dan) Keyifli, neşeli Şen, ferah içinde olan
MÜFTERİK (Fark dan) Ayrılan, iftirâk eden * Perişan olan, dağılan
MÜFTERİS Fırsat bilen Fırsat bulan
MÜFTERİS Yırtıcı Parçalayıcı İftiras eden Zorla yere yıkıp parçalayan
MÜFTERİŞ Secdede iken iki kolunu yere koyan
MÜFTERİYANE f İftira edercesine
MÜFTÎ (Fetva dan) Fıkha dair mes´elelerin şeriattaki hükümlerini beyan ve açıklamağa memur olan zat * Genç ve kavi (Bak: Fetvâ)
MÜFTİY-ÜL ENAM Şeyh-ül İslâmın bir ismi Herkesin müftüsü
MÜFTİR İftar eden * Orucu bozan şey
MÜFTİRAT Orucu bozan şeyler
MÜFZI´ Katı * Alçak, şeni´
MÜFZÎ Yetiştiren, ulaştıran, vâsıl eden

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #27
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MÜHACENE Kabahat, noksanlık, nâkıslık * Asılsızlık * Ayıplı söz söylemek * İlmi zâyi olmak
MÜHACERE Bir yerden ayrılmak * Başka yere intikal etmek
MÜHADAT Birbirine bahşiş ve hediye vermek
MÜHAKALE Ekini biçmeden buğday ile satmak
MÜHADENE (Hıdn dan) Barışma, sulh yapma
MÜHAN (Bak: Muhan)
MÜ´HARE (Mü´hire) Deve semerinin ağaç kısmıdır ve binen kimse ona dayanır
MÜHAREBE Kaçmak, firar
MÜHARECE Hasımlık, düşmanlık * Cima etmek
MÜHARESE Yırtışıp dalaşmak
MÜHAT (C: Mühâ) Deve rahminde olan zeker suyu
MÜHATAT Birbirine atâ ve bahşiş etmek, hediye vermek
MÜHAVAT Katı yürümek
MÜHAVEDE Sulh etmek, barışmak
MÜHAYATA Çağırmak
MÜHAYEE Nöbetleşmek
MÜHBENTA Dolu, mümteli
MÜHBİT İndiren Nâzil eden
MÜHCE (C: Mühec) Can, ruh
MÜHDA Hediye gönderilmiş, hediye verilmiş
MÜHDA-İLEYH Kendisine hediye verilen kimse
MÜHDER Dökülen, akıtılan, ihdâr edilen Heder edilen
MÜHDÎ Hediye veren Hediye gönderen İhda eden * Hidayete getiren Hidayete vesile olan (Bak: Mehdi) * Mürşid, muvaffak * Risalet ve nübüvveti bütün âlemlere rahmet ve saadet sebebi olduğundan, Cenab-ı Hakk´ın bütün âlemlere hediye ve atiyyesi mânasında Resul-i Ekrem´in (ASM) mübarek bir ismine Mühdi diye buyurulmuştur(Her hâdi zât, mühdi olamaz M)
MÜHDİR (Heder den) Döken, akıtan, heder eden
MÜHEBBEL Beddua olunmuş
MÜHEC (Bak: Mühic)
MÜHEDDEB Kirpikli
MÜHEDDEL Aşağı indirilen
MÜHEDDİD Korkutan, tehdid eden
MÜHEFHEF Nârin İnce Nâzik
MÜHEFHEFE Beli ince olan kadın (Müz: Mühefhef)
MÜHELHEL Güzel şiir veya söz * Zarif ve şık elbise
MÜHELHİL Lâtif ve nâzik söz söyleyen * Bir şeyi lâtif ve zarif bir şekilde yapan
MÜHELLİL Tehlil eden "Lâ İlâhe İllâllah"ı devamlı tekrar eden (Bak: Tehlil)
MÜHENDİS (C: Mühendisûn) Hendese bilen Geometri bilen ve tatbik eden
MÜHENDİSÎN (Mühendis C) Mühendisler Hendese ilmini bilen kimseler
MÜHENDİZ Mühendis mânâsına ise de "zel" ile kullanılmaz
MÜHENNA Hazmolmuş
MÜHENNED Hint demirinden yapılmış kılınç Keskin kılınç
MÜHEVAN Geniş büyük sahrâ
MÜHEVVİL Korkunç Heybetli Azîm, çok büyük
MÜHEVVİN Hiffet ve kolaylık gösteren Kolaylaştıran
MÜHEYKEL Heykelleşmiş * İri vücudlu ve sağlam
MÜHEYMİN Mü´min * Hazır Sâdık * Hâfız Hıfz edici Koruyucu
MÜHEYYA (Hey´e den) Hazırlanmış olan Hey´et-i mecmuası tertib ve tesviye olunmuş olan
MÜHEYYİ´ Hazır eden Müheyya eden Amâde eden
MÜHEYYİB Korku veren Heybetli
MÜHEYYİC Tehyic eden Heyecan veren
MÜHEZZEB Islah edilmiş Düzeltilmiş Lüzumsuzu çıkarılmış, temizlenmiş Safileştirilmiş
MÜHEZZİB Temizleyen Islah eden Safileştiren
MÜHÎB Heybetli Korkunç Azametli * Tehlikeli
MÜHİC (Mühce - Mühec) Ruhlar Canlar
MÜHİMM Düşündürücü * Değeri çok fazla Kıymetli * Lâzım ve muktezi olan
MÜHİMMAT (Mühimm C) Mühimler Lüzumlu olanlar * Harp malzemesi
MÜHİMMÂT-I ASKERİYE Askeri malzeme
MÜHİMME Uğraştıran, düşündüren
MÜHİMSAZ f Mühim ve ehemmiyetli işler gören
MÜHİMTER f Ehemmiyetli ve çok önemli
MÜHÎN (Hevn den) İhanet eden Tahkir ve tezlil eden * Hor, hakir, alçak Hâin
MÜ´HİR (C: Meâhır) Göz ucu
MÜHL Erimiş bakır * Potada eritilen maden * Yağ tortusu
MÜHLET Vakit Bir işi bir zaman için geri bırakmak * Rıfk ve teenni ile meydan vererek tutmak
MÜHLİK(E) Helâk eden Öldüren Öldürücü İfsad eden Bozan Kıtal
MÜHLİKÂT (Mühlik C) Kötü ve günah olan işler * Helâk edenler Hayrı ve sevabı bozan fenâ hareketler
MÜHLİKÂT-I SEB´A Yedi büyük ve helâk eden amel Yedi büyük günah (Bak: Kebâir - Mubikat)
MÜHMEL İhmâl edilmiş Bırakılmış Kıymet verilmemiş Bakılmamış * Mânasız ve boş söz, cümle Sonraya atılmış * Boşlanmış * Edb: Noktasız harf, noktasız harflerle yazılmış olan * Ebcedde: Noktasız harflerin hesabı ile çıkan tarih
MÜHMELÂNE f Önem ve ehemmiyet vermeksizin, başdan savarcasına
MÜHMELAT (Mühmel C) Anlamsız ve mânâsız boş sözler
MÜHMİL İhmâl eden, boşlayan
MÜHR Mühür İmza yerine basılan yazılı damga Damga Sikke * Tay
MÜHR-Ü NÜBÜVVET Peygamberlik mühürü Peygamberimiz Hz Muhammedin (ASM) iki omuzu arasındaki (sırtındaki) peygamberlik işareti
MÜHRBEND f Mühürlü
MÜHRDAR f Eskiden bir bakanlık veya dairenin resmi mührünü kullanmakla görevli olan kimseye verilen ad Hususi kalem müdürü
MÜHRDEHAN f Ağzı mühürlü, kapalı * Oruçlu
MÜHRE f Cilâ için kullanılan küçük yuvarlak cisim Deniz böceği kabuğu * Her nevi yuvarlak cisim * Billurdan yapılı küçük kap * Çekiç * Cam boncuk * Omurga kemiği
MÜHRE-İ ZER Güneş, şems
MÜHREDAR f Mühreli, cilâlı
MÜHTEBİŞ Birikmiş, bir araya toplanmış
MÜHTECÎ Hicveden, yeren
MÜHTECİN Pek küçük yaşta iken evlendirilerek kocaya verilmiş olan kız
MÜHTEDÎ Hidayete ermiş olan İslâmiyete girmiş olan Doğru yolu seçen Hak dinine girmiş olan
MÜHTELİS Zayıflamış, düşkünleşmiş
MÜHTEZİM Bir kimsenin malını zorla alıp gasbederek zulmeden
MÜHTEZZ (İhtizaz dan) Sevinç ve neşeden dolayı oynayan * Titreyen, ihtizaz eden
MÜHUD (Mehd C) Beşikler
MÜHÜD (Mihâd C) Döşekler, yataklar
MÜHUR (Mehr C) Evlenirken erkek tarafından verilen nikâh bedelleri
MÜJ f Kirpik
MÜJDE f Beşâret Sevinç haberi
MÜJDE-ÂVER f Müjde getiren
MÜJDE-GÂN f Müjdeye karşılık verilen bahşiş veya hediye
MÜJDE-RES f Müjde veren, müjde getiren
MÜJDE-RESAN f Müjdeleyen, müjde getiren, müjde veren
MÜJE (C: Müjgân) f Kirpik
MÜJEK f Kirpikçik Kirpik kılı
MÜJGAN f Kirpik
MÜKA´ Islık Islık çalmak
MÜKA´AB Geo: Mikâp, küp
MÜKAAME Öpmek
MÜK´AB Çok sık dürülmüş nesne
MÜKÂBEDE Eklemek, kendine bir şey ilâve etmek * Bir işten zorluk görmek
MÜKÂBERE (Kibr den) Kendi sözünün haksızlığını ve karşısındakinin doğruluğunu bildiği hâlde kabul etmemek ve nizâ çıkarmak, kavga etmek Kendini büyük görmek(Hilkat-ı kâinatta bir hikmet-i tâmme görünüyor Evet inayet-i ezeliyenin timsali olan hikmet-i İlâhiyye, kâinatın umumunda gösterdiği maslahatların riâyeti ve hikmetlerin iltizamı lisanı ile saadet-i ebediyeyi ilân eder Çünkü, saadet-i ebediyye olmazsa, şu kâinatta bilbedahe sâbit olan hikmetleri, fâideleri mükâbere ile inkâr etmek lazım gelir S)
MÜKÂBESE Çukur doldurmak
MÜKÂBİR Kendini büyük gören, karşısındakini küçümsüyerek, doğru sözünü kabul etmeyen Haksız olduğu hâlde hak iddiasında bulunan
MÜKÂDEBE Meşakkat çekme, bir işten zorluk görme
MÜKÂDERE Men´etmek, engel olmak Reddetmek, kabul etmemek
MÜKÂFAHA Karşılaşma Yüzyüze gelme * Savaşma
MÜKÂFAT (Kifâyet den) Bir hizmet veya muvaffakiyete ve iyiliğe karşı verilen karşılık * Berâberlik * Takdirnâme
MÜKÂFAT-I NAKDİYE Para mükâfatı
MÜKÂFATEN Mükâfat ve karşılık olarak
MÜKÂFEE Beraberlik, eşitlik, müsavat
MÜKÂFELE Karşılıklı olarak birbirine kefil olma
MÜKÂFÎ (Kifâyet den) Eşit, müsâvi Beraber
MÜKÂFİL Karşılıklı kefillerden herbiri
MÜKAHHAL (Kuhl dan) Sürme çekilmiş göz Sürmeli göz
MÜKÂLEBE (Kelb den) (Köpekler gibi) dalaşma
MÜKÂLEMAT (Mükâleme C) (Kelâmdan) Mükâlemeler, konuşmalar
MÜKÂLEME Karşılıklı konuşma Anlaşma Müzakere Muhavere Söyleşme
MÜKAM Durulacak yer, ikametgâh İkametgâhta geçen zaman
MÜKÂNEFE Yardım etmek, muavenet
MÜKÂRAT Kiraya verme Kira ile tutma
MÜKÂREHE Tiksinme
MÜKÂREME Cömertlik ve kerem hususunda yarışma
MÜKÂRÎ (Kira dan) Katırcı Kira ile hayvan işleten
MÜKÂŞEFE Gizli şeyleri birbirine açıp keşf ve izhar etmek, açığa çıkarmak Meydana çıkarmak * Bir hususu keşif yolu ile anlamak, bilmek * Cenab-ı Hakk´ın zât ve sıfatlarına ve sâir sırlarına vukufiyyet (Bak: Keşfiyat)
MÜKÂŞEHA Husumet etmek, düşmanlık yapmak
MÜKÂŞİF (Keşf den) Mükâşefede bulunan
MÜKÂTEBAT (Mükâtebe C) Mektuplaşmalar, mükâtebeler, yazışmalar
MÜKÂTEBE Yazışma Mektuplaşma Birbirine yazma * Fık: Azâd edilmesi, bazı şartlara -mal kazanmak veya bir müddet hizmet etmek gibi neticeye- bağlı olan köle veya câriye ve bu azad hususunda yapılan mukavele
MÜKÂTEME (Ketm den) Ketmetme, gizleme
MÜKÂTİB Mektup yazan Mektuplaşan * Fık: Köle veyâ câriyesinin azâd edilmesini bir kazanca veya bir müddete bağlayan efendi
MÜKÂVAHA Muharebede üstün gelme, galib olma
MÜKÂYEDE (Keyd den) Hile tertip etme, tuzak yapma
MÜKÂYELE (Mükâyelet) Bir kimsenin davranışına aynıyla karşılık verme * Ölçülmek
MÜKÂYESE Zariflik ve akıl hususunda çokluk iddiasında bulunma
MÜKÂZEBE (Kizb den) Karşılıklı olarak yalan söyleme
MÜKEBBİR Tekbir getiren, "Allahü ekber" diyen
MÜKEBBİRE Büyük camilerde müezzinlerin, son cemaat yerlerinde namaz kılan halka, imamın tekbirlerini tekrar etmek üzere bulundukları çıkıntılı balkonlara verilen addır
MÜKEDDER Kederli Sıkıntılı * Tekdir edilmiş Azarlanmış * Bulandırılmış Bulanık
MÜKEDDERÂNE f Mükedder olan bir kimseye yakışır surette
MÜKEDDÎ Israr ile alıp israf ile yiyen kişi
MÜKEDDİR (Keder den) Keder ve hüzün veren * Bulandıran
MÜKEFFEF (MEKFUF) (C: Mekâfif) Kürklü kaftan
MÜKEFFEN (Kefen den) Kefene sarılmış, tekfin edilmiş
MÜKEFFER İyilikleri inkâr edilip kendisine teşekkür edilmeyen adam
MÜKEFFİRE Örtecek, gizleyecek yer
MÜKELLA´ Sâhil Nehir kenarı
MÜKELLEB Bağlı esir
MÜKELLEF Bir şeyi yapmağa mecbur olan Vazifeli Muvazzaf * Bir şeyi ödemeğe mecbur olan * Mükemmel hazırlanmış, külfetle süslenmiş olan (Bak: Teklif)
MÜKELLEFÎN Vazifeliler Mükellefler Bir şeyi ödemek zorunda bulunanlar
MÜKELLEFİYET Mecburiyyet Bir işi yapmağa vazifeli oluş Bir işi terk edememek hâli Mükellef oluş
MÜKELLEL (İklil den) Başında taç bulunan Taç giymiş olan * Parlak, müzeyyen, süslü * Tacına inci taşları dizilen
MÜKELLİB Yırtıcı hayvanları ava alıştıran, avcılık tâlim edip öğreten
MÜKELLİF Teklif eden * Vazife veren İş veren * Zorluğa sevkeden
MÜKELSEM Yuvarlak yüzlü * Büyük, kalın
MÜKEMMEL Tamam Olgun Noksansız Eksiksiz Kemal bulmuş Kemale erdirilmiş Çok iyi(Mâlumdur ki, mevzun ve muntazam ve mükemmel ve güzel san´atlar, gayet güzel bir proğrama istinad eder Mükemmel ve güzel bir proğram ise; mükemmel ve güzel bir ilme ve güzel bir zihne ve güzel bir kabiliyet-i ruhiyeye delâlet eder Demek ruhun mânevi güzelliğidir ki, ilim vasıtası ile san´atında tezahür ediyor S)
MÜKEMMELEN Mükemmel ve tam olarak
MÜKEMMİL İkmâl eden Tamamlayan Tamamlayıcı
MÜKENA´ (Mekin C) Vakar ve iktidar sâhibleri * Oturanlar, yerleşenler
MÜKENNA (Künye den) Künyeli, künyesi olan, künyelenmiş
MÜKENNEF Etrafı sınırlanmış, çevresi çevrelenmiş
MÜKERREM Hürmet ve tâzim edilen İkram olunmuş Muhterem Kerim olan(İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor Bazan batıl eline gelir, Hak zannederek koynunda saklar Hakikatı kazarken, ihtiyarsız, dalâlet başına düşer; hakikat zannederek kafasına giydiriyor Mek)
MÜKERREMEN Saygı ve hürmet ile İkram ile
MÜKERRER Tekrarlı Tekrar olunmuş İki veya daha fazla aynısı yapılmış
MÜKERRERAT (Mükerrer C) Mükerrer olan ve tekrarlanmış şeyler
MÜKERREREN Mükerrer olarak Tekrar be tekrar
MÜKERRİR Tekrar eden Aynı şeyi bir sefer daha veya daha fazla tekrar eden * Huk: Birden fazla suç işleyen
MÜKESSER (Kesr den) Çoğaltılmış, teksir edilmiş
MÜKESSER Kırılmış Kırılan
MÜKESSİB (Kesb den) Teksib eden, kazandıran
MÜKESSİF (Kesâfet den) Koyulaştıran, kesif hâle getiren
MÜKESSİFE Kondansatör (Bak: Miksefe)
MÜKESSİR Teksir eden, çoğaltan
MÜKESSİR Kıran Parçalayan
MÜKETTEL Kısa, kâsır
MÜKEVKEB (Kevkeb den) Yıldızlı
MÜKEVVEN (Kevn den) Yapılmış Tekvin edilmiş olan Yaratılmış Meydana getirilmiş olan
MÜKEVVENÂT Yapılmış ve yaratılmışlar Bütün mahlukat
MÜKEVVER Sarılmış Kıvrılmış
MÜKEVVİN Yaratan, yapan (Allah CC) Tekvin eden (Bak: Tekvin)
MÜKEVVİR (Kevr den) Büken Kıvıran * Döndüren
MÜKEYYES Keselenmiş Kese biçiminde toplanıp kalmış olan şey
MÜKEYYİF Keyif verici, neşelendirici şey Sarhoşluk veren * Klima cihazı
MÜKEYYİFÂT Keyif verici, sarhoşluk verici şeyler
MÜKEZZİB Tekzib eden Yalanlayan, yalan çıkaran
MÜKFEHİRR Üstüste yığılmış karabulut * Asık suratlı adam * Yaşlanmış kimse
MÜKHULE (C: Mekâhıl) Sürme koydukları kap
MÜKİBB (Kebb den) Bir şeyin üzerine çok düşen Gayretle çalışan * Çok lüzumlu olan * Yüzü üstüne sürünen, zelil olan
MÜKLE (C: Mükül) Kuyu dibinde az az birikip toplanan su
MÜKNE Kudret, kuvvet
MÜKRA Kiraya verilmiş eşya
MÜKREH (Kerh den) Zorlanan kimse
MÜKREH-ÜN ALEYH Bir kimsenin yapması için zorlandığı iş
MÜKREHEN Zorla
MÜKREM İkram olunmuş Ağırlanmış Lutfedilmiş
MÜKRİH (Kerh den) Zorlayan, ikrah eden
MÜKRİM İkram eden Ağırlayan Lütf eden Misafirsever
MÜKRİMANE f Lütfederek, ağırlayarak, ikram ederek
MÜKS (Meks) Ağır ağır, vakit vakit * Eğlenme, muntazır olma, durma, bekleme
MÜKSİF Kalınlaştırıcı * Tortu çöktürücü
MÜKSİR (Kesret den) Çoğaltan, iksâr eden * Çok mala sahib olan
MÜKTEFÎ (Kifâyet den) İktifâ eden, kanaat edici olan Kâfi ve yeter bulan
MÜKTEHİL (Kuhl dan) Kendi gözlerine sürme çeken * Otluk veya çimenle yemyeşil olan
MÜKTERA Kirâya verilen eşya
MÜKTERÎ Kira ile tutmuş olan İktirâ eden
MÜKTERİB (İktirâb dan) Kederli, hüzünlü, gamlı
MÜKTESEB İktisab edilmiş Kazanılmış Elde edilmiş
MÜKTESEBAT Elde edilmiş olanlar Kazanılmış olanlar Çalışmak suretiyle kazanılmış olanlar
MÜKTESEB HAK Kazanılmış, ele geçirilmiş, elde edilmiş hak
MÜKTESİB (Müktesibe) (Kesb den) Elde eden, edinen, kazanan
MÜKTİNN Gizlenen, saklanan Başkasınca gizlenip saklanmış olan
MÜKUD Durmak veya durdurmak
MÜKUR (Mekr C) Hileler, oyunlar, dalavereler
MÜKUS (Meks C) Öşürler, vergiler ve bunları tahsil etmeler
MÜKVİN Yumurtası çok olan kertenkele

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #28
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MÜL f şarap
MÜLA Çok sihirbaz
MÜLAABE (La´b dan) Oynayıp eğlenme Oynaşma
MÜLAANE Lânet edişmek Erkek ile kadının birbirlerini lânetlemeleri
MÜLABESET (Lebs den) Karışma Münâsebet Ülfet ve ihtilât etmek Birbirine benzeyen iki şeyin karıştırılarak birbirine benzetilmesi * Takribi cihet
MÜLABİS (Lebs den) Münasebet kuran Yakınlık gösteren Bir kimse ile aşırı ahbaplık eden * Karışan
MÜLAEBE (La´b dan) Oynaşıp eğlenme Oynaşma
MÜLAENE Birbirine bedduâ etme Lânetleşme (Bak: Lian)
MÜLAET (C: Mulâ) Midedeki rahatsızlıktan dolayı husule gelen zükkâm hastalığı * Hazret-i Peygamber´in (ASM), Hz Abbas´ı ve dört erkek evlâd-ı mübarekelerini örttüğü perde * Büyük ihram
MÜLAGIM Ağzın çevresi, dil erişen yerleri
MÜLAHAFE Mülâzemet, devamlı bir işle meşguliyet Bir işe bağlılık * İsrar etmek
MÜLAHAKA Sonradan yetişmek ve tâbi olmak
MÜLAHAKE Bir nesneyi diğerine gereği gibi yetiştirmek
MÜLAHAT Yakınlaşmak Çekiştirmek * Çocuğun, sütten kesilme vaktine yakınlaşması * Niza ve husumet etmek
MÜLAHAZA Mütâlaa Dikkatle bakmak İyice düşünüp bir işin hakikatını tetkik etmek Tefekkür, düşünce
MÜLAHAZAT (Mülahaza C) Mülahazalar Düşünceler Akıldan geçenler
MÜLAHHAM (Lâhm dan) Etli, semiz, şişman
MÜLAHHAS Hülâsası, özü çıkarılmış Telhis edilmiş
MÜLAHHİS Hülâsa eden Özünü bildiren
MÜLAHIK (Lahk dan) Yapışık, bitişik
MÜLAHÎ İri taneli beyaz üzüm
MÜLAHİD Hak bir yoldan, hak bir mezhebden sapma
MÜLAİB (La´b dan) Oynaşan, oynayan
MÜLAİM Mülâyim Yumuşak Lâtif
MÜL´AKA Bir kaşık dolusu miktar
MÜLAKAHA Hâmile olmak
MÜLAKAME Yutmak
MÜLAKANE Telkin etmek
MÜLAKAT Kavuşma Buluşma Birleşme * Resmi görüşme Yüz yüze olma
MÜLAKÎ Buluşan Yüz yüze gelen Görüşen Kavuşan
MÜLAKKAB Lâkablanmış Lâkablı Başka isim verilmiş
MÜLAM İtab Azarlama Azar
MÜLAMESE (Lems den) Birbirine dokunma, değme, el ile tutma, temas etme * Yapışmak
MÜLAMEZE Ayıplamak
MÜLASAKA Ulaşma, yanaşma * Bitişme, yapışma, iltisâk etme
MÜLASIK (Lüsuk dan) İltisaklı Bitişik Yapışık Yanyana bulunan
MÜLATAFA (Mülâtefe) (Lutf dan) Birbirine lâtife etmek Şakalaşmak İltifat etmek Güzel muâmele
MÜLATAFAT (Mülâtafa C) Lâtifeler, mülâtafa etmeler, şakalaşmalar
MÜLATAMA Birbirine şamar vurma, tokat atma
MÜLATIF Lâtife eden, şakacı, lâtifeci
MÜLATTIF (Lutf dan) Bir iyilikle gönül alan Taltif eden * Yumuşatıcı (ilâç)
MÜLATTIFAT (Mülattıf C) Yumuşatıcı ilâçlar
MÜLAVEME Birbirini çekiştirme
MÜLAVEZE Birbiri ardınca gizlenmek * Birbirine sığınmak
MÜLAYELE Gece işi için verilen ücret
MÜLAYEME(T) Lâtife etmek, şaka yapmak * Sevinç izhar etmek * Yumuşaklık Uygunluk Yumuşak huyluluk * Bağırsakların yumuşaklığı
MÜLAYENE(T) Yumuşak etmek * Yumuşaklık (Bak: Liyan)
MÜLAYİM Yumuşak Yavaş Uygun Yumuşak huylu
MÜLAZEME Lüzumlu Gerekli Ayrılmaz Lâzım
MÜLAZEMET Devamlı bir işle meşguliyet * Sımsıkı bir işe bağlılık * Staj görme * Gidip gelme
MÜLAZEMETEN Staj görerek Maaşsız ve aylıksız olarak
MÜLAZİK Yapışmış olma* Yapışmış
MÜLAZIM Bir kimseye bağlı gibi olan * Maaşsız acemilik hizmeti * İlmiyyede: Medrese tahsilini bitirip icazet alan Stajyer * Eskiden askerlikte yüzbaşıdan aşağı rütbelerin derecesi, ünvanı
MÜLAZIM-I EVVEL Üsteğmen
MÜLAZIM-I SÂNİ Teğmen
MÜLAZİMÎN (Mülâzımân) (Mülâzım C) Stajyerler Bir yere maaşsız olarak gidip gelenler * Bir kimseye sarılıp ondan ayrılmayanlar* Teğmenler
MÜLCE´ Mecbur olan kişi
MÜLCEM Gemli Yularlı
MÜLCÎ Zorla ve cebren yaptıran Zorlayan
MÜL´E Zâhidlik, muttakilik, sofilik
MÜLEBBED Keçeden kaftan giymiş kişi
MÜLEBBES (Lebs den) İltibaslı, karışık * Giyilmiş
MÜLEFFAK(A) (Telfik den) Düzme, uydurma, yalandan, sahte * Yaldızlama
MÜLEKKIN Telkin eden Bilgi vermeğe çalışan
MÜLEMLE (MÜLMÜLE) Bâzısı bâzısına yapışıp toplanmış şeyler * Sağlam ve sert yuvarlak taş
MÜLEMMA´ (Lem´ den) Parlak Revnekdar * Bulaşmış, sıvanmış * Karışık dilde söylenmiş manzume * Renk renk olan
MÜLEMMAAT (Mülemma´ C) Bir kısmı Türkçe, bir kısmı Farsça veya Arapça söylenmiş olan manzumeler
MÜLEMMA´-KÂR f Riyakâr, mürâi
MÜLES Düz cilâlı nesne
MÜLESLİS Mütereddit, tereddütlü, kuruntulu kimse
MÜLESSEN Dil gibi uzun ve yumuşak olan ayak veya ayakkabı
MÜLEVVEN Renk renk olan Boyalı, renkli Çeşit çeşit boyalı
MÜLEVVES Kirli Pis Bulaşık Bulaştırılmış * Alıkoyulup sonraya bırakılmış veya durdurulmuş olan * Tazelenmek için suda ıslatılmış şey * Karışık, intizamsız
MÜLEVVİN (Levn den) Boyanan * Renk veren Telvin eden
MÜLEYYEN (Linet den) Yumuşatılmış
MÜLEYYİN Yumuşatan, yumuşaklık veren, yumuşaklık verici
MÜLEZZEZ Bir yere biriktirilip toplanmış, yığılmış ve ulaştırılmış nesne
MÜLFİC İflâs eden
MÜLGA İlga edilmiş Kaldırılmış Metruk ve lağvedilmiş şey Terkedilmiş
MÜLHA (C: Mülâh) Siyah ile karışık olan beyaz * Lâtif ve güzel olan söz
MÜLHAK İlhak olunmuş Sonradan katılmış, zam ve ilâve olunmuş, eklenmiş
MÜLHAKAT (Mülhak C) Bir merkeze bağlı veya ait olan yerler * Ekler, ilâveler, katmalar
MÜLHEM Kalbe doğmuş Allahın, ilham ile kalbe bildirdiği
MÜLHEMÛN İlhama mazhar olanlar
MÜLHİD Dinden çıkan, dinsiz, kâfir, imânsız Haşir ve âhirete inanmayan
MÜLHİDÂNE f Dinsizce, imansızca Mülhid olan bir kimseye yakışır şekil ve surette
MÜLHİDÎN Mülhidler
MÜLHİF İsrar eden
MÜLHİK İlhak eden İlâve eden, katan, ekleyen
MÜLHİM Kalbe feyiz veren, ilham eden Allah (CC)(Hadis, maden-i hayat ve mülhim-i hakikattir M)
MÜLHİM İbrişimden olan elbise
MÜLIZZ Lüzumlu, gerekli * Cür´et ve ısrar eden kişi
MÜLİHHÎN Israr edenler, zorlayıcılar İlhah edenler
MÜLÎM Kendini levm etmek Melâmette olmak Kusurunu anlayıp kendisini kötülemek
MÜLİMME Felâket
MÜLK Mal Yer Bina * Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu * İzzet, azamet, şevket * Bir şeyin dış yüzü * İnsanın sahip ve malik olduğu şey * Akıl sahiplerini tasarruf etmek * Mâlik olmak(Her şeyin bir mülk, diğeri melekut, yâni bir dış, diğeri iç olmak üzere iki ciheti vardır Mülk ciheti bazı şeylerde güzeldir, bazı şeylerde de çirkin görünür; âyinenin arka yüzü gibi Melekut ciheti ise, her şeyde güzeldir ve şeffaftır Ayinenin dış yüzü gibi Öyle ise; çirkin görünen şeyin yaradılışı, çirkin değildir, güzeldir Ve aynı zamanda o gibi çirkinlerin yaradılışı, mehasini ikmâl içindir Öyle ise, çirkinin de bir nevi güzelliği vardır Binaenaleyh, bu hususta ehl-i İ´tizalin "Çirkin şeylerin halkı Allah´a âid değildir" dedikleri safsataya mahal kalmadı İİ) (Bak: Melekut)
MÜLK-İ YEMİN Bir kimsenin mülkü olan köle veya câriye
MÜLK SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 67 suresidir Tebâreke, Münciye, Mücâdele, Mânia, Vakiye, Mennea Suresi gibi isimleri de vardır Mekkîdir
MÜLKDAR f Padişah
MÜLKEN Mülk olarak
MÜLKET Mülk * Memleket Ülke
MÜLKET-İ OSMANİYE Osmanlı Ülkesi
MÜLKGİR f Padişah, hükümdar
MÜLKIYAT İlham eden melâikeler
MÜLKİYE Memleket idaresi için çalışan daire veya bu daireye mensup olanlar * Asker olmayanlar * Şeriat âlimlerinin hâricindeki memurlar sınıfı
MÜLKİYET Mülk sahipliği, vakıf olmayan bina ve mülkün durumu
MÜLLAH Mübâlağa ile güzel * Ekşi ot
MÜLMİ´ Abanoz ağacının âlâsı * Birbirine karışmış nesne
MÜLSAK (Melsuk) Bitiştirilmiş, yapıştırılmış olan İlsak edilmiş
MÜLTEBİS İltibas etmiş, birini öteki zannetmiş, karıştırmış olan * Karışık, şüpheli ve benzer olan
MÜLTECA (Lec´ den) Sığınılacak ve iltica edilecek yer Melce´
MÜLTECİ İltica eden, sığınan
MÜLTEFET (Left den) Kendisine iltifat edilmiş olan Güler yüz gösterilmiş ve hoş davranılmış * Ehemmiyet verilmiş
MÜLTEFF (Mülteffe) Birbirine sarılmış Karışmış
MÜLTEFİT İltifat edici, teveccüh edip yüz gösteren İyi muâmele edip dostluk gösteren
MÜLTEFİTANE f Mültefitçe İltifatlılıkla
MÜLTEHÎ (Lihye den) Sakalı çıkmış olan genç
MÜLTEHİB (Lehb den) Alevlenmiş, tutuşmuş * İltihablı, kızarmış, şişmiş
MÜLTEHİC Sığınacak yer Sığınak
MÜLTEHİD Bir yere sığınan kimse
MÜLTEHİF Yorgan veya battaniye gibi bir şeye sarılmış olan
MÜLTEHİF Alevli * Mc: Çok üzgün ve kederli olan
MÜLTEHİK (Lühuk dan) İltihak etmiş olan Katılmış, katıştırılmış
MÜLTEİM(E) (Le´m den) İyileşen ve kapanan (yara) * Cem´olucu, toplanan * Ulaşan, ulaşıcı
MÜLTEKA Kavuşup buluşulacak yer, iki şeyin birleştiği yer * Kavşak * Hanefi hezhebinin meşhur bir fıkıh kitabının ismi
MÜLTEKIM Yutan
MÜLTEKIMANE f Yutarcasına
MÜLTEKÎ (Lika dan) Kavuşan, buluşan, birleşen
MÜLTEKİT Yerden alan Toplayan (Bak: Lükata)
MÜLTEMES (C: Mültemesât) (Lems den) Kayırılan, iltimaslı
MÜLTEMESÂT (Mültemes C) Kayırılanlar, mültemesler, iltimaslılar
M

MÜLTEMİ´ (Lem´ den) Parlıyan, parıldıyan İltimâ eden
MÜLTEMİS (C: Mültemisin) (Lems den) Kayıran, iltimas eden
MÜLTEMİSÎN (Mültemis C) İltimas edenler, kayıranlar Biri için aracılık edip işinin görülmesini dileyenler
MÜLTESEM Öpülür
MÜLTESİK (Lüsuk dan) Birbirine bağlanmış Yapışık, bitişik
MÜLTESİM Yaşmaklı
MÜLTEVİ (Leviy den) Eğilmiş, bükülmüş, eğrilmiş Sarılan, eğilen
MÜLTEZEM Lüzumlu görülen, lüzumuna inanılarak yapılmasına çalışılan
MÜLTEZİM Bir şeyi kendi üzerine lâzım eden; iltizam eden, üzerine alan, deruhte eden Devlet hazinesine maktu, muayyen vergi verip bir kısım memleketlerin aşar gibi varidatının tahsilini üzerine alan
MÜLTEZİMANE f İltizam edercesine
MÜLTEZİMÎN (Mültezim C) Mültezimler İltizam edenler
MÜLUHIYA Ebemgümeci dedikleri ot
MÜLÛK Melikler, hükümdarlar
MÜLÛKÂNE f Padişahlara yakışır bir surette
MÜLUKİYYE Müluhıyye otu
MÜLUL Dişi örümcek
MÜLÜK Burçak (Hububattandır)
MÜLZEM Susturulmuş, ilzam ve iskât olunmuş, sükuta mecbur olmuş * Lüzumlu görülmüş
MÜLZİM İlzam eden, susturucu * Lüzumlu gören Gerektiren * Verilen hükmün mutlak yerine getirilmesindeki mecburiyet
MÜLZİMANE Sözde susturmağa zorlıyarak Sustururcasına
MÜLZİME Masa üzerine konulan kâğıtların uçup dağılmasını önlemek için üzerine konulan bir âlet
MÜMACEDE Övünme
MÜMADEHA Övünmede yarışma
MÜMAHADE Övünme
MÜMAHALE Mekir ve hile etme, aldatma
MÜMAHHAS Tecrübe ve imtihan edilmiş Denenmiş, sınanmış
MÜMAHIK İnat eden kimse, inatçı
MÜMA-İLEYH (Bak: Mumâileyh)
MÜMAKERE Hile etmek, aldatmak
MÜMAKESE Satın aldığı şeyin pahâsından kesmek
MÜMAL Meyl etmek, yönelmek
MÜMALAHA Yemek, ekl
MÜMALAT Müsaade etmek, izin vermek * Yardımlaşmak, muâvenet etmek
MÜMALATA Bir şâir bir mısra, başka bir şâir de diğer bir mısra söylemek üzere karşılıklı şiir söylemek
MÜMANAA (Bak: Mümânea)
MÜMANAAT (Mümâneat) Mâni olma Set çekme Önleme Muhâlefet
MÜMANAT Uzatmak * İntizar etmek, beklemek
MÜMANEA Karşılıklı menetme, ruhsat vermeyip önleme
MÜMARAT Çekişme, tartışma Mücâdele
MÜMARESAT Mümâreseler Alıştırmalar, bir işi devamlı yapmakla alıştırmalar Ustalıklar Melekeler
MÜMARESAT-I İLZAMİYAT İkna ve ilzam etmek için meharetle bir işe devam etmek İlzam için yapılan ustalıklar
MÜMARESE (C: Mümaresat) Çalışarak meharet kazanmak, üstadlık etmek Bir işe devam ederek ihtisas sahibi olmak * Duruşmak
MÜMARET Adavet edişmek, düşmanlık yapmak
MÜMARETE Çabalama, uğraşma, gayret sarfetme
MÜMAS Temas eden, dokunan
MÜMASAA Birbiriyle kılıçlaşmak
MÜMASAHA Sözle birbirine yumuşak davranma
MÜMASELET Benzeyiş, müşabih olmak şekilce, suretçe birbirine benzeyiş
MÜMASİL Benzeyen, benzer Gibi
MÜMASSAR Sarı ile boyanmış nesne
MÜMASSE Birbirine değme Dokunma, temâs etme
MÜMAŞAT Birlikte hoş geçinmek * Bir maslahat yolunu takib etmek * Meslek işlerinde tesviye, tervic ve idare etmek * Karışmamak * Başkalarının zarar vermeyen fikirlerine uyarcasına hareket etmek ve sulh u salâh üzere durmak Uygunluk
MÜMAŞATKÂR f Dost geçinerek, kusurlara göz yumarak, müdara suretiyle
MÜMATALA Vâdeyi, borcu uzatıp geçirmek
MÜMATENE Irak olmak, uzak olmak
MÜMAZAHA Lâtife yapma, şakalaşma
MÜMAZAKA Dostluk hususunda riyâ gösterme
MÜMAZECE Övünme * Karışmış, mahlut
MÜMAZEHA Yapışmak (Ekseriya cimadan kinâye olur)
MÜMAZEKA Karışmak
MÜMAZİK Gerçek dost olmayan kimse
MÜMAZZAK Yırtılmış Parça parça olmuş
MÜMECCED (Mecd den) şereflendirilmiş Medhedilerek ululanmış
MÜMECCEN Çekilmiş
MÜMEDD İmdad edilmiş * Uzanan, uzatılmış
MÜMEDDED Temdid edilmiş, müddeti uzatılmış * Gerilmiş olan
MÜMEHHAL Tadı gitmiş ve biraz bozulmuş süt
MÜMEHHED Hazırlanmış, serilmiş, yayılmış, düzeltilmiş * Tanzim ve tesviye olunmuş, döşenmiş * Ilık su
MÜMEHHİD (Mehd den) Döşeyen, yayan * Düzenliyen Tanzim ve tertib eden
MÜMEKK Su verilmiş demir
MÜMELLAH Tuzlu
MÜMELLEK Mülk olarak verilmiş Temlik edilmiş
MÜMELLEK-ÜN LEH Kendisine mülk olarak bir şey verilen kimse
MÜMELLİK Mülk olarak veren ve temlik eden kimse
MÜMERRED Yüksek, mürtefi * Duvarları yalçın kaya gibi olan düz bina
MÜMESSEK (Misk den) Misk kokulu
MÜMESSEL Temsil edilmiş * Benzetilmiş * Tab olunmuş, basılmış
MÜMESSEL-İ LEH Hakkında temsil getirilen
MÜMESSİL Vekâlet eden Bir şahsı bir topluluğu veya şahs-ı mâneviyi temsil eden * Benzeten * Kitap bastıran * Vekil * Rol temsil eden Aktör
MÜMESSİL-İ LEH Kendisi hakkında, lehinde mümessillik yapılmış, vekâlet edilmiş Lehinde temsil edilmiş
MÜMEVVEH Sahte, samimi olmayan, içten değil Görünüşte haklı olan Gösterişle alâkadar
MÜMEVVEHÂT Hayâli, görünüşe göre haklı olanlar
MÜMEVVEL (Mal dan) Zengin
MÜMEYYEZ (Meyz den) Seçilmiş, ayrılmış, temyiz edilmiş
MÜMEYYİZ(E) Temyiz eden, ayıran, iyiyi kötüyü farkeden * İmtihandaki talebenin bilgisini imtihan ederek yoklayan kimse * Gr: Tırnak işareti
MÜMHAT İnce sütlü dişi deve
MÜMHİKA Bereket gidermek
MÜMHİL (Mehl den) Mühlet veren, bekleyen
MÜMİDD İmdad eden, yardım eden * Uzatan, uzatıcı
MÜMİLL Melâl veren, usandıran, bıktıran
MÜ´MİN Allah´a ve emirlerine, kanunlarına iman eden İnanan Allah´a, âhirete, kitablarına, meleklerine, peygamberlerine ve kadere iman edip itaat eden kimse * Emniyete kavuşan * Korkulardan emniyet veren (Allah CC) (Bak: İman, Kâfir)
MÜ´MİN SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 40 Suresidir Gafir, Tavl Suresi de denir
MÜ´MİNAT Kadın mü´minler
MÜ´MİNE (C: Mü´minât) (Emn den) İman etmiş olan kadın Müslüman kadın veya kız
MÜ´MİNÎN (Mü´min C) Mü´minler, iman etmiş kimseler
MÜ´MİNÛN Erkek mü´minler
MÜ´MİNÛN SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 20 suresidir Mekke-i Mükerreme´de nâzil olmuştur
MÜMİT Ölümü yaratan, ölümü veren, imâte eden Helâk eden
MÜMİYE İşaret eden, işaret edici
MÜMKİN Olabilir veya olmayabilir İmkân dahilinde olan Mümkün
MÜMKİN-ÜL VÜCUD Varlığı mümkün olan
MÜMKİNÂT Mümkün olanlar, imkânda olanlar (Bak: İmkân)
MÜMKUT Hışım ve gadap olunmuş, kızılmış kişi
MÜMLES Düz
MÜMSİHA Hattatların, kalemin mürekkebini silmekte kullandıkları bez
MÜMSİK Çok imsak eden, eli sıkı, bahil * Bir şeye sağlam yapışan
MÜMSİKE Tutan, yapışan, sıkı tutan
MÜMTAZ Diğerlerinden ayrılmış, üstün, seçkin, seçilmiş * Ayrı tutulan
MÜMTAZİYET Ayrılık, ayrı vasıf sahibi olmak, ayrı ve üstün vasıflılık Yüksek vasıf sâhibliği * Edb: İfadenin diğer sözlerden daha güzel ve farklı olması
MÜMTED Uzayan Sürekli, devamlı Uzanmış, çekilmiş, imtidâd etmiş
MÜMTEHAN (Mehn den) Tecrübe edilmiş, denenmiş İmtihan edilmiş
MÜMTEHİN (Mehn den) Tecrübe eden, deneyen İmtihan eden
MÜMTEHİNE (Mümtehane) İmtihan olunan kadın veya kız
MÜMTEHİNE SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 60 Suresidir İmtihan veya Meveddet Suresi de denilir
MÜMTELİ (Melâ dan) Dolu, dolgun, dolmuş * Mide dolgunluğuna uğramış
MÜMTENİ´ İmkânsız, muhal, mümkün olmayan * Çekinen, imtina eden
MÜMTENİ-UN BİZZAT (Mümteniatün bizzât) Varlığı, vücudu hiç bir şekilde mümkün olmayan Zâtı itibariyle imkânsız olan
MÜMTENİ-ÜL HUSUL Olması mümkün değil
MÜMTENİ-ÜT TAHSİL Tahsili, elde edilmesi mümkün olmayan
MÜMTER şüpheci, şüphe eden
MÜMTESİL İmtisal eden, aldığı emre uyan
MÜMTEZİC İmtizac eden Birleşmiş olan, birleşik * Birbirine tamamen uygun olarak karışmış olan * Aralık bırakmayan, birbirine karışık, tamamen kapanan * Birbiriyle iyi geçinen
MÜMTEZİCEN Karışmış olarak Birbirine tamamen uyar bir hâlde
MÜMTIR Yağdıran, imtâr eden
MÜMZA (Mazâ dan) İmzâ edilmiş, imzâlı
MÜMZİ (Mazâ dan) İmzâ sahibi, imzâ eden
MÜNA (Minâ) Arzular * Birinin yerine kaim-i makam olmak, birinin yerine geçmek * Suya giden yol * Mekke-i Mükerreme´de hacıların kurban bayramında kurban kestikleri ve şeytan taşladıkları mukaddes yer
MÜNA´AM Nimete nâil olmuş kimse, nimetlenmiş olan
MÜNABEZE Bırakmak * Atmak
MÜNACAT Allah´a yalvarmak Duâ Allah´tan necat için dua * Yalvarmak için yazılan duâ veya manzume * Sürurlaşmak, neşelenmekYazılı münâcâta bir misâlEy Rabb-i Rahimim! Resul-i Ekreminin tâlimiyle ve Kur´an-ı Hakim´in dersiyle anladım ki: Başta Kur´an ve Resul-i Ekrem´in olarak, bütün mukaddes kitaplar ve peygamberler bu dünyada nümuneleri görülen celâli ve cemâli isimlerinin tecellileri, daha parlak bir surette ebed-ül âbâdda devam edeceğine ve bu fâni âlemde nümuneleri müşahede edilen ihsanatının daha şa´şaalı bir surette Dâr-ı Saadette istimrarına ve bekasına ve bu dünyada onları gören müştakların ebedde dahi refakatlarına ve beraber bulunmalarına bil´icma´, bil´ittifak şehadet ve delâlet ve işaret ederlerHem yüzer mu´cizat-ı bâhiresine ve âyât-ı katıasına istinaden, başta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve Kur´an-ı Hakim´in olarak, bütün ervah-ı neyyire ashabı olan enbiyalar ve kulub-u nuraniyye aktabı olan Evliyalar ve ukul-ü münevvere erbabı olan Asfiyalar, bütün suhuf ve kütüb-ü mukaddesede, Senin çok tekrar ile ettiğin vaadlerine ve tehditlerine istinaden ve Senin, kudret ve rahmet ve inayet ve hikmet ve celâl ve cemâlin gibi kudsî sıfatlarına ve şen´lerine ve izzet-i celâline ve Saltanat-ı Rububiyyetine itimaden ve keşfiyat ve müşahedat ve ilmelyakin itikadlariyle, Saadet-i Ebediyyeyi cin ve inse müjdeliyorlar Ve ehl-i dalâlet için Cehennem bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar ve iman edip şehadet ediyorlarEy Kadir-i Hakim! Ey Rahman-ı Rahim! Ey Sâdık-ul-Va´d-il-Kerim! Ey izzet ve azamet ve celal sahibi Kahhâr-ı Zülcelâl! Bu kadar sâdık dostlarını ve bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıfât ve şuunatını tekzib edip, saltanat-ı rububiyyetinin kat´i mukteziyatını ve sevdiğin ve onlar dahi Seni tasdik ve itaatle kendilerini Sana sevdiren hadsiz makbul ibadının hadsiz dualarını ve dâvalarını reddederek, küfür ve isyan ile ve seni va´dinde tekzib etmekle Senin azamet-i kibriyana dokunan ve izzet-i celaline dokunduran ve uluhiyyetinin haysiyyetine ilişen ve şefkat-i rububiyyetini müteessir eden ehl-i dalalet ve ehl-i küfrü, haşrin inkârında tasdik etmekten yüzbin derece mukaddessin ve hadsiz derece münezzeh ve âlisin! Böyle nihayetsiz bir zulümden, bir çirkinlikten Senin nihayetsiz adaletini ve cemalini ve rahmetini takdis ediyorum! ş)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #29
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MÜNACAT-I RAHMAN Rahman´a yalvarmak Cenab-ı Hakk´a dua ve niyazda bulunmak
MÜNACEDE Muavenet, yardım
MÜNACEZE Bitip tükenmek
MÜNADA (Nidâ dan) Seslenilmiş, çağırılmış, nidâ edilmiş
MÜNADALE Müsabaka yarışına girmek Atışma Atış müsabakası
MÜNADAT Bağrışma
MÜNADEA Süngü ile birbirine hücum etmek * Kucaklaşmak
MÜNADEBE İyilikleri sayılıp ağlanılan ölü * Ölmüş bir kimsenin ahlâkını ve evsafını anıp ağlaşmak
MÜNADEMET (Nedm den) Nedimlik etme Bir arada bulunup konuşma
MÜNADESE Taan edişmek, çekiştirmek
MÜNADİ Nidâ eden, seslenen, çağıran Müezzin
MÜN´ADİL (Adul dan) Doğru yoldan sapan Cayan
MÜN´ADİM Ma´dum Ademe gitmiş Yok olan
MÜNADİM Nedimlik eden Meclis arkadaşı
MÜNADİMÎN (Münadim C) Nedimler Bir büyüğün yakını olan kimseler
MÜNAFAKA (Nifak dan) İkiyüzlülük, münafıklık
MÜNAFAT Birbirinin aksine olan Birbirine aykırı olmak Aykırılık, mugayeret, münafi, muhalefet
MÜNAFAZA Tozunu gidermek için silkmek
MÜNAFERAT (Nefret C) Nefret etmeler, tiksinmeler Arada olan soğukluklar
MÜNAFERET Birbirinden kaçıp nefret etmek, karşılıklı huzursuzluk * Adâvet, hased ve şeref cihetinde hakeme müracaat eylemek * Birbiri ile müfahere eylemek
MÜNAFESAT (Münâfese C) (Nefs den) Münâfeseler
MÜNAFESE Başkasında görülen bir kemale imrenip ona yetişebilmek ve daha ileri gidebilmek için, nefislerin nefâsette, iyi şeylerde yarışması hissidir ki, nefsin şerefinden ve uluvv-i himmetinden neş´et eder Hased ile arasında fark açıktır Hased eden kimse, kemâle düşmandır; hased ettiği kimsenin zararından, nimetinin zevâlinden memnun olurMünâfis, yarışçı ise kemâle aşıktır O, karşısındakinin sukutunu değil; kendisinden daha ileri gitmesini ister (ET)
MÜNAFESE Üfürüşmek
MÜNAFEŞE Hesap görürken iyice araştırıp, birşeyi terk etmemek
MÜNAFIK İki yüzlü, araya nifak sokan Fitnekâr * Ahdini bozan, yalan söyleyen, hıyanet eden * Görünüşte müslüman olup hakikatte kâfir ve düşman olan("Münafık öldükten sonra namazı kılınmaz" meâlindeki âyet, o zamandaki ihbar-ı İlâhî ile bilinen kat´i münafıklar demektir Yoksa zan ile, şüphe ile münafık deyip namaz kılmamak olmaz Mâdem "Lâ ilahe illallah" der, ehl-i kıbledir Sarih küfür söylemese veyahut tevbe etse, namazı kılınabilirMünafık itikadsızdır, kalbsizdir ve vicdansızdır Peygamber (ASM) aleyhindedir RN)
MÜNAFIKANE f Münafıklıkla
MÜNAFIKÎN (Münafık C) Münafıklar Fitnekârlar İkiyüzlüler Araya nifak sokanlar
MÜNAFIKUN (Bak: Münafıkîn)
MÜNAFIKUN SURESİ Kur´an-ı Kerim´in 63 Suresidir Medenîdir
MÜNAFÎ Zıt, uymaz, aksi, aykırı Mugayir ve muhalif olan
MÜNAFİS Sırdaş
MÜNAGAT Çocukları sevindirecek ve güldürecek söz söylemek
MÜNAGGAS (Gussa dan) Kederli, gussalı
MÜNAGGASAN (Gussa dan) Tasalı olarak, gussalı olarak
MÜNAH Ağıt yakma
MÜNAHE Parmaklarıyla taksim etmek Paylaştırmak
MÜNAHEBE Malı yağmalama
MÜNAİME Naz içinde büyüyen kadın
MÜNAKADE Bir şeyin iyisini kötüsünden seçip ayırmak
MÜNAKAHA Pâk etmek, temizlemek
MÜNAKALAT Nakiller Nakil işleri Ulaştırma işleri
MÜNAKALE Taşımak, ulaştırmak, aktarmak
MÜNAKARE Talep edişmek, karşılıklı istemek
MÜNAKASA (C: Münakasât) (Noksan dan) İhale ve alışveriş gibi şeylerde eksiltme
MÜNAKASAT (Münakasa C) Eksiltmeler, münakasalar
MÜNAKAŞA Mücadele Münazaa Karşılıklı sözle çekişmek Bir mes´eleyi sormayı çok ileri götürerek çekişmek (Bak: Hakperest)(Hadis-i Şeyheyn´in ittifakına alâmet olan işaretiyle bir hadis bana gösterildi "Hadis midir, değil midir " sual edildiBen dedim : Böyle mu´teber bir kitapta Şeyheyn Hadisinin ittifakına hükmeden bir zâta itimad etmek lâzım; demek hadistir Fakat hadisin, Kur´an gibi bazı müteşabihatı var Ancak havass onların mânâlarını bulabilir Şu hadisin zâhiri dahi, müşkilât-ı hadisin müteşabihat kısmından olmak ihtimali var, dedim Eğer bilseydim medar-ı münakaşa olmuş, öyle kısa değil, belki böyle cevap verecektim:Evvelâ: Bu çeşit mesâili münakaşa etmenin birinci şartı; insaf ile, hakkı bulmak niyetiyle, inadsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, su´-i telâkkiye sebeb olmadan müzakeresi câiz olabilir O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki: Eğer hak, muârızın elinde zâhir olsa, müteessir olmasın, belki memnun olsun; çünki bilmediği şey´i öğrendi Eğer kendi elinde zâhir olsa, fazla birşey öğrenmedi, belki gurura düşmek ihtimâli varSâniyen : Sebeb-i münakaşa, eğer hadis ise; hadisin merâtibini ve vahy-i zımnînin derecâtını ve tekellümât-ı Nebeviyenin aksâmını bilmek lâzım Avam içinde müşkilât-ı hadisiyeyi münakaşa etmek, izhar-ı fazl suretinde avukat gibi kendi sözünü doğru göstermek ve enaniyetini hakka ve insafa tercih etmek suretinde deliller aramak câiz değildir M)
MÜNAKAŞÂT (Münakaşa C) Çekişmeler
MÜNAKAZA İki sözün mânasının birbirine zıd olması * Bir sözü evvelce söylediği kelâma zıd ve muhâlif söylemek
MÜNAKEHA (C: Münâkehât) (Nikâh dan) Nikâhlanma Nikâh kıyışma
MÜNAKEHAT Nikâhlanmalar * Fık: Nikâhla alâkalı olan bahisler
MÜNAKERE Kavga ve niza etmek * Karşılıklı inkâr
MÜN´AKID İn´ikad eden, bağlanan, bağlanmış, düğümlenmiş * Teşkil olunmuş, resmi olarak iki taraf arasında kabul olunmuş Kurulan, ictima eden
MÜNAKIZ Birbirini tutmayan, zıt olan, nakzeden * Başka kelâmın mânasına muhalif olan
MÜN´AKİS Akseden, geri dönmüş, bir yere çarpıp geri gelen
MÜNAKKAH (Nakh dan) En iyileri seçilmiş Müntehab, güzide * Soyulmuş, temizlenmiş, ayıklanmış * İdâre gayesiyle fazlası kesilmiş masraf
MÜNAKKAHİYET Ayıklanma, soyulma En iyileri seçilme
MÜNAKKAS (Noksan dan) Eksiltilmiş, azaltılmış, tenkis edilmiş
MÜNAKKAŞ Nakışlı, süslü, nakşedilmiş, işlemeli, resimli
MÜNAKKAT (Nokta dan) Noktalı, noktalanmış Nokta konmuş
MÜNAKKAYAT Temizlenmiş şeyler
MÜNAKKID (Bak: Münekkid)
MÜNAKKIS Eksilten, azaltan Tenkis eden
MÜNAKKİ Pâk edici, temizleyici * Koruyan, hıfzeden
MÜN´AL Altına gön ve sahtiyan konulmuş nesne
MÜN´AM Çok kıymetli ve nazlı olarak büyütülmüş
MÜNAMESE Birbiriyle sırlaşmak
MÜN´AMİD Direğe dayanmış
MÜNASAFA (Nısf dan) Yarıyarıya paylaşma İki eşit parçaya ayırma
MÜNASAFATEN Yarıyarıya olarak
MÜNASAHA Nasihat etme, nasihatta bulunma
MÜNASARA Birbirine yardım etme Muavenette bulunma
MÜNASAT Unutma, nisyan
MÜNASEBAT (Münasebet C) Münasebetler, ilgiler İki kişi veya hey´et arasındaki bağlar, ilişkiler Alâkalar
MÜNASEBE Benzemek
MÜNASEBET İki şey arasındaki tenasüb, uygunluk, yakınlık, bağlılık, mensubiyet, yakışmak, vesile, alâka
MÜNASEHA Bir şeyi diğerine nakletmek * Döndürmek * Tebdil etmek, değiştirmek * Huk: Bir vârisin, kendine bırakılan mirası alamadan ölmesi
MÜNASERE Saçmak
MÜNASİB Benzer, uygun, lâyık, yakışır, yaraşır
MÜNAŞEDE (Neşide den) Karşılıklı neşide söyleme
MÜN´ATAF Meyledici, yönelen * Dere açığı
MÜNATAHA Boynuzlu hayvanların birbiriyle vuruşması Süsüşme
MÜN´ATIF Bir tarafa doğru teveccüh etmiş Meyillenen, bir tarafa yönelen Mütemâyil, meyledici
MÜNAVAT Düşmanlık
MÜNAVEBE Nöbetle iş görmek, nöbetleşmek
MÜNAVEBETEN Nöbet ile, nöbetleşerek Sırayla
MÜNAVEHA (Nevh den) Feryad ile ağlama
MÜNAVELE Takdim, bir şeyi el ile öne uzatmak Sunmak, arzetmek
MÜNAVEME Uyku hususunda yarışma
MÜNAYA (Bak: Menâyâ)
MÜNAZAA Ağız kavgası, mücadele, çekişmek
MÜNAZAAT Ağız kavgaları, çekişmeler
MÜNAZALA (Bak: Münadala)
MÜNAZARA Karşılıklı konuşmak İlmî ve kaideye uygun olarak yapılan münakaşa Mübahese (Bak: İnsaf)
MÜNAZARAT (Münazara C) Görüşler, fikirler Münazaralar * Bediüzzaman Said Nursî´nin bir eserinin adı
MÜNAZAT Zina edişmek
MÜNAZA-UN FİH Hakkında ihtilaf mevcut olan şey, münakaşa edilen mes´ele Aradaki husumete sebeb olan
MÜNAZIR Münazara eden, münakaşa eden * Misil, denk, eş
MÜNAZIRÎN Münazara edenler
MÜNAZİ´ (Nez´ den) Çekişen, nizâ eden Ağız kavgası yapan
MÜN´AZİL Ayrılan, elini eteğini çeken, in´izal eden * Memurluktan, vazifeden çıkarılmış olan Bir vazifeden azledilen
MÜN´AZİLEN (Azl den) Vazifesinden çıkarılmış olarak Azledilerek
MÜN´AZİLÎN (Mün´azil C) Azledilenler, vazifelerinden çıkarılanlar
MÜNAZZIC Yumuşatıcı Öldürücü
MÜNBASİT İnbisat eden, yayılan, genişleyen Yaygın, münteşir, yayılmış, açık Şen
MÜNBAGİ (Bugye den) Lâyık, yakışan, şâyân
MÜNBAİS İnbias eden, gönderilen * İleri gelen Çıkan Doğan
MÜNBESİR Yüksek, mürtefi
MÜNBESS Dağılmış, toz hâline gelmiş
MÜNBİT Verimli, verimi bol İnbat eden, ekini güzel yetiştiren
MÜNCEDİL Bırakılmış
MÜNCELİ Parlayan, meydana çıkıp görünen
MÜNCEMİD Donmuş, buz hâline gelmiş * Donuk
MÜNCER Nihâyet bulmak * Bir tarafa çekilmek * Sürüklenme * Sona eren, neticelenen
MÜNCEZ Sözü yerine getirilmiş, incâz edilmiş
MÜNCEZİB Beriye çekilen, cezbedilen İncizab eden
MÜNCEZİBÂNE f Çekilerek, çekilircesine, cezbedilerek * Kendini kaptırmak suretiyle
MÜNCEZİR Kesilen
MÜNCİ İncâ eden Kurtaran, necat verenResul-i Ekremin (ASM) insanların azabtan kurtulmasına ve dünyâ ve âhiret saadetlerine sebeb olmasından mübarek isimlerinden birisi de münci olmuştur
MÜNCİBE (C: Müncibât) İyi kimseler doğuran kadın
MÜNCİZ Verdiği sözü yerine getiren Ahdini yapan İncâz eden
MÜNCÜLAB Murdar su
MÜNDEFİ´ İndifâ etmiş, geçmiş, atlatılmış Def olunmuş
MÜNDEFİAT Yaralardan çıkan irin, cerahat gibi şeyler
MÜNDEFİC Yuvarlak nesne
MÜNDEHİŞ Dehşet içinde kalmış olan İndihâş etmiş
MÜNDEKK Düz, düzleşmiş
MÜNDELL Kılavuzluk edilmiş, yol gösterilmiş
MÜNDEMİC İndimac eden, dürülüp sarılan, içine sokulmuş olan İçine alınmış olan
MÜNDERİC Yer almış İndirac eden, derc olunan * Bir şeyin içine konulmuş bulunan İçinde bulunan
MÜNDERİCÂT İçindekiler Dercolunmuş olanlar
MÜNDERİS İndiras eden Eseri, izi nişânı kalmamış olan
MÜNDERİSÂT Yıkılıp mahvolmuş olan harâbeler
MÜ´NE (C: Müen) Zahmet * Ağırlık
MÜNEBBİH(E) Uyandıran, tenbih eden, dalgınlıktan kurtaran Uyuşukluğu gideren
MÜNEBBİHÂT Uyandıranlar Tenbih edenler Uyuşukluğu giderici olanlar
MÜNECCEM Parçalar, parça parça olan şey
MÜNECCEMEN Parça parça yapılmış olarak Kısım kısım
MÜNECCES Pis, mülevves, kirli, murdar
MÜNECCİ Halaskâr, kurtarıcı
MÜNECCİD Denenmiş, sınanmış, tecrübe edilmiş
MÜNECCİM Yıldızların hareket ve hâllerini tedkikle uğraşan, mevki ve harekâtından mâna ve hüküm çıkaran Falcı
MÜNECCİMÂNE f Müneccim gibi, müneccime yakışacak şekilde
MÜNECCİMÎN (Müneccim C) Müneccimler
MÜNEDDEB (Nedbe den) Kapanmış ve iyileşmiş yara
MÜNEFFİS Nefes verdiren, rahat ettiren
MÜNEHMES Örtülü, saklı, gizli
MÜNEKKA Temizlenmiş
MÜNEKKAH Tenkıh edilmiş, fazlalıkları atılarak düzeltilmiş, temizlenmiş
MÜNEKKER Tenkir edilmiş, bilinmeyen, nekre kılınmış *Belirli olmayan şeye delâlet eden
MÜNEKKES Başaşağı edilmiş
MÜNEKKİ Temizleyici
MÜNEKKİB Yüzüstü düşen, kapanan
MÜNEKKİD Tenkid edici Kötüyü iyiyi ayıran ve onları söyleyen, kusurları söyleyen(Her sözün doğru olmalı, fakat her doğruyu söylemek doğru değil Her söylediğin hak olmalı, fakat her hakkı söylemeğe senin hakkın yok M)
MÜNEMNEM Nakışlı Zinet verilmiş
MÜNEMNİM Ziynet verici, süslendirici
MÜNESSAK Sıralı ve düzgün bir tarzda dizilmiş * Pek düz
MÜNESSİM Hayat veren, ruh veren Allah * Lâyık olana maaş bağlıyan kimse * Köle âzâd eden
MÜNEVVEM Uyutulmuş Gaflet verilmiş Unutturulmuş
MÜNEVVER (Nur dan) Mc: Kur´anî ve imanî eser okumakla ve ibadet ve taatla nurlanmış Nurlandırılmış, ışıklı * Uyanık İntibaha gelmiş Akıllı âlim İmanî ve İslâmî tahsil ve terbiye görmüş * Parlatılmış
MÜNEVVERİYET Nurlu oluş, münevverlik Aydınlık
MÜNEVVERİYET-İ EFKÂR Fikir aydınlığı
MÜNEVVİL Nimet veren İhsan eden
MÜNEVVİM Uyutucu Uyku veren ilâç
MÜNEVVİR Mc: Hakaik-ı Kur´âniye, hakaik-ı imâniye, ibâdet ve tâat gibi nurlarla nurlandıran * Nur veren, aydınlatan
MÜNEZZEH (Nezahet den) Tenzih edilmiş, teberri edilmiş * Pâk, kusur ve noksanlıklardan uzak Hiç bir şeye muhtaç olmayan Kötülükten, kusurdan ve noksanlık gibi şeylerden tenzih edilen
MÜNEZZİL (Nüzul den) Tenzil eden, indiren * Kur´an-ı Kerim´i vahiy ile insanlara rahmet olarak ihsan eden Allah (CC)
MÜNFAİL(E) İnfiâl eden Te´sir ile harekete geçen * Muztarib, kederli ve muğber olan Bir şeyden canı sıkılan Alınmış, gücenmiş (Bak: İnfiâl)
MÜNFAİLEN Gücenerek, darılarak, münfail olarak
MÜNFAİLANE f Gücenmiş ve darılmış olarak Münfail bir tarzda
MÜNFASIL(E) (Bak: Munfasıl)
MÜNFASIM Kesilmiş
MÜNFATIR Yarılmış * Ayrılmış
MÜNFEC Çukur * Açık * Gedik
MÜNFECİR Açılan, söken * Yerden kaynayıp akan
MÜNFEDİ Fidye verilerek kurtarılan esir
MÜNFEHİM (Fehm den) Anlaşılan, kavranılan, fehmedilen
MÜNFEİL (Bak: Münfail)
MÜNFEKK (Fekk den) Sökülen, ayrılan İnfikâk eden Ayrılmış olan
MÜNFELİK (Felak dan) Açılan, yayılan, görülen *İnfilâk eden, patlıyan
MÜNFERİC İnfirac eden Çok açık Açılan, genişleyen * Gam, gussa ve kederden kurtulmuş * Arası geniş Açık olan İki tarafı birbirinden uzak olan
MÜNFERİD (Münferit) Tek başına, tek, yalnız, kendi başına * Hapishânede tek kişilik hücre
MÜNFERİDEN Tek tek, yalnız olarak, ayrı ayrı, birer birer
MÜNFERİK (Fark dan) İnfirak eden, ayrılan
MÜNFESİH (Füsh den) İnfisah eden, bollaşan, genişleyen
MÜNFESİH(A) (Fesh den) İnfisah eden, bozulan, bozulmuş, hükmü kaldırılmış olan, hükümsüz kalan
MÜNFETİH İnfitah eden, açılan, açılmış
MÜNFETİHA Tecvidde: Kur´an okurken dil, üst damaktan ayrılır vaziyette iken ağızdan çıkan harflere denir Şunlardır; mim, nun, elif, vav, cim, hı, zel, dal, sin, ayın, te, fe, kaf, lem, he, şın, be, ye
MÜNFİK (Nafaka dan) Nafaka veren, besliyen
MÜNFİS Ağır, pahalı, değerli
MÜNGALİKA Kapalı, mesdud * Kilitli
MÜNGAMİS Suya batmış
MÜNGAZZ Zindeliği kalmamış
MÜNGAZZEN Zindeliği kalmamış olarak
MÜNHA Bildirilmiş, tebliğ edilmiş
MÜNHADAR İnecek yer
MÜNHADİ´ (Had´ dan) Birinin hilesine aldanmış olan * Bir kimsenin hile $ve tuzağına düşme
MÜNHADİB (Hadeb den) Kamburlaşmış, eğri
MÜNHADİR İnişli, eğik * Yokuşaşağı inen
MÜNHAFIZ İnhifaz eden, alçalan * Kesre harekesiyle harekelenmiş harf
MÜNHAFIZA Harf söylenirken alt damaktan dilin ayrılması hâli * Aşağılanmış olan
MÜNHALL Boş, meşguliyetsiz, işsiz * Çözülmüş, çözülen * Memuru bulunmayan * Kim: Erimiş
MÜNHALLÂT (Münhall C) Açıklıklar Açık bulunan memuriyetler
MÜNHAMENNA Muhammed (ASM) manâsına, Tevratta geçen İbrânice isimdir
MÜNHANÎ Eğri, kamburlu, eğilen, eğrilen Beli bükülmüş yaşlı kişi
MÜNHANİK (Hank dan) Boğulmuş Boğuk
MÜNHANİYAT (Münhani C) Eğri olan şeyler Eğri şekiller
MÜNHANİYE Eğilmiş, eğri ve çarpık olan Bükülmüş * Geo: Eğri çizgi Hatt-ı münhani
MÜNHARIT İpliğe dizilmiş Biçilmiş
MÜNHARİF (Harf den) İnhiraf eden, yoldan çıkmış Eğilmiş, çarpık Usulünden çıkmış, sağlam olmayan * Tecviddeki mânâsı için "İnhirâf"a bakınız * Geo: Dört kenarlı, fakat hiçbir kenarı birbirine müsâvi ve müvâzi (eşit ve paralel) olmayan şekil Sadece iki kenarı birbirine müvâzi (paralel) olursa, ona şibih-i münharif denir
MÜNHARİF-ÜL MİZAC Rahatsız, keyifsiz
MÜNHARİT (İnhirat dan) Bir yola süluk eden
MÜNHASIR (Hasr dan) Belli bir sınır içinde olup harice tecavüz etmeyen, inhisar eden, her yanı çevrili * Yalnız bir kimseye veya bir şeye mahsus olan
MÜNHASIRAN Sadece, sâde * Bir işe veya bir şeye âit olarak
MÜNHASİF (Husuf dan) İnhisaf eden, sönükleşen, daha mükemmel bir $şeyin yanında sönük kalan Değersiz Gölgelenmiş
MÜNHAŞİ´ Kibiri kırılma
MÜNHATT Aşağı inen, inhitât eden Alçak Çukur
MÜNHAZİM (Hazm dan) Sinen, hazmolunan
MÜNHEBİT (Hübut dan) Yukarıdan aşağı inen İnmiş, düşmüş
MÜNHEDİL Sarkmış, aşağı salıverilmiş Sarkık
MÜNHEDİM (Hedm den) Yıkılmış, inhidam olmuş, harab olmuş
MÜNHEM Erimiş
MÜNHEMİK (Hemk den) Bir işin üzerine çok düşen Bir işte çok uğraşan
MÜNHEMİR Akıcı, seyyal * Dökülen Yıkılıp viran olmuş
MÜNHEZİM Hezimete uğramış, bozguna uğrayan, inhizam eden * Bozgun
MÜNHEZİMEN Yenilerek, münhezim olarak, bozularak, bozguna uğrayarak
MÜNHEZİMÎN (Münhezim C) Hezimete uğrayanlar Bozgunlar
MÜNHÎ (C: Münhiyân) (Nehy den) Haberci Haber getiren
MÜNHİYAN (Münhi C) Haberciler Haber getirenler
MÜNHİYE Haber veren, haberci
MÜNHUL (C: Menâhül) Elek
MÜNİB Hakk´a yönelen, günahları terk ile hakka dönen Pişman olup dönen * Kâinattan yüzünü çevirip Bâki-yi Hakiki´ye yönelen * Güzel yağan faydalı yağmur * Bereketli ve verimli bahar
MÜNİF(E) Meşhur, âli, yüksek, büyük, ulu, bülend
MÜN´İM Nimet veren, yedirip içiren
MÜN´İM-İ HAKİKÎ Bütün nimetleri yaratan ve veren Allah (CC)
MÜNİMM (Nemim den) İnsanlar arasında kovuculuk yapan, fitne verip alan kimse Nemmam
MÜNİR Nurlandıran, nur veren, ziya veren, ışık veren, parlak
MÜNKABIZ (Bak: Munkabız)
MÜNKAD (Kavd dan) İnkiyad eden, boyun eğen, muti olan, itaat eden
MÜNKALEB Rücu etmek, geri dönmek
MÜNKALİ´ (Kal´ dan) Kökünden sökülen
MÜNKALİB İnkılab eden Dönen, dönmüş Başka bir hale girmiş olan Değişen
MÜNKARIZ Kesilmiş
MÜNKASIM (Kısım dan) Bölünen, kısım kısım ayrılan, taksim edilen
MÜNKAŞIR (Kışr dan) Kabuğu soyulan İnkışar eden
MÜNKATI´ (Kat´ dan) İnkıta eden, kesilmiş, kesilen Aralıklı ve son bulan * Arada bağ kalmıyan, ayrılmış * Herkesten ayrılıp bir kişiye bağlı kalan
MÜNKAZİ (Münkaziye) (Kazâ dan) Bitmiş, tükenmiş, sona ermiş, ardı kesilmiş
MÜNKEMİŞ(E) Acele eden, işini çabuk gören * Buruşan, büzüşen
MÜNKER Allah´ın (CC) râzı olmadığı şey * İnkâr edilmiş olan * Şeriatın kabâhat ve haram diye bildirdiği şey Makbul ve müstehab olmayıp, günah ve kabahat olan * Mezardaki suâl meleklerinden birisinin ismi Diğerinin ise "Nekir" dir
MÜNKERÂT (Münker C) Haram işler Şeriatın menettiği, Allah´ın yasak kıldığı şeyler
MÜNKESİF Küsufa uğramış, tutulmuş, tutulan
MÜNKESİR (Kesir den) İnkisar eden, kırılan, kırılmış, kırık Gücenmiş
MÜNKESİR-ÜL KALB Kalbi kırılmış İncitilmiş, gücenmiş
MÜNKESİREN Kırgınlıkla * Kırık olarak Münkesir tarzda
MÜNKEŞİF (Keşf den) Açılmış, meydana çıkarılmış Açılan, keşfolunan, yeni bulunmuş
MÜNKIZ Kurtaran Kurtarıcı
MÜNKİR (Nekr den) İnkâr eden, kabul etmiyen, hakikatı tasdik etmiyen, dinsiz
MÜNKİR-İ HAKİKAT Hakkı, hakikatı inkâr eden * İmansız
MÜNKİRÂNE f Münkircesine, inkâr edercesine
MÜNKİRÎN İnkâr edenler, münkir olanlar
MÜNKUR (C: Menâkır) Dar açılmış kuyunun ağzı
MÜNNE Kudret, kuvvet
MÜNSAK Gönderilmiş olan * Birine bağlı olan ve peşinden giden
MÜNSAKİB Delinen İnsikab eden
MÜNSAL Kılıç, seyf
MÜNSEBİK (Sebk den) Kalıba dökülmüş olan
MÜNSECİL (Sicil den) Mahkeme defterine yazılmış, sicile geçmiş
MÜNSECİM Düzgün, insicamlı * Dökülmüş, saçılmış, dağılmış
MÜNSECİR Uzanıp sarkan
MÜNSEDD (Sedd den) Seddedilen, kapanan, tıkanan Tıkalı
MÜNSEDİL Salıverilmiş Gevşetilip sarkıtılmış olan
MÜNSEKİB Dökülüp akan
MÜNSELİB (Selb den) Kaçırılmış, kalmamış, kaldırılmış (Bu tâbir; huzur, asayiş, emniyet ve rahat hakkında kullanılır)
MÜNSELİH (Selh den) Soyulmuş, derisi yüzülmüş * Sıyrılıp çıkan, soyunan * Son güne yetişmiş
MÜNSELİK (Silk den) Bir yola girip orada giden Bir tarikata girmiş Bir meslek tutmuş
MÜNSERİH Çabuk ve çevik davranan * Hızlı hızlı giden hayvan
MÜNŞAİB (Şa´b dan) Şubelenen, dallanan, çatallanan, kollara ayrılan, ayrılmış Bölük bölük, kol kol, kısım kısım olan
MÜNŞAKK (Şakk dan) İnşikak eden, yarılan, yarılmış * Yaymak
MÜNŞEAT Kaleme alınmış şeyler Nesir yazılar Mektublar
MÜNŞEE (C: Münşaât) Müsvedde yazılan kâğıt * Yelkeni çekilmiş gemi
MÜNŞEİL (Şa´l dan) Alevli Parlıyan
MÜNŞELL Şelâle hâlinde atılarak akan
MÜNŞERİH (Şerh den) İnşirahlı, gönlü sıkılmayan, neş´eli
MÜNŞERİH-ÜL BÂL Gönlü neşeli
MÜNŞETT Dağınık Perişan
MÜNŞİ (Neş´et den) İnşâ eden, yapan Yapısı, üslubu güzel olan * Edb: Maksadı kâğıt üzerinde tasvir ve tesvid eden İyi nesir yazı yazan, kâtib
MÜNŞİD (Neşide den) İnşad eden, iyi şiir okuyan * Bir şeyi zâyi edip " Varmı" diye bağıran
MÜNŞİF Su gibi sıvı şeyleri sünger gibi çeken
MÜNŞİFE Sünger gibi suyu emen şey
MÜNŞİYANE f İyi kâtiplere yakışır surette
MÜNTABIK Mutabık ve muvafık, uygun olan
MÜNTABIKA Söylenirken dilin üst damağa kapanması Bu hâlde ağızdan çıkan harfler; sad, dad, tı, zı
MÜNTAHAB (Nahb dan) (Bak: Müntehâb)
MÜNTAHİB (Nahb dan) Seçen, intihâb eden Seçmen
MÜNTAHİL Başkasının eserini kendi malı imiş gibi gösteren
MÜNTAKIS Eksilen, azalan
MÜNTAKIŞ İşleme ile süslenmiş
MÜNTAKIZ (Nakz dan) Bozulan, nakzedilen
MÜNTAKİL (Nakl den) intikal eden, geçen Bir yerden bir yere göç etmiş, taşınmış olan * Miras kalmış * Karine ile sözün gelişinden anlayan
MÜNTAKİM (Nakm dan) İntikam alan, öç alan, suçluya cezasını veren
MÜNTAKİMÂNE f Cezalandırırcasına, öç alırcasına
MÜNTASIB (Nasb dan) Direk gibi dikili duran
MÜNTEBİH Uyanık, intibah eden Agâh ve habir olan Gafletten ayrılmış olan
MÜNTEBİZ Safın arkasında yalnız duran kişi
MÜNTEC Neticelenmiş, sonu belli olmuş
MÜNTECA´ Otlu yer
MÜNTECİB Güzide, seçkin
MÜNTECİM Yıldızın doğması
MÜNTEFAUN BİH Kendisinden istifade edilen
MÜNTEFİ Sönen, ortadan yok olan, intifa eden
MÜNTEFİ´ (Nef´ den) Fayda gören, menfaatlenen, istifade eden
MÜNTEFİH (Nefh den) Şişmiş, şişkin Hava ile doldurulmuş, üfürülmüş
MÜNTEFİL Nâfile namaz kılan
MÜNTEHA Son, en son derece, en son yer, nihayet Son uç
MÜNTEHA-YI ÂMÂL Emellerin sonu
MÜNTEHA-YI HİÇÎ Hiçliğin en sonu, nihayeti
MÜNTEHA-YI KİTAB Kitabın sonu Kitabın nihayeti
MÜNTEHAB Seçilmiş Güzide İntihab ve ihtiyar olunmuş
MÜNTEHABÂT Güzideler, seçilmiş olan şeyler
MÜNTEHİ Sona eren Son Bir şeyi tamamlayan Biten
MÜNTEHİB (Nehib den) Yağma eden, talan eden, yağmacı
MÜNTEHİK Halsiz ve yorgun bırakan
MÜNTEHİL Yüz suyunu döken
MÜNTEHİR Devamlı akan
MÜNTEHİR (Nahr dan) İntihar eden, kendini öldüren
MÜNTEHİRÂNE f İntihar ederek, kendini öldürüyor gibi
MÜNTEHİRÎN (Müntehir C) Kendilerini öldürenler İntihar edenler
MÜNTEHİZ (Nehz den) Vakit ve fırsatı kaçırmayan
MÜNTEİL Nâlin giyen
MÜNTEKA Muhtar Güzide, seçkin
MÜNTEKIB Yüzü perdeli kişi
MÜNTEKIŞ (Nakş dan) Nakşolunan
MÜNTEKİS Başaşağı dönen Tersine yuvarlanan
MÜNTEMİ (İntimâ dan) İlgisi ve ilişiği olan Yakınlık peydâ eden * Birinin adamı olan
MÜNTEMİS Gizlenen, saklanan Gizli
MÜNTESAF İkiye bölünmüş ve yarı olmuş
MÜNTESIB Bekleyen Muntazır kimse * Ayak üstüne dikilip duran
MÜNTESİB İntisab etmiş, intisab eden, giren, alâkası olan
MÜNTESİBÎN İntisab edenler, alâkası olanlar, girenler,
MÜNTESİC (Nesc den) Dokunmuş olan
MÜNTESİK (Nask dan) Düzgün, bir sıraya dizilmiş
MÜNTESİR (Nesr den) Saçılan, yayılan, dağılan
MÜNTEŞIK Burna çekilmiş olan
MÜNTEŞİR Açılmış, yayılmış, dağılmış, neşredilmiş, basılmış * Duyulmuş, etrafa yayılmış
MÜNTEVİ Birşey yapmaya niyetlenen
MÜNTEZA Çekilmiş, kabından çıkarılmış
MÜNTEZİ´ (Nez´ den) Yerinden çekip koparan Bir şeyi söken
MÜNTİC İntâc eden, netice veren Sebebiyet veren, meydana getiren Bir şeyin neticelenmesine sebep olan
MÜNTİF (Netf den) Kılları döken Koparan, çeken
MÜNTİN (Netânet den) Pis kokan, kokmuş Bozuk Müteaffin
MÜNÜH Tüketici
MÜNYE Arzu edilen, istenilen şey Maksad Temenni olunan
MÜNZECİR Yasak edilmiş, men edilmiş, yapılmaması emredilmiş, alıkonulmuş, mâni olunmuş
MÜNZEL(E) (Nüzul den) İndirilmiş, yukardan aşağıya kısım kısım inmiş olan
MÜNZELİK Kaygan, kaypak
MÜNZEVİ Yalnız başına çekilip kimse ile görüşmeyen, çekilip tek başına bir tarafta duran * Yalnızlık içinde ibadet eden
MÜNZEVİYÂNE f İnzivaya çekilircesine, tek başına kalır gibi
MÜNZİL İnzal eden, aşağı indiren Bir şeyi indiren
MÜNZİR (Nezir den) Olacak bir şeyi haber vererek korkutan, akibetin kötülüğünü bildiren * Kâfir ve münafıkların Cehennem´e gideceğini haber veren
MÜNZİRÂT Haber verip kötülüğünü söyleyerek korkutanlar
MÜNZÜ (Bak: Müz)

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi

Eski 11-04-2012   #30
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük Lügat M Harfi



M Harfi

MÜPHEM (Bak: Mübhem)
MÜPTELA (Bak: Mübtelâ)
MÜR´AB Kesilmiş, parça parça olmuş
MÜRAAT Riayet, saygı göstermek * Korumak, hıfzetmek, saklamak * Riayet etmek * Bir şeyin akibetinin ne olacağını gözetmek Söze kulak vermek * Bir kimsenin hakkına riâyet eylemek * Göz ucuyla bakmak
MÜRAAT-I NAZÎR Edb: Mânâca birbirine uygun kelimeleri bir cümlede toplamak
MÜRABAHA (Bak: Murabaha)
MÜRABATA Bağlamak * Düşman gelecek yerleri gözleyip sakınmak
MÜRABİT (Bak: Murabıt)
MÜRACAAT (Rücu´ dan) Geri dönmek * Baş vurmak, izin almak için veya bir iş için alâkadarlarla görüşmek * Mütalâa istemek, danışmak
MÜRACAATGÂH f Müracaat olunup başvurulacak yer
MÜRACAHA (İyilikte) Üstün gelmek için yarışma
MÜRACCEB Muazzam, hürmetli
MÜRADEFE Müradiflik İki veya daha fazla kelimenin aynı mânada olması * Arkadaşlık, beraber yolculuk
MÜRADEFE Binekleşmek * Ardlaşmak
MÜRADESE Taş atmak
MÜRADİF Diğer bir kelime ile mânâsı bir, eş ve aynı olan * Refik, yoldaş
MÜRAFAA (Bak: Murâfaa)
MÜRAFAKA Yoldaşlık
MÜRAFIK (Bak: Murâfık)
MÜRAFİ´ Mürafaaya giden Duruşmaya giden
MÜRAGAME Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak
MÜRAH Davarın gece gelip yattığı yer
MÜRAHAKA Büluğ çağına, oniki yaşına yaklaşmak
MÜRAHENE (Rehn den) Bahse girişme * Rehine koyma
MÜRAHHİM (Rahmet den) Rahmetle yâd eden Rahmetle anan
MÜRAHİK Büluğ yaşına yaklaşmış erkek çocuk Büluğ yaşına, yani oniki yaşına girip de baliğ olmayan erkek çocuğa denir On beş yaşına kadar baliğ olmasa yine bu isim verilir Kız çocuğuna ise: Mürâhika denir
MÜRAÎ İki yüzlü kimse, dalkavuk, riyakâr, münafık
MÜRAİYÂNE f İki yüzlülüğe yakışır surette, münafıkçasına
MÜRAKA Deriden yolunan yün Yolup davara verilen ot
MÜRAKADE Uyumak
MÜRAKASA Raksetmek, oynamak
MÜRAKKIK Yufka
MÜRAMAT (Remy den) Birbirine atma Atışma
MÜRARE (C: Mirâr) Bir acı otun ismidir (Acılığından yerken hayvanın dudağı yarılır)
MÜRASELAT Mektuplaşmalar Resmi mektuplar
MÜRASELE Haberleşme, mektuplaşma
MÜRAŞE Bir kimsenin üzerinde olan küçük hak
MÜRATA Yüzden veya başka yerden yolunan kıldan düşen
MÜRATANE Acem dilini konuşmak
MÜRAVAZA İyi muamele, güzel ve iyi davranma
MÜRAVEDE (Revd den) İsteme İstek, taleb, arzu
MÜRAVEGA Taleb etmek, istemek * Güreşmek, güreş tutmak
MÜRAVEHA Çeşitli nesnelerin kâh birini ve kâh birini işlemek
MÜRAVİH Uzaklaştıran
MÜRAYAT (Rü´yet den) İkiyüzlülük * Gösteriş
MÜRAZA(T) Rızâlaşmak, râzı olmak
MÜRAZAA Emzirmek
MÜRAZAHA Ok ile atışmak
MÜRAZEME Yaş üzümü ekmekle yemek * Yemekte sohbet etmek
MÜRCİA Sonunda menfaati olan şey
MÜRCİE Ehl-i Sünnet mezhebine muhalif ve dalâlet ehli olan bir fırka
MÜRCİF (Recefe den) Fitne ve fesad için iftiralar ve yalan haberler neşrederek ortalığı karıştıran Yalancı * Mutlak bir şey ile meşgul olan * Yer sarsıntısı Zelzele
MÜRD (Mürde) f Ölmüş, ölü
MÜRD (Emrüd C) Sakalı belirmemiş genç yiğitler
MÜRDEDİL Gönlü ölmüş, katı yürekli, ham, hissiz, duygusuz insan
MÜRDEGÂN (Mürde C) Ölüler, emvât Ölmüşler
MÜRDEŞU (Mürdeşuy) f Ölü yıkayıcı
MÜREA (C: Müru) Turaca benzer bir kuşun adı
MÜREBBA (Bak: Murabbâ)
MÜREBBEB Büluğ yaşına kadar beslenip terbiye olunmuş * Güzel kokularla hoş ve lâtif olmuş
MÜREBBİ Terbiyeci, terbiye eden, yetiştiren, ders veren Pedagog * Besleyen
MÜREBBİ-İ DİL Kalbi ıslah ve terbiye eden
MÜREBBİB Çocuğu büluğa erene kadar besleyen
MÜREBBİYE Çocuk terbiyesiyle meşgul olan kadın
MÜRECCA´ Tekrar avdet olunmuş, tekrar geri dönülmüş
MÜRECCAH (Rüchân dan) Daha ileride kabul edilen, üstün tutulan, tercih edilen
MÜRECCAHİYET Üstünlük, müreccah oluş(Bir tâne sıdk, bir harman yalanları yakar; bir tâne hakikat bir harman hayalâta müreccahtır M)
MÜRECCEB Kutlu, mübârek
MÜRECCİH Tercih eden, üstün tutan, bir şeyi daha iyi ve mühim gören * Tercih ettiren sebep * Meyilli ve sakil, ağır şey
MÜRECCİL Kazancı
MÜRECCİM Sözü tam söyleyip yerli yerince edâ ve beyân eden
MÜRECHAN Eğik ve eğri
MÜREDDED Bir hususta hayran ve sergerdan olmuş, şaşırmış olan
MÜREDDEDE İhtimâller arasında bırakılan, tereddüt içinde bulunan
MÜREDDEF Edb: Redifli olan manzum söz * Peşinden yürütülmüş
MÜREFFEH (Rüfuh dan) Terfih edilmiş, rahata, refaha kavuşturulmuş * Nizam-ı hâle, refah ve huzura kavuşmuş olan
MÜREFFEHEN Rahat Rahat ve bolluk içinde olarak
MÜREFFİH (Rüfuh dan) Rahatlandırıcı, rahat ettirici * Refaha eren Rahat ve bolluğa kavuşan
MÜREFREF İnce, nazik kumaştan yapılmış * Dalları sallanan nâzik lâtif ağaç * Sürü sürü, grup grup * Yeşil elbise
MÜREHHEB Korkutulmuş, terhib edilmiş
MÜREHHİB Korkutan, terhib eden
MÜREHHİBÂNE f Korkuturcasına
MÜREKKEB (Rükub dan) Terkib edilmiş, bir kaç maddeden yapılmış * Yazı yazmaya mahsus boya terkibi * Karışmış, muhtelit * Bitecek yer, münbit * Asıl, esas
MÜREKKEBÂT Mürekkepler Bir kaç cisimden, elemandan yapılmış olan
MÜREKKEZ (Rekz den) Dikilmiş, rekzolunmuş
MÜREKKİB (Rükub dan) Terkib eden Bir birleşiği meydana getiren
MÜRESSEM (Resm den) Yapılmış, çizilmiş resmolunmuş Resmi yapılmış * Çiçekler ve resimlerle süslenmiş
MÜRESSİL Yavaş, güzel ve ihtiyatla okuyan
MÜRESSİM (Resm den) Resmini yapan Tersim eden
MÜREŞŞAH Terbiye edilmiş * Damla damla süzdürülmüş
MÜRETTEB Tertib edilmiş, dizilmiş, yerli yerine konulmuş, sıralanmış * Kasden uydurulmuş * Tayin edilmiş Bir şey, bir yer için ayrılmış * Sonradan kurulmuş
MÜRETTEBAT Tertib edilmiş olanlar * Bir iş için hazırlanmış kimseler * Gemide çalışan şahıslar
MÜRETTIB Rutubet veren
MÜRETTİB (Retb den) Tertib eden, nizâma, sıraya koyan * Matbaada harfleri ve yazıyı yerine dizen
MÜRETTİBHANE Matbaalarda yazıların dizilip sahife şeklinde tertib edildiği yer
MÜRETTİBÎN (Mürettib C) (Retb den) Mürettibler Tertib edenler, nizama koyanlar
MÜRETTİL Kur´ân-ı Kerimi ağır ağır ve tecvid kaidelerine göre okuyan
MÜREVVA´ Aklı, fikri, görünüşü ve düşünüşü sağlam olan kimse
MÜREVVAH İyi edici, iyileştiren
MÜREVVAK Süzülmüş, tortusu giderilmiş
MÜREVVEH Kokulandırılmış, râyihalandırılmış * Rahatlandırılmış
MÜREVVİC (Revâc dan) Tervic eden, geçiren, itibâr veren, yürüten Tervicine sebep olan, itibâr eden
MÜREVVİH Kokulandıran, râyihalandıran * Rahatlandıran
MÜREYRA Buğday arasındaki "delice" dedikleri nesne
MÜREYTA Göğüsle kasık arası
MÜRG f Merg Kuş
MÜRG-İ BÂG Bülbül
MÜRG-İ BÂL-ŞİKESTE Kırık kanatlı kuş
MÜRG-İ ÇEMEN Bülbül
MÜRG-İ DİL Gönül kuşu
MÜRG-İ NÂMEBER Güvercin
MÜRG-İ RUZ Güneş
MÜRG-İ SEHER Seherde öten kuş, bülbül
MÜRG-İ SUBH Bülbül
MÜRG-İ SÜLEYMAN Çavuş kuşu Hüdhüd
MÜRG-İ TARAB Şarkı söyliyen Hânende, okuyucu * Güvercin * Bülbül
MÜRG-İ ZER Güneş
MÜRG-İ ZERRİN Sülün
MÜRG f Sümük
MÜRG-AB f Su kuşu * Kurbağa * Ördek
MÜRGAN f Kuşlar
MÜRGANE f Kuşlara yakışır şekilde Kuşlar gibi * Kuş yumurtası
MÜRGBAZ f Kuşçu Kuş yetiştiren
MÜRGDİL f Kuş yürekli Korkak
MÜRGEK f Küçük kuş Kuşcağız
MÜRGZAR f Kuşu çok olan yer Kuş bahçesi
MÜRHA İyi huylu kişi
MÜRHE Karışmamış, saf, katıksız
MURÎB şüpheli şüphelendirici
MÜRİD İrade eden, istiyen * Tarikata girmiş olan Şeyhin veya mürşidin şakirdi, talebesi
MÜRİDÂN f Müridler
MÜRİDÂNE f Tarikata girmiş gibi Aşk ve incizabla istiyerek, mürid gibi dua ederek
MÜRİDD Cima hırsı ve iştihası galip kişi * Suyu çok olan deniz
MÜRİH İcat edici * Rahat edici
MÜRİZZA Köremez dedikleri taam ki süt ve yoğurt ile yapılır
MÜRKAB Baş ve boyun derisi Baş ve boyundan soyulan deri
MÜRKID Uyutucu ilâç
MÜRN Yumuşaklık
MÜRR Acı * Arap beldesinde bir ağacın zamkı
MÜRRAN Lübnan dağında yetişen bir ağaç
MÜRRANE Süngü
MÜRRE (C: Mür) Acı
MÜRSA Geminin demir attığı yer (Bak: İrsa)
MÜRSAT Demir atmış gemi Lengeri atılmış gemi
MÜRSEL (Resel den) İrsal olunmuş, gönderilmiş, yollanmış * Nebi Peygamber
MÜRSELÂT Gönderilen şeyler * Melekler * Kur´anın 77 suresidir Urf Suresi de denir Mekkîdir
MÜRSELE İrsal edilen, gönderilen * Mektup, pusula, kâğıt
MÜRSELÎN Gönderilenler Peygamberler Allah tarafından insanların doğru yola çıkarılmaları için gönderilen elçiler (Bak: Resul, Mefhar-i Kâinat, Münacat)
MÜRSELÜN İLEYH Fık: Kendisine bir şey gönderilmiş olan Söz kendisine tebliğ olunan kimse (Bak: Mürsel)
MÜRSİL Gönderen, yollayan, ulaştıran
MÜRSİL-İ MEKTUB Mektub gönderen
MÜRSİYE Çakılmış Yerleştirilmiş
MÜRŞİD (Rüşd den) İrşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran Peygamber vârisi olan, kılavuz Tarikat piri, şeyhi
MÜRŞİD-İ A´ZÂM En büyük mürşid
MÜRŞİD-İ EKBER En büyük mürşid * Kur´ân-ı Kerim veya Hazret-i Peygamber (ASM) (Bak: Mefhar)(Arkadaş! Şu Zât-ı Nuranî (ASM), mürşid-i imanî, Resul-ü Ekrem, bak nasıl neşrettiği hakikatın nuruyla, hakkın ziyasiyle, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek âlemde yaptığı inkılab ile âlemin şeklini değiştirerek nurani bir şekle sokmuştur Evet o Zâtın nuranî güzelliğiyle kâinata bakılmazsa, kâinat bir mâtem-i umumi içinde görünecekti Bütün mevcudat birbirine karşı ecnebi ve düşman durumunda bulunacaktı Cemadat, birer cenaze suretini gösterecekti Hayvan ve insanlar, eytam gibi ve firakın korkusundan vâveylalara düşeceklerdi Ve kâinata harekâtiyle, tenevvü´üyle ve tagayyüratiyle, nükuşiyle tesadüfe bağlı bir oyuncak nazariyle bakılacaktıBilhassa insanlar, hayvanlardan daha aşağı, zelil ve hakir olacaklardı İşte o Zâtın telkin ettiği imân nazariyle kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat öyle korkunç, zulümatlı bir şekilde görünecekti Fakat o Mürşid-i Kâmil´in gözüyle ve iman gözlüğüyle bakılırsa; her taraf nurlu, ziyadar, canlı, hayatlı, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-ı didar edecektir Evet, kâinat iman nuruyla mâtem-i umumî yeri olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve şükür olmuştur Birbirine düşman telâkki edilen mevcudat, birbirine ahbab ve kardeş olmuşlardır Cenaze ve ölü şeklini gösteren cemadat, ünsiyetli birer hayattar ve lisan-ı hâliyle Hâlikının âyâtını nâtık birer müsahhar memuru şekline giriyorlar Ağlayan, müteşekki ve eytam kıyafetinde görünen insan, ibadetinde zâkir, Hâlikına şâkir sıfatını takınıyor Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tegayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor Rabbanî mektuplar, âyât-ı tekviniyeye sahifeler, Esma-i İlâhiyeye âyineler suretine inkılab ederler MN)
MÜRŞİDÂNE Mürşid olan kimseye yakışır şekilde
MÜRŞİDÎN (Mürşid C) Mürşidler, doğru ve selâmetli yolu gösteren kimseler
MÜRTAGİB (Ragbet den) Rağbet eden, istek gösteren
MÜRTA´IB Korkan, korkak
MÜRTAKİ İlerliyen, terakki eden Yükselen, yukarı çıkan
MÜRTAZ Perhizkâr
MÜRTEBA´ Bahar günlerinde ikâmet edecek yer Yazlık Sayfiye yeri
MÜRTEBİS Ekmek veren
MÜRTEBİT (Murtabıt) Bağlı, birbirine bitişik, bağlantılı, beraber
MÜRTECA (Recâ dan) Ümit ve rica olunan şey Umulmuş olan
MÜRTECEL Düşünülmeden hemen söylenmiş söz veya şiir * Kelimenin lügat mânası ile ıstılah mânası arasında münasebet bulunmayan kısmına mürtecel; münasebet bulunan kısmına da menkul denir * Fık: Konuşulandan başkasına bir alâka bulunmaksızın sarih bir ihtimal ile kullanılan lâfızdır Meselâ: Süreyya lâfzı belli bir yıldızın adı olup her hangi bir şahsa isim olarak da kullanılır, her ikisi arasında bir alâka yoktur
MÜRTECİ (Recâ dan) Arzulu, ümitli, ümitvâr olan
MÜRTECİ´ (Rücu´ dan) Geri dönen, geri dönmek isteyen İrticâa giden * Her cihetle en yüksek saadet ve selâmete sevkeden İslâmiyete muhalefetle İslâmdan önceki câhiliyet ve ahlâksızlığa dönmek isteyenlerin vasfı * İslâmiyete muhalif olanların; hakikat, İslâmiyet ve iman fedakârlarına, İslâmiyetin Asr-ı Saadetteki hâlisiyyetine dönmek isteyenlere taktıkları isim(Eğer, meşrutiyet bir fırkanın istibdadından ibaretse, bütün ins ve cinn şâhid olsun ki, ben mürteci´im ve şeriatın bir tek mes´elesine ruhumu feda etmeğe hazırım Ş)(Kanayan bir yara gördüm mü, yanar tâ ciğerim Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim Adam aldırma da geç, git diyemem, aldırırım Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım Zâlimin hasmıyım amâ, severim mazlumu İrticâ´ın şu sizin lehçede mânâsı bu mu İşte ben mürteci´im gelsin işitsin dünya Hem de baş mürteci´im patlasanız çatlasanız Hadi, kanununuz assın beni, yahut yasanız)Mehmed Akif (R Aleyh)
MÜRTECİL Hemen, düşünmeden şiir söyliyen veya karşılık veren Hazırcevap
MÜRTECİLÂNE f Düşünmeden hemen şiir veya söz söyliyene yakışır surette
MÜRTECİLEN Hemen şiir veya söz söyleyerek Düşünmeden cevap vererek Hazırcevaplıkla
MÜRTECİM Birbiri üstüne istif olmuş olan
MÜRTECİR Kişnemesi güzel olan at
MÜRTED İrtidad eden İslâm dininden dönen(İrtidat, din-i celil-i İslâmı kabul ettikten sonra dönmektir Yâni: Esasen müslüman olan veya bilâhare İslâm dinini kabul etmiş bulunan bir şahsın, bilâhare dönüp başka bir dine intisab etmesi veya hiçbir din ile mukayyed bulunmayıp inkâr-ı mahza sapması demektir Bu hale "riddet" de denir Böyle bir şahsa da "mürted" denir IstFıkK)(İslâmiyet, sair dinlere kıyas edilmez Bir müslüman, İslâmiyetten çıksa ve dinini terketse, daha hiçbir Peygamberi kabul edemez; belki Cenâb-ı Hakkı dahi ikrar edemez ve belki hiçbir mukaddes şeyi tanımaz; belki kendinde kemalâta medar olacak bir vicdan bulunmaz, tefessüh eder Onun için İslâmiyet nazarında, harbî kâfirin hakk-ı hayatı var Hariçte olsa, musalâha etse; dâhilde olsa, cizye verse; İslâmiyetçe hayatı mahfuzdur Fakat mürtedin hakk-ı hayatı yoktur Çünkü vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyyeye bir zehir hükmüne geçer Halbuki Hristiyanın bir dinsizi, yine hayat-ı içtimaiyeye nâfi´ bir vaziyette kalabilir Bazı mukaddesatı kabul eder ve bazı Peygamberlere inanabilir ve Cenab-ı Hakk´ı bir cihette tasdik edebilir M)(Ecnebi dinsizleri gibi de olamazsın Çünkü onlar bir peygamberi inkâr etse, diğerlerine inanabilirler Peygamberleri bilmese de, Allah´a inanabilir Bunu da bilmezse, kemalâta medar bazı seciyeleri bulunabilir Fakat bir müslüman, en âhir ve en büyük ve dini ve dâveti umumi olan Âhirzaman Peygamberi Aleyhissalâtü Vesselâm´ı inkâr etse ve zincirinden çıksa, daha hiçbir peygamberi, hatta Allah´ı kabul etmez Çünkü bütün peygamberleri ve Allah´ı ve kemâlâtı onunla bilmiş Onlar onsuz kalbinde kalmaz Bunun içindir ki, eskidenberi her dinden İslâmiyete giriyorlar Ve hiçbir müslüman, hakiki yahudi veya mecusi veya nasrani olmaz Belki dinsiz olur, seciyeleri bozulur; vatana, millete muzır bir hâlete girer Ş)(Maahâza beşeriyetin hakiki bir din dâiresinde umumi bir uhuvvet teşkil ederek mesudane yaşaması, müslümanlıkta bir gayedir Umum beşeriyetin menfaatleri de bunu muktezidirBinaenaleyh hakiki bir din olan İslâmiyetin mehasin ve mealisini anlamış olması iktiza eden bir müslimin bilâhare bu gayeye muhalif hareket etmesi; hem kendisinin, hem de âmmenin menfaatlerine münafi âhenk-i umumiyi ihlâle bâdi olacağından hakkında böyle bir cezayı müstelzim olur Umumun selâmeti için böyle bir cezanın vücuduna ihtiyaç vardır IstFıkK)İslâm dini, maddî ve mânevî; ferdî ve ictimaî bütün iyilikleri kendinde topladığından, İslâmiyeti terketmek, bütün iyilikleri terketmek demek olur Bu itibarla mürtedde hiçbir hayır ve salâh kalmaz, canavar bir hayvana inkılab eder
MÜRTEDİ´ Yasak olan şeyleri yapmayan, onlardan kaçınan
MÜRTEDİF Arkasından giden, ardına düşen * Hayvana binen kimsenin ardına binen
MÜRTEFAK Rahat olacak yer
MÜRTEFİ´ (Ref´ den) İrtifâ eden, yükselen, yükselmiş, yüce
MÜRTEFİD Kazanan, faydalanan, edinen
MÜRTEHEN (Rehn den) İpotek edilen Rehin olarak alınan
MÜRTEHİL (Rıhlet den) Göç eden, irtihal eden Dünyadan göçen, ölen
MÜRTEHİN (Rehn den) Rehin eden Rehin olarak alan
MÜRTEHİS Ucuz sayan İrtihas eden
MÜRTEHİZ Rezil ve kepaze olan İrtihaz eden
MÜRTEÎ Çayırda otlayan
MÜRTEİB (Ru´b dan) Korkan
MÜRTEİD (Ra´d dan) Ürken, korkan Korkup titreyen
MÜRTEİŞ (Ra´ş dan) Titreyen
MÜRTEKIB (Rükub dan) Bekleyen, gözleyen, uman * Göz hapsine alan
MÜRTEKIŞ Birbirine giren Karmakarışık olan
MÜRTEKİB (Rukub dan) İrtikab eden, kötü iş yapan * Rüşvet alan ve yiyen
MÜRTEKİBÎN (Mürtekib C) İrtikâb edenler Kötü iş yapan kimseler * Rüşvet alan ve yiyen kişiler
MÜRTEKİZ (Rekz den) Yerli yerinde sağlamca duran
MÜRTEMÎ Keşif kolu Karakol
MÜRTES Muharebede yaralanıp, savaş meydanı dışına nakledildikten hemen sonra vefat eden İslâm mücâhidi
MÜRTESEM (Resm den) Resmolunmuş Resimlenmiş
MÜRTESİH Sağlam, sıkı ve sabit olan
MÜRTESİM İrtisam eden, resmi çıkan Görünür hâle gelen
MÜRTESS Duyulmuş, işitilmiş
MÜRTEŞİ (Rişvet den) Rüşvet alan, irtişa eden
MÜRTEŞİF Yudum yudum içen
MÜRTEŞİH (Reşh den) Süzülmüş
MÜRTEVİ Suya kanmış
MÜRTEZA Beğenilmiş, seçilmiş, ihtiyar olunmuş
MÜRTEZİK (Rızık dan) Rızıklanmış, rızık bulmuş, rızıklanan
MÜRTEZİKA (Rızk dan) Ulufe sahipleri
MÜRTİME Yetimleri olan kadın
MÜRUC (Merc C) Çayarlar,otlaklar, çayırlıklar
MÜRUD Âdet etmek
MÜRUDET Son derece dikbaşlık gösterme Çok fazla âsilik yapma
MÜRUE Adamlık, insanlık
MÜRUK Sâfi, süzülmüş nesne * Süslü perdeler takılmış olan ev
MÜRUK Okun yaydan çıkıp nişanın diğer tarafına geçmesi * Dinden huruç etmek, mürtedlik
MÜRUR Geçmek, gitmek Bir taraftan girip öteden çıkmak * Sona erme, nihâyet bulma
MÜRUR-U ZAMAN Zamanın geçmesi * Bir iş ve dâva hakkındaki belli bir zamanın geçmesiyle o iş ve dâvanın hükümden düşmesi
MÜRURİYE Bir köprüden veya yabancı memleketden geçerken verilen para
MÜRUR VE UBUR Geçmek ve atlamak
MÜRUT Acele etmek * Yolmak
MÜRÜVVET İnsaniyet İnsanlığa uygun olan şeyi yapmak Güzel ve iyi şeyleri alıp, kötü şeyleri ve hâlleri bırakmak * Ana baba saadeti * Mertlik, yiğitlik * Reculiyet
MÜRÜVVETKÂRÂNE f Yiğitçesine Mertçesine * Mürüvvetlicesine
MÜRÜVVETMEND f İyiliksever, cömert * Mürüvvetli, insâniyetli
MÜRVARİD f İnci
MÜRZEBE Musibet, belâ * Eksik, noksan
MÜRZI´ Emziren, emzirici

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.