Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Medreseleri Gedik Ahmet Paşa Medresesi (Merkez) Gedik Ahmet Paşa Camisinin güneybatısında yer alan medrese cami ile birlikte 1472 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından yapılmıştır Dikdörtgen planlı ve kesme taştandır Kuzey cephesinde dışarıya doğru çıkıntı oluşturan portal sivri kemerlidir Buradaki nişin içerisinde pembe mermerden yay kemerli giriş kapısı bulunmaktadır Avlunun doğu ve batısında dörder sütunlu kubbeli beşer revakın arkasında üçer hücre, iki köşede de iki ayrı hücre bulunmaktadır Hücreler dışarıya iki sıra pencere ile açılmaktadır Alt sıradaki pencereler dikdörtgen, üst sıradakiler de sivri kemerlidir Girişin karşısında, güney cephedeki üzeri kubbeli dershane ve yanında bir hücre yer almaktadır Taş Medrese (Çay) Taş Medrese Konya İnce Minare Medresesi ile Karatay Medresesinin plan bakımından benzeridir Kapısı üzerindeki kitabesinden Yusuf Bin Yakup tarafından Mimar Ameli Oğul Bey Bin Mehmete 1278de yaptırıldığı öğrenilmektedir Bu medrese plan şeması bakımından İnce Minareli Medreseyi, çinileri bakımından da Karatay Medresesine benzemektedir Ayrıca her iki medrese arasındaki özellikler burada bir araya getirilmiştir Yalnızca giriş kapısı mermerden değil kesme taştan yapılmıştır Binanın bütününde kesme ve moloz taş kullanılmıştır Duvarlar dışa açık olmayan sağır duvarlar halindedir Kuzey cephesindeki iki taraflı dört basamaklı bir merdivenle ulaşılan portalin iki yanında devam eden sağır duvarlar, dar bir saçak frizi ile sonuçlanmaktadır Buradaki portal duvarlardan yaklaşık 1,5 m daha yüksektir Portalin üç tarafını çepeçevre saran dar bordür bir sıra örgü motifi ve içeriye doğru küçülen geomöetrik geçmeler halinde işlenmiş, Selçuklu portallerinin ve taş işçiliğinin bir örneğidir Portalin köşe dolgularında birbiri içerisine geçmiş yarım sekizgenlerin çerçevelediği dikdörtgen içerisine de medresenin yapım kitabesi yerleştirilmiştir Medresenin giriş eyvanının sonunda pandantifli büyük bir kubbeli bölüm ile bunun doğu ve batısında, her iki yanda orta mekana açılan tonozlu kısımlar bulunmaktadır Portalin aksında ve kıble tarafında üzeri beşik tonozla örtülü mihraplı medrese eyvanı ve bunun iki yanında da iki kubbeli hücre bulunmaktadır Ayrıca giriş eyvanının iki yanında da yine beşik tonoz örtülü iki hücre daha bulunmaktadır Medresenin kuzeybatı köşesinde içerisine batıdaki bir kapıdan girilen iki katlı küçük kubbeli bir mekan daha vardır Burasının kesin olmamakla beraber türbe olduğu sanılmaktadır Medresenin giriş eyvanının orta kısmına açılan kemer, kemer köşe dolguları, orta kubbenin pandantifleri ve mihrabı mozaik kakma tekniğinde çinilerle kaplanmıştır Ayrıca orta kubbenin iç yüzeyinde baklavalar arasında zikzaklar meydana getiren koyu ve açık renkli sırlı tuğlalarla bezeme yapılmıştır Medresenin mihrabının ise, çinilerinin büyük bir kısmı dökülmüştür Bununla birlikte kalan parçalar mihrabın çini kaplaması hakkında bilgi vermektedir Burada bordürlü bir şeridin üzerinde aralarına sekiz köşeli yıldızların da yerleştirildiği geometrik şekiller ile iç şeritteki frize zemine yapraklı desenler, stilize edilmiş kûfi yazılar eklenmiştir Böylece Selçuklu mihraplarının bir benzeri daha burada bulunmaktadır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Kervansarayları Döğer Kervansarayı (İhsaniye) Osmanlı döneminde kervan yolu üzerinde bulunan Döğer Kervansarayı İhsaniye ilçesinin yakınlarındadır Kitabesi günümüze ulaşmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır Sultan IIMurat zamanında yapıldığı söylenmektedir Döğer Kervansarayı iki katlı ve iki kısımdan meydana geldiğinden ötürü değişik bir mimari yapıya sahiptir Kervansarayın birinci kısmı iki katlı olup, 2940x1320 m, İkinci kısım ise 2710x1320 m ölçüsündedir Kervansarayın birinci bölümünün beden duvarları, üst örtüsü kesme taştan olmasına karşılık ikinci kısım moloz taştan yapılmıştır Birinci kısmın zemin katı girişten sonra üç adet haç şeklinde paye birbirleri ile ve duvarlarla, kalın kemerlerle bağlanmışlardır Giriş kapısının hemen yanında bulunan nişin içerisindeki mazgal şeklindeki pencere içerisini aydınlatmaktadır İç mekanın üzeri çapraz tonozlarla örtülmüştür İkinci kata giriş kapısının karşısına gelen merdivenlerden çıkılmaktadır İkinci kat uzun bir koridor şeklinde olup, çevresinde mazgal pencereli, ocaklı ve üzerleri kubbeli odalar bulunmaktadır Ayrıca küçük bir mescit de bu bölüme eklenmiştir Kervansarayın ikinci kısmının girişi birinci kısma göre daha büyük ve dışa doğru çıkıntılıdır Üzeri beşik bir tonozla örtülmüştür Burası da kalın duvarlardan yapılmış olup, diğerinden farklı olarak tek katlıdır İç mekan altı büyük sivri kemerlerle duvarlara ve birbirlerine bağlanarak bölümler oluşturmuştur Üzeri beşik tonozla örtülüdür Kervansarayın bir ve ikinci kısımları arasında iki mazgal pencere bulunmaktadır Büyük olasılıkla Döğer Kervansarayında önce birinci kısım, sonra da ikinci kısım yapılmıştır Sahip Ata (İshaklı) Kervansarayı (Sultandağı) Sultandağında Çarşı Camisi yanında bulunan Sahip Ata Kervansarayını Sahip Ata Ali Bin El Hüseyin 1249da yaptırmıştır Açık bir avlu etrafında kareye yakın dikdörtgen planlıdır Avlu duvarları kale duvarları gibi dışa kapalıdır Avlunun kuzey yönünde giriş kapısı bulunmaktadır Selçukluların diğer eserlerinde olduğu gibi avlu kapısının anıtsal bir görünümü vardır Kesme taştan profilli taş işçiliği ile dikkat çekmektedir Portal nişinin iki yanında iki sütun yer almakta olup, kapının üzeri mukarnaslarla bezenmiştir Avlunun çevresinde set üzerinde yolcuların kaldığı mekanlar sıralanmıştır Avlunun ortasında küçük bir köşk mescit bulunmaktadır İki katlı kare mekanlı olan bu mescit kesme taştan yapılmış olup, birinci kattaki dört köşede bulunan ayaklar ve bunları birleştiren dört sivri kemer ikinci katı taşımaktadır İkinci kat tamamen ibadete ayrılmış olup, içeriye kuzeyden girilmektedir Her cephede de birer küçük pencere bulunmaktadır Mescidin üzeri mukarnaslı bir kubbe ile örtülmüştür Ayrıca kuzey duvarı önünde de tonozlu bir yapı kalıntısı vardır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Hanları Taş Han (Çay) Taş Medresenin doğusunda bulunan Taş Han, IIIGıyaseddin Keyhüsrev zamanında Ebul Mücahit Yusuf Bin Yakut tarafından 1278 yılında yaptırılmıştır Mimarı Oğul Bey Bin Muhammeddir Hanın büyük bir avlusu bulunuyordu Ancak, avlu duvarlarının hemen hemen bütünü yıkılarak ortadan kalkmıştır Bugün yalnızca kapalı kısım ayakta durmaktadır Hanın planı tam bir kare olup, dış kenarları, uçları üçgen payandalarla takviye edilmiştir İç mekanı simetrik olarak düzenlenmiş, dörder sütundan oluşan dört sahın ile beş bölüme ayrılmıştır Bu mekanın ortasındaki dört büyük ayak bir kubbeyi taşımakta olup, burası aynı zamanda hanın merkezini oluşturmaktadır Buradaki kubbeye bir de ahşap aydınlatma feneri yerleştirilmiştir Bunun dışında kalan bölümlerin üzeri tonozlarla örtülüdür Hanın portali kesme taştan olup moloz taşlar diğer yapı malzemesidir Portal içeriye doğru daralan profiller ortaya koyarak yarım bir kubbe ile sonuçlanmaktadır Ayrıca burası istiridye motifleri, köşe dolgularında üçgen yüzeyler ile bezenmiş ve taş işçiliğinin güzel bir örneğini de ortaya koymuştur İç mekandaki sahınları oluşturan payeler ve bunları birleştiren kemerler üst örtüyü taşımaktadır Eğret Han Afyon-Kütahya karayolu üzerinde Eğret (Anıtkaya) Köyünde bulunan Eğret Hanının kitabesi bulunmadığından ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır Ancak, mimari yapısından XIIIyüzyıl Selçuklu hanlarından biri olduğu anlaşılmaktadır Dikdörtgen planlı hanın içerisinde dörderden iki sıra halinde sekiz sütun bulunmaktadır İç mekan üç nefe ayrılmış ve orta nef diğerlerinden daha yüksek tutulmuştur Payeler birbirlerine sivri taş kemerlerle bağlanmıştır Üzerleri moloz taşlardan yapılmış kemerlerle takviye edilerek beşik tonozla örtülmüştür İç mekanlar kuzey cephede birinci ve üçüncü bölümlere açılan mazgal şeklindeki pencerelerle aydınlatılmıştırDuvarları kesme taştan yapılmıştır Hanın batısındaki giriş kapısı dışarıya doğru taşkın olup, kesme taş kaide üzerinde sütun demetleri ile bezenmiştir Selçuklu hanlarında çok sık görülen geometrik desenli ve mukarnaslı nişlerin yerini burada sadelik almış ve kapı sivri bir kemerle sonuçlanmıştır Giriş kapısı beden duvarlarından daha yüksektedir Burada kitabe yeri varsa da kitabesi günümüze gelememiştir Han yakın tarihlerde onarılmıştır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #19 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Hamamları Kasımpaşa Hamamı (Merkez) Afyon Voyvoda (Gazlıgöl) Caddesinde bulunan Kasımpaşa Hamamını, Tuti Mezakoğlu Kasım Paşa tarafından Mimar İlyas Ağaya 1475te yaptırmıştır Çifte hamam olan bu hamamın erkekler ve kadınlar kısmının soyunmalıkları yan yanadır Erkekler soyunmalığının giriş kapısı güney cephededir Hamamın bütünü moloz taştan ve taşların arası da derzli olarak yapılmıştır Hamamın giriş kapıları dışarıya doğru hafifçe çıkıntılı olup, dikdörtgen bir frizle çerçevelenmiştir Soğukluklar küçük dikdörtgen halinde olup, sıcaklık daha da büyüktür Her bölümün iki özel halveti ile bunlara bitişik sıcaklık, külhan ve su sarnıçları bulunmaktadır Ana bölümleri pandantifli kubbelerle örtülmüştür Çifte Hamam (İshaklı-Sultandağı) İshaklı Sahip Ata Kervansarayı arkasında ve Çarşı Camisinin karşısında yer alan hamamın kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir Yapı üslubundan ve Çarşı camisinin yanında bulunmasından ötürü XVyüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Hamam, kadınlar ve erkekler bölümleri ayrı olup, çifte hamam plan düzenindedir Soyunmalıklar her iki bölümde yan yanadır Kare planlı ve kubbeli olan soyunmalık bölümlerinin duvarları moloz taştan yapılmış, aralarına da tuğla parçaları ile derz yapılmıştır Dıştan kubbe etekleri testere dişi şeklindeki çıkıntılarla hareketlendirilmiştir Erkekler soyunmalığının kadınlar kısmı soyunmalığından farkı büyük bir kemerle niş şeklinde genişletilmiş olmasıdır Hamamın sıcaklık bölümleri pandantifli kubbelerle duvarlar üzerine oturmuştur Sıcaklığın batı ucuna külhan kısmı ve iki de özel halvet bölümü yerleştirilmiştir Gedik Ahmet Paşa Hamamı (Merkez) Gedik Ahmet paşa Camisinin kuzeydoğusunda yer alan hamam, külliye ile birlikte 1472 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır Çifte hamam olarak yapılan bu hamam yol seviyesinin yükselmesinden ötürü zemini yolun altında kalmıştır Moloz taştan yapılan hamamın erkekler kısmı kadınlar kısmından daha büyüktür Erkekler kısmının soyunmalığı dört kademeli duvarlardan meydana gelmiştir Kare planlı bölüm, iki kademeli duvarlardan sonra sekizgene geçilmiş ve üzeri çatı ile örtülmüştür Ayrıca doğu yönünde dışarıya doğru çıkıntılı kesme taştan giriş kapısının ortasına da Bursa kemerli bir giriş açılmıştır Bu kapının sağ ve solunda sivri kemerli iki pencere ile aydınlatılan soğukluk bulunmaktadır Erkekler kısmının soyunmalığına bitişik olan kadınlar kısmı, ölçü ve yükseklik olarak erkeklerinkinden daha küçüktür Buraya batıdaki yay kemerli bir kapıdan girilmektedir Kadınlar ve erkekler kısmının soyunmalığının üzeri pandantiflerin taşıdığı merkezi kubbelerle örtülüdür Soyunmalıktan dikdörtgen ve beşik tonozla örtülmüş soğukluk kısmına geçilir Erkekler bölümünün sıcaklık kısmı, ortadaki kubbeli bölümün iki yanında tonozlu dikdörtgenler halindedir Ayrıca bunun doğusunda da yine üzeri kubbe ile örtülü iki özel halvet bulunmaktadır Kadınlar kısmının halveti erkeklere göre daha farklıdır Burada üçer tane yan yana sıralanmış kubbeli hücreler vardır Kuzeyinde ise bugün yol seviyesinin altında kalmış olan sarnıç ve külhan bulunmaktadır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #20 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Müzeleri Afyon Arkeoloji Müzesi (Merkez) Afyondaki müzecilik çalışmalarına Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Asar-ı Atika Muhipleri Cemiyetinin çalışmalarıyla başlanmıştır Afyon yöresindeki eski eserler Gedik Ahmet Paşa Medresesinde toplanmış ve müze 1933 yılında açılmıştır Müzenin kuruluşunda Öğretmen Süleyman Göncerin büyük çabaları olmuş ve müzenin sorumlu yöneticiliğine getirilmiştir Müzenin ilk açılışında 160 parça eser bulunurken 1942 yılında bu sayı 3000i geçmiştir Özellikle Kusurada yapılan kazılarda çıkan eserler, müzede Kusura Buluntuları Salonunda sergilenmiştir Bunun ardından Çavdarlıtepe buluntularının koleksiyonların zenginleşmesinde payı olmuştur 1948 yılında da müzenin etnografya bölümü açılmıştır 1970 yılına kadar karma müze olarak hizmet veren Afyon müzesi 1971 yılında Arkeoloji Müzesi olarak yeni yapılan binasına taşınmıştır Bu müzede birbirine bağlı 9 sergi salonu, kitaplık, konferans salonu, 4 depo, fotoğraf atölyesi ve laboratuar bulunmaktadır Müzede sandıklı-Kusura höyüğünün A tabakasından çıkan Geç Kalkolitik Dönem eserleri, Hacılar Erken Kalkolitik Çağ keramikleri, Isparta Gündürük Höyük, Karacaahmet, Balıkesir, Ergel ve Frigli Belde höyükleri buluntuları, Eski Tunç Çağının tanrı tasvirlerine ışık tutan Bavurdudan (Alanyurt) gelen kadın başlı testi, Kusura Höyüğü B katı ile Eskişehir Yazılıkaya (Mideion) Köyünden çıkan Eski Tunç Çağı buluntuları, Kusura Höyüğü, Şuhut, Çay, Emirdağ-Daydalıda bulunan değişik mühürler, pişmiş topraktan örnekler, bıncuklar ve sunak gibi Hitit eserleri, Yazılıkayadan çıkarılan Frig çağına ait tunç fibulalar, taslar, demir ok ve mızrak uçları, 2 kybele heykeli sergilenmektedir Ayrıca Afyon çevresinde sikke basan 18 antik kentten 14üne ait sikkeler ile Helenistik ve Roma dönemine ait takılar Milas çevresinde bulunmuş MÖVIIIyüzyıl geometrik devir çanak çömlekleri, Çavdarlı-Kavalık Höyük yakınlarında bulunan ve Apollona sunulmuş adak heykelleri ile Bizans dönemlerine ait mermer mimari parçalar, sütun başlıkları ve yazıtlar sergilenmektedir Ayrıca Roma ve Bizans dönemine ait Frig kaya tipi mezar taşları, anıt yazıtları, pazar fiyat listeleri, sütunlar, sütun başlık ve altlıkları, mimari parçalar, mermer ve pişmiş toprak lahitler, küpler, İsçehisar mermer ocaklarından çıkmış yarı işlenmiş antik parçalar ve büyük boy Herakles (Herkül) heykeli koleksiyonları tamamlamaktadır Kurtuluş Caddesi No: 96 Tel : (0272) 215 11 91 Faks : (0272) 213 39 75 Pazartesi dışında her gün 0830-1730 saatlerinde ziyarete açıktır Türk ve İslâm Eserleri Müzesi (Merkez) Müze, Gedik Ahmet Paşa Medresesinde bulunmaktadır Burada çeşitli dönemlere ait İslâmi mezar taşları, kabartmalı Türkmen mezar taşları, at arabaları ve topak evler bahçede sergilenmektedir Medresenin odalarında Afyonkarahisar evlerinin pencere örnekleri, tarım araç ve gereçleri, İslâmi sikkeler, Türkiye Cumhuriyetinde basılmış paralar, savaş araç ve gereçleri, dergâh eşyaları, el yazmaları sergilenmektedir Medresenin eyvan bölümünde ve dershanesinde Afyonkarahisar el sanatlarında keçecilik, yemenicilik ve demircilik örnekleri bir araya getirilmiştir Afyonkarahisar mutfağı, oturma odası, dokuma tezgâhı ve örnekleri, aydınlatma araç ve gereçleri, Afyonkarahisarlı Aşık Ömerin kişisel eşyaları, işlemeler, çoraplar, keseler ve yöresel kadın giysileri de koleksiyonları tamamlamaktadır Afyon Zafer Müzesi (Merkez) Milli Parklar Müdürlüğünün yönetiminde olan bu müze 1915-1920 yıllarında Saitoğlu Mehmet Sait Efendi tarafından neo-klasik üslupta yapılan bir binadadır Afyonun düşman işgâlinden kurtuluşundan sonra Başkomutan Mustafa kemal Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Garp Cephesi Harekât Şube Müdürü Tevfik Bıyıklıoğlunun burada kalarak bu binayı karargâh olarak kullanmalarından ötürü Zafer Müzesi olarak 1985te ziyarete açılmıştır Milli Birlik Caddesi Tel / Faks : (0272) 212 09 16 -17 Bolvadin Müzesi (Bolvadin) Bolvadin Belediyesi yönetiminde 1987 yılında açılan Bolvadin Müzesinde Eski Tunç Çağı, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait buluntular sergilenmektedir Ayrıca yöresel gelenek ve görenekleri yansıtan etnoğrafik malzemeler de burada yer almaktadır Santral Caddesi, Bolvadin, Afyon Tel : (0272) 612 75 99 |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #21 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Türbeleri Boyalıköy Hanikâhı ve Türbeleri (Sincanlı) Afyonkarahisara 25 km uzaklıktaki Sincanlı ile Afyon arasında bulunan Boyalıköyde iki türbeden oluşan küçük bir yapı topluluğu vardır Sanat tarihi kaynaklarında uzun süre medrese olarak tanımlanan bu eserin, yapılan araştırmalardan sonra bir zaviye ve iki türbeden meydana geldiği anlaşılmıştır Yapıldığı tarih kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı kaynaklarda 1210 tarihine rastlanmıştır Bu durumda XIIIyüzyıl eseri olan bu iki türbe ile zaviyenin Mimar Kureyş Bin Oğuz tarafından yapıldığı ileri sürülmüşse de bu iddia da kesinlik kazanamamıştır Evliya Çelebi bu yapı topluluğunun XVIIyüzyılda Bektaşi tekkesi olarak kullanıldığını ileri sürmüştür Yapının bütünü 22 m uzunluğunda ve 15 m genişliğindedir Duvarlarında düzgün olmayan yontma taşlar kullanılmış, kemerlerde tuğlalara yer verilmiştir Bu arada yer yer eski bir Bizans yapısından toplanan malzeme de burada kullanılmıştır Dergâh olarak nitelenen bu yapının girişinde iki büyük oda, ortada yarım kubbelerle desteklenen küçük bir kubbenin örttüğü avlu, bunun da çevresinde üçer oda bulunmaktadır Bu binanın doğusunda ve onunla aynı yükseklikte düzgün kesme taşlardan yapılmış olan türbeye, Eyvan Türbe ismi verilmiştir Yer yer tuğla hatılların kullanıldığı bu türbenin cephe kaplamaları yerlerinden sökülmüştür Selçuklu dönemi türbeleri ile benzerlik gösteren dikdörtgen planlı türbenin altında mumyalık (mahzen) bunun üzerinde de lahdin bulunduğu bölüm vardır Bunun üzeri de çapraz tonozla örtülmüştür Zaviye ve Eyvan Türbenin kuzeyinde hanikâhın karşısında kümbet biçiminde bir türbe bulunmaktadır Pramidal sivri bir külahla örtülen bu türbenin dört köşe kaidesi üzerine sekizgen planda türbe oturtulmuştur Değişik renklerde kesme taşlardan yapılmış olan bu kümbet düzgün bir işçilik göstermektedir Bu kümbet de ölünün gömüldüğü mahzen kısmı (mumyalık) ile sandukanın bulunduğu üst kattan meydana gelmiştir Güney cepheden iki taraflı merdivenlerle sandukanın bulunduğu giriş kapısına çıkılmaktadır Giriş kapısı iki sıra halinde düzgün geometrik şeritlerden oluşan bir bezeme ile süslenmiştir Kapı üzerindeki dikdörtgen boşluğun kitabeye ait olduğu sanılmaktadır Ancak, bugün bu kitabeden herhangi bir iz bulunmamaktadır Kümbetin dış duvarlarında pramidal kubbeye yakın alanda çepeçevre bezemeli bir kuşak dolaşmakta olup, buradaki motifler de giriş kapısı çevresindeki bezemelerle aynıdır Türbe içten kubbeli, dıştan da pramidal şekildedir Mahzendeki mumyalık bölümünün üzeri de çapraz tonozla örtülmüştür Kümbet içerisindeki kalıntılardan buradaki sandukanın çini kaplı olduğu anlaşılmaktadır Hacı Mehmet Bin İlyas Bin Oğuz isimlerinin yazılı olmasına rağmen kümbetin kime ait olduğu kesinlik kazanamamıştır Saya Baba Türbesi (İhsaniye) İhsaniye ilçesi Gazlıviran Köyünde bulunan Saya Baba Türbesinin XIIIyüzyılın ikinci yarısında yapıldığı sanılmaktadır Bu konudaki kitabesi günümüze ulaşamamıştır Sanat tarihinde eyvan türbeler grubuna giren bu türbe iki katlı olup, ölünün gömülü bulunduğu mumyalık kısmı toprak içerisindedir İki yandan üçgen payandalarla desteklenen türbe, kesme taştan yapılmış, dikdörtgen planlıdır Üzeri beşik tonozla örtülüdür Yer yer yıkılmış olan türbenin cephe süslemesi fazla bir bilgi vermemekle beraber, geometrik bezemelerle girişinin süslü olduğu anlaşılmaktadır Herdane Bahar Baba Türbesi (İhsaniye) İhsaniye ilçesinin Osman Köyünde bulunan bu türbenin kitabesi günümüze ulaşamadığından kime ait olduğu bilinmemektedir Mimari üslubundan XIIIyüzyılın ikinci yarısına ait olduğu sanılmaktadır Büyük bir bölümü yıkılmış olan bu türbe de sanat tarihindeki eyvan türbeler bölümünde yer almaktadır Ölünün gömülü bulunduğu mumyalık kısmı ile bunun üzerindeki sandukanın bulunduğu dikdörtgen mekandan meydana gelmektedir Moloz taş ve kesme taş duvarlardan yapılmış olan türbe dikdörtgen planlı olup, beden duvarlarının iki yanında üçgen payandalarla desteklenmiştir Giriş kapısı yekpare mermer silmeli olup, dışarıya büyük bir kemerle açılmaktadır Çelebi Sultan ve Abdurrahman Karahisari Türbesi (Merkez) Mısrı Camisinin güneybatı kenarında bulunmaktadır Caminin L planın ucunu oluşturan bir bölüm türbeye dönüştürülmüştür Üzeri kubbe ile örtülü olan türbede Akşemseddinin soyundan Abdurrahman Karahisari ile Kasım Paşanın oğlu Çelebi Sultan gömülüdür Türbeye hem cami içerisinden hem de yan harimden geçilmektedir |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #22 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Sivil Mimari Örnekleri Afyon Evleri Afyonda Tac-ı Ahmet, Zaviye, Mollabahşi, Yukarı Pazar, Kubbeli Mahallesi, Arap Mescit, kale, Akmescit, Nurcu, Mecidiye, Sinanpaşa, Hacıeyup mahallelerinde Afyon sivil mimari örnekleri günümüze kadar iyi korunmuş durumda gelebilmiştir Bu mahallelerde yeni yapılanmaya gidilmemiştir Büyük bir bölümü sit alanı olarak belirlenen bu mahallelerdeki evlerde mükemmel bir şehircilik anlayışı dikkati çekmektedir Özellikle Hıdırlık ve kale eteklerindeki eğimli arazide kurulmuş olan sokaklar birbirine paralel doğu-batı doğrultusundaki caddeler Helenistik dönemin Hippodamos plan düzenine göre ızgara planlı olarak yapılmışlardır Adyon evleri genelde iki veya üç katlı olup, bitişik düzende yapıldıkları için köşelerde çift, aralarda ise tek cephelidir Alt katlar sokağa üst katlar da değişik çıkmalarla dışa açılırlar Araziye uyum sağlayan bu evler bazen moloz taş temelli bazen de temeller su basmana kadar kesme taş kaplamalıdırlar Duvarlar arasında ahşap hatıllar, kerpiç dolgular bulunmakta olup, bunların üzeri sıvalıdır Üzerlerini örten kırma veya üçgen çatılar çoğu kez tuğladandır Afyon evlerinde zemin katlarda taşlık ve avlular bulunur Burada kiler, depo, odunluk, ahır, çamaşırlık yer alırdı Orta katlar alçak tavanlı ve küçük pencereli olup, sokağa yakın pencerelerde çıkmaları destekleyen konsolların arasına pencereler yerleştirilir Üst katları taşıyıcı konsollar taşır ve geniş odalar manzaraya ve sokağa karşı açılırdı Afyon evleri genellikle iki kapılıdır Alt kat kapıları tek kanatlıdır Bazen kapı boşlukları üzerinde, bazen çatı üzerinde üçgen çatılı bir çatı odası ve bir balkon yapılmıştır Evlerde genellikle dış görünüme önem verilmiştir Afyon evleri çıkmalı evler, çatı odalı veya balkonlu evler, kapı boşluğu üzerinde balkonlu evler, kapı boşluğu üzerinde cumba biçiminde çıkıntısı olan evler olmak üzere dört ayrı grupta toplanmıştır Çıkmalı evlerde çıkma biçimlerine göre, düz çıkmalı, gönye çıkmalı, çokgen çıkmalı olarak gruplara ayrılır ve bu çıkmalar ahşap konsollarla desteklenirdi Bu tür evlerde odalar dışa doğru yönelirdi Çatı odalı evlerde, bitişik nizamdan ötürü üstü kapalı, önü açık hayat denilen mekanlar bulunmazdı Dışarıya doğru açılabilmek için en üst katta önü balkonlu, kemerli ve üçgen alınlıklı çatı üzerinde ayrı mekanlar meydana getirilmişti Bunlar bazen balkon, bazen kapı boşluğu üzerinde yer alırlardı Bazen konsollarla desteklenir, bazen de çatı üzerine oturtulurdu Kapı boşluğu üzerindeki balkonlu evlerde de balkon korkulukları demir veya ahşap olur, cepheler çeşitli çıkmalarla hareket kazanır ve bunlara çok sayıda pencere açılırdı Kapı boşluğu veya kapı üzerinde cumba çıkıntısı evlere Afyonda az rastlanırsa da binaya hareketlilik kazandıran cumba veya şahnişler kapı boşluğu veya kapı üzerinde binanın cephesinde dışa doğru çıkıntı yaparlardı Afyon evlerinde cumbaların oldukça sade bir görünümü vardır Afyon evlerinde çatı ve zemin katı dışındaki katlar ailenin bütün gününü geçirdiği katlardı Bu katlarda sofa merkez konumunda olup, odalar buraya açılırdı Evlerde gelişmiş bir mutfak düzeni olmadığından odaların biri mutfağa ayrılmıştır Ayrıca yüklük denilen kapaklı dolaplar, gusülhaneler, çiçeklik denilen nişler ve ocaklar her evde yer alırdı Genellikle çıkmalı odalara baş oda denir ve bunlar tavanları ile oldukça bezemeli bir görünümdedirler Tavanları alçı, ahşap ve kalemkâri süslemelidir Tavanlarda tavan göbeklerine önem verilir Tavan göbekleri yuvarlak veya çokgen kenarlı olup, ahşap çıtalarla ışınsal dizilmeler veya bitki motiflerinden oluşan bezemeler yapılmıştır Bazı örneklerde de zikzak bordürleri görülmektedir Bununla beraber Afyon evlerinde kalem işlerine çok az rastlanmaktadır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #23 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Köprüleri Altıgöz Köprüsü (Merkez) Afyonkarahisarın Çirit kayası eteğinde, Akarçay üzerindedir Selçuklu üslubunda, altı kemerli olarak yapılmıştır XIIIyüzyılda Akkoyunlu oymak beylerinden İlyas Bin Oğuz tarafından yaptırılmış, Osmanlı döneminde, 1861de onarılmıştır Köprünün doğu-güney yüzünde soldan ikinci ve üçüncü gözler arasında beyaz mermer üzerine yazılmış bir kitabe bulunmaktadır Bu kitabe antik bir lahit parçası olup, antik çağa ait bir kitabenin üzeri kazınmış ve Selçuklu sülüsü ile 16 satırlık kitabe buraya yerleştirilmiştir: “Yüksek sıfatlara ve saygılara layık, bu köprünün sahibi ünlü emir ve rahmetli Oğuz oğlu Sabıküddin Ebül Vefa İlyas Bey, sağlığında köprüyü yaptırmış, öldükten sonra harap olunca bıraktığı vakfın gelirinden onarılmasını da evlatlarına emretmiş bulunduğundan Onun kutlu oğlu ünlü emirlerden Bedrettin, İslamların direği, melikler ve sultanlar soyundan Ebu Hamid Hacı Mehmet Bin İlyas tarafından H606 senesinde (1209) onarılmıştır Hayır dua ve iyi dilekleri ile yazan Mehmet…” Kırkgöz Köprüsü (Bolvadin) Bolvadinin 6 km Güneyinde Bolvadin ile Sultandağı arasında Akarçay üzerindedir Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu döneminde yapılmış olan Kırkgöz Köprüsü XVIyüzyılda Kanuni Sultan Süleymanın Bağdat seferine hazırlık olmak üzere yapılan yol onarımı sırasında Mimar Sinan tarafından onarılmış ve boyu uazatılmıştır Köprü 375 m Uzunluğunda, 64 gözlüdür Bolvadin yönündeki 175 mlik bölümü ile 22 gözünü Mimar Sinan yapmıştır Köprünün dört gözü Kurtuluş savaşı sırasında Yunan ordusu tarafından dinamitlenmiştir Bu gözler sonradan Türk askerleri tarafından yenilenmiştir Osmanlı döneminde köprünün yatağı üzerine bir de namazgâh eklenmiştir Köprüden namazgaha girilen kapı üzerindeki beyaz mermer kitabeye bununla ilgili iki satırlık bir yazı yazılmıştır Bugün bu kitabe Afyonkarahisar Müzesindedir Kanuni Sultan Süleyman ordusu ile bu köprüden iki kez geçmiştir |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #24 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Mevlevihanesi Türbe-Mevlevi Camisi (Merkez) Afyonkarahisar Mevlevihanesi 1710 yılında yapılmıştır Ancak, bu yapı yıkılmış ve 1844de Sultan Abdülmecit tarafından yenilenmiş, 1905te de Sultan IIAbdülhamit tarafından yeniden onarılmıştır Mevlevi kültüründe Afyon Mevlevihanesi Konya dergâhından sonra önem sırasına göre 2 sırada gelmekte idi Mevlevihane, semahane, harem-selamlık, matbah, derviş hücreleri gibi bölümleri ile büyük bir alanı kaplıyordu Kesme taştan yapılmış olan semahanenin giriş kapısı üzerinde kitabesi ve Mevlevi sikkesi bulunuyordu Kuzeye bakan cümle kapısındaki merdivenlerden sonra dedegânın hücrelerinin bulunduğu bir avluya giriliyordu Bu avlunun ortasında da büyük bir şadırvan vardır Avlunun sağında matbah kısmının bir bölümü ile çilehane yer alıyordu Mevlevihanenin camisi kesme taştan olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür Kasnağındaki renkli camlarla caminin içerisi aydınlatılmıştır Semahanenin doğusunda şerbethanenin üst katında da semahaneye bakan kafesli kadınlar mahfili bulunmaktadır Semahanenin sol tarafındaki türbe bölümünde de Mevlevi şeyhlerine ait 12 ahşap sanduka bulunmaktadır Burada Mevlananın torunlarından Aba Puş-i Veli, Sultan-ı Divani Mehmet Semai Çelebi, Hızırşah Çelebi, Şah İsmailin oğlu Elkas Mirza ve diğer Mevlevi büyükleri gömülü bulunmaktadır Tekke ve dergâhların kapatılmasından sonra Mevlevihane Afyon Müftülüğünce kullanılmış ve günümüzde de camiye dönüştürülmüştür |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #25 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Kiliseleri Ayazin Kiliseleri (İhsaniye) Ayazinin 30 km kuzeydoğusunda ormanlık bir alanda İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsünün 1938 yılında yapmış olduğu kazılarda kayalara oyulmuş iki Bizans kilisesi ortaya çıkmıştır Bunlar Erken Bizans sanatında görülen kapalı Yunan haç planında olup, girişteki iki sütundan sonra ortaya dört sütunun taşıdığı küçük bir kubbe yerleştirilmiştir Apsidin yanında iki küçük hücre bulunmaktadır |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #26 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Kaplıcaları Afyon ili jeolojik yapısından ötürü kaplıcaları ile ün yapmıştır Bu kaplıcaların içerdiği kimyasal elemanlar tıbbi yönden de burasını önemli kılmıştır Afyon çevresinde sıcak su kaynağı olan çok sayıda hamam ve kaplıca bulunmaktadır Afyon kaplıcaları uluslar arası düzeyde ün yapmıştır Frigler döneminden itibaren buradaki sıcak su kaynaklarından yararlanılmış, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar yörede bir takım tesisler kurmuşlardır Bunların en ünlüleri Gazlıgöl Kaplıcası ile Hüdai Kaplıcalarıdır Gazlıgöl Kaplıcası (Merkez) Afyona 21 km uzaklıkta, Afyon-Eskişehir demiryolu üzerindeki Hamamköyde bulunmaktadır Buradaki kaplıcaların çok eski tarihlere inen geçmişleri vardır Gazlıgöl kaplıcalarında faaliyette olan dört hamamdan en eskisi olan Eskihamam Roma döneminden beri kullanılmaktadır Gazlıgöl Kaplıcaları ile mitolojik bir öykü vardır Bu öyküye göre; Kral Midasın çocuğu olmamış, üzüntüsünden her gece Tanrıya yalvarmış Nihayet günün birinde kralın bir kızı olmuş; kız büyümüş ve genç kız olduğunda vücudunun her tarafını çıbanlar sarmış, hiçbir hekim iyileştirememiş Acı ve ağrılara dayanamayan genç kız, yollara düşmüş ve dağ tepe demeden dolaşmaya başlamış Bu arada kral Midas kızının kollanması amacı ile peşine gözcüler takmış Afyon yakınlarına kadar gelen kız, susamış ve bugünkü Gazlıgöl Kaplıcasının bulunduğu yerde bir su görmüş ve bu sudan içmiş Suyun vücuduna değdiği yerlerde sancılarının kesildiğini, içinin rahatladığını gören genç kız kendisini suyun içerisine atmış Daha sonra yorgunluktan yeşillikler üzerine uzanmış ve orada uyuyakalmış Uyandığında kız, suyun yansımasında eski güzelliğine kavuştuğunu, çıbanların kaybolduğunu görmüş Sarayına döndüğünde Kral Midas kızına sormuş: Seni hangi hekim iyileştirdi Söyle de onu hekimbaşı yapayım demiş Bunun üzerine kız; beni hekim değil ülkende çıkan sıcak bir su iyileştirdi diye cevap vermiş Kral Midas kaynağın olduğu yerde bir hamam yapılmasını ve bütün dertlilerin orada derman bulmasını istemiş Böylece Gazlıgöl kaplıcaları Friglerden günümüze kadar kullanılmıştır Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet de Karamanoğulları seferine çıkarken yolu üzerindeki Gazlıgöl Kaplıcalarına uğramış ve burasını imar ettirmiştir Gazlıgöl Kaplıcası kimyasal olarak suyunun içerisinde klorür, bromür, iyodür, florür, nitrat, sülfat, nitrit, hidrofosfat, karbonat, hidroarsenat, bikarbonat elemanları ile karbondioksit ve hidrojen gibi gazlar bulunmaktadır Kaplıcanın sıcaklığı 64 Cdir Bu kaplıcanın mide, karaciğer, safra kesesi, böbrek taşı, damar sertliğinin giderilmesinde büyük yararları olduğu ve tansiyon düşürücü niteliği ile de tanınmıştır Hüdai Kaplıcaları (Sandıklı) Sandıklı İlçesine 8 km uzaklıkta olan Hüdai Kaplıcaları çamur banyoları ile ünlüdür Bu kaplıcalarda Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren şifa aranmıştır Hıristiyanlığın ilk yıllarında o çevrenin Başpiskoposu Aziz Michael bu kaplıcalarda hastaları tedavi ederek mucizeler göstermiş ve bu olay tarihe “Aziz Michaelin Mucizeleri” olarak geçmiştir Bizans döneminde yapılan hamamlardan üç tanesi günümüze kadar ulaşmıştır Kaplıcanın suları jeolojik bir çatlama sonucu 500 m derinlikten kaynamaktadır Kaplıcanın şifalı çamurları ise özel bir şekilde hazırlanan toprağın 60 Clik şifalı suyun karıştırılması ile elde edilmektedir Böylece 45 C sıcaklıkta bir çamur oluşturulmaktadır Suyun kalsiyumsülfatı radyoaktiviteli olup, romatizma, nevralji, safra yolları, kadın hastalıkları, metabolizma bozukluklarına iyi gelmektedir Afyonkarahisardaki Diğer Kaplıcalar Afyona 18 km uzaklıktaki Araplı Dere yakınında Gecek Kaplıcası, Eski hamam (Büyük hamam), Çelikli veya Kapıaltı isimleri ile tanınmıştır Küçük Hamam ise Kükürtlü veya Hacethane olarak bilinmektedir Bu kaplıcalarda romatizma, metabolizma bozuklukları, cilt ve sinir rahatsızlıkları, kadın hastalıklarının tedavisinde faydalı olduğu görülmüştür Afyona 16 km uzaklıktaki Ömerli kaplıcasının öyküsüne göre; Ömer dede isimli bir çoban yeri kazarak bu kaynağı bulmuştur Bu kaplıcanın da kadın hastalıkları, nevralji, romatizma, kırıklar ve metabolizma bozukluğu tedavisinde yarar sağladığı görülmüştür Bolvadine 30 km uzaklıkta Heybeli Kaplıcasının üç ayrı kaynağı olup, burada içme ve banyo tedavisi yapılmaktadır Özellikle romatizma, nevralji, nefrit ve kadın hastalıkları tedavisinde yararlılığı görülmüştür Bu kaplıcaların dışında Kaya Hamamı, Kınık Ilıcası, Uyuz Hamamı ve Bülgüldek Hamamı da tarihi çağlardan itibaren bilinmekte ve sularından yararlanılmaktadır Afyon kaplıcalarının yanı sıra maden suları ile de ünlüdür XXyüzyılın başında Belçikalı bir doktor buradaki maden suyunun şifalı olduğunu dönemin padişahı Sultan IIAbdülhamite duyurmuş ve gerekli tahliller yapıldıktan sonra 1903 yılında çıkarılan bir ferman ile buradaki maden suları işletmeye açılmıştır Afyonkarahisar maden suyu Kızılay tarafından işletilmektedir |
Anadolu'nun Kilidi Afyon |
11-04-2012 | #27 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Anadolu'nun Kilidi AfyonAfyon Kaya Mezarları ve Kabartmalar Frigler ölülerini yer altında ardıç ağacından kalaslar üzerinde yaptıkları odalarda sedir üzerine yatırarak gömerlerdi Sonradan da bunların üzerine toprak yığarlardı Afyon yöresinde bu konuda pek çok gömü ile karşılaşılmıştır Afyonun bazı yörelerinde, özellikle Emirdağ ve İhsaniyede tüf kayalardan oyulmuş çok sayıda mezar ile karşılaşılmıştır Aslanlı Mezar (İhsaniye) Yazılıkayanın kuzeydoğusunda kubbemsi bir mezar anıtıdır Mezarın kapısının yanlarında kartal ve aslan kabartmaları bulunmaktadır Ayrıca doğu yüzüne alçak kabarma olarak aslan üzerine binmiş ve elinde mızrağı ile bir Tanrı kabartması yapılmıştır Büyük olasılıkla bu Tanrı At Tanrısı Mendir Bu kabartmanın üzerinde çatı şeklinde daralan yerde, yine alçak kabartma olarak at üzerine binmiş savaşçılar işlenmiştir Afyonda kayalara oyularak yapılmış mezarların en eskisi olan Aslanlı Mezar MÖ1000 yıllarına tarihlendirilmektedir Arslantaş (İhsaniye) İhsaniye ilçesinin 5 km kuzeyinde, Hayranveli Köyünde kayalıklar üzerindeki Arslantaş kabartması Friglerden kalmış olup, 10,5 m yüksekliğinde bir anıt mezardır Mezarın iki yanındaki iki arslan kabartmasından ötürü de Arslantaş olarak tanınmıştır Bu arslanların ayakları altında da birer arslan yavrusu bulunmaktadır Bu mezara ön yüzünde yüksekçe bir kapı boşluğundan girilmektedir Arslantaş mezar odasının MÖ900 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır Yılantaş (İhsaniye) İhsaniyenin Göynüş mevkiinde Arslantaşın batısında aynı kayalıkların üzerinde yapılmıştır Ancak, buradaki kayalar bir deprem sonucu devrilmiştir Bu kalıntıların incelenmesinde kayalara oyulmuş çatı kirişleri ve ana kapı görülmektedir Mezar odasında boydan boya yüksek bir sedir dikkati çekmektedir Bunun yanı sıra duvar kenarlarında, kapının yanında dört köşe küçük sekiler de bulunmaktadır Yere devrilmiş kalıntılar arasında arslan figürlerine rastlanmıştır Kapı boşluğunun üzerindeki birbirine sarılmış yılana iki savaşçı ellerindeki mızraklarla saldırmaktadırBüyük olasılıkla bu mezar arslantaştan daha görkemli bir anıt mezardı Bu anıtın MÖ700 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır Ayazin Mezar Odaları (İhsaniye) İhsaniye İlçesinde Gazlıgöl Kaplıcalarının 10 km kuzeydoğusunda bulunan Ayazin Köyündeki kayalıklarda Friglerin oyma mağaralarının yanı sıra bir çok mezar odası da ortaya çıkarılmıştır Bu mezarlarda da giriş kapılarının ardında bazen tek, bazen üst üste ranza biçiminde sekiler bulunmaktadır Bu mezar anıtında da kayalara oyulmuş arslan kabartmaları bulunmaktadır Aynı zamanda burada kayalara oyulmuş bir Bizans kilisesine de rastlanmaktadır Sarıçayır Mezar Odaları (Merkez) Afyon Merkez ilçesine bağlı Selimiye Köyünün (Sarıçayır) çevresinde Frig döneminden kalma kayalara oyulmuş kilise ve mezar kalıntıları bulunmaktadır Bu mezar odalarının cepheleri çatılı ev şeklinde olup, sütunlarla desteklenmiştir Yaklaşık olarak burada 10-12 mezar odası bulunmaktadır Mezar Ev Afyon-Eskişehir arasındaki Bahşiş Köyünde ormanlık alandaki kayaların yüksek bir kesiminde kulübe biçiminde bir ev, kayalar oyularak yapılmıştır Bu evin ön yüzü saçaklı bir çatı ve kirişlerle desteklenmiştir Önünde tören yapılan küçük bir alan bulunmaktadır Frig dönemine ait olan bu yapının büyük olasılıkla mezardan çok bir tören yeri olduğu sanılmaktadır Direkli Kale (İhsaniye) Yazılıkayanın kuzeybatısındaki Çukurca Köyünün güney kayalıklarında bulunan Frig dönemine ait bir aile mezarıdır Kayaların oyulması ile oluşturulan bu anıtın önünde iki direk ve içerisinde iki oda bulunmaktadır Odaların içerisindeki kemerli oyuklarda üçer tane mezar çukuru bulunmaktadır Bu mezarın en büyük özelliği direkli sahanlığın tavanının kalın kirişlerle bindirme olarak tavana oyulmasından kaynaklanmaktadır Aynı zamanda bu mezar friglerin ahşap yapı tekniğinde ne derece ileri düzeyde olduklarını göstermektedir Arslankaya (İhsaniye) İhsaniye ilçesinin Bayramaliler Köyü ile Emre Köyü arasındaki bu anıt Frig dönemine aittir Arslankaya anıtı kayalar grubundan ayrı olarak yüksekçe bir kayanın güney yüzüne, üçgen çatılı bir eve benzetilerek yapılmıştır Çatının bağlantı kirişlerinin uçları evin tepesinde adeta bir ayı andırmaktadır Buradaki üçgen çatının kiriş boşluklarına, karşısına insan başlı kanatlı iki grifon yerleştirilmiştir Küçük tahta karelerle ve geometrik bezemelerle süslenmiş olan bu anıt 680 m eninde 240 m yüksekliğindedir Burada yüksek kabartma olarak arslan figürleri ve bir kadın tanrıça, büyük olasılıkla Ana Tanrıça Kybele bulunmaktadır Arslankayanın MÖ900-850 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır Kapıkaya (İhsaniye) Afyonda iki tane Kapıkaya bulunmaktadır Bunlardan bir tanesi Liğen Köyüne giden yolun üzerindedir Buradaki kayanın doğu yüzüne üçgen çatılı ahşap bir eve benzer kabartma oyulmuştur Kapısı üzerinde de tanrıça Kybele ayakta tasvir edilmiştir Bu kabartmanın da MÖ:600 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır İkinci Kapıkaya anıtı, Emre Gölü kıyılarında Bayramaliler Köyünün doğusundaki kayalar üzerindedir Kayalardan oyularak ahşap bir ev şeklinde yapılmıştır Burada da tanrıça Kybele kabarma olarak işlenmiş, önünde de geniş bir sahanlık bırakılmıştır Büyük olasılıkla burada Frig döneminde tanrıça Kybele onuruna törenler düzenleniyordu Bu kabartmanın MÖ800-750 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır Diğerine göre bu anıt daha kaba bir üslupta yapılmıştır Maltaş (İhsaniye) İhsaniyenin Hayranveli Köyünün yakınında toprağa gömülmüş olan Matlaş Anıtı MÖVIIIyüzyıldan kalma bir Frig anıtıdır Kayanın doğu yüzüne geniş bir kapı boşluğu açılmış ve üzerinde üçgen çatı ile ahşap bir eve benzetilmiştir İstanbul Fransız Arkeoloji Enstitüsünün 1938 yılında burada yapmış olduğu kazılarda anıtın planları çıkarılmıştır Anıtın arkasında kuyu ve kapakları, bir de sunak bulunmaktadır Bu kuyuda tanrıça Kybeleye sunulan hediyelerin saklandığı sanılmaktadır Matlaş yapı üslubundan MÖ700 yıllarına tarihlendirilmiştir Midas Anıtı (İhsaniye) Yazılıkaya Köyünün kuzeybatısında büyük bir kayanın yüzeyine ahşap bir eve benzetilecek şekilde oyularak yapılmıştır Ayrıca bu anıt yöresel kilimlerde görülen zengin desenler ile süslenmiş, geometrik bezemeler de onu tamamlamıştır Kayaların oyulması ile çatıyı destekleyen direkler meydana getirilmiştir Burasının da Frig döneminde önemli bir ziyaretgah olduğu anlaşılmaktadır Çevresinde bulunan adak taşları, heykel parçaları, aslan heykelleri Afyon Arkeoloji Müzesine götürülmüştür |
|