![]() |
E Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#16 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() E Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıE HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Ecel teri dökmek: Çok korkmak, heyecan içinde bulunup terlemek, korku ve bunalım içinde olmak ![]() ![]() Eceli gelmek: Ölmek, sonu gelmek, yok oluş vakti gelmek ![]() ![]() Eceline susamak: Ölümüne yol açacak kadar tehlikeli işlere girişmek ![]() Eciş bücüş: Çarpuk çurpuk, eğri büğrü, düzgün yanı olmayan, çirkin bir biçim almış bulunan ![]() ![]() Edebiyat yapmak: Bir işe yaramayan, konuyu açıklamaya yetmeyen, gerçeği yansıtmayan süslü, parlak ve gereksiz sözler söylemek ![]() ![]() Efkâr dağıtmak: Sıkıntıyı gidermek, üzüntüyü yok etmeye çalışmak ![]() ![]() Eğri (gözle) bakmak: Kötü düşünce besleyerek bakmak ![]() ![]() Ekmeğinden etmek: İşinden çıkarmak veya atmak ![]() ![]() Ekmeğine yağ sürmek: Birinin yararına göre eylemde bulunmak, istemese de birinin işine yarayacak biçimde hareket etmek ![]() ![]() Ekmeğini kazanmak: Geçimini temin edecek, ihtiyaçlarını karşılayacak parayı kazanmak ![]() ![]() Ekmeğini taştan çıkarmak: En zor işleri bile yapıp geçimini sağlayacak becerilikte olmak, her türlü işi yapmak ![]() ![]() Ekmek elden su gölden: Kendisi kazanmayıp başkalarının kazancı ile geçinen kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Ekmek kapısı: Çalışıp para kazanılan, geçim sağlayan iş yeri ![]() Ekmek parası: Kazanç, geçinmek için kazanılan para ![]() ![]() Eksik gedik: Ufak tefek ihtiyaçlar ![]() ![]() Ekşi yüz: Somurtkan, asık yüz ![]() ![]() El açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El altından: Kimsenin haberi olmadan, gizlice ![]() ![]() El atmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El ayak çekilmek: Ortalıkta kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek ![]() ![]() El basmak: Yemin etmek, kutsal bir şey üzerine el koyarak ant içmek ![]() ![]() El çabukluğu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elde avuçta bir şey kalmamak: Parasını, malını, tüm varlığını harcayıp bitirmiş olmak ![]() ![]() Elde etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elde kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elden ayaktan düşmek (veya kesilmek): Yaşlılık, hastalık sebebiyle iş yapamaz, yürüyemez, kendi işini göremez duruma gelmek ![]() ![]() Elden çıkmak: Malı olmaktan çıkmak ![]() ![]() Elden düşme: Az kullanılmış ![]() ![]() Elden ele dolaşmak: Pek çok kişi tarafından kullanılmak, bir çok sahip eline geçmek ![]() ![]() Elden geçirmek: Eksiklikleri düzeltmek, onarmak; denetlemek için pek çok şeyi ele alıp yoklamak, gözden geçirmek ![]() ![]() Elden gitmek: Bir şeyi yitirmek, ondan yoksun kalmak ![]() ![]() Ele almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ele avuca sığmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ele geçirmek: Sahip olmak, kaçan bir kimseyi yakalamak ![]() ![]() El elde baş başta: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elekten geçirmek: Titizlikle seçmek; iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı birbirinden ayırmak ![]() ![]() El ele vermek: Güçleri birleştirip işbirliği yapmak, yardımlaşmak ![]() ![]() El emeği: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ele vermek: Bulunduğu yeri haber vererek suçluyu yakalatmak ![]() ![]() Eli açık: Cömert, çok para harcayan, sakınmadan para verebilen ![]() ![]() Eli ağır: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eli altında olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eli ayağı buz kesilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eli ayağı tutmak: İş yapabilecek güçte olmak, bedenî gücü var olmak ![]() ![]() Eli bayraklı: Kavgacı, şirret, edepsiz ![]() ![]() Eli bol: Cömert, esirgemeyen, çok para ve eşyası olan ![]() ![]() Eli boş dönmek: Umduğunu alamadan geri dönmek ![]() ![]() Eli böğründe kalmak: Çaresiz kalmak, bir şey yapamaz duruma gelmek, başarısızlığa uğramak ![]() ![]() Eli cebine gitmemek (veya varmamak): Cimri olmak, para harcamaya kıyamamak ![]() ![]() Eli çabuk: Süratli iş gören ![]() ![]() Eli darda: Geçimi için para sıkıntısı çeken ![]() ![]() Eli değmemek: Bir işi yapmaya zaman bulamamak ![]() ![]() Elifi görse mertek sanır: Cahil, okuması yazması yoktur ![]() ![]() Eli hafif: İncitmeden, can yakmadan iş gören ![]() ![]() Eli kalem tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Elinden iş çıkmamak: Çabuk iş yapamamak ![]() ![]() Elinden tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eline düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eline su dökemez: Sözü edilen kişi, değerce ondan çok geride ![]() ![]() Elini çabuk tutmak: Hızlı davranmak, acele etmek ![]() ![]() Elini kana bulamak: Birini öldürmek veya yaralamak ![]() ![]() Elini kolunu sallaya sallaya gelmek: Bir işten sonuç almaksızın dönmek, gelirken hiçbir armağan getirmemek ![]() Elini kolunu sallaya sallaya gezmek: Pervasızca, çekinmeden, kimseden korkmadan dolaşmak ![]() ![]() Elinin hamuruyla erkek işine karışmak: Anlamadığı, bilmediği, beceremediği işleri yapmaya kalkışmak (kadınlar için) ![]() Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak: Çok nazlı olmak, evde hiçbir iş yapmamak, zor işlerden kaçınmak ![]() Eli sıkı: Kolay para harcamayan, cimri, çok tutumlu ![]() ![]() Eli uzun: Hırsız, fırsat buldukça bir şeyler aşırmaktan geri kalmayan ![]() Eli varmamak: Bir işi yapmaya gönlü razı olmamak ![]() ![]() Eli yatmak: Bir işe eli alışkın olmak, bir işi yapabilecek el becerisi bulunmak ![]() Eliyle koymuş gibi bulmak: Aradığı şeyi söylenen yerde çok kolay bulmak ![]() ![]() El kadar: Küçük, küçücük ![]() ![]()
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz
![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
E Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#17 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() E Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıEl kaldırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() El kapısı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El koymak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elle tutulur gözle görülür: Çok açık, gizli bir tarafı yok ![]() El oğlu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() El sürmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El uzatmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El üstünde tutulmak: Çok değer verilip sevilmek, kendisine büyük ölçüde saygı gösterilmek ![]() ![]() El yordamıyla: Tahminlerine, sezgilerine dayanıp elle yoklayarak ![]() ![]() Emeği geçmek: Bir şeyin yapılmasında kendisinin de katkısı bulunmak ![]() ![]() Emek vermek: Bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak ![]() ![]() Emir kulu: Kendisine emredilen işi yapmak zorunda olan kimse ![]() ![]() Eninde sonunda: Nihayet, en sonunda ![]() ![]() Enine boyuna: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ensesi kalın: Parası çok, varlıklı, sözü geçer, ödeme gücü yüksek (kimse) ![]() ![]() Ensesinde boza pişirmek: Sıkıştırıp tedirgin etmek, eziyet etmek ![]() ![]() Ensesine yapışmak: Yakalamak ![]() ![]() Ense yapmak: Yemek, içmek ve keyfine bakmak, hiç iş yapmamak ![]() ![]() Er geç: Ne zaman olsa, mutlaka ![]() ![]() Esamisi okunmamak: Adı anılmamak, değer verilmemek ![]() ![]() Es geçmek: Dikkate almamak, sözleri arasında o konuya dokunmamak ![]() ![]() Esip savurmak: Bağırıp çağırmak, öfke ile atıp tutmak ![]() ![]() Eski çamlar bardak oldu: Devir değişti, eski durumların, tutumların bir önemi kalmadı ![]() Eski defterleri karıştırmak: Eski olayları, işleri bir çıkar umuduyla tekrar ele almak, yeniden gündeme getirmek ![]() ![]() Eski hamam eski tas: Hiçbir şey değişmemiş, eski durumda kalmış ![]() ![]() Eski kafalı: Yeniliğe açık olmayan, yaşayış ve düşünce itibariyle eskiye bağlı ![]() Eski kurt: Tecrübeli, görmüş ve geçirmiş, mesleğini iyi bilen, hileyi ve düzeni deneyimi sayesinde hemen anlayan ![]() ![]() Eski toprak: Yaşlılığına rağmen dinçliğini, dayanıklılığını hâlâ sürdüren, gücünü kaybetmemiş kimse ![]() ![]() Eşeğini sağlam kazığa bağlamak: İşini güvenli kılacak önlemler almak ![]() ![]() Eşek kadar: Büyük, iri; aşırı derecede gelişmiş ![]() ![]() Eşek sudan gelinceye kadar dövmek: Adamakıllı, çok ve iyi dövmek ![]() Eşek şakası: Ağır, hoşa gitmeyen, incitici, kaba şaka ![]() ![]() Eşiğine yüz sürmek: Bir isteğinin yerine getirilmesi için bir kimseye yalvarmak, önünde eğilmek ![]() ![]() Eşiğini aşındırmak: Bir işi yaptırmak, gördürmek için bir yere çok gidip gelmek ![]() ![]() Eşref saat: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eteği ayağına dolaşmak: Telâş, korku ve heyecandan yürüyüşünü ve yapacağı işi şaşırmak ![]() Eteğine yapışmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Etekleri tutuşmak: Çok telâşlanmak, heyecanlanmak ![]() Etekleri zil çalmak: Çok sevinmek, işler yolunda olmak ![]() ![]() Etek öpmek: Yaltaklanmak, dalkavukluk etmek; birine yaranmak için katına çıkıp o kimsenin eteğini öpme davranışı içinde olmak ![]() ![]() Eti ne butu ne?: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Eti senin kemiği benim: Çocuk velilerinin öğretmene ya da ustaya çocuğun eğitiminde kendine tam yetki verdiğini anlatmak için söylenir ![]() Et kafalı: Akılsız, anlayışı az, kavrayışı kıt olan ![]() Etliye sütlüye karışmamak: Kendini alâkadar etmeyen meselelerden, toplumu derinden etkileyen olaylardan uzak durmak, kaçınmak ve hiçbiriyle ilgilenmemek ![]() ![]() Etrafında dört dönmek: İstediğini elde etmek amacıyla bir kimsenin, bir şeyin yanından ayrılmamak, ona aşırı ilgi göstermek ![]() ![]() Et tırnak olmak: Sıkı bir ilişkiye girmek, birbirinden kopmamak ![]() Ettiğini bulmak: Yaptığı bir kötülüğün cezasını görmek ![]() Ev açmak: Ayrı bir eve çıkmak, yerleşmek ![]() ![]() Evde kalmak: Yaşı ilerleyen kızın evlenememesi ![]() ![]() Evdeki hesap çarşıya uymamak: Önceden tasarlanan, düşünülen bir iş umulduğu gibi gitmemek, başka bir yönde gelişmek ![]() ![]() Evlât acısı gibi içine çökmek: Kaybettiği bir şey için çok üzülmek ![]() ![]() Eyere de gelir semere de: Her işe uyar, her işe yarar, ince işler için de kaba işler için de kullanılabilir ![]() Eyüp sabrı: Peygamberlerden Hz ![]() ![]() Eyvallah demek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Eyvallah etmemek: Minnet altına girip boyun eğmemek ![]() ![]() Ezbere iş görmek: İncelemeden, özenmeden, gerekli olan bilgiyi almadan, gelişi güzel iş yapmak ![]() Ezilip büzülmek: Güç bir duruma düştüğünü, utandığını, sıkıldığını davranışlarıyla belli etmek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
F Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#18 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() F Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıF HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Faka basmak: Tuzağa düşmek, aldatılmak ![]() Fareler cirit oynamak: Bir yer ıssız olmak, kimseler bulunmamak ![]() ![]() Farkına varmak: Gözüne çarpmak, orada bulunduğunu anlamak, fark etmek ![]() ![]() Felce uğramak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Feleğin çemberinden geçmek: Hayatta çok günler görmüş, acı tatlı olaylar yaşayıp tecrübe kazanmış, olgunlaşmış ![]() ![]() Fellik fellik aramak: Telâşla, hemen her köşeye bakarak heyecanla aramak ![]() ![]() Felsefe yapmak: Olayların sebep ve sonuçları üzerine kendince birtakım soyut düşünceler ileri sürmek ![]() Fena etmek: Kötü duruma düşürmek, işini bozmak, zor durumda bırakmak, dövmek ![]() ![]() Fener alayı: Bayram gecelerinde kalabalık halk topluluklarının, ellerinde fener veya meşalelerle şehri dolaşarak yaptıkları gösteri ![]() Feragat sahibi: Gönlü tok, özveri gösterebilen, fedakârlık yapabilen ![]() Fermanlı deli: Deli olduğu herkesçe bilinen, zır deli ![]() ![]() Ferman dinlememek: Kural, yasa, söz dinlememek; hiçbir yerden buyruk almamak ![]() ![]() Fesat kumkuması: Tamamiyle kötülük düşünen, insanları birbirine düşürecek işler yapan, ortalığı karıştıran ![]() Fırıldak çevirmek: Düzen kurmak, hileli iş görmek ![]() Fırsat düşkünü: Çıkar sağlamak, kötülük yapmak için fırsat kollayan kimse ![]() ![]() Fikir almak: Birinin düşüncesinden yararlanmak ![]() ![]() Fikir vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fikir yürütmek: Bir konu üzerinde kendi düşüncesini söylemek, tahminlerde bulunmak ![]() ![]() Fincancı katırlarını ürkütmek: Zararı dokunacak bir kimsenin hoşuna gitmeyen bir davranışta bulunmak ![]() Fink atmak: Hiçbir şeye aldırmadan gönlünce gezip eğlenmek, şurada burada oynayıp zıplamak ![]() Fiskos etmek: Birilerinin bulunduğu bir yerde birkaç kişi gizlice ve alçak sesle konuşmak ![]() Fitil olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Fitne sokmak: İnsanları birbirine düşürecek, aralarını bozacak davranışta bulunmak, sözler sarf etmek ![]() Fiyat biçmek: Bir şeyin değerini belirlemek, para karşılığını tespit etmek ![]() ![]() Fiyatı dondurmak: Fiyatın yükselmesini önlemek, fiyatların olduğu gibi kalmasını sağlamak ![]() ![]() Fiyat kırmak: Fiyatı birilerinin verdiğinden az vermek, fiyatı düşürmek ![]() ![]() Fol yok yumurta yok: Ortada (bir konu ile ilgili) hiçbir belirti olmadığı hâlde varmış gibi bir kuşkuya düşmek ![]() ![]() Fora etmek: Açmak, çözmek ![]() ![]() Formül bulmak: Bir çözüm, işi çözümleyecek çıkar yol bulmak ![]() Forsu kalmamak: Sözü geçmez olmak; bir konuda saygınlığı, gücü kalmamak ![]() ![]() Foyası meydana çıkmak: Yalanı, dolanı, hilesi, kötü niteliği, kusuru ortaya çıkmak ![]() ![]() Fukara babası: Yoksulları koruyup gözeten, onlara yardım elini uzatan, elden geldiğince yardım etmeyi seven kimse ![]() Funda demir etmek: Demir atma komutu vermek ![]() ![]() Fütur getirmemek: Bezginlik getirmemek, umutsuzluğa düşmemek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
G Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#19 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() G Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıG HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Gaflet basmak: Uykusu gelmek ![]() ![]() Gam yememek: Kaygılanmamak, tasa etmemek, üzülmemek ![]() ![]() Gani gönüllü: Cömert, eli bol, vermekten kaçınmayan ![]() ![]() Gâvur etmek: Boşuna harcamak, işe yaramaz duruma getirmek, yerinde harcamamak ![]() ![]() Gâvur inadı: Yok edilemeyen, önüne geçilemeyen, yumuşatılamayan inat ![]() ![]() Gazel okumak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Gece kuşu: Geceleri gezip dolaşan, bunu huy edinen kimse ![]() ![]() Geceyi gündüze katmak: Ara vermeden, devamlı çalışmak; büyük çaba göstermek ![]() ![]() Geçer akçe: Herkesçe aranılan, beğenilen, değerli (şey) ![]() ![]() Geçimini sağlamak: Yaşamak için gerekli olanı elde etmek ![]() ![]() Geçmişini karıştırmak: Birinin ölmüşlerini yermek veya onlara sövmek ![]() Geçti Bor`un pazarı (sür eşeğini Niğde`ye): “İş işten geçti artık, fırsatı kaçırdın” anlamında kullanılır ![]() Gel gelelim: “Fakat, ama, ancak” ve “Ne çare ki ![]() ![]() ![]() ![]() Gelip çatmak: Vakti gelmek, kaçınılmaz olmak, çok yakında olmak ![]() Gel keyfim gel: Bir durumdan duyulan memnunluk, işlerin yolunda gitmesi anlatılır ![]() Gel zaman git zaman: Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra ![]() ![]() Gemi azıya almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Geniş gönüllü: Heyecan ve telâş göstermeyen, merak etmeyen, olayları hoş karşılayan ![]() ![]() Geri basmak: Geri geri gitmek ![]() ![]() Geri çekilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geri çevirmek: 1 ![]() ![]() ![]() Geri durmamak: Bir işe girmekten kaçınmamak, o işe girişmek ![]() ![]() Geri hizmet: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geri kafalı: Yenilikleri kabul etmeyen, bağnaz, kafası hurafelerle dolu ![]() Gıcık tutmak: Bir süre boğaz gıcıklanmasına yakalanmak, konuşamamak ![]() ![]() Gıcık vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gık dememek: Hiç sesini çıkarmamak, yakınmamak, karşı çıkmamak ![]() ![]() Gına gelmek: Usanmak, bıkmak ![]() ![]() Gırla gitmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Gırtlağına kadar borca girmek: Pek çok, ödenmesi zor olacak şekilde borçlanmak ![]() ![]() Gırtlak gırtlağa gelmek: Kıyasıya dövüşmek ya da dövecek hâle gelmek ![]() ![]() Gidiş o gidiş: “Gitti ve kendisinden bir daha haber alınamadı” anlamında kullanılır ![]() Göbeği çatlamak: Birçok güçlükleri yenmek için çok uğraşmak, pek çok çaba sarf etmek ![]() ![]() Göbek adı: Yeni doğan çocuğun göbeği kesilirken konulan ad ![]() Göğsü kabarmak: İftihar etmek, övünç duymak ![]() ![]() Göğüs geçirmek: Üzüntülü bir şekilde soluk almak, içini çekmek ![]() ![]() Göğüs germek: Bir zorluğa dayanmak, karşı koymak ![]() ![]() Göklere çıkarmak: Aşırı ölçüde övmek ![]() ![]() Gökten zembille mi indi?: “Ona niçin ayrıcalık gösteriliyor?”, “Onun ne özelliği var ki ona özel imkânlar tanınıyor?” anlamında kullanılır ![]() Gölge düşürmek: Bir şeyin önemini ve değerini azaltacak, ününü düşürecek işler yapmak ![]() Gölge etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gölgesinden korkmak: Çok korkak olmak, en basit işlere bile girmekten korkar olmak ![]() ![]() Gönlü bol: Yeterli imkânlardan mahrum olmasına rağmen eli açık davranan, cömert ![]() Gönlü kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gönlü kara: Başkaları hakkında kötü düşünen, onların iyiliğini istemeyen ![]() Gönülden geçirmek: Bir şeyi yapmayı düşünmek, olmasını istemek, o şeyi düşünür olmak ![]() ![]() Gönlünden kopmak: Birine iyilik yapma ya da bir şeyi verme isteği, içinde aniden doğuvermek ![]() ![]() Gönlüne göre: İsteğine uygun olarak, dilediğine göre ![]() ![]() Gönlü tok: Fazla para ve mal istemeyen, zorunlu ihtiyacı kadarı ile yetinen, imkânları az da olsa bunu hissettirmeyen, bu durumda dahi cömert olan ![]() ![]() Gönül almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gönülden çıkarmak: Anmaz ve sevmez olmak ![]() ![]() Gönül eri: Açık yürekli, güvenilir, hoşgörüsü geniş, ehli dil (kimse) ![]() ![]() Gönül kırmak (yıkmak): Birini çok üzecek, gücendirecek davranışta bulunmak ![]() ![]() Gönüllü gönülsüz: Pek de istekli olmayarak ![]() Gönül okşamak: Birini hoş bir davranış ve sözle sevindirmek ![]() ![]() Gönül yapmak: Hoşa giden davranışlarla veya sözle birinin kırgınlığını gidermek ![]() Görüş açısı: Bir soruna yaklaşma, onu ele alma biçimi ![]() ![]() Gövde gösterisi: Belli bir amaç için güçlerini birleştiren kalabalıkların yaptıkları gösteri ![]() ![]() Göz açamamak: İşlerinin yoğun oluşu sebebiyle başka bir şeyle ilgilenme imkânı bulamamak ![]() ![]() Göz açıp kapayıncaya kadar: Çok çabuk, kısa bir zamanda ![]() ![]() Göz açtırmamak: Baskı altında bulundurarak başka bir şeyle uğraşmasına fırsat vermemek ![]() ![]() Göz alıcı: Alımlı; şekli, rengi ve güzelliği ile dikkat çekici ![]() ![]() Göz atmak: Kısaca, dikkatli değil de şöyle bir bakıvermek; üzerinde fazla durmadan elden geçirmek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cevap : Açıklamalı Deyimler Sözlüğü |
![]() |
![]() |
#20 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() Cevap : Açıklamalı Deyimler SözlüğüGöz boyamak: Gösterişle aldatmak, bir şeyi iyi gibi göstermek, kandırmak, yanıltmak ![]() Göz bebeği: Pek değerli, sevgili, çok önem verilen (kimse) ![]() ![]() Gözdağı vermek: Korkutmak, tehdit etmek, istediğini yaptırmak için yıldırmak ![]() Gözden çıkarmak: Bir malın elinden çıkmasına katlanmak, bir şeyden vazgeçmek ve yokluğuna razı olmak ![]() ![]() Gözden düşmek: Kendisine daha önce duyulan sevgi ve ilgiyi kaybetmek ![]() ![]() Gözden geçirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözden kaybolmak: Ortadan çekilmek, görünmez olmak ![]() ![]() Gözden ırak olan gönülden de ırak olur: “Ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır” anlamında kullanılır ![]() Gözden kaçmak: Farkına varılmamak, ortadan çekilmek, görülmemek ![]() ![]() Gözde tütmek: Çok özlemek, hasret çekmek ![]() Göz dikmek: Bir şeyi ele geçirmek isteğinde olmak ![]() ![]() Göz doldurmak: Hâli, tavrı ve görünüşü ile beklenenden çok etkilemek ![]() ![]() Göze almak: Bir iş nedeniyle karşılaşabileceği her türlü zararı ve tehlikeyi önceden kabullenmek ![]() Göze batmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göze çarpmak: Görünüşü ile dikkati üzerine çekmek ![]() ![]() Göze girmek: Yetenekleri ve davranışları ile çevresinde, bulunduğu yerde sevgi ve güven kazanmak ![]() ![]() Göze göz, dişe diş: Misilleme; aynı biçimde kötülük yapıp öç alma, kötülüğü yapandan acısını çıkarma ![]() ![]() Göz gezdirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göz göre göre: Apaçık şekilde, herkesin gözü önünde ![]() ![]() Göz gözü görmemek: Dumandan, karanlıktan ya da yoğun tozdan hiçbir şey görülmez olmak ![]() ![]() Göz hakkı: Görülüp de imrenilen yiyeceklerden görenlere çıkarılan pay, imrenmelerini yok edecek küçük parça ![]() ![]() Göz hapsine almak: Gözetlemek, bir şeyin üzerinden bakışlarını ayırmamak, birinin hiçbir davranışını gözden kaçırmamak ![]() ![]() Göz kamaştırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göz kararı: Gözle oranlanarak belirtilen miktar, gözle yapılan ölçme ya da oranlama ![]() ![]() Göz kesilmek: Bütün dikkatiyle bakmak ![]() ![]() Göz kırpmadan: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göz kırpmak: Karşısındakine göz kapağını açıp kapatarak işaret vermek, bu şekilde meramını anlatmaya çalışmak; bir şeyi onayladığını ya da doğru olmadığını gözünü açıp kapayarak belirtmek ![]() ![]() Göz kırpmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göz kulak olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözleri bulutlanmak: Gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek ![]() Gözleri dolmak: Ağlayacak gibi olmak, göz pınarlarına yaş yürümek ![]() ![]() Gözleri fal taşı gibi açılmak: Hayret, şaşkınlık ve öfke gibi sebeplerle gözleri iri iri açılmış olmak ![]() Gözleri fıldır fıldır etmek: Gözleri zekice, çabuk çabuk dönerek her tarafa bakmak ![]() Gözleri kan çanağına dönmek: Uykusuzluk, ağlama, kızgınlık ya da bir şeyin kaçması sebebiyle gözlerin çok kızarmış olması ![]() Gözleri kapanmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözlerine inanmamak: Hiç beklemediği bir anda bir şeyi görüp çok şaşırmak, bu sebeple gördüğünün gerçek olduğuna inanmamak ![]() Gözlerini (gözünü) kan bürümek: Çok öfkeli, kinli olmak; her kötülüğü yapacak hâle gelmek ![]() ![]() Gözlerinin içi gülmek: Çok sevindiğini gözlerinden ve yüzünden belli etmek ![]() ![]() Gözleri yaşarmak: Üzücü ve duygulandırıcı bir durum karşısında gözlerinden yaş gelmek ![]() ![]() Gözleri yollarda kalmak: Özlemle beklemek ![]() Göz nuru dökmek: Göz emeği harcamak; gözün dikkatini, elin emeğini gerektiren ince bir iş yapmak ve işte uzun süre çalışmak ![]() ![]() Göz önünde tutmak (bulundurmak): Dikkate almak ![]() ![]() ![]() Göz ucuyla bakmak: Belli etmemeye çalışarak, başını çevirmeden göz kenarı ile yandan bakmak ![]() ![]() Gözü aç: Aç gözlü, doymak bilmeyen, gerektiğinden fazlasını isteyen ![]() ![]() Gözü açık: Uyanık, kurnaz, çıkarlarını iyi kollayan, becerikli, zeki ![]() ![]() Gözü açık gitmek: Çok istediği şeylere kavuşamadan ölmek ![]() ![]() Gözü açılmak: Yararlıyı yararsızı, iyiyi kötüyü ayırt edebilir duruma gelmek ![]() ![]() Gözü arkada kalmak: Kendisi ayrıldıktan sonra, bıraktığı şey veya kimse ile ilgili tedirginliği sürmek, merak etmek ![]() ![]() Gözü bağlı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözü dalmak: Gözlerini bir noktaya dikerek dalgın dalgın bakmak ![]() ![]() Gözü doymak: Çok istenen bir şeye kavuşup, artık istemez duruma gelmek ![]() ![]() Gözü gibi sakınmak (esirgemek): Bir şeye aşırı derecede ilgi duymak, onu koruyup gözetmek, dikkatle muhafaza etmek ![]() ![]() Gözü hiçbir şey görmemek: Heyecana, öfkeye ya da önem verdiği bir işe kapılıp başka hiçbir şeyle uğraşamaz duruma gelmek ![]() ![]() Gözü ısırmak: Bir kimseyi sanki tanır gibi olmak ![]() Gözü ilişmek: İstemeden, birdenbire, rastgele görmek ![]() Gözü kesmek: Bir işi yapabilme konusunda başkalarına ve kendisine güvenmek ![]() Gözü kara (veya pek): Cesur, atak, korkusuz, tehlikeli işlere tereddüt etmeden girebilen ![]() ![]() Gözü korkmak: Daha önce başından geçen kötü bir denemeden sonra, birinden veya bir şeyden zarar gelebileceği endişesine kapılmak ve o işi yapmaktan çekinmek ![]() Gözünde büyümek: Olduğundan fazla büyük ya da güç görünmek ![]() ![]() Gözünde büyütmek: Bir şeyi, olayı, kimseyi veya işi abartmak ![]() Gözlerinden uyku akmak: Çok uykusu geldiği için göz kapakları kapanır gibi olmak ![]() ![]() Gözüne bakmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözüne dizine dursun: Nankörlük eden kimseye karşı söylenen ilenme sözü ![]() ![]() ![]() Gözüne girmek: Birinin sevgi ve ilgisini kazanmak ![]() Gözüne sokmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözüne uyku girmemek: Uykusuz kalmak, hiç uyumamak ![]() ![]() Gözünü açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözünü ayırmamak: Bir şeye devamlı bakmaktan kendini alamamak ![]() ![]() Gözünü çıkarmak: Zarara uğratmak, bir işi kötü biçimde yapmak, iyi yerine kötüyü seçmek ![]() ![]() Gözünü daldan budaktan esirgememek (veya sakınmamak): Tehlikeli işlere girişmekten çekinmemek ![]() Gözünü dört açmak: Bir hileye düşmemek, aldanmamak için çok dikkatli olmak ![]() ![]() Gözünü kan bürümek: Birisini öldürecek kadar öfkelenmek ![]() ![]() Gözünü kapamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözünü korkutmak: Yıldırmak, karşı duramaz hâle getirmek ![]() ![]() Gözünün önünden gitmemek: Unutamamak, her an görür gibi olmak ![]() ![]() Gözünün yaşına bakmamak: Hiç acımamak, merhamet etmemek ![]() ![]() Gözü pek (kara): Korkusuz, atılgan, cesur, tehlikelere aldırmayan ![]() ![]() Gözü sulu: En küçük sevinç ya da üzüntü karşısında hemen ağlayıveren, gözyaşlarını tutamayan ![]() ![]() Gözü tok: Elinde imkânlar olsun olmasın, mal-mülk veya paraya düşkün olmayan, cömert ![]() ![]() Gözü tutmak: Güvenmek, beğenmek ![]() ![]() Gözü üzerinde olmak: Bir şeye, bir kimseye sık sık bakarak ne durumda olduğunu kontrol etmek, dolayısıyla kötü bir sonuca meydan vermemeye çalışmak ![]() ![]() Gözü yılmak: Daha önce denediği için o durumla karşılaşmaktan korkmak, o işe girişmekten çekinmek ![]() ![]() Gözü yükseklerde olmak: Hâlen bulunduğu durumdan daha yüksek bir duruma ya da mevkiye çıkmak istemek, böyle bir amacı gütmek ![]() ![]() Göz yummak: Kabahatlerini, kusurlarını hoş karşılamak, görmezlikten gelmek, bağışlamak ![]() ![]() Göz yummamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gururunu okşamak: Bir kimseyi yüzüne karşı överek, becerilerini söyleyerek duygulandırmak ![]() Gücüne gitmek: Bir söz, bir davranış bir kimsenin onuruna dokunmak, o kimseye ağır gelmek ![]() ![]() Güllük gülistanlık: Sorunları bulunmayan; neşe, bolluk ve huzur içinde olan yer ![]() Gülmekten kırılmak: Aşırı ölçüde gülmek, çok gülmekten halsiz düşmek ![]() ![]() Gülüp geçmek: Bir durumu umursamamak, aldırış etmemek, gülünç bulup üzerinde durmamak ![]() ![]() Günaha girmek: Dini bakımdan suç sayılacak bir iş yapmak ya da söz söylemek ![]() ![]() Günaha sokmak: Günah işlemesine yol açmak, dinin buyrukları dışına çıkmasına zemin hazırlamak ![]() ![]() Günahını vermez: “Çok cimri, eli sıkı, hasis” kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Günah işlemek: Dince suç sayılan bir iş yapmak ![]() ![]() Gün almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gün batmak: Güneş batmak ![]() ![]() Güneş almak: Bir yere güneş ışığı ulaşmak ![]() ![]() Gün görmek: Bolluk, mutluluk, esenlik içinde huzurlu günler geçirmek ![]() ![]() Gün görmüş: Başından nice işler geçmiş, tecrübeli, görüp geçirmiş, çok yaşamış ![]() ![]() Gün ışığına çıkmak: Aydınlanmak, açıklığa kavuşmak, anlaşılır olmak ![]() ![]() Günleri sayılı olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günü birliğine: Sabah gidip akşam dönmek üzere ![]() ![]() Günün adamı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Gününü doldurmak: Bir işin gerçekleşmesi için geçmesi gereken zamanı tamamlamak ![]() ![]() Gününü gün etmek: Eline geçen imkânları değerlendirmek, hiçbir şeyi dert edinmeyip hoşça vakit geçirmek ![]() ![]() Gürültüye (patırtıya) pabuç bırakmamak: Korkutmalara, tehditlere aldırış etmeyip dilediği gibi davranmak ![]() Güven beslemek: Bir kimseye, bir şeye güven duymak, inanmak, itimat etmek ![]() ![]() Güvendiği dağlara kar yağmak: Güvendiği kimselerden yardım alamamak, güvendiği bir şeyin işe yaramadığı anlaşılmak ![]() ![]() Güven kazanmak: Söz, davranış ve yaptığı işlerle çevresindekileri kendisine inandırmak ![]() ![]() Güven vermek: Kendisinin güvenilir bir kişi olduğu, kendisine itimat edilebileceği duygusunu uyandırmak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
H Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#21 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() H Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıH HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Ha Hoca Ali, ha Ali Hoca: Farklı gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte hiçbir değişikliği yoktur, “ikisi de birdir” anlamında kullanılır ![]() Ha babam (ha): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Habbeyi kubbe yapmak: Önemsiz, küçük bir şeyi büyütüp mesele çıkarmak ![]() Haber uçurmak: Çabucak, gizlice haber göndermek ![]() Ha bire: Durmadan, arka arkaya, sürekli olarak, ara vermeden ![]() ![]() Hacet kalmamak: Gereği olmamak, lüzumu kalmamak ![]() ![]() Hacı ağa: Özellikle büyük kentlerde gereksiz yere çok para harcayan, taşralı bilgisiz zengin ![]() Haddine mi düşmüş!: “Onun bunu yapmaya yetkisi yoktur; böyle bir işe nasıl, hangi yetenekle girişir? Bu işi yapması imkânsızdır” anlamında kullanılır ![]() ![]() Haddini bildirmek: Yetkisi dışındaki işlere karıştığı için sert bir karşılık vererek onu cezalandırmak, yola getirmek, uslandırmak, yetki sınırını bildirmek ![]() ![]() Haddini bilmek: Kendi değer ve yeteneğini bilmek, üstün görmemek, kendi yapabileceği şeylerin ötesine geçmemek ![]() ![]() Haddi zatında: Aslında ![]() Hafife almak: Küçümsemek, önem vermemek,”Beni hafife alıyorlar ama yanılıyorlar ![]() Hak getire: “Yoktur, bulunmaz, Allah vermemiştir” anlamında kullanılır ![]() ![]() Hak kazanmak: Davasında haklı olduğu meydan çıkmak, emeğinin karşılığını alabilecek duruma gelmek ![]() ![]() Hakkı geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hakkından gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hakkını helâl etmek: Geçen hakkını, emeğini bağışlamak ![]() ![]() Hakkını vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hakkını yemek: Birinin hakkı olan şeyi vermemek, onu kendisine maletmek ![]() ![]() Hakk-ı sükût (sus payı): Bir konu üzerinde konuşmaması, bildiği şeyi söylememesi karşılığında bir kimseye sağlanan yarar ![]() Hak yolu: Cenab-ı Allah`ın insanlara kitapları ve peygamberleri ile bildirdiği, dünya hayatında tutmaları gereken yol, yaşama düzeni, doğru ve haklı yol ![]() Hâlden anlamak: Bir kimsenin içinde bulunduğu zor durumu kavrayarak, anlayıp sezerek hoşgörülü olmak, anlayış göstermek ![]() ![]() Hâle yola koymak: Düzenlemek, tertiplemek, iyi işler bir duruma getirmek ![]() ![]() Hâli vakti yerinde: Zengin, oldukça varlıklı, para durumu iyi ![]() ![]() Halis muhlis: Saf, katışıksız, temiz, eksiksiz, içinde yabancı madde bulunmayan ![]() ![]() Halka verir talkını kendi yutar salkımı: Kendi verdiği öğütlere kendisi uymaz ![]() Hallaç pamuğu gibi atmak: Bir arada, toplu bulunan şeyleri ya da kimseleri dağıtmak, parçalamak; bu yolla sağa sola, her birini bir yana atmak ![]() ![]() Halt etmek: Yakışıksız davranmak, uygunsuz bir söz söylemek veya kötü bir şey yapmak ![]() ![]() Ham ervah: Çiğ adam; yersiz ve yakışıksız sözleri, davranışları olan kaba kimse ![]() Hangi dağda kurt öldü?: Kendisinden hiç umulmayan, beklenilmeyen bir kimsenin olumlu davranışı görüldüğünde; “Nasıl oldu da böyle güzel bir iş, bir iyilik yaptı?” anlamında söylenir ![]() Hangi rüzgâr attı?: “Nasıl oldu da gelebildin? Hiç görünmüyordun, sen de gelir miydin?” anlamında, uzun süre bir yerde görünmeyen kimse için kullanılır ![]() Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hanım evlâdı: Nazlı büyütülmüş, zora gelmeyen, çıtkırıldım kimse ![]() ![]() Hapı yutmak: Kötü bir duruma düşmek, zarar ve ziyana uğramak ![]() Haram olmak: Bir şeyden gerektiği gibi yararlanamaz olmak ![]() ![]() Haram para: Dinî bakımdan yasaklanmış yollardan elde edilen para ![]() ![]() Haram yemek: Dinî inançlara aykırı olarak kazanç sağlamak, haksız olarak bir şeye el atmak ![]() ![]() Harfi harfine: Tastamam, uygun, tıpatıp, gerçekte olduğu gibi ![]() Har vurup harman savurmak: Hesapsızca, düşüncesizce harcamak; malını, parasını ölçüsüzce, bol bol harcayıp tüketmek ![]() Hasret çekmek: Özlem duymak, epeydir ayrı kaldığı yere ya da kimseye kavuşma isteği içinde olmak ![]() ![]() Hasret gitmek: Özlediği, sevdiği bir yere ya da kimseye kavuşamadan ölmek ![]() Hasret kalmak: Özlemini duyduğu şeye uzun zaman kavuşamamak ![]() Hastası olmak: Bir şeye çok düşkün olmak ![]() ![]() Haşir neşir olmak: Aralarında bulunduğu kimselerle kaynaşmak, bir arada bulunup uğraşmak; kimi işlerle ilgilenip durmak ![]() ![]() Hatır belâsı: Sayılan ve sevilen kimse için katlanılan sıkıntı ![]() ![]() Hatır gönül tanımamak (bilmemek): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hatırı kalmak: Gücenmek, kırılmak ![]() ![]() Hatırından çıkmamak: Sevdiği, saygı duyduğu birinin istediği bir şeyi yapmayı reddedememek, gönlünü kırmaktan çekinmek ![]() Hatırı sayılır: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hava almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hava basmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Havada kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Havadan sudan konuşmak: Öylesine, gelişigüzel, rastgele konuşmak ![]() Hava hoş: Şu ya da bu şekilde olması arasında bir fark olmamak ![]() Havanda su dövmek: Bir işle boşuna uğraşmak ![]() ![]() Hava parası: Bir yeri tutmak, kiralamak ya da bir şeyi elde etmek için değeri dışında açıktan verilen para ![]() ![]() Havsalası almamak: Aklı kabul etmemek ![]() ![]() Hayal kırıklığı: Gerçekleşmesi istenilen veya umulan bir şeyin gerçekleşmemesinden duyulan üzüntü, düş kırıklığı ![]() Hayal meyal: Belli belirsiz, açık seçik belli olmayan, bulanık (bir şekilde hatırlanan) ![]() ![]() Hayatını kazanmak: Çalışıp elde ettiği para ile geçimini sağlamak ![]() ![]() Hayatını yaşamak: Canının istediği gibi hayatını sürdürmek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
H Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#22 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() H Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıHayat memat meselesi: Sonucu çok tehlikeli olan, ölüm kokan bir durum ![]() ![]() Hayat pahalılığı: Yiyecek, içecek ve giyecek gibi geçim için gerekli olan maddelerin pahalı olması ![]() ![]() Hayırdır inşallah!: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hayır işlemek: Dine ve insanlığa uygun, iyi davranışlarda bulunmak ![]() ![]() Hayır kalmamak: İşe yarar, beğenilecek bir yanı ve tarafı kalmamak ![]() ![]() Hayır sahibi: İyiliksever, yardımsever kimse ![]() Hayra yormak: Bir rüya ya da olayı iyi ve yararlı bir durumun işareti görmek ![]() Hazıra konmak: Hiçbir emek sarf etmeden, çaba göstermeden başkasının emeği ile ortaya çıkmış olan şeyden yararlanmak ![]() ![]() Hazır bulunmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazırdan yemek: Yenisini kazanmadan elindekini harcamak ![]() ![]() Helâl süt emmiş olmak: İyi huylu, doğru yoldan sapmayan, temiz bir kişi ![]() ![]() Helâl olsun (Helâl ü hoş olsun): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hele şükür!: Allah`a hamdolsun, beklediğimiz sonuç gerçekleşti ![]() Hem kel hem fodul: “Bu kadar kusuruna, bu yeteneksizliğine rağmen bir de övünüyor, üstünlük taslıyor” anlamında kullanılır ![]() Hem nalına hem mıhına (vurmak): Birbirine zıt olan iki yanı da desteklemek ![]() ![]() Hem suçlu hem güçlü: Gerçekte kendisi suçlu olduğu hâlde suç işlememiş gibi davranan ve karşısındakini suçlamaya çalışan kimse ![]() Hem ziyaret hem ticaret: Bir yeri veya kimseyi ziyarete giden kimsenin, bu görüşmeden yararlanarak başka bir işi de yapması durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Her kafadan bir ses (çıkmak): Bir konu üzerinde herkesin istediği gibi, rastgele konuşması ve bu konuşmalardan bir sonuç alınamaması ![]() ![]() Her telden çalmak: Pek çok konuda bilgi sahibi olmak, içinde bulunduğu ortamın şartlarına göre her çeşit iş yapabilir olmak ![]() Hesaba çekmek: Bir kişiyi, bir makamı yaptığı işler üzerine açıklama ve savunma yapmaya çağırmak ![]() ![]() Hesaba dökmek: Bir konu ile ilgili işlemlerin hesabını kâğıt üzerinde yapmak ![]() Hesaba katmak (almak): Bir işi yaparken ya da yürüTürken bir başka şeyi de göz önünde bulundurmak ![]() ![]() Hesaba (kitaba) gelmez: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hesabı kesmek: Alış verişi ya da ilgiyi kesmek ![]() ![]() Hesabını bilmek: Boş yere para harcamamak, tutumlu davranmak ![]() ![]() Hesabını görmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hesap açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hesap etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hesap görmek: Taraflarca alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek ![]() Hesap kitap: Düşünüp taşındıktan sonra, hesap sonunda ![]() ![]() Hesapsız kitapsız: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hesap sormak: Bir kimseyi kanunsuz, kural dışı, ahlâka aykırı, usulsüz davranış ve sözlerinden ötürü sorgulamak, o kişiden savunma istemek ![]() ![]() Hesaptan düşmek: Borçtan, alacaktan, hesaptan çıkarıp yok saymak ![]() ![]() Hesap tutmak: Alış verişle ilgili alacağı ve vereceği bir kâğıda ya da deftere yazmak ![]() Hesap vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hevesi kursağında kalmak: Çok istediği, imrendiği, kavuşmak dilediği şeyi elde edememek ![]() ![]() Hevesini almak: İmrendiği, çok istediği şeye kavuşup ona doymak ![]() Heyheyleri tutmak (üstünde): Çok kızıp sinirlenmek ![]() Hık mık etmek: Bir işi yapmamak için bahaneler ileri sürmeye çalışmak, bir soruyu cevaplandırırken net şeyler söylememek ![]() Hık demiş burnundan düşmüş: “Her durumuyla ona çok benziyor” anlamında kullanılır ![]() Hır çıkarmak: Kavga, gürültü, patırtı ve olaya sebep olmak ![]() Hızır gibi yetişmek: Dara düştüğü, çok sıkıştığı, çaresiz kaldığı bir zaman da, beklemediği bir kişi yardımına yetişmek ![]() Hiçe saymak: Hiç önem ve değer vermemek ![]() Hiç yoktan: Sebepsiz, ortada hiçbir neden yokken ![]() Hizaya gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hodri meydan: “Kendine güvenen ortaya çıksın” anlamında kullanılır ![]() Hop oturup hop kalkmak: Ya heyecanından ya da öfkesinden yerinde duramaz olmak ![]() Hora tepmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hor görmek (veya bakmak): Önem vermemek, değersiz saymak, adam yerine koymamak, küçümsemek ![]() ![]() Hor kullanmak: Özen göstermeden, kabaca, dikkat etmeyerek, hırpalayarak kullanmak ![]() ![]() Hoş beş etmek: Şundan bundan konuşarak sohbet etmek ![]() ![]() Hurdası çıkmak: İşe yaramayacak, kullanılamayacak hâle gelmek ![]() Huyuna suyuna gitmek: İsteklerine, alışkanlıklarına, yapısına göre onu kızdırıp ürkütmeyecek davranışlarda bulunmak ![]() Huyunu suyunu almak: Onun özelliklerini, davranışlarını ve karakterini yapısına geçirmek ![]() Huzur vermek: Gönül rahatlığı, iç dirliği vermek; dinlendirmek ![]() Huzurunu kaçırmak: Huzurunu bozmak, tedirgin ve rahatsız etmek ![]() Hüküm giymek: Mahkemece ya da birileri tarafından kendisine ceza verilmek ![]() Hüküm sürmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hükümet kapısı: Devlet dairesi ![]() ![]() Hür düşünüş: İstediğini, düşündüğünü baskı altında kalmadan söyleme ![]() Hüsn-ü kuruntu: İhtimalî bulunmadığı hâlde güzel bir şeyin olacağını sanma, hayal etme, buna kendini inandırma ![]() Hüd dağı gibi şişmek: Bir hastalık sebebi ile bir tarafı, özellikle de karın tarafı şişmek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
I Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#23 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() I Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıI HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Icığını cıcığını çıkarmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak ![]() ![]() Isıtıp ısıtıp önüne koymak: Daha önce meydana gelmiş bir olayı ya da bir işi bir düşünceyi yeniden, sık sık tekrarlamak ![]() Iska geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Iskartaya çıkarmak: İşi yaramaz, değersiz bularak bir yana atmak ![]() ![]() Işığı altında: Bir durum veya düşüncenin konuyu aydınlatmasından yararlanarak, onu göz önünde tutarak ![]() Işık tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
İ Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#24 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() İ Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamlarıİ HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER İbret almak: Kötü bir olaydan etkilenerek ders almak ![]() ![]() İcabına bakmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İç çekmek: Üzüntüyle göğüs geçirmek, derin derin soluk alıp hıçkırıkla ağlamak ![]() ![]() İç etmek: Eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeden kendisine mal etmek, ortadan kaldırıp kimseye göstermemek ![]() ![]() İç gıcıklamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() İçi açılmak: Sıkıntısı dağılıp gitmek, ferahlamak ![]() ![]() İçi cız etmek: Ansızın içi sızlamak, çok üzülmek ![]() ![]() İçi çekmek: Canı arzu etmek, istek duymak ![]() İçi çıfıt çarşısı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() İçi dışı bir: İkircikli olmayan, iki yüzlü davranmayan, düşündüğünü açıkça söyleyen, özü sözü bir olan ![]() ![]() İçi dışına çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() İçi erimek: Kaygı duymak, çok üzülmek ![]() İçi geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İçi gitmek: Çok fazla istek duymak ![]() ![]() İçi içine sığmamak: Çok heyecanlanmak, coşkunluk duymak ve sevincini belli etmekten kendini alamamak ![]() ![]() İçi kabarmak (kalkmak): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İçi kan ağlamak: İçten, büyük bir üzüntü duymak; dıştan belli etmeyerek çok acımak ![]() ![]() İçi kazınmak: Çok acıktığından ötürü midesinde eziklik duymak ![]() ![]() İçinden gülmek: Birisine sezdirmeden içten içe gülmek, eğlenmek ![]() İçinden okumak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İçinden pazarlıklı: Sinsi, yapacağı kötülükleri sezdirmeyen ![]() ![]() İçine atmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İçine dert olmak: Yapmak istediği bir şeyi yapamadığı için kaygılanıp üzüntü duymak ![]() ![]() İçine doğmak: Malûm olmak, bir işin olduğunu ya da olacağını sezinlemek, tahmin etmek ![]() ![]() İçine işlemek: Duygulanmak, etkilenmek, dokunmak ![]() ![]() İçine çekilmek (kapanmak): Duygularını kimseye açmamak, çevresindeki kişilerle ilişkisini kesmek, yalnızlığa gömülmek ![]() ![]() İçine kurt düşmek: Kuşkulanmak, kendisine zarar geleceğinden şüphe etmek ![]() ![]() İçine sindirmek: Benimsemek, iyice kabul etmek ![]() İçine sinmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İçine sokacağı gelmek: Birini aşırı ölçüde, çok sevmek ![]() İçine yedirememek: Benimsememek, kabul edememek ![]() İçini dökmek: Dertlerini, sıkıntılarını, üzüntülerini anlatmak ![]() ![]() İçini kemirmek: Bir üzüntü ve düşünce dolayısıyla rahatsızlık duymak ![]() ![]() İçini (bir) kurt yemek: Sürekli olarak bir kaygı içinde olmak ![]() İçi parçalanmak (paralanmak): Birine acıyarak çok üzülmek ![]() ![]() İçi rahat etmek: Endişelenecek bir durum bulunmadığını öğrenerek sıkıntıdan kurtulmak, rahatlamak ![]() ![]() İçi sızlamak: Bir şey veya kişinin içine düştüğü durum sebebiyle üzülmek ![]() İçi titremek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İçi yanmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İçler acısı: Oldukça üzücü, çok acıklı ![]() İçli dışlı olmak: Teklifsiz, çok samimi, sıkı fıkı, senli benli olmak ![]() ![]() İçtikleri su ayrı gitmemek: Sıkı fıkı dost, samimi arkadaş olmak; birbirlerinden saklayacakları bir şeyleri bulunmamak ![]() İdare etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İfade vermek: Sorguya cevap vermek ![]() İflâhını kesmek: Gücünü tamamiyle yok edip bir daha karşı koyamayacak, düzelemeyecek, iş yapamayacak duruma getirmek ![]() İfrit olmak: Çok öfkelenmek; aşırı ölçüde, kendini kaybedecek kadar sinirlenip kızmak ![]() ![]() İğne atsan yere düşmez: Çok kalabalık, yürünecek gibi değil ![]() İğne ile kuyu kazmak: Zor denecek bir işi yetersiz araç ve gereçlerle başarmaya çalışmak ![]() İğne ipliğe dönmek: Aşırı derecede zayıflamak, kilo vermek ![]() ![]() İğneli söz: Dokunaklı, kırıcı, üzücü söz ![]() ![]() İki ahbap çavuşlar: Hemen her yerde birlikte görülen, birbirlerinden ayrılmayan iki arkadaş, dost ![]() İki arada bir derede (kalmak): Sıkışık, zor şartlar altında (kalmak) ![]() İki ayağını bir pabuca sokmak: Bir kimseyi, bir işi yapması için zorlamak, sıkıntıya sokmak ![]() İki cami arasında kalmış beynamaza dönmek: İki yoldan hangisini tutacağını; şöyle mi, böyle mi yapacağını bilememek; şaşırıp bir şey yapamaz olmak ![]() İki cihanda yüzü ak olmak: Doğru ve faziletli yaşayıp dünya ve ahrette mükâfat görmek ![]() İki çift söz etmek: Bir araya gelip birkaç söz söylemek ![]() ![]() İki eli kanda olsa: Ne kadar önemli olursa olsun, elindeki iş hiç bırakılamayacak derecede olsa bile ![]() ![]() İki eli (birinin) yakasında olmak: Ahrette, hesap gününde ondan davacı olmak; hakkını istemek ![]() İki gözü iki çeşme: Sürekli, çok ağlayarak ![]() ![]() İkili oynamak: Birbirine karşı olanlardan hem birini, hem ötekini çıkarı için destelemek ![]() ![]() İki paralık etmek: Değerini, onurunu çok düşürmek ![]() İki rahmetten biri: Ağır hasta olan birisi için “ya şifa, ya ölüm” anlamında kullanılır ![]() İki sözü bir araya getirememek: Düşüncelerini, duygularını düzgün bir biçimde anlatamamak, güzel konuşma becerisinden yoksun olmak ![]() İki yakası bir araya gelmemek: Geçim sıkıntısı içinde olmak ve borçtan kurtulamamak, gelir ve giderini denkleştirememek ![]() ![]() İleri geri konuşmak: Yersiz, kırıcı, yaralayıcı biçimde konuşmak ![]() İleri gitmek: Söz ve davranışta ölçü dışına çıkmak; gereksiz, aşırı davranışta bulunmak ve haddi aşmak ![]() ![]() İlk göz ağrısı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() İmana gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İnce eleyip sık dokumak: Titizlik göstermek, bir şeyi en ince ayrıntılarına kadar araştırmak, gözden geçirmek ![]() ![]() İn cin top oynamak: Issız, sessiz olmak, bir yerde hiçbir canlı yaratık bulunmamak ![]() ![]() İncir çekirdeğini doldurmaz: Çok az veya pek önemsiz ![]() ![]() İnme inmek: Felç olmak, bedenin bir yeri hareketsiz ve duygusuz duruma gelmek ![]() ![]() İnsan eti yemek: Birini çekiştirmek ![]() İnsan evlâdı: İyi, anlayışlı, ahlâk sahibi insan ![]() İnsan hâli: Olabilir, doğaldır, hoş karşılamak gerekir ![]() İnsanlıktan çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan sarrafı (olmak): İnsanların karakterini çabucak anlayacak duruma gelmiş (olmak) ![]() ![]() İpe çekmek: Asarak öldürmek ![]() İpe un sermek: İstenilen işi yapmamak için birtakım bahaneler, sebepler ileri sürmek, güçlük çıkarmak, engeller göstermek ![]() İpi koparmak: Bağlı bulunduğu yer ya da kişi ile ilişkisini kesmek, aradaki anlaşmazlığı artırmak ![]() İpin ucunu kaçırmak: Bir yeri yönetmede veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü kaçırıp, artık duruma hâkim olamamak; çıkmaza girmek ![]() ![]() İpi sapı yok: Birbirini tutmaz, yersiz, anlamsız, işsiz, yersiz yurtsuz, saçma sapan ![]() ![]() İpiyle kuyuya inilmez: Kendisine güvenilmez, ona güvenilerek bir işe girilmez ![]() ![]() İple çekmek: Zamanın gelmesini sabırsızlıkla beklemek, çok istemek ![]() ![]() İpucu vermek: Aranılan şeyi bulmaya yarayan işareti, onu açıklamaya yarayan bilgiyi vermek ![]() ![]() İsabet etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İskele vermek: Vapura binmek, vapurdan inmek için iskeleyi uzatmak ![]() İsmi var, cismi yok: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() İster istemez: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İstifini bozmamak: Bir olay karşısında aldırış etmemek, durum ve davranışını hiç değiştirmemek ![]() ![]() İş ayağa düşmek: İş sorumsuz, yetkisiz ve beceriksizlerin elinde kalmak ![]() ![]() İş başa düşmek: Beklediği yardım gelmeyince, kendi işini kendisi yapmak zorunda kalmak ![]() ![]() ![]() İş çatallanmak (çatallaşmak): Bir işin sonuca oluşması konusunda türlü güçlüklerle karşılaşmak, ya da çeşitli seçeneklerle yüz yüze gelmek, sonuca nasıl ulaştırılacağı bilinemez olmak ![]() ![]() İş çığırından çıkmak: Bir iş asıl amaçtan çıkarak düzelmesi güç bir durum almak, bir bozukluk ve kargaşalık baş göstermek ![]() İş inada binmek: Bir işi yapmakta direnmek ![]() İşi düşmek: Birinin yardımına ihtiyaç duymak ![]() ![]() İşe koşmak: Birini bir iş yapmak üzere görevlendirmek, göndermek ![]() İşi ağırdan almak: Acele etmemek, bir işi yapmak için isteksiz görünmek ![]() ![]() İşi azıtmak: Yanlış ve aşırı yollara sapmak ![]() ![]() İşi Allah`a kalmak: Güç şartlar altında, beşerden hiçbir yardım umudu kalmamak ![]() ![]() İşi başından aşmak: Pek çok işi olmak, iş içinde kaybolmak ![]() İşi bitmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() İşi duman olmak: İşi ve durumu kötü olmak, berbat bir durumda bulunmak ![]() İşi iş olmak: İşi yolunda, iyi olmak; hâlinden memnun bulunmak ![]() ![]() İşinden olmak: Bir süredir yaptığı işi elinden gitmek, görevini yitirmek ![]() ![]() İşi sıkı tutmak: Gevşekliğe yol açmamak, işe gereken önemi vermek ve sağlıklı yürümesini sağlamak ![]() İşi tıkırında olmak: İşi çok uygun ve iyi olmak ![]() ![]() İşi yokuşa sürmek: Yapılabilir, görülebilir işi yapmamak için güçlük çıkarmak, bahaneler ileri sürmek ![]() İşkembeden atmak: Uydurarak söylemek, tutarı olmayan sözler sarf etmek ![]() ![]() İş sarpa sarmak: İş, içinden çıkılması zor bir durum almak; engellerle karşılaşmak ![]() ![]() İşten el çektirmek: Görevden uzaklaştırmak ![]() ![]() İş yok: O şeyde yarar yok, faydası olmaz ![]() ![]() İte kaka: Zorla, güçlükle ![]() ![]() İtibar kazanmak: Saygınlık görmek, kendisine değer verilmek ![]() İt sürüsü kadar: Gereğinden fazla, oldukça çok, kalabalık ![]() ![]() İyi etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İyi gözle bakmamak: Birisi hakkında iyi düşünmemek, kötü niyet beslemek ![]() ![]() İyi gün dostu: Dostlarının sıkıntılı günlerinde onlardan kaçan kimse ![]() ![]() İyi saatte olsunlar: Cinlerden söz edilirken kullanılır ![]() İzinden yürümek: Birine içten bağlanarak onun başladığı işi aynı anlayışla sürdürmek, fikirlerini ve hareketlerini aynen benimsemek ![]() İzi silinmek: Yok olmak, ortadan kaybolmak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
K Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#25 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() K Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıK HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Kabak (birinin) başına (başında) patlamak: Birçok kimsenin ilgili olduğu olaydan yalnızca bir kimse zararlı çıkmak; beklenmediği hâlde, bir işin zararlı sonucuna katlanmak ![]() Kabak tadı vermek: Bıktırmak, usanç vermek, tatsız olmaya başlamak ![]() ![]() Kabına sığmamak: Sevinç ve heyecanından taşkın hareketlerde bulunmak ![]() Kabir azabı çekmek: Çok sıkılmak, eziyet çekmek ![]() ![]() Kabuğuna çekilmek: Tek başına kalmak, dış dünya ile ilgisini kesmek, kimse ile görüşmemek ![]() ![]() Kaçın kur`ası: Aldatılması güç, kurnaz; gün görmüş, geçirmiş; tecrübeli ![]() ![]() Kafadan atmak: Bir konu üzerinde inceleme yapmadan, rast gele konuşmak ![]() Kafadan kontak (sakat): Düşüncesiz, delice işler yapan, aklı kıt ![]() Kafa dengi: Davranışları, anlayışları, dünya görüşleri birbirine uymuş kimselerden her biri ![]() ![]() Kafa patlatmak: Bir konu üzerinde pek çok düşünmek, zihin yormak ![]() ![]() Kafa tutmak: Karşı gelmek, direnmek, boyun eğmemek ![]() Kafası almamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kafası işlemek (çalışmak): Bir konu üzerinde kavrayışı çok iyi olmak ![]() Kafası kazan (gibi) olmak, (veya kafası şişmek): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kafası kızmak: Çok öfkelenip sinirlenmek ![]() ![]() Kafasına dank etmek (demek): Çoktandır anlayamadığı bir meseleyi bir olay sebebiyle birden bire kavramak, doğruyu yakalamak ![]() Kafasına koymak: Bir şeyi yapmaya kararlı olup zamanını beklemek ![]() ![]() Kafası yerinde olmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kafese girmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kafese koymak: Tuzağa düşürüp çıkar sağlamak ![]() Kâğıda dökmek: Düşüncelerini, duygularını yazıya geçirmek ![]() Kâğıt üzerinde kalmak: Yapılması kararlaştırıldığı hùlde uygulanmamak; konuşulan, kararlaştırılan yazıda kalmak ![]() ![]() Kalbini kırmak: İncitmek, küstürecek kadar üzmek, gönlünü kırmak, gücendirmek ![]() ![]() Kalburla su taşımak: Verimsiz, verim alınamayacak, olmayacak bir işle uğraşmak ![]() Kalbur üstü: Benzerleri arasında üstün, seçkin, görünür ![]() Kaldırım mühendisi: İşsiz güçsüz, sokaklarda dolaşan kimse ![]() Kaale almamak: Önemsiz görmek, sözünü etmeye değer bulmamak ![]() ![]() Kalem efendisi: Kalemde çalışan görevli, yazman ![]() Kalem oynatmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kaleyi içinden fethetmek: Karşı taraftan birinin yardımını alarak davasını kazanmak ![]() Kalıbını basmak: Bir şeye bütün içtenliği ile güvenmek, bir şeyi doğrulamak ![]() ![]() Kalıbının adamı olmamak: Görünüşünden bekleneni yapamaz olmak, umulanı ortaya koymamak ![]() Kalıptan kalıba girmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kalp kazanmak: Güzel bir davranış ve sözle birilerinin sevgisini kazanmak, ilgisini çekmek ![]() ![]() Kambersiz düğün olmaz (olur mu?): “Bir toplantı, eğlence veya iş, en çok ilgili kişiler bulunmadan yapılırsa tadı çıkmaz” anlamında alay yollu kullanılır ![]() Kambur üstüne kambur (kambur kambur üstüne): “Sıkıntı üstüne sıkıntı, terslik üstüne terslik, borç üstüne borç, aksilikler birbirini kovalıyor” anlamında kullanılır ![]() Kanadı altına almak: Korumak, gözetmek, himayesi altına almak ![]() ![]() Kan ağlamak: Büyük bir üzüntü içinde olup yakınmak ![]() ![]() Kana susamak: Birini öldürme hırsı içinde olmak ![]() ![]() Kanat germek: Birini korumak, gözetimi altına almak ![]() Kan başına sıçramak (beynine çıkmak): Çok sinirlenmek, öfkelenmek,”Kan başına sıçramıştı, sağa sola bağırıp duruyordu ![]() Kancayı takmak: Bir kimsenin zararı, kötülüğü için uğraşmak ![]() Kan çıkmak: Cinayet işlenmek, kan dökülmek ![]() ![]() Kandilli temenna: Eli yere kadar uzatarak yapılan selâmlama ![]() Kan dökmek: Ölüme yol açmak, yaralanıp ölmek veya birini yaralayıp öldürmek ![]() Kan gövdeyi götürmek: Çok kan akıtılmış olmak, çok insan öldürülmek ![]() ![]() Kan gütmek: Kan dökerek öç almayı istemek ![]() Kanı ağır: Davranışları yavaş, sevimsiz, konuşması insana sıkıntı veren, hoşa gitmeyen kimse ![]() Kanı bozuk: Soysuz, iğrenç işler yapmaktan geri durmayan ![]() ![]() Kanı kaynamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kanına girmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kanına susamak: Belâsını aramak, kendisinin öldürülmesine yol açacak bir davranışta bulunmak ![]() Kanını emmek: Hiç insaf etmeden sömürmek, varını yoğunu elinden almak ![]() Kanı pahasına: Yaralanmayı veya öldürülmeyi göze alarak ![]() ![]() Kanı sıcak: Sevimli, kendisini sevdiren, sempatik, sıcakkanlı ![]() Kanıyla ödemek: Yaptığı işin cezasını hayatıyla ödemek ![]() ![]() Kan kusmak: Çok eziyet, sıkıntı çekmek ![]() Kan kusturmak: Çok büyük sıkıntı ve eziyet çektirmek ![]() ![]() Kanlı bıçaklı olmak: Birbirlerinin kanını dökecek, birbirlerini öldürecek kadar birbirlerine düşman olmak ![]() ![]() Kanlı canlı: Sağlıklı, sapasağlam, dinç ve diri olduğu yüzünden belli olan ![]() ![]() Kan ter içinde kalmak: Çok yorgun, terli, bitkin ve perişan durumda olmak ![]() ![]() Kan tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kapağı atmak: Sıkıntılı bir yerden kurtulup rahat edeceği bir yere kavuşmak; uygun bir yere yerleşmek, işe girmek ![]() ![]() Kapalı kutu: İçinde ne sakladığını belli etmeyen, niteliği gizli kalan ![]() Kapı dışarı etmek: Kovmak, dışarı atmak ![]() Kapı kapı dolaşmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kapı komşu: Bitişikte oturan komşu, evleri yan yana olan ailelerden her biri ![]() ![]() ![]() Kapısında büyümek: Birinin evinde eğitim görüp yetişmek ![]() ![]() Kapısını aşındırmak: İstediğini elde edinceye kadar birinin yanına çok sık gidip gelmek ![]() Kapı yoldaşı: Herhangi bir yerde aynı hizmette bulananlardan her biri ![]() Kapıyı açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Karaborsa: Piyasada olmayan malın gizlice, el altından yüksek fiyatla alınıp satılması ![]() ![]() Kara cahil: Hiçbir şey bilmeyen, çok bilgisiz ![]() ![]() Kara çalı: İki kişi, iki dost arasına girerek arayı bozan kimse ![]() Kara çalmak: Birine iftira etmek, leke sürmek, haksız yere suçlamak ![]() ![]() Kara gün: Sıkıntılı, üzüntülü, büyük bir yasa düşülen gün ![]() ![]() Kara gün dostu: Yalnız iyi günlerde değil sıkıntılı, üzücü, düşkünlük günlerinde de insanın yardımına koşan, dostunu yalnız bırakmayan kimse ![]() Kara haber: Ölüm veya felâket haberi, çok üzücü haber ![]() ![]() Karalar bağlamak (giymek): Bir felâket dolayısıyla yas tutmak, siyah elbise giymek ya da siyah örtü bağlamak ![]() Kara liste: Zararlı görülüp cezalandırılmaları, öldürülmeleri düşünülen kimseler hakkında tutulan liste ![]() ![]() Karaman`ın koyunu sonra çıkar oyunu: “Dış görünüşe aldanmamalı, bir kişi ya da iş olağan görünebilir, ancak altından neler çıkabileceği hiç belli olmaz, o sonra görünür ![]() ![]() Karar kılmak: Dönüp dolaşıp o şeyin üstünde durmak, onu tercih etmek, birçok şeyi deneyip onu seçmek ![]() ![]() Karda gezip izini belli etmemek: Kimsenin sezemeyeceği biçimde gizli bir iş çevirmek, uygunsuz işler yapmak ![]() ![]() Kargacık burgacık: Eğri büğrü, kötü, okunması güç, çarpık, düzensiz (yazı) ![]() Kardeş payı yapmak: Eşit oranlarda bölmek, taksim etmek, paylaştırmak ![]() ![]() Karga tulumba etmek: Birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup havaya kaldırmak ![]() ![]() Karınca duası gibi: Çok küçük, sık ve okunaksız, birbirine girmiş (yazı) ![]() Karınca yuvası gibi kaynamak: Çok kalabalık ve hareketli olmak (bir yer) ![]() ![]() Karınca kararınca: Az, önemsiz ve küçük de olsa, gücü yettiği kadar, elinden geldiğince ![]() ![]() Karman çorman: Karmakarışık, çok karışık, düzensiz, alt üst olup birbirine girmiş ![]() ![]() Karnı geniş: Hiçbir şeyi tasa etmeyen, titizlenmeyen, gamsız, umarsız ![]() Karnı karnına geçmek: Çok acıkmak, çok zayıflamış olmak ![]() ![]() Karnım tok: “O sözlerine kanmıyorum, önem vermiyorum” anlamında kullanılır ![]() Karnı tok sırtı pek: Geçimi iyi, hâli vakti yerinde, para sıkıntısı olmayan, birinin yardımına ihtiyaç duymayan (kimse) ![]() Karnı zil çalmak: Çok acıkmış olmak ![]() Karşı çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Karşı durmak: Bir güce boyun eğmemek, direnmek ![]() ![]() Karşı koymak: Engel olmaya çalışmak, direnmek, güç kullanarak dayanmak, boyun eğmemek ![]() ![]() Kasıp kavurmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kaş göz etmek: Kaş ve göz hareketleriyle bir işaret vermeye, istediğini bu yolla anlatmaya çalışmak ![]() ![]() Kaşıkla yedirip, sapıyla göz çıkarmak: Bir iyilik yaptıktan sonra, bu iyiliği hiçe indirecek bir kötülük yapmak ![]() Kaşla göz arasında: Çok çabuk, kimsenin sezmesine fırsat vermeyecek kadar az bir zaman içinde ![]() ![]() Kaşlarını çatmak: Kızgın, öfkeli ve sinirli olduğunu kaşlarını birbirine yaklaştırarak göstermeye çalışmak ![]() Kaş yapayım derken göz çıkarmak: İşi düzelteyim, bir iyilik yapayım derken büsbütün bozmak ve büyük bir zarar vermek ![]() Katı yürekli: Acımasız, merhametsiz, acı veren şeylere aldırmayan ![]() ![]() Kayıtsız kalmak: Umursamamak, önem vermemek, ilgi göstermemek ![]() Kazan kaldırmak: Yönetime karşı topluca karşı gelmek, baş kaldırmak ![]() ![]() Kazık yutmuş gibi: Dimdik (duran, oturan, yürüyen) ![]() Kazın ayağı öyle değil: “Durum, mesele senin sandığın gibi değil” anlamında kullanılır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
K Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#26 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() K Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıKeçileri kaçırmak: Düşünme yeteneğini kaybetmek, aklını oynatmak, delirmek, bunalım içinde olmak,”Doktor, keçileri kaçırmış diyorlar!” Kedi ciğere bakar gibi (bakmak): İmrenerek, iştahla, ele geçirme isteği ile bakmak ![]() Kedi gibi dört ayak üstüne düşmek: En zor, en tehlikeli durumdan zarar görmeden kurtulmak ![]() Kedi olalı bir fare tuttu: İlk defa, neden sonra kendisinden beklenen bir iş yapabildi ![]() ![]() Kefeni yırtmak: Ağır bir hasta ölüm tehlikesini atlamak ![]() ![]() Kel başa şimşir tarak: Pek çok ihtiyaç giderilmeyi beklerken gereksiz özenti ve gösterişi belirtmek için kullanılır ![]() Keli görünmek: Bir kabahati, kusuru ortaya çıkmak ![]() Kel kâhya: Bilgisi olsun olmasın her işe karışan, burnunu sokan ![]() Kelle götürür gibi: Gerekli olmayan bir acelecilikle, bir şey ulaştıracakmış gibi çok hızlı koşarak ![]() Kelleyi koltuğuna almak: Ölümü göze alarak bir işe kalkışmak ![]() ![]() Kemerleri sıkmak: Tutumlu davranmak, açlığa ve susuzluğa katlanmak ![]() ![]() Kem küm etmek: Anlatmak istediğini açık seçik ifade edememek, bir soru karşısında bocalayıp cevap bulamayarak anlamsız sözler söylemek ![]() Kendi hâlinde: Sessiz, hiçbir şeye karışmayan, karışmak istemeyen, sakin (kimse) ![]() ![]() Kendi göbeğini kendi kesmek: İstediği yardım gelmeyince kendi işini kendi yapmak durumunda kalmak ![]() ![]() Kendi kendine gelin güvey olmak: Başkalarının ne diyeceğini hesaba katmadan, bir işi sadece kendi başına tasarlayıp olmuş sayarak sevinmek ![]() ![]() Kendi kendini yemek: İstediği iş olmadı diye gizli gizli üzülmek, kaygı duymak ![]() ![]() Kendinden geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendinden pay (paha) biçmek: Bir durumu kendi durumu ile ölçüştürmek ![]() Kendine gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendine yedirememek: Yapılan bir işi onur kırıcı görüp, kişiliğine dokunmuş sayarak tepki göstermek; kendisinin başkasına yapması söz konusu olan işi, kişiliği için uygun görmeyip yapmamak ![]() Kendine yontmak: Ortaya çıkan fırsattan yararlanıp başkalarını düşünmeyerek hep kendi çıkarını sağlayacak yönde hareket etmek ![]() Kendini ağır satmak: Kendisinden yapılması istenen işi, birçok ricadan, birçok ısrardan sonra yapmayı kabul etmek ![]() Kendini alamamak: İstemeyerek bir işi yapmak durumunda kalmak, yapmamayı edememek, kendini tutamayıp yapmak ![]() Kendini ateşe atmak: Bilerek zor ve tehlikeli bir işe girişmek ![]() Kendini bulmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendini dev aynasında görmek: Kendisini olduğundan büyük bir adam sanmak; üstün, yetenekli, güçlü görmek ![]() ![]() ![]() Kendini dinlemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendini göstermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendini kaptırmak: Bir şeyin etkisinden kendini kurtaramamak ![]() ![]() Kendini kaybetmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendini toplamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kendini tutamamak: Bir durum karşısında sessiz ve heyecana kapılmadan durmayı başaramamak, kendine hâkim olamamak ![]() ![]() Kendini vermek: Bir şeye bütün varlığıyla bağlanmak, başka şeylerle ilgisini kesip yalnızca onunla ilgilenmek, bir şeyi tüm gücüyle yapmaya çalışmak ![]() ![]() Kendi payıma: “Bana gelince, bana kalırsa, fikrime göre, bana sorarsanız” anlamlarında kullanılır ![]() Kendi yağıyla kavrulmak: Elindekiyle yetinmeye, kimseye muhtaç olmadan yaşamaya çalışmak; ihtiyaçlarını kendi karşılayarak kimseden yardım istememek ![]() Kene gibi yapışmak: Yakasını bir türlü bırakmamak; istenmediği hâlde, çıkar sağladığı için birinin peşini bırakmamak ![]() ![]() Kesenin ağzını açmak: Bol para harcamaya başlamak ![]() ![]() Keyfinin kâhyası (olmamak): Birisine karışmaya hakkı olmamak, istediği gibi yaşamasına engel olmamak ![]() Keyif çatmak: Neşeli olmak, hoş ve eğlenceli zaman geçirmek ![]() ![]() Keyif ehli: Rahatına düşkün kimse, zevkinden bol bol yararlanan ![]() ![]() Kılı kırk yarmak: Titizlenmek, çok dikkat ederek en ince ayrıntılarına kadar incelemek, önemle üstünde durmak ![]() ![]() Kılına dokunmamak: Bir kimseye, zarar verebilecek en ufak davranıştan bile kaçınmak ![]() Kılını bile kıpırdatmamak (veya oynatmamak): Bir durum karşısında en küçük bir tepki bile göstermemek, ilgisiz kalmak, harekete geçmemek ![]() ![]() Kıl payı (kalmak): Çok az, az bir fark (kalmak) ![]() ![]() Kıran girmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kırık dökük: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kırıp geçirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kırk dereden su getirmek: Birini kandırmak için çok dolambaçlı gerekçeler ileri sürmek, ikna edebilmek için çok uğraşmak ![]() ![]() Kırklara kırışmak: Bir kimse artık ortalıkta görünmez olmak ![]() Kırk tarakta bezi bulunmak: Birbirinden farklı birçok işle uğraşmak, birçok ilişkisi bulunmak, gizli ilişkileri olmak ![]() ![]() Kısmeti açılmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kısmetini (nimetini) ayağıyla tepmek: Kavuşacağı iyi bir durumu, kıymetini bilmeyerek reddetmek; istememek, değerlendirememek ![]() Kıssadan hisse almak: Bir olaydan, anlatılan bir hikâyeden ders almak ![]() Kıt kanaat (geçinmek): Yoksulluk içinde, zar zor ve güçlükle (geçinmek) ![]() ![]() Kıvamına gelmek (bulmak): En uygun zamanında olmak, gerekli ve istenilen şartlar yerine gelmek, istenilen duruma gelmek ![]() Kıyamet kopmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kızarıp bozarmak: Utanarak renkten renge girmek, kimi duyguların etkisiyle yüzünün rengi değişmek ![]() ![]() Kızıl (kızılca) kıyamet kopmak: Bir meselede büyük, aşırı, gürültülü bir kavgaya yol açmak; yüksek sesli tartışma başlatmak ![]() ![]() Kilit noktası: Bütün işlerin çözümlenmesi ona bağlı olan önemli unsur, üzerinde durulması gereken en önemli nokta, makam veya yer ![]() Kimseye eyvallah etmemek: Kimseden yardım ve iyilik beklememek, kimsenin minneti altına girmemek ![]() ![]() Kim vurduya gitmek: Bir kargaşa anında ve kalabalık arasında kimin tarafından vurulduğu veya dövüldüğü belli olmamak ![]() Kirişi kırmak: Kaçıp gitmek, bulunduğu yerden gizlice ve çabucak ayrılmak ![]() ![]() Kirli çamaşırlarını ortaya dökmek: Ayıp, suç ve kusurlarını, gizli kalmış yolsuzluklarını açığa çıkarmak; açıklamak, söylemek ![]() ![]() Kitaba el basmak: Elini kutsal kitap olan Kur`ân-ı Kerim üzerine koyarak yemin etmek ![]() Kitabına uydurmak: Kanunî olmayan bir işi kimi boşluklardan yararlanarak kanunî imiş gibi göstermek ![]() ![]() Kof çıkmak: İşe yaramadığı, sanıldığı gibi olmadığı, boş ve değersiz bir kişi olduğu anlaşılmak ![]() Kokusu çıkmak: Gizli yapılmış bir iş, daha sonra herkes tarafından bilinir olmaya başlamak ![]() ![]() Kolaçan etmek: Çevresini ya da kendisinden istenilen yeri dolaşıp ne var ne yok diye bakmak, olup biteni anlamak amacıyla dolaşmak ![]() ![]() Kol kanat olmak: Yardım etmek, gözetmek, bir kimseyi koruyuculuğu altına almak ![]() Koltukları kabarmak: Kendisine ya da yakınlarına yapılan övgüden ötürü kıvanç duyup büyüklenmek, böbürlenmek ![]() ![]() Kolu kanadı kırılmak: Çaresiz duruma düşmek, bir şey yapamaz hâle gelmek ![]() ![]() Korktuğu başına gelmek: Endişe duyduğu, kaygılandığı, olmasını istemediği şeyle karşı karşıya gelmek ![]() Koyun kaval dinler gibi: Düşünmeden, hiçbir şeyi anlamadan, ne denildiğini kavramadan dinlemek ![]() ![]() Kozunu paylaşmak: Aradaki anlaşmazlığı zora başvurarak, üstün olan güce dayandırarak çözümlemek, sona erdirmek ![]() ![]() Kök salmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kök söktürmek: Uğraştırmak, güçlük çıkarmak, engel olmak ![]() ![]() Köküne kibrit suyu dökmek: Bir daha belirmeyecek, ortaya çıkmayacak biçimde yok etmek, ortadan kaldırmak ![]() Köprüleri atmak: Girişilen, başlanılan bir işten vazgeçmeye ya da geri dönmeye imkânı kalmayacak şekilde kesin bir davranış göstermek; ilişkileri bir daha kurulamayacak biçimde bozmak ![]() Kör değneğini beller gibi: Bir değişiklik, yenilik düşünmeden, hep aynı biçimde davrananların durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Kör dövüşü: Sonuç alınamayacak ve birbirini engelleyecek biçimde, bir birinden habersiz düzensiz ve uyumsuz çabalama ![]() Kör kadı: Sözünü esirgemeyen; doğru bildiğini hatır gönül dinlemeden her yerde, herkesin yüzüne karşı söyleyen ![]() Köstek olmak: Engel olmak ![]() ![]() Körü körüne: Düşünüp taşınmadan, nasıl sonuçlanacağını hesaplamadan, dikkat etmeden ![]() Köşe bucak: Göze çarpmayan, önemsiz yer ![]() Kötüye kullanmak: Suiistimal etmek, yetkisini yanlış bir yolda kullanmak, istenilmeyen yolda yararlanmak ![]() ![]() Kraldan çok kralcı olmak: Birinin davasını ondan daha çok savunur olmak ![]() Kucak açmak: İhtiyaç sahibi birine sığınacak yer vermek, onu korumak ![]() ![]() Kumkumav gibi: Yapayalnız, tek başına ![]() Kulağı delik: Olup bitenleri çabuk haber alan, hemen her şeyden haberi olan ![]() ![]() Kulağı kirişte (olmak): Söylenecek sözü, gelecek haberi dikkatlice (beklemek) ![]() ![]() Kulağına çalınmak: Bir söz, bir haber başkasına söylenirken kendisi de şöyle böyle duymak ![]() Kulağına kar suyu kaçmak: Rahatını bozan bir haber işitmek, sıkışık bir duruma düşmek ![]() Kulağına küpe olmak: Başına gelen bir işten, gördüğü olaydan ders alıp hiç unutmamak ![]() ![]() Kulağını açmak: Bütün dikkatini vererek dinlemek, söylenenlere dikkat etmek ![]() Kulağını bükmek: Dikkatli olması için uyarıda bulanmak ![]() Kulağını çekmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kulak asmamak: Aldırıp önemsememek, dinlememek ![]() ![]() Kulak dolgunluğu: Duya duya elde edinilen yarı buçuk bilgi ![]() Kulak kabartmak: Çaktırmadan, belli etmemeye çalışarak dinlemek ![]() ![]() Kulak kesilmek: Çok iyi, bütün dikkatini vererek dinlemek; dikkatini toplayarak duymaya çalışmak ![]() ![]() Kulaklarını çınlatmak: Birini iyi duygularla anmak ![]() Kul hakkı: İslâm dinine göre, insanların birbirleri üzerindeki hakları ![]() ![]() Kul köle (veya kurban) olmak: Tam bir doğruluk içinde gönülden bağlanmak, bağlılığın gerektirdiği fedakârlığı yapmaya hazır olmak ![]() Kulp takmak: Bir kusur, bir bahane bulmak ![]() Kumpas kurmak: Birini aldatmak için tuzak kurmak, gizli bir iş düzenlemek ![]() Kundak sokmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kurban olayım: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kurşuna dizmek: Ölüm cezasını askerî bir birliğin attığı kurşunlarla yerine getirmek, sıkılan kurşunlarla öldürmek ![]() Kurtlarını dökmek: Öteden beri yapmak istediği şeyi bol bol yapıp hevesini almak ![]() Kurt masalı okumak: İnandırıcı, gereksiz, asılsız sözler (söylemek) ![]() Kuru iftira: Hiçbir kanıtı olmayan suçlama ![]() Kuru kalabalık: 1 ![]() ![]() ![]() topluluğu ![]() ![]() Kuru kuruya: Boşuna, boş yere ![]() Kuru sıkı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kuş beyinli: Akılsız, aptal, ahmak ![]() Kuş kadar canı olmak: Küçük, cılız, zayıf, çelimsiz bir vücuda sahip olmak ![]() Kuş sütüyle beslemek: En pahalı, değerli az bulunur besinlerle yiyip içirmek ![]() Kuş uçmaz, kervan geçmez: Çok ıssız, sapa, kır, insanın uğramadığı yer ![]() ![]() Kuş uçurmamak: Hiç kimsenin geçmesine, kaçmasına izin vermemek; imkân tanımamak, bunun için çok dikkatli davranmak ![]() Kuvvetten düşmek (kesilmek): Gücü iyice azalmak ![]() Kuyruğuna basmak: Birini tahrik etmek, incitip saldırmasına yol açmak ![]() Kuyruklu yalan: İnsanın kanması için süslenmiş büyük yalan ![]() Kuyruk sallamak: Yaltaklanmak, birisine yaranmak için yapmacık davranışlarda bulunup şirin görünmeye çalışmak ![]() ![]() Kuyusunu kazmak: Birinin kötü duruma düşmesi, felâkete uğraması, zarar görmesini sağlamak için zemin hazırlamak, tuzak kurmak ![]() ![]() Küçük dilini yutmak: Çok şaşmak, hayrete düşmek, donakalmak, hiçbir şey söyleyemez hâle gelmek ![]() Küçük düşürmek: Onurunu kırmak, birilerinin yanında itibarını sarsmak ve değerini düşürmek ![]() ![]() Küçük görmek: Önemsememek, değer vermemek ![]() Külâhıma anlat: “Söylediklerin hiç de inandırıcı değil, sana inanmıyorum” anlamında kullanılır ![]() Külâhını ters giydirmek: Çok kurnaz olmak; oyuna getirmek, kendisine iyi davranmayanları bir hile ile yaptıklarına pişman etmek ![]() Külâhları değişmek: “Araları bozulmak, bozuşmak” anlamında tehdit olarak kullanılır ![]() Kül kedisi: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Kül kesilmek: Heyecan ve korkudan yüzünün rengi atmak, solmak ![]() ![]() Kül olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Külünü (göğe) savurmak: Bir şeyi tamamiyle bitirip yok etmek, harcayıp tüketmek, telef edip bir şey bırakmamak ![]() Kül yutmamak: Oyuna gelmemek, tuzağa düşmemek, kurnazca yapılan bir hileye aldanmamak ![]() ![]() Künyesi bozuk: Eskiden kötü durumları görülmüş olan, kötü işlere girmiş bulunan ![]() Küplere binmek: Haddinden fazla öfkelenme, kızmak, sağa sola ateş saçmak ![]() ![]() Küpünü doldurmak: Eline geçen fırsatları değerlendirerek çok para biriktirmek ![]() ![]() Kürek kadar (pabuç kadar) dili olmak: Hemen her söze cevap yetiştirmek, büyüklerine karşı saygısızca karşılıklar verir olmak ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
L Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#27 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() L Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıL HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Lafa boğmak: Birinin söz söylemesine fırsat vermeyip meseleyi gereksiz ve boş sözlerle anlaşılmaz kılmak, gürültüye getirip uzatmak ![]() Laf (söz) altında kalmamak: Bir münakaşa sırasında söylenen her dokunaklı söze karşılık vermek, söz altında ezilmemek ![]() Laf (söz) aramızda: “Söyleyeceğim sözleri başka biri duymasın, bilmesin, konuştuklarımız aramızda kalsın” anlamında kullanılır ![]() ![]() Laf atmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Lafa tutmak: Birini konuşarak, gereksiz meseleler anlatarak işinden alıkoymak ![]() ![]() Laf ebesi: Söyleyecek sözü bol olan, her söze karışan, herkese söz yetiştiren, çok konuşan ![]() Laf etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Lafı (sözü) ağzına tıkamak: Birinin sözünü bitirmesine fırsat vermemek, onu susmak zorunda bırakmak, konuşmasını önlemek ![]() ![]() Lafı (sözü) ağzında gevelemek: Söylemek istediğini açık olarak bir türlü söyleyememek, şundan bundan bahsetmek ![]() ![]() Lafı ağzında kalmak: Söyleyeceğini söylemeye zaman bulamamak, konuşmasını bitirememek ![]() Lafı (sözü) çevirmek: Konuşmasının sakıncalı bir biçim aldığını fark edince söze başka biryön vermek, başka konuya geçmek ![]() ![]() Lafını (sözünü) etmek: Bir şey üzerinde konuşmak ![]() Lafını (sözünü) bilmek: Tutarlı ve mantıklı konuşmak, sakıncalı olmayan ve birini kırmayan sözler söylemek, saygılı ve yerinde konuşmak ![]() ![]() Laf işitmek: Birisi tarafından paylanmak, azarlanmak,”Çabuk ol, senin yüzünden laf işiteceğiz öğretmenden ![]() Laf olsun diye: Rastgele, belli bir amaç gütmeden ![]() ![]() Laf (söz) taşımak: Aralarını açmak maksadıyla birinin bir kimse hakkında söylediği hoş olmayan sözlerini o kimseye ulaştırmak, söz getirip götürmek ![]() ![]() Laf (söz) yetiştirmek: Bir söze karşılık vermekte gecikmemek, durmadan konuşmak ![]() Laf (söz) yok: “Kusursuz, eksiksiz, eleştirilecek bir yanı dahi yok” anlamında kullanılır ![]() ![]() Lâhavle çekmek: Sıkıntıyı, öfkeyi gidermek, sabır telkin etmek için “Lâhavle” ile başlayan duayıokumak ![]() ![]() Lamı cimi yok: “Hiçbir bahane, itiraz, mazeret, duraksama, karşı gelme yok” anlamında kullanılır ![]() Lastikli söz: Değişik mânâlara gelen söz ![]() Leb demeden leblebiyi anlamak: Daha sözün başında ne demek istediğini anlamak, anlayışlı ve kavrayışlı olmak ![]() Leke sürmek: Suç yüklemek, birinin onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak ![]() ![]() Leşini çıkarmak: Çok feci dövmek ![]() ![]() Leşini sermek: Öldürmek ![]() Leyleğin yuvadan attığı yavru: Yakınlarından ilgi görmeyen, çevresinin uzaklaştırdığı kimse ![]() Lokma ağzında büyümek: Herhangi bir sebepten, acı ya da üzüntüden dolayı lokmasını yutamamak, yiyememek ![]() ![]() Lokmasını saymak: Birinin ne kadar yediğine bakmak, çok yiyeceğinden korkmak ![]() Lök gibi oturmak: Bir yere bütün ağırlığıyla çökmek, oturup kalmak ![]() ![]() Lügat paralamak: Anlaşılmaz, süslü, parlak, ağdalı, konuşma dilinde geçmeyen kelimelerle konuşmak ![]() ![]() Lüpe konmak: Değerli bir şeyi bedavadan, emek sarf etmeden ele geçirmek ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
M Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#28 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() M Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıM HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Maaşa geçmek: Aylığa geçmek, çalıştığı yerden ücret almaya başlamak ![]() ![]() Madalyanın ters (öteki) yüzü: Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü ![]() Madik atmak: Hile, düzen ve oyunla aldatmak; dolap çevirmek ![]() ![]() Mahalle karısı: Kaba, terbiyesiz, görgüsüz, kavgacı kadın ![]() Mahalleyi ayağa kaldırmak: Bağırıp çağırarak, gürültü kopararak konu komşuyu rahatsız etmek, telâşlandırmak ![]() ![]() Mahkemelik olmak: Kavga veya anlaşmazlık sonucu mahkemeye düşmek ![]() ![]() Mahşer midillisi: Kısa boylu, fitneci kimse ![]() Mahşer gibi: Çok kalabalık ![]() ![]() Makaraları koyvermek: Kendini tutamayıp kahkahayla gülmeye başlamak, uzun uzun gülmek ![]() ![]() Makas almak: Birinin yanağını orta parmakla gösterme parmağı arasında sıkmak ![]() Mal bulmuş mağribi gibi: Büyük bir zenginliğe kavuşmuşcasına büyük sevinç ve coşku ile ![]() Mal etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Malın gözü: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mânâ çıkarmak: Yanlış bir yargıya varmak, bir söz ya da hareketten kendine göre bir anlam çıkarmak ![]() ![]() Mânâ vermek: Kendine göre bir yargıya varmak, yorumlamak ![]() ![]() Maneviyatı bozulmak: Moral gücü sarsılmak, kendine güveni yitirmek, kendini güçsüz ve dirençsiz hissetmek ![]() ![]() Mantar gibi yerden bitmek: Birdenbire ya da kendiliğinden ortaya çıkmak ![]() ![]() Maraza çıkarmak: Anlaşmazlığa yol açacak işler yapmak, kavgaya yol açmak ![]() Martaval atmak: İnanılmayacak şeyler uydurmak, yalan söylemek ![]() ![]() Mart içeri pire dışarı: Birbirinden hoşlanmayan iki kişiden biri gelince ötekinin dışarı çıkışını anlatmak için kullanılır ![]() Masal okumak: İnandırıcı olmayan, oyalayıcı ve avutucu sözler söylemek ![]() ![]() Maskara olmak: Gülünç hâllere düşmek, alay konusu olmak ![]() Maskesi düşmek: Gerçek yüzü, kimliği, niteliği ortaya çıkmak ![]() ![]() Masrafa girmek: Çok para harcamak ![]() ![]() Masrafı çekmek: Bir iş için gereken parayı ödemek, gideri karşılamak ![]() ![]() Maşallahı var: Bir şey ya da kimsenin iyi durumda olduğunu anlatmak için kullanılır ![]() ![]() Maşası olmak: Sakıncalı bir işte, biri tarafından araç olarak kullanılmak ![]() Mat etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Matrak geçmek: Alay etmek, karşısındakiyle eğlenmek, dalga geçmek ![]() ![]() Maval okumak: Tutarlı, inandırıcı olmayan, yalan sözler söylemek ![]() Mayası bozuk: Karaktersiz, kötü yaradılışlı, aşağılık (kişi) ![]() ![]() Maymun iştahlı: Kararsız, hevesi çabuk geçen; bugün şunu yarın ötekini beğenen ![]() ![]() Mekik dokumak: İki yer arasında durmadan gidip gelmek ![]() ![]() Mendil açmak: Dilenmek ![]() Merak etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Merhabası olmak: Birisiyle selâmlaşacak kadar tanışıklığı, yakınlığı bulunmak ![]() Merhabayı kesmek: Biriyle ilgiyi kesmek, arkadaşlığa son vermek ![]() ![]() Mesele çıkarmak: Üzüntü verecek, içinden zor çıkılacak, bir anlaşmazlığa sebep olacak bir durum oluşturmak ![]() ![]() Mesken tutmak: Yerleşmek ![]() Meteliğe kurşun atmak: Parasız pulsuz kalmak, hiç parası olmamak ![]() Metelik vermemek: Değer vermemek, umursamamak, aldırış etmemek ![]() Mevki sahibi olmak: Yüksek bir görevde, bir işte önemli bir aşamada bulunmak ![]() ![]() Meydana çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meydana gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Meydanı boş bulmak: Kendisine mâni olacak kimse bulunmadığı için aşırı davranışlarda bulunmak, bir şeyden çekinmemek ![]() ![]() Meydan okumak: Kavga ya da yarışmaya çağırmak, korkmadığını ve çekinmediğini açıkça bildirmek ![]() ![]() Meydan vermemek: Olumsuz bir olay ya da durumun gerçekleşmesine imkân ve zaman vermemek, engel olmak ![]() ![]() Mezhebi geniş: Namus konusunda gerekli olan titizliği göstermeyen, kadın-erkek ilişkilerinde dini kaidelere aldırış etmeyen, iffetsizliğe meydan veren, geniş davranan ![]() Mezar kaçkını: Çok zayıf, bitkin, güçsüz düşmüş kişi ![]() Mırın kırın etmek: Bir isteği yerine getirmemek için çeşitli bahaneler ileri sürüp nazlanmak ![]() ![]() Mızıkçılık etmek: Bir oyunu ya da birlikte yapılan bir işi çeşitli bahaneler ileri sürerek bozmaya çalışmak, razı olmamak ![]() Mide bulandırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Midesi bulanmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mideye oturmak: Yenilen bir şeyin sindirim zorluğu vermesi ![]() Mihenk (taşı): Birinin değerini, ahlâkını anlamaya yarayan ölçüt ![]() Mim koymak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Minnet etmek: Boyun eğmek, yalvarmak ![]() Moda olmak: Yaygın duruma gelmek, gözde olmak, beğenilir ve arzu edilir olduğu için yapılır olmak ![]() ![]() Modası geçmek: Yaygın olmaktan çıkmak, önemini yitirmek ![]() ![]() Mola vermek: Bir süre ara vermek; uzun süren yolculuğun, çalışmanın, yürüyüşün yorucu etkisini atmak için bir süre dinlenmek ![]() ![]() Muhallebi çocuğu: Nazlı, el bebek gül bebek büyütülmüş, dayanıksız, narin kimse ![]() ![]() Mukabelede bulunmak: Karşılık vermek ![]() Mumla aramak: Çok istek ve özlemle aramak ![]() ![]() Mum (gibi) olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Muradına ermek: Dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak ![]() ![]() Mümkün mertebe: Olabildiğince, yapabildiği kadar ![]() ![]() Mürekkebi kurumadan: Bir şeyin yazılmasından çok kısa bir süre sonra ![]() Mürekkebi kurumadan bozmak: Bir kararı, sözleşmeyi, anlaşmayı yazılmasından kısa bir süre sonra bozmak ![]() Mürekkep yalamış: Az çok öğrenim görmüş, okuyup yazmış, belli bir kültüre sahip olmuş kimse ![]() ![]() Mürüvvetini görmek (anne, baba için): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Müslüman adam: Hak yemeyen, doğruluktan ayrılmayan, İslâm`ın emirlerine uyan kimse ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
N Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#29 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() N Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıN HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Nabza göre şerbet vermek: Birinin hoşuna gidecek, eğilimlerine cevap verecek biçimde davranmak ![]() ![]() Nabzını yoklamak: Eğilimini, niyetini, düşüncelerini, arzularını anlamaya çalışmak ![]() ![]() Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Hemen her işte kendi çıkarını düşünerek hareket etmek ![]() Nam almak: Tanınmak, ünü her yerde duyulmak ![]() Namus belâsı: Namusunu, şerefini, itibarını korumak için katlanılan sıkıntılı durum, kabullenilen zarar ziyan ![]() ![]() Nane molla: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nara atmak: Yüksek bir sesle haykırmak, kabadayıca bağırmak ![]() ![]() Nato kafa nato mermer: “Söz anlamaz, söz dinlemez taş gibi kafa” anlamında kullanılır ![]() Naza çekmek: Kendini ağır satmak, bir isteği yerine getirmekte yapmacıklı davranışlarla isteksiz gibi davranmak ![]() ![]() Nazı geçmek: İstediklerini yaptıracak kadar hatırı sayılır olmak ![]() ![]() Ne akar ne kokar: Kimseye ne faydası ne de zararı dokunan pısırık, çekingen kimseler için kullanılır ![]() Ne çare: Çaresi yok, elden bir şey gelmez ![]() ![]() Ne çıkar: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Neden sonra: Bir süre geçince, her şey olup bittikten sonra, çok zaman sonra ![]() ![]() Ne de olsa: Ne denli eksiği, kusuru olursa olsun; böyle olmakla birlikte ![]() Ne dese beğenirsin?: “Nasıl, beklenmeyen bir söz söyledi biliyor musun?” anlamında kullanılır ![]() Ne fayda: Artık neye yarar ![]() Nefes aldırmamak: Dinlenmesine fırsat vermemek, sıkıştırmak, rahat bırakmamak ![]() ![]() Nefesi kesilmek (tıkanmak): Güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak ![]() ![]() Nefes nefese gelmek: Koşarak, sık sık soluyarak, heyecanlı ve yorulmuş bir şekilde (gelmek) ![]() ![]() Nefes tüketmek: Bir şeyi anlatmaktan çok yorulmak ![]() ![]() Nefsine yedirememek: Kendine yakıştıramamak, o şeyi yapmayı kendisi için onur kırıcı, ağır bulmak ![]() ![]() Nefsini körletmek: Birtakım yollarla iştah duygusunu dindirmek ![]() ![]() Ne güne duruyor?: “Şimdi yapmazsa, ne zaman yapacak” anlamında kullanılır ![]() Nefsini yenmek: Arzularının, ihtiraslarının önüne geçebilmek ![]() Ne günlere kaldık!: “Eskiden daha iyiydi, zaman değişti, düzen ve usuller başkalaştı, çok kötü günler geçiriyoruz” anlamında kullanılır ![]() Ne hâli varsa görsün!: Uyarılara, öğütlere kulak asmayan insanlar için “ne yaparsa yapsın, beni ilgilendirmiyor” anlamında kullanılır ![]() Ne idiği belirsiz: Ne olduğu, niteliği, soyu sopu, nereli olduğu bilinmeyen ![]() ![]() Ne mal olduğunu anlamak: Asıl niteliğini, işe yaramaz oluşunu, kötü niyet beslediğini anlamak ![]() ![]() Ne mene: Ne türlü, nasıl, ne çeşit? Ne od var ne ocak: Aşırı yoksulluğu, geçim darlığını anlatmak için kullanılır ![]() Ne oldum delisi olmak: Beklemediği bir duruma yükselip şımarmak, ölçüsüz hareketler yapmak ![]() ![]() Ne olur: “Yalvarırım, rica ederim, lütfen” anlamında kullanılır ![]() Ne olur ne olmaz: Her ihtimale karşı, ne olacağı belli değil ![]() ![]() Ne pahasına olursa olsun: Her türlü sıkıntı ve tehlikeyi göze alarak, ne kadar büyük fedakârlık isterse istesin ![]() ![]() Nerede akşam orada sabah: “Gece kalacağı bir yeri yok, neresi rast gelirse orada kalıp yatar” anlamında kullanılır ![]() Nereden nereye: 1 ![]() ![]() ![]() Ne şiş yansın ne kebap: “İki taraf da korunsun, gücendirilmesin, ikisinin de zarar görmeyeceği bir yol bulunsun” anlamında kullanılır ![]() Ne tadı var ne tuzu: Hoşa gidecek, zevk alınacak, beğenilecek bir şey değil ![]() ![]() Nevri dönmek: Çok öfkelenmek, sinirlenip kızmak ve bu sebeple rengi değişmek ![]() ![]() Ne yardan geçer ne serden: İstediği şey fedakârlığı gerektirdiği hâlde, fedakârlığa yanaşmayan ama istediğinden de vazgeçmeyen kimseler için kullanılır ![]() Ne yer ne yedirir: Kimsenin yararlanmasını istemez, kendi de yararlanmaz ![]() Neye uğradığını bilememek: Beklenmedik bir durumla karşılaşıp hiçbir şey yapamamak, şaşırıp kalmak ![]() ![]() Niyet etmek: Bir şeyi yapmayı zihninde tasarlamak, düşünmek ![]() ![]() Niyeti bozuk: Kötü bir davranışta bulunması beklenen, kötülük düşündüğü sezilen ![]() ![]() Noktası noktasına: Tastamam, eksiksiz, tamamen, birbiriyle tıpatıp aynı ![]() ![]() Not düşmek: Yazılı metnin bulunduğu sayfanın bir köşesine, konuyla ilgili birkaç cümle yazmak ![]() Notunu vermek: Kıymetini tespit etmek, ne nitelikte bir kişi olduğu konusunda kanıya varmak ![]() Nuh der peygamber demez: Son derece inatçıdır, düşüncelerini bir türlü değiştirmez, söylediklerinde ve inançlarında direnir ![]() Nuh Nebi`den kalma: Çok eski modası geçmiş, köhnemiş (eşya, bina) ![]() ![]() Numara yapmak: Bir hareketi yalandan yapmak, bir şeyi gerçekmiş gibi söyleyerek karşısındakini aldatmak ![]() ![]() Nur topu: Gürbüz, sağlıklı, çok güzel ve temiz çocuklar için söylenir ![]() Nutku tutulmak: Korkudan, üzüntüden, heyecandan konuşamaz olmak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
O Harfi İle Başlayan Deyimler Ve Anlamları |
![]() |
![]() |
#30 |
Şengül Şirin
![]() |
![]() O Harfi İle Başlayan Deyimler Ve AnlamlarıO HARFİYLE BAŞLAYAN DEYİMLER Ocağına düşmek: Birine yardım etmesi için yalvarmak, koruması için sığınmak ![]() Ocağına incir dikmek: Birinin evini barkını dağıtmak, düzenini alt üst etmek, yuvasını yıkıp toparlanamaz hâle getirmek ![]() ![]() Ocağını söndürmek: Ailenin dağılmasına sebep olmak, çoluk çocuğunu yok etmek ![]() Oğul balı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Oğul vermek: Oğul arılarının bir bölüğü kovandan ayrılıp başka bir kovana gitmek, yeni bir oğul arısı topluluğu meydana getirmek ![]() Okkalı kahve: Bol kahve ile yapılmış ve büyük fincana konmuş kahve ![]() Okka çekmek: Hacminden daha fazla ağır gelmek ![]() Okkanın altına girmek: Haksız yere eziyet çekmek, zarar ve ceza görmek ![]() Ok yaydan çıkmak: Geri dönülemeyecek bir iş yapmak, söz söylemek ya da bir harekette bulunmak ![]() ![]() Ola ki…: Belki olur ya, olabilir ki…”Ola ki bir daha karşılaşırız ![]() Olan biten: Olup geçenler, olanların hepsi, meydana gelenler ![]() ![]() Oldu bittiye getirmek: Emrivaki yapmak, geri dönülmesi güç ve imkânsız bir durum oluşturmak ![]() ![]() Oldum bittim (veya oldum olası): Başından beri, öteden beri, ilk zamandan beri, kendimi bildiğimden beri ![]() ![]() Oldu olacak kırıldı nacak: “Olanlar oldu, iş işten geçti, olanlar geri dönülemeyecek bir durum aldı, bunu kabul etmek gerek” anlamında kullanılır ![]() Olmayacak duaya amin demek: Sonuç vermeyecek bir işle uğraşmak ya da buna destek vermek ![]() Olur olmaz: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Oluruna bırakmak: Bir işin yapılabildiği, olabildiği kadarıyla yetinmek, müdahale etmeden bekleyip sonucuna ne olursa olsun razı olmak ![]() ![]() Omuz omuza: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Omuz silkmek: Aldırmamak, önem vermemek, benimsememek ![]() ![]() On parmağında on kara: İnsanlara leke sürmeyi, kara çalmayı, iftira atmayı huy edinmiş (kimse) ![]() On parmağında on marifet: Çok hünerli, becerikli, ustalığı çok, elinden her iş gelir ![]() Onuruna dokunmak: Onurunu, haysiyetini incitmek ![]() ![]() Oralarda (oralı) olmamak: Anlamamış, sezmemiş gibi davranmak ![]() ![]() Ortada kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ortadan kalkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ortadan kaybolmak: Nereye gittiği bilinmemek, sezdirmeden gitmek, görünmez hâle gelmek ![]() ![]() Orta hâlli: Ne zengin ne yoksul, ne iyi ne kötü, ne çirkin ne güzel ![]() ![]() Ortalığı birbirine katmak: Kargaşa çıkarmak, herkesi birbirine düşürmek ![]() ![]() Ortalık düzelmek: Tedirginlik kalmamak, toplum içindeki karışıklık yok olmak ![]() ![]() Ortalık karışmak: Kargaşa çıkmak, toplumda düzensizlik baş göstermek ![]() ![]() Orta malı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ortaya dökmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O tarakta bezi olmamak: Bir şeyle, bir işle ilişiği bulunmamak, o şeyle ilgilenmemek ![]() ![]() Ot yoldurmak: Çok güçlük çıkarmak, zor bir iş gördürmek, çok uğraştırmak ![]() Oya koymak: Bir işin sonucunu belirlemek üzere oy verilmesini istemek, oylama yoluyla bir topluluğun görüşünü almak ![]() ![]() Oy birliği: Bir toplantıya katılan, bir meseleyi konuşan kimselerin aynı düşüncede olup aynı yönde oy kullanmaları ![]() ![]() Oyuna gelmek: Aldatılmak, tuzağa düşürülmek ![]() ![]() Oyunbozanlık etmek: Mızıkçılık etmek, birlikte yapılması gereken işten tek taraflı vazgeçmek ![]() ![]() Oyun etmek: Aldatmak, kurnazlıkla birini tuzağa düşürmek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|