|
|
Konu Araçları |
anadolu’da, başkent, fethettiği, trabzon, trapezus, türklerin |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #16 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Trabzonspor Müzesi Maraş Caddesi Halkevi Sokak’taki Sadri Şener Sosyal Tesisleri Binası’nın 2katında yer almaktadır Trabzon’un özgün tarihi eserlerinden biri olan binadaki müze barındırdığı kupalarla Türk futbol tarihinde önemli bir yere sahip olmasının yanında Cumhuriyet Dönemi Trabzonspor tarihinin de belleği konumundadır Geniş bir salonda sergilenen eserler içinde kendi kategorisinde tek ve özgün kupalar yer almaktadır Girişte soldan itibaren kronolojik bir sırayla yerleştirilmiş olan kupa, şilt ve beratların her biri kendine özgü anıları yaşatmaktadır Müzenin es eski belgesi İdmanocağı Kulübü’nün kurulmasına dair 1921 tarihli Osmanlıca berattır 1927 tarihinde Mustafa Kemal tarafından İdmanocağı Kulübü’ne verilmiş olan büst ve bayraktan sonra Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı tarafından 1924 yılında aynı kulübe verilen mıntıka birinciliğine dair kupa yer almaktadır Bu bölümde, 1967 tarihinde birleşerek Trabzonspor Kulübü’nün kuruluşunu sağlayan İdmanocağı, İdmangücü, Karadenizgücü ve Martıspor kulüplerinin başta futbol olmak üzere, yüzme, güreş, kürek, gülle atma ve atıcılık dallarında aldıkları madalya, şilt ve beratlar sergilenmektedir Müzede en ilginç kupa ise 1958 yılında Türkiye Amatör Futbol Şampiyonası’nda Trabzon İdmanocağı’nın kazandığı yarım kupadır Futbol Federasyonu tarafından 1958 yılında düzenlenen Türkiye Şampiyonası Finalleri’nde Ankara Havagücü takımı ile Trabzon İdmanocağı takımlarının puanlarının ve averajlarının aynı olması ve her iki takımın da ayrı bir maç yapmayı kabul etmemelerine üzerine Futbol Federasyonu iki takımı da şampiyon ilan etti ve kupa ortadan ikiye bölünerek her iki takıma da yarımşar olarak verildi Şimdi kupanın yarısı Trabzonspor Müzesi’nde, diğer yarısı ise Ankara Havagücü Müzesi’ndedir Müzeyi süsleyen diğer ilginç ve özgün kupa ise; 1965 yılında İdmanocağı ve Beşiktaş arasında oynanan ve İdmanocağı’nın 1-0 kazanarak aldığı Türkiye Kupası ile bu maçta 22 kişinin peşinden koşturduğu toptur Müzenin diğer bir bölümünde ise, Trabzonspor’un kuruluşundan sonraki kupalar sergilenmektedir Bunlardan ilki ve belki de en ilginç olanı, 1Lig’e çıktığı ilk yılda Beşiktaş, Galatasaray, Kıbrısgücü ve Trabzonspor’un katılımıyla düzenlenen turnuvayı birinci olarak tamamlayarak alınan Kıbrıs Barış Kupası’dır Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdıran Trabzonspor, başta futbol olmak üzere sualtı sporları, atıcılık ve judo gibi spor dallarında aldığı kupa Müze’nin geniş salonuna sığmayacak kadar çoktur Ulusal spor tarihine ilişkin önemli bir kesitin yer aldığı Trabzonspor Müzesi’nin çıkış kapısına yaklaşıldığında minikler ve paf futbol takımlarının aldıkları kupaların sergilendiği iki vitrin yer almaktadır Türkiye’deki tüm müzeler gibi tatil günleri de açık olan Trabzonspor Müzesi ziyaretçiler tarafından ücretsiz gezilebilmektedir Trabzonspor’un kazandığı 6 lig, 7 Cumhurbaşkanlığı, 7 Türkiye Kupası yanında, sayısız kupanın yer aldığı müzede azmin, mücadelenin ve zaferlerin çok sayıda belgesi ve tanığıyla karşılaşılmaktadır |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #17 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Hanlar Alaca Han Büyük İmaret (Hatuniye) camisinin doğusunda yer alır Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbaharhatun için 1506 yılında yaptırılmıştır Türbe iyi bir taş işçiliği gösterir Sarımsı renkli kesme taşlardan inşa edilmiştir Pençerelerinin tahfif (sağır) kemerlerinde olduğu gibi gri taşlar dekoratif olarak kullanılmıştır Sekizgen planlı türbe gövde üzerinde yine sekizgen bir kasnağa sahiptir Kubbe sekiz köşeli olup kurşunla kaplanmıştır Bedesten Trabzon çarşısının merkezinde yer alan şehrin en eski ticaret yapısıdır Dıştan 2060 x 2260 m boyutlarıyla kaleye yakın dikdörtgen planlıdır Türk Bedestenleri içerisinde tek kubbeli olan tek örnektir Ayrıca yapı Gülbaharhatun Vakıfları arasında gösterilmiştir Bunun için yapının fetihten sonra 15 yüzyılın sonlarında yapıldığını söyleyebiliriz Vakıf Han Bedestenin kuzey batısında yer alır Üç katlı avlulu bir handır Birlikte inşa edildiği güneydoğu kısmındaki caminin şadırvanı üzerindeki kitabeye göre Hicri 1196 Miladi 1781 yılında Hacı Yahya adında bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır Zemin katın esas girişi doğudandır Açık avluyu revak ve arkasındaki odalar çevirir Birinci katın girişi güneydedir Bu katta cephede dört dükkan, şadırvan ve caminin giriş kapısı bulunmaktadır Avlu etrafında sıralanan odalar farklı büyüklüktedir Kuzeyde orta kısımda bir eyvan yer alır İkinci katta revaklı avlu odaları ve cami bulunmaktadır Bu caminin güneydoğu köşesindeki minaresi yıkılmıştır Taş Han Osmanlı dönemi avlulu, iki şehir hanlarının güzel bir örneğidir Kaynaklara göre 1531-1533 yılları arasında Trabzon Valisi İskenderpaşa tarafından yaptırılmıştır Muhtelif zamanda yapılan onarımlarla günümüze gelmiştir Kuzey cephesine geç devir dükkanları eklenmiştir Duvarlar düzgün yontu taştan yapılmıştır Revak kemerleri ve tonoz örtü tuğladır Önceleri alaturka kiremit kaplı çatısı 1980 yılındaki onarımda beton mozaik olarak değiştirilmiştir |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #18 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Türbeler Açık Türbe Küçük İmaret Mezarlığında Hamzapaşa Camisinin doğusunda yer alır 18 yüzyıla tarihlenen altı köşeli baldaken bir türbedir İçerisinde üç mezar bulunmaktadır Bunlardan H1148, M1735 tarihli olan Hamza Paşaya aittir Gülbahar Hatun Türbesi Büyük İmaret (Hatuniye) camisinin doğusunda yer alır Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbaharhatun için 1506 yılında yaptırılmıştır Türbe iyi bir taş işçiliği gösterir Sarımsı renkli kesme taşlardan inşa edilmiştir Pençerelerinin tahfif (sağır) kemerlerinde olduğu gibi gri taşlar dekoratif olarak kullanılmıştır Sekizgen planlı türbe gövde üzerinde yine sekizgen bir kasnağa sahiptir Kubbe sekiz köşeli olup kurşunla kaplanmıştır Ahi Evren Dede Türbesi Boztepe’de bulunan Ahi Evren Dede Camii’nin bitişiğindedir Kare planlı türbe, bir kubbe ile örtülüdür H1307 (1887-1888) yıllarında Hacı Hakkı Baba tarafından onartılan bu türbe günümüzdeki halini almıştır Ahi Evren Dede’nin mezarının (türbesinin içinde) yanında Hacı Hakkı Baba ve oğullarının mezarı da yer alır Emir Mehmet Türbesi Eski kabak meydanında Trabzon Lisesi’nin güneyinde yer alır Kitabesinden 1523 yılında Emir Mehmet için yaptırıldığı anlaşılmıştır Ancak yakınındaki Kadiri Tekkesi (Hatuncuk Camii) Şeyhi Osman Baba da 1877 yılında bu türbeye defnedilmiştir Sekizgen Planlı türbe kesme taştan yapılmıştır Girişi kuzeydoğudandır Mevcut iki pencere doğu ve batıya açılmaktadır Kapı ve pencereler sağır sivri kemerlere sahiptir Kurşun kaplı kubbe sekizgen bir kasnak üzerine oturur |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #19 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Hamamlar Meydan Hamamı 19 yüzyılın sonlarında kazazadeler tarafından yaptırılmış bir çifte hamamdır Erkekler bölümü doğudadır Soyunmalık kısmı orijinalliğini korur Soğukluktan sonra ılıklığa girilir Sıcaklık kısmında dört eyvanlı köşe hücreli plan uygulanmıştır Yalnız doğudaki halvetlerin duvarları yapılmamıştır Kadınlar bölümü kuzey-güney doğrultusunda uzanır Soyunmalık soğukluk ve sıcaklık kısımlarından meydana gelir Sıcaklık haçvari dört eyvanlı köşe hücreli plana sahiptir Paşa Hamamı Çarşı Camisinin güneyinde yer alan bir çifte hamamdır İskenderpaşa’nın vakıfları arasında adı geçmektedir 1521-1533 yılları arasında yapılmış olmalıdır Erkekler kısmı batı tarafındadır Bu kısım soyunmalık soğukluk ve dikdörtgen planlı sıcaklıktan meydana gelir Kadınlar kısmı da soyunmalık soğukluk ve iki hücreden ibaret sıcaklıktan oluşmaktadır Sekiz Direkli Hamam Pazarkapı mahallesinde yer alır Trabzon Belediyesince onarılmış kuzeyindeki soyunmalı kısmı yeniden yapılmıştır Soyunmalığının güney köşesinden soğukluğa girilir Sıcaklık bölümü kare planlıdır Köşelere yerleştirilmiş duvar yükseklikleri 25 m olan dört halveti vardır Ortada sekizgen göbek taşı ve etrafında yuvarlak kemerlerle birbirine bağlanan sekiz sütün sekizgen planlı kubbemsi bir tonozu taşır Bu tonozla yan duvarlar arasındaki boşluk çepeçevre beşik tonozla örtülmüştür Hamamın tarihlendirilmesi tartışmalıdır Bazı kaynaklarca Selçuklu Hamamı olarak adlandırılır |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #20 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Manastırlar Kaymaklı Manastırı Trabzon’un 3 km güneydoğusunda Boztepe’nin Değirmendere vadisine bakan yakasında kurulmuştur 1424 yılında inşa edilmiştir Yapılar topluluğu dikdörtgen alan içerisinde, ortada tek apsisli kilise, kuzey batıda çan kulesi, güney doğuda ise küçük bir şapel ve manastır hücrelerinden oluşmaktadır Manastır yapıları birçok defa onarım görmüştür En eski kısım kilisenin beşken apsis bölümüdür Kilise içerisindeki freskler 18 yüzyıla tarihlenmektedir Kızlar Manastırı Boztepe’nin yamacında şehre hakim bir mevkide kurulmuştur İki teras üzerine inşa edilen manastır kompleksi yüksek bir koruma duvarı ile çevrilmiştir Manastır III Alexios zamanında (1349-1390) kurulmuş birkaç defa onarılmış som şeklini 19 yüzyılda almıştır İlk olarak güneyde içinde kutsal su bulunan kaya kilisesi ve onun girişindeki şapel ve birkaç hücreden ibarettir Kaya kilisesinin içerisinde kitabeler ve Alexios III karısı Theodora ve annesi Eirene’ nın portreleri yer almaktadır Kuştul Manastırı Bu manastır Trabzon’un Esiroğlu Beldesinin Kuştul (Şimşirli) ismi verilen köyündedir Yapının bulunduğu yere gidiş şöyle olmaktadır Önce Esiroğlu Beldesine gidilip, oradan minibüs veya jiip kiralanır Soldaki yol takip İkidere Köyüne gelinir Bu köyde yol ikiye ayrılır Yolun biri sağa diğeri sola gider Sağa giden yol yamaçta bnulunan Konaklar Köyüne varır Buradan Kuştul daha uzak olmasına rağmen ulaşım daha iyidir Katır veya yaya olarak gidilirse manastıra bir-iki saatte varılabilir Vadinin tabanından dirsek şeklindeki kaya üzerine oturtulan bu yapı, kale gibi, vadiye hakim bir tepede kurulmuştur Maçka yolu üzerinde ve bağımsız bir amir gücüne sahip olan, üçüncü manastırdır MS 752 yılında kurulduğu söylenen bu manastır 1203 senesinde yağma edilip, terk edildi Ama 1393 yılında tekrar kurulup 15 yüzyılın başında yine eski önemini kazandı Bu asrın binalarının çoğu 1904 yılında çıkan büyük bir yangınla harap olduktan sonra manastır, bir daha inşa edilmiştir Manastıra batı cephesindeki bir merdivenle varılmaktadır Büyük kilise açık geniş hollü ve galeri İtalyan stilinde yapılmış bir bina idi Doğu cephesindeki kaya tepesi üzerinde, manastır duvarlarının dışında, normal büyüklükte ve kare-haç stilinde bir kilise vardı Manastır, defineciler tarafından harap edilmiştir Zamanımızda büyük kilise yıkılmış olup, bir merdivenle alt avluya bağlanırdı Doğu cephesindeki dağda, manastırın 300- 400 m güneyinde bir mağara vardır Cumot’un manastırı eski halini gösterir 1903 yılına ait netleşmiş olduğu resim bize bilgi vermektedir Resimlerden de anlaşılacağı gibi dört katlı ve çok pencereli bir bina idi Çatısı kiremitle örtülü olup, uzaktan görünüşü derebeyi şatosunu andırıyordu Manastır içinde bulunan mağaranın kuzey köşesine yaslı ve batı ile kuzey duvarları kaya olan küçük bir kilisecik vardı Bunun içinde bir niş mezarının oluğu muhtemeldir Şimdi görülebilen kilisecik kalıntısı çok eski değildir Fakat çevredeki manastır kiliseciklerinin küçük bir benzeridir Manastır içerisinde vadiye kadar herhangi bir tehlike anında kullanılmak üzere yapılmış, gizli dehliz vardı Fakat bu dehliz toprak ve taşlarla dolmuştur Bu manastır da Trabzon bölgesindeki diğer manastırlar gibi kutsal bir mağara ve ayazmanın etrafında kurulmuştur Sümela Manastırı Trabzon'un Maçka İlçesinin Altındere Köyü sınırları içinde Altındere vadisine hakim Karadağ'ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş olan Sumela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” ile anılır Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini sürdürmüştür Meryem Ana adına kurulan manastırın “Sumela” adını siyah anlamına gelen “melas” sözcüğünden aldığı söylenmektedir Bu ismin manastırın kurulduğu koyu renkli Karadağlardan geldiği düşünülmekte ise de, Sumela kelimesi buradaki Meryem tasvirinin siyah rengine bağlanabilmektedir Rivayete göre; Bizans İmparatoru I Theodosius zamanında (375-395) Atina'dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulmuş olan manastır 6 yüzyılda İmparator Justinianus'un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine generallerinden Belisarios tarafından tamir edilmiştir Sumela Manastırının şimdiki durumuyla varlığını 13yüzyıldan itibaren sürdürdüğü bilinmektedir 1204 tarihinde kurulan Trabzon Komnenosları Prensliği'nden III Alexios (1349-1390) zamanında manastırın önemi artmış ve fermanlarla gelir sağlanmıştır III Alexios'un oğlu III Manuel ve sonraki prensler döneminde de Sumela yeni fermanlarla zenginleştirilmiştir Doğu Karadeniz kıyılarının Türk egemenliğine girmesini takiben Osmanlı Padişahları pek çok manastırda olduğu gibi Sumela'nın da haklarını korumuşlar, bazı imtiyazlar vermişlerdir Sumela Manastırı'nın 18 yüzyılda bir çok bölümü yenilenmiş, bazı duvarlar fresklerle süslenmiştir 19 yüzyılda büyük binaların ilave edilmesi ile manastır muhteşem bir görünüm kazanmış, en zengin ve parlak dönemini yaşamıştır Bu dönemde son şeklini alan manastır pek çok yabancı seyyahın ziyaret ettiği, yazılarına konu edilen bir yer haline gelmiştir Trabzon'un 1916-1918 yılları arasındaki Rus işgali sırasında manastıra el konulmuş, 1923'den sonra tamamıyla boşaltılmıştır Sumela Manastırı'nın başlıca bölümleri; Ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadır ve bu yapılar topluluğu oldukça geniş bir alan üzerine inşa edilmiştir Manastırın girişinde su getirdiği anlaşılan büyük su kemeri yamaca yaslanmış durumdadır Çok gözlü olan bu kemerin bugün büyük bir bölümü yıkılmıştır Dar ve uzun bir merdivenle manastırın ana girişine ulaşılmaktadır Giriş kapısının yanında muhafız odaları bulunmaktadır Buradan bir merdivenle iç avluya inilmektedir Solda, manastırın esasını teşkil eden ve kilise haline getirilen mağaranın önünde çeşitli manastır binaları bulunmaktadır Sağ tarafta kütüphane yer almaktadır Yine sağda yamacın ön yüzünü kaplayan büyük balkonlu bölüm keşiş odaları ve misafir odaları olarak kullanılmıştır ve 1860 yılına tarihlenmektedir Avlunun etrafındaki binalarda odalardaki dolapları, hücreleri, ocakları ile Türk sanatının etkileri de görülmektedir Manastırın ana ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve ona bitişik şapelin iç ve dış duvarları fresklerle donatılmıştır Kaya kilisesinin içinde avluya bakan duvarda III Alexios dönemine ait fresklerin varlığı tespit edilmiştir Şapeldeki freskler ise 18 yüzyılın başlarına tarihlenmektedir ve üç ayrı devirde yapılan üç tabaka görülmektedir En tabakanın freskleri daha üstün niteliktedir Sumela Manastırında yer yer sökülerek alınmış olan ve oldukça harap bir görünüm taşıyan fresklerde işlenen başlıca konular İncil'den alınmış sahneler, Hz İsa ve Meryem Ana hayatıyla ilgili tasvirlerdir Vazelon Manastırı Bu manastıra Maçka’yı 14 km geçtikten sonra iki yolla gidilmektedir Birinci yol; Kiremitli kahvelerinden yaklaşık 500 m sonra sağa ayrılan, yeni yapılmış stabilizedir Diğeri ise; Kiremitli köyünden vadiye inip, vadiden 2,5-3 saatlik yaya gidilmesi gereken yoldur Fakat bu yol zahmetli ve daha uzun olduğu için tercih edilmez Birinci yol daha iyi ve emindir Manastıra giden yol dik olmasına karşın, çam ormanlarının içinden geçip, güzel çiçek kokularını teneffüs ederek bakir manzarayı görünce, bu zahmete gerçekten değdiğini anlarız Yolun sonunda manastır binası karşıdan bütün ihtişamıyla gözükür Yapının, Vazelon ismini kurulmuş olduğu “Zabulon Dağı” ndan aldığı görüşü kuvvetli ihtimaldir Manastır ıssız, sakin yerde seçilmesi, ona daha kutsal bir hava vermek istenmesindendir (bu gibi yapıların Trabzon ve çevresinde, evvelce Hıristiyan Halk tarafından içinde kutsal bir suyun bulunduğu “Ayazma” etrafında yahut yakınında kurulması önemli etkenlerden birisi olmuştur) Çoğu araştırmacı yapının tarihini kesin olarak vermemekle birlikte; bazıları ilk inşa tarihini MS 270 , bazıları MS 317 olarak belirtir Manastır, Yahya Peygamber’e adanmıştır Fakat ilk kuruluşu ile bugüne kadar çeşitli değişiklikler geçirdiği kesindir (527-565) yılları arasında Justinyen tarafından tamir ettirilmiştir 644 yılının Şubat ayında hücreler tamamen tamir edilip, kütüphanesi zenginleştirilmiştir 702 yılı ile onu izleyen yıllar içinde esaslı şekilde yenilenmiştir Vazelon Manastırı, 13 yüzyıldan 20 yüzyıla kadar Maçka’nın ekonomik, sosyal ve kültürel hayatında etkinliğini sürdürmüştür 14 yüzyılda sahip olduğu arazi ve geliri 1890 yılına kadar yirmi köyde devam etmiştir Vazelon Manastırı vaktiyle bölgede bulunan manastırların en yetkilisi ve zengini durumundaymış Bir rivayete göre; Vazelon geliri ile bir Sumela Manastırı daha yapılabilirmiş Manastır 19 yüzyılda etraflıca onarılmıştır Binayı batı kısmındaki merdivenle girilmektedir Merdiven basamakları kırık olduğundan, yukarı çıkarken dikkatli olmak gerekir Bugün zemin kat kısmı sağır kapı ve pencereler ile kapalıdır Fakat birince kata bahsedilen merdivenle çıkıldığında, küçük bir antre ile karşılaşırız Bu kısmın sağında ve solunda iki dar koridor vardır Bu koridorlara sağdan ve soldan üçer olmak üzere toplam altı oda açılmaktadır Odaların tavan kısımları ahşap olduğundan günümüze gelememiştir Girişteki ek kısmın 19 yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır Çok pencereli çok pencereli bir karaktere sahip, sert taşlardan ibarettir Manastırın asıl eski bölümüne evvelce ahşap bir merdivenle çıkıldığı için, bu merdiven halen yoktur Diğer kata geçmek için tırmanarak, yahut alt katta bulunan gizli dehlizlerden sürünerek varılabilir Tournefort, bu manastırı ziyaret sırasında bahsettiği merdiven bu kısımda olsa gerek “Buradaki keşişler, manastıra ilkel olarak yapılan bir merdivenle çıkarlar Bu merdiven; gemi direği büyüklüğünde, iki meşe ağacı gövdesinden ibarettir Bunlar duvara yaslanır Bunların yardımı olmaksızın, ben binaya çıkabilmek için iyi bir ip cambazı olmalıydım” diyor Eski manastır bölümüne çıkıldığında, bazı bina kalıntılarına rastlanır Soldaki büyük kısmın yemek salonu, ona bitişik olanın ise manastır görevlilerine ait olduğu sanılmaktadır Sağdaki binalar ise; su kanallarından anlaşıldığına göre mutfak ve yemekhane idi Bunların yukarısında üzeri tonozla örtülü büyük bir su sarnıcı bulunmaktadır Bunun yanıbaşında ise üç nefli bir Bizans kilisesi bulunmaktaydı Kilisenin apsis kısmında nişler halen mevcut olup, girişi kuzeydendir Batısında bulunan iki kapının açıldığı mağara hücresi, manastırın ilk kiliseciği için uygun yerdir Kilisenin kuzey dış duvarındaki freskler, son hüküm (mahşer günü) , İsa’nın bin yıllık denilen kürsüsünün hazırlanışını, cennet-cehennemi tasvir ederler Manastır ve bölümlerinin üzerleri ahşap olduğundan bugün çürümüş ve yıkılmıştır Bina 1923 yılında terkedilmiştir |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #21 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Camiler Ahi Evren Dede Camii Trabzon’a hakim Boztepe semtinde yapılmış olan caminin tarihi bilinmemektedir Bununla beraber Şemsettin Sami’nin belirttiğine göre Sultan Orhan döneminde Ahi Evren’in bir derviş dergahı inşa ettirdiği bunun da bugünkü cami ve türbenin yerinde olduğundan bahsetmektedir Komplekse ait kesin bir bilgimiz yoktur Burada aynı isimli bir cami inşa edildi Ahi Evren Dede camisi Hacı Hakkı Baba’nın Abdulaziz döneminde H1305 (1888) katkılarıyla tamir ettirilerek günümüze ulaştırılmıştır Çarşı Camii Cami, uzun yıllar Trabzon’da valilik yapmış Hazinedarzade Osman Paşa tarafından H1225, M1839 yılında yaptırılmıştır Caminin kurulduğu saha eğimli olduğu için kuzey cephesinde son cemaat mahallinin altına dükkanlar yerleştirilmiştir Şehrin en büyük camisidir Yapıda muntazam bir taş işçiliği göze çarpar Örtüsü bütünüyle kurşunla kaplanmıştır Kapı ve pencere silmelerinde barok süslemeli bordürler görülür Cami, son cemaat mahalli ve harim kısmından meydana gelmekte ve altı istinatlı olarak planlanmış bulunmaktadır Son cemaat mahalli üç bölümlü, kubbeli dört sütunun arasına yerleştirilen ince perde duvarlı ampir bir revaktan meydana gelmektedir Erdoğdu Bey Camii H985 M1577 yılında Trabzon Valisi Erdoğdu Bey tarafından yaptırılmıştır Cami birçok onarım geçirmiş ve geniş ölçüde özelliklerini yitirmiştir Son cemaat mahalli ile harimin girişindeki ahşap mahfiller üstten irtibatlıdır Mihrap nişinin mukarnaslı bir kavsarası vardır Köşeliklerde birer gülbezek ile üst kısımda yazı kuşağı yer alır Burada bulunan H1317, M1899 tarihi caminin son onarımına aittir Minber ahşap olup sade bırakılmıştır Gülbahar Hatun Camii Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun’un hatırası için Orta Hisar’ın batısında Zağnos Köprüsü’nün yakınında bir külliye içersinde yapılmıştır Külliyeden cami ile türbe günümüze gelebilmiş; imaret, medrese, hamam ve mektep yıkılmıştır Mektebin yerine 1899 tarihinde bugünkü Gülbahar Hatun İlkokulu yapılmıştır Kaynaklar Gülbahar Hatun’un ölümünden sonra 1514 yılında yaptırıldığını göstermektedir Caminin inşa kitabesi yoktur Cami erken devir Osmanlı mimarisinde ayrı bir plan tipi oluşturan Zaviyeli Camiler grubuna girmektedir Duvar işçiliği özenlidir Pencereler, son cemaat mahalli, kemerleri ve minarede koyu gri ve sarımsı beyaz taş kullanılmıştır Caminin örtüsü kurşun kaplıdır Mihrap mermerden yapılmıştır Kenar bordürleri sade, tepeliği bitkisel süslemelidir Beşgen niş mukarnaslı bir kavsara ile son bulur Köşeliklerinde ikişer kabara (gülbezek) motifi yer alır Minberde mermer olup sade bırakılmıştır Caminin klasik dönem süslemeleri bozulmuştur Bugünkü süslemeler son onarımlarda yapılmıştır Avlusundaki şadırvan eskiden kubbe ile örtülüydü Bu örtü son onarımlarla konik külaha dönüştürülmüştür İskender Paşa Camii Yapının esas planı İznik’teki Yeşil Camiye benzemektedir Muhtemelen öndeki üç bölümlü olan son onarımlarla değiştirilmiş ve kırma çatı ile örtülmüştür Son cemaat mahallinden ara bölüme girilir Burası, yan duvarlarla ve güneyden iki sütuna oturan ortada bir kubbe, doğu ve batısındaki tonoz parçaları ile örtülmüştür Harim kısmı pandantiflerle oturan bir kubbeye sahiptir Mihrap ve minber mermerden yapılmıştır 19 Yüzyıl barok süslemelerine sahiptir Üzerlerinde iri yapraklı kıvrım dallı bordürler, kartuşlar bulunmaktadır Caminin içerisinde kalem işi süslemeler de bulunmaktadır Caminin H 936, M 1529 tarihli inşa kitabesi cephedeki giriş kapısı üzerindedir Ayrıca burada yapının bugünkü haline kavuştuğu 1882 yılı onarımına ait kitabe de bulunmaktadır Ortahisar Camii Yapı altınbaşlı Meryem Kilisesi Chrysokephalos olarak adlandırılmıştır Kuruluşu 914 yılına kadar inmektedir Bu yapının manastır içerisinde bazilikalı planlı olarak yapıldığı sanılmaktadır Bugünkü planın : esası 12 Yüzyılda gerçekleştirilmiş olmalıdır Araştırmacılar yapının 6 esas onarım devri geçirdiğini belirtmişlerdir Ana plan Yunan haçı şeklindedir Üç nefli olan yapının apsisi içten yuvarlak dıştan çokgendir Bir iç ve bir dış narteksi vardır Kuzey girişi 14 Yüzyılda inşa edilmiştir Merkezi kubbe pandantiflere oturur ve 12 köşeli yüksek bir kasnağa sahiptir Zamanında şehrin baş kilisesi, katedrali olduğu için yapının süslemesine önem verilmiştir Freskler bugün sıvanmıştır Bema duvarlarında ve zeminde opus sectile tarzında mozayik süsleme yer almaktadır Fetihten sonra camiye çevrilmiş ve belki de Fatih, ilk Cuma namazını burada kılmıştır Fatih Medresesi de yapıya bitişik olarak kurulmuştur Türk devrinde caminin esas girişi kuzeye alınmış, güney duvarının ortasına bir mihrap yerleştirilmiş, minber konulmuş ve minare yapılmıştır Mihrap taştan yapılmış olup, süsleme bakımından zengindir Mihrabı çevreleyen geometrik geçmeli bordürler, mukarnaslı niş ve alındığındaki rozetler Selçuklu örneklerini hatırlatmaktadır Ceviz ağacından yapılmış minber değerli bir sanat eseridir Orta Hisar Camii’ne değişik zamanlarda nakışlı süslemeler yapılmış ve kitabeler konulmuştur Mihrabın doğusundaki oda 1842 yılında kütüphane haline getirilmiş ve kapısı üzerine bir kitabe yerleştirilmiştir Tavanlı Camii Trabzon’un tipik çatılı camilerinden birisidir 1874 yılında Nemlizadeler tarafından yapılmıştır Geniş bir haziresi vardır Dikdörtgen planlı olan yapı son cemaat mahalli ve harim kısmından meydana gelmektedir Kalın taş duvarlar özenli bir işçilik gösterir Harimin giriş kısmı üzerinde ahşap mahfil yer almaktadır Caminin aydınlatılması bütün cephelerdeki pencerelerle sağlanır Taş mihrap bordürleri vazodan çıkan ağaçlar ve kıvrım dallarla kabartma olarak süslenmiştir Minber sade tutulmuştur Harimin ahşap tavanı da ortada göbeklidir Yenicuma Camii Traszon’un kurtarıcı ve koruyucu azizi Eugenios’a izafe edilmiştir İlk kilisenin ne zaman yapıldığı bilinmemektedir Araştırmacılar ilk yapının bazilika olduğunu belirtmektedir Ayrıca 1291 yılına ait bir kitabe bulunmuştur Bugünkü yapının 14 Yüzyılda haç planlı olarak inşa edildiği muhtemeldir Yapının bugün narteksi yoktur Üç nefli ve üç apsislidir Orta apsis içten yuvarlık dıştan beş köşelidir Diğerleri içten at nalı, dıştan yuvarlaktır Merkezi kubbe doğuda haç biçimli iki ayağa, batıda yuvarlak iki dorik sütuna pandantifler yardımıyla oturur Yan neflerin üzeri tonozlarla örtülmüştür Bu yapıda da fresk izleri ve zemin mozayiklerinin kalıntıları bulunmaktadır Ayrıca orta apsisin dışında kartal ve güvercin kabartmalarına yer verilmiştir Trabzon’un fethinden sonra camiye çevrilen yapıya kuzey giriş kısmı ile minare ilave edilmiştir Büyük apsisten bir giriş daha açılmıştır Taştan yapılan mihrap barok karakterlidir Minberi ahşaptan yapılmış olup sade bırakılmıştır Mahfilde iyi bir ahşap işçilik görülür Bu ilavelerden başka caminin içinde çok değerli kalem işi süslemeler vardır Pandantiflerin yazıları ünlü hattat Hafız Hasan Rıfat’ın eseridir Kullanılan diğer kısımlardaki yazı ve nakışlar yenilenmiştir |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #22 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Turizm Merkezleri Uzun Göl Trabzon’a 99 Km ve Çaykara ilçesine 19 Km uzaklıkta, deniz seviyesinden 1090 m Yükseklikte bulunan Uzungöl, dik yamaçları ve muhteşem orman örtüsü ile Alplerin güzelliğini geride bırakmaktadır Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuş göl “Uzungöl” olarak bilinir ve çevreye aynı ad verilmiştir Özellikle yakınındaki “şerah” köyünün yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evler, doğanın güzelliğini tamamlar Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Uzungöl, sahip olduğu turistik potansiyeli bakımından çok zengindir Çevrede trekking, kuş gözlem, botanik amaçlı turların yanı sıra daha yükseklerdeki dağların arasındaki göllere veya yakınlarındaki Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi diğer yaylalara geziler düzenleme olanağı vardır Yaban hayatı bakımından Uzungöl çevresindeki dağlarda ayı, kurt, yaban keçisi, tilki, Kafkas dağ horozu gibi hayvan türleri barınmaktadır Çalköy Mağarası İlimiz Düzköy İlçesinin 5 km güney kapısında denizden 1050 m yükseklikte olup, aydınlatma ve gezi platformları tamamlanmıştır Mağaranın içinde dış atmosfere dolinlerle olan irtibatı nedeniyle rahat bir hava haraketi vardır Girişte kuru olan mağara atmosferinin mağaranın içerisinden akan dere nedeniyle iç kısımlarda nem bir kat daha artmaktadır Balıklı Göl Bölgemizin coğrafi yapısı nedeniyle oluşan bir başka gölümüzdür Balıklı Göl Akçaabat-Düzköy yolu üzerinden Hıdırnebi yaylasına çıkarken yol üzerindedir Doğal güzelliği muhteşem olan bu gölümüz yazın birçok ziyaretçi tarafında dinlenme ve piknik alanı olarak kullanılır Çakır Göl Çakırgöl dağının kuzey eteklerindeki Mecit-Mescit yaylasının platosu üzerinde, Dilowal devri buzullarının çanağında bulunmaktadır Çakırgöl büyük sirkinin (Buzyatağı) tabanını kaplayan göl, mide görünüşünde, denizden 2533 m yüksekliğindedir Çevresi 1160 m boyu kimi yerlerde değişik olmasına karşın 250 m arasında değişen bir yükselti ile çevrilmektedir Güneyde 15-2 metreyi bulan derinliği öbür yanlarında daha sığcadır Gölün güney bölümünü kaplayan büyük yarın altında, su yüzeyinden 20 m yükseğinde falez biçiminde bir diklik bulunur Bu dikliğin 50 m gerisinde bulunan 8 su kaynağı (göze)nin suları küçük çağlayanlar biçiminde göle dökülür Sular, burada tatlı ve durudur Bu çağlayanların dışında gölün sol yanından gelip göle katılan bir dağ suyu daha vardır Bu kaynak, gölün su düzeyinde bir değişiklik yapmadan artan sularını, yardığı Morez engelinden geçirip kuzeye doğru akan bir oluşturur Daha aşağılarda, Değirmendere’nin bir kolu olan Meryemana vadisinden geçer Gölde alabalık vardır Çevre yeşilliği ile göl büyüleyici güzelliktedir Sera Gölü Trabzon’un batısındaki Sera deresi üzerinde, kıyıdan 8 km içerde Yıldızlı Beldesi sınırları içinde Demirtaş köyü yakınında bulunmaktadır Dağ yamacının, 20 Şubat 1950′de kayması ile oluşan bir baraj gölüdür Göl, Yıldızlı Beldesinden içeriye doğru 1 km mesafededir Vadi boyunca 2 km lik bir uzunluk gösterir Genişliği 150- 200 m arasında değişir |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #23 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Yaylaları Çakırgöl Yaylası Maçka-Meryemana (Sumela) yolundan 58 km mesafede ve denizden uzaklığı 2504 metre olan yayla çevresinde Armutluk, Kırantaş, Akarsu, Aykarsa, Livayda, Kurugöl, Mesaraş, Furnoba, Kasapoğlu, Camiboğazı, Ortaoba ve Dereboyu yaylaları mevcuttur Haçka Obası Yaylası 1784 metre yükseklikteki yaylaya Düzköy ilçesinden güneye 12 km toprak yolla ulaşmak mümkündür Elektrik, PTT, çeşme gibi altyapıya sahip olan yaylada, kasap, manav, fırın ve pansiyon mevcuttur Harmantepe Yaylası Köprübaşı İlçesi Yeşilyurt Beldesi sınırları içerisinde bulunan Harmantepe Yaylasında 1 Dünya Savaşından kalma siperler ve şehit mezarları vardır Her yıl 29 Haziran tarihinde anma günü tertip edilir Cösk tepesi görülmeye değer yerlerden birisidir Lapazan Yaylası 27 km lik bir stabilize yolla ulaşılabilen yayla, Maçka ilçesine bağlı Gürgenağaç köyünün güneyinde ve denizden mesafesi 2200 metredir Alt yapısının olmadığı yaylada ziyaretçilere uyku setlerini, yiyecek ve içeceklerini yanlarına almalarını öneriyoruz Sazalan Yaylası 1850 metre yükseklikte bulunan yaylaya Erikbeli Turizm Merkezi yolundan 25 km geçerek varılabilir Burada çeşitli altyapı hizmetleri mevcuttur Sisdağı Yaylası 1850 metre yükseklikte bulunan yaylaya, Erikbeli Turizm Merkezi yolundan 25 km geçerek varılabilir Burada çeşitli altyapı hizmetleri mevcuttur Sultanmurat Yaylası Trabzon İli Çaykara İlçesine 25 km mesafede olan ve Aydıntepe’nin 54 km kuzeybatısında bulunan Sultanmurat Yaylasında elektrik, içme suyu ve wc bulunmaktadır 1 Dünya Savaşından kalma siperler ve şehit mezarlarını her yıl binlerce insan ziyaret etmektedir |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #24 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Trabzon'un İlçeleri Akçaabat İlçesi Ülkemizin Doğu Karadeniz kıyılarında sıralanan en güzel yerleşim yerlerinden biri olan Akçaabat; 382 doğu boylamı ile 404 kuzey enlemi arasında, deniz seviyesinden 10 metre yükseklikte 385 kilometrekarelik yüzölçümü ile Trabzon ilinin hemen batısında yer alır 1997 yılı nüfusu 37 500 olan ancak bugün civar belde belediyeleri ile birlikte 70 Bini aşkın şehir nüfusu ve 125 bini bulan toplam nüfusu ile Trabzon'un en büyük, Karadeniz Bölgesinin ise en önemli yerleşim yerlerinden biri olan Akçaabat, aynı zamanda ulaşım açısından önemli bir kavşak noktasındadır Batısında Çarşıbaşı, güneyinde Düzköyve Maçka ile çevrili bulunan ve Düzköy ilçesi ana yolu olan Söğütlü vadisini bünyesinde barındıran Akçaabat, yörede bulunan yaylaların geçiş noktasındadır Karadeniz Bölgesi'nde yer almasına ve coğrafi olarak bu bölgenin özelliklerini taşımasına rağmen iklim olarak Akdeniz iklimi özelliklerini taşıyan ilçenin yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılıktır Bu iklim özelliğinden dolayı Akçaabat'ta zeytin ve narenciye yetişir Tarihçesi İlçenin kuruluş dönemine ışık tutan kaynakların çoğu yok olup gitmiş olan Akçaabat'ın tarihi Trabzon tarihi ile iç içe girer ve Trabzon tarihinin bütünlüğü içerisinde yer alır Bu sebepledir ki bazı kaynaklarda ilçenin propontos (pontos önü, girişi, kavşağı) olarak belirtildiği gözlenir Şehrin kuruluşuyla ilgili araştırmalar ilk yerlilerin Ege kıyılarından gelerek buralara yerleştiğini öne süren batılı araştırmacılar ile buralarýn Asya kökenli ya da Türk olduğunu ortaya koyan araştırmacılar arasında yoğunlaşır Tarihi seyir içerisinde çınar ağaçlarının bolluğundan dolayı ( eski türkçeden kaynaklanan batıdaki şehir anlamına geldiğini söyleyen araştırmacılarda vardır) Platana ya da Pulathane diye anılan ilçe sonraları ticaretin gelişmesi ve paranın bol olması nedeniyle Akçaabat adını almıştır Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen Akçaabat'ta Roma, Bizans, Komnenos ve Osmanlı dönemine ait tarihi yapıt ve izlere rastlamak mümkündür Akçaabat'ın, Osmanlý Dönemine ait kaynaklarda şehir merkezi "Pulathane", ilçe geneli ise Akçeabâd" olarak geçmektedir Şehrin tarihinde 1810 yılı Ramazan ayı ayrı bir yer tutar Bu tarihte Rus donanması Sargana Mevkiine çıkarma yapmak istemiş, Akçaabat halkı 48'i kadın olmak üzere 969 şehit vererek yurdu savunmuştur Birinci Dünya Savaşı Sırasında 20 Nisan 1916 yılında Çarlık Rusyası Akçaabat'ı işgal etmiş, ancak bu işgalde uzun sürmemiş ve 17 Şubat 1918 de Akçaabat düşman işgalinden kurtulmuştur Ekonomi Karadeniz kıyısındaki en önemli limanlardan biri olması nedeniyle tarihin her döneminde Akçaabat'ın ticari hayatı canlı olmuştur IDünya Savaşının başlangıcında 5 bine yakın şehir, 60 bini aşkın toplam nüfusu ile önemli bir merkez olan ilçenin ticari ve ekonomik yapısının beklenen düzeyde gelişme gösterememiş olmasında başka nedenlerin yanında Trabzon'a yönelme ve coğrafi yapıda önemli yer tutar Şehrin adını tüm ülkeye duyuran ve ekonomik yapısı içerisinde önemli bir değer olan Akçaabat Köftesinin yanında şehrin ekonomisi içerisinde, tarım ve hayvancılığın yeri büyüktür Tereyağı meşhur olan ve her zaman tercih edilen Akçaabat'ta salı günleri kurulan Akçaabat Halk Pazarı da bölgenin sebze, meyve ve hayvansal ürün ihtiyacını karşılayan önemli bir ticari merkezdir Şehrin değişik yerlerinde hayvansal ürünlerin işlendiği işletmeler mevcuttur Özellikle kıyıları balık varlığı bakımından oldukça zengin olduğundan balıkçılık yaygındır Tarımsal üretim içerisinde tütünün yeri büyük olup Doğu Karadeniz'de tütünün yetiştiği tek yerdir Fındık, mısır ve benzeri ürünlerin yanında son yıllarda kivi, çilek gibi yeni ürünlere yönelme vardır Kültür Cumhuriyetin kuruluşundan önce dahi evlerinde ud ve çağdaş müzik aletleri çalınan, kitap ve gazete okunarak çağdaş dünya ile bağlantı kurulan Akçaabat'ın bir kültür şehri olduğu rahatlıkla söylenebilir Kültür ve sanat alanında yetişmiş, eserleriyle ülke çapında üne kavuşmuş şahsiyetlerin yanında tiyatro, sinema, resim, heykel, müzik ve fotoğrafçılık; geçmişte olduğu gibi günümüzde de yaygındır Akçaabat Belediyesi tarafından 14 yıldır organize edilen Müzik ve Halkoyunları Festivali uluslar arası bir boyut kazanırken, Kültür Müdürlüğü bünyesinde sekiz yıldır çalışmalarını sürdüren Türk Sanat Müziği Korosu bölgenin en iyi korolarından biridirYine Kültür Müdürlüğü bünyesinde1999 yılında oluşturulan Belediye Şehir Tiyatrosu ile 2001 yılında kurulan Türk Halk Müziği Korosu şehrin kültür hayatına renk katmayı sürdürmektedir Akçaabat'ta Folklor Horon Karadeniz'in soluk alışı, yürek atışı dalgalanışıdır Horon, doğa ile insanın el ele, kol kola şahlanışıdır Karadeniz bölgesinde folklor deyince akla gelen ve bölgenin hemen hemen tamamında yaygın olan horonu ilk disipline eden ve dünyaya tanıtan yer Akçaabat’tır Halkoyunlarında günümüze kadar birçok Türkiye birinciliği olan 1975 yılında Fransa'nın Dijon kentinde düzenlenen uluslararası halkoyunları yarışmasında dünya birincisi olan ve ayrıca 1970-1983 yılları arasında uluslararası festivallerde Japonya başta olmak üzere bir çok ülkede dünya birincilikleri kazanan ve ülkemizi başarıyla temsil eden Akçaabat Folklor Derneği, günümüzde de yetiştirdiği folklorcular ile faaliyetlerini başarıyla sürdürmektedir Akçaabat'ta Eğitim 85 eğitim kurumunda öğrenim gören 29 bin 105 öğrenci bulunan şehirde en eski eğitim ve öğretim kurumu olan ve 115 yılını dolduran Merkez İlköğretim Okulunun yanı sıra Akçaabat şehir merkezinde on üç ilköğretim okulu, 4 lise, iki anaokulu bulunmaktadır Ayrıca teknik lise ve üniversite sınavlarına öğrenci hazırlayan iki özel dershane de şehirde faaliyetlerini sürdürmektedir Karadeniz Teknik Üniversitesine bağlı olarak Akçaabat'ta eğitim vermeyi sürdüren Fatih Eğitim Fakültesinin yanında şehir merkezinde yeni fakültelerin açılması planlanmaktadır Akçaabat Köftesi Akçaabat köftesi, Akçaabat'ın özel yetiştirilen dana ve öküzleri ile elde edilen bir köfte çeşididir 2009 ylında TPE tarafından Akçaabat yöresine ait olduğu tespit edilerek, coğrafi işaret tescili verilmiş ve 22 Temmuz 2009 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmıştır Akçaabat ilçesinde 1 ve 2 yaşından büyük olmayan dana ve öküzler her sabah yetiştirici tarafından yöre otları ve yemlerine katılan tuz ile beslenir Bu çeşit bir beslenme dana ve öküzün etine ayrı bir lezzet katar Akçaabat köftesinde hayvanın ön kol eti, kaburga eti, işkembe yağı ve böbrek yağı kullanılır Akçaabat köftesi'nin en önemli özelliklerinden biri Odun kömürüyle çalışan ocaklarda pişirilmesidir Ocak belirli sıcaklığa ulaştıktan sonra ızgarası tel fırça ile silinir Ardından böbrek yağı ile temizlenir Ve sıra halinde köfteler ızgaraya dizilir Akçaabat köftesi, piyaz, kızarmış biber, kızarmış domates, yöresel ekmek ile yenilir İçecek olarak ayran tercih edilir Akçaabat'ta Turizm Akçaabat; doğal güzellikleri yaylaları, tarihi evleri, mahalleleri, tarihi camileri, kilise, çeşme vb tarihi binaları, Akçakalesi, denizi,Sera Gölü, dereleri ve Çalköy Mağarası ile Doğu Karadeniz'in en önemli turisitik yerlerinden biridir |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #25 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Araklı İlçesi Araklı, Trabzon'un doğusunda olup, ilk yerleşim merkezi bugünkü ilçe merkezinin batısında bulunan 'Konakönü' mevkiidir Araklı adı, Buzluca ve Kalecik yakasında yer alan iki kale arasında bulunması nedeniyle, 'Arakale'den aldığı varsayılmaktadır İlçe, 1916 yılında Rus işgaline uğramış ve 1918 yılında bu işgal sona ermiştir 1953 yılında Sürmene'den ayrılarak ilçe olmuştur Fabrikalarıyla, eğitim kurumlarıyla ve yenilenen birçok özel ve resmi kurumu ve de hastanesiyle Araklı, Trabzon'un hızla gelişen ilçelerinden biridir Trabzon'un en güzel yerlerinden biri olan ilçemiz, en genç nüfusun olduğu bir ilçedir Araklı'nın 70 km güneyinde bulunan çam ağaçlarıyla kaplı 'Pazarcık' Turizm Bakanlığı'nca turizm merkezi olarak ilan edilmiştir Pazarcık'a girişte Pazarcık Mağarası bulunmaktadır Yeşilyurt Beldisi Yılantaş Yaylası'nda her yıl 25 Ağustos'ta şenlikler yapılmaktadır Yeşilyurt'ta, 1 Dünya Savaşı'ndan kalma bir şehitlik bulunmaktadır İlçe merkezine 10 km uzaklıkta Bereketli köyünde 'Acısu' olarak bilinen madensuyu vardır Ayrıca 55 km uzaklıkta Çörmeler Pilitli'de ve 80 km uzaklıkta Balahor'da madensuyu şifalı olarak bilinmektedir Etimoloji Araklı adının kökeni, Rumcadaki "Arazos" kelimesine dayanır Bu kelimenin diğer bir versiyonu olan "Arakos" kelimesi zamanla değişerek "Araklı" adını almıştır Türkler yerleştikleri yörenin eski adını değiştirmezler, ona benzeyen adlar verirler Bütün Anadolu'da bu böyledir Örnek: Magnesia: Manisa olmuştur Türklerin dilinde Araklı’ya yerleşen Türkler de Türkçeye uydurarak eski adı Araklı koymuşlardır Bir teze göre, Arazos /Arakos (Araklı): Doğu Roma İmparatoru Herakleios'un 626 yılında ordusuyla bugünkü Araklı burnunda konakladığı için bu ismi aldığı sanılmaktadır Başka bir teze göre, Ermenice havari anlamına gelen Arakeal'den ya da Kapadokia dilindeki Arako (kurban sunağı) terimleriyle de bir alakası olabilir Tarihçesi Doğu Karadeniz'deki diğer yerlerde olduğu gibi Araklı'nın da tarih öncesi arkeolojik çalışmalarla aydınlatılmış değildir Ancak binyıllar boyunca Doğu-Batı ticaretinin en canlı güzergâhı olan İpek Yolunun Karadeniz’e Ulaştığı toprakların üzerinde kurulmuş olması ticari değerinin yanında askeri ve jeostratejik değerlere sahip olması ilçedeki yerleşimin Trabzon’dan çok sonra olmadığını düşündürtmektedir Doğu Karadenizi Güneyden kuşatan ve savunmasını kolaylaştıran, dağlar Anadolu'ya hükmeden yönetimlerin bölge üzerinde otorite kurmasını, ticari ve sair ilişkilerle bölge kültürünün değiştirilmesini uzun süre engellemiş kendi bildiğince kendine yeterek yaşamayı benimseyen bir insan tipinin oluşmasına neden olmuştur Hititler döneminde bölgenin madenlerini işleyen halkı Haliblerden maden alındığı, Asurluların Batı İran'dan gelerek bölgeyle sınırlı ticari ilişkilerde bulundukları bilinmektedir Bölge ilk sömürgeci ziyaretini MÖ 750 yıllarında Miletliler vasıtasıyla yaşadı Ancak bu yıllarda Kafkasya üzerinden başlayan Kimmer akınları sebebiyle sömürgeciler bölge yerleşmeye fırsat bulamadılar Kimmerler'den sonra İskitler, Medler ve Persler kısa süreli hâkimiyetleri olmuştur Trabzon çevresindeki halklardan bunların özelliklerine yaşama biçimlerine yetiştirdikleri karakterlere dair bilgilerden söz eden Ksenefon MÖ 400 yılında Bayburt-Trabzon yolculuğunda bölgenin yerli halkları olan Kolhlar Makronlarla savaşlarını eseri Anabasiste yazar Diğer kaynaklarda onaylandığı gibi bölge halkı savaşçılık, arıcılık, meyvecilik ve madencilikle meşgul olup, denizden de faydalanır durumdaydılar Ayrıca Araklı'dan Trabzon istikametine doğru yaklaşık 3 km uzakta tarihi Kalecik Kalesi bulunmaktadır ki kale Canayer Kalesi'nin bir uzantısıdır Nüfusu 2008 yılı TUİK verilerine göre Araklı genelinde toplam 50539 nüfus vardır 2007 yılında Araklı nüfusu 50285 idi Araklı ilçe merkezinde toplam 22500kişi, belde ve köylerde ise toplam 32144 kişi yaşamaktadır Bu nüfusun 25836'sı kadın nüfus, 24703'ü ise erkek nüfustur Araklı 2008 yılında da 2007 yılında olduğu gibi Trabzon’un nüfus yoğunluğu bakımından 2 büyük ilçesi olma özelliğini korumaktadır Ekonomi Araklı, 372 km'lik bir alana sahip olup Karatepe silsilesi ile Küçükdere dağ silsilesinin kıyıya kısmen dik olarak inmesinin belli oranda iç kısımlara kadar uzanmasını sağlamıştır Arazi Yapısının çok engebeli ve dağlık olması tarıma olan ilgiyi azaltmıştır Tarım sınırı kıyıdan yaklaşık 600 km'ye kadar çıkmaktadır İlçede yoğun olarak mısır, fındık ve çay üretimi yapılabilmektedir Bunun yanında önemli olmayan miktarlarda baklagil de yetiştirilmektedir İlçede hala geleneksel "Ahır" hayvancılığı devam etmektedir Etinden, sütünden ve derisinden gereği gibi yararlanma beklentisi ve becerisi oluşamamıştır Halk daha çok kendi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir hayvan bakıcılığı yapmaktadır İlçede ve köylerinde toplam 247 adet saf "Jersey" ineği bulunmaktadır, bu rakam, ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalmaktadır Ayrıca 9223 tane de yerli kara inek olduğu ilçe tarım müdürlüğünün verilerinde tesbit edilmiştir Arıcılık, yavaş yavaş olsada gelişmektedir 1650 arıkovanı ile 181 belgeli arıcı yılda 4500 ton bal üretmektedir Özellikle bölgede üretilen ve "Cifin" denilen çiçeğin özününde karıştığı için "Delibal" olarak adlandırılan bu balın besin değeri yüksek olduğu bilinmektedir Denizlerimizde çeşitli sebeplerden meydana gelen verimsizlik denize kıyısı olan ilçemiz içinde olumsuzluklar oluşturmuştur Bunun yanında bilinçsiz avlanma neticesinde ilçe deniz kıyısında olmasına rağmen yeterli oranda balık tüketememektedir Ancak son yıllarda Sahil Güvenlik teşkilatının kurulması, bu tür avlanmaları ve balık nesillerinin tükenmesini önleyici uygulamaları başlatmıştır Turizm İlçemiz sınırları içerisinde bulunan Pazarcık mevkiinin Turizm bakanlığınca birinci dereceden turizm bölgesi ilan edilmesinin ardından bölgeye olan ilgi daha da artmıştır Her yıl gerek Trabzon'un yerli halkı gerek komşu illerden bölgeye yoğun olarak ziyaretçi gelmektedir Özellikle şehir dışında yaşayan Trabzon halkının en fazla rağbet ettiği alan Pazarcık olmaktadır Gösterilen bu yoğun ilgiye paralel olarak bölgede konaklama ve benzeri temel ihtiyaçları karşılayacak yeni tesisler inşa edilmiştir Böylece yeni istihdam alanları oluşturulmuştur Yayla turizmi artık Araklı halkı için yeni bir ekonomik canlılık kaynağı olmaya başlamıştır Geldiğimiz aşamada çok büyük etkisi olmamakla birlikte yayla turizmi hızla gelişmektedir Ayrıca Araklı'dan Trabzon istikametine doğru yaklaşık 3 km uzakta tarihi Kalecik Kalesi bulunmaktadır ki kale Canayer Kalesi'nin bir uzantısıdır Balahorda 4 yıldır, pazarcıkta ise bu yıl ilk defa şenlikler düzenlenmeye başlamıştır Halkın yoğun ilgisi sayesinde çevre il ve ilçelerden coşku her yıl katlanmaktadır |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #26 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Arsin Arsin Trabzon ilinin bir ilçesidir İlçe merkezi sahil kesiminden ve hafif meyilli bir araziye sahiptir İlçenin topografik yapısı, sahilden iç kesimlere doğru gidildikçe eğimi artan bir yapıdadır Bazı köylerde eğim %70'lere kadar varmaktadır İlçenin toplam yüzölçümü 169 km²’dir İlçede 5 akarsu bulunmaktadır Bunlar Yanbolu, Falgoz, Arsin, Kendirlik ve Sifla (Süfla) dereleridir İlçenin tarımsal alanı 9530 hektar, ormanlık alanı 6362 hektar, çayır mera alanı 583 hektardır, elverişsiz alanı ise 425 hektardır Tarım arazisi kullanma şekline göre; Tarla alanı 10400 dekar, yem bitkileri alanı 232 dekar, sebzecilik alanı 658 dekar, çay alanı 350 dekar, fındık alanı 83590 dekar ve kivi alanı ise 70 dekardır İlçenin merkezinin rakımı 10 metredir Koordinatlar; 39-50 derece doğu boylamı, 40-50 derece kuzey enlemidir Bölgesel iklime bağlı olarak ilçede yazları serin, kışları ılık geçer Ilıman iklim bölgeye hâkimdir Yıllık ortalama yağış miktarı 1000 - 1100 mm arasında değişir ve ortalama sıcaklık 155 derecedir Bölgenin yüksek kesimleri ve vadiler yaz ve sonbahar ayları başlangıcı dışında sislidir Bulutluluk derecesi 6/10 dur En bulutlu ay Şubat ayıdır En bulutsuz ay Haziran ve Ekim aylarıdır Bölgede hâkim rüzgârın hızı 16m/sn dir Bölgeye egemen rüzgârlar Aralık ayında Kıble yâda Lodos, Haziran ayında Güney, Kasım ayında Batı, diğer aylarda Batı-Kuzey rüzgârlarıdır En hızlı rüzgârlar Şubat ayında Batı ve Kuzeybatıdan esmektedir En soğuk ayın sıcaklık ortalaması 775 derecedir En sıcak ayın sıcaklık ortalaması ise 2405 derecedir En düşük ortalama nem oranı 692 ile Aralık ayında görülür En yüksek ortalama nem oranı 835 ile Mart ayında görülür İlçe, Trabzon ilinin 20 km doğusunda Trabzon-Rize sahil şeridi üzerinde kurulmuş bulunmaktadır Doğusunda Araklı, Batısında Yomra ile çevrili, Kuzeyinde Karadeniz, Güneyinde Gümüşhane ilinin Yağmurdere bucağı ile çevrilidir Karadeniz ile 7 km deniz kıyısı, Batıda Yomra ilçesi ile 28 km mülki kara sınırı, Doğuda Araklı ilçesi ile 35 km mülki taksimat sınırı mevcut bulunmaktadır 2009 Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçlarına göre İlçe merkezinde 10,395 kişi,köylerde 17,974 kişi olmak üzere toplam nüfus 28,369’dür 17 Ağustos 1999'da meydana gelen Gölcük Depreminden sonra bölgeden köylere ve ilçeye göçler gerçekleşmiştir Tarihi Trabzon'un bir ilçesi olan Arsin Orta Çağdan günümüze küçük bir yerleşim merkezi olarak kurulmuştur 26 Ekim 1461 tarihinde Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u Fethi ile Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır 13 Nisan 1916'da Rus işgaline uğrayan Arsin 24 Şubat 1918 tarihinde Rusların çekilmesi ile işgalden kurtarılmıştır Arsin 1952 tarihine kadar Yomra ilçesine bağlıydı Bu tarihte bucak olmuş ve belediye teşkilatı kurulmuştur Arsin 1957 yılında çıkarılan 7033 Sayılı Yasayla ilçe durumuna gelmiş ve 4 Nisan 1959 tarihinde fiilen teşkilatlandırılmıştır Arsin adı, “Temiz” ve “Arınmış” anlamına gelir Bu adı, tabii plaj durumunda bulunan ilçe kıyılarındaki kumsallardan aldığı söylenmektedir Fakat günümüzde bölgeden Karadeniz Sahil Yolu'nun geçişi ile herhangi bir plaj kalmamıştır Yukardakilerden daha mantıklı olan açıklama isminin bölgede yaşayan Trabzonun eski halklardan miras kaldığı Turklerin de belki bir miktar değiştirerek aynı ismi muhafaza ettiği şeklinde olabilir Zira ilçede kullanım Arsen şeklinde olup; arınmış arısın vs şeklindeki arı kelimesi yerel terminolojide bulunmamakta günlük hayatta kullanılmamaktadır Tarım İlçenin toplamda arazi alanı 16900 hektardır Bu arazinin %5939’u tarım, %3764’ü orman, %344’ü çayır-mera, %251’i ürün getirmeyen arazidir İlçe ve köylerinde yaş fasulye, kuru fasulye, MISIR, patates, biber, patlıcan, karalahana, domates ve salatalık ekimi yapılmaktadır İlçede aile ihtiyacını karşılayacak küçük çapta hayvancılığın yanında meyvecilikle uğraşılmaktadır Başlıca yetiştirilen meyveler; fındık, karayemiş, limon, portakal, mandalina, kiraz, ceviz, armut, ayva, elma, incir, dut, erik ve çay dır Kivi dekara verimde fındığın on katı gelir getiren ayrıca bölgeye iyi adapte olmuş ve fındığa alternatif sayılan bir üründür Bundan yüzden İlçede İl Özel İdare kaynaklarıyla alınan fidanlarla bahçe tesisine devam edilmiştir Şu anda toplam 52 kivi bahçesi bulunmaktadır Seracılık 1994 yılından itibaren ilçede başlamıştır Şuanda 21 adet sera bulunmaktadır İlçe sınırları içerisinde bulunan Yanbolu deresinde tabi olarak bıyıklı sazan, alabalık türünde balıklar bulunmaktadır İlçede kültür balıkçılığı istenilen seviyede gelişmemiş bulunmaktadır Yanbolu deresi üzerinde 100 ton / yıl kapasiteli bir adet işletme bulunmaktadır Sifila deresi üzerinde bir adet 40 ton / yıl kapasiteli balık havuzu bulunmaktadır Bu iki balık havuzunda ekonomik nedenlerden dolayı üretim yapılamamaktadır Yine İlçenin Yanbolu deresi üzerinde küçük çaplarda iki tane aile tipi balık havuzu bulunmaktadır Derelerin doğal florası zengin olduğundan balıklandırmaya elverişlidir İlçede hayvancılık yüksek kesimlerde yaygınlaştırılmış olup, hayvancılığın geliştirilmesi için suni tohumlama, yem üretimi ve ahır ıslahının birlikte yürütülmesi gerekmektedir Bu amaçlara yönelik olarak hayvan pancarı silajlık mısır ve pancar fiği ekimine ağırlık verilmiştir 22 Ekim 2001 tarihinde Tarım İl Müdürlüğünden bir boğa ilçeye verilmiştir Toplam büyükbaş hayvan sayısı 5527, küçükbaş hayvan sayısı 3640, kümes hayvanı sayısı 6240 ve arı kovanı sayısı ise 1600 adettir Yanbolu Trabzon Arsin ilçesinin turistik tesislerinin hatırı sayılır bir kısmı bu ilçede yeralır Yörede Yanbolu deresinin denize kavuştuğu ve Araklı ilçesi ile sınırdaştır Yanbolu yolu santa harabelerine bağlantı yolu oluşturur |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #27 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Beşikdüzü | Şarli Beşikdüzü ilçesi Trabzon’un 45 km batısındadır Doğusunda Vakfıkabir, batısında Eynesil, güneyinde Şalpazarı ve Tonya ilçelerimizle kuzayine boydan boya Karadeniz bulunmaktadır Denize sıfır kodlu olan ilçenin 121 km 2 yerleşim alanı vardır İlçemizin Türkelli ve Yeşilköy olmak üzere iki beldesi, merkeze bağlı yedi mahalle ve yirmibeş köyü vardır Merkez nüfusu 29700 olup, köyleriyle 47000 dir İlçe merkezi düz olup deniz seviyesi yüksekliğindedir İç kesimleri oldukça engebeli ve meyilli bir araziye sahiptir İlçenin yüzölçümü 121 km2'dir Tipik Karadeniz ikliminin hükümsürdüğü ilçede, yazları serin, kışları ılıktır Her mevsimde yağış görülür En sıcak ay ortalaması 22 derece, en soğuk ay ortalaması 6 derecedir Nem oranı % 60 - % 70 civarındadır Önemli akarsuları Ağasar Deresi ve Kurbağlıdere'dir Önemli yükseltileri ise Beşikdağı ve Yumru Tepeleri'dir Çevre ilçelerinin de yaralandığı Beşikdüzü Limanı doğal bir liman niteliğindedir Tarihçesi Eski yıllarda Yobol adıyla da anılan Beşikdüzü İlçesi 1834 yılında padişah IIMahmut’un fermanıyla Şarlı adıyla Vakfıkebir İlçesine bağlı nahiye olarak kurulmuşturŞalpazarı İlçesi dahil olmak üzere 80 yıl müstakil tam teşkilatlı ilçe gibi idari teşkilatta yerini alır 1914 1 Dünya Harbi arifesinde valilik kararı ile Vakfıkebir'e bağlanmışsa da müstakil oluşunu devam eder 7/12/1953 gün ve 4/1949 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Nahiyede, Sulh Mahkemesi, Nüfus, Tapu ve Özel İdare Müdürlükleri ve Noterlik kurulur Ancak, 1958 yılında Tapu ve Ziraat teşkilatı hariç diğer birimler kaldırılır İlçe halkı 13 ve 14 yy'larda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen Türkmen boylarını torunlarıdır Bugünkü köy adları bu rivayetlerin doğrulamaktadırOğuz Beldesi, Dolanlı, Şahmelik, Kalegüney, Anbarlı ve Seyitahmet eldeki en eski belgelere göre Beşikdüzü'nün 1834 yılında Padişah 2 Sultan Mahmut Fermanı ile kurulduğunu ortaya koymaktadır Nahiye bir müddet Görele ilçesine Şarlı adı ile bağlı kalmıştırBuradan ayrıldıktan sonra doğruca Trabzon vilayet merkezine bağlanmıştır Böylece daha müstakil ve tam teşkilat olarak hizmetler yürütülmüştür Ekonomi İlçe halkının geçim kaynağı genellikle tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır Bununla birlikte toprakların az oluşu halkın başka geçim kaynakları aramasına neden olmaktadır Bunların başında küçük el sanatları, ticaret, memuriyet ve işçilik gelmektedir Halkın başlıca tarımsal faaliyeti fındıkçılıktır Ayrıca çay yetiştiriciliği de yapılmaktadır Vatandaşlar kendi ihtiyaçlarının karşılanması için mısır, patates, sebze ve narenciye (mandalina-portakal) yetiştirmektedir 1997 yılında fındığa alternatif olarak kivi yetiştiriciliği üzerine çalışma yapılmıştır Son dört yıl içinde çiftçilere kivi, ceviz ve mandalina fidanı dağıtılmıştır Seracılık üzerine de çalışmalar yapılmıştır Bu seralarda sebze yetiştirilmektedir Gelenek ve Görenekleri XIII ve XIV Yüzyıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen Türkmenlerin torunları olay yöre halkına yaylacılık geleneği halen devam etmektedir İlçemizin folklorik zenginliği birçok araştırmacının inceleme konusu olmuştur Halkımızın, asker uğurlama, düğün, bayram ve cenaze merasimlerindeki dayanışması Karadeniz insanının beraberlik anlayışını yansıtır İşi birlikte yapma anlamına gelen imece usulü çalışma anlayışı kaybolmaya yüz tutmasına rağmen bazı yerlerde devam etmektedir Yöre halkı, mayıs ayından itibaren; Kadırga, Erikbeli ve Sis Dağı Yaylalarındaki kendilerine ait obalarda yaz aylarını geçirirler Bu yaylalarda farklı tarihlerde ilçemizin folklorik ve kültürel zenginliğinin sergilendiği çeşitli etkinlikler düzenlenir Yayla şenliklerimiz ülkemizin büyük illerinde de yapılmaktadır Bu şenliklere atalarımızın Orta Asya'daki yaylak - kışlak tarzı yaşamlarının kültürümüzdeki uzantısıdır Yöre halkı, mayısa denk gelen günde "Mayıs Yedisi Şenliklerini" yapar Bu tür kutlamaların değişik tarihlerde değişik adlarda Karadeniz'in bazı sahil il ve ilçelerinde de kutlandığı görülmektedir Bu törenler, baharı karşılama, eğlenme ve kaynaşma amaçlı yapılmaktadır Mayıs yedisi törenleriyle yayla şenliklerinde giyilen yöresel kıyafetler, yapılan yöresel yemekler, oynanan oyunlar ve söylenen maniler folklor ve halk edebiyatı araştırmacılarının ayrıca inceleme konusudur |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #28 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Çarşıbaşı (İskefiye) Çarşıbaşı İlçesi Doğu Karadeniz Bölgesinde Trabzon - Giresun sahil yolu üzerinde , Trabzon ilinin 34 km batısında kurulmuş güzel bir yerleşim merkezidir Çarşıbaşı'nın eski adı İskefiye olup 1962 yılında değiştirilmiştir Bunun yanında , Vakfıkebir ' de kurulan pazara gidecek olan insanların konaklama yeri olduğu için Çarşıbaşı ' na Pazarönü de denilmekteydi Çarşıbaşı Trabzon ' dan ayrı olarak düşünülemez Bu bakımdan Çarşıbaşı ' nın Trabzon tarihi içerisinde incelemek gerekir Zaten Çarşıbaşı Tarihi ' ni aydınlatacak araştırmalar da henüz yapılmış değildir Cumhuriyet döneminde, İskefiye adıyla Vakfıkebir ilçesine bağlı bucak merkezi iken (1944), 01 12 1954 tarihinde iskefiye Bele-diyesi kurulmuş, 1962 yılında adı Çarşıbaşı olarak değiştirilmiş, 12081991 tarihinde ilçe olmuştur Vakfıkebir pazarına giden köylülerin ko-nakladığı Çarşıbaşı’nın, halk arasındaki diğer adı Pazarönü’dür Çarşıbaşı İlçesi Doğu Karadeniz Bölgesinde Trabzon-Giresun sahil yolu üzerinde , Trabzon İli ' nin batısında yer alan bir yerleşim merkezidir Çarşıbaşı İlçesi ' nin doğusunda Akçaabat , batısında Vakfıkebir , kuzeyinde Karadeniz , güneyinde ise Akçaabat ve Vakfıkebir bulunmaktadır Batısında Boztepe, Yalıköy, doğuca Fenerkoyu, güneyinde Mahmutlu, Çavuşlu, Sarıköy, Kadıköy köyleri yer almaktadır Köyde, romatizmaya iyi geldiğine inanılan 50 °C sıcaklığında kalsiyumu bol bir su kaynağı bulunmaktadırArazi yapısı genellikle dağınık ve eğimlidir Dağlar bazı bölümlerde denize dik , bazılarında ise paralel olarak uzanırlar Bu dağlar , bazı kısımlarında güney-kuzey doğrultusunda denize akan akarsularla bölünmüş ve vadiler meydana gelmiştir Akarsular içerisinde en önemlisi İskefiye Deresi olup , birçok akarsuyun birleşmesi ile meydana gelmiştir ve Karadeniz ' e dökülmektedir Çarşıbaşı ' nın dağları denizden iç kesimlere doğru ilerledikçe yükselmektedir İlçenin en yüksek yeri 2150 metre yüksekliğindeki Karadağ Tepesi ' dir Bu yer hem Akçaabat , hem de Vakfıkebir İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır Bu bölge aynı zamanda Çarşıbaşılı köylülerin yaylası ve dinlenme yeridir Diğer taraftan ilçenin doğusunda deniz kenarından başlayan Yoroz dağları , güneyinde Şahinli Köyü ' nün batısında kalan Karaorman Dağları , Kaleköy sınırları içinde bulunan Kulus Tepesi ile güneyinde Hıdırnebi Dağları da ilçede bulunan önemli dağlar arasında yer almaktadır Çarşıbaşı İlçesi , Karadeniz ikliminin tipik bir örneğini gösterir Genellikle yazlar orta sıcaklıkta , kışlar ise ılık geçmektedir Bunun yanında bütün mevsimler düzenli ve yağışlıdır Çarşıbaşı ile Trabzon yakın olmasına rağmen iklim farklılığı görülebilir Yoroz Burnu ' na kadar günlük güneşlik olan hava oradan sonra tamamen değişebilir Bunun terside olabilir İç tarafta kalan Çarşıbaşı Yoroz ' dan sonra iklimde farklılık gösterir Çünki Yoroz Burnu ' nun mevkii denize çıkıntılıdır42 yıl boyunca yapılan sıcaklık ölçümlerine göre , yıllık ortalama sıcaklığı 149 derece olarak hesaplanmıştır En sıcak ay Ağustos olup ortalama 232 derece , en soğuk ay ise Şubat olup ortalama 7 derecedir Don olayları fazla olmayıp daha ziyade Şubat ayında kısmen rastlanır Nem oranının değeri % 74 civarındadır Bazı aylarda % 79 ' a kadar ulaşır En düşük nem oranı Nisan ayında olup % 6 civarındadır Çarşıbaşında yılın her ayında yağışlara rastlamak mümkündür Bu bakımdan Karadeniz yağış düzeninin belirgin özelliklerini taşır Ancak , Karadeniz ' in diğer kıyılarına göre yağışlar bu yörede kısmen bir azalma gösterir Dağların karayele karşı oluşu engebelerin yüksek olmayışı buna yol açar Yıllık yağış tutarını mevsimlere göre dağılışında Karadeniz yağış düzeni egemen olmakla birlikte doğu taraftaki merkezlere göre yaz aylarının biraz daha yağışsız geçtiği , buna karşılık ilkbahar yağışlarının daha fazla olduğu görülür Çarşıbaşı ' nda kıble ya da lodos poyraz ve karayel rüzgarlarına rastlanır Kafkas Dağları ' nn soğuk rüzgarlara engel oluşu , Doğu Karadeniz Dağları ' nın yüksekliği ve denizin etkisiyle kış mevsimi genellikle ılık geçmektedir Kıyı kesimlerine daha az , yüksek kesimlere ise daha fazla kar yağar İklimin ılıman karakterde bulunması , yağışların fazla ve düzenli olması , kıyıdan itibaren yükselen dağların özellikle karayele karşı bulunması bölgede gür bir bitki ötüsünün oluşmasına yol açmıştır Eğer orman yok edilmemişse , alt sınırı deniz seviyesinden başlar , 2100-2300 metreye kadar yükselir Bunlardan 120 metreye kadar olan yerlerde daha çok kışın yapraklarını döken geniş yapraklı ağaçlar ( meşe , kestane , komar , kızılağaç , isfendan , ıhlamur gibi ) , 1200-2300 metre arasında ise iğne yapraklı ağaçlar ( çam ) yer alır Bu yörede ormanlar denize kadar uzanmaktadır Bunda yağış ve ısı etkenlerinin önemli rolü vardır Yerleşme alanlarının dağınıklığı tarım ürünlerinin ekilmesi ormanların çoğu yerde harap olmasına yol açmıştır Bu bakımdan orman ekim alanları arasında az miktarda kalmış , ancak yüksek yerlerde alanlarını genişletebilmiştir Yüksek yerlerde yaygın ağaç türleri ladin ve kayındır Ancak , ormanlarda yetişen değişik türler de vardır Örneğin Karadeniz köknarı , Şark kayını az ölçüde sarıçam , gürgen , karaağaç , meşe , kızılağaç , kestane gibi Çarşıbaşı ' nda arazinin yüzde 80-90 arasında engebeli olmasına ve geniş düzlükler bulunmamasına rağmen ekonomik değeri üstün olan tarım ürünlerinin yetiştirilmesi mümkündür |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #29 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Çaykara Çaykara, Trabzon ilinin 35435 nufuslu bir ilçesidir İlin önemli turistik yerlerinden Taşkıran ve Uzungöl bu ilçede bulunur İl merkezine 76 km uzaklıktadır İlçeye bağlı 5 belediye (Çaykara, Taşkıran, Ataköy Beldesi, Karaçam Beldesi, Uzungöl) ve 27 köy vardır Tarihi İlçenin Tarihi, genelde Trabzon'un Tarihi ile ilişkilidir Tarihi bilgilere göre bölgede varlığı tespit edilen en eski halk Lazların atası olduğu sanılan Kolhlardır Antik Çağ'da sırasıyla Pontus devleti, Roma İmparatorluğu, Bizans ve Trabzon İmparatorluğu'nun yönetimine giren yöre, 1461 yılında göre Çaykara İlçesi dahilinde bulunan köylerden ve (Siros), Kadohor,Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon İmparatorluğu'nu yıkması ile kesin olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimine geçmiştir1486 yılı Osmanlı tahrir defterlerine Ğorğoras, Holayisa, PaçanZeno’da, 2'si Müslüman 241'i Hıristiyan 243 hanede yaklaşık nüfus 1277 barındığı görülmektedir 1681 yılı tahrir defterlerine bakıldığında ise Ğorğoras, Holayisa, Paçan, Zeno,Yente, Haldizen - İpsil, Okene, SeroHopşera, Sarahos, Fotinos, Zeleka köylerinin tamamen İslam'a geçtiği görülmektedir 1915 yılında I Dünya Savaşı sırasında ilçe Rus Ordusunun işgaline uğramıştır İlçenin 27 km güneyindeki Sultanmurat yaylasında bulunan "Şehitler Tepesi" bu savaşta şehit düşen Türk Askerlerinin ölümsüz anıtıdır 1925 yılına kadar Of ilçesine bağlı bir köy iken, 1925 yılında bucak, 01061947 yılında 5071 sayılı kanunla İlçe statüsüne kavuşmuş, 01011948 tarihinde de fiilen teşkilatlandırılmıştır 27 Şubat Kurtuluş Günü olarak kutlanmaktadır İlçeye " Çaykara" adı Solaklı ve Yeşilalan derelerinin birleştiği yere yakın taşların arasından çıkan "Çaykara Suyu" nedeniyle verilmistir Halk arasinda kullanılan eski adı Kadahor olup "Aşağı köy" anlamına gelmektedir İlçe, dağlık ve kayalık bir yapıya sahiptir Trabzon iline 75 km uzaklıktadır İlçe merkezi denizden 280 m yükseklikte ve 25 km içeridedir Of ilçesinden Bayburt ili İstikametine uzanan vadinin içinde kurulmuştur Coğrafya Soğanlı Dağları ve Uzungöl bucağının doğu ve güneyinde bulunan dağlardan çıkan sular, Ataköy Kasabası yakınında birleşerek Solaklı Çayı adını alır ve Of ilçesinde denize dökülür Solaklı Çayı'nın yatağı dar olduğundan, bu çayın kenarında bulunan İlçemizin yerleşim alanı da dardır Çaykara, Trabzon'un deniz sahilinden içeride olan 6 ilçesinden biridir İlçenin 420 km2lik bir yerleşim alanı vardır Of -Dernekpazarı-Çaykara-Bayburt Devlet Karayolu, Solaklı Çayı'nı takip eder Bayburt ili sınırları içinde bulunan Soğanlı Dağlarının yüksekliği 3000 metre yi bulur 1947 yılında İlçe statüsüne kavuşan Çaykara'nın 4 kasabası, 27 köyü ve 11 mahallesi bulun- maktadır İlçenin dağlık ve yamaç oluşu yerleşim alanlarının dağınık olmasına sebep olmaktadır Bu itibarla her köyün birçok mezrası (Kom) ve yazın şenlenen yaylaları bulun- maktadır Merkez Belediyesinden başka Ataköy, Karaçam,Uzungöl ve Taşkıran kasabalarında belediye teşkilatı kurulmuştur İlçe Merkezinde alt yapı hizmetleri tamamlanmış olup, çevre ilçelerle de ulaşımı sürekli ve normal durumdadır Sosyal Yapı İlçede evlenme yaşları genelde erkeklerde 20-24, kızlarda 17-20 yaşları arasındadır Evlenen gençler gelir düzeyinin düşük olması nedeniyle genelde ilçeyi terk edip gurbete göç etmektedir Eşler evlilikten önce kısa bir nişanlılık dönemi geçirirler Düğünler genelde basit geçer Düğünü takip eden 7 Gün "Yedi" diye tabir edilen tören yapılır Son zamanlarda İlçe merkezindeki düğünler Halk Eğitim Merkezi ve Belediye Düğün Salonunda yapılmaya başlanmıştır Düğünlerde kemençe ve kaval gibi mahalli çalgılar eşliğinde horon oynanır Halkın giyim kuşamı giderek modern görünüme dönüşmektedir Yöresel kıyafet genelde yaşlılarda görünür Geleneksel kıyafetlerde en önemli giysiler Zıpka, Laz Donu ,Sapuk, Peştemal, Yazma, Kefiye ve Oğluk olarak gösterilebilir Bazı köylerde Rumca(Romeyika)dili kullanılmaktadır Turizm ve Doğal Kaynaklar İlçe turizm yönünden Trabzon'un diğer ilçelerine nazaran, sınırları içinde bulunan kabataş ve Uzungöl Beldeleri nedeniyle şanslı bir konuma sahiptir Özellikle son 10 yıl içinde tanıtım yapılan bu doğa harikası beldelerimiz, her yıl birçok yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmiştir Çaykara Uzungöl arasındaki asfalt yol yapımı çalışmaları bitmiştir Halen beldedeki yatak kapasitesi 1000'e ulaşmıştır Girişimciler tarafından yaptırılan bungalov tipi evler vardır Yıllar önce bir dağ yamacının kayarak dere ağzını kapatması sonucu oluşan suni gölün hemen yanında başlayan gür çam ormanların yüksekliği 2000 metreyi bulur Bu ormanların hemen bittiği yerde, hemen yöre insanlarının yazın kullandığı geniş yaylalarımız gelir Son zamanlarda deniz turizmin den sıkılan yerli ve yabancı turistler Yayla Turizmine önem vermeleri neticesinde yaylalar da bu hareketlilikten nasibini almaya başlamıştır Nitekim Sultanmurat Yaylasında 3 yıldızlı otel ayarında ve 150 yataklı modern otel 1997 yılında faaliyete geçmiş olup, halen var olan talepleri daha şimdiden karşılayamaz duruma gelmiştir Keza aynı güzergah üzerinde bulunan Limonsuyu Yaylasında 100 yataklı otel bulunmakta olup, yapılan bu yatırımlar ilerde yapılacak yeni yatırımların müjdesini vermektedir |
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus) |
08-04-2012 | #30 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Anadolu’Da Fethettiği Son Başkent | Trabzon (Trapezus)Dernekpazarı Yüzölçümü 78 mkare denizden yüksekliği 190m Olan ilçemiz İlimiz Trabzon ‘dan güneyde ve ile 70 km mesafededir Yılın dört mevsiminden tabiatın her rengini görebileceğiniz eşsiz güzelliklerle dolu Solaklı vadisinde yer alan ilin en küçük amma en şirin ilçesidir Geneli Solaklı akarsuyunun batısında bir bölümü de doğusunda yer alan bir yerleşim yeridir Doğusundan;Hayrat ve Of İlçeleri, batısında; Köprübaşı ve Sürmene İlçeleri, kuzeyinde ; Of, güneyinde de Çaykara İlçesiyle çevrili bir konumu varMerkezden yükseklere doğru dik engebeli ve düz alanlara ulaşılırVar olan işlenebilir araziler çoğalan nüfusunu bakmadığı için başlayan göçler işlenen arazileri işlenmez hale soktuğu için farklı doğa örtüleri oluştu Orta yükseklikteki alanlar (Mezere-Komların bulunduğu kısım ) açık alan olup hayvanların beslenmesi için değerlendirilir Son yıllar kom ve mezireler kullanılmaya kullanılmaya ormana dönüşmektedir İlçenin Zincirlitaş Köyü dışında tüm köylerinin ve merkez mahallelerinin meziresi ve komu vardır Yerleşim yerlerindeki tarlaları da çalışacak kimseler kalmadığından,çay,fındık ve meyve bahçelerine dönüştü % 100 tarla olarak işlenen arazilerin aynı amaçla işlenen kısmı % 20 yi aşmamaktadır Bol yağışlı bir bölge oluşu nedeniyle arazı yapısının çoğu (Yukarıda da belirtilen nedenlerin de etkiyle ) ormana dönüştü Ağaç dikerek değil, kendiliğinden yetişen ağaçların oluşturduğu bitki örtüsüAlçak kesimlerde meyve ve fındık ağaçlarının yanında, kızılağaç , meşe, gürgen karaağaç, orman gülü, kestane bulunur Yükseklere doğru çam ağaçlarının arazi örtüsüne hakim görülür Yükseldikçe ağaçların yerini çıplak araziler alır Daha yükseldikçe yaylalara ulaşılır İlçenin yaylaları çok güzeldir Çevre ve köy içleri dahil taşlık alanlar çoktur Yükseldikçe kaya kütleleri de büyürİlçenin doğusundan akarak Of dan denize dökülen Solaklı Deresi ve onu besleyen bazı akarsular vardırKazankıran Yaylası ve çevresinden doğup, Holo gurup köylerinden akarak Süt Fabrikası yanından Solaklı ya eklenen Holo Deresiİlçenin Batısındaki hakim tepelerden doğarak merkezden Solaklı ya eklenen Kondu Irmağı , ile Gülen Köyü altından eklenen Gülen Irmağı,İlçenin doğusundaki kom ve yaylalardan doğup ilçe merkezinden Solaklı ya katılan Aksilisa IrmağıYaz aylarında bunların suyu azalarak bir varlık gösteremez duruma düşer Sadece Holo Deresi varlığını her mevsim hissettirirİlçenin batısından Kondu ve Gülen Köyleri komları başından Kaçalah tepesinde küçük bir şelale vardırİlçenin gölü yoktur Yaylaları İlçenin yaylaları coğrafı konum olarak Çaykara İlçesi sınırları içinde kalmıştır Kendi sınırları içinde tek bir yaylası vardır Kazan Kıran YaylasıAkköse Köyünün Yaylaları; Ancumah - Tufa - Sarıkaya,Gülen Köyü Yaylası ; Öküzlü Kondu ve Yenicami Mahalleleri ; Ablayeras, Limonsuyu ve İspatan Yaylaları,Tüfekçi Köyü ; Barma ve Kazankıran Yenice Köyü ; Barma ve Mavreyas Yaylaları,Günebakan Köyü ;Barma, Mavreyas ve Alkoyin YaylalarıÇalışanlar Köyü ; Kazankıran, Barma Mavreyas, Alkoyin, Çençül, Seydiyakup yaylalarıTaşçılar Köyü ; Barma, Mavreyas, Seydiyakup , Erginis (Suludere ) yaylalarıÇayırbaşı Köyü ; Barma, Mavreyas,Seydiyakup yaylalarıOrmancık Köyü ; Kazan Kıran ve Barma Yaylalrı İlçede Karadeniz iklimi hakims de Doğu Anadoluya çok yakın olduğu için Doğu Anadolu nun yumuşak iklimiyle de bağdaşır 1900 lü yılların sonlaındn itibaren iklimde büyük bir değişiklik gözlenmektedir Havalar açtığında aşırı sıcak, kapatığı veya yağdığında da aşırı soğuklar hakimiyetini koruyor Mevimler mevsim özelliklerini koruyamamaktadır Tarımsal Yapısı Arazı yapısı dik ve engebelidir Bu nedenle tarımsal çalışma çağımıza göre çok ilkel olarak sürdürülmektedir Tamamen insan gücüyle yapılan tarım verimsiz olduğundan ekilip biçilen kısımlar azalarak çay ve fındık bahçesine dönüştü Çay ve fındık dışında son zamanlarda kivi üretimi başladı Tamamen kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla mısır, patates,fasulye,kabak ,sebze ve meyva türlerinden de elma,armut,kiraz, üzüm,karayemiş,muşmul,hurma , incir ,ceviz ve kestane yatiştirilmektedir |
|