Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #136 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Kemik erimesine karşı en etkili silah soğan -------------------------------------------------------------------------------- Özellikle yaşlılıkta ortaya çıkan kemik erimesi (osteoporos) hastalığına karşı en etkin ilacın soğan olduğu bildirildi The Journal of Agriculture and Food Chemistry (Tarım ve Gıda Kimyası) isimli bilimsel dergide yer alan bir araştırmanın sonuçlarına göre, fareler üzerinde yapılan deneyler, beyaz kuru soğanda bulunan bir bileşimin kemikleri güçlendirdiğini ve kemik erimesini önlemede faydalı olduğunu ortaya koydu Kemikleri sağlam ve sağlıklı tutmanın başlıca yolunun sağlıklı beslenme, içki ve sigaradan uzak durma ve şişmanlığı önleyecek ölçüde egzersiz yapmak olduğunu söyleyen araştırmacılar, kuru beyaz soğanda bulunan ve GPCS adını verdikleri bir bileşimin kemik erimesine karşı son derece etkin olduğunu kaydettiler |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #137 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Yağlı balıklar vücuttaki iltihabı azaltıyor -------------------------------------------------------------------------------- Harward Üniversitesi ve Brigham Üniversitesi bilim adamları, Omega-3 yağ asidi içeren somon ve uskumru gibi yağlı balıkların, vücuttaki iltihaba karşı savaştığını belirtti Araştırmanın bulguları, 'Journal of Experimental Medicine' adlı dergide yayımlandı Bilim adamları, insan vücudunda bulunan ve 'resolvin' adı verilen yağların iltihapla savaştığını, bunların da yağlı balıklardaki yağ asitlerinden sağlandığını belirtti Bilim adamlarına göre, bu yağlar, kardiyovasküler hastalıkların önlenmesinde de büyük önem taşıyor Bu yağların, vücuttaki iltihap hücrelerinin, iltihaplı bölgede toplanmasının önüne geçtiklerini anlatan bilim adamları, aspirin kullanımının da 'resolvin' adı verilen iltihapla savaşan yağların artmasına katkı sağladığını açıkladı Araştırmayı yapan grupta yer alan Dr Charhes Serhan, bu bulguların Omega-3 içeren balık türlerinin tüketimini teşvik ettiğini de belirtti |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #138 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Bahar çarpmasına dikkat -------------------------------------------------------------------------------- Hava sıcaklıklarına bağlı olarak vücudun dengesinde meydana gelen değişiklikler, olumsuz durumlara yol açıyor Uzmanlar, özellikle romatizma, astım, kalp, mide ülseri ve hipertansiyonu bulunanların, bahar aylarında özellikle çok dikkatli olmaları gerektiğini vurguladı Havaların ısınmasıyla birlikte metabolizmada oluşan değişiklikler, yorgunluk, halsizlik ve eklem ağrıları gibi şikayetleri de beraberinde getiriyor Hava sıcaklıklarına bağlı olarak vücudun dengesinde meydana gelen değişiklikler olumsuz durumlara yol açarken, bu durumdan kurtulmak basit birkaç önlemle mümkün olabiliyor Uzmanlar bahar mevsimlerinde havadaki elektrik yükünün arttığına dikkat çekerek, bu yüklerden pozitif olanların vücutta zindelik, nefatip olanların ise yorgunluk, halsizlik ve gerginliklere sebep olduğunu belirtiyor Taşıtların havayı kirletmesi, sanayi atıkları ve trafik keşmekeşe sebebiyle şehirdeki elektrik yükünün daha fazla olduğunu vurgulayan uzmanlar, bahar aylarında hava sıcaklıklarına bağlı olarak insan metabolizmasında oluşan değişikliklerin yorgunluğu arttırdığını ve bahar yorgunluklarının bir hastalık olarak tanımlanmamasına rağmen önlem alınmadığı takdirde kronikleşebileceğine dikkat çekiyor Bahar aylarında özellikle romatizma, astım, kalp, mide ülseri ve hipertansiyonu bulunanların dikkatli olmaları gerektiği vurgulanırken, metabolizmada meydana gelen değişikliklerin özellikle bu hastalıkları olumsuz yönde etkilediği bildirildi Astım, saman nezlesi ve ürtiker, bahar mevsiminde en çok şikayetçi olunan rahatsızlıkların başında geliyor Bu hastalıkların en gözde belirtileri ise burun akıntısı, hapşırma, öksürme ve nefeste tıkanma olarak tanımlanıyor Konunu uzmanları, astım ve alerjik hastalıkların bahar aylarında daha sık görüldüğüne işaret ediyor Bu hastalıklara bahar aylarında daha sık rastlanmasının sebebi olarak ise, havaların ısınmasıyla birlikte atmosfer basıncındaki değişiklikler ve artık neredeyse bir kabus haline gelen havada uçuşan polenler gösteriliyor Solunan havadaki nem miktarının farklılığı ve bu mevsimde soluduğumuz havaya karışan bitkilere ait polenlerin hastalıkta önemli rol oynadığı vurgulanıyor Uzmanlar, astıma ve alerjik hastalıklara ve özellikle saman nezlesi denilen hastalığa yol açan alerjilerin başında polenlerin geldiğini belirterek, özellikle çayır ve hububat polenlerinin ve yöreye göre ağaç polenlerinin alerjik hastalıkların ortaya çıkmasında önemli rol oynadığı görüşünü paylaşıyor Uzmanlar, basit gibi görünen ancak kronikleşmesi durumunda ciddi tehlikelere yol açabilecek olan bahar hastalıklarının aslında basit birkaç yöntemle önlenebileceğine dikkat çekiyorlar İnsanların kendi kendilerine alabilecekleri önlemlerden bazıları şöyle: - Alışılmış olan uyku ritimlerinde ani değişiklik yapmayın, yatış-kalkış saatlerinizi birden değiştirmeyin - Hayatınıza, giyim-kuşamınıza ve beslenmenize dikkat edin - Baharın başlamasıyla birlikte vücudun daha çok vitamine ihtiyaç duyduğunu unutmayın Özellikle B ve C vitaminleri içeren sebze, meyveler, domates, patates ve kayısı yemeye çalışın - Günde ortalama 3 litre su için Bunu yemek öncesi ve yatmadan önce azar azar yapın - Uyku ritmine dikkat edin ve rahat bir uyku için günlük bütün stresleri unutarak yatağa girin - Her gün sabahları en az 5 dakika yürüyün - Mevsimsel geçiş dönemlerinde alınan alkol miktarını düşürün Alkolün vücudu olumsuz etkilediğini ve insanda daha çok bitkinliğe, yorgunluğa yol açacağını unutmayın" |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #139 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Aspirin orta yaş üzeri için hayat kurtarıcı -------------------------------------------------------------------------------- Cardiff Üniversitesi'nin 25 yıl süren, 2500 kişinin katılımıyla yaptığı araştırma, ''günde bir aspirinin 50 yaşın üzerindekiler için hayat kurtarıcı olduğunu'' ortaya koydu Cardiff Üniversitesi bilim adamları, 50 yaşın üzerindeki herkesin günde bir aspirin tableti alması gerektiğini, maliyeti çok düşük olan bu koruyucu yöntem sayesinde kalp krizi ve felç vakalarında ciddi düşüş olacağını bildirdiler Araştırma sonuçları, sık sık açıklanan bu gerçeğin pek çok orta yaş grubu mensubu tarafından ciddiye alınmadığını ve çok sayıda kişinin aspirinden yararlanamadığını da ortaya koydu Bilim adamları, aspirinin kalp krizleri ve felç vakalarının yanı sıra alzheimer ve bazı kanser türlerinin önlenmesine de yardımcı olduğunu belirttiler Cardiff Üniversitesi bilim adamlarından Profesör Peter Elwood, ''Eğer orta yaşın üzerindekiler bu tavsiyeyi dikkate alır ve günde bir aspirin kullanırsa, her yıl binlerce, onbinlerce yaşamın kurtarılabileceği görülecektir'' dedi |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #140 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Kadınların sezgileri daha güçlü değilmiş -------------------------------------------------------------------------------- Edinburgh Bilim Festivali'nde yaklaşık 15 bin kişi üzerinde araştırma yapan uzmanlar, deneklere kadın ve erkek yüzlerinden oluşan 10 çift fotoğraf gösterdi Her bir çift fotoğraf, aynı kişinin bir samimi ve bir de yapmacık gülüşünü gösteriyordu Erkekler, fotoğraflardaki içten gülüşleri yüzde 72 oranında doğru olarak tespit etti Kadınlarda ise bu oran yüzde 71 olarak ölçüldü Karşı cinsin fotoğraflarını değerlendirmede erkekler çok daha başarılı oldu Erkeklerin yüzde 76'sı, kadınların ise sadece yüzde 67'si karşı cinsin yüzündeki samimiyeti doğru algıladı Uzmanlar, kadınların samimiyetsizliği algılamakta erkekler kadar başarılı olamamasını, her şeyi iyi tarafından görmeye programlanmış olmalarına bağladı |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #141 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)IBS, hayatımızın olumsuz bir parçası -------------------------------------------------------------------------------- Yeni ismi ile "Hassas Barsak Sendromu" olarak tanımlanan IBS hakkında Şubat ve Mart aylarında wwwIBSnedircom sitesi üzerinden yapılan araştırmaya göre, kişilerde karın ağrısı, şişkinlik, kabızlık/ ishal en yoğun günlük şikayetler arasında yer alıyor Ancak yaşamı olumsuz etkileyen bu şikayetler ile doktora başvuranların sayısı oldukça az IBS (Hassas Barsak Sendromu), henüz tam olarak tanınmayan ancak tüm toplumlarda sık rastlanan bir sendrom Sindirim sisteminde organik nedenlere bağlı olmaksızın yaşanan ağrı, şişkinlik ve kabızlık/ ishal gibi belirtilerle ortaya çıkıyor Özellikle stresin tetikleyici olduğu bu şikayetler, kişilerin sosyal yaşamlarını olumsuz yönde etkilerken , doktora başvurmayı gerektirecek bir sebep olarak görülmüyor Oysa hem kadın hem erkek olmak üzere toplumun her kesiminden bu rahatsızlıkla yaşayan pekçok kişi bulunuyor Çalışma koşullarının ağırlaşması, günlük yaşam içinde stresin artması, beslenme alışkanlıklarının değişmesi, IBS'nin de giderek yaygınlaşmasına neden oluyor IBS'nin belirtisi sayılan karın ağrısı, şişkinlik ve gaz, ishal/ kabızlık gibi şikayetlerin sorgulandığı ve internet üzerinden 3700'ün üzerinde kişinin katıldığı IBS Testi 20 Mart 2005 tarihinde sonuçlandı Bu teste göre, katılımcılarda görülen en önemli şikayet %93 oranında şişkinlik ve gaz olarak belirleniyor Bunun yanında stresin de şikayetleri tetiklediği % 82'lik bir oranla ortaya çıkıyor Ayrıca ishal ve kabızlık da verilen cevapların %87'sinde sık yaşanan bir durum olarak görülüyor Özellikle yemek sonrası karın ağrısı, şişkinlik gibi şikayetlerin yoğunlaşması, kişilerin çalışma ve sosyal hayatını olumsuz etkiliyor Bu yanıtlara göre, toplumumuzda sindirim sistemi rahatsızlıklarının ve IBS'nin önemli yer tuttuğu ortaya çıkmaktadır Testi yanıtlayan kişilerin yaklaşık % 90'ında IBS ihtimali olduğu sonucu gözlemlenmektedir Buna göre IBS hakkında bilgi sahibi olmak ve kabullenmek yerine tedavi almak çok önemlidir Ayrıca yaşam koşullarını da iyileştirmek ve özellikle sindirim sistemine zararlı yiyecek ve içeceklerden kaçınmak da hayat kalitesini olumlu yönde etkileyecektir İşte karın ağrısı, şişkinlik/gaz ve ishal/kabızlık gibi problemleri sık yaşayanlara birkaç öneri: · Rahatsızlığınızı artırdığını düşündüğünüz yiyeceklerden uzak durun: Hastaları özellikle etkileyen yiyecekler farklı olabilmektedir Bu nedenle kendinizi iyi tanıyıp, rahatsızlık veren yiyeceklerden uzak durmalısınız · Sık sık ama az yiyin · Bol su için · Bitki Çaylarını Tercih Edin · Sigarayı bırakmaya çalışın · Stresten uzak durmaya çalışın · Gaz yapan yiyecekleri az tüketin |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #142 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)AIDS aşısına doğru bir adım daha -------------------------------------------------------------------------------- Çağımızın en önemli hastalıkları arasında olan AIDS korkutuculuğu ve yayılma hızı nedeniyle gündemden düşmüyor Son zamanlarda AIDS Aşısı için yapılan çalışmalar ve ayrılan mali kaynaklar tüm dünyada insan sağlığı için yapılan en önemli yatırımlar arasında! AIDS Aşısı için çeşitli kamu kuruluşları ve özel kuruluşlar yüzlerce milyon doları gözden çıkarırken umut veren, yüzleri güldüren bir haber de Merck & Co'dan geldi! Merck'in araştırma safhasındaki HIV/AIDS Aday Aşısı, Ortak Klinik Çalışma'nın Faz II etkinlik testi safhasına ulaştı 2004 yılında HIV ile yaşayan kişilerin sayısı yaklaşık 40 milyon olarak bildiriliyor Yüzde 95'i gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere, her gün 13000 yeni HIV enfeksiyonu vakası ile karşılaşıldığı düşünülürse; tüm dünyayı etkileyen bu salgında herhangi bir gerileme işaretinin söz konusu olmadığı görülecektir Diğer enfeksiyöz hastalıklarda olduğu gibi, AIDS'in sonlandırılması için de uzun vadeli umutlar arasında en önemlisi bir aşının geliştirilmesidir Hastalığın önlenmesi ve tedavisi ile birlikte aşılar, HIV enfeksiyonu ile girişilen mücadelede takip edilecek ortak stratejinin en kritik bölümünü oluşturmaktadır Geçtiğimiz günlerde HIV Aşı Çalışmaları Grubu (HIV Vaccine Trials Network - HVTN) ile Merck & Co,Inc, Merck'in araştırma safhasındaki HIV/AIDS aday aşılarından birini kullanarak ortak bir faz II "Tez - İspat" (proof-of-concept) çalışması başlatmış olduklarını duyurdular Bu çalışma Merck ve HVTN'in Kuzey ve Güney Amerika, Karayipler ve Avustralya'daki klinik çalışma merkezlerinde yürütülecek Merck, HVTN grubu ve HVTN'ye finansman ve destek sağlayan bir kurum olan Ulusal Alerji ve Enfeksiyöz Hastalıklar Enstitüsü'nün (National Institude of Allergy and Infectious Diseases - NIAID) işbirliği ile yürütülecek olan bu çalışma; Merck'in aşı araştırmalarındaki çabalarından ve klinik çalışmalardaki uzmanlığından kaynaklanan gücü ile, HVTN'nin klinik çalışma deneyimlerini ve global kapasitesini bir araya getiriyor HVTN'in Baş Araştırmacısı olan Dr Lawrence Corey "Tez-ispat çalışması bir aday aşının belirli bir hastalık üzerindeki etkisini ispatlamak üzere tasarlanmış bir çalışmadır, fakat bu çalışmalarda geniş sayıda katılımcılara yada binlerce katılımcının incelenmesini gerektiren Faz III çalışmalardaki gibi büyük kaynaklara ihtiyaç yoktur" açıklamasını yapıyor Merck Klinik Araştırmalar Bölümü Eş Başkanı Jeffrey Chodakewitz: "Bu çalışma Merck'in aday aşısı sayesinde HIV-1'e karşı oluşturulan hücresel immün yanıtın, HIV enfeksiyonunu etkilemeye yetecek kadar güçlü bir yanıt olup olmadığının cevabını verecek kritik bir testtir" diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor; "HVTN ile aramızda devam eden ilişkiyi, HIV/AIDS aşı geliştirme programımızın bir sonraki önemli adımı olan bu safhaya taşımaktan ötürü memnuniyet duymaktayız" 20 yıllık emek Bu çalışma, araştırmacıları neredeyse 20 yıldır bir HIV/AIDS aşısı geliştirmek amacıyla çalışmalar yürüten Merck ile, finansman ve desteği Ulusal Sağlık Kurumları'ndan biri olan NIAID tarafından sağlanan ve dünya çapında bir klinik çalışma grubu olan HVTN arasındaki ortak çalışmalardan ikincisidir Merck ile HVTN, hali hazırda, Merck'in daha önceki aday aşılarından birinin vücut tarafından tolere edilebilirliği ve bağışıklık sistemini uyarıcı özelliğini sınayan global bir klinik çalışmayı da ortaklaşa yürütmektedir Bu çalışma dünyanın çeşitli yerlerindeki 18 şehirde devam etmektedir |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #143 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Alerjik nezlede kortizon kullanımı -------------------------------------------------------------------------------- Kortizon, yerinde, uygun doz ve sürelerde kullanıldığında hayat kurtaran, ama elbette bazıları ölümcül, pek çok yan etkileri de olan bir ilaçtır Milyonlarca hasta yaşamlarını ve sağlıklarını kortizona borçludur Bir tarafta, bir çok hasta hayatını borçlu olduğu bu müthiş ilaçtan öcü görmüş gibi korkar Az hastadan mı işittim ‘‘Aman doktor bey, bana kortizonlu ilaç vermeyin de, ne verirseniz verin'' sözlerini Çünkü, kortizon halk arasında ‘en son çare' olarak kullanılması gereken ilaç diye bilinir Hasta bu Sigaradan korkmaz, AİDS'ten korkmaz, astım krizinden korkmaz, kortizondan korkar Korksun tabii Korkması hiç korkmamasından daha iyidir Ama korkularda da aşırıya kaçmamak lazım Vur diyince, öldürmemeli Bazı hastalar tam tersine, kortizonu leblebi gibi, fındık, fıstık gibi kullanırlar Doktor ona bir kerelik yazar, hasta onu kendi kafasına göre aylarca, yıllarca kullanır Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr Ahmet Rasim Küçükusta, kortizon kullanımı Mynet okurları için derledi KORTİZONLU BURUN SPREYLERİ Alerjik nezlede en etkili ilaç buruna sprey şeklinde sıkılan kortizondur Bu ilaçlar antihistaminiklere göre daha üstündürler Düzenli kullanıldıklarında, hem burun akıntısı, kaşıntı, hapşırmayı ve hem de burun tıkanıklığını, yani alerjik nezlenin tüm belirtilerini giderirler Etkileri yavaş başlar ve maksimum etkilerinin ortaya çıkabilmesi için günler-haftalar geçmesi gerekir AMAN DOKTOR BEY, BANA SAKIN KORTİZON VERMEYİN ! Aman doktor bey, sakın kortizon vermeyin ! Şekeri tansiyonu yükseltiyormuş Kemik erimesi mide kanaması katarak yapıyormuş Böbrekleri, karaciğer bozuyormuş Deriyi çatlatıyormuş, sivilceler çıkarıyormuşHadi bunlar neyse de, bir de erkeklerinki gibi kılllanma da olurmuşÇocukların boyu kısa kalırmış Kortizon gerçekten de çok ciddi yan etkileri olabilen bir ilaç İki ucu keskin bir bıçak adeta Bir tarafı düzeltirken, diğer tarafları da perişan edebiliyor Fakat, hemen öyle korkmayın ! Buruna sprey olarak sıkılan kortizon tedavisinin olumsuzlukları çok fazla değil, çünkü hem verilen doz çok düşük ve hem de ilacın çok az bir kısmı kana karışıyor KORTİZONLU BURUN SPREYLERİNİN YAN ETKİLERİ Kortizonlu burun spreyleri, bazı hastalarda burunda kuruma, kabuklanma ve kanamaya neden olabilir, fakat bunlar çoğu zaman hafif ve geçicidir Koku ve tat alma bozukluklarına da rastlanabilir Kullanılan kortizon türünün değiştirilmesi bu yan etkileri önleyebilir En ciddi komplikasyon, burun bölmesinde delinmeye yol açmasıdır Bu tedavinin ilk 12 ayı içinde ve özellikle de genç hanımlarda rastlanan bir durumdur İlacın doğrudan burun bölmesine gelmeyecek şekilde sıkılmasına çalışılmalıdır Buruna sprey şeklinde sıkılan kortizonun önerilen dozlar aşılmadığı takdirde, deri incelmesi, katarakt ve glokom riskini artırıcı bir etkisi olmadığı kabul edilir Uzun süreli tedavinin çocuklarda büyümeyi geciktirici etkisi olabileceği unutulmamalıdır Bu ilaçlar, çok gerekli olduğu zaman gebelikte de kullanılabilir Tedavi süresi mümkün olabildiği kadar kısa tutulmaya çalışılmalıdır KORTİZON HAP VE İĞNELERİ Alerjik nezlede kortizon hap ve iğneleri, doktorunuzun gerek gördüğü özel durumlarda, kısa süreli kullanılabilir Ama, unutmayın, buna sadece doktorunuz karar vermelidir ! |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #144 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Anne sütüne eş değer besin yok -------------------------------------------------------------------------------- Uzman Dr Zafer Tunataş, bebeklerin 2 yaşına kadar emzirilmesini isteyerek, dünyada anne sütüne eş değer bir besin olmadığını söyledi Çanakkale'de "Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları" projesi çerçevesinde düzenlenen panelde konuşan Dr Zafer Tunataş, "Anne sütü besleyici, kolay sindirilebilen, enfeksiyonlara karşı vücudu koruyan tabii bir besindir Bebeği solunum yolları ve mide bağırsak enfeksiyonlarına karşı korur Anne sütünün aile ekonomisine de katkısı söz konusu" dedi İnek ve keçi sütüne göre anne sütünün çok daha faydalı olduğunu anlatan Tunataş, anne sütünde A ve C vitaminlerinin ağırlıkta olduğunu, bu vitaminlerinse savunmasız olan bebeği enfeksiyonlara karşı koruduğunu belirtti Anne sütünün rastgele bir sıvı olmadığını hatırlatan Tunataş, "Bugün hiçbir mamanın içinde canlı madde yoktur Sadece anne sütünde canlı doku vardır Günümüzde anne sütüne eş değer bir besin halen yapılamadı Anne doğum yaptıktan sonra hemen bebeğini emzirmeli 6 aya kadar hiçbir ek besin vermeden bebeğini emzirmesi gereken anne, 2 yaşına kadar da bebeğini emzirmeye devam etmeli" diye konuştu Sağlık İl Müdürü İlhan Güney da, Çanakkale'yi bebek dostu il haline getirmek için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirtirken, eczacılardan mama reklamlarıyla ilgili afişleri vitrinlerine asmaması istedi Güney, bebekler için en önemli besinin anne sütü olduğunu ifade etti Ana Çocuk Sağlığı Aile Planlaması Şube Müdürü Uzman Dr Işıl Onat ise kadınların yüzde 99'unun ikiz bebeğe yetecek miktarda anne sütüne sahip olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: "Anneler bazen sütünün yetersiz olduğunu sanıyor Bu yanlıştır Her annenin sütü bebeğine yetecek kadardır Anneler bebeklerin doğumundan itibaren 2 yaşına kadar çocuklarını emzirmeliler" Panelde, ayrıca Uzman Dr Savaş Çetinay yetersiz süt ve ağlama, Uzman Dr Turan Erginbaş da sağlık uygulamaları ve özgüven konularında birer konuşma yaptı |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #145 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Bilgisayar kullanırken gözlere dikkat -------------------------------------------------------------------------------- KAYSERİ (İHA) - Özel İbni Sina Sağlık Merkezleri Göz Hastalıkları Uzmanı Dr Ziya Alp Köse, bilgisayar kullanımının gözü bozmadığını, ancak mevcut kırma kusurunun ortaya çıkmasına neden olduğunu kaydetti Bilgisayar kullanımına bağlı olarak, gözün kendisinde ya da görme kalitesinde bazı problemlerin meydana gelmesini, göz yorgunluğun olduğunu belirten Dr Ziya Alp Köse, "Yorgun ve ağrılı gözler, gözlerde yanma ve batma, bulanık görme, kuruluk hissi, sulanma, kaşıntı, kızarıklık, gözleri kısarak bakmak, odaklama zorluğu, çift görme, ışığa karşı hassasiyet, baş ağrısı, boyun, sırt ve omuz ağrısı en çok görülen problemlerdir" dedi Bahsedilen yorgunluk belirtilerine sahip olan kişilerin, ilk iş olarak göz muayenesi olması gerektiğini kaydeden Alp Köse, "Çünkü bu belirtilerin en büyük nedeni, gözlerdeki kırma kusurudur Miyopi, hipermetropi, astigmatizma gibi kırma kusurlarının olup olmadığı saptanarak, bunların gözlük camı veya lenslerle düzeltilmesi, bu konudaki ilk aşamadır Ayrıca, halen kullanılan gözlük camı veya lenslerin numaralarının yetersiz kalması da, göz yorgunluğuna sebep olabilecektir Burada, halk arasında yaygınca inanılan yanlış bir görüşe değinmek ve doğrusunu anlatmak yerinde olacaktır; bilgisayar kullanımı, insanların gözlerini bozmaz Ancak mevcut olan ve kişinin o ana kadar önemsemediği veya bilmediği bir kırma kusurunun, belirtileriyle ortaya çıkmasına aracılık eder Çalışma koşulları çok aşırıya kaçmadıkça normal bir göz, bilgisayar karşısında bozulmaz" diye konuştu Dr Köse, görme bozuklukları belirtilerinin kişiye bağlı sebepler dışında, çalışma ortamının şekline ve kişinin alışkanlıklarına göre de değişiklikler göstereceğini belirtirken, bilgisayar kullanımında dikkat edilecek noktaları ise şöyle özetledi: "Bilgisayarın kullanıldığı ortamdaki ışık ve parıltı kaynakları ortadan kaldırın Güneş ışığından gelen dolaysız parıltıya, kullanıcının gözlerine yöneltilmiş aydınlatma cihazlarına ve görüntü ekranındaki herhangi bir yansımadan kaynaklanan dolaylı parıltıya karşı önlem alın Kullanılacak ışık kaynağının, arkadan, omuz hizasından monitöre veya çalışma masasına düşecek şekilde ayarlamaya çalışın Mümkünse masa lambaları yerine tavan aydınlatması kullanın Bütün bunlara rağmen parıltı kalıcı devam ediyorsa ekran filtresi alınıp ekrana takılabilir Daha koyu arka planlar üzerinde, açık renkli puntoyla yazın (örneğin, mavi üzerine beyaz ya da yeşil üzerine kahverengi) Büyük punto kullanın ve dağınık ekran görüntülerinden kaçının Çocuklara çalışırken dinlenme aralarını öğretin Her bir saatlik bilgisayar kullanımı için gözlerini, toplam on beş dakika dinlendirmelidirler Çocuklara sık sık göz kırpmalarını hatırlatın Bilgisayar kullanıcıları, normal olarak göz kırpmaksızın uzun süre sabit gözle ekrana bakma eğilimi gösterdiğinden, göz sulanması azalır ve batma hissedilebilir Eğer sorun devam ederse, suni göz yaşı damlaları önerilebilir Bilgisayar kullanıcıları, ekrana göz hizasının yatay düzlemi altında 10-20 derece açıyla bakmalıdırlar Statik elektrikten toz birikmesini önlemek için, antistatik spreyle ve pamuksuz bezle ekranı düzenli olarak temizleyin Çocuğunuz düzenli olarak bilgisayar kullanıyorsa, her yıl göz muayenesine gitmesini sağlayın" |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #146 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Evde İçilen SigaranınÇocuk Sağlığına Etkisi Nedir? Kullanılmış sigara dumanı, yanan bir sigaradan çıkan ve sigara içenin dışarı verdiği dumanın bir karışımıdır Çevresel Sigara Dumanı (ÇSD) olarak da bilinir ve kendisine has kokusuyla kolaylıkla tanınır ÇSD havayı kirletir ve elbiseler, perdeler ve mobilya üzerine siner Çoğu kişi ÇSD yi nahoş, rahatsız edici ve gözlerle burnu tahriş edici bulur Daha önemlisi tehlikeli bir sağlık tehdididir ÇSD içinde 4000 in üzerinde farklı kimyasal madde tespit edilmiştir ve bunların en az 43 tanesi kansere sebep olur Çevresel Sigara Dumanına Maruz Kalma Sık mıdır? Amerika Birleşik Devletlerinde yetişkinlerin yaklaşık %26 'sı sigara içicisidir ve beş yaş altındaki çocukların %50 si ila %67 si en az bir yetişkin sigara içicisinin oturduğu evlerde yaşamaktadırlar Bu rakam ülkemizde daha fazladır Kim Risk Altında? ÇSD herkes için tehlikeli olmasına rağmen, fetuslar, bebekler ve çocuklar üzerinde daha büyük bir etkisi vardır Bu olay ÇSD'nin; akciğer, beyin gibi gelişmekte olan organlara zarar vermesiyle gerçekleşir Etkileri Cenin ve yenidoğanda Anne, cenin ve plasentada kan akımı, hamile her sigara içtiğinde değişir Ne var ki uzun dönemde bu değişikliklerin sağlık üzerine olan etkileri bilinmemektir Bazı çalışmalar hamilelik sırasında sigara içiminin yarık damak-dudak gibi doğumsal bozukluklara sebep olduğunu göstermiştir Sigara içen anneler daha az süt üretir ve bebeklerin doğum ağırlığı daha düşüktür Annelerin sigara içmesi 1 ay- 1 yaş arasındaki ölümlerin ana sebebi olan ani bebek ölümü sendromuyla ilişkilidir Çocuk akciğer ve solunum yolları ÇSD ye maruz kalma tüm yaşlarda çocuk akciğer verimi ve fonksiyonunu bozar Çocukluk astımının hem sıklığını hem de şiddetini arttırır Kullanılmış sigara dumanı sinüzit, rinit (nezle), kistik fibroz, öksürük ve geniz akıntısı problemlerini alevlendirir Çocuklarda soğuk algınlığı ve boğaz ağrısı sıklığını da arttırır İki yaş altındaki çocuklarda ÇSD bronşit ve zatürre olasılığını arttırır Gerçekten, ABD'de Çevre Koruma Ajansının 1992 deki bir çalışması, ÇSD'nin 18 ay altındaki çocuk ve bebeklerde her yıl 150 000 ila 300 000 alt solunum yolu enfeksiyonuna sebep olduğunu söylemektedir Bu hastalıklar 15 000 hastane yatışı ile sonuçlanıyor Yarım paket ve daha fazla sigara içen ebeveynlerin çocuklarının solunum yolu hastalığı nedeniyle hastaneye yatma riski neredeyse iki katına çıkar Kulaklar ÇSD ye maruz kalma çocuklarda hem kulak enfeksiyonu sayısını hem de hastalık süresini arttırır Solunan duman burun arkasını orta kulağa bağlıyan östaki borusunu tahriş eder Bu orta kulaktaki basıncın eşitlenmesini bozan şişme ve tıkanıklığa ve sonuçta ağrı, sıvı birikimi ve enfeksiyona yol açar Kulak enfeksiyonları çocuk işitme kayıplarının en sık sebebidir İlaç tedavisine yanıt vermediğinde kulağa tüp takılması gerekir Beyin Hamilelik sırasında ve sonrasında sigara içmiş annelerin çocuklarının sigara içmeyenlerin çocuklarına göre hiperaktivite gibi davranış bozuklukları olması daha olasıdır Okul performansında ve entellektüel başarıda orta dereceli bir bozulma gösterilmiştir Kullanılmış sigara dumanı kansere sebep olur Çocuğunuzun gelişmesinde ÇSD'nin nasıl zarar verdiğini okudunuz ama ÇSD nedeniyle gelişme riskinin ev dışı kanser sebebi kirlilik nedenlerine göre yaklaşık 100 000 kat daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? ÇSD'nin her yıl 3 000 den fazla sigara içmeyenin akciğer kanserinden ölmesine neden olduğunu biliyor muydunuz? Bu gerçekler herkes için oldukça alarm vericiyken çocuğunuzun kullanılmış sigara dumanına maruz kalmasını şimdi durdurabilirsiniz Ne Yapabilirsiniz? Sigara içiyorsanız, bırakın Gerekirse doktorunuza danışın Bırakmanıza yardımcı olacak bir çok farmakolojik ürün mevcuttur Ev sakinlerinden içen varsa bırakmasına yardım edin Eğer bırakamıyorlarsa onlar ve ziyaretçilerden evin dışında içmelerini rica edin Arabanızda sigara içilmesine izin vermeyin Çocuğunuzun okul ve kreş ortamlarının dumansız olduğundan emin olun |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #147 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)İyotsuz tuz tüketmeyin -------------------------------------------------------------------------------- Van İl Sağlık Müdürü Dr Muhammet Güzel Kurtoğlu, iyotsuz tuz kullanımının çocuklarda zeka geriliğine neden olduğunu söyledi Kurtoğlu ayrıca, Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen otomatik tuz iyotlama cihazının hizmete girdiğini bildirdi Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Van İl Sağlık Müdürü Dr Muhammet Güzel Kurtoğlu, Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü ekiplerinin, iyotlu tuz kullanımının yaygınlaştırılması için Türkiye genelinde taramalar yaptığını söyledi Kurtoğlu, "İyotsuz tuz kullanımı, hamilelikte düşük, ölü doğum, bebek ölümlerinin çoğalması, bebeklerde zeka geriliğine, sağırlık ve cüceliğe neden oluyor Çocuk ve gençlerde ise guatr, büyüme geriliği, zihnin yeterli çalışmaması, öğrenmede güçlük çekilmesi, okulda ise başarısızlığa neden oluyor Verilere göre, dünyada 1 milyar 600 milyon kişi, iyot yetersizliği hastalıkları riski altındadır Her yıl, 100 bin kretin bebek doğuyor 750 milyon kişide endemik guatr hastalığı bulunuyor Dünyada, 1 milyar 200 milyon kişi kretin ve 43 milyon kişi de iyot yetersizliği nedeniyle beyin özürlüdür" dedi Sağlık Müdürü Dr Kurtoğlu, Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü personeli Fatma Yücesan ile Ankara Ziraat Odası'ndan Mühendis Prof Dr Recai Gürkan'dan oluşan 2 kişilik ekibin Van'a geldiklerini hatırlatarak, "Van'a, 8 milyar lira değerindeki tuza potasyum iyodat katan otomatik tuz iyotlama cihazı gönderildi Bu cihazı, Van'da tuz imalat yeri olan bir fabrikaya ücretsiz kurduk İyot yetersizliğine bağlı hastalıkların önlenmesi için tek yol, iyotlu tuz kullanımıdır" şeklinde konuştu |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #148 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)El Yıkama -------------------------------------------------------------------------------- Günümüzde el yıkamanın gerekliliğini tartışmaya bile gerek yoktur Ancak halen el yıkamanın önemi ve yönteminin tam anlatılamaması bir sorun oluşturmaya devam etmektedir Yapılan çalışmalar, iyi yıkanmamış ellerden uzaklaştırılamayan mikro organizmaların kişiden kişiye taşınabildiğini ortaya koymaktadır Nitekim ABD'nde yapılan ciddi bir çalışma, ellerini uygun yıkamayan sağlık çalışanlarının %41 'inde patojen mikroorganizmalardan önemli bir kısmının 7 güne dek taşınabildiği ve bulaşabildiğini göstermiştir El yıkamadaki ana amaç elde mevcut olan mikroorganizmaların infeksiyon oluşturamayacak düzeylere indirilmesidir Su ve sabunla doğru yıkamayla ellerin üzerinde olan ve bulaşmadan asıl sorumlu cildin geçici florasının tamamının temizlenebildiği iyi bilinmektedir El yıkamada aşağıda sıralanan noktaları bilmek önemlidir 1- El yıkama sabun, deterjan veya dezenfektan kullanılarak yapılmalıdır Sadece su kullanmak yeterli dekontaminasyon sağlayamaz 2- El yıkamada ılık su kullanılmalıdır Sıcak su elleri tahriş eder ve mikroorganizma girişine zemin hazırlar 3-El yıkanırken tüm takıların çıkartılması uygundur 4- Sabunun kuru tutulması önemlidir Sabun kabının drenaj sağlayacak biçimde olması gerekir Uygun koşullarda kullanılmayan sabunlarda da patojen mikroorganizmaların ürediği unutulmamalıdır Likit sabun kullanılıyorsa sabun kapları tam olarak boşaldığında temizlenip kurulandıktan sonra yeniden doldurulmalıdır Bu önerilere uyulmadığı taktirde buralarda üreyen mikroorganizmalar infeksiyon bulaşmasına neden olur 5- Etkili bir el yıkama işlemi 30 sn ile 1 dakikalık sürede gerçekleştirilir Eller çok kirli ise bu süre 2-5 dk Kadar uzayabilir 6- Eller sabun veya deterjanla bileklere kadar köpürtülmelidir 7- Sabunun suyun altına tutularak köpüklerden temizlenmesi sağlanmalıdır Köpük, sabunda mikroorganizma yerleşimini kolaylaştırabilir 8- Tüm yıkama işlemi boyunca eller dirseklerden aşağı da tutulmalıdır Böylece kirli suların parmak uçlarından lavaboya direk akışı sağlanmış olur 9-Eller yıkandıktan sonra mutlaka durulanmalı ve iyice kurulanmalıdır Çünkü eller ıslak veya nemli kalırsa bakteri bulaşması kolaylaşır 10- Yıkama sonrası parmak araları ve avuç içleri iyice kurulanmalıdır El kurulamada doğru seçenek kağıt havlu kullanılmasıdır Kumaş havlular nemli kalabildiğinden kontamine olabilirler Sıcak hava püskürt:en kurutma sistemlerinin zaman kaybına neden olması, yeterince kurulama yapamaması, gürültülü olması ve dolaşan havanın kontaminasyonu yolu ile yıkanmış ellere yeniden yapıların yerleşebilmesine neden olması yüzünden önerilmemektedir Kağıt havlu ile el kurulamanın ortalama süresi 7-9 sn olmalıdır Kağıt havlu kurulamanın yanı sıra mekanik temizlemeyi sürdürür Unutulmamalıdır, "doğru el yıkama" enfeksiyonlardan korunma ve yayılmasını önlemede son derece ucuz ve etkili bir yöntemdir |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #149 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Bebeklerin İzlenmesi -------------------------------------------------------------------------------- Sağlam çocukların izlenmesi Hiç bir yakınması olmasa bile her çocuk, doğumdan başlayarak belirli aralıklarla birinci basamak sağlık ekibi tarafından izlenmelidir izlemenin üç amacı vardır Birincisi, çocukları hastalık ve sakatlık/ardan korumaktır Aşılama veanne -babanın bebek bakımı, beslenmesi ve gelişimi konusunda eğitimleri, bu amaçla yapılmaktadır ikincisi, çocuğun farkedilmeyen bir hastalığı varsa erken tanı koymaktır Üçüncüsü, belirli bir sorun geliştirme riski olan bebeklerde sorunun gelişmesini önlemektir izleme sıklığı ne olmalı? Birinci basamak sağlık ekibi, çocukları küçük yaşlarda dah sık, büyüdükçe daha seyrek izlemelidir Doğuştan hiçbir sağlık sorunu olmayan, iyi beslenip büyüyebilen, gelişebilen, anne ve babanın bilinçli ve ilgili olduğu durumlarda, bebeği aşı programına uygun olarak ve ailenin soruları olduğunda izlemek yeterli olabilir Küçük bebekler Küçük yaşlarda bebekler daha hızlı büyür ve gelişir Kilo ve boylarında, becerilerinde küçük yaşlarda daha hızlı değişiklikler olur Küçük bir bebeğin ailesinin bakım, beslenme ve bebeğin gelişimi ile ilgili deneyimi henüz azdır Bu nedenlerle desteğe ve doğru, yerinde önerilere daha çok gereksinim duyarlar Sorunu olan bebekler Büyüme gelişme ya da sağlık sorunu olan bebekler (prematüre, Düşük doğum ağırlığı, doğuştan sakatlıklar) de daha sık izlenmelidir Bu bebeklerin durumları kısa sürede olumsuz yönde değişebilir Bu bebekler birinci basamak sağlık ekibi tarafından sık görülürlerse oluşabilecek sorunların önüne geçilebilir ya da olumsuz belirtiler erken fark edilip düzeltilebilir Ailenin özellikleri Yoksul, kalabalık, eğitimsiz ailelerin çocukları da sık izlenmelidir Bu ailelerin çocuklarında hastalıklar daha sık görülür Bebekler iyi beslenemez, gelişimleri geri kalabilir, aşıları zamanında yaptırılamayabilir Bebeği nerede izlemeli? Sağlam bir bebek iki yerde izlenebilir Ev ziyareti ile kendi evinde, Sağlık evi, sağlık ocağı, AÇSAP merkezinde Eğer aile düzenli aralıklarla bebeği izlemeye getirmeyecekse, ev ziyareti ile bebeğe ulaşmak ve onu evinde izlemek gerekir Özellikle prematürelik, doğumsal bir sakatlık gibi hastalık ya da sakatlığı olan ya da yoksulluk, geçimsizlik, cahillik gibi sorunları olan ailelerde ev ziyareti yapmak daha iyi olur çocuğun yaşadığı koşullar ve ona ayrılabilen olanaklar ev ziyaretiyle daha iyi değerlendirilebilir Böylece ailenin ev ziyareti yapan kişiye güven duyması sağlanır Bu durumda yolda zaman geçirileceği, evde izleme dışında da zaman harcanabileceği için 1 günde daha az sayıda çocuk ziyaret edilebilecektir Ev ziyaretlerinde izlenen çocuk sayısını artırabilmek için, komşu ailelerin çocuklarını tanıdık bir evde toplamak nicelik olarak bir yarar sağlayabilirse de, anne babayla yüz yüze eğitimi güçleştirir, dikkati dağıtır, çok sayıda çocuğun gürültüsü, ağlaması birbirine karışır ve aileler özel soruları kalabalık içinde sormazlar Gözlem yapma olanağı sağlanamaz Bu da izlemin niteliğini düşürebilir En iyisi, her çocuğun bir kez doğduğunda ve daha sonra yaşına, ailesinin özelliklerine ve sağlık durumuna göre belirli aralıklarla evinde ziyaret edilmesidir Ailesinin durumu özellikle kötü olmayan, büyüme ve gelişmesi sorunsuz, sağlıklı bebekler daha çok sağlık ocağında izlenebilir Aileleri bebeklerini sağlık evi-ocağına düzenli olarak getiriyorlarsa, birinci basamak sağlık ekibi yolda zaman harcamayacağı için, bir günde daha çok (10-15) bebek izleyebilir Sağlık ocağının çocuk izleme odası uygun biçimde hazırlanmış olacağından (bebek terazisi, muayene masası), daha nitelikli bir muayene yapılabilir Gerektiğinde hekime danışılabilir Çocuk izlemenin temel kuralları Her izlemenin 6 temel aşaması vardır İlişki Kurma Öykü Alma Muayene Gerekirse laboratuar testleri yapma Değerlendirme Aileye önerilerde bulunma Her izlemde laboratuar testi gerekli olmayabilir, ancak gerekli durumlarda asla unutulmamalıdır |
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv) |
05-11-2008 | #150 |
rock_alltime
|
Cevap : Sağlık Makaleleri (Arşiv)Horlama ve uyku apnesinin etkileri -------------------------------------------------------------------------------- Horlayan kişilerin eşlerinin her gece ortalama 1 saat daha az uyuduğu, bunun da boşanmaya kadar giden sonuçlara yol açtığı bildirildi Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Baş-Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof Dr İsmail Külahlı, her insanda görülebilen bir hastalık olan horlamanın, erkeklerde ve şişmanlarda daha sık görüldüğünü söyledi Horlamanın, geniz bölgesinin darlığından kaynaklandığını, gündüzleri uyanıkken bu darlığın tolore edilebildiğini, ancak uykuda kasların gevşeyerek hava yolunda kısmi ya da tam tıkanıklığa neden olduğunu anlatan Prof Dr Külahlı, bu durumun, alkol ya da ilaç alarak gevşemiş kişilerde kas kontrolünün kaybolmasıyla daha kolay ortaya çıktığını söyledi ''TAŞ KIRMA MAKİNELERİNİN ÇIKARDIĞI GÜRÜLTÜYE EŞDEĞER'' Horlamanın bazı sosyal sorunları da beraberinde getirdiğini belirten Külahlı, şöyle konuştu: ''Horlayan kişi, genellikle horladığını kabul etmez Oysa ki normal erişkinlerin en az yüzde 45'i zaman zaman, yüzde 25'i de sürekli horlamaktadır Ancak ilerleyen yaşla birlikte horlamanın görülme sıklığı ve şiddeti de artar Guinnes Rekorlar Kitabı'na göre, horlamanın şiddeti, 875 desibele kadar çıkabilmektedir Bu değer, taş kırma makinelerinin çıkardığı gürültüye eşdeğerdir Horlama, işlek bir ana caddenin yarattığı gürültü olan 80 desibele kadar ulaşan sesiyle, kişinin çevresini canından bezdiren bir sorundur'' Horlayan kişilerin eşlerinin her gece ortalama 1 saat daha az uyuduğunu bildiren külahlı, ''Bu nedenle boşanma gibi sosyal sorunlara de neden olabilmektedir Dinlenilmeden geçirilen gecenin gündüzü uykulu, yorgun ve verimsiz geçecektir Horlayan kişi, alay konusu olur Ailenin diğer bireyleri için uykusuz gecelerin sorumlusu tutulur Tatil ve iş gezilerinin istenilmeyen oda arkadaşı olur'' şeklinde konuştu UYKU APNESİ Prof Dr İsmail Külahlı, horlamanın en ağır biçiminin apne (tıkayıcı tipte horlama) olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti: ''Uyku apnesi olarak bilinen tıkayıcı tipteki horlama hastalığında, şiddetli horlama, nefessiz kalınan bir dönemle kesilmektedir Bu sırada solunum tam durmuştur 10 saniyenin üzerindeki nefessiz kalma nöbetlerinin bir saat içinde 7'den fazla görülmesi, yaşamı ciddi şekilde tehdit eder Uykuda kan oksijen düzeyi aşırı oranda düşer ve kalp, kanı daha çok pompalamak zorunda kalır Bir süre sonra kalp ritmi bozulur, zamanla yüksek tansiyon ve kalp büyümesi gelişir'' Uykuda nefes durması sırasında vücut yeterli oksijen alamadığından, beynin sürekli uyanık kaldığını ve tıkanan nefesin yeniden alınmasına devam etmek için kişiyi uyandırdığını belirten Külahlı, şöyle devam etti: ''Ancak kişi, pozisyon değiştirme ya da derin bir nefes alarak uykuya devam etme anını hatırlamaz Sabah kalktığında da kaç saat uyumuş olursa olsun, son derece yorgun, güne başlamaya isteksiz olur ve baş ağrısı ortaya çıkar Bu kronik yorgunluk hali, kendini işte performans düşüklüğü, konsantrasyon bozukluğu, dikkat kaybı olarak gösterir Kimi zaman öğle aralarında uyuklamalara, sık iş kazalarına yol açabilir Bu, kadınların yüzde 6'sını, erkeklerin yüzde 12'sini etkileyen yaygın bir hastalıktır'' |
|