Afrika’Nın Ucunda Bir Avrupalı / Cape Town |
09-03-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Afrika’Nın Ucunda Bir Avrupalı / Cape TownAfrika kıtasının güney ucunda bozulmamış şaşırtıcı doğası, sunduğu zengin insan mozaiği, eğlencesi ve tasarımcı kimliğiyle Cape Town, görülmesi gereken şehirler listesinin ön sıralarında yer alıyor Bazı şehirler vardır ki etrafında kurulmuş efsanelerle yaşarlar Onlardan bazılarını gördüğümde “bu muymuş?” dediğim çok oldu Cape Town onlardan biri değil Afrika’nın en ucuna kadar gittiğimde kıtanın tüm renklerini içinde taşıyan, buna rağmen çok batılı bir hayat tarzı sunan şaşırtıcı bir şehirle karşılaşıyorum Ağzımdan: “Burayı nasıl olur da daha önce keşfetmedim?” cümlesi dökülüyor Rehber kitapları suçlayarak, bu şehrin ruhuna tam olarak inemediklerinde karar kılıyorum Beklenmedik bir hazine bulmuş korsanlar gibiyim Elimde dürbün, şehri fethetmeden hemen önce nefes kesen manzarasıyla meşhur Chapman Tepesi’nde (Chapman’s Peak) duruyorum 1580’de Francis Drake’in bu toprakları keşfettiğinde sarf ettiği: “Dünyada gördüğüm en güzel burun” sözleri aklıma geliyor ve izliyorum Uğultulu Tepeler Bir şehrin nasıl bu kadar da belirgin bir silueti olabilir? Tepesi yatay bir şekilde kesilmiş 1086 metrelik Masa Dağı’nın üzerinde duran beyaz sis bulutu, dağın tepesinden aşağıya kumaş gibi akıyor Yanımdan geçen sarışın Cape Townlu sabah koşusuna ara veriyor: “O gördüğün sis oluşumuna biz dağın masa örtüsü deriz, onun varlığı Cape doktorunun da geldiğini müjdeler” açıklamasını getiriyor “Aslında doktor, estiği zaman şehrin havasını temizleyip mikropları yok eden, güneydoğudan esen kuvvetli bir rüzgârdan başkası değil” diye de eklemeyi unutmuyor Cape Townluların yaratıcı olduklarını duymuştum, bu konuşma bunun ilk işareti olmalı Rüzgârın kuvvetli estiği de doğru Yüzümü güneye doğru çevirdiğimde, Atlantik ve Hint Okyanusu’nun kesiştiği ve uzun süre Afrika’nın en uç noktası olarak bilinen (aslında en uç nokta 150 kilometre doğudaki Cape Agulhas) Ümit Burnu’nda buz gibi serin dev dalgaların hoyrat bir şekilde birbiriyle çarpıştıklarını görür gibiyim Eskiden denizcilerin kâbusu olan ve birçok geminin battığı Ümit Burnu ile aramızda sadece yarım saatlik bir mesafe var Buna rağmen şehrin dört bir yanını saran kumsallarda, sörfçüler ve kiteboard’cular dalgaları ve rüzgârı ehlileştirme konusunda oldukça başarılılar Okyanus soğuk ama kumsallar insan kaynıyor Şehrin etrafındaki dört tepeye bakıyorum: Şeytan Tepesi (Devil’s Peak), Aslan Kafası (Lion’s Head), Masa Dağı (Table Mountain) ve Sinyal Tepesi (Signal Hill) Bu tepelerde benim gibi manzara seyredenlerin çoğu turist Cape Townlular dağ bisikletine biniyor, koşuyor veya yürüyorlar Uzaktan bakınca, şehrin sırtlarına tırmanan, keçi kadar çevik sporcuları seçebiliyorum Her sene nisan ayında yapılan Two Ocean’s Maratonu’na, veya mart ayındaki Argus Bisiklet Yarışı’na hazırlanıyor olmalılar Ben onlar kadar sportmen değilim Şehri gezmek için kendime zahmetsiz bir yol bulmalıyım Afrika’nın ucunda hiç görmeyi ummadığım, çift katlı kırmızı otobüslerin broşürünü görünce, bu problem de kendiliğinden çözülüyor Afrika Davulları Çalıyor İlk olarak şehir merkezi rotasını kendime uygun buluyorum 1806’dan beri aynı alanda kurulu olan tipik bir Afrika pazarı olan Green Market Meydanı ilk durağım Tarihi belediye binasının hemen önünde kurulan pazar yerinde tüm kıtanın el emeği gözlerimin önünde serilmiş duruyor Burası şehrin en fazla seçenek sunan pazar yeri değil ama konum itibarıyla en aaaiflisi Özellikle rafyadan yapılmış, Mali ve Kamerun’dan gelen kumaşlar, Fildişi Sahili’nden maskeler ve sesi kulağıma hoş gelen bir Afrika davulu olan ‘marimba’ ilk dikkatimi çekenler arasında Davulu, pazarlık sonucu komik bir fiyata alıyorum Çiçek satan kadınların arasından geçiyorum, rengârenk dev ‘protea’ ve cennet kuşu (bird of paradise) çiçekleri beni adeta yanlarına çağırıyor Zor da olsa kendimi frenliyor ve şehir turuna devam ediyorum Şehir merkezindeki işlek caddelerin başında Long Street ve Bree Street geliyor Bu bölgede sık bulunan eski tip evlerin balkonları dantel gibi demirden işlenmiş Etraftaki kafe ve restoranlara bakınca şehrin eski dokusuna burada tasarımın sihirli değneğinin dokunduğunu fark ediyorum Şehrin hiç de az olmayan sanatçı kesiminin bu iki caddeyi ve Sommerset’teki Waterkant Caddesi’ni mesken tuttuğunu biliyorum Sokak kahvelerinde içeceklerini aaaaaaarken tatlı tatlı güneşin aaafini çıkartıyorlar Afrika Cazı Eşliğinde Şehrin Malay kökenli Müslümanlarının yaşadığı Bo Kaap Mahallesi’nin de kendine göre ayrı bir cazibesi var Camisi, bakımlı evleri, dar ve yokuş sokakları, baharat kokan küçük lokantalarıyla Bo Kaap, zamanla şehrin önemli bir çekim merkezi halini almış Yaklaşan kırmızı otobüsü görünce şehrin kalbinin attığı W&A Waterfront’a doğru yol almam gerektiğini hatırlıyorum Burası en şık mağazaların, lokanta ve barların bulunduğu ve meşhur Two Ocean’s Aquarium’un bulunduğu, şehrin en can alıcı noktası Eski şehir merkezinden sadece beş dakika kadar denize doğru yol almak gerekiyor Aslında kolayca yürünecek bir yol ama geçilen bazı sokakların fazla tekin olmadığı söyleniyor O yüzden yürümüyorum Waterfront’a geldiğimde, çoğu Masa Dağı’na bakan deniz mahsulleri, et, suşi ve Hint mutfağı başta olmak üzere dünya mutfağından örnekler sunan restoranla karşılaşıyorum Özellikle dev karidesler, kalın kesilmiş ve dinlendirilmiş steak’ler, fiyat ve lezzet bakımından mükemmel bir dengede Meydana indiğimde Cape Townlu ‘Afro-fusion’ tarzı müzik yapan FreshlyGround Grubu’nun en sevdiğim parçası ‘Nomvula’nın melodisi kulağıma çalıyor Xhosa dilinde ‘yağmurdan sonra’ anlamına gelen şarkı, etraftaki hafif puslu havaya fazlasıyla uyuyor Meydanda, Afrika cazı, marimba perküsyonu, yerel ateş dansı gibi birbirinden ilginç canlı performanslar sergileniyor Özellikle dans konusunda Afrikalıların eline kimsenin su dökemeyeceğine bir kez daha tanık oluyorum Denize bakan bir kafede şifalı olduğuna inanılan yerel ‘roiboos’ çayımı içerken birden denizin içinden siyah parlak kafalar beliriyor: Karşımda bir fok balığı ailesi duruyor Fıldır fıldır kömür gözlerini, yediğim pastaya dikiyorlar Çaresi yok, paylaşıyoruz Mandela'nın Adası Kafenin yanındaki kırmızı saat kulesi dikkatimi çekip duruyor Yaklaşınca etrafında sanat galerileri ve mağazalar görüyorum Küçük alışveriş merkezinde Afrika pop sanatının en güzel örnekleri sergileniyor Çoğu, geri dönüştürülmüş telefon telleri, konserve kutuları, çengelli iğneler, boncuklardan yapılan sanat eserlerinin fiyatları oldukça makul Çok benzerleri Londra, New York gibi metropollerin en şık tasarım mağazalarında çok daha pahalıya satılıyor Burası aynı zamanda Robben Adası’na gitmek için bilet satan gişenin hemen yanı Dünyanın en ünlü hapishane adalarından biri olan Robben Adası, Nobel Barış Ödülü sahibi Nelson Mandela’nın ismiyle anılıyor Ünlü liderin 27 sene hapis yattığı adaya her saat düzenlenen turlara katılan yabancılar hücre hikâyelerini merakla dinliyor, Boulder’s Bay’den gelen ve soyları tükenmek üzere olan Afrika penguenleriyle şakalaşıyorlar Sahilden otele doğru giden yol üzerinde, okyanusa bakan her koyda lüks apartman ve villaların önünden geçiyorum Cape Town’da çok sayıda emekli Avrupalı mülk sahibi var Kendi ülkelerinde kış olunca burada yaz mevsimini yaşamaya geliyorlar “Yarım saat mesafede yüzlerce farklı üzüm bağı var” diyor yanımda oturan Hollandalı Kendi atalarından kalma Cape-Dutch tarzı mimariyi, uçsuz bucaksız üzüm bağlarını görmek için buralara kadar gelmiş Çevrede bulunan toprak çeşitliliğinin, kireçtaşı, granit, kil ve iklimsel özelliklerin buranın üzümlerini fazlasıyla özel kıldığını anlatıyor Çoğu üzüm bağının içinde restoran ve tadım evleri de var Ben şimdilik, sahil şeridinin en canlı koyu olan Camp’s Bay’de, okyanus manzaralı odamın penceresinden gördüğüm iki salkım üzüme bakmakla yetiniyorum Üzüm, üzüme baka baka kararırmış Ben de şimdi terasta kendimi biraz karartmakla meşgulüm Bilen bilir, Afrika güneşi ocak ayında beyaz tenden hiç hoşlanmaz Cape Town Şubat Takvimi Futbol Safarisi: 2010 FIFA World Cup’a sene ortasında ev sahipliği yapacak olan Cape Town daha önce 18 bin kişiyi ağırlayan stadyumu yıkıp genişleterek 68 bin kişi kapasiteye çıkarttı Green Point stadyumuna, futbolcuların kalacağı, antrenman yapacağı çim sahalara turlar düzenleniyor Design Indaba Fuarı: Afrika kıtasının tasarım fuarı 26-28 Şubat tarihleri arasında Cape Town International Convention Center’da yapılacak Mimari, reklam, moda, endüstriyel tasarım, mücevher, yeni medya, ürün tasarımı, fotoğraf, sinema, mobilya gibi tasarımın her alanından en çarpıcı örneklerin yer aldığı 260 farklı sergi alanı var Nasıl Gidilir? THY, İstanbul’dan Cape Town’a salı, cuma ve pazar hariç haftanın her günü sefer düzenliyor Dönüşler ise salı, perşembe, cuma ve pazar günleri Ne Zaman Gidilir? Kasım-mart arası en güzel zaman Nisan’da yağmurlar başlıyor Ocak ayı, bol bol güneş banyosu yapmak için de ideal Ne Yenir? Deniz mahsulleri bol ve lezzetli Ayrıca, Cape Malay Mutfağı ve timsah ve devekuşu etlerini tatmak için birebir Serra Gürçay -Alp Alper |
|