Aşkın Lahit Artıkları |
08-26-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşkın Lahit ArtıklarıAşk Midye kabuklarının rahminde beslenen, Dünyanın büsbütün canhıraş hüzünlerine göz kırpan bir ahbap selamı ve bir anne şefkâtiyle, Tadıldığında ise bilinçli bir sarhoşluk veren, Gezgin dalgaların avı, bir inci tanesi Sevilene yakıcı bir ıslaklık boyunda yahut parlak bir yakamoz araladığında rastlarsın Rastlayamazsan şayet, Keder küflü seslenmelerin yankısız bu derinlikte boğazına bir bıçak gibi değerse geri, Ölgün, ağır kayalar açarlarsa sana kollarını en sağlam üslupla büzerek alınlarındaki ciddi çizgileri, Ve düşerse bir yıldız arşın ebedi saçlarından denizin kaygan tarlasına, İşte o vakit sor Tanrı'ya: Aşkın cennet elleri, derisinin ardında saklayabilir mi gerçekten, bir cehennem iskeleti? Saklayabilirdi Bir solgun asır biriktirdim vedanın ardından, satılıksız; elimde kalan antika inancımın kafesinde Daha çok akrebin kabuklu sırtını sıvazladım ki; O ilerledikçe, sen bana gerileyesin (diye) Ve bu koyu kederli sensizlikte -Sen hep maviydin ya sevgilim!- Ekşimiş kahve hatıraları paslanırken dilimde, -Gölgelerin, çehreni gizleyen siyahlığına inat!- Gözlerinin ilizyonunu bir iğne ve bir iplik ile diktim lime lime Kaşlarını, gecenin en titrek anlarından koparıp, Burnunu çiçeklerin taç yapraklarından yaptım Fakat Fakat dudakların Bulamadım hiçbir mahlûkatta Dudaklarının can veren cansızlığını Öpüşlerde bir ateş gibi çatırdayışını Kırmızılığından damlayan gök kuşağını, Ve akarken suyu boğazıma göksel bir nefes taşıyışını Tanrı, dudaklarının bir benzerini yahut zerresini hiç yaratmamış olmalı(ydı) -Bayat bir nektar tadında o hatıra hala gerdamının düğümlenen suskusunda- Ve irili ufaklı şiirler şırıngaladım kalemimin ses tellerine Ancak Ne benim soluğum kalmıştı 'Dön!' diye ünlemeye Ne de kalemimin mürekkebi Seni, benli bir aşk masalında işlemeye Sen gitmiştin ya geri dönmemek üzere ben Gözlerimi kapamıştım bir daha uyanmamak üzere |
|