Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
başlayan, deyimler, harfleri, ile

''İ - İ'' Harfleri İle Başlayan Deyimler

Eski 08-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

''İ - İ'' Harfleri İle Başlayan Deyimler





''I - İ'' Harfleri İle Başlayan Deyimler

Icığını cıcığını çıkarmak: 1 Her yanını ellemek didiklemek 2 Bir meseleyi en ince ayrıntılarına kadar soruşturmak incelemek"İyice ıcığını cıcığını çıkardınız meselenin"

Ikınıp sıkınmak: Bir işi yapabilmek için kendini çok zorlamak"Ikınıp sıkındı ama bir çare bulamadı"

Isıtıp ısıtıp önüne koymak: Daha önce meydana gelmiş bir olayı ya da bir işi bir düşünceyi yeniden sık sık tekrarlamak

Iska geçmek: 1 Hedefe isabet ettirememek vuramamak 2 Üzerinde durmamak önem vermemek atlamak"Bu sefer de ıska geçersen kaybedeceksin"

Iskartaya çıkarmak: İşi yaramaz değersiz bularak bir yana atmak"Beni hiç kimse ıskartaya çıkaramaz"

Işığı altında: Bir durum veya düşüncenin konuyu aydınlatmasından yararlanarak onu göz önünde tutarak

Işık tutmak: 1 Karanlık bir yeri ışıkla aydınlatmak 2 Bilgisiyle düşüncesiyle bir konuya açıklık getirmek tutacağı yolu göstermek"Kutlu Peygamber hemen her konuda ışık tutardı çevresindeki insanlara"


İbret almak: Kötü bir olaydan etkilenerek ders almak"Görmesini bilseydi ibret alırdı her hâlde"

İcabına bakmak: 1 Gereğini yerine getirmek 2 Yok etmek ortadan kaldırmak"O adamın icabına bakarız merak etme sen"

İç çekmek: Üzüntüyle göğüs geçirmek derin derin soluk alıp hıçkırıkla ağlamak"Yavrucağın iç çekişi dayanılır gibi değildi"

İç etmek: Eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeden kendisine mal etmek ortadan kaldırıp kimseye göstermemek"Babasına bildirmeden o kadar parayı iç etmiş"

İç gıcıklamak: 1 Huylandırmak 2 İstek uyandırmak

İçi açılmak: Sıkıntısı dağılıp gitmek ferahlamak"Denizi kuşları ağaçları seyre dalarım böylelikle içim açılır rahatlarım"

İçi cız etmek: Ansızın içi sızlamak çok üzülmek"O zavallı ihtiyarı birden bire karşımda görünce içim cız etti"

İçi çekmek: Canı arzu etmek istek duymak

İçi çıfıt çarşısı: 1 Başkaları için daima art niyet besleyen içinden türlü kötülükler geçiren 2 Çok karışık

İçi dışı bir: İkircikli olmayan iki yüzlü davranmayan düşündüğünü açıkça söyleyen özü sözü bir olan"İçi dışı bir olan insanlara her zaman güvenebiliriz"

İçi dışına çıkmak: 1 Kusmaktan ötürü çok fena olmak 2 Bindiği taşıtın çok sarsılması yüzünden bedenî rahatsızlık duymak

İçi erimek: Kaygı duymak çok üzülmek

İçi geçmek: 1 İstemediği hâlde uyuya kalmak 2 İşe yaramaz duruma gelmek 3Yaşlılıktan zayıflıktan gücü azalmış olmak; hiçbir şeye ilgi duymamak"O artık içi geçmiş bir ihtiyardır"

İçi gitmek: Çok fazla istek duymak"Vitrindeki kızarmış tavuklara içim gidiyordu ama param olmadığı için alıp yiyemiyordum"

İçi içine sığmamak: Çok heyecanlanmak coşkunluk duymak ve sevincini belli etmekten kendini alamamak"Annemi karşımda görünce ne yapacağımı şaşırdım içim içime sığmıyordu koşup boynuna sarıldım"

İçi kabarmak (kalkmak): 1 Midesi bulanmak 2 Duygulanıp heyecanlanmak 3 Taşkın bir ağlama duygusu içinde olmak"Ne berbat bir koku içimiz kabarmadan kalkalım buradan"

İçi kan ağlamak: İçten büyük bir üzüntü duymak; dıştan belli etmeyerek çok acımak"Çocuğunun yüzüne bakarken içim kan ağlıyordu"

İçi kazınmak: Çok acıktığından ötürü midesinde eziklik duymak"Sabahtan beri açtı içi kazınıyor ama belli etmemeye çalışıyordu"

İçinden gülmek: Birisine sezdirmeden içten içe gülmek eğlenmek
BilgicikCom Türkçe Edebiyat Roman Özetleri Duvar Yazıları Atasözleri Hızlı Okuma Özlü Sözler Türk
İçinden okumak: 1 Dudaklarını kıpırdatmadan hiç ses çıkarmadan okumak 2 Ses çıkarmadan sövmek beddua etmek"Hikâyeyi şimdi de içinizden okuyacaksınız"

İçinden pazarlıklı: Sinsi yapacağı kötülükleri sezdirmeyen"Senin gibi içten pazarlıklı adamlarla iş yapmam ben"

İçine atmak: 1 Derdini sıkıntısını kimseye söylememek 2 Kendisine yapılan kötülüğe karşı sesini çıkarmamakla beraber bunu unutmamak"O her şeyi içine atar bir gün kanser olacak diye korkuyorum"

İçine dert olmak: Yapmak istediği bir şeyi yapamadığı için kaygılanıp üzüntü duymak"Hastahanedeki arkadaşımı ziyarete bir türlü gidemedim bu da içime dert oldu"

İçine doğmak: Malûm olmak bir işin olduğunu ya da olacağını sezinlemek tahmin etmek"Onun bize geleceği sanki içime doğmuştu"

İçine işlemek: Duygulanmak etkilenmek dokunmak"Babamın o etkili sözleri âdeta içime işlemişti sanki"

İçine çekilmek (kapanmak): Duygularını kimseye açmamak çevresindeki kişilerle ilişkisini kesmek yalnızlığa gömülmek"Kardeşinin ölümünden sonra içine çekildi kimseyle görüşmüyor"

İçine kurt düşmek: Kuşkulanmak kendisine zarar geleceğinden şüphe etmek"Tilkiyi civarda dolaşırken gördüğü andan itibaren içine kurt düşmüştü"

İçine sindirmek: Benimsemek iyice kabul etmek

İçine sinmemek: 1 İçi rahat etmemek yaptığı şeyden memnun olmamak 2 İstediği gibi olmadığı için rahatlık mutluluk duymamak; tadına varamamak"İşi bitirdim ama hiç de içime sinmedi"

İçine sokacağı gelmek: Birini aşırı ölçüde çok sevmek

İçine yedirememek: Benimsememek kabul edememek

İçini dökmek: Dertlerini sıkıntılarını üzüntülerini anlatmak"Şu koca dünyada içimi dökecek bir insan bulamadım"

İçini kemirmek: Bir üzüntü ve düşünce dolayısıyla rahatsızlık duymak"İçini kemiren bu düşünceden kurtulmak istiyordu"

İçini (bir) kurt yemek: Sürekli olarak bir kaygı içinde olmak

İçi parçalanmak (paralanmak): Birine acıyarak çok üzülmek"Onun bu hâlini gördükçe içim parçalanıyor"

İçi rahat etmek: Endişelenecek bir durum bulunmadığını öğrenerek sıkıntıdan kurtulmak rahatlamak"Ne yapayım ben anneyim onlar sağ salim dönerlerse içim rahat edecektir ancak"

İçi sızlamak: Bir şey veya kişinin içine düştüğü durum sebebiyle üzülmek

İçi titremek: 1 Çok üşümek 2 Çok istek duymak 3 Bir zarar gelecek korkusu içinde bulunmak"Hava iyice soğudu içim titremeye başladı haydi içeri girelim"

İçi yanmak: 1 Çok susamak 2 Büyük bir acı sebebiyle çok fazla üzülmek"Sanki yalnız onun içi yanıyordu"

İçler acısı: Oldukça üzücü çok acıklı

İçli dışlı olmak: Teklifsiz çok samimi sıkı fıkı senli benli olmak"Biz Fatma`yla iyice içli dışlı olduk"

İçtikleri su ayrı gitmemek: Sıkı fıkı dost samimi arkadaş olmak; birbirlerinden saklayacakları bir şeyleri bulunmamak

İdare etmek: 1 Yönetmek çekip çevirmek 2 Tutumlu olmak kullanmak 3 Elvermek yetmek yetişmek korumak kurtarmak 4 Hoş görmek göz yummak 5 Örtbas etmek"Bu ayakkabıyı bu fiyata veremem çünkü idare etmez"

İfade vermek: Sorguya cevap vermek

İflâhını kesmek: Gücünü tamamiyle yok edip bir daha karşı koyamayacak düzelemeyecek iş yapamayacak duruma getirmek"Ben adamın iflâhını keserim anladın mı?"

İfrit olmak: Çok öfkelenmek; aşırı ölçüde kendini kaybedecek kadar sinirlenip kızmak"İfrit oluyorum şu adamın hareketlerine"

İğne atsan yere düşmez: Çok kalabalık yürünecek gibi değil

İğne ile kuyu kazmak: Zor denecek bir işi yetersiz araç ve gereçlerle başarmaya çalışmak

İğne ipliğe dönmek: Aşırı derecede zayıflamak kilo vermek"O iri yarı adam hapisten çıktı ki iğne ipliğe dönmüş"

İğneli söz: Dokunaklı kırıcı üzücü söz"O iğneli sözlere ben bile dayanamazdım doğrusu"

İki ahbap çavuşlar: Hemen her yerde birlikte görülen birbirlerinden ayrılmayan iki arkadaş dost

İki arada bir derede (kalmak): Sıkışık zor şartlar altında (kalmak)

İki ayağını bir pabuca sokmak: Bir kimseyi bir işi yapması için zorlamak sıkıntıya sokmak

İki cami arasında kalmış beynamaza dönmek: İki yoldan hangisini tutacağını; şöyle mi böyle mi yapacağını bilememek; şaşırıp bir şey yapamaz olmak

İki cihanda yüzü ak olmak: Doğru ve faziletli yaşayıp dünya ve ahrette mükâfat görmek

İki çift söz etmek: Bir araya gelip birkaç söz söylemek"Ne zamandır seninle bir araya gelip de iki çift söz edemedik"

İki eli kanda olsa: Ne kadar önemli olursa olsun elindeki iş hiç bırakılamayacak derecede olsa bile"Söyleyin ona iki eli kanda olsa da durmasın gelsin"

İki eli (birinin) yakasında olmak: Ahrette hesap gününde ondan davacı olmak; hakkını istemek

İki gözü iki çeşme: Sürekli çok ağlayarak"Kadıncağız iki gözü iki çeşme ağlayıp duruyormuş"

İkili oynamak: Birbirine karşı olanlardan hem birini hem ötekini çıkarı için destelemek"Sendika başkanı ikili oynuyormuş"

İki paralık etmek: Değerini onurunu çok düşürmek"Seni arlanmaz utanmaz seni beni iki paralık ettin senin yüzünden topluma çıkamaz oldum!"

İki rahmetten biri: Ağır hasta olan birisi için "ya şifa ya ölüm" anlamında kullanılır

İki sözü bir araya getirememek: Düşüncelerini duygularını düzgün bir biçimde anlatamamak güzel konuşma becerisinden yoksun olmak

İki yakası bir araya gelmemek: Geçim sıkıntısı içinde olmak ve borçtan kurtulamamak gelir ve giderini denkleştirememek"Bilmiyorum ne zaman iki yakamız bir araya gelecek"

İleri geri konuşmak: Yersiz kırıcı yaralayıcı biçimde konuşmak

İleri gitmek: Söz ve davranışta ölçü dışına çıkmak; gereksiz aşırı davranışta bulunmak ve haddi aşmak"O saygısız adamın daha fazla ileri gitmesine fırsat verilmemelidir"

İlk göz ağrısı: 1 İlk doğan çocuk 2 İlk sevgili

İmana gelmek: 1 Hak dini olan İslâm`ı kabul etmek 2 En sonunda doğruyu söylemek 3 Önceden kabul etmediği şeyi sonradan kabul edip uymak"İmana gel tövbe et ki öbür dünyada mutluluğa eresin"

İnce eleyip sık dokumak: Titizlik göstermek bir şeyi en ince ayrıntılarına kadar araştırmak gözden geçirmek"O kadar da ince eleyip sık dokunacak bir iş değil kaygılanma"

İn cin top oynamak: Issız sessiz olmak bir yerde hiçbir canlı yaratık bulunmamak"Adada in cin top oynuyordu sanki"

İncir çekirdeğini doldurmaz: Çok az veya pek önemsiz"Ne akılsız adam bunlar kavga etmelerine sebep olan mesele incir çekirdeğini doldurmaz bile ayırın şunları"

İnme inmek: Felç olmak bedenin bir yeri hareketsiz ve duygusuz duruma gelmek"Adamın sağ yanına inme inmiş diyorlar"

İnsan eti yemek: Birini çekiştirmek

İnsan evlâdı: İyi anlayışlı ahlâk sahibi insan"İnsan evlâdı olmasaydı tanımadığı birine onca yardım yapar mıydı?"

İnsan hâli: Olabilir doğaldır hoş karşılamak gerekir

İnsanlıktan çıkmak: 1 Çok zayıflamış bir deri bir kemik kalmış olmak 2 İnsanî niteliklerini yitirmek insana yakışmayacak davranışlarda bulunmak

İnsan sarrafı (olmak): İnsanların karakterini çabucak anlayacak duruma gelmiş (olmak)"Dedem insan sarrafıdır onu bir görse ne biçim bir adam olduğunu hemen anlayıverir"

İpe çekmek: Asarak öldürmek

İpe un sermek: İstenilen işi yapmamak için birtakım bahaneler sebepler ileri sürmek güçlük çıkarmak engeller göstermek

İpi koparmak: Bağlı bulunduğu yer ya da kişi ile ilişkisini kesmek aradaki anlaşmazlığı artırmak

İpin ucunu kaçırmak: Bir yeri yönetmede veya bir şeyi kullanmada gereken ölçüyü kaçırıp artık duruma hâkim olamamak; çıkmaza girmek"Biraz daha dikkatli olmalıyız yoksa ipin ucunu kaçıracağız"

İpi sapı yok: Birbirini tutmaz yersiz anlamsız işsiz yersiz yurtsuz saçma sapan"İpi sapı yok bu sözlerin daha inandırıcı olmalısın"

İpiyle kuyuya inilmez: Kendisine güvenilmez ona güvenilerek bir işe girilmez"O ipiyle kuyuya inilmez adamla yola çıkmam ben"

İple çekmek: Zamanın gelmesini sabırsızlıkla beklemek çok istemek"Yarını iple çekiyorum"

İpucu vermek: Aranılan şeyi bulmaya yarayan işareti onu açıklamaya yarayan bilgiyi vermek"Bir ipucu vermezsen bu bilmeceyi çözemeyeceğim"

İsabet etmek: 1 Nişan alınan yere değmek rastlamak 2 Çıkmak 3 Yerinde iş görmüş olmak"Böyle karar vermekte çok isabet ettiniz"

İskele vermek: Vapura binmek vapurdan inmek için iskeleyi uzatmak

İsmi var cismi yok: 1 Sözü edilen bir kimse veya şeyin gerçekte var olmadığını anlatmak için kullanılır 2 Adı olmasına karşılık görevini ve etkinliğini yerine getirmeyen varlığı ile yokluğu arasında bir fark bulunmayan

İster istemez: 1 Zorunlu olarak elinde olmadan 2 İstemesi üzerine hiç vakit geçirmeden istediği anda"İster istemez ben de ona bağırdım"

İstifini bozmamak: Bir olay karşısında aldırış etmemek durum ve davranışını hiç değiştirmemek"Karşıma geçmiş avazı çıktığı kadar bağırıyordu bense istifimi bozmadan bekledim"

İş ayağa düşmek: İş sorumsuz yetkisiz ve beceriksizlerin elinde kalmak"Bunlar da işi iyice ayağa düşürdüler"

İş başa düşmek: Beklediği yardım gelmeyince kendi işini kendisi yapmak zorunda kalmak"İş başa düştü desene!"

İş çatallanmak (çatallaşmak): Bir işin sonuca oluşması konusunda türlü güçlüklerle karşılaşmak ya da çeşitli seçeneklerle yüz yüze gelmek sonuca nasıl ulaştırılacağı bilinemez olmak"İş gittikçe çatallaşıyor sense aldırmıyorsun bile"

İş çığırından çıkmak: Bir iş asıl amaçtan çıkarak düzelmesi güç bir durum almak bir bozukluk ve kargaşalık baş göstermek

İş inada binmek: Bir işi yapmakta direnmek

İşi düşmek: Birinin yardımına ihtiyaç duymak"Eh onun da bize işi düşecek bir gün"

İşe koşmak: Birini bir iş yapmak üzere görevlendirmek göndermek

İşi ağırdan almak: Acele etmemek bir işi yapmak için isteksiz görünmek"Söyle onlara işi ağırdan almasınlar müşteriler mal bekliyor"

İşi azıtmak: Yanlış ve aşırı yollara sapmak"Bu çocuk da işi iyice azıttı"

İşi Allah`a kalmak: Güç şartlar altında beşerden hiçbir yardım umudu kalmamak"Kime baş vurduysa bir sonuç alamadı artık işi Allah`a kalmıştı"

İşi başından aşmak: Pek çok işi olmak iş içinde kaybolmak

İşi bitmek: 1 Hâli gücü kalmamak 2 Yaptığı işi sona ermek"Git de bak babanın işi bitmiş mi?"

İşi duman olmak: İşi ve durumu kötü olmak berbat bir durumda bulunmak

İşi iş olmak: İşi yolunda iyi olmak; hâlinden memnun bulunmak"İşi iş herifin baksana yan gelip yatıyor her gün"

İşinden olmak: Bir süredir yaptığı işi elinden gitmek görevini yitirmek"Haydi canım yoluna git de patronunla kavga etme; yoksa işinden olacaksın"

İşi sıkı tutmak: Gevşekliğe yol açmamak işe gereken önemi vermek ve sağlıklı yürümesini sağlamak

İşi tıkırında olmak: İşi çok uygun ve iyi olmak"O konuşmayacak da ben mi konuşacağım işi tıkırında adamın"

İşi yokuşa sürmek: Yapılabilir görülebilir işi yapmamak için güçlük çıkarmak bahaneler ileri sürmek

İşkembeden atmak: Uydurarak söylemek tutarı olmayan sözler sarf etmek"Ona sakın inanmayın işkembeden atıyor"
BilgicikCom Türkçe Edebiyat Roman Özetleri Duvar Yazıları Atasözleri Hızlı Okuma Özlü Sözler Türk
İş sarpa sarmak: İş içinden çıkılması zor bir durum almak; engellerle karşılaşmak"İşler sarpa sarmadan çekip gidelim buradan"

İşten el çektirmek: Görevden uzaklaştırmak"Yolsuzluk yaptığı iddiası ile işten el çektirdiler ona"

İş yok: O şeyde yarar yok faydası olmaz"O arabada hiç iş yok almaya değmez"

İte kaka: Zorla güçlükle"Adamı her sabah ite kaka işe ***ürüyoruz"

İtibar kazanmak: Saygınlık görmek kendisine değer verilmek

İt sürüsü kadar: Gereğinden fazla oldukça çok kalabalık"İt sürüsü kadar adam nasıl başa çıkacağız bunlarla"

İyi etmek: 1 Hastalıktan kurtarmak sıhhatine kavuşturmak 2 Yerinde bir davranışta bulunmak 3 Bir şeyi gizlice almak kendisine mal etmek

İyi gözle bakmamak: Birisi hakkında iyi düşünmemek kötü niyet beslemek"Komşuları ona hiçbir zaman iyi gözle bakmadılar"

İyi gün dostu: Dostlarının sıkıntılı günlerinde onlardan kaçan kimse"Bize iyi gün dostu gerekli değil"

İyi saatte olsunlar: Cinlerden söz edilirken kullanılır

İzinden yürümek: Birine içten bağlanarak onun başladığı işi aynı anlayışla sürdürmek fikirlerini ve hareketlerini aynen benimsemek

İzi silinmek: Yok olmak ortadan kaybolmak"Çiçek hastalığının bu kasabada izi silindi hemen hemen çünkü çocuklar aşılanıyorlar"

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.